13.07.2015 Views

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ANKARA ÜNIVERSITESIILAHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI189İ SLAM TAR İ H İ(Ba ş lang ıçtan İlk Dört Halife Devri Sonuna Kadar)Doç. Dr. Sabri H İ ZMETL İANKARA1991


ANKARA ÜNIVERSITESIILAHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI1893 I" /İSLAM TAR İ H İ(Başlangıçtan İlk Dört Halife Devri Sonuna Kadar)Doç. Dr. Sabri H İZMETL İANKARA1991


IÇINDEKILERÖNSOZ•VIIGIRI ŞTARIH VE İSLAM TARIIIÇILI Ğ1Genel Bilgiler 1İSLAM TARIHININ OLU Ş UMU 5a) Kur'an'da Tarih 6b) Hadislerde Tarih 8c) İslam Tarihinin Kaynaklar ı 11ç) İslam Tarihi Yaz ımc ıl ığı 12d) En Eski İslam Tarihi Kaynaklar ı ve Özellikleri 16e) Klasik Dönem İslam Tarihçileri 22İSLAM TARIHÇILIĞINİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ 36I. BÖLÜMİSLAM ÖNCESINDE ARABISTAN VE ARABLARIN DURUMU 45I- Coğrafi ve Ekonomik Durum 45II- Tarihi ve Sosyal Durum 48III- Arablar 53IV- Hicaz-Mekke ve Medine Halk ı 64II. BÖLÜMPEYGAMBER OLMADAN ÖNCE Hz. MUHAMMED'İN HAYATI 791. Hz. Muhammed'in Soyu 792. Hz. Muhammed'in Babas ı ve Annesi 833. Hz. Muhammed'in Do ğumu 844. Hz. Muhammed'in Çocuklu ğu 875. Hz. Muhammed'in Gençli ği 906. Hz. Muhammed'in Evlili ği 91III. BÖLÜMHz. MUHAMMED'IN PEYGAMBERLİĞİ VE ISLAM' İN BA ŞLAYI ŞI . . . 96Ön Bilgiler 96III


1. Hz. Muhammed'in Peygamber Olu şu 982. İlk Vahiy ve Son Peygamber 1013. İslâm Peygamberi Hz. Muhammed'in Ça ğrıs ı= Mahiyeti 1054. Vahiy ve Kur'ân 1075. islâm' ın Yay ıl ışı ve İlk Müslümanlar 1136. Habe şiştan'a Göçler 1267. İslâm' ın Mekke Devrinde Meydana Gelen Baz ı Olaylar 128a) Ebtı Talib ve Hatice'nin Ölümü 129b) Hz. Peygamber'in Tâif'e Gidi şi 131c) Hz. Peygamber'in Sevda ve Ai şe ile Evlenmesi 131d) Mu'cize ve Mirac Olay ı 131e) Akabe Görü şmeleri 135IV. BÖLÜMİSLAMIN MED İNE DEVRI 137Ön Bilgiler 1371. Yeni Bir Yurt Aray ışı 1382. Mekke'den Medine'ye Göç (Hicrel;) 1393. İlk Müslüman Toplum ve İslâm Devletinin Kurulu şu 1454. Muhâcirun-Ensâr Karde şli ği 1455. Vatanda şl ık Antla şmas ı 1476. Medine Mescidi ve Devlet Saray ı 1497. Suffe ve İlk Mekteb 1508. Hicret Olay ın ın Sosyal ve Kültürel Sonuçlar ı 1519. Medine Devrinde Müslümanlar ın Mekke'li Mü şriklerle İli şkileri 153a) Bedr Sava şı 153b) Bedr'in Sonuçlar ı ve Uhud Sava şı 158c) Hendek Sava şı 165d) Hudeybiye Musalahas ı 16710. Müslüman ve Yahudi İli şkileri 169a) Hayber'in Fethi 17111. Mekke'nin Fethi 17312. Huneyn Sava şı ve Evtas Gazvesi 17513. Tâif Muhasaras ı 17614. İlk Müslüman Elçiler ve Evrensel İslam Ça ğrısı= Tüm Dünya'yaDuyurulmas ı 17715. İslam-Hıristiyan İli ş kileri 179a) Mute Sava şı 179b) Tebuk Seferi 18116. Veda Hacc ı ve Veda Hutbesi 18217. Hz. Muhammed'in Ölümü 18418. Kur'an, İslam ve Hz. Muhammed 186


V. BÖLÜMHz. MUHAMIVIED ' İN ÖLÜMÜNDEN SONRA İSLAM: RA ŞİD HALİFELERDEVRI 189I- Hz. Ebil Bekr'in Halifeli ği 189- Hz. Ebü Bekr Devri Olaylar ı 1911. üsâme Ordusu 1912. İrtidat Hareketleri ve Hz. Ebü Bekr'in Tutumu 1923. Kur'ân' ın Toplanmas ı 1954. Hz. Ebü Bekr'in Fetih Hareketleri 196a) Irak Sava şlar ı 197b) Suriye Sava şları 1985. Halife Hz. Ebü Bekr'in Ölümü 200II- Hz. Ömer'in Hilafeti Devri 2011. Hz. Ömer Devrinde Devlet Idaresi 2042. Hz. Ömer'in Öldürülüşü 206III- Hz. Osman' ın Hilafeti Devri 2071. Hz. Osman' ın Halife Seçili şi 2072. Hz. Osman Zaman ında Yap ılan Fetihler 2083. Hz. Osman' ın Halifeli ği ve iç Karışıkl ıklar 2104. Hz. Osman' ın Öldürülmesi Olay ı 215IV- Hz. Ali'nin Hilafeti Devri 2İ 71. Hz. Ali Devri Olaylar ı 217a) Cemel Olayı 218b) Ali-Muaviye Mücadelesi ve S ı ffın Sava şı 219c) Hz. Ali ve Havaric 222d) Nehrevan Sava şı 2232. Hz. Ali'nin Öldürülmesi 224B İBL İYOĞRAFYA 225INDEKS: 230V


ÖNSÖZİ slam Tarihi, bugün <strong>Ankara</strong> <strong>Üniversitesi</strong> ilahiyat Fakültesi'nin ilk iki s ı n ı -f ında okutulan bir derstir. Birinci s ı n ıfta, ilk Sami topluluklar ı n ın tarihleri ve İ s-lam Öncesi Arabistan Tarihi genel olarak ele al ı nd ıktan sonra, İslam Tarihinin,Abbasiler devrinin sonuna kadar olan bölümü okutulmaktad ır. islam' ın Mekke'dedo ğ u şu, Hz. Iseygamber zaman ında Arap yar ı madas ında yay ı l ışı ve geli ş mesi,Râ şid halifeler dönemleri ve onlar ın yönetimleri s ı ras ı nda ortaya ç ıkan olaylar,Emeviler ve Abbasiler idâresi üzerinde durmam ız gereken ba ş l ı ca konular ı olu ş -turmaktad ır.Bu sebeble biz, elinizdeki bu kitab ı haz ırlarken daha çok fakültemiz birincis ı n ıf öğrencilerinin durumunu dikkate ald ı k ve onlar ı n İ slam Tarihi Dersi'nde okudukları konular üzerinde durduk; ilk dönem İ slam Tarihini özellikle kültür tarihiyönünden ele almaya çal ışt ık. Kitab ın tetkikinden de anla şı lacağı üzre, ba şlangıçta, genel çerçevede usül bilgisi verdik, daha sonra ilk Sami topluluklardanve Arap yar ımadas ının islam öncesindeki durumundan sözettik. islam' ı n MekkeveMedine dönemleri ile Müslümanlar ın Hicret'ten sonraki sosyal ve kültürel durumları çal ış mam ı z ın a ğı rl ıkl ı konular ı n ı olu şturdu. Ra şid halifeler dönemi ileislam fetihlerini genel boyutlar ı çerçevesinde ele ald ık.Ku şkusuz, İslam Tarihinin ilk dönemlerinin bütün konular ı n ı içine alan,ya da birtak ım konular ı n ı inceleyen çok say ıda kitap yaz ı lm ışt ır. Ancak bunlardanbirço ğu çok büyük hacimli olup, okuyucu çe şitli rivâyetler, uzun nakillerve geni ş malumât içerisinde kaybolup gitmektedir. Bir k ısm ı da, Ansiklopedikkapsaml ı olup önemli birçok konuyu muhtasar olarak ele almakta ve okuyucuyutatmin etmemektedir.İşte biz, mevcut İ slam Tarihi kitaplar ın ın bu özelliklerini dikkate alarak veöğrencilerimizin durumunu gözönünde bulundurarak, kitab ı m ız' ilk dönemİ slam Tarihine ay ı rd ı k; Emeviler ve Abbasiler tarihini ayr ı bir çal ışmaya b ırakt ık.Kitab ı m ı z ı n yaz ı m ında tamamen akademik bir metod takip etmedik, okuyucumuzunilahiyat Fakültesi ö ğrencileri ile her düzeyden insanlar olabilece ğ inigözönünde bulundurduk. İ slam tarihi ara şt ır ı c ı lar ından çok geni ş bir halk kesiminehitabetmek istedik.VII


Kitab ın tashihini yapan ve endeksini haz ırlayan Ara şt ırma görevlileri Dr.Mehmet Özdemir ve İ brahim Sar ı çam ile, bas ı m i şlerinde eme ği geçen <strong>Ankara</strong><strong>Üniversitesi</strong> Bas ı mevi görevlilerine te şekkür etmeyi borç bilirim.Ba şlang ıçtan Râ şid halifeler devrinin sonuna kadar olan dönemdeki İ slamTarihini konu alan bu kitab ı miz ı , şimdilik İ slam Tarihine giri ş çal ışması say ıyoruzve ileride daha kapsaml ı bir çal ışma yapmay ı dü şünüyoruz.Sabri H İ ZMETL İVIII


GIRI ŞTARİH VE İ SLAM TAR İHÇ İ LİĞİGenel Bilgiler:"Tarih", Arapça as ıll ı bir kelime olup, lügatte, "vaktin bilinmesi" anlam ı n ıifade eder. Bu anlamda, tarih, e şyan ın zaman ı n ın kendisinde sona erdi ği gayesi vevaktidir, tarihin konusu da zaman ve insand ır (1)."Tarih" kelimesinin asl ı konusunda çe şitli görü şler ileri sürülmü ştür. " İ slamTarihçili ği Üzerine" adl ı eserimizin birinci bölümü'nde bu konuda geni ş aç ı klamalardabulunduk. Burada, öz olarak şunu söyleyebiliriz; "tarih" kelimesi esasitibariyle, zaman anlam ı ta şı r; fertlerin ve toplumlar ın durumlar ın ı ve hareketlerini"vakit" içerisinde belirler. Böyle bir anlam ta şı mas ı sebebiyledir ki, müslümanlarHicri y ı l ı " İ slâm Takvimi"nin ba şlang ıc ı yapt ı lar."Tarih" kelimesi teknik bir tâbir olarak Arap dünyas ında ilk defa GüneyArabistan Arapça's ında kullan ıld ı . "Ahbâr ilmi" anlamında kullan ılan bu tâbir,ıst ılanda, insanl ığın hal tercümesi say ı lan bir ilmin özel ad ıdı r.Tarih ilmi "tarih" kelimesinin anlam ına göre çok de ğ i şik tarzlarda tan ı m-lanm ışt ı r. Geni ş anlamda "tarih", geçmi şte meydana gelen olaylar ı n ve yap ı lani şlerin tümünü ifade eder. Bu yönden tarih ilmi, insanl ığı n geçmi şinin dü şüncesininve ya şay ışı n ın genel panoramas ı d ı r. Bir ba şka tan ı ma göre ise tarih, insantopluluklar ı n ı n veya milletlerin geçmi şte madde ve mana alan ı nda gösterdiklerigeli ş meleri, toplumlar ın birbirleriyle olan kar şı l ı kl ı ili şkilerini, uygarl ı klar ı n ıiç ve d ış sorunlar ı n ı kapsayan bir bilimdir. insanl ığın yarat ı l ıştan bu güne dekgeçirdi ğ i a ş:Imal -in, madde ve mâna plan ı ndaki geli şme ve olgunla şmas ı n ı , bugünküduruma nas ı l geldi ğini inceleyip bildiren bir bilim olan tarih, ya şan ı lan zaman ıdaha iyi değerlendirmek ve gelece ğe daha iyi haz ı rlanmak, bilinçli ya şant ı sürmekve mutlu yar ınlara eri şmek için ö ğrenilmesi kaç ı n ılmaz bir ilimdir. Geçmi şin1 Muhammed b. 'Abdurrahman es-SahâvI (831-902/1427-1497); el-Plânbi't-Tevbih li-men Zemme't-Tarih, tah, ve tahlil, F. Rosenthal, Beyrut-Lübnan,s. 14, 16-17.1


ilinçli bilgisi ışığı nda bugünün ya şanmas ı ve yar ı n ı n haz ırlanmas ı ilmi demek olantarihin, uygarl ık tarihi, dü şünce tarihi, bilim tarihi, dinler ve mezhepler tarihi,sanat ve edebiyat tarihi yönlerinden insanl ığa kazand ı rd ığı büyük yararlar vard ı r.Ünlü sosyolog ve tarihçi İ bn Haldun (öl. 808/1406), d ış ve iç görünümleriitibariyle ikiye ay ırd ığı tarihi şöyle tan ı mlar:"Tarih ilmi, toplumlar ın ve nesillerin yekdi ğerlerine ula ştırd ıklar ı ilimlerdendir.İ nsanlar bu ilmi elde etmek için binit haz ırlarlar, yolculuk yaparlar. Hükümdarlarve seçkin ki şiler, bu konuda, birbirleriyle yar ışırlar. Öyle ki, tarih ilmininönemini anlamakta bilginlerle halk ayn ı düzeyde olurlar. Çünkü tarih, d ış görünümüitibariyle, geçmi şten, devletlerden ve önceki ça ğlarda meydana gelen hadiselerdenhaber veren bir ilimdir. Tarih, tabiat ın ve halk ın durumunu, geçirdiklerideğ i şiklikleri, dünyada kurulan devletlerin durumlar ını, geni şleme, yay ılma veyükseli şlerini; insanlar ın yeryüzünü imar edi şlerini, göç zaman ın ın gelmesiylebirlikte, y ık ı l ıp yok olmadan önce dünya hayat ın ı imar etmekle u ğra şır ziiirumların, bize bildirir.Tarih, iç görünümü itibariyle, bir bak ış ve incelemedir. Kâinat ın ve varolu şsebeplerinin ortaya konmas ıd ır. Kâinat ın ilkelerinin gerçek yönleriyle bilinmesi,olaylar ın keyfiyet ve sebeplerinin ayr ınt ılar ıyla öğrenilmesidir. Bu bak ımdantarih, hikmette asil bir ilimdir, dolay ısıyle hikmet ilimleri türünden biri say ılmayalay ıkt ır" (2).İbn Haldun'un bu aç ıklamalar ına göre tarih, gerek tüm ça ğlar ı, ku şaklar' vecoğrafi bölgeleri gerekse bir ça ğa ve bir nesile özgü durumlar ı anlatan bir ilimolmaktad ı r.Asl ında, tarih gerçe ği öğrenmektir. Geçmi ş le ilgili gerçekleri ö ğrenip anlamak,ya şan ı lan zaman ı değerlendirmek ve gelece ğe daha iyi haz ırlanmak için çokönemli bir faktördür (3). Maddi ve mânevi kalk ınma, uygarla şma ve olgunlaşmabüyük ölçüde geçmi şi öğrenip, yanl ış l ı klar ı bilip düzeltmek ve gelece ğe uygunşartlar haz ı rlamakla gerçekle şebilir.İşte, kalk ınma ve uygarla şma sürecinde tarihin oynad ığı bu önemli rol,insanl ığı bir "Tarih İ lmi" kurmaya, milletleri ve devletleri "Tarihçilik" yar ışınasevketti. Sonuçta, umm ve milli tarihler yaz ıld ı .İ nsanl ık hayat ında meydanagelen olaylar ve yeni olu şumlar tarih biliminin devaml ı olarak geli şmesine, zenginleşmesine ve çe şitli dallara ayr ı lmas ına yol açt ı . Sosyal tarih, dü şünce tarihi, siyâ-2 İbn Haldun, "Mukaddimetu'bn Haldun", Dart ı l-kalem, Beyrut-Lübnan1978, 1. bas. s. 3-4.3 Z. Velidi Toğan, Tarihte Usûl , İstanbul 1969, s. XV.2


set tarihi, uygarl ık tarihi, ekonomi tarihi, sanat tarihi... gibi müstakil tarih bilimdallar ı türedi. Böylece, hem milletlerin ve devletlerin genel ve özel tarihleri hem dedinlerin ve bilimlerin müstakil tarihleri te şekkül etti.Ancak baz ı tarih yazarlar ı tarihi yaln ızca hükümdarlar ın idarelerine ve devletinte şkilâtlar ına, bunlar ın siyasi ve askeri alanlardaki ili şkileriyle s ı n ırlamayoluna gittiler. Böyle bir anlay ış onlar ı, olaylar ı ve rivayetlerini oldu ğu gibi anlatmayoluna itti; sonuçta nakilci ve taklitçi tarihçiler türedi (4).Ş üphesiz, hükümdarlar ın, kahramanlar ın ve yetenekli ki şilerin halk üzerindebüyük nüfuzu vard ır. Ancak bütün bir toplumu birkaç ki şinin emir ve isti ğine boyuneğen, hertürlü iradeden, fikir ve hürriyetten mahrum, kör bir sürü saymak dadoğru değildir. Öyleyse, milletlerin dü ş ünce, uygarl ık ve kalk ınma tarihini yöneticilerlehalk ın elele ve gönül gönüle ba ğlanarak yek vücut olup gerçekle ştirdikleribir olay olarak görmek icabeder. Ba ş s ız bir vücut veya viicutsuz bir ba ş hiçbiranlam ta şımayaca ğı gibi, hükümdars ız millet, milletsiz hükümdar olmaz.İnsanlar tarih bilincine sahip olunca ya da tarihteki olaylar yeniden ya şan ı -l ınca tarih ya şan ılmış olur; tarih de geçmi şte ya şan ı lan olaylar ın bir toplumunvarl ığında b ırakt ığı izler olma özelli ğini kazan ır. Tarihi vesikalara dayanarak incelemeve ara şt ırma yap ıp geçmi şi yeniden gündeme getiren tarihçi insanl ığatarihini yeniden ya şat ır. Bu durumda tarih, geçmi şteki tarihi vesikalar ın konu ş -mas ı ve değerlendirilmesidir (5).Şüphesiz, tarihi olaylar birbirine ba ğı ml ı olarak meydana gelirler. Kainattahiçbir münferit olay yoktur; her olay birçok sebep ve faktörün birlikte olu şturduğubir olgudur ve gelece ğe ait birçok olaya dayanak te şkil eder. Öyleyse, hadiseler,"Sünnetullah" gere ği, sebep-sonuç yönünden birbiriyle ba ğlant ı l ıd ır. Toplumlarve onlar ın yaşant ılanyla ilgili itici etkenler devaml ı olarak geli şip olgunla şır;onlardan kaynaklanan olaylar da tabii bir transformasyon içinde seyrederler.Kabul etmek gerekir ki, tarih ilmi ile ilgili bilgiler henüz olgunluk dönemineulaşamad ı . Nakilcilik veya rivâyetçilik temeline dayal ı tarihçilik a şamasmdan, sonyüzy ılda yap ılan tarihi ara ştırmalar sayesinde, kurtulunulup "ele ştiricilik ve kar şı -la ştirmac ı l ık" temellerine dayal ı tarihçili ğe geçilinmi şse de, tarih felsefesi yönündenhala çocukluk dönemi ya şan ı ld ığı bir gerçektir (6). Çünkü tarihte meydanagelen olaylar ı "olu ş ve biti ş nedenleri" itibariyle veya "nas ı ll ı k ve nicelik nedenleri"yönüyle incelemek "tarih felsefesi"nin konusudur. Tarihi olaylar ı n henüz tümyönleri, iç ve d ış boyutlar ıyla ele al ı nmad ığı gözlenmektedir.4 Barthold-Köprülü, islâm Medeniyeti Tarihi, <strong>Ankara</strong> 1977, s. 4.5 Zeki Velidi Togan, Tarihte Us61, s. XVI.6 ez-Zebidi, Sahih-i Buhari Muhtasar ı Tecrid-i Sarih Tercümesi, C. 1, s. 82.3


Tarihi olaylar ı ortaya koyan araçlar veya belgeler do ğrudan bizim görsel vei şitsel duyular ım ız değil, ba ş kalar ının doğrudan veya dolayl ı yollarla bilgimizesunduklar ı sözler ve yaz ı l ı belgelerdir. Bilgimize sunulan olaylar ı n nakledildikleritarzda geçmi şte cereyan edip etmediklerini anlamak için onlar ı iâde edemedi ğimizgibi, duyular ım ıza sunmak üzere benzerlerini iade etmeye de gücümüz yetmez. Tariholaylar ı birer kere olu şmu şlar ve geçip gitmi ş lerdir, ba şkaların ın görgü, bilgi veduygular ından yararlanarak mevcut olduklar ın ı tesbit ederiz.Her ne kadar tarih ilmi, belirtti ğimiz bu sonuncu sebepler yüzünden, mantı kç ılara göre, mü şahade ilimleri mertebesinde de ğilse de, tarihi olaylar ı n varl ı k-lar ı n ı kabul etmek durumunday ı z. Bir şeyi bilmememiz ve duymamam ız, o şeyinyokluğu anlam ına gelmez, zira bilemedi ğimiz veya kavrayamad ığı Quz o kadarşey var ki, varl ıklar ı n ı inkâr etmek mümkün de ğildir. Doğrudan veya dolayl ıyollarla bilemedi ğimiz şeylerin varl ığı n ı inkâr edersek, insan ı n bilgisi diye bir olaykalmaz.Öyleyse, yalan ve yanl ıştan uzak, bilgi ve bilinç temeline dayal ı anlat ı mlar ı n,görsel ve i şitsel bilgilerin büyük bir değeri vard ır. Bu noktada önemli olan, bizeulaşan haberlerin -rivâyet ve senet yönlerinden- do ğru olup olmad ı klar ın ın tesbitedilmesidir. Bu olay da, "tarih metodolojisi" kurallar ı sayesinde mümkün olacaktır. Mevcut bilgiler-rivayetler, haberler ve onlara dayal ı olay anlat ı mlar ı , "tarih metodu'nungenel kurallar ı çerçevesinde ele ştiriye tabi tutulur; her yönden irdelenir,sebep ve illetleri ortaya ç ıkar ı l ı r. İşte gerçek tarihçilik ve "tarih" budur. En eskitarih kaynaklar ı genellikle böyle bir özellikten yoksun olduklar ı içindir ki, ço ğ unlukladoğru-yanl ış demeden, her türlü rivâyeti ve malumâti ihtiva ederler.Eleştiri tarihi'nin tesbitine göre, tarih ilminin üç türlü kayna ğı vard ır: 1)anlat ımlar-"merviyyât" (traditions), 2) tarihi eserler-"abidat" (monuments),3) yaz ı l ı kaynaklar-"mektubat" (ecrits). Ele ştiri, bu kaynaklar ın varl ıklar ın ı tesbitetti ği gibi, sihhat durumlar ın ı da ortaya koyar. Rivâyeti sened ve metin itibariyleirdeler, gerçekte olup olmad ığı n ı akl ın ve ilmin ilkeleri ışığında ortaya koyar.Akla ters dü şen rivâyeti att ığı gibi, ravilerin ak ı l, mant ık ve haf ıza durumlar ı-n ın değerlendirmesini yapar, var ılan sonuca göre rivayetlerini kabullenir veya reddeder(6). Böylece, ele ştiri tarihi, rivâyet olunan ve naklolunan şeyleri s ık ı bir incelemeyetabi tutar; sonuçta güvenilir, bilimsel ve belgesel bilgiler elde eder.Ancak elimizdeki tarih kitaplann ın kaç ının ele ştiricilik tarihi kurallar ına veyastandartlar ına uygun olarak meydana getirildi ği tart ışma konusudur.Gerçekte, tarihçilikte en önemli husus, tarafs ı z ara ştı rma ve bilimsel incelemedir;tarihçinin tarih olaylar ın ı tüm gerçekli ği ile yans ıtmas ı, t ı pk ı bir fotoğrafmakinas ı gibi görüntülemesidir. Hangi inanç ve dü şüncede olursa olsun, olaylar ı ,olu ş tarzlar ın ı ve kahramanlar ı n ı tam bir bilimsel tarafs ı zl ı k anlay ışı ile en iyi birşekilde tesbit etmesidir. Ne var ki, bu temel ilkeye ba ğ l ı kalarak tarih yazanlaroldukça azd ır. Tarihle u ğra şanlar ın çoğ unluğu tarih yaz ıc ı l ığında ya inanç ve4


ideolojilerinin ya da sömürgeci ve emperyalist dü şüncelerinin etkisinde kalm ışlardı r. Baz ı lar ı da ki ş isel duygu ve dü şüncelerini, politik ve ekonomik e ğilimlerini tarihesokmu ş lard ı r.Bu amaçlardan herhangibirini gerçekle ştirmek için yaz ılan tarih, derinlemesine,geni ş lemesine ve zaman a şı m sürecine (Ça ğlar) göre bölümlere ayr ı ld ığı gibi,konular ı na göre de çe ş itli dallara ayr ı l ır. Derinlemesine (kronolojik) bölümlemede,tarihte insan topluluklar ı n ın politik, ekonomik, sosyal, dini ve fikri tarihi; geni ş lemesinebölümlemede ise, ülkelerin, bölgelerin ve şehirlerin tarihi incelenir.İ SLAM TAR İ H İ N İ N OLU Ş UMU:İslam tarihinin te şekkülü,, Kur'ân' ın nazil olmas ı ve hadislerin tedvinininyan ı sıra, çe şitli İ slam ilimlerinin yaz ı l ışı ile birlikte ba ş lar. Gerçekten müslümanlar,tarih ilminin ilk kurucular ı olmamakla birlikte, fikri yönden tarihçili ğin önderlerindendirler;islam Tarihi, Medeniyet Tarihi, Dinler ve Mezhepler Tarihi, TefsirTarihi, Dü şünce Tarihi ve Sanat Tarihi gibi tarih bilimleri yoluyla tarihçili ğ ingeli ş mesinde ve olgunla şmas ı nda önemli ı-ol oynad ı lar.islam Peygamberi Hz. Muhammed (sas), Milâdi 570 veya 571 y ı l ında, ozamanlar "Ümmul-Kura" (7) (köylerin be ş i ğ i) diye adland ır ılan Mekke'de do ğdu(8). Mekke elbette Allah' ın yeryüzündeki "melekut"unun ba şkenti, inananlar ı nbölük bölük ziyarete geldikleri, haccettikleri Allah' ın Beyti'nin, müslümanlar ı nk ı bleğah ı n ın bulundu ğu yer olmas ı sebebiyle böyle adland ı r ı lm ışt ı r.Ünlü ara şt ı r ı c ı ve seçkin bilgin Muhammed Hamidullah, Mekke'nin sayd ığı m ı zmeziyetler yüzünden "Ümmul-Kura" ad ına lay ı k olduğ unu ifade ettikten sonra,Mekkelilerin tarih ilmini bildiklerini, İ slâm'dan önce Mekke'de tarihi meselelerleilgili özel bir bakanl ığı n bulundu ğunu, ayr ıca Hâriciye Bakanl ığı ile ortak çal ışanbir Tarih Kurumunun mevcut oldu ğ unu kaybeder (9). O zamanda, Mekke'de, tarihilmi alan ında en yeti şkin ki şilerden birisi Hattab o ğlu Ömer'di. Mekke SiteDevletinin D ış i şleri Bakan ı veya umâmi sefiri durumunda olan Ömer, vazifesikab ı , devletler tarihini ve hukukunu iyi bilmek durumundayd ı . Ayr ıca, Hz.Peygamber'in Müslümanlara Fars kisralar ından ve öteki topluluklardan haberverdi ğini, en-Nadr b. el- Hâris'in Fars ve Rum Tarihini çok iyi bildi ğini ve muhtemelenİ ran Tarihi hakk ında bir kitap yazd ığını en eski Siyer ve İ slam Tarihi kay-7 Tecrid Tercümesi, C. 1, s. 90-91.8 Şura süresi, 7. ayet, En'am süresi, 92.9 Muhammed Hamidullah, "Siretu'bnu İshak" (el-Meb'as vel-Megâzi)in"Mukaddime"si s. d, z. Ayr ıca bkz: ibn Abdilberr, el- İkdu'l-Ferid, 2/4546; Makrizi,"fil-Haber ani'l-Beser:'reislik rütbesi bölümü -M. Hamidullah'tan naklen-5


naklar ı bildirmektedir (10). Ayn ı şekilde câhiliye devri şiirlerinde, sava ş ve bar ışlailgili durumları bak ı m ından, Arab kabileleri ve öteki kavimler hakk ında birçoktarihi malumat mevcuttur.a) Kur'an'da TarihBöyle bir durumdaki Mekke'de, Miladi 610 y ı l ında, okumay ı emreden vekalemi öven ilk vahiyle " İ slam Çağ r ıs ı ", Hz. Muhammed (sas)'in Peygamberli ğ idevri ba şlad ı . Her yönden 'câhillik'e kar şı olan İ slam Çağn's ı yeryüzünde tan ı kolunan en büyük İ NKIL'ABl ı r. İ slam İ t ı ktlâbl'n ın kaynağı olan Kur'ân, yaln ı zcaİslam akâid ve ibâdet esaslar ı n ı ortaya koymakla kalmad ı, genel olarak be şer tarihindendeliller getirdi; bu doğrulama ve tan ıkland ırma olay ında yarat ı l ış, dinler,hükümdarlar, nebi'« ve önceki kavimlerin k ıssalar ı , birbirleriyle olan ili şkileriyer ald ı. Kur'ân, temelde Islam' ın öğretisinden sözederken, önceki milletlerinve hükümdarlar ın inanç, ahlak, sosyal ve ekonomik durumlar ı hakk ında malumâtverdi (11), daha sonra ara şt ırmas ı n ı kainat ın ahvâli ile do ğrudan ilgili olarakçe şitli insan topluluklar ı n ın kendi ülkelerindeki durumlar ı üzerinde yo ğunla ş -t ırd ı. Asl ında Kur'an, .tarihte insano ğlunun ya şam ış olduğu olaylar ı sunarkeninsana dünya hayat ı n ı ya şama tarz ı n ı öğretir, iyi ve kötüden birini çseçmekleba şba şa b ırak ır.Kur'ân' ın insanl ığa sundu ğu ilahi çağ r ın ın sure ve ayetlerindeki temelgerçeklerden birisi "tarih olay ı "d ır. Bu olaylar Kur'an'da gayet de ğ i şik şekilleral ır ve büyük bir devaml ı l ık ve bağı ml ı l ık içerisinde seyreder ve insan toplumlar ı -n ı n geli şme seyriyle parelellik gösterir. Bütün bunlarda insan ın değ i şkenli ğ i ve aldığı çe şitli tav ırlar göz önünde bulundurulur. Bu yönleriyle tarihi' olaylar Kur'ân'-ın önemli bir bölümünü olu şturur. öyle ki, Kur'ân' ı n hemen her süresinde mutlakabir tarihi olay anlat ıl(r. "Tarihi olaylar ise, çe şitli dü şünce ak ı mlar ı ve rejimleriiçin birer tecrübe tarlas ı ve onlar ı n güçlerini ispatlad ıklar ı , zaaflar ı n ı gösterdikleribirer meydand ır" (12).Kur'an, insanl ık tarihi ile ili şki kurmak konusunda eksiksiz bir yönetiminesaslar ı n ı sunar; insanlar aras ındaki kar şı l ıkl ı ili şkileri sebep ve sonuç yönlerindendeğerlendirir, böylece, bir bak ıma tarih felsefesine ba şlang ıç te şkil edebilecek bilgilerb ırak ır; İslam tarihi metodolojisi ve felsefesinin birçok ilkesini ortaya koyar.Ancak tam anlam ıyla aç ık bir tarih felsefesi sunmaz, ama tarih kavram ı n ı aç ıklar,10 İbn Hişâm, Sfre, s. 191, 230. Kur'ân' ın çeşitli seırelerinde önceki kavimlerve hükümdarları hakkında geni ş malümat verilir.11 Kur'ân, Bakara, 251, 249; Al-i İmran, 66, 78; Hac, 47-48; Hud, 6;Tâ-hâ, 29 vd. âyetler bu hususta örnek te şkil ederler.12 İmaduddin Halil, İslâm' ın Tarih Yorumu, çev. Doç. Dr. Ahmet A ğırakça,Risale yay. İstanbul 1988, s. 8.6


tarihçili ğin kurallar ın ı anlat ır. Mesela, Hz. Peygamber (S.A.S.)' ın sava şlar ın ıdetayl ı biçimde anlatmazken, onun mücadele tarz ı ve kararl ı l ığı konular ı nda geni şbilgiler verir; yap ılan gazvelerde müslümanlar ın zaferlerini ve yenilgilerini "sebepsonuçbağlant ı s ı " çerçevesinde aç ıklar. Mesela Bedir sava şı nda zafere ula şı lmas ı ,Uhud ve Huneyn sava şlar ında geçici yenilgiye dü şülmesi "causalite" anlay ışıdoğrultusunda ortaya konulur.Ayn ışekilde Kur'an, eski Arab tarihi, dinlertarihi ve Peygamberlerin Siret'leri konular ında ilgi çekici yorumlar yapar, çok orijinalbilgiler sunar. Mesela, Hz. İ brahim'den sözederken özellikle yahudi ve H ıristiyanolmad ığı, aksine soylu ve İslam birisi oldu ğu, İ slam ümmetinin de atas ıdurumunda bulundu ğ u hususlar ı üzerinde durur (13).Kur'ân' ın bu tarih anlay ışı , esas itibariyle, insan tabiat ı n ın derinlemesineanla şı lmas ı üzerine kurulmu ştur (14). Bu bak ımdan Kur'ân'da sunulan tarih görüşühayat ın gerçekleriyle uyum halindedir. Yani Kur'ân' ın tarih anlay ışı , insan ı ntarihteki bireysel ve toplumsal niteli ğ inin belirtileri üzerine kuruludur.Ayn ı şekilde Kur'ân, insanl ığı n eski dönemlerine âit pekçok olay ı anlat ı r vegeni ş bilgi verir. Peygamberler ve verdikleri mückleleleri, çe şitli insan topluluklar ıve sosyo-politik, ekonomik ve ahlaki durumlar ı , inanç esaslar ı, çe şitli kavimlerinba şar ı lar ı ve yenilgileri; zalim ve adil yöneticiler, iyiler ve kötüler ve icraatlar ı veya şay ışlanndaki dürüstlük ve sahtekarl ı k, nankörlük, örnekleriyle ayr ı ayr ı insanların bilgisine sunulur. Böylece Kur'ân, bir yandan insana tarihi ö ğretir bir yandanda olaylardan ibret almas ı n ı sağlar. Ad ve Semud topluluklar ın ın, Lut ve SalihPeygamberlerin kavimlerinin... ba şlar ından geçenler, âsi toplumlar ın helak ınasebep olan olaylar, buna kar şı l ık Allah'a inananlar ı n ve O'nun buyruklar ı na uyanların, adaleti ayakta tutanlar ın nâil olacaklar ı ilahi lütuflar geni ş bir biçimde anlatı l ır. Kur'ân'da zikredilen tarihi olaylar ı sebep ve sonuçlanyla birlikte anlamak vekavramak, onlara hükmeden " İ lahi Sünneti" ke şfetmek insandan istenilen enönemli husus olmaktad ı r.Kur'ân, kaynak ve bilgi ele ştiricili ğinde, ele ştiri bitiminde ve ele ştiriciliktarihinde temel ilke olabilecek, tarafs ı z ara şt ırma yapmak isteyen tarih ara şt ır ı-c ı lar ına yol gösterecek birçok husus ihtiva eder. Rivâyetçilik ve nakilcilikte kesinliklegözönünde bulundurulmas ı gereken birçok noktaya aç ıkl ık getirir. Hucurâtseıresi 6. âyeti buna örnek te şkil eder: "Ey inananlar! Sap ık-yoldan ç ıkm ış birisisize bir haber getirirse onun içyüzünü ara şt ır ın, yoksa bilmeden bir topluma kötülükedersiniz de sonra etti ğ inize pi şman olursunuz".İşte bu sebeplerledir ki, Kur'ân ı Kerim, İ slam' ın ve onun tarihinin temelkayna ğıd ı r; üzerinde geni ş olarak durmak, onun muhtevas ını iyi bilmek hem insanlı k tarihini hem de İ slam tarihini kolayl ı kla anlamam ı z ı sağlayacakt ır.13 Al-i İmran, 66. ve devam eden âyetleri.14 Mazharuddin S ıddiki, Kur'an'da Tarih Kavram ı, çev. Süleyman Kalkan,İstanbul 1982, s. 81 vd.7


) Hadislerde Tarihİslâm' ın ilk temsilcilerinin tarih ilminin geli şmesini te şvik edici çal ışmalar ıbu ilmin müslümanlar aras ında en iyi şekilde geli ş mesini sağlad ı . İ lk müslümanlar,hayat ın heryönüyle ilgili konularda ça ğın tarih malzemesini toplamaya çal ışt ı -lar; o devrin devlet adamlar ı ve öteki tan ınm ış isimleri hakk ında bilgiler elde ettiler.İ slâm'dan önceki kazâ ı meselelerdeki ş âhitlik anlay ışım geni şletip geli ştirdilerve tarihi konulara uygulad ılar. Rivâyetlerin ve onlara dayanan olaylar ı n mutlakagörgü şâhidlerine isnad etmesini istediler. Böylece bir olay ve dayana ğı olanrivâyet, görgü şâhidinden ba şlamak üzere ku şaktan ku şağa ula şt ı. Tarih ilmineDo ğu'da ve Bat ı'da olduğundan daha çok önem verdiler. Neticede tarih ilmi,ilk müslümanlar ın katk ılar ıyla, güvenilir gerçeklerin kayna ğı olduğu gibi, buyeni tarih metodu da müslümanlar ın tarihi olaylar ı inceleme ve anlatma metoduoldu.Böylece müslümanlar, Hz. Peygamber devrinden itibaren tarihe önemverdiler. Tarih ilmi zamanla geli şti ve olgunla şt ı (15). Çünkü Hz. Peygamberinhayat ı n ı bilmek ve onunla ilgili her şeyi öğrenip, sözlü ve yaz ı l ı olarak toplamakashâb ın en çok önem verdikleri hususlardan biri oldu. Hz. Peygamberin sözlerini,fiillerini ve hakk ı nda bildiklerini ashâp ayr ı ayr ı sahifelerde tedvin ettiler; bilip topladı klar ın ı tilmizlerine öğrettiler. Tabiinden olan tilmizleri birden fazla ki şiden(sahâbiden) ilim ö ğrendiler. Neticede İ slam ilimlerinin tedvin, tasnif ve tertibi olay ıba şlad ı . Müslümanlar çok sağlam temeller üzerinde dinlerin esaslar ını tesbitettiler. İ slâm' ın bozulmadan ve de ğ i şmeden günümüze kadar gelmesini sa ğ lad ı lar.Aralar ında ç ıkan apla' şmazl ıklan veya fikri ayr ı l ı klar ı n ı Kitap ve Sünnet ışığındahallettiler. Dini vesikalar en sa ğlam tarihi vesikalar oldu ğundan, gerek din gerekseİ slâm' ın ilk y ıllar ında meydana gelen olaylar, İ slâm' ı n ve Müslüman Toplum'unilk günleri bu dini-tarihi vesikalar üzerinde tarafs ı z özelliği ile ortaya konulmayaçal ışı ld ı .Şüphesiz bu faaliyet, Hz. Peygamberin hadislerinin toplanmas ı i şi idi; hadislerintoplanmas ı ise tarihin kaynak malzemesinin toplanmas ı demektir. Zirahadisler Hz. Peygamberin hayat ından bir hikâye gibi sözetmez, bu devirde meydanagelen olaylar ı uzun veya k ısa anlat ı mlarla dile getirir. Tarih kitaplar ı ise, hemmaddelerin toplanmas ına hem de rivâyetlerin hulasas ına muhtaçt ır. Zaten Hz.Peygamberin hadisi onun ya şad ığı devir için do ğrudan ' İ slam Tarihi'dir. NitekimBuhâri ünlü hadis kitab ı n ı "el-Câmiu's-Sahihu'l-Musnedu'l-Muhtasar man umâriResCılillâh ve eyyâmihi" diye isimlendirmi ştir. Onun i şleri aras ında hem sözlerive filleri hem de ya şad ığı as ırda meydana gelen olaylar oldu ğu gibi, müslümanların, Arab halk ı ile Habe şistan, Fars , Rum ve benzeri ülkelerin durumlar ı , buülkelerin birbirleriyle sava ş ve barış zamanlar ı ndaki ili şkileri, müslümanlarla olanmünasebetleri vs. de ihtiva eder. Şüphesiz Hz. Muhammed'in hayat ı ve İslâm' ı15 Muhammed Hamidullah, Siretu'bnu İshak, ad ıgeçen Mukaddime, s. y.8


uygulay ışı hakk ında doğrudan bilgi kayna ğı olan hadisler özellikle Siyer ve Megazrnin,genellikle de İ slam Tarihi'nin kaynaklar ından birini olu şturur. Hadisler hempekçok tarihi olay ı içerir hem de İslam tarihi haberlerinin kaynaklar ından birinimeydana getirir. Siyer, Megazi, Terâcim ve Tabakât kitaplar ının yaz ı m ı nda ara ştı -r ı c ı lar öncelikle onlara müracaat ederler. Gerek islam Tarihi verilerinin sa ğ lam temelleredayanması gerekse rivayet ve sened itibariyle tarih tenkitçili ğinin geli şmesiyönünden hadisler İslam Tarihinde fevkalade önemlidir ve onun kaynaklar ındandır.Râ şid halifeler hadis h ıfz ına, yani İslam tarihi kaynaklar ı n ın ezberlenmesinebüyük önem verirlerken, dünya tarihiyle alakalar ı n ı da kesmediler. Daha sonraEmevi halifesi Muâviye dünya tarihine yak ın ilgi duydu, tarihleri Arapçaya aktaranözel bir idari kurulu ş tesis etti (16). Muâviye, Yemen'den devrinin büyük tarihçilerindenbiri olan Übeyd b. Şürya el-Cürhümryi yan ı na ça ğırd ı ; ondan eski Arabtarihi ve Arablar ın gayri Arablarla yapt ığı savla şlar ı ihtiva eden bilgileri toplamas ı -n ı istedi (17).Öte yandan sahâbiler Hz. Peygamber'den duyduklar ı ve bildikleri hadislerikapsayan sahifeler veya kitapç ıklar (resâil) tedvin ettiler. Mustafa el-Uzma, aç ıkçahadis tedvininde bulunduklar ı bilinen sahabilerin say ı s ı n ın en az 50 oldu ğ unubildirirken, Belazuri'ye ula şan bir habere göre sahâbiler içerisinde okur-yazarolanlar ın yaln ızca 17 ki şi oldu ğu ileri sürülür (18). Hammam' ın rivâyet etti ği EbuHureyre sahifesi, Enes b. Malik sahifesi böyledir. Sa'd b. Obade, Cabir b. Abdillahda birer hadis sahifesine sahiptiler (19). Ancak, Hz. Peygamber'in sa ğ l ığındahadis tedvin eden Amr b. Hazm el-Ensarl, Enes b. Malik, Abdullah b. Amr b. Asgibi sahâbiler hadisleri bölümlere ay ı rmad ılar. Hz. Peygarnber'in konu ştu ğu zamanave y ı llara göre tasnif etmediler.Hz. Peygamber (sas) devri tarihinden bahseden bu sahifelerin ve çe şitlidevlet ba ş kanlar ına gönderilen dine ça ğrı mektuplar ının mevcudiyeti bize hadislerinII. yüzy ı lda değil, daha Hz. Peygamber'in hayat ında yaz ı ldığı n ı aç ı kca gösterir.Bu durumda müslümanlar, Hicri I. yüzy ı l ı n ilk yar ı sında, sahih ve halen hadislerletarihi vesikalara dayanan tarih yaz ıc ı l ığı n ı ba şlatt ı lar (20).16 Hamidullah, ad ıgeçen mukaddime, s. y.17 Mes'udi, Muriicu'z-Zeheb, 5, 73-78.18 krş . Belâzuri, Futithu'l-Buldân, s. 457, Ensâbu'l-E şraf, 1/506; Hamidullah,ad ıgeçen mukaddime, s. y; İbn Sa'd,Tabakat, II, 1, 14; Hamidullah, SahifetuHammam b. Münebbih, 3; H. Lammens, La Mecque â la Vefik de 11-Ugire, Beyrut1924, s. 122; Talat Koçyi ğit, Hadis Tarihi, <strong>Ankara</strong> 1988, 3. bas. s. 20; Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istilahlar ı s. 12 vd.19 Subhi Salih, ad ıgeçen eser, s. 20-27.20 Aynı eser, s. 27.9


Yaln ı zca sahih hadisleri toplayarak -kendi cerh ve tadil anlay ışı na göre -kitapyazan ilk hadis âlimi Muhammed b. İ smail el-Buhari (194-250) oldu. İ shak b.Râhuye'nin arzusu istikametinde, on y ıldan fazla bir sürede BuharT, "Câmiu's-Sahih"i toplamaya ba ş lad ı . O, ayn ı rivâyetçilik anlay ışı ile Tarihu'l-Kebtr, Tanhu'l-Evsâtve Tarihu's-Sa ğir adlar ındaki tarih kitaplar ın ı yazd ı. Buhari'den öncehadisleri toplayan çok say ıda haf ız varsa da özellikle sahili•hadisleri ihtiva edenkitap yazanlar ı yoktur (21).İ slâm'da tarihçili ğinin te şekkülünde, Siyer (22), Megazi, Tabakat ve Terâcimtüründen İ slam tarihi kaynaklar ı n ın telifinde hadis tedvininin pay ı çok büyüktür.Ayn ışekilde ravilerin ve haberlere esas te şkil eden rivayetlerin tesbitinde "KütübüSitte" ve öteki önemli hadis kitaplar ı n ın katk ı sı büyük oldu. Hadis bilginlerinin,rivayetleri metin ve senet yönünden tesbit etmeye, ravilerin durumlar ını aç ı klamaya(cerh ve ta'dil) önem vermeleri ilk İ sla ıiı tarihi verilerinin, dolay ı sıyle Siyerve Megâzi kitaplar ı n ın sağlam ve güvenilir temellere dayanmas ı n ı sağ lad ı (23).Hadis bilginlerine göre, Hz. Muhammed (sas)'e izâfe ve isnad olunan her şeyhadistir. Bu bak ımdan onlar Hz. Peygamber'den duyulan ve rivâyet edilen şeylerinhepsini kay ıt ve zaptetmi şlerdir. Öyleyse Siyer ilminin kurucular ı esas itibariylehadis alimleridir (24). Zaten ilk siyer yazarlar ı n ın tamam ına yak ını muhaddistir,Ürve, Eban b. Osman, Zühri vb. gibi. İ lk Siyerciler sayabilece ğimiz bu hadis bilginleri,imkanlar ı ölçüsünde Hz. Peygamber'in hayat ı na (siret) müteallik tüm bilgilerive belgeleri toplay ı p zaptetmi ş lerdir. Ünlü bilgin es-Sahâvi, "Tarih, hadis ilimlerindenbir ilimdir" derken İ slam Tarihi ile hadis rivâyetçili ği aras ı ndaki güçlübağa i şaret etmektedir.vd.21 ez-Zebid1, Sahih-i Buhari Muhtasar ı Tecrid-i Sarih Tercümesi, C. 1, s. 21622 "Siyer" kelimesi, "sire"nin ço ğulu olup, davran ış , gidi şat anlamlar ınagelir. Bu kelime, islam'dan önce, halk idaresindeki tutum anlam ına geliyordu. Siyerkelimesinin anlam ı Radiuddin es-Sarahsi ile farkl ıl ık gösterir. 0 şöyle der:Sire, İslam hukukunda Peygamberin davran ış şekli, özellikle sava ştaki tutumuanlam ına gelir. Binaenaleyh, uluslararas ı hukuk, yabanc ılarla kendinden olanlararas ında bir ay ırım yapmak zorunlu oldu ğu savaş zamanlar ında sözkonusudur.es-Sarahsl, bu aç ıklamadan sonra, kendi görü şünü şöyle halidir: "bil ki, siyersire'nin ço ğuludur. Biz onu bu kitab ın ba şl ığı olarak kulland ık, çünkü bu kitaptamüslümanların savaş durumunda mü şriklerle ve gayri müslümlerle vs. olan ili şkilerii şlenir". (es-Sarahsl, el-Mebsut, X, 2; el-Muhit, fol. 567a); ayr ıca bkz. Hamidullah,Avant-Propos dans le Commentaire de Sarakhsi sur Livre de la Conduite de l'EtatMusulman de Muhammed ach-Chaibâni, s. IX-X, İbn Hişam, Sıre, 1, 224; el Maverdi,el-Ahkamu's-Sultaniyye, s. 235.23 Tecrid Tercümesi, C. 1., s. 2-3.24 Tecrid Tercümesi, 1, s. 3.1 0


İ slam tarihini, Islam' ı n, tebli ğ , uygulama ve yay ı l ış dönemi olmas ı bak ı m ı n-dan, Hz. Peygamber (sas)'in ya şad ığı devre inhisar ettirdi ğimizde, ilk tarihi kaynaklaronun yak ın arkada şlar ı , ilk müslümanlar, ilk mücahitler ve ilk davetçilerolan ashab ın ı , ya şad ı kları devri ve olaylar ı n ı -râ şid halifeler devri de dahil olmaküzere- kaydettiler ve İ slam tarihçili ğinin kaynaklar ı olan as ıl rivayetleri toplad ılar. Bu bak ımdan "Tabakât" ve "Terâcim" kitaplar ı islam Tarihçili ğinde birerkaynakt ı r. İ bn Sa'd' ın Tabakat' ı , Ebiı Amr b. Abdi'l-Berr (368-463 H.)'in "el-İ stilab"1, İ zzuddin b. el-Esir (555-630)'in "Osdül-Gabe'si, İ bn Hacer el-Askalâni-(773-852)'nin "el- İsabe"si, mesela, İslam tarihçilerinin en çok müracaat ettiklerive kulland ı klar ı malzeme oldu.c) İsleim Tarihinin Kaynaklarıİşte, İ slâm' ın, Kur'ân' ın aç ı klamas ı ve uygulamas ı konumunda olan "Sünnet",bu şekilde tesbit ve zaptedildi. Hadis bilginlerinin güvenilir rivayetleriyletesbit edilen Sünnet, Kur'ân' ı da tevatür yoyuyla bilmemizi sağ lad ı , yani rivâyetçilikKitabullah' ın da temellerinden biri oldu. Hadis kitaplar ı ,kaynaklar ı aras ında, Kur'ân'dan sonra, ikinci s ı rada yer ald ı .İ slam tarihininK ı sacas ı , "sözlü İ slam tarihçili ği"de, İslâm' ı n doğ u şu ile ba şlam ış olup HicriI. yüzy ı ldan itibaren te şekkül etmi ştir. Buna göre, islâm'da tarihçilik iki yönlü veiki a şamal ı olmu ştur: 1) Sözlü tarihçilik; ilahi vahyin Miladi 610 y ı l ında Allahresülünün kalbine ve lisan ı na inmesinden hemen sonra ba şlam ışt ı r denilebilir, ziraHz. Muhammed (sas) kendisine gelen vahyi veya Kur'ân ayetlerini okur-yazardurumdaki sahâbilerine yazd ı rd ığı gibi ezberletmi ştir de. Hz. Peygamber'in lisanından i şittikleri Kelâmullah' ı aynen ezberleyip zabteden sahâbiler bunun sonrakinesillere geçmesini sa ğlayan ilk raviler oldular. Neticede tarihçili ğ in temel kaynaklarından biri olan "sözlü belge" te şekkül etti ve ashab kendilerine nakledilenleriçe şitli yollarla sonraki nesillere ula şt ı rd ı lar. Bu sebeple, Islam'da tarihin kurucuları olarak önce sahâbiler sonra da tabiiler zikredilmelidir. Zira, tabiun da, hem sözlühem de yaz ıl ı tarihçili ğin te şekkülünde önemli katk ı lar ı olan, Islam' ı n sonrakiku şaklara ula ş mas ında önemli rol oynayan bir ku şakt ır. Kays b. Ebi Hazm el-Becelı (97), Kays b. Ubad el-Kaysi (80), Alkame b. Kays en-Nehai (62), Sa'id b. el-Müseyyeb )94), Ebû Seleme Abdurrahman b. Avf ez-Zühri (94), e ş - Şa'bi (103),kad ı Şüreyh b. el-Haris (80) vb. bunlar ın en seçkinleridir. 2) Yaz ı l ı tarihçilik;tarihin ilk yazili malzemesi ve vesikalar ı olan Vahyin yaz ı lmas ı ve hadislerin tedvin-tasnifedilmesi, hadis ilminin te şekkülü ve kitaplar ı n ın yaz ı lmas ıyla birlikteba ş lam ıştır. Siyer, megâzi, tabakât ve terâcim kitaplar ı yaz ı l ı tarihçili ğin ilkörnekleridir.Tarihi' kaynaklar, hangi türden olursa olsun, sözlü veya yaz ı l ı birtak ı m maddeve malzemeden yararlan ı r. İşte tarihe ait bilgileri veren bu madde ve malzemeye"tarihin menba ı " veya "kayna ğı " denir. Tarihle, yani insanlar ın ve toplumlar ın11


çe şitli ya şay ış şekilleri ve davran ış biçimlerinin ak ışıyla ilgili bilgilerimiz ya şad ı -ğı mı z zamanla s ı n ı rl ı kalan mü şahedelerimize dayanan az bir bölümü d ışı nda,genellikle ba şkalar ı n ın bildirdiklerine (rivâyet-haber-mü şahede) dayan ı r. Dolay ı -sı yle geçmi şimizi ve geçmi şteki olaylar ı çoğ unlukla ba şkalar ının yaz ı l ı veya yaz ı -sı z olarak bildirdiklerinden ö ğreniriz. Ba şka bir deyi ş le, ba şlangı çtan bu yana yazı l ı olarak nakledilen haberler, kitabeler, şecereler ve vakanüvislerin eserleri,takvimler ve hal tercümeleri, seyahatnameler tarihin yaz ı l ı kaynağı n ı ; kendisininveya ba şkalar ı n ın ba şından geçenleri manzum veya mensur hikayeler tarz ındanakledenlerin rivayetleri, ünlü ki şilerin a ğı zdan ağı za aktar ı lan k ıssalar ı , destanlar ıanekdot ve f ı kralar ı da sözlü ( şifahi) tarih kaynaklar ı n ı olu şturur.Tarih ara ştı rmac ı l ığın ın en önemli yönlerinden birisi i şte bu yaz ı l ı ve sözlütarihi kaynaklar ı en iyi şekilde kullan ıp değerlendirmektir; ilk önce kaynak seçimi,sonra yorumlama ve de ğerlendirme, daha sonra da elde edilen bilgileri düzenli vesistemli bir tarzda tahlil edip sunmak sa ğ l ı kl ı bir tarih ara şt ı rmas ın ı n temel ilkeleridir.Ayr ıca, seçilen kaynaklar ın iç ve d ış ele ştiriye tabi tutulmas ı , yaz ı l ı ve sözlübelgelerden elde edilen bilgilerin kar ştla ştı r ı lmas ı ve doğ ruluklar ı n ı n tesbit edilmesigerekir. Ancak, böyle bir metot takib edildi ği takdirde tarihin kaynaklar ı ,hurafelerden ve tarih bilimi de hurafecilikten ve tahrifcilikten kurtulabilece ği gibi,tarihçilikte objektiflik temel ilkesi de uygulanm ış olacakt ı r.Tarih çal ışmalar ı n ın çe şitli gayelere yönelik oldu ğunu daha önce söyledik;ara şt ı rma merak ı ve bilme iste ği ile tarih çal ış mas ı yap ı ld ığı gibi, her milletin vedevletin siyasi, idari ve askeri tarihini, madde ve mânâ alan ı nda gösterdi ği geli şimleriya da herhangi bir milletin milli tarihini, içtimai, iktisadi ve kültürel de ğerlerinigerçek yönleriyle ortaya koymak ve yeni ku şaklara ula şt ır ıp tan ıtmak amac ıyla datarih yaz ı l ır. Bununla birlikte, emperyalist veya ideolojik emellerle, siyasi nüfuz veidari hakimiyet gayesiyle ya da sahte.tarihçilik yapmak için tarih yazanlar da var-d ır. Bu durumda, yaz ı l ış amaç veya ülküsüne ba ğ l ı olarak tarihin malzemesi deği şiklik gösterir.Oysa tarih ara şt ı r ı c ı s ı, gerçekte, inceleme ve ara şt ırmas ı n ı, kendi politikve milli eğilimlerinin, ideolojik yarg ı lar ı n ın d ışında tutan, tarihçilik ad ına tarihyazan bir insand ır. Bilimsellik, tarafs ı zl ı k, ara şt ırı c ı l ık, ele ştiricilik ara şt ırmas ı n ı ntemel ilkeleridir. Ku şkusuz, her devir, tarih için yeni konular, tarihçi için de yenimeseleler, metotlar ve yakla şı mlar getirir. Neticede tarihçilik devaml ı olarak deği şir, geli şir ve yenilenir.ç) İslam Tarihi Yaz ı mc ılığtİ slam dünyas ında tarihçilik, Kur'ân ve Hadis'ten sonra, "Siyer ve Megazi"türünden tarih yaz ı m ı ile ba şlar. Hadislerin tedvin edilmesi, Kur'ân tefsirlerininyaz ı lması , esbab-1 nüzul konusuna a ğı rl ı k verilmesi Müslümanlar ı Hz. Muhammed'-in hayat ı n ı daha yak ından tan ı maya, her yönüyle bilip tesbit etmeye yöneltti.12


Müslümanlar ın Ehl-i Kitab ve öteki dinlere mensup ki şilerle birlikte ya şamalar ı ,Fars ve Bizans medeniyetlerine mensup milletlerle bir araya gelmeleri, Kur'ân' ı nöteki peygamberlerden ve kavimlerinden sözetmesi vb. sebepler de onlar ı islamPeygamberi'nin Siretrni tüm yönleriyle zabtu rabt etmeye sevketti. Ayr ıca, tefsir,hadis, f ık ıh ve benzeri ilimlerin te şekkül etmesi ashâb devrinin,olgun ve örnek haliflerinicraatlar ı n ın tüm yönleriyle bilinmesini gerekli k ıld ı , neticede MüslümanToplumda "Peygamber Tarihçili ğ i" ba şlad ı ve "Peygamberler Tarihi ilmi" (K ısas- ıEnbiya) te şekkül etti (25).Fetih hareketleri de islâm'da tarihçili ğ in te şekkülünde etkili oldu. MüslümanAraplar, fetihler sayesinde kom şu milletler ve devletlerle münasebetler kurdular,onlar ın ya şay ışı hakk ında bilgi sahibi oldular; beraber ya şamak durumunda olduklarıbu insanlar ın milli ve masnevi' değerlerini, tarihlerini ö ğrenmek istediler, bugaye ile kitaplar ını Arapçaya tercüme ettiler. Özellikle Abbasiler zaman ındakitercüme ak ım ı tarihçili ğin geli şmesine ve yeni bir görünüm almas ına sebep oldu.Ancak bu eserler genellikle Rumlar, Persler, Yahudiler vb. toplumlar ile tarihlerihakk ında bilgi veren kitaplard ı . islam tarihçili ği, bir yandan Peygamber devrinidini, siyasi ve ilmi yönleriyle tan ı ma merak ve iste ğ i, diğer yandan da islam öncesimilletlerin ve devletlerin tarihleri ile Yunan dü ş üncesini ve edebiyat ı n ı tan ıyan vebaz ı Süryani yazarlar ın yazd ı klar ı eserleri tan ı ma imkan ı bulan Müslüman yazarların Bizans ve Fars medeniyetlerini tan ıma arzusu ile geni şledi; Siyer ve Megazikitaplar ın ın yan ısıra, "Futâh" kitablar ı ve "Peygamberler Tarihi" "islam Tarihineeklendi, bu ilim genel tarihçili ğe doğru geli şti. Böylece, "rivâyetçi tarihyazıc ı l ığı ", yani "vakanüvislik" ba şlad ı .Bu şekilde devam eden tarihçili ğe, hadislerin senetlerinin ara şt ı rı l ıp tesbitedilmesi zaruretinin ortaya ç ı kmas ı üzerine, ashâb ın ve tabiinin, yani senette yeralan ravilerin hal tercümelerini ve öteki durumlar ın ı konu edinen "Tabakât veTerâcim" kitaplar ı ilave edildi. Tabakât ve Terâcim kitaplar ın ı n en eskileri Muhammedb. Sa'd (öl. 230)' ın "Tabakatu's-Sahabe"si ile İ bn Kuteybe'nin "Tabakatu'ş - Şuara"s ı d ır. Ebâ Zeyd Belhi'nin "Süveru'l-Ahkam", ile Eb(i ishak' ı n"Mesalikul-Memalik"i de en eski "mesalik" kitapland ır (26).Öte yandan, Müslümanlar ın, Peygamber'in (sas) hadislerini toplamak ve do ğ -ruluklarm ı tesbit etmek gayesiyle, büyük bir titizlikle hadis rivayetlerini de ğerlendirmeçal ışmalar ı n ı ba şlatmalar ı bir yandan "Hadis Usülü" ilminin te şekkületmesini sa ğ larken, di ğer yandan tenkitçili ğ in müslümanlar aras ı nda yerle ş mesineönemli tesirde bulundu. Neticede hadisçilikte esas unsurlardan biri olan "tenkitçilik"(cerh ve ta'clil) birçok müslüman tarihçinin rivayetçilik anlay ışında etkili25 M. Ş emseddin (Günaltay), islâm' da Tarih ve Müverrihler, s. 12.26 M. Şemseddin, ad ıgeçen eser, s. 4; İbn Haldun, Mukaddime, s. 5, S. Uludağtercümesi, 207.13


oldu. Ne var ki, müslümanlar hadisçilikte gösterdikleri titizli ğ i tarihi' rivayetlerintoplanmas ında göstermediler. Dolay ıs ıyle tarih kitaplar ında tenkitçilik gerekti ğ igibi i şlenmedi, tenkid ve terkib an'anesine dayanan bir tarih metodolojisi geli ş -tirilemedi.Olaylar ın akışından, toplumlar ın, madde ve e şyan ın geli şmesinden, mevcutdurumundan ve gelecekte nas ı l olması halinden, insanl ığı n madde ve mânâ plan ı n-daki geli şmesinden sözeden tarih, yaz ış veya yaz ı l ış tarz ı na göre şu k ı s ı mlara ayr ı -l ır:a) Rivâyetçi veya nakli yaz ış ; bu tür tarih, olaylar ı sebep-illet yönünden incelemedenoldu ğu gibi al ı p, doğrudan do ğruya nakletme esas ı na dayan ı r.b) Öğretici veya şerl tarih yaz ı s ı ; inanç, dü şünce ve felsefe üzerine yaz ışt ı r.c) Neden-nas ı lc ı veya tekevvüni tarih yaz ı s ı ; ara ştı r ıc ı ve inceleyici metodagöre tarih yaz ışı d ır.d) Sosyolojik tarih yaz ı s ı ; tarihi, olaylar ın dayand ığı esaslar ve tarih kanunlarıyla birlikte aç ı klamakt ı r.Ayrıca, tarihi' eserler, temel kaynaklardan do ğrudan ya da dolayl ı olarakyararlan ı l ıp yaz ı l ışlar ına göre, birinci el, ikinci el ve üçüncü el'den yaz ı lm ış tarihkitaplar ı diye de tasnif edilir. Nitekim tarih çal ış malar ı , belirli bir devlet, millet,ülke veya bölge çerçevesinde olu şlar ına göre, umûmr ve hus0si' veya milli tarih, EskiÇağ , Orta Çağ , Yak ın Çağ , Yeni Ça ğ tarihi gibi adlar al ı r.İ lk üç yüzy ı lda Müslüman Toplumda genellikle iki tip tarih yaz ıc ı l ığı oldu;birincisi "vakayinâme" ciliktir ve en çarp ı c ı örne ğini Taberi (öl. 310 / 923)'nintarihi olu şturur. Ancak bu vakayiname'lerin kayna ğı yine Hz. Peygamber(S.A.S.)'in hayat ı , nübüvvetinin özellikleri ve ya şad ığı devirde meydana gelenolaylar oldu. Bu yönden,bu tür tarih yaz ı m ı n ın geli ş mesinde Sünnet'in bilinip kaydedilmesianlay ışı n ın etkisi büyüktür. Ancak, Islam'da tarihçili ğin ba ş lay ı pgeli ş mesinde itici etken di ıı 'dir. Nitekim, kutsal dinler tarihi, İ slam tarihçili ğiningeli ş mesinde ve ikinci türde bir tarih yaz ıc ı l ığı n ın olu ş mas ında etkili oldu. Böyleceikinci tür tarih yaz ıc ı l ığı din bilginlerinin tarih yaz ı c ı l ığı ndaki özel ilgi alan ı na girdi.Ne var ki, vakayinâmecilik ve biyo ğrafik lügatçilik tarz ındaki bu iki tür tarihyaz ıc ı l ığı son zamanlara kadar tarih yaz ı c ı l ığı n ın standart biçimi olarak devametti. Her iki tür metodla yaz ı lan islam Tarihi kaynaklar ı çe şitli dillere çevrildi(27).Ünlü bilgin İ bn Hazm,Islam'ın ba şlangı c ından günümüze kadar rivâyetyoluyla naklolunan eserleri ve haberleri alt ı dereceye ay ı r ır:1— Tevatür yoluyla naklolunan KitSbullah,27 Islam Tarihi, Kültürü ve Medeniyeti, Hikmet yay. Ist. 1988, 1, 14-15.14


2— Bütün bilginlerin çağlar boyunca ku şaktan ku şağa aktard ığı ibadetler veahkâm ı ile ilgili naslar, ayetler ve mu'cizeler,3— Sika ravilerin senetleriyle birlikte bildirdikleri şeyler,4— Sika raviler kanal ıyla gelen munkat ı ' senetli nakiller,5— Bilginlerin bilginlere veya sika ravilerin sika ravilere naklettikleri ve senetlerininson halkas ı Hz. Peygamber'e dayanan nakiller; fakat bunlar baz ı sebeplerlecerhedilebilirler,6— Yine tüm bilginlerden bilginlere veya sika ravilerden sika ravilere intikaleden, fakat Hz. Peygamber'e kadar ula şmayan, yaln ızca bir sahâbi veyatabiinin bir konudaki sözlerine dayanan nakillerdir.Bir ba şka deyi şle İslami nakiller, o) Kur'ân, b) Sünnet, e) Tefsir, d) Siyer veMegazi, e) Melahim ve Ahbâr kitapland ır (28).Geçmi şteki topluluklar ın ya şay ış lar ı, Peygamberlerin durumlar ı , hükümdarların devletleri ve siyasetleri ile ilgili halleri bize bildirmesi bak ı m ından iki türtarih yaz ı c ı l ığı oldu ğuna dikkat çeken İbn Haldun, İ slam Tarihi'nin genelde nakledayanan bir ilim oldu ğ unu belirterek ş unlar ı söyler:"Tarih, birçok kaynaklara, çe şitli bilgilere, güzel dü şünceye ve kararl ı l ığamuhtaçt ır. Çünkü haberler ve rivayetleri konusunda yaln ı zca nakle .dayan ı l ır daan'anelerin esaslar ı , politik kurallar, umran ın tabiat ı ve insan toplulu ğ undaki hallerhakem k ı l ınmaz, bu hususta gaib olan şahid olana, haz ır olan geçmi şe k ıyaslanmazsa,bu konularda hataya dü şmekten, yan ı larak doğ'ruluktan uzakla ştImaktankurtulunulamaz. Tarihçilerin, tefsircilerin ve nakilcilerin hikayelerde ve vakalardahataya dü şmelerinin sebebi, ço ğ unlukla, zay ıf ve sağlam demeyip sadece nakledayanmalar ı , bu hususlar ı as ı llar ıyla kar şı la ştı rmay ıp, emsalleriyle mukayeseetmeyip, hikmeti esas almay ıp, kainat ın tabiat ına bakmay ı p, haberlerde basiret vedü şünceyi hakem k ı lmay ıp yaln ızca nakli almalar ı d ı r. Bu yüzden haktan sapt ı lar,vahim ve hata sahras ında birbirleriyle yan ştılar. Özellikle anlat ı mlarda geçenaskerlerin ve mallar ın say ı lar ı n ı s ıralarken bu durumda kald ı lar, çünkü bu konulardayan ı lma ve yalan daha kolayd ı r. Mesiudr, Tabert ve baz ı tarihçilerin israiliyatlar ıile ordular hakk ında verdikleri haberler buna örnek gösterilebilir" (29).Bu durumda İslam tarihinin dayanmas ı gereken birtak ım özel ilkeler ve İ s-lam tarihçisinin ta şı mas ı icabeden baz ı vas ı flar vard ır. Birçok İ slam tarihi ara ş -t ı r ıcısı bu Konudaki görü şlerini kitaplar ı nda aç ıklam ışt ır. Mesela, İ bn Haldun'unİslam tarihçisinde görmek istedi ğ i özellikler şöyle sıralanmaktad ır: "Onun için builimle uğra şan siyâsetin kurallar ın ı ve varl ı klar ın tabiatlar ı n ı bilmek durumundadı r. Ya şam şekilleri, ahlak, din-gelenek mezhep ve öteki haller itibariyle milletler,28 Tecrid Tercümesi, 1, 95-96.29 İbn Haldun, Mukaddime, s. 9-10, S. Uluda ğ , tere., s. 27.15


ülkeler ve ça ğlar aras ındaki de ğ i şiklik hakk ında bilgi sahibi olmas ı, geçmi ştekidurumlar ı mevcut duruma bakarak kavramas ı , geçmi ş ve şimdiki durum aras ı ndakiuygunluk ve ayr ı l ık ko ş ullar ı n ın bilmesi, milletlerin ve devletlerin ortaya ç ıkışsebeplerini tan ı mas ı, o devleti yönetenlerin durumlar ı na ve haberlerine vak ıf olması icâbeder. Sonunda, yapt ığı kar şı la şt ırma ile haber ile olay aras ındaki uyumutesbit eder. Günlerin geçmesi ve ça ğ lar ın değ i ş mesi ile millet ve topluluklar ı ndurumlar ın ı n da de ğ i şece ği hususunun dikkate al ınmamas ı tarihteki önemli hataları n sebeplerindendir ve bu hususta dikkatli olunmas ı gerekir" (30).Bununla birlikte, tarih ilmi genellikle önceki insanlar ın ve topluluklar ı nönemli say ılan veya maddi ve manevi yöndeki geli ş mesi üzerinde etkili olan olaylarve kurumlardan, Adem peygamberden tarih yazar ı n ın ya şad ığı zamana kadarkiinsanl ı k tarihinin önemli hadiselerinden sözetti. Ancak birçok tarih kitab ı hükümdarlarad ına yaz ı ldtklarından tarih bilimi özellikle o hükümdar ı n kahramanl ığı , sava ş -lar ı ve siyasi ve askeri alandaki durumu vb. konular üzerinde durdu. Devletlerin vemilletlerin sosyo-kültürel yap ı lar ı , inanç ve ahlak durumlar ı, sosyal ve ekonomikdüzenleri inceleme konusu olmad ı ; hattâ raviler, rivayetleri ve onlara dayananvakalar tenkid edilmedi, oldu ğ u gibi al ı nan haberler üzerine hüküm verildi. Ravilerve rivayetleri hakk ındaki değerlendirmeler "rica' (raviler) ilmi"nin te şekkülündensonra oldu. Ravileri tenkit gayesiyle ilk eser yazan Yahya b. Sa'd el-Kattan'd ı r.Ahmed b. Abdi el- İ cli (öl. 261), Abdurrahman b. Hatim er-Razt (öl. 327), İ mamDarekutni, Kamil b. Adiy bu konuda eser yazan öteki şah ı slard ı r (31).Belirtmek gerekir ki, çok say ıdaki Siyer ve İ slâni Tarihi kitaplar ı n ı nkaynaklar ı oldukça stn ı rl ı d ır; asırlar boyunca yaz ı lan ve binlerce say ıda bir çokluğasahip olan bu kitaplar ın tamam ına yak ı n ı gerçekte, İ bn İ shak, İ bn Sa'd,Vâkidi ve Taberi gibi üç dört kayna ğa dayan ı r; İ slam âlemindeki bütün siyer veİslam tarihi kitaplar ı muhteva ve metod yönlerinden bunlara dayan ılarak telifedildiler. Oysa adlar ı n ı' zikretti ğimiz bu en eski İ slam tarihçileri baz ı hadis bilginlerive "rical ilmi" sahipleri taraf ı ndan şiddetle ele ştirildi ler (32).d) En Eski İski ın Tarihi Kaynakları ue ÖzellikleriHicri IV. yüzy ı l tarihçilerinden Mes'udt, "Muröcu'z-Zeheb" adl ı ünlü eserinin"mukaddime"sinde kendisinden önce 80 kadar İslam Tarihi yazar ı olduğunusöylerken ve Arablar ı n İslam tarihcili ğine verdikleri önemi vurgularken,ça ğı m ız müdekkik ve muhakkik 'ah mlerinden Muhammed Hamidullah, İ bn İ shak' ı n30 Mukaddime, s. 10, S. Uluda ğ tere. s. 27. İbn Haldun'un tarih anlay ışıiçin ayr ıca bkz.; Doç. Dr. Ahmet Arslan, İbn Haldun'un ilim ve Fikir Dünyası,Kül. Bak. yay., <strong>Ankara</strong> 1987.31 Mevlân'a Ş ibli , Asr- ı Saadet, çev. Ö. R ıza Do ğrul, 1, 46-47.32. Mevlana Ş ibli, ayn ı eser, 52-55; aynca bu konuda bkz. Hulefai Ra şidinböl.16


27. müslüman tarihçi oldu ğunu, ilk müslüman tarihçilerden ondan önce yaşamış 27 tarih yazar ı bulundu ğunu haber verir ve günümüzde bunlara ba şkaisimler de ilâve edilebilece ğini söyledikten sonra şu isimleri ilk İ slam tarihçilerilistesine ekler: Akil b. Eb İ Tâlib, Ziyâd b. Ebî Süfyan, Mahreme b. Nevfel, Da ğfelb. Hanzala, Ubeyd b. Şerye el-Cürhümt Ebü Kitâb, el-Hatif b. Zeyd b. Cuavne,Zeyd b. Keyyâs en-Nemrt İ bnu'l-Kerra el-Ye şkurt Yezid b. Bekr b. De'b, İ sa veYahya'n ın çocuklar ı , Alaka b. Kerim el-Kilâbl, Sakhar b. Ayya ş (Abbas el-Kilabl),Ürve b. Zübeyr, Salih b. İ mran Amir es- Şa'bt Vehb b. Münebbih, Katadeb. Diâme, İ bn Şihab ez-Zührt Ebâ Mihnef Lut, Ş ebil b. Ürve Müsâ b.Ukbe, Ebû Umeyr Mücâhir b. Sa'id el-Hemdant Abdullah b. Abbas b. Ebî Rebia,Muhammed b. es-Sa'ib el-Kelbt, Avane b. el-Hakem (33).İ lk siyer ve İ slam Tarihi çal ış malar ın ın Hicretin 100. y ı l ından sonra ba şlad ığı-n ı daha önce söyledik. İ lk Megâzi ve Siret çal ış malar ı Hicretin 120. y ı l ı nda Ömerb. Abdülaziz devrinde yap ıld ı. Zühri, Hic ıi 121'de, "Megâzi" konusunda müstakilbir kitap yazd ı . Bu konuda ikinci isim III. halife Hz. Osman' ın o ğlu Eban (100/718)'d ır. Hicretin 20.y ı l ı nda do ğan Eban, Emevi halifesi Abdülmelik zaman ı ndaMedine valili ğ i ve kad ı l ık yapt ı. Eban b. Osman'dan sonra do ğan ve ortaya ç ıkanUrve b. Zübeyr de Megâzi'de bir hüccetti. Urve'den sonra Ş urahbil b. Sa'dâi zikretmekgerekir. Zühri'nin talebelerinden Musâ b. Ukbe (öl. H. 141) ve Muhammedb. İ shak (öl. H. 150) Megâzi ilmini geli ştirip olgunla şt ırd ılar. Bu durum bize,Hz. Muhammed'in Sireti'nin onun ölümünden çok k ısa süre sonra yaz ıld ığı na aç ıkdelil te şkil eder. İ mam Şa'bi (öl. 109 H.), Vehb b. Münebbih (öl. 114 H.), As ı m b.Ömer b. Katade el-Ensa ıl(öl. 121 H.) Megâzi ve Siret sahas ında isim yapm ış ilkyazarlardand ır (34). es-Sahâvt, Welhausen, Muhammed Hamidullah, Horovitz, H.Lammens, Ş emseddin Günaltay ve Mevlana Şibli gibi ilim adamlar ı en eski İ slamtarihçileri ve siyer yazarlar ı hakk ı nda ayr ınt ı l ı bilgiler verirler.İ lk tarihçiler, insanl ığı n geçmi şine ait önemli olaylar ı ve bunlarla ilgili çe şitlikaynaklar ı eserlerinde derleyip toplad ılar. Ancak, tenkitsiz ve tertipsiz olarak derlenenbu haberler sonraki tarihçiler için önemli güçlükler ortaya ç ı kard ı . Değ i şikkaynaklardan gelen ve farkl ı yönlerde bilgiler veren haberler kar şı s ında sonrakitarihçiler vehme kap ı ld ı lar, farkl ı yönlerdeki rivâyetleri birbirinden temyiz edemedilerveya birle ştiremediler. Bazan da onlar ı daha anla şı lmaz ve kar ışı k bir durumasoktular, uydurduklar ı birtak ı m rivâyetleri de onlara ilave ettiler. Onlardan sonra33 M. Hamidullah, Siretubni İshak, mukaddime s. yb ve yt. Bu ilk müslümantarihçiler için bkz.: İbn Nedim (Ziyad b. Ebi Süfyân), Fihrist, s. 89; en-NeveviTehzibu'l-Esmâ,426 -Akil b. Ebi Talib için-; Ebû Saffan Mahreme b. Nevfel fiçinde ayn ı kitap, 543'e;34 Mevlânâ Şibli, Asr- ı Saadet, 30 - 55 aras ına bkz; J. Horovitz, el-Megâziu'l-Ulâve Muellifftha, 7 vd.17


gelen tarih ara şt ı r ı c ı ları bu şekilde telif edilen eserlere tâbi oldular ve onlar ı takibettiler. Bulduklar ı rivâyetleri tenkid etmeden oldu ğu gibi ald ı lar ve naklettiler.Ayn ı şekilde bu rivâyetlere dayanan olaylar ı ve olu ş şekillerini de ara ştı rma yolunagitmediler, saçma rivâyetleri atmad ılar. "Taklitçi Tarihçilik dönemi" ba ş lad ı .Onlar bu taklitçi tarihçilik zihniyetini sonraki ku şaklara da miras b ırakt ılar.Ancak, en eski müslüman tarihçiler, devletler ve milletler tarihine dair birçokeser yazd ılar. Önceki ça ğlarda ya şayan topluluklar ın ve milletlerin hayatlarıyla ilgili rivâyetleri derlediler. Bunlar ı geni ş ölçüde sonraki ku şaklara ula ş-t ı rd ı lar. Bu bak ımdan yapt ı klar ı hizmet büyüktür. Fakat kendilerinden öncekilerinrivâyetlerini sa ğ l ı kl ı biçimde kitaplar ına alan ve bunu oldu ğ u gibi nakledenlerinsay ısı pek fazla de ğildir.İ lk İ slam Tarihçilerinin çal ışmalar ın ı ve gayretlerini, bilgi ve kültür durumların ı takdir eden M. Şemseddin Günaltay, bu konuda şöyle der: " İ slam tarihçileriçal ışmalar ı ve gayretleri, geni ş bilgileri ve zengin kültürleri ile sonraki nesillerinşükranlar ına müstahak olmu şlard ır. Ancak, b ırakt ıklar ı eserler, bugünkü ilmitelakkiye göre, usfitt birer tarih kitab ı addolunamazlar. Fakat asri usüllerle tevfikentedkikat ı tarihiyede bulunacaklar için her biri k ıymettar bir hazine-i vesikad ı r. Eskitarihlerimizin k ıymetleri de esasen bu nokta-i nazardand ır ki, pek büyüktür"(35).Önceki müslüman tarihçileri de ğ indi ğimiz eksiklikleri ve olumsuz yönleriitibariyle ele ştiren İbn Haldun, eserlerinde çürük haber olanlara Mest ıcli ve Vakicrryiörnek gösterir; Ayr ıca Taberl, İ bn İ shak, İ bn Kelbt Muhammed b. Ömer,el-Vâkidt ve Seyf b. Ömer'i de "öncekilerin kitaplar ındaki rivâyetleri sonradanyazd ı klar ı eserlerine oldu ğu gibi nakledenlere" misal verir (36).Evet, bu zikredilen ki şiler özellikle İ mam Mâlik ve öteki hadiSçiler taraf ı n-dan da ele ştirildiler. Zaten İ bn İ shak' ı n eseri tam olarak bize ula ş mad ı . Fakat bu eseriihtisar eden İ bn Hi şam' ın eseri günümüze intikal etti. İ bn Hi şâm bu eserini Bekkâi'yeisnad ettirerek zikreder (37).İ bn Sa'd' ın rivâyetlerinin birço ğ u VâkicIT'ye dayan ı r ve zay ıft ı r. Taban güvenilirtarihçilerden biri olmakla birlikte, eserinin muhtevas ı için ayn ışey söylene-35 M. Şemseddin (Günaltay), islâm'da Tarih ve Müverrihler, İstanbulEvkaf- ı İslâmiyye mat. 1342/1240, s. 3-4. M. Ş emseddin, ilk megâzi ve siyeryazar ın ın 1. yüzy ılda vefat eden Urvetüb'nü Zübeyr oldu ğunu söyler. Emevisaltanat ının sonlarında bir "megâzi" yazan Zübeyr hanedan ı azatl ılarından İbn EM'Ayyaş ' ın "imamu'l-megâzi" say ıldığın ı, fakat İbn ishak' ın devrin en önemli Siyerve megâzi âlimi oldu ğunu bildirir, s. 13.36 İbn Haldun, Mukaddime, s. 4.37 Mevlânâ Ş ibli, Asr- ı Saadet, s. 52.18


mez. Çünkü o, t ıpk ı İ bn Sa'd gibi, rivayetlerinin ço ğ unu görgü şahitlerinden almaz,onlar ı ba şkalar ı ba şka ravilere isnad ettirirler. Ayr ıca Taberinin ravileri aras ındaSeleme b. Ebran ve İ bn Seleme gibi bir tak ım güvenilmeyen rivâyet sahipleri vard ır(38).Tabert, İbn Sa'd, Vaki" İ bn Kelbl. ve Mes'udt gibi tarihçilerin eserleri geneldir;bir yandan İ slâm' ın doğu şuna kadar ki ça ğlar ın tarihi, di ğer yandan ba şlangıc ından itibaren Islam' ın, islam devletleri ve milletlerinin tarihidir. Mesludi veonu takib edenler de bu metod üzere kald ıktan sonra, daha sonra gelenler geneltarihçilikten ayr ıld ı lar, s ın ı rl ı bir tarih anlay ışına,çe şitli ülkelerin tarihine veya milli'tarihçili ğe yöneldiler. S ı n ı rl ı say ıdaki milletlerin ve devletlerin tarihleri veyaya şad ı klar ı devrin olaylar ının anlat ımı ile yetindiler. Ya şad ı klar ı ülkelerin veyabölgelerin hâdislerinin anlat ı m ına ve tarihine a ğı rl ı k verdiler. Endülüs tarihçisi EbeıHayyan b. Halef (öl. 459/1096), Kuzey Afrika tarihçisi İ bn Refik ( İ brahim b.Kası m), İ bn Asâkir ve Makrizi bu türden eser yazan ünlü tarihçilerdir (39).Daha sonra "taklitçi tarihçiler" türediler; bunlar öncekilere uydular, öncekidevletler ve milletlere ait rivayetleri ve olaylar ı kuru rivayetler halinde naklettiler,sosyal, ekonomik, politik ve öteki illetlerden soyutlad ılar. Mukallit tarihçiler anlatılagelen haberleri tekrarlad ılar; anlat ı lmas ı ve aç ıklanması kendilerine zor geldi ği,taklid sın ırını a şan bir konu oldu ğu için sonraki ça ğlar ın olaylar ın ı ve o çağlardaya şayan topluluklar ın durumlar ın ı ele almad ılar.İ bn Haldun, en eski tarih yazarlar ı n ı ve mukallit tarihçileri şiddetle ele ştirir.Ona göre, Mukallit tarihçiler eski ça ğlarda ya şam ış bir devleti anlat ırken, istervehm ve yalan olsun, isterse do ğru ve gerçek olsun, o devletle ilgili tüm haberleriderleyip toparlad ılar. Ancak o devletin kurulu şunu ve yükseli şini sa ğlayan sebeplerüzerinde durmad ılar. Bu bak ımdan verdikleri bilgiler okuyucuyu doyurucuolmad ı. Tarihi seven kimse o devlet hakk ında yeterli bilgi elde etme merak ıiçinde kald ı, devletlerin kurulu ş ve yükseli ş sebeplerini öğrenmeye çal ışt ı .Daha sonra muhtasar tarih yaz ıcı l ığı yapan yeni bir tarihçiler toplulu ğ uortaya ç ı kt ı . <strong>Kitaplar</strong> ı n ı çok öz biçimde yazd ı lar. Hükümdarlar ın ve şehirlerin adlarını yaln ızca zikretmekle yetindiler. Ancak, bunlar tarihin sa ğ lad ığı tüm yararlar ıyok etmi şlerdir, bilinen tarih anlay ış ve metodunu ortadan kald ı rm ışlard ır (40).Bütün bu söylenenlerden şu sonuca var ıyoruz: Siret ve megazi kitaplar ı n ı n,en eski islam tarihi kaynaklar ı n ın hadis eserleri derecesinde bir güvenirli ği yoktur.Bu durumun en önemli sebebi, bütün tedkik ve tahkik ihtiyac ı n ı n hadise hasrolun-38 Mevlana Şibli, aynı eser, s. 53, S. Hizmetli, Tarihi Rivâyetlere GöreHz. Osman' ın öldürülmesi, A.C. İ.F.D., C. XXVII, s. 150-152.39 İbn Haldun, Mukaddime, s. 5.40 Ayn ı eser, s. 5.19


mas ı, Siret'e ait rivayetlere fazla itina gösterilmemesidir. Mevlana Şibli, mesela,ünlü hadis bilgini Zeynüddin'in manzum "Sireti"nin mukaddimesinde , "öğrenmekisteyen bilmelidir ki, Siret kitaplar ı sahIh ve gayr-i sahih rivayetleri bünyesindetoplam ışt ı r" dedi ğini bize bildirir (41).Siret yazarlar ı n ın sebep-müsebbep (causalit) silsilesini ihmal ettiklerini ve bunları aramaya önem vermediklerini söyleyen Mevlana Ş ibli şunlar ı yazar: "En eskitarih kitaplar ında zaferlere, kahramanl ıklara, harplere büyük önem veriliyor, devrinsosyal durumlar ı, ya külliyen ihmal ediliyor, yahut koca eserlerin içinde öteyeberiye da ğıt ı l ıyordu. O derece ki bunlar ın dikkati çekmesine imkân kalm ıyordu.Müslümanlar aras ında telif hareketi ba ş lad ığı zaman örnek ittihaz edilecek eserlerbunlard ı . Bunun neticesi olarak Siret-i Muhammediye, cenknâmeler ve şeknamelergibi "megâzi" nam ı n ı alm ıştı . M6s£ b. Ukbe ve İ bn İshâk gibi ilk muharrirlerineserleri "megâzi" ad ıyla yâd olunmu ştur. Bu eserlerde takib olunan hareket tarz ı ,her seneye aid hâdiselerin "gazavât" ad ı alt ında tertibidir" (42).Şüphesiz bu tür bir Siret ve Megâzi anlay ışı hükümdarlar ın ve reislerin haltercümelerini yazmak için do ğru olmad ığı gibi, Hz. Peygamber (sas)'in hal tercümesiniyazmak için de do ğ ru değ ildir; çünkü Hz. Peygamber'in as ıl vazifesi İ slâm' ıöğretmek ve uygulamak oldu, insanl ığa bar ış ve huzuru getirmek için çal ıştı , savaşmak ve kan dökmek için gelmedi.Bununla birlikte, ba şlang ıçta olaylar ı zabt ve tesbit etmekten ibaret olan tarihçilikzamanla baz ı değ i şiklikler geçirdi, özellikle İ bn Haldunla birlikte yeni birça ğa girdi. Eski tarihçili ğe kar şı ç ıkan ve klasik tarih yazarlar ın' ele ştiren İ bnHaldun, tarihçilikte yeni bir dönem açt ı . Olaylar ı özellikle sosyal, politik, ekonomikve kültürel yönlerden de ğerlendirme yoluna giden ünlü sosyolog ve tarihçi,milletlerin tarih? mukadderâtlar ı ile sosyo-kültürel yap ı lar ı aras ında güçlü ba ğlarbulundu ğunu tesbit etti.İ bn Haldun, Cramer'in Avrupa'da aynen ne şretti ği, Macguchin'in de frans ızcayaçevirerek "Les Notices et Les Extraits" adl ı dergide yay ı nlad ığı, bir bölümüsultan Ahmed zaman ında Pir-i Zâde, öteki bölümleri de Ahmed Cevdet ve SübhiPa şa taraf ından olmak üzere muhtelif dönemlerde Türkçe'ye çevrilen ünlü "Mukaddime"sindeİ slam Tarihçili ğ inin metod ve felsefesini aç ı klar. Tarih ele ştiricili ğ iilkelerini,' ortaya konmas ı ile ba ş layan ve bütün tarihcilik gücünü ihtiva eden İ bnHaldun'un bu eseri üç bölümden müte şekkil olup hemen hemen bütün dillereçevrilmi ştir. Tarih bölümünde zaman zaman müphem kaynakl ı bilgilerin de bulunduğu,fakat İslam Tarih Metodolojisi ve felsefesi yönlerinden örnek te şkil edenMukaddime'den biraz ileride sözedece ğiz.41 Mevlânâ Ş ibli, Asr- ı Saadet, s. 53.4 2 Mevlânâ Ş ibli, Aynı eser, s. 62.20


İ bn Haldun tarihçili ğini şöyle aç ı klar: Tarihçilerin kitaplar ı n ı inceledi ğimde,dünü, geçmi şi ve bugunü gözden geçirdi ğimde, akl ı n ve zekan ı n gözünü gaflet veuyku dalg ınl ığından uyand ırd ım. Ben de eser yazmaya heveslendim. Bir müflisolmama ra ğ men ilim sermayesine en güzel tarzda talib oldum. Neticede tarihe dairbir kitap yazd ı m. Bu eserle yeti şen ve ya şayan çe şitli ku şaklar ın durumlar ını gerçekyönleriyle aç ı klad ı m. Rivâyet ve inceleme ile ilgili hususlar ı bölümlere ay ı rcl ı mve aç ı klad ım. Devletlerin ve 'umrân' ın ba şlangıcma ait illetleri ve sebepleri ortayakoydum. Eserime her yönden düzen verdim. Fazlal ı klardan ay ı klad ı m, âlimlerin vemünevverlerin anlay ışına yakla şt ı rd ım. Eserde yeni ve orijinal bir metod takib ettimki, bu sayede hem taklitten kurtulacak hem de senden önceki ve sonrakiku şaklar ın, çağlar ın ve olaylar ın durumlar ına vak ıf olacaks ın. Eseri, bir mukaddimeve üç kitap olarak tertib ettim...""... Eseri yazarken, az, öz ve k ısa tutma yolunu benimsedim. Zor anla şı lanifadeyi de ğil, kolay kavran ı lan uslupla meram ı anlatmaya tercih ettim. Genel olansebep ve illetler kap ıs ından, hususi olan haber ve hâdiselere geçtim. Böylece eserim,yarat ı l ıştan bu yana geçen zamandaki haber ve olaylar ı bütünüyle kapsad ı .Ayr ıca elde edilmesi güç olan bir tak ım hikmetleri de kolayla ştı r ıp istifadeyesunmu ş oldu. Devletlerle ilgili olaylar ın illetlerini ve sebeplerini ortaya koydu.Böylece eserim, hikmet için bir koruyucu, tarih için bir da ğarc ı k oldu" (43).İ bn Haldun, bu şekilde tesbit etti ği hususlar( önemli ölçüde eserinde gerçekleştirdi. Devletleri ve milletleri, kurulu ş ve geli şmelerine sebep olan illetler, sosyopolitikolaylar, bilimsel ve kültürel yap ı lar yönlerinden sebep-müsebbep anlay ışıile inceleyip değerlendirdi. Tarihi, ezbercilik ve nakilcilik tarihi olmaktan kurtard ı ,"esass ız ve karışı k bir hale geldi ğini, halk taraf ından anlattlan bir masal görünümükazand ığı n ı " söyledi ği tarihi düzenli, tertibli ve metodlu bir bilime dönü ştürdü(44).İslam Tarihçili ği, bir yandan İ bn Haldun'un koydu ğ u bu 'tarihçilik ilkeleri',di ğer yandan İ slam bilimleri ara şt ı r ı c ılar ı n ın öğrendikleri ve uygulad ı klar ı yenimetodlar, yapt ı klar ı inceleme ve ara şt ı rmalar sayesinde önemli geli şmeler gösterdi.Vico ve Monte'squieu ile ba şlayan "bilimsel tarihçilik" de İ slam Tarihçili ğ iningeli şmesinde önemli katk ıda bulundu. Ku şkusuz, oriyantalistlerin çal ışmalar ın ınkatk ı ve etkisini de unutmamak icâbeder. Art ı k, İ slam Tarihçili ği de bilimsel birhavaya girdi. İ slam Tarihi ara şnr ıc ı lar ı tarihi, eskiden oldu ğ u gibi, yaln ı zca devletlerinkar şı l ı kl ı münasebetlerine vs. inhisar ettirmediler; milletlerin sosyo-politikdurumlar ı , ekonomik ve kültürel yap ı lar ı , teknolojik ve bilimsel bulu şlar ı, uygarl ı k-lar ı vb. konular üzerinde durdular. Müslüman milletlerin ve devletlerin dü ş ünce,uygarl ık, kültür ve dinler tarihine, sosyal ve ekonomik yönlerine daha fazla a ğı rl ı k4 3 Mukaddime, s. 6-7.44 Mukaddime, s. 7; S. Uluda ğ tercümesi, s. 27.21


veren çal ışmalar yapt ılar; toplumlar ın çok az say ıdaki büyük devlet adamlar ın ı ngölgesinde kalm ış olmas ına engel olan; tersine toplumlar ın kalk ınma ve yükseli ştarihini önder ki şilerle sosyal çevrelerin ortakla şa gerçekle ştirdi ğ i bir ürün olarakgören, hem genel hem de özel yap ı l ı kaynaklara sahip bulunan eserler meydanagetirdiler.Bununla birlikte, "Ça ğda ş İ slam Tarihi Çal ış malar ı ", XVI. ve XVII. yüzy ı l-larda Avrupa'da ortaya ç ı kan geli şmelere kadar geri gider. Önceki bin y ı l içindeBat ı H ıristiyan topraklar ı ndaki milletler ve müslüman Mem genellikle birbirlerinintarihlerine ilgisiz kald ı lar(45). Bilim ve teknoloji alanlar ı nda Rönesans ve Reformhareketleriyle, yani din ve mezhep taassubundan -cehaletten- kurtulmas ıyla birlikleönemli at ı l ımlar yapan, ke şiflerde bulunan ve kalk ınan Bat ı , gerek ticari vesiyasi münasebetlerin artmas ı gerekse emperyalist ve sömürgeci emellerine hizmetetmesi dü şüncesiyle İ slam ve Müslüman dünya ile ilgilendi, İ slâmiyetle ilgili çal ışmalaryapt ı . Ku şkusuz, trenin icad ı, gemicili ğin geli ştirilmesi, elektrik yoluylayap ılan bulu ş lar, radyo, matbuât vb. vas ıtalar yoluyla dünya milletleri ve devletleriaras ındaki mesafe oldukça k ı salm ış, ileti şim geli ş mi ş , ülkeleraras ı seyahatler deartm ışt ı . Ayr ıca, Islam' ın bilinmesi, müslüman bilginlerin bilgi ve bulu şlar ın ı ntan ı nması Bat ı dü şüncesinin geli şmesinde, yeni ufuklar kazanmas ında etkili oldu.Onun içindir ki, bir yandan ilk metinlerin bas ı m ı ve tercümesi di ğer yandan daakademik çal ışmalar yoluyla İslam dü şünce ve uygarl ık tarihi Bat ı Dü şünce tarihikapsam ı na girdi. Tarih ara ştı rma malzemesinin artmas ı ve ar şiv çal ışmalar ıyla şekildeğ i ştirmesi, ara ştı rma teknik ve metodunun geli şmesi tarihçilerin amaçlar ı n ı veinceleme anlay ışlar ın ı etkiledi. Tarihçilik, siyasi idari ve askeri tarihçilik olmaktanç ı ktı , sosyal, ekonomik, kültür, dü şünce ve uygarl ı k tarihlerini de içine alan bir bilimoldu.e) Klasik Dönem İslam TarihçileriBuraya kadar söylediklerimizi özetleyecek olursak, deriz ki, İ slam Tarihininbir bilimdalt olarak tedvini, ilk tarihi eserlerin meydana getirilmesiyle birlikte, Hicri.II/M. VIII. yüzy ı l ı n sonlar ına doğ ru oldu. Özellikle seçkin müslüman tarihçilerin45 İslam Tarihi, Kültür ve Medeniyeti, Hikmet yay, s. 14-15; bu eser birgrup oriyantalistin İslam tarihi, kültür ve uygarl ığı ile ilgili makalelerini içermekteolup 4 cilt halinde dilimize aktar ıld ı .* Klasik dönem İslam Tarihçileriyle ilgili öz biyografik bilgiler vermekson yüzy ıllar tarih ara ştırmac ılar ın ın yayg ın bir gelene ğidir. Biz de son devirlerdeyaz ılan bu kitaplardan, özellikle de, Mevlana Ş ibli'nin Asr- ı Saadet, Horovitz'in"el-Megaziu'l-Ula ve Muellifıâha", M. Şemseddin'in " İslâm'da Tarih ve Müverrihler",M. Hamidullah' ın "Siretubn İshak"a yazd ığı "Mukaddime", H. Gazi Yurdaydın'ın " İslam Tarihi Dersleri", Z. Kitapç ı 'n ın 'Yeni İslam Tarihi ve Türkistan', F.Sezgin'in "Buhari'nin Kaynaklar ı" ve Z.V. Toğan' ın, "Tarihte Usul" adl ı kitaplarındanyararlanarak ayn ı gelene ği sürdürdük.22


de ya şad ığı bir dönem olan Hicrl lII/M. IX. yüzy ılda İ slam tarihi alan ında ciddiçal ışmalar yap ı ld ı . Daha önce mevcut olan İ slam tarihi kaynaklar ı veya yaz ı k vesözlü vesikalar değerlendirilerek büyük hacimli kitaplar yaz ı ld ı .İslam Tarihinde Sire türünde ilk eser verenlerin Muhammed b. İ shak (öl.151/768), İ bn Hi şam (öl. 218/833), Urve (öl. H. 93),Ebü Ayya ş ve Zührl (öl. 124)vb. şah ıslar oldu ğu belirtilir.İ slam Tarihinin te şekkül devrinde yeti şen önemli ki şilerden biri de "Kitabu'l-Mübteda" adl ı eserin yazar ı Vehb b. Münebbih (öl. 110/728)'dir. Tabeil ve İ bnKuteybe gibi tarihçiler 'onun kaybolan eserinin baz ı bölümlerini bize ula şt ırdtlar.Hicri III/IX. yüzy ıl, öteki İslam ilimlerinde oldu ğu gibi, İslam Tarihçiliğindebir dönem noktas ıd ır. Bu dönemde yeti şen ünlü tarihçiler İslam Tarihininbir bilim dal ı olarak yerle şip geli şmesinde fevkalade önemli rol oynad ı lar. Ş imdi,tarih ara şt ınc ı lann ın devaml ı olarak müracaat ettikleri bu klasik tarihçilerden bazılann ı , b ırakt ıklar ı ünlü eserleriyle birlikte, öz olarak tan ıtmak istiyoruz.İ bn İ shak (öl. Hicri 151): İ bn İ shak ilk Siret yazarlanndand ı r. "el-Mebas ve'l-Megazi", adl ı kitab ı Siret sahas ında yaz ılanlann ilki say ı l ı r. İ bn Hi şam onu "es-Siretu'n-Nebeviyye"adl ı kitab ında özetledi. "Sonra gelen öncekini unutturur" kural ıgere ğ i İ bn İ shak' ın eseri unutuldu, İ bn Hi şam' ın eserine önem verildi. öyle ki,nakilciler bile ondan bir şeyler nakletmek istemediler; neredeyse onun dünyada tekbir nüshas ı bile kalmayacakt ı . Oysa, İ bn Hi şam' ın bu kitaba dayal ı bir kitap telifetmesi İ bn İ shak' ınkinin ihmal edilmesini gerektirmez. Üstelik, İ brı Hi şam, çokgeni ş ilmi gücüne rağmen ondan birçok hususu ihmal etti, baz ı şeyleri de hazfetti.Nitekim İ bn Hi şam, onda bulunan birçok şiiri de benimseyip almad ı . Halbuki, ş i-irlerin Hz. Peygamber devri için ayr ı bir önemi vard ır; bu şiirler olmasayd ı, bufarkl ı l ı klar olmazd ı . Ş iirin Hz. Peygamber devri için ifade etti ği önemi bilen herkezonlar ın hazfedilmesine üzüldü. Ayn ı durum tarihçiler ve tarihi sevenler içinde sözkonusudur, zira İ bn İshak' ın kitab ı ayn ı zamanda bir genel tarih kitab ıd ı r.İ bn İshak' ın kitab ı , Hz. Peygamberin SiretiBir. Çok sevdikleri ve bütünimkanlar ıyla Sünneti'ne uymak istedikleri Peygamberlerini tan ı mak müslümanlar ınöncelikle önem verdikleri bir husustur. Hz. Peygamberi örnek ya şant ı s ı ve üstünözellikleriyle tan ımak müslümanlar ın özellikle üzerinde durduklar ı bir konu olduğugibi, müslüman olmayanlar da islam Peygamberini, hayat ı n ı ve özelliklerinitan ımak isterler. Mesela, Frans ı z şairi, tarihçisi ve bakan ı Alphonse Lamartine (öl.1869), "Histoire de Turquie" (Türkiye Tarihi) adl ı eserinin önsözünde İ slam Peygamberinitüm yüce özellikleriyle tan ıt ır. Ona olan hayranl ığı n ı dile getirir. Bat ı l ıyazar ve ara şt ır ı c ılar aras ında onun kadar Hz. Peygamber hakk ında olumlu şeyleryazan nadir bulunur. Onun içindir ki, ça ğı m ı z ın en büyük müslüman bilginlerindenbiri olan seçkin ara şt ır ı c ı ve alim Muhammed Hamidullah, Lamartin'in ad ıge-23


çen kitab ı n ın ilgili bölümünde (mukaddime) yer alan Hz. Peygamberle ilgili k ısm ı"Siretu İ bn İ shak" için yazd ığı mukaddime'de arapçaya çevirerek müslümanokurlara sunmu ştur.Hz. Peygamber'in biyografisi ile asr ı saadette meydana gelen olaylar ve sava şlarhakk ında orijinal ve geni ş bilgiler ihtiva eden İ bn İ shak' ın Sire'si baz ı güvenilmeyenveya müslüman olmayan ki şilere dayanan rivayetleri kapsamakla tenkid edilmiştir.Ancak, İ bn İ shak, Tarih ilminde güvenilir bir alim kabul edilir, hattâ Siyerve Megazi ilminin kurucusu say ı l ı r. O, el-mübtede, el-mebas ve el-megazi bölümlerineayr ılan eserinde Hz. Muhammed'in (sas) hayat ı n ı ayr ınt ı l ı olarak yazan veonunla ilgili bilgilerin bize ula şmas ın ı sağlayan seçkin bir tarihçidir. O, Siyer veMegâzi ilmine büyük bir canl ı l ı k ve geli şme kazand ırd ı . Kitabul-Megazi'si Siyer veİslam tarihinde kaynakt ır.İ bn Hi şam (öl. 218/833): Ad ı Abdülmelik olan İ bn Hi şam güvenilir birhadisçi ve tarihçidir. Himyer kabilesine mensuptur. İ bn İ shak'in Siret'ini ihtisarederek yazd ığı "Siret"i ile ün yapt ı . Eser birçok dile ve Türkçe'ye çevrildi. İ slamdünyas ında büyük ilgi gören "Siretub'nü Hi şam", İ slam Tarihi ara şt ı r ı c ı l ığı ndatemel kaynak durumundad ır. Hz. Peygamber devri ve râ şid halifeler dönemiolaylar ı için mutlaka ba şvurulmas ı gerekir.Vaki& (Muhammed b. Ömer): Düzenli bir "Megazi" yaz ır ıd ı r. İ slam' ı nHiristiyanl ık kar şı smdaki zaferlerini, Suriye, Irak, M ı s ı r ve Afrika fetihlerini büyükbir co şku ile anlatan Vaki" eseri zaman ı m ı za ula şan ilk dönem tarihçilerininseçkin bir şahsiyetidir. Hicri 130/M. 747'de Medine'de do ğdu. Çocukluğ undanitibaren ilme ilgi duydu; sonunda ünlü bir alim ve tarihçi oldu. Çok cömert olup,kazand ığından fazlas ı n ı harcad ı ; öyle ki tüm servetini kaybetti ve peri şan birdurumda Ba ğdat'ta vefat etti. Vakicli'nin ilim ö ğ rendi ği ki şiler aras ında Malik b.Enes ve es-Sevri gibi tan ınm ış bilginler vard ı . Eserlerine zay ıf ve güvenilmeyenrivayetleri de alm ıştır.VakidVnin eserinin malzemesini Arabistan, Suriye, Irak ve benzeri ülkelereyapt ığı seyahatler sonucu elde etti ği bilgiler te şkil eder. Vakicri'nin eserinde çoksay ıda menkabe mevcuttur. Sahâbilerin biyografileri ile Hz. Peygamber devrihakk ında faydal ı ve aç ı klay ıc ı bilgiler ihtiva eden "Kitabu'l-Magazi"si Marsden J o-nes taraf ından üç cilt halinde (London 1966) bas ı ld ı . Vakidilnin, "Kitabu'r-Ridde", Suriye, Irak, M ı s ı r ve Mağrib ülkelerine yap ı lan fetihleri anlatan "Futâh"ve "Futâhu' ş - Şam" adlar ında ba şka eserleri de vard ır. Vaki& 28/823 y ı l ında vefatetmi ştir.İbn Sa'd (öl. 230/845): EbB Abdullah Muhammed b. Sa'd "Kitabu't-Tabakati'l-Kübra"ad ındaki ünlü biyografik tarihi eserin yazar ı d ır. Hz. Peygamber'in24


geni ş biyografyas ı, ya şad ığı devrin ve ilk dört halife dönemlerinin olaylar ıhakkında geni ş bilgiler ihtiva eder. Ancak, t ı pk ı TaberVnin tarihi gibi, içerisindegörgü şâhitlerinden gelmeyen ve çok çe şitli yorumlara ve tereddütlere sebep olanrivayetler de mevcuttur. İ bn İ shak' ın Sire'sinde bulunmayan birtak ı m anlat ı mlar ında yer ald ığı eser Sachau taraf ından 1904'de Hollanda'da bas ı ld ığı gibi, Beyrut'tada bir ba şka bask ı s ı yap ı ld ı (1957).Mevaliden olan İ bn Sa'd, Hicri 168'de Basra'da do ğdu; VakicIrden sonra ilkmüellif say ı l ı r.İ bn Kuteybe (198--267/813-889): Hadis, tefsir, dil ve edibiyat ilimlerindekendini kabul ettirmi ş seçkin bir alim olan İbn Kuteybe "Kitabul-Maarif" adl ı tarihkitab ı n ın yazar ıdı r. Eğitim ve öğretim, kültür tarihi yönünden büyük önemibulunan el-Maarif hadisçiler, lisan bilginleri, şiirler ve hatibler hakk ında geni ş bilgilerihtiva etti ği gibi, Hz. Peygamber'in hayat ı ve İ slam tarihinin Hicri' lil. asrakadarki olaylar ı hakk ında da tatminkâr aç ıklamalar yapmaktad ır.HadIS, Arab dili ve edibiyat ı alanlar ında olduğu gibi, İ slam tarihi sahas ı ndada üstün bir mevkie sahip olan Ebii Muhammed Abdullah b. Kuteybe ed-Dineverrninhayat ı Bağdat'ta geçti; o, ölünceye kadar ilimle, ilmi eserler yazmaklame şgul oldu.Belâzuri (öl. 284/892): Ahmed b. Yahya b. Câbir, İ ran as ı ll ı olup, Abbasilerdevrinin seçkin bilginlerindendir. Hicri 1. yüzy ı lda yapılan fetihleri kapsayan"Kitâbu Futuhi'l-Buldan" ve Kitabul-Ensab' ı -E şraf" adlar ındaki ünlü eserlerinmüellifidir. Belâzuri, kendisinden önceki bilginlerin yazd ı klar ı eserleri inceledi ğ igibi, olaylar ı ve onlara esas te şkil eden rivayetleri sadece anlatmakla kalmay ı p,üstelik onlar ı sebepleri yönünden inceleyen, siyasi, içtimai ve iktisadi âmilleri üzerindeduran bir yazar olup, de ğerlendirmelerinde mümkün oldu ğu kadar tarafs ı zolmaya çal ış m ışt ı r. Rivayetlerini mümkün oldu ğu ölçüde görgü şahitlerinden alanBelâzurrnin en güvenilir kaynaklar ı Ebu Hasan Ali el-Medâini (öl. 830 veya 845)'-nin "Kitabul-Megazisi" ile "Tarihul-Hulefa"s ıd ı r.Ya'kubt (öl. 292/905): İ bn Vâzih el-Ya'kubt, ünlü eseri "Tarihul-Ya'kubl"de, İslam tarihini y ı llara göre, ba şlang ıc ından 295/872 y ı l ına kadar inceler. Fars,Hind, Ermeniye, Şam, M ı s ı r, Mağrib ve Endülüs'e ilim tahsili için yolculuk yapan,Ya'kubt şii' yanl ı s ı olmakla suçland ı . Hz. Ali yanl ı s ı ve Ümeyyeoğ ullar ı kar şıtıolmakla itham edilen yazar, rivayetlerine esas te şkil eden kaynaklar ı aç ı kca gösterirve tenkide tabi tutar. Ancak, özellikle Hz. Osman devri ve o dönemde meydanagelen olaylar hakk ında subjektif de ğerlendirmeler yapar, Ehl-i Beyt ve Ali yanl ı s ıbir anlama ve yorumlarna içerisindedir. Ya'kubi Tarihi, 1358 y ı l ında Necef'tebas ıt&25


Dinever (öl. 282/895): Hicri' III, yüzy ı l ın ünlü tarihçilerinden olup, Irak' ı nDinever kasabas ında doğdu. "Kitabu'l-Ahbân't-Tival" adl ı ünlü eserin yazar ıdı r.Belazuri'nin ça ğda ş, olan Dinaveri'nin rivayetleri genellikle İ ran kaynakl ı d ır. III.Halife Hz. Osman zaman ında meydana gelen olaylara, Ali ve Muâviye aras ı ndakianla şmazl ı klara ve Ümeyyeo ğ ullar ı devri olaylar ına özellikle eğilen yazar, Sâsanileryönetimi ve Irak fetihleri, Göktürkler, Maverâunnehr ve Harezm dolaylar ı ndakiTürkler hakk ında da bilgiler verir. Ancak İ ran tarihi ile ilgili olaylar ı milliyetçilikve İ ran milli görü şü aç ı s ından ele al ır ve değerlendirir. Tarihçi olmas ın ın yan ı s ırazaman ın ın önde gelen matematik ve tabiat ilimleri bilginlerinden biri olan Dinaverilninünlü eseri et-Tival' ı , Ara pça metni J. Wildamir taraf ından tashih edildiktensonra W. Guirgass taraf ından 1888'de Leiden'de bas ı ld ı . Ayn ı eser, 1912 y ı l ındaLyden'de, mükemmel bir fihristle Kratchavsky taraf ı ndan ne şredildi.Taberi (224-309/838-923): Hicri III. yüzy ı l ın seçkin tarihçi ve tefsircilerindendir.224'de Taberistan' ı n Amel şehrinde do ğdu. Orta halli bir aile çocu ğ u-dur. Tahsilini Amel'de yapan Ebii Cafer Muhammed b. Cerir b. Rustem, ilim ö ğ -renmek gayesiyle M ısır, Suriye ve mücavir bölgelere yolculuk yapt ı , Bağdat'ta hadisve fı k ı h tahsil etti. "Tarihu'r-RusGI ve'l-Mulûk" ad ındaki ünlü eserin sahibi olanTaberi, Abbasilerin 'inhitat devrinde ya şad ı . "Câmiu'l-Beyan fî Tefsiri'l-Kur'an"adl ı ünlü tefsir kitab ın ın da yazar ı olan Taberi, Kur'ân, hadis ve f ık ıh ilimlerindeotorite idi. Zaman ı n ı n seçkin bilginleri yan ında tahsilini tamamlayan imam Taberi,tarih sahas ında islam aleminin Herodot'u say ı l ı r. Taberi Tarihi de büyük bir şöhretkazanm ışt ır. Nitekim o, Câmiu'l-Beyan fi Tefsiri'l-Kur'an adl ı kitab ı ile de tefsirilminin kurucular ından biri kabul edilir."Taberi Tarihi" k ısa ad ıyla tan ı nan ünlü tarihi eseri, esas itibariyle, iki büyükbölümden olu şur: Birincisi İslam öncesi insanl ı k tarihidir ki, yarat ı l ıştan Islam' ı nzuhuruna kadar olan dönemi kapsar; ikinci bölüm ise, Islam' ı n ba şlang ı c ı ndan HicriIII/M. IX (302/915) yüzy ı la kadar ki dönemi kapsar. Eserde yer alan olaylar yüzyıllara, belirli dönemlere veya konulara göre de ğ il, meydana geldi ğ i y ı llara göredüzenlenmi ştir. Bu bak ı mdan, İ bn İ shâk'in Sire'sinden önemli nakillerin de yerald ı -ğı Taberi Tarihi, öncelikle tertibsizli ğ i ve rivayetleri aras ı ndaki ba ğlant ı s ı zl ıklanyladikkat çeker. İ srailiyit merakl ı s ı ve k ıssa hayran ı da gösterilen ünlü tarihçi, önünegelen rivâyeti ve bilgiyi, buldu ğu her haber ve malumât ı , tenkide tabi tutmadan,olduğu gibi kitab ına almışt ı r. İşte Taberi tarihinin en büyük özelli ğ i, herhangibirolay hakk ındaki tüm rivayetleri toplay ıp nakletmesidir; öyle ki bazan tekbir olaylailgili birçok rivâyet zikreder, bu yönden Kitab' ı bir tarihi rivayetler ve bilgilerhazinesidir. Ancak, anlat ılan olaylar ın hakikat ına ayk ır ı ve İslâm'a taban tabanaz ı t haberler de bu büyük hacimli ve ünlü eserde mevcuttur.Kendisinden çok hacimli bir kitab ın k ısalt ı l ışt olan bu dev eser, gerek geneltarihçilik ve İ slam tarihi gerekse Mâveraunnehr ve Kafkas bölgelerinde Islam' ı nyay ı l ış tarihinden sözetti ği için Türk-islam tarihi yönünden de büyük önem ta şır.26


Belki de, milli tarihimizdeki özel önemi sebebiyle olsa gerektir ki, eser, Osmanl ıdevleti zaman ında birkaç defa türkçeye tercüme edilmi ştir. İ lk tercümesi, FarsçaBel'ami tercümesinden, Hüsamettin Çelebi taraf ından Hicri 710/M. 1310 y ı l ı ndayap ı lm ıştır. Bu tercümenin, daha sonraki y ı llarda Istanbul'da ve M ı s ır'da be şbask ısı daha yap ı lmışt ır. XVI. yüzy ı lda Matrakç ı Nasuh, Taberf Tarihi'ni Arapçaasl ından Türkçe'ye tercüme etmi ş olup tercümesi "Mecmau't-Tevârih" ad ını taşır.M. de Goeje tarafı ndan 1879-1965'de Leiden'de, 13 cilt halinde yay ı nlananTaberl Tarihinin Türkçeye son tercümesi Zakir Kadri Ugan taraf ından 1954-1958y ı llar ı nda yap ı lm ışt ır. Tercüme İ starbul'da bas ı lm ış olup"Milletler ve HükümdarlarTarihi" ad ın ı ta şır. Ayr ıca M ıs ır'da bas ılan Taberi Tarihi'ne tabib ve tarihçi Kurtubibir zeyl yazm ıştır; burada TaberVnin tarihinde bulunmayan baz ı olaylara,ihmal etti ği rivâyetlere yani Hicri' 291/905 tarihinden Abbasi halifesi el-Muktedir(öl. 320 / 934)'in hilâfetinin sonuna kadan olan ödnemde meydana gelen olaylarave haberlerine yer vermi ştir.Mes'udi (öl. 345/957): Dedesi İ bn Mes'ud'a nisbetle "Mes'udf" lakab ıylaçağrı ld ı . Hicri IV. yüzy ı lda Irak'ta ya şamış seçkin tarihçilerden biridir. Ba ğdat'tadoğdu, M ısır'da Fustat (Kahire)'ta öldü. Tahsilini Ba ğdat'ta tamamlayan Mes'udi,t ı pk ı selefleri gibi, ilim tahsili için çe şitli ülkelere yolculuk etti.Mes'udi, ünlü "Muriicu'z-Zeheb" ve "Kitâbu't-Tenbih"in yazar ı d ı r. Abbasilerdevrinde ya şayan Mes'udi ünlü sahâbi Abdullah bin Mes'ud'un soyundan gelenseçkin bir tarihçidir. Hicrl III/M. IX. yüzy ı l ın sonlar ı nda Bağdat'ta do ğan Ebu'l-Hasan Ali el-Mes'udt, e ğitim amac ıyla Fars, Hind, Filistin, Şam, M ı s ı r ve Endülüs'-te bulundu. Buralarda tarih ve co ğrafya ile ilgili rivâyetleri toplad ı . Mes'udryiünlüle ştiren "Muriicu'z-Zeheb'i meydana getirdi. Ad ıgeçen milletlere vedevletlere göre bölümlere ayr ı lan Murbc, iki ana bölümden olu şur. İ slâm öncesindemevcut olan kavimler ve durumlar ı , kozmoğrafya ve co ğrafya meseleleri ileAbbasi halifesi el-Muti'lillah devrine kadarki İslam tarihini ihtiva eder. Mesuffninbu ünlü eseri B. de Meynard ve P. d Courteille taraf ından "Les Prairies d'Or" (Paris1861-1877) ad ıyla frans ı zcaya çevrildi ği gibi, onun bir di ğer değerli eseri "et-Tenbih" de, Carra de Vaux taraf ından "Le Livre de l'avertissement" (Paris 1897)unvan ı ile ayn ı dile aktar ılm ıştı r.İ bn Abdi'l-Hakem (öl. 257/871): Ebu'l-Kas ım Abdurrahman b. Abdi'l-Hakem,M ısırl ı olup seçkin bir aileye mensuptur. Eserleri bize kadar ula şan M ısırl ı veKuzey Afrikal ı en eski tarihçilerden biridir. Babas ı Abdu'l-Hakem, zaman ındaM ı sır' ın hadis ve fı k ıh sahas ındaki bilgin ki şilerindendi. 214/M. 830'da ölenAbdu'l-Hakem, sahib oldu ğu ilim ve irfan sayesinde, M ı sır'da, Mâliki mezhebiimam ı oldu, M ıs ır kad ısınin da dan ışmanl ığı n ı yapt ı . Muhammed, Abdul-Hakem,Sa'd ve Abdurrahman adlar ındaki dört o ğ lu M ı s ır' ın seçkin bilginleri aras ında yerald ı . Abdurrahman ise ünlü bir tarihçi oldu. O, 871'de, Fustat (eski Kahire)'deöldü. Hadis ilmiyle alakal ı bir eseri bulunan Abdurrahman' ın en önemli kitab ı ,27


M ısır ve Kuzey Afrika'n ın fethiyle ilgili eseridir. "Futâhu M ısr ve'l-Mağrib" ad ı n ıta şıyan eser, onun geni ş bilgisine delil te şkil eder, ancak eserde, tepki klasik tarihkitaplar ı gibi, fikri ele ştiricilik yoktur. Büyük bir özenle öteki rivâyetleri ve olaylarlailgili bilgileri toplam ışsa da, haberleri kar şı la şt ırma, olaylar ı da ele ştirmeyoluna gitmemi ştir.İ bn Yahya es-Sevl? (öl. 335/946): 335/946'da Basra'da ölen EL İG Bekr Muhammed,Hicri IV. yüzy ı l ın üç büyük bilgininden biridir. Bir bak ıma İ slam bilginlerinitemsil eden bu ilmi şahsiyetler felsefeci Farabi, matamatik ve heyet ilimleribilgini emir EbG Nasr b. Erk, tarihçi ve edebiyatç ı es-Sevli veya es-Stili' idi. es-Sev-11'nin Abbasiler tarihiyle ilgili eseri me şhur olduğ u gibi, edebiyat sahas ı nda da k ıymetlieserler vücuda getirmi ştir.es-SevIt Cürcan' ın seçkin ailelerinden birine mensuptur. Dedesi Sevil TekinCürcan' ın tan ınmış emirlerindendir; Emeviler zaman ında askeri alanda büyükyararl ıklar gösterdi. Amcas ıİ brahim b. Abbas es-Sevli ile beraber Arab edebiyat ıve dili ile tarih ilmine büyük hizmette bulunan es-SevIrnin en me şhur eserleri"Tarihu'l-Abbasiyyin" ile "Ahbâru'l-Karâm ıta"d ır.el-Makdis?: Hicri' IV. yüzy ı l ın seçkin bilginlerindendir. Hayat ı hakk ında fazlabilgimiz yoktur. Onun Filistin'de doğduğu, 355-356/966'da Sicistan (Bust)'daya şadığı bildirilir. Sicistan' ın yönetimi bu s ırada, 'Al u Asuman'da, Mansur b.Nuh'tayd ı . Mansur'un vezirlerinin birinin iste ği üzerine "Kitabu'l-Bed'i ve't-Tarih"iBust'te kaleme ald ı . Ancak bu kitap, ötedenberi ünlü filozof el-Kindi'nin ö ğrencilerindenolan el-Belh? (öl. Hicr7 322)'ye isnad edildi. Oysa kitab ın 355-356 y ı l ındael-Makdisi tarafından yaz ı lmış oldu ğu birçok ara ştırıc ı tarafından ispat olunmu ş -tur. 'Kitabu'l-Bed'i ve't- farih, hem bir siyâset tarihi hem de dinler ve medeniyettarihi kitab ıd ır. Hemen hemen bütün İslâm ilimlerine yer veren eser, 22 bölümdenmeydana gelir, çe şitli dinler ve taraftarlar ıyla islam mezhepleri tarihi (19 bölümiçerisinde) hakk ında önemli bilgiler verir. Hicri 350'ye kadarki olaylar ı öz olarakiçeren Kitâbu'l-Bed'i, frans ız yazar H. Clamen taraf ından, Damad İ brahim Pa şakütüphanesindeki tek nusha istinsah edilerek ve frans ı zca çevrisiyle beraber, 5 cilthalinde Paris'te yay ınlanmıştı r.İbn Nedim (öl. 386/996): Ebu'l-Ferec Muhammed b. ishâk b. EbG Yâ'kub'unhayat ı hakk ında fazla bilgimiz yoktur. O, kendi türünde e şsiz bir eser olarak de ğerlendirilebilecek"Fihrist" adl ı ünlü kitabı ile tan ın ı r. İ slam ilimlerinin Hicri III.yüzy ıldaki durumu hakk ında en güvenilir bilgileri içeren eserin en büyük özelli ği,kaybolan, yokolan veya yak ılan pekçok eserin adlar ı n ı , yazarlar ın' ve muhtevas ı n ıbize tan ıtmas ıd ır. İ bn Nedim'in Fihrist'i 378/988'de yaz ı lm ışt ır. İ bn Nedim deeserin telifinden 8 y ıl sonra 388/996 y ı l ında ölmü ştür.Fihrist, yaln ızca bir katalog olmay ı p pekçok tarih? bilgi ihtiva etmektedir.Hicrl' IV. yüzy ı l ın ortalar ına kadarki islam dü ş ünce ve uygarl ı k tarihi içinde ayr ı28


ir önemi vard ı r. On ,makaleden olu şan eserin, 9 ve 10. makaleleri İ slam tarihi vedinler tarihi konular ına ayrılmıştı r. Baz ı mezhepler hakk ında da ilgi çekici bilgilervard ır. Gustave Flugel, bu çok önemli eseri, Miladi 1871'de ne şretti; eserin Köprülükütüphanesinde bir yazma nushas ı vard ı r.İ bn Hüseyin el-Beyhâkl (386-470/996-1077): Horasan' ı n Beyhak nahiyesineba ğ l ı Harisabad'da do ğdu. Çocuklu ğundan itibaren Sebuktekin o ğ ullar ı n ı nhizmetinde bulundu. Gaznelilerin en buhranl ı döneminde ya şad ı . İşte Gaznelilerinve özellikle de sultan Ferahzâde döneminin bu kar ışı k durumunu yazmaya ba şlad ı .Fakat eserin önemli bölümü Mo ğol istilas ı üzerine yok oldu; bu otuz ciltlik eserdensadece be şinci cildin sonundan 10. cilde kadar olan bölümler kald ı . İşte bu 5 ciltlikbölüm Gazneli sultan! Mes'ud'un iktidar ı zaman ında (421-432/1030-1041)meydana gelen olaylar ı kapsar. Tarihi Beyhaki", Gazneli devletinin dahili ve haricii şlerini yak ından bilen birisinin hat ıra defteri durumundad ır; bu durumu ile BeyhakiTarihi belirtilen dönem ve devlet için çok önemli bir tarihi belgedir. Morlay,onu 1862'de, "Bibliothecas İndias" serisi içerisinde ne şretti.İ bn Miskeveyh (öl. 421/1029): Rey'de do ğdu; Mu'izuddevle'nin veziri EbûMuhammed Muhallebi"nin arac ı l ığı ile saraya intisab etti. Çok ki şi ondan İ slamilimlerini öğrendi: İbn Miskeveyh, "Tecâribu'l-Umem ve Teâkibu'l-Himem" adl ıeserin yazar ıd ır. Ebil Ali Ahmed b. Miskeveyh, büyük bir titizlikle ve bilinçleyazd ığı bu eserinde ak ı lc ı ele ştiricilik metodunu uygulad ı . Eser, halife Adudeddevle'ninölüm tarihi olan Hicri 382'ye kadar ki olaylar ı kapsar. Hicri IV. yüzy ı lolaylar ı hakk ında bizi en iyi şekilde ayd ınlatan eserlerden biri olan Tecâribu'l-Umem, büyük bölümü ile İ ran tarihine aittir ve İ ran milliyetçili ği temayülü ilekaleme al ı nmıştı r.İbn Miskeveyh, ahlak, mant ı k, matematik ilimleri ile Megâzi konular ında dabirçok kitap yazmıştır. "Kitâbu Adâbil-Arab ve'l-Furs", "Kitâbu Tertibi's-saade","Kitâbu's-Siyâse", "Kitâbu's-Siyer" bunlardand ı r. Son devir ara şt ı r ı c ı lar ı ndanGibb, Tecâsibu'l-Umem'i de kendi ad ıyla an ı lan seri içerisinde yay ı nlatt ı . Bütünüyleingilizce olan bu yay ı m ı n ı n yan ı s ı ra eser M ı s ır'da da, 5. ve 6. ciltleri F. Zekiel-Kürdt taraf ı ndan, İ bn Cerir tarihine zeyl olarak yay ı nland ı . Zeylleri olan eser,Hicri' III. ve IV. yüzy ıllar için çok önemli bir kaynakt ı r.İ bn Sa'id el-Endülüsi (öl. 426/1034): "Tabakâtu'l-Umem" ad ı ndaki medeniyettarihi mahiyetindeki eserin yazar ıdır. Hindu, yunan, yahudi ve Arab gibi çe şitlimilletlerisosyal yap ı lar ı , uygarl ı k ve bilimsel durumlar ı itibariyle inceler ve aralarındaki geli şme-olgunla şma yönündeki farkl ı l ı kları gösterir. Tabakâtu'l-Umem,el-Kifti ve İ bn Ebi Useybia gibi bilim tarihi bilginlerince kaynak olarak kullan ı l-mıştı r.BîrQnî (öl. 443/1050): Ebü Reyhan Muhammed b. Ahmed el-Brriini, Harezm'inba şkenti Kas'da do ğdu. "Tandidu Nihâyeti'l-Emâkin" adl ı eserinin ince-29


lenmesi sonucunda ad ın ın Beyruni olmas ı gerekti ği ileri sürülmü ştür. Anlat ı mlarında arkeoloji, jeoloji ve ekonomi etkenlerine önem verir. Tarihe isrâiliyât ın veası ls ız haberlerin girmesine kar şı d ı r; olaylar ı din ve milliyet duygular ın ın tesirindenuzak olarak ve tarafs ı z bir anlay ışla yazman ı n zorunlulu ğ una inan ı r. Beyruni Hindkültür ve medeniyet tarihine dair yazd ığı "Kitâbu mâ li'l-Hind" adl ı kitab ı n ı böylebir anlay ışla meydana getirdi. Bu kitab ında: tarihçili ğin ilkelerinden sözedenyazar, tarih metodolojisi ve felsefesini, ayr ıca, "el-Asâru'l-Bâkiye", "Kitabu'l-Cemâhir fi Marifeti'l-Cevâhir" ve "Tandidu Nihâyeti'l-Emâkin" adlar ındakieserlerinin "mukaddime"lerinde aç ı klar.Ona göre, tarihte gerçe ği ortaya ç ı karman ın yolu ak ılc ı deliller veya belgeler-ile eldeki verileri görülüp duyulan şeylerle kar şı la ştı rmad ır. Ayn ı şekilde olaylar,değ i şik dinlere mensup ki şilerin dini ve milli görü şlerinin ötesinde kalan bir anlayışla aç ıklanmal ı d ır. el-Birönt, bencilli ği, ırkç ı l ığı ve a şı r ı taassubu tarihi gerçeklerinortaya ç ı kmas ın ı engelleyen unsurlar olmaktan kurtarmak gerekti ğ ine inan ı r,tarihi ara ştı rmalarda rivâyetleri kar şıla ştı rman ın ve ele ştirmenin kaç ı l ı nmaz olduğunusöyler. Böylece Hicri V/M. IX yüzy ı lda günümüz tarihçili ğinde geçerli metodolan tarih metodunu ortaya koyanlardan biri olur.İ bn Asâkir (öl. 571/1176): "Tarihu Dima şk" adl ı ünlü eserin sahibidir. İ lkiki cildi do ğrudan Dima şk'a ayr ı lan bu hacimli eserin öteki ciltlerinde Dima şk'daya şamış melikler, idareciler ve bilginlerden sözedilir. İ bn Asâkir'in bu k ıymetlieseri el-Ba ğdadrnin (öl. 463/1070) "Tarihu Ba ğdat ev Medinetu's-Selâm" adl ıondört ciltlik büyük hacimli tarihi eserin geli ştirilmi ş ve birçok yönleriyle geni şletilmiş şeklidir. Bilgisi ve yaz ı lar ıyla zaman ı n ın yöneticilerinin yak ın ilgi ve desteğinigören İ bn Asâkir tarih rivâyetçili ğine hadis metodunu tesir ettirmi ş görünmektedir.İsfehâni (öl. 356/967): Arab edebiyat ı n ı n müstesna isimlerinden Ebu'l-FerecAli b. el-Huseyn el- İsfehâni Hicri 284/897'de İ sfehân'da do ğdu. Zeydi olduğ ubelirtilen İsfehâni arab as ı ll ıd ır. Miladi 967'de Ba ğdat'ta ölen İsfehâni'nin enönemli eseri 21 ciltlik "Kitâbu'l-A ğâni"sidir. Hicri VII. yüzy ı lda tarihçi Celâleddinb. Va şı l el-Hamevi taraf ından "Tecridu'l-A ğâni" unvan ı ile ihtisar edildi ve iki cildhalinde bası ld ı . Önemli say ı da şiirlerin de yer ald ığı eserde birtak ı m güvenilmeyenrivâyetlerin mevcudiyeti ile şiîlik yanl ı s ı bak ış ve anlat ım dikkati çeker.es-Sem'ani (öl. 562/1167): Ebtı Said Abdülkerim es-Sem'ant, Hicri VI.yüzy ı lda (506/1113) Horasan'm Merv ilinde do ğdu. Hadis ve tarih ilimlerindekendisinden övgüyle sözedilen bir isim oldu. Bu iki ilme katk ı lar ından dolay ı kendisine"Tâcu'l- İslâm" lakab ı verildi. Dedesi Ebu'l-Muzaffer Mansur es-Sem'an1' debüyük fakihlerdendi. Temim o ğ ullar ın ın Seman koluna mensuptu. Tahsilini devrinen önemli ilim ve kültür merkezlerinden Merv'de yapt ı . el-Ba ğdacirnin 40 ciltlikBağdat tarihine 15 ciltlik zeyl yazd ı . "Kitâbu'l-Ensâb" ad ında bir kitab daha.30


yazd ı ki, bir tarih ve ço ğrafya katalo ğu durumundad ır ve Asya tarihi yönündençok önemlidir. O, vatan ı Merv beldesinin geni ş bir tarihi olarak 20 ciltlik bir eserdaha yazm ıştı r.İbnu'l-Esir (öl. 630/1233): Ebu'I-Hasan İ zzednin Ali b. Ebi'l-Kerem Muhammedel-Cezert Hicri VI. yüzy ıl tarihçilerindendir. 555 y ı l ında Musul yak ın ındakiİ bn Ömer Cezire'sinde do ğdu. Ebu'l-Kerem'in, Mesciduddin, İzzudin ve Ziyâuddinadlar ındaki üç bilgin oğlundan biridir. Do ğu'nun üç seçkin bilgini olan ve doğdukları kasaban ın ad ını her tarafta duyuran bu üç karde ş tarihte " İ bnu'l-Esirler" diyeün yapt ılar. Tahsillerini Musul'da yapt ı lar. Mesciduddin özellikle hadis sahas ında,küçük karde ş Ziyâuddin şiir ve in şaa ilminde İ zzuddin ise tarih ilminde me şhuroldular.Önemli tarihi' olaylar ı n meydana geldi ği yerleri dola şarak Abbasiler devrineait geni ş bilgi toplayan İ bnu'l-Esi•(izzuddin), ayr ıca, t ı pk ı İ bn Hallikan gibi, devrinünlü tarihçileriyle görü ştü. O, Musul'da münzevi bir ya şay ıştayken İ slam dünyasına hediye etti ği "Kitabu'l-Ensab", "Usdu'l-Gabe fi Ma'rifeti's-Sahabe" ve"Tarihu'l-Kamil" adlar ındaki ünlü eserlerini yazd ı .Tarihu'l-Kamil onu Do ğutla ve Bat ıtla büyük ün sahibi yapt ı . Eser, insan ınyarat ı l ışı ile ba şlayan ve Hicri VI I/M. XIII. (628/1230'a dek) ortalar ına kadarcereyan eden olaylar ı kapsar; olaylar ı konular ına ve tarihi s ı ralar ına göre tertipederek zikreder. el-Kamil, Türk- İ slam tarihi yönünden ayr ı bir önemi hâizdir. Buönemli eser, frans ız yazar de Slan taraf ından Frans ızcaya tercüme edilip orijinalmetniyle birlikte ne şredildi ği gibi, 1290 tarihinde de M ı s ır'da bas ı ldt.Osdu'l-Gâbe... adl ı eserinde 7500 dolay ındaki sahâbinin biyo ğrafisini veren'İ bnu'l-Esirin, "el-Bak ır fı Tarihi'd-Devleti'l-Atabekiye bi'l-Musul" ad ında bir tarihkitab ı ile Musul Atabek devletini müstakil olarak ele ald ığı görülür.ibnu'l-Esir, rivayetlerinde genellikle Taberi"ye dayanmakla birlikte, bazanonu harf harf takip eder, bazan da ondan ayr ı l ır. Öte yandan o, rivayetlerindeisnadlart ve râvi isimlerini zikretmez ve bu konularda aç ı klamada bulunmaz. Baz ıkapal ı haberlerini, şiirlerle rivayetler aras ında uyum sağlamak yoluyla aç ı klamayaçal ışan İbnu'l-Esir, Endülüs ve Mağrib tarihi hakk ında oldukça geni ş bilgiler verdiği gibi, "raberVnin ölümünden (Hicri' 310) Hicrt 623 y ı l ına kadar olan dönemdekiolaylar ı ve rivayetleri de ilk defa kitab ında toplad ı .İbn Hallikan (608/1211): Şemseddin Ebu'l-Abbas Ahmed b. İ brahim b.Ebt Bekr, 608/1211 y ı l ında Ermil'de doğdu. Babas ı, Muzafferiddin b. Zeynuddintaraf ından Ermil'de kurulan "Muzafferiyye Medresesi"nin müderrislerindendi. İ bnHallikan ilk tahsilini bu medresede yapt ı . Ayr ıca, Ommu'l-Müeyyid en-Neysabudad ındaki bilgin kad ından ilim öğrendi , ve icalet ald ığı gibi, Şeyh Salih b. Hibetul-31


lah'tan da hadis dersleri ald ı . Hicri 621'de, 14 ya şı ndayken Buha'rryi tamamlamayı başard ı . 18 yaşındayken ilim öğ renmek amac ıyla çe şitli yerlere seyahat etti.Haleb ve Şam'a gitti. Tahsilini tamamlad ıktan sonra Ş am kad ı l ığına tâyin olundu.İ slâm dünyas ında yeti şen ünlü bilginleri ve eserlerini ihtiva eden "Vefeyâtul-Âyân" adl ı eseri ile ün yapt ı. 1256'da yazmaya ba şlad ığı eserini 1274'de tamamlamadı. Hicri I. yüzy ıldan sonra yeti şen seçkin müslüman bilginleri ve eserleriniihtiva eden bu önemli eser Wustenfeld taraf ından Goetting'de bas ılm ışt ı r.ez-Zehebi (öl. 748/1348): Soyu Temim o ğ ullar ına dayanan Ebtı AbdullahMuhammed ez-Zehebt Türkmen as ı ll ıd ır. Hicri673/M. "I 274'de do ğdu ve 748/1348de Şam'da öldü. Hicri 700 y ı l ına kadarki olaylar ı kapsayan 12 ciltlik "TarihuDevleti'il- İ slâm" adl ı eseriyle ün yapt ı . Gerek islam tarihi gerekse hadis tarihiyönünden fevkalade önemli olan "Siyeru Alami'n-Nübelâ" adl ı muhte şem eserinde yazar ı olan zehebi tarihte ve hadiste üstatt ır. Zaman ın ınLinlü ilim adamlar ı ndanilim öğrendi ve e ğitim ve ö ğretim amac ıyla çe ş itli ülkelere, M ı s ır, Hicaz ve Şam'aseyahatler yapt ı . Ayr ıca siyasi tarih ö ğrenen Zeheb? önceki tarihçilerin yazd ı klar ıtarih kitaplar ı n ın büyük ço ğunlu ğunu gözden geçirdi. O, eserlerinde İ slam tarihiniba ş lang ı c ı ndan zaman ına kadar olan dönemde bütün yönleriyle incelemeye çal ışt ı .Tarihi eserlerinin tertibi-"tabakât" tarz ı nda olan Zehebi, yüzelliden fazla eser yazd ı .40 tabakaya ayr ılarak yaz ılan Siyeru Alam' ın-Nubelâ, Peygamber (sas)'in zamanından itibaren ya şam ış olan seçkin İ slam bilginlerinin ve sahabilerin biyografilerinikapsar.Zehebrnin ba ş l ıca u ğra şı s ı ilim oldu. Ya şad ığı devrin en tan ınm ış âlimlerindendersler ald ı ve onlarla yak ı n ili ş kiler içerisinde oldu. O, nahiv ilmini MuvaffakuddinEbi Abdullah Muhammed b. Ebi'l-Alâ en-Nâsibi el-Baalbekî (öl. H. 695)'-den, Arap dili ve edebiyat ın ı M ı s ır' ın seçkin edebiyatç ı s ı Bahâuddin Muhammedb. İ brahim (öl. H. 698)'den ö ğrendi.Ancak Zehebt özellikle tarih ve hadis ilimleriyle ilgilendi. Megâzi, Siyer veGenel Tarihle ilgili çok say ıda kitap okudu; Mu'cemleri ve Terâcim kitaplar ın ıgözden geçirdi. Çe şitli alanlarda yaz ı lm ış kitaplar ı ihtisar ederek ilmi ürünlerinivermeye ba ş lad ı . O'nun ihtisar etti ği kitaplar ın ba şında tarih ve hadis ilimleriyleilgili kitaplar gelmektedir. Zehebl, ilk telif eseri olan "Tarihul-islam", 714'detamamlad ı .Zehebl, gerek ihtisar etti ğ i kitaplarda gerek telif eserlerinde ele ştirel metoduhâkim k ı ld ı . "Rical ilmi"ne ve "terâcim" konusuna fazlas ıyla önem vermesionun bu anlay ışı n ı n aç ı k göstergesidir. O, hadiste uygulad ığı cerh ve ta'dil kuralları n ı tarih ilmine de sokmaya çal ışt ı .Hadis ilmindeki metodunu tarihte de uygulayan Zehebi büyük bir ele ştiricitarihçidir. Olaylar ı, rivâyetleri ve senetleri çe şitli yönlerden geni ş bir ele ştiriyetabi tutan Zehebt'ye göre tarih kavram ı güçlü bir şekilde hadise ba ğ l ıdı r.32


Ebu'l-Fida (öl. 732/1331): "el-Muhtasar fi Tarihil-Be şer" isimli dünya tarihiile "Takvimu'l-Buldân" adl ı coğrafya kitab ı n ın yazar ıdır. Özellikle İ bnu'l-Esir'ikaynak olarak kullanan Ebu'l-Fiffn ın kitab ı, insanl ık tarihinin yarat ı l ıştan729/1329 tarihine kadar olan döneminin özlü bir takdimi mahiyetincledir.es-Subla (öl. 77/1370): Şâ'fii fakihlerinden olan Tkuddin Ebû Nasr Abdulvehhabb. Takiyyudan es-Subki "Tabakâtu' ş - Şâfiiyye" isimli eserinde "tarihçileriçin kâide" diye bir bölüm ay ı r ır ve burada tarihte usülden sözeder. Tarihçininnasıl olması gerekti ğini belirtir ve özelliklerini s ıralar: Tarihçi tarafs ız ve do ğrusözlü olmal ı, ba şkalar4ndan rivâyet ederken harf harf rivâyet etmelit rivâyetlerinyaln ızca manâlar ın ı al ıp kendi be ğendi ği ibarelerle yazmamal ı, nakletti ği rivâyetleritenkide tâbi tutmal ı ve senetleriyle birlikte zikretmeli, olaylar ın sebeplerini iyibilmeli ve rivâyetlerin do ğrular ını yanl ışlar ından ay ırabilecek bilgi ve metoda sahipolmal ıd ır. Ayr ıca tarihçi, övme veya yerme yoluna gitmemeli ; yorumlar ı n'doğru yapmal ı , hükümlerinde ihtiyatl ı olmal ı ve itidalden ayr ılmamal ı ; aç ıklama vedeğerlendirmelerinde yaln ızca kendi gördüklerine ve bildiklerine de ğil, ba şkalar ı - .ı n rivâyetlerine ve bilgilerine de dayanmal ıd ır. es-Subki, her ne kadar müstakil bir ntarih kitab ı yazmam ış sa da, ad ı geçen kitab ı n ın ilgili bölümünde tarih metodol ıâjisive felsefesi yönünden önemli bilgiler vermi ştir.İ bn Kestr (öl. 774/1373): Ebu'l-Fidâ İsmail, "el-Bidâye ve'n-Nihâye fı 't-Tarih" isimli kitab ın yazar ıd ır. Zehebl' ve baz ı Şaml ı fakihlerin tilmizi olan İ bnKesir'in yarat ı l ıştan Hicri VII. yüzy ı l ın ortalar ına kadar olan dönemde dünyatarihinin takdimi olan eseri, Peygamber (sas)'in hayat ına çok uzun bir bölüm ay ı -rır. el-Bidâye ve'n-Nihâye, Eyyubiler ve Memlukilerin seçkin bir kronigi ile sonbulur.İbn Haldun (öl. 808/1407): 732/1332 tarihinde Tunus'ta do ğdu; Hadramutluolup daha sonra Endülüs'e oradan da Tunus'a gelen bir aileye mensuptur.Seçkin müslüman sosyolog ve tarihçi Abdurrahman Muhammed b. Haldun, ünlühükümdar Timurleng'in yak ınl ık ve yard ı mlarına mazhar oldu. İ bn Haldun, 808/1406'da Kahire'de öldü.İbn Haldun tarih metodolojisini ve felsefesini müstakil olarak ele alan ilk 'müslüman tarihçidir denebilir; o, "Kitâbu'l- İ ber..."nin "Mukaddime" ad ın ı ta şıyanve kendini ünlüle ştiren bölümünde bu konulardaki görü şlerini aç ıklar. Bir yandanşahsi' rriii şahadelerini esas alan, di ğer yandan ilk tarihi kaynaklardan yararlananİbn Haldun, ba şlangı çta geni ş bir Kuzey Afrika tarihi, özellikle de "Berber Tarihi"yazd ı, daha sonra bunu geni şletti ve geli ştirdi, genel İslâm Tarihine dönü ştürdü.İbn Haldun, birçok dile çevrilen ve pekçok bask ıları yap ı lan bu ünlü eserinde,özellikle bir ele ştiricidir. Fikirleri ve aç ı klamalar ı kendi içtihad ve mü şahedelerininürünüdür. O, ele ştiriye dayanan bir anlay ışla hem kaynaklar ı hem de rivâ-33


yetleri ve olaylar ı ele ştirir. Olaylar aras ında sebep ve sonuç yönünden ili şkilerkurar. İslam tarihinde yap ı lan tahrifleri ve sonuçlar ın ı, asıls ız rivayetleri ve gülünçlüklerinimisaller vererek uzun uzun anlat ır. Ayn ı şekilde o, temelini ele ştiriciliginolu şturduğu tarih metodolojisini de "Mukaddime"de uzunca aç ı klar.Bilimsel ve ele ştirisel tarihçili ğin kurucular ından, tarih felsefesinin önde gelenisimlerinden olan İ bn Haldun, yaln ı zca olaylar ı ele al ıp, olduğ u gibi nakleden'nakilci veya rivâyetçi tarihçili ğe' kar şıd ır, bu anlay ışla tarih yazanlar ı sert birdille ele ştirir. İbn Haldun'un tarihçili ğ inden daha önce sözetmi ştik.Makrizt (öl. 845/1442): Takiyyuddin Ahmed el-Makrizt, "Kitâbu'l-Mevaizve'l- İtibar bizikri'l-H ıtat yel-Asar" adl ı medeniyet tarihi kitab ın ın yazar ıd ı r.766/1364'de Makriz'de do ğdu. Babas ı ve dedesinin seçkin hanefi fakihlerindenolmalar ına kar şı l ık, o şaffili ği benimsedi ve hanefili ğe kar şı oldu. Birkaç defahaçca gitti ve uzun süren bir hastal ı ktan sonra 845/1442'de Kahire'de öldü.Çe şitli ilim dallar ında birçok eser yazd ı . Özellikle M ı sır uygarl ı k tarihine ayr ı laneserinde çe şitli kabilelerin ve ailelerin sosyal ve ekonomik yap ı lar ından, gelenekve göreneklerinden, törelerinden ve bayramlar ından, yönetim durumlar ından veidarecilerinden uzunlamas ına sözeder. Makrizt M ı s ır' ın ilk çağlardan Mita& XV.yüzy ıla kadar ki ekonomik tarihinden sözeden " İğasetii'l-Umme bi ke şfi'l-Gimme"adl ı bir ekonomi tarihinin de yazar ıd ır.Bürdt (öl. 874/1469): Ebu'l-Mehasin b. Ta ğarrt el-Bürcli, Makrizi'nin tilmizidir."Kitabu'n-Nuâmu'z-Zahire fi Mulûki M ısr yel-Kahire" ad ındaki eseri, İ slamfetihlerinden Hicri IX. yüzy ı la kadarki M ı sır tarihini ihtiva eder. Ayn ı şekilde İ bnHacer el-Askalani (öl. 852/1449) de, "Tarihu M ısr fi Ahdrt-Tuluniyytnİ h şidiyyîn" isimli eserinde M ıs ır tarihini geni ş olarak inceler .En eski İslam Tarihi kitaplar ına örnek olmalar ı yönünden en tan ı nm ış olanların] öz olarak tan ıtmaya çal ıştığı m ız bu eserlerin yan ında, İ slam tarihçili ğ indeönemli yeri olan bir çok ba şka eser ve kaynak vard ır. Cemâluddin Ebu'l-HasanAli b. Yusuf el-K ıfti "Ahbaru'l-Ulema biahbari'l-Hukema' adl ı kitab ında HicriVI. yüzy ıla kadarki dönemde ya şam ış olan seçkin İ slam tarihçilerini bizlere tan ıttığı gibi, M. Şemseddin (Günaltay)' ın "Islam'da Tarih ve Müverrih ►er" isimli eserindede tarihçilik ve İ slam tarihinde metodoloji konusundaki özlü aç ıklamalar ı nyan ıs ıra, seçkin müslüman tarihçilerin ve tarihi eserlerinin -biyografik seviyedemüstakilolarak ele al ı nd ığın ı görmekteyiz. Ayr ıca, ilk İ slam tarihi kaynaklar ıhakk ında giri ş bölümünde öz bilgiler vermek İslam tarihi ve Siyer yazarlar ı ndabir gelenek halindedir.Öz biyografı k bilgilerle tan ıtmaya çal ıştığı m ız bu kaynaklar ı m ı z ın yan ı sı ra,Ansiklopedik sözlük' durumundaki tarihi eserlerle çok say ıda müslüman seyyah ınyazd ı klar ı seyahatnameler, teracim ve hat ırat kitaplar ı da İ slam tarihinin önemli34


kaynaklar ını olu ştururlar. Özellikle seyyahlar, gezdikleri ülkelerde gördüklerini veduyduklar ın ı bütün ayr ınt ı lar ıyla 'r ı hle' (seyahatnâme) ad ındaki eserlerinde yazd ı -lar; bu ülkeleri ve yerle şim merkezlerini hem tariht ve co ğrafi' özellikleri, hem deidari, siyasi, içtimal; iktisadi' ve kültürel durumlar ıyla en iyi bir şekilde tan ıtt ı lar.Yakut el—Harnevi (öl. 626/1229)'nin "Mu'cemu'l-Buldan"1 ve "Mu'cemu'l-Udebâ"s ı , İ bn Ebt Usaybia (öl. 668/1270)nin "Tabakâtu'l Et ıbbâ"sı , Haci Halife(öl. 1067/1657)'nin "Ke şfu'z-Zunitn"u Ansiklopedik Sözlük mahiyetindekl tarihieserlere; İ bn Batuta (öl. 779/1377)'nin "Tuhfetu'n-Nuzzâr fi Garâbil-Emsar veAcaibil-Emsar", Evliya Çelebi (öl. 1611-1682)'nin "Seyahatnâme", et-Temgurid(öl. 1003/195)'nin "en-Nefl ıatu'l-Miskiyye fi's-Sefareti't-Türkiye", el-Ayyâ şi(öl. 1090/1679)'nin "Mau'l-Mevaid" adlar ındaki seyahatnâmeleri r ıhle türündentarihi kaynaklara; İ bn Meryem'in "el Bustân fi zikri'l-evliya ve ulemâ bi-Sağru'l-Cumani" adlar ı ndaki eserleri de terâcim ve hat ırât kitaplar ı na örnek göste-,rilebilir.Öte yandan, Milâdi XVIII. yüzy ı l ın sonlar ı ve XIX. yüzy ı l ın ba şlar ı ndanitibaren İslam tarihi alan ında, öteki ilim dallar ında oldu ğu gibi, önemli say ı dainceleme ve ara şt ı rman ın yap ı ld ığı gözlenmektedir. Mevlana Ş ibli'nin "Asr- ıSaadet", Muhammed Hamidullah' ın " İ slam Peygamberi", "Islam'da DevletAnlay ışı " ve "Hz. Peygamberin Sava şlar ı ", Corci Zeydan' ın "Tarihu Temeddüni'l-İ slam", Hasan İ brahim Hasan' ın "et-Tarihu'l- İslamr, İ zmirli İ smail Hakk ı 'n ın "Tarih-iİslam" ve "Siyer", Ahmed Emin'in "Duhal- İ slam" ve "Fecru'l- İslam", M.Asım Köksal' ın " İ slam Tarihi", Watt' ı n "Hz. Muhammed Mekke'de" ve " İ slamDü şüncesinin Te şekkül Devri", M. Lings'in "Hz. Muhammed'in Hayat ı ", ZekâiKonrapa'n ın "...Peygamberimiz" adlar ındaki eserleri ve benzerleri ile, HasanMunis'in Endülüs tarihiyle ilgili çal ışmalar ı, Abdülcelil Temimt, Ebu'l-Kâs ı mSadullah ve Abdurrahman el-Ciylali, Tevfik el-Medent gibi yazarlar ın KuzeyAfrika ile alakal ı ara şt ırmalar ı , Brockelmann ve F. Sezgin'in kronolojik tarihleilgili çal ış malar ı Mustafa Fayda'n ın Il. Halife Hz. Ömer devri ile ilgili ara şt ı r-malar ı ça ğı m ızda İ slam tarihi alan ında yap ılan inceleme ve ara ş t ı rmalar ın ba ş l ı -calar ı olarak zikredilebilir.Yusuf el-I şş ' ın "ed-Devletu'l-Emeviyye" ve Abdülaziz Sâlim'in "TarihuDevleti'l-Arabiye" adlar ındaki ara şt ı rmalar ı da siyasi tarihçili ğe örnek gösterilebilir.Burada, günümüzde, tarihçilik yönünden çok büyük bir önemi olan süreliyay ı nlar ın varl ığına ve çoklu ğuna, insanl ı k tarihinin bilim, kültür, sosyal ve ekonomikyönlerini tümüyle kucaklayacak büyük bir yayg ı nl ığa kavu ştu ğuna, dolay ı s ıylatarih ara şt ıncı lar ına büyük faydalar sağ lad ığına i şaret etmek isteriz.Son olarak, İslam tarihinin büyük bir bölümünü te şkil eden Türk İ slam Tarihiyleilgili olarak yapı lan ve say ı lar ı , günümüzde, gittikçe artan inceleme ve ara şt ı r-malar ın varl ığına ve çoklu ğuna i şaret etmek uygun olacakt ır. H. GaziYurdayd ın, "Islam Tarihi Dersleri" (<strong>Ankara</strong> 1988) adl ı kitab ı n ın giri şinde Türk-35


İslam Tarihi alan ında yap ı lan çal ış malar ı -dönemlere göre sm ıfiand ırarak- tan ıt ı r(ss. 118-); Gazneliler devri (963-1186)'dan ba şlay ı p Büyük Selçuklular ve AnadoluSelçuklular ı (1071-1308) yoluyla devam eden kaynaklar ın tan ıt ı m ı bölümü,Osmanl ı devri (1299-1923) k ısm ında daha geni ş olarak sürdürülür (Il. Murat devri,Fatih devri, Yavuz devri, Kanuni devri vb. gibi). Bu dönemlerin tarihçilerieserleriyle birlikte takdim edilir.Ayr ıca, merhum Osman Turan' ın "Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi",Bahaaddin Ögel'in "Türk Kültür Tarihine Giri ş ", İ smail Hakk ı Uzunçar şı l ı 'n ı n veEnver Ziya Karal' ın "Osmanl ı Tarihi", Hammer'in "Devlet-i Osmaniye Tarihi",Mustafa Nuri Pa şa'n ın "Nedyicu'l-Vukuât", adlanndaki eserleriyle Kâtib Çelebi,Karaçelebizade, Abdurrahman Ş eref Bey, Cevdet Pa şa, Lutfi Efendi, Zeki VelidiToğan, Fuad Köprülü, F. Sümer, M. Akda ğ, C. Cahen, Robert Mantran, H. Lammens,Bernard Levis ve benzeri yazarlar ın inceleme ve ara şt ı rmalar ı ile Hakk ıDursun Y ı ld ız, Semiha Ayverdi, Zekeriya Kitapç ı , Ahmed Ya şar Ocak, AhmedU ğur, Bahaaddin Yediy ı ld ı z, Ya şar Yücel, Ali Sevim, K. Kopraman vb. tarihçilerimizinSelçuklu ve Osmanl ı dönemleri Türk tarihi ile ilgili çal ış malar ı Türk-İ slam tarihini çe şitli yönleriyle ele alan ve tan ıtan eserlerdir.İ SLAM TAR İ HÇ İ L İĞİ N İ N DÜNÜ VE BUGÜNÜGenel De ğerlendirme:Olu şumundan itibaren geçirdi ği a şamalar ı öz olarak sundu ğ umuz İ slam Tarihi,genel insanl ı k tarihi içerisinde önemli bir yer tutar ve onun en büyük kollarından birini olu şturur. Çünkü genel tarihin bin be şyüz y ı ll ı k bölümünde Müslümanların idâresinin ve İslam medeniyetinin damgas ı vard ır; İ slam, bu sure içerisindeinsanl ığa çok önemli yenilikler getirdi.Ayr ıca, Kur'ân ve Hadis, genel ve özel tarih gibi hem ilahi hem de be şerikaynakl ı İ slam Tarihi, insanl ığı n geçmi şi, maddi ve manevi tekamülü, dini veahlaki yap ısı ile sosyal ve ekonomik durumu konular ında samimi ve güvenilirbilgiler verir. Bu bak ı mda'n baz ı İ slam tarihi kitaplar ı , her ne kadar tahlil, mukayeseve tenkidden yoksun iseler de, Kur'ân'a, hadislere, vakalar ı görenlere ve onlar ısenetli olarak rivâyet edenlere dayanan yaz ı l ı ve sözlü vesikal ı , râb ıtal ı ve güvenilireserlerdir. En önemli yönlerinden bir di ğeri de, rivayetleri ve olaylar ı olduğ ugibi tarih ara şt ır ı c ıs ı n ın herhangi bir ilave veya ç ı karma yapmas ı na izin vermedenaslî durun ıuyla bize kadar ula şt ırmas ıd ır.Öyleyse, İ slam Tarihine malzeme sa ğlayan kaynaklar, ilahi ve be şeri olmaküzere ikiye ayr ı l ır: Kur'ân ve Hadisler ile İslam Tarihine vücut veren İ slam vahyi,İslam Peygamberi ve özellikle İ slarn' ın tarihi geli şimi konular ında, müslümanâlimler ile gayri müslim ilim adamlannca yaz ı lan eserler ve yap ı lan ara şt ırmalar damüslüman toplum ya şay ışında meydana gelen olaylar hakk ındaki haberlere esaste şkil eder.36


Öte yandan, İslam Tarihi, sebep ve sonuç yönünden birbirini izleyen olaylardanibaret olan insanl ık tarihinin yeni bir dizisidir. islam inanç yap ı sı ve ilahiilkeleri ile bunlar ın müslümanlar üzerindeki etkileri, Müslümanlar ın yaşamlar ı ,uygarl ık, kültür ve bilimsel durumlar ı, madde ve mana alan ında yapt ı klar ı ilerlemeler,Hz. Peygamberin ve ra şid halifelerinin yönetimleri, İslam Peygamberive ash"abt, müslüman devletler ve milletler dönemlerinde meydana gelen önemliolaylar, müslüman ülkelerin ve milletlerin genel özellikleriyle tan ıt ı lmalar ı islamTarihinin ba ş l ıca konular ı n ı olu şturur.İslam Tarihi dal ında, ba şlangı çtan günümüze kadar, birbirinden de ğerlionbinlerce kitap vücuda getirildi. islam Tarihi her devirde yeniden yaz ı ld ı. Budurum, bize, ayn ı konulardan yeniden sözedilmesi gibi görünebilir. Ancak, İ slamTarihinin her devrinde yeni ku şaklar taraf ından yeniden de ğerlendirildi ği ve azda olsa bu yönden, yeni inceleme ve ara ştı rmalar yap ı ld ığı , meydana gelen olayların değ i şik zamanlarda yeni bir anlay ış ve metotla incelendi ği, tenkid ve tahliletabi tutuldu ğu da bir gerçektir.Gerçekte, islam Tarihi alan ında yenilik getirmek kolay bir i ş değildir, fakattemel kaynaklar ın tan ı n ı p taranmas ı , ilk elden bilgilerin ortaya ç ı kar ı lması , yeni veorijinal eserlerin meydana getirilmesi olaylar ın yeni boyutlar kazanrnas ı n ı, tazeveriler ışığında yeni değerlendirmelere sahne olmas ı n ı , dolay ı s ıyle tarihin daha iyianla şılması n ı sağlayacakt ır. Mesela, en eski islam tarihi kitaplar ında özellikleİslam tarihinin idari, siyasi' ve askeri hadiseleri üzerinde durulurken, yak ın devirlerdeyap ı lan ara şt ırma ve incelemelerde Müslüman toplumun özellikle sosyal vepolitik, ekonomik ve kültürel yap ı sına ağı rl ı k verilmekte, İslam Tarihi hakk ındayeni bakışlar ortaya ç ı kmaktad ır. Bunda, yeni tarihi malzemenin ortaya ç ı kışın ı nda önemli pay ı vard ı r. Ku şkusuz, Taberi, İ bn Sa'd, Mes'udi ve benzeri ilk devirlertarihçilerinin eserleriyle ça ğı mı zdaki İslam Tarihi çal ışmalar ı kar şı laştı rı ld ığında,en az ından, ku şaklar aras ındaki bakış açı lan ve değerlendirmeler yönünden önemlifarkl ı l ı klar oldu ğu görülür.Gerçek şu ki, İ slam Tarihi konusunda çok eser yaz ı ld ı ve çok farkl ı değerlendirmeleryap ı ld ı . Müslüman tarihçiler genellikle nakli tarihçili ğe veya rivayetlerinaktar ı lmasına dayanan tarih yaz ı c ı lığına değer verdiler. Ancak olaylara önemverirlerken, olaylarla ilgili haberleri metin ve senet yönünden ele ştirmediler.Genellikle kar şı la ştırma, ele ştiri ve tahlil onlar ın eserlerine girmedi. Bununlabirlikte, Zehebi, İ bn Haldun, Ahmed Cevdet, Şehbenderzade vb. tarihçiler, klasiktarihçili ğ in d ışında, tenkitçi bir metod ve kar şı la şt ırmal ı haber ve olay de ğerlendirmeanlay ışı ile yeni eserler meydana getirdiler.Asl ında, tarih kavram ı n ın anlamlar ın ı , tarihçili ğin esaslar ı n ı ve tarihçininvazifesini bilmemiz gerekti ği gibi, her milletin tarihini mensub oldu ğu kültürçevresi içerisinde, meydana geldi ğ i şartlar ı ve geçirdi ği a şamalar ı göz önünde bu-37


lundurarak inceleyip de ğerlendirmek icâbeder. Bu durum uzun bir geçmi şi olanİslam Tarihi için de geçerlidir.Yüzy ı llar boyu süren bir tarihi olu şum ve geli şimin (islam' ın te şekkül,geli şme ve yükseli ş tarihinin) safhalar ın ı genel ve aç ık bir tarzda görebilmek için,yersiz aç ı klamalara ve bilgilere bo ğulmadan, ama genel tablonun aç ı kl ığın' vedoğrulu ğunu bozmayacak bir anlay ışla değerlendirmek gerekir. Bunun için deöncelikle sağlam ve zengin bir tarih bilgisine, tutarl ı bir tarih metoduna sahibolmak icabeder. Ayr ıca, tarih bilgisinin tahlil, tenkit ve mukayese esaslar ına göre ,derlenip toplanmas ı laz ı md ır.Tarihçinin anlay ış ve görü şleri, bilgi ve metodu, hem tarihi' olaylar ı tümaç ı kl ığı ile ortaya koyma ve ele ştirici bir tutumla ay ı klamada hem de onlar ı birleştirip mevcut bilimsel veriler ışığında de ğerlendirerek tarihi' yap ı olu şturmaktaoldukça önemlidir. Böyle oldu ğu içindir ki, her devrin tarih ara ştı r ıcı sı, o devrinolaylar ın ı önem sıras ına göre ele al ır ve gerçek görünümleriyle ortaya koymaya çalışı r. İ nsanl ık dünyası , mesela; daha çok ekonomik ve sosyal olaylarla ilgilendi ği,bu olaylar ın insanlar ın ve toplumlar ın varl ığndaki etkileri inkar edilemeyece ğiiçindir ki, günümüz tarihi yaz ı l ırken ad ı geçen olaylar ın dünü ve bugünü sebepsonuçba ğı çerçevesinde ara şt ı rı lmal ıd ır. Böylece tarihçi, insana, dünün rehberliğindebugünü en iyi tarzda haz ırlamaya yönelir. Elbette tarihçi eldeki vesikalaragöre hüküm verir, fakat vesikalar ın objektifli ğinin ula şı lacak sonuçlar için fevkaladeönemli oldu ğu da bir hakikattir. Onun için tarih ara ştır ıc ısı eldeki vesikalar ıtarih metodolojisi kurallar ı rehberli ğinde ara şt ır ır, kar şı la ştım ve gerçeği bulur(46). Ayr ıca, yap ı lan inceleme ve ara ştı rman ın sağ l ı kl ı ve güvenilir olmas ı içintarihçinin, ilk tarih ara şt ır ıc ı lar ı n ın çali şmalari ile eğ ilimlerinin fark ında olmas ı ,yapt ığı mukayese, tahlil ve tenkidlerle tarafgirce tutum ve yorumlar ı ortayaç ı karmas ı , mevcut belgelerin genel yönünde hareket etmesi laz ı md ır.Gerçekçi anlay ış ve tutumun böyle olmas ı gerekirken, islarn' ı n insanl ı küzerinde bir kurtulu ş güne şi olarak doğ mas ı ve ak ıllara hayret veren bir h ızlayay ı lmas ı , çok de ğ i şik dinler, kültürler ve dillerden insanlar ın bölük bölük, ak ınak ın, kitleler halinde yeni Din'e girmesi, yeryüzünde -Bizans ve Fars imparatorluklartnı n yerine büyük Müslüman Devletlerinin ve İ mparatorluklar ı n ın kurulmas ı , islam'ın çok kısa bir zaman diliminde dünyan ın dört bir yan ına yay ı lmas ı ve çoksay ıda taraftar bulmas ı , Yahudi-Hristiyan kültür ve medeniyetinin yan ında bir İ slamkültür ve medeniyetinin yer almas ı ve onlara önemli etkilerde bulunmas ı , Doğ u'dave Bat ı 'da büyük yank ılar yapt ı ; özellikle Kilisenin ve Haçl ı Zihniyetinin flkri'vefiili' olarak Müslümanl ık aleyhinde bulunmas ına yol açt ı .İslam' ın insanl ığa getirdiği hak ve hürriyetin, adâlet ve ilmin, fen ve sanat ın, eğitim ve öğretim55.46 Ercüment Kuran, Ilim ve Sanat Dergisi, Mart/Nisan 1989 say ısı (24), s.38


anlay ışı n ın inanç ve ahlak yap ı s ı n ı n, i ş ve ticaret zihniyetinin kuralla şı p kurumlaşarakyay ılmas ı baz ı çevrelerde İ slâm'a sevgi beslemeyi Tevhid Dinine girmeyisağlad ıysa da, Do ğu'da ve Bat ı'da birçok çevrenin tela şa kap ı lmas ına sebep oldu,Hak ve Hakikat dü ş manlar ı n ı kar şı harekete geçirdi (47). Emperyalist ve sömürgeciemellerin yan ıs ıra bu gaye ile de çe şitli alanlarda birtak ı m faaliyetler yap ı l-d ı. Böylece, art niyetle veya İslâm'a taban tabana z ıt gayeler u ğruna da olsa,İslamla ilgilenen bir ikinci topluluk ortaya ç ıkt ı . Bunlar genellikle Bat ı l ı yazarlardı ve belirlenen amaçlarla İslam tarihine özel ilgi duydular; XVI. yüzy ı ldan itibarenislamiyet, Müslüman milletler ve ülkelerle ilgili bir dizi çal ış ma yapt ı lar.Avrupal ı yazarlardan, İslam Tarihi sahas ında tarfs ız kalem kullanan, tarihiolaylar ı tarafs ızca ortaya koyan ve gerçekleri bilimsellik anlay ışı ile aç ıklayanedebiyatç ılar ve müellifler her devirde mevcut oldu. Ancak bunlar ı n say ıs ı , değerlendirmelerindeobjektif olmayanlar ara şt ırma ve incelemeden sonra verilecekhükmü, ara şt ırma ve incelemeden önce -pe şin hükümle- verenlerin yan ı nda gerçektenazd ır. Çünkü İslâm' ı fikren bozmak isteyen, din, felsefe, sanat, dinler tarihive benzeri bilimler yoluyla Islam' ı n insanl ığa sunduğu gerçekleri tahrif etmek,inanç ve ahlak ilkelerini yanl ış tan ıtmak, münevverleri yeni din aleyhine çevirmekdü şüncesinde olan ve bilimsellik kisvesine bürünen birçok Do ğulu ve Bat ı l ıyazar ortaya ç ıkt ı (48). Dozy'nin Abdullah Cevdet taraf ından Türkçeye çevirilen"Tarih-i İ slâmiyet" isimli kitab ı ile Italyan yazar L. de Caetani'nin HüseyinCahit Yalç ın taraf ından dilimize aktar ılan "Tarih-i İ slam" adl ı kitab ı bu türanlay ışla yaz ılan kitaplara örnek te şkil eder.İslam aleminin XVII. yüzy ıldan itibaren, tarihi ve ilmi olgunla şmaya ayakuyduramayarak, bilimsel ve teknolojik kurum ve kurulu şlar ın ı yenileyemeyerekbir çöküntü (inhitât) dönemine giri şi, uygarl ık yolunda gereken ilerlemeyi yapamam',fik ıl ve Hint ilerlemeye ayak .uyduramay ışı, bilimsel gerçeklere sebepsizyere s ırt çeviri şi, tenkid ve tahlile dayal ı bilimsel eserler vücuda getiremeyi ş iBat ı 'n ın ilmen, fikren ve fiilen dünyada egemenli ği ele geçirmesine ve MüslümanToplumu güdümüne almasına, onlara yönelik sald ı rdarda , bulunması na sebep oldu.İslam ülkelerini kültür, fikir ve siyasi yönden egemenli ği alt ına almas ı n ı sağ lad ı .Nitekim İslam âleminde, özellikle son devirlerde görülen bat ı l ı la şma hareketleriile, İslami kaynaklar ı incelemeyip büsbütün ihmal eden tarihi gerçekleri baz ı Bat ı l ıyazarlar ın art niyete dayanan yanl ış fikirlerinde arayan ya da gören bir sürü tarihara şt ırıcıs ı türedi.Gerçekte, müslüman tarihçiler pekçok önemli tarih kitab ı yazd ılar; fakat-bunlar genellikle birbirinin tekrar ı olan, tahlil ve tenkide dayanmayan, vak'a riva47 F. Köprülü, Türk Edebiyat ı Tarihinde Usûl , T.T. Kurumu, <strong>Ankara</strong> 1966s. 6-7.48 Z. Velidi Toğan, Tarihte Usill, s. XV.39


etlerinden ve tesbitlerinden ileri gitmeyen, geçmi şin ışığında ya şan ılan zaman ıdüzenlemeye yönelmeyen ve gelece ğe yön verici bilgiler içermeyen, millete ilerlemeye olgunla şma yolunu göstermeyen eserlerdir. İşte bu sebepledir ki, islamtarihi Bat ı'n ın aleyhte ele ştirisine maruz kald ı, tarih kitaplar ı m ız bilimsel ve metodikolmamakla suçland ı (49).Bat ı 'n ın fikir hayat ının kaynağın ı Eski Yunan inanç ve dü şünce yap ı sı ilebunlar ın devaml ı olarak ara ştı r ı l ı p incelenmesi, ele ştirici metotla yenilenmesiolu şturur. Tabiat ı insana bağlama isteği temeline dayanan bu dü şünce yap ı sıpragmatik olmaktan çok ak ılc ıd ır.Karl Jaspers ve L. Brunschvicg, az önce temas etti ğimiz özellikteki Bat ıdü şüncesi hakk ında ş unlar ı söylerler: "Avrupa zihniyeti, Yunan teknik ve tabiiilimlerinin vazettikleri üsullerle ve Xenaphones'un akidelere dair tenkidi yaz ı lar ıylaba şlayan, uzun as ırlar duraklad ıktan sonra, rönesansla yenilenen bir zihniyettir.Kaynağı Yunan zekası, Roma cemiyet hayat ı ve hukuku olan bu zihniyet veruh garb âleminde akideleri, fikirleri türlü türlü kanatlar ı birbirine çarp ışt ırıyor,bunda hayat buluyor, en ac ı tenkitlere gö ğüs geriyor, onlar sayesinde canlan ıyor"(50).Sir Denison Ross da şöyle der: " Şark bizden teknik ve metot ö ğreniyor,fakat onun bütün te şebbüslerine istikamet vermek, onun ya şad ığı ülkelerin haritaların ı çizmek, onun tarihine, bugünkü hayat ı na ve mesaisine k ıymet biçmek daimaGarb ın elinde kalacakt ır. Latin alfabesini kabul etmeleri Şarkl ılann yaln ız teknikdeğil, maneviyât sahas ında da Bat ı 'n ın rehberli ği alt ında kalmalar ı n ı sağ layacaktır"(51).Genelde bu temel zihniyete sahip olan, kendilerini ve kültür de ğerleriniüstün görüp övünen. Do ğu'yu ve Do ğu fikir hayat ın ı küçümseyip yeren Bat ı l ı yazarlar,özellikle XIV. yüzy ı l ın ilk yar ı s ından itibaren, daha önceki dönemlerdeyap ılan incelemelerin sonuçlar ın ı toplay ıp özetleyen terkibi mahiyette ve geni şokuyucu kitlesine yönelik kitaplar yazd ılar. ilim ve teknolojinin sa ğladığı büyükimkanlar ı müslüman devletleri ve milletleri ya da Afrika ve Hind islam ülkeleriniegemenlikleri alt ına alma, onlar ı -yeralt ı ve yerüstü kaynaklar ı da dahil olmaküzere- her yönden sömürme yolunda kullanan, Hristiyanl ığı yayma emelindekimisyonerlik çal ış malar ı n ı güçlendirip geli ştirme zihniyetine sahip birtak ı m Avrupalı sömürgeci milletler, emperyalist amaçlarla maddeten ve manen sömürdüklerimüslüman devletlerin halklar ın' tan ı mak gayesiyle islam Tarihi sahas ındabirçok ara ştı rma yapt ı lar. Bu çal ışmalar XIX. yüzy ı l ın ikinci yar ısından itibaren49 Z.V. Toğan, ayn ı eser, s. XVI.50 Z.V. To ğan, ad ıgeçen eser, s. XVI.51 Ayn ı eser, s. XVII.40


üyük bir at ı l ım gösterdi. Birinci dünya sava şı sonras ında çe şitli müslüman ülkelerdegörülen özgürlük (istiklal) hareketleri, politik ve fikri yenilik hareketleriyleak ılc ı l ık (rationalisme) ve yenilikcilik (modernisme) ak ımlan Bat ı 'n ın politik veekonomik emellerinin yan ıs ıra, birtak ım ilmi zorunluluklar bak ım ından da İ slamdünyas ına daha fazla ilgi duymas ın' sağlad ı (52).Böylece, genel tarih, hem Hristiyan Bat ı 'yı hem de Müslüman Do ğu'yu vesemitik dinler d ışında kalan Uzak Do ğu'yu kapsayan be şeri bir terkib görünümüald ı. XIX. yüzy ı l ın ikinci yar ı sından sonra yaz ı lan tarih kitaplar ında bu durumunözellikle dikkati çekti ği görülür. Bu yap ıdaki tarihi eserler genellikle, İ slam' ındoğusundan, temel inanç ve ahlak ilkelerinden, kelâm ve felsefeden, itikad ıve fikri İslam mezheplerinden, tasavvuf ve tarikatlardan,geleneksel İslam inançsisteminden uzakla şmış "heterodoks topluluklar"dan,son zamanlarda ortaya ç ı -kan "yenilikcilik ak ımlar ı "ndan ya da bugünkü müslüman ülkelerin politik ve etnikyap ı lar ından sözeden kitaplard ır. Müslüman toplumun tarihi tekarnülü üzerindedurmazlar (53). Oysa, Hristiyan aleminin yaz ı lacak-çizilecek birçok önemli sorunlarıvard ı . XVII. yüzy ıldan itibaren Bat ı 'da, özellikle de Fransa'da uydurmabelgeler ve bilgilerle sahte tarih yaz ıld ığı , yani tarihte hurafecilik ve tahrifcilikyap ı ldığı gerçe ği gündeme getirildi, tarih bilimine duyulan güvensizlik belirtildi.Ne var ki, yine de tarih bilimini politik ekonomik ç ı karlarına alet edenler, yalnızca geçici ülküleri savunma amac ıyla, bir yalanc ı şahit gibi kullananlar,etnik, sosyolojik ve emperyalist emellere araç yapanlar bulundu.Birçok bat ı l ı yazar, bir yandan İ slam Tarihi ile ilgili ara şt ırma ve eserlermeydana getirirlerken ilk İslam tarihi kaynaklar ın ı tercüme ederlerken, bir yandanda İslam dini ve ilkelerini -kendi metot ve anlay ış lar ına göre- tenkid ettiler. Kant,Spinoza, Strauss, Renan ve benzeri yazarlar bunlardand ı r. A. Müller, " İ slamiyet",G. de Tass, " İ slam ve Kur'an", C. de Perceval "Arabistan Tarihi", Sprenger"Muhammed'in Hayat ı ", Dozy "Tarihi İ slamiyet", Renan "Dinler Tarihi", Goldziher " İ slâmiyet'i Tetkik" adlar ı ndaki telif eserleri vücuda getirip İ slam •dini vemüslümanlar hakk ında çe şitli de ğerlendirmeler yaparlarken, Wan Cramer Wustfeld,Felsk Noldeke, Sachau vb. en eski İ slam tarihi kaynaklar ı n ı Bat ı Dillerineçevirdiler veya aynen ne şrettiler (54). Bu arada baz ı İ slam bilginleri bu eserlerekar şı çe ş itli reddiye ve ele ştiriler yazd ı lar.İ slamiyet ve İ slamtarihi hakk ında doğru ve tarafs ız bilgi vermeyen,sübjektif değerlendirmeler yapan Bat ı l ı yazarlar ve tarih ara şt ınc ı lar ı genellikle ikigruba ayr ılabilirler: Belli bir dine ba ğ l ı bulunanlar ve herhangi bir din kabuletmeyenler.52 F. Köp ıiilü, adıgeçen eser, s. 6.53 Z.V. Toğan, ayn ı eser, XVII; F. Köprülü, ad ıgeçen eser, s. 7.54 M. Şemseddin, Islam'da Tarih ve Müverrihler, s.5; Z.V. To ğan, age.,XVIII. P. Lammens'in "Croyances et Institutions" (Beyrut 1926); G. Demombynes41


Birincilerin ço ğunluğunu H ıristiyan yazarlar te ş kil ederler; İ slâm' ı son dinolarak görmemeleri ve olaylara H ıristiyan taassubu ve haçl ı zihniyetiyle bakmalar ı ,değerlendirmelerinin yanl ış ve İslam tarihini kötülemeye, tebdil ve tahrif etmeyeyönelik olmas ına sebep oldu.İ kinci grup yazarlar, temelde bir din kabul etmeyen veya dinleri s ıradansosyal olaylar olarak gören kimseler olup genellikle din? duygu ve dü şüncelerekar şı olduklar ı ndan İ slam dinini ve İ slam tarihini de kötüleme yoluna gittiler.Bat ı l ı yazarlar ın, hangi zümrelerden olursa olsunlar, iftira ve ithamlar ı, tahrifve tebdil eylemleri ya doğrudan Allah elçisinir ı yasay ışı ve ki şili ğ i ve peygamberliğiile ya da getirdi ğ i dinin men şei, baz ı ilkeleri ve Kur'ân vahyi ile ilgilidir. Bunlar,baz ı ilk devir tarih kitaplar ında, tefsir ve hadis kaynaklar ında veya tasuvvuf kitaplarında yer alan rivâyetleri ve isrâiliyât türünden haberleri itham ve iftiralar ınadayanak olarak kullan ırlar, özellikle âhad haberleri, şâz rivâyetleri, zay ıf veyamuteber say ı lmayan bilgileri esas alarak hüküm verirler.Bununla birlikte, onlar_ aras ında, yaz ı l ı ve sözlü tarih kaynaklar ı n ı en iyişekilde kullanarak, müslüman yazarlar ın bulamad ığı baz ı delilleri bulup kullanarak,İ slam bilginlerinden daha çok olaylar üzerinde durarak İslami gerçekleriortaya çs ıkaranlan da çoktur.Günümüzde tarih, insan topluluklar ı= devaml ı ilerlemesini, eskiden olduğ ugibi, yaln ızca hükümdarlar ın, devlet adamlar ı n ın, âlimlerin ve dü şünürlerin vb.kimselerin ki şiliklerinde değil, ortak izleri geçmi şin kal ınt ılar ı üzerinde hissedilmekteve görülmekte olan halk kitlesinde de ar ıyor; böylece yüzy ıllar boyuncadevam eden bir hatay ı düzeltiyor. Bu bak ımdan, ça ğı n kitâbeleriyle ellerine geçençe şitli eserleri muhafaza ede'rek, ya şad ıkları dönemin olaylar ın ı dürüstlük ve bilgileriylekaydederek kronolojik s ıra ile tarihe geçirenler hem insanl ığa hem de"tarih"e hizmet ederler. Onun içindir ki, tarih yaz ı mc ı l ığnda hem genel hem deözel malzemeden yararlanmal ı ; zaman ın de ğ i şik a şamalar ında insanl ığı n ya şay ışın ıyeniden düzenleyen ve düzgünle ştiren tarihi çok yönlü vesikalar yard ım ıylayazmal ı , verilen bilgiler sağlam kaynakl ı ve tutarl ı olmal ı d ır. Böylece, insanl ığı ngeçmi şteki olaylar ın ın bilimi olan "tarih"ten, ya şan ılan zaman ve gelecek içinbirtak ı m kurallar veya ilkeler ç ı kar ı labilir.Günümüz tarihçili ği, sadece milletler veya devletler aras ı ndaki sava şlar ın,yap ılan antla şmalar ın ve öteki ili şkilerin tarihlerini ezberlemeyi veya bunlar ı kronolojikolarak bilmeyi tarih saymamaktad ır. Zira ça ğda ş anlay ışa göre tarih ;"Les Institutions Müsulmanes", H. Laoust'un "Les Schismes dans L'Islam", J.P.Charnay'in "La Sosciologie de L'Islam" adlar ındaki eserleri bunlara örnek gösterilebilir.42


geçmi şin çok iyi öğrenilerek mevcut duruma nas ı l gelinildi ğinin ve bu yönde nekadar mesafe alm ıldığı n ın bilinçli olarak bilinmesidir. Zaten tarihin gayesi de, insanlığın mutlu, müreffeh, uygar ve erdemli olmas ın ı , en önde, en ba şta yürümesinisağlamakt ır, Bu yönüyle tarih, yüksek ülkülerin gerçekle şmesi için milletleriniçine at ı ld ığı bir yarışma sahnesi, yüce ve kararla şt ır ı lm ış bir eylemdir. Tarihhakk ındaki bilinçili bilgi ise insanlara, kavimlere ve milletlere benli ğini öğ retir vemevcut varl ı kları n ın kayna ğı n ı kavrat ır, tarihteki ve kâinattaki durumunu anlatı r. İşte "milli tarih" buradan ba ş lar ve geli şir; elde edilen tarih bilinci, milliirade ve egemenlik olgular ı n ı n kayna ğı n ı olu şturur.Son olarak, Türkiye'de yap ı lan İslam Tarihi çal ışmalar ın ı genel çerçevededeğerlendirmek istiyoruz. Kabul etmek gerekir ki, Türkiye'de İ slam tarihçili ği sonyüzy ı l içerisinde önemli geli ş me göstermi ştir, fakat henüz klasik tarih yaz ı c ı l ığıçemberi d ışına ç ı kmış da değildir. XX. yüzy ılda yap ı lan tarih çal ış malar ı ile,geli ştirilen çe şitli bilimlerin özellikle de tarih ilmi ile ilgili metotlar ın ayni dönemlerdeyaz ı lan İ slam tarihi çal ışmalar ına giremeyi şi bu durumda kal ı nmas ındaetkili olmu ştur.Öte yandan, ülkemizde, İ slam tarihi çal ış malar ı genellikle bir tak ı m sava şlarve zafer hikâyeleri, baz ı müslüman devletlerin siyasi ve askeri alanlardaki ba şarı lar ı ,devlet adamlar ı n ın ve askeri erkan ı n kahramanl ı klar ı ve menkabeleri ile isyan veayaklanmalar, suikastlar vs. ile doludur. Bununla birlikte XIX. yüzy ı ldan itibarenTürklerin yan ı sı ra, Arap, Pakistanl ı ve Hindistanl ı İslam bilginleri Siyer, İ slamTarihi, tefsir ve hadis ilimleriyle ilgili olarak, önemli eserler yay ı nlad ırlar. Onlar ınhazı rlad ı klar ı bu eserlerin bir k ısm ı Türkçe'ye de türceme edilmi ştir.Gerçi, önceki bilginler (Hicri IV. yüzy ı ldan öncekiler) çok kitap yazd ılar;rivâyete dikkat etmek ilkelerindendi, fakat rivâyeti ald ı klar ı kaynağı göstermeyeve doğrudan olanla dolayl ıy ı birbirinden ay ırmaya önem vermediler. Bunun enönemli sebebi onlar ın ihmalkarl ıklan değil, özellikle ya şad ı klar ı çağın bilgisinedayanarak kitaplar ı n ı yazmaland ır (55). Fakat sonraki ku şaklar ın kar ştla şacaklangüçlükleri hesaba katmad ı lar. Mevcut malzemeleri ihtiva eden, buna göre kapsam ıbelirlenen kitaplar yazd ı lar.Oysa, bugünün tarihçili ğinin yeni temellere dayand ığı , konu ve metot yönündenklasik tarihçilikten ayr ı ld ığı bilinmektedir. Ayr ıca, toplumlar ın ilerleyipolgunla ş ması , baz ı tarihi olay ın tekrarlanmas ı , baz ı hükümdarlar ı n ve kumandanların hayat hikayelerinin veya menkabelerinin bilinmesiyle de ğil, devaml ı itici,uyar ı cı ve yönlendirici olaylar ın anla şı lması ile olur. Bu sebepledir ki tarihçi, yal-55 Fuad Sezgin, Muhadarat fi tarihil-Ulumil-Arabiyye vel- İslamlyye, Arabve islam filmleri Tarihi Enstitüsü yay ın ı, Metinler ve Ara ştırmalar dizisi, no:Frankfurt 1984-1404, s. 151.43


n ızca klasik tarihi belgeleri ve resmi vestkalan de ğil, her türlü vesikay ı hat ırâtdefterleri, muharrerât, siciller, salnameler ve sanat eserlerine var ıncaya kadar herçe şit yaz ı l ı ve sözlü belgeleri kullanmal ı , çağda ş veriler ve metotlar ışığı nda değerlendirmelidir.Ayr ıca, tarihçi, tarihinden sözetti ği toplumun fiziki ve ruhi yap ı sı n ı ,tarihi ve co ğrafi durumunu, politik gücünü ve etki alan ını , sosyal ve ekonomiksistemini, tar ım, ticaret, bilim ve kültür durumlar ın ı aç ı kca ele almal ı d ır. Toplumunsosyal yap ı s ı ve buna yön veren etkenler İ slam Tarihcisiriin üzerinde duraca ğıbir ba şka konudur (*).Ne var ki, tarihi malzemelerden yaln ızca isteklerine uygun gelenleri kullananbirtk ım tarihçiler, müslüman toplumun varl ığı n ı olu şturan temel de ğerleri, sosyalve ekonomik yap ı s ın ı şekillendiren kurumlar ı gözard ı etmi şlerdir. Bir toplumutoplum yapan unsurlar ın neler oldu ğunu bir bak ıma unutmu şlard ır. Onun içindirki, mesela, İ slam' ı n Medine devrinden sözederken sadece yap ı lan sava şlar ı, ashâb ıngösterdikleri kahramanl ı klar ı ve elde edilen zaferleri zikretmi şler, fakat Medineİslam devletinden, Hicret'ten sonraki sosyo-kültürel faaliyetlerden, e ğitim veöğretim vb. olaylardan sözetmemi şlerdir.Ça ğda ş tarihçilik anlay ışı na uygun olarak yaz ılacak, özel konular ı ara şt ırmayayönelik olacak, ak ı lc ı inceleme, objektif bak ış, kar şı la şt ırma, irdeleme vedeğerlendirme temellerine dayanacak tarih ara şt ırmalar ı İ slam tarihine yeni boyutlarkazand ıracak ve gelenekçi çizgiden ç ı k ışı sa ğ layacakt ır.44


I. BÖLÜMISLÂM ÖNCESINDE ARAB İ STAN VE ARABLARIN DURUMUİ slam tarihini gerçek yönleriyle tan ıyabilmek için, Islam' ın ortaya ç ıkt ığıco ğrafi bölgeyi, politik, sosyal ve ekonomik durumlar ıyla birlikte tarihi çevreyi veİslam öncesinde Arabyar ı madas ında ya şayan insan topluluklar ı n ı tüm ya şant ıyönleriyle incelemek öncelikle yap ı lması gereken bir i ştir; çünkü 'tarih ilmi'ninkonusunu olu şturan olaylar, nas ı ll ık-nicelik yönlerinden daha önceki olaylarladoğrudan bağ lant ı l ıd ır. İslam tarihinin temel kayna ğı olan Kur'ân- ı Kerim'in olaylarabak ışı da bu esasa dayan ır; Kur'an, mesela, Islam' ın Do ğ u ş . Tarihi'ndensözederken Arabistan' ı n İslam öncesindeki durumundan ve burada ya şayan kabilelerinve kavimlerin inanç, ahlak, ekonomik ve sosyal yap ılar ından ba şlar. Onuniçindir ki, İ slam tarihi çal ışmalar ı nda, Arabistan' ı n İslâm'dan önceki durumunun,Arablar ın 'ya şay ış düzeni'nin ele al ı nmas ı gerçekten önemlidir; üstelik müslümantarihçilerin 'tarih yaz ı m gelene ği'de böyledir; Bat ı l ı ve Do ğulu İslam tarihi ara ş -t ır ıcılar ı yüzy ıllard ır bu gelene ği sürdürürler.I- Coğrafi ve Ekonomik Durumu"Arabistan" ad ınm men şei konusu bilginlerce tart ışı ld ı . Baz ı dilcilere görebu ad ın koyucular ı doğrudan Arablard ır, yani bu bölgeye "Arabyar ı madas ı " ad ı n ıverenler Arablard ır. Dil bilginlerine göre, "Arab" ve " 'rab" kelimeleri fesahat vebelagat anlam ına gelir; öteki toplumlara oranla dili daha iyi bildiklerini ve kullandı klar ı n ı sanan Arablar, kendilerine "Arab", ba şkalar ına da "Acem" demi şlerdir.Arablar ın ana yurdu ve Islam' ı n be ş iği olan Arabyar ı madas ı veya Arabistan,Asya k ıtas ın ı n Güney-bat ısında bulunur. Doğ u'dan Umman denizi ve Basra körfezi,Bat ı 'dan K ı zıldeniz, Kuzey'den Suriye ve Irak, Güney'den ise Aden körfezi veHind Okyanusuyla çevrili bir yar ı madad ır. Baz ı coğrafyac ı lara göre, geni ş anlamda,Suriye ve Irak da Arabyar ı madas ından say ı l ır. Doğu Arablar ı bu bölgelerdeya şarlar. Arablar ın ana yurdu, Sami toplum'un be ş i ğ i ise, bugünkü Suudi Arabistanve Yemen s ı n ı rlar ı içerisinde kalan bölgedir.el Esmâî (öl. 217/832), İstahri' (öl. Hicri IV/M. X. as ır), Hemdânl' (öl. 334/945) ve Ya'kut el-Hamavi gibi eski co ğrafyac ılar Arabyar ımadasm ı Yemen, Necd,45


Hicaz ve Tihame (Tehame) şeklinde dört bölgeye ay ırarak incelerler; Necran ileUman arası n ı , Beynune'ye kadar, Yemen bölgesinden sayarlar.Öte yandan, çöl Arabistan, da ğ l ı k Arabistan ve bahtiyar (verimli) Arabistandiye tabiat örtüsü bak ı m ı ndan üç bölgeye ayr ılan Arabyar ı madas ın ın Hicaz bölgesidağ l ı k-ta ş l ı k Arabistan' ı , Güney Arabistan veya Yemen ise bahtiyar (münbit)Arabistan', olu şturur. Yüksekli ği bazan 2750 metreye kadar varan Hicaz ve Yemendağlar ı , üç s ıra halinde Aden körfezi yak ı nlar ı na kadar ula şır. Bu da ğ l ı k bölgeile K ı zı ldeniz arası ndaki k ısma Tihame denilir.Genelde Kuzey ve Güney Arabistan diye iki ana bölgeye ay ı r ı lan Arabyar ı m-adas ın ın doğu k ı sm ında Umman, güneyinde Hadramevt, güney-bat ı s ında Hicaz,Nüfut çölü ile Hicaz aras ındaki k ı s ımda ise Necd bulunur. Umman'dan Basrakörfezine kadar olan bölgeye de Bahreyn (bilâdu hicr) denilir.Arabyanmadas ı , dünya haritas ında en geni ş yar ımada olarak görünen, Asya'nın Güney-bat ısına düşen bölgede 1.70000 kilometre karelik yer kaplayan birkara parças ı d ır. Günümüzde, Nil vadisi ile K ız ıldeniz'in derin çöküntüsüyle Afrika'danayr ı lm ış durumda bulunan Arabyar ımadas ı , jeologlar ın bildirdiklerine göre,bir zamanlar Sahra'n ın bir parças ıyd ı .Sami ırk ın ana yurdu say ı lan Arabyar ımadas ın ın yüzey durumu, yerle şikya şantwa elveri şli deniz boyunca dar bir şerit halinde uzanan bölümü d ışında,genellikle çöldür. Bu yüzden tar ıma ve yerle şik ya şantwa uygun de ğildir. Ancakbelli say ıdaki nüfusun ihtiyaçlar ına cevap verecek durumda olan Arabyar ımadasında,halk ın varl ığı n ı sürdürmesini sağlayan ve giderek artan nüfusun ekonomik vesosyal ihtiyaçlar ına cevap veren, bölge kalk ınmasın ın en önemli faktörünü te şkileden "Petrol"un bulunmas ı bireysel ve toplumsal ya şama canl ı l ı k getirdi. Öyle ki,bugün Arabistan denilince ilk akla gelen şey Petrol'dür. Dünya petrol üretim vetüketiminde önemli bir yeri olan Arabistan ekonomik, teknolojik ve sosyal kalk ı n-mas ın ı özellikle bu yolla gerçekle ştirmektedir.Bununla birlikte Arabistan, genellikle s ıcak ve kurak geçen çöl iklimininetkisi alt ındad ır. K ış ve ilkbaharda birazc ı k olsun rutubet olursa da, yaz ı n şiddetli"samyeli" bunu al ır götürür. Ancak, "bahtiyar Arabistan" denilen Yemen'de bolyağ mur yağar ve arazi münbittir.Mevcut iklim ve bitki örtüsü sebebiyle Arabistan çöl bir ülkedir; halk ınönemli bir bölümü çölde ya şar ki, bunlara "bedevi" denir. "Hadari" denilen di ğerhalk ise şehirlerde ya şar. Bedeviler tar ım ve hayvanc ı l ıkla uğra şırken, şehirlilerözellikle ticaretle me şgul olurlar. Özellikle deve, at, koyun ve keçi gibi hayvanyeti ştiricili ğine ve ziraate dayanan bedevi hayat ı n Arabistan Arablar ın ın biyolojik,psikolojik ve sosyolojik yap ı lar ında oldu ğu kadar, dil, din ve ahlaki durumlar ındada önemli etkisi vard ı r.46


Asl ında, Arabyar ı madas ında, Yemen bölgesi d ışında, tar ım fazla geli şmemiştir. Sadece Güney Arabistan' ın baz ı yerlerinde ve özellikle de vadilerde tar ı mürünleri halk ın en önemli geçim kayna ğı d ır ve ihtiyac ı kar şılayabilir durumdad ı r.Kahve, hurma, şeker kam ışı , muz, karpuz, üzüm ve benzeri sebze ve meyveler ençok yeti şen tar ım ürünleridir. Tâif gibi baz ı dağ l ı k bölgelerde ve yaylalarda tah ı lyeti ştirilirse de, vahalar ın en önemli ürünü hurmad ır. Islam' ı n doğduğ u bölge olanHicaz isggenellikle kurakt ır ;zaman zaman sellere ve su bask ı nlar ı na yol açan ya ğış larolursa da geçicidir ve fazla bir ya ğış etkisi olmaz. Bu bak ı mdan, Medine (Yesrib)ve Hayber m ıntı kas ı önemli tar ım ürünleri merkezleri olmakla birlikte, atmosferinkuruluğu ve topra ğın tuzlulu ğ u bol ürün elde edilmesine engel te şkil eder. Mekkeve Medine m ınt ı kas ı geçmi şte birçok su bask ınlar ına sahne olan yerlerdir. Ünlütarihçi Belazur7, "Futhu'l-Buldân" adl ı me şhur eserinde bu su bask ınlar ı (suy ı71)konusuna özel bir bölüm ay ı r ı r. Bol ve gür ya ğ murlar ı n yağ ması sonucunda olu şansellerin sürükledi ği topraklar çöllerde dayan ı kl ı ve çe şitli bir bitki toplulu ğ u ortayaç ı kar ırsa da, Hicaz bölgesinin en verimli ve ya şamaya elveri şli yerleri Rumah,Hanif ve Fedek vadileriyle kuzeydeki vahalard ır. Hicaz bölgesinin bu verimliarazileri, Hz. Peygamber (sas) zaman ında, genellikle Yahudiler taraf ından ekiliyordu.Hicaz' ın dağ l ı k k ısı mlar ı n ın yağ mur alan yerlerinde baz ı sebze ve meyVeyeti ştirilirse de ihtiyaca cevap verecek durumda de ğ ildir.Arabistan'da, topra ğın düzenli bir biçimde i şlenmesini sağlayacak biçimdeyağmur yağan yerler Yemen ve Ast ı- bölgeleridir. Gerek sahillerde gerekse bölgenüfusunun ço ğ unluğunun ya şad ığı vahalarda herzaman canl ı l ığı n ı koruyan birbitki örtüsü bulunur. Hadramevt ve Umâh m ınt ı kalar ı da belirli ölçüde ya ğış alanve ziraate uygun olan bölgelerdir.Arabistan'da, tar ı m ı n geli şmemesine ve bitki örtüsünün zay ıfli ğına kar şı l ı k,hayvanc ı l ık ve ticaret oldukça geli şmi ştir. Deve, at, e şek, kat ır, koyun ve keçien çok beslenen hayvanlard ır. Bedevi Arablar için, şüphesiz, en faydal ı ve kullanışl ı bir hayvan olan deve Arabistan ticaret hayat ında önemli bir yer tutar.Gerçekte deve, bedevi arab ın her şeyidir; onsuz çöl, ya şan ılacak bir yer dü şünülemez.Deve, bedevi arab ın hem biniti hem de geçim kayna ğı ve dola şı m arac ıdı r.Bar ışta ve sava şta bedevînin en yak ın arkada şı ve dostu olan deve, onun varl ığı n ıdevam ettiren kan damarlar ından biri durumundad ır. Sütünü içer, etini yer, derisinigiyer, yününden çad ır yapar, gübresini yakacak olarak kullan ır. Bugün petrolArabistan halk ı için ne derece önemli ise, geçmi şte de deve o kadar önemli idi.K ısacas ı deve, bedel araban hayat gemisidir ve bedevi' arab, Hz. Ömer (ra)'inifadesiyle "devenin huzur ve sükun buldu ğu yerde saadete erer". Belirtilen yararları ve özellikleri yüzündendir ki, Arabistan deve yeti ştiricili ğinde dünyada ilksı ray ı al ı r.Deveden sonra Arabistan hayvanc ı l ığında önemli yeri olan hayvan att ı r.Arab atlar ı , özellikle de Necd atlar ı dünyaca ünlüdür. Gerek tar ı m ve ticaret haya-47


tında gerekse sava ş alan ında kendisinden yararlan ılan Arab atlar ı çok süratli vek ıymetlidir. Etinden, sütünden, derisinden ve gübresinden yararlan ılan koyun vekeçi de, e şek ve kat ı r ın yan ı s ıra, Arabistan hayvanc ı l ık hayat ında önemlidir.Yerle şik ya şant ının temel u ğra şılarindan biri ve en önemlisi ticarettir. OnAsya ülkeleri, Afrika ve Asya aras ında bir ticaret köprüsü durumunda olan Arabistan'ın ticaret yönünden büyük önemi vard ır. Güney'den Kuzey'e giden kervanlar,eskiden, mutlaka Arabistan'a u ğrard ı . Ayr ıca, insanl ık tarihinin ba şlan ğıcındanbu yana kutsal bir mekan kabul edilen ve insanlar ın devaml ı olarak ziyaret veyatavaf için u ğrak yeri olan Ka'be, Arabistan'da ticaretin geli şmesinde ve ekonomikkalk ınmada önemli rol oynad ı . Y ı l ın her mevsiminde aral ı ksız devam eden turistak ın ı ve Ka'be ziyareti, kervanc ı l ı k ticareti, Mekke ba şta olmak üzere Hicaz' ın enönemli i ş ve kazanç yolu oldu. Haram aylar (e şhuru'l-hurtim) da kurulan panay ı r-lar da Arabistan'da ticaretin geli şmesini, ekonominin iyile ş mesini, sosyal ya şant ıdüzeyinin yükselmesini sa ğ layan önemli bir etkendi.Bütün bunlar ın yan ısıra, denizlerinde bol miktarda bal ık ve çe şitli denizürünleri, Yemen ve Hicaz m ıntı kalar ında ise alt ı n, gümü ş ve bak ır gibi madenlerbulunan Arabistan'da, günümüzde, en önemli ürün ve gelir kayna ğı petroldür. Haliçülkelerinin hayat damar ı durumundaki petrol, bölgenin ekonomik, teknolojik vesosyal kalk ınmas ı n ı n temel dire ğidir. Öyle ki, bugün Haliç ülkeleri denilinceakla ilk gelen petrol, Arablar denilince de 'petrol tüccar ı 'd ır. Dünya petrol üretimininönemli bir bölümü Arabyar ı madas ı nda üretilmektedir (1).II - Tarihi' ve Sosyal DurumuArabyar ı madas ı , Sami ı rk ın muhtemel be ş i ğ i olarak bilinir. Sonradan Mezopotamya'yagöçeden ve burada, Babilliler, Asurlular, Fenikeliler ve İ brâniler diyean ılan toplumlar ın da ana yurdu Arabyar ı madas ı oldu. Ayr ı ca, Yahudilik ve Hiristiyanlığın ilk unsurlar ıyla her iki dinin özellikleri ve men şei ile ilgili esaslar ı daöncelikle bu bölgede aramak gerekir. Nitekim, son ilahi ça ğ rı olan Islam' ın temelözellikleri ve insan ın bireysel ve toplumsal varl ığı ile ilgili ilkelerinin önemli kaynaklarından birisini Arabyar ı madası n ın genel yap ı s ı olu şturur.İşte bu temel özelliklere sahip olan Arab yar ı madas ı, Orta Çağda, o zaman ı nmedeni dünyas ı n ın çoğunluğunu olu şturan halk kitlelerinin ve halen de ğ i şik1 Arabistan' ın co ğrafi ve ekonomik durumu hakk ında geni ş bilgi içinbak ın ız: Yakutu'l-Hamevi, "Mu'cemu'l-Buldân", II—IV; BelazurT, "Fut ılhu'l-Buldan; Ne şet Ça ğatay, "Islam öncesi Arap Tarihi"; Mustafa Fayda, "IslâmiyetinGüney Arabistan'a Yay ılışı ; Ra şid Pa şa, "Tarihu'l-Yemen ve San'a"; Lammens,"La Mecque â la Veille de l'Hegire"; Zine, "Le Yemen et Ses Moyens d'Information";Hamidullah, ıslam Peygamberi", I; Watt, "Hz. Muhammed Mekke'de"(çev. M.R. Ayas. A. Yüksel, <strong>Ankara</strong> 1986).48


irçok iklimden, dilden ve ırktan bir milyar' a şk ın taraftar ı bulunan bir dinin, yaniİslâm' ın doğ u şuna sahne oldu. Bugün 1500 y ı ll ık geçmi ş i olan İ slânı Yasas ı veyason İ lâhi Din i şte burada ortaya ç ıkt ı ve eski dünya insanlar ı n ın çok parlakuygarl ıklar kurduklar ı bir alana h ızla yay ıld ı .Arabyar ı madası , M.S. 7. yüzy ılda, islam Çağr ısının ba şlad ığı s ı ralarda,çe şitli kabilelerin ve politik güçlerin sosyal yap ıs ına ve gücüne dayanan bir görünümarzeder. Çe şitli ailelerden olu şan a şiretlerin meydana getirdi ği kabileler, yagöçebe (bedevi) ya da yerle şik (hadâ ıl) hayat ı sürerler. Bedevilik gelenek ve görenekleri,ahlak ve inanç esaslari göçebe arab ın bireysel ve sosyal ya şant ı s ın ı düzenleyipyönlendirirken, yerle şik arablar ın da, kabilecilik anlay ışı na göre icraattabulunmak üzere kurduklar ı birtak ı m 'site devleti' veya 'eyaletçilik' düzeninebenzer yönetim kurumlar ı vard ı .Arabistan tarihi, önem s ı rasına göre, Güney Arabistan, Kuzey ve OrtaArabistan, Doğu Arabistan olmak üzere üç bölgeye ayr ılarak değerlendirilir.Eski Arab tarihçileri ve haberlerine göre, Güney Arabistan ve özellikle deYemen dolaylar ı Arab toplumunun en eski yurdu, ana yurdudur. Son zamanlardayap ı lan ve İ slâm tarihçili ğinin yeni ve güvenilir malzemelerinden birini olu şturanjeolojik ve arkeolojik ara şt ırmalar da bu fikri do ğrulamaktad ır.Güney Arabistan' ın bat ı s ı yakla şık olarak bugünkü Yemen topraklar ın ı içineal ır. Bol yağmur alan bu bölge, Arab medeniyetinin geli şmesinde önemli roloynad ı . Bu bölgede ya şayan Main, Saba, Katahan ve Hadramevt gibi topluluklarhem tar ım ve hayvanc ı l ıkla ilgilendiler hem de ticaretle u ğ ra şt ılar; dolay ıs ıylaArabistan'da Mainliler, Sabal ılar ve Himyeriler devletlerini kurdular. Yemenm ıntikas ı Arab tarihi bak ı m ından önemli oldu ğu gibi, İ slam tarihi yönünden debüyük önem ta şır. Ne var ki, İslâm' ın Hicaz bölgesinde do ğu şundan sonra politikekonomik ve kültürel yönden önemi daha çok artan Güney Arabistan bölgesi birbütün olarak yeterince incelenmedi.Tarihi kaynaklar ın bildirdiklerine göre, Güney. Arabistan bölgesindeki,özellikle de Yemen'deki barajlar ın pek çoğunun y ı k ı lması yüzünden, Miladi III.yüzy ıl ba şlar ında, bir çok Arab kabilesi Kuzeye do ğru göç etti; bunlardan bir k ısmı Gassanller, Hireltler ve Kindelller devletlerini kurduklar ı gibi, Huzaa boyuMekke'de, Evs ve Hazrec boylar ı da Yesrib (Medine)'de yerle ştiler, İ slâm' ı nyay ı l ı p geli şmesindeki olaylara kat ı ld ılar.Arablar ın anayurdu ve eski medeniyetlerinin be şi ği olan Güney Arabistanbölgesi, İ slâm' ın Hicaz bölgesinde do ğup yay ılmaya ba şlad ığı Milâcli VI I. yüzy ı l ı nba şı nda siyâsr bak ımdan büyük bir karışıkl ık içindeydi; sosyal ve ekonomik durumda ayn ı düzeyde seyrediyordu. Çin-Hind ve Roma-Bizans deniz ve kara ticaret yo-49


lu üzerinde bulunan Güney Arabistan çe şitli dinlerin ve kültürlerin etkisi alt ındabulunuyordu.İslam dininin ortaya ç ıktığı Milâdt VI I. yüzy ı l ı n ba şında bölgenin en önemlisiyasi olay ı , Himyerilerin son hükümdar ı Zû Nuvas' ın H ıristiyanlara bask ı yapmas ısonucu ortaya ç ıkan ve Habe ş , daha sonra da Sasani istilas ı ile neticelenen durumdur.Yahudiliği kabul eden Himyerl hükümdar ı Zû Nuvas, Necran bölgesindekiH ıristiyanlar ı Yahudili ği kabul etmeye zorlad ı . Öyle ki, onlara ya Yahudili ğ i kabuletmek ya da "uhd0d" ad ı verilen içi ate ş dolu çukurlara at ılmaktan birini seçme-!erini şart ko ştu. Hiristiyanlar ın çoğ unluğ u Yahudili ğe geçmeyi reddetti ğ i için buate ş çukurlar ına at ı larak öldürüldüler.Z0 Nuvas' ın yapt ığı bu zulmün Bizans imparatoruna bildirilmesi, onun daHabe ş hükümdar ın ı bu i şi çözümlemekle görevlendirmesi üzerine Habe şliler Milâdt525 y ı l ında, Eryat kumandasmdaki bir ordu ile, yerli halk ın da yard ı m etmesiyleZû Nuvas' ı yenilgiye uğratt ı lar.Daha sonra Sasaniler, Seyf b. Zi Yezen'in iste ği üzerine, Vahriz yoluylaYemenlilere yard ı m ettiler. Habe şlileri buradan koydular. Ancak, bölgedeki Bizans,Habe ş ve Sasani nüfuzu,ticarT, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda oldukçaetkili oldu. Çin-Hind, Bizans-Roma deniz ve kara ticaret yollar ıyla çok uzak yerlerarasında canl ı bir ticaret hayat ı n ın meydana gelmesi Arab yar ımadası n ın hertarafında Suhar, Deba, Şıhr„ Saba ve Ukaz gibi panay ı rlar ın kurulmasına sebepoldu.Kuzey Arabistanl ı lara gelince; bunlar ço ğunlukla Hicaz ve Necd bölgelerindeçad ırlarda göçebe hayat ı ya şayan insanlard ı . Yerle şik hayata pek al ışk ın değ illerdi.Tar ı m ve hayvanc ı l ık en önemli u ğ ra şı lanyd ı .Arab topluluklar ımn, İslam öncesinde, "oymak ilkesine" veya "kabilecilikanlay ışı "na dayanan bir siyâst ve idari telakkileri vard ı . Yönetim anlay ışlar ın ı ntemelini özellikle kabilecilik saplant ı s ı olu şturuyordu. Belirli bir yerle şim yerleri vedüzenli bir yerle şik ya şant ı lar ı olmayan kabileler genellikle birbirlerinin ya şad ı klarıyerleri istila ederek geni şleme imkan ı buluyorlar ve varl ıklar ını sürdürüyorlard ı .Böyle bir anlay ış ve ya şant ıda olmalar ın ın temelinde sosyal ve politik birliktenyoksun olmaları, dolay ısıyle kal ı c ı toplumlar ve güçlü devletler kuramamalar ıyatmaktad ır. Politik ve sosyal birlikten yoksun olmalar ı dini birlikten uzak olmaları sonucunu doğurdu. Onlar ı birbirlerine bağlayan veya yak ınla şt ıran en önemliunsurlar, a şiret, kabile ve kavim anlay ışlartn ın yan ı s ıra, 'arab ı rk ı üstünlüğü'telakkisi ve 'Arab olmayanlardan üstün olma' zihniyetidir.Onlara göre, Arab toplumuöteki toplumlardan üstündür.Arablar, câhiliye döneminde, yönetimde verâset yolunu kabul etmezlerdi;her kabile ya ş l ı ki şilerden olu şan bir meclis taraf ından yönetilirdi. Ba şkanl ı r ın ıda bu ki şiler arasından seçerlerdi. Bununla birlikte, Mekke'de yerle şik bir ya şant ı50


her kabile ya ş l ı ki şilerden olu şan bir 'meclis' taraf ından yönetilirdi. Kabile ba ş -kanlar ı n ı da bu ki şiler aras ı ndan seçerlerdi. Mekke'de yerle şik bir ya şant ı sürenKurey ş'e mensub kabileler "Mekke Site Devleti"ni kurmu şlard ı. islam' ın ortayaç ıkt ığı günlerde bu devleti on ki şilik bir meclis yönetiyordu.Asl ında, ülkenin doğal yap ı sı n ın iki ayr ı bünyeye sahip olmas ı sebebiyle,Arab yar ı madas ı halk ı iki ana grupta toplanabilir: a) Göçebe hayat ı süren bedeviler,b) Yerle şik ya şant ıda olanlar (hadari). Bununla birlikte, göçebe ya şant ı s ı n ıyerle şik yaşant ı tarz ından ay ıran kesin bir çizgi yoktur: yar ı göçebe halinde ya şayanlaroldu ğu gibi şehir hayat ına benzer durumda ya şayanlar da vard ı . Yerle şikhayat ya şayan baz ı Arablarda bedevi ya şay ışına ait unsurlar görüldüğü gibi, baz ıbedeviler de şehirli halka has bir ya şant ı içerisindeydi. Ancak, yerle şik halk ın kan ıdevaml ı olarak göçebe nesli ile tazelenmekteydi.Öte yandan, bedevi arablar, çöl şartlar ı na insan ya şay ışı n ı n en iyi uyumunutemsil etmekte olup bo şyere dola şan sıradan bir göçebe toplulu ğu değildir. Birbak ıma çölün ya şan ır hale gelmesini sa ğlayan bedevidir. O, deve ve hurma a ğac ı ,bu üç şey çölün hayat ta şıyan her şeyi üzerinde son karar organ ı olan üç unsurdur.Ba şka bir ifade ile, bedevi, deve, hurma a ğac ı ve kum, çölün varl ı k dram ında dörtbüyük aktörü te şkil eder. İyi ata binmek, k ı l ı ç ku şanmak, şiir söylemek bedeviiı intemel özellikleridir.Şehirli halka gelince; bunlar hadari-medeni denilen topluluk olup yerle şikya şant ı sürerler ve Mekke, Yesrib, Tâif gibi yerle şim merkezlerinde ya şarlar;ba ş l ıca uğra şılar ı ticarettir.Arabyar ı madas ı n ın önemli yerle şim merkezlerinin ba şında gelen Mekke,çok eskilerden gelen bir kutsal mekan özelli ğ ine sahiptir. Ba şlang ı çtan bu yanatüm insanlarca kutsall ığı kabul edilen Ka'be'nin varl ığı, Mekke şehrinin Arabistan'ın en önemli ticaret ve turizm yeri haline gelmesini sa ğ lad ı . Uzun süre Cürhümkabilesi yönetimi alt ında kalan Mekke, daha sonra Huzâa kabilesinin eline geçti;ancak, kutsal nitelikteki baz ı görevler eski idarecilerinin elinde kald ı . Huzâa vedestekcileri yönetimi, gücünü k ısmen Kinâne ve Kudaa'n ın baz ı üyeleriyle yap ılanantla şmalardan, k ısmen de o zaman kadar da ğın ık halde ya şayan ve etkisiz olanKurey ş 'in birtak ı m boylar ın ın biraraya gelmesinden alan Kusay'a b ırakmak zorundakald ılar.Mekke'nin yönetim düzeni, çe şitli kabilelerin ba şlar ı ve önde gelenlerindenolu şan 'Mele', yani 'Senato' idi. Fakat bu meclisin yürütme yetkisi yoktu, dan ışmakurulu durumundayd ı . Ayr ıca, her kabile kendi içinde ba ğı msız olduğ undan,etkili kararlar ancak oybirli ği ile al ı nan kararlard ı . Bu bak ımdan çe şitli kabileleriortak yararlar ve ilkeler etraf ında birle ştiren yetenekli ki şilerin Mekke şehrininidaresindeki paylar ı büyüktür. Öyleyse, Mekke'nin idaresiyle ilgili i şlerde ki şininetkisi, kendi kabilesi ile ki ş isel nitelikleri gibi iki temele dayan ıyordu.51


Mekke ziraate elveri şli olmad ığndan geçim kayna ğı n ı ticaret ve turizmgelirleri olu şturmaktayd ı . Bu sebeple Ka'be'yi ziyarete gelen ki şilerle ilgili i şlereönem vermek ve ziyaretleri kolayla ştırmak, yiyecek, içecek ve yatacak yerleri hazırlamak öncelikle yap ı lmas ı gereken i şlerdendi; bu tür i şler kamu hizmetlerindensay ı l ıyordu. Ayr ıca, yolcular ın ve tâcirlerin iç ve d ış güvenli ğini sağlamak içingerekli tedbirler al ın ıyordu. Haram olan aylarda kabile kavgalar ın ın ve sava şların durdurulması , kan dökmenin yasaklanmas ı vb. konularda al ınan tedbirlerKa'be ziyaretçilerinin say ı lar ını art ı rmak, bölge ticaret ve turizmini geli ştirmekgayesine yönelikti. Bu gayeye yönelik olarak ihdas edilen onbe ş kadar kamugörevi Mekke'nin çe şitli kabileleri ve bunlara ba ğ l ı kollar aras ında da ğıtı lmışdurumdayd ı . Mekke site devletinin siyasi, idari, askeri, ticari, iktisâcli, içtimai vedini' i şlerini düzenleyen bu görenlerin önemlileri şunlard ı :Hicabe -siderıe: Ka'be'nin muhaf ızl ığı görevidir. Ka'be'nin anahtarlar ı bugörevi yapan ki şide bulunur. Ka'be'yi açar, kapar ve ziyaret ettirir. Bu görev.dinî görevlerin en kutsal. say ı l ır. Hicâbe-sidane görevi, Kusay'dan sonra o ğ luAbduddar'a geçti ve onun o ğ ullar ı taraf ından yürütüldü.Sikâye: Ka'be ziyaretçilerine ve misafirlere su ve benzeri me şrubat teminetme görevidir. Zemzem kuyusunun Cürhümlüler taraf ından kapat ılmas ı ve Mekke'desuyun az olmas ı sebebiyle, hac ılar ve misafirler için su önemli bir konu idi.Kusay taraf ı ndan ihdas edildi ği söylenen bu görev, ölümünden sonra Abdumenafve çocuklar ına geçti. Hac ılar ve misafirler yap ılan bu hizmet kar şığında Mekkesite yönetimine belli bir miktarda para öderdi.Ka'be ziyaretçilerinin ve özellikle de fakir hac ıların yiyecek, giyecekve yatacak konular ındaki ihtiyaçlar ı n ı kar şılama görevidir. Bu görev, Kusay' ınölümünden sonra Abdumenaf evlad ına geçti.Nedue: Toplantı evinde (daru'n-nedve)-mecliste- müzakere ve bu müzakereyiyönetme, Mekke'nin çe şitli i şleriyle ilgili toplant ı lar ı düzenleme görevi; bu görev,Kusay'dan sonra o ğlu Abduddar ve onun evlad ı na geçti.Liud: Kurey ş 'in "ikâb" denilen sanca ğı n ı ta şıma, bir tehlike an ında veyasava şta sanca ğı bir yere dikip Mekke halk ı n ı orada toplama görevidir. Bu görev,Kusay'dan sonra Abduddar ve evlad ına geçti.Kıyade: Kumandanl ı k görevi; ticaret ve sava ş amac ıyla yapı lan yolculuklardaticaret kervan ına veya orduya kumandanl ı k etmektir.Meşveret: Mekke'nin önemli i şlerinde dan ış manl ık görevi; Kusay'dan sonraoğlu Abduluzza ve evlad ına geçti.52


Sefaret: Mekke site devleti ad ına bar ış, sava ş ve öteki konularla ilgili antlaşmalar ı imzalama, d ış i ş lerinde Kurey ş'i temsil etme görevidir. bu görev, islâm' ı ndoğuşu s ıras ında, Ömer b. el-Hattab taraf ı ndan yürütülüyordu.Hüktunet: Kabileler ve çe şitli topluluklar aras ındaki anla şmazl ıklar' çözümlemeve sosyal adaleti sa ğlama görevidir. Islam' ı n ortaya ç ıktığı s ı rada bu görev deÖmer b. el-Hattab'dayd ı .Nezaret: Taşı n ılacak e şyay ı kontrol etmek ve ta şı n ılmasına izin vermekgörevidir. Islam' ın ortaya ç ı kışı nda bu görev ELA Bekr'deydi.Kubbe: Sava ş sı ras ında silahlar ı ve öteki techTzat ı koruma görevi; İ slâm' ı ndoğ u şu sı rasında bu görev Halid b. Velid'deydi.har: "ezlâm" ad ı verilen oklarla fal bakma görevi, bu oklar Hubel adl ıputun yan ında muhafaza edilirdi. Islam geldi ğ i s ı rada bu görev Saffan b. Omeyye'-deydi.Hazine -u emeli: Sava ş için toplanan silah, techizat ve öteki şeyleri toplamave koruma görevi; Islam' ın ortaya ç ıkışında bu görev Haris b. Kays'dayd ı .Emua -u muhcire: Ka'be'de bulunan çe şitli putlar için toplanan para ve k ıymetlie şyay ı koruma görevidir ki, İslam öncesinde Benu Sehm'deydi.Ammiire: Ka'be ve çevresinde kötü sözler söylemeyi, yüksek sesle konu şmayı yasaklama, asayi ş ve sükimeti sağlama görevidir.Kurey ş kabilesinin Mekke'de yönetimi elegeçirmesinden sonra tesbit edilenbu görevler, şehrin bir tak ım kurallar dairesinde yönetildi ğini, fakat yönetiminbelli say ıdaki ailelerde topland ığı n ı göstermektedir. Genelde Kurey ş kabilesininelinde bulunan iktidar, sosyal ve ekonomik etkinliklerine göre ayn ı kabileninçe şitli kollar ı arasında bölüştürülmüştür. Büyük bölümü Kusay taraf ından ihdasedilen bu görevlerden bir k ısm ı İ slâm'dan sonra kald ırılm ış , fakat özellikle dini görevlerinçoğu kalm ışt ır. Mekke şehir idâresi, müslümanlar ın M.S. 629-H. 8 y ı l ı ndaMekke'yi fethetmesine kadar, bu haliyle devam etmi ştir. Mekke'nin tarihi durumunave idaresine az ileride ayr ıca temas edilecektir.III- ArablarArablar, as ıllan Nuh peygambere kadar uzanan "Sami" topluluklard ır.Nuh'un oğlu Sam'a nisbetle kendilerine "Samiler" denilmi ştir. Arabyar ı madası ,Filistin, Suriye ve Irak Sami topluluklar ın ın ba ş l ıca yerle şim yerleridir. Bununlabirlikte, Sami kavimlerin Arabyar ı madas ına ve Irak'a nereden geldiklerinin kesin53


olarak bilinmeyi şi ve tarih ilminin temel kaynaklar ından say ılan Semâvt <strong>Kitaplar</strong>'ın ihtiva etti ği bilgilerin konuya aç ı kl ık getirecek derecede olmay ışı tarihçileriArablar ın asl ı konusunda değ i şik görüşler ileri sürmeye, en az ından kesinbir hükme varamamaya sevketmi ştir. Bütün insanl ığın asl ı n ı Nuh'un üç oğ lunadayand ıran, Arabistan ve Irak' ı insanl ığın ve uygarl ığın be ş i ği olarak gösteren görüşekar şı ç ı kan tarihçiler, böyle bir anlay ışı Yahudi kökenli sayarak, Arablar ı nSami as ı ll ı topluluklar oldu ğu fikrini reddederler. Buna kar şı l ık baz ı tarihçiler ki,-Arablar ın Sami topluluklardan olduklar ı n ı ve Arabyar ımadas ında yaşad ıklar ı n ıkabul ederler-, bunun bir tahminden ibaret oldu ğunu, jeoloji ve arkeoloji uzmanlarınca da do ğrulanmad ığı n ı belirtirler; kar şı görüş sahiplerinden, Nuh tufan ı tümdünyay ı kaplad ı m ı ? Nuh'un teknesine ald ığı canl ılar d ışında kalan canl ılar varm ıyd ı? Nuh'un teknesi bütün yeryüzü canl ı varl ı klar ından birer çift alabilecekbüyüklükte miydi? vb. sorulara cevap isterler.Herhalükarda, tarihçilerin büyük ço ğunluğu Arablar ın Sami as ı ll ı topluluklarolduklar ı , en eski Arab toplulu ğunun kendilerine halis arablar denilen "AribeArablar" ı (Arab ı Aribe), ilk Arab vatan ın ın ise Arabyar ı madası olduğ u görü şündedir.Arablar, tarihin tesbit etti ği zamindan bu yana Sami kavimlerin be şi ğ isay ılan Arabyar ı madas ı ve Irak dolaylar ında oturdular; Ad, SemGd, Amâlika,Cedis, Cürhüm, Emi'm ve Akil gibi topluluklar ı meydana getirdiler.Daha sonra, Aribe Arablar ı n ın Arab olmayan kabilelerle kar ışması ndan"Musta'ribe Arablar" ı türedi ve bunlar Hicaz havalisi Arablar ın te şkil ettiler.Adnan1ler diye bilinen İ smail (as)'in torunlar ı i şte bu mustaribe arablar ı ndan çoğalan.Hicazhalk ıd ır (2).Tarihçiler, Samileri genellikle üç k ısma ay ı r ırlar:1- Arabyar ı madası , Sina, Bâdiyetu' ş- Şam ve Irak' ın güney bölgelerine yak ınyerlerde oturan Arablar.2- Irak, Dicle ve F ırat m ınt ı kalar ı ile İ ran ve Horasan yörelerinde ya şayanAram'iler.3- Irak' ın yukar ı k ısı mlar ı ile Filistin ve Suriye bölgelerinde oturan İ brantler.Bu arada, Samiler'in Toros Da ğlar ı m ınt ı kasından ç ı kıp Güney'e doğruyay ı ld ı kların ı söyleyen tarihçiler de vard ır. Bunlardan Akatlar Irak'a, Arablar daArabyar ı madas ına yerle şmi şlerdir. Baz ı yazarlara göre ise, Arablar ya Habe şistan'-dan ç ıkmad ırlar ya da M ı s ır'dan gelmedirler.2 Bu hususla ilgili olarak bak ın ız: Ibn Hi şâm, "es-Siretu'n-Nebeviyye-Hz.Muhammed'in Hayat ı", çev. Prof. Dr. İ. Hasan-Prof. Dr. N. Ça ğatay, A.Ü. İ.F.Yay ınları, <strong>Ankara</strong> 1971, s. 2-3; Ş ehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi,"Tarih-iIslam", Hikmet Matb., Daru ş - Şafaka Kütüp. sahibi Hüseyin Hüsnü ne şri, 1. bas.Konstaniyye 1326, s. 118.54


Bununla birlikte Samiler ve Arablar, genellikle ileri sürülen ve benimsenengörüşe göre, Güney'den Kuzey'e gelen ve be şi ği Arabyar ımadası olan topluluklardır.Samiler'den Suriye ve Mezopotamya aras ına yerle şenlere, Mezopotamyal ı lar,"Amuro" (bat ı l ı lar) demi şlerdir. Daha sonra, Sami dilinde "garbl ı-bat ı l ı " anlam ınagelen "arab?" sözcü ğü "Amuro" kelimesinin yerini alm ış ve "Arab?" Iafz ı "Artb"ve "Arab" şekline dönü şerek Arab Toplulu ğu'nun öz ismi olmu ştur. Samilerinoturduklar ı yerlere de, 'Arab Ülkesi' anlam ına "Mat Arabr denilmi ştir. Halenİ branice'de bedevi, "Arab" demek oldu ğu gibi, Arbça'da da "Arab?" kelimesiayn ı anlamdad ır. Gerçekte, Sami dillerin en ar ı s ı olarak kalan Arabça'd ı r.İbrahim peygamberin kar ısı Hacer ve oğlu İsmail'i Hicaz'a getirip b ırakmasındansonra, onlar ın tesirlyle, bölge halk ı n ın dili Arabça'ya dönü ştüğü gibi, Mekke~takas' dili de iyice geli şti. Panay ırlarda ve toplant ılarda okunan şiirler veyapı lan konu şmalarda geçen yeni kelime ve terimlerin de korunmas ı suretiyle'Hiçaz lisan ı ' ve özellikle de 'Mekke lehçe'si olu ştu ve böylece "Kurey ş Arabça"s ıte şekkül etti.Ası llar ı , anayurtlar ı ve dilleri bu şekilde tesbit edilen Arablar' ın tarihi,tarihçilerce, çe şitli dönemlere ve zümrelere göre incelenir. Bununla birlikte tarihçilergenellikle Arablar ı üçe ayar ırlar: Araba ba'ide, Arab, Aribe, Araba musta'ribe;veya Araba Aribe, Araba musta'ribe, Araba tabi'a ve Araba musta'ceme. İ bn Haldunsonuncu ay ı r ı mı yapanlar aras ı ndad ı r.Araba aribe, zamanla ya şam ış ve yok olmu ş, tarihleri kalmam ış Arablard ır.Araba musta'ribe, Kahtan b. Abir ile ortaya ç ı kanlar ve KahtanTler'in 'Aribe'ile birle şmesinden meydana gelen Arablard ır; bunlara "Kahtaritler" de denilir.Araba tabi'a ise, İsmail (as)'in çocuklar ıyla karış madan meydana gelen Arablardtr;bunlar Hicaz'da ya şarlar ve "Adnan'iler" diye an ı l ı rlar.Araba musta'cemeye gelince; bunlar, fetihler yoluyla dünyaya yay ı lan MüslümanArablar ile kar ışan ve Arabta şan topluluklard ır; Kuzey Afrika ve EndülüsArablar ı bunlardand ı r.Bununla birlikte, Arab tarihini, Araba Ba'ide-zamanla yokoimu ş Arablar-,Araba aribe ve Araba musta'ribe diye s ın ıfland ırmak ve incelemek; bunlara İslâm' ı ngeli şiyle birlikte Araba musta'ceme'yi de ilave etmek ço ğ unlukla benimsenen verealiteye de uygun dü şen bir anlay ış olarak yer etti. Ayr ıca, Araba ba'ide tamamenortadan kalkt ığından ve onlar ın d ışı ndaki Araba aribe ve Araba musta'ribe varl ıklarını İslâm' ın zuhuruna kadar devam ettirdiklerinden, Arab tarihini, Araba ba'ideve Araba bakiye diye iki temel bölüme ay ırarak incelemek de mümkündür. Bu55


durumda, Arab ı bakiye'de Arab ı aribe (Kahtaraler) ve Arab ı musta'ribe (Adnarit:ler) vard ı r.Ş imdi, bu önbilgiler ışığında, İ slam öncesinde Arab tarihini, sonuncutasnife göre k ısaca ele alaca ğız.Arab ı Ba'ide : Tarih ara şt ı rı c ı lar ı, Arab ı ba'ide'nin Nuh peygamberin büyükoğlu Sam' ın Lavez (Lut) ve kem adlar ındaki iki o ğlundan türeyip ço ğald ı klar ı n ıbildirirler. Bu ço ğalmadan Amâlika, Ad, Semüd, Tasim, Cedis, Emim ve Hadramevttopluluklar ı meydana gelmi ştir. Arab ı ba'ide'yi te şkil eden bu topluluklarvaktiyle devletler kurmu şlarsa da, zamanla kuvvetlerini kaybederek ortadankalkmışlard ır. Onlar ın yerini Arab ı aribe ve Arab ı musta'ribe topluluklar ı almıştı r.Amalika Arablar ı : Nuh peygamberin büyük oğlu Sam' ı n oğ lu Lavez (Lut)'insoyundan gelen ve ço ğalan Arablard ı r. Hicaz ve Sina m ıntı kalar ında ya şam ışlard ır.Amalika Arablar ı n ı n, Lavez'in İ mlik isimli oğlunun Casim (Casir) nam ı ndakioğlunun yedi evlad ından türedikleri kabul edilir. Ancak, Arab yazarlara göre,Amalika, "Amlik"in çoğuludur ve Amalika arablar ı, Arabistan'dan güneye vekuzeye göçeden kabilelerdir; Akabe ve Mezopotamya'n ın batısı na yerle şmi şlerdir.Babilliler, bat ıda dola şan ve Akabe bölgesinde ya şayan bu Arablara bat ı l ı anlamında "MMik" veya "Maluk" demi şlerdir. Daha sonra bu kelimenin ba şı na"ümmet" veya 'kavim' anlam ı na gelen "am" lafz ı eklenmi ş ve böylece "Ammalik"kelimesi te şekkül etmi ştir. Ancak Arablar, bu kelimeyi zamanla "Amâlika"şekline dönü ştürmü şlerdir.M ı s ı rl ılar, bat ıda ya şayan bu Arablara, bat ı l ı anlam ında, " Şa şo" demi şlersede, onlar bu bölgeye "Amâlika" ad ın ı ta şıyarak gelmi şlerdir. M ısı r'a gelen AmâlikaArablar ı Hiksoslar- İ kesuslar- devletini kurarken, Mezopotamya bölgesine gidenlerde I. Babil (Hamurabi) devletini kurmu şlard ır. M.O. 2416 veya 2050 y ı llar ındakurulan Birinci Babil Devletinin 245 y ıl kadar ya şad ığı bildirilir. Amâlika tarafındanM.O. 2000 y ı llar ında Mezopotamya m ınt ı kas ında kuruldu ğunda görü şbirli ği bulunan Birinci Babil devletinin en büyük hükümdan ünlü kanun sahibiHamurabi (M.Ö. 1948-1906)'dir. Evlenme, bo şanma, miras, ticaret ve sosyalyap ıyla ilgili 282 maddelik "Hamurâbi kanunu" 1901'de Sus'ta ortaya ç ı kar ılm ıştır.Birinci Bâbil devletinin M.O. XX. yüzy ı lda Kuzey'den gelen sald ı r ı lar sonunday ı k ı lması üzerine Nobu Polzar taraf ından Il. Bâbil idaresi kurulmu ştur. Ancakbu hükûmet M.O. 1320'de Asur ülkesine dahil oldu. İ kinci Babil'in en ünlü hükümdarı Buhtunnasr veya Noboko Donosor idi.Kendilerine 'bedeviler' anlam ı nda " Şasolar" denilen Hiksos veya İ kesuslar'ı n M.O. 1700 y ı llar ında M ı s ır, Sina ve Filistin bölgelerini kapsayan yerlerde56


kurduklar ı hükamet ise, iç kar ışıkl ı klar ve sava şlar sonunda, M.O. 1580'lerde sonbulmu ştur.Ad Toplulu ğu: Amâlika veya Aramiler'den olduklar ı söylenen Ad toplulu ğ u,Arabi Ba'ide kavminin en önemlilerinden biridir. Ad- ı kem diye tarih kitaplar ı ndazikredilen bu toplulu ğ un İ rem'in oğlu Avis'in çocuklar ından Acr ın soyundangeldi ği belirtilir. Atalar ı Âd veya hükümdarlar ından Şeddad' ın yapt ı rdığı 'kemba ğı 'na nisbetle bunlara "Ad kavmi" veya "Ad- ı İrem" denilmi ştir.Âd kavmi, Yemen ile Umman aras ında Ahkaf ve Hadramevt bölgelerindeya şamıştır. Genelde Güney Arabistan'da oturan bu toplulu ğ un kem kö şkünü vebirtak ım yüksek binalar ı in şaa ettikleri belirtilir. Kur'ân'da "irem zati'l-imad..."(Fecr suresi 6-8) lafz ı ile kendisinden sözedilen topluluk i şte bu Ad kavmidir. Butoplulu ğa Hut (as), Peygamber olarak gönderilmi ştir; onun zaman ında ikiye bölünenÂd toplulu ğundan hükümdar Âd. b. Adliye'nin o ğlu Lokman'a tabi olanlarHut Peygambere inanm ışlar, öteki o ğlu Halcan'a uyanlar ise iman etmemi ş ler ve"ser sar" adl ı bir rüzgar yoluyla yokedilmi şlerdir. Âd toplulu ğunun ünlü hüküm-,darlar ı Ad, Şeddad ve Şedid'dir.Se ırdid Topluluğu: Sam' ın oğlu İ rem'in çocuklar ından Casir'in o ğ lu Semud'-un olu şturdu ğu kavim veya millettir. Vadu'l-Kura ve Hicr bölgelerinde oturmu ş -lard ır. Semtıd toplulu ğu, Âd toplulu ğundan sonra, Arabistan'da egemen güç oldu.Kur'ân'da Âd toplulu ğ u ile birlikte zikredilen Semâd toplulu ğ u, dağları ve ta şlar ıkaz ı yarak-günümüzde İ srail'de oldu ğ u gibi-sağlam binalar kurdular ve arazilerinigeni ş lettiler. Bunlara Salih (as) Peygamber ölarak gönderilmi ştir.Salih Peygamber'eşiddetle kar şı ç ı kan Sem ısıd toplulu ğ u, ondan istedikleri mucizeleri-Allah' ın yard ı m ıile-göstermesine ra ğ men Peygamberlerini yalanlad ı lar... Sonunda gökten gelen canal ı cı çok şiddetli bir ses yoluyla yok oldular. Kur'an'da zikredilen "ashabu res"(Kat suresi, 12) bunlardan 'Res şehri'ne yerle şen ve daha sonra da helak olantopluluktur.Nebatl ılar (Nebadler): Filistin'in güneyinde, Edum veya İ doma denilen yerdeya şayan, Nebayut b. İsmail soyundan gelen bir topluluktur. Önceleri Irak dolaylarında oturduklar ı , daha sonra Edum m ı nt ı kas ına geldikleri de söylenir. Asurlulartaraf ından Irak bölgesinden ç ı kar ıld ı klar ı kabul edilen Nebatilerin M.Ö. VI.yüzy ı lda Edum havalisine gelmi ş olmalar ı icabeder.As ı llar ı hakk ında de ğ i şikgörü şlerileri sürülen bu toplulu ğun 18 kadar hükümdar ı bilinmektedir, bunlardan en eskiolan ı ad ına para bas ı lan I. Haris, en ünlüsü de Şam şehrini Batlamyuslar'dan alanIII. Haris'tir. Nebatl ılann ba şkenti Petra şehri idi; Busra, Ezna, Hicr ve Eyle de budevletin eyaletleriydi.Tedmürlüler: Amâlika'dan olduklar ı söylenen ve Ş am ile Irak s ı n ı rlar ı arasındaya şad ı klar ı bildirilen bir topluluktur. Ba şlan ğıcından itibaren ' Şeyhier tara-57


fından yönetilen Tedmürlüler, Tedmür'ü kendilerine merkez yap ıp "Tedmür ArabDevleti"ni kurdular. M.Ö. VI. yüzy ılda kurulan Tedmür devleti çok uzun ömürlüolmu ştur. Tedmürlüler Romal ı larla birçok defa sava şm ışlar ve s ık sı k Roma Devleti'ninsald ı rılar ına maruz kalm ışlardir, fakat varl ı kların ı M.S. 270 yı l ına kadarsürdürmü şlerdir. Tedmür devletinin ve medeniyetinin tarihte önemli bir yeri vard ı r.Arab! Bakiye (Arab ı Aribe ve Arab ı Musta'ribe): Arab ı Bakiye'yi, a) Arab ıAribe, b) Arab ı musta'ribe diye ikiye aytrarak incelemek bir gelenek durumundadır. Arab ı Aribe, Arabistan' ın Yemen m ınt ı kas ına yerle şen Kahtaniler'e verilen biradd ır. Nuh'un o ğ lu Sam' ı n oğ lu Erfeh şad' ın oğlu Salih'in oğlu Hud'un oğlu Abir'-in oğlu Kahtan, Hamurabi devletinden sonra, yan ındakilerle birlikte Yemen'egelmi ş ve orada bulunan Arab ı baide bakiyesiyle kar ışm ışt ır. Kahtaniler, Kahtan'-in oğlu Yarub zaman ında güçlenerek Yemen bölgesine hakim olmu şlard ır. Arab ıbaide ile birle şerek yeni bir topluluk meydana getiren Arab ı Aribe'ye, Kahtan'anisbetle, "Kahtantler" denilmi ştir.Kahtan' ın oğlu Yarub, Yemen'de bulunan Ad toplulu ğunun kal ınt ısı veHicaz'daki Amâlika bakiyeleri yenerek Kahtaniye Devletini kurdu; daha sonrayerine oğlu Ye şcub hükümdar oldu. Ye şcub'un yerine hükümdar olan o ğlu Abduşemsçok sava şan ve çok say ıda esir alan birisi oldu ğu için tarihte 'sebe-seba'nam ıyla ün yapt ı . Abdu şems'in ölümünden sonra Kahtaniye devletinin yönetimioğlu Himyer'e geçti; böylece Seba (Kahtanlye) devleti "Himyeriye" devletinedönü ştü ve sonunda Habe ş istilasına maruz kald ı . Arab tarihçilerine göre Kahtaniler1700 y ı l hüküm sürmü şlerdir. Kahtant emirlerinden el-Haris Rais adl ı ki şi Sebaile Hadramevt'i birle ştirerek Yemen'in tamam ı nın hükümdar ı olmu ş ve gerekkendisine gerekse haleflerine art ık "Tübba" denilmeye ba şlanm ıştır.Güney Arabistan tarihi içinde de ğerlendirebilece ğimiz Arab ı Aribe, tarihibelgelerin ve verilerin bildirdi ğine göre, bu m ınt ıkada daha birçok devlet kurmu ş -lard ır; değ i şik isimler alt ında hükumet olmu şlard ır. Mainliler, Sebalilar, Himyerliler,Ceballer, Kariler, Katabiler (Katabanller), Ummarr ıler ve Zaffa ıller gibi devletler,emirlikler ve hükümetler Güney Arabistan'da hüküm sürmü ş ba ş l ıca topluluklardır. Ş imdi, bunlardan baz ı lar ın ı öz olarak tan ı maya çal ışaca ğız.Mâin/i/er: Yemen havalisinde ya şam ış bir topluluk olup, Arab ı ba'idedensonra burada devlet kurmu şlard ır. Bu devletin yeri ancak 1869'da müste şrikHalevy-Haliftnin şimdiki San'a kentinin yerini ke şfetmesiyle ortaya ç ı km ışt ı r.Ele geçen kitabelerden 26 Mâin hükümdar ı n ın ismi tesbit edilmi ştir; hükümdarlarmismi ayn ı olup, sadece lakablan de ğ i şiktir. Mainliler Petra ile de ili şki kurmu ş-lard ır. Sı n ı rlar ı Vaclu'l-Kura, Elula, Safa ve Hayran gibi yerlere kadar uzananMainliler devletinin M.O. onbir veya onuncu yüzy ılda Seba devletine dönü ştüğ üanla şı lmaktad ı r.58


Sebal ılar: Seba devleti, Ye şcub'un o ğlu Abd şems (Seba) taraf ından kurulmuştur. Mes'udi gibi tarihçiler Seba devletinin 484 y ı l kadar ya şad ığı n ı ve sonundahükümranl ığın Himyer'e geçti ğini bildirirler. Son zamanlarda yap ılan tarihara ştı rmalar ı Himyeriye devletinin kurulu şu ile son bulan Seba devletinin M.Ö. 9veya 10. yüzy ı lda kuruldu ğunu göstermektedir. Merkezi Mârib şehri olan Sebadevleti öncelikle akl ı m ıza, Kur'ân'da da zirkedildi ğ i üzre,, Süleyman peygamber ileSeba melikesi Belk ıs't getirmektedir.Himyerliler: Sebal ı lar' ın bir kolu olan Himyerliler, Abd şems'in oğ lu Himyeryoluyla Güney Arabistan'da uzun süre ya şayan Himyer devletini kurrnu şlard ı r.Bununla birlikte, ba şlan ğı çta yaln ızca 'Seba Melikleri' diye an ı lan Seba hükümdarlarmın daha sonra "Zii Reydan" unvan ı n ı almalar ıyla Seba devletinin Himyerlilerineline geçti ği de belirtilmektedir. Buradan, Himyerlilerin Reydan'da olduklar ı veyöneticilerine de 'Z0 Reydan' denildi ği anla şı lmaktad ır. Reydan, Zaffar şehridirve Himyerlilerin ba şkenti olmu ştur.Bat ı l ı tarihçilere göre Himyeri devleti M.Ö. 115'te kurulmu ştur ve Sebadevletinin yerine geçmi ştir; 525'de Habe ş istilas ına u ğ ram ış ve böylece 650 y ı lkadar devam eden hükümranl ığt son bulmu ştur.Himyerliler, hem fetihlere hem de iktisat ve ticarete büyük önem vermi şlerdir.Yahudileri yanlar ına alan Himyerliler H ı ristiyanl ıkla mücadele etmi şlerdir.515'lerde Himyeri hükümdart olan Zil Nuvas H ı ristiyanl ığı tamamen ortadan kaldırmaya te şebbüs etmi ş , onlar ı ates çukurlartnda yanmak ya da yahudi olmaktanbirini seçmek zorunda b ırakmıştır. Sonunda Habe şistan H ıristiyanlar', Iryat kumandasındaki ordularlyla Himyerlileri büyük bir yenilgiye u ğratm ışlar; Zû Nuvasda at ıni denize sürerek intihar etmi ş , -böylece Himyeri devleti de son bulmu ştur.İ ryat kumandas ındaki orduda 'Ebrehe' (Abraha) ad ında bir kumandan vard ı .Yemen bölgesine hakim olup "Necâ şt" unvan ıyla hüküm süren iryat ile Ebrehearasında iktidar mücadelesi ba ş gösterdi. Halk ın Ebrehe taraf ın ı tutmas ı, yap ılanmünazaralardan birinde Ebrehe'nin galip gelmesi ve sonunda iryat' ın bir köletaraf ından öldürülmesi üzerine Ebrehe hükümdar oldu. Ekonomiye ve ticarete büyükönem veren yeni hükümdar San'a'da çok büyük bir kilise yapt ırd ı . Çok güzelbir biçimde süsletti ği bu kilise yoluyla ticaret kervanlar ın ı ve turist ak ım ı n ı Mekke'denSan'a'ya çekmek istedi. Mali kaynaklar ın ın zay ıflamas ından, ticaret veturizm kaynaklar ının yok olmasından korkan Hicaz halk ı bu durumdan çok rahatsızoldu; Kinâne kabilesinden Abdullah' ın oğlu Huzeyfe ba ş kanl ığındaki birtopluluk San'a'ya giderek ad ıgeçen kiliseye sald ırd ı .Ka'be'ye kar şı l ık olarak in şaa ettirdi ği kiliseye sald ırtImasina çok k ızanEbrehe, M.S. 570'de, intikam almak üzere Mekke üzerine yürüdü. Rahatl ı klaHicaz'a girmeyi ba şard ı , fakat Mekke'ye ula ş maya muvaffak olamad ı ; çünkü böl-59


ge halk ından hiçbir destek göremedi. Sonunda Sakif kabilesinden Eba R ığal adl ıki şi ona yard ım etmeyi ve k ılavuzluk yapmay ı kabul etti, fakat o da Mu'mesdenilen yer de öldü. Ebrehe ordusuyla birlikte Mekke önlerine kadar geldiyse deşehre giremedi, peri şan oldu. Tarihte "Fil vak'as ı " diye bilinen bu olay islamtarihinde ayr ı bir yere sahiptir. Kur'ân'da müstakil bir surenin (Fil saresi) ad ı n ı vekonusunu olu şturan Fil Vak'as ı, 17 muharrem 570'de meydana gelmi ştir. Bu y ı la,Habe ş ordusunun ba şında filler bulundu ğundan dolay ı tarihte "Fil Vak'as ı "denilen hadise zuhur etti ği için, "Fil Senesi" denilmi ştir. islam Peygamberi Hz.Muhammed i şte bu Fil olay' ı ndan 50 veya 55 gün sonra dünyaya gelmi ştir.San'a'da in şaa ettirdi ği ihti şamIt "Kulleys Kilise"si ile Ka'be'ye olan saygmlğıkald ırmak ve onunla ilgili tavaf ve ziyaretleri yapt ı rd ığı kiliseye ta şı mak emelindeolan, Neca şi'nin kumandan ı Iryat (Aryat)' ı öldürttükten sonra yönetimi elealan ve Mâlik b. Kinâne o ğullar ından birisinin Kulleys Kilisesi'ne hakaret etmesinek ızan Ebrehe, hem siyâsi hem de dini gayelerle, büyük bir Habe ş ordusuyla Mekke'yesald ı rd ı (3)Bu s ırada Mekke'nin reisi Abdulmuttalib (Seybe)'di. Mekke, Ebrehe ordusunakar şı koyacak bir askeri güce sahip de ğildi. Nitekim baz ı kabileler Eb ı-eheordusuna kar şı koymak istemi şlerse de a ğır yenilgilere uğ ram ışlard ır. Ebreheordusunun öncü kuvvetleri Mekke havalisini gözetim alt ı na ald ılar ve Abdulmuttalib'indevelerini al ı p götürdüler (4). Ebrehe'den develerinin iadesini isteyenAbdulmuttalib, Mekke ve Ka'be'nin savunmas ı n ı yapmayacağmı,onlar ı Ka'be'ninRabb ı 'n ın koruyaca ğı n ı belirtti. Ancak, e ğer Mekke'ye sald ırmazsa, Tihame'niny ı ll ı k gelirinin üçte birini kendisine vermeyi teklif etti. Abdulmuttalib dönüpMekke'ye geldi; Ka'beyi tavaf etti, Ka'be'yi ve Mekke'yi dü ş manlar ına kar şıkoruması için Allah'tan yard ım diledi. Allah onun duas ına kabul etti ve Beyti'nikorudu. Neticede, Ebrehe ne fillerini Mekke'ye salabildi ne de Ka'be'yi ytkabildi.Üstelik kendisi de ordusu da helak, Kulleys de harab oldu (5). Kur'ân (Fil süresi)olay ın sonucunu şöyle anlat ır: "Görmedin mi Rabb ın Fil Ashab ı n ı nas ıl etti?Ve onlar ın kurduklar ı tuza ğı bozğunluk içinde k ılmad ı m ı ? Ve onlar ın üzerinebölük bölük ku şlar gönderdi. Onlararo ku şlar-siccinden, kat ı sert çamurdanta şlar at ıyorlard ı . Art ı k onlar ı yenilmi ş ekin yapra ğı gibi k ı ld ı ".Netice itibariyle, Hz. İ brahim'in (Hz. İsâ'dan yakla şı k 18 yüzy ı l önce ya şamışt ır) oğlu İsmail ile birlikte yap ı m ı n ı tamamlad ı kları Beytullah (Ka'be) hiçbir132.3 "Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi", Çağ yay. İst. 1986, C. 1, s.4 Muhammed Hamidullah, "Resulullah Muhammed", çev. Salih Tu ğ, Irfanyay. İstanbul 1973, s. 20-23.5 Fil olay ı hakk ında geni ş bilgi için bkz. M. Hamdi Yaz ır, "Hak Dini Kur'anDili", C. 9, s. 6098-6146.60


zarar görmedi. Ka'be'yi koruyan Yüce Allah hem inananlara hem de inanmayanlaraiyi bir ders verdi.Fil olay ından sonra Ebrehe öldü, yerine o ğlu Yeksun (Yeksum) geçti.Yeksum'un karde şi Mesruk kumandas ındaki ordunun Habe ş ordusunu yenmesiüzerine Yemen'e İ ran nüfuzu girdi; Seyf Yemen vâlisi oldu. Böylece Fars imparatorluğu,"Merzuban" denilen vâlileri yoluyla Yemen'i idâre etmeye ba şlad ı . Budurum, Yemen Merzuban'lar ından Bazan' ı n İslâm' ı kabul etmesine ve Yemen'inİslam ülkesine kat ı lmasına kadar devam etti.Adnan?ler : Musta' ribe Arablar ından türeyen ve Hicaz halk ı n ı olu şturantopluluktur. Mekke'nin sakinlerinden Cürhüm kabilesiyle evlenerek ço ğalan İ smailevlad ı Hicaz Arablar ı n ın atalar ı oldular (6).Asl ında Arablar, soylar ı n ı ve tarihlerini "Kahtaniye" ve "Adnaniye" diye ikiesasa dayand ınrlar ve böyle bir bölümleme çerçevesihde incelerler. Yemenve çevresindeki (Güney Arabistan) Arablar ı n ı Kahtan'a, Tihame, Hicaz, Necd,Şam ve Irak bölgeleri Arablar ı n ı da İsmail evlad ından Adnan'a dayand ır ırlar.İ brahim peygamberin kar ısı Hacer ile yeni do ğmu ş oğlu İsmail'i Mekke'ye getiripyerle ştirmesinden sonra, İsmail yerli halktan Cürhüm kabilesi reisi Amr'in k ız ıRale ile evlendi ve ondan oniki o ğlu dünyaya geldi. Cürhüm, Irak'taki Arab ı Aribe'ninyok olmas ı ndan sonra Arabyar ı madas ına göçeden Kahtan' ın soyundand ı r;Kahtan ise, Yemen Arablar ı n ı n atas ı d ı r ( 7 ).Daha sonra Adnan evlad ı çoğald ı ; Adnan' ın torunu Nizar' ı n Rabia ve Mudaradlanndaki oğ ullar ı , iki büyük Arab kabilesi olan Rabia ve Mudar o ğullar ın ı nas ıllar ını olu şturdular. Rabia kabilesinden Abdulkays, Bekr, Ta ğlib ve Hanifoğulları , Mudar kabilesinden ise Havâzin, Gatafan, Temim ve Kurey ş kabilelerien tan ınan kollar oldular (8).İşte bu şekilde olu şan Hicaz Arablar ına, atalar ı İ smail (as)'e nisbetle " İ smailler"ya da onun torunlar ından Adnan'a istinaden "Adnaniler" denilmi ştir.Hicaz bölgesine hakim olan Adnaniler, İsmail evlad ından Kaydar' ın neslidir.Kaydar ile Adnan aras ında k ırk kadar bat ın oldu ğu belirtilmektedir. Adnan'danHz. Muhammed (sas)'e kadar olan ku şaklar bütünüyle bilinmektedir. Adnan' ı n,6 Filibeli Ahmed Hilmi, ad ıgeçen eser, s. 122; "Do ğuştan Günümüze Büyükİslam Tarihi", C. 1, s. 108;7 İbn Hişâm, "es-Siretu'n-Nebeviyye-Hz. Muhammed'in Hayat ı", çey, İ .Hasan-N. Çağatay, s. 9; Filibeli Ahmed Hilmi, ad ıgeçen eser, s. 122.8 Mevlânâ Şibli, "Asr- ı Saadet" (islort Tarihi), çev. Ömer R ıza Doğrul,Toker Mat. İstanbul 1973, C. 1., s. 101-103; "Do ğuştan Günümüze Büyük İslamTarihi", C. 1., s. 108.61


Buhtunnasr' ın ça ğ da ş' oldu ğ u söylenmektedir. Adnan'm Cürhüm kabilesi reislerindenHârise'nin k ız ı Maan ile evlenmesi sonucu dünyaya gelen Nizar' ı n nesliyle be şbat ın halinde ço ğalan Adnaniler Hicaz, Necd ve Tihame m ınt ı kalar ına dağılmış -lard ır. Bunlardan Mudar kabilesi,Hz. Muhammed'in mensub oldu ğu kolu te şkiletmektedir; Havazin, Tâif, Necd, Mekke ve havalisinde ço ğalmışlard ı r (9).Adnanller ile Kahtar ıller aras ı nda dini' ve ahlaki yap ı , örf ve âdet yönlerindenbirtak ı m farkl ı l ı klar oldu ğu gibi, dil ve lehçe, ekonomik ve sosyal bak ımdan da ayrı durumlar gözlenir.Gassanner: Kahtan soyundan gelen Arablar olup, Cefne b. Amir ba şkanl ı -ğında Yemen'den Tihame'ye gelen ve Hicaz s ı n ı r ındaki Gassan suyu dolaylar ı nayerle şen topluluktur. Bunlara, yerle ştikleri yere nisbetle "Gassarfiler" veya reisleriCefne'ye nisbetle u Cefne" denilmi ştir. Milâdi I. yüzy ılda, tahminen 118'deburaya gelen Gassaniler, daha sonra Ş am havalkindeki Dacâime kabilesini koyarak,Tihame ve Suriye m ınt ı kalar ı nda GassanT devletini kurmu şlard ı r. İ lk hükümdarları Cefne b. Âmir, son hükümdarlar ı ise Il. Râ şid halife Ömer (ra ) zaman ı ndairtidat eden Cebele b. Eyhem'dir. Belka'dan Harran'a kadar olan bölgeye hakimolan Gassanilerin 400 y ı l kadar 'hüküm sürdükleri bildirilmektedir (10).Hrtelilerle s ık s ı k sava şmak durumunda kalan Gassaniler, hükümdarlar ıHâris b. Mâriye'den itibaren Belka şehrini ba şkent yapm ışlard ır. Hz. Muhammed(sas) zaman ında Gassan emiri olan Ş urahbil, İslâm Peygamberi'nin Din'e davetelçisini öldürmü ştür. Halid b. Velid ordusu ile Cebele yönetimindeki Gassartikuvvetleri aras ı ndaki sava ş sonunda Gassaniler topluca müslüman oldular, ülkeleride İ slâm ülkesine kat ı ld ı .Gassaniler gibi Yemen'den ç ı k ı p Kuzey'e gelen ve Hire şehri dolaylarına yerle şen bir topluluktur. Necef ile F ırat nehri aras ında birçok su kanal ı n ıngeçti ği bir bölgede bulunan Hire şehri, ziraate elveri şli tarlalar ın ve hurma a ğaçlarının çokca bulundu ğu bir yerde kurulmu ştur.Hireliler veya Lahmller, Sasaniler'e ba ğ l ı bir topluluk olup tarihleri hakk ındageni ş bilgi vard ı r. Gassaniler'in Bizans'la olan ba ğından çok güçlü bir ba ğla Sasaniler'eba ğ l ı olmalar ı Hireliler'in daha iyi bilinmelerini sağlamıştır. Hire devletininkurulu şu, Tedmür melikesi Zeyneb'in, o ğlu Vehb el-Lat ad ına idareyi ele alt şı ileba şlar. İ lk Hire hükümdar ı gösterilen Adiy o ğlu Amr'in hükümdar olu şu ise M.S.9 Filibeli Ahmed Hilmi, adıgeçen eser, s. 125 vd.10 İbn Hi şâm, Site, 1/9-10; Şemseddin Günaltay, " İslam Tarihi", s. 302;C. Zeydan, "el-Arab Kable'l-islam", s. 170 vd; N. Ça ğatay, " İslam öncesi ArabTarihi", s. 61-65.62


268 y ı l ına rastlamaktad ır. Hire hükümdarlar ı n ın en ünlüleri Il. İ mru'ul-Kays(saltanat ı : M.S. 382-403) ile o ğlu Numanu'l-Aver (saltanat ı : 403-431)'dir.Bizansl ılar ve İ ranl ılarla uzun y ıllar sava şan Hireliler Irak m ıntıkas ı ndaya şayan ve kendi ırklar ından olan Arablarla da sava şmışlar, sonunda, özellikleİ ran' ın müdahale etmesiyle, tarih sahnesinden çekilmi şlerdir. Ancak onlardanLahm ve Cüzam kabileleri, bir "Arab Kabileleri Toplulu ğu" halinde varl ı klar ın ıİslam geldikten sonra da sürdürmü şlerdir. Hire hükümdarlar sülâlesinin son temsilcisiMünzir'in saltanat ı ise, Velid oğlu Halid'in İ ran içlerine yapt ığı fetihlerekadar sürmü ştür, Münzir 632 veya 633'de Cuvasa sava şında öldürülmü ştür. Hireşehrinin Halid b. Velid:in Mezopotamya fetih harekat ı s ıras ında savaş yapmadanteslim olmasıyla birlikte Hire devleti ve toplumu tarihe kar ış m ıştır (11).Kindeliler: Arab tarihçilerinin ço ğunlu ğunca Kahtanilerden saythrlarsa da,ası lları hakk ında değ i şik görü şler vard ır. Necd dolaylar ında hüküm sürmü şlerdir.Kinde'ye, Yemen havalisindeki el-Musakkar ad ı verilen yerden geldikleri san ı lmaktadır. Kinde'de oturmalar ı sebebiyle Adnadilerle yak ın ili ş ki içerisinde olmu şlardır.Kinde devletinin kurucusu, Hucr b.Muâviye oğlu Murta'y ı daKinde devletinin kurucusu kabul edenler vard ır. Himyerlilerin desteği ile Kindedevletini kuran Hucr, Necd ve Irak bölgesi Arablar ı n ı yönetimi alt ına alm ışt ır.Hucr'dan sonra iktidara el-Maksur lakab ı ile bilinen oğlu Âmir gelmi ştir; onunyerine de o ğlu Haris geçmi ştir. İ ran hükümdart Kubad' ın Mazdek mezhebini kabuletmedi ği için hapse att ırd ığı Munzir'in yerine Hire taht ına getirdi ği Hâris budur.Haris, Mazdek mezhebini kabul etmi ş ve bu sebeple de Benû Lahm-Hire taht ı nageçmi ştir. Haris mülkünü dört oğlu aras ında bölü ş türmek ve böylece kendisindensonra iktidar kavgalar ına dü şmelerini önlemek istemi ş se de, daha sonra Hire taht ı -na oturan Munzir bu karde şleri birbirine dü şürmeyi ve Kinde devletini zay ıflatmayı başarm ışt ır. Neticede, bu kabileden olarak Beni Esed ve BeniGatafan' ı n ba şı nageçen Hucr b. Harise, Beni Esed vergi vermedi ği için, bu kavmin üzerine yürümü şve yenmi ştir. Ancak, Beni Esed, şair Ubeyd b. Ebras' ın bir kasidesi sayesindekatliamdan kurt JImu ştur.Bir müddet sonra toparlanan Bent, Esed ayaklanarak Beni) Kinde üzerineyürümü ş ve Hucr b. Harise'yi ma ğlub ederek öldürmü ştür. Bunun üzerine Beni)Kinde'nin ba şına oğlu ünlü Muallakat şâiri İ mru'ul-Kays geçmi ştir. Bizans'tankendisine verilen zehirli elbiseyi giyen İ mru'ul-Kays hastalanarak ölmü ştür. BuniiKinde devleti Hz. Ömer zaman ında İslam ülkesine kat ı lm ıştır (1 2).11 C. Ze taan "el-Arab Kable'l-Islam", s. 172 vd.; M. Şemseddin, ad ıgeçeneser, s. 30G ıd.; N. Çağatay, ad ıgeçen eser, s. 65 vd.12 ibn Hişâm, "Sire", 1, ss. 29 vd.; C. Zeydan, age., s. 201 vd.; M. Şemseddin" İslam Tarihi", s. 361 vd; N. Ça ğatay, age., s. 76 vd.63


IV- Hicaz-Mekke ve Medine-Halk ıHicaz, Arabistan'da çok önemli bir yerdir; merkezi Mekke şehridir. Arabyarı madas ı n ın en eski yerle şim merkezlerinden biri olan Mekke, Beytullah' ınburada olmas ı sebebiyle, ruhr-dinI ve ticari' yönlerden ayr ı bir özellik ta şı r. ÖnceAmalika'n ın sonra da Adnaniler'in burada yerle şmesi, Mekke ve havalisininHicaz' ın en eski yerle şim merkezi olu şunun bir ba şka delilini olu şturur.Tarihçiler, Mekke'nin ve havalisinin ilk sakinlerinin Amâlika'dan oldu ğunusöylerler. Amalika'n ın etrafa da ğı lması s ı ras ı nda Hev ş oğlu Semeydağ ba şkanl ı -ğı ndaki bir Amâlika toplulu ğ u Mekke dolaylar ı na gelerek yerle şmi şler ve "Semeydağ" ad ıyla uzun süre devam eden bir yönetim kurmu şlard ı r. Daha sonra, Babil'iny ı k ı lmas ı üzerine Arabistan'a gelen Kahtaniler'in ba şına geçen Yerub b. Kahtan,karde şi Cürhüm b. Kahtan' ı Yemen'den getirterek Hicaz bölgesine vali tayin etmi şve Cürhüm kabilesiyle birlikte buraya yerle ştirmi ştir. İ kinci Cürhümller de denilenbu topluluk, Semeyda ğlar' ı Mekke'den ç ı karm ışlar, Tihame dolaylar ı na sürmü ş -lerdir. Onlar da önce Tihame'de sonra da Yesrib'de birer devlet kurmu ş lard ır(1 3).Hz. İ brahim, kar ı s ı Hacer ve oğlu İ srirail'i Mekke'ye getirip b ırakt ığı zamaniktidarda, Amalika'y ı Mekke'den kovan Cürhümlüler vard ı, Ka'be'nin in şaa edilmesi,zemzem suyunun ç ı kmas ı , ibrahim peygamberin dininin burada yay ı lmas ı ,Beytullah ın hac ve ziyaret yeri olmas ı vb. durumlar Cürhümlülerle Hz. İ shıailsoyunu birbirine yakla şt ı rd ı ; aralar ı ndaki mevcut ili ş kiler evlenmeler yoluyla dahada güçlendi ve peki ştirildi. Cürhümlülerle İ smairiler (Hz. İ smail'in evlakin birleşipkayna şmas ından meydana gelen "Arab ı Bakiye" topluluğu bize, Mekke'nino zamanlarda mevcut oldu ğ unu kan ıtlar.Bununla birlikte, belki de, o tarihlerde şimdiki Mekke şehri yoktu, fakatMekke ismi ve Mekke vadisi vard ı ; şimdiki Mekke şehrinin bulunduğ u yere "Mekke"veya "Bekka" ad ı verilmekteydi. Bu m ınt ı kan ın bu iki isimle zikredildi ğ ibilinmektedir, Kur'an- ı Kerim, " İ nsanlar için vücuda getirilen ilk kutsal ev Bekka'dekimübarek evdir..." (14), buyururken buna i şaret eder. Mekke'nin bir ba şkaad ı da "ümmii'l-kura" d ır. Ayn ı şekilde Ahd-i Atikte (15), kurban (zebh) olay ı- İ shak veya İsmail'in kurban edilmesi tart ışmas ı- ve . Davut peygamberin bu bölgeyleolan ili şkilerinden bahsedilirken, yine Mekke ve Ka'be'nin ad ı geçmektedir.Bu durumda, sonuncu kayna ğın bildirdi ğine göre, Bekka ve Ka'be Davutpeygamber'den önce mevcuttur.13 Brockelmann, " İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi", 1, 7-10 vd.; M.Rodinson, "Mahomet", editions du Seuil, Paris 1961, s. 60 vd; M. Şemseddin,"Yak ın Şark", <strong>Ankara</strong> 1937, s. 519 vd.; N. Ça ğatay, age. s. 82 vd.14 Al-i İmran, 125.15 "Ahd-i Atik", Tekvin ve Hakimler böl. 8, 13, 14, 22,64


Asl ı nda Mekke ve havalisi, Yahudilik ve H ı ristiyanl ık tarihi aç ısından daönemlidir. Yahudiler buras ı n ın. Hz. Süleyman' ın heykelinin bulunduğ u yer;H ıristiyanlardan baz ı lar ı ise Hz. İ sa'n ın çarm ıha gerildi ği yer oldu ğ unu sanarlar.Buna göre, Mürye Mekke'de de ğil, Filistinde'dir; kurban edilen de İ smail olmay ı pİshak't ır. Böylece kurban yerinin bu m ınt ıka olmad ığı iddia edilmeye çal ışı lmaktadır.İsmail (as)'in Mekke'ye yerle ş mesinden bir süre sonra, Tevrat'ta bahsi geçenve Kur'an'da anlat ılan kurban (zebh) olay ı meydana geldi. Zebh olay ı , İ brahimPeygamber'e, rüya yoluyla sevgili o ğlunu Allah'a kurban etmesinin bildirilmesi,onun da bu ilahi' emir istikametinde o ğlu ismail'i kurban etmek üzere kesmeyekalkmas ı ve sonunda kesme olay ı gerçekle şmeden adak ı (nezr) yerine getirilmi şkabul edilmesi, İ brahim'in Oğlunun yerine bir koç kurban etmesidir. Tevrat'ta(Hakimler bölümü, 8, 13; Tekvin böl. 22 ve öteki bölümler) bu konuya uzuncatemas edilir, kurban edilenin İ shak oldu ğu ileri sürülür. Oysa kurban edileninİ smail olduğ u, bunun sebepleri ve nezrin gerçekle şmesiyle birlikte koçun Ismail'inyerine gönderilip kesilmesi olay ı Kur'ân'da geni ş olarak anlat ı l ır. Kur'ân' ı nifadesine göre kurban edilen İshak değ il İ smail'dir, onun soyu Mekke'de yerleşmi ş ve ço ğalm ış ; torunlar ı Adnantler ve onlar ın torunlar ından olan Kusay veevlad ı Mekke'de ya şamışlar, uzun süre bu şehrin yönetimini ellerinde bulundurmuşlard ır. Bu durum, islam Peygamberi Hz. Muhammed (sas)'in geli şim kadarböylece devam etmi ştir. Mekke şehri belli bir süre Huzaâ kabilesinin yönetiminegirmi şse de, Adnan evlad ından Kusay b. Kilab Mekke'yi yeniden Adnan1leryönetimi alt ına almay ı ba şarm ışt ır. Böylece, Adnanllerin Kurey ş kolunun hükümranlığt ba şlam ış oldu. Hz. Muhammed peygamber olarak seçildi ğinde, Mekke'deAdnan oğulları oturmaktayd ı ve idare Kurey ş kabilesindeydi, Medine'de ise, Kahtanevlad ı ya şamaktayd ı .Adnanilerin İsmail (as)'in torunlar ı olduklar ı n ı söyledik. İsmail (as)'denAdnan'a kadar kaç bat ın olduğu kesin olarak bilinmiyorsa da, Adnan'dan Hz.Muhammed'e kadar olan bat ınlar tam olarak tesbit edilmi ş bulunmaktad ı r.Adnan'dan sonra oğullar ı ço ğalarak Hicaz havalisine yay ı lm ışlard ı r. ÖzellikleAdnan' ı n oğlu Maad' ın kolunun oğ lu Nizar, Nizar' ı n oğ lu Mudar, Mudar' ı n oğluİ lyas, İ lyas' ın oğlu Müdrike, Müdrike'nin o ğlu Huzeyme, Huzeyme'nin o ğ lu Kinane;Kinane'nin o ğlu Nadr, Nadr' ın oğlu Malik ve Mâlik'ten sonra da Fihr (Kureyş)'in meydana getirdikleri kollar bölgede daha çok önem kazanm ışt ır. Fihr ilebirlikte "Kurey ş " ad ını alan Benû Fihr, bütünüyle Mekke vâdisine yerle şmeyemuvaffak olmu ştur. İ slam Peygamberi Hz. Muhammed'e gelinceye kadar uzun süreMekke'nin yöneticileri olan Adnan evlad ı i şte bu Kurey ş koludur.Mekke'nin ve Ka'be'nin yönetimi, Fihr (Kurey ş)'den itibaren Kusay'a kadar,Galib, Galib'in o ğlu Luey, Luey'in o ğlu Ka'b, Ka'b' ı n oğ lu Murre, Murre'nin o ğ lu65


Hakim (Kilâb) yoluyla devaml ı olarak bu kolun elinde kalm ıştır. Kusay, babasındankendisine intikal eden idari i şleri, özellikle de Ka'be ile ilgili hizmetleri geleştirip kurumla şt ı rm ışt ı r. islam, Mekke'nin idaresi ve Ka'be hizmetleriyle ilgiligörevlerden Kur'ân' ın ça ğr ıs ına uygun olanlar ı korumu ş, uymayanlar ını dakald ı rm ışt ır. Ka'be ile ilgili görevler, Kusay'dan sonra evlad ı Abdüddar, Abdümenaf(Mu ğire), Abdüluzza ve Abdülkays ile onlar ın evlad ı tarafından yerine getirilmiştir. Bunlardan Abdülmenaf, Hz. Muhammed (sas)'in dedesi Abdülmuttalib'indedesidir.Mekke şehri, dirfi ve ticari yönden önemli bir yerdir; ona bu konumu verenözelliklerin ba şında Ka'be ve Zemzem gelmektedir. Ka'be'nin, Allah' ın emriüzerine, İ brahim ve o ğlu İsmail taraf ından yap ı ldığı , İbrahim Peygamberin insanlarabildirdi ği Din'in esaslar ına göre ziyaret ve tavaf edildi ği, İ smil'in soyundangelenlerin sonralar ı İ brahim Peygamberin tebli ği etti ği dinden ayr ı lmalar ına ra ğ -men Ka'be'nin kutsall ığı n ı korudu ğunu ve devaml ı olarak ziyaret edildi ğini,Mekkelilerin dini, ticari ve turistik sebeblerle buraya büyük önem verdikleriniKur'ân'dan ve tarih kitaplar ından öğreniyoruz.Yeryüzünde in şaa edilen ilk kutsal ev olan Ka'be, Müslümanlar ın k ıblesidirve hac ibadetini yapt ı klar ı yerdir. Ka'be'nin ziyaret ve tavaf edilmesi bu kutsalmekan ın in şaa edilmesiyle birlikte ba ş lar. Yüce Allah AH İ mran sûresi 125. âyetindeşöyle buyurur: "Biz, İbrahim'e Beyt'in yerini göstermi ştik. Ona demi ştik ki,Bana hiçbir ortak tan ı ma, evimi tavaf edenler, Mekke'de kalanlar, rüku ve secdeedenler için temiz tut; halk ı hacca ça ğır, yaya olarak, develerine binerek gelsinler".İşte İbrahim Peygamber zaman ında farz k ı l ı nan hac ibadeti Hz. Muhammed(sas)' ı n elçisi oldu ğu islam dininde de yeniden farz k ı l ı nm ışt ır.Arabistan, islam'dan önce, çok karma şı k bir dini yap ıya sahipti; de ğ i şikdinlerin ve inan ışşekillerinin tesiri alt ı ndayd ı . Arabyar ı madas ı hak ına birçokpeygamber gönderilmi ştir. Güney Arabistan halk ına (Ad kavmi) gönderilen HudPeygamber, SemCıd kavmine gönderilen Salih Peygamber, Özellikle Hicaz bölgesihalk ı aras ında tebli ğde bulunan İbrahim ve İsmail peygamberler ile Ş uayb peygamberbunlar ın ba ş l ıcalar ı d ır. Ancak Arabyar ı madas ı halk ı, tevhid akidesini ö ğ-retmek üzere gönderilen bu peygamberlerin vazifelerini tamamlayarak Rablar ı 'nakavu şmalar ından sonra, çe şitli bat ıl inanışlar ı ve dinleri benimsemi şler; Sabiilik,Y ıld ızperest ik, Mecusilik, Zerdü ştlük, Yahudilik, H ı ristiyanl ık ve Putperestlikdinlerine veya akidelerine ba ğ lanm ışlard ır (16).Hicaz halk ı , İ brahim ve İ smail peygamberlerin Allah' ın birli ği esas ı na dayanandini telkin etmeleri üzerine, islam olmu ş larsa da, İsmail Peygamber'in vefa-16 Ibnu'l-Kelbi, "Kita- bu'l-Asnâm", 25-50 vd.; C. Brockellemann, " İslamMilletleri ve Devletleri Tarihi", 1, s. 14 vd.; M. Şemseddin, "Yak ın Ş ark", 500 vd.66


t ından sonra geçen uzun zaman içerisinde gerçekleri unutarak ve do ğru yoldanuzakla şarak putlara` tap ı n ır olmu ş lard ır. Neticede, aralar ında İslâm' ın geli şinekadar varl ığı n ı sürdüren ve önemli ölçüde yabanc ı unsurlardan olu şan putperestlikyay ı lm ışt ır. Öyle ki, putperestlik bölge halk ın ın sosyal ve ekonomik ya şant ısm ı nda temel faktörlerinden biri, en önemli gelir kayna ğı olmu ştur. Arablar hem özelhem de genel özellikleri olan putlar edinmi şlerdir. Her kabilenin hus ıâsi putlaraolduğ u gibi, birçok kabilenin ortakla şa kabul etti ğ i ve tap ı nd ığı putlar da vard ı (17).Bununla birlikte, Arabyar ı madas ında din duygusu güçlü bir biçimde mevcuttu.Arabistandaki bu güçlü din duygusunun zamanla kaybolmas ı , Arablar ınputperestli ğin tahakkümü alt ına girmeleri ve materyalist olmalar ı konular ındadeğ i şik sebepler gösterilir. ibn Kelbt gibi yazarlar, Arabistan putperestli ğiniKa'be'nin perdedar ı Amr b. Cuhay el-Huzâi ile ba ş lat ırlar. Hastal ığına şifa aramaküzere Şam'daki Belka'ya giden Amr, burada, bir suda y ı kan ı r ve şifa bulur. Öteyandan Belka halk ının putlara tapt ı klarm ı görür. Putlar ın kendilerine tapm ı lanve dü ş manlara kar şı yard ı m dilenilen şeyler oldu ğ unun söylenmesi üzerine putlardanbir tane al ır, Mekke'ye getirip Ka'be'ye koyar (18 )•Ünlü coğrafya bilgini Pytoleme, zemzem kuyusunun bulundu ğu yerde, Il.yüzy ılda bir yerle şim yeri mevcut oldu ğ unu söyler ve buras ın ı "Mekrube" (Makoraba)diye adland ı r ır. M. Rodinson bu Mekrube'nin Arab dilinde "mkrb", Habe ş -çe'de "mekvereb" şeklinde yazdan ve kabir, türbe anlam ı na gelen kelime oldu ğ u-nu ve Mekke şehrinin islam öncesi devirdeki ad ı olarak kullan ı ld ığı n ı bildirir (19).Burada, Mekke ve Hicaz tarihinde önemli yeri olan Ka'be ve zemzem kuyusundanöz olarak bahsetmekte yarar vard ır; zira Beytullah ve zemzemin varl ığıMekke'nin İ slam öncesinde mevcut oldu ğunun ve çok eskilere dayanan bir tarihibulunduğ unun delillerindendir.Ka'be, İslam an'anasine göre, semâvi bir örnek esas al ınmak suretiyle, Hz.Adem taraf ından in şaa olunmu ş ; Nuh tufarundan sonra da İ brahim ve İ smailPeygamberler onu yeniden bina etmi şlerdir (20)•Ka'be, Yüce Allah' ı n Hz. İ brahim'e binas ı n ı ve temizlemesini emretmesindenbu yana insanlar için tavaf ve ziyaret yeri oldu. Hac suresi 25-29. ayetleri budurumu şöyle aç ı klar: "Doğrusu inkar edenleri, Allah' ın yolundan, yerli ve yolcubütün insanlar için e şit k ı l ı nan Mescid-i Haram'dan al ı koyanlan ve orada zulm ile17 İbn Hişâm, "Sire", 1, 81;N. Ça ğatay, " İslâm öncesi Arap Tarihi", s. 108.18 "Doğuş tan Günümüze B. İslâm Tarihi", e. 1, s. 114.19 M. Rodinson, "Mahomet", s. 62.20M. Hamidullah, " İslâm Peygamberi", C. 1, s. 18;P. Hitti, " İslâm Tarihi",çev. Salih Tu ğ , C. 1. s. 151.67


yanl ış yola sapt ırmak isteyeni, can yak ıc ı bir azaba u ğrat ır ız. Bana hiçbir şeyiortak ko şma; tavaf edenler, orada k ıyama duranlar, rüku' edenler ve secdeyevaranlar için "Evimi" temiz tut diye İ brahim'i Ka'be'nin yerine yerle ştirmi ştik.İ nsanlar ı hacca çağır; yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler.Tâki kendi menfaatlerine şahid olsunlar; Allah' ın onlara r ızı k olarak verdi ğ ihayvanlar ı belli günlerde kurban ederken O'nun ad ın ı ansınlar. Siz de bunlardanyiyin, çaresiz kalm ış yoksulu da doyurun. Sonra kirlerini giderip temizlensinler.Adaklar ın ı yerine getirsinler, Ka'be'yi tavaf etsinler".Ka'be'nin idaresi devaml ı olarak İ smail evlad ı nda oldu; Mekke'nin ve Ka'be'-nin yönetimi, Fihr (Kurey ş)'den itibaren Kusay'a kadar Gâlib, Gâlib'in o ğlu Luey,Luey'in oğlu Ka'b, Ka'b' ın oğlu Mürre, Mürre'nin oğlu Hakim (Kilâb) yoluylaKurey ş 'in elinde kalmışt ı r.Kusay'dan önce Ka'be'nin mütevellisi Huleyl el-Huzâ7 idi. Huleyl, ölümündenönce üzerinde bulunan Ka'be emanetlerini k ız ı Hubba'ya b ırakt ı . Hubba,kad ın olması sebebiyle bu görevleri kabul etmedi, dolay ı sıyle Ka'be'nin anahtarlar ı° ve onunla ilgili görevler Ebü Gub şan el-Huzâi'ye geçti. Çok içki içen EM.) Gubşan,sarho ş oldu ğu bir s ırada, Ka'be'nin anahtarlar ını Huleyl'in k ızı Hubba ile evlibulunan Kusay'a satt ı (21).Kusay, Ka'be'nin muhaf ızl ığı görevini ald ıktan sonra eski Ka'be binas ın ıy ı karak onun yerine hurma a ğac ından yap ı lan kerestelerle tavanl ı bir bina vücudagetirdi (22). Kusay, kendisine intikal eden Ka'be hizmetlerini geli ştirip kurumla ş-t ırd ı . İ slam, bu görevlerden Kur'ân' ın çağrı sına uygun olanlar ı korumu ş, uymayanların ı da kald ırmıştır. Ka'be hizmetleri, Kusay'dan sonra evlad ı Abdüddar,Abdümenaf (Mugire), Abdüluzza ve Abdülkays ile onlar ın evlad ı taraf ındanyerine getirilmi ştir."Bu Kur'ân, kendisinden önceki kitaplar ı tasdik eden, şehirlerin ana merkeziolan Mekke ve çevresindeki bütün insanl ığı uyarmak için indirdi ğimiz mübarekbir Kitapt ır"(2 3),buyuran Yüce Allah, Mekke şehrinin ve Ka'be'nin kutsall ığına,İ slam güne şinin burada doğduğuna i şaret etmektedir. Böylece, Mekke dünyan ı nmerkezi, şehirlerin anası (ummu'l-Kurâ) durumunda oldu ğundan son 'ilâhiÇağrı ' için de karargah seçilmi ştir.Ka'be'nin, Allah' ı n emri üzerine, İ brahim ve oğ lu' İsmail taraf ından binaedildi ğini, Hz. İ brahim'in tebli ğ etti ğ i Din'in esaslar ına göre ziyaret ve tavaf edildi-21 Ali Himmet Berki-Osman Keskio ğlu, "Hazreti Muhammed ve Hayat ı",<strong>Ankara</strong> 1959, 25; Hamidullah, " İslâm Peygamberi", C. 1. , s. 32; Martin Lings,"Hz. Muhammed'in Hayat ı", İstanbul 1987, s. 18-20.2 2 A.H. Berki-O. Keskio ğlu, ad ıgeçen eser, s. 25.2 3 En'am suresi, 92.68


ğini, Hz. İsmail'in soyundan gelenlerin sonralar ı İ brahim peygamberin bildirdi ğ idinden ayr ılmalar ı na rağmen Ka'be'nin kutsall ığı n ı korudu ğunu ve davaml ı olarakziyaret edildi ğini, Kur'ân ve en eski tarih kaynaklar ı bildirmektedir.İ slâm'dan sonra gerçek hüviyetine yeniden kavu şan Ka'be, zaman zamanhem tabii Ifetlere hem de çe şitli kavimlerin sald ı r ılar ı na maruz kald ı . Huzaahlar ınCürhümlüleri yenmesi ve Mekke'den koymas ı esnasında Cürhümlülerin gizliceHaceru'l-Esved'i Ka'be'deki yerinden al ı p saklamasıyla ba şlayan bu sald ırılar,İslâm'dan sonra da devam etmi ştir. IV. yüzy ılda (Hicri 317), Horasan'dan gelenHamdan b, el-E şas Karmat'a mensub olan Karâmita'n ı n hücumuna u ğrayan Ka'be,V. yüzy ılda (437-439) da Nâs ır- ı Hüsrev'in ba ş kanl ığındaki Safavilerin hücumunamaruz kald ı .Ka'be in şaa edilirken, tavaf ba şlangıc ı olarak bir yerin tesbit edilmesi gerekiyordu;Hz. İ brahim, bu gaye ile Hacerul-Esved (Siyah ta ş)'i Kubeys da ğındangetirip şimdiki 'doğu tliknü' ad ı verilen yere koydu. Tavaf ba şlan ğı c ı olan bu ta şmüslümanlarca ve öteki topluluklarca ayr ı bir önem ve kutsall ık kazand ı. Hz.Muhammed'in gençlik ça ğında ,tamirat sebebiyle yerinden indirilen Hacer'ulEsved'i eski yerine koydu ğu bilinmektedir. İ slam tarihinde, Abbasiler devrinde,Eb ıtı Tahir Mekke'ye girdi ğinde Haceru'l-Esved'i al ı p Keıfe'ye götürmü şse de Mutilillahtarafından 24.000 dirheme sat ın al ınarak yine Ka'be'deki eski yerine konulmuştur.Müslümanların k ıblesi ve hac ibadetlerinin mübarek mekan; olan Ka'be,Amâlika, Cürhüm kabileleri, Kusay ve evlad ı tarafından İslam öncesi dönemdetamirat gördü ğü gibi, İ slâm'dan sonra da Abdullah b. ez-Zübeyr b. el-Avvam,Haccac b. Yusuf es-Sakaf ı, Osmanl ı sultanlar ı I. ve IV. Murad zamanlar ında datamir edilmi ş ve neticede bugünkü haliyle bize kadar ula ş m ıştı r. Ka'be, Osmanl ıimparatorlu ğu döneminde sükunete kivu ş tu ve iyi bir bak ı m gördü.Ka'be'ye büyük hürmet gösteren Osmanl ı hânedanl ığı onu en iyi şekildekorudular, bak ım ve tamiriyle me şgul oldular, hacc ılara da yolculuk güvencesi vekolayl ığı sağlad ı lar. Yüce Allah, Beyti'ne hizmet eden, korunmas ı ve bak ı m ıylame şgul olan bu milleti dünyada aziz k ıld ı, güç ve kuvvet vererek dü ş manlar ınakar şı muzaffer yapt ı . Osmanl ı Türkleri'nin üç kstada dünyan ın en büyük imparatorluklarından birini ve en uzun ömürlü İslam devletini kurmalar ı nda İslam veMukaddes De ğerler'e sayg ı nl ı klann ın büyük pay ı olsa gerektir. Nitekim Türkler,İ lk İslâm devletinin kurulduğ .u, İslâm' ın örnek uygulamas ın ın yapı ld ığı yer olanPeygamber şehri Medine-i Münevvere'nin bak ım ve korunmasıyla da yak ındanilgilenmi şlerdir.Hz. İsmail ile annesi Hacer taraf ından ç ı kar ıld ığı kabul edilen, Ka'be'ninyirmi metre kadar do ğusundaki Zemzem suyu da Mekke'nin önemini art ıran69


unsurlardand ı r. Şeybeoğuiları kap ı s ın ın yan ında ve Haceru'l-Esved'in kar şı s ındabulunan Zemzem suyu kuyusu, Cürhümlüler taraf ından kapat ılmışsa da, Hz.Muhammed (sas)'in dedesi onu bulup temizlemi ştir.Hz. Muhammed (sas)°in dedesi Abdülmuttalib ( Şeybe), birgün Ka'be'ninel-Hicr denilen yerinde uyurken rüyas ında Zemzem kuyusunun yerini gördü vekendisinden onu temizlemesi istenildi (24). Bunun üzerine Abdülmuttalib, o ğluHaris'le birlikte, kendisine yeri ve durumu aç ıklanan Zemzem kuyusunu buluptemizlemeye ba şlad ı ; bu s ırada kazmas ı bazı ta şlara tak ı l ıp ses ç ı kard ı ve o datekbir getirdi. Bunu i şiten Kurey ş onun gayesine ula ştığın ı anlayarak k ıskand ı lar;ortaya ç ıkar ılan kuyunun atalar ı İsmail'in kuyusu olduğ unu söyleyerek kendilerininde ondan hak sahibi olduklar ı n ı belirttiler. Böylece Abdülmuttalib ile ötekiKurey ş oymaklar ı aras ı nda şiddetli bir mücadele ba şlad ı (25).Kuyuyu temizleyen ve kazma olay ı s ı ras ında kuyuda Cürhüm kabilesine aitçe şitli madeni e şya, ok, heykel ve benzeri e şya bulan Abdülmuttalib, Kurey ş 'tenbüyük kötülük gördü. Öyle s ı k ı ld ı ki, on oğlu olup yeti şir ve kendisini dü şmanlarına kar şı koruma durumuna gelirlerse içlerinden birisini Tanr ı ad ına Ka'be'dekurban edece ğini vaadetti. Hz. İ brahim'in oğlu İsmail'i adamas ına benzeyen bunezr (adak), daha sonra kurra yoluyla yerine getirilecektir. Abdülmuttalib, dile ğ i-nin gerçekle şmesi üzerine, putlar ı Hubel'in huzurunda, çocuklar ı aras ında kurraçekti. Oğlu Abdullah-Hz. Muhammed'in babas ı- kurrada kurban ada ğı ç ı kt ı .Mevcut adet üzere, Abdullah' ın yerine deve kurban edilmek istendi. Deve ileAbdullah aras ında kurra çekildi; on deve ile ba şlayan kurra, deve say ısı yüzeulaşı nca, develere isabet etti ve son buldu. O ğlunun kurban edilmekten kurtulmasınaçok sevinen Abdülmuttalib yüz deveyi kesip Mekkelilere, kurtlara ve ku şlaraziyafet verdi (26).Abdülmuttalib zaman ında yeniden hac ılar ın ziyaretine ve istifadesine sunulanZemzem suyu, İslam tarihi boyunca güzel bir biçimde korunmu ştur. Zemiemsuyu içmek, İ slam kültüründe, çok sevapt ı r ve kutsal bir i ştir.Yesrib (Medine)'e gelince; Mekke'den sonra Hicaz' ı n en önemli şehri Yesrib(Medine)'dir. İ lk sakinlerinin Amâlika'dan olduklar ı belirtilir. Amâlika'dan Yesribb. Abil'in ad ına nisbetle buraya "Yesrib" denilmi ştir. Yesrib şehrinin Amâlika'dansonraki sakinleri Yahudilerdir. Yahudilerin buraya geli şleriyle ilgili kesin bir tariholmamakla birlikte, Babil kral ı Il. Nabu kuduru sur (saltanat ı : M.O. 605-562)'unKudüs'ü ele geçirip sakinlerinden olan yahudileri sürmesi haraketinden sonra24 İbn Hiş am, "es-Sire"—Hz. Muhammed'in Hayat ı", çev. İ. Hasan-N. Çağatay,s. 87; Mart ın Lings, aynı eser, s. 19-20.25 Hamidullah, " İslam Peygamberi", C. 1., s. 37.26 Neşet Çağatay, " İslam Öncesi Arab Tarihi", s. 60-62, 94-98.70


Yesrib dolaylar ına gelip yerle ştikleri ifade edilmektedir (27). Hicaz bölgesine gelenyahudiler, Yesrib'in yan ısıra, Fedek, Vâdu'l-Kurâ ve Hayber m ıntı kalar ın ı kendilerineyurt seçmi şlerdir. Yahudilerin Yesrib şehrine, Buhtunnasr istilas ı üzerinegelip yerle ştikleri de söylenmektedir (28).Yesrib şehrinde, İslâm' ın ortaya ç ı ktığı sırada, bu yahudi toplulu ğ unyan ı sıra, Sil-i Arim denilen tufandan sonra Yemen'den ayr ı l ıp Milâdi Il. veya Ill.yüzy ı lda buraya geldikleri san ılan Evs ve Hazrec kabileleri ya şamaktayd ı . Hâriseb. Sa'lebe ba ş kanl ığı nda Hayber bölgesine gelen Ezd kabilesi, Hârise'nin ölümündensonra, Evs ve Hazrec adlar ıyla iki kola ayr ı lmış ve Yesrib'e yerle şmi ştir.Yesrib'e yerle şen Evs ve Hazrec zamanla güçlenmi şler, Gassanilerin de yard ı m ıile, Yahudilere galip gelmi şler ve Yesrib'in idaresini ele geçirmi ş lerdir.Yesrib, Hicret'ten (Miladi 622) sonra "Medine" ad ı n ı ald ı ve İslam devletininilk başkenti oldu. Hz. Muhammed (sas)'in türbesi ve pek çok sahâbininkabrinin bulunduğ u Medine-i Münevvere İ slâm' ın tüm kurum ve kurulu şlar ıylate şekkül etti ği bir şehir olup, Mekke'den sonra, Müslümanlarca en kutsal yerdir (29).Abbâsl halifelerinden et-Tayi'lillah (saltanat ı : 974-991) zaman ında kom şukabilelerin sald ı rısana u ğrayan Medine, bu halife taraf ından sağlam bir sur içineal ınmış , Osmanl ı halifesi Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) zaman ında ise,bu sur yeniden onar ı lmıştır.Hz. Muhammed (sas) ve Mekkeli müslümanlar Medine'ye hicret ettiklerinde(Milâdi 622), Yesrib'de, Evs ve Hazrec'in yan ıs ıra, Bent Kureyza, Bent, Kaynukave Ben£ Nadr adlar ındaki yahudi kabileleri ya şamaktayd ı .İslâm öncesinde Arabyar ı madasm ın sosyo-kültürel durumuna, özellikle deMekke'nin ve sosyal yap ı s ına gelince; Arabistan' ın sosyal yap ıs ın ı ntemelini kabilecelik olu şturur. Kabileler aras ı dayan ışma, kabilecilik düzeninindevam ı için, çöl şartlar ı içinde, kaç ı n ılmaz bir zorunluluktur. BedeVt Arab, hemtabiat kuvvetlerine hem de has ı mlar ına kar şı mücadele etmek durumundad ı r. Bumücadelesini ba şar ı ile sürdürmek için de ba ş kalar ın ı n yard ı mı na, mensubu oldu ğ ukabilenin himayesine muhtaçt ır. Kabileler aras ı sürtü şmeler ve kan davas ı olay ı dakabile dayant ş ması n ı n önemini art ırmaktad ı r.Genellikle evlilikten gelen 'yak ınl ı k bağı ' üzerine kurulan ailelerin olu şturduğuaşiretlerden meydana gelen kabileler, aralar ındaki sosyal dayan ışma ilkele-27 M. Hulusi Bolay, " İslâm Tarihi Ders Notlar ı", Konya 1969., s. 211.28 İslam Ansiklopedisi, "Medine" maddesi.29 "DOğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi", C. 1. s. 132. Hamidullah," İslâm Peygamberi", C. 1. s. 32.71


ini doğrudan belirlerdi. Kabilelerin ortak yapmas ı gereken i şler ve yükümlülüklerde vard ı ; bunlar ı da kabilelerin reislerinden olu şan bir heyet belirlerdi. Bunun aç ı körneğini Mekke şehir idaresinde görmekteyiz.İslâm'dan önce Mekke'nin yönetimi Kurey ş'teydi. 'Mekke Site Devleti'niidare edenler, Hz. İ brahim'in neslinden olduklar ın ı övgü ile söyleyen Kurey şkabilesine mensub on ailenin temsilcileriydi. Bu on aileden Hâ şimoğ ullar ı dinive içtimât iktidar ı , Umeyye oğullar ı da aske ıtt ve iktisadt-ticat/ iktidar ı ellerindebulunduruyorlard ı . Ancak her iki topluluk birbirine muhalifti ve aralar ındadevaml ı bir rekabet ve çat ışma vard ı . Mekke şehrinin önemli i şleri ve kamugörevleri, Kusay' ın yapt ı rd ığı ve kurdu ğu "Dâru'n-Nedve"de görü şülür ve kararabağlan ı rd ı (30)İ slam öncesi Arab toplumunda can ve mal güvenli ği doğrudan doğ ruyaki şinin kendi kabilesinin h ı rs ı zl ık ve adam öldürme gibi olaylar ın öcünü almayahaz ır ve yeterli durumda olmasına bağ l ıyd ı . Kabile ba şkan ı n ın haberi olmadan birkimseye zarar vermek kabileler aras ı dü şmanl ı klara sebep oluyordu. Bu durumda,bedevi arablar aras ında saygı nl ık ve soyluluk önemli ölçüde kabilenin askeri veiktisâdf' gücüne dayanmaktayd ı . Günümüz dünyas ında, yirmibirinci yüzy ı l ın uygarmillet ve devletlerinde de sayg ı nl ığın ve soylulu ğ un ölçüsü- mataryalist felsefe veya şayışın tesiriyle- yine kuvvet (silah-bomba-füze vb. sava ş araçlar ı ) ve ekonomikgüç (para) dür.Kabilenin ana birli ğ i olu şturduğ u Arablar'da kocan ın mutlak hâkimiyetinedayanan basit bir aile hayat ı vard ı . Nikah kurumu ile kurulan Arab ailesindegenellikle çok evlenilirdi.•Evlenmek isteyen ki ş i kabilesinin neseb ve şerefine uyanbir kad ınla evlenmek durumundayd ı. Arablarda, üç talakla bo şama esas ına dayananbo şanma ilkesi de vard ı .Soy-sop konusu da, kabilecelik esas ına dayanan Arab toplumunun en çokönem verdi ği bir husustur. Kabilelerin ammarelere, ammarelerin bat ınlara...bölündüğü Arab halk kitlesinde, herbir çad ır bir aileyi, çad ırlar toplulu ğu ise,"hayy" denilen toplulu ğu temsil eder; bir hayy toplulu ğunun tümü de "kavmi"meydana getirir. Aralar ında akrabal ık ba ğlar ı bulunan soplar ın biraraya gelmesiylede "kabile" te şekkül eder. Sopun ruhu ise "asabiyet"tir. Asabiyet, sopmensuplar ı na şarts ı z ve s ı n ı rs ız bir bağ l ı l ı kla bağ lanmak, onlar ı her şeyin ötesindegörmek ve üstün tutmakt ı r.Bedevi ve hadarT (medeni) şeklinde iki tür ya şayışt olan Arablar, İ slamöncesinde, genellikle hürler, esirler, mevâli şeklinde üç zümreye ayr ı l ı rlar. Hürleraile ve kabile topluluklar ı durumundad ırlar ve toplumun en sayg ın insanlar ıd ırlar.30 C. Zeydan, "el-Arab kable'l- İslâm", s. 208; N. Çağatay, age. s. 100-102.72


Toplum hayatında fazla bir yeri olmayan esirler, kölelerle câriyelerden meydanagelirler. Mevili ise bu iki s ı n ıf aras ında bir yerdedir (31 )•Öte yandan, a şiretçilik ve kabilecilik telakkileri, âdet ve ananeleri birbirineoldukça yak ın olan bedevilerle yerle şik hayat sürdüren Arablar aras ında pekönemli sosyal farkl ı l ıklar bulunmaz. Bedevilerin yerle şik ya şayıştaki şehirliArablar ın her zaman taze kan kayna ğı durumunda olmalar ı bu iki zümreyi birbirineyakla ştı rd ı ve aralar ında güçlü ba ğlar olması n ı sağ lad ı (32). Bununla birlikte,bedevilerin çöl sayesinde soylann ı ve dillerini bozulmaktan korumalarınakar şı l ık, yerle şik ya şantıdaki Arablar, ticaret, turizm, panay ı rlar ve Ka'beziyareti gibi sosyal yak ınlaşmayı ve kayna şmay ı perçinle ştiren olaylar sebebiyle,Arab olmayanlarla kan ştılar, dil ve soy yönünden de ğ i şime uğrad ılar. Ne varki, şehirli Arablar ın belli ölçüde medeni ve düzenli bir ya şay ış içerisinde olmalarınakar şın bedeviler çöl hayat şartlar ı ve sosyal adaletsizlik anlay ışlar ı altındaya şamak durumunda kalm ışlard ır; hayat kuvvetlinin zay ıfa tahakkümü esas ınadayanmıştır (33)İ bn Kelbi, putperestli ğin Arabistan'a giri ş ve yay ı l ışı konusunda şunlar ısöyler: "Arablan Allah'a ibadetten putlara ve ta şlara tapmaya sevkeden hidiseşudur: Mekke'den ayr ı l ı p yolculuğa ç ıkan kimseler Harem'e sayg ılar ın, ve Mekke'yebağ l ı l ı klar ını ifade etmek için yanlar ında Harem'den al ınm ış ta şlar görürürlerdi.Konakladtklan yerlerde bu ta şı koyup, Ka'be'yi tavaf ettikleri gibi etraf ında tavafederlerdi. Bunu ta ştan u ğur ummak, Ka'be'ye ba ğ l ı l ık ve sevgilerini ifade etmekiçin yaparlard ı . Oysa onlar henüz Mekke ve Ka'be'ye sayg ı gösteriyorlar, hac veumre yapıyorlard ı. Bu âdet daha sonra onlar ı sevdikleri şeylere tap ı p önceki dinleriniunutmaya sevketmi ştir. Hz. İ brahim ve ismail'in dinini terketip, kendilerindenönceki milletlerin yapt ığı gibi, Hz. Nuh'un kavminin tapm ış olduğu putlara tapmayaba şlad ılar"(34).Bu aç ı klama, Arablar ın Mekke'ye ve Ka'be'ye sayg ı gösterdikleriniaç ı klad ığı gibi onlar ad ına putlara tapm ış olduklar ı n ı da ortaya koyar.Ancak, putatap ıcı l ık Arablar ı tamamiyle İ brahim peygamber'in tebli ğ etti ği dindenkoparmad ı . Nitekim onlardan birço ğu putperestlikte samimi olmad ığı gibi birkısm ı da onlarla alay ederdi (35).Şiirleri ve edipleri büyük ço ğ unluğu ile dini duygulardan yoksun ya da dinideğerlere kar şı olan Mekke toplumu içerisinde, insanlar ın inançsul ığından ve31M. Rodinson, age. s. 32; "Büyük islim Tarihi", C. 1. s. 175.32 Filibeli Ahmed Hilmi, "Tarih-i islim", s. 137.33 İbnu'l-Kelbi, "Kitibu'l-Asnâm", Ahmet Zeki Pa şa neşri, Kahire 1914,s. 5-7 vd.; İbn Hişim, 1, 86 ve öteki ilgili yerler; N. Çağatay, age., 104.34 Hamidullah, "Resulullah Muhammed", çev. Salih Tu ğ, ist. 1973, s. 30.35 Müslim, Sahih, 7/49; İbn Mâce, Sünen, 2/410; "Do ğu ştan GünümüzeBüyük islim Tarihi", C. 1. s. 114.73


cahilli ğ inden, dini' ve mâneVi de ğerlere kar şı ilgisizli ğinden, matareyalist zihniyetteolu şundan rahats ız olan ve İ brahim peygamberin getirdi ği din üzere inanan ve duaeden kimseler de vard ı . Kendilerine "hanif" ad ı verilen bu insanlar, Zübeyr b. Selma,Kus b. Saide, Mültemis, U meyyetu'bni Ebi Salt, Varaka b. Nevfel, U beydullahb. Cah ş , Osman b. Huveyris, Zeyd b. Amr, Muhammed b. Abdullah ve benzeri kişilerdi.Hz. Peygamber, bunlardan Umeyye hakk ında, "neredeyse Ummeyyemüslüman oluyordu" buyurmu ştur (36).Nuh (as) zaman ı nda da tan ı n ı ld ığı n ı Kur'ân'dan (37) ö ğ rendi ğimiz Hubel,Lât, Menat ve Uzza gibi putlar cahiliye devri putperest Arablarm ın en büyükputlanycli ( 3 8 ).Arablar ın putlardan ba şka, "ta ğut" denilen 'put tap ı naklar ı ' vard ı . Tağ utlar,Ka'be'nin d ışındaki tap ınaklar olup, Hicaz ve öteki yerlerde 100'den fazla say ı -dayd ı . Arablar, ta ğutlara büyük sayg ı gösterirler, onlar ad ına kurbanlar keserler,hediyeler verirlerdi. Lât, Menat ve Uzza bu ta ğutlar ın büyükleriydi (39).Öte yandan, Arabyar ı madas ı n ı n, özellikle de Hicaz ı n (Mekke-Medine Taif vs)iktisadi ve içtimaI durumu, co ğrafi ve tarihi durumuna parelel olarak farkl ı l ı klargösterir. Daha önce, Arablar ın iktisadi hayat ı n ın temel maddelerinin tar ı m, ticaret,hayvanc ı l ık ve madencilik oldu ğunu gördük. Ayr ıca, deve, koyun ve keçi yününedayal ı bir dokumac ı l ı k sanat ve sanayiinin Arablar aras ında geli ş mi ş oldu ğ unusöyledik. Hz. Muhammed'in İslam', öğretmeye ba şlad ığı Milâcll VII. yüzy ı l ı nba şında, Arabyar ı madas ı dini", idari ve siyasi hayata parelel olarak, ekonomik vesosyal yönden büyük bir kar ışı kl ı k içindeydi. Nas ı l Yahudilik ve H ı ristiyanl ı kla putperestlikmücadelesi dini' yönden bölge halk ın ı me şgul ediyorsa, faiz-riba, ticaretmafyac ı l ığı , h ı rs ı zl ık ve katl olaylar ı da sosyal ve mali sahada halk ı öncelikle oyalıyordu.Ticaret kervanlarm ın güzergah ı , kara ve deniz ticaret yollar ı n ın kav şağıdurumunda bulunan Arabistan ekonomik yap ıs ında iki farkl ı durum gözlenmektedir:Birincisi, yabanc ı etkilerden uzak olan, hayvanc ı l ı k ve ziraate dayanan çölve k ırsal kesim ekonomisi; İ kincisi ise, yabanc ı unsurlarla devaml ı ili şki içerisindeolan yerle şik bölgelerin ekonomik yap ı s ı .Bedeviler, genellikle Yar ı madan ı n orta k ıs ı mlar ında, yabanc ı unsurlardanuzak çöllük yerlerde ya şamaktad ı rlar. Ba ş l ıca u ğra şı lar ı ve gelir kaynaklar ı tar ı m38 Filibeli A. Hilmi, age. s. 137; "Büyük İslam Tarihi", C. 1. s. 148; İbn Hişam,89.36 Kur'an; Nuh suresi, 21-23; Necm suresi, 19 -20.3 7 N. Çağatay, age., s. 106-108; İbn HiOn, Sire, 1, 86; age, 18.39 Yemen ve Güney Arabistan' ın öteki yerlerinin iktisadi' ve ticari durumuiçin bkz: M. Fayda, " İslamiyetin G. Arabistana Yay ıl ışı ", Ank. 1982.74


ve hayvanc ı l ı kt ır. A şiret anlay ışı ve kabilecilik düzeni bu bölgenin ekonomikyapısın ın temelini olu şturmaktad ır. Kabilenin serveti, kabileyi olu şturan ailelerinve a şiretlerin ortak mal ı olduğundan her fert kabilenin ortak i şlerine ve kalk ınmasınayönelik genel hizmetlere kat ı lmaktad ır. Kabile mal ından ihtiyac ına göreyararlanma hakk ına sahip olan kabile fertleri ortak servetin artmas ı için bütüngüçlerini harcarlard ı . Coğrafi ve ekonomik şartlar bedevi Arablar ı ortak mülkiyetsahibi olmaya ve bu yolla varl ığını sürdürmeye sevketti (40).Yabanc ı etkilere aç ık olan bölgeler, Mekke, Medine, Tâif, Suriye ve Yemengibi ticaret ve turizm merkezi durumundaki yerle şik ya şay ış yerleridir (41). Medenihayat ın sürdüğü bu bölgeler hem kara ve deniz ticareti hem de tar ı m ürünleriyoluyla iktisadi yönden kalkt ı-Imi ş ve büyük mali servete kavu ş mu ştu. Ancak servetda ğı l ı m ı adil değildi; servetler belli ellerde toplanm ıştı . "Adil bir mülkiyetdağı l ı m ı olmad ığı ndan, ezilen ve yoksulluk çeken büyük bir kesim vard ı .Sosyal adalet ve adil bir mülkiyet da ğı l ı m ın ın olmad ığı , zengin aristokratlannortadire ği ve yoksul kesimi ezdi ği yerle şim merkezlerinin ba şı nda Mekke şehrigelmekteydi. Nitekim Mekke site devletinin idaresi Abdülmuttalib'in vefat ı ndansonra büyük ço ğunluğunu zengin tacirlerin olu şturdu ğu Umeyye oğullar ı n ı nelindeydi. Gelenek ve göreneklerine ba ğ l ı olan, aralar ındaki ihtilaflar ı' İ dareMeclisi'nin -claru'n-nedve'de- kabilecilik anlay ışı üzere verdi ği kararlarla giderenMekkeliler, genellikle manevi' de ğerlere alaka duymayan maddeci insanlard ı .Dü şünceleri zay ıf ama şehvetleri güçlü olan bu ki şiler ruhi ve manevi yönden fazlageli şmediler; şehvetlerinin ve bencil duygular ın ın sesini dinlediler. Soylar ı, malidurumlar ı ve kabile güçleriyle kibirlenen Mekkeliler, bir kabile şeyhi veya Mekkelizengin bir tâcir olmayan Hz. Muhammed'in Allah' ın elçisi seçilmi ş olması n ı birtürlü kavrayamad ı lar. Mesela, el-Velid b. el-Muğire Hz. Muhammed'e şöyle dedi:"E ğer Peygamberlik gerçekse, ben bu i şe senden evlay ım, çünkü ben hem sendendaha ya ş l ıy ım hem de daha zenginim" (42).40 Muhammed el-Gazali, "F ıkhu's-Sire", Cezayir, tarihsiz , s. 24-26.41 "Büyük İslam Tarihi", C. 1. s. 160;M. Bodinson, age. s. 16; Sabri Hizmetli" İçtimat Hadiselerin İtikadi İslam Mezheplerinin Do ğu şuna Tesiri", A.Ü. İ.F.D.,XXIV, s. 661, <strong>Ankara</strong> 1983.42 Cahiliye devri Arablar ın ın dini, ahlaki, içtimat ve istisadl yap ıların ı derinlemesineinceleyen pekçok kaynak vard ır. Genel İslam Tarihi kaynaklar ı ile hadiskitaplar ı ve ara ştırmaları bunların ba şlıcalar ıd ır. Bu hususta mesela bak ınız: Tabert,1. 87-90; İbn Hişam, "Sfre", 1, 79, 20-30 vd.; tbnu'l-Kelbt, "Kitabu'l-Asnam"-Putlar Kitab ı ; M. Fayda, " İslamiyetin Güney Arabistana Yay ıl ışı"; N. Çağatay,"İslam öncesi Arap Tarihi"; M. Hamidullah, İslam Peygamberi; M. Şemseddin,"Yak ın Şark"; Dozy, "Tarih-i İslamiyet", trk. çev. Abdullah Ceedet, M ısır 1908;İbn Sad, "Tabakat".75


Asl ında, Mekke halk ı birçok s ı n ı fa ayr ı lm ışt ı . Güney'den Yemen, KuzeydenHire ve Gassant devletlerinden Hicaz m ınt ı kas ına gelen ticaret erbab ı,s ın ıfl ı yap ı n ı nMekke'de yerle şmesinde önemli rol oynad ı lar. T ı pk ı son yüzy ı llar ın toprak ağalangibi nimet ve servet içerisinde ya şayan, zay ıftan sömüren Mekkeli aristokrat zümreher türlü güç ve imkana sahipti. Mekke civar ında düzenlenen fuarlar bölge ticaretiningeli şmesinde ve ekonominin iyile şmesinde etkili bir unsur olu şturuyordu.Özellikle faiz ve tefecilik esas ına dayal ı , mafiyac ı l ı k anlay ışıyla ticaret yapanMekkeli aristokratlarla Yahudi topluluk, ekonomik yönden imtiyazl ı bir s ı n ıfhaline gelmi şti. islam' ı n faizi haram saymas ı ve tefecili ğe kar şı sava ş açmas ıyahudilerin ve Mekkeli mataryalist aristokratlar ı n belini k ı rd ı (43).Özet olarak söylemek gerekirse, Arabistan halk ı , islam öncesinde, yeterlibilgi, kültür ve dü şünceden yoksun, bireysel ve toplumsal ya şant ı sı bozuk, sap ı kinan ışlar ve de ğerlere dayanan inanç yap ı s ı ve ahlak anlay ışı koku şmu ş durumdaydı . Öyle ki, tüm kurum ve kurulu şlar ı, bedevi' ve yerlisi, şehirlisi ve köylüsü,aristokrat ı ve ortadire ği ile tüm Yar ı mada halk ı tamamiyle koku şmu ş bir ya şayış -tayd ı ; bu sebepledir ki, bu devreye tarihte "Câhiliye Devri" ad ı verilmi ştir. İ nsanlarhemen her yönden ilkel bir ya şayış içerisindeydiler. Güçlü bir siyasi yönetimdenuzak olmalar ı dini' birlikten de mahrum olup çok tanr ı c ı l ı k inanc ı na sapmalanasebep oldu ğu gibi, uzun süre güçlü bir devlet kurmalar ı na da engel te şkil etmi ş -tir.Hicaz' ın öteki yerle şim merkezlerine göre oldukça geli şmi ş , iktisadi ve ticari'yönden kalk ınmış durumda bulunan Mekke'nin durumu Yar ı mada'n ı n geneldurumundan pek farkl ı değ ildi, ayn ı hastal ı klar orada da mevcuttu. Genelde sosyaladâletsizlik ve ekonomik düzensizlik hâkimdi, güçlü zay ıf ı yiyordu. Halk sosyaladalet ve güzel ahlak de ğerlerinden yoksun oldu ğundan, bireysel ve toplumsalki şilik kalmad ığından, her türlü kötülük yayg ı nla ş m ışt ı . Mekke şehri, kabilesizinsanlar ı', köleleri ve zay ıflan sömüren, hileli ticaret yapan ve malt yolsuzluklar ıolan bir yeralt ı mafiyas ı durumundayd ı .İşte islam dini, inanç ve ahlak yönünden koku ş mu ş, sosyal ve ekonomikyönden bütünüyle bozulmu ş bu ya şay ış düzenine son vermek, belirtilen konulardainsanlara gerçekleri ö ğretmek ve ya şatmak, bireysel ve toplumsal ya şant ıya bar ışve güven getirmek için gelmi ştir. içki, kumar, faiz, kan davas ı , sihr, sefahat vevah şet gibi fert ve toplum hayat ı n ı tahrib eden hastal ı klar ı ortadan kald ırmay ı gayeedinmi ştir. Kabile rekabetleri veya a şiretler aras ı sürtü şmeler, soy-sop üstünlü ğ ükavgalar ıyla birbirlerini yiyip tüketen Arab topluluklar ın, her yönden ıslah etmekve insanca bir ya şay ışa kavu şturmak istemi ştir (44). Birçok Kur'ân âyeti 'CâhiliyeDevri' Arablar ı n ın içinde bulunduklar ı durumu bize tan ıt ı r; onlardan birkaç ı43 Maide suresi, 50.44 Ahzab suresi, 32-33.76


şöyledir: "Câhiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet içinAllah'tan daha iyi hüküm veren kim vard ır?" (1); "Ey Peygamber'in han ı mlar ı !sizler herhangibir kad ın gibi değilsiniz. Allah'tan sak ı n ıyorsan ız edal ı konu ş-may ına, yoksa kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümid eder; daima ciddi ve a ğı r-ba ş l ı söz söyleyin. Evlerinizde oturun; eski câhiliye devrinde oldu ğu gibi aç ı l ı psaç ı lmay ı n; namaz ı k ı l ın, zekat ı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. EyPeygamberin ev halk ı ! Ş üphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmakister" (2); "inkar edenler, gönüllerindeki câhiliye ça ğı n ın asabiyet ate şini ate şlendirdiklerinde,Allah, Peygamberine ve inananlara huzur indirdi; onlar ın takva sözünütutmalar ını sağlad ı . Onlar da bu söze lay ı k ve ehil kimselerdi. Allah her şeyibilendir" (45).Görülmektedir ki Kur'an, islam dininin ortaya ç ı ktığı zamanda ve ondanaz önce Arabistan' ın gerek dint-ahlaki yönden gerekse, aile yap ı s ı ve sosyal ya şay ışitibariyle kar ışık bir halde oldu ğunu bildirmekte ve insanlara bundan kurtulu şyollar ı n ı göstermektedir (46).Sosyal ve ekonomik yönden geli şmi ş , as ırlar boyunca devam eden büyükdevlet ve medeniyetler kurmu ş kom şu milletlerin islâm' ın ortaya ç ı k ışı ndanönceki durumu da, Arabistan' ı n genel durumundan çok farkl ı değildi. Asl ı nda tüminsanlar ve dünya milletleri, islam öncesinde cehalet içinde ya şamaktayd ı . Güçlerindevam etti ği ve istikrarstzl ığın kol gezdi ği Avrupa'da hergün yeni yeni olaylarç ıkmaktayd ı . Fransa'da taht kavgalar ı , İ ngiltere'de, Anglo Sakson istilas ı hükümsürmekteydi. H ı ristiyanl ık dünyas ı n ın merkezi durumunda olan Roma'da ise mezhepkavgalar ı yüzünden halk birbirini yemekteydi. H ı ristiyanl ı k tüm Avrupa'dadin olmaktan ç ı karak bozulmu ş ve 'h ıristiyanl ık kültürü" din yerine geçmi şti .Kilise Allah' ın mutlak nüfuz ve gücünü kendi eline alm ış , halka eski Yunan ilahlarına benzer biçimde Baba Allah, O ğul Allah ve Ruhu'l-Kuds gibi inançlar zorlakabul ettiriliyordu. Allah unutulmu ş, ahlak çökmü ş , buna kar şı l ı k kad ı n ve maddeilahla şt ı rı lmıştı .İslam Güne şinin insanl ığı ayd ınlatmaya ba ş lad ığı sırada, dünyada iki süpergüç, iki büyük imparatorluk vard ı ; bunlar Bizans Rum imparatorlu ğ u ile İ ran-Pers-İ mparatorluğu idi. Her iki imparatorlu ğun genel görünümleri birbirinden farkl ıdeğildi; her yönden bozulmu ş ve y ı k ı lmaya yüz tutmu ştu. idarenin karizmatikki şilik verilmi ş Sasani' kisralar ı elinde topland ığı , hurafelerle dolu Zerdü ştlükakidesinin din olarak benimsendi ği ve ahlaks ı zl ığın doruk noktas ına ula ştığıİ ran-Pers imparatorlu ğu çok ihtiyarlam ıştı ve son günlerini ya şıyordu.45 Feth suresi, 26.46 C ıiliye devri Arabistan ı'n ın genel durumu hakk ında ayrıca bkz.: Belâzurt,"Futühu'l-Buldan", ta'lik ve tahk. R ıdvan Muhammed R ıdvan; Lammens, "LaMecque â- la Veille de l'Hegire"; Watt, "Mohamed "â la Mkque.77


Rumlar da, İ ranl ılardan farkl ı durumlarda değ illerdi. Yaln ız onlar ın y ık ı mrüzgarlar ı ba şka yönlerden esiyordu. Ayr ıca bu iki imparatorluk bir di ğeri üzerineüstünlük kurmak için birbirleriyle k ıyas ıya mücadele ediyorlard ı . Gerek Farsimparatorlu ğuna hâkim olan Mazdeklik ve Zerdü ştlük gerekse Bizans imparatorluğununresmi dini olan Hiristiyanl ık bir tak ım anânIer ve âdetler y ığın ı halinedönü ş müştü. Bununla birlikte, dünyan ın iki uygar toplumunu bu iki imparatorluktemsil ediyordu (47).Öte yandan, Çin devleti, Konfüçyüs (Kung-fu, Tsö, M.Ö. 551-479) ileuygarl ık yolunda h ızl ı ad ı mlarla ilerliyordu, fakat dini' ve içtim yönlerden büyükbir kar ışı kl ık içindeydi. Hindistan' ın durumu Çininkinden farkl ı değildi. K ısaca,İslâm' ın ortaya ç ı ktığı s ırada ne tarafa bakarsak, dünyan ın her yerinde genel birkarışı kl ık oldu ğunu görürüz; sava şlar, ırk ve renk mücadeleleri, dil ve bölge hakkındaki saçmal ı klar, din ve mezhep hakk ındaki pe şin hükümler ve yanl ış değerlendirmeler,mülkün belli ellerde toplanmas ı, sosyal adaletsizli ğin yayg ı nla ş masıdünyay ı huzursuzlu ğun ve sefaletin e ş i ğine getirmi şti. Materyalist zihniyete sahibolan, din, dil, ırk ve mezhep çeki şmeleri, kan davalar ı yüzünden birbirleriyleçatışma durumunda bulunan dünya insanlar ı Adem ve Havva'nan çocuklar ı oldukların ı bile unutmu şlard ı . insanl ık, Kur'ân' ın ifadesiyle "a şağılar ın a şağı sı..."durumuna inmi şti (48 ). İ nsanl ığı içerisinde bulundu ğu bu durumdan kurtaracak,ferdi aile ve toplumsal varl ığı nda mesud ve bahtiyar k ılacak, milletlere ve devletlerebarış ve güven ortam ı sağlayacak bir Nizam'a mutlak ihtiyaç vard ı. Zaten YüceAllah, insanl ık tarihinin ba şlang ıc ından bu yana, zaman zaman peygamberlergöndererek Din'ini bildirmi ş ve onlar ı sapı kl ıktan kurtar ıp Kurtulu şa ula şt ırmıştır.Bu defa insanl ık dünyas ın ı kurtaracak İ SLAM D İ N İ olacakt ı r.47 M. Hamidullah, "Islâm Peygamberi", C. 1. s. 23-30; M. Rodinson, age.s. 27.48 Tin süresi, 5.78


II. BÖLÜMPEYGAMBER OLMADAN ÖNCE HZ. MUHAMMED' İN HAYATIİ slam' ın tarihi, "oku" ( ıkra) emri ile ba şlayan Kur'an' ı Kerim'in Hz. Muhammed(sas)'e nazil olu şu ve O'nun Allah' ın Elçisi seçilmesiyle ba şlar. Bubak ımdan öncelikle İ slam Peygamberinin hayat ından sözederek İ slam tarihiniincelemek icabeder.1 - Hz. Muhammed (sas)'in Soyuİ slam Peygamberi Hz. Muhammed (sas), İ brahim Peygamber (as)'in soyundandır (1). Soy kütü ğü, Adnan O ğullar ından Kurey ş Kabilesi yoluyla İ smail(as)'e dayan ır. Tarihçiler ve soy bilginleri islam ın doğ u şuna kadar varl ığı n ı asil1 Tevrat, Hz. İbrahim'i, Babil Kral ı Hamurabi ile çağdaş sayar. İbrahimPeygamber'in o ğlu Ismail'e dua edip, duas ın ın kabul edilerek İsmail evlad ındanbüyük bir millet ortaya ç ıkacağın ı, Hz. Muhammed'in de Ismail evlad ından olduğunubelirtir. Mesela Tevrat' ın Tekvin (Yarat ıl ış ) kitabı bölümünde şöyle denilir:"Çocu ğu olmayan İbrahim, yaşlan ınca art ık çocuk sahibi olam ıyacağı duygusunakap ıldı ve üzüldü. O, bu s ırada 85, kar ıs ı Sara da 76 ya şında idi. İbrahim, böyle birdurumda çad ınnda dü şünürken Allah ona şöyle seslendi: " Şimdi göklere bak vesayabilirsen gökteki y ıld ızları say". İbrahim gözlerini y ıld ızlara çevirince ilahi birsesin kendisine "Senin soyun da ayn ı şekilde ço ğalacak" dedi (Tevrat, TekvinXIV, XX, XV: 5).'"Ya ş l ı durumda olan Sara, kocas ına Hacer ad ındaki M ıs ırl ı cariyeyi kar ısıolarak verdi, fakat çok geç eden Ificer'le aras ında geçimsizlik ç ıkt ı. Hacer,Sara'n ın k ızgınl ığından kaçt ı ve üzüntü içinde Allah'a yalvard ı. Allah duas ın ıkabul etti ve ona "Senin soyunu o kadar ço ğaltaca ğım ki onu saymak mümkünolmayacak" dedi. Bu mesaj ı getiren melek daha sonra şunlar ı söyledi: " İşte,bir çocu ğun olacak, bir erkek çocu ğu dünyaya getireceksin ve ad ın ı Ismail koyacaksın,çünkü Allah senin kederini i şitti" (Tekvin XVI. 10-11); ayr ıca bak ın ız.I, 337; M. Şemseddin, "Yak ın Şark", s. 521; Kr ş. N. Ça ğatay, " İslam ÖncesiArap Tarihi ve Cahiliye Devri", ss. 82-94.Çocuk do ğunca İbrahim ona "Tanr ı işitir" anlam ında "Ismail" adın ı verdi.İsmail 13, İbrahim 100 ve Sara'da 90 ya şına geldi ğinde Allah, İbrahim'e tekrarseslendi ve Sara'n ın bir erkek çocu ğu dünyaya getirece ğini, ad ın ı " İshak" koymasın ı söyledi (Tekvin XVII: 20 vd.) Bu bilgiler Martin Lings'in "Hz. Muhammed(sas)'in Hayat ı ", İnsan Yay. İst. 1988, s. 7 vd. ayr ınt ıl ı biçimde mevcuttur.79


haliyle koruyan Kurey ş soy kütü ğünü ismail'in Kaydar-Kayzar evlad ından Adnan'avar ıncaya dek isim isim, Adnan ile İ smail aras ını ise bat ı nlar halinde tesbit etmi ş -lerdir (2). Bu tesbite göre Adnan'dan İsmail'e kadar 40 bat ı n geçmi ştir ve adlar ışöyledir:Adnan, Uded, Umeyye, Şacib, Nebit, Selebe, Anter, Sure şe, Mahlen, Avvam,Muhtemel, Raime, Ukban, Allah, Ş emdud, Razib, Ayfer, İ brahim, İ smail,Zerrin, A'vec, Mutam, Tiham, Kasver, Atud, Daada, Mandud, Raid, Bedvan,Emane, Devs, Hasin, Mizal, Umeyr, Mah şer, Mazer, Sayfi, Nebat, Kayzer, Ismail,İ brahim.Adnan'dan sonra o ğlu Maad kabile reisi olmu ştur. Ondan itibaren Hz.Muhammed (sas)'e var ı ncaya kadar soy kütü ğ ü şöyledir:Adnan, Nizar, Mudar, İ lyas, Müdrike, Hüzeyme, Kinâne, Nadr, Malik, Fihr(Kurey ş ), Galib, Lüey, Ka'b, Murre, Kilâb, Kusay, Abdümenaf, Ha şim, Ş eybe(Abdulmuttalib), Abdullah ve Muhammed (sas). Fihr, Hz. Muhammed'in onuncudedesidir. Kendisine Kurey ş denildi ği için neslinden gelenler "Kurey ş " diyean ı ld ılar (3).Böylece,Hz. Muhammed (sas)'in soyu sa ğlam bir soy kütüğüyle Adnan'a,ondan da İ smail ve İ brahim Peygamberlere kadar ula şı r.Kurey ş Kabilesi zamanla ço ğalarak kendi içerisinde oniki kola ayr ı ld ı . Hz.Muhammed (sas)'in soyu olan Abd Menaf o ğ ullar ı, Ebeı Bekr (ra)'in soyu olanTen-tim O ğ ullar ı, Ömer (ra)'in soyu olan AcIty o ğ ullar ı, Hatice (ra)'nin soyu olanEsed oğ ullar ı , Hz. Amine'nin soyu olan Zühre o ğ ullar ı, Halid b. Velid (ra)'in soyuolan Mahzum oğ ullar ı , Artır b. el-As (ra)' ı n soyu olan Sehm o ğullar ı , Abdu'd-Daroğullar ı, Âmir oğ ullar ı , Haris oğ ullar ı , Cameh oğ ullar ı ve Muhârib oğ ullar ı (4).Bunlardan Abd Menaf o ğullar ı, dolay ı s ıyla Ha şim ailesi en seçkin kol oldu.Ha şim'in babas ı ve Muhammed (sas)'in üçüncü dedesi olan Abd Menaf' ın dörtoğlu oldu: Ha şim, Nevfel, Muttalib ve Abd Ş ems.Abd. Menaf: Kusay' ı n oğlu Abd Menaf bir bak ıma Mekke şehir devletinind ış i şleriyle görevli bakan ı ya da elçisi idi (5). Mekke'nin Iran ve Bizans gibi kom-2 Ebu'l-Fida (İmadeddin Ismail); "el-Muhtasar fi Tarihil-Be şer", C. 1, s. 105.3 İbn Hi şam, "Sfre", 1, 287; "Do ğuş tan Günümüze Büyük İslam Tarihi",C. 1, sh. 187; N. Ça ğatay, " İslam öncesi Arap Tarihi", s. 86 vd.4 İbn Hişam, Stre. 1, 130; Büyük İslam Tarihi, C. 1, 188.5 İbn Hişam, Sfre, 1, 116 vd.; M. Ş emseddin, Islam Tarihi. s. 395 vd.;N. Çağatay, 88-91.80


şu devletlerle olan siyasi-, iktisâdt ve ticart i şlerini düzenleyen ve geli ştiren AbdMenaf oldu. Bir yandan yabanc ı sermayenin Mekke'ye girmesini, di ğer yandanda yerli mallar ın d ış piyasaya aç ı lmas ın ı sağlayarak Mekke'nin ticaret hayat ı n ıcanland ırd ı ve geli ştirdi (6).Haş im: Abd Menaf oğlu Hâ şim'in as ı l ad ı Amr'd ı r. Mekke halk ına hizmetetmekten ve onlar ı korumaktan büyük bir zevk duyan Amr, bir k ı tl ık an ı ndahalk ına bizzat yiyecek da ğıtm ış; onlara ilk defa tirit yeme ğ i yedirdi ği için kendisine"Ha şim" (ufalayan, do ğrayan anlam ında) denilmi ştir (7). Böylece onunzengin ve cömert bir tâcir oldu ğ u anla şıliyordu. Ticaret amac ıyla s ık, sık kom ş uülkelere yolculuk yapard ı . Böyle bir yolculukta iken Gazze'de öldü. Ha şim,öldüğünde kar ı s ı Selma hamile idi. Medine'den en-Neccar o ğlu Adiy boyundanAmr'in k ı zı olan Selma, Uheyha b. el-Culah'dan ayr ılarak dul kald ıktan sonraHa şimle evlenmi şti. Güzel bir çocuk dünyaya getirdi ve ad ı n ı Şeybe koydu (8).Hâ şim'in ölümünden sonra, Şems ile Ha şim'den daha küçük olan, fakatkavmi arasında daha çok sayg ın ve erdemli görülen Abdu Menaf o ğlu MuttalibMekke'nin idaresini ve Ka'be ile ilgili hizmetleri uhdesine ald ı (9). Abd Ş emsevlad ı n ı n en tan ı nmış, ise, EmevI ailesinin atasi olan Ümmeye idi.Abdulmuttalib ( Şeybe): Babas ı Abd Menaf oğ lu Ha şim, annesi Amr k ı z ıSelma'd ır. Medine'de, t ı pk ı torunu Muhammed gibi, yetim olarak do ğdu. Çocukluğuve gençli ği Medine'de day ızadelerinin yan ı nda geçti. Daha sonra amcas ıMuttalib onu almak için Medine'ye geldi. Fakat annesi önce çocu ğunun amcasıyan ında kalmas ına raz ı olmad ı . Muttalib uzun tart ışmalardan sonra Selma'ya güvenvererek ikna etti. Şeybe'yi devesine at ı p Mekke'ye getirdi (10). Şeybeyi amcas ıMuttalib'in devesinin terkisinde gören Mekkeliler "bu genç herhalde Muttalib'inkölesi" dediler. Bunun üzerine Şeybe'ye "Abdulmuttalib" (Muttalib'in kölesianlam ında) denildi. Daha sonra Muttalib, Yemen topraklar ında Redman'da öldü.Abdulmuttalib, Muttalib'in ölümü üzerine, Mekke'nin Kurey ş tâifesinintemsilcisi oldu. O, iri yar ı , güzel görünü ş lüydü ve Kurey ş 'in ileri gelenlerindendi.Üstün ahlakl ı , inançlar ına bağ l ı ve yard ı m severdi (11). Abdulmuttalib. hiç birzaman Hubel'e ibadet etmemi şti, O yaln ızca Tanr ı 'ya-Allah'a-ibadet ederdi(12).6 Yakubi, Tarih. C. 1, s. 280 vd.7 İbn Hi ş am, age., s. 85; Filibeli Ahmed Hilmi, age., s. 124.8 Hamidullah, islâm Peygamberi, C. 1, s. 36; A.H. Berki-Osman Keskio ğlu,Hz. Muhammed (sas)'in Hayati. s. 28.9 İbn Hişam, age., çeviri., s. 86.10 İbn Hi şam, Site, 1, 138-140.11 Muhammed b. Abdilvehhab, Muhtasar Siretrr-Rest11. (Hz. Muhammed'inHayati), <strong>Ankara</strong> 1977, s. 37.12 Martin Lings, age., s. 24.81


Abdulmuttalib'in Mekke şehir devletinin temsilcili ği zaman ında üç önemliolay meydana geldi:Zemzem Kuyusunun yerinin bulunup temizlenmesi ve o ğlu Abdullah' ıAllah'a kurban etmeye adamas ı ; Fil Olay ı-Ebrehe'nin Mekke'ye -Kabe'ye sald ır ı s ı;İ slam Peygamberi Muhammed (sas)'in do ğumu. Bunlardan ilk ikisini az önce genelolarak gördük. Şimdi islam Peygamberi Muhammed (sas)'in hayat ı n ı n incelenmesine geçelim.Abdulmuttalib'in büyük o ğlu Haris'in, Bedir'de öldürülen Ubeyde, Rabia,Ebü Sufyan ve Abdullah adlar ındaki çocuklar ı müslüman olmu şlard ır. Di ğer ikioğlu Zubeyr ve Hamza Peygamberimizin babas ı Abdullah ile ayn ı anneden do ğmadırlar ve Zübeyr Abdullah' ın ikiz karde şidir. Hamza ve Abbas ise, daha sonramüslüman olan iki oğludur (13).Abdulmuttalib'in oğullarından bir di ğeri de uzun süre Peygamberimizinhâmili ğini yapan Abd Menaf- Ebû Talib'tir. Muhammed (sas)'i 8 ya şı ndaykenkorumas ı na alan ve ölünceye -Peygamberli ğinin 8. y ı l ına- kadar 43 y ıl O'nu himayesindetutan Ebi.i Talib ölcünce, geriye 4'ü erkek, ikisi k ız olmak üzere 6 çocukb ırakt ı . Erkek çocuklar ı sı ras ıyla Talib, Akil, Cafer ve Ali'dir. Bunlardan Talib,Bedir gününde Mekke'den kaç ır ı ld ı ; yine Bedir gününde esir edilen Akil,amcası Abbas taraf ından fidyesi ödenerek serbest b ırak ı ld ı ve Hicretin 8'nci y ı l ı nakadar muhacir olarak Medine'de ya şad ı ve burada vefat etti.Öteki oğlu Elı Cı Leheb, Bedir sava şından hemen sonra öldü; o ğ ullar ındanAtebe ve Muteb'in Mekke fethi günü müslüman olduklar ı söylenir.Ebtı Selma'n ın annesi Berre, Abdullah b. Umeyye'nin annesi Atike veZubeyr b. El-Avvam' ın annesi Safiye'yi Abdulmuttalib'in k ızlar ı aras ında sayabiliriz.Bunlardan Safiye müslüman olmu ş ve hicret etmi ştir (14).Nevfel b. Abd Menaf, Muttalib'in ölümü üzerine, Şeybe'nin arazilerini i şgaletmi ş, buna kar şı koyamayan Şeybe Medine'den day ı sı EbC1 Sa'd b. Adiy'denyard ım istemi ş ; o da Mekke'ye gelip onun arazilerini al ıp verdikten sonra Medine'yedönmü ştür.Abdulmuttalib, ya şı n ın ilerlidi ğini farkedince, baz ı i şleri biraz önce yapmay ıtasarlad ı ; Fatma ad ındaki kar ıs ından doğ ma oğlu Abdullah' ın evlendirilmesi de bui şlerden biriydi (15).13 İbn Hişam, 1, 142-155.14 Muhammed b. Abdilvehhab, age., s. 37.15 İbn Sa'd, Tabakat. C. 1, s. 82; A.H. Berki-Osman Keskio ğlu, Hz. Muhammed(sas)'in Hayat ı, s. 33.82


2- Hz. Muhammed (S.A.S.)'in Babas ı ve AnnesiHz. Muhammed (sas)'in babas ı , Kurey ş Kabilesinin Hasimo ğ ullan AilesindenAbdulmuttalib'in o ğlu Abdullah, annesi Kurey ş 'in Zühre oğulları ailesine nensubolan Âmine'dir. Abdullah' ın babası Abdulmuttalib, annesi ise Amr k ızı Fatma'd ı r.Âmine'nin annesi Abdu'd-Dar o ğ ullarından, anne taraf ından büyük annesi de Esedoğul lar ındand ı (16).Abdulmuttalib'in en küçük o ğlu ve Hz. Muhammed (sas)'in babas ı Abdullahhakk ında fazla bilgimiz yoktur. Babas ın ın sağ l ığında genç ya şta ölen Abdullah'ın Ümmü Hakim ad ında bir ikiz karde şi vard ı. Güzel yüzlü ve güzel huylu,vakar sahibi bir kimse idi. Varaka b. Nevfel'in k ız karde şinin yak ışı kl ı Abdullah'aa şı k oldu ğu söylenir(17).Ticaretle u ğ ra şt ı ve evlenme ça ğına gelince babas ı Abdulmuttalib,soyu ve şahsiyetine münasip birisiyle evlenmesini istedi.Gerçekten ki ş ili ği ve ahlaki ile bütün Kurey ş 'in sayg ı nl ığın ı kazanan Abdullah'Iaevlenmek isteyen pek çok aday vard ı . Ancak bu s ırada edeb ve ahlaki ileKurey ş içerisinde tan ınmış, Zühre oğ ulları şeyhi Vehb'in k ızı Âmine Abdullah'amünasib görülmü ş ve evlendirilmeleri kararla ştır ı lm ışt ır.Âmine, Hz. Muhammed (sas)'in dedelerinden Kilab' ı n Zühre ad ı ndaki oğlununevlad ındand ır (Âmine Binti Vehb b. Nevfel b. Abdulaziz b. Zühre b. Kilab). BöyleceMuhammed (sas)'in babas ın ın ecclâcl ı ile annesi Âmine'nin ecclâcl ı Kilab'dabirle şmektedir. Dolay ısıyla her ikisi de ayn ı ailedendir, ayn ı soya sahiptir (18).Abdullah, Zühre o ğullar ından Vehb k ız ı Âmine ile evlendikten birkaç aysonra, ailesinin geçimini sa ğlamak üzere kuzey yönünde ticaret yolculu ğ una ç ı ktı .Ancak o, Suriye dönü şünde Medine'de hastalanarak day ı lann ın yan ında kald ı .Ticaret kervan, Mekke'ye var ınca durumu babas ı Abdulmuttalib'e bildirmi ş, o dabüyük oğlu El-Haris'i acele Yesrib (Medine)'e göndermi şse de, Haris Medine'yegelmeden Abdullah ölmü ştü. Hamile olan zevcesini art ık bir daha göremedi.Evlendikleri zaman Abdullah 24, Âmine ise 14 ya şında, vefat ında ise Abdullah 25yaşında ve gençli ğinin bahar ındayd ı (19).Abdullah' ın Osmanl ı Türkleri taraf ından yapt ı r ılan türbesi günümüzdemevcuttur ve müslüman hac ılar taraf ından ziyaret edilmektedir.16 W.M. Watt, Hz. Muhammed (sas) Mekke'de Çev.: Rami Ayas-Azmi Yüksel,<strong>Ankara</strong> 1986, s. 38.17 İbn Hişam, Hz. Muhammed'in Hayat ı. Çev.: İ . Hasan-N. Çağatay. s. 100.18 Belazurl, Ensab I, s. 40-41; Mevlana Ş ibli, Asr- ı Saadet, Çev.: Ömer R ızaDoğrul, C. 1, s. 124.19 M. Hamidullah, Resulullah Muhammed, s. 21.83


İşte Âmine (Hz. Muhammed-sas-e) hamile oldu ğ u s ırada, evlili ğinin ilk y ı l ıçocu ğunun doğumunu bekledi ği kocas ı n ı kaybetmi ş ve çocu ğu ana karn ı ndayetim kalmışt ı . Abdullah babas ından önce vefat etti ğinden, art ı k Abdulmuttalibgelinini himaye edecektir.Yeni evli olan Abdullah, doğacak çocu ğuna önemli bir miras b ı rakmad ı ;terekesi be ş deve, bir koyun sürüsü, biraz ev e şyas ı ve Ümmü Eymen ad ındaki bircâriyeden ibaretti (20).Hz. Muhammed (sas)'in "ben iki kurban ın çocu ğuyum" dedi ği rivâyetedilmi ştir. O bununla büyük atas ı İ smail ile babas ı Abdullah' ı kasdetmi ştir (21).Yüce Allah ilk kurbanla ilgili olarak şöyle buyuruyor:(22)'.'Biz de ona yumuşakhuylu bir oğlan müjdeledik. Çocuk kendisinin yan ı s ıra yürümeye ba şlay ınca:"Ey oğulcuğum, doğrusu ben uykuda iken seni bo ğazlad ığı m ı görüyorum, birdü şün., ne dersin?" dedi. "Ey babac ığı m ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse,sabredenlerden oldu ğumu göreceksin" dedi. Böylece Allah'a ikisi de teslimiyetgösterip babas ı oğ lunu aln ı üzerine yat ı rınca Biz: "Ey İ brahim rüyay ı gerçek yaptın; i şte Biz iyi davrananlar ı böylece mükafatland ı r ı r ız" diye seslendik. Doğ rusu buapaç ı k bir deneme idi. Ona fidye olarak büyük bir kurbanl ı k verdik. Sonra gelenleriçinde " İ brahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün b ı rakt ık".3- Hz. Muhammed (sas)'in Do ğumuİ slam Peygamberi Hz. Muhammed (sas) genellikle kabul edilen görü şe göre Fily ı l ında, Fil Olay ından 50-55 gün sonra Rebiu'l-Evvel Ay ı n ın 12. Pazartesi gecesindeMekke'de do ğdu. O'nun doğ umuyla dünya yeni bir döneme girdi.Âhir zamanda Arab Ülkesinde, İ smail evlad ı ndan Son Peygamberin gelece ği,daha önceki Semâvi <strong>Kitaplar</strong> ın ve onlar ı n tebli ğ cisi olan peygamberlerin insanl ığaduyurdu ğu bir gerçektir (23). İ brahim'in öteki o ğlu İshak evlad ından pek çokpeygamber gelip geçmi ş ve onlar ın devri bitip art ı k İ smail soyuna s ı ra gelmi şti.İshak'm soyundan gelen birçok peygambere kar şı l ı k İsmail'in soyundan ancak sonPeygamber gelecekti.Hz. Peygamber (sas)'in atalar ından Luey o ğlu Ka'b cuma günleri kavmineyapt ığı konu şmalarda son peygamberin kendi soyundan gelece ğini söyler veO'nun zaman ına kim yeti şirse O'na iman etsin diye öğüt verirdi (24).20 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C. 1, s. 39.21 İbn Abd Rabbih: el-Ikdul-Ferid, C. IV, s. 252.22 Saffât süresi, 101-109.23 Ahmet Cevdet, K ısas- ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefâ, Haz ırlayan: Mahir İz,M.E.B. Kültür Yay., C. 1, Kas ım 1, s. 47.24 Ayn ı eser, s. 48.84


Hz. Muhammed (sas)'in babas ı, Abdulmuttalib o ğlu Abdullah, annesi Vehbk ız ı Amine'dir. Amine Abdullah' ın vefat ından k ısa süre sonra bir erkek çocukdünyaya getirdi. Bu çok sevindirici durumu derhal Abdulmuttalib'e duyurdu. Abdulmuttalib,torununun do ğumuna çok sevindi ve O'nu al ıp Kabe'ye götürdü.Kurey ş 'e bir ziyafet vererek torununun do ğumunu duyurdu ve ad ı n ı Muhammedkoydu. İşte Islam ın Resul'ü bu şekilde doğdu ve dünyaya şeref verdi. Abdullah,oğlu Muhammed do ğmadan önce vefat etti ğinden do ğum s ı ras ında Amine evdeyaln ızd ı . Ancak do ğum sanc ı lar ı n ın ba şlamas ıyla birlikte baz ı kad ınlar onun çevresinisard ı lar.Süleyman Çelebi, Mevlidi'nin Velayet bahsinde do ğ um olay ı n ı ve Âmine'nindurumunu şöyle anlat ır:Berk urub ç ı kt ı evimden nagehân,Göklere dek nur ile doldu cihan,Hem heva üzere dö şendi bir dö şekAd ı Sündüs dö şeyen an ı melek.Üç alem dahi dikildi üç yere,Her birisin ideyim nerden nere.Mağrib ve Ma şrikda ikisi an ı nBiri daminda dikildi Kabe'ninBildim onlardan ki ol halk ın beyiKim yak ın oldu cihana gelme ğ iindiler gökten melekler saf, safKabe gibi k ı ld ı lar evim tavafYarulub divar ç ı kt ı nâgehân,Geldi üç huri bana oldu ayân.Çevre yan ı ma gelip oturdular,Mustafa'y ı birbirine mu ştular.Buna göre, Firavun'un Hz. Müsâ'n ın hayat ı n ı kurtaran zevcesi Âsiye, İ sa'n ı nannesi Meryem ile hC ıriler ve meleklerden birer topluluk do ğ um s ıras ında Âmine -ı ba şında idiler. Ve ona yard ı m ettiler. Özellikle Âsiye ve Meryem, MGsa ve -nin yanİsa Peygamberler ad ına -belki de- son Peygamberin geli şini selaml ıyorlar ve ona"ho ş geldiniz" diyorlard ı . Neticede Âmine fazla a ğr ı çekmeden kolay bir do ğ umlaçocu ğunu dünyaya getirdi (25).Büyük insanlar ın do ğumlar ı , baz ı önemli olaylarla insanl ığın malumu olur.İ slam Resulü'nün dünyay ı şereflendirmesini bütün kâinata ilan eden baz ı hadiselerve mu'cize‘ıi durumlar meydana geldi ği haber verilir. Bu haberlere göre, Mecusilerinhiç sönmeden yanan ate ş lerinden Medâin'deki ate şleri o gece söndü. Birzelzele sonucu İ ran İ mparatorunun muhte şem saray ındaki 14 kule y ı k ı ld ı . Âmine2 5 M. Hamidullah, Resulullah Muhammed, s. 22.85


doğum s ıras ında a ğr ı ve ac ı çekmedi; çocuk sünnetli, sürmeli ve şahadet parma ğıkalk ık durumda do ğdu. Daha sonra melekler onu y ı kad ılar ve s ı rt ına "nübüvvetmührünü" bast ı lar (26).Gerçekte onun çocukluk döneminde de birtak ı m olağan d ışı olaylar ın olduğugözlenir. Peygamber do ğdu ğu yı l, uzun zamandan beri k ıtl ı k çeken Mekkeliler,yeni çocuğun hürmetine bolluk ve berekete kavu ştular, zenginle ştiler; öyleki buy ıla Araplar "Senetu'l-Feth vel- İ btihâc" (bolluk ve sevinç y ı l ı ) ad ın ı verdiler (27).Ayr ıca süt annesi Halime onu götürürken merkebinin en h ı zl ı yürüyen hayvan durumunagelmesi, Halime'nin ve devesinin sütünün artmas ı , devenin sütünün ailefertlerinin tamam ı na, Halime'nin sütünün de Hz. Muhammed (sas)'e ve süt karde şineyeterli hale gelmesi, onun süt annesinin yaln ızca bir memesinden emmesi, ötekinisüt karde şine b ı rakmas ı , süt karde şlerinden birinin bildirdi ğ i üzere Mekkelilerebenzeyen bir grub insan ın küçük Muhammed'i tutup göğsünü açması, kalbiniç ı kar ıp ameliyat etmesi ve yikad ıktan sonra yerine koymas ı ; Medine'den annesininyan ına Mekke'ye dönerken kaybolmas ı onun hayat ındaki önemli olaylar ın baş l ı -caland ır (28).Bununla birlikte, İ slam Kur'ân'a dayal ı bir din oldu ğu için bu türden olaylarveya adet d ışı haller ikinci planda kal ır. Hz. Muhammed'in İ slam peygamberi olduğubu tür olaylarla do ğrulanacak de ğildir. Ona mucizeyi bir varl ı k, karizmatikbir ki ş ilik vermek de do ğru bir yakla şı m olamaz. islâm peygamberi Hz. Muhammed'iKur'ân' ın tan ıtt ığı gibi tan ı mak ve kabullenmek laz ı md ı r. islâm peygamberibir insand ır ve insanla ilgili vas ıflar ı haizdir. Ş u ay ı r ı mla ki o, bir peygamberdir.Hz. Muhammed yetim olarak do ğduğundan, çocuk ve annesiyle dedesiAbdullmuttalib ilgilendi.Hz. Muhammed (sas)'in do ğ um tarihi veya günü konusunda farkl ı görü ş ler ilerisürülür. Ancak onun "Fil Senesi" do ğduğu kesindir. Ço ğ unlukla kabul edilen günise Rebiu'l-Evvel ay ı n ı n 12. nci Pazartesidir. Do ğ umunun sözkonusu günde sabahakarşı gerçekle şti ği de ısrarla belirtilir. Bununla birlikte onun do ğum tarihi hakkındamiladi 569 y ı l ından 571 y ı l ına kadar de ğ i şen y ı llar, 8 Rebiu'l-Evvel'den 12Rebiu'l-Evvel'e kadar de ğ i şen günler maya at ı l ı rsa da; onun Fil senesinde, Rebiu'l-Evvel ay ı n ı n 12. Pazartesi günü, yani 570 y ı l ı 20 Nisan günü doğduğ u müslüman vegayri müslim tarihçilerin büyük ço ğunluğunca kabul edilir. Muhammed (sas) 63ya şında iken 632 Haziran ında vefat etti ğine göre 570 y ı l ı 20 Nisan günü do ğduğ uanla şı l ı r. İ slam Peygamberinin ismi o zamana kadar Araplarda duyulmam ış birisimdir ve oldukça dikkat çekicidir.26 İbn İshak, Slre, s. 24-27; Muhtasar İbn-i Hi şâm s. 19-23; AhmetCevdet, age. C. 1, K ısım 1, s. 55 vd. M. As ım Köksal, age., C. 1, s. 49.27 A. Cevdet, age., C. 1, sh. 54.28 İbn Hi şam, age., s. 103.86


Hamileli ğinin ilk günlerinde gördüğü bir rüyada kendisine i şaret edildi ğ igibi Amine çocu ğuna "Muhammed" ad ın ı verdi. Dedesi Abdulmuttalib de onamevcut adet gere ği doğumunun 7. günü Mekkelilere bir ziyafet vererek, "Ahmed"ismini koydu. Abdulmuttalib'e niçin bu ad ı veriyorsun diye soruldu ğunda "umarımki bu çocuk gökte ve yerde Hak iarafindan pek çok övülecektir". cevab ın ıverdi. Zaten Muhanimed ve Ahmed isimleri pek övülmü ş, arzu edilmi ş manas ı nagelmektedir. Tevrat'taki "hamda" kelimesi ayn ı anlamdad ır ve Mesih, beklenenkurtar ıcı , arzulanan insan demektir. İ ncil'de ise Tevrat'taki Hamda yerine, Baraklit-Paralit geçmektedir. Beklenen kurtar ıc ı , temsilci manas ınad ır ki, Arapças ıAhmed'dir. Buna göre Baraklit, Ahmed ve Muhammed demektir. Yuhanna İ ncilibab 14, âyet 16, 26, 30, 15, bab, 26, 18, bab 7 ayetleri Baraklit -Paraklit- Ahmedhakkında övücü bilgiler ve müjdeleyici haberler ihtiva eder. Kendinden öncekisernavi kitaplardaki gerçekleri do ğrulayan Kur'ân-4 Kerim. Bu durumu şöyle aç ı k-lar: "Meryem o ğlu isâ, İ srail oğullar ına hitaben dediki: Ey İsrail oğ ulları benAllah'ın size gönderdi ği elçisiyim. Benden önce inen Tevrat', tasdik eder ve bendensonra Ahmed ismi ile gelecek peygamberi müjdelerim" (29). Böylece İ saİ ncil'de Ahmed isimli bir peygamberin gelece ğ ini bildirmi ştir.Kur'ân'da islam Peygamberi'nin ad ı Muhammed'dir ve birçok yerde zikredilmiştir (30).4- Hz. Muhammed (sas)'in Çocuklu ğuArap Yar ı madas ı Arablar ında yayg ın olan bir âdete göre, şehirlerde doğançocuklar k ırsal kesimlerde oturan süt annelere verilirdi. Mekke'de do ğan Hz. Muhammed(sas)'e bir süt anne bulununcaya kadar üç veya 7 gün annesi, daha sonra daEb6 Leheb'in câriyesi Süveybe ve biraz da Abdulmuttalib'in day ı zadesi Mir Vehaemzirmi ştir. Süveyha ayn ı zamanda Hamza'y ı da emzirdi ğ i için Hz. Muhammed (sas)ile Hamza (ra) süt karde ş oldular. Hz. Peygamber, Hicretin 7. y ı l ında vefat edenSüveybe'ye sa ğ l ığında büyük sayg ı göstermi ş ve ona çe şitli hediyeler vermi ş ,vefat ına da çok üzülmü ştür.Bu s ırada Tâif bölgesinden Havâzin kabilesinin Sa'd b. Bekr koluna mensubbir topluluk Mekke'ye geldi. Bu kafilede Beni Sa'd'dan Haris b. Abdüluzza'n ı nkar ıs ı Halime de Vard ı . Fakat biraz geç kalm ış olduğundan zengin bir çocukbulamam ıştı ; çe şitli yerlerden gelen süt anneler zengin çocuklar ın ı almışlard ı . Elibo ş olarak Tâif'e dönmek istemeyen Halime, Abdulmuttalib'e rastlad ı . Süt anneyevermek istedi ği torunu Muhammed (sas)'i kocas ın ı n r ızas ı n ı ald ıktan sonra, seçkinbir aile çocu ğudur diyerek süt çocu ğu ald ı . Âmine'nin yan ına gelen Halime çokgüzel bir kad ın ve çocuk gördü; çocu ğa çok yak ın ilgi duydu, öyleki memelerinesüt gelmeye ba şlad ı (31).29 Saf sûresi, 6. âyet.30 Al-i İmran, 144; Ahzâb, 40; Muhammed, 2; Feth, 29.31 M. Hamidullah, Resulullah Muhammed, s. 24.87


Halime küçük Muhammed'i sa ğ memesinden, öz o ğlu Hamza'y ı da sol memesindenemzirdi. İ ki y ıl süre ile ona bu şekilde süt veren Halime ikinci y ı l ı nsonunda onu sütten kesti ve annesi Âmine'ye getirdi. Ne varki, onun ayr ı l ığı nadayanamay ıp geri götürdü. Sonunda küçük Muhammed 4 veya 6 ya şı na gelincesüt annesi taraf ından Annesi Âmine'ye teslim edildi (32).Süt annesiyle birlikte, Mekke'ye geli ş-gidi şleri s ı ras ında Ukaz Panay ı r ı gibibaz ı fuarlar' da görme imkan ı bulan Hz.Muhammed (sas)'in Hamza, Enise, Abdullahve Huddâme adlar ında Halime'nin evlad ından 4 tane süt karde şi oldu. BunlardanŞ eyman ad ıyla ünlü olan Huddâme-Huzafa küçük Muhammed'le en çok ilgilenensüt karde şiydi; Huneyn de esir dü şünce de Hz. Peygamber'den büyük ikram gördü.Daha sonra Hz. Muhammed (sas)'in süt annesi Halime, süt babas ı Haris ile sütkarde şleri Abdullah ve Ş eyman müslüman oldular (33).Alt ı yada dört ya şı nda iken annesine teslim edildi ği söylenen Hz. Muhammed(sas) çok fasih konu şan, serbest davran ış l ı bir çocuktu. Âmine Medine'yegiderek kocas ı Abdullah' ı n kabrini ve akrabalar ı n ı ziyaret etmeyi dü ş ündü; çocu ğ uve câriyesi Ümmü Eymen'le birlikte Medine'ye gitti bir ay kadar kald ıktan sonradöndü.Ancak Mekke'ye dönerken, yol üzerinde bulunan Ebva köyünde hastaland ıve yata ğa dü ştü; birkaç gün hasta yatt ı ktan sonra öldü ve oraya defnedildi. KabriAbbasi halifelerinden El-Memun zaman ında Mekke valisi Hüseyin b. Neccâr tarafından tamir edildi (34).Âmine takriben Hz. Muhammed (sas) 6 ya şı nda iken öldü. Ana karn ı ndababadan mahrum kalan yetim Muhammed (sas) şimdi ömrünün 6. y ı l ı nda anas ı zd I.Ümmü Eymen onu kuca ğı na alarak Mekke'de dedesi Abdulmuttalib'e teslim etti.Abdulmuttalib, sevgili o ğlu Abdullah' ın oğlu Muhammed'i çok sevdi ve onaözel muamele etti. Her yere beraberinde götürdü ve onu kimseye güvenmedi. Nevarki ya ş l ı dede hastalanarak yata ğa dü ştü. Kendisinden ümit kesti ği için Kabecivar ında sevilen sergiye oturma hakk ı n ı yaln ı zca ona verdi ği, yağmur duas ına bileberaberinde götürdü ğü sevgili torununu kime emanet edece ğini dü şünmeye ba şlad ı .Oğ ullar ı n ın hepsi de ona talip oldular. Hatta Ebe ı Leheb bile ona talib olduysa daAbdulmuttalib "sen sert ve merhametsizsin, bu yetim çocu ğun kalbini k ırars ı nonu incitirsin" diyerek bu iste ği reddetti. Neticede ı srarl ı isteği üzerine onu EIA32 M.H. Bolay ad ı geçen çal ışma, s. 96.33 Mahmud Esat, Tarih-i Dini islam, Mekke bölümü, s. 15-16.34 Mahmut Esat, age. s. 16; M. Hulusi Bolay, ayn ı çal ışma s. 97; Hamidullah,Resulullah Muhammed, s. 24.88


Tâlib'e vermeye raz ı oldu. Ona küçük Muhammed'in bak ı m ı konusunda çe şitlitavsiyelerde bulundu. Küçük Muhammed 8 ya şında iken Abdulmuttalib vefat etti.Sevgili torunu cenazesini a ğlayarak takip etti (35)..EbG Tâlib (Abdu Menaf), dededen de yetim kalan küçük Muhammed'içok sevdi ve korudu, ona bir baba gibi davrand ı . Ölünceye kadar da onu gerçekbabası gibi sevdi ve muhafaza etti.K ısaca, babadan mahrum olarak dünyaya gelen, 6 ya şına bas ınca annesiAmine'yi, 8 ya şında da dedesi Abdulmuttalib'i kaybeden İ slâm Peygamberi,kâinat ın yarat ı c ı s ı n ın terbiyesinde, amcas ın ın bak ı m ında ya şantıs ı n ı devamettirdi.Ebû Tâlib, t ı pk ı Mekkelilerin büyük ço ğunlu ğu gibi ticaret i şleriyle u ğra ş -t ığından, küçük Muhammed de ticarete meyletti. 10.12 ya şlanndayken amcas ıEbG Tâlib bir kervanla Şam seferine haz ırlan ıyordu. Kervan hareket edece ğ is ırada, vedala şt ığı yeğininden ayr ı lamayaca ğın ı anlayan, ye ğeninin sevgi dolubak ış lar ı ndan etkilenen Ebtı Tâlib onu da beraberinde götürmeye karar verdi ve"vallahi ne Muhammed benden, ne de ben ondan ayr ı l ı r ı m" dedi; sevgili ye ğeninedeveye binmesi için ba şıyla i şaret etti.Küçük Muhammed sevinçle deveye bindi ve birlikte Şam yolculu ğunaç ı kt ılar. Basra'ya geldiklerinde dinlenmek istediler. Kervan halk ı vaktini AbdülKays Manast ı rında ibadetle geçiren Buheyra-Bahira- ad ındaki rahip tarafı ndan davetedildi. EIA Tâlib, küçük Muhammed'i kervan ın yan ı nda b ırakarak, yol arkadaş lar ıyla birlikte Buheyra'n ı n davetine kat ı ld ıysa da, Bahira ona kervan ı n yan ı ndakimse olup olmad ığı n ı sordu; küçük bir çocuk oldu ğu haberini al ı nca getirilmesiniistedi ve onunla çok ilgilendi. Küçük Muhammed'e çe şitli sorular sordu, çocu ğun"sana Uzza ad ına de ğil Allah ad ına cevap verece ğ im" cevab ı n ı vermesi dikkatiniçekti. Sonunda Ebii Tâlib'e dönüp "bu çocuk dünyada büyük rol oynayacakt ı r,siz gelirken ağaçların, ta ş lar ın ona ihtiram ettiklerini, bulutlar ın da arkada ş l ı kyapt ı klarını gördüm. Bu çocu ğ u Şam'a götürme, ülkene geri dön ve onu Yahudilerdenkoru; çünkü Yahudi kâhinleri onu tan ı rlar ve bu çocu ğa bir kötülük edebilirler"dedi. Ebeı Tâlib, onun bu nasihat ı n ı dinledi. Ş am'a gitmekten vazgeçip,mallar ı n ı orada satarak Mekke'ye döndü (36).Ne varki müste şrikler bu iki saatlik görü şmeden pek çok sonuç ç ı kar ırlar:İslam Peygamberinin bir din kurma fikrini Buheyra'dan ald ığı ve dolay ı s ı yla islamDininin,H ıristiyanl ığı n bir devam ı oldu ğ u ; islâm ı n yeni bir din olmad ığı , Hz.Muhammed'inBuheyra'dan ald ığı direktifler do ğrultusunda hareket etti ği, Hristiyanyazarlar ın ve din aleyhtarlar ı n ın bu konuda ortaya att ı klar ı iddialar ın ba şkalar ı -35 Büyük islâm Tarihi. C. 1, s. 190.36 Martin Lings, age., s. 46.89


d ır. Oysa 12 ya ş lar ında bir çocu ğun, iki saatlik bir konu şma sonucu bir rahiptenyeni bir din kurma fikrini ö ğrenebilmesi mümkün olamayaca ğı gibi, İ slâm ı ninsanl ığa sundu ğu "tevhid akidesi" ile Hristiyanl ığı n Teslis inanc ı aras ında birbenzerlik de yoktur. Ayr ıca sözkonusu iddialarda ufak bir gerçek pay ı olsayd ı , yenidin Hristiyanl ığa kar şı olmazd ı , üstelik Buheyra böyle bir i şi öncelikle kendisiyapmak isterdi, ya da mevcut rahiplerinden birisini seçer, ona yapt ı r ı rd ı . Kald ı ki,İslâm' ın vazedicisi do ğrudan Allah't ır; Hz. Muhammed İ slâm' ı n kurucusu değil,tebli ğ cisidir.5 - Hz. Muhammed (sas)'in Gençli ğiHz. Muhammed (sas)'in Peygamberlikten önceki hayat ında önemli olanolaylardan birisi, 14 veya 16 Ya şı nda 4. Ficar Sava şına kat ı lmas ıd ı r. Kays Kabileleriile Kurey ş aras ı nda savaşı lmas ı haram olan Muharrem, Recep, Zilkade ve Zilhicceaylar ından birinde meydana gelen bu sava şa "Ficar Savaşı" denildi. Hz. Muhammed'in,amcalar ına ok vermek suretiyle kat ıld ığı bu Ficar Sava şı n ın sonundaKurey ş Kabilesi galip geldi ve bir de antla şma yap ıld ı .Bu tür sava ş , Kinâne, Havâzin ve Kurey ş Kabileleri aras ında olmak üzere 5defa meydana geldi (37).Hz. Muhammed (sas) 17 ya şı ndayken amcas ı Zübeyr'le birlikte Yemen'e gidipgeldi; böylece Güney Arabistan' ı görüp tan ıd ı . Ayr ıca onun 9 yaşından itibarenamcası Ebil Tâlib'e yard ı m etmek amac ıyla, çobanl ı k yapt ığı , baz ı kimselerinkoyunlar ı n ı otlatt ığı rivâyet edilmektedir. Hz. Muhammed kendi i şleriyle ilgilenir,ba ş kalar ı n ı n i ş leriyle me şgul olmaz, dürüst ve ahlâkl ı bir insand ı . Herkesin güveninikazanarak "el-emisn" lakab ı n ı almışt ı . Art ık insanlar onu Muhammedul-Emindiye tan ıyorlard ı .Hz. Muhammed (sas)'in hayat ında önemli olan olaylardan bir ba ş kas ı,"Hilfu'l-fudCıl" ad ı ndaki bir antla şmaya kat ılmas ıd ır.Hilfu'l-fudûl, Cürhümlüler zaman ından kalma bir karar ın hat ı rlanması mahiyetindekibir m ısakt ı r. Zira Cürhümlüler zaman ında "Fadl" ad ındaki üç kabileba şkan ı Mekke'de kimsenin zarar ve zülüm görmesine, herkesin hakk ını n gözetilmesineve bunlara ayk ı r ı davrananlar ın cezaland ı r ı lmas ına dair bir karar alm ışlarve yemin etmi şlerdi; bu sebeple bu misaka "Hilfu'l-fudûl, erdemliler yemini ad ıverilmi şti (38).Özellikle Ficar Sava şlar ından sonra Mekke'de asayi ş bozulmu ş ve ta ş radangelenlere ve yolculara kötü davran ı lmaya ba ş lanmıştı . Mekke'nin bu kar ışı k duru-37 İbn Abd Rabbih, age., 5, s. 268; Büyük İslâm Tarihi, C. 1, s. 191.38 M.H. Bolay, ad ı geçen çal ışma, s. 101.90


munda Yemen'den gelen bir tad ı- , mal ı n ı bir tarafa b ırakarak umre yapmak üzereKabe'ye gitmi şti. Ancak, As b. Vâil ad ındaki şahts onun mallar ını gasbetmi şti.Büyük zulme u ğrayan Yemenli tâcir EbO Kubays tepesine ç ı k ıp yüksek sesle feryatetti ve Mekkelileri hakk ın ı iade ederek adâleti yerine getirmeye ça ğırd ı (39).Gerek bu olay, gerekse Ficar Sava şı sonras ı bozulan sosyal hayat, Mekkelileriadâleti sa ğlamak için birle şmeye sevketti. Abdulmuttalib'in o ğlu Zubeyr,Kurey ş'in kollar ını toplant ıya çağırd ı . Mekke'nin en zenginlerinden biri olanTeym Kabilesi reisi Abdullah b. Cüdan' ın evinde toplam», bir Mrsak yap ı lmasıistenildi. Ha şim, Muttalib, Zühre, Esed, Temtm ve Abdul Uzzâ kabileleri toplantıda temsil edildiler (40). Yerli ve yabanc ı haks ı zl ığa uğrayan herkesin hakk ın ıniade edilmesine adalet, sulh ve süldinunun sa ğ lanmas ına dair antlaşma yapt ılar veyemin ettiler. İşte bu m/saka, önce oldu ğu gibi Hilful-fud ıil denir."Hilful-Fucled" adl ı bu misak ı imzalayanlar aras ında Kurey ş taraf ından sevilenve say ılan genç Hz. Muhammed de vard ı. Yemen'li tâcirlerin mallar ın ın As b.Vâil'den al ını p iade edildi ği, Mekke'de bar ış ve güvenli ğin sağlandığı bu ortakkarar ı Hz. Muhammed her zaman iyilikle anm ış ve şayet yine böyle bir toplant ıdüzenlense kat ılmaktan zevk duyaca ğı n ı belirtmi ştir (41).6- Hz. Muhammed (sas)'in EvliliğiHz. Muhammed (sas), genç ya ştan itibaren Kurey ş 'in en çok sevip sayd ığıdoğruluk ve dürüstlü ğüne inand ığı ve güven duydu ğu bir insand ı . Amcalar ı EkiTalib ve Zübeyr'le ticaret yolculu ğu yapmış, bu konuda tecrübe kazanm ıştı . Odönem Mekke'sinde en kazançl ı i ş kervanlarla ticaret yapmakt ı . Arazinin dağ l ı kolu şu ve tar ım ın geli şmemi ş li ği ve, burada, insanlarca mukaddes bir yer kabul edilenKabe'nin varl ığı `Mekke halk ın ı turizim ve ticarete yöneltmi şti (42).Mekke'nin zengin i ş adamlar ı ve tâcirleri, ticaret anlay ışına ve doğrulu ğ unagüvendikleri ki şilere bol para vererek ticaret i şlerini yürüttürüyorlard ı. Ancak, buözelliklere sahip kimseler çok azd ı . Huveylid k ızı Hatice de Mekke'nin önde gelenzenginlerinden ve tâcirlerindendi. Ticaret i şlerini yürütecek güvenilir birisine ihtiyacı vard ı . Genç ve ahlakl ı ticaret adam ı Hz. Muhammed'i bir kaç defa, ticareti şlerini yürütmek üzere, çe şitli ticaret merkezlerine, panay ı rlara gönderdi(43). Bu39 Zekâi Konrapa, age., s. 62-63.40 M. Lings, age., s. 49.41 İbn Kesir, es-Sire en-Nebeviyye, Tah. Mustafa Abdulvahid, Kahire 1384/1964, C. 1, s. 259 vd.; Hamidullah, Islam Peygamberi, C. 1, s. 48-50; MahmudIzzed Derveze, Siretu'r-Resul, Kahire, 1384/1965, C. 1; Muhtasar Siretu ibn Hişam,s. 31; Zekai Konrapa, Peygamberimiz. s. 61--62.4 2 M. Hamidullah, islam Peygamberi, C. 1, s. 52.4 3 Taberi, C. 1, s. 1129.91


vesileyle yak ından tan ı ma imkan ı buldu ğu, doğrulu ğuna ve dürüstlüğüne inand ığıHz. Muhammed'i bu defa daha büyük bir ticaret kervan! ile Suriye yönüne gönderdi.Böylece Kusay evlad ından olan Huveylid k ı zı Hatice, "el-Emin" lakab ı ile tanı nan Hz. Muhammed'e büyük Suriye kervan ı m teslim etti (44).Hz. Muhammed, Hatice'nin siyah kölesi ve yak ınlar ından Huzeyme gibikimselerin de bulundu ğu ticaret kervani ile yola ç ıkt ı . Busayra'ya gelince konakladı ; burada Buheyra'n ın yerinde rahip Nestura bulunuyordu. Hz. Muhammed'igörünce, onda son peygamberin özelliklerini gördü ve t ıpk ı selefi gibi Ş am'a gitmesinisak ı ncal ı buldu. Hz. Muhammed de, mallar ı n ı orada satarak, Mekke'nin yolunututtu. Suriye ticaret kervan ı çok büyük kazanç elde ederek döndü. Ticaret keryanı n ı Mekke d ışı nda kar şı layan Hatice bu durumdan fazlas ıyla memnun oldu ğ ugibi Hz. Muhammed'in dürüstlü ğüne ve ahlak ı na da hayran kald ı . Neticede, kalbenona meyletti ve yak ı n alaka duydu (45). Yapt ığı bu ticaret yolculu ğ u ile Arabistan'ın kom şu ülkelerinden Suriye ve Filistin bölgelerini tan ıma f ırsat ı bulan Hz.Muhammed, ayn ı zamanda sözkonusu bölgelerin iktisadi ve ticari yap ıs ı , insanlar ındünya görü şü hakk ı nda bilgi sahibi oldu. Güzel ahlaki ve düriistlü ğii ile Mekketâcirlerine ve esnaf ına örneklik yapt ığı gibi, özellikle Hatice'nin kendisine yakla ş -mas ın ı sağ lad ı .Hatice, Mekke'nin zengin tâcirlerinden olup güzelli ği, soylulu ğu ve güzelahlaki ile ün salrm ştı . Babası Huveylid, Esed'in o ğlu, Esed, Abduluzza'n ın oğ luAbduluzza da Kusay' ın oğludur. Böylece Hatice, dördünce dedesi Kusay'daMuhammed (sas)'in soyu ile birle şmekte, dolay ı sıyle onunla ayn ı kandan ve ailedengelmektedir. Bir ba ş ka deyi şle Esed kabilesinden Huveyid'in k ı zı , Varaka veKuteyle'nin yeğeni olan Hatice, Ha ş imoğullarm ın uzaktan yeğeni durumundayd ı(46).Hz. Muhammed (sas)'in Suriye'ye yapt ığı kervan ticareti yolculu ğu hayat ı -n ın önemli olaylar ından birini te şkil eder; çünkü o, bu yolculuk s ı ras ı nda, ömrününen mutlu anlar ı n ı birlikte geçirdi ği, gerek peygamberli ğinden önce gereksepeygamberlik döneminde büyük maddi ve manevi yard ı mlar ın ı gördüğü ilk müslüman.Hatice(ra) ile evlenecektir.Doğruluğuna ve dürüstlü ğüne, güzel ahlak ına ve güçlü ki ş ili ğine hayranolduğu Hz. Muhammed (sas)'le evlenmek isteyen Hatice, daha önce iki evlilik yapmış dul bir kad ınd ı . İ lk evlili ğini Mahzumoğ ullar ı ailesinden Abid oğ lu Atik ileyapm ış ve ondan biri erkek di ğeri k ız iki çocu ğu olmu ş tu. Atik'in ölümü üzerineMalik ad ı ndaki ki şiyle evlenen Hatice'nin ikinci kocas ından Hale ve Hind adlar ı n-44 İbn Sa'd, Tabakat, 1/1, 84.45 İbn Sa'd, Tabakat, 1/1, 85; M. Hamidullah, age. s. 53;M. Lings, age. s. 51.46 M. Lings, age., s. 50.92


da iki k ız çocu ğu dünyaya gelmi ştir. Mekke'nin zengin tâcirlerinden olan Mâlik'inde ölmesiyle Hatice dul kalm ışt ır. Ommul-Hind diye an ılan Hatice art ık zengin vegüzel bir dul kad ın& Pekçok evlenme teklifi alm ış , fakat kabul etmemi ştir(47).Huveylid k ız ı Hatice ticaret i şlerini yürütürken yak ından tan ı d ığı ve heryönüyle beğendi ği Hz. Muhammed (sas)lie evlenmek istiyordu. Bu iste ğ ini Nufeysead ındaki arkada şı arac ı l ığı ile Hz. Muhammed (sas)'e ula şt ı rd ı . Hz. Muhammedbu isteği, velisi ve amcas ı ELA değerlendirdikten sonra kabul etti. Özamcalar ı Eb6 Tâlib ve Hamza ile birlikte Hatice'nin evine gitti. Hatice'nin taraf ı n-da ise Varaka ve öteki yak ı nlar ı bulunuyordu. Ebû Tâlib, Hz. Muhammed'in Varakada Hatice'nin ki şiliklerini konu alan birer konu şma yapt ılar. Böyle bir evlili ğ inher iki taraf için de çok mutlu bir olay olaca ğın ı söylediler. Neticede Milâcli 596y ı l ında Hz. Muhammed ile Hatice, 20 deve (400 miskal alt ı n) mihirle, evlendiler.Evlilikleri çok mutlu geçti ve 24 y ıl devam etti (48).Hz. Muhammed'in e şi Hatice, gerek Hz. Peygamber'in han ı m ı ve çocukların ın annesi, gerekse ilk müslüman olmas ı bak ı m ından, İ slam tarihinde önemli birmevkie sahiptir. O, hem dünya kad ınlar ı n ı n hem de müslümanlar ın "Seyyidesi"-dir. Hz. Muhammed'e ikisi erkek dördü k ız olmak üzere alt ı çocuk verdi. Hz. Muhammed(sas) ve Hatice (ra)'nin en büyük çocuklar ı Kas ım idi; fakat o iki ya şı n ıdoldurmadan öldü. Hz. Muhammed, onun ad ına, "Ebu'l-Kas ım" diye çağı r ıld ı .İ kinci çocuklar ı Zeyneb, üçüncüsü Rukiye, dördüncüsü Ümmu Kulsum, be şinciside Fat ıma oldu. Altı nc ı çocuklar ı ise, çok k ısa süre ya şayan Abdullah't ır. Hz.Muhammed (sas), evlendi ği gün, babas ından kendisine miras kalan Hereke ad ı ndakicariyesini azad etti ve Yesrib'li birisiyle evlendirdi. Bereke'nin bu evliliktenEymen ad ında bir o ğlu oldu ve art ık Omm6 Eymen diye ça ğı rı ld ı . Hatice de,karde şi Hâkim'in Ukâz panay ı rından sat ın al ı p kendisine hediye etti ği hristiyanas ı ll ı kölesi Zeyd b. el-Hârise'yi Hz. Muhammed (sas)'e hediye etti. Ancak Hz.Muhammed hemen Zeyd'i kölelikten azad ederek mânevi çocu ğu ilan etti (49).Zeyd b. el-Hârise, Kuzey Arabistan'da ya şayan Kelb Kabilesine mensubtur.Kan davası yüzünden Kelb Kabilesine dü şman olan kom şu bir kabile taraf ındankaç ı rılarak Mekke'ye getirilip sat ı ld ı . Kederli babas ı ve karde şi, uzun aramalardansonra onu Mekke'de buldular. Al ıp götürmek istediler, fakat o, Hz. Muhammed(sas)'in yan ında kalmay ı ailesine dönmeye tercih etti ve Mekke'de kald ı (50).47 ibn Kesir, es-Siretu'n-Nebeviyye, 1, 264; Büyük İslâm Tarihi, 1, 191.48 Taberl, 1, 1128; İbn Sa'd, 1/1, 120.49 M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, C. 1, s. 58-59; M. Lings, age., s. 55;M. Hulusi Bolay, ag. çal ışma, s. 104.50 Taberi, 1, 1163.93


Hz. Muhammed (sas), "Seni fakir bulup zenginle ştirmedi mi?"(51), ilahikelâm ı ile de aç ıkland ığı gibi, evlendikten sonra büyük bir rahatl ığa kavu ştu. Bütünihtiyaçlar ını kar ı s ı Hatice'nin büyük servetinden kar şı layarak ya şad ı . Bu aradaçok küçük ya ştan kendisini korumas ına alan ve büyüten amcas ı Ebeı Talib'i unutmadı , imkanlar ı ölçüsünde ona yard ı m etmeye çal ıştı . Onun mali yükünü hafifletmekgayesiyle o ğlu Ali'yi yan ına ald ı ve terbiye etti; Ebu Tâlib'in öteki o ğ luCafer'i de amcas ı Abbas yan ı na al ı p büyüttü (52).Hz. Ali'nin de kat ılmas ıyla Hz. Muhammed (sas)'in ailesi kalabal ıklaşt ı . ÜmmüEymen'in yuvaya geri dönmesi, Zeyd'in art ık Hz. Muhammed (sas)'in bir çocoğuolarak eve yerle şmesi, Hz. Hatice'nin Zeyneb, Rukiye ve Ümmü Kulsum adlarındaki çocuklar ın ı dünyaya getirmesi aile fertlerinin say ı s ı n ın birden bire artmasına sebep oldu. Ayr ıca Hatice (ra)'n ın yengesi Safiye'nin s ık s ık ziyarete gelmesive beraberinde, ağabeyisinin ölümünden sonra Zübeyr ad ı n ı verdi ği oğ lunu getirmesievdeki çocuk say ı s ı n ı kalabal ıklaşt ırıyordu.Hz. Muhammed (sas)'in amcas ı Ebü Leheb, belki de ailenin büyük servetinetamah ederek, art ı k büyüyen Rukiye ve Ümmü Kulsum'ü o ğ ullar ı Utbe ve Uteybeile ni şanlamak istedi. Hz. Muhammed (sas)'in bu teklifi uygun bulmas ıyla birlikteRukiye ve Ümmu Kulsum, Ebü Leheb'in iki o ğlu ile ni şanland ı lar. İslam' ın gelişindensonra, Ebu Leheb'in Hz. Muhammed (sas)1 üzmek gayesiyle bo şatt ığıRukiye ve Ummü Kulsum, daha sonra Osman b. Affan (III. Halife) ile evleneceklerdir.Ayni şekilde Fat ı ma (ra)'da, Hz. Ali ile nikahlanacak ve çocuklar ı Hasan veHüseyin (ra) yoluyla Hz. Muhammed (sas)'in soyu devam edecektir. Hz. Muhammed'inçocuklar ı, Fat ıma (ra) d ışında, kendisinden önce ölmü ş lerdir.Öte yandan, Muhammed (sas), evlendikten sonra, zevcesi Hatice'nin servetininart ı p çoğalmas ı için ticaret yapmaya devam etti. Bu gaye ile çe şitli yerlereyolculuk etti. Gitti ği bölgelerin insanlar ım ve ya şayış şekillerini yak ından gördü,sosyal ve ekonomik düzenlerini tan ı ma fı rsat ı buldu. Mali imkanlar ı elverdi ğ iölçüde, k ıtl ı k y ı llar ında Mekke'li fakirlere, özellikle de süt annesi Halime'ye yardı m etmeyi asla ihmal etmedi.Hz. Muhammed (sas) 35 ya şındayken Mekke'de meydana gelen bir olayşehirde manevi' hayat ın uyanmas ına sebep oldu. Kurey ş, sel ve ya ğ mur sular ı ndanzarar gören ve baz ı yerleri y ı k ılm ış bulunan Ka'beyi onarmaya karar verdi. ÇünküKa'be, hem çok say ıdaki putlar ın bar ı nağı hem de kendilerinin en büyük ekmekkap ı s ı durumundayd ı . Bu bak ımdan iyi korunmas ı gerekiyordu. Ka'be'nin iyi bironar ı m görmesi için çe şitli te şebbüslerde bulundular. Bu s ırada, ya ğ mur mevsiminde,denizde meydana gelen şiddetli bir f ı rt ına sonunda kilise in şaa edilmek51 Duha suresi: 9.5 2 M. Hamidullah, age., s. 34-35.94


üzere M ıs ır'dan Yemen'e in şaat malzemesi götüren bir Bizans gemisi, Mekke'ninliman ı Şuyba'da karaya oturmu ştu. Haberi alan Mekkeliler do ğruca limana ko ştular,Kazazedelere gereken yard ı m ı yapt ı lar. Felaketzedeler, geminin tahtalar ıdahil, denizin karaya att ığı enkaz ı satmaya raz ı oldular. Kazazedeler aras ındaBakum ad ında bir k ıpti dülger de vard ı , Mekke'de yerle şip mesleğ ini orada devamettirmek istedi (53).Ancak toplanan malzeme Hz. İ brahim zaman ındaki gibi bir bina yükseltebilecekdurumda de ğildi. Bu bak ı mdan Ka'be'nin bir k ısm ı n ın örtülmesine birk ısmın ın da aç ı k b ırak ı lmasına karar verildi.Neticede, bütün kabilelerin kat ılmas ıyla Ka'be tamir edildi. Hz. Muhammed(sas)'in ta ş ta şıyarak bizzat kat ıld ığı tamir i şleri bitmi ş , s ıra tüm insanlarca kutsalsay ılan "Haceru'l-Esved"i Ka'be'deki yerine koymaya gelmi şti ki, kabileler aras ındakavga ç ıkt ı, her kabile bu ta şı yerine koyma şerefinin kendisine ait olmas ı n ıistiyordu. Neredeyse kan dökülecekti. Bu arada onlardan ya ş l ı birisi "... tart ışmay ıb ı rakal ı m, bugün Şeybe kap ısından Ka'be'ye giren ilk ki şinin hakemli ğine ba şvuralı m ve onun verece ği karara uyal ı m..." şeklinde bir görü ş ortaya att ı . Bu görü şbütün kabilelerce benimsendi. İşte o gün ad ıgeçen kap ıdan içeri giren ilk ki şi,bütün Mekke halk ı n ın güvenini kazanan Hz. Muhammed (sas) oldu ve geli ş iyle herkesisevindirdi, birbirlerine, i şte "Mtı hammedu'l-Emin" geliyor diyerek söyle ştiler.Hz. Muhammed (sas), bu ihtilafil konuya, bütün kabilelerin kabul etti ği birçözüm getirdi; bornozunu ç ı kar ıp yere serdi, kabile temsilcilerine ta şı bornozunüzerine koydurttu ve bornozun birer ucundan tutturup ta şıtt ı rd ı . Tam yerinekonulaca ğı yere gelince de, ta şı kendi eliyle ald ı ve Ka'be'deki yerine koydu. O,yaptığı bu hakemlikle he'm Mekke'de bar ış ve huzuru korudu hem de kendiki şili ğine yara şı r bir i ş yapt ı , kendisine duyulan güven ve sayg ınl ığı bir kat dahaart ı rd ı (54).53 İbn Hişâm, Bire, 1, s. 122; M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, s. 61.54 İbn Hişâm, Bire, 1, s. 125; M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, C. 1, s. 62;Doğu ştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, C. 1, s. 193; Zekâi Konrapa, Peygamberimiz...,s. 69.95


III. BÖLÜMHz. MUHAMMED (SAS)' İN PEYGAMBERL İĞİ VE ISLÂMINBA Ş LAYI Ş IÖn BilgilerKur'ân't Kerim Allah' ın gönderdi ği her peygamberin, kendisinden öncekipeygamberi tasdik etti ğini ve son peygamber Hz. Muhammed (sas)'in gelece ğinikavmine duyurdu ğunu bildirir; Yüce Allah buyurur: "Allah peygamberlerden ahidalm ışt ı : Andolsun ki size Kitab ve Hikmet verdim, sizde olan ı tasdik eden birPeygamber gelecek, ona mutlaka inanacaks ı n ız ve yard ı m edeceksiniz, ikrar edipbu andi kabul ettiniz mi?" demi şti. Onlar da "ikrar ettik" demi şlerdi de " şahidolun, Ben de sizinle beraber şâhidlerdenim" demi şti" (1).Ayn ışekilde Kur'ân- ı Kerim Hz. Muhammed ad ı n ı n, Peygamberlerin sonuncusuolarak, Tevrat ve İ ncil'de yaz ı l ı oldu ğunu bildirir: "...bunu Allah'a kar şı gelmektensak ınanlara, zekât verenlere, âyetlerimize iman edip yanlar ındaki Tevratve İ ncil'de yaz ı l ı bulduklar ı, okuyup yazmas ı olmayan Peygamber Muhammed'euyanlara yazaca ğız. O peygamber, onlara, uygun olan ı emreder ve kötülüktensak ı nd ı r ır, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram k ılar, onlar ın ağı r yüklerinihafifletir, zor tekliflerini kolayla şt ı r ır. Bu peygambere inanan, hürmet eden,onunla gönderilen Nur'a uyanlar yokmu, saadete erenler i şte onlard ır" (2).Tevrat ve İ ncil'de yer alan bilgiler sayesinde Yahudiler ve H ı ristiyanlar, gerekismi gerekse s ıfatlar ı itibariyle, son peygamberi tan ı maktayd ılar. Busra'daki Buheyrave Nestura adlar ındaki rahiplerin genç Muhammed'i görünce hemen tan ımaları, Nevfel oğlu Varaka'n ın ilk vahyin Hz. Muhammed (sas)'e geli ş inin kendisineanlat ı lmas ı üzerine, derhal onun gelece ği bildirilen son peygamber oldu ğ unusöylemesi, Hz. Muhammed'in Tevrat'taki s ıfatlar ı n ın neler oldu ğunun kendisinesorulmas ı üzerine de el-As o ğlu Amr'in "evet, vallahi, Muhammed Kur'ân'dakibaz ı s ıfatlarla Tevrat'ta da vas ıflanm ış t ır, demesi ile Saide o ğlu Kus'un Ukazfuar ı nda yapt ığı konu şmada ve şiirinde son peygamberin gelece ğ ini dile getirmesi1 Al-i İmran, 3/81.2 Arat', 7/157.96


son peygamber'in Kitab- ı Mukaddes'te ismi ve s ıfatlar ıyla zikredilmi ş oldu ğununaç ı k delilleridir (3).Ayr ıca, Peygamber (sas)'in ad ı n ın Yuhanna İ ncil'inde Süryanice "Münhammona"olarak geçti ği ve bunun Arabça kar şı l ığı n ı n Muhammed, Rumca kar şı l ığı -n ın ise "Baraklits" oldu ğu bilinen hususlardand ı r (4).Asl ında İ srail oğullar ı, sıfatlar ı yönünden, üç peygamberin gelmesini beklemekteydiler;bunlar ın ilki tekrar geleceğ ini sand ı klar ıİ lyas, ikincisi y ı k ı lan Süleymanma'bedeni yeniden in şaa edecek, israilo ğullar ın ın Va'dedilen yere (arz- ımev'ud) dönmesini' ve hürriyetlerine kavu şmas ı n ı sağ lama vas ıflartyla gelecek olanMesih, üçüncüsü ise kendisinden yaln ızca "o peygamber" diye sözedilen son peygamberdir(5). Bakara süresi 89. âyeti, beklentileri bak ı m ı ndan, İ srailoğ ullar ın ınson Peygamberin kendi aralar ından ç ı kması n ı beklediklerini ve bunu her fı rsattadile getirdiklerini, fakat son Peygamber Hz. Muhammed (sas)'in israilo ğullar ın ınamcalar ı İ smail (as)'in soyundan gelmesiyle hayal k ırı kl ığı na uğ rad ı kları n ı haberverir.Bunlara ilave olarak, sahabelerden Selman el-Fal -s?, Rum Kayseri Heraklius,Mekkeli haniflerden Ümeyye b. es-Salt, Habe ş Necâ şisi ve iskenderiye hükümdar ıMukavk ıs' ın Tevrat ve İ ncirden edindikleri bilgilere dayanarak, son peygamberingeleceğini haber vermeleri ve s ıfatlar ı n ı zikretmeleri; peygamberlik öncesindeHz. Muhammed (sas)'in hayat ında görülen baz ı fevkalade durumlar, yeryüzü varl ıkların ın onu sevmesi ve selamlamas ı, bulutlar ın ona gölgelik ve arkada ş l ık etmesi,Mekke'de -o 38 ya şlar ındayken-bir tak ı m ışıklar ve par ı lt ılar görülmesi, seslerduyulmas ı vb. olaylar Âhir Zaman peygamberinin geli ş ini insanl ığa müjdeleyenöteki i şaretlerdir (6).3 Sâf suresi 6. âyetinde İsa Peygamberin ümmetine son peygamberi "Ahmed"ad ıyla tan ıttığı bildirilir. Ayr ıca Al-i İmran stıresi 159, Ahzab suresi 45,Fussilet süresi 34. âyetleri de Hz. Muhammed'in peygamber olarak gelece ğ ininönceki peygamberlerce haber verildi ğini ifade eder.4 Bu konular için bk. Yuhanna İncili , 1. bâb, 19-23; 14. bâb, 16; 26; 5.bâb, 30; 16. bâb. 7-14; 15. bâb, 26-27; Matta İncili, 16, batı, 20; Tesniye, 18.bâb, 18-19, âyetleri vb.5 İbn Kesir, es-Siretu'n-Nebeviyye, Tahkik: Mustafa Abdulvahid, Kahire.1384/1964, C.1, s.286 vd.; M. As ı m Köksal, İslâm Tarihi, Mekke devri, s.122-130.6 Bu konuda geni ş bilgi için ayr ıca bkz.: İbn Hişâm, Sire, 1, 225, 247-249;İbn Sa'd, Tabakât, 1, 360-363; Taberi, 11, 99-100; Ibn Kesir, es-Siretu'n-Nebeviyye,C. 1, s. 290; Buhari, Sahih, 1, 67; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2370 ve 6622nolu hadisler; Ahmed Cevdet, K ısas- ı Enblyâ, 1, 74-75.97


Netice itibariyle diyebiliriz ki, Hz. Muhammed (sas)'in son peygamber olarakgeleceği Tevrat ve Incil taraf ından haber verilmi şti ve birçok Yahudi ve H ıristiyanbu gerçe ği biliyordu. Nitekim Ukaz panay ır ında Arab şairlerine ve hatiblerine birkonu şma yapan Kus b. Saide ş unlar ı söylemi ştir: "...Allah' ın gelecek bir peygamberivard ır ki, onun gelmesi pek yak ı nd ı r. Gölgesi ba şı m ı z ın üstüne geldi. Ne mutluo kimseye ki, ona inanacak, o da onu do ğru yola yöneltecektir" (7).Ukaz panay ı r ında Kus'un bu önemli konu şmas ı n ı dinleyenler aras ındabulunan Hz. Muhammed (sas), Peygamber olduktan sonra onu iyilikle anm ış veKus hakk ı nda "Öyle inan ıyorum ki, Yüce Allah Kus b. Saide'yi K ıyâmet Günüayr ı bir ümmet olarak huzura getirecektir" demi ş tir.1 - Hz. Muhammed (sas)'in Peygamber Olu şuHz. Muhammed (sas)'in Peygamber olu şu konusuna geçmeden önce, birçokkimsenin akl ından geçen "niçin peygamberlik" sorusuna k ısaca temas etmekuygun olacakt ır. Bu sorunun aç ı klanmas ı hem islam dininin temellerinden biriniolu şturan peygamberlik konusuna aç ıkl ık getirecek hem de Hz. Muhammed(sas)'in tebli ğ görevinin daha iyi kavranmas ı n ı sağlayacakt ı r.Yüce Allah, insan soyunu yeryüzündeki "halife"si olarak yaratt ı . Onu,beden yap ı s ı n ın ruh varl ığı ile "insan şekli" kazanmas ı ndan sonra, halifelik görevlerinitam olarak yerine getirebilmesini sa ğlayacak özelliklere sahib kald ı .böyle bir ki şili ğe ve özelliklere sahib olan insan ı n, şüphesiz, birtak ı m ihtiyaçlar ıvard ı r. İ nsan, maddi ve manevi yap ı s ıyla alakal ı bu ihtiyaçlar ı n ı kar şı layabildi ğ i ölçüdesa ğ l ı kl ı bir hayat sürer; maddi ve manevi yönden kazand ı klar ı zihnin vebedenin ihtiyaç duydu ğu g ı day ı saklar ve neticede insan zihnen ve bedenen olgunlaşır, "be şer benli ği"ne kavu şur.İ nsan soyu, insanl ığın', yetki ve görevlerini, varolu ş hikmetini, kendisi içinyararl ı ve zararl ı şeyleri bilebilecek özelliklere sahiptir; ak ıl zihin veya fikir, duyuorganlar ı vb.'yle donat ı lm ışt ı r. Dünya ve âhiret hayat ı nda mutlu olma amac ı ndaolan ve bunun yollar ı n ı arayan insan soyu, akl ı n ı ve duyular ı n ı kendisine yararl ıolanlar ı bulmaya ve belirlemeye yöneltir; onlar yoluyla kendisini Do ğru Yol'aula şt ırmaya çal ışı r.Bununla birlikte, ak ıl ve selim duyular insana dünya ve âhiret saadetininyolunu göstermek ve oraya ula şt ırmak için yeterli de ğildir. Kâinat ın sahibi "ilâhtVarl ığı ", ilahi özellikleriyle tan ı y ı p kabul etmek, dünya ve âhiret mutlulu ğ ununs ı rr ına ermek ve yarat ı l ış gayesini gerçekle ştirmek için mutlaka bir yard ı mc ı ya darehbere ihtiyaç vard ır. insan ın kendi soyundan olan bu yard ı mc ı veya rehberbirtak ı m farkl ı özelliklere ve niteliklere sahiptir; dünya ve âhiret hayat ı nda insan ıİşte7 Ahmed Cevdet, age., C. 1, s. 75.98


mutlu k ılan şeyleri bilir; Mutlak Kudret ve Kuvvet sahibi Varl ık ad ına konu şur,O'nun taraf ından yol gösterici seçildi ğini birçok delille ispatlar; ak ıl ve duyularakapal ı olan birçok konuya aç ı kl ık getirerek insan soyunun anlayabilece ğ i bir durumagetirir.İşte bütün bunlar ı yapacak olan rehber veya yol gösterici PEYGAMBER'dir.Öyleyse peygamber, insan soyunu Allah' ın varl ığına ve birli ğine, Zâtına lay ı ksıfatlarla donanm ış olduğuna inanmaya yöneltmek üzere gönderilmi ş bir insand ır.Allah, insan ı, A şkın varl ığı n ı pekçok delille ispat edecek ve O'na ula şacak bir yolüzere koydu. İ nsan da elde etti ği bilgiler sayesinde ve ilâhi dâvetin Peygamberininrehberli ğinde, kendisine yararl ı ve zararl ı olan şeyleri kavrar, sonunda Din'inkendisini dünya ve âhiret mutlulu ğuna götüren Doğru Yol oldu ğunu anlar. Bunagöre Peygamber, insanlara orta yolu ö ğreten, adâleti uygulayan, kalpleri temizleyipmutluluğa kavu şturan, huzurlu gönülleri Gerçe ğe ula şt ıran ki şidir.İ nsanl ığa gerçek inanç esaslar ın ı telkin etmek, do ğru ve güzel olan ı göstermek,mutluluk yoluna yöneltmek, dünya ve âhiret mutlulu ğunu sağ layan bilgileriöğretmek ve benzeri görevleri yerine getirmek üzere gönderilen peygamber,çağr ı sın ı "ilâhl Vahy"in ışığında AZIlah ad ına yapar. Bu önemli i şleri yapanPeygamber, Allah' ın insanlar aras ından seçti ği seçkin kimse olup Yarat ıc ı'yanas ıl kutluk edilmesi gerekti ğini öğretir. Onun içindir ki, selim ak ıll ı, doğ ru sözlü,insan hayat ına ar ız olabilen ve ruh ve beden sağ l ığın ı bozan herşeyden uzak bulunan,geçici zevklere tabi olmayan ve bizden daha üstün bir yarat ı l ışta bulunanPeygamberlerin peygamberli ğine 'han etmek her kad ın ve erkek müslümana farzdı r.Peygamberler, sayd ığı m ız bu hususlar d ışında, di ğer insanlar gibidirler.Onlarla ayn ı ihtiyaçlara sahiptirler; yerler, içerler, uyurlar, hastalan ırlar, i şkenceve zülum görürler, ölürler veya öldürülürler; peygamberlik görevlerinin d ışındakalan konularda unuturlar ve yan ı l ırlar, yani peygamberler de insand ı rlar, belirlidönemlerde gönderilmi şlerdir, Allah' ın Dini'ni insanlara bildirdikten sonra budünyadan göçmü şlerdir (8). Ancak, peygamberlerin peygamberlik görevlerinind ışında kalan konularda unutmalar ı ve yanilmalar ı konusu ihtilafl ıd ır. Müslümanların büyük çoğunluğ u bunu câiz görmezler (9).Öte yandan, peygamberler insanlar için en güzel örnektirler; bir hikmet veihtiyaç üzerine seçilmi şler ve insan toplumunu ıslahla görevlendirilmi şlerdir. YüceAllah, Hz. Muhammed (sas)'den önce her beldeye ve millete peygamberler göndererekonlar ın gerçeğe uymalar ın ı, güzel ya şay ışlanyla kendi milletlerine örnek8 Seyyid Süleyman en-Nedvi, Hz. Muhammed (sas) Hakk ında Konferanslar.Tere. Osman Keskio ğlu, <strong>Ankara</strong>, 1974, III. bs. s. 98.9 Bu konuda geni ş bilgi için bkz.: Muhammed Abduh, Tevhid Risâlesi, Çev.Doç. Dr. Sabri Hizmetli, <strong>Ankara</strong>, 1986. s. 134-135.99


olmalar ın ı sağlam ışt ır. Yüce Allah buyurur: "(Ey Muhammed)! Sen sadece biruyar ıc ı s ın. Şüphesiz Biz seni, müjdeci ve uyar ıc ı olarak, gerçekle gönderdik. Geçmiş her ümmet içinde de mutlaka bir uyar ıc ı buluna gelmi ştir. E ğer seni yalanc ısay ıyorlarsa bil ki, onlardan öncekiler de yalanlam ış lard ı . Peygamberleri onlarabelgeler, sayfalar ve nurlu kitablar getirmi şlerdi (10). "inkar edenler: "RabbindenMuhammed'e bir mu'cize indirilmeli de ğil miydi? derler. Sen ancak bir uyar ıc ı s ı n.Her milletin de bir yol göstereni vard ır" (11).Yeryüzünde görülen hay ı rl ı ve faziletli toplumlar peygamberlerin eseridir.Peygamberler olmasayd ı insanlar fitne içinde kal ırlar, y ırt ıc ı hayvanlar gibi birbirleriniyerlerdi.İ nsan ın merak etti ği ve bilmek istedi ği hususlardan birisi şüphesiz gelece ğ i-dir, âhiret âlemindeki durumudur. Ba şka bir deyi ş le insan nefsinin ölümden sonradevam etti ğine inanmak ve âhiret aleminin -mükafaat ve azab ı ile- sonsuzlu ğ unaiman etmek Peygamberlerin varl ığına ihtiyaç oldu ğunu gösterir; çünkü âhiretalemi hakk ındaki bilgiler sem'idir ve peygamberler yoluyla aç ı klan ı r. Ya şanan vegörünen bu alemi anlamakta âciz kalan insano ğlu, sı n ı rl ı ak ıl ve fikriyle âhirethayat ı n ın gaib durumlar ı hakk ında nas ı l bilgi ve fikir sahibi olacakt ı r? İşte bunlarinsan için meçhuldür, onlar ı bize belirli ölçüler içinde tan ıtacak olanlar peygamberlerdir.Hayvanlar gibi ihtiyaçlar ı kendisine ilham olunan bir varl ı k olmayan insansoyu, tabiat ı icab ı , peygambere muhtaçt ı r; aksi takdirde ya yeryüzü sakinlerindenolmayan melekler gibi bir varl ı k, ya da yeryüzü hayvanlar ından ar ı veya kar ıncagibi bir canl ı olurdu. Ayr ıca, insan ve müdrikeleri, hayvan ve müdrikeleri gibi,ilham ve taallüm, his ve tefekkür yönünden bir s ı n ı rla s ı n ı rl ı değ ildir.Öyleyse, bireysel ya şayışı nda di ğer insanlar ı n yard ı m ına muhtaç oldu ğ u gibi,toplumsal varl ığında da ba ş kalar ı n ı n deste ğine ihtiyaç duyan insan soyu, birtak ı mihtiyaçlar ı, ihtiraslar ı ve istekleri olan bir varl ı kt ır. O, kendi güç ve kudretininüstündeki Yüce bir Kudretin varl ığına inanmak ve O'na dayanmak temel ihtiyac ı nasahiptir. Çünkü o, bu yüce Kudertin varl ığı n ı hissetme fıtrat ı üzere yarat ılm ışt ı r.Ancak, bu mutlak ve yüce kudretin zat ınt ve s ıfatlarm ı kendi ba şı na anlama melekesinesahip de ğildir. Fakat onlar ı bilmemesi veya kavrayamamas ı onlar ın yokolmas ın ı gerektirmez. Bu durumda, insana yol gösterici, akl ı ve fikri ile bilemedi ğ işeyleri ona ö ğretici bir rehber veya mür şide ihtiyaç vard ır. Bu yol gösterici veyamür şid Peygamberdir. Bu hal ise, "Sünnetullah" ı n gere ğidir. Yani PeygamberlikAllah' ın tesis etti ği "Sünnet"in bir parças ıd ı r.10 Fat ır, 35/24-25.11 Ra'd, 13/7.100


Bu bak ımdan peygamberlik Allah' ın insan soyuna bir nimetidir. Yüce Allahşöyle buyurur: "Peygamberlerden sonra, insanlar ın Allah'a kar şı bir hüccetleriolmaması için gönderilen müjdeci ve uyar ıc ı peygamberlerden bir k ısm ı n ı sanabildirmi ş bir k ısm ı n ı da bildirmemi ştik" (12). Peygamberlerin getirdikleri ilahiKanun, t ı pk ı bir fıtrat kanunun ak ı lda yerle şti ği gibi, dünyada yer etti. ilahi Kanununsundu ğu buyruklara uyan milletler birlik gücüne eri ş•iler, İ lahi emirlereuydukça mutluluk onlar ı kollar ı aras ına ald ı. Peygamberler, ümmetleri üzerindeakl ın fertler üzerinde oynad ığı role benzer bir rol oynad ılar. Neticede insan türü,Allah' ın verdi ği bu nimet sayesinde, di ğer varl ı klardan farkl ı ve seçkin bir durumkazand ı .Peygamberler Allaha, akl ı ve bilmemiz gereken öteki hususlar ı bilmeyeyöneltti bizleri; bilinmesi zorunlu bilgileri ö ğreterek bizlere Allah'a götüren yolugösterdiler. Neticede bütün inananlar ı birtek Allah'a iman etraf ında toplad ılar.Onlara dini' görevlerin neler olduklar ın ı ve nasıl yap ılacaklar ını öğrettiler; ihtilafl ıkonular ı aç ı klad ılar, ilahi buyruklar ışığında anla ş mazl ı kları çözümlediler, insanlarınaras ın ı düzelttiler, onlar ı geçici zevkler pe şinde ko ş maktan vazgeçirmeyeçal ışt ılar. Allah' ın Dini'ni her yönden insanlar ı n gönüllerine ve davran ışlarına hakimkılmak için tüm gayretlerini sarfettiler.2- İlk Vahiy ve Son PeygamberHz. Muhammed (sas), yukar ıda sayd ığım ız özelliklere sahib olan peygamberlerinsonuncusudur. Allah onu, belirtti ğimiz görevler için, son elçi seçti ve bütüninsanl ığın peygamberi k ıld ı . önceki peygamberlerin peygamberli ğine iman etmekHz. Muhammed (sas)'in peygamberli ğineiman etmek için yeterli delildir. Alemlererahmet olarak gönderilen Muhammed (sas), kendisinden sonra gelen herkesekıyamete kadar e şsiz bir örnektir. Kur'ân, onun dilinden, şöyle buyurur: "Bundanönce aran ı zda y ı llarca bulundum, bunu düşünemezsiniz" (13).Son peygamber Hz. Muhammed, önceki peygamberler gibi bir insan ve kavmindenbirisidir; onlar ın aras ında doğdu ve büyüdü, peygamberlikten önceki hayatı n ı onlar ın aras ında geçirdi. Kavmi onu, o da kavmini çok iyi tan ıyordu, birbirlerineasla yabanc ı değillerdi. O, hayat ın ın her safhas ında güzel ahlak üzereydi, heryönden örnek bir insand ı ; kavminden "Muhammedu'l-Emin" lakab ı n ı almıştı ; 35ya ş lar ındayken Haceru'l-Esved'in Ka'be'deki yerine konmas ı gibi çok önemli birkonuda hakemlik yapm ışt ı .Hz. Muhammed (sas), bütün önceki peygamberler gibi bir ihtiyaca ve Hikmet'ebinâen peygamber gönderildi. insanl ığın gerçekten bir yol göstericiye ve12 Nisk 4/164-165.13 Yunus, 10/16.101


mürşide ihtiyac ı olduğu bir dönemde, Sünnetullah' ın gereği olarak, Allah' ın elçisiseçildi.Binaenaleyh Hz. Muhammed (sas)'in peygamber seçildi ği s ırada insanl ıkalemi bütünüyle tefessiih etmi şti. Dünyan ın doğusuna hakim olan Fars imparatorluğundahakim inanç Mec6silikti, bat ı dünyas ına ise H ıristiyan kültürü hâkimdi.Hind k ıt'as ında ve Çin'de de çe şitli inanç şekilleri mevcuttu. Hz. Peygamber'inortaya ç ıkt ığı yer olan Arabistan' ın durumu daha da kar ışıkt ı ; çeş itli inan ışlar ın,dinlerin, an'ane ve hurafelerin iç içe ya şad ığı bir ülkeydi. Çoğ unluğun benimsediğiinanç putperestlikti. Tevhid Dini'nin ilk ibadet yeri kabul edilen Ka'be, 360'tanfazla putun bulundu ğu, putperest Arablar ın zevk ve e ğlence yeri haline getirdi ğ ibir mahal halindeydi -(14).Zulüm, İ stibdad, şehvetperestlik, inançsı zl ı k, israf, zina, adam öldürme vb.şeyler bütün dünyay ı bir kara bulut gibi kaplam ışt ı. Güçlüler gücünü zay ıflar ınelinde olanlar ı alma ve onlar ı yok etme yolunda kullan ıyorlar& içki, kumar,h ı rs ı zl ı k, yağ malama ve zina gibi bireysel ve toplumsal hayat ı yok edici eylemlerinoldukça yayg ın olduğu Mekke ve havalisinde ise, sosyal düzen "güçlünün zay ıfaegemen olması ve ezmesi" esas ına dayan ıyordu. Tefecilik anlay ışı ile ticaret yaparakzengin olan Mekke aristokrasisi fakirleri, yetimleri, kimsesizleri, köle ve cariyeleriinsanl ık d ışı i şkencelere tabi tutuyorlard ı . Tefecilik mafyas ı temeli üzerindevarl ığı n ı devam ettiren iktisadi ve ticari düzen yoksulu zenginin daimi kölesiyap ıyordu. Orta direk de, mevcut sosyal ve ekonomik düzen yüzünden, bir türlübelini doğrultam ıyor, büyük güçlükler içinde varl ığı n ı sürdürme mücadelesi veriyordu.Özellikle kölelere ve cariyelere, sava ş esirlerine, k ız çocuklar ına ve kad ınlarainsanl ık dışı davran ışlar reva görülüyordu. Hubel, Lât, Menat, Uzza vb. putlarad ına Ka'be civar ında her türlü kötülük i şlenirken, i şlerin iyi gitmesi ve istekleringerçekle şmesi için de kahinlerden yard ı m dileniliyordu (15).İşte böyle bir dünyada ve toplum içinde ya şayan Hz.Muhammed (sas),özellikle 35 yaşından sonra kendisini tefekküre vermi şti; insanlardan uzak kalarakibadetle meşgul olmay ı âdet haline getirmi şti. Bu gaye ile o, s ık s ık Hira mağarasına giderdi. Art ık, ilâhf kanunun yönetti ği bir Hikmet ile bu dünyay ı örten örtiikendisine aç ılacak, İlahi Nur onu ayd ı nlatacak ve İ iâhî Vahiy, Yüce Kat'tan kendisinegelecektir.Hz. Muhammed (sas), M.S. 610 y ıllar ında, 40 yaşı na geldi ğ i s ırada sessiz veiddiasız bir hayat ya şıyordu. Devaml ı dü şünmeyi insanlardan uzak durmay ı ,dedikodular ından kaç ı nmay ı ve nefis mürakabesi yapmay ı tercih ediyordu. ÖzellikleRamazan ay ında, yan ına yiyecek ve içece ğini de alarak, ibadet etmek üzere14 /bn Hi şam, Sire, s. 69.15 İbn Hişam, Sire, 57 vd.102


Hira Mağarasma gidiyordu. O, ya şad ığı bu zühd ve takva hayat ı ile, bir bak ımaPeygamberlik vazifesine haz ırlan ıyordu. Ba şka bir deyi şle, onda görülen ruhtmanevidalgalanmalar ve ba şından geçen baz ı fevkalade olaylar onu, Hahî birdeneme ve gelecekteki büyük şoka, ilahi vahyi kendisine getirecek mele ğin görülmesinetahammül etmeye al ıştı rmak gayesine yönelikti (16).İ bn İshak der ki: "Resulullah Muhammed (sas), 40 ya şına geldi ğinde YüceAllah onu bütün insanl ığa bir rahmet ve müjdeleyici olarak gönderdi. NitekimCenab-ı Allah daha önce gönderdi ği her peygambere, kendisine inan ı lacağı n ı ,tasdik edilece ğini ve muhaliflerine kar şı yard ım göreceğini vadetmi ştir. Bunakar şı l ı k peygamberlerden, kendilerine inanacak ve tasdik edecek herkese dinlerinitebli ğ etmeye dair söz alm ıştı . Bu peygamberler üzerlerine dü şen vazifeleri yerinegetirdiler, kendilerine inananlara dinlerini ö ğrettiler" (17). Yine İ bn İshak der ki:Yüce Allah, Muhammed (sas) arac ı l ığı ile insanlara iyilik ve rahmet etmek istediğinde,ona peygamberlikle ilgili olarak öncelikle do ğru rüya verdi. Ona o s ıradagördüğü rüya güne ş doğar gibi doğru ç ı kard ı (18).Allah elçisi doğru rüya görmeye devam etti. Yüce Allah, kullar ına merhametetmek ve onlara olan sonsuz nimetlerini tamamlamak istedi ğinde, çocuklu ğ undanberi ilâhr bir terbiye üzere yeti şen Hz. Muhammed (sas)'e, M.S. 610 y ıl ında Ramazanay ın ın 27. gecesinde Cebrail'i gönderdi; O da, ona Allah' ı n kendisini peygamberseçti ği müjdesini verdi.Allah elçisi buyurur ki; uyuyordum, elinde atlas bir kab içinde bir Kitabolduğ u halde Cebrail bana geldi: "oku" dedi; ben, "okuma bilmem" (ne okuyay ı m)dedim. O zaman Cebrail elindeki kitabla gö ğsüme çöktü, o kadar bunald ı m kiölüyorum sand ı m. Sonra beni b ı rak ıp "oku" dedi. Ben, ona, gene "ben okumabilmem" (ne okuyay ı m) dedim. Sonunda o bana şunlar ı okuttu: "Oku, yaratanRabbin ad ıyla. O, insan ı bir mudgadan yaratand ır. Oku, senin Rabb ın pek kerimdir.Bilmedi ğ işeyleri kalemle insana ö ğreten O'dur" (19). Ben bunlar ı okudum,Cebrail de beni b ırak ıp gitti. Uyku halinden ç ıktığı mda, okudu ğ um ayetler sankikalbime yaz ı lmış gibi hat ı r ı mda kalm ışt ı . Hira Mağaras ından ç ı kt ı m, da ğın ortalarına do ğru geldi ğimde gökten bir ses bana "Ey Muhammed, sen Allah' ı n elçisisin,ben de Cibrilim diyordu. Ba şı m ı kald ır ı p gökyüzüne baktığımda Cebraill, ayakları n ı gökyüzünün ufuklar ına do ğru sermi ş bir adam şeklinde gördüm. O, devaml ıolarak bana, "Ey Muhammed, sen Allah' ın elçisisin ben de Cebrailim" diyordu.16 M. Hamidullah, Resulullah Muhammed, s. 47; A. H. Berki-Osman Keskioğlu,Hz. Muhammed ve Hayat ı, s. 57.17 İbn Hi şam, es-Siretu'n-Nebeviyye, Çev. İzzet Hasan-N. Ça ğatay, s. 148.18 İbn Hi şam, es-Siretü'n-Nebeviyye. s. 249.19 Alak stiresi, 98/1-5.103


Art ık yürüyemiyordum. ileriye do ğru bir ad ı m atsam, sağa sola veya gökyüzünebaksam hep Cebrâil'i görüyordum, ayn ı sesi ve ayn ı sözleri i şitiyordum" (20).Hz. Muhammed (sas), "ilk vahiy'in kendisinde meydana getirdi ği manevi'korku ve endi şe durumu ile evine döndü, yatağına girdi ve e şi Hatice'ye üzeriniörtdirdü, derin bir uykuya dald ı . Uyan ınca ba şı ndan geçenleri han ım ına anlatt ı veşunlar ı söyledi: "nefret etti ğim şu gâibten haber veren kahinlerden mi oldumacaba, bundan korkuyorum: "Han ım ı onu sakinle ştirici sözler söyledi: "Sendaima eli aç ık ve cömert idin, iyilik yapard ın; fakir ve muhtaçlara daima yard ımakoş ard ın. Muhakkak ki Allah seni şeytan önünde ne mağ lub b ı rak ır, ne de seniterkeder" (21). Bu sözler Hatice'nin ne kadar asil, inançl ı ve yüksek f ıtratl ı birkad ı n oldu ğunu gösterir.Hatice, ertesi gün, Hz. Muhammed'i yak ı n ı Varaka'n ın yan ı na götürdü. Varaka,Tevrat ve İ ncil hakk ında bilgi sahibiydi. Onlar ı dikkatle dinledikten sonraşöyle konu ştu: Subhanallah, subhanallah: Sen bu ümmetin peygamberi olacaks ı n.Sana gelen, Sina'da MCisâ'ya gelen (Namus-u-Ekber adl ı ) Melek'tir. Kavmin sanayalanc ı diyecekler, eziyet edecekler ve seni yurdundan ç ıkaracaklar, seninlesava şacaklar. Şayet o günlere yeti şirsem, Allah için sana yard ı m ederim (22).Varaka'n ın bu sözleri üzerine Hz. Muhammed (sas) sordu: Gerçekten kavmim buyüzden bana eziyet edecekler ve yurdumdan ç ı karacaklar m ı ? Varaka da ona, evetonlar sana bunlar ı yapacaklar, çünkü hiçbir peygamber yoktur ki, kendisine kar şıç ı k ılmamış olsun, cevab ın ı verdi (23).Hz. Muhammed (sas), yava ş yavaş sakinle şti, ancak kendisini daha çokibadet ve tefekküre verdi, Rabb ın ı zikir ve tefekkü ı ederek vaktini geçirdi.İ slam Tarihçileri, genellikle, ilk vahyin M.S. 610 y ı l ında Ramazan' ın 27.gecesi geldi ğini söylerICr. Ancak büyük siyer bilgini es-Süheyli, ilk vahyin H icrettenönce 13. y ı l ın Ramazan ay ı n ı n 17. gecesinde, yani Milâcli 609 y ı l ı 22 Aral ı k gecesindeindi ğini belirtir (24).Milâcli 610 y ı l ında Ramazan' ın 27. gecesinde gelen ilk vahiyle İ slam güne ş idoğdu ve Hz. Muhammed (sas), 40 ya şı nda iken, İ slam Peygamberi oldu. BöyleceHz. Muhammed'in, hayat ın ın birinci safhas ı olan husüst hayat ı kapan ıyor, ikincisafhas ı olan Peygamberlik dönemi ba ş l ıyordu. Art ık o, yak ınlar ıyla olan ili ş kilerini20 İbn Hi şânı, es-Siretü'n-Nebeviyye-Hz. Muhammed'in Hayat ı Çev.: İ .Hasan-N. Çağatay, s. 250-254.21 M. Hamidullah, Resulullah Muhammed, s. 50.22 M. Hamidullah, age., s. 50; A.H. Berki-Osman Kesido ğiu, age. s. 61.23 Bkz. İbn Hişam, Sire, adı geçen tercüme, s. 235 vd.24 Suheyli, er-Ravzu'l-Unuf, Kahire, 1932, 1, 131.104


yeni bir düzene koydu; vaktini özellikle Ka'be çevresinde tefekkür ve tezekkürlegeçirmeye ba şlad ı. Tarihçiler, ilk vahiyden sonra ilahi vahyin iki-üç y ıl süreyle(fetret dönemi) kesildi ğinden sözederler. Geçen bu üç y ı ll ık sürede Hz. Muhammed(sas)'in ruhi ve manevi yap ıs ında baz ı deği şiklikler ve geli şmeler oldu; ho ş-nutluk ve sükunet dönemi, yeni bir vecd devresini bekleyi ş ; sonra teessür ve teceddütdevresi ki, o bu safhada çok zor günler ya şad ı , kendisine herhangi bir hastal ı-ğın ara olabileceğinden korktu ve endi şelendi. Ancak Cebrail ona tekrar görünerektesellide bulundu ve "Ey Muhammed, korkma! Sen Allah' ın elçisisin, ben deCibrilim" diyerek kendisinin gerçekten Allah' ın Peygamberi oldu ğunu teyid ettive Hz. Muhammed (sas) de müteselli oldu. Bütün bunlar onun ruhunu terbiye ettive onda manen tekamülü sağlad ı .3- İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (sas)'in Ça ğı-Ismin MâhiyetiHz. Muhammed (sas), M.S. 610 y ı l ında, Ramazan ay ın ın 27. gecesinde ilkvahyin inmesiyle birlikte Yüce Allah taraf ından Peygamber seçildi ve Wall dinlerinen olgunu ve sonuncusu iSLÂM' ı tebli ğ etmekle görevlendirildi.Yetim olarak dünyaya gelen, çocuklu ğunu ve gençli ğini dedesi ve amcas ı -n ın yan ında geçiren Hz. Muhammed (sas), orta dire ğe mensub birisiydi; ne büyükbir serveti ve mal ı ne de davas ında kendisiyle beraber olan arkada ş lar ı vard ı . Hatibliğive şairli ği de yoktu, daha aç ıkcas ı okur-yazarl ığı olmayan s ıradan bir ki şiydi.Bununla birlikte do ğruluğu ve dürüstlü ğü, güzel ahlaki ile kavmi aras ı nda temayüzetmi şti. Onun örnek ki şiliğinden ve özelliklerinden ileride sözedece ğiz.Burada insan akl ına şu sorular geliyor: Hz.. Muhammed (sas), sahib oldu ğugüç ve irâdeyi nereden al ıyordu? Onu di ğer insanlardan farkl ı kılan ve dü şmanlarına üstün yapan neydi?Bu sorulara verilecek cevap şudur: Yüce Allah, sevgili kulu ve son Peygamberi'neyard ım etti, ilahi bir terbiye üzere yeti ştirdi; onun kalbini bütün güçlereüstün gelen "iman gücüyle" doldurdu, ona dü ş manlar ına kar şı koymas ı nı ve üstüngelmesini sağlayan güçlü bir irade verdi. Allah herzaman onunla beraber oldu. YüceAllah, ne güzel Dost ve ne büyük Yard ımc ı 'd ır!İşte islam Peygamberi Hz. Muhammed (sas), Rabb ından ald ığı bu iman veirade gücüyle 'insanl ığı Gerçek ve Do ğru Yol'a yöneltmeye çal ıştı . insanl ı k tarihininşâhidi olduğu en büyük inkilab ı n, İ SLAM iNKILABI'n ın uygulay ıc ıs ı olanHz. Muhammd (sas), örnek yaş ay ışıyla, insanlar ın yaşay ış lar ın ı düzeltme. onlar ıinsanca ya şayışa döndürme yolunda bütün gücünü kulland ı, hiçbir özveriden kaçı nmad ı .Hz. Muhammed (sas)'in çağ r ıs ı, en büyük ink ılab ı alade alan ında gerçekle ş-tirdi. inançlar ı "Tevhid akidesi"ne taban tabana z ıt olan putperestleri, Yahudi ve105


H ıristiyanlar ı, Dehrileri ve öteki sap ık inanç sahiplerini bat ıl inançlar ı b ı rak ıp,"beşer f ıtrat ı "na uygun inan ış şekli olan " İslam inanc ı"n ı kabul etmeye çağırd ı .Başta putperest Mekke aristokratlar ı ve e ş raf ı olmak üzere, bütün insanl ığı kainatın Hal ıki ve âlemlerin Rabb ı "Birtek Allah'a Iman etmeye ve kullukta bulunmayadavet etti. İslam Peygamberi (sas), Allah' ın varl ığı na ve birli ğine, Hz. Muhammed(sas)'in O'nun kulu ve Elçisi oldu ğuna iman eden herkesin kurtulu şa erdi ğinibildirdi.İslam Ça ğrı s ı ikinci büyük ink ılabı sosyal ya şant ıda gerçekle ştirdi .. Insanlaraöncelikle kendilerine verilen nimetlere bakmay ı , bu sonsuz nimetleri veren Kerimve Mutlak Kudret sahibi varl ığı dü şünmeyi telkin etti; insanlar ı önce nefislerinisonra da Rablann ı tan ımaya çağırd ı . Kendilerinin ak ıl, fikir, irade ve hürriyet gibinimetlerle donat ı lmış ve en üstün biçimde yarat ı lm ış varl ı klar olduklarını ; kâinattabulunan her şeyin i şte bu özellikleri sebebiyle insan ı n emrine verildi ğ ini kavramayadavet etti. Üstün yetenekler ve sonsuz nimetlerle donat ı lan insan soyunun, gerekkendisine gerekse Yarat ıc ı 'ya kar şı bir tak ı m yükümlülükleri olduğunu hatırlatt ı .İslam Peygamberi, Din'in ve adaletin gerekli gördü ğü durum d ışında, insanların birbirlerine e şit olduklar ın ı , dolay ı s ıyla hiçbir kimsenin di ğer insanlar üzerindehakimiyet kurma hakk ına sahip olmad ığı n ı söyledi. A şiret, kabile, kavim ve ı rkesas ına dayanan bir üstünlük olmad ığı n ı , Allah'a gerekti ğ i şekilde seven ve O'ndankorkulmas ı icabetti ğ i şekilde korkan kimsenin (müttaki), insanlar ın en üstünüolduğunu söyledi. Ayr ıca o, Müminlerin karde ş olduklar ı n ı , kar şı l ı kl ı sevgi ve sayg ıbağlarıyla birbirlerine ba ğ l ı bulunduklar ın ı , yard ı mlaşma ve dayan ışma içindeolmalar ı gerekti ği vb. hususlar ı bildirdi. Aile kurumunu, toplum düzenini ve insanhaklar ı n ı korumay ı öğretti.İ slâm' ın gerçekle ştirdi ğ i üçüncü ink ılâb ekonomik ya şant ı alan ında oldu.Yeni din, çal ışman ın ve faydal ı i ş ler yapman ın, emek karşı l ığı r ız ık kazanman ınekonomik düzenin temelini olu ş turdu ğunu söyledi. İ slam Peygamberi (sas), çal ış -may ı, kazanç sağ lamay ı, ilim öğrenmeyi, ruh ve bedeni geli ştirmeyi, yeti şmi şolgun ki şiler olmay ı telkin etti. Faiz ve tefecili ğin kesinlikle haram k ı l ınd ığın ı ,r ızk ı n emek karşı l ığı nda meş ru yollardan kazan ılmas ı gerekti ğini öğütledi.Hz. Muhammed (sas)'in ça ğ r ı s ın ın en önemli bölümlerinden birisi, şüphesiz,âhiret hayat ıd ır, yani insan ın öldükten sonraki hayat ı d ır. Allah insan ı öldüktensonra diriltme ve sonsuz bir hayata kavu şturma kudretine sahiptir. Öldüktensonra dirilmeye, K ıyamet Gününe, hesaba, cennet ve cehenneme fman gerçekteninsan ı doyurur ve gönlünü yat ıştı rır (25).25 islam Peygamberinin ö ğretisinin mahiyeti konusunda geni ş bilgi içinBkz. Seyyid Süleyman Nedvi, Asr ı Saadet-Büyük İslam Tarihi- Çev.: Ali Genceli,Haz ırlayan E ş ref Edib, İstanbul 1339-1969.106


Öz olarak söyleyecek olursak, Yeni Din öncelikle insanlar ın mevcut zihniyeti,dü şünce yap ı s ı , din ve tanr ı anlay ışına kar şı ç ıkt ı . Mevcut psikolojik ve sosyolojik,teolojik ve ekonomik de ğerlerini y ıkmaya, yanl ış yolda seyreden be şer zihniyetiniıslah edip gerçek ve do ğruya yönlendirmeye çal ıştı . O dönem insanlar ın ınfert, aile ve toplum anlay ışı n ı , bu tür ya şant ılarla ilgili tutumunu değ i ş tirip,yerine kar şı l ı kl ı hak ve vazife, sevgi ve sayg ı , sosyal adalet anlay ışına dayananİ slam aile ve cemiyet düzenini yerle ştirmeyi amaçlad ı . Sağ lam inanç, güzel ahlakve sosyal adalet ilkelerine dayal ı erdemli bir toplum varetmeyi hedef ald ı . Başkabir deyi şle Yeni Ça ğ rı , insan ı gerçek varl ığına, " şüphesiz Biz insan ı en güzelbiçimde yaratt ı k..." (Tan saresi) şeklinde Kur'an'da ifadesini bulan asil' hüviyetinedöndürmeyi temel -ilke edindi. Çünkü Kur'an ça ğrı s ın ın merkezinde insan yer al ırve Kur'ân insan ın tabiat ı n ı , yarat ı l ışı n ı , be şer' de ğerini, güç ve kabiliyetini,anlay ış ve iradesini, inançl ıl ığı n ı ve inançs ızl ığın ı, yüceli şini ve dü şü şünü vb.yönlerini veciz bir tarzda ele al ır. Öyle ki, Kur'ân kendisini, bütün insanli ğagönderilmi ş "Kurtulu ş Kayna ğı " olarak takdim eder. Nitekim Yüce Allah, " şüphesizbu Kur'ân insanlar ı dosdoğru yola eri ştiren hidâyet kayna ğıdır'buyurur.İşte bu yüce ça ğ r ı , insanları Allahs ı zl ıktan, çok tanr ıcı l ıktan, putperestlikten vemaddecilikten uzakla ştı rd ı , bir olan Allah'a ve Hz. Muhammed'in O'nun kulu veelçisi oldu ğuna iman etmeye davet etti.4- Vahiy ve Kur'anİ lâhî vahyin, üç y ıla yak ın bir aradan sonra, tekrar ba şlamasıyla İ slamÇağr ı s ı yeni bir safhaya girdi. "Vahâ" fı ilinin mastar ı olan ve lügatta acele etmek,gizli konu şmak, fı s ı ldamak ve birinin kalbine bir şey sokmak anlamlar ına gelenvahiy kelimesinin Arapça as ıll ı m ı , İbrarii veya Siiryan1 kökenli mi oldu ğu konusundadil bilginleri çe ş itli görü ş ler ileri sürmü ş lerdir. Çoğunluk bu kelimenin Arapçakökenli oldu ğunu söylemi ştir. Allah' ın dinini Cebrail adl ı vahiy meleği ve peygamberarac ı l ığı ile insanl ığa ula şt ıran yol olan vahyin birçok türleri oldu ğunaKur'ân'da rastl ıyoruz:a) Cans ız olan arza vahiy gelmesi: " İşte o gün (yer) haberlerini söyler çünküRabb ın ona vahyetmi ştir (onun için ba şından geçenleri anlat ır)" (26). Nitekimsemaya hitaben de vahiy gelmi ştir: "Sonra duman halinde bulunan gö ğe yöneldi,ona ve yüryüzüne: "isteyerek veya istemeyerek buyru ğuma gelin" dedi. İ kisi de:"isteyerek geldik" dediler. Allah bunun üzerine, iki gün içinde yedi gök varetti veher göğün i şini kendisine bildirdi..." (27).b) Canl ılardan bal ar ıs ına gelen vahiy: "Rabb ın bal ar ısına: "Da ğlarda, ağaçlardave haz ı rlanmış kovanlarda yuva edin; sonra herçe şit üründen ye, sonra daRabbi'nin i şlemen için gösterdi ği yollardan yürü" diye vahyetti... (28).26 Zilzâl süresi, 4-5.27 Fussilet süresi, 11-12.2 8 Nahl, süresi, 68-69.107


c) Meleklere hitaben gelen vahiy : "Rabbin meleklere, Ben sizinleyim, inananlar ıdestekleyin" diye vahyetti..." (29).d) insanlardan Hz. İsa'n ın havarilerine hitabeden vahiyi: "Hayal -Here, "Bana vepeygamberime inan ın" diye vahyetmi ştim...." (30). Nitekim Hz. Mûsa'n ı n anası nahitaben de vahiy gelmi ştir.e) Hz. Muhammed (sas)'e ve öteki peygamberlere hitaben gelen vahiy: ilâhîvahye mazhar olan peygamberlerin isimleri Kur'ân'da zikredilmi ştir. Mesela Nisâsûresinin 163. âyetinde şöyle buyurulur: "N uh 'a ve ondan sonraki peygamberlerevahyetti ğimiz gibi, (Ey Muhammed) sana da vahyettik. İ brahim'e, İ smail'e, İ s-hak'a, Ya'kub'a, torunlar ı na, İ sa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a davahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik".Asl ında Yüce Allah, kullar ıyla vahiy yoluyla veya bir elçi arac ı l ığı ile konu ş -mu ştur. Ş ura sûresi 51. âyetinde şöyle buyurulur: "Allah bir insanla ancak vahiysuretiyle veya perde arkas ından konu şur, yahut bir elçi gönderir; izniyle, diledi ğ i-ni vahyeder. Do ğ rusu O Yücedir, Hakimdir".Vahyin en büyük ve en aç ı k muhatab ı son peygamber Hz. Muhammed (sas)olmu ştur. Kur'an-4 Kerim'de, Fat ı r, 31, Zümer, 65, Ş uara, 13. ayetlerinde oldu ğ ugibi, birçok sürede bu durum aç ı kca görülmektedir.Vahyin geli ş şekillerine gelince; ilahi vahiy Hz. Muhammed (sas)'e de ğ i şikşekillerde gelmi ştir; bunlar ı şöyle s ı ralayabiliriz:a) Sahihrüyalar; vahyin ilk şekli Hz. Muhammed'in uykudayken gördü ğü sad ı krüyalard ı r. Peygamberli ğinin ilk alt ı ayl ı k dönemi bu şekilde geçti. Onun sad ı k rüyayoluyla vahiy ald ığına dair Buhari ve Müslim'in sahihlerinde birçok hadis vard ır(31). Bu rüyalar sabah ayd ınl ığı kadar aç ı kt ı ve Resulullah (sas) rüyas ında ne görseaynen ç ı kard ı . Bununla birlikte o, kendisine vahiy Mele ği gelip görününceye verisaletini bildirinceye kadar nübüvvetine şüphe ile bakm ıştı r.b) Cebrail (as) görünmedi ği halde Hz. Peygamber'e aç ık bir ses şeklinde gelenvahiy; Hz. Peygamber'e gelen vahyin en a ğı r şekli bu idi. Allah Restilü, ses bitti ğ izaman, kendisine Cibril yoluyla gelen ve bu şekilde vahyolunankelam" ıakl ında tutard ı . Kütüb-i Sitte'de vahyin bu türünü anlatan birçok hadis mevcuttur.c) Cebrail taraf ından Hz. Peygamber'in kalbine nefes etme şeklinde gelen vahy;d) Cebrail'in bir insan suretinde görünerek getirdi ği vahy; bu tür vahiylerdeCebrail Hz. Peygamber'e genellikle "Dihye" ad ındaki sahâbi suretinde görünürdü.e) Hz. Peygamber uykudayken gelen vahiy; Baz ı müfessirler Kevser sûresininbu tür ■/ahiyle nazil oldu ğunu söylerler.f) Hz. Peygamber'in do ğrudan Yüce Allah ile konu şması şeklinde vuku bulanvahiy; sra'da naili olan ilahi sözler bu tür vahye örnek te şkil eder.29 Enfal süresi, 12.30 Maide süresi, 111.31 Bkz.: Buhart ve Müslim Sahih, Babu'l-Vahy.108


Hz. Peygamber, hangi türden olursa olsun, vahyi al ışında çok s ı k ıntı l ı vekorkulu durumlar ya şard ı . Yüce Allah' ı n kelam ı n ı Cebrail yoluyla alsa bile, vahyialmas ı , dinlemesi ve bellemesi onda büyük bir mâneVr tesir, heyecan ve korkuyasebep olurdu.Vahyi al ış s ı rasında, en so ğuk zamanlarda bile, yüzünden terler akar,nefes al ış veri şi değ i şirdi, hatta horultuya benzer bir ses ç ı kar ır& E ğer ayaktaise otururdu ve belli bir süre sessizce oldu ğu durumda kal ırd ı . Ş ayet deve üzerindeykenvahiy gelmi şse, o zaman mübarek vücudu ilâht vahyin tesiriyle o kadar a ğı r-la şı rd ı ki, deve onu ta şıyamayacak duruma gelir ve çökerdi, o da deveden inmekdurumunda kal ı rd ı . Mâide sûresinin ona bu şekilde gelmi ş olduğu bildirilir.Hz. Peygamber, etkisi alt ında bulundu ğu bu manevi durumdan kurtulupyava ş yava ş kendine geldi ğinde, yan ında bulunan sahâbilere gelen vahyi okur, vahiykatiplerine de yazd ı r ı rd ı . Ayr ıca sahâbiler (ra) ona gelen ilahi vahyi derhalezberlerdi.Burada bir hususa temas etmenin yararl ı olaca ğına inan ıyoruz. İ lahi vahyingeli ş tarz ı ve şekli hakk ında Kur'ân'da fazla bir bilgi yoktur. Bu durumu daha çokHz. Peygamber'in hadislerinden, vahiyle ilgili sözlerinden ö ğreniyoruz. Ancakbelirtmek gerekir ki, insan akl ı vahiy keyfiyetini tam olarak anlamak durumundadeğildir. Dolay ısıyle vahiy keyfiyeti ve geli ş tarzlar ı Allah ile Peygamberi aras ı ndakalan bir s ırd ır ve insan ın onun hakikat ı n ı gerçek anlamda anlamas ı mümküngörünmemektedir.ula şı l ı r:Vahiy ile ilgili Kur'ân ayetleri gözden geçirildi ğinde genelde şu sonuçlarao) Vahiy kayna ğı bizzat Allah (C.C)'d ı r. Öyleyse vahy Allah' ı n ezeli kelam ıdırve mahlukât ı ile konu şma, onlara buyruklar ı n ı bildirme ve ö ğretme şeklidir.b) İ lahi vahiy evrenseldir; Hz. Peygamber'in getirdi ği Çağ r ı 'm özünü olu şturanVahiy, bütün insanl ığa hitab etmektedir, bütün yarat ılm ış lar ı kapsamaktad ı r.e) Vahiy, geli şi ve görünü şü itibariyle Kur'an- ı Kerim taraf ından inme (tenzil)olarak tavsif edilmi ştir. Onun, be şer akl ı ve bilgisi ile tarif edilemeyen ve yarattığıvarl ı klar ıyla Kendine has Kelam ı ile konu şan Allah kat ı ndan geldi ği ifade edilmiştir. Yüce Allah buyurur: "Ey Muhammed, Kur'ân- ı Hakim'e and olsun ki sendoğru yol üzere gönderilmi ş peygamberlerdensin. Bu babalar ı uyar ılmad ığı ndangafil kalm ış bir milleti uyarman için güçlü ve merhametli olan Allah' ın indirdi ğ iKur'ân'd ır" (32). "Göklerin ve yerin hükümranl ığı kendisinin olan, çocuk edinmeyenhükümranl ı kta orta ğı bulunmayan, her şeyi yarat ıp bir ölçüye göre düzenleyenve dünyalar ı uyarmak üzere kulu Muhammed'e hakk ı bât ıldan ay ırdedenKur'ân' ı indiren Allah yücelerin yücesidir. Kafirler, O'nu b ı rak ıp, bir şey yaratamayan,bilakis kendileri yarat ı lmış olan, kendilerine ne zarar ne de fayda verebilen;öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canland ırmaya güçleri yet-32 Yasin, 2-7.109


meyen tanr ılar edindiler. inkar edenler: "Bu Kur'ân Muhammed'in uydurmas ı d ır,ona ba şka bir topluluk yard ı m etmi ştir" diyerek haks ı z ve ası lsı z bir söz uydurdular."Kur'an öncekilerin masallar ıd ır; ba şkalarına yazd ır ıp sabah ak şam kendisineokunmaktad ır" dediler. Ey Muhammed! de ki: "Onu göklerin ve yerin s ı rr ı n ı bilenindirmi ştir. Ş üphesiz O, ba ğışlayand ır, merhamet edendir" (33).d) Vahiy, Kur'ân'da, sonsuz kurtulu ş ve nihai durum telakkisi içerisinde Allah'dankaynaklanan bir "ilahi' ruh" olarak takdim edilir; i şte bu ruh Allah' ı n huzurundabulundu ğumuz her andaki ya şam ı m ı zın temelidir. Gönlümüzde, ruhumuzdave kalbimizde gerçek iman ın yerle şmesinde en çok etkili olan da bu ilahi'ruhtur. Cenab- ı Allah bu durumu şöyle aç ıklar: "Ey Muhammed, i şte sana dabuyru ğumuzla Cebrail'i gönderdik, sen Kitâb nedir, Iman nedir önceleri bilmezdin,fakat Biz onu, kullar ı m ı zdan diledi ğimizi onunla do ğ ru yola eri ştirdi ğimiz birnur k ıld ık. Şüphesiz sen de insanlara göklerde olanlar, yerde olanla kendisinin olanAllah' ın yolunu, do ğru yolu göstermektesin. iy ı bilin ki i şler sonunda Allah'adöner (34).e) Vahiy, önceki peygamberlerde oldu ğu gibi, Hz. Muhammed'e Yüce Allahtarafından vas ıtal ı veya vas ıtası z olarak bildirilen ilahi' emirler, müslümanlar ı ndünya ve âhiret hayat ı na taalluk eden hükümler, insanl ığı n her yönden yarat ı l ışkanununa uygun olarak ya şaması n ı sağ layan esaslar ı ihtiva eder ki, bunlar Allah' ı nson ve en olgun ilahi Kelâm ı olan Kur'ân'in muhtevas ı n ı te ş kil ederler."Oku" ilahi buyru ğu ile Hira ma ğarası nda M.S. 610 y ı l ı n ı n Ramazan ay ı n ı n27. gecesinde gelmeye ba şlayan Vahyin bir araya gelmesiyle Kur'ân meydanagelmi ştir.Vahiy geldikçe hem Hz. Peygamber hem de sahâbiler taraf ından ezberlenmiş, seçilenvahiy katiplerince de yaz ıyla kaydedilmi ştir. Böylece Hz. Muhammed'deni şitildi ği gibi ve, onun ald ığı anda tesbit edilmi ş ve, aynen korunarak bugünekadar hiçbir kelimesi bile bozulmadan gelmi ştir. Kur'ân' ın asil' haliyle günümüzekadar geldi ği herkesin bildi ği ve kabul etti ğ i bir gerçektir. O halde Kur'ânHz. Muhammed'e vahyedilen Allah Kelâm ıd ı r.Kur'an, Hz. Muhammed'in 23 y ı ll ı k Peygamberli ği süresince Cenab- ı Allah'tanald ığı vahy'in hem yaz ı l ı olarak hem de ezberlenmek suretiyle muhafazaedilip,vahiy kâtiplerince toplanmas ı ndan meydana gelen ilahi Kelâm'd ı r. Nitekimonun me şhur tarifi de bu gerçe ği teyid eder: Kur'an, Hz. Muhammed (sas)'enazil olan, mushaflarda yaz ı l ı bulunan, tevatür yoluyla naklolunan, okunmas ıylaiba'det edilen ve kendisiyle amel olunan bir Kitab'd ı r.Kur'an, Hz. Peygamber'in peygamberli ğinin en aç ık delili, insanlar ı doğ ruyola götüren en mükemmel ilahi düsturudur. O, islam dininin temel kayna ğı ,müslümanlar ın her konuda s ığı na ğı ve kurtulu ş rehberidir.33 Furkân, 1-8.34 Şura, 52-53.110


Lafızları ve manalar ı Allah kat ından olan ve apaç ık bir Arabça ile Hz. Peygamber'inkalbine yerle ştirilen Kur'ân, lafulannin ve manalar ı n ın aç ıklanmasıyönünden müfessirler, gerekti ğ i şekilde okunmas ı bakı m ından da k ıraat bilginlerinceincelenmi ştir. Bu konularla alakal ı olarak pek çok kitap yaz ı lm ıştır.Kur'ân ı Kerim'in birçok ismi vard ır. Kur'ân, Mushaf, Furld'n, Mesâni,Beyân, Ruh ve ümmi.i'l-Kitab bunlar ın ba ş l ıcalar ıchr.Kur'ân Hz. Peygamber'in en büyük mucizesidir. Kur'ân insanlar ın bir benzerinimeydana getirmekten âciz k ı lm ışt ır. icaz, yani aczi bir ba ş kasına yüklemekiçin şu üç şart ın bulunmas ı gerekir:a) Meydan okuma, kar şı gelmeye, çeki şmeye ve yarışmaya davet olunmas ı ,b) Kendisine meydan okuyan kimseyi çeki şmeye•ve yar ışmaya sürükleyecekâmilin bulunması ,e) Bu yar ışmaya mâni olacak bir engelin bulunmamas ı .Mesela, herhangi bir spor dal ıyla me şgul olan bir sporcu, üstün oldu ğ unuileri sürerse, bir ba şka sporcu da bunu reddederse, üstünlük iddia eden onu reddedenemeydan okur. Ya kar şı sına ç ıkmaya ça ğırır, ya da yerine bir ba şkasın ıgöndermesini ister. Böyle bir iddiay ı reddeden bunu çürütmeye pek h ı rsl ı olduğ uhalde onunla çeki şmekten ve onunla yar ışmaktan ya da herhangi bir özrü olmad ı -ğı halde iddiasına kar şı ç ıkmaktan vazgeçerse, aczini idrâk rakibinin üstünlü ğünüde kabul etmi ş olur.Kendisine çe şitli suçlamalarda bulunulan Kur'ân' ın meydan okumas ında buüç şart ın tamam ıyla toplanmış oldu ğu görülür. Çünkü, kar şı çı kanlar ın kar şıç ıkabilmek için gerekli olan âmilleri mevcuttu ve kendilerini bundan al ıkoyacakbir engelleri de yoktu. Ayr ıca Kur'ân onlara, atalar ı n ın dinlerine ve inançlar ınakar şı oldu ğunu ve üstün bulundu ğunu söyleyerek meydan okuyor, onlar ise birçok Kur'ân ayetlerini inkar ediyorlard ı .Hz. Peygamber (sas), insanlara, "Ben Allah' ın elçisiyim. Allah elçisi olduğ u-mun en açı k delili ise bu Kur'ân'd ır. O, Allah taraf ından bana vahyolundu."buyurmu ştur. Onun bu davas ın ı inkar edenler ortaya ç ıktığında ise, "e ğer onunAllah kat ından olduğunda bir şüpheniz varsa veya be şer sözü oldu ğ u akl ın ı zageliyorsa, onun bir benzerini veya on süresinin benzerini yahut bir suresininbenzerini getirin" demi ş ve inkarc ılara meydan okumu ştur. Böylece onlar ı, tahrikedici ve i ğneleyici sözlerle çeki şmeye ve yar ışmaya davet etmi ştir. Fakat onlar neona kar şı ç ıkabildiler ne de onun bir benzerini meydana getirebildiler. Kur'an-tKerim bu meydan okumay ı şöyle aç ıklar: "E ğer kulumuz (Muhammed'e indirdiğimizden şüphe içindeyseniz, haydi onun gibi bir sfire getirin. Allah'tan ba şkabütün şahitlerinizi (yard ı mc ı ların ızı ) da ça ğı rın, eğer do ğru iseniz (bunu yap ın).111


Yok e ğer yapamad ı n ızsa, ki asla yapamayacakstn ız, o halde yak ıtı insanlar ve ta ş -lar olan, imkarc ı lar için haz ı rlanm ış bulunan ate şten sak ının" (35). isrâ sûresi 88,H ıkl süresi 13, Kasas sûresi 49-50, Tûr sûresi 33-34. ayetleri de Kur'ân' ı ninkarc ı lara meydan okumas ıyla ilgilidir.Meydan okunan kimselerin kar şı ç ıkmak ve yar ış mak için gerekli sebebesahip olduklar ı aç ıkt ı r. Çünkü Allah elçisi Hz. Muhammed, Tevhid dini islam ı nPeygamberi oldu ğunu söyledi; onlar ın ve atalar ın ın dinlerine kar şı ç ıkt ı ve inançları n ı kötüledi, zihniyetlerine kar şı da sava ş açt ı . Peygamberli ğine en büyük delilolarak Kur'ân' ı gösterdi. Kur'ân yoluyla orlara meydan okudu.Kar şı ç ı kmalar ına ve Kur'ânia yar ış malar ı na mâni olacak bir durum dayoktu. Kur'an apaç ı k bir Arapça ile nazil olmu ş tu, harfleri ve sözleri Arap alfabesiüzereydi. Ayr ıca bu dönemde Arablar aras ında şairler ve edibler çok yayg ın olupArab dil ve edebiyat ı na alt ı n ça ğı n ı ya şat ıyorlard ı . Nitekim zaman yönünden debir engelleri yoktu. Kur'ân bir günde veya bir ayda yahut bir y ı lda nazil olmam ıştı r ki, yarışmaya ve meydan okumaya vakitleri olmas ın. Kur'ân 23 y ı lda nazil olmuştur. Şayet güçleri yetmi ş olsayd ı , kar şı gelmeğe ve bir benzerini yapma ğayetecek zaman, ayr ı ayr ı nâzil olan ayetler ve sureler aras ında mevcuttu. YüceAllah, elçisinin dilinden, yukar ıdaki ayetlerde Kur'ân' ın bir benzerini meydanagetirmeleri konusunda inkarc ılara meydan okumu ştur. İ nkarc ılar onun bir benzerinigetirmek için çok istekli olduklar ı ve bu konuda geçerli gerekçeleri bulunduğuhalde ve önlerinde herhangi bir engel olmamas ına rağ men, Kur'ân' ın birbenzerini getirememi ş lerdir.islam bilginleri, Kur'ân' ı n şu yönlerden muhaliflerini ve muar ı zlar ı n ı âcizb ıraktığın ı söylerler:a) Kur'ân' ın ibareleri, hükümleri, ve nazariyeleri tam bir düzen ve âhenkiçindedir. Alt ıbin kûsür âyetten meydana gelen Kur'ân' ın her ayeti çe şitli mânâları ihtiva etti ği gibi kullan ı lan ibareler ve takibedilen uslûb da yüzeysel farkl ı l ı klarta şı maktad ır. Kur'an genellikle inanç, ibadet, ahlak kanunlar ı üzerinde durmu ş ,insan:ara sosyal, ekonomik ve hukuki sorunlar ın ı çözümleyici birçok ilke getirmiştir. Baz ı ayetleri çok k ı sa ve kapal ı , baz ı lar ı da çok uzun ve aç ı k olan Kur'anınihtiva etti ği hükümler aras ında kesinlikle bir çeli şki yoktur. Bütün bunlar,Kur'an' ın Allah kelâm ı oldu ğunu ve insanl ığın kesinlikle onun bir benzerinigetiremiyece ğ ini gösterir.b) Kur'ân ayetlerinin çe şitli konularda sundu ğ u bilgiler ve getirdi ğ i nazariyelersahih ilmin ve selim akl ın verilerine uygundur. İ nsana seslenir, ondan olayları dü şünmesini, incelemesini ve anlamas ı n ı ister. insana sa ğ lam bir inanç güzelbir ahlak ve dürüst bir ki şilik kazand ı rmay ı amaçlar.35 Bakara, 23-24.112


c) Kur'ân, baz ı şeylerin bilgisini Allah'a b ırak ır. Gaibi, k ıyamet günününvaktini, ecel konusunu, ruhun durumunu yaln ızca Allah' ın bildi ğini öğretir.Ancak Kur'an, birisi insan soyunun geçmi şi öbürü de gelece ğiyle ilgili olmaküzere gaybla alakal ı haberler verir. Rüm süresi 1-3, Hüd süresi 49. ayetleri bunaörnek gösterilebilir.d) Kur'ân, bütün ayet ve süreleriyle e şsiz bir fesâhat ve bela ğat ı ihtiva eder.Onda kulağa ho ş gelmeyen birbiriyle uyu şmayan, lafız vemana yönünden birbirindenkopuk olan ayetler bulunmad ığı gibi, fesahat ve belâgat bak ı m ından dae şsiz bir âhenk ve düzen mevcuttur.e) Kur'ân, ilahi kitaplar ın son halkas ıd ır ve en mükemmelidir. İ nsanlar ınK ıyamete kadar bütün ihtiyaçlar ına cevap verebilecek güçtedir. Belli bir milletinve belli bir zaman diliminin kitab ı olmay ıp cihan şümüllük vasf ı n ı hâiz ezelf veebedi' ilâhî Kelâm'd ır. Bize kadar tevatür yoluyla gelen Kur'an'da hiçbir zamanve hiçbir toplum aras ı nda bir tebdil, tahrif ve ta ğyfr olmam ıştır.f) Kur'ân, Hz. Peygamber'in sa ğ l ığında çoğu kimse tarafından bütünüyleezberlenmi ş ve namazlarda okunmu ştur. Ayr ıca yapraklara, kemiklere, par şömenlereve elde bulunan ba şka malzeme üzerine de yaz ılmışt ır. Kur'ân' ı n tamamı, Hz. Ömer'in iste ği üzerine, ilk halife Hz. Ebu Bekir taraf ından biraraya top-!anm ıştır. Hz. Ebisı Bekir zaman ında Zeyd b. Sâbit ba şkanl ığındaki heyet tarafından biraraya getirilen Kur'ân metinleri, Hz. Osman devrinde, yine ayn ı heyetinidaresinde, bugünkü tertibini alm ış ve çoğaltılmışt ır. Kur'ân' ın tertibikronolojik düzen üzerine de ğil, bir ölçüde sürelerin uzunlu ğuna dayanmaktad ırve Hz. Peygamber'in yapt ığı düzenlemeye göredir (36).5 - isln. me ın Yay ılışı ve İlk Müslümanlarİnsan soyunu yaratan ın ve ona bilmediklerini öğretenin, O'nun ad ıyla Hz.Muhammed (sas)'i "oku"maya ça ğıran Alak süresinin ilk ayetlerinin, M.S. 610y ı l ında, Ramazan ayan ın 27. gecesinde Hira'da naili olmaya ba şlamas ıyla birlikteİ SLAM ÇAĞ RISI ba şlad ı . Ancak Halit vahyin geli şinde, bu ilk geli şten sonra, üçy ıla yak ın bir süre dondurma oldu, Hz. Muhammed bu süre içinde Allah'tanvahiy alamad ı . Hz. Peygamber (sas)'den "insanlar ı dine çağı r"mas ın ı isteyen Müddesirsüresinin M.S. 613 y ı l ına doğru nazil olmas ı , ilahî vahyin geli şinde ikincia şamay ı olu şturdu; Hz. Muhammed (sas) risâletle görevlendiriliyor, insanlar ı36 Vahiy ve Kur'an hakk ında aç ıklamalar için bak ın ız: Sahihu'l-Buhari,Mısır 1345; İ bn Hi şam, es-Siretu'n—Nebeviyye, 1375/1955; el-Kurtubl, liahkamil-Kur'an,M ısır 1369/1950; Mustafa Sad ık er-Rai, Icazu'l-Kur'ân, 1375/1956; Regis Blachere, Introduction au Coran, Paris 1959; Prof. Ismail Cerraho ğlu,Tefsir Tarihi, <strong>Ankara</strong> 1988; C. 1; W. Watt, Modern Dünyada islam Vahyi, Doç.Dr. Mehmet Ayd ın, <strong>Ankara</strong> 1982;Muhammed Abduh, Tevhid Risalesi, çev. Doç.Dr. Sabri Hizmetli <strong>Ankara</strong> 1986; M. Bucaille, Kitab- ı Mukaddes, Kur'ân ve Bilim,çev. Doç. Dr. Suat Y ıld ırım, Izmir 1981, ve benzeri eserler.113


dine davet etmekle vazifelendiriliyordu. Böylece, o, insanlar ı inançs ı zl ı ktan, çoktanr ı c ı l ıktan, putperesetlikten ve materyalistlikten uzakla şmaya, birtek olanAllah'a ve kendisinin de O'nun elçisi oldu ğuna inanmaya davet etti. Hira ma ğrasında ve ba şka yerlerde uzun süreden beri bir bekleyi ş içinde bulunan Hz. Muhammed(sas), elçilik döneminin ba ş lamas ıyla birlikte, bekledi ğine kavu ştu.Bir defas ı nda, inzivas ı ndan ç ı k ıp evinin yolunu tuttuğ u bir s ırada,gaibten birses i şitti, birisi kendisini ça ğı rıyordu. Sa ğı na-soluna, önüne-arkas ına bak ı nd ı birşeygöremedi, ba şı n ı yukar ıya çevirdi ğinde Hira ma ğras ında gördüğ ü Melek'lekar şı la ştı . Cebrairi gördü. Bu ani görü ş, t ı pk ı Hira mağras ında olduğu gibi, onukorkuttu ve heycanland ı rd ı . Bu durumda, h ızla evine döndü, do ğruca yata ğı nagirdi ve eşi Hatice'ye üstünü örtmesini söyledi. Ancak, o azametli misafir Hz.Muhammed (sas)'in evine kadar geldi, ondan yata ğından kalkmas ı n ı ve art ık Rabb ıad ına davette bulunmas ı n ı istedi. Ona Allah' ı n şu buyruğunu duyurdu: "Ey örtüyebürünen adam! kalk da uyar. Rabb ını yücelt. Giydiklerini temiz tut. Azaba götürecekşeylerden sak ın. Yapt ığı n iyili ği çok görerek ba şa kalkma, Rabb ın ın r ı zas ıiçin sabret" (37).İşte bu ayetler, Hz. Muhammed (sas)1 İslam çağr ıstyla görevli k ılan ilkayetlerdir. Art ık, bu ayetlerle, kapal ı olan şey aç ı kl ığa kavu şmu ş , Hz. Muhammed(sas)'de büyük yükü ta şı mak için ayağa kalkm ışt ı r.Bu şekilde ba şlayan peygamberlik ve resüllük devri insanl ık için yepyeni birçağ açt ı , önceki karanl ık çağlar ı da tarihin derinliklerine gömdü. Bu yeni ça ğ ," İ slam Ça ğı 'd ır. İ nsana insanl ığı n', insan olarak yapmas ı gereken i şleri öğ retiyor,onu yeniden öz benli ğ ine kavu şturuyordu; insan ın, kendi varl ığı , Allah önünde veinsanlar yay ındaki yerini belirliyordu.İslam Çağ r ısı üç merhalede gerçekle ş mi ştir: ferdi ça ğ r ı , yak ınlar ı çağr ı ,bütün insanlar ı çağ r ı .Bunlardan ferdi ça ğ r ı ilk merhaledir; Hz. Muhammed (sas), aile fertlerindenba şlayarak, yak ı nlar ın ı gizlice islam'a çağı rm ışt ır. Onun çağ r ı s ı n ın ilkeleri, Müddessirsüresinin 1-7. ayetlerinde yer alan hususlard ı ; yani Allah'a inanmak ve pu t-lara tapmamakt ı. Ancak o, bu kadar önemli ve bir o kadar da gizli olan çağ r ı s ın ıilk kez kime açabilirdi? Her zaman yan ında bulunan, kendisine hiçbir yard ım ı n ıesirgemeyen sevgili han ım ı Hatice'ye açmay ı uygun buldu. Hatice, Allah resûlününçağ r ı s ı n ı kabul etti ve ilk Müslüman olma şerefine eri şti. Daha sonra onun terbiyesindeyeti şen ye ğeni Ali, manevi çocu ğ u ve yak ın dostu Zeyd b. Harise ve yak ı narkada şı Ebeı Bekr islam't kabul ettiler. Hz. Ebu Bekr'in Müslüman olmas ıylabirlikte islam ça ğ r ı s ı canl ı l ık kazand ı ; Mekke aristokratlar ı ndan Osman b. Affan,37 Müddessir suresi, 1-7.114


Zübeyr b. el-Avvam, Sa'd b. Eb1' Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Talha b. Übeydullahve Ebû Ubeyde b. el-Cerrah gibi ki şiler İslâm' ı din olarak seçtiler, ilkmüslümanlar topluluğuna kat ı ld ılar. Ayr ıca, fakirlerden ve kölelerden olu şan birgrup insan da yeni Din'i kabul ettiler.İ lk Müslümanlar ın say ı lar ı , sosyal ve ekonomik durumlar ı ve müslümanolu şlar ındaki öncelik konular ında farkl ı görü şler mevcuttur. Mesela, Hz. Hatice,Hz. Ebû Bekr, Hz. Ali ve Zeyd'in müslüman olu ş lar ından sonra Hz. Ebû Bekr'inarac ı l ığı ile İ slâm' ı kabul eden önemli bir aristokrat grubunun varl ığından şüpheeden Watt, tamam ına yak ı n ı sağ l ığında cennetle müjdelenmi ş (aş are-i mübe ş-şere) olan ve Hz. Ömer taraf ından, kendi yerine geçecek halifenin seçimini gerçekleştirmek için te şkil edilen "Sûra"da yer alan bu be ş ki şinin siyâsl sebeplerle böylegösterildi ğini ve küçük bir topluluk halinde Hz. Muhammed (sas)'e gelmelerinininan ı l ır birşey olmad ığın ı söyler. Watt' ın bu değerlendirmesini- şimdilik-kayd ıylaihtiyatlakar şı l ıyoruz.Ancak, ne gariptir ki-, bir k ı s ı m yazarlar ilk müslümanlar ın önemli bir bölümününzay ıf ve fakirlerden olu şduğunu söylerlerken, M. Rodinson gibi bir k ı s ımmüste şrikler de ilk müslümanlar aras ı nda, Osman b. Maz'un gibi, Hz. Muhammed(sas)'e muhalif bir topluluk vard ı ve Habe şistan'a hicret edenler i şte bu kar şıgörü ş lü ki ş ilerdi, derler (38).İ mdi, burada, bu ilk. Müslümanlar hakk ı nda-birkaç kelime ile-öz bilgi vermeyiuygun buluyoruz:Ebû Bekr; Teymoğ ullar ından Ebû Kuhâfe (Osman)'nin o ğ ludur. Müslümanolmadan önceki ad ı “Abdülka'be" idi, islâm'a girdikten sonra "Abdullah" ad ı n ıalmışt ır. Annesinin ad ı "Ommul-Hayr"d ır. Hem anas ı hem de babas ı tarafı ndansoyu Hz. Muhammed (sas)'in soyu ile "Mürre"de birle şir.Hz. Peygamber'in çocukluk arkada ş lar ından olan Hz. Ebû Bekr, zengin birtâcir olup Kurey ş içiresinde nüfuz sahibi birisiydi. Hz. Peygamber'den iki ya şküçük olup, Milâdi 573 y ı l ında Mekke'de doğ du ve Mil 'adi' 634'de 63 ya şındaykenöldü.Ticaret gayesiyle Suriye, Filistin, Yemen ve benzeri kom şu ülkelere yolculukyapan Hz. Ebü Bekr, Mekke'li olgun erkeklerden islâm ı kabul eden ilk hürki şidir. Hz. Peygamber'in tebli ğ etti ği dini, onun nübevetini ve mi"rac haberinihiçbir tereddüt göstermeden kabul etmesinden dolay ı "s ıddik" lakab ı n ı 'ald ı ;38 İlk müslümanlar ın kimlikleri ve müslüman olu şlar ındaki s ıra konular ındabkz: İbn Hişâm, SIre, 1/1, s. 133; Watt, Hz. Muhammed Mekke'de, s. 94-106 veEk-E;M. Rodinson, Mahomet, s. 128 vd; Sabri Hizmetli, Kitabu'l-Osmaniyeye göreCânz' ın İmamet Anlay ışı, AÜ İFD, XXIV, s. 693 vd.115


nitekim inanc ı sayesinde cehennem azab ı ndan azad oldu ğ una i şaret etmek üzerekendisine ayr ıca "el-atik" lakab ı verildi.Ölünceye kadar mal ı ve can ı ile İ slam uğurunda cihad eden Hz. Ebû Bekr,İslâm' ı n Mekkelilere ö ğretilmesinde önemli hizmette bulundu ğu gibi, birçokMekke'li aristokrat da onun telkinleriyle müslüman olmu ş lard ır. Ayr ıca Hz. EbûBekr, ücretini ödeyip sat ın al ıp sonra da özgürlü ğüne kavu şturmakla birçok köleyi,müslüman olduklar ı için, kölelikten kurtar ıp hürriyetine kavu ştumı u ştur. Hz.Muhammed'in kay ınpederi ve ba şdan ışman ı olan Hz. Ebû Bekr, İ slam Peygamberinikesinlikle yaln ız b ı rakmad ı ; Hicret esnas ında onun "yolculuk arkada şı " oldu.İ slâm'a olan bağ l ı l ığı n ı Hz. Peygamberin vefat ından sonra da sürdüren Hz. EbûBekr, ilk râ şid halife olarak, Müslüman Toplumun birlik ve bütünlü ğünü korudu,irtidat hareketleriyle parçalan ıp bölünmesine müsade etmedi. İ slâm Peygamberi ninbaşlatt ığı fetih hareketlerini daha güçlü bir şekilde devam ettirdi. A şer'e-i mübe ş -şere'den olan Hz. Ebû Bekr, hilafeti döneminde, Hz. Peygamber zaman ındaçeş itli malzemelerde yaz ı l ı olan ve h ıfzedilip gönüllerde yerle ş mi ş bulunan Kur'ânsayfalar ı n ı bir "Kitap"ta toplad ı (39).Ali b. Ebû Tâlib; Abdulmuttalib'in oğlu Abdumenaf (Ebû Tâlib)'in o ğ lu,Hz. Muhammed (sas)'in ye ğeni ve damad ı , Hz. Ömer 'in de kay ı npederidir.Annesi Fatma da Hâ şimoğ ullar ı ndand ı r. Vahiy kâtiplerinden olan Ali b. EbûTâlib, 598 y ı l ında Mekke'de do ğdu. Annesi onu "Esed" veya "Haydar" diyeadland ı rd ı . Henüz be ş yaşlar ındayken Hz. Muhammed (sas)'in terbiyesine girdi.Müslüman oluncaya kadar "Abdu menaf", müslüman olduktan sonra ise "Ali b.Ebû Tâlib" diye ça ğ r ı ld ı . el-Murtaza, Ebû Türâb, Esedullah ıl-gâlib, Haydar ukerrer, Ş ir-i Yezdân, Şah- ı Merdan ve Ebû'l-Hasan onun ba ş l ıca lakablar ıd ı r.Hz. Ali'nin, Tâlib, Akil ve Ca'feradlar ı nda üç erkek karde şi ve Ommdhâniad ında bir k ız karde şi vard ı . Milâdi 620 y ı l ı nda ölen babas ı Ebû Tâlib, Hz. Peygamberiçocuklu ğ undan itibaren al ı p büyüttüğü gibi, Peygamber seçildiktensonra da ona en büyük himayeyi yine o verdi..Ali b. Ebû Tâlib'in 9-12 ya ş lar ı aras ında müslüman oldu ğu söylenir; Hz.Hatice'den sonra İ slâm' ı kabul eden ikinci ki şi veya Hz. Eli') Bekr'den sonramüslüman olan 3. şah ıs oldu ğu haber verilir (40). Hz .. Ali, Milâdi 622 y ı l ında,annesi Fatma ile birlikte Medine'ye göç ettikten sonra, Hicretin 2. y ı l ı n ın Saferay ı nda (Ağustos 623) Hz. Peygamberin k ı zı Fatma ile evlendi. Bu evlilikten ÜmmuKulsum ve Zeyneb adlar ında iki k ı z ı , Hasan ve Hüseyin adlar ında iki o ğ lu oldu.H'z. Peygamberin hayat ında yap ı lan bütün gazvelere-Tebük gazevesi d ışı nda-39 İbn İshâk, 120-121; İbn Hi şam, 124-150; Câh ız, Kitâbu'l-Osmaniye, s.18 vd:40 Krş. Câblz, Kitâbu'l-Osmaniye; İbn Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehci'l-Bela ğa,116


katı ld ı . Bedr, Uhud, Hendek ve Hayber sava şlar ında gösterdi ği kahramanl ı klarıve İslam ilimlerindeki derin bilgisi, takvas ı ve üstün ahlaki ile ün sald ı . Zülfikar adl ık ı l ı c ı ile Düldül ad ındaki at ı onun menkabelerinin temel motiflerini olu şturur.Hz. Ali, Miladl 661'de, Abdurrahman bin Mülcem ad ındaki bir harict taraf ındanKılfe mescidinde yaraland ıktan 2 gün sonra öldü (41).Abdullah b. Mes'ud; Aşere-i mübe şşereden olan öteki ilk müslümanlar gibi,mal ı ve can ı ile İ slâm'a büyük hizmetlerde bulundu. İ slam öncesi hayat ı hakk ındafazla bilgimiz yoktur. Ç ocuklu ğunda Ukbe b. Ebeı Mu'ayt' ın sürülerine çobanl ıketti. İlk alt ı müslümandan biridir. Annesi Ümmu Abd binti Abdumed, ailesi ve kardeşiUkbe de ilk müslümanlar aras ında yer ald ılar. İ bn Mes'ud, müslüman olduktansonra Hz. Peygamberin yan ından ayr ılmad ı, kendini onun hizmetinde bulunmayaverdi. Küçük boylu ve zay ıf bünyeli olmasına rağmen, Hz. Peygamberden sonraKur'an', Ka'be'de aç ıkca okuyan ikinci ki şidir. O, bu yüzden mü şriklerden dayakyedi. Habe şistan'a hicret eden Müslümanlar aras ında da yer alan İ bn Mes'ud, ilkolarak Medine'ye Hicret edenlerden biri oldu. Islam' ın en büyük dü şmanlar ı ndanEbtı Cehl'i Bedr'de öldüren Abdullah bin Mes'ud bilgin sahabilerdendir. Tefsir,kıraat, fı kıh, hadis ilimlerinin Irak'ta kurucular ından biri olan İ bn Mes'ud, en çokfetva veren ve rivayette bulunan "Abâdile"dendir. Vahiy katiplerinden biri olanİbn Mes'ud'un bizzat yazd ığı bir Nushas ı vard ı . 850'den fazla rivâyette bulundu ğ ubildirilen Abdullah bin Mes'ud, 652 (Hicri 32)'de öldü. Irak f ık ıh ve kelam mekteblerininkurucusu say ılan İ bn Mes'ud, ilk üç halife zaman ında önemli idri' vekazâi görevlerde bulundu.Osman b. Affan; Hz. Ebtı Bekr'in telkinleriyle İs ı am'a girdi ği bildirilir, fakatmüslüman olmasıyla birlikte yak ınların ın ve Kurey ş 'in eza ve cefalar ına hedef oldu.Ümeyye oğ ullar ından Affan b. Ebil-As' ın oğ ludur. Annesi Erva bint Kureyzb. Rebia'd ır. Milâdt 577 senesinde Taifte do ğdu. Gençli ğini Mekke'de geçirenOsman b. Affan' ın babas ı Mekke'nin zenginlerindendi. Hz. Osman' ı n Mekkelileryan ı nda büyük saygınIt ğı vard ı , Hz. Eb ıl Bekr'le de iyi arkada şt ılar. Ticaret amac ıylaMekke d ışı na birçok seyahat yapt ı .Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamberin k ı zı Rukiye ile evlenen Hz.Osman, mü şriklerin i şkencelerini art ırmalar ı üzerine, han ı mı ile birlikte Habe şistan'agöçetti. Rukiye'nin Bedr zaferi arafesinde vefat etmesi üzerine Hz. Muhammed(sas)'in öteki k ı zı Ümmu Kulsum ile evlendi, bundan dolay ı kendisine "Zu'nnureyn" lakab ı verildi. Cennetle müjdelenen on ki şiden biri olan Hz. Osman,Tebük seferinde islam ordusunun tamam ına yakınint silah ve techizat ı ile donatt ı -ğı için Hz. Peygamberin duas ına mazhar oldu.41 Hz. Ali'nin islami* hak. kr ş : Caluz, K. Osmaniye; İbn ŞerhuNeheil-Belağa; İbn Ish, Sire, 118-119; İbn Hişam, Sire, s. 225-230.117


Milâdi 644 y ı l ı nda, Hz. Ömer'in öldürülmesinden sonra, halife olan Hz.Osman 12 y ı l iktidarda kald ı . Devlet idaresinde baz ı de ğ i ş iklikler yapan, Hz. Ebiiekr zaman ında cemedilen Kitab' ı ço ğalt ıp ba ş l ı ca islam yerle şim merkezlerinegönderen Hz. Osman zaman ı nda İ slam futuhat ı doruk noktas ı na ula şt ı . Hz. Osman,82 ya şı ndayken, Miladi 656 y ı l ı nda öldürüldü (42).Abdurrahman b. Auf; Ası l ad ı "Abdu Amr" veya "Abdülka'be" idi. Müslümanolduktan sonra Abdurrahman diye ça ğı r ı ld ı . Hem Habe şistan'a hem de Medine'yehicret etti. Çok zengin bir tâcir olan Abdurrahman, Uhud sava şı nda birçokyerinden yaraland ı ve topal kald ı . Hz. Ömer'in hilafet meselesi için seçti ğ i" ş ii ıi"ya seçildi ve ba şkan'olarak toplant ıy ı yürüttü. A şere-i mübe şşereden olanHz. Abdurrahman, 651 (Hicri 31 )'cle 75 ya şı ndayken vefat etti (43).Sa'd b. Ebâ Vakkas; 17 ya şındayken müslüman oldu ğ u bildirilir. Çok iyi okatan ve ata binen Sa'd hazretleri Irak ve İ ran' ın fâtihi olarak tan ı n ı r. Hz. Ömer veHz. Osman' ın halifelikleri döneminde önemli görevlere getirilen Sa'd, Miladr 674(H. 55)'de öldü (44).Zubeyr b. el -Atmam; Hz. Peygamberin halas ı Safiyye'nin o ğ ludur ve a şere-irnübe şşeredendir. Hz. Ebeı Bekr'in k ız ı Esma ile evlendi ve ondan olan Abdullahad ındaki oğlu Emeviler devrinde bir süre Mekke havalisinin müstakil valisi oldu.Zengin ve nüfuzlu birisi olan Zübeyr Habe şistan'a ve Medine'ye hicret etti. Hz.Ali'nin halifeli ği s ı ras ında bald ı z ı Hz. Ai şe ile birlikte, Hz. Osman' ın katillerinincezaland ı r ı lmas ı n ı isteyerek halifeye isyan ettiler ve "Cemel Vakas ı "n ı ç ı kard ılar.Hz. Zübeyr, Cemel vakas ı n ın akabinde, Mita& 656 (H. 36)'da İ bn Cermüz tarafındankas ıtl ı olarak katledildi (45).Talha b. übeydullah;Teym kabilesindendir ve a şere-i mübe şşeredendir.Uhud sava şında isabet eden bir k ı l ıç darbesiyle elinin birini kaybederek çolakkald ı . Cemel yakas ında Hz. Ali'ye kar şı sava şanlardan olan Hz. Talha, Mervan b.Hakem'in attığı bir okla öldürüldü ve cenaze namaz ı n ı Hz. Ali k ıld ı rd ı . Talha b.Übeydullah mil3c11`656 (Hicri 36) y ı l ı nda öldürülmü ştür (46).İ lk müslümanlar ve a şere-i mübe şşereden baz ı lar ı için bu öz bilgileri verdik.ten sonra yeniden as ıl konumuza dönelim. Hz. Muhammed (sas)'in gizlice yapt ığıferdi davet merhalesinde akrabal ı k bağ lann ın ve arkada ş l ı k ili şkilerinin önemli4 2 ilan İshak, Sire, 140 vd: ayr ıca bkz. Hz. Osman ın hilafeti devri, s.4 3 İbn İshak, Sire, 135 vd; İbn Hi ş am, Sire, s. 145 vd.44 İbn İshak, Sire, 150 vd; İbn Hi ş am, Sire, s. 150 vd.4 5 İbn İshak, Sire, s. 160 vd; İbn Hişam, Sire, 155 vd.-4 6 İbn İshak, Sire, s. 165 vd; İbn Hiş am , Sire, 169 vd.118


tesiri görüldü. Hz. Ali, Hz. Hamza,Hz.Ca'fer, gibi ilk müslümanlar ı n İ slam .' seçmelerindeHz. Peygambere yak ınl ıklar ın ın pay ı büyük oldu ğu gibi, müslüman olanher Mekkeli de yak ın arkada şlar ın ı İ slâm'a çağı rd ı . Zeyd'in oğ lu Said (aşere-imübeşşereden), Ömer b. el-Hattab' ın k ızkarde şi Fat ıma, Abbas' ın e şi Ümmu'l-Fadl, Mahzum kabilesinden Abdullah' ın oğlu EbG Seleme, Ebu'l-Erkam' ın oğ luErkam ve benzerleri yak ınlar ın ın veya arkadaşlar ı n ın davetiyle müslüman oldular.Bunlardan Erkam, evini İslam davetinin merkezi yapmakla, daha ilk günden itibarenislam ın bilinip yay ılmas ı için çal ışmaya başlam ışt ı r. Hz. Peygamber İ slâm'aburada ça ğı rır, e ğitim ve öğretim faaliyetini buradan yürütür, namaz ibadeti degizlice burada k ı l ı n ı rd ı .Ba ş langıçta, Hz. Muhammed'in insanlar ı yeni bir dini kabule ça ğı rd ığı n ı ,gizlice Kur'ân okuyup namaz k ı ld ığı n ı , kendisinin de Allah' ın resnlü oldu ğ unusöyledi ğini bilen Kurey ş, bu konulara fazla itibar etmediklerinden veya ba şkaların ın dinine karış mad ı klar ından, İ slam davetine engel olmaya çal ışmad ı . Ancak,müslümanlar ın say ı ları n ın giderek artmas ı, Tevhid Çağr ı sı n ın kendi kap ı lar ı n ı daçalması , çoluk-çocuklar ı n ın gönüllerine nüfuz etmesi, sap ı k inançlar ın ı ve ahlaksızl ı k temeline dayal ı ya şay ışlar ın ı kötülemesi üzerine İslâm' ı n ve müslümanlar ınkar şı sında güçlü bir dü şman cephesi kurdular. Art ı k bakışlar ı n ı İ slâm'a ve İ slampeygamberine çevirdiler.Hz. Muhammed (sas)'in Ça ğı- ısın ın ikinci merhalesini,yak ınlann ın dine davetedilmesi te şkil eder. Hz. Peygamber, "önce yak ınlar ı n ı uyar..." (47), ilahi emriyleAbdülmuttalib oğullar ı n ı ve Ha şimoğ ullarm ıİ slâm'a ça ğı rd ı . Bu gaye ile onlarabir de ziyafet verdi; ancak onlarla konu ş ma ve Davas ı n ı anlatma f ı rsat ı bulamad ı .Ayn ışekilde bir ziyafet daha tertib etti ve Mekkelileri davet etti. Yemekten sonra,di ğer kabilelerin gitmesini ve Abdulmuttalibo ğ ullarm ın kalmas ı n ı istedi. Onlaragetirdi ği ilahi' dini ve baz ı ilkelerini tebli ğ etti ve öz olarak şunlar ı söyledi: "Kavminebenim size getirdi ğimden daha iyisini getiren bir genç bilmiyorum. Ben sizedünya ve ahiretin en hay ı rl ı şeyini getirdim..." Daha sonra onlar ı İslam Dininikabul etmeye ça ğı rd ı . Bir k ısm ı ona inand ı bir k ısm ı da inanmad ı . Ona inanmayanve şiddetle kar şı ç ı kanlar ın arası nda amcas ı EIA Leheb ile kar ı s ı Ümmü Cemil devard ı . Bu andan itibaren Hz. Muhammed (sas)'in amans ı z dü ş man ı kesilen ve onayapmad ık kötülük b ırakmayan bu iki ki şi hakk ında Tebbet sûresi nazil oldu. Onlariçin şiddetli azab ın oldu ğunu bildiren bu sürede Yüce Allah şöyle buyurur:"Elleri kurusun Ebîı Leheb'in. Zaten kurudu da. Ona ne mal ı ne de kazand ığı birfayda verdi. O, yak ında alevli bir ate şe girecektir. Boynunda liften yap ı lmış birip bulunan, odun ta şıyan kar ı s ı da."Hz. Muhammed (sas)'in Abdülmuttalibo ğullar ın ı İ slâm'a daveti, her şeyera ğmen,"Genel ve Aç ı k İ slam Çağ r ı sı na iyi bir zemin haz ı rlad ı . O zamana kadar47 Şuara, 124.119


yaln ı zca aile fertleri ve yak ı nlar ı aras ı nda gizli kalan ilahi ça ğ r ı art ı k aç ı kca yap ı lacaktı r ve Mekkeli putperestlerle mücadeleye ba şlanacakt ı r.İ slâm'a ça ğrı hareketinin üçüncü merhalesini genel ça ğ r ı te şkil eder. "EyMuhammed! Art ı k sana buyurulan ı aç ıkca ortaya koy, puta tapanlara ald ı r ışetme" (48), ayeti, Hz. Peygambere aç ıktan davette bulunmas ı n ı bildiriyordu.Bunun üzerine İ slam Peygamberi, zengin-fakir, efendi-köle, uzak-yak ın, köylükentli,yerli-yabanc ı herkesi aç ı ktan İ slâm'a ça ğı rd ı . Art ık o, Ka'be'ye, panay ı rlara,toplant ı yerlerine ve al ış-veri ş merkezlerine gidiyor; Mekkelilere, turistlere, haccılara, tâcirlere, i ş adamlar ı na, şairlere ve hatiblere yeni dini anlat ıyor, onlar ıİ slâm'a davet ediyordu. Onlara kendisine gelen vahyi okuyor, Tevhid dinininesaslar ı n ı aç ı kl ıyordu. Ebü Zer, Tufeyl, Ebü Huzeyfe, Ma'zun o ğ lu Osman,Ammar, Hilal ve Allah' ın hidayet nasib etti ği öteki ki şiler bu merhalede müslümanolanlardand ırlar (49).Ne var ki, "Sizler ve Allah'tan ba şka ibadet etti ğiniz şeyler hep Cehenneminodunu olup, oraya mutlaka gireceksiniz. E ğer tapt ı klann ı z gerçek mabut olsalardı Cehennem'e girmezlerdi. Hepiniz orada kalacaks ı n ı z" meallerindeki ayetlerinnazil olmas ıİ slam davetinin Mekkeliler aras ında kabul görmesi ve her gruptaninsan taraf ı ndan benimsenmesi, ba ş lan ğı çta İ slâm'a ilgisiz kalan Mekke aristokrasisininhuzurunu bozdu ve tepki göstermelerine sebep oldu. Özellikle Hz. Peygamberindâvetini aç ıktan yapması , yerli ve yabanc ı her insana yeni dini aç ı klaması, Kurey ş 'in inanç esaslar ına ve ya şay ışlar ı na kar şı ç ı kmas ı Mekke aristokrasisininİ slâm'a ve müslümanlara dü ş manl ı kta bulunmas ına yol açti. Hz. Muhammed(sas)'in her yerde insanlara Allah'a ortak tan ı maktan ve putlara ibâdet etmektensak ınmalann ı söylemesi, Kurey ş 'i ecdâd dininden uzakla şt ı rmaya çal ış mas ı veİslam ö ğretisini telkin etmesi, Mekkelileri, "Muhammed mabutlar ı m ıza hakaretediyor, tannlar ı m ı z ı kötülüyor, atalar ı m ızın dinine kar şı ç ı k ıyor, ya şay ışı m ızamüdahale ediyor..." diye konu ş maya ve İ slam kar şı cephe almaya sevketti. Yeniayetler geldikçe Kurey ş 'in k ızgı nl ığı ve dü ş manl ığı art ıyordu. Nihayet. Hz.Muhammed (sas)'e ve Daveti'ne şiddetle cephe alarak aç ı kca kar şı koymaya,fiili hakaretlerde bulunmaya, İ slam Peygamberinin yollar ına diken ve ta ş atarakeziyet etmeye ba ş lad ılar. Öyle ki, Hz. muhammed (sas), kendi evini terkederekMahzum okullar ı ndan Erkam adl ı müslüman ın evine ta şınmak zorunda kald ı .Safa tepesi yamac ında bulunan bu ev,Ka'be'yi ziyarete gelenlerin yollar ı üstündebulunuyordu ve onlara yeni Dinin tebli ğ edilmesi için elveri şliydi. Ayrıca, müslümanlarart ık Mekke'nin içinde görülme ve rahats ı z edilme endi şesinden kurtulmuş lar ve birlikte ibadet edecekleri bir yer bulmu şlard ı .Yeni Din'in Kurey şin zihniyetine, inançlar ına ve ya şay ışına aç ıkca kar şıç ı kması na kadar Mekke aristokrasisinin ho şgörüsü devam etti. Ne zaman ki, Hz.48 Hicr diresi, 94.49 İbn İshak, Sire, 124-150; İbn Hişam, Slre, 194-205.120


Muhammed (sas)'in tebli ğ etti ği dinin kendilerinin tanr ı lar ına ve kökie şmi ş adetlerinetaban tabana z ıt oldu ğunu ve kar şı ç ı ktığı n ı kavrad ı lar, bir dizi engelleyicitedbir alma yoluna gittiler. Mekke aristokrasisinin ileri gelenlerinden olu şan birheyet, Kurey ş 'in Hâ şimoğ ullar ı ailesinin reisi ve Hz. Peygamberin koruyucusuolan Ebtı Tâlib'in huzuruna ç ıkt ı ; ondan ye ğeni ile konu şması n ı ve onun yetkilerinisın ı rlamasın ı istediler. Ancak, EU] Tâlib'den istekleri do ğrultusunda bir cevapalamad ılar ve bir müddet sonra ona tekrar gelerek şunlar ı söylediler: "Ey EbiiTâlib, sen bizim büyü ğümüzsün ve aram ı zda en yüksek mevkide olans ın. Biz sendendaha önce karde şinin oğlunu uyarman ı ve davran ışlar ı n ı dizginlemeni istedik,fakat sen bunu yapmad ı n. Şüphesiz biz, babalar ı m ızın küfürle suçlanarak horgörülmesine, tanr ılar ı mızla ve inançlar ı m ı zla alay edilmesine müsade etmeyiz. Yayeğenini engellersin ya da aram ızda sava ş ç ı kar." Kurey şli aristokratlar ayr ıca baz ıtekliflerde bulundu; mal-mülk, güzel kad ın ve Mekke'nin ba ş kanl ığı bunlar ın enönemlileriydi.EbG Tâlib, Kurey ş 'in isteklerini ve önerilerini ye ğenine anlatt ı, kendisinitehdit ettiklerini söyledi ve "ey karde şimin oğlu! kendini ve beni koru, banata şıyabileceğimden fazla yük yükleme" dedi. Amcasm ı n söylediklerine üzülen Hz.Peygamber ona şu cevab ı verdi: "Ey amca! git onlara söyle, Allah'a yemin ederimki, benim bu Davâ'clan vazgeçmem kar şı l ığında güne şi sağ elime ay ı da sol elimekoysalar Allah' ın dinini zafere ula ştırmadan veya bu yolda ben ölmedikçe aslaonu bırakmam". Daha sonra gitmek üzere aya ğa kalkt ı , fakat amcas ı üzüntülüyeğenini geri çağı rd ı ve şöyle dedi: "Ey karde şimin oğlu! git ve istedi ğini yap.Tanrı'ya yemin olsun ki, seni hiçbir konuda yüzüstü b ırakmayacağı m."Kurey ş, sözlerinin dinlenmemesine ra ğmen, Hz. Muhammed (sas)'e do ğrudansald ırmaya cesaret edemediler; çünkü EbG Tâlib, kabilesinin ba şkan ı olarak,yeğenini koruyabilecek güçteydi ve Mekke'deki her kabile ba şkan ı, kendi ad ı nakabile ba şkanl ığı na saygı l ı idi. Bunun üzerine Kurey ş sald ı rı ların ı daha çok zay ıfve kimsesiz müslümanlara yönelttiler (50).Öte yandan Mekke'de hac mevsimi yakla şm ışt ı ve Kurey ş büyük bir tela şiçindeydi; Arabistan' ın her taraf ı ndan Araplar Mekke'ye geleceklerdi. Onlar ın Hz.Muhammed (sas)'in peygamber oldu ğunu bilmesi, öğretti ği gerçekleri kabuletmesi, putlarm kötülendi ğinin, atalar ın ın tanr ılarlyla alay edildi ğinin i şitilmesi,onlar ın babalar ımn dinini b ı rak ıp yeni Dini kabul etmeye ça ğır ı lması Mekkearistokrasisinin sonu demekti. Ş üphesiz onlar ın birçoğu bir daha Mekke'ye gelmeyeceklerdi;bu da hem bölge ticaretinin hem de Ka'be'nin koruyucular ın ın makamve mevkini kötü duruma sokacakt ı . Öyleyse, Mekke'ye gelecek olan hac ılar ınHz. Muhammed (sas) ve Müslümanlarla görü şmelerine engel olunmal ıyd ı . Hz. Pey-50 İbn Hişdrn, Sire, 1, 165; Büyük islâm Tarihi, C. 1, s. 200 vd; M. HamidullahResulullah Muhammed, s. 85 vd; M. Lings, Hz. Muhammed'in Hayat ı, s. 65 vd.121


gamberin Ku rey ş'i temsil etmedi ği, asl ında onun bir ruh hastas ı ve büyücü oldu ğuanlat ı lmalsyd ı . Ayr ıca Kurey ş, Hz. Muhammed (sas) ve Müslümanlar ın Ka'be'yeyakla şmasm ı da engellemeleri laz ı md ı . Neticede, İ slâm Peygamberini devaml ıolarak takib ettiler ve konu şturmamaya çal ıştı lar. Ne varki, bütün bu engellemelererağmen, hac ılardan Hz. Peygamber ile görü şenler, müslüman olanlar oldu;Gifar kabilesinden Ebrı Zer ve Devs kabilesinden Tufeyl bunlardand ır. Hz. Peygamberlegörü şüp müslüman olan bu ki şiler daha sonra ülkelerine dönerek İslâm' ıkabileleri aras ında yaydtlar. Öteki Ka'be ziyaretçileri de ülkelerine döndüklerindekabilelerine Mekke'de ortaya ç ıkan Peygamber'den ve ça ğr ısı ndan sözettiler.Böylece islamiyet, Arabistan' ın heryerinde kendisinden bahsedilen bir din oldu(51 )•Belirtmek gerekir ki, Kurey ş'in tamam ı İ slâm'a kar şı dü ş manl ı k göstermedive müslümanlara eziyet etmedi. Onlar içerisinde yeni dine kar şı farkl ı tutum içerisindeolanlar, ho şgörülü davrananlar, hatta baz ı müslümanlar ı himaye edenler vardı . Onlar aras ında İ slâm'a girmek konusunda mütereddit olanlar veya çevrenin etkisindekalanlar mevcuttu. Hz. Peygamber'in amcas ı Ebti Tâlib, Hi şâm b. Amir,Eb ıl Tâlib'in oğ ullar ı Tâlib ve Akil ile, Abbas b. Abdülmuttalib, Haldm, Ebu'l-Buhteri vb. bu durumda olanlara örnek gösterilebilirler.Yesrib'in iki köklü Arab kabilesi Evs ve Hazrec de, Ka'be ziyareti ve ticaretadamlar ı yoluyla islam Peygamberinin dâvetinden haberdar oldular. Aralar ındaezelt aile rekabeti bulunan Evs ve Hazrec kabileleri, bu s ı ralarda, kavga halindelerdi.Evs ileri gelenleri, Hazrec'e kar şı Kurey ş'ten yard ım istemek üzere Mekke'yebir heyet gönderdi. Mekke'ye ula şan Evs delegasyonu Kurey ş 'in cevab ı n ı beklerkenHz. Muhammed (sas)'le görü ştü. İslam Peygamberi onlara istemeye geldiklerişeyden daha iyisini isteyip istemediklerini sordu. Kendisinin Allah' ın elçisi olduğunuve islâm' ı tebli ğ etmekle görevlendirildi ğ i söyledi, onlara, baz ı Kur'ân âyetleriokudu. Yesribli delegeler Kurey ş'ten bir destek alamad ılarsa da, İ slâmiyethakk ında bilgi sahibi olarak döndüler.Ancak, islâm' ın Mekke'de giderek yay ı l ışı , müslümanlar ın say ı s ı n ın art ışı ,beraberinde Kurey ş dü ş manl ığı ndaki art ışı getirdi. Onlar ın dü ş manl ığı n ın hemşiddetini art ı rd ı hem de çemberini geni şletti. Öyle ki, her müslüman, serveti vekabilesi içindeki mevkii ne olursa olsun, mü şriklerin i şkence ve zülmüne maruzkald ı . Hz. Ebâ Bekr, Hz. Osman, Hz. Zübeyr ve Hz. Eb ıl Ubeyde gibi güçlü vezengin müslümanlar bile çe şitli sald ırılara u ğrad ılar. Bu kimselerin kendilerinisavunmalar ı mümkündü, fakat İslâm sabr ı tavsiye ediyordu ve henüz mü şriklerekar şı kuvvet yoluyla cephe almaya izin verilmemi şti.Bir defasında, Kurey ş 'in Hicr mevkiinde topland ığı bir sı rada, Hz. Peygamber(sas), Safa kap ısından Ka'be'ye giriyordu. Kendisini devaml ı takip eden Ebu51 Hamidullah, aynı eser, s. 85; M. Lings, ayn ı eser, s. 66 vd.122


Cehl'e rastlad ı ve onun çok çirkin hakaretlerine maruz kald ı, fakat ona ayn ışekilde kar şı l ı k vermedi, üzüntü ile yerinden kalkt ı ve evine döndü.Amcas ı Hamza o s ırada aydan dönüyordu; âdeti üzere Ka'be'ye u ğrad ı .Ka'be'den ayr ıld ıktan sonra veya eve geldi ğinde bir cariye ona Hi şâm oğlu Ebu'l-Hakem (Ebö Cehl)'in karde şinin oğ lu Hz. Muhammed (sas)'e Ka'be 'de yapt ı klar ı -n ı anlattı . Büyük bir kahraman, ünlü bir pehlivan ve anla şı lmas ı kolay bir insanolan Hamza, ye ğenine yap ılan haks ı zl ığa dayanamad ı ; kabile izzet-i nefsi ve akrabalı k duygusu ve arkada ş l ı k sadakat ı ile harekete geçti,do ğruca Ka'be'ye, Kurey ş 'intoplant ı yapt ığı yere gitti ve Ebö Cehl'i buldu. Elindeki yayla onun kafas ına h ı zlavurdu ve "art ı k yeğenime hakeret edecek misin? Ben de onun dinindeyim, onunsöyledi ği her şeyin do ğrulu ğuna inan ıyorum, eğer kar şı ç ı kmaya gücün varsa banakar şı ç ı k" dedi. EbG Cehl, hiçbir kar şı l ı k veremedi ve oradakilere "b ı rak ın EböUmare istedi ğini yaps ın, çünkü tanr ıya yemin olsun ki onun karde şinin oğ lunaçirkince küfrettim" dedi.Hz. Hamza'n ı n İ slâm'ı kabul etmesi müslümanlara büyük güç verdi ği gibi,Kurey ş 'i de korkuttu ve dü şündürdü. Kurey ş art ık İ slâm' ın Hamza gibi ki ş ilerikendine çekeceğini ve karşı konulamayacak bir güç haline gelece ğini anlad ılar(52). Nitekim, çok geçmeden Mekke'nin seçkin ki ş ilerinden Hattab oğlu Ömerİ slâm' ı kabul edecektir.Bununla birlikte, İ slam davetinin önemini kavrayan ve h ı zla yay ı l ışından endişelenen, fakat aç ı kça İ slam Peygamberi ne sald ıramayan Mekkeli putperestler,yeni çözüm yollar ı arad ılar. Abdu' ş - Şems kabilesinden Utbe b. Rebia'n ın fikriüzerine Ebö Tâlib'e baz ı teklifler götürdüler ve onunla pazarl ığa oturdular, fakatEb ıl Talible yapmak istedikleri pazarl ık da bir sonuç vermedi. Bunun üzerineKurey ş dü şmanl ıkta daha ileri gittiler ve bu sefer onu koruyan ailesine dü şmancadavranmaya karar verdiler. Hâ şimoğullar ına karşı boykot ilan etti; onlar ı muhasaraalt ı na alarak her türlü ili şkiyi kesmeyi;k ız al ıp vermemeyi, al ış -veri ş yapmamay ı ,onlarla konu ş mamay ı kararlaşt ı rd ılar ve bunlar ı bir yaz ı malzemesi üzerine yaz ıpKa'be'nin giri şine ast ılar. İki dağ aras ındaki bir mahallede abluka alt ına al ınanHaşimoğullar ı, Kurey ş 'in bu insafs ızca tutumundan çok zarar gördüler. Üç y ı ldevam eden boykot sonunda Ha şimoğullar ı çok zay ıf ve bitkin duruma dü ş tüler.Bunun üzerine Kurey ş 'ten baz ı kimseler, yaz ılan vesikaya ald ı r ış etmediler ve buinsafs ızca ablukay ı deldiler. Haşimoğullar ı ailesiyle ili şki kurdular ve onlar ı budurumdan kurtard ılar. Zaten Allah taraf ından görevlendirilen güveler, mucizeyibir tazda, o veslkada yer alan kelimelerden, i şkence ve zulüm, şirk ve ili şkiyi kesmesözleri d ışı nda, yaz ılan şeylerin hepsini yeyip bitirmi şlerdi. Yaz ılan şeyde,ayr ıca, Allah' ın ismi kalm ışt ı. Yüce Allah bu durumu, sevgili Peygamberine vahy-52 Bak ın ız: İbn İshâk, Sfre, tah. M. Hamidullah, Konya 11381-1401, 151-153; İbn Hişâm, Slre, s. 184-185.123


etti, o da bunu amcas ı Ebû Tâlib'e bildirdi. DA Tâlib durumu Kurey ş 'e aç ıkladığı nda ona inanmad ılar, fakat sonra sahifeyi getirip bakt ılar ve gerçe ği gördüler.Neticede muhasara kald ı r ıld ı ve Hâşimoğullar ı bu insafs ızca bask ı ve zulümdenkurtuldular (53).Ne var ki, hertürlü i şkence ve zulme ra ğ men, İ slam Mekkeliler aras ı ndayay ı lmaya devam etti. Her s ı n ıftan insan ın bulundu ğu ilk Müslümanlar saf ı nda Hz.Peygamber (sas)'in ye ğenleri Ca'fer ve Zübeyr, hatas ı Ümeyye'nin o ğ ullar ı , Abdullahb. Cah ş ve Karde ş i Übeydullah, di ğer halas ı Berre'riin o ğ lu Ebü Seleme; annesitaraf ından iki yeğeni Zühre o ğ ullar ından Sa'da bin Eb1 Vakkas ve onun küçükkarde şi Ümeyr, halas ı Safiyye ile Hz. Hatice'den sonra islâm' ı kabul eden ikincikad ı n olan Ümmu'l-Fadl ile üç k ı z karde şi Meymune, Selma ve Esmâ- bunlardanEsmâ Ca'fer ile Selma da Hamza ile evliydi-, Zeycl' b. Hârise ile evlenen ve onaUsâme ad ında bir çocuk veren Ümmü Eymen de vard ı . Ancak, ne EbG Tâlib nede büyük oğ ullar ı Tâlib ve Akil müslüman oldular; gurur ve kibir sebebiyle yenidine girmekten çekindiler. Hz. Peygamberin bir di ğer hatas ı Erva, oğ lu Tuleybgibi, islâm't kabul etti. Nitekim Hz. Muhammed'in eski ve yak ın dostu Hz. EbeıBekr müslüman olunca kar ı s ı Ümmu Ruman ve ba şka kar ısından olan o ğ lu Abdullah,k ız ı Esmâ da islâm'a girdiler. Fakat büyük o ğlu Abdu'l-Ka'be yeni dinegirmedi. Öte yandan Abdullah b. Mes'ud, Talha, Osman b. Maz'un, Suheyb er-Rum?, Bilal, Ammâr, Sümeyye vb. ki şiler de ilk müslümanlar halkas ına girmi şlerdi.Bunlardan Ammâr, babas ı Yâsir, annesi Sümeyye, Bilal el-Habe ş ve benzeri kimsesizsahabilerin maruz kald ı kları i şkenceler ve zulümler herkesin bildi ğ i hususlardandı r.Burada sorulmas ı gereken bir soru var: Kurey ş niçin islam'a kar şı d ır? Dinlerhakk ında genellikle ho şgörülü olan Kurey ş 'in müslümanl ığa kar şı olu şunun sebeplerinelerdir?Ş üphesiz, İslâm' ı n varl ığı ve Mekke'de yay ı l ışı bir bak ıma Kurey ş 'in varolmasıveya yokolması demekti. Çünkü, yeni din, Mekke site devletinin düzeninekar şı çı k ıyor, dayand ığı sosyal ve ekonomik temelleri yoketmeyi hedef al ıyordu.Ayr ıca, kültürü zay ıf ve uygarl ığı köksüz olan toplumlar, babalar ından ve atalarından kendilerine miras kalan şeylere bütün güçleriyle sahip ç ı karlar ve bunlarasald ı r ı lmasına asla müsade etmezler. islam geldi ği sırada atalar ından miras kalaninanç üzere olan, Tevhid âbidesi Ka'be'yi 360'tan fazla put doldurarak putperestliğin merkezi haline getiren, elleriyle yapt ı klar ışeylere tapan Araplar ı n İslâm'akarşı mukavemeti bu sebeple çok şiddetli oldu. Her i şlerini, i şitmeyen ve konu ş-mayan, hiçbir faydas ı ve zarar ı olmayan bu putlara dan ış arak yapan putperestAraplar, Ka'be ziyaretinden de hayli kazanç sa ğ l ıyorlard ı . Oysa, İ slâm dini insanları bir tek Allah'a inanmaya ve yaln ızca O'na ibâdet etmeye ça ğı r ıyordu, dolay ı-s ıyle putperestli ğe kar şı savaş ilan etmi şti. Bu durum, en büyük gelir kayna ğı , çe-53 İbn İshâk, Sire, s. 124-150; İbn Hişâm, Sire, 194 vd.124


şitli maddelerden yap ılan ve durumlar ına göre de ğ i şik adlar ta şıyan putlar olanKurey ş aristokrasisinin can damar ın ı kesiyordu. Ayr ıca, İ slam dini onlar ın böylecehaks ız yollardan kazanç sağ lamas ına ve fakir halk üzerinde bask ı kurup sömürmesinekar şı ç ık ıyor, zay ıfiar ve kimsesizler üzerindeki hâkimiyetleri ne son veriyordu.kar şı mukavemeti çok şiddetli oldu. Her i şlerini, i şitmeyen ve konu şmayan,hiçbir faydas ı ve zarar ı olmayan bu putlara dan ışarak yapan putperest Araplar,Ka'be ziyaretinden de hayli kazanç sa ğ l ıyorlard ı . Oysa, İ slam dini insanlar ı birtek Allah'a inanmaya ve yaln ızca O'na ibadet etmeye ça ğı rıyordu, dolay ısıyleputperestli ğe kar şı sava ş ilan etmi şti. Bu durum, en büyük gelir kayna ğı, çe şitlimaddelerden yap ı lan ve durumlar ı na göre değ i şik adlar ta şıyan putlar olan Kurey şaristokrasisinin can damar ın ı kesiyordu. Ayr ıca, İslâm dini onların böylece haks ızyollardan kazanç sa ğ lamasına ve fakir halk üzerinde bask ı kurup sömürmesinekar şı ç ı k ıyor, zay ıflar ve kimsesizler üzerindeki hakimiyetlerine son veriyordu.İşte bu sebeplerden dolay ı İslâm'a ve onun tebli ğcisi Hz. Muhammed (sas)'ekar şıyd ı lar.Öte yandan, İ slam sosyal hayat ı düzenleyen önemli ilkeler getiriyordu.E şitli ği emrediyor, insanlar aras ında s ın ıf farka kabul etmiyordu, ister köle isterefendi, ister zengin, ister fakir, isterse erkek, isterse kad ın olsun, bütün insanlar ı n,insan olma yönünden birbiriyle ayn ı seviyede olduklar ın ı, ayn ı seviyede doğalhaklara sahip bulunduklar ın ı söyleyen yeni din, getirdi ği insan haklar ı beyannamesiile Mekke aristokrasisinin belini büküyordu. Mallar ın ın çok kendilerinin de soyluki şiler oldukları n ı söyleyerek, mal ve nesebi zay ıflar ve kimsesizler üzerinde hâkimolmalar ını sa ğlayan esaslar kabul ederek insanlara sömüren ve onlar ı ömürleriboyunca köleleri olarak kullanan Kurey ş'in artı k sosyal ve ekonomik alandakibask ın nüfuzu ortadan kalk ıyordu. Bu durumda Kurey ş'in "Allah yan ında endeğerliniz takva yönünden- en üstün olan ın ızd ır" (54), hükmünü getiren; a şiret,kabile, ırk, soy-sop'la övünmeye kar şı ç ıkan ve bütün bunlara kar şı sava ş açanİslâm'a şiddetle sald ı rmalar ına sebep oluyordu (55).Ayn ı şekilde İslam dini, Arablar aras ında yayg ın olan ticaret anlay ışına vetefecilik mafyas ı ile çal ışan ticaret zihniyetine, h ırs ızl ık, dolandir ıc ı l ıkk, kundaklamave zina gibi sosyal ve ekonomik düzeni, ahlaki yap ıyı yakıp y ı kan davran ışlara,k ız çocuklar ın ı diri diri topra ğa gömerek öldürme, kad ınlar ı e şya gibi kullanmavb. insanl ık dışı anlay ışlara şiddetle karşı ç ıktı bu tür eylemlerin ve tutumlar ınYüce Allah taraf ı ndan yasaklanm ış olduğunu bildirdi (56).Öte yandan Mekkeli putperestler, insan ın öldükten sonra dirilece ğini söyleyen,dünyada yap ılan i şlerden hesaba çekilinelece ğini bildiren, kötülük i şleyenle-5 4 Hucurait suresi, 12.5 5 Zekai Konrapa, Peygamberimiz..., s. 75; M. Lings, age., s. 68.56 !bn Kesir, es-Siretu'n-Nebeviyye, tah. Abdin-Vallid, C. 1., s. 183.125


in Cehennem'e, iyilik yapanlar ın da Cennet'e gidecekleri kanununu getiren birdini kabul etmek istememi şlerdir. Hayatlar ı zay ıflar ı ezmek, fakirleri sömürmek,haks ı zl ı kla kazanç sağlamak olan Kurey ş aristokrasisi bu tablodan ürkmü ştür.Böyle bir hesab gününde yarg ı lann ıan ın kendilerinin aleyhinde olaca ğım fark ınavarm ışlard ı r (57).Kurey ş 'in, Htristiyanl ığa kar şı olması n ın ve Ha şimoğ ullar ı ile Umeyyeoğ ullar ı aras ı nda ezeli bir rekabetin bulunmas ı n ın da islâm'a kar şı olmalar ındabüyük etkisi olmu ştur.İşte bu yüzden Kurey ş 'in putperest ileri gelenleri, Mekke site devletininidarecileri ve aristokrasisinin de temsilcileri olan bu Mekkeli putperestler İ slâmdü ş manl ığı n ın ba ş müsebbipleriydi. Ebü Tâlib'den sonra Ha şimoğ ullar ınin enya ş l ı sı olan ve kabile reisli ğ i beklentisi içerisinde bulunan EbG Leheb, Umeyyeoğ ullar ı n ı n ba ş kan ı durumundaki Ebii Süfyan, Mahzum kabilesinin ileri gelenlerindenEbG Cehl ve Velid b. Mu ğire ile Utbe b. Rebia, Umeyye b. Halef vekarde şi Ubey, tan ı nmış kahraman As b. Vail, Abdüddar o ğ ullarından Nadr b.Haris, Hz. Pemgamber'in day ızadesi Esved b. Abd Ye ğ us, Hars b. Kays, Züheyrb. EbG Ümeyye, Utbe b. Eki Mu'ayt, Hakem b. Ebi'l-As, Mut'im b. Adiy, Esvedb. Muttalib, EbG'I-Buhtert vb. putperest Mekkelileri islâm' ın ba ş dü şmanlar ı olarakzikredebiliriz (58).6- Habe şistan'a GüçlerHz. Muhammed (sas)'in insanl ığa sundu ğu birlik ve bar ış dini islam, birdençok tanr ılar' olan, sosyal ve ekonomik düzenleri bask ı , e şitsizlik ve sömürü, h ı r-sı zl ı k ve tefecilik temelleri üzerine kurulu bulunan, her türlü ahlaks ı zl ığı yapmay ıgelenek haline getiren putperest Mekkelilerin amans ı z mücadeleriyle kar şı la şt ı .İ slâm' ın insan zihniyetinde ve ya şayış düzeninde yapmak istedi ğ i inkilâb ı engellemekisteyen Kurey ş aristokrasisi özellikle zay ıf ve savunmas ı z müslümanlara ezave cefa ederek islâm hareketini önlemeye çal ışt ılar. Öyle ki, Mekke'de ya şayanmüslümanlar mü şriklerin amans ı z ve insanl ı k d ışı i şkencelerine dayanamaz halegeldiler. Bu durumu yak ı ndan gören islam Peygamberi onlar ın belli bir süre Mekked ışına ç ı kmalar ı n ı ve putperest Mekkelilerin i şkencelerinden uzak kalmalar ı n ıistiyordu. Ama onlar ı nereye gönderebilirdi veya göndermeliydi? Semâvi' dinleresayg ı bile göstermeyen mecGst dinindeki Sâsântlerin hâkimiyetindeki Yemen'e migöndermeliydi? Yoksa Arabyar ı madas ı nda H ı ristiyan ve Yahudilerin ya şad ığı birülkeye mi? Fakat Kurey ş 'in kolu her tarafa yeti ş iyordu, nereye gitseler kendilerinibulabilirlerdi. Bu durumda geride birtek Habe şistan kal ıyordu. Ayr ıca Habe şistan57 Mevlâna Ş ibli, Asr- ı Saadet, çev, O.R. Do ğrul, ist. 1973, 1, s. 150.58 Hitti, Siyasi ve Kültürel- ıslâm Tarihi, çev. S. Tu ğ, C. 1, s. 165 vd; Watt,Hz. Muhammed Mekke'de, s. 55 vd; M. Lings, age., s. 70 vd.126


hükümdar ın ın H ıristiyan oldu ğu ve ülkesinde hiçkimseye zulmedilmedi ğ i bilinmekteydi(59).Neticede, Allah resi.ilü Müslümanlar ın Habe şistan'a hicretine izin verdi ve buülkeye birkaç defada hicret edildi. Bunlardan birincisi, Hz. Peygamber'in müslümanlardanisteyenlerin Habe şistan'a hicret edebileceklerine izin vermesiyle, nübüvvetinbe şinci y ı l ında oldu. M.S. 615 y ı l ında gerçekle şen bu hicret kafilesine birisikad ın oniki ki şi kat ıld ı. Ancak ilk muhacirlerin be şi kad ın olmak üzere onalt ı ki ş ioldu ğu da belirtilir. Bu kafilede, ba şta Hz. Osman ve han ı m ı Rukiye olmak üzere,Eb ıl Huzeyfe ve han ı mı Sehle, Zübeyr b. el-Avvam, Abdurrahman b. Avf, EbûSeleme ve kar ı s ı Süleyme, Abdullah b. Mes'ud ve Osman b. Maz'un gibi ünlüsahâbiler vard ı . Amr b. Rebia ve kar ı sı Leyla, Hatib b. Amr, ELA Sebere b. Ruheyn(Eb ıl Berre b. Ebis Rehm) ve Haris b. Suheyl ilk Habe şistan kafilesinde bulunanöteki sahabilerdi. Adlar ı belirtilen ki şiler, belki de hicret edebilecek imkana sahiboldukları için, hicret ederlerken, özellikle zay ıf ve kimsesiz müslümanlar Mekke'dekald ılar. Habe şistan'a gelen müslüman göçmenler Habe ş Necaşisi Adhame (Ashame)b. Amr taraf ından iyi kar şıland ılar.Mekkeli müslüman göçmenler, Habe şistan'da çok huzurlu ve rahat olmalarınarağmen, fazla kalmak niyetinde de ğ illerdi, vatan hasreti ba ğırlar ın ı yak ıyordu.Nitekim, Habe şistan'da bir isyan ç ıkması , Hz. Muhammed (sas)'le Kurey ş arasındamütareke yap ıld ığı dedi-kodusunun yay ılmas ı üzerine, üç-beş ay sonra bir k ısm ıMekke'ye döndü, fakat Mekke'ye girmek istediklerinde ve Kurey ş taraf ından engellendiklerindesözkonusu şayian ın yalan olduğunu öğrendiler ve döndüklerinepi şman oldular. Serbestçe Mekke'ye giremediler; çaresiz olarak bir k ısm ı gizlicebir k ısm ı da baz ı Mekke'li kabile reislerinin himayesinde ancak şehre girebildiler(60).İ kinci hicret kafilesi, ilk hicret olay ından birkaç, ay sonra hareket etti.İ kinci kafilede bulunan müslüman göçmenler, birisi kad ın olmak üzere 81 ki şidir.Kad ın muhâcir sahabi, kocas ı Ubeydullah b. Cah ş ile birlikte hicret kafilesinekat ı lan Ummü Habibe idi. K4 -filenin ba ş kan ı Hz. Peygamberin amcas ı El:A Tâlib'inoğlu Ca'fer'di.Müslümanları n Habe şistan'a hicret etmelerinden k ısa süre sonra Hz. Ömer ileHz. Hamza müslüman olmu şlard ı . Onlar ın müslüman olmalar ıyla birlikte büyükgüç kazanan müslümanlar aç ıkca Ka'be'ye gitmeye ve ibadet etmeye ba şlad ılar.Müşrikler eskiden oldu ğu gibi onlara kolayl ıkla sald ı ramıyorlard ı . Müslümanlarbiraz rahatlad ılar ve nefes ald ı lar. Bu durumdan haberdar olan ve cesaret alan baz ımüslümanlar Mekke'ye dönmek istediler. Ancak belirtilen sebeplerle Mekke'yedönen ve fakat Mekkeli putperestlerin himayesinde şehre girebilen muhâcirler59 İbn İshak, Sire, s. 154-155; Hin Hişam, Sire, 1, s. 208.60 bn Hişiim , Sire, s. 208; Martin Lings, age. s. 75.127


döndüklerine çok pi şman olurlarken, Mekke'den gelen haberlerle iyimserli ğekapı lmayan, sab ırla gurbette kalmaya devam eden müslümanlar Hcretin 7. y ı l ına(MilâclI 629) kadar Habe şistan'da ya şad ılar. Çünkü can güvenlikleri, inanç veibadet özgürlükleri vard ı .Müslüman muhacirlerin Habe şistan'da inanç ve ibadet özgürlü ğ üne kavu ş-tuklar ı n ı , dinlerini rahatça ya şad ı klar ın ı öğrenen putperest Mekke aristokrasisionlar ı buradan ç ı kar ıp Mekke'ye getirmenin yollar ı n ı arad ılar. Habe ş Neca şisininarkada şı durumunda olan Amr b. As ile Abdullah b. Eb0 Rebia'y ı bu gaye ile Habeşistan'a yollad ılar. Amr ve arkada şı çe şitli hediyelerle Neda şi'nin huzurunaç ıkt ılar; atalar ı n ı n dinlerini kötüleyen, putlar ına kar şı ç ı kan müslüman hem şehrilerinikendilerine iade etmesini istediler. Ayr ıca, ona, müslümanlar ın Hz. İsa veH ı ristiyanl ık hakk ı nda çirkin ş eyler söylediklerini ileri sürdüler. Bunun üzerine Necâşi bir meclis kurdu, müslümanlarla konu şmak ve kendisine söylenilenlerin do ğruolup olmad ığı n ı öğrenmek istedi. Müslümanlar ad ına konu şan kafile reisiCa'fer,yap ı lan ithamlar ı kesinlikle reddetti. Islam' ın esaslar ına ve Hz. İsa ile ilgili görü şleriniaç ı klad ı . Bu konuda Kur'ân'dan baz ı ayetler okudu. Onu göz ya şların ı silerekdinleyen Necâ şi sonunda, "yemin ederim ki, bu din ile İ sa'n ın getirmi ş oldu ğu dinayn ı kaynaktan ç ı k ıyor, gidiniz dininizi ya şay ı n ız, sizi kimseye vermiyoruz..."dedi.Habe şistan'daki göçmen müslümanlar, Hicretin 7. y ı l ına kadar bu ülkedeya şad ı lar, Hz. Peygamberin haber göndermesi üzerine gemilerle Medine'ye döndüler.Habe şistan muhacirlerinin dönü şü Hayber fethi ile ayn ı güne rastlam ış ve Hz.Peygamber iki zaferi birden kutlama sevinci ya şamışt ır (61).8- İslâm' ın Mekke Devrinde Meydana Gelen Baz ı Önemli OlaylarÖmer b. el-Hattab 'ın Müslüman Olu şu: Hz. Muhammed (sas)'in nübüvvetinin6. y ı l ı n ın en önemli olay ı , belki de, Hz. Hamza ile Hz. Ömer'in müslüman olu şlarıd ır. Hz. Hamza'n ın, Eb0 Cehl'in Hz. Muhammed (sas)'e hakaret etmesi olay ı nakazarak İslâm' ı kabul etti ğini daha önce belirttik. Hz. Hamza'n ın müslüman olu şuMüslümanlar ı çok sevindirdi ğ i gibi, mü ş rikleri de çok üzmü ştü; öyle ki mü ş riklerbu tür ihtida olaylar ına imkan vermeyecek tedbirler almaya karar vermi şler veHz. Peygamber'in can ına k ıymay ı bile gündeme getirmi ş lerdi (62).Ömer b. el-Hattab, Kurey ş kabilesinin Adiy oğ ullar ı koluna mensuptur.Mekke'de doğdu ve çocuklu ğunu deve çobanl ığı yaparak geçirdi; iyi bir süvari vepehlivan olarak ün yapt ı . Çok iyi bir hatib olan Ömer, müslüman olmadan önceokur-yazard ı (63).61 Doğuştan Günümüze Büyük islam Tarihi, C. 1, s. 213-214.62 İbn İshak, Sire, s. 151 vd; İbn Hişam, Sire, s. 184-185.63 İbn İshak, Sire, 160-165; İbn Hi ş am, Sire, 225 vd.128


Ebû Hafs künyesiyle ça ğır ı lan Hattab o ğ lu Ömer, Kurey ş 'in Hz. Muhammed(sas)'i ortadan kald ırmak gayesiyle yapt ığı geni ş tabanl ı toplantıya kat ı lanlardanbiriydi. Hz. Peygamberi öldürüp Kurey ş 'in vermeyi vaadetti ği büyük ödülü almakistiyordu. Bunu gerçekle ştirebilmek üzre, silahl ı olarak toplant ı yerinden ayr ıld ıo sırada Hz. Peygamber'in oturmakta oldu ğu Erkam' ı n evine do ğru yola koyuldu.Yolda Abdullah o ğlu Nuaym (veya Sa'd)'a rastlad ı ; o.,Ömer'e nereye gitti ğ ini sordu.Hz. Muhammed'i öldürmeye gitti ğ ini söyleyince, Nuaym ona böyle bir i şi aslayapamayaca ğın ı bildirdi. Bu sözlerinden onun da müslüman oldu ğunu anlayanÖmer, k ı l ıc ın ı çekerek hücum etmek isteyince, Nuaym ona k ız karde şi Fat ı ma veeni ştesinin de müslüman olduklar ı n ı haber verdi. Bu haberi i şiten Ömer, onub ırakt ı ve k ız karde şinin evine doğru h ı zla yürüdü. Eni ştesi ve k ız karde şi o s ı radayeni nâzil olan (Taha veya Rahman sûresinin) â'yetleri okuyorlard ı . Ömer'in geldiğiniduyunca ellerindeki sahifeleri saklad ılar, fakat evin önünde baz ı âyetleri dinleyenÖmer, içeri girince, onlara ne okuduklann ı sordu ve her ikisine birden saldırd ı . Bu arada kendisine engel olmak isteyen k ız karde şini tokatlad ı . O zamank ız karde şi Ömer'e sert bir ç ı kış yapt ı ve hem kendisinin hem de kocas ı n ı n müslümanolduklar ın ı, o s ırada Kur'ân okuduklar ın ı söyledi. K ız karde şine ş aşkı nl ıklabakan Ömer yeni bir durumdayd ı, yapt ıklar ına pi şman oldu, k ız karde şine okudukları ayetleri getirtti ve tekrar ilâhî valliyle beraber oldu. Okudu ğu Kur'anayetleri kendisinde büyük manev1' tesir yapt ı. Daha sonra yan ındakilerle birlikteHz. Peygamber'in huzuruna gitti, kelime-i tevhidi ikrar edip müslüman oldu(64). Hz. Ömer kelime-i tevhidi ikrar edince Hz. Peygamber ve oradaki müslümanlartopluca "Allahuekber" dediler, Ömer'in müslüman olu ş una çok sevindiler.Müslümanlar daha sonra Hz. Ömer'in teklifi üzerine topluca ibâdet etmek üzereKa'be'ye gittiler. Hz. Ömer, Mekke'li müslümanlar ın k ı rk ı nc ı s ı oldu.Soy kütüğü 9. atasında, yani büyük dedesi Ka'b'de Hz. Peygamberle birle şenHz. Ömer müslüman oldu ğunda (616) 33 ya şındayd ı . Peygamberimizden 13 ya şküçük olan Hz. Ömer (ra), 644 y ı l ında 63 ya şındayken öldürüldü. Hz. Ömer'inmüslümanl ığı çok güzel oldu ve islam tarihine alt ın harflerle yaz ıld ı .Mekkeli müslümanlarla beraber Miladi 622 y ı l ında Medine'ye hicret eden Hz.Ömer, Hz. Peygamberin hayat ında yap ı lan tüm gazvelere kat ı ld ı . K ızı Hafsa ile evlenmesisebebiyle Hz. Muhammed'in kay ınpederi olma şerefine eri şen Hz. Ömer,sağ l ığı nda cennetlik olduklar ı haber verilen on ki şiden biridir. On y ıl süreylehalifelik yapan, islam devletinin siyast, idâ ı^ı askeri', adli', içtimai, iktisadi' vezira? müesseselerinin kurulmas ında ve kurumla şmasında istisnai bir rolü bulunanHz. Ömer (el-Faruk)'in Iran, Irak ve Suriye'nin fethindeki hizmetleri de çokbüyüktür.a) Ebû Teılib ve Hz. Hatice'nin ölümüMekkeli mü ş riklerin Müslümanlara ve Ha şimoğullanna uygulad ığı muhasaranın kalkmasından 8 ay kadar sonra Eb ıl Talib öldü. T ı pk ı gerçek babas ı gibi64 İbn Ishâk, Sire, s. 220-224.129


Hz. Muhammed'i çok küçük ya ştan himayesine alan ve koruyan, peygamberolduktan sonra da onu kesinlikle yaln ız b ırakmayan, kuvvet ve dirayetiyle onakanat açan Mekke'nin yöneticisi Ebt ı Tâlib, oldukça ya şlanmıştı . Hz. Muhammed(sas)'in peygamberli ğinin onuncu y ı l ında hastaland ı . Hastal ığın ın giderek artmas ıüzerine Kurey ş 'i toplantıya ça ğı rd ı ve onlara Hz. Muhammed'e iyi davranmalar ın ıtavsiye etti. Kurey ş de ona, ölmeden önce bizi ye ğenin Muhammed'e götür, onunlabar ışal ı m demi şlerdi. Hz. Peygamber durumu amcas ından öğrencince, ey amcaeğer "la ilahe illallah" derlerse aram ı zda ihtilaf olmaz demi ştir. Ancak Kurey ş butalebi reddetmi ş ve Hz. Peygamber'e, "Ka'be'de"ki şu kadar putu b ırak ıp da birAllah'a inanmam ı zı mı istiyorsun" diyerek da ğı lmışlard ır.Kurey ş 'e kar şı , "vallahi, hepsi beni çi ğneyip geçmedikçe Hz. Muhammed"eula şamazlar" diyen ve ömrü boyunca ye ğenini koruyan Eb ıl Talib, Peygamberimizindoğumundan 49 y ıl 8 ay 11 gün sonra, 87 ya şındayken öldü. Ebi.) Taliböldüğünde Hz. Peygamber 50 ya şına girmek üzereydi. Buna göre Ebi) Talib,Milâcli 620 y ı l ında ölmü ş oluyordu. Baz ı müslüman yazarlar Ebi) Talib'in ölümdö şeğindeyken İslâm'a girdi ğini söylerlerse de, ço ğ unlu ğun görü şüne göre o müslümanolmadan ölmü ştür (65).Peygamberli ğinin 10. y ı l ında Hz. Muhammed (sas)'i üzen bir ikinci olay, ilkmüslüman ve sevgili e şi Hz. Hatice'nin ölümüdür. Hz. Hatice, Ebeı Talib'in songünlerinde hastalanarak yata ğa dü ştü. Onun hastal ığı n ın a ğırla şması üzerine Hz.Peygamber şöyle demi ştir: Ey Hatice! Allah seni İ mran k ızı Meryem'e ve Fir'-van'un k ızı Asiye'ye üstün k ılch". Kocas ı Hz. Peygamber taraf ından bu sözlerleteselli edilen Hz. Hatice, Ebi) Talib'in ölümünden üç gün sonra, 65 ya şındayken budünyadan ayr ıld ı (66).Hz. Peygamber, ilk e şi ve ilk müslüman Hz. Hatice'' ,i çok sevmi ş ve saym ış -tır, onun üzerine evlenmemi ştir. Hz. Peygamberin nesli de Hz. Hatice'den olançocuklar ı yoluyla devam etmi ştir. Hz. Hatice'nin çocuklar ından Kas ım küçükya şta ölmü ş , k ızlar ından Zeyneb Ebu'l-As ile evlenmi ş, fakat kocası mü şrik olarakkalmaya devam etti ğinden bir ara onu b ırakıp Medine'ye gelmi ştir, daha sonraEbu'l-As müslüman olunca Zeyneb onunla tekrar evlenmi ş ve ondan Ali ad ında biroğlu ile Omame ad ında bir k ı z ı olmu ştur. Önce Mu ğire b. Nevfel ile bir evlilikyapan Ümâme bir müddet dul hayat ı ya şamış, halası Hz. Fat ı ma'n ı n ölümü üzerineHz. Ali ile evlenmi ştir. Rukiye ve Ümmu Kulsüm ise Hz. Osman ile evlenmi şlerdir.Hz. Hatice'nin küçük k ız ı Fat ı ma, biset y ı l ında doğ mu ştu ve Hz. Ali ile evliydi.Hz. Peygamber'in Rabb ı 'na kavu şmasindan alt ı ay sonra o da vefat etmi ştir.65 1bn ishâk, Sire, s. 227-231; İbn Hiş âm, Sire, s. 277.66 Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, C. 1, s. 215-230; M. Lings, Hz.Muhammedin Hayat ı, s. 145 vd; Hamidullah, Resulullah Muhammed, s. 90 vd.;M. Rodinson, age., s. 130.130


Hasan, Hüseyin, Muhsin Zeyneb, Ummü Kulsum ve Abdullah adlar ında çocuklar ıolan Hz. Fat ı ma İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir.ELA Talib ve Hz. Hatice'nin ölümü Hz. Peygamberi gerçekten çok üzmü ştür;öyle ki, bu y ıla, "Üzüntü Y ı l ı " ad ı verilmi ştir. Yüce Allah, üzülen kulu ve res ıllüHz. Muhammed'i baz ı olaylarla oldukça sevindirecektir.Eb ıl Tâlib'in ölümünden sonra Kurey ş Hz. Muhammed'e olan dü ş manl ığın ıart ı rd ı . Ebi) Talib'in ölümünden sonra Hâ şimiler içerisinde en ya ş l ı ki şi olmasısebebiyle bu kabilenin ba şkan ı durumuna gelen Ebâ Leheb ile Hakem b. el-As,Ukbe b. Mu'ayt gibi mü şriklerin önderli ğinde Hz. Peygamber'e ve ashabma eza vecefaya devam ediyorlard ı .b) Hz. Peygamber'in Taire Gidiş iKurey ş'in eza ve cefalar ı art ık dayan ılmaz bir a şer ı l ığa ula ştı . Öyle ki,Mekke'de Çağrı sı 'n ı ba şar ıya ula ştı ramayaca ğı dü şüncesine varan Hz. Peygamber,kom şu şehirlerden birine giderek İslam't buradan yaymaya devam etmeyi tasarladı . Bu gaye ile, bir gece gizlice Mekke'den ç ıkt ı ve manevi çocu ğu Zeyd b.Hârise ile birlikte Tâif şehrine gitti. Miladi 620 y ı l ında vuku' bulan Taif yolculu ğuHz. Peygamberin hayat ındaki en zor günlerden biri oldu. Taif'in ileri gelenlerindenbirkaç ı n ı ve öteki birkaç ki şiyi islâm'a çağıran Hz. Peygamber çok şiddetli birtepki ile kar şı la ştı . Taifliler, Kurey ş 'le olan dostluk ve iyi kom şuluk ili şkilerini deunutarak Hz. Muhammed'e ta ş ve sopalarla sald ı rd ılar. TLif e şrafı onunla alayettiler, ayak tak ı m ı da ta ş ve sopalarla onu kovalad ılar. Taifiilerin kovalamas ındankurtulan Resulullah yorgun, bitkin ve çaresiz bir durumda Rabia'n ın oğullar ıUtbe ve Şeybe'nin ba ğına sığı nd ı . Bağin koruyucusu olan Addas ad ındaki ki ş iHz. Peygamberi iyi kar şılad ı . Dinler hakk ında sohbet ettiler, daha sonra da Hz.Peygamber onu İslâm'a çağırd ı , Addas müslüman oldu. Mü şriklerden birinin himayesindeMekke'ye dönebilen Hz. Peygamber çok güç şartlar alt ında ça ğr ıs ına devametti. Bu arada Mekkelilerden baz ılar ı İ slâm' ı kabul ettiler.c) Hz. Peygamberin Sevda ve Ai şe Ile EvlenmesiHz. Hatice'nin ölümünden sonra dul ve yaln ı z kalan Hz. Muhammed (sas)'eilk müslümanlardan ve Habe şistan muhacirlerinden olan Maz'un'un o ğ lu Osman' ı nkar ı s ı Havle, Sevda veya Ai şe ile evlenmesini teklif etti. Hz. Peygamber de Havle'-nin fikrini uygun bulmu ş , teklifine kat ılm ış ve Sevda ile evlenmi ştir. Ayr ıca Hz.Ebû Bekr'in k ı z ı küçük ya ştaki Ai şe ile ni şanlanan Hz. Peygamber, Medine'yehicret ettikten sonra da onunla evlenmi ştir.d) Mu 'cize ve Mi'rac Olay ıMu'cize, sözlükte, insanlar ın benzerini yapmaktan aciz kald ığı, olağanüstüşey anlaman ı gelir. Ist ı lahta ise, mu'cize, peygamber seçilen ki şinin peygamberli-131


ğini ispatlamak için Allah taraf ından kendisine lütuf ve yard ım sağ lanmas ıyla berabermeydana getirdi ği al ışı lmışın d ışındaki baz ı durumlardir. Ku şkusuz insanlarkendilerini ıslah etmek ve gerçe ğe ula şt ırmak için gönderilen peygamberleri yalanlamış lar; baz ı insanlar hayat modeli olarak gönderilen peygambere rahatl ı klainan ırken bir k ısı m insanlar peygamberin davetine kar şı ç ı km ışlar, onu ve çağ r ı -sı n ı yalanlam ış lard ı r. İşte bu gibi durumlarda.Yüce Allah peygamberlerini mucizelerledesteklemi ştir. Mu'cize tabiat kanunlar ı ile aç ı klanamayan, gerçekli ğine itirazolunamayan ve doğrudan Allah' ın fiili olan bir olay olup, peygamberi daveti vevazifesinin doğ rulu ğu konular ında desteklemek gayesine yöneliktir, yoksa baz ımuannid kimseleri Din'e sokmak için de ğildir.Yüce Allah, Ku ı 'ân'da, kullar ı aras ından seçip, "rabban ı eğitim"den geçirdiktensonra Ça ğ r ı s ı n ı insanl ığa duyurmakla vazifelendirdi ğ i Peygamberlerine,gerekti ğinde, "mu'cize" verdi ğini bildirir. Salih, İ brahim, Müsa ve İ sa peygamberlereverdi ği mu'cizelerle bunu örneklendirir. Peygamberlerden ve gönderildiklerikavimlerin tutumlar ından sözedilirken her peygambere verilen mu'cizeye ayr ı ayr ıtemas edilir. Mesela, resüllerin ilki Hz. Nuh'dan bahsedilirken Nuh tufant veNuh'un gemisinden; Hz. İ brahim'in peygamberli ğinden ve mürüvvetinden sözedilirkende Nemrut taraf ından ate şe at ı l ışından ve ate şin onu yakmay ışı hâdisesindenbirer birer hârikulada olay (mu'cize) olarak bahsedilir.Öyleyse, hiçbir zaman peygamberini yaln ız b ı rakmayan Cenab- ı Hak, ihtiyaçhalinde, mu'cize yoluyla, nebisine yard ım eder. Her devirde, en ilgi çekici veetkileyici konularda Allah peygamberine mu'cize izhar etme imkan ı verir. Hz.İsa'n ın hastalar ı iyile ştirmesi,kayminin şa şk ı nl ığa dü ş mesine ve birço ğ unun dâvetinikabul etmesine yol açt ı ise, Allah' ın son Elçisi Hz. Muhammed'in en büyükmu'cizesi Ku r'ân- ı Kerim'de, muhtevas ı, fesâhat ve bela ğat ı ile, putatap ıc ı araplar ışa şk ına çeverdi ve onlardan birço ğu Kur'ân'a hayran oldular, tesirinde kald ıklar ıbu Hah? kelam ı dinleyerek müslüman oldular. Gerek Kur'ângerekse K ı sas-, Enbiyakitaplar ı ilk peygamber Hz. Adem'den itibaren bütün peygamberlerin izhar ettiklerimu'cizeleri zikrederler.Zihni' ve mant ı k? yapı lar ı , inanç ve davran ış yönleriyle aralar ında önemlifarkl ı l ı k bulunan insanlara hitabetmek durumunda olan peygamberlerin mu'cizeile desteklenmesi bazan bir zaruret durumuna gelir. Verilen haberlere, söylenilenlereinanmak, onlar ın doğrulu ğunu kabul etmek isteyen insanlar, sunulan bilgilerinmü şahadelerle aç ı klanmas ı n ı ve delillendirilmesin: isteyebilirler (67). İştepeygamberler, ilahi' vahyin bildirdiklerini görgü şahitlerinin huzurunda insan iktidarı d ışı nda kalan bir yolla meydana gelen 'mu'cize olay ı ' ile do ğrularlar. Sonuçta,gözleri önünde meydana gelen hâdiseyi ancak ilahi kaynakl ı yard ı ma nall olankimselerin yapabilece ğ ine inanan insanlar Hakka teslim olurlar. Bu şekilde gerçekleşen mu'cize bir çe şit tebli ğ yolu ve metodudur.67 M. Hamidullah, islâm Peygamberi, C. 1., s. 105.132


Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (sas)'e Yüce Allah' ın birtak ı mmu'cizeler verdi ği ve onun da bunlar ı kavmine izhar etti ği muhakkakt ır. Bu mu'cizelerdenbir k ısmı Kur'an'da, bir k ısmı da Siyer kitaplar ında zikredilir.Hz. Muhammed'in mu'cizelerinin kayna ğın ı yaln ızca Kur'ân'da aramamak,mu'cize konusunda önemle üzerinde durulmas ı gereken bir husustur. iyice bilinmelidirki, Kur'an-1 Kerim ne mu'cizeler ne de siyer kitab ıd ır. Hz. Peygamberinhayat ından uzunlamas ına söz etmez, fakat onun kim oldu ğunu genel sıfatlar ı ışığındaaç ıklar. Öyleyse, mu'cizelerin kayna ğın ı Kur'ân'da aramak ilke olarakyanl ışt ır.Gerçekte, Kur'ân, peygamberlerin mu'cizelerinden sözetmekle birliktebunlar ın esas itibariyle Allah' ın filleri oldu ğunu vurgular. Bu bak ımdan mu'cizelerinharikuladeli ği insanlara göredir, Allah (c.c.) için olagand ışı l ık diye bir şeyyoktur. Ayr ıca, olaylar, olu ş durumlar ı n ı ve de ğerlendirili şlerine göre de, normaldışı ve takat harici say ılabilirler. Mesela, bir iç patlama yahut di ğer bir gökyüzüvarl ığı ile çarp ışma ay ı ikiye bölebilir. Ancak, ayn ı bölünme olay ı, Allah tarafı n-dan peygamberin tam ona ihtiyac ı olduğu bir sırada takdir edilip gerçekle ştirilmişse, buna mu'cize denilir. Mu'cize, bir ihtiyaca ba ğ l ı olarak verilmi ştir ve birihtiyac ı gidermeye yöneliktir. Şüphesiz, gerçeklerin anlat ılmas ı uygun metotlarlaolur; mu'cize istemeden gerçekleri kabul edenler oldu ğu gibi, mu'cizeye ihtiyacduyan ve ancak mu'cize yoluyla mutmain olanlar da vard ır. Mu'cizeye rağmenhakikati kabul etmeyen ve yanl ış yolda yürümeye devam eden insanlar ın varl ığı n ıda unutmamak laz ı md ır.Hz. Peygamberden bize ula şan birçok hadis ile pekçok tarihi olay islampeygamberinin gerçekle ştirdiği mu'cizelerin varl ığı n ı aç ıkca bildirir. Temelde,imana ve- akide yap ı s ına mu'cize olay ı n ı , tabiat d ışı ve harikülade oldu ğu için,s ıradan olaylar gibi ispat etmek mümkün de ğildir, bu olaylar daha çok sem7delillerle bildirilirler.Hz. Peygamberin mu'cizeleri öteki peygamberlerin mu'cizelerinden farkl ıd ı r.Önceki peygamberlerin mu'cizeleri geçici ve billi say ıdaki insana yönelikti. Ayr ıca,süreklilik arzetmeyen bu mu'cizeleri kabul etmeyenler helak ediliyordu. Oysa, Hz.Peygamber'in mu'cizesi ne sadece göze hitab edici nede geçicidir. Hem göze hemde kulağa, hem akla hem de gönüle hitabeden mu'cizeleri, t ıpk ı risâleti gibi,kal ıc ıd ı r.Hz. Peygamberin mu'cizelerine özel kitaplar tahsis eden İslam bilginleri onları çeşitli bölümlere ay ır ırlar. Hz. Muhammed (sas)'in en büyük mu'cizesi Kur'ân- ıKerimdir. O, onun bir benzerini getirmeleri hususunda bütün insanlara meydanokudu, fakat buna hiçbir kimse güç yetiremedi, te şebbüs edenler de gülünç durumlaradü ş tülür. Ay ın ikiye ayr ılmas ı, hurma kütüğünün inlemesi, parmaklar ındansu akmas ı, k ızart ılm ış koyun etinin zehirli oldu ğunu haber vermesi, putlar ın yere133


serilmesi, Mekke'nin fethedilece ğini.... haber vermesi onun mu'cizelerinin ba ş l ı -calar ıd ı r.Hicretten yakla şık alt ı ay kadar önce, Receb ay ı n ın 27. gecesi vuku bulanİsrâ ve Mi'rac olay ı onun mu'cizelerinin bir di ğeridir. İ srâ ve Necm siareleri İsrâolay ı n ı geni ş olarak bildirirler. Hz. Muhammed'in, geceleyin Mescid-i Harammıntı kasandan Kudüs'teki mescid-i Aksa'ya götürülmesine, Mescid-i Aksa'dan gökkatlar ına ve oradan da vard ığı en son yere kadar olan bölüme de mi'rac denilir.Sahih hadis kitaplar ı (Kutüb-ü sitte), Siyer ve tarih kitaplar ı ittifakla mirac ı n meydanageldi ğini haber verirler. Ba şka bir ifade ile İ srâ vemi'rac hâdisesinin delilleriKur'ân âyetleri ile Hz. Peygamberin sahih hâdisleridir. Mi'rac olay ı, t ı pk ı Allah' ıntavsif ve tasvir edildi ği gibi telakki ve mülahaza edilmelidir (68).Asl ında, Hz. Peygamberi sevindirmek, taltif etmek ve yüceltmek için Allah' ı ninayetiyle gerçekle şen 'mirac mu'cizesi', normal olaylar ın ispat edildi ği gibi tecrübeve mü şahadeye dayanan delillerle ispat edilebilir bir olay olmay ıp, be şer bilgikaynaklar ın ı a şan ve insan kudretinin ötesinde bulunan ilahi' kaynak!' bir hâdisedir.Bütün duyu ve kavray ışlar ın ötesinde bulunan Yüce Allah âciz bir varl ı kolan insana sonsuz kudret ve kuvvetini kulu ve elçisi Hz. Muhammed'in yapt ığı biri şle göstermesi demek olan 'mi'rac mu'cizesinde' temel unsur muhtevad ır, yani Hz.Muhammed (sas)'in Yüce Allah kat ına yükseli şidir. Mi'rac olay ın ı anlatan çoksay ıda rivâyet ve haber mevcuttur. Ancak, gerek mi'rac olay ın ın olu ş biçimigerekse mi'rac esnas ında meydana gelen olaylar ın s ıralar ı ve tesbiti ile alakal ırivâyetler farkl ı l ık arzederler. Meselâ, bir k ı sı m rivâyetler mirac ı n mâneVr oldu ğunu,cismi olmadığın ı bildirirken, bir k ısı m rivâyetler de hem cismi hem de ruhiplanda gerçekle şmi ş olduğunu haber verirler (69).Öte yandan, İ srâ ve mi'rac İslâm' ı p şahit olduğu olaylardand ı r. Allah' ı n Hz.Peygambere büyük bir lütfu ve ihsan ı d ır. Hz. Muhammed, bu olayla, zaman vemekandan münezzeh olan Allah' ı n tecellisine ve ilâhi" hitab ına nâil olmu ş, hiçbirpeygamberin ula şamad ığı çok yüce bir makama eri şmi ştir. Yüce Allah, İsrâ veMi'rac'laKat ında'ki derecesi yükselen Hz. Muhammed'e dillerin anlatmaktan, ak ı l-lar ında kavramaktan aciz kald ığı birçok ilahi gerçe ği bildirmi ştir. Zaman ve mekankay ıtlar ı d ışında, mülk ve meleldita dair haber vermi ştir. Ancak bu önemliolay ı anlatan rivâyetlerin senetlerindeki farkl ı l ı klar, farkl ı anlat ı mlara ve anlamalarasebep olmu ştur. İsrâ gecesiyle mi'rac gecesi bir midir, yoksa birbirinden ayr ıiki hâdise midir? Ruhen mi yoksa bedenen mi olmu ştur? Rüya da m ı yoksa uya-68 Ahmed Cevdet, K ısas- ı Enbiya, C. 1-1, s. 104.69 Seyyid Süleyman Nedvi, Asr- ı Saadet, C. VI; orduca olan bu 6. cilt türkçeyeçevirilmemi ştir. Ayr ıca bkz.: Asr- ı Saadet, C. III, s. 1450 vd; Ibn Hi şâm, Sire,1, s. 160 vd.134


n ıkken mi gerçekle şmi ştir? vb. sorular ın sorulmas ına ve bunlara göre içtihadlar ınyap ılmas ına yeni görü şlerin ortaya at ı lmas ına yol açm ışt ır. Müslüman bilginlerinbüyük çoğunluğunun görü ş ü İsrâ vemi'rac ın bir gecede, uyan ı k halde ve Resulul-,lah' ın nübüvvetinden sonra ruhu ve bedeniyle bir defada meydana geldi ği yönündedir.İ sra ve mi'rac ın vuku bulduğu kesin olduğundan ve herkes bu hususta görü şbirli ği içinde bulundu ğundan ihtilaf, olay ın tafsilat ı ve olu ş durumu ile ilgilidir.Asl ında, Hz. Peygamberin risâletine inananlar için mi'rac ın keyfiyeti, nas ı ll ık veniceli ği değil, sundu ğu mesaj ve güttüğü gaye önemlidir. Allah' ın ilim ve kudretininbir kez daha aç ıkca tecelli etti ği bu olay bize ilahi emirlerin ve yasaklar ı ninsanl ığa nas ı l ula ştığı n ı Allah' ın kulunu diledi ği takdirde, ak ıllar ın almayacağınice yüce makamlara eri ştirebileceğ ini, kulaklar ın i şitmediği bir çok ilah1 nimet velütufla sevindirebilece ğini göstermektedir. Nitekim, Hz. Elgû Bekr, bu olay kendisineanlat ı ldığında, hiçbir tereddüt göstermeden İ sra ve mi'rac ın hak oldu ğunudoğrulamış ve "sıddik" lakab ı n ı almıştı r.Müslümanlar ın her y ı l büyük co şku ile tüm dünyada kutlad ığı isra vemi'rachâdisesinin meydana geldi ği gecede Yüce Allah birçok ilahi emrini Cebrail'in arac ı-lığı olmaksız ın vahyetmi ştir. Be ş vakit namaz bu gecede farz k ı l ı nd ı , ş irk d ışındabütün günahlar ın-tevbe edildi ğinde- affedilece ği bildirildi, Bakara sûresinin on ikiayeti nazil oldu, cennete ilk girenin Hz. Muhammed ve onun Ümmeti oldu ğ ubildirildi (70).e) Akabe Görü ş meleriHz. Peygamber, Akabe denilen yerde, iki defa Medine'den gelen bir topluluklagörüş mü ştür. Bunlardan birincisi Peygamberli ğinin 10. y ı l ında, ikincisi de 11.y ı l ında gerçekle şmi ştir. Peygamberimizle Akabe`de bulu şan Medineliler 12 ki ş iidi. Ba ş kanları , 1. görü şmede oldu ğu gibi, Zerare o ğlu Es'ad idi. İ kinci Akabegörü şmesinde bulunanlardan be şi daha önceki bulu şmada Hz. Peygamberle görü ş-mü şlerdi. Her iki Akabe görü şmesinde bulunanlar Medine'nin iki büyük Arabkabilesi Evs ve Hazrec'in temsilcileri durumundalard ı .Birinci Akabe görü şmesinde yaln ızca sohbet edilmi ş ve bir y ıl sonra tekrargörü şmeye karar verilmi şti. 2. görü şmede ise, yaln ızca bulu şma olmad ı, ayr ıca"beyat" da yap ıld ı . Medine'liler 2. Akabe beyat ında, Hz. Peygambere, Allah'aortak tan ı mayacakiar ına, h ı rsı zl ık etmeyecekleri ne, zinaya yakla şmayacaklar ına...Allah'a ve Peygamberine kesinlikle itaat edeceklerine dair söz verdiler. Medinelilerleİslam Peygamberi aras ında yap ılan bu beyat, İ slam tarihinin en önemli olaylarındandır. Çünkü Arab yar ı madas ında hüküm sürmekte olan putperestlikten veahlak d ışı davran ışlardan kesinlikle uzakla şılacağına, tevhid akidesine dönülece ğ i-ne karar veriliyordu.70 ibn Sa'd, Tabakât, 1, s. 205 vd; Zekai Konrapa, Peygamberimiz, s. 130vd.; M. Rodinson, age. 130.135


Medine'liler, 2. Akabe görü şmesinden sonra ülkelerine döndüler. Hz. Peygamber,seçkin bir hatib olan Ümeyr o ğ lu Musab' ı da onlara muallim tayin ederekMedine'ye gönderdi. Medine müslümanlar ı n ın muallimi olan Musab, onlara namazkıld ı rd ı ve dinlerini öğretti. Ayr ıca, Medine'deki olaylar ı günügününe Mekke'yebildirdi. Bu durum, sevgili Peygamberimizi son derece sevindirirken Mekkeliputperestleri de çok üzüyordu 2. Akabe beyat ı, Hz. Peygamberin Medine dönemiiçin at ı lan ilk ad ım demekti, ayn ı zamanda İ slam ve müslümanlar için yeni bir yurtedinilmi ş oluyordu (71).136


Ön BilgilerIV. BÖLÜMISLiM'IN MED İNE DEVRIYakla şık onbe ş kilometrekarelik bir ova üzerinde kurulan Yesrib (Medine)şehrinin birçok ismi vard ır. Suriye-Mekke ticaret yolu üzerinde bulunan ve kervanların uğrak yerlerinden biri olan Medine şehrine, 'Tabât" "Taybe", "Yesrib","Medine", Medinetu'n-Nebl" gibi adlar verilmi ştir (1). Ondan fazla Arab kabilesiile yahudilerin meskun oldu ğ u Medine şehri halk ı genellikle tar ım ve hayvanc ı l ı klauğra şıyordu. Ayr ı ayr ı semtlerde oturan halk genellikle birbirleriyle kavgal ıyd ı .İ slâm' ın Medine devri, 23 Eylül 622'de gerçekle şen Hicret olay ı ile ba şlar.Milâdi 610 y ı l ında Hira'da gelen ilâhi vahiyle do ğan islam güne şi, ayd ınl ı k,güzellik ve mutluluk kar şısında karanl ık, kötülük ve mutsuzlu ğu savunan putatapı cı Mekkelilerin ruhuna nüfuz edemedi. Üstelik, putatap ıc ı liğı tevhid inanc ına,ahlâksı zl ığı erdemlili ğe, kötülüğü iyiliğe üstün tutan bu bedbaht putperestlerİslâm'ın insanl ı k dünyasını ayd ınlatmas ın ı , ışı klarını yüzy ıllard ır karanl ı klar içindekalmış ruhlara ve ak ıllara aksettirmesini her vesileyle engellemeye çal ıştılar.Allah'ın hidayete erdirmesi sayesinde islâm'dan nasibini alanlar ise, ak ıl vemant ık d ışı i şkencelere, eza ve cefaya tabi tutuldular. İster zengin ister fakir, istergüçlü isterse zay ıf olsun bütün müslümanlar putatap ı c ı Kurey ş'in ortak sald ır ısınamuhatab oldular. Öyle ki, yap ı lan zülüm ve bask ıya dayanamayan Mekke'li müs1ümanlardanyakla şı k yüzki şilik bir topluluk de ğ i şik zamanlarda bölük bölük Habeşistan'agöç ettiler. Mekke'deki zulümden kurtulup, huzur ve güven içerisindeinançlar ı n ı ya şayabilmek için yak ınlar ı n ı, mal ve mülklerini terkettiler, ülkelerindençok uzaklara, y ı llarca gurbet hayat ı ya şad ı kları yabanc ı ülkelere gittiler.Nitekim, İ slâm' ın ba ş dü şmanlar ından amcas ı Eb ıl Leheb ile kar ı s ı Ümmü Cemile'nindevaml ı sald ır ı lar ına dayanamayan Hz. Muhammed (sas) de kendi evinib ırakarak ilk müslümanlardan Erkam' ın evine ta şınm ıştı . Ayn ı şekilde Resulullah,Mekke'deki bu zulüm ve i şkence hayat ı n ı n dayan ılmaz boyutlara ula ş ması üzerine,gizlice Mekke'den ayr ı l ıp Tâif şehrine gitmi şti. Tebli ğ etmekle görevli bulundu ğ uİslâm' ı daha rahat ve bar ış içinde ya şayabilmek ümidiyle gitti ği Tâif şehrinde iyikar şılanmayan ve tevhid dü ş man ı Tâiflilerce şehirden dövülerek ç ıkar ılan Hz.Peygamber (sas), Mekke'li bir mü şrikin himayesinde tekrar Mekke'ye girebilmi şti(2).1 M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, C. 1. s. 404-405.2 İbn Hisâm, Sire, 257, 176 Mevlana Şibli, Asr- ı Saadet, C. 1, s. 184.137


Hz. Muhammed (sas)'in gerek Erkam' ı n evine ta şı nmas ı gerek Taife gitmesiolaylar ı, Onun islam dini için yeni bir merkez aray ışı içerisinde oldu ğunu gösterir.Allah res(ilünün hâmisi Ebeı Tâlib'in 619 y ı l ında ölmesi üzerine Ebu:, Leheb'inMekke'nin reisli ğini yapması ile birlikte şiddetini daha çok art ıran Kurey ş zulümve cefas ı art ık Mekke'yi Müslümanlar için ya şanmaz bir şehir haline getirmi şti.islam'in Mekke devrinin 7. y ı l ında (Muharrem 616) ba şlayan ve üç y ı l kadar süren"Ha ş imoğ ullar ı n ın Muhasaras ı Hâdisesi", pdganist Mekke'lilerin ne pahas ı naolursa olsun islam nurunu söndürmek emelinde olduklar ı n ı aç ı kca göstermi şti. Hz.Hamza ve Hz. Ömer gibi nüfuzlu ki şilerin müslüman olmalar ı müşriklerin zülmündegeçici bir hafiflemeye ve duraklamaya sebep olmu şsa da kesinlikle durduramam ıştı. Üç y ıl süren muhasara süresince müslümanlar ve Ha şimoğ ullar ı dağ aralar ındaya şam ış , Mekke'ye girememi şlerdir. Art ık, mevcut şartlarda, Islam' ın Mekke'deyay ı l ı p geli ş mesi mümkün görülmüyordu (3).1 - Yeni Bir Yurt Aray ışıResulullah, Kurey ş'in kötülüklerinin dayan ılmaz bir düzeye ula ştığı birdönemde, Islam' ın Mekke devrinin 10. y ı l ında (619 y ı l ı sonralar ı ve 620 y ı l ı ba ş larında),iki üzücü olayla kar şı la şmışt ı : De ğerli e şi ve ilk müslüman Hz. Hatice ileamcası Ebu Talib'in ölümü. Paganist Mekke'lilerin vah şetlerinin müslümanlar üzerindeçok etkili oldu ğu bir devrede bu iki yak ını n ı kaybetmesi Hz. Muhammed(sas)'i çok üzdü.Sevgili han ı m ı , can yolda şı , ilk müslüman Hz.,Hatice ile çocuklu ğundan berikendisini bir baba şefkatiyle büyüten, dü şmanlar ına kar şı koruyan amca» ı kaybedenislam Peygamberi, Tâif'te de beklediklerini bulamam ıştı . Bu şartlar içerisindeislarn' ı 'Mekkeliler aras ında yayması fevkalade zor bir i şti. EbLi Talib'in ölümündensonra Mekke'nin reisi durumuna gelen Eb0 Leheb onu ad ı m ad ım takib ediyordu.Geçici bir süreyle Hz. Muhammed'i himaye etme yoluna gitmi şse de,putperestli ği ve din dü şmanl ığı akrabal ık duygular ına galip geldi ve Hz. Peygamber'iöldürüp islam nurunu söndürmek konusunda karar verenlerin ba şında yer aldı .Bütün bunlar, islam dinini insanlara bildirmek temel göreviyle Peygamberseçilmi ş olan Hz. Muhammed'in "tebli ğ metodu"nda de ğ i şiklik yapmasına sebepoldu. O, art ık daha çok yabanc ı larla görü şüyor ve konu şuyor, çağr ısın ı özellikleMKke'ye gelen yabanc ılar üzerinde yo ğunlaştı rıyordu. Mekke'nin kaprisli ve bencil,kibirli ve zalim aristokratlar ından uzakla şıyor, s ıradan insanlarla irtibat kuruyordu.Bu amaçla, Hz. Muhammed Mekke'ye gelen kervanlar ı ziyaret ediyor, onlaraislam' ı tebli ğ ediyordu. O, bir defasında Mekke'ye gelmi ş olan MedinelilerleAkabe'de görü ş mü ştü. Hz. Peygamber'in Akabe tepesinde Medinelilerle yapm ış3 C. Zeydan, Medeniyet-i İslamiyye Tarihi, C. 1. s. 31.138


oldu ğu görü ş melerin birincisi Mekke devrinin 10. y ı l ı , ikincisi 11. yı l ında, yinehac mevsiminde yap ı ld ı . İ kinci Akabe görü şmesinde yaln ızca bulu şma olmad ı ,ayn ı zamanda "beyat" da vard ı . Bu bak ı mdan ikinci Akabe mülakat ına "birinciAkabe beyat ı " ad ı verilir. Asl ında Hz. Peygamber (sas), birinci ve ikinci Akabegörü ş meleri aras ı nda hayat ı n ın en buhranl ı devresini ya şam ışt ı , fakat Yüce Allah'aolan iman ı ve güveni onu asla sars ı lmayan bir güce kavu şturuyordu. İşte bu s ı k ınt ı -l ı ve üzüntülü devrede Yüce Allah sevgili kulunu ve elçisini sevindirdi: "Mi'racOlay ı " vuku' buldu.Hz. Muhammed (sas)'in peygamberli ğinin 12. y ı l ında gerçekle şen ikinciAkabe görüş mesi veya "ikinci Akabe beyat ı "na 75 kadar Medineli müslüman kat ı l-mıştı . İslâm'a ve Allah resülünün ö ğretisine son nefeslerine kadar ba ğ l ı kalacaklarına dair söz veren Medineli müslümanlar, Hz. Muhammed'i ve mazlum ashab ı n ı daMedine'ye davet ediyorlard ı . Ufukta İslâmiyet ve Müslümanlar için yeni bir yurtgörünüyordu (4).2- Mekke'den Medine'ye Göç (Hicret)Üçüncü Akabe Görü şmesi'nden sonra, Medine müslümanlar için bir s ığı nakyeri oldu. İ slâmiyet, Mekke d ışına ç ıkm ış, Medine'de tutunmu ş, Kurey ş dekorktu ğ una u ğram ıştı : İ slam dini çok k ısa bir sürede Suriye ticaret kervan yoluüzerinde bulunan Medine'de yay ı lmıştı . Y ı llard ır çe şitli eza ve cefa gören Mekke'limüslümanlar da Medine'ye davet edilmi şlerdi. Mekke site devletinin d ış güvenli ğ ive can damar ı durumundaki ticareti art ı k tehdit alt ı na girmi şti. Bu durum, putatapı c ı Kurey ş 'i daha çok huzursuz etti ve müslümanlara olan dü şmanl ı kları n ıart ı rd ı .İslam ve dünya tarihinin en büyük olaylar ından birisi şüphesiz "Hicret"tir;Hz. Muhammed ve Mekkeli müslümanlar ın, yap ılan davet üzerine, Mekke'denMedine'ye göç etmesi olay ı d ır. Mekke'de can ve mal güvenli ği kalmayan müsümanların insanca, barış ve özgürlük içerisinde ya şayabilmeleri için yeni bir yurtbulmalan laz ı md ı . 621 y ı l ında Mekke'ye gelen ve Hz. Muhammed (sas)'le ikinciAkabe beyat ı 'n ı yapan, Medineli üçüncü müslüman heyet, İ slam peygamberini veashâbini Medine'ye ça ğırm ışlar, davetlerini kabul etti ği. takdirde Resulullah' ıcanlar ı ndan ve mallar ından daha çok sevip koruyacaklar ına dair söz vermi şlerdi.Zaten, atalar ı n ın dinine a şır ı biçimde bağl ı olan Kurey ş İ slam' ın yay ı l ışı n ıengelliyorlar, müslümanlara hayat hakk ı tan ı mıyorlar, Ka'be'yi ziyaret etmelerinebile müsade etmiyorlar, onlardan zay ıf olanlar ı da öldürüyorlard ı. Nitekim, Ebis.,Talib'in ölümü üzerine himayesiz kalan Ebu Seleme, yap ılan eza ve cefaya dayanamayıp, kar ı sı ve küçük oğlu Seleme'yi bir deveye bindirerek, kendisi de yayaolarak Medine'ye hicret etmek üzere yola ç ı kmışt ı . Fakat Ümmü Seleme, Mahzumoğ ullann ı n di ğer kolundan, Muğire oğ ulları ndand ı ve Ebü Cehl'in kuzeni oluyor-4 Ahmed Cevdet, Kisas-1 Enbiya, C. 1. s. 106; Mahmud Es'ad Efendi,Tarih-i Din-i islam, C. 3, s. 289; Nedvi, Asr- ı Saadet, C. 3, s. 1452.139


du. Ailesinden baz ı ları onun Mekke d ışı na ç ı kması n ı engellediler ve zorla Mekke'yedöndürdüler. Ebû Seleme, daha sonra bir yolunu bulurum dü şüncesiyle, pek sesç ı karmad ı . Nitekim, Ümmü Seleme'nin yak ınlar ı olay ı duyunca çok k ızd ılar,kendilerinin vesayeti alt ında oldu ğunu söyledikleri k ızlar ın ı onlardan al ıp, henüzmüslüman olmamış olan Osman bin Talha'n ın yolda ş l ığı nda Medine'ye gönderdiler.Ümmü Seleme, o s ırada Medine yak ı n ındaki Kuba'da bulunan kocas ı EbûSeleme'ye kavu ştu. Böylece, Ebû Seleme ve kar ısı Ümmü Seleme ile o ğ lu SelemeMekke'den Medine'ye göç eden ilk müslüman aile oldu.Hicret, Hira'da gelen ilk vahiyle ba şlayan Mekke devrini Sevr'deki tarihiyolculukla sona erdiren bir olayd ır. Hicretle birlikte, Milâdi 622'deki Sevr yolculuğuile ba şlay ı p 632 y ı l ı nda I-1z. Muhammed (sas)'in vefat ıyla sona eren Medinedevri'ne girilmektedir. Hicret ferdi plandaki Mekke devri müslümanl ığı n ın Medinedevrinde Toplumsalla şmas ı n ı ve Devlet olmas ı n ı sağlayan bir olay oldu. Hicretlebirlikte istiklâline kavu şan İ slâm,k ısa zamanda Medine ve çevresinde yay ı l ı pgeni ş ledi.Hicret olay ı , Hz. Ömer (ra)'in halifeli ği zaman ında, 17 y ıl sonra, "Takvimbaşı " kabul edildi.Hz. Muhammed (sas) taraf ından hicrete te şvik edilen müslümanlar ikinciAkabe biat ından sonra, bölük bölük Medine'ye göç ettiler: Kurey ş 'in engellemeleriMekkeli müslümanlar ın kâfileler halinde hicret etmesine mani olamad ı . Mekkeligöçmenlerin say ı lar ı hakk ında kesin bir rakam yoktur. İ lk hicret kâfilelerindesevgili peygamberimizin kuzenlerinden baz ı lar ı , Cah ş ve Ümeyye'nin oğ ullar ı vekı zlar ı , Abdullah, âmâ karde şi Ebû Ahmed ve Zeyneb ile Hanne ad ındaki iki k ı zkarde şi vard ı .Onlarla birlikte Abdü şem ş kabilesinin eski müttefiklerinden olan Esedo ğullarına mensup baz ı ki şiler de göç ettiler. Hz. Hamza ve Zeyd b. Harise han ı mlar ı n'Mekke'de b ırakarak hicret ettiler. Hz. Osman Han ı m ı Hz. Rukiye'yi Hz. Ömer dehan ı m ı Zeyneb'i, k ı zı Hafsa ve oğ lu Abdullah' ı yanlar ında götürdüler. Hafsa'-nin kocası Huneys de onlarla beraberdi. Sevgili Peygamberimizin ye ğenlerindenTulayb ve Zübeyr de ilk hicret kafilesinde bulunanlar aras ındayd ı (5).Hz. Peygamber, Hz. Ali ve hicret edemeyen müslümanlar d ışında, bütünMekkeli müslümanlar hicret edince Hz. Ebû Bekr hicret için Hz. Muhammed(sas)'den izin istedi. Sevgili Peygamberimiz ona "Acele etme ya Ebâ Bekr, belkiAllah sana bir , yol arkada şı verir" kar şı l ığı n ı verdi. Hz. Ebu Bekr Peygamberibeklemesi gerekti ğ ini anlad ı ; yolculuk için uzun süredir beslemekte oldu ğ u develerinihaz ı rlatt ı .5 İbn Hişâm, Sire, s. 176, 301-320-330, Hamidullah, İslâm Peygamberi,C. 1. s. 124 vd.140


Putatap ıc ı Kurey ş Mekke'de rahat b ı rakmad ı klar ı müslümanlar ın Medine'yegöç etmelerine de engel olmaya çal ıştılar. Hi şam ve Ayya ş gibi müslümanlaraşiddetli i şkenceler yapt ı lar, hicret etmelerine engel oldular ve onlara Mekke'de esirmuamelesi uygulad ı lar. Ancak bu iki sahabi ve benzerlerine yap ılanlar müslümanları n hicretini engelleyemedi. Art ı k Mekke şehri yava ş yava ş bo şal ıyordu. Pekçokev sahipsizdi, bir k ı sm ı nda da yaln ızca ya ş l ı lar kal ıyordu.Öte yandan, Müslümanlar ı n Medine'deki varl ığı n ın kendilerinin çok zarar ı naolacağın ı anlayan mü şrik Kurey ş topluluğu Hz. Muhammed'in hayat ına son vererekbu i şi burada bitirmeyi tasarlad ı . Ald ı klar ı bu ortak karara göre, Hz. Peygamber(sas)'in katili cinayet i ş lemi ş say ı lmayacak ve hiçbir şeyden sorumlu tutulmayacaktı . Üstelik istedi ğ i şeylerle mükafaatland ı r ı lacakt ı . Bu amaçla, kabileler aras ıbir ortak güç olu şturdular ve silahland ırarak Hz. Muhammed (sas)'in bulundu ğ uevi ku şatt ı rd ı lar Hz. Peygamber (sas), Cebrail arac ı l ığı ile olup bitenlerden haberdaroldu. Neler yapmas ı gerekti ği konusunda Cebrairden bilgi alan Hz. Muhammed(sas), öğ le vakti, ziyaret adeti olmayan bir zamanda, Hz. Ebû Bekr'in evinegitti ve hicret için haz ı r olmas ı n ı söyledi. K ı zlar ı Esma ve Ai şe ile birlikte Hz. EbûBekr taraf ından kar şı lanan ve u ğ urlanan Hz. Peygamber (sas) görü şmeden sonratekrar evine döndü. Hz. Ali'yi yan ı na ça ğı rarak bir tak ı m öğ ütler verdi. Kendisininyerinde yatmas ı n ı ve üzerinde bulunan emanetleri sahiplerine verdikten sonraMedine'ye hicret edip kendisine yeti ş mesini söyledi.Gerek Hz. Muhammed (sas) gerekse Hz. Ali evin mü şriklerce ku şattlmi şoldu ğunu biliyorlard ı . Buna rağmen Hz. Ali, Hz. Peygamberin yatağı nda yatmay ıkabul etti. Hz. Muhammed (sas) de ak ş am vaktinde, evin arka kap ı s ı ndan ç ı karakya da Yâsin'i okuyarak dü şmanlar ı n ı n aras ı ndan geçip gitti. Ebu Bekr'in azatl ı s ıAmir b. Fuheyr, otlatt ığı sürüyle onlar ı n arkas ı ndan-geliyor ve izlerini kapat ıyordu.Sevr dağı ndaki mağaraya ulaş t ıklar ı nda Hz. Ebfi Bekr oğ lu Abdullah' ı develerlebirlikte geri Mekke'ye gönderdi. Mekke'de olup bitenler' öğ renmesini ve ertesigünü karanl ıkta tekrar gelmesini söyledi. Hz. EbG Bekr'in üç günlük ma ğara hayatında Hz. Muhammed'e olan sayg ı ve sevgisi, gösterdi ği ihtimam herkes taraf ındanbilinen bir olayd ır. Ortaya konulan yüz develik ödülü almak için iz sürerek Hz.Peygamber'i arayanlardan bir grup ma ğara önlerine kadar geldiyse de, onun vearkada şı n ın her taraf ı örümcek ağı ile kapl ı bir mağarada olabileceklerine ihtimalvermeyerek geri dönüp gittiler. Hz. Peygamber ve ma ğara arkada şı Hz. Ebû Bekr,mağarada iiçgün kald ıktan sonra Abdullah b. Ureyk ıt ad ındaki k ılavuzun rehberliğinde, K ız ıldeniz sahilinden Medine'ye do ğ ru yol ald ı lar (6). Hz. Peygamber'inhicreti 2. Akabe beyat ı ndan üç ay sonrad ı r.Bu s ırada, mü ş rik Kurey şliler taraf ından, Muhammed ve Ebû 6ekr'i yakalayanaveya sakland ıklar ı yeri haber verenlere yüz deve verilece ği haberi etrafa yay ı l-6 İbn Hi şam, Sire, s. 320:326; İbn Sa'd, Tabakât, Buhari, Sahih, Babu'ul-Hicre, 1/1, s. 143; Süleyman Nedvi, Asr- ı Saadet, C. 3, s. 145.141


m ış ve bu haberi, Kinâne kabilesinin bir kolu olup bu havalide çad ırlarda oturanBenû Müdlic aşireti de duymu ştu. Bunlardan Suraka b. Malik, iki deveye binmi şdört ki ş inin sahil yolundan geçti ğini öğrenince, yüz deve a şk ı ile, at ı na binip arkaları na dü ştü. Bunun geldi ğini karşıdan gören Eber Bekr "tutulduk ya resulullah"dedi. Resulullah, "üzülme Ebii Bekr Allah bizimledir" deyip "Ya Rab! bizi nas ı listersen dü şman şerrinden muhafaza et" diye dua etti. Süraka yakla şı nca, at ın ı nayaklar ı dizlerine kadar kurna batt ı ve "Ya Muhammed! bu i ş senin bedduanla başımageldi, gene dua et de kurtulay ım ve geriden gelecek aray ıc ılar ı sayay ım"dedi. ResCıl bu defaya Rab! sözünde sad ık ise halis et" diye dua edip, Süraka ohalden kurtuldu. Bu defa Süraka, islâmiyetin ileride parlak bir duruma gelece ğinidü şünüp, Resul'den bir amannâme istedi. Resul de Amir b. Fühey'e emredip birbak ır parças ına bir amannâme yazd ı r ıp verdirdi, yollar ına devam ettiler. Surakaorada kal ıp, Kurey şin geriden gelen aray ıc ılar ına "ben buralar ı aradim, kimseyibulamad ım, ba şka tarafa bakal ım" diye onlar ı çevirdi. Sonra Ebii Cehl,Suraldn ınbu vaziyetini öğ renip ona k ızm ış ve bir hicviye söylemi ş tir. Suraka Mekke fethindensonra, Huneyn gazvesi dönü şünde elindeki amannâme ile Resul'ün huzurunagirmi ş İ slam olmu ş ve iltifat görmü ş tür.Yolcular yollar ına devam etmekte iken, yüz deve mükâfat ı bu defa da, BeniSehm kabilesinden Beride'nin kula ğına gidip maiyetine yetmi ş süvari al ıp yolaç ı kt ı, Yesrib yolcular ına raslad ı . Resul'le aralar ı nda şu konu şma geçti: Resul-Senkimsin? ,Beride'yim. R- Hangi kabiledensin? B- Beni Eslem'den. R- Hangi kolundansın? B- Beni Sehddenim. Ya siz kimsiniz? R- Muhammed b. Abdullah ım.Beride bu muhavereden o kadar ho şland ı ki,Resul'ün nübüvvetini tasdik edipkelimei şehadet getirdi. Uhud gazas ından sonra Medine'ye gidip, ondan sonrakigazvelere i ştirak etmi ş tir.Bu m ınt ıkadan sonra Resul önden gider, Ebubekr arkadan onu takib eder,Ebubekr'i bu yol üzerinde hemen herkes, yani her kabile tan ıd ığı ndan önden gidenkimdir dediklerinde "yol göstericimdir" derdi. Bu civarda Şam'dan kafile ile dönmekteolan Resülün hala zadesi Zübeyr b. Avvam'a raslad ılar. Onlara beyaz elbiselerhediye etti ve kendileriyle Yesribe gitmek istediyse de, muhaceret savab ınanail olmas ı ve Mekke'deki i ş lerini bitirebilmesi için müsaade edilmedi.Allah' ın emrini yerine getirmek, dinini yeryüzünde yaymak, Rabb ı 'n ı nr ı zas ı na kavu şmak, İ slarn' ı n kurtulu ş, mutluluk ve bar ış bayra ğı n ı insanl ı k dünyasın ı n her yerinde dalgaland ı rmak için öz yurdunu terkeden Hz. Muhammed (sas)yeni bir yurt ediniyordu. Miladi 622 y ı l ında gerçekle şen Hicret olay ı ile Medineşehri büyük islam ink ılab ı 'n ın başkenti, İ slam yay ı l ış hareketinin karargah ı,İslam ilim ve kültürünün merkezi oluyordu. islam Çağ r ı s ı n ın beş i ği durumunukazanan Medine şehri art ık, insanl ık dünyas ı n ın atan kalbi, i şiten kulağı vP görengözü oluyordu.142


Putperest Mekkelilerin bir tek Allah'a inanma esas ına dayanan İ slam'a vemüntesiplerine Mekke'de hayat hakk ı tan ımamas ı, zengin-fakir, soylu ve köledemeden tüm ilk müslümanlara insanl ı k d ışı i şkence ve zulüm yapmas ı , bir bak ı maMekke'den göçüp bir ba şka yeri yurt edinmeyi zorunlu k ı l ıyordu. Onun içindir ki,ilk müslümanlar Hz. Peygamber'in izin vermesiyle birlikte, mal-mülk, çoluk veçocuklar ın ı Mekke'de b ırakarak ak ın ak ın- Medine'ye hicret ettiler. Bu şekildeherşeyini b ı rak ıp, öz yurdundan ayr ı l ıp sadece Allah' ın r ı zas ına nail olmak içinMedine'ye göç eden müslümanlara Kur'an'da "Muhacirler" (Muhacirun) denilmi ş -tir. Yüce Allah, Kur'an'da, muhacirlerin yüksek mertebelerini ve seçkin özelliklerinizikretmi ş ve onlar ı övmü ştür.Mekke'den Medine'ye en son hicret edenler Hz. Peygamber, ma ğara arkada şıHz. Ebû Bekr ve Hz. Ali oldular. Hz. Peygamber, Miladt 622 y ı l ın ın 27 Eylül'undaMedine topraklar ına ayak bast ı. Günlerden pazartesiydi. Hz. Peygamber'in dahaönce geldi ği Kuba'dan kalk ı p Medine'ye do ğru hareket etti ğ i haberi geldi. Kuba'dabir süre kalan ve Kuba mescidi'nin temelini atan Hz. Peygamber (sas) art ık Medine'yegiriyordu. Cuma sabah ı Kuba'dan ayr ıld ı. Hz. Muhammed ve arkada şlar ı ,kendilerini bekleyen Hazreç kabilesinden Salimo ğullar ı oymağı ile namaz k ı lmaküzere "Ranuna" ovas ında durdular. Bu namaz, o zamandan itibaren İ slam Devletininpay ıtaht ı ve İ slam Peygamberi'nin ikinci yurdu olacak Medine bölgesinde k ı l ı-nan ilk cuma namaz ıyd ı . İlk cuma namaz ı n ı k ılan cemaatin say ıs ı n ın yüz kadarolduğu söylenir (7).K ı l ınan cuma namaz ı n ı müteak ıben Hz. Peygamber (sas) "Kusva" ad ındakidevesine, Hz. Ebû Bekr ve öteki müslümanlar da kendi develerine binerek Medine'yedoğru yol ald ı lar. 23 Eylül 622'de Medine'ye bir saatlik mesafedeki Kuba'yagelen ve burada silahlanarak kendisini korumaya çal ışan day ızadeleri Neccaro ğ ulları taraf ı ndan kar şı lanan Hz. Muhammed, şimdi sa ğınaa ve solunda Hazrec veEvs Kabilelerinden koruyucular, sa ğ ve sol cenah muhaf ı zlar ı , Neccaro ğullar ı n-dan gelen koruma görevlileri oldu ğ u halde Medine`ye giriyordu. Musab bin Umeyr'-in ir şad ve telkinleriyle nüfusunun önemli bir bölümü islam' ı kucaklayan Medineş ehri ve müslüman Medine halk ı ba ğ r ına bast ıklar ı Mekkeli muhacirlerle birlikteAllah' ı n resulünün kar şı' worlard ı . Böylece Medine'liler, ikinci Akabe beyat ı n-da verdikleri sözü yerine getiriyorlar, Hz. Muhammed'i canlar ından ve mallar ındandaha çok koruyucaklar ına dair ande ba ğ l ı l ıklar ı n ı aç ıkca gösteriyorlard ı (8).Hz. Muhammed (sas) Medineli ailelerin de bulundu ğu Kuba'da Avf oğ luAmr'in misafiri olmu ş ve burada iki haftaya yak ın bir süre ikamet etmi şti. Hz.Peygamber'in Mekke'den ayr ı l ışından üç gün sonra yola ç ıkan Hz. Ali'de Kuba'da7 İbn Hişam, Size, 334; Hamidullah, İslam Peygamberi, C. 1. s. 132.8 İbn Hiş am, s. 338 vd.143


Resulullah'a kavu şmu ştu. Hz. Ali, Salimo ğullar ına ait Ranuna vadisinde k ı l ınanilk cuma namaz ına da kat ılm ış, Hz. Peygamber'in arka arkaya yapt ığı iki hutbeyidinlemi ş ti (9).Hz. Peygamberi koruma alt ına alan Hazrecli ve Evs'li müslümanlar k ı l ıçların' çekmi ş yürüyorlard ı. Ve öz yurdundan zorla ç ıkar ılan Resulullah Medine'dee şine rastlanmayan bir sevinç ve co şku içerisinde kar şılan ıyordu. Allah' ı nsevgili kulu ve son Peygamberi Medine'ye gelmi şti. Tüm insanl ık dünyas ı n ıngüneş iİ slam Medine'deydi. Yüce Allah dinini, ku şkusuz ona sahip ç ıkanlararas ında yayar. öyleyse, Allah resûlü ve son ilâhi din İ slâmiyet Medine şehrine vesakinlerine şeref veriyordu. "Allah" ı n resfllü geldi, Allah' ı n resülü geldi, Medine'-ye kurtulu ş güne şi doğdu" nidalar ı ve müjdesi Hz. Peygamber'in ve onunla beraberolanlar ın geçti ği yolun iki taraf ı n ı kaplayan,.evlerin damlar ına ü şüşen kad ınlar ın,çocuklar ın ve erkeklerin a ğ z ında durmadan tekrarlan ıyordu. Allah ım! ne muhteşemkar şı lama, ne muhte şem gün ve ne büyük co şku!Hz. Muhammed'in bu şekilde Medine'ye girdi ği gün, onun e şsiz inkilâb ı n ı nyeni ve ba şar ı l ı bir döneme giri ş ini müjdeleyen bir gündü. Hz. Peygamberi ta şıyanKusva veya Kesva ad ındaki deve Medine'nin güney semtlerindeki hurma a ğaçlar ıaras ından geçerek ad ı mlar ı n ı yava şlatt ı ve bu şekilde evlerin s ı k olduğ u bölgeyekadar geldi. Resulullah her evden şu samimi daveti al ıyordu: Bize buyur ey Allah'-in resiilü, seni ve yan ındakileri koruma gücüne sahibiz. Öyle ki, Medineliler birçokdefa Kesva'n ın ipini kendi evlerine do ğru çektiler, fakat Hz. Peygamber herdefasında onlar ı selamlayarak, "b ırak ı n ız onu istedi ğ i yere gitsin, çünkü o Allah' ı nemrindedir" buyurdu. Nihayet Kesva, birinci Akabe beyat ında bulunan alt ı ki ş i-den ikisi olan Esad ve Avf' ın mensubu oldu ğ u Hazrec'in Neccar kabilesinin Adiyoymağına ait evlere do ğru yöneldi ve Esad' ı n bahçesinin önündeki arazide çöktü.Daha sonra sat ı n al ın ıp üzerinde ünlü "Peygamber Mescidi"nin yap ıld ığı bu yerdeHz. Peygamber devesinden hemen inmedi; deve birkaç dakika sonra tekrar kalkt ı ,biraz yürüdükten sonra geri döndü ve ayn ı yere çöktü. Hz. Peygamber'de devesindenindi. Sehl ve Suheyl adlar ındaki iki yetime ait bu bahçede "Mescid-iNebevi in şaa edildi. Bu s ı rada, bahçenin kar şı s ındaki evde oturan Ebü Eyyub Halidad ı ndaki Medine'li müslüman devenin yükünü çözmü ş ve evine götürmü ştü. EbûEyyub Halid el-Ensar'i, ikinci Akabe görü şmesinde Hz. Peygambere beyat edenlerdendi.Hz. Peygamber onun dâvetini kabul etti ve misafiri oldu. Medine mescidininyan ında kendisine bir ev yap ı l ıncaya kadar burada kald ı . Emeviler zaman ındaİ stanbul'un fethi için gelen orduda bulunan Eber Eyyub el-Ensari yap ılansavaş ta şehid dü şmü ştür. Daha sonra kabri bulunarak türbe haline getirilmi ş tir.Bu ünlü sahabi, Istanbul'da kendi ad!yla an ılan "Eyyub Sultan" semtindekitürbesinde yatmaktad ı r (10).9 Sahili-1 Buhari Muhtasar ı Tecrid-i Sarih Tercümesi, C. 10, s. 107; AhmedCevdet, Krsas-rEnbiya, C. 1, s. 122; Zekâi Konrapa, age, s. 15710 Zekâi Konrapa, age. s. 158; Kisas-rEnbiya, 1/124.144


3- İlk Müslüman Toplum ve İslam Devletinin Kurulu şuHz. Muhammed (sas), Medine'ye ayak basar basmaz müslümanlar ın toplumlaşması ve devlet kurmas ı çal ışmalar ına başlad ı . Müslümanlar devaml ı olarak i ş -kence ve zulüm alt ında yaşad ıklar ı Mekke devrinde böyle bir imkana sahip de ğildi.Zira, İ slâm' ın Mekke devri, bir inanç, ibadet ve ahlak nizam ı olarak Islam' ınbireysel düzeyde tan ın ıp yaşanmas ı , İ slam d ışı inanç ş ekillerinin de tüm yönleriyleat ılmas ı noktalar ında toplan ıyordu. Hz. Muhammed, yak ı nlar ı n ı ve Mekke'li hemşehrilerini,kendisine gelen ilahi' vahyin yol göstericili ğinde, Allah' ı n varl ığı na vebirli ğine inanmaya, Yeni Dini kabul etmeye ve Peygamberini do ğ rulamaya, inanç,ibadet ve ahlak güzelli ğ ine kavu şmaya, putatap ıc ı l ıktan ve atalar ın ın adetlerindenuzakla şmaya çağı rd ı . Putperest Kurey ş kabilesine bu konularda devaml ı nasihattabulundu. Ancak genelde onlar ı n şiddetli tepkisiyle kar şı laşt ı. Bu şartlar içerisindeAllah' ın dinini yaymas ın ı n, müslümanlar ı cemaatla ştı rmas ı n ın ve ilk İ slamdevletini kurmas ın ın çok zor oldu ğunu anlad ı. Sonunda Medine'ye hicrete kararverdi. Böylece, Mekke şehri başlang ıçta İ slâm'dan nasibini alamad ı, şımar ık vemağrur aristokratlar ı yüzünden son İ laWiÇağ r ı 'n ın Medine'de yerle şmesine boyuneğdi. Mekke ve Tâif gibi Hicaz bölgesi şehirlerinden olan Yesrib, Hz. Peygamber'inve muhâcirlerin gelip yerle şmesiyle birlikte "Medinetu"r-Resül veya "Medine"ad ı n ı ald ı . Art ı k Medine şehri, tün dünyaya yay ı lan kurtulu ş güne şinin merkezioldu. İ lk sakinlerinden olan Evs ve Hazrec kabileleri de, uzun y ı llard ı r aralar ı ndadevam eden kabile sava şlar ına son vererek, " İ slam karde ş li ği" şemsiyesi alt ı ndabirle ştiler.Mekkeli ilk müslümanlar, ailelerini, yak ınların ı, mal ve mülklerini zorlaç ı kar ıld ıklar ı Mekke'de b ı rakarak, Allah' ın ve Reslü'nün r ızas ına nâil olmak veyeni dinleri İ slam', serbestçe ya şayabilmek gayesiyle Medine'ye göç ettiler. Ba ş-lang ıçta Medine yak ı n ındaki "AN/ah" denilen köyde topluca iskan ettirilen muhacirler,çe şitli sorunlarla kar şı kar şıyayd ılar. Kendilerine kucak açan Ensar' ı nyard ımlar ıyla yaşamak durumundayd ılar. Gurbetteydiler. Birçoklar ı, çoluk-çocuklarından, anne-babalar ından uzakta bulunuyordu. İş sizdiler ve yeni yurtlar ın ıhenüz tan ım ış değillerdi. Bu bak ımdan Hz. Peygamber (sas) öncelikle Mekke'limüslümanlarla Medine'li müslümanlar ı kaynaşt ırmaya, aralar ında uyum sağ lamayaçal ıştı . Bunun için de bir dizi tedbir ald ı . Sonunda hem müslümanlar toplumla şt ı ,ensâr ve muhacirlerden olu şan Müslüman Cemaat te şekkül etti, hem de ilk İ slamdevleti kuruldu.4- Multâciam -Ensar Karde şliğiKur'ân' ın kulland ığı isimlerin gere ği olarak Mekke'den Medine'ye göçedenmüslümanlara "muhâcirun", Medine'li müslümanlara da "ensâr ad ın ı veren Hz.Peygamber, ilk müslüman toplumun temelini olu şturmas ı gayesiyle, bu iki toplulukaras ında özel karde ş lik birle ş mesi yapt ı . Her Medine'li müslüman bir Mekke'limüslümanla özel karde ş oldu ve onu al ıp evine götürdü. Her konuda yard ım etti.145


Böylece her Medine'li müslüman kendisine di ğer müslümanlardan daha yak ı nolacak bir Mekke'li karde şe, her Mekke'li müslüman da her konuda kendisine dahayak ın olacak bir Medine'li karde şe sahip oluyordu. Ensâr, Allah r ızas ı için yurtları n ı terkedip kendilerine s ığı nan din karde şlerinesediklerinden yedirdiler, giydiklerindengiydirdiler. Kur'ân'da faziletleri ve üstün özellikleri zikredilen muhâcirlerve ensâr İ slam karde ş li ğ inde Ümmet-i Muhammed'e örnek oldular.Aralar ında özel karde ş lik icra edilen şah ıslardan baz ılar ı şunlard ır:.MuhâcirinEnsârEbû BekrÖmer b. HattabOsman b. AffanEbtı Ubeyde b. CerrahAbdurrahman b. AvfMus'ab b. UmeyrAmmâr b. YâsirEb ıl Zer-i GifârfSelman-el-Fârsi'Bilal Habe ş1Talha b. UbeydullahHarise b. Zeyd (Hazrecilerden)Itban b. MalikEvs b. Sabit (Beni Neccardan)Saad b. Muaz (Hazrecilerden) ReisSaad b. RebiHalid b. Zeyd (Ebu Eyyub) (Beni Neccardan)Huzeyfe b. Yeman (Beni Abdül E şhelden)Münir b. Amr (Hazrecilerden)Eber Derda Uveymir b. Sa'lebe (Hazrecilerden)Ebü Ruveyha Abdullah b. AbdurrahmanKaab b. Mâlik (Beni Selemeden)Said b. Zeyd b. Amr Ubey b. Kaab (Beni Neccardan)Ebisı Huzeyfe b. Utbe b. Rebia, Abbad b. Bi ş r b. Vak ş (Beni Abdül E şhelden)Bunlardan ba şka Resul, kendisinin Ali b. Ebu Talib ile ve amcas ı Hamzan ınZeyd b. Harise ile karde ş olduklar ın ı bildirdi. Muahat akdi, rivayete göre ResulünMedine'ye hicretinden 5-8 ay sonra yap ılm ışt ır. Buna mümasil bir antla şma daMekke'de ilk müslümanlar aras ında aktedilmi şti.Hz. Muhammed (sas)'in, Hicretin birinci y ı l ın ın 7. ay ında, muhâcirlerleensâr ı Enes bin Mâlik'in evinde bir araya getirip birer birer karde ş yapmasıylagerçekle şen " İ slam Karde ş li ği" antla şmas ına göre özel karde ş olan bu insanlar birbirlerinevâris bile olabileceklerdi. Ha şr sûresi 9. âyetinde bu durum şöyle aç ı klanır: "Daha önceden Medine'yi yurt edinmi ş ve gönüllerine iman yerle şmi ş olankimseler (ensâr), kendilerine hicret edip gelenleri (muhâcirrin) severler, onlaraverilenler kar şıs ında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruretiçinde olsalar bile onlar ı kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkarl ığındankorunabilmi ş kimseler, i ş te onlar saadete erenlerdir". Muhâcirlerle ensâr aras ındakidin karde ş li ği kan karde ş liğinden daha kuvvetliydi; zira, yaln ızca hayattaykenyard ımlaşmakla kalm ıyor, ölüm halinde de ensâr karde ş muhâcir karde şine mirasverebiliyordu. Bu şekilde gerçekle şen "özel Din Karde ş li ği Antlaş mas ı", ilkmüslüman toplumun te şekkülündet temel ta şı olu şturdu ğu gibi, ileride daha dageni şleyerek bütün dünyaya yay ılacak ve İslam âlemindeki bütün inananlar ı içinealacak "Genel islam Karde ş li ği" (el-Ümmetu'l- İslâmiyye) nin de ana ıiiknü oldu,146


İslam uygarl ığı n ın başlang ıc ı say ıld ı (11). Böylece 200'e yak ın muhâcir ailesininhukuki bir kararla bir o kadar ensâr ailesiyle birle şmesi, Müslüman toplumun birlikve beraberli ğini sağlam temeller üzerinde güçlendirdi. Ayr ıca bu andla şma bize,Hicretin birinci y ı l ında Medine'deki müslüman toplumun nüfusunun 2000 civarında oldu ğunu gösteren bir delil olmaktad ı r. Ayn ı tarihte Medine'nin genel nüfusununonbin dolay ında olduğu belirtilir (12).Medine'de Müslümanlar d ışı nda, Müslüman olmayan baz ı Arab kabileler ilemünaf ıklar ve yahudiler de vard ı . Münaf ıklar, Evs ve Hazrec kabileleri ile Yahudileraras ında türeyen kimselerdi. Münafiklar ın en tan ınm ışı olan Abdullah bin Übeyyb. Selül yahudilerin reisi idi. Ba ş lang ıçtan itibaren mü ş rik Kurey ş 'le i şbirli ğ iiçerisinde olan İbn Ubeyy, Hicret hâdisesini takiben dü şmanl ığı n ı daha da art ırd ı .Çünkü Hicret sonras ında Medine'ye yerle ş en ve şehre hakim olan Müslüman Toplum,Abdullah' ın y ıllard ı r bekledi ği Medine'nin reisli ğ ini at ıl b ırakm ış t ı . Bu sebeplehem yahudiler hem de münaf ıklar müslümanlar ın varl ığından rahats ız olmu şlardı, Hz. Muhammed'e ve müslümanlara dü ş manl ık besliyorlard ı .5 - Vatanda şlık Antla şmasıMedine'de çok say ı da yahudi vard ı . Bunlar ba ş l ı ca üç kabileye ayr ılm ış lard ı :Bern-, Kaynuka, Benfl, Nadir ve Benû Kureyza. Kaynuka Yahudileri Hazreç kabilesiyle,Benû Kurezya da Evs kabilesiyle ittifak halindeydi. Baz ı yahudilerin birArab kabilesi, di ğer baz ılar ın ın da birinci Arab kabilesine dü şman olan bir ba şkaArap kabilesiyle ittifak halinde olmas ı iki ihtimali beraberinde getirmekteydi; yaMedine'li yahudiler bunu Arab kabilelerini parçalay ıp zay ıflatmak ve sonra da yoketmek için bir taktik olarak uyguluyorlard ı ve bu yolla onlar aras ında dü şmanl ıksokuyorlard ı. Evs ve Hazrec kabileleri aras ında İ slam öncesi dönemde devam edenkanl ı kabile savaşlar ı, belki de, yahudilerin entrikalar ı n ın bir ürünüydü. İ kinciihtimal, ya da Medine'li yahudiler de kendi aralar ında bölünmü ş lerdi ve birbirleriylesavaş halindeydiler. Aralar ındaki bu muhtemel ihtilaf ın veya çat ış malar ın sebebide, iktisadi hâkimiyet kavgas ı olabilir. Medine şehrinin ve mücavir bölgenin ekonomikve ticaretini ellerinde bulunduran yahudi aileleri, birbirleri ile menfaatkavgas ı, bölge iktisad ve ticaretini bölü şme sürtü şmesi içerisinde bulunabilirler.Medine'de müslüman varl ığına kar şı ç ıkmalar ın ın önemli faktörlerinden birisideMedine ticâretinin ve ekonomik kaynaklar ın ın büyük ölçüde Müslümanlar ın elinegeçmesiydi. Dolay ı s ıyla Yahudilerin Arab halk ı üzerindeki nüfuzlar ı n ın, onlarareva gördükleri sömürünün sona ermesiydi. Nitekim, her yönden te şkilatlanan, heralanda söz sahibi olan Müslüman Cemaatin Medine'nin ticaretini ele geçirmesi, enaz ından yahudi tüccar ve esnaf ı ile rekabet etmesi, yahudi iktisat ve ticaret düzeninekar şı bir alternatif olarak ortaya ç ıkmas ı, yahudileri zor durumda b ı rakm ış ,Medine'den ayr ı l ıp Hayber'e gitmelerinde fevkalade etkili olmu ş tur.11 Buhâri, Sahih, 3, 37, 67, 69, İbn Hi şam, Sire, s. 286, Taberi, 151.12 Hamidullah, İslâm Peygamberi, C. 1. s. 136.147


Yahudiler paganist Mekkelilerle ticari i ş birli ği içerisindeydiler; bu iki toplulukaras ı nda iyi münasebetler vard ı . Hz. Muhammed (sas) tohumlar ı n ı henüz att ığıilk müslüman toplumu bir üçüncü unsurla güçlendirmeyi dü şündü. "Özel İ slâmKarde şliği Antla ş ması " ile birle şen ve tek vücut haline gelen müslümanlarlaMedine'li yahudiler aras ında "Vatanda ş l ı k Antla şması " yapmak istedi. Böyle birantla ş man ın yap ı lması ayr ıca, iç huzur ve emniyeti sa ğlayacak, yahudileri putperestKurey ş 'ten kopar ı p İ slam Cemaat ı yan ına çekecekti. Çünkü, böyle birantla ş ma ile Medine'li Müslümanlarla yahudiler aras ında bar ış imzalan ıyordu. Heriki taraf birbirlerine said ı rmayacaklar, birbirlerinin din ve ibadet hürriyetine sayg ıgösterecekler, Medine'ye yönelik muhtemel bir sald ı r ı kar şı s ında birle şecekler veşehri mütecâvizlere kar şı ortakla şa koruyacaklard ı . E ğer bir Yahudiye zararverilirse, ona hem müslümanlar hem de yahudiler yard ım edeceklerdi. Ayn ı durumsald ı r ıya uğ rayan bir müslüman için de geçerliydi. Mü ş riklere kar şı birlikte savaş a-caklar ve ne müslümanlar ne de yahudiler birbirinden ayr ı olarak karşı tarafla bar ışyapabileceklerdi. E ğer aralar ında bir anlaşmazl ık ç ı karsa onu Hz. Muhammedarac ı l ığı ile Allah'a götüreceklerdi (13). Böylece, İ slam Peygamberi, paganistMekkelilerin muhtemel bir sald ı r ı s ı karşı s ında, yahudilerin desteğini sağ lam ışoluyor, dü ş mana kar şı da kuvvetini art ı r ıyordu.Medine'li yahudilerinde böyle bir antlaşma yapmakta hakl ı sebepleri vard ı .Onlar özellikle politik ve ekonomik sebeplerle antla şma masası na oturmu şlard ı .İslam ve Müslümanlar Medine'ye hâkimdi ve Hz. Muhammed (sas) Medine'nin engüçlü adam ı olmu ştu. Müslüman toplumla ittifak halinde olmalar ı ekonomik veticari durumlar ın ın daha da iyileşmesini sağ layacakt ı .Yahudilerle yap ılan Vatanda ş l ı k antla ş ması n ın büyük yarar ı oldu. PutperestMekkeliler Hz. Muhammed'in bu diplomatik zaferinden üzüntü duydular ve bellibir süre Medine'ye sald ıramad ılar, müslümanlarla sava şmaya cesaret edemediler.Ayr ı ca, İ slâmiyet bar ış dini idi. Tan ını p kabul görmesi için zamana, sulh ve sukunortam ına ihtiyac ı vard ı . Zaten sava ş değil barış dini olan İ slam, insanlar ın devaml ıolarak bar ış içerisinde ya şamas ı n ı , güçlü bir dayan ışma ve yard ı mla şma içindebulunması n ı ister. Nitekim k ısa sürede İ slâm' ın bölgede yay ı lmas ı bak ı m ı ndanyararl ı sonuçlar elde edildi. Medine'de oldukça güçlenen islam kom şu kasaba veköylerde de sesini duyurmaya ba ş lad ı . Öyle ki, putperest Mekkeliler İ slâm ın buh ı zl ı yay ı l ışı ndan rahats ız oldular ve engelleme yoHar ınt aramaya ba şlad ılar.Sonuçta, ilk İ slâm devleti hukuld' olarak kurulmu ş oldu. ilk İ slâm toplumununteş kilatlanmas ı n ı ve " İ slam ümmeti" olarak birle şmesini sağ layan Özel DinKarde ş li ği antla şmas ı ile Medine'li yahudilerle yap ılan Vatanda ş l ı k antlaşmas ı, ilkİslam devletinin hem ilk yaz ı l ı yasalar ı n ı olu şturuyordu hem de İ slâm devletininvarl ığı n ın tan ı nd ığı na dair hukuki delili te ş kil ediyordu.13 İbn Hişâm, Sire,546-550, Hamidullah, ayn ı eseri, s. 140-147.148


6- Medine Mescidi ve Devlet Saray ıHz. Muhammed (sas) ve Mekke'li müslümanlar Medine'ye yerle ştikten hemensonra bütün güçleriyle islam' ın yay ılmas ı ve kurumlaşmas ı yolunda çal ışt ılar.Hz. Peygamber (sas), ilk i ş olarak Müslümanlar aras ında birlik ve beraberli ği sağ layacak,aralar ındaki karde şlik bağ lar ın ı daha da güçlendirecek ve onlar ı ibadetlerdetopluca Yüce Allah' ın huzuruna getirecek olan bir "mescid"in in şaas ına ba şlad ı .Sehl ve Suheyl adlar ındaki iki yetimden sat ın al ınan hurma bahçesinde bir mescidyap ı lması n ı emretti ve derhal in şaat ba şlad ı . Kendisinin de, tı pk ı daha önce in şaaedilen Kuba mescidinde oldu ğu gibi, bir i şçi hüvviyetiyle çal ıştığı bu mescidininşaas ı k ısa sürede tamamland ı . Duvarlar ın önemli k ısm ın ı biriketlerden yapt ılar;duvarlar ın, Kudüs'e bakan k ısm ın ın ortas ındaki oyu ğun iki taraf ına ta ş koydular.Bahçedeki hurma ağaçları n ı keserek dallar ıyla mescidin dam ı n ı örttüler. AncakMescidin üstünün baz ı k ı s ımlar ı örtülemedi, aç ık kald ı. Böylece, islâm' ın Medine'dekiilk mescidi, "Mescid-i Nebevi" in ş aa edilmi ş oldu.Evs ve Hazreç kabileleri aras ında h ızla yay ı lmaya devam eden islam art ıkMedine vahas ında tüm kurumlar ıyla yerle şiyordu: İ lk islam Toplumu ve DevletiKurulmu ş, ilk mescid ve devlet saray ı olan "Medine Mescidi" tamamlanm ış, Islam'ı n varl ığı kom şu kavimler ve kabileler taraf ından resmen tan ı nmışt ı . Bu arada,Kur'ân' ın en uzun sûresi olan Bakara sûresi nazil oldu. Sûre, müminlerin, münafıklarmve kâfirlerin özelliklerini belirten ayetlerle ba ş l ıyor; islâm' ın ibadet, ahlakve içtimâl yönleriyle alakal ı hükümler ihtiva eden ayetlerle devam ediyordu.Ayrıca, pe şpe şe gelen ilahi vahiyler zekât vermeyi, ramazan ay ında oruç tutmay ıfarz k ı l ıyor, müslümanlar için helal ve haram olan şeyleri teker teker aç ıkl ıyordu.Müslümanlar her namaz vakti ortaklaşa yapt ıklar ı mescidde toplamyorlar vetopluca güçlü saflar meydana getirerek namaz k ı l ıyorlard ı . Namaz vakitleri güne şinkonumuna göre düzenleniyordu. Namaz vaktinin giri şi ezan okunarak duyuruluyordu.Hz. Bilal, her namaz vaktinde mescide en yak ın evin damtna ç ı k ıyorve gür sesiyle ezan okuyarak müslümanlar ı namaza ça ğırıyordu."Mescid-i Nebevi", islam tarihinde büyük önemi haizdir; müslümanlar ı n"cemaatle şme"sinde, islam Devleti'nin te şekkülünde ve kurumla şmas ında, islamDininin tan ın ı p yay ı lmas ında, Müslüman toplumun e ğitim ve öğretiminde fevkaladeönemli hizmeti olmu ştur. Mekkeli ticaret toplumundan olan muhâcirlerleMedine'li tar ım toplumundan olan Ensâr' ın birle şmesinde, Müslüman Toplumungüçlenmesinde de oldukça etkili olmu ştur. Yaln ızca ibadet yeri olmayan, ayn ızamanda Devlet i şlerinin yürütüldü ğü, bar ış a ve savaşa karar verildi ği, müslümanların din ve dünya hayat ıyla alakal ı meselelerin görü şülüp çözüme kavu şturulduğu,iktisadi, içtimai ve siyasi konular ın ele al ın ıp değerlendirildi ği bir mahal olan"Peygamber Mescid"i, müslümanlar için bir toplant ı ve meşveret mahalli, bir adliyemerkezi, bir kültür ve ilim oca ğı , eğitim ve öğretim yap ılan bir mekteb olarak dagörev yapm ıştı r.149


Öte yandan, "Medine Mescidi"nin bitirili şinden hemen sonra, mescidin doğuduvar ına biti şik olarak Hz. Peygamber için iki odal ı bir ev yap ı ld ı. Evin yapı m ıtamamlan ınca, Ebel Eyyub'un evinde ya şamakta olan Hz. Peygamber han ı m ı Sevdaile birlikte yeni evine ta şınd ı. Bu arada Hz. Peygamber manevi evlad ı Zeyd'i,han ım ı Sevda'y ı, k ızlar ı Ümmü Kulsüm ve Fat ıma'y ı Medine'ye getirmesi içinMekke'ye gönderdi. Hz. Ebtl Bekr de, o ğlu Abdullah'a, Ümmü Ruman, Esma veAişe'yi getirmesi için haber gönderdi. Zeyd, kendi han ım ı Ümmü Eymen ve oğ luÜsame'yi de beraberinde getirdi. Tüm ta şı nabilir mallar ın ı elden ç ıkaran ve sağ l ı-ğında cennetle müjdelenen on ki şiden biri olan Talha da Zeyd'le birlikte Medine'-ye geldi. Hz. Peygamber Hz. Eb ıtı Bekr'in k ız ı Ai şe ile evlendi ve mağara arkada şıile s ıhri bağ kurdu (14).7 - Suffe ve İlk MektebE ğitim ve öğ retimi emreden vahiyle ba ş layan ve yeryüzünü nurland ıran islamdininin tebli ğcisi, ilk müslüman toplumu te şkilatland ır ırken ve ilk İ slam Devleti'niktirarken ilmin değerini unutamaz,fert ve toplum hayat ındaki yerini ihmaledemezdi. Zaten Islam' ın mücadelesi cehaletle ve cehaletten kaynaklanan putperestlikve benzeri hastal ıklarla idi. Üstelik İslam insanlardan dü şünmeyi, incelemeve ara ştırma yapmay ı , bilgili ve bilinçli olarak gerçe ği kabul etmeyi istiyordu.Dini çağrı n ın metodu,yay ı lma arac ı irş ad ve tebli ğ , eğitim ve ö ğretim idi.Bu sebepledir ki, Hz. Peygamber "Medine Mescidi"nin biti ş tiğine ayr ı biryer (suffe) yapt ı rd ı. Mescid'in avlusu mahiyetindeki bu yerde tüm müslümanlar,özellikle de evi-bark ı,ailesi, çoluk-çocu ğu olmayan fakir müslümanlar, Mesciddekitalim ve terbiyenin yan ısıra islam' ı öğrendiler. Mescidin bir kö şesine biti şik olarakyap ılan bu sofada yaşayan ve kendilerini islam' ı öğrenme ve öğ retmeye adayan •bu sahâbilere suffe",denilir. Suffe ehli ba ş lang ıçta 70 ki şi kadard ı ve çokfakir müslümanlardan olu şuyordu. Hz. Muhammed (sas) ve zengin sahâbilerinverdikleriyle veya kendilerinin satt ıklar ı odunlardan elde ettikleriyle ya şarlard ı .Ünlü sahâbi ve muhaddis Eb ıl Hureyre bunlardand ı r.Say ılar ı giderek artan Suffe toplulu ğ u devaml ı olarak Mescid'de bulunurlarve Hz. Peygamber'in yan ından ayr ılmazlard ı. Suffe, bir çe şit "muallim mektebi"idi. İslam tarihinde ilk medrese veya muallim mektebi say ılabilir. Ilk islam üniversiteside sayabileceğimiz Suffenin baş muallimi veya rektörü Hz. Muhammed (sas)idi. Yat ıl ı öğrenciler sayabileceğimiz Suffe toplulu ğu ise, kendilerini tamamen dinilimlerini öğ renmeye vermi şti. Gayeleri islâm' ı Resulullah' ın dilinden öğ renmekve di ğer müslümanlara öğretmekti. Hz. Peygamber, davetçilerini, kom şu milletlereve devletlere gönderdi ği muallimlerini özellikle islam' ı doğrudan kendi ağz ı ndanöğrenmi ş olan bu ki şiler aras ından seçerdi.14 İbn Hi şam, Sire, s. 335-340.150


8- Hicret Olay ının Sosyal ve Kültürel SonuçlarıHicretin, askeri ve siyasi yönlerden oldu ğu kadar sosyal ve kültürel yöndende önemli sonuçlar ı olmu ştur. Allah'a inanmayanlar ın çoğunlukta ve egemenolduğu, gerçek dini ya şam ın rahat bir biçimde mümkün olmad ığı , Allah dostların ın eza ve cefa gördü ğü, döğüldüğü ve kovulduğu, hatta öldürüldüğü bir yerden,müslümanlar ın eğemen oldu ğu, insanlar ın inançlanndan dolay ı i şkenceye maruzkalmad ıklar ı ve dini yaşay ışın rahatl ıkla mümkün olduğu bir mahalle göç etmekya da Allah' ın yasaklar ından yüz çevirip uzaklaşmak ve onlar ı kesinlikle terketmekanlamlar ına gelen "hicret" olay ı beraberinde birtak ım sosyal ve kültürel yenilikleride getirdi.islam tarihçileri, lügat anlam ı nda, ilk müslümanlar ın ikisi Habeşistan'a biriside Medine'ye olmak üzere üç büyük hicretinden sözederler. Kur'ân- ı Kerim de,önceki peygamberlerin ve onlara inananlar ın hicretlerinden bahseder; Hz. Nuh,Lut, İ brahim, Ş uayb ve Mtısa peygamberlerin kendilerine inanan insanlarla birliktememleketlerini terkederek ba şka ülkelere,Ken'an iline, M ısır'a veya Filistin'e göçettiklerini bildirir. Ancak, hicret denilince ilk akla gelen, şiddetli eza ve cefaalt ında yaşayan Mekkeli müslümanlar ın sevgili peygamberimizin emir ve müsadeleriyleçocuklar ın ı ve yurtlar ın ı, yani kendilerine çok k ıymetli olan varl ıklar ın ıb ırakarak Milad ı 622'de Mekke'den Medine'ye göç etmeleri gelmektedir. BirtekAllah'a iman edip O'nun elçisinin ö ğretisini kabul ettikleri için akla-hayale gelmeyenkötülüklere maruz kalan ilk müslümanlar için, Mekke'de kalarak islam . 'ya şamak imkans ız hale gelmi şti. Yeni bir yurda, yeni bir çevreye ihtiyaçlar ı vard ı .Daha önce onlardan Habe şistan'a hicret edenler olmu ştu, fakat Habe şistan çokuzakt ı, ula şım ve ileti şim de oldukça zordu. Tâif şehri Mekke'ye çok yak ınsa daTâifliler islam Peygamber'ini şehirden döverek ç ı karm ış lard ı. Art ı k müslümanlariçin Hicaz bölgesinde en elveri ş li yurt olarak Yesrib (Medine) kal ıyordu.Böylece, Miladi 622'de gerçekle şen Hicret, yeni bir medeniyetin do ğu şunaetki eden ba ş l ıca faktörleri, dahili' ve haddi mücadele fikirlerini ya da ilkelerini,fiziki ve manevi' sağ l ık unsurlar ın ı bütünüyle bünyesinde topluyordu. İ nsan soyununsosyal-kültürel yap ısın ı olu şturan anne-baba, çevre, okul ve kültür gibi temelunsurlar ı tümüyle kaps ıyordu. Hz. Peygamber (sas) cahiliye devrinin gelenekçi vecahil putperest toplumunun ortak kültür özelliklerinden uzak olmayan bir ortamda, Rabbani terbiye üzere yeti ştirilmi şti. ilahi vahye mazhar olup peygamber seçildiktensonra ise, Arabyar ımadas ı ve tüm dünya halk ın ın sahib olduğu kültürdeğerlerinden çok farkl ı, ilahi kaynakl ı kültür değerleri kabul etti. Bu demekdeğildir ki, islam Peygamberi yeryüzünden ba şka bir yerde, Arap halk ından uzakbir çevrede ya şad ı ve yeti şti. Zaten onun getirdi ği islâm' ı kabul edip saf ında yeralan Mekke'li ve Medine'li müslümanlar genellikle cahiliye devri toplumunun sahipolduğu kültür değerlerine göre yeti şmi şlerdi. Bu insanlara sahip olduklar ındantamamen farkl ı olan yeni kültür de ğerlerini ö ğretmek, fiziki ve ruhi olgunlu ğakavu şturmak elbette çok zor bir i şti. Hz. Peygamber, Mekke devrinde, Erkam' ın151


evinde yürüttü ğü eğitim ve öğretim çal ışmalar ında özellikle bu yöne ağı rl ık verdi.Yeni müslümanlar ı eski gelenek ve göreneklerinden, inanç ve kültür de ğerlerindenkopar ıp uzaklaşt ırmak, islam inanç ve ahlak ın ın sunduğu esaslara bağlamak içinçal ışt ı ve bunda son derece ba şar ıl ı oldu. Hem gönülleri ve dü şünceleri hem deak ıl ve fikir dünyalar ı ayd ınlan ıp temizlenen ilk müslümanlar sonraki Müslümantopluma çok zengin bir sosyal ve kültürel miras b ı rakt ılar. Zaten İ slam dini insansoyunun tüm yaşant ı s ı n ı kapsayan reformlar getiren, onu yeni bir ya şay ışa kavu ş-turan büyük bir inkilapt ır. Hz. Peygamber, Birinci Akabe beyat ından sonra, Musabb. Umeyr isimli ünlü sahabiyi, Medine'li müslümanlara İslam' ı öğretmek, namazk ıld ırmak ve sosyal ve kültürel hicret ça ğ r ı s ında bulunmak üzere Medine'yegöndermi şdi.Unutmamak gerekir ki, Hz. Muhammed (sas), zenginlerin fakirlere, güçlülerinzay ıflara hakim oldu ğu ve onlar ı devaml ı olarak köleler gibi kulland ığı ,kad ın ve yetim haklar ı n ın hiçe say ı ld ığı , huzur ve bar ışın ancak kaba kuvvetedayandi ğı bir toplumda Islam' ın sosyal ve kültürel de ğerlerini yerle ştirmeye veya şatmaya çal ıştı . Hile, yalan, ahlaks ızl ık, sahtekarl ık, h ı rsızl ık, yankesicilik,faiz ve riba esaslar ına dayanan bir sosyal ve kültürel ya şant ıdaki Arab toplumunu,doğruluk, dürüstlük, kar şı l ı kl ı sevgi ve saygı , adalet, helal ve haram, yard ı mla şmave güzel ahlak gibi kavramlar etraf ında toplama ve bu üstün de ğer özelliklerinegöre yeti ştirme ve yönetmeye u ğ raşt ı .Buna kar şı l ık, eski gelenekçi ve putperest inançl ı Kurey ş toplumu veMedine'li paganist kabileler ve Yahudiler tüm organize güçleriyle yeni olu şumakarşı idiler ve müslümanlar ın ıslah edici çal ışmalar ın ı çe şitli vesilerle engellemeyeçal ışıyorlard ı . Bu durum, sosyo-kültürel planda ba şlayan hicretin, art ık kendisineelveri şli çevreyi olu şturmak ve daha etkili olmak üzere kurumla şmak, maddi' plandada hicreti yerle ştirici müesseseler meydana getirmek durumunda oldu ğunugösteriyordu. Annelerinden, babalar ından, çocuklar ındân ve e şlerinden uzaktabulunan, gurbette yaşayan göçmen müslümanlar, bu yöndeki tüm sorunlar ın ıunutarak, bütün güçleriyle hicretin sosyo-kültürel kurumlar ın ı yerle ş tirmeye gayretediyorlard ı . Muhacirlerin yeni sosyal çevreye uyumu, Ensâr ile kar ışı p kaynaş mas ıgayesiyle gerçekle ştirilen, onlar aras ında sosyal ve ekonomik bağ lar ı güçlendirenÖzel İslam Karde ş li ği, iç güvenlik ve birlik temel amac ıyla yahudilerle yap ılanVatandaş l ık antlaşmas ı, Kuba ve Medine mescidlerinin in ş aas ı bu yönde yap ılançal ışmalar ın somut örnekleridir. Ayr ıca müslümanlar, insanlar ın bir araya geliptoplanmas ına elveri şli olan her yerde İ slâm' ı n sosyo-kültürel de ğerlerini yaymaya,yeni dinin insanlar ın gönüllerinde ve davran ış lar ında her yönden taht kurmas ı içintebliğde bulunmaya çal ışt ılar. Allah' ın izni ile bunda ba şar ıl ı oldular. Sosyokültürelhicret maddi hicretle tamamland ı. Yeni bir çevre, yeni bir toplum olu ştu.Bu yeni çevre İslam çevresi, yeni toplum da Müslüman Toplumdu. İ lk müslümanların Medine devrinde kurdu ğu sosyo-kültürel değerler gerek İ slânı uygarl ığın ınte şekkülünde gerekse çe şitli müslüman devletlerin kurumlar ı n ı n teessüs ermesindeörnek oldu ve ışık tuttu.152


Neticede, Hicretten k ısa bir süre sonra, ilk Müslüman Toplum te şekkül etti,ilk Islam Devleti kuruldu. Anayasas ı , Devlet ba şkan ı, hükümeti, çe şitli kurumve kurulu şlar ı, idari, askeri, ticari, iktisadi, ilmi ve adli müesseseleriyle tam birhukuk devleti olarak te şkilatland ı . Kur'ân'a dayanan bir yönetim şekli, kanunları, adli, askeri ve idari yap ı s ı olan ilk İ slam Devleti, sonraki Müslüman Toplumların kurduklar ı devletlere örnek te ş kil etmi ştir (15),9- Medine Devrinde Müslümanlar ın Mekkeli Mü şriklerle İli şkileria) Bedr SavaşıMüslümanlar ın, Mekke site devletinin yöneticileri ve şehrin eğemen kabilesiKurey ş 'le kar şı l ıkl ı mücadeleye dayanan ili şkileri Islam' ın doğu şu (610) ile ba şlar,Mekke'nin fethiyle (630) son bulur. Yakla şık yirmiy ıll ık bir devreyi kapsayanMüslüman-mü ş rik Kurey ş münasebetleri üç saflı al ıd ı r: a) Savaş dönemi; Islam' ıntebli ğinden Hudeybiye musalahas ına kadar olan devre; b) Bar ış dönemi; 13 Mart628'den 630'da Mekke'nin fethine kadarki devre; e) 2. Sava ş dönemi; Mekke'ninfethi esnas ında meydana gelen baz ı olaylarla ba şlar şehrin müslümanlarca fethedilmesive Kurey ş 'in iradeleriyle topluca müslüman olmas ıyla sona erer. Art ık başlangıcı ndan itibaren müslümanlar ı n gözünü açt ı rmayan ve Islam' ın yay ı l ışı n ı durduranveya yavaş latan Kurey ş manias ı ortadan kalkm ış oluyordu.Islam' ın Medine devresinde her geçen gün müslümanlar ın yarar ına oluyordu.İ slam Toplumunun ve Devletinin te ş ekkülünden k ısa süre sonra, hicretin birinci y ı-l ı sonlar ında İslam düş manlar ı na Karşı savaşmaya izin veren "cihad" ayetleri nazilolmu ştu. Yüce Allah, Hac süresi 39-40. ayetlerinde şöyle buyurur: "Kendilerinezulmedilmesi dolay ıslyle, onlara kar şı sava ş aç ı lana, yani müminlere sava şmaizni verildi. Şüphesiz Allah onlara yard ı m etmeye güç yetirendir. Onlar yaln ızcaRabb ı m ız Allah't ır demelerinden dolay ı , haks ız yere yurtlar ından sürgün edilipç ı kar ıld ılar."Cihad âyetinin nazil olmas ı y ı llard ır zulme u ğrayan, din dü şmanlar ına kar şıkoyma güç ve hakk ına sahip bulunmayan müslümanlar ı çok sevindirdi. Hz. Peygamber(sas)'de, âyetteki cihad iznini topluca sava şma emri olarak anl ıyordu. Zatenmüslümanlar o s ı ralarda sava şmak zorundayd ılar. Aralar ında vatanda ş l ık antlaşmas ı bulunan yahudiler zaman zaman bar ışı bozucu eylemlerde bulunuyorlard ı .Islam' ın Suriye ticaret yolu üzerinde bulunan Medine ve civar ında h ızla yay ılmasından endi şe duyan Kurey ş de büyük bir sald ır ı haz ı rl ığı içindeydi. Mekke devrindebireysel düzeyde yapt ıklar ı sald ı r ılar ı , eza ve cefay ı şimdi toplu sald ı r ı, binlerce15 M. Hamidullah, Islam'da Devlet Idaresi, Çev. Kemal Kü şcu, Gaye matb.<strong>Ankara</strong> 1979; Serahsl, Şerhu Siyeri'l-Kebir (Le Livre de la Condulte de I'EtatMusulman) Çev. M. Hamidullah, <strong>Ankara</strong>-Diyanet Vakf ı Yay ın ı, 1990; Ma'rufDevâlibi, Islam'da Devlet ve Iktidar, Çev. M. Sait Hatibo ğlu, dergah yay. İstanbul1989; A. Sanhouri, Le Califat, Paris 1926153


insan ın kat ı ld ığı sava ş şekline dönü ştürmek, İslâm' ı ve müslüman toplumu tamamenyok edici bir darbe indirmek niyetindeydiler.Her ne kadar sava şma izni verilmi şse de, müslüman toplum henüz te şkilat!.bir ordu, yeterli sava ş araç ve gereçlerine sahip de ğildi. Yeni devlet olmu ştu. Henüzteş kilatlanma safhas ı ndayd ı . Müslümanlar düşmanlar ına sald ı rma gücüne sahipdeğillerdi, fakat küçük çapta bask ınlar yapabilirlerdi. Kurey ş 'in Suriye'ye gidenkervanlar ı Medine'den geçiyordu. Gerçekte, yaln ızca Allah'a inand ıklar ı ve Hz.Muhammed'in çağ r ı s ın ı kabul ettikleri için çe ş itli şekillerde i şkence gördüktensonra zorla yurtlar ından ç ıkar ılan müslümanlar .putperest Kurey ş 'le savaş mak,onlardan yap ılanlar ın hesab ın ı sormak istiyorlard ı. Ayr ıca, Medine'ye geldiktensonra güçlenen ve müstakil devlet kuran Müslüman Toplumun, islâm dü şmanlar ınakar şı varl ı klar ın ı göstermelerinin ve gerekti ğinde Allah yolunda silah yoluyla dacihad etmelerinin vakti gelmi şti.Bu sebepledir ki, Hz. Peygamber (sas), zaman zaman seriyeler ç ıkarm ış ,Medine ve çevresinin emniyetini kontrol alt ında tutmu ştur. Gönderilen bu karakolgüçleriyle Kurey ş kervanlar ı arasında zaman zaman çat ışmalar ç ık ıyorsa da,henüz kan dökülme noktasına varmam* ı . Müslümanlar, Kurey ş'in muhtemelbir sald ı rısı na kar şı haz ır halde beklerlerken, Kurey ş de, Medine'deki dü ş manlar ı nakar şı devaml ı alarm halindeydi. Güney ticaret emniyetini ihlal edici herhangi bireyleme kar şı haz ı r durumdayd ılar. Öte yandan, ikinci Akabe beyat ı ile birlikte ilkİ slam devleti hukuki olarak kurulmu ştu. Kurey ş, Akabe beyat ın ın müslümanlaradevlet kurma hakk ı n ı verdi ğini anlayarak çok k ızmışlard ı. Suriye ticaret yoluüzerinde bulunan Medine'de kurulan İ slâm Devleti Kurey ş'in i şine gelmiyordu.Mekke'li kabilelerin gençlerinden olu şan bir "ortak ölüm komandosu" haz ırlayarakHz. Muhammed (sas)'i öldürmek istemeleri onlar ın bu duruma ne kadar çokkad ı klarin ı gösterir. Nitekim onlar hicret olay ına ve müslümanlar ın Medine'dedevlet kurmas ına da çok k ızd ılar. Gizlice Mekke'den ayr ılarak Medine'ye hicreteden müslümanlar ın evlerini ve mallar ın ı müsadere ettiler.Asl ında putperest Mekkeliler, Mekke'de oldu ğu gibi, Medine'de de muhâcirleribask ı alt ında tutmak istiyorlard ı. Tehcire zorlad ıklar ı, geride b ırakt ıklar ı malların ı müsadere ettikleri muhacirleri yeni yurtlar ında da rahat b ırakmak niyetindedeğillerdi. Bu arada, t ı pkı Habe şistan hicretinden sonra oldu ğu gibi, Medine'ninbaz ı nüfuzlu ki şileri yan ında müracaatta bulunuyorlar ve onlardan Mekke'li müslümanları Medine'den koymalar ın ı ve kendilerine teslim etmelerini istiyorlard ı. Bubak ımdan iki şehir devleti aras ında bir savaş her zaman sözkonusuydu.Müslümanlar ın 60 ki şilik bir toplulukla Ebva köyüne gelip Damra kabilesiyleantla şma yapmalar ı ve onlara eman vermeleri, Kurey ş 'li Kurz b. Câbir el-FihrltninMedine merasına sald ı rması ve Medine'li müslümanlara ait mallar ı , hayvanlar ı al ı pgötürmesi, hicretin ikinci y ı l ı ba şlar ında Hz. Peygamberin muhacirlerden olu şanbir müfreze birli ği ile Medine'den 9 konak uzakl ı ktaki U şeyra'ya gitmesi ve154


Müdlicoğ ullarıyla antla şmast ve etrafa seriyyeler göndermesi belki de, MüslümanlarlaKurey ş aras ında meydana gelebilecek büyük bir sava şın ısınma faaliyetleriydi.Burada, Bedr sava şı n ın zahiri sebebi olarak gösterilen bir olaya, Abdullahbin Cah ş seriyyesine i şaret etmek istiyoruz. Sevgili Peygamberimiz, Hicretinikinci y ı l ında ve bahar aylar ından biri olan Receb ay ında Abdullah b. Cah ş ' ıonbe ş ki şilik bir kuvvetle Suriye yönüne gönderdi. Kurey ş kervanlar ı n ı gözetmesiniistedi. Seriyye, Medine'ye iki günlük mesafedeki Nahle vadisine kadar gitti. Burada,Kurey ş 'in Suriye'den dönmekte olan bir kervan ı na rastlad ı lar. Öz yurtlar ındanuzakla şt ı r ı lmalar ına, ana ve babalar ından, h ı sı m-akrabalar ından, çoluk-çocuklarındankopar ı lmalar ına, ömürlerini fakrü zaruret içerisinde gurbette geçirmelerinesebep olan Kurey ş 'e ait kervan' gören müslümanlardan baz ı lar ı derhal sald ı rmakistediler. Seriyye kumandan ı Abdullah buna engel oldu: fakat bir müslüman ınatt ığı ok, kervanba şı Amr bin Hadremi'ye isabet etti ve onu öldürdü; iki ki şi deesir al ınarak Medine'ye dönüldü. Ölen ve esir al ınanlar Kurey ş 'in itibarl ı ailelerinemensuptular. Kurey ş'in dü ş manl ığı n ı artt ı rmas ı nda ve Bedr sava şı n ı n haz ı rl ı klar ın ıh ı zland ı rmas ında bu olay etkili oldu.Olay ın Arabyar ımadas ındaki yank ılar ı büyük oldu. Mü ş rikler ve Medine'liyahudiler, müslümanlar ı haram aylara bile hurmet etmeyen, kan dökücü ve ya ğ macı e şkiya toplulu ğu olarak göstermeye çal ışt ı lar. Ancak Bakara sGresinin 217.âyetinin nâzil olmas ı müslümanlar ı rahatlatt ı . Yüce Allah şöyle buyurur: "EyMuhammed, sana hürmet edilen ay ı , o aydaki sava şı sorarlar Deki: "O ayda sava ş-mak büyük suçtur. Allah yolundan al ıkoymak, O'nu inkar etmek, Mescid-i haram'agiri şe engel olmak ve halk ı n ı oradan ç ıkarmak Allah kat ında daha büyük suçtur.Fitne ç ıkarmak ise öldürmekten daha büyüktür. Güçleri yeterse, dininizden döndürünceyekadar sizinle savaşa devam ederler. İ çinizden dininden dönüp kafir olarakölen olsa, bunlar ın i şleri dünya ve âhirette bo şa gitmi ştir. İşte cehennemlikleronlard ır, onlar orada temellidirler."Amr b. Hadram?'nin öldürülmesi olay ı , harb haz ı rl ı klar ı içerisindeki Kureyş 'i çok geçmeden büyük bir kervan haz ırlayarak sava ş için gerekli silah ve techizâtı en k ısa zamanda temin etme yoluna itti. Suriye'ye gitmek üzere büyük birticaret kervan ı haz ı rland ı . Ebü Süfyan' ı n başkanl ığındaki bu kervan ın tüm gelirlerisavaş için harcanacakt ı. Müslümanlar böyle bir kervan ın belirtilen amaçla Suriye'yegitti ğini öğrendiler. Kendilerini ortadan kald ıracak bir sava şın ekonomik veaskeri kaynağı n ı te şkil eden Kurey ş kervan ın ın topraklar ından rahatça geçmesinemüsade edemezlerdi. Hz. Peygamber (sas) "Müslüman komando birli ği" diyebileceğimizseriyyelerini artt ı rd ı . Suriye'ye gönderilen Kurey ş kervan ı n ı ad ım ad ı mtakim ettirdi. Ebu Süfyan da kervan ın ın takib edildi ğinin fark ı na varm ışt ı .Bu s ırada, Kurey ş 'in büyük bir ordu haz ı rlad ığı ve Medine üzerine yürümeküzere yola ç ı ktığı haberi geldi. Müslümanlar için iki cephe birden aç ılmışt ı : Kervanm ı takim edilsin ve Mekke'ye dönmesi engellensin yoksa Kurey ş ordusuyla m ı155


sava şı ls ın? Hz. Muhammed kumandas ında Medine'den ç ı kan 310 ki şilik müslümantopluluk bu iki durumdan birini seçmek zorundayd ı . Sonunda dü ş man ın kar şı -sı na ç ı k ı lması na ve onlarla sava ş meydan ı nda sava şı lması na karar verildi.Asl ında Kurey ş, Ebeı Stifyan' ın getirmekte oldu ğu kervana sald ı r ıld ığı n ıve kervan ın tehlikede oldu ğunu bahene ederek asker toplam ış ve sava ş için yolaç ıkm ışt ı. Oysa, takib edildi ğini anlayan tecrübeli kervanc ı Ebtı Süfyan, kervan ı nyolunu değ i ştirmi ş ve sağ salim kervan ın ı Mekke'ye ulaşt ırm ışt ı. Nitekim, sava ştaraftar ı Kurey ş 'e kervan ın hiçbir can ve mal kayb ı vermeden Mekke'ye döndüğü,art ı k sava şa sebep kalmad ığı bildirilmi şse de tesirli olmam ışt ı r, çünkü Kurey ş 'ingayesi kervan ı kurtarmak ve Amr b. Hadremrnin intikam ı n ı almak değ il, İslâm' ıve müslümanlar ı ortadan kald ırmakt ı .Bedr, Suriye'ye giden kervan yolu üzerinde olup Medine'ye 80 km. uzakl ıktabir köydür. Burada y ılda bir defa panay ır kurulurdu.Hz. Muhammed (sas), Ashab ı ile isti ş arede bulunduktan sonra Hicretinikinci y ı l ında Ramazan' ın 8'inde 305 veya 310 ki ş ilik ashab ı ile Medine'den ç ı kt ı .Ebti Lübâbe'yi vâlisi,Amr b. Ommu'l-Mektüm'u da namaz imam ı olarak Medine'deb ı rakt ı . Asl ında Hz. Peygamber ve müslümanlar, Mekkelilerin Medine'ye sald ı rabilecekleriniher zaman bir ihtimal olarak gözönünde bulunduruyorlard ı . Nitekim,"Zefiran" denilen yere var ı l ı nca Kurey ş'in bin ki şilik bir ordu ile yola ç ı kt ığıöğrenildi. İşte böylece sava ştan haberdar olan müslümanlar ister istemez kendilerinisava ş meydan ında buldular. Damdam b. Amr el-Gifârrnin tahrikleri ve Ebi.1Cehl, Ebû Leheb gibi mü ş riklerin te şvikleriyle haz ı rlan ıp yola ç ıkm ış olan Kurey şordusunu uygun bir yerde kar şı lama haz ı rl ığına ba şlad ılar. 83'ü muhâcir, 61'iEvs'li, kalan ı da Hazreçli müslümanlardan olu şan İ slam ordusunun ba şkomutan ıHz. Muhammed (sas), muhâcirlerin sancaktar ı Musab b. Ümeyr, Evs'inki Sa'db. Muaz, Hazrec'in sancaktar ı da Habbab b. Münzir idi. Müslüman ordusunda 3 atve 70 deve vard ı .Buna kar şı l ı k, Kurey ş ordusu bin ki ş ilik bir kuvvetti; bunlardan 800 kadar ısüvari veya develi idi. Kurey ş ordusu her türlü silah araç ve gereçlerine de sahipti.Oysa, müslümanlar basit korunma silahlar ı olan, b ı çak, kama, k ı l ı ç ve benzeri aletlerledü şman kar şı s ına ç ı k ıyorlard ı .İ ki ordu Bedr köyü yak ınında kar şı kar şıya geldiler. Bu kar şılaşma çokönemli idi. Hz. Peygamber sabahtan ak ş ama kadar ellerini aç ıp Allah'a dua ediyor,O'ndan bir avuç müslüman toplulu ğu korumas ın ı istiyordu. Bu sava ş imanlaküfrün, hak ile bât ı l ın savaşı idi. Tevhid inanc ı ile putperestlik nihayet toplu sava şmeydan ı nda da kar şı kar şıya gelmi şti. Bu bir ölüm kal ı m sava şıyd ı ; slâm'•n varl ığıveya yoklu ğu sözkonusuydu. Ama Allah her zaman inananlarla beraberdir. O'nunsevgili kulu ve elçisi Hz. Muhammed'in mübarek cuma günü sabandan itibarenyapt ığı dualar da kar şı l ıks ız kalmayacakt ı .156


İ slam ordusunu Hz. Hamza, Kurey ş ordusunu da Utbe b. Rebia yönetiyordu.Sava ş mübareze üsulü ile ba ş lad ı . Asl ında Utbe bu sava şa istemeyerek, EbuCehl ve Ebu Leheb gibilerinin tahrikleri sonucu gelmi şti. Çünkü durup dururkensava şılmaya karar verilmi şti, sava şmak için geçerli bir sebep yoktu. An ır bin'Hadramiinin bedeli ödenerek mesele çözümlenebilirdi, i şi sava ş meydan ına çekmeyegerek yoktu. Ancak bu itirazlar as ı l amac ı , İ slâm' ı ve müslümanlar ı ortadankald ırmak olan islam' ı n ba ş dü şmanlar ı için geçerli de ğildi.Önce Amr b. el-Hadrami'nin karde şi Amir el-Hadrami ortaya at ı ld ı ve Mihca'yı şehid etti. Bu arada, Mahzumo ğullar ından Esved b. Abdü'l-Esed ileri at ı ld ıve müslümanlar ın su havuzunu bat ırmak isteyerek k ı l ı c ı n ı çekti. Hz. Hamza havuzkenar ında ona yeti şti ve i şini bitirdi. Daha sonra K ıarey ş ordusu kumandan ıUtbe yan ına kerde ş i Ş eybe ve o ğ lu Velid'i alarak ileri at ı ld ı ve adet üzere kendilerinitan ıtt ı lar. Er dilediler. Müslümanlardan bunlara kar şi Neccaro ğullar ı ndanAfra kad ın ın o ğ ullar ı Muaz ve Muavvez ile Abdullah b. Revaba ç ıkt ı lar. Ancakkimliklerini aç ıklamalar ı üzerine Utbe onlara, bizim sizinle bir i şimiz yok; biz,bizimkilerini isteriz, dedi. Hz. Peygamber'den kendilerine denk say ı labilecek erlergöndermesini istedi. Bu defa onlar ı n yerine Hz. Hamza, Ali ve Ubeyde b. el-Harisç ı kt ı lar. Hamza Şeybe'yi çabucak haklay ıverdi. Ali de Velid'i öldürdü. AncakUtbe Ebu Ubeyde'yi, Ebu Ubeyde de Utbe'yi yaralad ı ; tam bu s ırada Ali, Utbe'ninüzerine at ı larak i ş ini bitirdi.Nihayet, Ramazan' ın 17.ci cuma günü iki ordu birbirine girdi. Kurey ş ordusu,sava şın iki temel unsurundan biri olan maddi veya askeri güce yeterince sahipti.Müslüman ordusu ise, maddi gücü çok zay ıf, askeri araç ve gereçlerden yoksun,kendisinin üç kat ı olan tam techizatl ı dü şmanla kap ışan zavall ı bir ordu idi.•AmaKurey ş ordusunda bulunmayan ve bir sava şın kazan ı lmas ında temel iki unsurdanikincisini te şkil eden "mana glicü"ne sahipti. Hz. Peygamber dü şman ın Medine'yesald ırmak üzere yola ç ıkt ığın ı haber al ınca ashab ı ile durumu isti şare etmi ş veçoğunluk Medine d ışında dü şman ı kar şı lama ve onlarla harbetme, yolunda görü şbelirtmi şti. Hatta ashabtan Mikdad bin el-Esved aya ğa kalkarak şöyle bir konu şmayapm ışt ı : Ey Allah' ın resulü, Allah sana ne yapmam söylediyse onu yap. Biz,İ srailo ğullar ın ın Hz. Musa'ya dedi ği gibi, sen ve Rabbin git, ikiniz sava şın. Bizşüphesiz burada duranlar ız (16), demeyiz. Biz şöyle deriz: Sen ve Rabbin gidiniz,ikiniz sava şı n ız. Sizinle birlikte, sa ğı n ı zda, solunuzda, ön ve arkan ı zda biz de savaşacağı z. Bu konu şmalar ı dinleyen ve müslümanlar ın görü şünün dü şmanla sava şmakistikametinde oldu ğunu öğrenen Hz. Peygamber, ordusuna-Bedr'e do ğru yürümeemri vermi ş ve şöyle demi ştir: İ leri, ileri! Ne şelenin, çünkü Yüce Allah, bana ikisonuçtan birini söz verdi. Ş imdiden dü şman ı yenilmi ş bir halde görüyorum. Müslümanların, yeterince haz ırlanmam ış olmalar ı na rağmen, Medine'ye zaferle, sava şesirleri ve ganimetiyle dönme ümidi vard ı . Hz. Muhammed de onlara bunu vadediyordu.16 Maide suresi, 24.157


Yap ı lan savaşta, Allah' ın yard ım ı ve iman ordusunun sebat ve kahramanl ığısayesinde dü şman peri şan edilmi ş ve bin ki şilik Kurey ş ordusu kurtulu şu kaçmaktabulmuş tu. Savaşta, Ebil Cehl, Utbe, Şeybe b. Rebia, Velid bin Utbe, Ümeyye binHalef, Ebu'I-Buhteri, As. b. Hi şam ve Zema b. Esved gibi Kurey ş ileri gelenleriöldürülmü ş, 70 kadar esir ve önemli miktarda ganimet al ınm ışt ı. Esirler aras ındaHz. Peygamberin amcas ı Abbas, yeğenleri ve Hz. Ali'nin de karde şleri olan Ala veNevfel ile Hz. Zeyneb'in kocas ı Ebu'l-As, Esved b. .mir ve Abd b. Zema gibisayg ın Kurey şliler vard ı .Bu kadar ölü, esir ve mal zayiat ı verdikten sonra bozulup kaçan Kurey ş,ölülerini bile gömmemi ş sava ş meydan ında b ırak ıp kaçm ıştı . Onları da müslümanlargömdüler. Bedr sava şı müslümanlar ın zaferi ile noktaland ı. Zafer haberi Medine'debüyük sevinç yaratt ı (17).b) Bedr'in Sonuçlar ı ve Uhud Savaşıİslam tarihinin önemli olaylar ından olan Bedr zaferinin akisleri büyük olduve şu sonuçlar ı doğurdu:1- Büyük akisler b ırakan bu zafer müslümanlar aras ında büyük sevinç yaratt ı .Ancak Kur'an onlara bir uyar ıda bulundu: Zaferi yaln ızca Allah' ın yard ım ına,Hz. Muhammed'in askeri dehas ına ve harb bilgisine, bir avuç müslüman ın adet d ışıkahramanl ığına dayand ırmamak icabediyordu. Bedr zaferi Allah' ın inananlara birlütuf ve nimetiydi, mana gücünün maddeye galebesiydi. Kur'ân bu gerçe ğ i şöylebelirtir: "Onlar ı sizler öldünrnediniz, fakat Allah öldürdü onlar ı. Att ığın zaman dasen atmad ın, fakat Allah att ı. O, bunu inananlar ı güzel bir imtihanla imtihan etmekiçin yapt ı "(18).2- Bedr savaşı esnas ında ve sonras ında Hz. Peygamberin harekat tarz ı müslümanlariçin örnek te şkil etti. Dü şmanla savaş usulü, savaş esirlerine ve yaral ılar ına,kad ı nlara ve çocuklara yap ılacak muamele ile elde edilen sava ş ganimetinin taksimikonular ındaki uygulamalar ı kendisinden sonraki müslüman toplum için bir kaynakolu ş turmu ştur.3- Bedr sava şında özellikle Islam' ın ba ş düşmanlar ı, Ebiı Cehl, Utbe b. Rebia,Ümeyye b. Halef vb. şah ıslar öldürülmü ş , şirkin eleba şlar ın ın bir k ısm ı ortadankald ır ılm ışt ı . Ancak bu durum, ayr ıca, Hind ve Ebtı Cehl'in yak ınlar ı gibi baz ıMekkelilerin kin ve nefret, müslümanlardan intikam alma h ırslar ın ı şiddetlendirmişti.17 Bedr sava şı için bkz.: İbn Hiş âtrı, Sfre, s. 217, 435, 439-448; Tabert,1/1603, 1299, 1303-1308; İbn Sa'd, Tabakât 11/1, 6-7, 12, 25, 18 vd. Muhammedb. ishâlr b. Yesar, Siretübni İshak, 298-300; M. Hamidullah, Hazreti PeygamberinSavaşları, s. 55-91; fslâm Peygamberi C. 1. s. 159 vd; A.H. Berki-0.Keskio ğlu, Hazreti Muhammet ve Hayat ı. s. 240-25.18 Enfal, 8/18.158


4- Utbe, Ümeyye, Ebû Cehl gibi mü şriklerin Bedr'de, Eba Leheb'in de eceliyleMekke'de ölmesiyle Ebû Süfyan Mekke'nin reisi oldu, Mekke site devletinin idaresiHâ şimoğ ullar ın'dan Ümeyye oğullarma intikal etti. O ğlu, kay ınpederi ve eni ştesiBedr'de öldürülen Ebii Süfyan, kar ı sı Hind'in de tahrikleriyle Bedr'in intikamm ıalmak ve kendisine ün kazand ırmak yoluna gidecektir.5- Bedr savaşıyla elde edilen baş ar ı henüz siyasi-, dini ve içtima temellerini atmış olan Müslüman toplumun ve İ lk İ slam devletinin daha sağ lam temellere dayandır ılmas ın ı, Islam' ın ve müslümanlar ın Arabistan'da en büyük kuvvetlerden biriolduğunun bilinmesini, İ sl'am' ı n ve müslümanlar ın bekas ın ı sağlad ı .6- Bedr sava şı putperest Mekkelileri mateme bo ğdu ve İslâm'a daha çok dü ş -man olmalar ın ı intaç ettirdi.7- Bedr sava şında al ı nan esirlerin özgürlüklerine kavu şmalar ı için ödedikleri 4biner dirhemlik bedel ücreti İslam devletinin kurum ve kurulu şlar ını yerle ştirmesinde,Müslüman toplumun güçlenmesinde oldukça etkili oldu. Müslümanlar ınekonomik yap ı s ı geli şti, mali durumu düzeldi.Bedr'de yenilen ve ölülerini bile gömmeden Mekke'ye kaçan Kurey ş derhalyeni bir savaş haz ı rl ıklar ına baş lad ı . Ebiıi Süfyan baş kanl ığında Suriye'ye gönderilenticaret kervan ından elde edilen kar ı , aralar ında payla şt ı lar, müslümanlara kar şıyap ılacak intikam sava şı n ın haz ı rl ı kları için kullan ı lmasına karar verdiler. Ancakikiyüzellibin dirhem tutar ındaki bu kar ın önemli bir k ısm ı veya tamam ına yak ın ımüslümanlar ın cebine girdi; Bedr'de esir dü şen yak ınlar ı n ı kurtarmak isteyen Mekkelilerkervan ın kazanc ın] dolayl ı yoldan müslüman topluma aktarm ış oldular.Müslümanlar da, esirlerin bedellerinden sağ lad ıklar ı paray ı hem iktisadi ve içtimal'durumlar ın ı iyileştirmek hem de sava ş techizk ı , silah ve gereçlerini almak içinkulland ı lar. Kurey ş bedel ödeyerek esirlerini hürriyetine kavu şturman ı n kendi zararları na ve müslümanlar ın yarar ı na olduğ unu hemen anlam ış ve her türlü ödemeyidurdurmu şsa da, baz ı zenginlerin gizlice bedel ödemeleri üzerine bu yasa ğı kald ı r-mak zorunda kalm ışt ır. Ayr ıca bedel ödeyerek kurtard ı klar ı Mekkeli esirler,haz ırlamakta olduklar ı intikam -..-Irdusunun gücünü artt ıracakt ır.İntikam sava şı haz ı rl ıkları içerisinde olan Kurey ş, daha büyük bir ordu ileMüslümanlar ın kar şı sına ç ı kmak için paral ı asker toplamaya koyuldular. Kurey ş 'inBedr'de esir dü şüp, daha sonra da müslümanlar ın aleyhinde bulunmamak ve şiirsöylememek şart ıyla bedelsiz serbest b ı rak ı lan Ebu'l-Aize isimli şairi de kabilelerarasında dola şarak Araplar ı müslümanlar aleyhine tahrik ediyordu. Neticede,Benu Mustalik, Gatafan ve öteki kabilelerden 2000 asker topland ı . Buna 1000ki şilik Mekkeli asker de kat ı l ınca 3000 ki şilik büyük bir ordu meydana getirildi.3000 de deve vard ı . Hind, İ krime'nin kar ı s ı Ümmu Hakim, Halid b. Velid'in k ı z-karde şi ve Haris b. Hi şam' ın kar ıs ı Fat ı ma, Saffan b. Omeyye'nin kar ı s ı Berze,Amr b. As' ın kar ı sı Rita ile Musab b. Ümeyr'in annesi gibi kad ınlar da orduyakatı lmışlard ı .159


Bu arada Mekke'nin reisi Ebii Süfyan, 200 ki şilik bir kuvvette gizlice Medine'yegitti, Yahudilerle ve münaf ı klarla görü ştü. Medine'de Benu'n-Nadir yahudilerininba şkan ı Mi şkam' ın evinde bir toplant ı yapt ı ve sava ş plan ın ı anlatt ı . Adamları da Medine'nin banliyölerinden el-Ureyz'de, bir hurma çiftli ğine de bask ınyapt ılar, hurmal ı klar ı ve çiftli ği ate şe verdiler, rastlad ıklar ı iki müslüman ı da öldürdüler.öldürülenlerden birisi ensârdan Sa'd bir Amr adl ı ki şiydi.Hz. Peygamber (sas), bu üzücü olaydan sonra, Suriye ticaret yolunu Mekke'litâcirlere kapatt ı ve onlar ın en büyük ticaret merkezleri olan Suriye ve M ıs ır yerine,Necd üzerinden Irak'a gitmelerine sebep oldu. Ayr ıca Hz. Muhammed, Zeyd b.Harise kumandas ında 200 ki şiden olu şan bir seriyye veya müfreze ç ı kard ı . Müfrezebirli ği o sırada Medine civar ından geçmekte olan Eber Süfyan ve Saffan b.Ümeyye idaresindeki Kurey ş kervan ın ı durduracakt ı . 80'i süvari 20'si piyade olanZeyd müfrezesi bask ında ba şar ı l ı oldu, ancak EKI' Süfyan ve Saffan kervan ınmallar ı n ı bo şaltarak kaçt ılar, böylece 100 bin dirhem de ğerinde külçe gümü şganimet elde edildi ve Uhud'a gidecek islam ordusunun techiz edilmesi içinharcand ı .Burada, gerek Bedr'in sonuçlar ı gerekse Uhud sava şı ile alakal ı olması bakı mından birkaç özel olaya i şaret etmek istiyoruz.Bunlardan birincisi, Mekke devrinde Hz. Peygamber'e ve müslümanlara ençokzulmedenlerden biri olan Ümeyr b. Vehb olay ıdır. Ümeyr, Bedr sava şınınyenilgisine çok üzülmü ş , Medine'ye gidip Hz. Peygamberi öldürmeyi dü şünmüştü.Gerek bu emeline ula ş mak gerekse Mekkelilere olan borçlar ını ödemek ve ailesininihtiyaçlar ın ı kar şılamak üzere Saffan b. Ümeyye'den borç ald ı ve onunla anla ştı .Ümeyr Medine'ye geldi. Hz. Peygamber onunla kar şı la şı nca, ona, Saffan'la aralarında geçenleri teker teker anlatt ı : Bedr'de esir dü şen oğ lunun bedelini vermeküzere Medine'ye gelmi ş olman sahte bir bahanedir. Ben, seninle Saffan aras ındageçenleri biliyorum... dedi. Bu duruma gerçekten şa şıran Ümeyr müslüman oldu.1.İ kincisEbû Üzeyhir olay ı d ır; Devs kabilesinden olan Eber Üzeyhir Mekke'deoturuyordu. Hâmisi olan Mekke'li kabile reisi ondan k ızın ı istedi. Bu talebi reddedenEbü Üzeyhir ile kabile reisi aras ı nda kavga ç ıkt ı ve Ebû Üzeyhir onu öldürttü.Durumdan haberdar olan Hz. Peygamber, öldürülen , Ebü Süfyan' ın müttefiki,katil Velid ise Mahzumoğullar ına mensup oldu ğu için olaya sevindi ve ş airi Hassan'abu konuda bir şiir yazmas ı n ı söyledi. Şiirin tesiri görüldü ve Ebü Süfyan' ı nmüttefikleri Mahzumoğullar ından intikam almak için harekete geçti. Hz. Peygamber,düşmanlar ına karşı o günün en güçlü silahlar ından biri olan şiiri kulland ı veonlar ı birbirine dü şürerek zaman kazanmak istedi, Ancak, Ebü Süfyan' ın araya girmesiylebir iç sava ş önlendiyse de, öldürülenin yak ınlar ından biri olan Sa'd b.Süfeyh-ki ünlü sahabi Ebü Hureyre'nin amcas ıd ır-Devslilerin ve onlar ın müttefiki160


olan Yemâme ve Serat'a ait arazilerden geçen Kurey ş lileri öldürmeye ba ş lad ı .Kurey ş , bu Devsli e şkiya ile mücadele etmekte çok güçlük çekti.i şaret edeceğimiz sonuncu bireysel olay ise, Hz. Muhammed'in k ızı Zeyneb'inkocas ı Ebu'l As meselesidir; o, Bedr'de esir al ınanlar aras ındayd ı. Bedeliniödeyecek durumda değildi. Mekke'ye haber gönderdi ve bedelinin ödenmesini istedi.Bunun üzerine kar ı s ı Zeyneb, annesi Hz. Hatice'nin kendisine düğün hediyesiverdi ği kolyeyi Hz. Peygamber'e göndererek mü şrik kocası n ın serbest b ırak ılması -n ı istedi. Hz. Peygamber, bu mbevi değeri büyük olan hat ıray ı almad ı ve Eb'ul-As'ı bedelsiz serbest b ı raktı . Ancak Ebu'l As, İ slam aleyhinde bulunmaya devametti. Neticede, bir ticaret kervan ıyla Suriye'den dönerken müslümanlar tarafındanbası ld ı , fakat o kervan ı b ırak ı p kaçtı ve eski kar ı sı Zeyneb'e sığı nd ı, o da onuhimayesine ald ığı n ı duyurdu. Daha sonra Hz. Peygamberin himmetleriyle kervanida kendisine iade edilen Ebu'l As, Mekke'ye döndükten ve borçlar ın ı ödediktensonra müslüman oldu ğunu duyurdu, yeniden nikah akdi yap ılmaks ız ın Hz. Zeynebletekrar evlendi.Henüz müslüman olmamış olan ya da klâml ığı nı gizleyen Abbas b. Abdulmuttalib,Gifar kabilesinden birisiyle bir mektup göndererek Hz. Peygamber'e(sas) Kurey ş 'in büyük bir ordu haz ırlad ığı n ı ve Medine üzerine yürümek üzere yolaç ı kt ığı n ı haber verdi. Hz. Peygamber mektubu Übey b. Ka'b'a okuttu ve gizlitutulmas ı n ı söyledi. Daha sonra Sa'd b. Rebi'nin evine gitti, ona da bu gizli haberibildirdi, fakat aralar ındaki konu ş malar ı dinleyen kar ı s ı duyduklar ın ı etrafa yayd ı .Ayr ıca, Hz. Peygamber, Hubab b. Munzir'i ke şifci olarak gönderdi ve ondandü şman ın varl ığı hakk ında gerekli bilgileri ald ı . Hubab'in bildirdikleri Abbâs' ı nmektubunda yazd ı kları n ı doğruluyordu. Bunun üzerine Medine'nin önemli yerlerinenöbetçiler dikildi ve Hz. Peygamber durumu ashab ı ile isti şare etti. Yahudikabilelerin reisleri ile münaf ı klar ı n ba şkanları n ı da toplant ıya çağı rd ı . Büyük çoğunluk-ki,Peygamberimizin görü şü de bu yöndeydi_Medine'de kal ı narak savunmasava şı yapı lması n ı istiyordu. Ancak Bedr sava şında bulunmayan ve çok heycanl ıolan bir topluluk Medine'den ç ı k ılmas ı n ı ve dü ş man ı n şehre girmesine engelolunması n ı ve dolay ı sıyle meydan sava şı yap ı lması nı istiyordu. Bu gençlerin görüşü kabul edildi. Hatta bu duruma üzülen ensâr' ı n büyüklerinden Sa'd b. Muaz, Hz.Peygamberi Medine d ışında sava şa zorlayanlardan ondan özür dilemelerini istedive onlar da özür dilediler, Hz. Peygamber'den istedi ğini yapması n ı taleb ettiler.Hz. Peygamber z ı rh ı n ı giymi şti ve ordunun hareketini bekliyordu. Bu şekildehaz ı rlan ıp savaş için meydana ç ıkan bir Peygamberin karar ından dönmesininmümkün olmad ığı n ı söyledi.Medine'den 1000 ki şilik bir ordu ile yola ç ı kan Hz. Muhammed geceyi" Ş eyheyn" denilen yerde geçirdi. Münâf ıkları n reisi, Medine dışı nda sava şmayakarşı olduklar ın ı ve Cumartesi günü savaşmayacaklar ın ı bahene ederek 300 ki şiliktaraftar ı ile geri döndü. Böylece Müslümanlar 700 ki ş ilik bir kuvvetle Uhud'a doğ -161


u yola koyuldular. Müslüman orduda Ümmü Eymen, Ümmü Ümare ad ıyla an ılanNes'ibe Hatun, Hz. Ai şe ve baz ı öteki müslüman kad ınlar ın da yer ald ığı görülmü ş -tür.Hz. Muhammed'in ba ş komutanl ığındaki İslam ordusu s ırt ın ı Uhud da ğınayaslad ı . Hz. Peygamber, sanca ğı yine Musab b. Ümeyre verdi. Z ırhl ı birlikler komutanlığına Hz. Zübeyr'i, piyade (z ırhs ız) birli ğin komutanl ığına Hz. Hamza'y ı,okçu birlikler komutanl ığı na da Abdullah b. Cübeyr'i tayin etti. Okcu birliktenordunun arkas ından gelebilecek hertürlü sald ınyr önleme ve dü şman ın arkadanUhud'a ulaşmas ına mani olmas ın ı istedi.700 imanl ı nefer kar şısındaki mü şrik ordusu 3000 askerden olu şuyordu vedaha önce Uhud'a gelerek çorak araziye yerle şmi şti. Ba şkomutanlar ı ELA Süfyan,sağ cenah komutan ı Halid b. Velid, sol cenah komutan ı İ krime b. EbiCehl, süvaribirli ği komutan ı Saffan b.Ümey ye, okçu birli ği komutan ı da Abdullah b. Rebiaidi. Bayrak Abduluzza Talha'dayd ı .Uhud, Medine'ye bir saatlik uzakl ıkta bir dağdir. Medine'nin bat ısında yeral ır. İslâm ordusunun sağında Medine, solunda da bir vadi vard ı . Vadinin çok iyikorunmas ı gerekiyordu, aksi takdirde müslümanlar arkadan vurulabilirlerdi. Onuniçin Hz. Peygamber, Abdullah b. Cübeyr emrine verdi ği 100 ki şilik süvari birliğindenbu vadiyi iyi korumalar ın ı, kendisinden bir emir gelmedikçe kesinlikle yerlerindenayr ılmamalar ın ı istedi. Bu arada Hz. Peygamber eline bir k ı l ınç ald ı ; k ı l ıncın üzerinde "korkakl ıkta er, ileri gitmekte şeref vard ır; kald ı ki insan korkmaklakaderin elinden kurtulamaz" yaz ı l ıyd ı. Askerlerine "bunu içinizden hangi yi ğ italacak ve kullanacak dedi. Ensâr'dan Ebü Dücâne istedi ve ona verdi. Ebü DücâneUhud'da bu k ı l ınc ın hakk ın ı verdi; dü ş man saflar ın ı yararak Hind'in yan ına kadarsokuldu, fakat korumas ız bir kad ın oldu ğu için onu öldürmedi.Onbeş Şevval 624 tarihinde Uhud sava şı başlad ı . İlk önce, Hicretten önceMekke'ye giden EKI Amir adl ı Evs'li onbe ş arkada şıyla ortaya at ıld ı ve Evslilerehitabetti. Hz. Peygamberin fâs ıkl ı kla nitelediği Ebii ıXmir, bu yolla, Evs'i Kurey şsaflar ına çekece ğini düşünmü ştü. Oysa Evsliler konu şman ın sonunda ona gerekencevab ı verdiler ve şiddetle kar şı ç ı ktılar. Daha sonra Kurey ş'in bayraktan AbduluzzaTalha ortaya ç ı ktı ve er diledi. Kar şıs ına ç ı kan Hz. Ali onu yere serdi. Hz.Hamza da Talha'n ın karde şi Osman'a öldürdü. Ebü Dücâne ve Sa'd b. Ebi Vakkas'ında has ımlar ın ı öldürmelerinden sonra sava ş iyice k ı zıştı . Hamza, Ali, EbüDücâne, Sa'd b. Ebi Vakkas, Ömer, EbG Bekr, Ükka şe, Zübeyr ve benzeri sahibilerUhud'da çok büyük kahramanl ıklar gösterdiler. Kurey ş 'in, Abduddar oğullar ındanolan on bayraktar ı öldürüldü. Sonunda onlardan kimse kalmad ı da bayrağı Abduddaroğullar ın ın kölesi olan Savah ald ı . Medine'li kad ınlar ın dedikodular ındankorktu ğu ve Medine'deki bağ ve bahçelerinin Kurey ş taraf ından yağmalanmas ın-162


dan endi şe etti ği için Uhud'a gelen ve çok büyük bir kahramanl ık gösteren, çoksay ıda mü ş rik öldüren Kuzman onun kollar ın ı keserek yere dü şürdü. Evsli EbdÂmir'in oğ lu Hanzala ise müslümanlar aras ındayd ı . Münafı klar ın reisi Abdullah b.Übeyy b. k ızkarde şiyle birgünlük evliydi. Ebd Süfyan' ı öldürmek içinbüyük gayret sarfetti fakat şehid dü ştü. 600 ki ş ilik müslüman ordusu kendisindenbeş kat daha güçlü olan mü ş rik Kurey ş ordusunu bozguna u ğratt ı ve önüne katarakkovalamaya başlad ı . Herşeyini savaş meydan ında b ırakan 3000 ki şilik Kurey şordusu art ık dağı lm ış kaç ışıyordu. Allah' ın yard ım ı ile müslümanlar galib gelmi ş.ler, ikinci defa Kurey ş 'i yenilgiye u ğ ratm ış lard ı. Ancak müslüman askerler dahakesin sonuca ulaşılmadan silahlar ın ı b ırakarak ganimet toplamaya ba ş lad ılar. Cihadunutulmu ş , dünyal ık ön-plana geçmi şti. Onlar ın ganimet toplamakta oldu ğ u-nu gören geri kuvvet birli ği kumandan ı Abdullah ,Allah Elçisi'nin emirlerinihat ırlatt ı , kesinlikle yerlerinden ayr ılmamalar ın ı istedi, fakat onlara sözünü dinletemedi; yaln ızca kendisi ve 7 arkada şı yerlerinde kald ılar.Uzun zamandan beri böyle bir f ı rsat ın doğ masın ı bekleyen Kurey ş sağcenah komutan ı Halid b. Velid, derhal harekete geçti ve arkadan bütün gücüylemüslümanlar üzerine sald ı rd ı . Geçidi tutmaya devam eden 8 okçu müslümanneferi şehid ettikten sonra müslüman orduya yeti şti. Birçoğu silah ın ı b ırakm ışoldu ğu halde ganimet toplayan müslümanlar neye u ğrad ı klar ın ı şa şırd ılar. Halid'insald ırd ığı n ı gören kaç ı k dü ş man da geri dönmü ştü. Böylece galip duruma geçen vesava ştan galip ayr ılma noktas ında olan müslüman ordu iki ate ş aras ında kald ı vedağıld ı. Hz. Peygamber'in etraf ındaki bir avuç müslümandan ba şkalıerkes kaç ışıyordu.Hz. Peygamber'in de di şi k ırı lm ış, vücudu yaralanm ıştı . Abdullah b. Kamiaadl ı mü şrik, ünlü sahabi ve sancaktar Musab b. Ümeyr'i şehid etmi şti, fakat, o,Musab sevgili Peygamberimize çok benzedi ği için,Hz. Muhammed'i öldürdü ğünüsanm ış ve bunu etrafa yaym ıştı. Bu durumun da müslümanlar üzerinde olumsuzetkisi oldu. Herşeye rağmen Hz. Peygamber askerlerini toplayarak Uhud da ğın ıntepelerine çekilmeyi baş ard ı . Müslümanlar 70 ş ehid vermi şti. Uhud şehidleri arasında, Hz. Muhammed'in amcas ı, büyük İ slam kumandan ı, Bedr'de Hindin babas ıve Cübeyr b. Mut'im'in day ı s ın ı öldüren Hz. Hamza da vard ı. Hind, Hz. Hamza'y ıCübeyr'in kölesi Vah şi'ye öldürttükten sonra vücudunu parçalatm ış, organlar ın ıkestirmi ş ve ci ğerini ç ıkart ıp çiğ nemi şti.Uhud'a çekilen müslümanlar ı takib etme cesareti gösteremeyen Kurey şordusu elde ettikleri bu ba şar ı ile yetinerek Mekke'nin yolunu tuttu. Ancak,yolda konaklad ı kları sı rada sava şın bir değerlendirmesini yapt ı lar ve geri dönüpMedine'ye sald ırmay ı ve müslümanlara kesin bir darbe indirmeyi dü şündüler.Ancak Hz. Peygamber (sas), böyle bir ihtimali daha önce gözönünde bulundu r-duğu için ordusunu toplam ış ve dü şman ı takib etme karar ı vermi şti. 16 Ş evvalPazar günü "Hamrau'l-Esed" denilen yere kadar gelip konaklad ı . Burada, Huzaakabilesinden Ma'bed ona geldi, Uhud'daki yenilgi dolay ısiyle üzüntülerini bildirdi,daha sonra da Kurey ş ordusuna giderek Ebd Süfyan'la konu ştu ve müslümanlara163


yeniden sald ırma dü şüncesinde olanlar ı korkuttu. Kurey ş 'e Hz. Peygamber'inbüyük bir ordu ile üzerlerine gelmekte oldu ğunu, bu orduya tüm Medine'lilerinkat ı ldığı n ı , Hamrau'l-Esed'e kadar gelmi ş bulunan müslüman ordunun atlar ın ı nk ısa süre sonra görülebilece ğini söyledi. Bunun üzerine Kurey ş, galipken ma ğ lupolma durumuna dü şmeden, bir an evvel Mekke'ye dönmek arzusu ile yola koyuldu.Böylece, Hz. Peygamber, dü şman ı korkuttu, onlara yeniden sald ırma gücüvermedi, mağ lüplükten galip görülme durumuna geçti, belli bir süre yitirilen itibar ıyeniden sa ğlad ı, Bununla birlikte Uhud savaşı birçok kabileye müslümanlarasald ırma fırsat ı veya di ş gı c ırdatma imkan ı verdi. Ayr ıca Bedr gazvesinden onüçay sonra meydana gelen Uhud sava şı , medine yahudileriyle olan ili şkilerin tamamenbozulmasına, müslümanlar için yeni bir sava ş cephesi daha olu şması na sebepoldu.Uhud sava şı üç a şamal ı bir görünümle sonuçland ı : Birinci a şamada müslümanlarkendilerinden be ş kat daha güçlü Mekke ordusunu bozguna u ğratt ılar;ikinci a şamada Hz. Peygamberin emirlerini yerine getirmedikleri ve dünyalikpe şinde ko ştuklar ı için arkadan vurulurak yenildiler ve parçaland ılar. Üçüncüa şamada ise, ne yenilen ve ne de yenen var. Da ğı lan müslümanlar Hz. Peygamber'inçağrısı üzerine yeniden topland ılar ve dü şmana kar şı savunma yapt ı lar.Uhud dağına çekildiler ve dü ş man ın üzerlerine gelmesini beklediler, fakat Kurey şordusu kendisinde böyle bir kuvvet görememi ş ve müslümanlar ı takib edememi ştir(19).Kurey ş 'li mü ş rikler, bu kadar ehemmiyetli bir zafer elde etmi şken, kalplerinekorku dü şerek Mekke yolunu tuttular. Bunlar gittikten sonra Resulullahşehitleri tesbit ettirdi ve toplatt ı ; Medine müslümanlar ından (ensâr ve muhacirl ın)70 ki ş i şehid dü şmü ş tü: Beni Hâ şimden Hamza b. Abdülmuttalip; Beni ÜmeyyedenAbdullah b. Cah ş ; Beni Abduddardan Mus'ab b. Umeyr; Beni MahzumdanŞ emmas b. Osman; Ensârdan: Beni Abdül'e şhelden Amr b. Muaz b. Nu'man,Hâris b. Enes, Ummare b. Ziyad, Saad b. Rebi bunlar aras ında idi.Hz. Peygamber şehidleri gasletmeksizin, iki şer üçer ki şiyi bir arada vekanl ı elbiseleriyle defnettirdi. Baz ı kimseler, akrabalar ın ı defn için Medine'yegötürmü şlerse de, ResCılün emriyle geri getirip şehid olduklar ı yere defnettiler.Hz. Muhammed bilhassa amcas ı Hamzan ı n şehid olmas ına ve ölüsünün karn ıyar ılm ış olmas ına çok müteessir oldu. Her sene buraya gelip ş ehidlerin kabirleriniziyaret ederdi. Uhud şehidleri hakk ında (III, 1. ayeti nazil oldu. Uhud muharebesindeMekke'li mü ş riklerden 22 ki ş i katledilmi ş tir.19 Bu konuda bak ınız: İbn Hi şam, s. 558-580 vd; İbn Sa'd, 11/125-38,Taberi, 1392 vd; İbn Kesir, C. IV, s. 22-24; Hamidullah, Hazreti PeygamberinSavaşları, s. 93-124; M. Rodinson, Mahomet, s. 206 vd; Ahmet Cevdet, K ısas- ıEnbiya, I/1, s. 170 vd.164


e) Hendek Sava şıKurey ş, Uhud sava şıyla, Bedr'de kaybettiklerini unutmu ştu. Arabistankabileleri aras ındaki itibar ın ı yeniden kazanm ış olman ı n verdi ği bir rahatl ı k içinegirmi şti. Ekonomik, sosyal, politik ve dini varl ıklar ın ı devaml ı tehdit eden müslümanları yeni bir sava şla tamamen ortadan kald ırabileceklerine inanm ışlard ı .İslam dirıi Arabistan'a hakim olursa. Ka'be'deki putlardan elde edilen kazancadayanan Mekke aristokrasisinin saltanat ı sars ılacak, Suriye ticaret yolunun eldengitmesi, Suriye, M ı sır ve Filistin'e olan ticaretin durmas ıyla ekonomik ve ticarihayat da alt üst olacakt ı . Öyleyse, en k ısa zamanda Medine'ye sald ırdmal ı vemüslümanlar topluca imha edilmeliydi.İşte bu dü şüncelere sahip olan Kurey ş,Mekke'ye döndükten k ısa süre sonrayeni bir sava ş hazı rl ığına ba şlad ı . Zaten, baz ı Arab kabileleri de çe şitli yollardanmüslümanlara sald ı rıyorlard ı ve onlar ı zay ıf dü şürmü şlerdi. "Raci" ve "Bir-iMa ı:ıne" olaylar ı bunun aç ı k örnekleriydi. Uhud'da yenilen ve 70 şehid verenmüslümanlar ın yeterli savunma gücü de yoktu.Hicretin be şinci y ı l ında, 23 Ş ubat 627'de meydana gelen Hendek sava şı ,Kurey ş 'in Medine'yi basarak müslümanl ığı yok etmek için giri şti ği sava şlar ınüçüncüsüydü. Gerçek gayesi insanlar ı gerçe ğe yöneltmek ve onlar aras ında bar ışıyaymak olan İslam Peygamberini ve ça ğ r ı s ın ı tamamen ortadan kald ırmak yönündeki4000 ki şilik bir ordu ile Medine üzerine yürüdüler ve şehri muhasara ettiler.Oysa, bu s ı rada Hz. Muhammed, Medine havalisine ö ğretmenler ve dâvetçilergöndererek ö ğretiyor ve gerçekleri duyuruyordu.Hz. Peygamber (sas) Mekkelilerin Medine'ye sald ı rmak üzere büyük bir orduhaz ı rlay ı p yola ç ı kmak üzere olduklar ı haberini ald ı . 4000 neferden olu şan bu büyükKurey ş ordusu kar şı s ında nas ı l duracaklar? Medine'yi dü ş mana kar şı nas ı l savunacaklardı ? Adeti üzere Hz. Muhammed, ashab ı n ı toplad ı , onlarla isti şare etti.Çe şitli görü şler ortaya at ı ld ı . Nihayet Fars as ı ll ı müslüman Selman el-Fârsrnin taysiyesiüzerine hendek kaz ı lmas ı ve savunma sava şı yap ı lmas ı kararla şt ı r ı ld ı ; şehrinkenar ına hendek kaz ı lmas ı i şi k ısa zamanda bitirildi. Hz. Peygamber'in de bizzatbir i şçi gibi gece gündüz çal ışarak kazd ığı hendek, gerçekten Arabistanda yeni birsava ş şekli ve metodu idi. Büyük bir co ş ku ile gelen dü şman kuvvetleri hendeklekar şı la şı nca şa şı rd ı lar; böyle bir sava ş usulü ile ilk defa kar şı la şı yorlard ı . Hende ğ igeçemediler ve Medine'yi d ışar ıdan ku şatmaya karar verdiler.Mekke'den 4000 ki şi olarak ç ı kan ve fakat yolda iltihak eden Arab kabileleriile say ılar ı onbini aşan Kurey ş ordusu şehre pekçok hucümda bulundu; fakatmüslümanlar şehri canla ba ş la savunuyordu. Medine'li yahudilerle i ş birli ği yapmaları na ve şehrin zay ıf yerlerini öğ renip oralardan sald ı r ılar düzenlemelerine rağ menba şar ı l ı olamad ı lar. Hende ği a şmay ı ba şar ı p bir gurup arkada şıyla birlikteMüslüman askerlere ulaşan ve er dileyen me şhur Arab pehlivan ı ve kahraman ıAbdved'i Hz. Ali gibi çok genç bir müslüman cengaverin öldürmesi Kurey ş ordusu-165


nun mâneviyat ın ı k ı rd ı . Ayr ıca, Kurey ş-Yahudi i şbirli ğini bozucu baz ı çal ış malaryap ıld ı ve baş ar ı l ı olundu.Ş öyle ki, Uhud sava şından sonra müslümanlara ihanet etmeleri sebebiyleMedine'den ç ı kar ılan Benu'n-Nadir yahudileri Medine'ye 200 km. uzakl ı ktakiHaybere yerle şmi şler, Kurey ş 'le cephe birli ği yapmışlard ı . Sürgün Nadir oğ ullar ıYahudileri Kurey ş ve Gatafan'la müslümanlara kar şı ittifak yapt ıklar ı gibi, iktisadi'yönden de Kurey ş 'i İ slâm Peygamberine kar şı yap ı lan sava ş larda desteklediler,paral ı asker toplanmas ına yard ım ettiler. Yahudi liderleri Mekke'ye gidip Medinelilerekar şı savaşmak için Mekkelilerle anlaştıklar ı gibi, Necd'e de gittiler veHayber'in mahsülünün yar ıs ın ı vermeyi sözvererek Gatafan, Benû Esed ve BenûSüleym kabilelerini ittifaka katt ılar.Hz. Muhammed (sas) ise, bu s ı rada, yani Kurey ş 'in Hendek savaşı nda Medine'yimuhasara etmesinden önce, "Dümetu'l-Cendel'e bir sefer düzenlemeküzereydi. İşte o esnada Kurey ş 'in Medine üzerine büyük bir ordu ile yürümekteolduğunu ö ğrenmi ş ve Medine'ye dönerek Hendek kaz ı lmas ına, karar vermi şti.Huzaa kabilesi İ slâm öncesi devirden beri Hâ şimoğ ullarının müttefiki idi.Oymaklar ından bir k ısm ı , Müstalik gibi, Kurey ş yan ında Ehâbi şler içinde yeral ıyordu. Ehâbi şler ise, Kurey ş 'in en yak ın müttefikleriydiler. Hendek sava şınakat ı lan Mekke ordusunun büyük çoğ unluğ unu i şte bu kabilelerden kat ı lanlarte şkil ediyorlard ı .Mustaliklerin Kurey ş 'le ittifak ı n ı ve Medine'ye sald ı r ı düzenlemekte oldu ğunuöğrenen Hz. Muhammed, Hicretin 5. y ı l ı Şaban ay ında onlar ı ans ız ın bast ırd ıve herşeyleriyle birlikte esir ald ı . Müstalikoğ ullar ı reisinin k ız ı Cuveyriye ile Hz.Peygamber'in evlenmesinden ve bu kabile ile s ıhriyet kesbedilmesinden sonraMustalik esirleri serbest b ırak ıld ı ve mallar ı da iade edildi. Bunun üzerine hepsibirden müslüman oldular.Kurey ş 'in büyük bir ordu ile Medine'ye sald ı raca ğı haberini ula ştı ran i şte buHuzaa kabilesi idi.Hz. Muhammed, 3000 neferden olu şan imanl ı ordusu ile Medine şehriniHendek siperinde bir ayl ı k ku şatma boyunca kahramanca savundu. Böyle uzun birku şatmaya ve Hendek sava şı na al ışık olmayan, ordusunun ve hayvanlar ı n ı n yiyecek-içeceklerikalmayan, çok şiddetli rüzgarlara ve bozuk hava şartlar ına tahammüledemeyen Mekke ordusu, hiçbir ba şar ı gösteremeden muhasaray ı kald ı rd ı veMekke'nin yolunu tuttu. Yüce Allah, Hendek sava şında da, rüzgarla r zor havaş artlar ı ve k ıtl ı kla müslümanlar saf ında mü ş riklere kar şı savaşm ışt ı .Bu arada E şca' kabilelerinin reislerinden Nuaym b. Mes'ud,Ku ş-yahudiittifak ı n ı bozmay ı ba şard ı . Müslümanl ığı henüz ba ş kalar ı taraf ı ndan bilinmeyenNuaym, Hz. Peygamber (sas)'in de izini ile, Kurey ş 'e gidip yahudilerin kendile-166


ine güvenmedi ğini, rehin istediklerini ve Kurey ş'ten teminat almad ıkça sald ı rmayacakları n ı , eğer inanm ıyorlarsa cumartesi günü onlar ı sald ı r ıya ça ğırmalar ın ısöylerken, yahudilere de gidip Kurey ş 'ten tam destek istemelerini, ancak baz ıseçkinlerini kendilerine rehin b ı rak ırlarsa Kurey ş 'le birlikte sald ı r ıya geçmeleriniaksi takdirde onlara güvenmemelerini, Kurey ş çekilip gittikten sonra akibetlerininçok kötü olacağı n ı önerdi. Neticede her iki taraf ın birbiriyle aras ı aç ıld ı . Kurey ş 'inmuhsaray ı kald ı rmas ında bu durumun da etkisi oldu. Ayr ıca bol kazanç getirenhac mevsiminin ba şlamas ı, sulh aylar ın ın girmesi de Kurey ş 'i Mekke'ye dönmeyezorlad ı . Hendek sava şın ın bir bak ı ma müslümanlar ın ba şar ısıyla sonuçlanmas ıylabirlikte, gerek Mekke'li mü ş riklerin gerek öteki mü ş rik araplar ın müslümanlarla savaşması olay ı sona eriyordu. Art ık hiçbir Arap kabilesi müslümanlara kafa tutamayacakve onlarla sava şmaya cesaret edemeyecekti; aksine Müslümanlardan amandilemek veya himaye görmek için Arab kabileleri s ı raya gireceklerdi.Hendek sava şında müslümanlar 6 şehid, dü şman ise 8 ölü vermi ştir (20).d) Hudeybiye Musalahas ıİslam güne şinin Hira'da karanl ı k gönüller üzerine ışınlar ınt yans ıtmaya ba ş-lamas ı ndan bu yana Mekke'li mü şriklerle müslümanlar aras ında amans ı z bir mücadeleba ş lam ışt ı . Mekke devrinde ferdi planda yap ılan i şkencelere ve zulme kar şıverilen bireysel mücadele ile Medine devrinde arka arkaya yap ılan meydan muharebeleribu din dü ş manl ığı sava şım ı n ın aç ık örneklerini olu şturur. Hicretin 5. y ı l ındaOnikibin ki şilik kuvvetle Medine'yi muhasara eden dü şman birbak ıma son hücumunuyap ıyordu. Art ık bu savaşlara bir son verilmesi gerekiyordu. Müslümanlardevaml ı olarak bar ış istiyorlard ı ve bar ışa ihtiyaçlar ı vard ı . Bu gaye ile Hicretinalt ı nc ı y ı l ında, 13 Mart 628'de, Hendek gazvesinden bir y ıl sonra, Hudeybiyekuyusunun ad ı n ı ta şıyan köyde Müslümanlarla Mekke'li mü ş rikler aras ında birbar ış antlaşmas ı yap ıld ı . İ slâm tarihinde çok önemli olan bu musalahaya "HudeybiyeAntla ş mas ı " denilir.İslam Peygamberi, Hicretin alt ınc ı y ı l ı nda, binbe şyüze yak ın bir müslümancemaatle Umre yapmak üzere Mekke'ye do ğru yola ç ıkt ı. Allah' ın beyti Ka'be'yiziyaret etmek istiyordu. Ancak herkese müsade eden Kurey ş, müslümanlarınKabe'yi ziyaretlerini engelledi ve onlar ı Hudeybiye denilen yerde durdurdu, Mekke'yebile sokmad ı .Gördü ğü bir rüya üzerine o y ıl Kabe'yi ziyaret etmek isteyen ve bunu ashabinamüjdeleyen Hz. Peygamber (sas) müslümanlara Kurey ş 'i telaş a düşümlemeleriiçin yanlar ında sadece "yolculuk silah ı" denilen k ı l ıç ve benzeri basit silahlar ı20 Serahst, Şerhu Siyeri'l-Kebir, 1, 201, /bn Hi şâm, s. 670-680 vd; Taberi,I. 1465-1467, 15438; Hamidullah,islâm Peygamberi 1; 172; ibn Kesir, Bidâye,C. X, s. 88;Ibn Sâ'd, 11/1, s. 48 vd.167


ulundurmalar ın ı söylemi şti. Kurbanl ık olarak 70 deve al ınm ışt ı. Muhâcir müslümanlaralt ı y ıldan beri uzak kald ıklar ı ve göremedikleri Mekke'ye bir an öncekavu şabilmenin heycan ın ı yaşıyorlard ı .Hz. Muhammed'in binbeşyüzün üzerindeki arkada şıyla Ka'be'yi ziyaretegelmek üzere olduklar ı haberi k ısa sürede Mekke'de yay ıld ı. Kurey ş telaşland ı vene pahas ına olursa olsun onlar ı Mekke'ye sokmamaya karar verdi. Halid b. Velidve İ krime bin Ebü Cehl kumandas ına 200 ki şilik bir süvari birli ği vererek onlar ıHudeybiye'de kar şılatt ılar. Hz. Peygamber (sas) sava şmak istemediklerini, umreyapmak için geldiklerini, isterlerse kendileriyle bir sulh antla şmas ı yapabileceklerinigönderdi ği bir elçi ile Kurey ş'e duyurdu. Bu arada k ırk elli ki şilik tahrikçibir Mekke'li birlik esir al ınd ı ve sonra serbest b ırak ıld ı .Hz. Muhammed (sas), sulh tekliflerini iletmek üzere Hz. Osman' ı Mekke'yeelçi göndermi şti. Ancak Kurey ş Hz. Osman' ı esir ald ılar ve hapse att ılar. Bir araöldürüldü ğü haberi bile geldi. Bunun üzerine, belki de yeni bir sava ş ihtimalinin belirdiğini görmesi üzerine, Hz. Peygamber (sas), Hudeybiye'deki bir a ğac ın gölgeliğindetüm ashab ından İ slâm'a bütün varl ıklanyla bağ l ı kalacaklar ına ve bu uğurdabütün güçleriyle mücadele edeceklerine dair beyat ald ı . İ slam tarihinde ayr ı biranlam ı ve önemi olan bu hevata "Hudeybiye beyat ı " veya "R ıdvan beyat ı " denilir.Müslümanların Hz. Muhammed'e ba ğ l ı l ı klar ın ı bir kez daha perçinleyen buolay Mekke'de duyuldu ve büyük korku sald ı. Göz hapsine tuttuklar ı Hz. Osman' ıderhal serbest b ırakan Kurey ş, Umeyr oğlu Suheyl başkanl ığında Mikrez b. Hafsve Huveyt ıb'ten olu şan sulh yapma yetkisine sahip bir bar ış heyeti gönderdi.Neticede "Hudeybiye bar ış antla ş mas ı " yap ı ld ı . K ısa sürede İ slâm' ı n Arab yar ı m-adas ında yay ılmas ına ve müslümanlar ın k ısa süre sonra muzaffer olarak Mekke'yegirmesine zemin te şkil edecek olan Hudeybiye musalahas ı şu ilkeleri kaps ıyordu:Hudeybiye bar ış antlaşmas ı on Y ıll ık bir süre için geçerlidir; bu süre zarf ında neKurey ş müslümanlara ne de müslümanlar Kurey ş 'e sald ırabilecektir; müslümanlarbu y ıl Mekke'ye giremeyecekler ve Ka'be'yi ziyaret edemeyecekler; ancak bu ziyaretigelecek y ıl yapabilecekler; ertesi y ı l Ka'be'yi ziyarete gelen müslümanlarancak üç gün Mekke'de kalabilecekler ve bu arada hiçbir Mekke'li onlarla görü şmeyecekve konu şmayacak, Mekke'nin d ışı na çekilecektir. Ka'be ziyaretine gelenmüslümanlar yanlar ında yaln ızca birer tane yolcu k ı l ıc ı bulunduracaklard ır; Arabkabilelerinden isteyen kabile iki taraftan birisiyle ittifak yapabilecektir; Kurey ş '-ten birisi, bu arada, velisinin izni olmadan müslüman olur ve Medine'ye kaçarsakabul edilmeyecek, Mekke'ye iade edilecektir.Görünürde müslümanlar ın aleyhine olan Hudeybiye antla şmasına baz ı müslümanlaritiraz ettiler. Özellikle tam antla şma metninin imzaland ığı s ırada Kurey şbar ış heyeti ba ş kan ı Suhely'in oğlunun bir yolunu bulup müslümanlara s ığınmas ı ,Hz. Muhammed'in de onu babas ına iade etmesi ashâb- ı kirâm aras ında huzursuzluğasebep oldu. Ne var ki, Kurey ş aradan bir y ıldan biraz fazla zaman geçmesinden168


sonra bu maddenin kald ı r ılmas ı için müracaat edecek ve "Müslüman olan Mekkeli'leriniadesi" maddesi antla ş ma metninden ç ıkar ılacakt ı r.Hudeybiye bar ış antla şmasın ı Hz. Peygamber, Abdullah' ın oğlu Muhammedad ına imzalarken, baz ı müslümanlar da şahit olarak antla şmay ı imzalad ılar. Antlaşmaher iki taraf ın imzalamas ından sonra yürürlü ğe girdi. Baz ı müslümanlaraağır gelen bar ış ş artlar ı çok yararl ı sonuçlar verdi. Hudeybiye'de üç gün kald ıktansonra Medine'ye dönen müslümanlar hac yapmadan döndükleri için üzgündüler.Fakat ertesi y ıl, antlaşma ş artlar ına uygun olarak, müslümanlar Ka'be'yi ziyaretettiler; Mekke'de üç gün kald ıktan ve ibadetlerini yapt ıktan sonra Medine'ye"döndüler. Böylece Hicretin yedinci y ı l ında Ka'be'yi ziyaret eden müslümanlar biry ıl sonra da Mekke'yi fethedeceklerdir. Çünkü bu s ırada Fetih soresi nazil olmu ş ,Hz. Peygamber (sas) müslümanlara Mekke'nin feti ıini müjdelemi ştir.Hudeybiye bar ış antla şması, Kurey ş'i müttefiklerinden tecrid etti ği gibi,Hayberli Yahudileri de kuvvetli dostlar ı Mekkelilerden kopard ı. Bu bak ımdanHudeybiye musalahas ı büyük bir diplomatik başai- ıd ır (21).10- Müslüman-Yahudi Ili şkileri ve Hayber'in Fethi (H. 7/M. 628)Müslüman-Yahudi ili şkileri Hicret olay ı ile başlar. Ensâr ile Muhacirleri"Özel İ slam Karde ş li ği Antlaşmas ı" ile tek vücuthaline getiren ve böylece Müslümantoplumun temelini atan Hz. Muhammed (sas), Medine yahudileri ile de "Vatandaşl ık Antlaşmas ı" yapm ışt ı . Bu şekilde yahudilerle kurulan ilk ili şkiler politiközellikliydi ve bar ış a dayal ıyd ı. Ne var ki, Hicret olay ı, Kurey ş'i rahats ız etti ği kadar,Medine'li yahudileri de huzursuz etmi şti. Zira, uzun y ıllard ır politik ve ekonomikyönden şehrin hâkimiyetini ellerinde bulunduran çe şitli Yahudi kabileleriArablar üzerindeki bask ılar ın, ve bölgedeki ticari, iktisâcll, idari ve siyasi güçlerinide yitiriyorlar, bir bak ıma müslümanlar ın hâkimiyetine giriyorlard ı . Bu bak ımdanbar ış a dayal ı olarak başlayan müslüman-yahudi ili şkileri, Beni', Kaynuka gazvesi,Benu Nadir gazvesi, Benu Kureyza gazvesi ve Hayber'in fethi hadiseleriyle sava ş safhasınagiriyordu. İslam-Yahudi münasebetleri hakk ında kronolojik, mukayeseli vetahlili bilgi veren yegane kaynak Kur'an- ı Kerim'dir (22).Hz. Peygamber (sas) Medine'ye hicret edince, şehrin sakinleri çe şitli kabilelerhalinde ya şayan Arablar ve yahudilerdi. Yahudilerin buraya ne zaman ve nas ı lgeldikleri konusunda kesin bilgiye sahip de ğiliz. Bildiğimiz, baz ı Yahudi kabilelerininbir kısm ı Arab kabileleriyle, di ğerlerinin de ba şka Arab kabileleriyle ittifakhalinde ya şad ı klar ı , genellikle tar ım ve ticaretle me şgul olduklar ı konular ındatoplanmaktad ır. Allah' ın bir elçisinin gelece ğini bilen Yahudilerden bir bölümü Hz.21 İbn Hişam, 749; Serand, Şerhu Siyeri'l-Kebir, IV, 61; Hamidullah, IslamPeygamberi, C. 1, s. 184-185.422 Bkz. Hamidullah, Islam Peygamberi, C. 1, s. 391-418.169


Peygamber (sas)'in ça ğr ısını kabul etmi şler, bir bölümü ise onu kabul etmektençekinmi ş lerdir. Bu arada İ slamla alay edenleri veya gizli ve aç ı k yollardan müslümanlaradü ş manl ıkta bulunanlar ı da olmu ştur.Müslüman Toplumun te şekkül edip Medine'de islam devletinin kurulmas ı ,Yahudilerin hem Medine ve civar ı ndaki hem de tüm Arap yar ı madas ı ndaki yararlarına kesin bir darbe vuruyordu. iktisadi' ve ticari" gücü elinden giden, maddi müstemlekeciliği y ık ılan ve tar ım-ticaret pazarlar ın ı yitiren Yahudiler elbetteki Müslümanları sevmezlerdi. Uhud sava şı onlara baz ı eylemlerde bulunma dü şüncesinivermi şse de Yahudiler hiçbir zaman tek ba şlar ı na müslümanlara sald ırmaya cesaretedemediler. Ancak Hendek sava şında beklediklerini bulamamalar ı, Hudeybiyemusalahas ın ın müslümanlar ın yarar ına sonuçlanmas ı ve İslâm' ın büyük birh ızla çe şitli Arab kabileleri aras ında yay ılmas ı Arabistan'daki itibarl ı r ın ı kaybedenYahudileri çileden ç ı kar ıyor ve İ sl am'a daha fazla kin ve dü şmanl ık beslemelerineyol aç ıyordu.Hicretten sonraki 9 ayl ık dönemde müslümanlarla Yahudiler aras ında hiçbirönemli olay olmad ı . Hz. Peygamber (sas) zaman zaman Yahudilerin aras ına giriyorve onlar ı İ slam'a çağı r ıyordu. Ancak yahudiler İ slam' ı kabule pek yana şm ıyorlardı . Bir defas ında Bent Kaynuka Yahudileri, kendilerini İ slâm'a davet eden Hz.Peygamberi tehdit ettiler. Daha sonra da Benû Kaynuka Yahudilerinden bir kuyumcudükkan ında al ış veri ş yapmakta olan bir müslüman kad ına sald ırd ılar.Kad ı na yard ım için gelen bir müslüman ı da şehid ettiler. Bu olay bir sava şla sonuçlandı ve Kaynuka Yahudilerinin ya ş ad ıklar ı semt onbe ş gün süreyle ku ş at ıld ı . 700ki şilik savaş ç ı s ı olan Beni Kaynuka Yahudileri onbe ş günün sonunda teslim oldular.Hz. Peygamber bu Yahudileri topluca Medine'den kovdu, onlar da Hayber'egittiler. Kaynuka sava şında kan dökülmedi ve öteki Yahudi kabileleri bu ihtilaftatarafs ız kald ılar (23).Öte yandan, Benu'n-Nadir Yahudilerinden ş air Ka'b b. el-E ş ref, Bedr yenilgisindensonra Mekke'ye giderek Kurey ş 'i intikam almaya ça ğırd ı , İ slam'a hakaretedici ş iirler söyledi. Aralar ında Ka'b'in süt karde şi Muhammed b. Mesleme'nin debulundu ğu bir gurup müslüman bir gece onu öldürdü. Ancak bu s ırada Benu'n-Nadir Yahudileri müslümanlarla ittifak yapm ış lard ı , yani sulh halindeydiler. Yanl ışlıkla Amr b. Ümeyye ed-Demrinin BenG Âmir'den müslüman olmu ş iki ki şiyiöldürmesi üzerine Hz. Peygamber, kas ıts ız olarak yap ı lan bu cinayetin mesuliyetininislam Devletine dü ş tüğünü belirtti ve Benu'n-Nadir'den-müttefikleri olmas ısebebiyle-uygun bir ölçüde bedeli ödemelerini istedi. Ancak, onlar bunu reddetmeklekalmad ı klar ı gibi, Hz. Muhammed'in kendi mahallelerine gelmesi üzerineona bir suikast düzenlediler. Üzerine ta ş atarak öldürmek istediler. Bu suikastsonucu Benu'n-Nadir Yahudilerinin mahalleleri ku ş at ı ld ı . Benu'n-Nadir Yahudileri23 Buharl, 58; 6; İbn Hişkn, 546 vd.170


ku şatmaya dayanamayarak teslim oldular. Onlardan müslüman olanlar affedildiler,diğerleri ise silahlar ın ı ve mallar ın ı b ırakarak Medine'yi terkedip Hayber'e gittiler.Beril Kureyza Yahudilerine gelince; müslümanlarla sulh içerisinde olmalar ı-na rağmen, Hendek savaşı s ı ras ında tek tarafl ı olarak antlaşmay ı bozmu şlar, Müslümanlaraihanet ederek dü şman' saflar ına kat ılm ış lard ı. Bu çok kötü bir suçtu.Onun için Hendek savaşından hemen sonra Hz. Peygamber Benû Kureyza Yahudilerininyaş ad ıklar ı mahalleyi muhasara ettirdi. Yahudiler bir kaç günlük mukavemettensonra teslim oldular. Evs'li Sa'd b. Muaz' ın hakemli ğine baş vuruldu. SonundaKureyza Yahudileri Tevrat' ın hükmüne göre yarg ıland ılar ve öldürüldüler(24).a) Hayber'in FethiHayber, Medine'nin kuzey do ğusunda, Medine'den 200 km. uzakl ı kta,muhkem kaleleri olan bir şehirdir. Etraf ı nda minbit araziler, zengin hurmal ı klaryer al ır. Benü'n-Nadir ve Bent Kaynuka Yahudilerinin yerle şmesinden sonraArabyar ımadas ında Yahudi toplumun baş l ıca yerleşim merkezi oldu. Yahudilermüş rik Arab kabilelerini İ slam aleyhine tahrik ediyorlar ve ayakland ırıyorlard ı .Hendek savaşında Kurey ş 'e her türlü silah araç ve gereçlerinin temininde büyükdestek sağlayanlar ve onlar ı savaşa sürükleyenler yine Hayber Yahudileriydi.Hz. Peygamber, Gatafan kabilelerinin müttefikleri olan Hayber Yahudileriylebir antla şma yapmak istiyordu. Ancak, bu arada, onlar ı n Medine'ye sald ırmahaz ı rl ıklar ı içinde olduklar ı n ı öğrendi. Hem bu konudaki haberlerin do ğruluğ unuara şt ırmak hem de bar ış yapma konusunda ön görü ş melerde bulunmak üzereAbdullah b. Reveha'y ı Hayber'e gönderdi. Revaha o ğ lu Abdullah, Gatafan kabilelerinide yanlar ına çekmi ş bulunan Yahudilerin niyetlerinin kötü oldu ğunu veMedine'ye yürümek üzere bulunduklar ı n ı tesbit etti.Durumun öğrenilmesi üzerine, Yahudilerin Gatafan kabileleriyle birle şerekMedine'ye sald ırmalar ından önce, Hz. Peygamber daha çabuk davranarak cihadagitmek isteyenlerin toplanmas ın ı emretti ve 2000 ki şilik bir ordu haz ırlad ı . Hedefiaç ıklanmayan yönde üç günlük çok h ızl ı bir yolculuk yap ıld ıktan sonra Hayber'eulaşıldr. Müslümanlar Gatafan kabilesi ile Hayber'i birbirine ba ğ layan "Raci"mevkini tuttular, bu iki kuvvetin birle şmesini önlediler, dolay ısiyle Yahudileriyard ıms ız b ırakt ılar.Hayber, Hicretin 7. y ı l ı Muharrem ay ı nda ku şatı ld ı . Sabah vakti Hayber'inku şat ıld ığın ı gören Yahudiler ş aşı rd ılar. İ slam Peygamberi önce onlar ı İslâmiyetikabul etmeye veya sulh yapmaya ça ğı rd ı , fakat her iki teklif de reddedildi. Bununüzerine Hz. Peygamber askerlerini cihada ça ğı rd ı . Çok zengin bir şehir olan Hayber'insekiz tane muhkem kalesi vard ı . Kaynakları m ız, kalelerdeki asker say ı s ı n ın24 !bn Hişâm, 688-692; Hamidullah, ısl'm Peygamberi, C. 1. s. 415-417.Hz. Peygamber'in Sava şları, .s. 146.171


20 bin dolaylar ında olduğunu söylüyorlar, fakat bu rakam bize fazlas ıyla abart ı l-m ış görünmektedir. Zira, 20 bin neferlik askeri olan bir şehrin nüfusunun en az ından60-70 bin dolaylar ında olmas ı gerekir ki, o zamanlar için böyle bir nüfusa sahipşehrin Arabyar ımadas ında bulundu ğuna dair aç ık bir malumata sahip de ğ iliz.20 gün kadar süren ku ş atma s ıras ında Yahudiler bütün güçleriyle şehri savundular,fakat kaleler yava ş yava ş dü ştü, yaln ı zca "Kamus" ad ı verilen kale kald ı . Kalekumandan ı Merhab, büyük bir kahramanl ı k gösteriyordu. 20 gün kadar direnenKamus kalesi kumandan ı nihayet kaleden ç ı k ıp er diledi. Hz. Ali'nin kar şı s ı naç ı kması ve çok k ısa sürede i şini bitirmesi üzerine ordunun mâneviyat ı bozuldu;ümitsizli ğe dü şen Yahudilerin teslim olmalar ıyla birlikte kale al ı nd ı ve Hayberfethedildi. Hz. Ali de Hayber fâtihi oldu.Hayber'in fethi, Arabistan'da yahudi tehdidini ortadan kald ı rd ı . Hayber'deyar ıc ı olarak çal ışmak üzere kalan Yahudiler ise, her y ıl has ılat ın yar ı s ın ı islâmDevleti hazinesi ne gönderdiler. Hayber gelirleri sayesinde İslam Devleti'nin iktisâclgücü artt ı .Hayber'in fethine çok sevinen Hz. Peygamber'i sevindiren bir ba şka olaydaha oldu. Hz. Muhammed (sas), Hayber fethi dönü şünde Habe şistan'dan dönenson muhâcir kafilesiyle kar şı la ştı . Hz. Peygamber'in talebi üzerine Habe ş Necaşi'sitaraf ından bir gemiyle gönderilen bu onbe ş yirmi ki ş ilik kafilenin ba şında Hz.Ca'fer vard ı . Bunu gören Hz. Peygamber, " şimdi, Hayber'in fethine mi yoksaCa'fer'in dönü şüne mi sevineyim?" buyurarak mutlulu ğunun büyüklüğünü aç ı klad ı .Hayber fethinden sonra bir-iki gün Hayber'de kalan Hz. Muhammed birsuikast te şebbüsüyle karşılaşt ı . Yahudi ba şkanlar ından Hâris'in k ız ı Zeyneb Hz.Muhammed'i zehirlemek istedi. Daha ilk lokmada Hz. Peygamber durumu farkedipkendilerine sunulan koyun etinin zehirli oldu ğunu anlay ıp çekilmi şse de,ayn ı sofrada bulunan Bi şr ad ındaki sahâbi zehirlenerek öldü. Bunun üzerineHâris'in k ız ı Zeyneb, k ı sas yap ı larak öldürüldü.Hayber'den çok say ıda esir ve ganimet elde edildi. Esirler aras ında Ahtaboğlu Huyye'nin k ı z ı Safiyye de vard ı . Safiyye'nin babas ı Nadiro ğullar ı Yahudilerininba şkan ı , anas ı da Kaynuka Yahudileri ba şkan ın ın k ı z ı idi. Selam ve Kinâneadlar ındaki Yahudilerle evlenmi ş olan Safiyye, kocas ı Kinâne'nin Hayber savaşındaöldürülmesi üzerine dul kalm ışt ı . Onu kendi hissesine alan Hz. Peygamber,daha sonra özgürlü ğünü verip onunla evlendi. Safiyye ile evlenen Hz. Muhammed(sas), Yahudilerle s ıhri‘ yak ınl ık kurarak aradaki dü ş manl ığı sona erdirmek istemişti. Hayber arazisinin be ş te biri Hz. Peygamber (sas)'in hissesine dü şmü ş tü.Hayber'den Medine'ye dönülürken yolda Vkli'l-Kurâ yahudilerinin ta şsald ı r ıs ına maruz kalan Hz. Peygamber buras ı n ın fethini emretti ve Vâdil-Kurâ dafethedildikten sonra Safer ay ında Medine'ye dönüldü (25).25 İbn Hişâm, 687-692; İbn Sa'd, 2/1, 54-75; M. Hamidullah, Hz. Peygamber'inSava şları, s. 144-147.172


11- Mekke'nin FethiHudeybiye'den Medine'ye dönülürken, Mekke'de zulüm gören müslümanlardanEbâ Buseyr ad ındaki ki şi hapisten kaçarak Müslümanlara yeti şti. Ancak,arkalar ından karargaha gelen Mekke'liler olanlar ı anlatt ı ve Hz. Peygamber'denonu iâde etmesini istediler. Hz. Muhammed, Hudeybiye antla şmas ı gereğince,isteği kabul etti ve onu onlara teslim etti. Fakat, Ebt ı Buseyr dönü ş s ıras ındaonlardan birinin k ı l ıc ını kapt ı ve başı n ı kesti, öteki Mekke'li muhaf ız da Hz. Muhammed'inyan ına kaçt ı . İ slam ordugah ına geri dönen Ebeı Buseyr ise, mültecimuamelesi gördü. Daha sonra Mekketli muhaf ız ülkesine döndü ve ba şından geçenlerianlatt ı .Bu arada, İslam ordugah ından ayrı larak Bedr yak ın ındaki "el-lss" orman ınaçekilen Ebâ Buseyr, yan ı na gelen öteki mazlum Mekke'li müslümanlarla birlikte,bölgeden geçen Kurey ş kervanlar ı n ı vurdu ve Mekke'de büyük tedirginlik yaratt ı .Böylece bir çe şit "Müslüman Bağıms ız Komando Birli ği" kuran Ebtı Buseyrve arkadaş ları , Mekkelileri Hudeybiye antla şması nda yer alan mültecilerin iadesimaddesini antlaşma metninden ç ıkarmaya zorlad ılar. Ve mültecilerin iâdesimaddesinin antlaşmadan ç ıkar ılmas ın ı istemek üzere gelen Mekke'li heyetin isteklerikabul edildi, art ık isteyen Mekke'li müslüman Medine'ye s ığınabilecekti.Hudeybiye antlaş masından bir y ıl sonra Hz. Peygamber ve arkada şlar ı ,antla şma maddesi uyar ınca Ka'be'yi ziyaret ettiler. Umre ibadeti esnas ı ndakidavran ışları Mekke'liler üzerinde çok etkili oldu. Halid b. Velid, Amr b. el-As gibiseçkin Mekkeliler hür iradeleriyle Medine'ye gelerek İslâm ı kabul ettiler (26).Nihayet İ sl âm Devleti ile Bizans aras ındaki ili şkilerin-müslüman elçinin öldürülmesisebebiyle-kötüle ş ti ği s ı rada, Mekkeliler Hudeybiye antlaşmas ın ı bozdular.Aradan iki y ıl geçmeden Kurey ş tarafından bozulan Hudeybiye antla şmas ı, 20y ıldan bu yana devam eden İ slâm-mü ş rik savaşına son verdi ği gibi Tevhid inanc ı-n ın kalesi olan Mekke'nin de Müslümanlarca fethedilmesine yol açt ı (27).Hudeybiye antla şmasında yer alan bir maddeye göre, Arab kabilelerindenisteyen her kabile Kurey ş 'le veya Müslümanlarla ittifak yapabilecekti. Bu maddegereğince, Ben() Bekr Kurey ş 'in Huzaa kabilesi de Müslümanlar ın tarafına geçti.Huzaa kabileleri aras ında düşmanl ık vard ı. Huzaa kabilesine mensub birisi, birgün,Benû Bekr'li birininin Hz. Peygamber'e hakaret etmesine dayanamad ı ve onunladöğüşerek yaralad ı . Bunun üzerine, Benâ Bekr oymağı , kabile başkan ı Nevfel'inkarara üzerine Huzaa kabilesine sava ş açt ı . Hicretin 8. y ı l ında iki kabile aras ındaşiddetli çat ış malar oldu, çok say ıda Huzaal ı öldürüldü. Huzaa kabilesi Hz. Peygamber'emüracaat ederek yard ım istediler. Hz. Peygamber, himayesine s ığınan Huzaa-Idari koruyacağ ma dair aç ık vaadde bulundu. Çünkü bu olay, Kurey ş'in Hudeybi-26 İbn Hisâm, 716-718.27 Z. Konrapa, Peygamberimiz, s. 258.173


ye antlaşmas ın ı fiili olarak bozdu ğunu gösteriyordu. İ slam Peygamberi'nin müttefikkabile Huzaa'ya yard ım vaadi Mekke'lileri tedirgin etti. Mekke reisi Ebû SüfyanHudeybiye antlaşmas ın ı yenilemek üzere Medinerye geldi ise de olumlu bir sonuçalamad ı ve hiç kimseden ilgi görmedi.Öte yandan, Huzaa kabilesine yard ım vaadinde bulunan Hz. Muhammed,ayr ıca Mekke'ye bir elçi gönderdi ve Kurey ş'e üç teklifte bulundu: o) ÖldürülenHuzaal ı lar ın bedellerinin ödenmesi; b) Benu Bekr'in himayesinden vazgeçilmesi;e) İ lk iki teklifin kabul edilmemesi durumunda Hudeybiye antla şması n ın bozulmuş say ı lmas ı . Bunlardan üçüncüsünü kabul ettiklerini duyuran Kurey ş, yeni birantla şma yapma giri şimlerinde bulunmu şlarsa da ba şar ı l ı olamam ışlard ı r.Ebû Süfyan' ın eli bo ş olarak Mekke'ye dör ı mesinden hemen sonra sahabileriyleisti şare yapan Hz. Peygamber (sas) tam bir gizlilik içersinde sava ş haz ı rl ı klarınaba şlad ı .İstikametini bildirmeksizin müslümanlara sava şa haz ırlanmalar ı n ıemretti. Eslem, Gifar ve öteki müttefik kabilelere de Medine'ye gelmeksizin busefer için haz ı rlanmalar ı n ı bildirdi. Hatib b. Eb? Belta adl ı müslüman, baz ı sebeplerle,sava ş haz ı rl ı klar ı n ı bir mektupla Kurey ş 'e bildirmek istemi şse de muvaffakolamamıştı r.Hz. Muhammed kumandas ı ndaki müslüman ordu, haz ı rl ı klar ı n bitmesi üzerine,10 Ramazan 630'da, 10 bin ki şilik bir kuvvet halinde Medine'den yola ç ı kt ı .Oruçlu olarak Medine'den ayr ı lan müslümanlar yolda oruçlar ı n ı bozdular, iftarettiler. Mekke yolunda, son muhkir olarak Medine'ye gelmekte olan Hz. Abbas'arastland ı . Mekke yolu Huzaal ı lar taraf ından tutuldu ğu için Mekkeliler bu harekettenhaberdar olamad ı lar. Ordu Mekke'ye 16 km. uzakl ı ktaki "Merru'z-zahran"vadisinde konaklad ı ve karargah kurdu. Hz. Peygamber'in emri ile, Kurey ş 'i ihtaretmek amac ıyla, onbin ate ş yak ıld ı .Bu durum kar şı s ında büsbütün şa şıran Kurey ş, Ebû Süfyan yönetimindeküçük bir ke şif kuvveti ç ı karm ışsa da hemen yakalanm ışlar ve Hz. Peygamber'inhuzuruna götürülmü ş lerdir. Birgin süreyle İ slam ordugah ı nda tutulan Ebu Süfyan veadamlar ı , Müslüman ordunun Mekke'ye giri şi nden önce sal ıverildiler ve Mekke'yegönderildiler. Müslüman ordunun Mekke'yi Fetih hareketini duyurdular. Hz.Abbas' ın arac ı l ığı ile affolunan ELA Süfyan, Hz. Peygamber'in e şine rastlanmayanbir ordu ile Mekke kap ı s ında oldu ğunu, Ka'be'ye veya Ebû Süfyan' ın evine s ığınanların veyahut silahlar ın ı b ı rakarak evine girenlerin emniyette oldu ğunu duYuniyordu.Bunlar ı Ebeı Süfyan' ın ağız ından duyan Kurey ş büsbütün ş aşı rm ış t ı , amayapacak birşeyi de yoktu; herkes silahlar ın ı b ırakarak evlerine girdiler, Ka'be'yeveya Eb ıl Süfyan' ı n evine s ığı nd ılar.Bu arada İ slam ordusu, Allah'a hamd ederek çe şitli yollardan Mekke'yegiriyorlard ı . İ slam Peygamberi takva üzere, Allah' ın yard ı m ı ile Mekke'ye girdi,doğruca Ka'be'ye gitti, Tevhid akidesinin .be ş i ği, Allah' ın beyti ve müslümanlar ı n174


kıblesi olan bu kutlu yeri putlardan temizledi. Büyük bir direni ş ve kanl ı olay olmadanMekke fethi gerçekle şti. Hz. Peygamber, Ka'be'nin avlusunda toplanantedirgin Mekkelilere hitabetti; hepsini affetti ğini duyurdu. Hz. Hilal Beytullah'taezan okudu, müslümanlar topluca Ka'be'de ibadet ettiler. Mekke fethinden birkaçgün sonra 2 bine yak ı n Mekke'li iradeleriyle İ slâm' ı kabul ettiler ve Huneyn'edoğ ru giden Müslüman orduya kat ı ld ı lar.Hz. Peygamber (sas) Mekke'ye giri şinde, savaş suçlular ı olan on ki şininbulundu ğu yerde öldürülmesini emretti; fakat daha sonra onlar ın yakalan ıpaf dilemesi üzerine rahmet Peygamberi onlar ı affetti. Bu afdan yararlananlararas ında Hz. Ebâ Bekr döneminde askeri' alanda büyük hizmetleri görülen İ krimeb. Ebis Cehl de vard ı . Mekkeli putatap ıc ı lar ı n önde gelenlerinden olan Saffan b.Ümeyye ise, Huneyn sava şı ndan sonra müslüman oldu.Cenab- ı Allah' ın vadetti ği Mekke fethi Hicretin 8. y ı l ı nda gerçekle şti. Halidb. Velid kuvvetine kar şı koyan küçük bir gurup d ışında, herhangi bir silahl ı direni ş-le kar şıla şmadan bar ış yoluyla öz yurdu ve Tevhid Dininin Me şalesi Ka'be'ninbulundu ğu Mekke'yi fetheden Hz. Muhammed (sas) ve yönetimindeki İ slamordusu birkaç hafta burada kald ı ktan sonra Medine'ye döndü. Genel aftan yararlananların ilki ve Bilal'in Ka'be'de ezan okumas ına karşı ç ıkanlardan biri olanAttab' ı Mekke'de valisi b ırakarak ayr ılan Hz. Peygamber, fetihten iki ay sonraHac için tekrar Mekke'ye gelecektir (28).Mekke fethi sonras ında genel af ilan edildi, fakat 11 erkek ve 6 kad ı nistisna say ıld ı ve kanlar ı heder edildi. Bunlar Abdu'l-Uzza b. Hanzal, Huveyris b.Nukayz b. Vehb, Mikyes b. Hubâbe, Haris b. Tilâtala, İ krime b. Ebi Cehl, Abdullahb. Zeba'ri, Hubar b. Esved, Saffan b. Omeyye,Vah şi, Ka'b b. Züheyr, Hindbinti Utbe, Fertena, Keribe, Erneb, Ommii Sa'd ve Ümmü Süre idi.12- Huneyn Sava şı ve Evtas GazvesiFetihten sonra Mekkelilerden beyat alan Hz. Peygamber (sas) en büyük Arabkabilelerinden biri olan Havâzin kabilesinin i şini bitirmek üzere Huneyn'e yöneldi(29). Havâzin kabilesiyle olan Huneyn sava şı, Mekke fethinden k ısa süre sonra(6 Şevval-27 Ocak 630) Huneyn vadisinde yap ıld ı . Mekke ile Tâif aras ında bir yerolan Huneyn bu iki büyük şehri birbirine bağlayan yol üzerindeydi; Mekke'ye10 km. uzakl ıktaki bu vadi, Taire daha yak ı nd ı. Mekke'nin fethinden çok tedirginolan Havâzin öteki Arab kabilelerini İslam aleyhine k ış k ırtt ı ve müslümanlarameydan okudu. Tâif ş ehrinin hakimleri olan ve Hz. Peygamberi daha önce burayasokmayan Saklf kabilesiyle birle ş tiler; Havâzin kabilesi reisi Avf o ğ lu Malik yöne-28 İbn Hi şam, 717 vd; Mevlana Muhammed Ali, age. s. 180; Hamidullah,İslam Paygamberi, C. 1, s. 186 vd.29 Mevlana Muhammed Ali, Peygamberimiz, İstanbul 1341, s. 194.175


timinde büyük bir ordu te şkil ettiler. Askerlerin moralini art ı rmak ve savaş a te şviketmek için kad ınlar ve çocuklar ı yanlar ında getirdiler. Bu durumu ö ğ renen Hz.Muhammed (sas), çok k ısa süre içerisinde 12 bin ki şilik bir ordu haz ı rlad ı ve Huneyn'edoğru yürüdü. Askerin ikibin kadar ı yeni müslüman olmu ş Kurey şlilerdenve 80 kadar ı da Mekke'li mü ş riklerden olu şuyordu; kalan 10 bin nefer ise, Mekke'ninfethine kat ılan askerlerdi.Ünlü müslüman kumandan Halid b. Velid, yeni müslümanlardan olu şan öncübirliğin kumandan ı olarak hareket etti. Muhacirlerin sancaklar ından birisi Hz.Ali'de, birisi de Hz. Ömer'deydi. Ensar ın sancaklar ından birisi Evsli Üseyyid b.Hudayr'da birisi de Hazrecli Sa'd b. Obade'deydi. Müslümanlar ın mâneviyat ı çokyüksek, say ılar ı da dü şman kuvvetinden üstündü. İşte bu durum birk ı s ım müslümanı n gurura kap ılmas ına sebep oldu. Daha önceden Huneyn vadisi geçidini ele geçirendü şman kuvvetleri Halid b. Velid kumandas ındaki müslüman süvarileri pusuyadü şürdüler ve bozguna uğ ratt ılar. Öncü kuvvetlerin bozulmas ı tüm orduya tesiretti ve bu güçlü İ slam ordusu başlang ıçta da ğı l ıp kaçmaya ba şlad ı . Havazin okçuları karşı s ında pani ğ e dü ş tüler. Tepelerden inen Havazin ve Sakifli askerler onlar ıtakib ediyorlard ı . Onlar ı bu da ğı lm ış l ı ktan ve kaçk ınl ı ktan insanlar ın en kahramanı Hz. Muhammed kurtard ı . Yan ı nda Hz. Abbas ve baz ı müslümanlar oldu ğ u haldekat ı r ı n ı devaml ı ileri süren, dü ş man üzerine giden Allah resülü orduyu toplamas ı n ıve ba şarıya ula şması n ı bildi. Hz. Abbas' ın niclalanyla da ğı lmakta olan askerinitoplad ı ; ensâr ve muhacirler yeniden onun çevresini sard ılar. Savaş bütün ş iddetiyleyeniden ba şlad ı . Bozguna u ğ rayan dü şman 70 kadar ölü verirken, müslümanlarda 4 şehit verdiler. Kad ınlar ı n ı ve çocuklar ın ı geride b ırakarak kaçan dü ş -man ordusundan önemli miktarda ganimet kald ı . Kaçanlardan bir k ısm ı Evtasvâdisine, bir k ı sm ı da Tâif'e s ığı nd ı ; kaçan her iki topluluk da sava şı gittikleriyerde devam ettirmek dü şüncesindeydi. Hz. Peygamber onlarla kaçt ıklar ı yerlerdesavaşı kabul etti; Ebû Âmir el-E ş art' kumandas ındaki orduyu Evtas'a gönderirkenkendisi de Tâif üzerine yürüdü. Evtas sava şı nda dü şman ordusu yenilgiye u ğ rad ıve ordu kumandan ı Düreyd öldürüldü, Eki Âmir de şehid oldu. Ebû Âmir'in yerinegeçen Ebû Mûsa el-E ş art (Abdullah b. Kays) dü şman ı peri şan etti ve zaferikazand ı .13 - Tâif Muhasaras ı ,Saldf Kabilesi, Hüneyn gazvesinde, mü şrik müttefik ordusunun müslümanlartarafından yenilgiye uğ rat ı lmast üzerine, ülkesine döndü. Havazin kabilesi ba şkan ıMalik b. Avf da onlarla beraberdi. Huneyn sava şına kat ı lmayan Sakif kabilesiba ş kan ı Urve b. Mes'ud, Tâif muhasaras ında da bulunmad ı . Mekke'nin fethedilmesiüzerine, s ı ran ı n kaçaklartn s ığı na ğı ve mü şriklerin ordugah ı durumundakiTaif'e geldi ğ ini anlayarak galip tarafa geçmi şti. Ebû Süfyan' ı n damad ı olan Urve odevrin silahlar ı n ı iyi bilenlerdendi.Tâif, Hicaz' ı n önemli yerle şim merkezlerinden olup, bölgede önemli konumasahipti. Mekke'nin güney-do ğusunda bulunan Tâif, yüksek duyarl ı kale erle176


çevrili eski bir şehirdi ve Sakif kabilesinin idaresindeydi. Hakimiyetleri bir süreYemen'e kadar uzanan Sakifliler sava ş c ı ve cesur bir topluluktu. Mekkeliler Tâifhâkimi Sakif kabilesini Mekke hakimi Kurey ş'e e şit sayard ı . Bu bakı mdan Peygamberliğinya Mekke'nin ya da Taif ileri gelenlerinin hakk ı olduğunu söylerlerdi.Hz. Muhammed (sas), sava şa haz ır durumda bekleyen Taif'i ku şatt ı ; TaifteAvf oğlu Malik kumandas ındaki Havâzin ordusu ile kar şı la ştı. Halid b. Velidkumandasındaki öncü kuvvet şehri ku şatt ı . Taif ku şatması 20 gün kadar sürdü,fakat Taif kalesi dü şürülemedi. Sonunda ku ş atma dan vazgeçilerek Medine'ye dönüldü.Huneyn ve Evtas gazvesinden önemli miktarda ganimet ve 6 binden fazlaesir elde edildi (30).Huneyn ve Evtas muharebelerinden al ınan esirler aras ında Hz. Muhammed(sas)'in süt karde ş i Şeyma ile, süt annesi Halime'nin kabilesi Sa'd o ğullar ın ın temsilcileride vard ı . Hz. Peygamber (sas) onlara çok iyi davrand ı. Daha sonra Havazinkabilesi, 20 ki şilik bir heyet göndererek ganimet olarak al ınan mallar ın ın, çocukları n ın ve kad ınlar ın ın kendilerine iade edilmesini taleb ettiler. Hz. Muhammed(sas) onlar ın mallar ın ı geri vermedi, ganimet olarak askerleri aras ında taksim etti isede, kad ınlar ın ı ve esirlerini onlara geri verdi. Bu arada Hz. Peygamber'in yeni müslümanolan ve Huneyn gazvesine kat ılan baz ı Mekkeli müslümanlara (müellefe-ikuleıb) ganimetten fazla hisse vermesi birtak ım Medineli müslüman aras ında tartışmalara,hatta taksim anlay ışına ve metoduna yönelik itirazlara sebep oldu (31).14- Ilk Müslüman Elçiler ve Evrensel ıslâm Çağrısının TümDünyaya Duyurulmas ıMekke ve Medine devletleri aras ındaki savaşlara son veren, mü ş riklerin müslümanlaray ıllard ır yapt ı kları i şkence ve sald ırı lar ı durduran Hudeybiye Musalahast'nın 628 y ı l ı Mart ay ında imzalanmasından kısa süre sonra İ slam ordusu veHz. Peygamber Medine'ye döndü. Art ı k müslümanlar barış dönemine girmi şlerdive İslam' ı barış yoluyla insanlar aras ında yayma, Allah' ın Dinini insanlara duyurmaimkan ına kavu şmu şlard ı . Allah' ın elçisi Hz. Muhammed (sas) Evrensel İ slamÇağrı sı n ı bütün insanlığa tebli ğ etmek istiyordu.Bütün insanlara ve cinlere Peygamber gönderilen Hz. Muhammed (sas), i şteHudeybiye bar ış antlaşmasından hemen sonra, kom şu kabileleri, milletleri vedevletleri İslâm'a ça ğırmak amac ıyla, etrafa elçiler gönderdi, kom şu devlet ba ş -kanlar ına ve kabile reislerine dine davet mektuplar ı yazd ı rd ı. Yazd ırdığı "dinedavet mektuplar ı "n ı gümü ş mührü ile mühürleyen Hz. Muhammed (sas), Bizans30 İbn Hişân, s. 809 vd; Ibn Sa'd, II/1, 117 vd; Hamidullah, Hazreti PeygamberinSavaşları, s. 247 vd).31 Tecrid Tereümesi, C. 10, s. 361-373; Zekâi Konrapa, Peygamberimiz,s. 307-308.177


kayserine, İ ran Kisradna, M ı s ır Mukavk ıs ına, Habeş Necaşisisine, Gassan emirineve baz ı Arab kabile reislerine elçiler ve mektuplar gönderdi.İslam Peygamberi (sas), ünlü sahabi Dihyetül-Kelbryi Bizans kayseri Herakl'e(Saltanat ı : 610-641), Abdullah b. Huzafe'yi İ ran kisras ı Hüsrev Perviz`e(Saltanat ı : M. 590-628), Amr b. Ümeyye'yi Habe ş Necaşisisine; Hat ıb b. EbPBelta'y ı M ıs ır mukavk ıs ı'na, Amr b. As' ı Umman kabile reisine; Süleyt b. Amr' ıYemâme kabile reisine; Şuca b. Vehb'i, Suriye s ın ı r ında yaşayan Gassan emirine;Ala b. Hadremryi' Bahreyn hükümdar ına, Muhâcir b. Ümeyye'yi Yemen kabile,reisine, Haris b. Ümeyr el-Ezdryi de Busra valisine elçi olarak gönderdi.Dihyetu'l-Kelbi davet mektubunu o s ı rada Suriye'de bulunan Herakl'everdi.Elçiyi çok iyi kar şı layan Bizans kral ı islam dini ve Hz. Muhammed hakk ında os ı rada Gazze'de bulunmakta olan Mekke'li mü ş rik tâcir Ebeı Süfyan'dan bilgi ald ı .Bizans imparatorununun müslüman oldu ğu veya İslama meyletti ğ i şeklinde görü ş-ler vard ı r.Ancak, İ ran kisrası Hüsrev Perviz islam Peygamberi'nin elçisini iyi kar şı lamadı , gönderilen mektubu okuyunca çok k ızd ı ve mektubu y ı rtıp yere att ı . AyrıcaYemen valisi Bazan'a mektup yazarak Hicaz'da ortaya ç ıkan Peygamberi ölüveya diri olarak kendisine getirmesini istedi. Durum Hz. Peygamber'e . bildirilinceüzülmü ş ve İ ran kisrasm ın akibetinin çok k ısa zaman içerisinde meydanagelecek kötü bir olayla yakla şt ığı n ı söylemi ştir. Ve İ ran hükümdar ı öz oğlu taraf ı n-dan öldürüldü. Hz. Peygamber, Perviz'le ilgili bu mucizeyi haberini Yemen valisiBazan'a ula ştı rd ı . Bu gerçe ği gören Bazan ise, İ ran hâkimiyetinden kurtulup Hz.Peygamber'in ça ğ rısına uydu. Bazan Hz. Peygamber taraf ından San'a valili ğineatand ı ; böylece ilk vali ve acem emirlerinden ilk müslüman olma özelliklerinesahip oldu (32).Öte yandan M ı sır mukavkısı ve Habe ş Neca şisi kendilerine gönderilen elçileriçok iyi karşılad ılar. M ıs ır mukavk ı s ı Hz. Peygamber'e Marie ve Şirin adlar ındakiiki soylu câriye ile baz ı hediyeler gönderdi. Gönderilen cariyeler yolda müslümanoldular. Medine'ye ula şan Marie ile evlenen Hz. Muhammed (sas); Ş irin'i de ünlüşairi Hassan b. Sabit'le evlendirdi.Hz. Peygamber (sas), Omeyrt el-Ezdrnin o ğ lu Haris'i bir mektupla Busravalisine göndermi şti. Suriye h ı ristiyan araplar ı n ın reisi, Hz. Peygamber'in elçisiyleBusra'da kar şı la şt ı ve mektubu teslim ald ı . Ancak mektubu okuyunca çok k ızd ı ,elçiyi de öldürdü; Medine İ slam Devletine sava ş ilan etti ve derhal sava ş hazı rl ı k-larına başlad ı . Böylece, Bizans imparatoru Herakl' ı n valilerinden ve kumandanlarındanolan Ş urahbil'in Mu'te'de öldürttü ğü Haris, taammüden öldürülen ilk müslümanelçi oldu. Olay ı öğrenen Hz. Muhammed (sas) çok üzüldü ve geli şmeleri32 Ahmet Cevdet, K ısas- ı Enbiya, 1-1, s. 260 vd.178


yak ından takib etti. Muhtemel bir sald ırı için tedbirler ald ı, mütecaviz H ıristiyanlarayönelik bir savaş haz ı rl ığına girdi. Mute ve Tebük sava şlar ı işte bu müslümanelçinin öldürülmesi olay ı üzerine meydana gelmi ştir (33).15 - islâm-Hıristiyan ili şkileriMüslümanlar, gerek Mekke'deki h ıristiyanlar gerekse Necran h ıristiyanlarıarac ı l ığı ile daha ilk günlerden itibaren H ıristiyan toplumla ili şki içerisindeolmu şlard ır. Ancak bu iki din mensubunu kar şı kar şıya getiren ilk önemli olay,İslam Peygamberi'nin gönderdi ği elçinin H ıristiyan emir Ş urahbil tarafı ndanöldürülmesi üzerine meydana gelen Mute ve Tebük gazveleri olmu ştur. Gerçekte,Hudeybiye musalahas ı islam'a yönelik Arab dü şmanl ığın ı bir bak ıma sona erdirmişti. Bundan sonra baz ı münferid kabile çat ışmalar ı ve sald ırılar ı olmu şsa da başarıs ızl ıkla sonuçlanm ışt ır. Hayber fethi de, ikinci dü şman ın, Yahudilerin varl ığınason vermi şti. Geriye iki önemli düşman topluluk kalm ışt ı : Münaf ıklar ve f ırsatbulduğu takdirde sald ırma niyetinde olan H ıristiyanlar.a) Mute Sava şıHicri 8/M. 629'de meydana gelen Mute sava şında Müslümanlar dünyan ın ikisüper devletinden birisiyle kar şılaşt ı. Hz. Peygamber'in "dine davet mektubunu"ta şıyan elçinin öldürülmesiyle ba şlayan İ slam-H ıristiyan çat ışmas ı, daha sonraRişid halifeler, Emeviler, Abbastler, Eyy6biler, Selçuklular ve Osmanl ılar devri ndedevam etmi ştir. İ slam güne şini engellemek ve müslüman toplumu ortadan kald ı r-mak üzere düzenlenen "Haçl ı Seferleri" ad ındaki kanl ı sald ır ı olaylara, yak ın çağlarda"Haçl ı Kültür Savaşlar ı" görünümü alt ında sürdürülmü ştür. Birçok müslümanmillet ve devletin H ıristiyan Bat ı taraf ından i şgal edilip sömürülmesi, milli vemanevi değerlerinden kopar ı l ıp "kültür emperyalizmi" yolu ile kölele ştirilmeyeçal ışılmas ı bunun aç ık örnekleridir.Müslümanlar, Mute sava şıyla birlikte, IV. as ırdan itibaren "H ıristiyan Dini"ni,dahasonra da "Bizansl ı "lığı benimsemi ş olan Doğu Roma (395-1453)imparatorlu ğu ile kar şılaştı . Çe şitli etnik topluluklardan olu şan Doğu RomaImparatorlu ğu, Balkanlardan Anadolu'ya, Suriye'den Filistin ülkesine kadaruzanan geni ş bir alana yay ı lmıştı .Mute sava şı , Suriye topraklar4nda bulunan ve Kudüs'e iki konak mesafedeyer alan "Mute"de meydana geldi. Dini ve ırk taassubla Müslüman elçi Haris/öldüren Gassant Araplar ı n ı n reisi Ş urahbil, müslümanlar ı topyekün ortadan kald ırmakiçin sava ş haz ırl ı klarına ba şlam ıştı . Olay ı derin üzüntü ile ö ğrenen ve Gassan33 Tecrid Tercümesi, C.4, s. 540 vd; C. 10, s. 310 vd; Ahmed Refik, BüyükTarih-i Urniımi, C. 4, s. 97; A. H. Berki-O. Keskio ğlu, Hazret-i Muhammed veHayat ı, s. 347 vd; Zekai Konrapa, Peygamberimiz, s. 340 vd;179


emirinin sava ş hazı rl ıkların ı haber alan Hz. Muhammed (sas) k ısa süre içerisinde 3bin ki şilik bir ordu haz ırlad ı ve Zeyd b. Harise kumandas ında Suriye yönüne gönderdi.Orduyu Medine d ışına Seniyetu'l-Veda mevkiine kadar u ğurluyan Hz.Peygamber gereken sava ş takti ğini Zeyd'e verdi. Zeyd'in şehid dü ş mesi halindeordunun kumandanl ığın ı Ca'fer b. Eb ı Talib'in yapacağı n ı, onun da şehid olmas ıdurumunda sancağın Abdullah b. Revaha'n ın eline geçece ğini bildirdi. Abdullah' ı nda şehid dü şmesi halinde, ordunun içlerinden birisini kumandan seçece ğini söyledi.Ebü Bekr, Ömer, Halid b. Velid gibi seçkin ve sava ş tecrübesine sahip sahabilerinbulundu ğu bir orduya Zeyd b. Harise'nin kumandan tayin edilmesi baz ıtartışmalara yol açt ı , fakat kal ıcı bir etkide bulunmad ı. Zeyd kumandas ındakiİslam ordusunun geli şini öğrenen Gassant emir, durumu Bizans Kral ı Herakl'ebildirdi ve k ısa süre içerisinde çok büyük bir ordu haz ı rlad ı. Ordunun kumandanlığı na Bizans kayserinin karde şi Teodor getirildi.Mute'ye varan islam ordusu, say ı lar ı 100 bini a şan dü ş man kuvvetini gördü.Şehid olmaktan veya galip gelmekten ba şka bir yol olmad ığını n şuurunda olanmüslüman askerler olanca güçleriyle sava ş tı lar, dü şman saflar ı n ı yarmaya ba şlad ı -lar. Bu arada Zeyd şehid dü ş mü ştü, sanca ğı Ca'ferald ı ; o sırada 33 ya şları nda olanCa'fer büyük kahramanl ıklar gösterdi ve k ı l ıc ı n ı düşman üzerinde parçalay ıncayakadar sava ştı ve sonunda kollar ı kesildikten sonra şehid dü ştü. Ancak Resulullah'-ın sanca ğı n ı yere dü şürmeden Abdullah b. Revaha ald ı. O da şehid oldu ve islamordusu bozulmaya ba şlad ı . Ordu kumandanl ığına seçilen Halid b. Velid bozulmayabaşlayan askerini toplad ı, üstün askerlik gücünü ve kumandanl ık yeteneğinigöstererek say ıca çok üstün durumda olan dü şmanla sava şmaya ba şlad ı . Ertesi günaskerlerini yeniden düzenleyen, öncü kuvvetlerin, sa ğ ve sol cenah güçlerininyerlerini de ğ i ştiren Halid, dü şman ı n mâneviyatm ı bozdu; yeni bir kuvvetin gelmi şolduğunu zanneden H ı ristiyan ordusu gerilere çekildi ve ne yapaca ğın ı düşünmeyeba şladı . Tam bu sırada Halid ordusuna hücum emri verdi ve dü ş mana ani bask ı nyaparak bozguna u ğratt ı . Böylece, İ slam ordusunu mağlubiyetten kurtaran Halid,galib ordu görünümünde geri çekmeyi de ba şard ı . Dü şman ın takib etme cesaretibulamadığı müslüman ordu, dünyan ın en büyük imparatorluklar ından biriylesava ştı ktan ve onlara iyi bir ders verdikten sonra, ezilmeden ve bozulmadan Medine'yedöndü. Hz. Muhammed (sas), bu ba şar ı s ından dolay ı Halid b. Velid'e"Seyfullah" lakab ı n ı verdi, kendisini kutlad ı. Ayr ıca, Hz. Peygamber, iki kolukesildikten sonra şehid dü şen ye ğeni Ca'fer'in meleklerle birlikte cennette uçu ştuğunuduyurdu ve o andan itibaren Ca'fer'e "Ca'fer et Tayyar" denilmeye ba şlandı (34).34 A. Himmet Berki-O. Keskio ğlu, Hazreti Muhammed ve Hayat ı, s. 347-351;Zekai Konrapa, Peygamberimiz, s. 339-340.180


) Tebük SeferiTebük seferi, Tâif muhasaras ından sonra, Veda Hacc ı 'ndan önce yap ı ld ı .Arabyar ı madasındaki yay ı l ışı n ı büyük bir h ızla tamamlayan İ slâm' ın dünyayata şaca ğı s ırada meydana geldi. Zira bu ta ş may ı engellemek emelinde olan Bizansislam'ı vurmaya haz ı rlan ıyordu. İ ran'a kar şı zafer kazanmas ı Bizans' ın moralinigüçlendirmi ş ve islâm' ın doğdu ğu Arabistan't i şgal etme dü şüncesine sevketmi şti.Bizans Kayseri, kendisine ba ğ l ı vâlilere ve emirlere haber göndererek sava şa haz ırlanmaları n ı istedi. O s ı rada Ş am'dan Medine'ye gelmekte olan zeytinya ğı tâcirleriBizans' ın müslümanlara kar şı büyük bir ordu haz ırlamakta oldu ğunu duyurdular.Haberin duyulması Medine'de büyük üzünteye sebep oldu. Müslümanlar ın bu saldı rıy ı yerinde önlemesi gerekiyordu. Hz. Muhammed (sas), şimdiye kadar haz ırlananordular ı n en büyüğünün haz ı rlanmas ı na karar verdi.Genel seferberlik ilan edildi. Suriye'ye sefer yap ı laca ğı aç ıkça duyuruldu.Hz. Peygamber'in ça ğrı sı üzerine her tarafta gönülü askerler topland ı . Ancak, oy ıl Hicaz ve Necd'de k ıtl ı k vard ı, asker toplanmas ı zor oldu. Sava şa gitmek isteyenlerinbir çoğu binecek hayvan bulam ıyordu. Havalar da çok s ı cakt ı . Baz ı kimselerde sava şa gitmemek için çe şitli mazeretler ileri sürdüler. Sava ş haz ı rl ı klar ıçok yava ş yürüyordu. Bu sı rada EIA Bekr ve Osman gibi zengin sahabiler imdatayeti şti; ordunun önemli bir bölümünü donatt ı lar ve Hz. Peygamber'in hay ı r duas ı n ıald ılar. Hz. EbG Bekr mal ın ın tamam ın ı, Hz. Ömer servetinin yar ı s ın ı Allah yolundacihada harcarken, Hz. Osman da tam techizatl ı bir alay donatt ı . Güç şartlardahaz ı rlanan bu orduya "Zorluk Ordusu" "cey şu'l:usre" denildi.Tüm zorluklara ra ğmen çok büyük bir ordu haz ı rland ı . 30 binin üstündekiaskerin 10 bini siivariydi. Orduda 12 bin kadar da deve vard ı . Ordu sancağı EbGBekr'e, Hazrecinki EbG Dücâne'ye Evsinki de Hudayr o ğ lu Useyd'e verildi. Halidb. Velid öncü kuvvetler kumandan ı , Talha sağ cenah, Abdurrahman b. Avf da solcenah kumandan ı tayin edildiler. Hz. Ali'yi Medine'de vekili b ırakan ba ş kumandanHz. Muhammed (sas) ordusunun ba şı nda Suriye'ye doğru yola koyuldu.Tebük'e kadar yap ılan sefer s ı rasında baz ı namazlar cemedildi. islâm' ı n yüceli ğiniArabistan d ışında da gösteren, Arabyar ı madas ı n ı istila edip İ slam devletinin varl ı -ğına son vermeyi dü ş ünen Bizans ordusu müslümanlarla sava ş may ı göze alamad ı .Tebük'te 20 gün kal ı nmasına ra ğmen dü ş mana rastlanamad ı. Bizans imparatorluğunameydan okuyan islam ordus'u sava ş yapmadan geri döndü. Tebük seferindesava ş olmad ı , kan dökülmedi, fakat çok büyük zorluklara ra ğ men, kttl ı k dönemindeve hasat mevsiminde çok güçlü bir ordu ç ı karı lması , dünyan ın iki büyük devletindenbirisine meydan okunulmast askeri ve siyâs'i yönden büyük bir ba şar ı oldu.O s ı rada kendi iç meseleleriyle u ğra şan Bizans, İslam ordusunun kar şı s ına ç ı kmacesareti gösteremedi; dolay ı siyle müslümanlara sald ı r ı şayias ın ın Gassan ılerin biroyunu oldu ğu görüldü. Bu s ırada Suriye'de ortaya ç ıkan taun hastal ığı da islâmordusunun daha ilerilere gitmesine engel oldu. Bununla birlikte baz ı kom şu ülkelerleantla şmalar yap ıld ı, s ın ı r güvenli ği sağ land ı. Eyh hükümdar ı Yuhanna Hz.181


Muhammed'den eman ald ı ; Cerba ve Ezruh H ıristiyanlan da cizye vermeyi kabulettiler.Hicretin 9. y ı l ında yap ılan ve Kur'ân'da "gazvetu'l-usre" diye adland ırılanTebük seferi İ slâm' ın gücünü herkese tan ıtan ve Tevhid Ça ğr ısın ı her tarafa duyuranbir olayd ır. Bir k ısmıİslâm' ı kabul etmek, bir k ısmı da Hz. Peygamber'deneman dilemek, cizye veya vergi vererek himaye edilmesini istemek üzere ak ınakın Medine'ye gelen Arab kabile reisleri adeta birbirleriyle yar ışıyorlard ı. öyle ki,kabileleri temsilen gelen heyetlerin çoklu ğu sebebiyle Hicrî 9. y ıla "senetu'lvufacl"(elçiler y ı l ı ) denildi. Neticede Tebük seferi, Islam' ın tüm Arabistan'ayay ı lmasın ı, islâm devletinin bölgenin en büyük devleti olmas ı n ı sağ lad ı . Yemen,Necd, Bahreyn, Hadremevt, Tâif vb. yöreler halk ıİ slâm' ı kabul ettiler. Bunlararasında H ıristiyan ve yahudi topluluklar da vard ı , İ slam Peygamberi (sas), Medine'yegelen elçileri kar şılamaya ayr ı bir önem verdi; en temiz ve yeni elbiselerinigiyerek onlar ı en güzel biçimde kar şılayıp ağı rlad ığı gibi, büyük ikramlarda bulunarakve çe şitli hediyeler vererek de u ğurlamıştır. Hz. Peygamber elçilere veKa'be ziyaretçilerine iyi davran ı lmasın ı ashâb ı na da vasiyet etmi ştir.Gerçekte Hz. Peygamber (sas), Hicretin 11. y ı l ın ın Sefer ay ında Suriye'yegitmek üzere büyük bir ordu haz ı rlamış, Mute sava şında şehid dü şen seçkinsahabi ve ünlü kumandan Zeyd'in oğlu Üsame'yi de ordunun kumandanl ığı nagetirmi şti. Ancak, o s ırada a ğır hastaland ığı için ordu, sefere ç ı kamamış ve Hz.Muhammed (sas) Suriye'nin fethini sa ğ l ığında görememi şti. Onun haz ı rladığı buordu, vefat ından sonra, halife Hz. EKI Bekr taraf ından Suriye'ye gönderildi (35).16- Veda Hacc ı ve Veda HutbesiMekke'nin fethiyle birlikte Ka'be putlardan temizlenmi ş ve kap ı lar ı Tevhidİ nanc ı 'na yeniden aç ı lmışti. Tebük seferi ise Arabyar ı madas ında şirkin kökünükaz ı m ış ve bütün Arab kabileleri müslüman olmu ştu. İ slâm' ın gücünü ve sesinitüm insanl ığa duyuran fetihlerin yap ı ldığı ve büyük zaferlerin elde edildi ği Hicretindokuzuncu y ı l ı , ayn ı zamanda Hac ibâdetinin müslüman topluma farz k ı l ı ndığıy ıld ı .Mekke'li olan Hz. Muhammed (sas), Peygamberli ğinden önce ve sonra çe şitlizamanlarda Ka'be'yi ziyaret etmi ştir. Medine devrinde bu ziyaretler inkitaa u ğramıştır. O, Hicretin 6. y ı l ında ashab ıyla Medine'den ç ı kmış, Mekke'ye gidip Kabe'yiziyaret ve tavaf etmek istemi ştir. Ancak, putperest Mekkeliler buna müsaade etmemişler, yap ılan Hudeybiye antla şması nı n şartlar ı gereğince ertesi y ı l ı Hz. Muhammed(sas) ve müslümanlar Ka'be'yi ziyaret edebilmi şler ve Umre yapm ışlard ır.35 Tecrid Tercümesi, C. 10, 445; A. Cevdet, K ısas- ı Enbiya, C. 3, s. 323 vd;Zekai Konrapa, ad ı geçen eser, s. 347; A. Himmet Berki-O. Keskio ğlu, adıgeçeneser, s. 394-397; Kuran- ı Kerim, Teybe Sure. 49, 81 ayet.182


Böylece Mekke'de ancak 3 gün kalan ve hac mevsimine kadar kalamayan müslülümanlarsadece umre yapm ışlar ve geri dönmü şlerdir. Bir y ıl sonra, Hudeybiyeantla şması n ın bozulmas ı ve Mekke'nin fethedilmesi (Ramazan 8 Ocak 630)üzerine, Ka'be bir kez daha ziyaret ve tavaf edilmi şse de Hac mevsimine kadarkal ınmadan geri dönülmü ştür.Ancak, yap ılan bu ziyaretlerin hepsi "islâm'da hacc ın farz k ı l ınmas ı "ndanönce idi ve Ibrahim peygamberin dini üzere ifa edildi. Hicretin 9. y ı l ında hacc ınfarz k ı l ınmas ı üzerine islam Peygamberi Hz. EIA Bekr'i.! hac emiri tayin etti vehaccetmek isteyen müslümanlarla birlikte Mekke'ye gönderdi. 300 kadar müslümanlabirlikte hac yolculu ğuna ç ıkan Hz. Eb ıl Bekr'in Mekke'ye vasdlundan hemensonra, mü ş riklerin Ka'be'ye yakla şmas ın ı yasaklayan ayetleri de ihtiva edenBerae seıresi nazil oldu. Hz. Peygamber (sas), Berae Aresi nin hacla ilgili hükümlerinimüslümanlara duyurmak üzere Hz. Ali'yi Mekke'ye gönderdi. Arafat'ta okunanhutbe ile Ka'be ziyareti ile ilgili durum herkese duyuruldu. O günden sonra mü ş -rikler Ka'be'ye yakla ştı rı lmad ılar ve hiçbir kimse art ık Ka'be'yi câhiliye devrianlay ışına göre ziyaret edemedi.Bir y ıl sonra, Hicretin 10. y ı l ı (Milâclt 632) Zilhicce ay ında-hac mevsiminde-İ slam Peygamberi İ slami hac farizas ı n ı eda etti. Zilkade ay ı nda onun hacca gideceğiilan edildi ve haber süratle her tarafta duyuldu. Hz. Peygamberle birlikte haccetmekisteyen onbinlerce müslüman yollara döküldüler. Medine'yi ve çevresinidolduran onbinlerce müslüman "islam Karde şli ği"nin verdi ği inanç ve duygu ilebirbirleriyle tan ışıyorlar ve konu şuyorlard ı . Zilkade ay ı n ın 25. günü boy abdestiald ıktan sonra ihrama giren Hz. Peygamber (sas), ö ğle namaz ın ı müteakibenyola ç ı kt ı . O, hicretten bu yana ilk defa hac farizas ın ı yerine getiriyordu. Hacc ı nfarz k ı l ınd ığı 9. fficrt y ılda hacca gifmemi ş, yerine Hz. Ebii Bekr'i hac emiritayinetmi şti. Onun yapt ığı bu hac, ilk ve son hacc ı idi. Hz. Peygamber'in Hicretinonuncu y ı l ında eda etti ği bu hac ibâdeti s ıras ında ashab ı ile vedalaştığı ve bir dahaKa'be'yi ziyaret ve haccetme imkan ı bulamad ığı için bu hacca İslam tarihinde"Veda Hacc ı " denildi.Yan ına 63 adet kurbanl ı k deve alan Hz. Muhammed (sas), 40 veya 100 binki şilik bir müslüman cemaatia birlikte Medine'den hareket etti. Yolda ikindinamaz ını iki rekat olarak k ı ld ı ; geceyi Zulhuleyfe'de geçirdi. Daha sonra, hacibâdeti süresinde dört rekatl ı farz namazlar ı iki şer rekat olarak k ı ld ı. 26 Zilkade,günü, ihraml ı olan İslam Peygamberi hacca niyet etti ve "Iebbeyk..." sözleriyletelbiyeye başlad ı. Ziyaret edilmesi gereken çe şitli yerleri ziyaret etti. İbrahim'inmakam ında iki rekat namaz k ıld ı .Zilhicce'nin 9. günü Mina'ya giden Hz. Peygamber (sas) ve müslümanlar,ayn ı gün öğleden sonra Arafat da ğına ç ıktılar. Kusva adl ı devesinin üzerindeArafat vadisinin ortas ına kadar varan Hz. Muhammed (sas), 100 bini a şk ın müslü-183


man cemaata hitabetti. Büyük İ slam inkilab ı 'n ı n en büyük ve sonuncu Hutbesinidevesi üzerinde irad etti. Okudu ğu hutbeyi dinleyenlerin orada bulunmayan müslümanlaraduyduklar ı n ı ula ştırmalar ı n ı istedi. Burada iken son vahyi ald ı . Art ı kislam Dini tamamlanm ıştı ; Hz. Peygamber son vahyin geli şinden sonra ancak 18gün ya şayabildi.Arafe günü güne şin bat ışından sonra devesine binerek oradan ayr ı lan Hz.Peygamber (sas), Müzdelife'ye gitti; burada ak ş am ve yats ı namazlar ın ı birleş tirerekk ıld ı, Geceyi Müzdelife'de geçiren İ slam Peygamberi, ertesi günü-bayram ı n birincigünü- güne ş doğmadan önce Müzdelife'den ayr ıld ı , "Me şari haram"a gitti.-Orada k ıbleye yöneldikten Ve "cemre-i Akabe"de 7 ta ş att ıktan sonra Mina'yageldi. Mina'da bir hutbe okudu; bu hutbe, Arafat'ta irad etti ği hutbenin ikincibölümüydü. Yine onbinlerce insana seslenen Hz. Muhammed (sas), islam' ı öz olarakinsanl ığa bir kez daha tebli ğ etti. Hutbesini tamamlad ıktan sonra kurban kesilenyere gitti; ömrünün her y ı l ı için bir tane olmak üzere 63 tane deve kurbanedildi. Kurban etinden bir parça al ıp yiyen, kalan ı n ı da müslümanlara da ğıtanAllah' ın resâlü, daha sonra t ı raş oldu ve ihramdan ç ıkt ı ; devesine bindi Harem-iSeri -re geldi, ziyaret tavaf ı yapt ı, zemzem soyundan içti. Tekrar Mina'ya döndü vebayram günlerini burada geçirdi. Kurban bayram ı 'n ın beşinci günü Mina'danayr ıld ı . Mekke'ye geldi, son (veda) tavaf ın ı yapt ı , ashab ıyla birlikte Medine'yedönmek üzere Mekke'den ayr ıld ı . Medine'ye dönen Hz. Muhammed (sas), çokgeçmeden hastaland ı . Tam bu s ırada etrafta Secah ad ı ndaki kad ı n ve Museylemead ındaki erkek gibi opportünüs ve aldat ı c ı kimseler, bir tak ı m yalanc ı peygamberlerortaya ç ı kt ı ve Müslümanlar ı n inançlar ı n ı sarsmaya çal ışt ı larsa da Hz. Ebu Bekrzaman ı nda ortadan kald ı r ı ld ı lar (36).17 - Hz. Muhammed (sas)'in Ölümü (Rebiulevvel -8 Haziran 632)Tı pk ı öteki insanlar gibi ölümlü bir varl ı k olan İ slam Peygamberi Hz. Muhammed(sas) elbette bir gün ölecekti. Kendisini tamamen bar ış ve mutluluk diniolan islam' ın insanlara ö ğretilmesine vakfeden, yeryüzünün en büyük İ NKILA-BI'm yapan ve yerle ştiren son peygamber Hz. Muhammed (sas), bu e şsiz eserinitamamlayarak dünya hayat ı na ve OMMETi'ne veda edecekti. Asl ı nda Hz. Peygamberçok zor bir görevi yapmak üzere seçilmi şti; son İ lahl- Çağ r ı 'y ı tüm insanl ığaduyurmak büyük bir sorumluluktu ve oldukça zor bir i şti. O, bu çok ve bir o kadarda yüce olan peygamberlik vazifesini kendinden önceki herhangi bir peygamberdendaha iyi bir şekilde tamamlama mutlulu ğ una eri şti. Uzun y ıllar Mekke'de, Hira'daomuzlar ına yüklenen ilâhi ça ğ r ıyı tebli ğ etme yolunda türlü eza ve cefaya maruzkald ıktan sonra, yeni bir yurt edinmek, müslümanlar ı toplumla ştırmak ve islam' ıDEVLET yapmak için, öz yurdunu b ırak ı p yak ın arkada şı Ebâ Bekr'le hicret eder-36 Tecrid Tercümesi, C. 10, s. 420; A. Cevdet, K ısas- ı Enbiya, C. 3, s. 326;Ş . Günaltay, Islam Tarihi, C. 1, s. 392; A.H. Berki-O. Keskio ğlu, Hz. MuhammedinHayat ı, 408-418.184


ken bu defa Sevr da ğı n ın mağarası na s ığı n ıyor, kendisini öldürmek üzere gelenlerinmağara önlerindeki ayak seslerini duyuyor, bir ba şka sı kınt ı ya şıyordu. Ancakonun önünde yeni bir dönem, yeni bir hayat ve yeni bir ufuk vard ı. Nihayet o,Hicretin 8. y ı l ında, zorla ç ı kar ı ldığı , her şeyi gasbedildikten sonra dövülüp kovulduğuöz yurdu, Ka'be şehri Mekke'ye dönüyordu. Hicretin onuncu y ı l ında ise,Arabyar ı madas ı n ın dört bir yan ından gelen "lebbeyk, lebbeyk, Allahumme lekelebbeyk..." nidas ıyla Mekke'de, Beytullah civar ı nda, yerde ve gökte akisler uyand ı-ran yüzbinin üzerindeki müslüman cemaatla hac ibadetini yerine getiriyor ve ünlü"Veda hutbesi"ni okuyordu. Arafat'ta veda hutbesini okurken yüce Allah' ın sonvahyi'ne mazhar olan Hz. Peygamber'in bu dünyadaki hayat ın ın yak ında noktalanacağına i şaret vard ı .Veda hacc ından sonra Medine'ye dönen Hz. Muhammed hastaland ı vegünlerini hastal ık üzüntüsüyle geçirmeye ba şlad ı . Ş iddetli ba ş ağ rısı ve ate şle devameden hastal ık zaman zaman onu güç durumlara dü şürüyordu. Hicretin onbirinciy ı l ının ikinci ay ı n ın son haftasında, bir gece 'Safer ay ı n ın ondokuzunda',yata ğı n ı terketti, Baki mezarl ığına gitti. Orada kendisiyle birlikte islam' ı n yay ı l-mas ı için çal ışan ve sonra da vefat eden arkada şlar ına dua etti. Ziyaretten sonraevine dönen Hz. Peygamber'in ba ş ağrısı ağırlaşt ı ; gün geçtikce sağ l ık durumuağı rlaşan Hz. Muhammed (sas), art ık mescide gelemez ve cemaate namaz k ıld ıramazoldu. Hz. Ebeı Bekr'e yerine namaz imaml ığı yapmas ın ı söyledi. Başı n ı soğuksu ile devaml ı pansuman ettiriyor, serinleyerek rahatlamaya çal ışıyordu. Son günlerinihan ı mlar ı ndan Hz. Ai şe'nin odas ında geçirdi. İ bn Hi şam onun hastal ık durumuhakk ında şunlar ı yaz ıyor: "Hz. Peygamber, ba şı sarg ı l ı olduğu halde eviniterketti ve camiye gelip minbere oturdu; Uhud şehidleri için dua etti ve daha sonraşöyle dedi: Allah' ın bir kulu vard ı ; Allah onu dünya ve âhiret hayat ı ndan biriniseçme konusunda serbest b ırakt ı ve bu kul da âhiret hayat ın ı seçti." Yan ındabulunan Hz. Eb ıJ Bekr onun bu sözleriyle ne demek istedi ğ ini derhal anlad ı ve Hz.Muhammed'in kendisinden sözetti ğini bildi, hemen ağ lamaya ba şlad ı ve şunlar ısöyledi: "Fakat biz, bizim ve ana-babalar ı mizın senin yerine feda olmas ı n ı tercihederiz. Ey Allah' ı n Elçisi!"Art ık mescide gelemeyen Hz. Peygamber (sas), Hz. EIA Bekr'in kap ıs ı d ışı n-da, mescide aç ılan tüm kap ılar ın kapat ılmas ın ı emretti. Suriye yönüne gitmek üzerehaz ı rlanmış olan Üsame ordusunun gönderilmesini istedi. Hz. Üsame'yi ve babas ın ıövdü, onlar ı ashab ına emanet etti. Ayn ı şekilde o, muhacirleri ensara, ensar ı damuhacirlere iyi davranmaya ça ğırd ı . Ashâb ıyla hesapla ştr, helalla şt ı ; hak sahiplerindenkendisinde olan haklar ı n ı almalar ı n ı istedi.Siyer yazarlar ı ve islam tarihçileri, Hz. Muhammed (sas)'in ölümündenbir iki gün önce korna durumuna girdi ğini, kesinlikle evinden d ışar ı çı kamad ığı n ıve konu şamaz halde oldu ğunu bildirirler. Hz. Ai şe'nin bildirdi ğine göre Hz.Peygamber (sas), ölmeden önce hafif bir sesle "ffilahe illâllâh , ruh teslimi ne185


şeymi ş, fakat Yüce Rabb ımla beraber olmak" buyurmu ştur. islam Peygamberi(sas), bu sözleri söyledikten sonra e şi Ai şe'nin kollar ı aras ında ruhunu Rabb ı 'nateslim etmi ştir. Allah kendisinden raz ı olsun; Allah' ın selat ve selam ı insanl ığın sonpeygamberi Hz. Muhammed (sas)'e olsun, âmin.Rebiulevvel ay ında, hicretin onikinci y ı l ında (Miladis 632) dünyaya vedaeden Hz. Muhammed (sas)'in ölümü Müslüman toplumu derinden üzmü ş ve matemeboğ mu ştur. Öyle ki, onun gerçekten ölüp ölmedi ğini soranlar, öldüğüne inanmayanlarbile olmu ştur. Ancak bu insanlar k ısa süre içerisinde kendilerini toplamışlar,gerçe ği görüp teslim olmu şlard ır.Ancak, geçici de olsa, Hz. Peygamber'in vefat! Müslüman toplum bünyesindebaz ı sorunlar ın ortaya ç ıkmas ına sebeb olmu ş tur. Mesela Hz. Peygamber'in nereyedefnedileceği konusu tart ışılm ış , sonunda vefat etti ği yer olan Ai şe'nin hücresinedefnedilmesine karar verilmi ştir. Hz. Peygamber'in medfun oldu ğ u bu yer (ravza- ımutahhara) Medine'de olup Müslümanlar ın en çok sayg ı gösterdi ği ve ziyaretetti ği bir mahaldir.Hz. Muhammed (sas) vefat edince hemen hiç miras b ırakmad ı. Onun nekölesi ne de atlar ı ve develeri vard ı . Sadece bir beyaz kat ı r ı , birkaç silah ı ve birazda arazisi vard ı. Arazilerinin gelirlerinin ailesinin geçimi için sarfedilmesini, kalan ı -n ın ise devlet hazinesine devredilmesini emretti. Ancak, daha sonra k ız ı Fat ı mahalife Hz. Ebu Bekr'den babas ın ın Fedek arazisindeki hissesinin kendisine mirâsolarak intikal ettirilmesini istemi ş , fakat halife, Hz. Peygamber'in bir hadisi gereğince,peygamberin miras b ırakmayaca ğı n ı söyleyerek bu iste ği reddetmi ştir. Hz.Peygamber'in k ı l ı c ı da damad ı ve yeğeni Hz. Ali'ye intikal etmi ştir.Bazı tarihçiler İ slam Peygamberi'nin, Hayber fethi sonras ında, bir yahudikad ı n ın ın yedirmek istedi ği zehirli yemekten has ıl olan tesir sonucu vefat etmi şolduğunu, Hz. Muhammed (sas)'in de hastal ığı s ı ras ında buna i şaret etti ğiniifade ederler (37).18 - Kur'an, Islam ve Hz. Muhammed (sas)İ slam, Yüce Allah' ın insanl ık tarihinin ba şlangıcından bu yana gönderdi ğ iilahi' dinlerin en olgunu ve sonuncusudur. Allah' ın, doğuştan hepsini e şit sayd ığıtüm insanlara yöneliktir ve bütün insanl ığın beden ile ruh yönünden yeti şip olgun-!aşmas ın ı, huzurlu ve mutlu olmas ın ı , dünya ve âhiret hayat ında kurtulu şa ermesiniamaçlar. Onun için İ slam insan ın-bireysel ve toplumsal düzeyde-dünya ya şant ı-s ın ı düzenleyici ilkeler kor, âhiret hayat ına en iyi biçimde haz ırlanmas ına imkan37 Tecrid Tercümesi, 8/477; Asr- ı Saadet, C. 11, 4, 8, 15; A. Cevdet, K ısas- ıEnbiya, C. 3, 349; Z. Konrapa, s. 412-425; A.H. Berki-O. Keskio ğlu, age, s.419-421.186


tan ır. Allah-insan, ve inanan-inanmayan ili şkileri ile inananlar ın öteki inançlardanolan insanlarla olan münasebetleri Kur'ân' ın dünya ve âhiret düzeniyle ilgili hükümlerinintemellerini olu şturur. Böylece, ad ı itibariyle kurtulu ş , esenlik ve mutlulukdemek olan İ slam, çağ r ı s ı itibariyle de Hidayet ve Saadet Dinidir. islam'datemel faktör olan insan do ğuştan temiz ve kutlu bir varl ık kabul edildi ği gibi,islam çağ r ı s ında da ruh ve dü şünce temizli ği, inanç sadeli ği, davran ış ve ahlakgüzelli ği vard ır. Zaten islam, gerçeklere teslim olmak, dinin buyruklar ına kesinlikleboyun eğmek, Yarat ıc ı 'n ın emirlerini samimiyetle yerine getirmek, her i ş teAllah'a dayanmak ve güvenmektir. Gerçekte islâni kavram ı, müslümanlar ın inancında, Allah' ı n varl ığın ın ve birli ğinin kabul edilmesi, tutum ve davran ış lar itibariyleilahi emirlere uygun bir ya ş ay ış içerisinde olunmas ıd ı r. İşte bu inanç veanlay ış üzerine son nefesini veren ki şi, dünya ve âhiret hayat ın ı mamur etmi şbahtiyar bir müslümand ı r. Küfür ve ş irk hastal ıklar ından uzak olma, Dinin "yap ı-n ız ve yapmay ı n ız" şeklindeki emir ve yasaklar ına riayet etme, inanç esaslar ın ıyaşant ı s ında gösterme gerçek müslüman ın belirgin özellikleridir. "Ey Muhammed,senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona, Ben (Allah)'dan ba şka Hahyoktur, yaln ız bana kulluk ediniz" diye vallyetmi ş olmayahm" (Enbiya, 25)ayeti bu gerçe ği vurgular.islam, gerçe ğe ve güzel olana teslimiyet dinidir. İ nanç esaslar ı n ın çoksade ve akla yönelik olmas ı , ibadet ve muamelet esaslar ı n ın fert ve toplumundünya ve âhiret hayat ında mutlulu ğunu amaçlamas ı, son Din'in yeryüzündesonsuza dek var olan bir din olu şunun temel özellikleridir. Asl ında islam, dinlertarihi yönünden de ğerlendirecek olursak, en olgun yap ıya sahiptir ve "insanl ı ktarihin en büyük İ NKILAfird ır. insanl ığı çok tanr ı l ı inanç anlay ışından, putperestlikten,bat ı l ve sap ı k fikirlerden, f ıtrat ı na ayk ırı dü şünceden kurtar ıp saf vesade bir inanç yap ı s ına, fıtrat ına uyan bir (tevhid) akideye, güzel ahlâka ve ihlasl ıkullu ğa kavu şturan islam akide alan ında insanl ığı n en büyük iNKIL ıkB1 olduğ ugibi, insanlar ın veya meleklerin veyahut tabiat varl ı klar ın ın ilahla ştı rı lmas ına veibâdetlerin kayna ğı yap ı lmas ına, Allah ile insanlar aras ına arac ı lar konulmas ı na(klerie-ruhbanl ı k) kar şı ç ı k ıp, ibâdetleri ve duay ı yaln ızca Allah'a tahsis etmeklede ibadet sahas ında en büyük iNKILÂBI yapm ıştır. insan ı doğrudan doğruyaAllah' ın huzuruna getiren islam, onu Yüce Yarat ı cı ile beraber olma ve konu şabilmemertebesine yükseltmi ş , akl ı n ı ve fikrini gerçek inanç ve ahlak de ğerleriyledonatarak ahlak alan ında da en büyük iNKILÂBI yapm ıştır. Kalp temizli ğine,vicdan özgürlü ğüne ve inanç sadeli ğine büyük önem veren islam, fert ve toplumhayatı n ın sağ l ı kl ı olmas ına ve sa ğlam temeller üzerinde bar ış ve huzur içerisindedevam etmesine, örnek inanç ve ahlakta yeni ku şaklar yeti şmesine gerekendeğeri vermi ştir. Onun için insan ın yeti ş mesine, e ğitim ve öğretimine, kültürlü vebilgili bireylerden olu ş an örnek ve uygar bir toplum meydana getirilmesi hususunaısrarla e ğ ilmi ştir.Yüce Allah' ın son Peygamber Hz. Muhammed (sas) arac ı l ığı ile insanlar vecinler alemine gönderdi ği son ve en mükemmel vahyi Kur'an' ın konusu özellikleinsand ı r. Kendisini insanlara "yol gösterici" olarak tan ı mlayan Kur'ân,insan soyunu187


inanç ve ya şay ış yönündende üç zümreye ay ı r ı r; inanan insan, (mümin), inanmayaninsan (kafir), inan ır görünen ve fakat gerçekte inanmayan insan (münaf ı k),Kur'ân, her üç kategorideki insan ı inanç ve ahlak yönünden, tarihteki durumu veeylemleri bak ı m ından tan ıtır. Daha sonra bu üç tip insan ı n birbiriyle olan ili ş kilerinive kar şı l ı kl ı tutumlar ı n ı ortaya koyar. Sa ğ lam inanç ve güzel ahlak sahibi oluphay ı rl ı i ş i şleyen, Allah' ı n varl ığına ve birli ğine inan ı n Hz. Muhammed'in ça ğr ısınauyan sonra da dosdoğru olan insan ın gerçek mutluluğa ve kurtulu şa eri şti ğini,Yaratıc ıya en yak ın kul oldu ğunu bildirir.İ nsan ın temiz bir fıtrat üzere hür olarak yarat ı ldığını öğreten Kur'ân,sahip olunan nimetler kar şı l ığında mükellefiyetler oldu ğunu belirtir. Eserlerinebakarak Yüce Allah .' tan ı may ı emreden Kur'ân, insan ın yeryüzünde ilahi kudretintemsilcisi yap ı ld ığı n ı , Allah' ın,yeryüzündeki halifeli ği görevini tam olarak yerinegetirmesi için kainat ın kendisinin emrine ve hizmetine verildi ğini bildirir. Kur'an,Ak ıl, fikir ve zeka gibi değerlerle donat ılan insan ın kâinattan en iyi şekilde yararlanmasın ı öğütler; onu bireysel ve toplumsal ya şant ı s ında Allah'a gerçek anlamdakul olmaya çağır ı r.İşte bu yüce gerçekleri ö ğreten, insanl ığa insanca ya şaman ı n yollar ı n ı telkineden, kurtulu ş ve mutlulu ğun esaslar ı n ı anlatan Hz. Muhammed (sas)'e uymaya,emrettiklerini al ıp yasaklad ıklar ından da kaç ı nmay ı iman ın gereklerinden sayanKur'ân, dü şünen insanlara e şsiz bir hah anlay ışı öğretir, mutlak kudret sahibi birAllah bilgisi verir, Rablar ı n ı en güzel biçimde tan ıtı r. İ nsani güçlü ve zay ıf yönleriyletan ıttığı gibi, Yarat ı c ı 'n ın yaratilm ışlarla k ıyaslanmayacağın ı ve yarat ılm ış -lar türünden olmad ığı n ı bildirir. Allah' ı n stfatlar-1, isimleri, filleri ve eserleri üzerindeısrarla duran Kur'ân,iyilikler ve kötülükler ile insan ı bunlardan birisini seçipyapmaya iten faktörleri derinlemesine inceler. Putatap ıc ı lar ın, kafirlerin, zalimlerin,hirs ı zlar ın, katillerin ve benzeri inanç ve ya şay ış içerisinde olanlar ın gayelerini,sebep olduklar ı kötülüklerin ve fıtnenin fert ve toplum hayat ındaki etkileriniaç ıklar; bu konuda geçmi ş toplumlardan, inanç ve ya şay ış durumlar ından örneklerverir kendilerine yol gösterici olarak gönderilen peygamberlerine kar şı tav ı rlarından bahseder, sonlar ın ın nas ıl olduğunu haber verir. Bu yönüyle en sağ lam vegüvenilir, ilahi kaynak!' tarih? belge veya Genel İ nsanl ık Tarihi durumunda olanKur'ân, melekler ve cinler alemi,insan ın âhiretteki durumu hakk ında da doyurucubilgiler verir. Meleklerin, cinnin ve şeytan ın yarat ı l ış maddelerinden tutunuz dasahip olduklar ı özelliklere, yapt ıklar ı işlere, cennet ve cehennem hayat ına var ıncayakadar beşer dünyas ı ve bilgisi d ışında kalan bu konularda genel ve fakat hiçbirkaynakta bulunmayan bilgiler verir. İ nsan ın sonunda yok olup tekrar Rabb ı nadönece ğini bildiren Kur'ân' ın.ahiret hayat ıyla ilgili tasvirleri ve tan ı tmalar ı çok ilgiçekicidir.Bütün bu özellikleriyle Kur'ân, Allah' ı n insanl ığa bahsetti ğ i kurtulu ş kaynak',Hz. Muhammed (sas)'in en büyük mucizesi, inananlar ın felah bulduklar ı ve,hiclayete erdikleri İ lahlsbir İ P'tir.Hz. Muhammed (sas) devrinin sonu.188


V. BÖLÜMHz. MUHAMMED'IN ÖLÜMÜNDEN SONRA İ SLAMRA ŞİD HALİFELER DEVRII- Hz. Elyii Bekr'in Halifeli ği (11-13/632-634)İ slâm Peygamberi Hz. Muhammed (sas), Milâdi 20 Nisan 571 y ı l ında doğdu,8 Haziran 632'de öldü. Hz. Peygamber (sas)'in ölümünden sonra en önemli konu,Müslüman Toplum için, kimin halife (devlet ba ş kan ı ) olacağı meselesiydi. Hz.Peygamber (sas), ölümünden önce, "Ümmet'l yönetmek üzere, yerine geçecekki şiyi tayin etmedi. Bu hususta Kur'ân'da da bir hüküm yoktu. Böylece, DevletBaşkan ı (imam-halife) seçiminin Müslümanlar ı n irâdesine taalluk eden bir i ş olduğu, Din'in esaslar ından olmad ığı hususu aç ıkca ortaya ç ıkt ı. Zaten 'Halk' ın i şlerininyürütülmesinde "mü şâvere"yi emreden bir Din'de Devlet Ba şkan ı'n ın tayinininseçimle olmas ı icabeder. Aksi takdirde, halifenin Hz. Peygamber (sas) taraf ı ndantayin edilmesi durumunda, yönetim belli bir zümrenin tekelinde kalacak ve dinibir mans ıb haline gelecektir. Üstelik, Devlet ba şkan ı n ın "nass" ve "vasiyet"lebelirlenmemesi, Müslümanlara, ehil olan ki şileri yönetime getirme ve icraatlar ın ımurakabe etme, gerekirse yarg ılama hak ve yetkisini verdi, toplumun her ferdiniyönetimde söz sahibi k ıld ı . Hz. Ebu Bekr ve Hz. Omer'in, halife seçildikten sonrahalka yapt ıklar ı konu şmalarda, yönetimde ve icraatta hata i şledikleri takdirdekendilerini düzeltmelerini istemeleri kendilerinin 'rey'ine muhtaç olduklar ı n ıbildirmeleri, halk ın da onlara elbette bunlar ı yapacaklar ın ı ve hatta gerekirseyanl ış yolda olan Devlet ba şkan ın ı k ı l ıçlar ıyla Doğru Yol'a getireceklerini söylemeleriile, baz ı Müslüman topluluklar ı n ın Hz. Osman zaman ında Devlet Başkan ınakarşı ayaklanmalar ı, Hz. Osman devrinde ashab ı n da Medine'de Halife'yi yapt ığıbaz ı i şlerden dolay ı sorgulamalar ı Devlet Başkan ı seçiminin Ümmet'in ihtiyar, vehür iradesiyle oldu ğunun uygulamadaki aç ık örnekleri ve delilleridir.Bununla birlikte Müslümanlar, Hz. Peygamber (sas)'in ölümünden sonra,"hilâfet-imâmet" konusunda ihtilaf ettiler; çünkü Resulullah (sas), kendisindensonra islam Devletini yönetecek kimse hakk ında sözlü veya yaz ı l ı bir aç ı klamadabulunmadan ölmü ştü. Ashap, Hz. Peygamber (sas)'in ölümünün etkisiyle büyükbir üzüntü ve tela şa kap ıld ı lar, derhal Müslüman Toplumu yönetecek ki şivi aramayakoyuldular (1).1 1bn Sa'd, Tabakât, 3, 182, Taberi, Tarih (Lübnan Beyrut bas.), 1829vd.; Belurt, Futühu'l-Buldân, s. 103 vd; Tâ-Hâ Hüseyn, el-Fitnetu'l-Kübrâ, Kahire1966, s. 24 vd; Şehbenderzâde A. Hilmi, İslâm Tarihi, C. 11, s. 742; E. RuhiF ığlal ı, Çağım ızda itikâdi İslâm Mezhepleri, s. 27, 2. bas.; A. Akbulut, SahabeDevri Siyht Hâdiselerinin Şekillendirdi ği Kelam Meseleleri, bas ılmam ış dok. tez,<strong>Ankara</strong>, 1988, s. 38 vd.189


Ne var ki, Ş ii kaynaklar Devlet Ba ş kanl ığı n ın (imâmetin) 'nass' ve 'vasiyet'leoldu ğunu kabul ederek, İ mam' ı n doğrudan Hz. Muhammed (sas) taraf ından'tayin' edildi ğini, dolay ısiyle "Ümmet'in ihtiyar ı " ile imam' ın tayin edilemeyeceğinisöylerler. İ lk İ mam' ı n, imâmeti nass ve vasiyetle sabit olan Ali b. Eb0 Taliboldu ğunu savunan Şiilik, Gadir-i Hum, 'Vasiyetname' veya K ırtas olaylar ı n ı ,hatta baz ı Kur'ân ayetlerini görü şlerine delil gösterirler. Fakat bu olaylar ve onların vukuu ile ilgili rivayetler devaml ı olarak Ş iilik ile Ehl-i Sünnet aras ı nda ihtilafkonusu oldu (2). İ mâmet konusunda Ümmet aras ında ç ı kan bu ihtilaf, günümüzekadar bütün şiddetiyle süregelmi ştir.Medine'li Müslümanlar (Ensâr), Hz. Muhammed (sas)'in ölümü sonras ındaSaide o ğullar ı gölgeli ğinde (Sakifetu beni Saide) toplanarak içlerinde birini devletba şkan ı tayin etmek istediler. Adaylar ı, o s ırada ya ş l ı ve hasta durumda olanÜbade oğlu Sa'd idi. Hasta yata ğından al ı n ı p toplant ı yerine getirilen Sa'd, Hilafetin-Evsve Hazrec olmak üzere-Ensar' ın hakimiyetinde kalmas ın ı istedi ğinden,halife olmas ı teklifini kabul etti. Sa'd b. Übade, yapt ığı konu şmada, Ensar' ı nİ slânı 'l önce kabul etmek, Resulullah ve Mekke'li Müslümanlar (Mul ıacirün)' ıkorumak ile, Allah yolunda mallar ı ve canlar ı ile cihad etmek vs. ile fazilet kazandığın ı dolay ısiyle Devlet Ba şkanl ığın ın kendilerinin hakk ı olduğunu söyledi (3).Ensar' ın devlet ba şkan ı seçimi için Saideo ğullar ı Gölgeli ğinde topland ı kların ı öğrenen Hz. Ömer, durumu Hz. EbG Bekr ve öteki göçmen müslümanlarabildirdi. Ebiı Bekr, Ebü Übade ve Ömer birlikte toplant ı yerine geldiler. İ mametleilgili müzakere çok uzun sürdü ve şiddetli tart ışmalara yol açt ı. Hâlifenin Ensar'-dan m ı Muhacirlerden mi olmas ı munakaşas ı çeş itli görü şlerin ortaya ç ıkmas ınasebep oldu. Birisi Göçmen Müslümanlar'dan ötekisi'de Medine'lilerden olmak üzereiki taraftan birer ba şkan ın seçilmesi bile teklif edildi, fakat bu fikir gerekHabbab b. Münir gibi Ensâr gerekse orada bulunan muhacirlerce kabul edilmedi.Medine'li Müslümanlar ın konu şmalar ından ve tekliflerinden sonra, muhacirler sözald ılar; Hilafet konusundaki görü şlerini aç ıklad ılar. Hz. Ömer ve Hz.EbLı Bekr,Muhacirlerin İslâm'daki yerinden ve Arab kabilelerin 'reislik' anlay ışı ndan bahsedenbirer konu şma yapt ılar... Muhacirlerin emirler, Ensar ın da vezirler oldu ğ uifade edildi. Ensâr'dan Sa'd o ğ lu Be şir'in emirli ğe Kurey ş 'in daha lay ık olduğunusöylemesi ve toplant ıya i ştirak edenlerin de bu görü şü benimsemesi üzerine tart ış-2 Bu konuda bkz.: Buhar'', Sah1h, İst. 1315, 7/9; Müslim, Saliih, 3/125; Taberi,Tarih, 1, 1806-7; İbn Sa'd, Tabakât, 2, 245-247; İ bnŞerhuNehcil-Belaga, Beyrut 1928, 2, 863; Muhammed el-Muzaffer, Sakife, Necef,thz., s. 8 vd.; E. Ruhi F ığlal ı, imamiye Ş iası, S. Yay ın, İst. 1987, s. 18-45; S.Hizmetli, Kitabu'l-Osmaniye'ye göre Calnz' ın iınâmet Anlay ışı, MYIFD, XXVI,s. 688 vd.3 Taberi, Tarih, 1, 1838-1845; Er. Ruhi F ığlal ı, İmamiye Şiası, s. 42-44.190


ma durdu, sonunda Hz. EbG Bekr halife seçildi. Orada bulunan herkes, Übâdeoğ lu Sa'd d ışı nda, halifeye beyat etti (4).Kurey ş soyundan olu şu ve Müslüman olmadaki önceli ği, Resulullah'a yak ınlığı , Müslüman Topluma ba ş kanl ı k edebilecek, İslam devletinin güçlenmesini veyay ı lmasın ı sağlayabilecek yetenekte görülü şlü ve benzeri özellikler Hz. EbGBekr'in halife seçilmesinde etkili oldu. Hilâfetin nass ve vasiyet yoluyla olmad ığı n ıbilen Mekke'li ve Medine'li müslümanlar, halifenin tayini konusunda Kur'ân'danveya Sünnet'ten bir delil aramaya çal ışmad ı lar; bu i şin Müslümanlar ın hür iradesineb ırak ı lmış oldu ğu noktasında birle ştiler.Hz. Peygamber (sas)'in en yak ı n ı olmalar ı sebebiyle techiz ve tekfin i ş leriylemeşgul olan Hz. Ali ve Ha şimoğullar ına mensup baz ı kimseler ile, toplantıda bulunamayan Zübeyr b. el-Avvam, Mikdad b. el-Esved, Selman el-FârisiAmmar b. Yâsir, EbG Zer el-Gifari gibi sahabiler halife Hz. Ebii Bekr'e daha sonrabeyat ettiler (5).Bir bak ıma bu durumu ile çözümlenmi ş görünen hilafet meselesi daha sonraları bazı çevrelerce devaml ı dile getirildi, Müslüman Toplumun bölünüp parçalanması yönünde siyasi ve dini istismar arac ı yap ı ld ı ve ad ına birçok f ırka ortayaç ıktı (6).I- Hz. Ebu Bekr Devri Olaylar ıİlk halife Hz. Ebeı Bekr, çok zor şartlarda ve s ı kıntı l ı günlerde idareye geldi.Müslüman Toplumun birlik ve beraberli ğinin korunmas ında, islam devletinin güçlenipyay ılmasında büyük hizmeti görüldü. Bilgisi, tecrübesi cesareti ve sayg ınl ığıile yöneticilik yeteneği bu ba şar ısı n ın ba ş l ıca âmillerini te şkil etti. Ba şkanlığıncahiliyye devrinden itibaren Kurey ş 'e ait olu şu, Hz. Peygamberin Kurey ş içindenortaya ç ı kışı , dolay ısiyle Arablar ın "emirlik"i Kurey ş 'e mahsus bilmeleri deHz. El:.) Bekr'in ba şar ı s ındaki öteki etkili unsurlard ı r.1 - Usâme Ordusuİslam Peygamberi Hz. ∎v;uhammed (sas), vefat ından önce, İ slam devletiningüvenli ğini tehdit eden ve Müslümanlar ın ekonomik ve ticari yararlar ı bak ım ından4 Saldfe Toplant ısı hakkında geni ş bilgi için bkz.: İbn Sa'd, Tabakât, 2,266 vd;Taberi, Tarih, 1, 1898-1842 vd; A. Sanhouri, Le Califat, C. IV; İbn Kuteybe,el- İmâme ve's-Siyâse I, 20; Muhammed el-Muzaffer, Sakîfe s. 5 vd.; E.R.Fığlal ı , İmâmiye Ş ias ı, s. 18-45 ve, Ça ğım ızda İtikâdf İslâm Mezhepleri, s. 26-36;M. Said Hatibo ğlu, İmametin Kurey şlili ği, ACIFD, XXII, s. 121-213.5 İbn Sa'd, 2, 272, Taberi, 1, 1825 vd; İbn Kuteybe,. el- İmâme ve's-Siyâse,1, 18-20; F ığlal ı, İmâmiye Şiası, s. 38-40.; Ahmed Akbulut, age. eser, s. 42 vd.6 Ahmed Emin," age. eser, 360 vd.; S. Hizmetli, İçtimâi Hac:Nelerin itikadiI. Mez. Doğuşuna Tesirleri, AIYIFD, C. XXVI, s. 655.191


üyük önemi bulunan Suriye yönüne gitmek üzere bir ordu haz ırlam ıştı . Üsâmeb. Zeyd kumandas ındaki bu orduya 26 Safer 632'de Şam'a bağ l ı Belka istikametindeyola ç ı kması n ı söylemi şti; ordu kumandan ı Üsâme'ye "Baban ı n şehidoldu ğ u tarafa git ve dü ş manlar ı atlara çi ğnet" emrini vermi şti. Ancak. hastal ığın ınartmas ı ordunun hareket etmesine imkan vermemi şti. Hz. Peygamberin hayat ını nson demlerini yaş ad ığı n ı öğrenen Üsâme,hazretleri, Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekr veEbû Ubeyde ile birlikte Mescid-i Nebeviye gelmi ş , ordusu Medine'nin içerisinegirmi ş, sancak da Hz. Peygamber'in evinin dam ı na dikilmi şti (7). Hz. Peygamber'invefat ı na kadar Medine'de kald ı .Hâlife seçilen Hz. Ebti Bekr, Hz. Peygamber'in defn i şi bittikten sonraÜsâme ordusunun hareket etmesini emretti. Ordu yeniden Medine d ışında toplandı . Rebiu'l-âhir Milâcli 632 y ı l ı-Temmuz ay ı n ın ba ş lar ı nda-halife orduyuMedine dışı na kadar te şyi' etti.Üsâme ordusu Şam tarafına hareket etti; Belka'ya kadar vard ı . Dü ş manlarıatlara çi ğnetti. Üsâme, babas ı n ın kâtilini bulup öldürttü; ordu, önemli miktardakiganimetle birlikte, iki ay kadar sonra, geri döndü.2 - irrtidat Hareketleri ue Hz. Ebû Bekr'in TutumuHz. Muhammed (sas)'in ölümünden sonra Arabistan' ın çe şitli yerlerindebaz ı irtidat ve irtica hareketleri görüldü. Bu kimselerden bir k ısm ı miirted, birk ısmı da mürteci idi. İ rtidat edenler, Esved-i Ansi bakiyesi ile Tüleyha, Selma veSecâh' ın etrafında toplanan kimselerdi. Irtica edenler ise, müslüman kalmakşart ıyle, "namaz ktlar ız ama zekat vermeyiz" gibi sözler söyleyip baz ı dini veabeleriyerine getirmek istemeyen kimselerdi. Mekke ve Medine'de irtidat olay ıolmad ığı gibi Taif'teki Saklf kabilesi içerisinde de böyle bir hâdise görülmedi;fakat ba ş ka yerlerdeki baz ı kabilelerin kimi k ısmen kimi de tamamen irtidatveya irtica etti.Zekat vermek istemeyenlere yap ılacak muamele konusunda ashab ihtilafettiler. Hz. Ömer ve onunla ayn ı dü şüncede olanlar "kelime-i şahadet getirenlerinmüslüman olduklar ın ı , dolay ısiyle öldürülemeyeceklerini söylerlerken, halife veöteki sahabiler zekat vermekten kaçtnanlar üzerine k ı l ı ç çekileceğini bildirdiler.Halife, Hz. Ebt ı Bekr "Allah'a yemin olsun ki, Resulullah'a zekat olarak verdikleribir keçiyi bile vermekten çekinenlerle elim k ı l ı ç tuttukça harbederim" dedi,zekat vermenin müslümanl ığı n şartlar ından oldu ğunu ifade etti ve sözünü yerinegetirdi (8).7 Taberi, 1, 1849-1851; C. Brockelmann, Islam Milletleri ve DevletleriTarihi, çev. Ne şet Çağatay, 2. bas. <strong>Ankara</strong> 1964, s. 41.; Hasan İbrahim Hasan,Târihu'l-islâm, I, 206.8 islâm'dan dönmek, Islâm' ı reddetmek anlamlarma gelen "ridde olay ı " eneski islâm tarihi kaynaklar ında oldukça geni ş yer tutar. Vakidi'nin "Kitabu'r-192


Yemen, Umman, Bahreyn ve di ğer yerlerdeki zekat memurlar ı Medine'yegelerek irtidat hareketlerini haber verdiler; ashab bundan büyük endi şe duydular.Umman'da bulunan Amr b. As, Ezd kabilesinden Malik o ğ lu Lakid isimlişahs ın Umman'da irtidat edip mübüvvet iddias ında bulunduğunu, Bahreyn'de debaz ı kabilelerin topluca irtidat ettiklerini haber verdi. Bahreyn'deki irtidat hadisesi,Savi o ğ lu Münzir ad ındaki Bahreyn hükümdar ını n ölümünden sonra ortaya ç ı k-t ı . Abdülkays ve Bekr b. Vâil kabileleri toplan ı p son Hire hükümdar ı Nu'man b.Münzir'in oğlu Münzir'i Bahreyn hükümdar ı yapt ılar. Abdülkays kabilesi az sonraİ slâm'a döndüyse de Bekr b. Vâil kabilesi uzun süre mürted olarak kald ı .Beni Esed kabilesi reisi Tuleyha b. Hüveylid, "bana vahy geliyor" diyereknübüvvet iddiasında bulundu: Gatafan, Hevâzin ve Tay kabileleri de ona kat ı ld ı lar.Yemen'de ise, Müseyleme b. Habib nübüvvet iddias ında bulundu ve etrafına BeniHanif'ten çok say ıda taraftar toplad ı (9).Ayn ışekilde, Bent Temim içerisinde Secâh ad ındaki kad ın nübüvvet iddiaetti. Mezopotamyal ı bir kad ın olan ve Beni Temim, Beni Ta ğlib ve öteki kabilelerdenolu şan büyük bir ordunun ba şına geçen Haris'in k ı z ı Secâh, Müseyleme'yekar şı ç ıktı , fakat daha sonra bu iki sahte peygamber anla şt ı lar ve evlendiler.Görülmektedir ki, daha Hz. Muhammed'in sa ğ l ığında ortaya ç ı kan Esvedu'l-Ansi, Zü'I-Himar Ebhele, Müseyleme ve Tuleyha gibi mürtedler ve asiler, henüzİ slam gönüllerinde yerle şmemi ş bedevi araplar üzerinde etkili oldular. Bunlar,Mürted ve mürteci kabilelerden toplad ıklar ı kuvvetlerle İ slam ordusuna kar şısavaştılar.Ridde"si ile İbn Hacer tarafından el-isabe'ye al ınan Vesime'ye ait "Kitabu'r-Ridde" bunlar ın en önemlileridir. Bahriye üçok'un, Türkçe olarak, "Islâm'danDönenler ve Yalanc ı Peygamberler (H. 7-11 Y ıllar ı ), <strong>Ankara</strong> 1967 ba şl ıkl ı bu konuile ilgili müstakil bir ara şt ırmas ı vard ır."Ridde ancak Medine'deki kurey ş Wakimiyetinden bir ayrılış olup İslamdininden ayrılma değildir; bu hareketlerin ba şında bulunan peygamberler, aynenMuhammed gibi, yaln ız Allah' ın nam ına ortaya ç ıkmış olup herhangi bir putnâm ına hareket etmemi şlerdir. Asiler, k ısmen Medine'ye, kendilerinin Allah'aibadet etmek fakat vergi (zekat) vermemek istediklerini bildirmi şlerdi..." (Islam'ın En Eski Tarihine Giri ş , çev. F. Işıltan, İstanbul 1966, s. 4), diyen J. Wellhausengerçekleri sapt ırmaya çal ışmakta; nübüvvetin Hz. Muhammed'le sonaerdiğini inkar etmekte, sahte peygamberleri Allah taraf ından seçilip insanl ığa gönderilengerçek peygamberlere e şit saymaktad ı r.9 İbn Hişam, 2, 230; Taberi, 1, 1920, Belâzuri, Futühu'l-Buldân, çev. M.Fayda, s. 136 vd; B. üçok, ayn ı ara ştırma, s. 31; İbnu'l-Kelbi, Putlar Kitab ı(K. el-Asnâm), çev. Beyza Dü şüngen, <strong>Ankara</strong> 1969, s. 41.; Ahmet Cevdet Pa ş a,K ısas- ı Enbiyâ, I, II, 10.193


Hz. Muhammed (sas), irtihalinden önce nübüvvet iddias ı nda bulunan Tüleyhab. Huveylid'e kar şı Esved'in oğlu D ı rar' ı göndermi ş ve Tuleyha mağ lup olmu ş ;havalideki müslümanlar da D ırar ile birle şmi şlerdi. Ancak Tuleyha, Hz. Peygamber(sas)'in vefat ından sonra Esed, Gatafan ve Tay kabilelerinden, yahudi topluluklarından taraftarlar bulmu ş ve yeniden ortaya ç ıkm ışt ı .Hz. Eb ıl Bekr, Medine'ye sald ıran Tuleyha ve çeteleri üzrerine Halid b.Velid'i (10) gönderirken, Hatem o ğ lu Adiy'yi de Tay kabilesine gönderdi, onlardanTuleyha'ya yard ım etmemelerini istedi. Tay kabilesi istenileni yapt ı ve Halid'inordusunu destekledi. Halid hazretleri, Bizah'da Tuleyha ile kar şı la şmadan önce,Ukka şe b. Muhsin ile Sabit b. Erkâm' ı öncü göndermi ş, fakat bunlar Tuleyhatarafından öldürülmü şlerdi. Hz. Halid'in ordusu önünde peri şan olan Tuleyha,kar ı sı n ı terkisine alarak kaçt ı ; Esed ve Gatafan kabilelerinin İ slâm'a dönmelerindensonra o da yeniden müslüman oldu. Hz. Ebe ı Bekr'in hilafeti süresince Kelboğullar ı kabilesi içinde ya şad ıktan sonra, Hz. Ömer'e beyat etti. Tuleyha Irakfetih hareketine kat ı ld ı ve büyük kahramanl ıklar gösterdi (11).Tuleyha taraftarlar ından kaçanlar Selma bint Mâlik b. Huzeyfe adl ı birkad ı n ın etraf ında topland ılar ve isyankarl ığa devam ettiler. Hz. Halid bunlarüzerine hücüm etti; yüzden fazlas ın ı öldürdü, kad ı n ı da yakalad ı .Hz. Halid, daha sonra, Bitah şeyhi Mâlik b. Nuveyra ve Secâh üzerine yürüdü;askerleri Mâlik ve ailesini tüm taraftarlar ıyla birlikte yakalad ılar. Onlarla birlikteolan Katâde, Nuveyr'in adamlar ın ın ezan okuyup namaz k ıld ı klar ı n ı söyledi;buna göre onlara dokunulmamas ı gerekiyordu, çünkü halifenin talimatinda ezani şitilen yerlerin halk ına dokunulmaması emrediliyordu.Ancak Hz. Halid onlar ı hapsettirdi; hapishane sorumlusu emri yanl ış anlay ıptutuklular ı gece öldürttü. Hz. Halid'in Nuveyra'y ı kar ı s ın ı almak için öldürttü ğüde ileri sürülür. Bu olay Medine'de uzun tart ışmalara yolaçt ı . Hz. Ebu Bekr, öldürülenlerindiyetini Beytu'l-Mal'den verdi, Halid'i de yine kumandan olarak Yem â-me'ye gönderdi.S ı ra Bent Hanif kabilesinden nübüvvet iddias ında bulunan Museyleme'yegelmi şti. Müseyleme, nübüvvetinin son y ı l ında Hz. Peygamber'e mektup göndererekyeryüzünü yar ıyarıya bölü ş mek•teklifinde bulunmu ş , islam Peygamberi de onayeryüzünün hâkiminin Allah (cc) oldu ğunu, bu hâkimiyeti temsil hakk ın ı kitniisterse ona verece ğini bildirmi ş ti.10 Hz. Halid, ridde savaşların ın kahraman ı oldu, k ısa sürede mürtedleri veasileri yola getirdi.11 Taberi, 1, 1881-1928 vd; Ibnu'l-Esir, Usdu'l-Gâbe, III, 65; ez-Zehebt,Tarihu'l-Islâm, 1, 359; P. Hitti, Siyâsl' ve Kültürel İslam Tarihi, C. 1, 213. BahriyeÜçok, ayn ı eser, s. 25.194


Müseyleme, Secâh ad ındaki sahte peygamberin ve taraftarlar ı n ın kendisinekat ı lmas ıyla güçlendi. Hz. Eb ıl Bekr, bunlara kar şı ikrime'yi arkas ından da Ş urahbilb. Hasena'y ı gönderdi. İ krime, Hz. Halid ve Ş urahbil'in maiyetindeki kuvvetleringelmesini beklemeden emrindeki askerlerle sald ı rd ı, fakat bozuldu; bununüzerine halife İ krime'yi Umman'a gönderdi. Daha sonra, 632 y ı l ı Aral ık ay ısonunda veya 633 y ı l ı Ocak ay ı başında Medine'den hareket eden Hz. Halidkumandas ındaki ordu Yemâme'ye ula şt ı ve Bitah denilen yerde Museylemekuvvetleriyle kar şılaşt ı . Halid'in ordusu, t ıpk ı İ krime ve Şurahbil'in ordular ı gibi,ilk hücumda bozuldu, hatta Ben/ Hanif, İ slam ordusunu yağmalamağa koyuldu.Ancak, Hz. Halid ordusunu toparlay ıp yeniden hücum ederek dü şman ı tarumaretti; bu s ırada Hz. Hamza'n ın kâtili Vah şi de, Hamza'y ı şehid etti ği harbe ileMuseyleme'yi öldürdü. Hz. Ömer'in karde şi Zeyd b. el-Hattab, Zübeyr'in karde ş iSa'id b. el-Avvam, Ub ıâ Dücâne, Eb ıl Huzeyfe, Utbe ve Zeyd b. Kays gibi sahabilerile yetmi ş kadar kurrâ haf ız şehid oldu ğu gibi, dü şman ordusundan da binlerceinsan öldürüldü. İşte Hz. Ömer'in talebi üzerine Kur'ân' ı n ilk toplanmas ı olay ı buYemânie sava şında çok say ıda haf ız sahabinin şehid olmas ı üzerine gerçekle şmi ş -ti r.Beni Ta ğlib'e kaçan Sedh' ı n daha sonra İ slam'a girdi ğ i bildirilir.Son olarak, Esvedu'l-Ans'i kal ınt ı s ı ortadan kald ı r ı ld ı . Yemen'de nübüvvetiddiasında bulunan Esvedu'l-AnsI, Hz. Peygamber'in sa ğ l ığında ortadan kald ı r ı l-m ışt ı . Bu adam Yemen emiri Bazan' ın oğlu ve San'a şehrinin valisi Şehri'yi öldürerekYemen'e hakim olmu ş ; Şehrinin kar ı s ı n ı da ele geçirmi şti, fakat bu kad ı nda birgün Esved'i öldürmü ştü; tam bu s ırada Hz. Peygamber (sas)'de vefat etmi şti.Hz. Eb ıii Bekr, Yemen'de yeniden ortaya ç ıkan irtidat olaylar ı n ı ortadankald ırmak için Muhacir b. Omeyye'yi gönderdi; o da Esvedu'l-Ansf'nin taraftarları n ı ve bakiyesini ortadan- kald ırarak San'a'ya girdi Yemen de mürtedlerdentemizlendi (12).3 - Kur'ân- ı Kerim 'in Toplanmas ıİslam Peygamberi Hz. Muhammed (sas) okur-yazar de ğildi, 'ümmi' idi; birayet veya st ıre nâzil olunca derhal onu vahiy kâtiplerine okur, kâtipler de onuezberlerler ve yaz ı yaz ılacak şeylere yazarlard ı. Hz. Peygamber (sas) hayatta ikenKur'ân' ın sayfalar ı n ı bir araya getirmek mümkün olmad ı ; belki de buna gerekkalmad ı . Ayr ıca, ilahi vahy Hz. Peygamber (sas)'e-vefat ı na kadar- gelmeye devametti. Vahy tamamlanmadan Kur'ân sayfalar ı biraraya getirilemezdi.12 Yemendeki irtidat hareketleri hk. bkz.: Taberi, 1, 1983 vd; Ibnu'l-Esir,Usdii'l-Gabe, Kahire 1288, C. III, s. 65; Belâzuris, Futt ıhu'l-Buldân, s. 113 vd;Ebu'l-Fida, Tarih, 1, 163; Welhausen, Islam' ın En Eski Tarihine Giri ş, çev. F.Işıltan, s. 6; B. Üçok, ayn ı kitap, s. 28.195


Hz. Ebü‘ Bekr'in hilafeti s ı ras ı nda cereyan eden Yemâme sava şında, az öncesöyledi ğimiz gibi, çok say ıda kurrâ, haf ı z şehid oldu; bu durum Hz. Ömer vebenzeri sahabileri endi şeye sevketti. Halifeyi bu konuda uyard ılar ve Hz. EbeıBekr de, Zeyd b. Sabit'in ba şkanl ığındaki bir heyeti Kur'ân sayfalar ın ı toplamaklagörevlendirdi (13).Kur'ân sayfalar ı n ı bir "Kitap"ta toplama komisyonu, her ayetin ve süreninHz. Peygamber (sas) taraf ından imla ettirildi ği ve Kur'ân metninin son k ı raatindemevcut oldu ğ u şekilde tesbit olunmas ın ı ve bu konuda iki şahidin ş ahadetlerinindinlenmesini ilke olarak benimsedi. Çok titiz bir çal ış ma sonunda meydana getirilenKur'ân sayfalar ın ın tümünü komisyon ba ş kan ı Zeyd, halife Hz. Ebi.1 Bekr'eteslim etti. Hz. Ebö Bekr, bu mukaddes emaneti, ölümünden önce, kendisindensonra yerine geçecek Hz. Ömer'e b ı rakt ı . Hz. Ömer de, kendisinden sonra yerinekimin geçeceği belli olmad ığı ndan, onu k ız ı ve Hz. Peygamber'in dul zevcelerindenbiri olan Hz. Hafsa'ya teslim etti.İşte Hz. Hafsa'ya intikal eden bu Kur'ân nüshas ı, Azerbeycan ve Em ı enistan'ı n fethine ç ıkan Irakl ı ve Suriye'li askerler aras ındaki k ı raat ihtilaflar ın ınortaya ç ıkmas ı üzerine Hz. Osman devrinde, yine Zeyd b. Sabit'in ba ş kanl ığı nda,Abdullah b. Zübeyr, Said b. el-As ve Abdurrahman b. el-Haris gibi ki ş ilerdenolu ş an bir komisyon taraf ından, Kurey ş lehçesi esas al ınarak, istinsah edildi;çoğalt ılan Kur'ân nüshalar ı Mekke, Medine, KCIfe, Basra ve D ı m ışı k'a birer tanegönderildi, ana Nusha tekrar Hz. Hafsa'ya iade edildi. Ç o ğalt ılan bu resmi' nushalard ışında Kur'ân metnini ihtiva eden bütün sayfalar ın yak ı lmas ı emrolundu.4 - Hz. Ebâ Bekr Devri Fetih HareketleriBizans ve Fars, Hz. Ebö Bekr devrinde, dünyan ı n iki büyük devletiydiler.Ancak bu iki büyük devlet Hz. Peygamber (sas) devrinde birbiriyle sava şa tutu ş-mu ş lard ı . İ ranl ı lar Yemen'e girmi şler; buradaki Habe ş istilas ına son vererek Habeş lileri Şab denizine dökmü şlerdi. Habe şlilerin mütefiki olan Bizans durumamüdahale etmi şse de, kan şah, Nii- Ş irvan onlar ı yenerek F ırat' ı geçip Antakya'yakadar gelmi şti.Nü- Ş irvan' ın yerine İ ran taht ına Hürmüz, Bizans' ın ba şına da Jüstinyen'inyerine Tibriyüs geçtiler. Hürmüz, İ ran' ı tümüyle israfa ve ahlaks ı zl ığa sürükledi,ülke tam batmak üzereyken Behram kurtard ı. Daha sonra tahta ç ıkan HüsrevPerviz'de ol lukça ahlaks ızd ı . Bizansla İ ran aras ındaki gergin hava da devam ediyordu.İ stanbul surlar ı içine kapat ılan Bizans imparatoru Herakliyus her y ı lİ ran'a önemli miktarda vergiler veriyordu.13 Belazurf, Futiihul-Buldan, çev. M. Fayda, s. 125; Hamidullah, Kur'an- ıKerim Tarihi, İstanbul 1965, ilk bölümleri; P. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi,çev. Salih Tu ğ, C. 1, s. 183-191.; Watt, W.M., Modern Dünyada İslam Vahyi,çev. Doç. Dr. Mehmed Ayd ın, <strong>Ankara</strong>, 1982.196


Daha sonra Herakliyus, Kilise'nin de deste ği ile harekete geçti, İ ran' ınmerkezine kadar ilerledi. Bunun üzerine Hüsrev fetihlerden vazgeçip ülkesininkorunmas ı tela şına dü şerken, Herakliyus da Suriye'de bulunuyordu. Müslümanları n varl ığından ve Bedr'deki zaferlerinden haberdard ı .İşte, genelde bu durumda olan İ ran ve Bizans'a yönelik olarak Hz. Ebi.;Bekr devrinde baz ı fetih hareketleri yap ıld ı .a) Irak Sava şlar ıİ rtidat hareketlerini büyük bir kararl ı l ı kla ve süratle bast ıran halife Hz. Eb ılBekr, bütün gücüyle Hz. Peygamber (sas)'in ba şlatt ığı fetih hareketlerine yöneldi.Kom şu Arab ülkelerinin fethi zaman ı gelmi ş ti. Zaten, Ala. b. el-Hadramit, Bahreynseferinde, maiyetindeki Musenna b. Hârise e ş-Seybani ile birlikte Irak'ta gaza ileme şguldu.Halife, Hicri 12/M. 634'de, Hz. Halid'i Irak' ın fethine memur etti ve Müsenna'nın kuvvetlerinin de ona kat ı lması n ı emretti. Böylece Hz. Halid, toplam 18.000ki şilik bir ordu ile, Irak köylerinden Bank ıya ve Bersume'yi ald ıktan, sonra da10.000 alt ın cizye kar şı l ığında serbest b ı rakt ıktan sonra Hire'ye gitti. Htrelilerley ı lda 90 bin alt ın cizye vermek şart ıyla anla ş ma yapt ı ; bu antla ş ma İ ran yöneticilerinik ızd ırd ı ve İ ran emirlerlerinden Zazaveyh'in Hire valili ğine tayinine sebepoldu.Hz. Halid H11-e'den hareketinde, Müsenna'y ı öncü kuvvet komutanl ığınatayin etti, Adiy b. Hatemi de ba şka bir koldan yürüttü. Onlarla Hufeyr denilenyerde birle şti. Bu m ı nt ıkan ın İ ran'l ı kumandan ı Hürmüz idi. Hürmüz, bir yandanİslam ordusunun geli ş ini İ ran'a haber verdi, bir yandan da ordusunu haz ı rlad ı .Hz. Halid ile Hürmüz mübarezeye ç ı kt ı lar. Hz. Halid onu öldürerek elbisesiniald ı . Daha sonra iki ordu birbirin'e. girdi ve neticede İ slam ordusu mâneviyat ıbozulan Hürmüz ordusuna galip geldi. İ ran askerlerinin ço ğu öldürüldü; al ınanganimetlerin be şte biri Medine'ye gönderildi. Ordu daha sonra Basra şehrininbulunduğu yere doğru hareket etti.Bu s ırada, şah, Karen isimli bir kumandan ın emrinde Hürmüz'e 100 binki şilik bir yard ım ordusu gönderdi; Karen ordusu yolda kaçmakta olan bozgunIran ordusuna raslad ı, onlar ın kat ılmas ıyla İ slam ordusu üzerine yürüdü. Ancak,yap ılan savaşta İ ran ordusu yine bozuldu, 30 bin ölü ve önemli miktarda ganimetb ı rakarak kaçt ılar. Kubat ve E şcan adlar ındaki kumandanlar ı da mübarezedeöldürüldüler.Büyük kahramanl ı klar göstererek Engi şeya beldesini alan, önemli miktardaganimet ele geçiren ve halifenin "Kad ı nlar Halid gibi bir er do ğurmaktan acizdirler"tarz ı ndaki övgüsüne nail olan Hz. Halid, Milâdi 634 y ı l ı Rebiulevvel ay ı nda da Hire'yitamamen ele geçirdi. Hire valisi Zazaveyh ve o ğlunu büyük bir yenilgiyeu ğratt ı ve Hire halk ı n ı y ılda 100 bin alt ın ödemeye raz ı etti.197


Hz. Halk], Hire'nin al ı nmas ından sonra, etraf ı hendekle çevrili mustahkembir kale ve İ ranl ı lar ın zahire deposu olan Enbar' ı ku şatti. Dü şman askerleriningözlerine isabet etmek üzere askerlerine ni şan ald ı rd ı ve bu yönde devaml ı at ı lanoklar ın isabet etmesiyle 100 bine yak ın Iranl ı erin gözleri kör oldu. Ayr ı ca, zay ıfdeveleri kesip hende ği dolduran Hz. Halid, Enbar'i teslim ald ı (14).Daha sonra Hz. Halid, Aynu't-Temr kalesini ald ı ve Dümetu'l-Cendel nahiyesiniele geçirdi.Daha birçok Arab kabileleriyle sava şan ve pekçok beldeyi ele geçiren Hz.Halid Zilkaade ay ına kadar K ırad'da kald ı ktan sonra Hire'ye döndü; bu aradagizlice Mekke'ye giderek '.'.haccedip tekrar yerine döndü; Irak'ta Islam' ın yay ı l ışı -n ı sulh ve sükununu sa ğlay ıc ı hareketlerine devam etti.b) Suriye Sava şlarıİ ran-Fars imparatorlu ğu s ın ı rlar ı içinde kalan Araplarla sava şan İ slamordusu Bizans s ı n ırlar ına dayanm ışt ı . İ ran'a tabi olan Hire vilayeti Araplar ı elegeçirildi ği gibi Bizans'a tabi olan Araplarla, Iran ve Bizans' ın topyekün İ slamdevletine ilhak edilmesi zaman ı gelmi şti.Halife eli k ı l ıç tutan herkesi gazaya ça ğırd ı, her taraftan ak ın ak ın gelenhalk Medine'de topland ı . Halid b. Sa'id b. As' ı maiyetindeki askerlerle Bizans'a,Şam taraf ına yollad ı , yolda kat ılanlarla birlikte ordu kalabal ıklaşt ı . Halid b.Said Gassan, Dahm, Cüzam ve benzeri kabilelerden olu ş an Bizans kuvvetlerinida ğıtt ı, fakat i şin ileride büyüyece ğini anlad ı ve halifeden yard ı m istedi. Halife,Muâ'viye b. Ebî Süfyan' ı ve Şurahbil b. Hasenâ'y ı , maiyetlerindeki askerlerle ikiayr ı ordu halinde Ş am yönüne gönderdi ği gibi, İ ran içlerinde fetihlerde bulunanHz. Halid'e de, ordunun yar ı sı n ı Musennâ'ya b ırakarak kalan yar ı s ı ile derhalSuriye'ye gitmesini bildirdi.Hz. Halid, beklenmedik bir s ırada, 633 y ı l ı Temmuz ay ı ba şında, Suriye'deİslam ordusuna yeti şti. Böylece Suriye, müslüman ordu taraf ından her yöndenku şat ı ld ı . Eb ıi Ubeyde Humus'a, Yezid b. Ebî Süfyan Şam'a, Ş urahbil Ürdün'e,Amr b. As Filistin'e hücum edecekti. Müslüman ordunun toplam say ı sı 35 binkadard ı .İ slam ordusu, 30 Temmuz 633'de, Ecnadin'de Bizans kuvvetleriyle kar şı -la şt ı . Sava ştan muzaffer ç ı kan İslam ordusu oldu. Hz. Halid, Ecnadin zaferini14 Irak fetihleriyle ilgili olarak, mesela, bkz.: Belazuri, Futhu'l-Buldan, ayn ıçeviri, s. 158 vd; Taberi, 1, 2436 vd; İbnu'l-Esir, C. II, s. 400; Ş ehbenderzade,İslam Tarihi, II, 1, 770; P. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, C. 1, s. 235-240.198


müteakip Şam'a do ğru hareket etti ve Şehri ku şatt ı . Şam şehri, uzun bir ku şatmadansonra, Hz. Ömer devrinde al ınabildi (15).Şam ve Ürdün'ün fethedilmesinden sonra Humus üzerine yüründü. Bu s ıradaKayser H ırakl Antalya'da bulunuyordu. Müslümanlar bu yöne hücum ettiler.Baalbek al ınd ı . Hz. Halid ve Ebtı Übeyde Humus şehrine do ğru ilerlediler ve şehriku şatt ı lar. Kayser H ırakl, el-Cezrre'den Humus'a bir ordu gönderilmesini emretti.Ancak Vakkas o ğlu Sa'd hazretleri gönderilen bu ordunun yolunu kesti; yard ı msı zkalan Humuslular sulh yapmaya mecbur oldular. Daha sonra Ebii übeyde, birfırsatın ı bulup ani bir bask ınla Humus'a girdi.Hz. Ömer'in askeri harekat ı durdurup, fethedilen yerlerin imar ını emretmesindensonra, EK') Übeyde Humus valisi oldu (16).Suriye'de Bizansl ılarla yap ılan sava şlar ın en şiddetlisi ve önemlisi Yermükmuharebesidir. Yermük sava şı Hz. Halid kumandas ındaki sağlam inançl ı ve güzelahlakl ı islam ordusu ile inanç ve ahlak yönünden tefessüh etmi ş Bizans kuvvetleriaras ında oldu. Kaynaklar ın bildirdi ğine göre, imparator H ırakl' ın ordusu 200 bin,islam ordusu ise 45 bin civar ındayd ı .Halid b. Velid, Suriye islam ordular ı kumandanlar ınca ba şkumandan seçildi.Halid, orduya çekidüzen verdi. Alaylar ı merkez, sa ğ kanat, sol kanat, öncü ve gerikuvvetleri şeklinde tanzim etti. Eba Übeyde'yi merkeze ald ı , Amr b. As ve Ş urahbil'isağ kanata, Yezid b. Ebt Süfyan ve Ka'ka'y ı sol kanata, Kabas b. E şyem'iöncü kuvvet komutanl ığına tayin etti, Abdullah b. Mes'ud'u da geri kuvvetlerikumandan ı yapt ı .Bu şekilde tanzim edilen islam ordusu ile Bizans ordusu şiddetle çarpışmayaba şladığı sırada halife Hz. Egi Bekr'in öldü ğü, Hz. Ömer'in halife oldu ğ u veba şkumandanl ığın Eb ıâ Übeyde'ye verilmesini emretti ği haberi geldi. Ancak EbiiÜbeyde, sava şın bitmesine kadar bu haberi gizledi (17).Bu sırada Rum generallerinden Yorgi ortaya ç ıkt ı ; sava şı durdurmak ve Hz.Halid'le görü ş mek-konu şmak istedi ğini bildirdi. isteği yerine getirilen Yorgi Hz.Halid'e, gökten yere indirilmi ş bir kı l ıcın Hz. Peygamber taraf ından kendisineverilip verilmedi ğini sordu. Hz. Halid böyle bir şeyin olmadığın ı, sadece k ı l ıc ı ileAllah yolunda gösterdi ği kahramanliklardan dolay ı islam Peygamberinin kendisine15 Belâzur3, çev. Mustafa Fayda, s. 163; P. Hitti, Siyasi veKültürel Islam Tarihi, çev. Salih Tu ğ, C. 1, s. 223--234; J. Wellhausen, Islam' ın eneski Tarihine Giri ş , s. 37--44.16 Wellhausen, ayn ı eser, s. 46--60.17 Belkuri, Futhu'l-Buldân, ayn ı çevri, s. 159 vd.199


"sen Allah' ın mü ş rikler üzerine s ıy ı rd ığı k ı l ıc ı s ın" (seyfullah) dedi ğini ve duaetti ğini söyledi. Bunun üzerine Yorgi, söyle bana, neye davet ediyorsunuz, dedi.Hz. Halid, ya İ slâm'a ya cizyeye ya savaş a, bu üç şeyin birine çağı r ı r ız dedi. Sizindavetinizi kabul edip içinize girenlerin rütbesi nedir? onun için de ecir ve mükafaatvar m ıd ı r? diye sorup, Hz. Halid'in de "belki bizden de üstündür" cevab ı n ı vermesindensonra Yorgi, İ slam'. seçti. Hemen gusledip iki rekat namaz k ıld ıktansonra k ı l ıc ın ı s ıy ı r ıp savaş a girdi. Bu duruma çok k ızan rum ordusu şiddetle sald ı r-d ı ; İ krime kumandas ındaki kuvvetleri iyice s ık ışt ı rd ı . Ölünceye kadar savaşmayaordusuyla birlikte yemin eden İ krime, amcas ı Hi şam ve D ırar ile beraber, 400kadar askeriyle dü şmana kar şı kahramanca savaşt ı , fakat hepsi de şehid oldular.Hz. Halid ve Yorgi sava şta büyük yararl ıklar gösterdiler. Ak şama kadarkahramanca sava şan Yorgi şehid dü ştü. Hz. Halid (seyfullah), rumlar ın yorgunve sars ı lmış durumlar ı n ı kollayarak aniden sald ı rd ı , dü ş man kuvvetlerini peri şanetti, askerlerin bir k ısm ı kaçt ı ve telef oldu, bir k ısm ı da atlar ın ayaklar ı alt ı ndaçi ğnendi. Ebû Süfyan' ın bir gözünün kör oldu ğu Yermük muharebesinde Müslümanlarda birçok şehid verdiler. Ancak kazan ı lan zafer bütün Şam beldelerininele geçirilmesine sebep oldu.Öte yandan halife Hz. Ebtı Bekr, birçok sahabinin kumandas ı nda ayr ı ayr ıordular göndererek Şam m ınt ı kas ı n ın fethini istemi şti. Ordu kumandanlar ı biryerde topland ı lar ve Ebi.; Übeyde'yi ba şkumandan seçtiler. Mahan üzerine yürüyenHalid b. Sa'id, Velid b. Ukbe, İ krime ve Zu'l-Kal'a kuvvetlerini beklemedensald ı rd ı , fakat Şam'a çekilen Mahan tarafından bozguna uğrat ıld ı, oğlu da şehidoldu; ordusunu zorlukla Zu'l-Merve'ye çekebildi.İ slam ordusu daha şonra, Medine'den ve öteki yerlerden gelen kuvvetlerleAmr b. As Filistin'e, Ş urahbil Ürdün'e, Yezid b. Süfyan Belka'yave Eba Übeyde Cahiye yönüne gönderildi (18).5 - Halife Hz. Ebt4 Bekr'in ÖlümüHz. EIA Bekr, Hicretin 13. y ı l ı n ı n 7 Cemaziyelahirinde hastaland ı . 15 günsüreyle mescide gidemedi, imamet vazifesini Hz. Ömer'e b ırakt ı . O, Hz. Ömerlikendisinden sonra yerine geçecek ki şi görüyordu. Bu konuda ashabla isti şare etti,Ömer'in halifeli ğ i konusunda fikirlerini sordu. Abdurrahman b. Avf, Osman b.Affan, Useyd b. Hudayr, Talha bunun çok yerinde bir karar oldu ğunu söyledilerve olumlu görü ş belirttiler. Bunun üzerine Hz. Ebâ Bekr yata ğından doğrularak,18 Bu tart ışmalarla ilgili olarak bkz. Ahmed Akbulut, age. s. 116-126.200


Hz. Ömer'in faziletinden ve al ınan karar ın isabetli oldu ğundan sözetti ve Hz.Ömer'i vefat ından sonra yerine halife tayin etti. Bu konudaki vasiyetini yazd ırd ı ,okuttu ve herkes onu itirazs ız kabul etti.Bununla birlikte, Hz. Ömer'in bu şekilde (vasiyetle) halife tâyin edili ş itart ışma konusu olmu ştur. Hz. Ömer'in "me şveretsiz" ve "anti- demokratik"olduğu, Sünnet'e uygun olmad ığı ileri sürülerek ele ş tirilmi ş tir (*).Halife Hz. Eb6 Bekr, 23 A ğustos 634'de (Cemaziyelâhir Hicri 13'de) vefatetti. Cenaze namaz ını Hz. Ömer k ı ld ı rd ı ve Hz. Peygamber'in yan ına defnedildi.Ölümünde Esma, Ai şe, Ümmu Kelsum adlar ındaki k ı zlar ı ile Abdurrahman veMuhammed isimlerindeki o ğullar ı hayattayd ı lar. Hz. Eb6 Bekr öldü ğünde 63yaşı ndayd ı . Hayat ın ın son zamanlar ı nda Beytu'l-mardan verilen nafaka ile geçindi.Ölümünde fazla bir terekesi olmad ı ; geriye ondan bir köle, bir deve ve bir kaftankald ı . Özel miras ı ile ilgili vasiyetini yaz ı l ı olarak yapt ı (19).II - Hz. Ömer'in Hilafeti Devri (Hicri 13 -23/634-644)Hz. Ömer devrinin en belirgin özelli ği "fetihler hareketidir". Sasan1 veBizans imparatorluklar ına kar şı askeri ve siyasi zaferler kazan ı lmas ı , Suriye, Irakve İran' ın bütünüyle İ slam ülkelerine kat ı lmas ı ve neticede İ slam devletinin "imparatorluk"haline gelmesi, Filistin, el-Cezire ve M ı s ı r gibi ülkelerin fethedilen beldelerekat ılarak yak ın bölgedeki iki büyük imparatorlu ğun-Sa'sani-Bizans, varl ığı nason verilmesi Hz. Ömer devrinde mümkün olabildi (20).Ancak, Hz. Ömer, halife olur olmaz Halid b. Velid'i ba ş kumandanl ıktanazletti ve yerine Eb6 Übeyde'yi tayin etti. Hz. Ebü Bekr'in ba şlatt ığı Irak veIran' ın fethi harekat ı n( h ızland ırd ı ; halk ı Irak sava şı na katı lmaya ça ğı rd ı .Bu sı rada İ ranl ı lar, Müslümanlar ın ald ı klar ı yerleri geri almak için büyük birharekât ba şlatt ılar. Iran ordular ı ba şkumandant Rüstem büyük bir ordu haz ı r-latt ı . 150 bin ki şiyi a şan bu büyük ordunun kumandanl ığı na Hürmüz'ün oğ luMerdan Şah tayin edildi. Ordu ba şkentten hareket etti ğ inde Merdan şah' ı n ba şında"Dref şigaviyani" bayra ğı dalgalan ıyordu. O zaman Kistfe valisi olan Ammar b.Yâsir dü ş 'nam bu harekat ın' ivedilikle Medine'ye bildirdi. Hz. Ömer, Medine'de,Mescid'de durumu ashab ile müzakere etti ve yap ılacak i ş ler konusunda görü şleriniel-Yeman gibi sahabileri verdi. Nu'man Kufe'den ordusuyla hareket etti, hiçbir19 Ahmed Cevdet, K ısas-, Enbiya, s. 161 vd; Ph. Hitti, ayn ı eser, C. 1,s. 209-234.20 ibn Sa'd Tabakât, 3, 199-200; Taberi, 1, 2137 vd; Ahmed Cevdet,K ısas- ı Enbiya, I, 11, s. 130-137; E. Ruhi F ığlal ı , İmamiye Ş ias ı, s. 47.201


ald ı . Nu'man b. Makrun'u kumandan seçti; yan ına Muğ ire b. Ş u'be, Huzeyfe b.kuvvette kar şılaşmadan Isfahan'a kadar ilerledi. Mu ğire b. Şu'be, Merdan Şah ilebarış antla ş mast yapt ıysa da sonuç alamad ı . Sonunda sava şa karar verildi. Nu'man,kumandanlar ını toplayarak sava şın durumunu gözden geçirdi. Dü şman sald ı r ıncaNu'man orduyu geri çekti, dü şman kuvveti kendi içlerine iyece çektikten sonrahücuma geçti. Büyük bir zafer kazan ı ldı, fakat Nu'man şehid oldu. Yerine geçenHuzeyfe dü şman ı Hemedan'a kadar takib etti. Ele geçirilen önemli miktardakimücevher ve ganimeti Medine'ye gönderdi. Bu zafere "fethu'l-feth" denildi.Hicretin 14. y ı l ı n ın önemli olaylar ından biri de Sa'd b. Ebî Vakkas'm kanordular ı ba şkumandanl ığma tayini ve Kadisiye sava şıdır. Sa'd, ba şkumandan olupSeyraf mevkiine geldi ğinde, Müsenr4 'köprü olay ı 'nda şehid dü ş mü ştü.Seyraf'a ula şan Sa'd (ra), orduyu sava ş düzenine soktu, Kafe'ye 30 km.mesafedeki Kadisiye'de ordugah ın ı kurdu ve kan ordusunun geli şini bekledi.Bu sırada İ ran' ın ba şında Yezd-i Cerd bulunuyordu. 120 bin ki şilik bir ordu haz ı r-lay ıp Rüstem'in kumandas ında Müslümanlar üzerine gönderdi. Yezd-i Cerd, halifeHz. Ömer'in barış elçilerini nezaketsizce kar şday ıp geri çevirmi şti. Ka'ka kuvvetlerininkat ı lmasıyla İslam ordusunun toplam say ı s ı 45 bin kadar oldu. Sa'd, sava ş-tan önce Rebi' b. Âmir'i, iste ği üzerine görü ş melerde bulunmas ı için Rüstem'eelçi gönderdi. Rebi', silahl ı ve atl ı olarak Rüstem'in muhte şem çad ı rına girdi.Onlar ı islâm'a davet etti. Kendilerine dü şünüp karar verebilmeleri için 3 günlüksüre tan ıd ı ve döndü. Rüstem'in iste ği üzerine bir gün sonra da Mu ğire b. Ş u'beelçi gönderildi.Nihayet süre tamamland ı ve H. 15/M. 636'da sava ş ba şlad ı . Vücudundaç ıban ç ıkan Sa'd, hasta yata ğından orduyu idare etti. kan ordusundaki fillerMüslümanlara büyük kay ıplar verdirdiler. Ka'ka b. Am? et-Temlmi'kumandas ındaki10 bin ki şilik yard ı mc ı kuvvet imdada yeti şti. Birçok defa mübarezeye ç ıkanKa'ka her defas ında bir İ ran bahad ır ı n ı yere serdi. Sava ş durmadan dört gün devametti. Müslümanlar sonunda büyük bir sald ırıda bulundular ve Iranl ı kumandanRustem'in çad ı r ına kadar vard ılar. Hilal b. Alkame Rustem'i öldürdü, İ ran ordusuda onbinlerce zâyiat verdi. Müslümanlar önemli miktarda ganimet elde ettiler, kibunlar aras ı nda İ ran' ın en büyük ve en ünlü sancağı Drefşigavyani de vard ı (21).Zaferden sonra, a ğırl ı kları ve kad ı nlar ı bir miktar askerle Kadisiye'de b ırakanSa'd b. Ebi Vakkas Babil'e hareket etti. Kadisiye sava ş meydan ından kaçanaskerler ve kumandanlar burada toplanm ış lard ı . Yapı lan sava ş ta, Firuzan, Hürmüzarı, Fahirân ve Mihricân gibi ünlü kumandanlar ı olmasına rağmen Iran'dal. mağlüb21 Dr. Mustafa Fayda, Hz. Ömer Zaman ında Gayri Müslimler, (doçentliktezi), İstanbul, 1989, s. I.202


oldular. Bir k ısm ı Ehraz'a bir k ısm ı da Nihavend'e kaçt ılar. Bir süre Babil'de kalanSa'd ise, Medain'i fethetmek üzere İ ran'a do ğru ilerledi. Celula ve Kadisiye yenilgileriMedâin'in ele geçmesini kolayla ştı rd ı . Medâin'in fethinden k ısa süre sonra el-Cezire ele geçirildi. el-CezIre'nin fethiyle birlikte İ rak'l ı Araplarla Suriyeli Araplarbirle ştiler. İ ran meselesi ve Sasanner hanedanl ığı Nih'avend sava şı ile son buldu.Hiirmüzan' ın Celula'da esir edildi ğini, Huzistan' ın müslümanlar ın eline geçti ğiniöğrenen İ ran Kisras ı Yezdi Cerd çok üzüldü ve büyük bir ordu haz ırlatt ı . Bu kar şılık Hz. Ömer, Nu'man b. Makrun kumandas ında bir ordu gönderdi. Nu'man' ın ordusuMerdan şah ordusu ile kanl ı bir sava ş yapt ı , Ka'kaa'da bu sava şta büyük kahramanlıklar gösterdi; Nu'man sonunda şehid dü ş tü, düşman ordusu da ta ıiiman oldu.Fethu'l-Futuh" denilen bu savaşta, daha sonra Hz. Ömer'i şehid edecek olanEbfl Lu'lu, (Finli) da esir edilmi ş tir. Savaş Hicri 21/M. 642'de vuku' buldu.Ahnef b. Kays kumandas ındaki İ slam ordusujranl ı lart ma ğlub ederek ilerledive Horasan'. fethetti. Suriye içlerindeki fetih hareketlerine de devam edildi.Filistin havalisinin fethi Amr b. As'a verilmi şti. Gerekti ğinde Ebu Ubeyde'ninyard ı m ına ko şan Amr, tehlike atlat ı l ınca kendi m ıntı kas ına dönüyordu:Önce Kudüs civar ına ele geçiren Amr, daha sonra Kudüs'ü ku şattt. Bir y ıl süreyleşehri savunan Hiristiyanlar, sonunda Kudüs'ü büyük bir törenle adil hükümdarHz. Ömer'e teslim ettiler. Hz. Ömer'in Kudüs'e giri şi tarihte alt ın harflerle yaz ılanbir olay oldu. Kudüs Milâcri 638'de İ slam ülkesine kat ı ld ı .Miladi 639 yı l ında Irak, Suriye ve M ısır'da veba (taun) hastal ığı ortaya ç ı kt ıve Hz. Ömer ordu kumandanlar ına haber göndererek hastal ıktan korunmalar ı n ıistedi. Ünlü sahabi ve kumandan EU; Übeyde bu hastal ığa yakalanarak vefat etti.Yerine geçen Muaz da çok geçmeden veban ın tesiriyle ölünce, Suriye ordular ın ınkumandanl ığına Amr b. As getirildi. Amr orduyu çe şitli yönlerde da ğıtarakaralar ında veban ın yayılmas ın ı engelledi. Her şeye rağmen Mezopotamya'n ın fethiHz. Ömer zaman ında tamamland ı . Sı ra M ı s ır' ı n fethine geldi (22).Hz. Ömer, Amr b. As' ı M ısı r' ın fethiyle görevlendirdi. 4 bin süvari ile hareketeden Amr, M ısır diyar ına girdi ve Ferema'da sava şa ba şlad ı . Amr, M ı sır'dakik ıpt ılerle rumlar aras ındaki ihtilaf ı iyi değerlendirdi. Bu bak ımdan Ferema'y ıkolayl ı kla fethetti; sonra Bilbis'i ald ı ve Yuna kalesini ku şattı . Hz. Ömer, Mikdatb. Esved ve Übade b. Simit kumandas ında 12 bin ki şilik bir yard ı mc ı birlikgönderdi22 Taberi, 1., 2436 vd.; Ahmed Cevdet, K ısas- ı Enbiya, I, 11, s. 193-196.Ahmed Cevdet, K ısas-ı Enbiya, I-11, s. 202-203, 211-214. Ahmet Cevdet, buonbin kişilik kuvvetin kumandanl ığına ve Mısır fetih ordular ı ba şkomutanl ığınagetirilenin Zübeyr oldu ğunu söyler (K ısas-1 Enbiya, ayn ı yer, s. 216).203


İslam ordusunun şiddetli sald ı rı lar ı ve h ızla ilerleyi şi kar şı sında, Mukavk ıs,Amr ile görüşüp sulh yapmak istedi. Görü ş meler sonunda, y ı ll ık olarak belli birmiktar cizye vermek kar şı l ığı nda anla ş ma sa ğ land ı . Daha sonra Amr' ı n Mukavk ısile imzalad ığı bu anla şma ile, rumlardan antla ş ma şartlar ı n ı kabul edenlerinM ı s ır'da kalmas ı, kabul etmeyenlerin de çekip gitmesi kararla ştı r ı ld ı . Halkantla ş may ı onaylad ı . Ancak, Rum Kayseri H ı rakl, M ıs ır Mukavk ıs' ın ın antla şmayapmas ına kar şı ç ı kt ı . İ skenderiye'ye gitmek üzere büyük bir ordu haz ı rlamayaba şlad ı . islam ordusu İ skenderiye'yi ku şatt ı . Üç ay kadar süren ku şatmadan sonraiskenderiye fetholundu ve pekçok ganimet al ı nd ı . Böylece M ı sır bütünü ile İ slamülkesine kat ı ld ı .1 - Hz. Ömer Devrinde İslam DevletiKu şkusuz, Hz. Ömer devrinin en belirgin iki özelli ğ i vard ır: fetihler ve devletidaresinin düzenlenip kurumla ş mas ı . islam devleti s ı n ı rlar ı n ın bütünüyle Arabistan'dand ışar ı ç ı kması , Irak, İ ran, Suriye Filistin ve M ı sır gibi kom şu milletlerinve devletlerin islam ülkelerine dahil olmas ı Hz. Ömer zaman ı nda gerçekle şti ği gibi,devletin idarı; siyası, askeri, ictimaı, adlı ve mali kurumlar ı n ın tesisi de onun halifeliği zaman ında oldu. Öyle ki, Hz. Ömer, İ slam devletinin idarhe şkilat ı n ın ilkkurucusu olarak kabul edilir.Devletin yönetimini Kitab ve Sünnet'i esas ittihaz ederek ve selefinin icraat ı -n ı örnek alarak yürütmeye çal ışan halife Hz. Ömer, Müslüman Toplumu ilgilendireni şleri, kamu hizmetlerini " şûrâ meclisi" ile me şveret ederek yapard ı . Çokönemli konularda, Muhacirler ve Ensârdan olu şan 'Genel Kurul'u toplant ıyaça ğırı r, görü ş lerine ba şvururdu. Mesela, Suriye ve Irak' ın fethi sona erdikten sonra,feth edilen yerlerin gaziler aras ında payla şt ır ı lması konusunda ısrar edilmesiüzerine bu 'Genel Kurulu' toplant ıya çağirm ış ; günlerce süren toplant ıda tam birhürriyet havası içinde herkes serbestçe fikrini beyan etmi ştir. Nihvend sava şıs ıras ında da yine böyle bir 'Genel Kurul Toplant ı s ı' yapm ıştı r.Ayr ıca, Hz. Ömer zaman ında Mescid-i Nebevi'de toplanarak günlük s ı radanolaylar ı müzakere eden, muhacirlerden ve ensirdan müte şekkil bir meclis vard ı .Hergün islam devletine ba ğ l ı vilayetlerden ve eyaletlerden (emsir) gelen haberlerveya şikayetler Ömer taraf ından bu meclise gönderilir, meclis onlar ı müzakereeder ve karara ba ğlard ı. Üstelik halk ın yönetim üzerinde do ğ rudan mürakebe hakkı vard ı . Mesela, Kûfe, Basra ve Şam gibi şehirlerde vergi amillerini, haraç tahsildarların ı halk kendisi seçer, valiler de vilayet halk ın ın istekleri gözönünde bulunduraraktayin olunur, halk ı n hoşnut olmad ığı valiler değ i ştirildi. Mesela Kûfe valisiSa'd b. EKI Vakkas idaresinden ho şnut olmayan halk ın isteği üzerine değ i ş tirilmiş tir.Bu görünümü ile, Hz. Ömer'in hükümeti, günümüz demokrasi yönetimlerindegörülen millet meclisi, Bakanlar Kurulu, mahalli ve bölgesel kurullar vb. yönetimorganlar ı na sahipti ve bunlara dayal ı olarak icraatta bulunurdu.204


Hz. Ömer, İslam tarihinde, ülkeyi illere, ilçelere, bucaklara ve köylere göreidari taksime tabi tutan ilk devlet ba ş kan ıd ır. Bu bölümlemeye göre İ slam ülkesişu sekiz bölgeye ayr ı lmıştır: Mekke, Medine, Suriye, Cezire, Basra, Kilfe, M ı sı r,Filistin. Bu bölgeler kendi içlerinde çe şitli bölümlere tabi tutulmu şlard ı r.Fethedilen ülkelerin eski yönetim tarz ı çoğunlukla mevcut haliyle korunmuştur.Valiler, kâtipler, divan katipleri, kad ı , sahibu'l-Haraç, sahibu beyti'l-mal veihdâs ( ş urta) vilayetlerde devlet ad ına memuriyette bulunan üst düzeydeki yöneticileriolu ştururlar. Devlet memurlar ına kendilerine yetecek nisbette maa ş bağ lanmı ştı r.Hz. Ömer, devlete verilen vergileri de, zekat, ö şür, cizye, haraç tarz ı ndabölümlere ay ı rd ı . Haraç ilk defa Hz. Ömer zaman ında devlete ait vergilere dahiledildi (23).Hz. Ömer devletin askeri yap ı s ında da önemli düzenlemeler yapt ı ; askeri'te şkilat olarak s ı n ırlarda kışlalar ve karakollar kurdu; vilayetlerde 4 bin ki şilikdaimi' askeri' garnizonlar tesis etti. Askerlerin ziraat, ticaret ve sanatla ilgilenmesini,yani zanatkar veya meslek erbab ı olmas ı n ı isternedi ğinden eratin ihtiyaçlar ı n ıdevlet hazinesinden kar şı lad ı ve onlara yetecek kadar maa ş verdi. Askerlerlekomutanlar ın ailelerine de maa ş bağlatt ı . Askeri araç ve gereçleri yeniledi, orduyutam bir disiplin alt ı na ald ı ve düzenledi.İ slam tarihinde ilk adil' te şkilatı kuran ve kaza i şlerini öteki vazifelerdenay ıran da, yine adâletiyle dünyaya ün salm ış olan Hz. Ömer oldu. İfta ve kazamahkemeleri kurdu, kad ı lar ı ve müftileri büyük bir titizlikle seçti ve devaml ı olarakmurakabe etti. Kendisi de kap ı sı n ı devaml ı olarak halka aç ık tuttu. Medinemescidinde onlar ı n şikayetlerini dinledi ve sonuçland ı rd ı, gece ve gündüz halk ınyan ı ndan ayr ı lmad ı .Hz. Ömer, sosyal adaletin gerçekle ş mesi konusuna önemle e ğ ildi; fakirleri,yetimleri, ya ş l ı lar ı, dü ş künleri ve mazIumlar ı korudu. Tüm vatanda şlara adalet vee şitlik ilkeleri do ğrultusunda d2vran ı lmas ın ı hem yaz ı l ı emirleriyle hem de özelulaklar ı arac ı lığı ile yöneticilerine duyurdu. Devlet gelirlerini ve sava şlardan eldeedilen ganimetleri herkesin derecesine göre e şit tarzda da ğıtt ı . Ancak, kendisiorta direkten birisi gibi ya şad ı .Ülkenin e ğitim ve öğretim meselesine, ilim ve irfan ına büyük önem verenHz. Ömer devrinde, fethedilen ülkelerin her taraf ına Kur'ân-1 Kerim ve İ slâm' ı nöğretilerini ö ğretecek ilimler gönderildi, buralarda ilim ve ahlak e ğitimi verenkurumlar kuruldu, e ğitimcilere devlet hazinesinden maa ş verildi.23 Ahmed Cevdet, bu onbin ki şilik kuvvetin kumandanl ığına ve M ısır fetihordular ı baş komutanl ığına getirilenin Zübeyr oldu ğunu söyler (K ısas- ı Enbiya,ayn ı yer, s. 216).205


Içki içenlere şeris had olarak 80 de ğnek vurulmas ı, terâvih namazIar ın ınyatsı namazından sonra cemaatle k ı l ı nmasa kararlar ı onun zaman ında dini konulardabelirlenen ba ş l ıca hükümler oldu.Hz. Ömer, Arabistan'da ilk sikkeyi vücuda getiren ki ş i oldu; sikkenin bir tarafında"elhamdülillah", bir taraf ında da "muhammedun resulullah" yaz ı l ı olduğ ubildirilir. Ayrıca Hz. Ömer, Mekke'den Medine'ye yap ılan "Hicret olay ı "n ı (622M. y ı l ın ı ) takvim ba şlan ğı c ı yapt ı (24).2 - Hz. Omer'in öldürülmesiMilacli" 642 y ı l ında Irak'ta yap ı lan Nihâvend sava şında al ınan esirler aras ında'Elıt, Lu'lu' künyesiyle an ılan Firuz ad ında h ıristiyan bir köle de vard ı . Medine'deoturan Firuz Basra valisi Mu ğire b. Ş u'be'nin kölesiydi. Ebû Lu'lu, efendisininkendisinden fahi ş miktarda ücret ald ığı n ı halifeye şikayet etti. Halifenin mesle ğinisormas ı üzerine Elıtı Lu'lu, dülgerlik, demircilik ve nakka ş l ı k yaptığı n ı söyledi. Hz.Ömer, bu mesleklere göre, al ınan ücretin normal oldu ğunu ifade etti, Firuz da bukarara k ı zd ı ve çekip gitti. Ertesi günü elbisesinin alt ına bir hançer saklayaraksabah namaz ında camiye gelip sakland ı . Namaz ba şlay ınca Hz. Ömer'e sald ırd ı vebe ş-altı yerinden yaralad ı ktan sonra kaçmaya çal ışt ı, fakat kurtulamayaca ğı n ıanlad ı ve birkaç müslüman, da yaralad ıktan sonra intihar etti.Yaral ı halde evine getirilen Hz. Ömer, sald ı rgan ın kim olduğunu sormu ş,bir gayri müslim oldu ğunu öğrenince, bir müslüman taraf ından öldürülmedi ğ iiçin Allah'a şükretmi ştir. Hz. Ömer'e, yaras ın ın ağır olduğu anlaşı l ı nca yerine kimidevlet ba şkan ı yapmak istedi ği soruldu, o da bu i şi alt ı ki şilik bir şâ'rayahavale etti. Onlara içlerinden birini en k ısa zamanda ba şkan seçmelerini vasiyetetti.Hz. Ömer, yaralan ışı n ın üçüncü gününde, Hicretin 23. y ı l ı n ın 26 Zilhiccesinde(Miladf 3 Kas ı m 644) vefat etti.Bazı kaynaklar Hz.Ömer'in öldürülmesi olay ı n ın Medine'de bulunan Iranl ıve Suriyeli yabanc ılar ın tertibledi ği bir suikast oldu ğ unu haber verirler.Hz. Ömer'in on y ı ll ık hilafeti zaman ında, islam ülkelerinin s ı n ırlar ı çokgeni şledi. İ siam dini büyük taraftar ve güç buldu. islam devletinin ekonomikdurumu son derece iyile şti, Beytu'l-mal t ıkl ım t ıkl ım doldu. islam devleti heralanda kurumla ştı , islam ordusunun gerçekle ştirdi ği fetihler en uzak ülkelere24 Hz. Ömer devrinde devletin mali yap ısı, gelir kaynaklar ı ve vergi düzeni,tarımsal yap ı ve arazi da ğıl ım ı, fey meselesi ve gayri müslimlerin haldan konularındageni ş bilgi için Prof. Dr. Mustafa Fayda'n ın "Hz. Ömer Zaman ında GayriMüslimler", İstanbul, 1989, unvanl ı ara ştırmas ına bakmak icabeder.206


kadar ula şt ı . Adâletiyle dünyada e şsiz bir ün yapan, fakat yine adaleti yüzündenöldürülen ikinci Halife Hz. Ömer devri İ slam'ı n şahlant ş ve yükseli ş devridir(25).III- Hz. Osman' ın Hilafeti Devri (Hicri 23-35/M. 644-656)1- Hz. Osman'm Halife Seçili şiYönetiminden ho ş nut olan halk Hz. eımer'den yerine birini halife tayin etmesiniistediler. O da bu i şi "Kur'ânl bir kavram" olan " ştı 'râ"ya b ırakt ı ve MüslümanlaraDevlet ba şkan ı tayininde yeni bir yöntem gösterdi.Hz. Osman, selefi Hz. Ömer taraf ından te şkil edilen alt ı ki şilik heyet tarafından halifeli ğe uygun bulundu. Hz. Ömer, yaraland ı ktan ve yaras ı ntrı ağırla şması ndan sonra, arzu edilmesine ra ğ men, yerine geçecek devlet ba şkan ını ismen tayinetmedi, fakat hepsi de sa ğ l ığı nda cennetlik olduklar ı bildirilen alt ı ki ş ilik me şveretmeclisi veya intihab heyetinden, içlerinden birisini en geç üç gün içerisinde ba şkanseçmelerini istedi. Heyet, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa'd b. Ebi Vakkas veAbdurrahman b. Avf'tan müte şekkildi. Abdurrahman b. Avf' ı n ba şkan olduğ u buheyette, seçilmemek hakk ına sahip olan, gözlemci s ıfat ı yla rey vermekle görevlendirilenAbdullah b. Ömer de vard ı . Talha b. Übeydullah bu s ırada Medine'debulunmadığı için Sa'd b. Ebl Vakkas ona vekalet etmeyi kabul etti. Ayr ıca,Mikdat b. Esved bu meclisi toplamakla, Ebû Talha seçim emniyetini sa ğlamakla,Suheyb er-R0m1 de üç gün süreyle Cemaat'a namaz k ı ldı rmakla görevlendirildi.Ba şlangı çta, Hâ şimIler ve Emeviler çok h ı zl ı bir şekilde ba şkanl ı k konusundarekabete giri ştiler, halifenin kendilerinden olmas ı için harekete geçtiler. Eskipolitik rekabet yeniden gündemdeydi. Ku şkusuz, ne Kurey ş iktidar ı kaybetmekistiyor ne de Ümeyyeo ğ ulları devaml ı olarak muhalefette kalmak arzusundayd ı .Şura meclisi, adayl ıktan çekilen Abdurrahman- b. Avf' ı n ba ş kanlığındatopland ı . Suheyb er-Rümi ve Mikdat toplant ıy ı mürakebe ettiler. Heyet ba şkan ıAbdurrahman, hilafete namzet kalan Osman ve Ali ile, hilafet vasifesini kabuletmeleriyle ilgili olarak ayr ı ayr ı görü ştü. Bu arada kamuoyu ara ştı rmas ı yapt ı ;mescidde, çar şıda-pazarda insanlarla görü ştü, fikirlerini ö ğrendi, kamuoyu yoklaması yapt ı. Müslümanlara Ali'yi mi Osman' ı m ı halife istediklerini sordu. Neticedegerek ' şu'râ meclisi' gerekse halk Osman b. Affan' ın lehinde oy verdi, rey izharetti. Hz. Osman Hicri 24 y ı l ın ın Muharrem ay ında (Milâcl'i 3 Kas ım 644'de) Ş u'râmeclisinin oy birli ği ile halife seçildi, üyelerin hepsi orada Hz. Osman'a beyatettiler (26).25 Ahmed Cevdet, K ısas- ı Enbiya, I-11, s. 254-258; C. Brockellmann, islâmMilletleri ve Devletleri Tarihi, çev. N. Ça ğatay, s. 57; E.R. F ığlal ı , İmamiye Ş ias ı,s. 71.26 Ahmet Cevdet, K ısas-1 Enbiya, 1-11, s. 245; C. Brockellmann, ayn ı eser,s. 57; E. Ruhi F ığlall, ayn ı eser, s. 48.207


Bununla birlikte, Hz. Osman' ın bu şekilde halife seçilmesi' farkl ı biçimlerdedeğerlendirildi. Bu tarz, Müslümanlar ın büyük çoğunlu ğu (sevadu'l-umme) taraf ı n-dan meş ru bir seçim tarz ı olarak kabul edilirken, Ş riler ile müste ş riklerce yeni birgasb olay ı tarz ında telakki edildi, şiddetle ele ş tirildi ve a şı r ı yorumlara tabi tutuldu.Bir bak ıma olay, günümüzün aynas ı nda görülüp değerlendirildi ği için, sapt ır ıld ıve sömürü konusu yap ıld ı . Halifenin veya devlet ba ş kan ın ın yetki ve sorumlulukları bir kenara at ılarak, mesele ya Ha şiml-Emevi muhalefeti zâviyesinden ya da"çağ daş demokrasi" bak ışı ndan ele al ı nd ı . Birçok müslüman yazar ile Bat ı l ı/doğubilimci,XX. yüzy ı l ın yaln ızca teoride kalan "demokrasi kural ı" ile Hz. Ebtı Bekrve Ömer'in halife seçili ş lerini sorgulay ıp değ erlendirmektedirler. Mesela, tan ınm ışmüsteş riklerden J. Wellhausen, "bir kardinal meclisine benzetti ği alt ı ki şilik' şu'ra meclisi' hakk ı nda şunlar ı söyler: "Alt ı sahabe, üstünlü ğü tan ımak istemedikleriiçin, AIi'yi atlad ılar ve Ümeyye ailesinden çok ya ş l ı bir zât olan Osman b.Affan' ı seçtiler. Bu zât aralar ında en gev şek ve en ehemmiyetsiz olan ı idi; ve i ştebu vas ı flar ı ile onlar ın hoşuna gidiyordu; i şe bigane birisini kral yapmak istiyor,başlar ına yeni bir Ömer getirmek istemiyorlard ı" (27).Herhalükarda, Hz. Osman, Ümmet içerisinde herhangibir bölünme ve çat ış -ma vuku' bulmadan, eski kabileler aras ı siyâsi kavgalara itibar edilmeden, Ha şimilerinve Emevilerin, muWacirlerin ve ensarm ittifak ı ile halife seçildi; en uzun süreiktidarda kalan halife oldu. Oniki y ı ll ı k hilafeti dönemine damgas ın ı vuran ikibüyük olay oldu: fetihler hareketi ve iç kar ışı kl ı klar.2 - Hz. Osman Zaman ında Yap ılan FetihlerHz. Osman, Hicri' 23 y ı l ı sonlar ında, 24 y ı l ı ba şlar ında halife olduktan sonra,İ ran'da Rey, Hemedan ve İ stahr halk ı n ın, Azerbeycan ve Ermenistan toplumlar ı -n ın isyanlart, Bizans' ın iskenderiye sald ı rı hareketleriyle kar şı la ştı . Azerbeycan veErmenistan halk ı ile İ ran'ın ad ı geçen havalideki topluluklar ı vergilerini ödemekistemeyerek isyan ettiler. Hz. Osman, gerek Bizansl ı lar gerekse bu asiler üzerineayr ı istikametlerde ordular sevketmek durumunda kald ı . Öte yandan haraç artt ı r ı l-masına kar şı ç ı kan M ı sı r valisi As o ğlu Amr' ın görevden al ı nması ve yerine halifeninsüt karde şi Abdullah b. Ebt Serh'in vali tayin olunmas ı M ı s ır'da birtak ım içkarışıkl ı kların ortaya ç ı kmas ına sebep oldu. Ancak, yeni Bizans kral ı Konstantinbu fırsat ı iyi değerlendirdi, kuvvetli bir donanma ile hücüm ederek İ skenderiye'yiMüslümanlardan geri ald ı . Hatas ı n ı anlayan halife Amr'l eski görevine iadeetti, o da İ skenderiye'yi Bizansl ı lardan geri ald ı .Öte yandan İ bn Ebt Serh, Afrika'da önemli fetihler gerçekle ştirdi. Mekkefethi sı rası nda Müslümanlara kar şı i ş ledikleri suçlardan dolay ı kanlar-ı l-1m dökülme-27 İbn Sa'd, 3, 63; İbn Teymiye, Minhicu's-Sunne, 1, 191; Mevlana Ş ibli,Asr- ı Saadet, 5, 11; Şehbenderıade Filibeli Ahmed Hilmi, İslam Tarihi, Do ğankarde ş yay.,1 ve 2. cilt, s. 310-335; A. Cevdet, Kisas-1 Enbiya, 1-11, s. 261-268.208


si ve öldürülmeleri Hz. Peygamber (sas) taraf ından helal say ılanlardan biri olanİ bn Eliı` Serh, süt karde şi Hz. Osman' ın arac ı l ığı ile bağışlanm ışt ı . M ısır fâtihiAmr'in ordusunda askerdi. Hz. Osman, İ bn Ebî Serh'in kumandas ında bir orduhazırlay ıp Afrika'ya göndermesini Amr'a emretti. Abdullah b. Nafi b. Abdu'l-Kays ve Abdullah b. Nafi b. Haris'i bir miktar askerle onun maiyetine verdi. Aralarındaİ bn Abbas, İ bn Ömer, Hz. Hasan, Hz. Hüseyn, Abdullah b. Amr b. As,Abdullah b. Câfer gibi ünlü sahabilerin de bulundu ğu ordunun say ı s ı , böylece, 10bini a ştı . Ordu Libya çölünü geçerek Trablus'a do ğru yol ald ı . Yolda Ukbe b. Nafi,maiyetindeki askerlerle orduya kat ıld ı . Trablus şehrinin valisi Gregerius 120 bincivar ında bir ordu ile haz ır halde bekliyordu. Çok şiddetli bir çarp ışma oldu.Uzun süre devam eden sava ştan bir haber gelmeyince halife, Abdullah b. Zübeyr'ibir ordu ile yard ıma gönderdi. Yeni kuvvetleri gören Gregerius hayal k ır ıkl ığınauğrad ı . Abdullah b. Zübeyr, zinde kuvvetleriyle birgün aniden dü şman üzerinesald ırd ı ve Roma ordusunu peri şan etti. Gregerius'u da öldürdü, sava ş müslümanlarınbüyük zaferi ile son buldu. Art ık Afrika'n ın kap ı lar ı İ slam ordusuna aç ılm ışoldu ğ undan İ bn EbT Serh'in ba şkomutanl ığı ndaki İslam ordusu Merraka şe kadargitti (Hicri' 25 y ı l ında). Abdullah b. Nafi b. Abdkays ve Abdullah b. Nafi b.Huseyn idaresindeki ordular ise İspanya içlerine do ğru ilerlediler, Abdullah b.Nafi b. Abdkays Afrika valisi tayin olundu (28).Ancak, Abdullah b. Eb4 Serh'in, Afrika fethini tamamlad ığı için, elde edilenganimetlerin be şte birini almas ı dedikoduya sebep oldu (29).Şam emiri Yezid b. Ebi Süfyan' ı n ve bazı kumandanlar ın ölmeleri, Ümeyr b.Said el-EnsarVnin hastal ığı , Filistin emiri Abdurrahman b. EbT Alkame'nin ölümüsebebiyle bütün Şam havalisinin veya Suriye m ı ntı kas ın ın valisi olan Ürdün emiriMuâviye b. EbT Süfyan, HicrT 29/MiladT 648'de K ı brıA fethetmeyi dü şündü.K ıbrıs deniz sava şına pekçok gönüllü kat ı ld ı . Mu'aviye, Ebû Zer, Ebu'd-Derda,()bade b. Sâmit el-Ensari vb. sahabilerin de bulundu ğu orduyu Hicretin 28.y ı l ında, Abdullah b. Kays kumandas ında gemilerle K ıbr ıs'a gönderdi. M ı s ı r emiriolan Abdullah b. Sa'd da M ı s ır'dan hareket ederek gemilerle K ıbr ıs'a geldi. K ıbr ı s'-ta birle şen M ıs ır ve Şam donanmalar ı yap ılan savaşı kazand ılar, pekçok esir veganimet alarak döndüler. K ı brısl ı lar y ı ll ı k 7 bin alt ı n vermek şart ıyla sulh yapt ılar(30).28 J. Wellhausen, Arab Devleti ve Sükutu, çev. F. Nihan, İstanbul <strong>Üniversitesi</strong>yay ınları, İstanbul 1963, s. 198.29 Belâzuri, Futiıhu'l-Buldân, ayn ı çeviri, s. 180-186; M. Hamidullah,Mecmu'atu'l-Vesâiki's-Siyastyye li'l-Ahdi'n-Nebi ve 1-Hilüfetir-Ra şide, Beyrut,1969; A. Cevdet, K ısas- ı Enbiya, I-11, s. 280.30 Belâzuri, Futiihu'l-Buldân, ayn ı çev. s. 186; A. Cevdet, ayn ı eser, I-11,s. 273-280.209


Öte yandan, Hicretin 30. y ı l ında, Basra valisi Abdullah b. Amr ve Sa'id b. Asayr ı ayrı yollardan Horasan ve Taberistan'a do ğru hareket ettiler. Cürcan, Horasan,Taberistan Sa'id b. As ordusu taraf ı ndan fethedildi. Abdullah b. Amr kuvvetleri deKabil, Sicistan ve Ni şabur'u fethetti.Böylece, Hz. Osman devrinde İslam futuhat ı varabilece ği veya varmas ıgereken yere kadar vard ı . Daha ötelere gidemezdi, gidilse de geçici olurdu veyageri çekilmek gerekirdi. İ slam imparatorlu ğ unun sı n ı rlar ı da alabildi ğ ine geni şledive en ileri noktas ına ula ştı ; Asya'da Anadolu, Çin ve Rusya'ya, Afrika'da KuzeyBat ı Afrika (Ma ğrib) içlerine, Avrupa'da Portekiz s ı n ı rlar ına kadar dayand ı .Nafi'inAbdullah adlar ındaki iki oğlunun Kuzey Afrika ve Ispanya'n ın islam ülkesinekat ılmas ındaki paylar ı büyük oldu. Fakat, fetih harekat ı beraberinde birçok sosyalve ekonomik sorun getirdi.3 - Hz. Osman'ın Halifeliği ve İç Karışıkl ıklarİ lk tarihçiler ve en eski tarihi kaynaklar, haberleri aras ında Hz. Osman(öl. 35/656) devri olaylar ına geni ş yer verirler. Ne var ki, bu haberler ve ravileri,onun hilafeti döneminde meydana gelen hadiseleri hatta bazan tek bir hkliseyiönemli birçok noktada pek farkl ı biçimde naklederler. Böylece rivayetler vebunlara dayanan hadiseler, haber verenlerin siyasi' ve fikri yap ı lar ına, dünyevrtemayüllerine göre de ğ i şik görünümler almaktad ır. Oysa bir tarihi hadise, kendinehas coğrafi' bölgede ve tarih? âmiller neticesinde meydana gelir. Tabiat ına tesireden maddi' ve manevi şartlar, siyasi'', iktisadi' ve içtimaî faktörler, belli çevrelerdeyerle şmesini sa ğlayan fikirler, kurumlar, akideler ve şahsiyetler vard ır. Ayn ışekilde, bu olay ın meydana geldi ği coğrai bölgede, sosyal çevrede ya şayan veonun meydana gelmesine sebep olan toplumu meydana getiren insanlar ın farkl ıtemayülleri, hayat telakkilerf, be şer arzu ve ihtiraslar ı vard ır. Yani insanlar ı n buhâdisedeki paylar ı, tabiatlar ına, rağbetlerine ve hayat felsefelerine göredir (31).Hz. Osman' ın hilafeti devrini birinci alt ı y ı ll ı k dönem ve ikinci alt ı y ı ll ı k dönemtarz ında iki k ısma ay ırarak incelemek bir bak ıma gelenek haline gelmi ştir.Ancak, gerek Hz. Osman' ın müslüman ve halife olmas ıyla ilgili haberler gerekseikinci altı y ı ll ık hilafetiyle alakal ı rivayetler tasvirf haber olma özelli ğine sahiptir.Zira tarihçilerden ve l'avilerden herbiri olaylar ı , hususi dinî ve siyasi', iktisadi' veiçtimâı tem4üllerine göre haber vermektedir. Ayr ıca dayan ılan rivayetler ve râvileregöre bahsedilen olaylar ın tabiat ı ve cereyan şekli farkl ı l ık arzeder, değerlendirmelerdefarkl ı sonuçlara var ırlar. Mesela, Seyf' in rivayetlerini esas alan tarihçiler veilim adamlar ı , Hz. Osman devrinde ortaya ç ıkan karıştkl ı klar ın müsebbiblerininİ bn Sebe ve Sebiyye oldu ğu kanaat ına var ırlar, Ebiı Mihnef ve Vakidi'nin haberle-311Belazuri, Futilhul-Buldan, ayn ı çeviri, s. 218-226; Kisas- ı Enbiya, 1-11,s. 280-282.210


ine dayananlar ise, ashab ı mevcut kar ışı kl ığın yegâne müsebbibleri sayar(32).Meselâ,buhran ın, Osman' ı n hilâfetininin sonlar ına doğru, haric ı savaşlar ın ruhlar ı art ı ksarmaması ile patlak verdi ğini iddia eden Wellhausen şunlar ı söyler: "Osman'akar şı muhalefetin hakiki reisleri bulunmak istenirse, bunlar ı bizzat Medine'dearamal ıd ır. Bunlar, Muhammed, EbG Bekr, Ömer zaman ında Teokrasinin yüksekmeclisini teşkil etmi ş, olan, Peygamberin en eski ve en yak ın arkada şlar ı idiler,müminlerin anası Ai şe de bunlara dahildi. Bunlar kendi aralar ında Osman' ı en suyasabuna dokunmaz bir şah ıs olarak hilafete seçmi şlerdi. Fakat dü şüncelerindeyan ı lmış olduklar ı tezâhür etmi şti. Çünkü onun za'f ı kendilerine de ğil, iradt vegayri iradt tesirine kendini terketti ğ i ailesine yaram ıştı " (33).Bu durumda, Hz. Osman' ın hilafeti, zaman ında meydana gelen hadiselerve iç kar ışı kl ı klar neticesinde öldürülü şü konularında doğru bilgilere ula şmak için,öncelikle haberleri ravilerine göre tasnif etmek, sonra da birbirleriyle mukayeseederek de ğerlendirmek icâbeder. Ancak, böyle bir metodla hareket edildi ğ itakdirde olaylara gerçek yönüyle nüfuz edilebilir ve rivayetlerin do ğru olanlar ıyanl ışlarendan ay ırtedilebilir.Hz. Osman devrinde gerek arazi da ğı l ı mı ve ganimet taksimi, fey meselesi vefetihler konusunda gerekse idari ve dint konularda baz ı yenilikler yapıldı . Yapılani şlerden, halifenin ve valilerinin icraat ından memnun olanlar ın yanısıra, bütünyap ılanlardan hoşnutsuz olan bir zümre vard ı. Hz. Osman zaman ında meydanagelen iç kar ışıkl ıklar ın ç ıkmas ına ve halifenin uzun bir muhasaradan sonra öldürülmesinesebep gösterilen ve tarihçilerce üzerinde birle şilen olaylar şunlard ı r:1- Mushaflar ın Yak ılması ve Resmi Nusha'n ın Te ş kili Meselesi: Bilinmektedirki, Hz. Osman devri, İslam futuhat ı n ın zirve noktas ına ula ştığı devirdir. Öyle ki,İ slam ülkesinin sınırları bir taraftan Endülüs, di ğer taraftan Maveraünnehr'e kadarulaştı . Yani Araplar ın d ışında, binlerce, yüzbinlerce, insan Müslüman Toplumakatılmışt ı . Yeni müslümanlar gerek itikadt yönden gerekse içtimat yönden beklenmeyenolaylar ortaya çekanyorlard ı . Mesela, pek az geli şmi ş yazı ile yazılmış olanKur'ân nushalann ın bunlar aras ında dağıtı lması metnin safiyeti bak ımındanzorluk ç ıkar ıyordu (34). Ayr ıca müslüman askerler "mahalli k ıraat" türleri yüzündenbirbirleriyle tart ışıyorlard ı . İşte, Hz. Osman bu hus ıı sa eğildi ve kal ıc ı bir çarearad ı. Ordu içerisinde ortaya ç ıkan görü ş ayr ıl ıklar ı ; Şaml ılar ın Ktıfelilere, "bizimkıraatimiz di ğer k ıraatlerden daha do ğrudur çünkü biz onu el-Mikdad'dan ald ı k;Kâfelilerin da Şamlilara "hay ır, bizim k ıraatimiz di ğer k ıraatlerden daha do ğrudur,çünkü biz onu ibn Mes'ud'dan ald ık" demeleri ve aralar ı nda münaka şa etme-32 Doç. Dr. Sabri Hizmetli, Tarihi Rivâyetlere Göre Hz. Osman' ın öldürülmesi,ACIFD, C. XXVII, s. 149.33 ilk kaynaklar ve ilk tarihçiler hakk ında tenkitli bilgi için bkz.: S, Hizmetli,Tarihi RivayetIere Göre Hz, Osman' ın öldürülmesi, AÜ İFD, s. 150-176.34 J. Wellhausen, Arab Devleti ve Sükutu, s. 112.211


leri halifeyi bu i şi süratle ele almaya sevketti. Hz. Osman, resmi nushay ı (Hz. Eb0Bekr zaman ında te şkil edilen Kitab) getirtti; Zeyd b. Sabit ba şkanl ığında, İ bnZübeyr, Sa'id b. As ve Abdurrahman b. el-Haris b. Hi şam'dan olu şan bir heyetkurdu, onlardan ana nushadan ba şka 7 nusha daha yapmalar ın ı ve baz ı ki şilerinelinde bulunan sahifeleri ortadan kald ırmalar ın ı istedi. Onlar da ana Nusha'dan 7nusha istinsah ettiler; halife bir nushas ını kendisine ay ırd ıktan sonra kalan alt ıresmi nushay ı geni ş İslam imparatorlu ğunun 6 büyük şehrine gönderdi, resminushalar ın dışında kalan bütün nushalar ı da toplat ıp yaktırttı . Müslümanlar genellikle,bu davran ışı ndan dolay ı ona te şekkür ettiler, ancak İ bn Mes'ud ve onunlaberaber olanlar bu i şe kar şı ç ıktılar. Belki de Abdullah b. Mes'ud bu i şin kendiba ş kanlığında yap ı lmasını istiyordu, fakat halife, muhtemelen Hz. Ebi sı Bekr'inyoluna tabi olarak, bu görevi Zeyd b. Sabit'e vermi şti. Bu olay, halife ile, ünlüalim sahabinin sonraki ili şkilerine de tesir etti, ili ş kilerinin olumsuz yönde seyretmesinesebebiyet verdi ği gibi, bazı çevrelerin İbn Mes'ud mushaft'ndan sözetmesinede imkan verdi (35). Gayri resmi Mushaflar ı yakma olay ı Hicri 32 y ı l ındameydana gelmi ştir.2- Bazı Arazilerin Devletle ştirilmesi: Hz. Osman devletin develerinin otlamas ı ,beslenip korunmas ı , sava ş halinde ordunun hizmetine haz ır halde beklemesi içinbirtak ı m arazileri devlet mal ı haline getirdi; onun bu icraat; daha sonra baz ı çevrelerceele ştirildi. Oysa halife bu davran ışı ile şahsi menfaatini de ğil, devletin yüksekmenfaatini gözetiyordu (36).3- Devlet Adamlar ı n ı Tayini: Hz. Osman'a yöneltilen suçlamalardan birisi de,tayinlerde taraf tutmas ı , devlet idaresine sadece Emevi ailesi mensuplar ın ı getirmesikonusudur. Hz. Osman' ın ilk tayin etti ği vali, Hz. Ömer'in vasiyeti üzerine,Küfe Valili ğine getirdi ği Sa'd b. Ebi Vakkas't ır. Nitekim o, Ömer'in Ş am âmillerinide bir y ıl süreyle yerlerinde b ıraktı . Ne var ki, halife, Abdullah b. Mes'ud'la yaptığıbir kavga sonunda, onu Kûfe valili ğinden ald ı , yerine annesi taraf ından karde şiolan el-Velid b. Ukbe'yi tayin etti. Filistin valisi Abdurrahman b. Alkame el-Kenani'nin ölmesiyle buran ın idaresi de Şam valisi Mu'aviye'ye ba ğ land ı. Ümeyrb. Sa'd' ın hastalanmas ı ve vazifesinden al ınmasını istemesi üzerine, iste ği yerinegetirildi ve Mu'aviye Suriye'nin genel valisi oldu. Ayn ı şekilde Hz. Osman, yap ılanşikayetler üzerine, M ısır valisi Amr b. el-As' ı görevinden ald ı, yerine süt karde şiAbdullah b. Sa'd b. Ebî Serh (öl. 59/678)'i getirdi. Dayis ı n ın oğlu Abdullah b.Kabil'e, Sicistan'a daha sonra da Basra emirli ğine tayin etti. O, E ş'as b.Kays' ı Azerbeycan, karde şi Kays' ı da Rey'e emir gönderdi. K ı3fe ordusunda görevli35 Mushaflar ın birle ştirilmesi, gayri resmi sahifelerin yak ılmas ı konularındabkı.: Taberi, 1, 2920-29; Yakubt, Tarih, 2, 202; İbnu'l-Esir, el-Kamil fi't-Tarih,III, 42, 86; Hamidullah, Islam Peygamberi, C. 11, s. 33-36; Wellhausen, Islam' ınEn Eski Tarihine Giri ş , s. 110. H. Laoust, Les Schismes dans L'Islam, Paris 1977,s. 7.36 Taberi, 1, 2811 vd; Hamidullah, Islâm Peygamberi, II, s. 34.212


kumandanlardan baz ılar ı nı görevlerinden ald ı yerlerine ba ş kalar ın ı tayin etti (37).4- Ashâba Davran ışı : Halifenin ashâba muamelesi baz ı ilim adamlar ı tarafndanoldukça yumu şak bulunurken, baz ıları nca da şiddetle ele ştirildi. Devlet i şlerindenseçkin sahabileri azledip, yerlerine Umeyye o ğ ullar ından tayinler yapmak, yaln ı z-ca Emev ı ailesi mensuplar ına vazifeler vermek; Mu'aviye'nin tesirinde kalarak Ebt ıZer'i Rebeze'ye sürmek, Mervan b. el-Hakem'i sekreteri yapmak ona yöneltilentenkitlerin ba şında geliyordu. Hz. Peygamber'in ashab ı bu konularda ondan ho ş -nut değillerdi. Ayrıca, halifenin âmillerinin emsârdaki sahabilere davran ışlar ı daşikayet konusuydu.Hz. Osman' ın uygulamalar ından birisi de memnun olmad ığı bir kimseyimemleketinden uzakla ştırmakt ı . Zira, Kur'ân'da (Nisa süresi 66. ayette) dabelirtildi ği gibi, memleketinden uzakla ştırmak bir insan için a ğı r bir cezad ır. O,bu cümleden olarak, Kûfe valisi el-Velid'e kar şı komplolar düzenleyen ve şehirdedevaml ı karışı kl ıklar ç ıkaran Eki; Zeyneb, Ebû'l-Verra', Malik b. el-E şter ve arkadaşların ı Kûfe'den Şam'a sürmü ştü. Ebû Zer'i de Şam'dan Medine'ye ça ğırmıştı(38).5- Yenilikleri: Hz. Osman, dini konularda yapt ığı baz ı yenilikleri ile de tenkidedildi. Ka'be'nin ensab ı nın yenilenmesini emretmesi, Mescid-i Nebevtde ilaveleryapması , cuma namaz ından önce iç ezan ı ihdas etmesi, Beytu'l-mal' ı n 1/8'ne elkoyması bunlardand ı r (39).6- Halifenin Eris kuyusuna (Bi'r-i Eris) Resulullah (sas)'tan intikal eden mührüdü şürmesi, Mina'da namaz ı mukim gibi k ılması , yeni elbiseler yapt ırması ve benzeridavranış lar ı da ele ştirilmesine yol açtı (40).Hz. Osman devrinde iç kar ışı kl ı kların ç ı kmasına, Medine'nin muhasarahalifenin öldürülmesine sebep olarak gösterilen hadiseler, haberlerde N/and olduğuüzere, ana hatlar ıyla bunlard ır. Ancak öz olarak zikretti ğimiz bu hadiselerhalifenin öldürülmesine kadar varan anar şi için yeterli sebep midir?Asl ında, hadiselere ve yap ılan suçlamalara yak ından baktığı mızda görürüzki, Hz. Osman'a kar şı yap ılan tenkitler ve ho ş görülmeyen baz ı uygulamalar önem-37 Taberi, 1, 2854-58, 2913-2929, 2943; Welhausen, Islam' ın En Eski TarihineGiri ş, s. 104 vd; Bahriye üçok, Emeviler-Abbasiler, <strong>Ankara</strong> 1979, s. 7.38 Taberi, 1, 2840-49; Ya'kubi, Tarih, 2, 204; /bnu'l-Esir, el-Kamil, III,67-94 Hasan İbrahim Hasan, et-Tarihu'l-Islam, III, 388-392; İbn Esir, el-Bidaye,s. 154; Wellhausen, Islam' ın En Eski Tarihine Giriş , s. 112.39 Belazuri, Ensab, 5, 5-100; İbn Sa'd, 3, 30 vd.; Taberi, 1, 2858, 2860-612922 vd.; S. Hizmetli, Tarihi Rivayetlere Göre Hz. Osman' ın öldürülmesi, s. 164;Akbulut, age. 160 vd.40 Belazuri, Ensab, 5, 90; Taberi, 1, 2828, 2833-34; S. Hizmetli, ayn ı makale,s. 165.213


li ölçüde onun selefi için de sözkonusudur. Hz. Ömer, Hz. Osman' ın idaresindendaha sert bir idare uygulad ı ve Hz. Osman Kurey ş 'e Ömerden daha yak ınd ı ; onlar ıseviyor ve onlar taraf ından seviliyordu. Oysa, Hz. Ömer, bütün ash abin davran ışlarını mürakebe ediyor, onlar ın serbest dolaşmas ına 'müsade etmiyordu. Kendisine vehalka karşı olanlara da çok sert davran ıyordu. insanlardan ona k ızan pekçok kimsevard ı . Hz. Ömer de birtak ım yenilikler yapm ışt ı. Oğlu Abdullah bu konudaşöyle der: " İ nsanlar, yapt ığı baz ı şeyler yüzünden Osman' ı kötülüyorlar, bunlar ıÖmer yapsayd ı onu kötüleyemezlerdi"(41).Niteklm Hz. Osman, asiler ve Medineli-'ede konu şmas ında, seleflerinin yolunda yürüdü ğünü, onlardan farkl ı bir şey yapmadığı n ı söylemi ştir (42).Asl ında, Hz. Osman zaman ında ho şnutsuz bir toplulu ğun ortaya çıkmasıve bir grup âsinin halifeye kar şı olmas ı ve ihtilal yapmas ı meselesini baz ı ilimadamlar ı onun takib etti ği siyâsi-içtimâi siyasete, yani insanlara kar şı çok merhametli,yumu şak ve zay ıf davranmas ına bağlarlar. Ne var ki o, en a ğır kötülemeleremaruz kald ığında- bile, kesinlikle Allah' ın hududunda zaaf göstermedi. Ama o,ne Ömer'in tabiat ına sahipti ne de heybetine. Ayr ıca, tabiat ve heybet ne isyanlar ıgeciktirir ne de insanlar ın kar şı ç ı kmalar ına engel te şkil eder (43).Öyleyse, az önce i şaret etti ğimiz olaylar, Hz. Osman' ın öldürülmesinin vezamanandaki karışı kl ı kların gerçek sebebi de ğildir; ba şka önemli ve öldürmeolay ı için geçerli olabilecek âmillerin bulunmas ı kaç ın ılmaz görünmektedir.Ku şkusuz, Hz. Osman' ın hilafeti zaman ında, ona kar şı olanlar vard ı ; zirao, sahâbi olan veya sahâbi olmayan herkesi ara ştırır ve yapt ı kları konusundahesaba çekerdi. Onun bu murakabe ve muhasebe hareketinden zarar görenlerve rahatsız olanlar vard ı . Bu insanlar, gerek fiili' gerekse kav olarak ona kar şıç ıkıyorlard ı . Mesela, istedi ği idari göreve tayin olunmayan Muhammed b. Ebf Bekrve Muhammed b. EIA'Huzeyfe, halifeye ve yönetimine kar şı tav ır ald ılar. Abdullahb. Mes'ud da, resmt Nusha'n ın te şkili ve istinsalunda riyasetin kendisine verilmemiş olmasa sebebiyle halifeye kag ınd ı (44).Öte yandan, Medine'liler aras ında lüzumsuz ve keyfi i şler yapanlar..., dolay ı-siyle halifeye k ızanlar vard ı. Zira, özellikle fetihlerin durmas ıyla birlikte, Medine'dezararl ı gayeler pe şinde ko şan ve bozgunculuk yapmaya çal ışan bir grup insantüredi. Bir ba ş ka Arab1 toplulu ğu da kendilerini bu dedi-kodu kazan ır» içerisindebuldu. Sonunda halife, bu dedi-koducular ı , bozguncular ı Medine'den uzak-41 Taberi, 1, 2916-29; ez-Zehebi, Tarihu'l-islam, 2, 129; Ya'kub ı, 2, 202.42 ibn Hacer, Tehzib, Beyrut 1968, 7/141.43 Taberi, 1, 2940 vd; İbn Ebt Bekr, et-Temhid yel-Beyan fi makteli es- ŞehidOsman, tah. Zaid, Mahmud Yusuf, Dara's-Sakâfe, 1964, s. 23 vd.44 S. Hizmetli, ayn ı araştırma, s. 166. 167.214


laştırd ı, bir kısmı n ı da zorunlu olarak sava şlara gönderdi. Bu insanlar gittikleriyerlerde Osman' ın aleyhinde bulundular, halk ı da bu yönde tahrik etmeye çal ıştılar.Ayrıca, fetihlerden elde edilen ve müslümanlara da ğıtılan mallar ı çok fazlabulan, ya şantlan hayat ı lüks veya israf hayat ı sayan ve bunları islâm'a ayk ırıgören insanlar vard ı . Bunlar, zenginlerin sahib olduklar ı serveti ellerinde tutmama-!alım ve ihtiyaç sahiplerine da ğıtmalar ını istiyorlard ı . Ünlü sahabi Ebâ Zer bunlardandı .Bu gayri memnun topluluklara, görevlerinden al ınan, ya şad ıkları memleketlerindenç ı karı l ıp sürülen ve istedikleri makamlara getirilmeyen kimseleri de ilaveetmek icabeder ki, Amr b. el-As bünlardand ır.Öte yandan, Ümeyye o ğullartn ın Hz. Osman' ın halife olmasıyla birliktebazı a şı rı davran ışlarda bulunmalar ıyla, onlar ın sahib olduklar ı makam ve mevkilerik ıskanan, bu duruma kar şı çıkan ki şileri de unutmamak laz ımd ır. Fethedilenülkelerin ba şkentten çok uzaklarda olmas ı , idârecilerin icraatlar ının zaman ındakontrol edilemeyi şi ; sava şlardan ganimet elde edilemeyi şi ve fethedilen ülkelerinimar ı ve fakir halk ın ın bak ım ı için önemli masraflar yap ılması , dolay ıstyle ekonomikkrizin e şi ğine gelini şi vb. durumlar da Hz. Osman' ın hükumetini olumsuzyönde etkiliyordu.4 - Hz. Osman'tn Öldürülmesi Olay ıKanaat ı mez odur ki, zikretti ğimiz olaylar, durumlar ve yap ılan ele ştirilerHz. Osman' ın öldürülmesini gerektirir mahiyette de ğildir. Meseleleri abartan,insanları tahrik eden, aradaki baz ı konular ı istismar eden ve dü şmanl ı klar(' körükleyenlerolmasayd ı , Müslümanlar ın imamı Hz. Osman' ın öldürülmesi fevkalede güçolurdu. Öyle görünüyor ki, Hz.. Osman' ın devrindeki huzursuzlu ğun ve halifeninöldürülmesinin arkasında bir ba şka âmil var. Nitekim halifenin öldürülü şü olay ı ,cereyan edi ş , şekliyle önceden planlanm ış ve "gizli bir el" (el-yedu'l-hafi)'ceyönetilmi ş görünümü arzetmektedir. Esasen ilk tarihçiler Osman' ın katli hadise-•sininin arkas ı nda böyle bir gücii..! varl ığı konusunda hem fikirdirler.EbG Mihnef ve Vâkidt ile, onlara uyanlar bu elin ashâb ın eli olduğunusanmaktad ırlar. Yani bu gizli el, Talha, Zübeyr, Ai şe, Amr b. el-As, Muhammed b.Ebi Bekr vb. gibi Osman'a kar şı oldukları iddia edilen sahâbilerin elidir. Ancaksağduyu ve sa ğlam görüş sahibi hiçbir müslüman bu insanlar ın Hz. Osman' ın katilleriolmalar ın ı kabul etmez. Ayr ıca bu sahâbilerin çoğu, Hz. Osman' ın kan ın ıtaleb gayesiyle, Hz. Ali'ye kar şı ayakland ılar ve onunla sava ştılar. Nitekim, Ali b.Ebt Tâlib'in ordusunda, belki de istememesine ra ğmen, Osman' ın ölümüyle sonuçlananmuhasaray ı yapanlar... vard ı . Hz. Osman' ı muhasara eden ve daha sonra Aliordusunda yer alan bu insanlar, Talha, Zübeyr, Ai şe, Amr'in taraftarlar ı ndan,yani Osman'a kar şı huruç edenlerden ve onun katli hâdisesine kat ılanlardan olma-215


cl ı klar ı n ı bilmiyorlar m ıyd ı ? Biliyor olsalard ı , onlara kar şı seslerini yükseltirler,alay ederler, ortaya ç ıkarmazlar m ıyd ı? En azından onlar ı bununla tehdit etmezlermiydi?Ebû Mihnef ve Vakidt'nin "gizli el" konusundaki bu gayri makul aç ı klamaları na kar şı l ı k, Seyf b. Ömer (Hicri I. as ır sonlar ına do ğru ya şad ı ), ilgi çekicihaberler vermektedir. Ona göre bu "gizli el", Ali b. Ebi Talib'in mevkinii yükseltmek,Osman' ı yermek ve gası p saymak, neticede iki seçkin sahâbinin, Osman ileAli'nin; iki köklü kabilenin, Ha şimoğ ullar ı ile Ümeyye o ğ ullar ın ı n arası n ı açmakisteyen güç veya kimse îdi. Böylece Ali, hilafet konusunda gerçek hak sahibininkendisi oldu ğunu söyleyecek ve mevcut halifeyi devirmek için çal ışacak, Müslümanlarda Ali ve Osman taraftarlar ışeklinde bölüneceklerdi. İşte bunu yapan,Seyf'e göre, faaliyetleri ve metodu itibariyle Abdullah b. Sebe ve arkada şlar ın ı n"eli" idi.Abdullah b. Sebe'yi, halk ı halife Osman'a kar şı k ışk ırtan, toplumun birlikve beraberli ğini bozucu hadiseler ç ı kartan biri olarak gösteren Seyf, onun y ı k ı c ıfaaliyetlerini bütün müslümanlar ın canu gönülden ba ğ l ı bulundu ğu "el-emru bi'lma'rufve'n-nehyu ani'l-munker" esas ına dayanarak ve gizlenerek yürüttü ğünü,halk ı âmirlerine kar şı k ışk ırttığı n ı bildirir (45). Seyf, İ bn Sebe'nin, Kiife, Basrave M ı sı r'daki faaliyetleri ile Sebeiyye'nin y ı k ıc ı eylemlerini geni ş olarak anlat ı r,böylece Hz. Osman devri olaylar ına, dahili kar ışı kl ı klara ve Hz. Osman' ın katlihâdisesine aç ı kl ı k getirir (46).Netice itibariyle diyebiliriz ki, 12 y ı ll ık hilafeti süresince kendisine kar şıisyan edilmesine ve kanl ı bir olayla öldürülmesine sebep olabilecek herhangibirönemli hâdiseye sebep olmayan halife Hz. Osman, 18 Zilhicce 35/17 Haziran 656y ı l ı nda, Şevval 35/Nisan 656 tarihinde, hac bahanesiyle Kafe, Basra ve M ıstr'danyola ç ı kıp Medine'ye gelen, ama as ı l gayesi III. Râ şid halifeyi öldürmek olanâsilerce, Medine'de, Mescid-i Nebevtde ve dâr'da uzun süre muhasara edildiktensonra, öldürüldü. Böylece anar şistler, uzun zamandan beri ba şlatt ıklar ı fitne,tahrik, komplo ve benzeri oyunlar ı na şimdilik son veriyorlard ı . Ancak, Allah' ı nKitab' ı , Peygamberin Sünneti üzere ittifakla Hz. Osman'a beyat etmi ş olan ashâbve Medine'li müslümanlar, Resulullah' ın şehri Medine'yi kana bulayan, Islam' ı npayu taht ı n ı muhasara eden olaya; yani itaat etmek, nefisleri kadar korumak üzereand ü misakda bulunduklar ı, beyat ettikleri imamlarm ın anar şistlerce günlerce45 bkz. Belazurt, Ensâb, 5, 87; İbn Sa'd, 3, 82; Ya'kubi, Tarih, 2, 153.Taberi, 1, 1172-73; İbn Ebt Bekr, et-Temhid.., s. 88-90; el-Ma'rüf, age. s. 39-43;S. Hizmetli, ayn ı ara şt ırma, s. 166-170.46 Taberi, 1, 2957, 2940, 2949-52; İbn Kesir, el-Bidaye, 7/178-190. Ayr ıcakrş : Murtaza el-Askeri, Usturetubni Sebe fî esâtiri'n-Uhrâ; age. s. 35 vd;İbn Ebi Bekr, et-Temhid, s. 89 vd; E.R. F ığlal ı, Hâricili ğin Doğu şuna... s. 219 vd;Wellhausen, islam' ın En Eski... 10 vd, ve Arap Devletinin.., s. 21.216


muhasara edilmesine, aç-susuz b ırak ı lmas ı na, Mescide gelmesinin ve Müslümanlaranamaz kı ld ırmas ın ın engellenmesine ve nihayet feci bir şekilde katledilmesineevlerine çekilerek seyirci kald ılar/ sanki şu i ş biran önce ba şkalar ı tarafı ndanbitirilsin de şu adamdan kurtulal ı m dercesine beklediler. İşte bu tutumlar ıylasorumlu olduklar ına inand ığı m ız bu insanlar, katl hâdisesinden sonra t ı pk ı "Tevvâbun"gibi üzülmü ş ler, pi şmanl ık duymu şlar, Osman' ın kan ı n ı taleb etmi şler veintikam ın ı almak davas ında bulunmu şlard ır. Kanaat ı m ızca, ashab ın, Osman'ak ırgml ı kları veya ki şisel baz ı meseleleri sebebiyle, olaylar kar şı s ında seyirci kalmaları, halifeye yard ım etmemeleri ve onu kendi haline terketmeleri, isyanc ılar ıni şini fevkalade kolayla ştı rmıştı ; bu bak ımdan onlar ın da katl hâdisesinde, maddetenolmasa da manen sorumluluklar ı ve paylar ı vard ı r.Hz. Osman' ın öldürülmesiyle birlikte, İ slam tarihinde ard ı arkas ı gelmeyenpek çok na-ho ş olay, kar ışı kl ık, çatışma ve sava ş meydana gelmi ş, Ümmet'inbirlik ve beraberli ğ i bozulmu ş ; çe şitli politik, sosyal ve dini' f ırkalar ortaya ç ıkmıştır.IV- Hz. Ali'nin Hilafeti Devri (35-40/656-661)1- Hz. Ali'nin Halife Seçili ş iHz. Osman' ı n şehid edilmesi Müslüman Toplumu ard ı arkası gelmeyen içkar ışı kl ıklara sevketti, mezhep kavgalar ına yol açt ı . İ ki aydan beri devam edenanar ş i, halifenin şehadetinden sonra be ş gün daha sürdü. Hz. Osman' ın katilleriolan asiler ba şkentte duruma hâkimdiler. İmdi, Hz. Osman' ın yerine istedikleribirini hilafete getirme s ı ras ı gelmi ş ti.III. ra şid halifeyi öldürmek konusunda hem fikir olan anar şistler yenihalifenin kim olaca ğı hususunda farkl ı görü şlere sahiptiler. Talha ve Zübeyronlar ın tekliflerini geri çevirmi şlerdi. Neticede, Medine halk ın ı toplayarak enkısa sürede Hz. Ali'yi halife seçip beyat etmelerini söylediler, onlara bu konudabirgünlük mühlet tan ıdılar. Bunun üzerine herkes Hz. Ali'yi halife seçtiler ve onabeyat ettiler. Ancak Medine halk ı , Hicri- 35/M. 656 tarihinde halife olan Hz. Ali'yeşartl ı beyat etti; ondan Hz. Osman' ın katillerini en k ısa zamanda bulup cezalandırmas ı n ı istediler (47). Böylece, Hz. Ali, Hz. Eb ıl Bekr'in halife seçili şine benzeryolla halife seçildiyse de, kendisine şartli olarak beyat edildi.2 - Hz. Ali Devri Olaylar ıHz. Ali, gerek Hz. Peygamber'in hayat ında gerekse selefleri ilk üç halifedevirlerinde bilgisi ve gücüyle İ slâm'a aktif biçimde hizmet etti. Bu seçkin sahabiilk üç halifenin dizinin dibinden ayr ı lmad ı , onlar ın dan ışman ı ve en büyük yard ı m-c ı sı oldu. Hz. Osman' ın öldürülmesiyle ortaya ç ıkan olaylar ı ortadan kald ırmakiçin de canla-ba ş la çal ışm ışsa da muvaffak olamad ı .47 Taberi, 1, 3066 vd; E. Ruhi F ığlal ı, İmamiye Ş ias ı, s. 72 vd.217


Hilafete getirili ş tarihinde ihtilaf edilen Hz. Ali, 35. Hicri' y ı l ın 26 Zilhicce'-sinden 40. Hicri' y ı l ın 17 Ramazan'ı na kadar be şbuçuk y ıl hilafet makam ında kaldı . Ancak hilafet devri devaml ı olarak iç ve d ış karışı kl ıklarla geçti. İ ç sava şlar,kardeş kavgalar ı onun zaman ı n ın en önemli olaylar ı oldu. Gerek iç karışı kl ı klaryüzünden gerekse İslam devletinin s ın ı rlar ı n ın Hz. Osman zaman ında varacağı yerevard ığı ndan, islam futuhat ı dairesi geni şleyemedi. Zaten halifenin bu yöndefaaliyet gösterme fırsat ı olmad ı (48).a) Cemel Olay ıHz. Osman' ın öldürülmesi, Müslüman Toplum aras ında derin akisler yapt ığıgibi, iç sava ş ların, karde ş kavgaları n ın ve buna bağ l ı olarak tefrikan ın ortaya ç ıkmasında fevkalade etkili oldu. Onun yerine halife olan Hz. Ali ise, böyle bir miras ıdevral ına talihsizli ğine sahipti. Kendisine şartl ı olarak beyat eden halk, Hz. Osman'ı n katillerinin derhal bulunup cezaland ır ılması n ı istiyordu. Hz. Ali ise, ortal ı-ğı n yat ışmas ı n ı, âsilerin Medine'den çekilmesini ve hilâfetin di ğer vilayetlerde veeyâletlerde tan ınmas ın ı bekliyordu. Asiler başkent Medine'ye hâkim du rumdayd ı-lar. Bu arada baz ı bozguncular, Hz. Osman' ın öldürülmesi olay ında baz ı sahabilerihedef gösteriyorlard ı .I şte bu sebeplerden dolay ı ba şkent Medine çok huzursuzdu. Hz. Ebt ı Bekr'inkızı ve Hz. Peygamber'in dul e şi Hz. Ai şe ile a şere-i mübe şşere'den Talha veZübeyr, mevcut yönetime kar şı ç ıkt ı lar, halifeye kar şı birle şip ortak cephe ald ı lar,etraflar ına asker toplay ıp kı l ı çlar ın ı çekerek IV. halife Hz. Ali'ye kar şı toplucaayakland ı lar. Artı k müslümanlar birbirlerine k ı l ıç çekiyorlar ve birbirleriyle savaşıyorlardı . Küfe halk ı onlara kat ıld ı , Basra'dan da iltihak edenler oldu. Muhalifler,bu iki şehirdeki devlet hazinesinden zorla para ald ılar ve savaş için harcad ılar.Hz. Osman' ın katillerini de ordusu saflar ına alan Hz. Ali, 14 Cemaziyelâhir36/M. 9 Aral ı k 656 tarihinde, Basra yak ı n ındaki Hureybe denilen yerde onlar ı nkar şı sında cephe ald ı . Böylece, Hz. Pemgamber'in en yak ın akrabalar ının ve enseçkin arkada ş larının da bulundu ğ u bu iki topluluk sava ş düzeni ald ılar. Ancak,her iki taraf da sava şmak niyetinde de ğildi. Hz. Ali'nin sulh teklifini kar şı taraf dakabul etti, birbirleriyle sava şmamak karar ı ald ı lar. Ayr ıca, Hz. Osman' ın katillerininivedilikle yakalan ı p cezaland ı r ı lması konusunda da anla ştılar. Hz. Ali ordusundabulunan, uzun süre Medine'yi muhasara ettikten "sonra halife Hz. Osrnan'töldüren katiller veya "Sebeiyye" denilen topluluk al ınan kararlardan fevkaladerahats ız oldular, bu birle ş meyi ve uzla şmay ı bozmak için derhal harekete geçtiler.Zira, Ali ve Ai şe taraftarlar ı n ın birle ş mesi kendilerinin zay ıf duruma dü ş mesianlam ına geliyordu. Abdullah b. Sebe, İ lba b. el-Heysem, Ş ureyh b. Evfa ., Adiy b.Hatem gibi kimseler aralar ı nda anla şt ı lar ve müslümanlar ı gece karanl ığı nda birbirleriylesava şa tutu şturmaya karar verdiler. E ğer iki taraf birbiriyle sava şırsa, zay ıf48 Mevlana Şeyh Muhammed Ismail Panipeti, Islam Yay ıl ıs Tarihi, çev. AliGencan, Toker yay., İstanbul 1971, C. 2, s. 878.218


dü şerler ve kendileriyle sava şacak güçleri kalmaz, onlar da hakimiyeti ellerindetutmaya devam ederler.Kar şı l ıkl ı olarak yükselen "ey arkada şlar! bize bask ın yap ıldı" nidalanylaiki tarafı sava şa soktular. Art ık Hz. Ali'nin nasihat ı fayda vermedi ği gibi, Ai şe desavaşanlara beddua ediyordu. islam dü şmanlar ının plan ı ba şar ıyla amacına ulaş -mıştı . Sonunda, Ali tarafı sava şın galibi oldu. Talha ve Zübeyr gibi ünlü sahabilerba şta olmak üzere, her iki taraftan birçok ki şi öldü. Basra'y ı da ele geçiren halifeHz. Ali, yağmalama ve benzeri hareketleri kesinlikle yasaklad ı . Hz. Ai şe, bir deveüzerinde sava şa kat ıldığı için bu olaya "Cemel-deve- Vak'as ı " denildi (49).Bu arada, İslam devletine bağl ı vilayetlerden ve eyaletlerden, Irak, Faris,Horasan, Yemâme, Yemen, Hicaz ve M ısır'dan Hz. Ali'ye beyat edildi ği ve hilafetinintan ındığı haberi geldi. Ancak Şam ve havalisi valisi olan Muraviye b. Eb7Süfyan onun hilâfetini tan ı mad ı ve kendisine beyat etmedi.b) Ali -Muaviye Mücadelesi ve S ıff ın SavaşıHalife Hz. Ali, Cemel olay ından sonra, Şam konusunu ele ald ı ., Şam valisiMu'aviye, Hz. Osman' ın kanl ı gömleğini kullanarak tahrik etti ği Suriye halk ın ıHz. Ali'ye kar şı tam anlam ıyla hazırlamışt ı . Nihayet Müslümanlar, Hicretin 36. y ı l ısonlarında, politik amaçl ı bir çatış mada yeniden killçlar ın ı çekerek kar şı kar şıyageliyorlard ı .Mu'aviye, daha önceden "S ıffın" mevkiine gelerek sava şa elveri şli bir yereordusunu yerle ştirdi ve F ırat' ın su al ınacak yerini zaptetti. Hz. Ali de, ordusunuonun ordusuna yak ın bir yere yerleş tirdi. Mu'aviyetnin askerleri Ali'nin askerlerineFırat'tan su vermediler. Uzla şamayan ve anla şamayan iki ordu aras ında şiddetli birçatışma başladı . I'Vluaviye ordusu bozguna u ğramak üzereyken, M ısır fatihi vevalisi Amr b. el-As, Mulaviye'nin imdad ına yeti şti. Ali'nin ordusunda bedevi araplar,kurrâ-hafız müslümanlar ile avam tabakas ı çoğunluktayd ı . Amr, Mulviye'yeKur'ân sahifelerini askerlerin mizraklarina takt ırarak kar şı taraf ı Kur'ân' ın hakemliğine çağırmas ın ı teklif etti. Mu'aviye bunu yapt ı, fakat Hz. Ali yapılan i şin birhile olduğunu hemen anlad ı ve teklife itibar etmedi. Ne var ki, az önce söyledi ğ i-miz kültür düzeyinde ve çok kozmopolit olan ordusuna sözünü dinletemedi. Hz.Ali, Kur'ân' ın hükmüne uymaya ça ğrı ld ı . Sebeiyye denilen topluluk ki, Hz. Osman'ın katilleridirler, Hz. Ali'ye "ey Ali, davet olundu ğun Allah' ın Kitab ı 'na uy,aksi halde seni dü ş manlar ına teslim ederiz veya sana da Osman'a yapt ığı mızıyaparız" dediler. Bu sözleriyle gerçek yüzlerini ve art dü şüncelerini ortaya koyan49 Geniş bilgi için bkz.: 'bn Hi şam, 3, 311; Ya'kubl, Tarih, 2, 155; BelazurtEnsab, 5, 90 vd.; Minkad, Vak'atu S ıffin, 65 vd.; Taberi, 1, 3111-3230; Mes'udi,Murucu'z-Zeheb 2, 357; Ibnu'l-Esir, Tarih, 3, 205; E.R. F ığlah, Haricili ğin DoğuşunaTesir Eden Baz ı Sebepler, s. 249 vd; N. Çağatay-I.A. Çubukcu, Islam Mezhepleri,s. 12, Wellhausen, Islam' ın En Eski Tarihine Giri ş, s. 123.219


u katiller ve asiler toplulu ğu, zafer an meselesiyken Hz.bule zorlad ı lar, sava şı durdurdular."tahkim"i ka-Ülkede henüz siyasi' istikrar ı sağ layamam ış, hilafetinin ilk günlerinden itibarenkendini karde ş kavgalar ı içinde bulmu ş olan halifeye istediklerini yapt ırtmakve onun ba şı nda Sezar' ın k ı l ı c ı gibi durmak emelinde olan Sebeiyye, sava şta vebar ışta ipin ucunu elinde bulunduruyordu. Birçok tarihi kayna ğı n kendisinden"gizli el" (el-Yedu'l-hafi) diye sözetti ği bu güç, Hz. Ali'ye hakemi olarak da EbîıMusâ el-E şar ı 'yi seçtirdi. Daha sonra her iki taraf da geri çekilip Ebu Musâ veAmr b. el-As' ı n verecekleri hükmü beklemeye ba şlad ı lar (50).Hz. Ali, ordusu içinde bir ayr ı l ığa meydan vermemek için hakeme raz ı olmu ş-tu. Fakat, emrindekilerin emrine uymakla hayat ın ın en önemli hatas ın ı i ş liyordu.Yönetimi alt ındakilerin görü şlerine boyun eğerken, z ımnen Mu'aviye'nin hilâfettehak sahibi olduğunu kabul ediyordu.Hakemlerin anla şabileceklerini, dolay ı siyle Ali ve Muaviye'nin eteklerindekita şlar ı dökerek birle şebilecelderini ve Osman' ı n katilleri olduklar ı için kendileriniöldürebileceklerini dü şünen ve bu ihtimali müzakere eden Sebeiyye- İ bn Seb'e vetaraftarlar ı-büyük bir tela şa kap ı ld ılar ve derhal sava ş alan ından uzakla ş may ı ,müstakil ordu ve te şkilat kurup Ali'nin ve Mu'aviye'nin kar şı s ına ayr ı ayr ı ç ıkmay ıtasarlad ılar. Mu'aviye, kâtilleri olduklar ı Osman' ın yak ını, Ali ise, Kurey ş 'inHa şimoğ ullar ı kolundand ı ve Osman' ın katillerini yakalay;p cezaland ırmak istiyordu.Ancak, Ali'nin ordusundan ayr ı l ışlar ın ı n ve sava ş meydan ım terkedi şlerininingörünen bir sebebi olmal ıyM, aksi halde asiler say ı larak cezaland ı r ı lmalar ıgerekecekti. İ bn Sebe ve yanda ş lar ı hemen buna bir çare buldular; Aliyi veordusunu dü şman ordusu önünde b ı rak ıp kaçmalar ı n ı dini' bir sebebe ba ğ lad ı lar.Daha sonralar ı "HaricIler" ad ın ı alan bu anar şistler toplulu ğu, Hz. Ali ordusundanayrılarak Harura'da, sonra da Nehrevan'da topland ılar (51).Harictli ğin bir hizip olarak ortaya ç ı kışında ba şka âmiller de vard ır; birçoktarihçi HaricIli ğin kabilecilik asabiyeti üzerine ortaya ç ı ktığın ı belirtir(52).Çünkü50 Ya'kubi, Tarih, 2, 221; Taberi, 1, 3282 vd; Minkari, Vak'atu S ıff ın, 77;ibnu'hEs'ir, Tarih, 3, 315 vd; Y. Kutluay, islam ve Yahudi Mezhepleri, s. 48;Wellhausen, age., s. 26; E.R. F ığlal ı, Haricili ğin Doğuşuna Tesir Eden Baz ı Sebepler,s. 249-262, Mevlana Ş ibli, age. 5, 80.51Ya'kulii, 2, 129; Taberi, 1, 2955-3333; Munir Naif el-Ma'rüf, Havarie,s. 15; el-Malati, et-Tenbill ve'r-Red, s. 84; E.R. F ığlal ı, Haricili ğin Do ğu şuna, s.219-247; Y. Kutluay, age. s. 49 vd; N. Ça ğatay, I.A. Çubukcu, age. 15, 2. bas.52 Ya'kubt, 2, 221; Munir el-Ma'ruf, Havâriç , s. 26; A. Emin, Fecru'l- İslam,I, 262; C. Brockellemann, Islam Milletleri ve Devletleri Tarihi, s. 119.220


ilk müslüman anar şistler say ılan Hayal-iç başlangı çta asabiyete önem veren kabilelerderiolu ştular; Bekr ve Mudar ile Temim kabileleri bunlar ın nüvesini te şkilettiler. Eb(i Müsa el-E ş 'ari'nin hakem seçilmesine kar şı ç ıkan E ş 'as, b. Kays' ınsözleri bu duruma aç ı k delildir (53).S ıffın sava şında askeri ve siyasi yönden önemli rol oynayan 'Kurra' daHâricili ğin teşekkülündeki temel unsurlardan biridirler. Say ılar ı 400'ün üstündeolan kurra tek bir sı n ıf değildi, çok değ i şken yap ıya sahipti. Mesela kurradan birkısmı Sıffin sava şı n ı n durmasın ı isterken, bir k ısm ı da devam ından yanayd ı .Wellhausen ve benzeri yazarlar kurra ile hayariç aras ında çok yak ın ili şki kurarlar(54). Ancak, kurrâ hakkında söylenilenler ne olursa olsun, Kur'ân'a s ık ı s ıkıyabağhl ıkları , Kelamullah' ı ezberleyip ö ğretmeleri, çok düzenli bir dini ya şayışiçerisinde olmalar ıyla dikkati çeken kurrâ, müstakil bir dini ve siyâsî zümre te şkiletmemi şlerdir. Zaten Havaricin gerçek niyetinin ortaya ç ıkmasından sonra kurra'nı n onlarla bir ili şkisi kalmamıştı r.Haricilik ad ı verilen hizbin kurulu ş unda etkili olan unsurlardan bir ötekiside Sebeiyye'dir. İslam tarihinde topluca me şru nizama kar şı ayaklanan ve kandöken bu "anarşistler toplulu ğu", birçok siyasi ve dini f ırkanın zuhurunda,Ümmet aras ı nda ayr ı l ığın yay ı lmasında ve kanl ı çarpışmalar ç ıkmasında tesirliolduğu gibi, bir tak ım alışı lmamış görü şleri de Müslümanlar arasında yaymayaçalıştı lar (55).Mevcut içtimat ve iktisadi düzen ile dini içtihad meseleleri de Hâricili ğinortaya ç ı kışında müessir olmu ştur (56).Seçilen iki hakem, Ebti M ılsa ve Amr, Hici^ı 38/M. 659 y ı l ı Şaban ay ı sonunda,Dumetu'l-Cendel'deki Ezruh kasabas ında yapt ı klar ı toplantı larda aldıklarıkarar ı bildirdiler. Hz. Osman' ı n mazlum olarak öldürüldü ğü ve kâtillerinin cezalandı r ılmas ı gerekti ği, Mu'aviye'nin de onun velisi oldu ğu, her iki temsilcinin (Hz. Alive Mu'aviye) de görevlerinden azledilmesi laz ım geldi ğ i ve meselenin şufra yoluylaçözümlenmesi icabetti ği kararlz.- Şt ı r ılm ışt ı. Antlaşma karar ı n ı E ş 'as b. Kays okudu.Ancak, bu arada, Mu'aviye'nin temsilcisi Amr, Hz. Ali'nin halifelikten azledilmesiyolunda bir hile yapt ı ; "Mu'aviye'yi i ş başına getiriyorum" dedi. Ortak kararmetninde bulunmayan bu sözüyle Amr, yeni bir bozgunculu ğa yol açt ı . Şambölgesi d ışındaki Müslümanlar ın meş ru halifesi Ali'yi hile ile iktidardan uzakla ş-t ı r ıp yerine Suriye valisi Mu'aviye'yi getirmek istemekle, az ı nl ığın çoğunlu ğunatahakkümü faaliyetini başlatarak tefrikaya sebep oldu; Mu'aviye'nin idareyi ele53 Munir Naif el-Ma'ruf, Havariç , s. 27.54 Wellhausen, Arab Devleti ve Sukutu, s. 21-22.55 ıbn Hi şam, Sire, 1, 555; Ya'kubi, 1, 257; el-Ma'ruf, age. s. 40.56 age. s. 41.221


geçirmesiyle başlayan Ümeyyeoğullar ı saltanat ı esas itibariyle bu anlay ış la hükümetetti (57).Asl ında, al ınan hakem karar ı bağlay ı cı olmad ı ; yenilen ve yenen yoktu;Hz. Ali yine Müslümanların halifesi unvan ı ile hilafette kald ı, Muaviye de Suriyevalisi s ıfat ı ile S ıff ın'den ayr ıld ı . Fakat müslümanlar bölünüp parçaland ı lar.c) Hz. Ali ve HavariçHz. Ali'den ayr ı l ıp Harura'da toplanan ayr ı l ıkç ı topluluk, halifeyi kendilerininbaşlangı çta zorla kabul ettirdikleri "tahkim" konusunda suçlad ılar; ona "lahükme Illa lillah"-hüküm ancak Allah' ı nd ır-, oysa sen insanlar ı hakem seçtin,Allah' ın hükmü yerine be şerin hükmünü kabul ettin, dolay ısiyle kafir oldun"dediler. Halife küfre dü ştüğü için üzerlerindeki beyat sorumlulu ğunun kalktığı n ısöyleyen ayr ı l ı kç ılar, siyasi ve din l bir suç i şlemediklerini, isyan etmediklerini,anar şist say ı lmayacaklar ını, gerçekte inançlar ının gereğini yerine getirdikleriniileri sürdüler."Lâ hükme illa !Wal" parolas ı alt ında KBfe köylerinden Harura'da toplananve İslam Mezhepleri Tarihinde "Haruriye", "muhakkimetu'l-Ula" veya "Hariciler"diye adland ı rılan bu topluluk, müstakil bir idare kurma yoluna gittiler; Şebesb. Ribi'yi askeri komutan, Abdullah b. el-Keyva' ı namaz imam; seçtiler. Böylece,halife Hz. Ali'nin idaresi, Suriye'deki Mulaviyernin idaresi ve Harura'daki Hariaidâresi şeklinde İ slam ülkesinde üç ba ğı msız yönetim ortaya ç ıktı .Ayrı lıkç ılann Harura'da Hz. Ali'ye kar şı ayaklanmalar ı ve me şru idareyecephe almalar ı ve bağı msız bir yönetim kurmaya çal ış malar ı Hz. Ali taraftarlar ın ınhalifeye olan beyatlann ı yenilemelerine sebep oldu.Hz. Ali, ayr ı l ı kç ılarla öncelikle sulh yoluyla anla şmak istedi. Abdullah b.Abbas' ı onlara elçisi olarak gönderdi ve onlar ı yeniden birle şmeye çağı rd ı . İ bnAbbas ile havariç aras ında uzun tart ışmalar oldu, İ bn Abbas' ın açı klamalar ı ndansonra onlardan bir k ısmı Hz. Ali saflar ına geçtiler, onunla birlikte K ılfe'ye geldiler.Harura'da toplanchklan için kendilerine Haruriye denilen bu ayr ı l ıkç ılar,Abdullah b. Vehb er-Râsibryi kendilerine halife seçtiler ve müstakil bir idarekurmaya yeltendiler. Devlet ba şkanl ığının Kurey ş 'in tekelinde olmad ığı görü şünüyayarak daha sonralar ı çok say ıda taraftar toplayan Haricilerin çekirdi ğini te şkileden Haruriye, arka planda Kurey ş yönetimine kar şı ba ş kald ırd ı. Halife Hz. Alihakk ında bir tak ım dedikodu yapt ıktan sonra Kflfe'den ayr ı l ı p gelen ayr ı l ıkç ı larlabirle şen Haruriye Nehravan'da topland ı lar.57 İbn Sa'd, 3, 36--40; tbnul-Esir, el-Kamil, 3200 vd.; E.R. F ığlal ı,Doğu şu, AC İFD, XXII, 262 ve, imamiye Ş ias ı, s. 80; N. Ça ğatay- İ.A. Çubukcu,İslam Mezhepleri, 2. bas., s. 18; A. Akbulut, age. 206-211.222


d) Nehravan SavaşıKeıfe haricilerine kat ı lmak üzere yola ç ı kan Basra haricileri Nehrevan köprüsüyak ın ında ünlü sahabi Habbab b. EI-Eret'in o ğlu Abdullah'a ve ailesine rasladılar. Ebâ Bekr ve Ömer hakk ında kendisinin ve babas ı n ı n görü şlerini sorduktansonra Abdullah' ı ve ailesini i şkence ederek öldürdüler.Durumu üzüntü ile ö ğrenen halife Hz. Ali, Haris b. Urve'yi anar şistlerlegörüşüp katilleri teslim etmelerini istemek üzere elçi gönderdi. Hârisi de öldürenasiler s"hepimiz katilleriz" sözleriyle yap ı lan teklifi reddettiler. Bunun üzerine,âsi Şam valisi üzerine yürümek haz ı rl ıklar ı içinde olan Hz. Ali, önce Haricilerini şini bitirmeye karar verdi, Nehravan'da toplanan Hâriciler üzerine yürüdü.Savaşmadan önce onlardan kâtilleri teslim etmelerini istedi; Kays ve Ebt ıEyyub el-Ensarl' gibi sahâbiler arac ı l ığı ile nasihatta bulundu, kendisi de ibnu'l-Kevvâ ile görü ştü, fakat olumlu bir sonuç al ı namad ı , onun sözlerini kabul etmedilerve Ali ordusuna sald ı rd ılar. Hz. Ali, kanl ı Nehravan sava şında, Hicri 38/M.658'de, anar ş istlerin tamam ına yak ı n ın ı katletti.Kaç ıp kurtulanlar Nuheyla'da topland ılar ve mukavemet göstermek istedilersede, Hz. Ali onlara f ırsat vermedi, şiddetle üzerlerine giderek hepsini ortadankald ı rd ı . Fakat öldürülenlerin yak ınlar ı ve taraftarlar ı devaml ı olarak intikam peşindeko ştular ve iç kar ışı kl ı klar ç ı kard ı lar.Hz. Ali, Nehravan sava şından sonra Şam'a do ğru hareket etmek istemi şse deE ş 'as b. Kays, ordunun yorgun, silah ve techizat ın da yetersiz oldu ğ unu Ş am'ahareket etmeden önce iyice haz ı rlanmak gerekti ğini bildirerek Suriye'ye yönelikseferi erteledi; Hz. Ali de ordusuyla birlikte Kffe'ye döndü.Selefinden kötü bir yönetim miras ı alan, iç karışıkl ı klar ve karde ş kavgalar ıyüzünden ilk üç halife devirlerinde oldu ğu gibi islam futuhât ı ile me şgul olamayanve devlet idaresinde ıslahat yapma imkan ı bulamayan Hz. Ali, Müslüman toplumunıslah ı ve asayi şin yeniden sa ğlanmasa için tüm gücüyle çal ıştı (58); ba şta ilk müslümananar şistler say ılan Hariciler olmak üzere âsileri ve devlet dü şmanlar ın ı yolagetirmeye gayret sarfetti. Kahramanl ığı ve cesareti ile dahili bar ışı sağ larken,geni ş bilgisi ve hür görü şü ile birçok dini meseleyi de çözüme ba ğlad ı . Bu bakı m-dan onun hem hilafeti hem de velayeti, hariciler d ışındaki tüm müslümanlarcabenimsendi.Ne var ki, siyasi ve askeri' yönden onun büyük ba şardarmdan say ı lmasıgereken Nehrevan ve Nuheyla sava şlar ı, kaç ıp kurtulan hariciler ile onlar ın gele-58 ibnu'l-Esir, el-Kamil fi't-Tarih, 111, 172 vd; Wellhausen, Arap Devleti veSukutu, s. 10; N. Ça ğatay- İ.A. Çubukcu, age., s. 31; A. Cevdet Pa şa, Kısas-1Enbiya, s. 132.223


cekteki taraftarlar ı için esasl ı bir intikam h ırsı doğurdu ve onlar bizzat Hz. Ali'yiöldürerek bu intikam duygular ı n ı dindirdiler (59).3- Hz. Ali'nin ÖldürülmesiÇok küçük ya şlarda islam' ı kabul eden, gerek Hz. Peygamber (sas)'inhayatında gerekse ilk üç halife devirlerinde Islam' ın yay ılması ve öğrenilmesinde;Bedr, Uhud, Hayber gazveleri ba şta olmak üzere Allah yolunda yap ı lan gazvelerdebüyük hizmetleri görülen, ilim, takva, ihlas, fedakarl ık, şecaat, kahramanl ık veyüksek ahlak timsali ünlü sahâbi Hz. Ali, Abdurrahman b. Mülcem ad ındaki biranar şist taraf ından şehid edildi.Mısır ahâlisinden olan İ bn Mülcem, haccetmek bahanesiyle Mekke'ye gelen,fakat Ka'be'nin kap ısında cinayet i şleme planlar ı yapan Hariciler taraf ından bu i şiçin seçildi veya kiraland ı . Ayrıca, anar şistler, Amr b. As ve Muaviye'yi öldürmeyiplanlad ılar; Burek b. Abdullah et-TemInii Mu'aviye'yi, yine Temim kabilesindenAmr b. Bekr de Amr b. As' ı öldürecekti. Aralar ında bu karar ı alan bu üç ki şiplanlad ıklar ı cinayetleri o y ı l ın (Hicri 39) Ramazan ay ın ın 17. günü i şlemek üzereanla ştı lar (60).Başkent, Kiife'ye gelen Abdurr ahman b. Mülcem el-Muradt, fırsat kollamayabaşlad ı ; bu arada yak ınlar ından Nehravan sava şında ölen kimselerle tan ıştı . Teymer-Rebab kabilesinden olup babas ı ve karde şi Nehravan'da öldürülmü ş olan Katamad ındaki kad ın da intikam pe şindeydi. İbn Mülcem bu kad ına a şık oldu; Katam,ona, Hz. Ali'yi öldürmesi, 300 dirhem, bir köle ve bir de cariye vermesi şart ıylaevlenmeyi kabul etti ğini bildirdi.Bu şartlar ı kabul eden Abdurrahman b. Mülcem, sabah namaz ı vaktindeKerfeinin büyük Camiine gitti. Namaz k ıld ırmakta olan Hz. Ali'yi zehirli birhançer darbesiyle yere serdi. Halife Hz. Ali, ald ığı yaran ın tesiriyle, bir iki günsonra, Hicri' 17 Ramazan 40 (M. 20 Ocak 661) y ı l ında öldü ve Irak'ta, bugünküNecef'e defnedildi (61).Hz. Ali'nin öldürülmesinden sonra Müslümanlar onun büyük o ğlu Hz. Hasan'abeyat ettiler. Hz. Hasan, özellikle Müslümanlar ın ortak yararlar ın ı, birlik ve beraberliğini, Toplum'un mevcut yapısın ı ve eğilimlerini Ozönünde bulundurarak,Suriye valisi Mu'aviye ile anla şt ı ve hilafet hakk ından vazgeçti. Müslüman Toplumunyeniden siyas ı birli ğe kavu şmas ı sebebiyle bu y ıla "Cemaat y ıl ı" denildi.Ra şid Halifeler Devri'nin sonu.59 E.R. Fığlal ı, Hâricili ğin Doğu şu, s. 263 ve, 1mâmiye Ş ias ı, s. 80.60E.R. Fığlal ı, 1mâmiye Ş iası, s. 82.61E.R. F ığlal ı, imarniye Şiası, s. 82.224


BİBLİYOĞRAFYAABDUH, Muhammed.: Tevhid Risâlesi, çev. Doç. Dr. Sabri Hizmetli, <strong>Ankara</strong>1986.CEVDET, Ahmed : K ısas- ı Enbiya ve Teva ıih-i Hulefa; haz ırlayan Mahir Iz, M.E.B.kültür yay., <strong>Ankara</strong> 1973.AHMED Emin.: Fecrul- İslam, Kahire 1374/1955.AKBULUT, Ahmed.: Sahâbe Devri Siyasi Hadiselerinin Şekillendirdiği KelamMeseleleri (bas ılmamış doktora tezi), <strong>Ankara</strong> 1988.BEL:&ZURt, Ebu'l-ABBAS Ahmed b. Yahya, Futuhu'l-Buldân, M ısır 135/1932,çev. Prof. Dr. Mustafa Fayda, Kül. Bak. yay.,<strong>Ankara</strong> 1988.BELAZURI, Ensabu'l-E şraf, Jerusalem 1936.BERK İ, A. HİMMET, O. KESK İOĞLU.: Hazreti Muhammed sas ve Hayat ı,<strong>Ankara</strong> 1959.BLACHERE, Regis.: Introduction au Coran, Paris 1959 (2e. ed.)BOLAY, M. Hulusi.: İslam Tarihi Ders Notlar ı, Konya 1969.BROCKELMANN, C.: Milletler ve Devletler Tarihi, çev. Ne şet Çağatay, <strong>Ankara</strong>.BUCAILLE, M.: Kitab- ı Mukaddes, Kur'an ve Ilim, çev. Doç. Dr. Suat Y ıld ırım,İzmir 1981.EBO ABD İLLAH, Muhammed b. İsmail,: el-Camiuts-Sahlh, İstanbul1315.CERRAHOĞLU, Ismail: Tefsir Tarihi, <strong>Ankara</strong> 1988.1983.ÇAĞATAY, Ne şet.: Islam öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Ça ğı, AÜ İFY, <strong>Ankara</strong>1982.ÇAĞATAY, N.-ÇUBUKÇU, İ.A.:Mezhepler Tarihi, AC İFY, <strong>Ankara</strong> 1986 (3. bas).DERVEZE, Mahmut Izzet.: Siratu'r-Resi:11, Kahire 1384/1965.DOZY.: Tarih-i İslâmiyet, Türk. çev. Abdullah Cevdet, M ısır 1908.225


FAYDA, Mustafa.: İslâmiyetin Güney Arabistana Yay ıl ışı, AÜ İFY, <strong>Ankara</strong> 1982.FAYDA, M: Hz. Ömer Zaman ında Gayri Müslimler, (doçentlik tezi), İstanbul 1989.FAZLURRAHMAN.: İslam, çev. M. Dağ-M. Ayd ın, Selçuk yay. İstanbul 1981.FIĞLALI, E. Ruhi.: Haficili ğin Do ğuşuna Tesir Eden Baz ı Sebepler, AÜ İFD,XX, <strong>Ankara</strong> 1980.FIĞLALI, E.R. Hâricili ğin Do ğu şu ve F ırkalara Ayr ıl ışı, AÜ İFD, C. XXII, <strong>Ankara</strong>,1981.FIĞLALI, E.R.: imamiye Ş ias ı, Sel. yay., İstanbul 1984.FIĞLALI, E.R.: Ça ğım ızda itikadi İslam Mezhepleri, Sel. yay. İstan. 1983 (2. bas).HAMEVİ , Mu'cemul-Buldan, Beyrut 1376/1957.HAMIDULLAH, Muhammed.: Islam Peygamberi, çev. M.S. Mutlu, İstanbul1972 (1. cilt).HAIVI İDULLAH, M.: Resulullah Muhammed, çev. S. Tu ğ, Irfan yay., İstanbul1973.HAMİ DULLAH, M.: Hz. Muhammed'in Savaşlar ı, İst. 1981 (3. bas).HASAN, İbrahim Hasan.: Tarihu'l-islam, I—IV, Kahire 1964.HAT İBOĞLU, M.S.0 Hilâfetin Kurey şlili ği, AÜ İFD, C. XXIII, <strong>Ankara</strong>, 1982.HEYKEL, Hüseyn.: Hazreti Muhammed Mustafa, çev. O.R. Do ğrul, İstanbul 1945.HITTI, Ph.: Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, tere. S. Tu ğ , Boğaziçi yay, İst. 1982.HİZMETLİ , Sabri.: Tarihi Rivâyetlere Göre Hz. Osman' ın Öldürülmesi, AÜ İFD,XXVI <strong>Ankara</strong>, 1985.H İZMETL İ , Sabri., itikadi İslam Mezheplerinin Do ğu şuna içtimal Hadiselerin,Tesirleri Üzerine Bir Deneme, AÜ İFD, XXIV, <strong>Ankara</strong> 1983.H İZMETL İ , S.: Kit'abu'l-Os ınaniye'ye Göre CaluzXXVI <strong>Ankara</strong>, 1985.imânet Anlay ışı, AÜ İFD,İBN ABDI Rabbih, Ebû Ömer Ahmed b. Muhammed,: el-ikdul-Ferid, Kahire1372/1952.İbn Ebil-Hadid,: şerhu Nehcil-Belağa, Beyrut 1374/1954.226


IBNU'L-EsIr.: el-Kâmil fi't-Tarih, M ısır. 1.357.Usdu'l-Gâbe, 1280.İBN HALDUN, Abdurrahman.: Mukaddime, M ı s ır 1284.İBN Kesir, Ebt ı 'l-Fida İmaduddin; es-Siretu'n-Nebeviyye, tahk. Mustafa Abdülvahid,Kahire 1384/1964.İBN Kesir.: el-Bidâye ve'n-Nihâye, M ı s ır, 1932-1939.İBN Ebi et-Temhid ve'l-Beyân fi Makteli e ş - Ş ehid Osrnân, tanık. MahmudYusuf Zâid, Dâra's-Sakâfe, 1964.İBN Hişam.: es•Stretu'n-Nebeviyye, 1375/1955; es-Siretu'n-Nebeviyye-Hz. Muhammed'inHayat ı, çev. İ. Hasan İzzet-N. Ça ğatay, AÜ İFY, <strong>Ankara</strong> 1971.İBN Kuteybe, Ebii Abdullah ed-D ınever ı ; ve's-Siyâse M ısır 1356/1957.İBN Ishak,:Siretu İbn İshak, el-Musemmât bi-Kitâbi'l-Mubtedâ ve'l-MebasMegâzi, tahk. ve ta'lik M. Hamidullah, Konya 1401-1981.İBN İshak, Muhammet.: Sletu İbn İshâk, Fas 1396/1976.İBNUI-KELBI.:Kitâbu'l-Esnâm, Ahmed Zeki Pa ş a ne ş r. Kahire 1914.İBN Sa'd.: et-Tabakâtu'l-Kübrâ, Beyrut 1380/1960; et-Tabakât, ne şr. E. Sachau,Leiden 1904-8.İMADUDD İN, Halil.: islâm' ın Tarih Yorumu, çev. D6ç. Dr. Ahmed A ğırakça, ist.1988.İZMİRL İ, İsmail Hakk ı.: Siyer-i Celile-i Nebeviyye, İstanbul 1332.KONRAPA, Zekâi.: Peygamberimiz. İstanbul 1967.KOÇYİĞİT, Talat.: Hadis Tarihi, AÜ İFY, <strong>Ankara</strong> 1988 (3. bas.).KÖKSAL, M. As ım.: İslâm Tarihi (Mekke Devri), İstanbul 1981.KOPRCLC, M. Fuad.: İ slâm Medeniyeti Tarihi (Diyanet İş. Bask. yay.), <strong>Ankara</strong>1977.LAMMENS, H.: La Mecque â la Veille de l'Hegire, Beyrut 1924.227


LAOUST, H.: Les Schismes dans L 'Islâm, Paris 1977.LINGS, Martine.: Hz. Muhammed'in Hayat ı, İstanbul 1987.MAHMUD, Esad.: Tarih-i Din-i ıslâm, İstanbul 1342.MEHMED, Ş emseddin (Günaltay).:Islâm'da Tarih ve Müverrihler (Evkâf- ı Islâmiyemat.), İstanbul 1342/1240.MEHMED, Ş emseddin.: Yak ın Ş ark, <strong>Ankara</strong> 1937.el-MUZAFFER, Muhammed, R ıza.: es-Sakife, Necef, 1384/1965.el-M/NKARI: Vak'atu S ıffın, Tahk. ABDUSSELAM Harun, Kahire 1382/1962.NEDV İ , Seyyid Süleyman.: Asr- ı Saadet, Büyük Islâm Tarihi, çev. Ali Genceli,haz ırlayan E şref Edip, İstanbul 1339/1969.RODINSON, M., Mahomet.: Paris 1961 (ed. du seuil).SERAH Si.: Ş erhu Siyeri'l-Kebir, tahk. Abdülaziz Ahmed, mat- Şeriketi'l-i'lânâtuş - Ş arkiyye, 1972.SEZGİN, Fuad.:Muhadarât ff tarihil-ulâmil-Arabiyye vel-Islâmiyye, Arab veIslânı İlimleri Enstitüsü Yay ı. Metinler ve Araşt ırmalar dizisi, no: 1, Frankfurt1404/1984.SIDDIKI, Mazharuddin.: Kur'an'da Tarih Kavram ı, <strong>Ankara</strong> 1988 (3. bas).SUBHI, es-Salih.: Hadis Ilimleri ve Istilahlar ı (Diyanet İş . Yay), çev. Ya şar Kandemir,<strong>Ankara</strong> 1971.SUHEYL1, Abdurrahman.: er-Ravzu '1-Unu f, Kahire 1389/1969.ŞEHBENDERZÂDE, Filibeli Ahmed Hilmi': Tarih-i Islâm (Hikmet mat. Dara' ş-Ş afaka küt. sahibi Hüseyin H. ne ş r. 1. bas.), Konstaniyye 1326 ; Islâm Tarihi(Do ğan karde ş yay.), İstanbul 1971.ŞIBLI-Mevlâna.: Asr- ı Saadet, çev. O.R. Do ğrul, İstanbul, 1973.TABERİ, Muhammed b. Cerir, Tarihu'r•Rusül vel-Muliik, Kahire 1358 ve Brille1879-1888 (M.J. de Goeje ne şr). (Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, çev.Zakir Kadiri U ğan-Ahmet Temir, <strong>Ankara</strong>, 1955).TOGAN, Z. Velidi.: Tarihte Usul, İstanbul, 1969.228


CÇOK, Bahriye.: Emeviler-Abbasiler, <strong>Ankara</strong>, 1979.ÜÇOK, B.: islam'dan Dönenler ve Yalanc ı Peygamberler (H. 7-11 y ılları ), <strong>Ankara</strong>1967.WATT, W.M.: Hz. Muhammed Mekke'de, çev. Doç. Dr. Rami Ayas-Doç. Dr. AzmiYüksel, AÜ İFY, <strong>Ankara</strong>, 1986.WATT, W.M.: Modern Dünyada Islam Vahyi, çev. Doç. Dr. Mehmed Ayd ın,<strong>Ankara</strong>, 1982.WELLHAUSEN, J.: Arap Devleti ve Sükî. ıtu, çev. F. Işiltan, İstanbul 1963.WELLHAUSEN, J.: Islam' ın En Eski Tarihine Giri ş , çev. F. Işıltan, İstanbul, 1966.YA'KOBI, Ahmed b. EVI Ya'kûb.: Tarihu'l-Ya'kabt, Necef 1384/1964.YAZIR, M. Hamdi.: Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1936.ZEHEBİ , Muhammed b. Ahmed b. Osman.: Tarihu'l-Islam, Kahire 1367ZEYDAN, C.: Medeniyet-i Islam Tarihi, İstanbul 1328.ZEBIDis, Zeynuddin Ahmed b. Ahmed b. Abdüllatif.: Sahih-i Buhari Muhtasar ıTecrid-i Sarih Tercümesi ve Ş erhi, çev. Ahmed Naim, <strong>Ankara</strong> 1970.— Doğuşundan Günümüze Büyük Islam Tarihi (komisyon), İstanbul 1986.— islam Tarihi-Kültür ve Medeniyeti (Komisyon), Hikmet yay., İstanbul 1988.— Islam Ansiklopedisi229


INDEKSAbâdile, 117Abbad b. Bişr, 146Abbas, b. Abdilmuttalib, 82, 94, 122, 158,161, 174, 176,Abbasi (-ler), 88, 179Abduddar Oğullan, 80, 83, 126, 162Abdulaziz Sâlim, 35Abdulcelil et-Temimi, 35Abd b. Zema, 158Abdu'l-Ka'be, 115Abdulkays, 66, 68, 89Abdurrahman b. Avf, 115, 118, 127, 146,181, 200, 207Abdurrahman b. Alkame, 212Abdurrahman b. Mülcem, 117, 224Abdurrahman b. el-Hâris 196, 212Abdurrahman b. Hâtim er-Râzi 16Abdullah, 80, 82, 83, 84, 85, 88, 93Abdullah b. Abbas, 17, 22Abdullah b. Amir, 212Abdullah b. Amr b. As, 9, 210Abdullah b. Ali, 131Abdullah b. Cafer, 209Abdullah b. Cahş, 124, 155, 164Abdullah Cevdet, 39Abdullah b. Cüd'ân, 91Abdullah b. Ciibeyr, 162Abdullah b. Ebi Belcr, 118, 141, 150Abdullah b. Ebî Serh, 208, 209Abdullah b. Huzafe, 178Abdullah b. Kamia, 163Abdullah b. Kevvâ, 222Abdullah b. Mesud, 117, 127, 199, 214Abdullah b. Ebi Rabia, 128Abdullah b. Ömer, 140Abdullah b. Revaha, 171, 180-Abdullah b. Sa'd, 209, 212Abdullah b. Sebe, 216, 218, 220Abdullah b. Ureykıt, 141Abdullah b. Übey, 163Abdullah b. Ümeyye, 82Abdullah b. Vehb, 222Abdullah b. Zebâ'ri, 175Abdullah b. Zübeyr, 196, 209, 212Abdulmelik (Emevi halifesi), 17Abdulmuttalib, 60, 70, 81, 82, 83, 84, 85,87, 89, 116Abdulmuttalib Oğulları, 119Abdumenâf, 52, 68, 80, 81, 82Abdumenâ'f Oğullan, 80Abduşems, 80, 81Abduşems Kabilesi, 123, 140Abduluzza, 53, 66, 68, 91, 92Abduluzza Tanla, 162Abdved, 165Abid, 92>tbidât, 4Ad b. Adliye, 57Ad, 7, 54, 56, 57Addas, 131Adem, 78Aden, 46Adhame b. Amr, 127Adiy, 81Adiy b. Hâtim, 197, 218Adiy Oğullan, 80, 128Adiy Oymağı, 144Adnan, 80Adnaniler, 55, 56, 61, 62, 64, 66Adnan Oğullan, 79Affan b. Ebu'l-As, 117Afrika, 208, 209Ahbâr Ilmi, 1Ahmed b. Abd 16Ahmed Cevdet, 20, 36, 37Ahmed Emin, 35Hz. Aişe, 118, 131, 141, 162, 185, 186,201, 211, 215, 218Akabe, 135, 136, 138, 139, 140, 143, 144,152, 154Akatlar, 54Akdağ, M. 36Akil b. Ebi Tâlib, 17, 82, 116, 122, 158Alâ b. Hadrarni, 178Hz. Ali, 26, 82, 94, 114, 115, 116, 117,119, 140, 141, 143, 144, 146, 157, 158,162, 165, 172, 176, 181, 183, 186, 190,191, 207, 215, 216, 217, 218, 219, 220,221, 222, 223, 224Ali (b. Zeyneb), 130Alkame b. Kays, 11Amalika, 56, 64, 69, 70Anıir, b. Füheyre, 141, 142,Hz. Amirıe, 80, 83, 84, 85, 87, 88, 89231


Amiroğulları, 80Ammalik, 56Ainmar b. Yasir, 120, 146, 191Ammare, 53Amr (Haşim), 81Anır b. As, 80, 96, 128, 159, 173, 193,199, 203, 204, 215, 219, 221, 224Amr b. Avf, 143Amr b.Cuhay, 67Amr el-G ıfari, 156Amr b. Hadrami, 155, 156, 157Amr b. Hazm, 9Amr b. Muaz, 164Amr b. Rabia, 127Amr b. Omeyye, 176Amr b. Ommül-Mektiim, 156Anadolu, 179, 210Anglo-Sakson, 77Antakya, 196Anter, 80Arabistan, 46, 47, 64, 73, 77, 92, 122, 165,170, 181, 206Arabistan (Güney-Kuzey), 46, 47, 48, 49,50, 58, 61, 66, 90, 93Arab Yarımadas ı, 46, 47, 48, 53, 54, 61,87, 126, 151, 155, 168Arab- ı Baide, 56Arab- ı Bâkiye, 58Arafat, 183, 184, 185Aripe Arapları, 54, 61el-Asâru'l-Büluye, 30As b. Hişam, 158As b. Vâil, 91, 126Ashabu res, 57Asiye, 85, 130Aşere-i Mübeşşere, 118Atebe, 82el-Atilc, 116Attab b. Eski, 175Atud, 80Avâ'li, 145A'vec, 80Avvam, 80Ayfer, 80Ayverdi S., 36Aynu't-Temr, 198Azerbaycan, 196Babil, 203Bağdat, 25, 27, 30Bahreyn, 178, 182Baki Mezarlığı, 185Bakum, 96Balkanlar, 179Baraldit-Paralit, 87-B-Baraklits, 97Basra, 25, 46, 89, 196, 204, 205, 216, 249Batlamyus, 57Bazan, 178, 180, 195Bedr, 7, 82, 117, 156, 157, 160, 224Bedr Savaşı, 153, 155, 158, 159, 161, 163,164, 170, 173Bedvân, 80Bekr, 221Bekr b. Vali, 193Belazuri, 25, 47Belka, 192, 200Beyhaki, 29Beni Abduddar, 164Beni Abduleşhel, 164Benû Amir, 170Benû Bekr, 173Benû Esed, 63, 166Benû Eslem, 142Benû Fihr, 65Benû Hanif, 194, 195Benû Kaynuka, 71, 147, 169, 170Benû Kureyza, 71, 147, 171Benû Mahzum, 164Berül Mustalik, 159Benû Mudlic, 144Benû Nadr, 71Benû Nadir, 147, 160, 169, 170, 171Benû Sa'd, 87Benû Suleym, 166Benû Omeyye, 164Berae Suresi, 183Beride, 142Berre, 124Berze, 159Beytulmal, 194, 201, 208Bilimsel Tarilıçilik, 21B ilal el-Habe şi, 120, 146, 175B ir-i Maûne, 165179Bizans, 80, 173, 178, 181, 196, 197, 198,208Buhari, 8, 10, 32, 109Buheyra (Bahlra), 89, 90, 92, 96Buhtunnasr, 56,Burek b.Abdullah, 224Busayra, 92Mısra, 178Bürcli, 34-C-Caetani, 39Cafer (b. Ebi Talib), 82, 94, 116, 119, 124,127, 128, 172, 180el-Camiu's-Sahih, 8, 10Carra de Vaux, 27232


C de Perce, 41Cebalier, 58Cebele b. Eyhem, 62Cedis, 54Cefre b. Amir, 62Cemaat Y ılı, 224Cemel Vak'as ı, 118, 219Cerba, 182Cerh ve Ta'dil, 13el-Cilâil, A., 35Corci Zeydan, 35Courteille, 27Cramer, 20, 41Cumehoğullan, 80Cübeyr (b. Mut'im), 163Cürcan, 28, 210Ctirhtim (-lüler), 52, 54, 61, 62, 64, 70, 71,90Cüveyriye, 166Çin, 102, 210Çin-Hind, 49, 50-Ç--D-Dada, 80Dağfel b. Hanzala, 17Damla Kabilesi, 154Dârekutni, 16Hz. Davud, 108Deba, 50Derefşigaviyani, 201, 202Devs, 80, 122, 160, 161Dırar, 194, 200Dihye, 108, 178ed-DineverI, 25, 26,Doğu Roma Imparatorlu ğu, 179Dozy, 39, 41Dumetu'l-Cendel, 166, 198, 201,Düreyd, 176-E-Eban b. Osman, 10Ebrehe, 59, 60, 61, 82Ebû Ahmed, 140Ebû Amir, 162, 163Ebû Amir el-Eş'arl, 176Ebû Amr b. Abdilber, 11Ebu'l-As, 130, 158, 161Ebû Ayyaş, 23Ebu'l-Azw, 159Ebû Bekr, 53, 113, 114, 115, 116, 117,118, 122, 131, 135, 140, 141, 142, 143,146, 150, 175, 180, 181, 183, 184, 185,186, 189, 190, 191, 192, 194, 195, 196,197, 199, 200, 201, 208, 211, 213, 217,218, 223Ebû Berre b. Ebi Relun, 127Ebfil-Buhteri, 122, 126, 158EVI Busayr, 173Ebû Cehl, 117, 123, 126, 128, 139, 142,156, 157, 158, 159Ebû'd-Derda, 140, 209Ebû Dücane, 163, 181Ebû Eyyüb Halid, 144, 150Ebû Eyyub el-Ensari, 223Ebu'l-Fidâ, 33Ebû Gubşan, 68Ebû Hafs, 129Ebu'l-Hakem (Ebû Cehl), 123Ebû Hayyan b. Halef, 19Ebu'l-Halen Ali, 116Ebû Hureyre, 9, 150, 160Ebû Huzeyfe, 120, 127Ebû Huzeyfe b. Utbe, .146Ebû Ishak, 13Ebû Kitâb, 17Ebû Kubeys, 91Ebû Kuhafe, 115Ebû Leheb, 82, 87, 88, 94, 119, 126, 131,137, 138, 156, 157Ebû Lübabe, 156Ebû Lin% 206Ebû Milmef, 17, 210, 215, 216Ebû Musa el-Eş'ari, 176, 220, 221Ebû Ruveyha, 146Ebû Sebere b. Ruhaym, 127Ebû Seleme, 11Ebû Seleme b. Abdillah, 119, 124, 127,139Ebû Selma, 82Ebû Süfyan, 126, 155, 156, 160, 162, 163,174, 176, 178, 200Ebû Süfyan b. Haris, 82Ebû Talib, 82, 89, 90, 91, 93, 94, 116, 121,122, 123, 126, 129, 130, 131, 138, 139Ebû Turâb (Hz. Ali), 116Ebû Ubeyde 122, 198, 199, 200, 201, 203Ebû Übeyde b. el-Cerrah, 115, 146Ebu Umare, 123Ebû Umeyr, 17Ebû üzeyhir, 160Ebû Zer, 120, 122, 146, 191, 203, 209,215,Ebû Zeyd el-Belhi, 13Ebû Zeyneb, 213Ebvâ, 88, 154Ecnadin, 198Ehâbişler, 166ehl-i beyt, 25233


ehl-i kitab, 12ehl-i Sünnet, 190Ehvaz, 203Emane, 80Emevi, 81Emevi Ailesi 212,Emeviler, 118, 144, 179, 207Emvae-u Muhcire, 53Enbar, 198Endülüs, 25, 27, 31, 55, 211Enes b. Malik, 9, 146Enise, 88Engişeya, 197Ensabu'l-Eşrâf, 25Erkam, 119, 129, 137, 138, 151Erva bint Kureyz, 117Es'ad b. Zerare, 135Esma bint Ebfi Beicr, 118, 141, 201Esmal, 46Esed, 91, 92, 193, 194Esed Oğulları, 80, 83, 140Eslem, 174Esved b. Abdulesed, 157Esved b. Amir, 158Esved b. Abd Ye ğus, 126Esved b. Muttalib, 126Esved el-Ansi, 192, 193, 195Es'as b. Kays, 212, 221, 223Eşca Kabileleri, 160, 166Evliya Çelebi, 35Evs, 122, 135, 143, 145, 147, 149,162, 163, 171, 176Evs-Hazrec, 49, 71, 190Evs b. Sabit, 146Evtas Gazvesi, 175, 176Eyh, 181Eymen, 93Eyyilb, 108Eyyül, Sultan, 144Eyyubiler, 179Ezlâm, 53Ezruh, 182, 221-F-Fadl, 90Fahiran, 202Fâris, 219Fars-Iran, 8, 25, 26, 27, 61, 63, 196Fars Imparatorlu ğu, 102Fat ıma, 82, 93, 94, 116, 130, 131, 150Fatıma (Hz. Ali'nin annesi), 116Fatıma bt. Anır, 83Fatıma (Hâris b. Hi ş â'm'ın kar ıs ı), 159Fatma bt. Hattâb, 119, 129Fayda M., 35Fedek, 47, 71, 186Ferema, 203Fertena, 175Fethu'l-Futilh, 203Fetret Dönemi, 105Fırat, 62, 219FicarSavaşı, 90, 91Fihr (Kureyş), 80Fihrist, 28Filistin, 56, 57, 65, 92, 115, 151, 165, 179,200, 201, 203, 204, 212'Fil Olay ı (Vak`as ı), 60, 82, 84Fil Yıl ı (Senesi), 84, 86Firavun, 85Finızan, 202Flügel, G., 29Fransa, 41Fustat (Kahire), 27Futilhül-Büldan, 25Futöhu' ş-Şam, 24-G-Gadiri Hum, 190Galip, 80Gassân, 76, 198Gassân Emiri, 178Gassâni (-ler), 49, 62, 71, 179, 180, 181Gatafan, 61, 159, 166, 193, 194Gatafan Kabileleri, 171Gazneliler, 29, 36Gazze, 81, 178156, Gibb, 29Gifar, 122Gifar Kabilesi, 161, 174Gregerius, 209Günaltay, Ş ., 17, 34-H-Habbab b. ei-Eret, 223Habbab b. Münir, 156Habeşistan, 8, 50, 54, 59, 115, 117, 118,126, 127, 128, 151, 154Habe ş Necaşisi, 97, 172Hacer, 64Hacerü'l-Esved, 69, 70, 95, 101Hacı Halife, 35Haçl ı Seferleri, 179Hadâri, 49, 51Hadramevt, 46, 47, 49, 57, 182Hafsa bt. Ömer, 129, 140, 196Hakem b. Ebi'l-As, 126, 131Hakim, 93, 122Hâle (Hz. Hatice'nin k ız ı), 92Halid b. Said, 198, 200Halid b.Velid, 62, 63, 80, 159, 162, 163,168, 173, 175, 176, 180, 181, 194, 195,197, 198, 199, 201Hâlid b. Zeyd (Ebii Eyyub), 146234


Halime, 86, 87, 88, 94, 177.Handa, 87Hammam, 9Hanıraül-Esed, 163, 164Hamurabi, 56Hamza (b. Abdilmuttalib), 82, 87, 88, 119,127, 129, 138, 140, 157, 162, 163, 164,195Hanifier, 74Hanzala (b. Eb ıi Amr), 163Hariciler, 220, 221, 222, 223, 224Haris, 179Haris (Halime'nin kocas ı), 88Hâris (Abdtilmuttalib'in o ğlu), 82, 83Hâris b.Abdiluzza, 87Hâris b. Enes, 164Haris b. Hişam, 159Hâris b. Süheyl, 127Haris b. Tilatala, 175Haris b. Urve, 223Hârise b. Zeyd, 146Harun, 98Haruriye, 222Hasan (b. Ali), 116, 131, 209, 224Hassan b. Sabit, 160, 178Haşim, 80, 81Haşim (41er, ailesi, oğullar ı), 80, 83, 91,92, 116, 119, 121, 123, 124, 126, 129,131, 138, 159, 166, 191, 207Hatıb b.Arnr, 127Hatib b.E131 Belta, 174Hz. Hatice, 80, 91, 92, 93, 94, 104, 114,115, 129, 130, 131, 161Havariler, 108Havazin, 61, 87, 90, 175, 176, 177, 193Havle, 131Havva, 78Hayber, 71, 117, 147, 166, 169, 171, 172,186, 224Hayber Yahudileri, 171Haydar (Hz. Ali), 116Hazrec (Kabilesi), 122, 135, 143, 144, 145,147, 149, 156, 176Hemdani, 46Hemedan, 208Hendek (Savaşı), 117, 165, 166, 167, 170Herakl, 178, 180, 199, 204Heraklius, 97, 196, 197Herodot, 26Hristiyan Bat ı, 41Hicaz, 46, 47, 49, 54, 59, 61, 62, 64, 66,67, 70, 145, 151, 176, 178, 219Hicabe-Sidane, 53Hicr, 122•Hicret, 137, 139, 140, 142, 151, 154Hilal b.alkame, 202Hilftil-Fudill, 90, 91Himyeriler, 49, 50, 58, 59Hind (Hz. Hatice'nin k ızı), 92Hind, 102Hind (bt. Utbe), 158, 159, 162, 163, 175Hira, 102, 103, 110, 113, 114, 140, 167,184, 197, 198Hireliler, 49, 62, 63Histoire de Turquie, 23Horasan, 210Horovitz, 17Hişam b. Amir, 122Huddame, 88Hudeybiye (beyatı, antlaşmas ı, musalahası), 167, 168, 173, 174, 177, 179, 183Hubab b. Münir, 161Hubar b.Esved, 175Hubel, 70, 74, 81, 102Humus, 199Huneyn (savaşı), 7, 88, 142, 175, 176,177,Husrev Perviz, 178Hut (a.s.), 57Huveylid, 91, 92, 93Huveyris b. Nukayz, 175Huzeyfe b. Yeman, 146Huyey b.ahtab, 172Huzaa (kabilesi), 49, 51, 163, 166, 173,174,Hürmüz, 197, 201Hürmüzan, 202, 203Hüsamettin Çelebi, 27Hz. Hüseyin, 116, 131, 209Hüseyin Cahit Yalç ın, 39Hüseyin b. Neccar, 88Hüzeyme, 80, 92Irak, 45, 53, 54, 57, 61, 117, 197, 198,203, 206, 219, 224el-Iss, 173Ibn Abbas, 209Ibn Abdilhakem, 27Ibn Asakir, 19, 30Ibn Batuta, 35Ibn Cermüz, 118Ibn Cerir, 29Ibn Ebî Useybia, 35Ibn Hacer, 11Ibn Hallikan, 31Ibn Haldun, 2, 15, 19, 21, 33, 37, 55Ibn Ham, 14Ibn Hişam, 18, 23, 24, 185235


Ibnü'l-Esir, 11, 31Ibn Ishak, 16, 17, 18, 20, 23, 24, 25Ibnül-Kelbl, 11, 67Ibnü'l-Kerra, 17Ibn Kesir, 33Ibnül-Kevva, 223Ibn Kuteybe, 13, 23, 25Ibn Mes'ud, 27, 211, 212Ibn Miskeveyh, 29Ibn Nedim, 28Ibn Ömer, 209Ibn Refik, 19Ibn Sa'd, 11, 18, 19, 24, 25, 37Ibn Said, 29Ibn Sebe, 210Hz. Ibrahim, 7, 60, 64, 65, 66, 67, 68, 69,70, 72, 80, 84, 95, 132, 151, 183Ibrani, 107Ikab, 52Ikrime (b.Ebi Cehl), 159, 162, 168, 175,195, 200Ilba b. el-Heysem, 218Ilyas, 80, 97Imriu'l-Kays, 63Incil, 87, 96, 97, 98, 104Iran, 85, 181, 196, 197, 198, 201, 202,204, 208Iran kisras ı, 178İrem, 57Isa (as), 65, 85, 87, 108, 128, 132el-Isabe, 11Isâr, 53Isfehani, 30İshak, 84, 98Ishak b. Rahuye, 10Iskenderiye, 97, 204, 208Islâm takvimi, 1Islam Tarihçiliği, 1, 12, 21Islâm ümmeti, 148Ismail (as), 55, 60, 61, 64, 65, 66, 67, 68,69, 70, 79, 80, 84, 97, 107Ispanya, 209, 210Isra, 134Israil (o ğulları), 57, 87, 97Istahr, 208Istahri, 45Istanbul, 144el-Istiâb, 11Itban b. Malik, 146Ka'b b. el-E şref, 170Kab b. Lüeyy, 84Kal) b. Malik, 146Kal) b. Züheyr, 175-K-Ka'be, 1, 48, 51, 52, 53, 59, 60, 62, 64, 65,66, 67, 68, 70, 73, 81, 82, 85, 88, 91,94, 95, 101, 102, 105, 117, 120, 122,123, 124, 125, 127, 129, 165, 167, 168,173, 175, 224Kadisiye, 202, 203Kahtaniler, 55, 56, 58, 61, 64Kamil b. Adiy, 16Kamus (Kale), 172Kanuni Sultan Süleyman, 70Kant, 41Karal, E.Z., 36Karl, Vaspers, 40Kas, 29Kasım (b. Rasülüllah), 93, 130Kasver, 80Katahan, 49Kaynuka Yahudileri, 172Kays b. Ebi Hazm, 11Kays b. Ubki, 11Kayzar (Kaydar), 80Kayzer, 80Kelb Kabilesi, 93Kenan Ili, 151Keribe, 175Kıbr ıs, 209el-K ıfti, 34Kısas- ı Enbiya, 132Kıyade, 52K ızıldeniz, 46Kilâb, 80, 83Kinane (Kabilesi), 51, 59, 80, 90, 142, 172Kinde (-iller), 49, 64Kitâbül-Egâni, 30Kitâbti'l-Ensâb, 30, 31Kitâbül-Iber, 33Kitâbül-Maarif, 25Kitâbirl-Megâzl, 24, 25Kitâb- ı Mukaddes, 97Kitâbu't-Tabakatti'l-Kübra, 24Konfıçyüs, 78Konrapa Z., 35Kopraman, 36Köksal, M.A., 35Köprülü, F., 36Kuba, 140, 143, 152Kubbe, 53Kudüs, 69, 134, 149, 179, 203Küfe, 69, 117, 196, 201, 204, 205, 212,213, 216, 218, 222, 223, 224Kulleys Kilisesi, 59Kuran (-1 Kerim), 5, 6, 7, 11, 12, 15, 36,42, 46, 57, 60, 64, 65, 66, 68, 69, 74,76, 78, 79, 86, 87, 96, 101, 107, 108,109, 110, 111, 112, 113, 116, 117,122, 128, 129, 132, 133, 169, 188,236


189, 190, 191, 195, 196, 205, 211,213,221Kurey ş (Kabilesi), 52, 53, 65, 68, 70, 72,79, 80, 81, 83, 85, 90, 91, 94, 115,117, 120, 121, - 122, 123, 124, 125,126, 127, 128, 129, 130, 131, 137,138, 139, 140, 141, 145, 148, 151,153, 154, 155, 156, 157, 158, 159,161, 162, 163, 164, 165, 166, 167,168, 169, 170, 173, 176, 177, 190,191, 207, 214, 220, 222Kurra, 221Kurz b.Câbir, 154Kusay, 51, 52, 65, 66, 68, 70, 80, 92, 98,Kus b. Sffide, 96Kusva, 143, 144,Kuzey Afrika, 27, 28, 33, 55, 210Kuzman, 163Kütüb:i Sitte, 108Lahmiler, 62Lamartine, A., 23Lammens, 17Lat, 74, 102Lavez, 56Leiden, 26Libya, 209Liva, 52Lut, 7, 151Lüey, 80-L--M-Maad, 80Mabed (el-Huzai), 163Macguchin, 20Mahreme b. Nevfel, 17Mahşer, 80Main (-Iller), 49, 58Mahzum (kabilesi, oğulları), 80, 92, 119,120, 126, 139, 160el-Makdisi, 28el-Makrizi, 19, 34Mâlik, 80, 93Mâlik (imam), 18, 24Mâlik b.Avf, 175, 176, 177Mâlik el-Eşter, 213Mâlik b. Nuveyra, 194Marie, 178Matrakç ı Nasuh, 27maveraunnehir, 26, 211Mazdeklik, 78Mazer, 80Mecmau't-Tevârih, 27Mecusiler 85Mecusilik 103Medain 85, 203el-Medaini, 25Medine (Yesrib), 25, 44, 47, 49, 51, 64,65, 69, 70, 71, 74, 81, 83, 86, 88, 118,128, 131, 137, 139, 140, 143, 145,147, 151, 153, 155, 156, 157, 158,160, 162, 164, 166, 167, 168, 170,171, 173, 174, 180, 181, 182, 183,184, 185, 186, 189, 190, 192, 196,197, 198, 200, 201, 205, 206, 213, 214,216, 217, 218Megazi, 9, 11, 12, 13, 17, 19, 20, 23, 24Mekke, 5, 6, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 55,59, 60, 62, 64, 65, 66, 67, 72, 73, 75,76, 80, 81, 82, 83, 84, 86, 87, 88, 89,90, 92, 93, 94, g5, 97, 102, 106, 114,115, 116, 117, 118, 120, 121, 122, 124,126, 127, 128, 131, 134, 139, 140, 141,143, 145, 156, 160, 161, 162, 163, 164,165, 166, 167, 168, 173, 174, 175, 176,177, 182, 183, 184, 185, 191, 192, 196,198, 205, 206, 208, 224Mekkeliler, 89Mekke'nin Fethi, 173Mekrübe, 67Mekrübât, 4el-Me'mun, 88Menat, 102Merdan Şah, 200, 201, 203Memı'z-Zahran, 174Merv, 31Mervan b. el-Hakem, 118, 213Merviyât, 4Meryem, 85, 87, 130Mesâlikul-Memâlik, 13Mescid-i Aksa, 134Mescid-i Haram, 67, 134, 155Mescid-i Nebevi, 149, 216Mesih, 87, 97Mes'udl, 16, 19, 37Meşveret, 52Mevall, 73Mezopotamya, 55, 56, 63Mısır, 25, 27, 32, 54, 56, 95, 151, 165,201, 203, 204, 205, 208, 209, 212, 216,219,Mısır Mukavk ıs ı, 178Mihca, 157Mihrican, 202Mikdad b. el-Esved 157, 191, 207Mikdad b.Evs, 203Mikrez b. Hafs, 168Mikyer b. Hubfıbe, 175Mina, 183, 184, 213Mirac, 134,138Mir Veha, 87237


Mişkam, 160Mizal, 80Montösquieu, 21Muahat, 146Muaviye, 9, 198, 209, 212, 213, 219, 220,221, 222, 224Mudar, 80, 221Mugire b. Nevfel, 130Mugire b. Şube, 202, 206Muhacir b.Ümeyye, 178, 195Hz. Muhammed, 5, 6, 8,10, 12, 24, 60, 61,62, 65, 67, 69, 70, 71, 74, 75, 79, 80,82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91,•92, 93, 94,95, 96, 97, 98, 99, 100, 101,103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110,111, 112, 113, 114, 115, 116,117,118,119, 120, 122, 125, 126, 130, 131, 133,134, 136, 139, 140, 145, 147, 152, 154,156, 157, 158, 160, 161, 165, 168, 169,170, 172, 173, 174, 188, 189, 190, 193,194, 211Muhammed b. Ebî Huzeyfe, 214, 215Muhammed b. Ebi Bekr, 214Muhammed Hamidullah, 16, 17, 23, 35Muhammed b. Mesleme, 170Muhammed b. Sa'd, 13Muhammed b. es-Süib, 17Muharib Oğulları, 80Muhsin (b. Ali), 131Mukaddime, 33, 34Mukavkıs, 97, 204el-Muktedir, 27Murad (I. ve IV.), 69el-Murtaza, 116Murucu'z-Zeheb, 16, 27Mus'ab b. Umeyr, 146, 156, 159, 162, 163Hz. Musa, 85, 104, 107, 132, 151, 157Musa b. Ukbe, 17, 20Museyleme, 193, 194, 195Mustafa el-Uzma, 9Musta'ribe Araplar ı, 54Mu'te, 178, 179, 180Muteb, 82Mutem, 80Muttalib, 80, 81Müdlic Oğullar ı, 155Müdrike, 80Müellefe-i Kulüb, 177Müller, 41Münir b. Amr, 146Mürre, 80, 115,Müsennk 197, 202Müslim, 108Müsta'lik (oğullar ı), 166Müzdelife, 184-N-Nadr (b. Haris), 5, 80, 126Nadir oğulları, 172Nahle, 155Namusu Ekber, 104Nebat, 80Nebatiler, 57Nebit, 80Necaşi, 128en-Neccar, 81Neccar (oğullar ı, kabilesi), 143, 144, 157Necd, 45, 47, 61, 62, 63, 166, 181, 182Necef, 12, 124Necran, 45, 50, 179Nedve, 52, 72, 75Nehrevan, 222, 223, 224Nesibe Hatun, 162Nestura, 92, 96Nevfel, 80, 158, 173Nil Vadisi, 45Nizar, 80Nöldeke, 41Nuaym b.Abdullah, 129Nuaym b. Mes'ud, 166Hz. Nuh, 53, 54, 56, 59, 67, 73, 74, 132,151Nuh Tufanı, 131Nuheyla, 223Numan, 201, 202Nö-Şirvan, 196Nüfeyse, 93-O-Ocak, A.Y., 36Hz. Osman, 25, 26, 94, 114, 117, 118,122, 127, 130, 140, 146, 168, 181,189, 200, 207, 208, 209, 210, 211,212, 213, 214, 215, 216, 217, 218,219, 220, 221Osmanlılar, 179Osman b. Maz ûn, 115, 120, 127, 131Osman b. Talha, 140-O-ögekB., 36Hz. ömer, 5, 7, 53, 62, 63, 80, 113, 116,118, 119, 127, 128, 129, 138, 140,146, 162, 176, 180, 181, 189, 190,192, 194, 195, 196, 198, 200, 201,203, 204, 205, 206, 207, 208, 209,210, 211, 212, 214, 223238


-P-Peygamber Tarihçili ği, 12Piri zikle, 20Pytoleme, 67-R-Rabia, 82Raci, 165, 171Raid, 80Raime, 80Rantına, 143, 144Razib, 80Rebeze, 213Rebi b.Amir, 202Redman, 81Rey, 212Rifâde, 32Rita, 159Rodinson, M., 115Roma, 209Roma-Bizans, Romalilar, 49, 50, 58, 64Ross, 40Ruhu'l-Kuds, 77Rukiyye, 93, 94, 117, 127, 130, 140Rum, 8Rusya, 210Rüstem, 201, 202-S-Saba, 49, 50, 58Sabilik, 66Said b. el-As, 196, 210Sa'd b. Ubade, 190, 191Sa'd b. Bekr, 87Sa'd b. Rebi, 146, 161, 164Sa'd b. Ebi Vakkas, 115, 118, 124, 162,202, 203, 204, 207, 212Sa'd b. Amr, 160Sa'd b. Muaz, 146, 156, 171Sa'd b. Süfeyh, 160Sa'd Oğullar ı, 177Sa'd b. Ubâde, 9, 176Said b. el-Müseyyeb, 11Said b. Zeyd, 119, 146Safvan b.Umeyye, 159, 160, 162, 175Safâ, 120, 122Safiyye, 94, 118, 124, 172es-Sahavi, 10, 17Sakif, 175, 176, 177Sakif Kabilesi, 60Sakifetu Beni Saide, 190Salih b. Umran, 17Salih (as), 7, 57, 58, 66, 132Sâlim oğulları, 144Sami dilleri, 55Sami ırlcı, 48Sami kavimleri, 53Sami toplumu, 45San'a, 58, 59, 60, 178, 195Sasani (-ler), 50, 62, 77Savah, 162Sayfi, 80Sebahlar, 59, 60Secah, 84, 192, 193, 194Sefaret, 53Sehl, 144, 149Sehle, 127Sehm oğulları, 80Sehm kabilesi, 142Selebe, 80Seleme, 140Selçuklular, 179Selrnâ, 81, 123, 192, 194Selmân el-Farisi, 97, 149, 165, 191es-Sem'ani, 30Semud, 7, 54, 56, 57Seniyyetu'l-Vedâ, 180Serat, 161Sevde, 131, 150Sevli, 28Sevr, 24, 140, 185Seyf (b. Ömer), 18, 210Seyfullah, 180Seyraf, 202Sezgin, F., 35S ıffin, 219, 221, 222Sicistan, 212Sikaye, 52Sina, 54, 56, 104es-Siretu'n-Nebeviyye, 23Siretu Ibn İshak, 24Siret, 7, 19, 20, 23, 25Siyer, 5, 9, 10, 11, 12, 13, 16, 17Siyeru Alarnien-Nubelâ, 32Suffe, 150Suffe ehli, 152Suhar, 50Suheyb er-Ruml, 207Sultan Ahmed, 20Sultan Mesud, 29Suraka b. Malik, 142Sureşe, 80Suriye- Şam, 25, 26, 45, 54, 57, 61, 62, 67,75, 83, 92, 115, 137, 153, 154, 155,156, 159, 161, 179, 180, 192, 197,198, 199, 203, 204, 205, 209, 212,219, 221, 222, 223, 224Sus, 56Suudi Arabistan, 45Süheyh b. Amr, 144, 149, 168es-Süheyli, 104239


Süleyman (as), 65, 97, 108Süleyman Çelebi, 85Süleyd b.Amr, 178es-Suli, 28Stiryani, 107Sünnet, 8, 15Suverul-Alıkam, 13Suveybe, 87Sünnetullah, 3-ş -Şacib, 80Şah- ı Merdan, 116Şam, 56, 58, 181eş-Şa'hi, 11Şaso, 56Şebes b. RibI, 222Şehbenderzade, 37Şemdud, 80Şemmas b. Osman, 164Şeybe b. Rebia, 131, 157, 158Şeybe (Abdulmuttalib), 80, 81, 82Şeyh Salih b. Hibetullah, 31Şeyheyn, 161Şeyma, 88, 177Şibri, M., 17, 20, 35Şiilik, 190Şir-i Yezdan (Hz. Ali), 116Şuayb, 66, 151Şuca b. Vehb, 178Şura, 118, 207Şurahbil, 62, 178, 179Şurahbil b. Hasena, 198, 199Şfıra Meclisi, 204, 208Şureyh b. el-Haris, 11-T-Tabakât, 9, 10, 11, 13Tabakatu's-Sahabe, 13Tabakatu' ş-Şuara, 13Tabakatu'l-Umem, 29Taberi, 14, 18, 19, 23, 25Taberistan, 26, 210Taberi tarihi, 26, 37Tahkim, 220Taif, 47, 51, 62, 74, 75, 87, 117, 131, 137,141, 145, 151, 175, 176, 177, 181, 182Taklitçi tarihçilik, 18Takvimul-Buldan, 33Talha b.Ubeydullah, 115, 118, 146, 150,181, 200, 207, 215, 217, 218, 219Talib, 82, 116, 122Tarih ilmi, 1, 2Tarihu'l-Abbasiyyin, 28Tarihu Bağdad, 30Tarihu D ımeşk, 30Tarihu'l-Hulefa, 25Tarihu'l-Evsat, 10Tarihu'l-Kebir, 10Tarihu's-Sağir, 10Tarih metodolojisi, 4Tasim, 56Tay, 193, 194Tebük, 116, 117, 179, 181, 182Tedmürlüler, 57, 58, 62Temim, 61, 91, 221Temim oğulları, 80Teodor, 180Terâcim, 9, 11, 13, 33Tevrat, 65, 87, 96, 97, 98, 104Tevvabihı, 217Teym (kabilesi, oğulları), 91, 111, 118Teym er-Rebab, 224Tiham, 80Tihame, 46, 62, 64Timurlenk, 33Toros dağları, 54Trablus, 209Tufeyl, 120, 122Tuleyha, 192, 193, 194Tunus, 33Turan, O., 36Tübba, 58-U-Uhade b. Samit, 203, 209Ubey b. Halef, 126Ubey b. Ka'b, 140, 161Ubey b. Şurye el-Ctirhürni, 9, 17Ubeyde, 82Ubeyde b. el-Haris, 157Ubeydullah b. Cahş, 124, 127Uded, 80Uğan, Z.K., 27Uhayha b.el-Culah, 81Uhdud, 50Uhud (dağı, savaşı), 7, 117, 118, 158, 160,162, 163, 164, 165, 166, 170, 185, 224Ukaz, 50Ukaz (fuarı, panay ın), 88, 93, 96, 98Ukban, 80Ukbe b. EbIMuayt, 117, 126, 131Ukkaşe, 162Ukkaşe b. Muhsin, 194Umeyr, 80, 124Umeyr b.Vehb, 160Umman, 46, 57, 178, 195Ummare b. Ziyad, 164el-Ureyz, 160Urve, 10, 17, 23240


Urve b. Mes'ud, 176Useyd b. Hudayr, 181Uşeyra, 154Utbe, 94Utbe b. Rabia, 123, 131, 157, 158, 159Uteybe, 94Uzza, 89, 102-Ü-Ümame, 130Ümeyye, 80, 81, 124Ümeyye b. Halef, 158, 159Ümeyye b. es-Salt, 97Ümeyye oğullar ı, 25, 26, 74, 117, 126, 159Ümmet, 98Ümmü Abd bint Abdümed, 117Ümmü Cemil, 119, 137Ümmü Eymen, 84, 88, 93, 94, 124, 150,162Umül-Fadl, 119, 124Ümmü Habibe, 127Ümmü Hakim, 83, 159Ümmü Hani, 116Ümmü'l-Hayr, 115Ommül-Hind (Hz. Hatice), 93Ümmü'l-Kura, 5, 68Ümmü Külsüm, 93, 94, 116, 117, 130, 150Ommül-Müeyyid, 31Ümmü Rumman, 124, 150Ümmü Sa'd, 175Ümmü Sare, 175Ümmü Seleme, 130, 140Ümmü Ümare, 162Ürdün, 200, 209Üsame b. Zeyd, 150Üsame, 185, 192Üsame ordusu, 191Üsdü'l-Gabe, 11, 31Üseyyid b. Hudayr, 176-V-Vadi'l-Kura, 57, 58, 71, 172Vahşi, 163, 175, 195el-Vak ıdi, 18, 19, 24, 210, 215, 216Varaka (b. Nevfel), 83, 92, 93, 96, 104Veda hacet, 181, 182, 183Vehb, 83, 85Vehb b. Münebbih, 17, 23Velid, 160Velid b. Mugire, 75, 126Velid b.Ukbe, 200, 212Velid b.Utbe, 157, 158Vico, 2-W-Watt, 35, 115Welhausen, 17, 208, 211, 221-Y-Yahya b. Sa'd, 16Ya'kub, 108Yakubi, 25Yakut el-Hamevi, 35, 45Yediy ıld ız, B., 36Yemame, 36, 161, 178, 195, 219Yemen, 47, 48, 59, 62, 63, 65, 72, 76, 77,81, 90, 91, 95, 115, 126, 177, 178, 182Yesrib, 83, 93, 122, 137Yezducerd, 202Yezid b. Bekr, 17Yezid b.Ebi Süfyan, 198, 199, 200Y ıldız, H D., 36Yorgi, 200'Yuhanna, 181Yuhanna Incil, 87, 97Yunus (as), 108Yurdaydm, H.G., 35Yusuf el-I şş, 35Yücel, Y., 36-Z-Zebur, 108Zefiran, 156Zehebi, 32, 33, 37Zeki el-Kürdi, 29Zema b. Esved, 158Zemzem, 53, 70, 71, 82Zerdüştlük, 77, 78Zeyd b. Harise, 93, 94, 114, 115, 124, 131,140, 150, 179, 195Zeyd b. Keyyas, 17Zeyd b. Sabit, 196, 212Zeyneb (bint Rasulullah), 130, 161Zeyneb (Hz. Omer'in han ımı), 140Zeyneb (bint Ali), 131Zeyneb (binti Haris), 172Zeynuddin Manzum, 20Ziyad b. Ebi Süfyan, 17Zulhuleyfe, 83Zu'n-Nureyn, 117Zübeyr b. el-Avvam, 82, 115, 118, 122,127, 142, 162, 191, 195, 207, 215, 217,218, 219Zübeyr (b. Abdülmuttalib), 90, 91Zübeyr b. Ebî Ümeyye, 126Zühri, 10, 17, 23Zühre, 83, 91Zühre oğulları, 80, 124Zü Nüvas, 51241

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!