13.07.2015 Views

90819f1c3862fb4fbd80db6103a4a4aefc0ad1be

90819f1c3862fb4fbd80db6103a4a4aefc0ad1be

90819f1c3862fb4fbd80db6103a4a4aefc0ad1be

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ayağa kalktığını duydum. Kaçtım kapınınönünden. Fikretle sokağa çıktık. Konuşmadanyürüyorduk. Güneşin altında, duruluktan keskinleşmişmavi, gözlerimle gözkapaklarımı çizikiçinde bırakırken, çoğu sararmış çimenlerinyer yer kapladığı yolun kıyısından, kedilerle duvar diplerinde biten osuruk otlarınınyanından geçip gidiyorduk. Isınmış tahtalar,kendikendilerine tutuşabilirdi bundan böyle,ısınan taşlar, fırının taş sıcaklığında çatlayanekmekler gibi, boydan boya yarılabilirdi. Müşfiklerinevi, sıcağın içinde yarık kokuyordu.Serin, küflü. Dilâver hanım, pencerenin önüneoturmuş, yanmasında kitap okuyan Müşfiğinsaçını karıştırıyordu. Silkindi birden. "Buyurunçocuklar" dedi. Müşfik, kitaptan başınıkaldırdığında, kıpkırmızı kızarmıştı. Yaptığınısandığımız işten bambaşka bir şeyle uğraştığıanlaşıldığı, dersine çalışırken damdan düşercesine,bambaşka şeyler sorduğu zamanlardagördüğümüz gibi bir kırmızılık. Gözleri büyümüş...Bir şey sormadım o ara. Penceredenbaşlarımızı soktuk ikimiz de. Müşfik, boğukbir sesle, "Girmeyin" dedi, "çıkıyorum bende." İSTe okuduğunu sordum. Dilâver hanım,dalgınlığının içinden "Yahu bırak da gelsiniçeri çocuklar. Bu sıcakta ne dolaşacaksınızdışarıda?" dedi. Müşfik ona bakmadı bile.Kavruk 89

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!