13.07.2015 Views

90819f1c3862fb4fbd80db6103a4a4aefc0ad1be

90819f1c3862fb4fbd80db6103a4a4aefc0ad1be

90819f1c3862fb4fbd80db6103a4a4aefc0ad1be

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

lerinin içine, susardı o zaman. Hırıldardı.İstanbulun sıkışık beton yalnızlığında büsbütünsustu. Bir kaç ay içinde konuşmaktanvazgeçti.Bir kıvraklığı, yumuşak iriliği kalmıştı.Sonra sokağa indiği bir gün bir arabarim altındakaldı. Kucağıma alıp bahçeye götürürken—bahçe, betonu kemirebilmiş otların ardındayıllardan beri betona da, ise de, kömürtozuna da direnebilmiş birkaç cılız ağaçla bunlarındibindeki uyuz topraklardı— sıcacıktıdaha, çiğneyici lâstiklerin altında kalmış kuyruğuile ard ayakları kaskatıydı ama boyuncanlıydı, gözleri açıktı, donuk bal rengini incecikkanlı yollar çiziyordu, Hans dedim, konuşmadı,bakmadı. Ağaç diplerinin en yumuşağınıbuldum, —Reşit Beyin Sarıkum geleneğinde,ilkyazdan güz sonuna değin bir ağaçesintisi altında içme geleneğinde direnerek ilkgüneşli günleri görür görmez birkaç akşamdırsofrasını kurdurduğu ağacın dibiydi bu bulduğum—çukurunu kazdım.O akşam Reşit Bey —babam mı demeli?o zamanlar babam olmadığını öğrenmemiştimdaha onu hâlâ babam biliyordum— Hans'ınölümünü sofrasının kurulmasına bakarkenduyduydu, "oh olsun sana" dediydi. "İstanbulunSarıkum olmadığını sana söylemiştim, bı-Anahtar 139

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!