KAZANIMLARIMIZI CÜRETLE BÜYÜTECEĞİZ! - Yürüyüş

KAZANIMLARIMIZI CÜRETLE BÜYÜTECEĞİZ! - Yürüyüş KAZANIMLARIMIZI CÜRETLE BÜYÜTECEĞİZ! - Yürüyüş

13.07.2015 Views

Sayı: 272Yürüyüş12 Haziran2011Yaptığı çürüme edebiyatının bunlarlasınırlı kalsa, eksik kalacağınıdüşünen yazar, bir de lezbiyen bir ilişkininkendi saflarında meşru görülüpsahiplenildiğini anlatmayı vazifesibilmiş. (syf: 22) Adeta, “bizde çürümeninher çeşidi var ve hepsi mübah”denmek isteniyor.Hadi diyelim “yazar” böyle diyor,peki Ahmet Altan özentisi bu pespayelikleri“roman” diye basan yayınevive o yayınevinin savunduğu anlayışne diyor? Acaba bu ilişkiler neyeörnek olsun diye basılmış bu kitap?Anlatılanlar, devrimi mi geliştirecek,direnişçi kişilikleri mi?Kitaptan, yukarıdaki alıntılarabenzer daha bir çok örnek verilebilirama gereksizdir. Başta söylediğimiz“bu kitap, devrimcilik nasıl yapılmazsorusunun cevabını görmekiçin okunabilir” düşüncesinin devamıolarak diyebiliriz ki; bu kitap“Devrimci ahlak, kültür, disiplin,ilke yoksunluğu nedir, nasıl olur?”sorusuna cevap olarak da okunabilir.“Kan kurumaz”ı yazanlar,yayınlayanlar, direnişi nasılbırakıp gittiklerini, o bırakıpgitmenin nasıl bir kaçışolduğunu elbette çok çok iyibiliyorlar. Tarihi çarpıtmayakalkanlar, tarih tarafındanmahkum edilenlerdir.Tarihe bir not düşmüştük:Direnmeyen çürür.Kan Kurumaz buna yenibir kanıttır.GERÇEĞE İHANETGerçeğe ihanet ederek “sanat”yapabilirsiniz, ama konu tarihsel birdireniş ise, gerçeğe ihanetin adınadevrimci sanat denmez.Sami Özbil, “Hatırla Sevgili”,“Bu Kalp Seni Unutur mu” gibi burjuvazininyaptırdığı “iş”lerin senaryoyazarlarına özenmiş ve onlarla aynışeyi yapmış: Gerçeğe ihanet etmiş...“Kan Kurumaz”, işte bu ihanetinbelgesi olduğu için, sadece pespayebir masaldır. Otuz iki kısım tekmilibirden bir pehlivan tefrikası ile karşıkarşıyayız. Bir yalancı pehlivan tefrikası.Çünkü direnişin gerçekleriyok orada. Sami Özbil, Büyük Direniş’ingerçek kahramanları olan122’lerden hiçbirinin adını bile anmamakiçin büyük çaba göstermiş vebunu başarmış. Bravo doğrusu(!) 122şehitten hiç bahsetmeden Büyük Direniş’ikonu alan bir kitap yazmayı başarmakkolay olmasa gerek. “Bravo”onun için!Evet, “yaşananlara nesnel bakmamaktankaynaklanan körlük” neleryaptırıyor gerçekten de. Büyük Direniş’inakıbetine, yaşananlara dairbilgi vermemek, kimlerin başlattığına,kimlerin ne zaman bırakıp kimlerinsürdürdüğüne değinmemek, BüyükDireniş karşısında ezilmektir;suçluluk duymaktır. “Kan kurumaz”ıyazanlar, yayınlayanlar, direnişinasıl bırakıp gittiklerini, o bırakıpgitmenin nasıl bir kaçış olduğunuelbette çok çok iyi biliyorlar. Oyüzden kimin bıraktığını, kimin devamettiğini yazamıyorlar? Ama buöncelikle 122 şehide, sonra tarihe vehalka saygısızlıktır. Kimse “ama bubir roman” gerekçesinin ardına sığınmasın.Bu bir tercihtir. Yazdıklarımasalın ucube, sapkın kahramanlarıüzerinden direnişi tartışmak, karalamakiçin, direnişin gerçek kahramanlarıyok sayılmıştır. Yapılan budurve bu tercih, buna ihtiyaç duyanısadece küçültür.“Kan kurumaz” adlı kitapta yapılan,tarihsel bir direnişi, tarih bilincinehizmet edecek tarzda aktarmaya çalışmakdeğildir. “Kan kurumaz” adlıbu metin,- Büyük Direniş’in gelişim sürecinive gerçeklerini çarpıtan,- 122 şehidi yok sayan,- Roman kahramanı yalancı pehlivanlarınağzından teori yapıp, direnişin“zamansız” başladığını... direnişibaşlatan Cepheliler’in politika vetaktiklerinin “yanlışlığı”nı ispatlamayaçalışan... bir acizliğin “roman”ıdır.Tarihi çarpıtmaya kalkanlar,tarih tarafından mahkum edilenlerdir.Sami Özbiller, bu yüzden tarihi,gerçekliği içinde anlatamazlar.Çünkü o zaman kendilerinin ne yaptığıyapmadığı açığa çıkar.Sami Özbil’in de içinde olduğu anlayışınve oportünizmin bu kitapta datekrar edilen görüşleri biliniyor: Direnişe‘erken’ başlandı... Zaten, şuCepheliler her zaman içeriyi ‘merkez’sayan bir anlayışa sahiptir... Ah, ah!Şu Cepheliler olmasa, ne güzel yatardıkhapishanelerde... Hep onlaryüzünden bir sürü eylem, direniş yaşandı...“Kan Kurumaz”ın sayfalarında(mesela 105, 152, 239’ncu sayfalar...)oportünizmin bu bakış açısı yanadöne işleniyor. Örnek olması açısındanbirini aktaralım:“Zamansız başlayacak bir eyleminsüreci hızlandıracağı, devrimci gruplarınsaböyle bir gelişmeyi karşılamayahenüz hazır olmadıklarını düşünmüştüBülent. Fazlasıyla eşitsiz koşullardakiböyle bir çarpışmaya nedenerkenden girsinlerdi! İkide bir açlıkgrevleriyle, rehin almalarla, sayımvermeme eylemleriyle cezaevlerinigereksiz yere gündeme getirmeye,hele sokakta bu denli dağınık ve zayıflarkencezaevlerinde güçlerini olduğundanbüyük göstererek devletemalzeme vermek gereksizdi.” (syf:105)Oportünizmin teorisi, ruh hali vedireniş kaçkınlığının gerekçeleri, eksiksizkonulmuş ortaya. Hazır değillermişsiyasetler...Hücre tipi statüsünü devrimci tutsaklarakabul ettirmek için ilk saldırı,1991 sonbaharında Eskişehir tabutluğununaçılmasıyla başladı.1996’da saldırılar tekrar etti. 69 günlükölüm orucuyla, 12 şehitle saldırıpüskürtüldü. Hücre tipi, 2000’de bukez diğerlerini aşan bir kapsamda tekrargündeme geldi. Sen onca zaman-on yıldır- buna karşı hazırlanmamışsan,hiçbir zaman hazır olamazsınzaten. Oportünizm, adeta kadercibir biçimde, kendiliğindencilik,statükoculuk içinde gününü doldurmayaçalışıyor ama Cepheliler izinvermiyorlar. “İkide bir” öneriler yapıponları rahatsız etmişler!!! İşte butarihsel rahatsızlığın kusulduğu bir ki-52HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK

taptır Kan Kurumaz.Öyle ya, “Kaymak tabakayı korumak”(*)derdindekiler, statükoiçinde yaşayıp giderken rahatsız edilmemeliydi...Ne güzel yatıyorlardı, negerek vardı “erkenden” harekete geçmeye...Sami Özbiller’in bu yaklaşımlarıartık kara mizah konusudur. Ayrıca,Özgür Tutsaklar’ın direniş tarihinedair söylediklerinin hiçbir özgünlüğüyoktur. 19 Aralık’tan sonra daha kanlarımızkurumamışken “farkımızıkoyduk, iyi oldu” diyenlerin diliylekonuşuyor Sami Özbil. Tam da bu nedenle,hasbelkader bir kısmının içindeoldukları direnişleri bile inkarediyor.DEĞERSİZLEŞME!O sürecin emeğini verdiğimiz,bedelini ödediğimiz irili ufaklı bütüneylem ve direnişleri sahipleniyor, tarihselsorumluluğunu taşıyoruz. Buca’danÜmraniye’ye, her anı eylemolan 1996 Ölüm Orucu’ndan Ulucanlar’a...hepsi tarihimizdir.Sami Özbiller’in yarattığı bir direniştarihi var mı peki?“Kan Kurumaz”, bu soruya bir cevapveriyor ve olmadığını söylüyor.Öyle ki, bir biçimiyle içinde yer aldıkları96 Ölüm Orucu’nu bile “kolayzafer” olarak değerlendiriyorSami Özbil. (syf: 238) 12 şehitleelde edilen bir zaferi “kolay zafer”diye adlandıran kültür için anlaşılanher şey ucuz, herşey değersizdir; bukültür, insana, devrimcilere, kadrolarazerre kadar değer vermekten uzaktır.Uğruna can verilen hiçbir zafer, kolaykazanılmamıştır. Bunu ancak, ozaferi tarihe kanla yazanlar bilir, bizbiliriz. Masal anlatanlar bilmez. Onlar“kolay zafer” ahkamı kesmeyi bilirlerancak.Sami Özbiller, “kaymak tabakayıkoruma”yı esas alan tarafta olduklarıiçin özgün bir direniş programı, politikalarıda yoktu.”Bekleyelim görelim”cibir tavırla kaymak tabakayı korumayaçalışıyorlardı. Ve olanca inisiyatifsizlikleriiçinde savrularak, 19Aralık sonrası mecburen direnişe katılmışlardır.Kan Kurumaz’daki şuÇürümenin edebiyatınıyapmaya başlayınca dilinkemiği, kalemin de ilkesi,ahlakı kalmıyor. OyaBaydarlar’ın, SinanÇetinler’in, Ahmet Altanlar’ınizinden yürüyen SamiÖzbiller’in gideceği yer farklıolmayacaktır. Ya 122’lerinhatırasına ya da hainlerinçirkefliğine sahip çıkılacaktır.İkisi birden mümkün değildirve Sami Özbil ikincisinitercih etmiştir.cümle, savrulup sürüklenen durumlarınıözetliyor: “Direnmek meşru amabizi buraya sürükleyen politika yanlıştı.”(syf: 152)Bir diğer ifadeyle, fiziken direnişiniçindeyken bile fikren dışında idiler.Direniş içselleştirilmeyince, sürdürmeleride mümkün olmadı. SamiÖzbil’ler, Mayıs 2002’de direniş saflarınıterk ettiler. Böylece, ardındansürüklendiklerini düşündükleri devrimcipolitikadan da uzağa düştüler.İşte bu düşüşü, savruluşu örtbas etmeyeve kaçışı meşrulaştırmaya çalışanbir kitaptır “Kan Kurumaz”.Ancak, tarih Sami Özbiller’in direnişsaflarını terk ettiğini kaydetmiştirbir kez. Şimdi bir değil, on tane dahamasal yazsalar da bu tarihsel gerçekdeğişmez.122 şehit ve onlara yön verendevrimci politika tarih yazdı. SamiÖzbiller’e de işte böyle kaçışın, direnişiterkedişlerin, kahramanlarındeğil, pespaye “sevgililer”in “roman”ınıanlatmak düşmüştür.Herkes ne yazacağını kendi belirliyor.Direnişle ilgili, bir Cepheliler’inyayınladığı kitaplara bakın,bir de oportünizmin, reformizminkitaplarına... İki farklı tarih değil mi!UTANMAZLIK!Siz bırakın yalancı pehlivan hikayeleridüzmeyi, 19 Aralık Ümraniyesi’ndeyaptıklarınızı anlatın. Yazacaksanız,“o işiniz”in romanını yazında herkes devrimci adaletten neanladığınızı görsün. Ümraniye’de“ajan” dediğiniz iki kişinin yanıp ölmesindensiz sorumlu değil misiniz?Bu “iş”i nasıl akıl edip yaptınız?!Harcında 122 can olan BüyükDireniş hakkında ahkam kesmek sizekolay geliyor. Ama direniş karşısındatam bir sorumsuzluk demek olan“o” icraatınız hakkında tek kelime etmiyorsunuz!..Mesela, doktorlar karşısındaKorsakof hastası rolü oynayaraktahliye olmanızı sağlayacakbir rapor almak için neler yaptığınızıanlatmıyorsunuz.Bakın, biz yaptığımız her şeyisavunuyoruz, çünkü devrimciyiz vealnı açık biçimde savunulacak eylemleryapıyoruz. Ya siz?Siz bırakın “erkendi, geçti” spekülasyonlarını,kendi yaptıklarınızdanbahsedin.19 Aralık mı? Yalancı pehlivanmasalınızda en önde olduğunuzu yazıyorsunuz.Oysa, kimin ne kadar kayıpverdiği, bedeller ödediği ortadadır.Kimseyi kandıramaz masallarınız.Kendinizi bile!Sami Özbil, 19 Aralık’ta Ahmetİbili’nin feda eylemi yaptığı ÜmraniyeHapishanesi’ndeydi. Elbette malumkörlük ve burada bir kez daha açığaçıkan çürüme nedeniyle, mesela İbili’ninfeda eyleminden veya ölüm orucudirenişçilerine zarar gelmesin diyekurşun yağmurları altında onlarınüstüne kapaklanan direnişçilerdendeğil, başka konulardan bahsediyor.“Kan Kurumaz”daki pespaye masalınkahramanlarının 19 Aralık’taki halinişöyle tasvir ediyor yazar:“Ufuk’un kollarından kurtulupyüzünü dönmüştü Zümrüt. Birbirlerininsoluklarını hissediyorlardı. Elleribirbirlerinin başında, boynunda,karnında, sırtındaydı. Usulluktanuzak uzunca bir öpüşmeydi...” (syf:119)“Alt katta çatışmalar sürer, bombalar,tüfekler patlarken, Ufuk, parmaklarınındışıyla Zümrüt’ün yanaklarındakiisi silmiş, geniş dişli birtarakla usul usul saçlarını taramıştı.Nedense çok büyük bir haz duymuştusevdiği kadının saçlarını örerken...”(syf: 122)Oya Baydar’ın, Ahmet Altanlar’ınSayı: 272Yürüyüş12 Haziran2011KAZANIMLARIMIZI CÜRETLE BÜYÜTECEĞİZ!53

taptır Kan Kurumaz.Öyle ya, “Kaymak tabakayı korumak”(*)derdindekiler, statükoiçinde yaşayıp giderken rahatsız edilmemeliydi...Ne güzel yatıyorlardı, negerek vardı “erkenden” harekete geçmeye...Sami Özbiller’in bu yaklaşımlarıartık kara mizah konusudur. Ayrıca,Özgür Tutsaklar’ın direniş tarihinedair söylediklerinin hiçbir özgünlüğüyoktur. 19 Aralık’tan sonra daha kanlarımızkurumamışken “farkımızıkoyduk, iyi oldu” diyenlerin diliylekonuşuyor Sami Özbil. Tam da bu nedenle,hasbelkader bir kısmının içindeoldukları direnişleri bile inkarediyor.DEĞERSİZLEŞME!O sürecin emeğini verdiğimiz,bedelini ödediğimiz irili ufaklı bütüneylem ve direnişleri sahipleniyor, tarihselsorumluluğunu taşıyoruz. Buca’danÜmraniye’ye, her anı eylemolan 1996 Ölüm Orucu’ndan Ulucanlar’a...hepsi tarihimizdir.Sami Özbiller’in yarattığı bir direniştarihi var mı peki?“Kan Kurumaz”, bu soruya bir cevapveriyor ve olmadığını söylüyor.Öyle ki, bir biçimiyle içinde yer aldıkları96 Ölüm Orucu’nu bile “kolayzafer” olarak değerlendiriyorSami Özbil. (syf: 238) 12 şehitleelde edilen bir zaferi “kolay zafer”diye adlandıran kültür için anlaşılanher şey ucuz, herşey değersizdir; bukültür, insana, devrimcilere, kadrolarazerre kadar değer vermekten uzaktır.Uğruna can verilen hiçbir zafer, kolaykazanılmamıştır. Bunu ancak, ozaferi tarihe kanla yazanlar bilir, bizbiliriz. Masal anlatanlar bilmez. Onlar“kolay zafer” ahkamı kesmeyi bilirlerancak.Sami Özbiller, “kaymak tabakayıkoruma”yı esas alan tarafta olduklarıiçin özgün bir direniş programı, politikalarıda yoktu.”Bekleyelim görelim”cibir tavırla kaymak tabakayı korumayaçalışıyorlardı. Ve olanca inisiyatifsizlikleriiçinde savrularak, 19Aralık sonrası mecburen direnişe katılmışlardır.Kan Kurumaz’daki şuÇürümenin edebiyatınıyapmaya başlayınca dilinkemiği, kalemin de ilkesi,ahlakı kalmıyor. OyaBaydarlar’ın, SinanÇetinler’in, Ahmet Altanlar’ınizinden yürüyen SamiÖzbiller’in gideceği yer farklıolmayacaktır. Ya 122’lerinhatırasına ya da hainlerinçirkefliğine sahip çıkılacaktır.İkisi birden mümkün değildirve Sami Özbil ikincisinitercih etmiştir.cümle, savrulup sürüklenen durumlarınıözetliyor: “Direnmek meşru amabizi buraya sürükleyen politika yanlıştı.”(syf: 152)Bir diğer ifadeyle, fiziken direnişiniçindeyken bile fikren dışında idiler.Direniş içselleştirilmeyince, sürdürmeleride mümkün olmadı. SamiÖzbil’ler, Mayıs 2002’de direniş saflarınıterk ettiler. Böylece, ardındansürüklendiklerini düşündükleri devrimcipolitikadan da uzağa düştüler.İşte bu düşüşü, savruluşu örtbas etmeyeve kaçışı meşrulaştırmaya çalışanbir kitaptır “Kan Kurumaz”.Ancak, tarih Sami Özbiller’in direnişsaflarını terk ettiğini kaydetmiştirbir kez. Şimdi bir değil, on tane dahamasal yazsalar da bu tarihsel gerçekdeğişmez.122 şehit ve onlara yön verendevrimci politika tarih yazdı. SamiÖzbiller’e de işte böyle kaçışın, direnişiterkedişlerin, kahramanlarındeğil, pespaye “sevgililer”in “roman”ınıanlatmak düşmüştür.Herkes ne yazacağını kendi belirliyor.Direnişle ilgili, bir Cepheliler’inyayınladığı kitaplara bakın,bir de oportünizmin, reformizminkitaplarına... İki farklı tarih değil mi!UTANMAZLIK!Siz bırakın yalancı pehlivan hikayeleridüzmeyi, 19 Aralık Ümraniyesi’ndeyaptıklarınızı anlatın. Yazacaksanız,“o işiniz”in romanını yazında herkes devrimci adaletten neanladığınızı görsün. Ümraniye’de“ajan” dediğiniz iki kişinin yanıp ölmesindensiz sorumlu değil misiniz?Bu “iş”i nasıl akıl edip yaptınız?!Harcında 122 can olan BüyükDireniş hakkında ahkam kesmek sizekolay geliyor. Ama direniş karşısındatam bir sorumsuzluk demek olan“o” icraatınız hakkında tek kelime etmiyorsunuz!..Mesela, doktorlar karşısındaKorsakof hastası rolü oynayaraktahliye olmanızı sağlayacakbir rapor almak için neler yaptığınızıanlatmıyorsunuz.Bakın, biz yaptığımız her şeyisavunuyoruz, çünkü devrimciyiz vealnı açık biçimde savunulacak eylemleryapıyoruz. Ya siz?Siz bırakın “erkendi, geçti” spekülasyonlarını,kendi yaptıklarınızdanbahsedin.19 Aralık mı? Yalancı pehlivanmasalınızda en önde olduğunuzu yazıyorsunuz.Oysa, kimin ne kadar kayıpverdiği, bedeller ödediği ortadadır.Kimseyi kandıramaz masallarınız.Kendinizi bile!Sami Özbil, 19 Aralık’ta Ahmetİbili’nin feda eylemi yaptığı ÜmraniyeHapishanesi’ndeydi. Elbette malumkörlük ve burada bir kez daha açığaçıkan çürüme nedeniyle, mesela İbili’ninfeda eyleminden veya ölüm orucudirenişçilerine zarar gelmesin diyekurşun yağmurları altında onlarınüstüne kapaklanan direnişçilerdendeğil, başka konulardan bahsediyor.“Kan Kurumaz”daki pespaye masalınkahramanlarının 19 Aralık’taki halinişöyle tasvir ediyor yazar:“Ufuk’un kollarından kurtulupyüzünü dönmüştü Zümrüt. Birbirlerininsoluklarını hissediyorlardı. Elleribirbirlerinin başında, boynunda,karnında, sırtındaydı. Usulluktanuzak uzunca bir öpüşmeydi...” (syf:119)“Alt katta çatışmalar sürer, bombalar,tüfekler patlarken, Ufuk, parmaklarınındışıyla Zümrüt’ün yanaklarındakiisi silmiş, geniş dişli birtarakla usul usul saçlarını taramıştı.Nedense çok büyük bir haz duymuştusevdiği kadının saçlarını örerken...”(syf: 122)Oya Baydar’ın, Ahmet Altanlar’ınSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!53

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!