13.07.2015 Views

iskandinavya

iskandinavya

iskandinavya

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

322İSKANDİNAVYA- 28 ARALIK 2010 ZA MANHüseyin Araç vize formuçıkarcılarını deşifre ettiDanimarka’nın AnkaraBüyükelçiliği önünü meskentutan çıkarcılar vizeformlarının sadece İngilizcedoldurulması gerektiğinibelirtip, vatandaşlardan 400lira alıyorlar. Sosyal DemokratParti milletvekkili vatandaştangelen şikayeti büyükelçiliğeulaştırarak, çıkarcıları deşifreetti.hASAN CÜCÜK KOPENHAGDanimarka uyguladığı sert yaban-yasasıyla ülkenin sınırlarını1cılaradeta yabancıların girişine kapatırken,Ankara büyükelçiliğine vize ve oturummüracaatında bulunan Türk vatandaşlarınındolandırıldığı ortaya çıktı. SosyalDemokrat Parti milletvekili HüseyinAraç, vize müracaat formunun İngilizcedoldurulması gerektiğini savunup, vatandaşlardan400 lira alan çıkarcıları deşifreetti. Danimarka’nın Ankara KonsolosuSusan Harding-Smith, elçilikolarak Danimarkaca, Türkçe ve İngilizcedoldurulmuş vize ve oturum müracaatlarınıkabul ettiklerini belirterek, vatandaşlardanhaksız kazanç elde eden kişilerinvarlığını haberdar eden HüseyinAraç’a teşekkür etti.Danimarka’ya gelmek için Ankarabüyükelçiliğine giderek müracaat formunualan Nejla Aslan, formun doldurulmasıiçin Danimarka’da bulunan akrabalarındanyardım ister. Akrabalarınındoldurdukları formla tekrar büyükelçiliğinkapısını çalan Nejla Aslan’a yardımcıolmak için yaklaşan kişiler, ‘Danimarkabüyükelçiliği sadece İngilizce doldurulmuşformları kabul ediyor’ açıklamasınıyaparlar. Form doldurma ücretinin 400lira olduğunu öğrenen Nejla Aslan ‘Nasılolurda bir ülke resmi dilinde doldurulmuşbir formu kabul etmez’ düşüncesiyleyaşadıklarını Danimarka’dakiakrabalarına iletir. Milletvekili HüseyinAraç’u arayan akrabaları, vekillerindenyardım talebinde bulunur.Konuyu Ankara Konsolosu SusanHarding-Smith’e telefonla açan HüseyinAraç, Nejla Aslan’ın yaşadıklarını yazılıolarakta konsolosluğa iletir. Araç, büyükelçilikdışında gelişen bir olaydan elçiliğinsorumlu olmayacağını ancak ortadabir suistimal olduğunu belirterek,konsolosluk çalışanlarına ‘sadece İngilizcedoldurulmuş formlar kabul edilecek’diye bir talimatın verilip- verilmediğinisorar.Hüseyin Araç’ın şikayetini derhalişleme koyan Konsolos Susan Harding-Smith, tüm çalışanlarına yazılı emir vererek,Türkçe, Danimarkaca ve İngilizceformların kabul edildiğini bir kezdaha hatırlatır. Personelle yaptığı toplantıdaşuana kadar hiç kimsenin Türkçeve Danimarkaca form doldurmuş olmasındandolayı geri çevrilmediğini belirtenKonsolos Harding-Smith, konsoloslukdışında vatandaştan para alan çıkarcılarlahiçbir bağlantılarının olmasınınsözkonusu olmadığını ifade etti. Çıkarcılarınvarlığından kendilerini haberdareden Hüseyin Araç’a teşekküreden Konsolos Susan Harding-Smith,büyükelçiliğin resmi sitesinden Türkçe,İngilizce ve Danimarkaca doldurulmuşformların kabul edildiğini açık bir dilleyazdıklarını ifade etti.Hüseyin Araç, toplumun genelini ilgilendirenher türlü konu için kapısınıntüm vatandaşlara açık olduğunu ifadeederek, vize formu skandalını kendisineileten vatandaşlara teşekkür etti.Kocatepe Cami Derneği aşure dağıttıZAMAN KOPENHAGKocatepe Camii Derneği, Muharrem1ayının 10.günü (aşura) münasebetiyleCuma namazına gelen cemaate ve cami çevresindekilereaşure ikramında bulundu. 500kişilik aşureler kadın kolları tarafından servisehazır hale getirildi. Kocatepe Camii din görevlisiDr. Mustafa Yüce, Muharrem ayının insanlıktarihinde ve İslam tarihinde çok önemlibir yeri olduğunu belirtti. Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilenaşure programının birlik ve beraberliğekatkı sağladığını belirtti.Cuma vaazını muharrem ayının önemi veaşurenin taşıdığı anlama ayıran Dr. MustafaYüce, ‘Aşure dayanışmanın, kaynaşmanınsembolüdür’ dedi. Aşurelerin sevgi için kaynatıldığınıbelirten Dr Yüce, ‘Diğer taraftanKerbela ve Hz.Hüseyin(r.a)’in şehadeti hususuylailgili olarak, bu hadise bütün müslümanlarıderinden yaralamıştır. Tarihin birdöneminde meydana gelen bu müessif hadisedenbütün müslümanların ders çıkarmasıgerekir. Bu olayların müslümanların ayrılık vegayrılığına değil, bilakis birlik ve beraberliğinekatkı sağlaması gerekir. Muharrem ortak birhüzün ve matem mevsimi olduğu kadar, biradalet, hikmet, hak ve hakikat sofrasıdır’dedi.Kocatepe Cami Dernek Başkanı FaikCanbaz, camilerin sadece namaz kılınıp gidilenmekânlar olmadığını, sosyal ve kültürelfaaliyetlerin yapıldığı mekânlar olması gerektiğinibelirtti. Kadın kolları ve Gençlik kolununbu anlamda çok güzel çalışmaları olduğunu,kendilerinin de bu organizasyonlarıdesteklediklerini söyledi.helsinki-St.Petersburg arası 3,5 saate indiSELçUK VURAL HELSİNKİFinlandiya’nın başkenti Helsinki ile1Rusya’nın St.Petersburg şehirleri arasındakimesafeyi 3,5 saate indiren hızlı trenAllegro, ilk seferini gerçekleştirdi. FinlandiyaCumhurbaşkanı Tarja Halonen’in Helsinki’denRusya’ya hareketiyle başlayan ilk sefere,Rusya Başbakanı Vladimir Putin Rusya’nınVyborg kentinde katıldı. İkili, St.Petersburg’auzanan yolculukları sırasında gazetecilerinsorularını cevaplarken, hızlı trenprojesinin her iki ülkenin ilişkilerine ivme kazandıracağınainandıklarını söyledi.Saatte 220 km hıza erişebilen Allegro, ikikent arasında daha önce 5 buçuk saat olanseyahat süresini 3 buçuk saate indiriyor.Yeni hat üzerinde günde karşılıklı iki sefergerçekleştirilecek. Karşılıklı seferler Helsinki’denSt.Petersburg’a saat 10:00 ve 15:00 ,St.Petersburg’dan Helsinki’ye hareket ise sabah06:40 ve 15:25 olarak belirlendi.Sehayat süresini 3,5 saate indiren Allegro,sınırlar arasında vagon değişikliğiyapmıyor. Ayrıca sınırlarda pasaport kontrolüuygulamasına da son verildi. Karşılıklıyapılan 2 sefer, 2011 yaz aylarında 4 sefere çıkarılacak.Allegro hızlı tren projesi, Fin demiryoluşirketi VR ve Rusya demiryolu şirketi RZDarasında ortak iştirak olarak başladı.


522İSKANDİNAVYA- 28 ARALIK 2010 ZA MANt.C. StOCKhOLM BÜyÜKELçİLİĞİ çALIŞMA VE SOSyAL GÜVENLİK MÜŞAVİRİ SALİh VECDİ SEçKİN:“İsveç’te çalışırken aynı andaTürkiye’de de prim ödenebilir”İBRAhİM KAyA STOCKHOLMT.C. Stockholm Büyükelçiliği Ça-ve Sosyal Güvenlik Müşa-1lışmaviri Salih Vecdi Seçkin, Türk vatandaşlarınınİsveç’te çalışırken aynı andaTürkiye’de isteğe bağlı sigortaya daprim ödeyebileceklerini dolayısıyladaha sonra Türkiye’de emekli olmakiçin borçlanmalarına gerek kalmayacağınısöyledi. İsveç ile Türkiye arasındaimzalanarak 1981 yılından beri yürürlükteolan sosyal güvenlik sözleşmesininilgili maddesiyle İsveç’te yaşayanTürk vatandaşlarına böyle bir avantajsağlandığını belirten Müşavir Seçkin,Türkiye ile diğer ülkeler arasında imzalananikili sosyal güvenlik anlaşmalarındaböyle bir hak tanınmadığının altınıçizdi.Sosyal güvenlik anlaşmasındandoğan temel haklar iyi bilinmiyorStockholm’de müşavirlik görevineyaklaşık 6 ay önce başlayan Seçkin,Türkiye-İsveç sosyal güvenlik sözleşmesininsağladığı bazı temel haklarhakkında bilgi verdi. Sözleşme gereğiher iki ülkedeki hizmetlerin birleştirilebildiğini,her iki ülke vatandaşları arasındaeşit muamele yapılmasının garantialtına alındığını dolayısıyla buradayaşayan Türk vatandaşlarının çocukyardımı, kira yardımı gibi sosyal haklardantıpkı İsveç vatandaşları gibi yararlanabileceğinisöyledi.Bununla beraber bazı Türk vatandaşlarınınbu haklar konusunda yeterlibilgiye sahip olmadığını ve bu nedenleyürürlükteki hükümlerden yeterinceyararlanamadıklarını ifade eden MüşavirSeçkin, hak kayıplarının önlenmesibakımından vatandaşların bu konudadaha bilinçli olmaları gerektiğinibelirtti. Müşavirlik olarak mümkünolan her imkânı kullanarak vatandaşlarıbilgilendirmeyi amaçladıklarını ifadeeden Seçkin, haksızlığa uğradığını düşünenvatandaşların kendilerine başvurmalarıhalinde yardımcı olmaya çalışacaklarınısöyledi.Sosyal güvenlik sözleşmesine yenihükümler eklenmeliİsveç ile Türkiye arasında 1981 yılındanberi uygulanan sosyal güvenlikanlaşmasının ihtiyaçlar dikkate alınarak01 Şubat 2002 tarihi itibariyle değiştirildiğinibelirten Seçkin sosyal güvenliksözleşmesine yeni hükümlerin eklenmesigerektiğine de işaret etti. Seçkin:“Vatandaşlarımız Türkiye’de sürekliya da geçici (yaz tatili amacıyla v.s.)olarak bulundukları sırada hastalık veannelik sigortası kapsamındaki sağlıkyardımlarından İsveç kurumu hesabınayararlanamıyorlar. Bunun sağlanabilmesiiçin sözleşmeye yeni hükümlerineklenmesine ihtiyaç bulunmaktadır”dedi.Finlandiya AB’yeasker yolluyorSELçUK VURAL HELSİNKİFinlandiya Avrupa Birliği tarafından1oluşturulan yeni savaş ünitelerinde görevyapmak üzere askeri birlik oluşturma kararıaldı. Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanankararla, Fin asklerleri İsveç liderliğindekiNordik Savaş Grubu emrinde 1 Ocak-30Haziran 2011 tarihleri arasında görev yapmaküzere hazır bulunacak. Grupta bulunan ülkelerarasında Estonya, İrlanda ve Norveç deyer alıyor.Ayrıca Hollanda önderliğindeki diğergrubta da Finlandiya askerleri yer alacak. Bugrupta yer alan ülkeler arasında Almanya,Avusturya, ve Litvanya yer alırken, Finlandiya’nınher iki grub için hazır bulunduracağıasker sayısı toplam 300 olacak.AB savaş üniteleri, toplam 1,500-2,000 askerdenoluşacak. AB dışındaki bölgelerdeyaşanan çatışmalara müdahele edecek birlikler,kriz yönetimi operasyonlarında görevyapacak. Finlandiya Cumhurbaşlanlığı tarafındanyapılan açıklamada,askeri birliklerinbarış ve uluslararası güvenliğin kuvvetlendirilimesiamacıyla oluşturulduğu duyuruldu.Savaş ünitelerinin operasyonlara katılımı,AB ülkelerinin ortak kararıyla gerçekleşecek.Ülkeler kendi ulusal kararlarını, kendianayasaları tarafından öngörüldüğü şekildeverebilecek.KÜNYEGenel yayın MüdürüEditor-in-ChiefKamil Subaşık.subasi@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkSahibi/Publisher: ZAMAN ApSyönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive OfficerVedat Oğuzhaber MerkeziRedaktion Centerhasan Cücük, Emre Oğuz,Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,Selçuk Vuralhaber@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkGrafik tasarımNext ProductionSebahattin çelebiReklamAdvertising+4552220148reklam@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkBanka bilgileri: Danske Bank: 9541/16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFt-BIC: DABADKKKÜLKE VE BÖLGE tEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: İbrahim Kaya .......................................................................................... + 46 76 160 46 03• Norveç: Ömer Fevzi İpek .................................................................................. + 47 226 30 708• Finlandiya: Fahrettin çalışkan .......................................................................... + 358 505 48 03 33• Grönland, İzlanda: Mehmet Bayhan ................................................................ + 45 52783966• Odense: Rasim Atakan ...................................................................................... + 45 42 78 93 64Reklam ............................reklam@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk ..................................+4552220148haber: ..............................haber@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkOkur hattı: ..................okurhatti@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkAbone: ..............................abone@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk ................................+4570206970İskandinavya ZAMAN • holsbjergvej 41 B • 2620 Albertslund • tlf: + 45 70 20 69 70İnternet: www.zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk • Baskı: Bold Printing Group | ISSN: 1903 - 6892ZAMAN’a abone oldunuz mu?Abone olun, birbirinden değerli6 kitaba bedava sahip olun.


6 İSKANDİNAVYA22- 28 ARALIK 2010 ZA MANOlmayan yetimhanelerdemutlu rüyalarEntegrasyon Bakanı, Afgan mülteci çocukları Afganistan’daki olmayan yetimhanelere göndermek istedi!NotDefteriBunları niye yap(m)ıyoruz?Ne vakit entegrasyon konusu gündeme gelse entegre1olmak için edindiğimiz bazı alışkanlıklar aklıma gelirde gülmekten alamam kendimi. Aslında hiçbirimiz butür alışkanlıklara entegre olduğumuzu gösterebilmek içinedindiğini itiraf etmez. Ama tam da o amaçla başlamışızdır.Bu alışkanlıklar derinlemesine incelendiğinde hep bir“onlar gibi olma ya da en azından benzeme” güdüsününetkin olduğu görülecektir. Hangi alışkanlıklardan mı bahsediyorum?Buyurunuz:Sadece kahve içerek entegre olamayız. Yiyecek içecekalışkanlıklarımızı değiştirerek entegre olacağımızı sanıyorsakbu işin sonu kötü. Kendimizi komik duruma düşürmeninalemi yok. Kahve içeceksek bunu gerçekten istediğimiziçin içelim.Sadece trenden inenlere öncelik vererek entegre olamayız.Asalet ve nezaket hayatımızın bütün aşamalarındaetkili olmalı, küçük nezaket kurallarına riayet edip büyükedepsizlikler yapmayalım. Her adımımızı bir bütünlük içerisindeatmalıyız.Okusam da aynı parayı alacağım okumasam da bahanesiylekendimizi kandırmayalım. Okuyalım. Her şeyinolduğu gibi entegrasyonun yolu da eğitimden geçer.Eğitimsiz kişilerin toplumda söz sahibi olması eğitimli kişilereoranla her zaman çok daha zor olur.Türkçe çocuğumun neyine yarayacak diyen saf insanlardanolmayalım. Çocuklarımıza mutlaka Türkçeyiöğretelim. Ancak o vakit çocuğunuzun dünyayı ve kendikültürünü tanımasına yetecek kadar edebi kaynak bulabiliriz.Bir yerden çalışmaya başlasak en iyisi.Danimarka Entegrasyon Bakanı1Birthe Ronn Hornbech, Afganistankökenli mülteci çocukları, ülkelerinegeri gönderebilmek için parlamentoçatısı altında yalan söyleyinceözür dilemek zorunda kaldı. Geçtiğimizhafta içerisinde Morgenavisen Jyllands-Posten (JP) gazetesinin ortaya çıkardığıbu durum Danimarka EntegrasyonBakanlığı’nın yabancılara karşı yaklaşımınıgözler önüne serdi.Son 9 yıldır Danimarka’da entegrasyonkonusunda çalışma yapan herkesinaslında bildiği ama bir türlü tamolarak dile getirilemeyen bir gerçekbu haberle gün yüzüne çıkmış oldu.Üstelik bu, Liberal-Muhafazakâr hükümetin,parlamento bünyesinde yanlışbilgi verdiği, ilk sefer de değil. 9 yıllıkhükümetleri süresince çeşitli kerelerözür dilemek zorunda kaldılar.Gerçi bu konuda muhalefetin karnesininde pekiyi olduğunu söylenemez.Takip edemeyenler için EntegrasyonBakanı Birthe Ronn Hornbech’inözür dilemesine neden olan olaylarsilsilesini kısaca değinelim. Geçtiğimizhaftalarda Danimarka’da yaşayanAfganistan kökenli bir grup mülteci çocuğusınır dışı etmek isteyen BakanHornbech, Parlamento komisyonunabir rapor hazırladı. Raporda Afganlıgençlerin Danimarka’da ki durumları,sınır dışı edilmelerinin nasıl elzem! birkonu olduğunu, bu mülteci çocuklarınAfganistan’a dönmelerinin kendileriiçin ne kadar da iyi olacağını savundu.Çünkü Bakanın elindeki bilgilere görehem Kızılhaç hem de Kızılay Afganistan’daçok sayıda yetimhane işletiyor.Dolayısıyla sınır dışı edilecek bu çocuklarAfganistan’daki bu yetimhanelerdemutlu ve huzurlu bir hayat yaşayabilirler.Bakan raporunda işte bu durumuispat etmeye çalışıyor.Haberi ilk okuduğumda sınır dışıedeceği gençleri değil sınırları içerisindeyaşayanları bile gerektiği gibi dikkatealamayan Bakan Hornbech’in nasılolup ta böyle duyarlı bir harekete imzaattığını düşünüp şaşırmıştım. MeğerseAfganistan’da ne Kızılhaç’ın nede Kızılay’ın işlettiği bir tek yetimhanebile yokmuş. Bakan Hornbech’inParlamento komisyonuna sunduğu rapordakiyanlış bilgi, Kızılhaç’ın DanimarkaGenel Sekreteri Anders Ladekarltarafından yalanlandı. Bakanınkendilerine danışmadan nasıl böyleyanlış bir bilgiyi parlamentoya sunulanresmi bir rapora koyabildiğini anlayamadığınıifade eden Ladekarl, “Afganistan’dane bizim ne de Kızılay’ın işlettiğibir tane yetimhane var. Bakanınkomisyona sunduğu bilgiler yanlıştır.”dedi. Ladekarl’ın bu açıklamasını sayfalarınataşıyan JP gazetesi, BakanHornbech’in geri adım atmasına nedenoldu. Geçtiğimiz hafta içerisinde Ladekarl’abir mektup gönderen BakanHornbech özür diledi. Komisyona sunduğuraporda kullandığı bilgilerin yanlışolduğunu kabul eden Hornbechbilgileri uluslararası bir kaynaktan aldığınıiddia etti.Ne ile yönetilirse yönetilsin dünyanınfarkı ülkelerinde onlarca, yüzlercehatta belki binlerce politikacı bugünekadar değişik sebeplerden dolayıdefalarca yalan söylemiştir. Üstelikbunu zaman zaman parlamento kürsülerindede yaparlar. Görülüyor kidurum her fırsatta Türkiye’ye demokrasidersi veren Danimarka için de çokfarklı değil. Ancak Bakan Hornbech örneğindemeselenin ‘parlamento bünyesindeyanlış bilgi vermek’ kadarönemli olan bir diğer tarafı daha var.Bakan Hornbech kullandığı yanlış bilgilerleyabancılar konusundaki gerçekyaklaşımını ortaya koymuştur. Karşımızdaartan sınır dışı vakalarına destekbulabilmek için parlamento komisyonunadahi yanlış bilgiler veren bir bakanvar maalesef. Bakan Hornbech’inbu hali, üniversite de siyasal bilimlerokuduğum yıllarda en çok dikkatimiÇocuklarımıza aslında kim olduğumuzu anlatabilmekiçin öncelikle bizim bunu bilmemiz gerekiyor. Okumanınyaşı yok, herkes her an bir şeyler öğrenebilir. Dini ve kültüreleğitimimize önem verelim. Aksi takdirde kaybolanbir nesil olmaktan kurtulamayız.Tamam, okuduk, iyi de bir iş sahibi olduk diyelim. İşbununla da bitmez. Çevremizde olan bitenlere karşı duyarlıolmak ve yardıma muhtaç kişilerin imdadına yetişmekzorundayız. Bu konuda Danimarka’da, İsveç’te veNorveç’te güzel çalışmalara imza birçok gençle tanıştım.Eğitimli gençlerimiz pırıl pırıl maşallah. Keşke hepsininadını buraya yazma imkânı olsa.Günümüzde Danimarkalı olmak, İsveçli olmak, Norveçliolmak yada Finli olmak gibi kavramların tam bir tarifiyoktur. Zaten bu yüzden entegrasyon tartışması bitmekbilmemektedir. Bizim için aslolan sadece yaşadığımızülkelerin değil bütün dünyanın karşı karşıya kaldığı problemlereçözüm önerileri sunabilecek kaliteye ulaşmaktır.Yoksa nereli olduğumuzun pek bir önemi yok.Çok konuşanın çok günahı olur. Üstelik bugüne kadarçok ve gereksiz konuşarak entegre olmuş birine derastlanmamıştır.Genç isek, özgür ve bağımsız olduğumuzu gösterebilmekiçin mutlaka garip bir giyim tarzına ya da saç stilinesahip olmamız gerekmez. Üstelik farklı gözükmek entegrasyonukolaylaştırmıyor. Başarılarımızla gündemegelmeliyiz. Farklılığımızı başarımızla göstermeliyiz.Çok çabuk pes ediyoruz. Bunu yapmayalım.çeken politik kuramcılardan biri olanNiccolò di Bernardo dei Machiavelli’yigetirdi aklıma. Ülkemizde Makyavelolarak bilinen İtalyan asıllı bu düşünürve politikacı, ‘hedefe götüren her yolunmübah olduğu’ fikrini ilk ortaya atan ilkfilozoftur. Entegrasyon Bakanı BirtheRonn Hornbech başka hiç bir şeyi değilsebile Danimarka’daki makyavelistyaklaşımı gün yüzüne çıkarmıştır.


722İSKANDİNAVYA- 28 ARALIK 2010 ZA MANDanimarka’da yabancı doktorlariçin şartlar ağırlaşıyorEMRE OĞUZ ZAMANHer geçen gün yabancılarla ilgili1yeni bir düzenlemenin hayata geçirildiğiDanimarka’da şimdide ülkedegörev yapan yabancı doktorlar gündemde.Geçtiğimiz hafta içerisinde konuylailgili bir açıklama yapan DanimarkaSağlık Kurulu, yurtdışından gelendoktorların Danimarka’da çalışabilmesiiçin gerekli olan şartları ağırlaştıracağınıifade etti. Yabancı doktorların bir diziyeni testten ve sınavdan geçeceğini belirtenkurul, söz konusu düzenlemeninİskandinavya ve Avrupa Birliği dışındangelen doktorlar için geçerli olacağınıbelirtti.Sağlık Kurulu yapmış olduğu basıntoplantısında, yabancı doktorların Danimarkalıdoktorlar için geçerli olan temelklinik eğitiminden de geçeceklerinibildirdi. Yeni yıldan sonra hayata geçirilmesihedeflenen yeni düzenlemelerleyabancı doktorlar artık Danca dil sınavındangeçecek, tıp bilgisinden sözlü veyazılı sınava girecek ve Danimarka SağlıkKanunuyla ilgili bilgi alacak. Ancakyabancı bir doktorun bu sınavlardangeçmesi Danimarka’da çalışabilmesi içinyeterli değil. Yabancı doktorlar söz konususınavları başarıyla geçmeleri vegerekli eğitimleri almaları halinde herhangibir hastanede veya pratisyen hekimlikte12 ay boyunca çalışma hakkıelde edecek. Sağlık kurulu bu süre içerisindekendisini teftiş edecek ve 12 aysonunda yeterli görülürse Danimarka’daçalışmaya devam edebilecek. Aksi takdirdekendisinin çalışma ve oturma müsaadeleriiptal edilip ülkesine geri gönderilecek.Basın toplantısında “Yurt dışındangelen doktorların Danimarka’daki çalışmalarıylailgili herhangi bir tereddütmeydana gelmemelidir. Yürürlüğe girenbu yeni kurallar sayesinde, Danimarka’dagörev yapmakta olan tüm doktorlarSağlık Kurulu’nun eğitim şartlarınıyerine getirmiş olacak ki, bu da hastalarıntedavi esnasında kendilerini emin ellerdehissetmelerine neden olacaktır.”diyen Sağlık Kurulu bu uygulamanınDanimarka Sağlık Sistemi için faydalıolacağına inanıyor.Öte yandan halen Danimarka’daçeşitli hastanelerde görev yapan bazı yapancıdoktorlar yeni uygulamalarla, Danimarka’nınkapısının yabancı doktorlaratamamen kapatıldığını savunuyor.Danimarka Sağlık Sisteminin yabancıçalışanlara ihtiyacı olduğunu vurgulayandoktorlar yeni düzenlemelere mesafeliyaklaşıyor.Gaziantep’liERDALMoss'ta türk Günü coşkuyla kutlandıAhMEt yILMAZ MOSSMoss Türk İşçileri Dayanışma Derneği1tarafından Moss şehrinde düzenlenenTürk Günü programı bölge halkı tarafındancoşkuyla kutlandı.Programa, Türkiye'nin Norveç BüyükelçisiHayati Güven ile bazı elçilik çalışanları,Moss Belediye Başkan Yardımcısı Knut LindLien, belediye çalışanları ve çeşitli Türk Dernekleribüyük ilgi gösterdi.Programın açılış konuşmasını yapan MustafaKarais, birlik ve beraberlik adına bu türprogramların önemine vurgu yaparak, Mossşehrinde bu tür bir programın en son 10 yılönce yapıldığını belirtti. Karais, "Türk Günüdüzenlemedeki amacımız ülkemizi tanımak,tanıtmak ve insanımızı bir araya getirmektir”dedi.Daha sonra kürsüye çıkan Moss BelediyeBaşkan Yardımcısı Lien, "Bu anlamlı gününüzdebizleri de programınıza davet ettiğiniziçin sizlere şükranlarımı sunuyorum. Moss küçükama güzel bir Norveç şehri ve sizlerin değerlikatkılarıyla daha da zenginleşiyor. Bugünsizler zengin bir kültürün ve tarihin günümüzetaşınmasına ve de anlatılmasına yardımcıoluyor, bizlerde buna şahit oluyoruz. Moss BelediyeBaşkan Yardımcısı olarak belediyemizve halkım adına yaptıklarınızı takdir ediyorumama sizden birde isteğim var, bizim de yaptığımızprogramlara bugünkü gibi katılmanızıve sosyal hayatta daha aktif rol almanızı istiyoruz."dedi.Son olarak kürsüye gelen Türkiye'ninNorveç Büyükelçisi Hayati Güven, bu özelgünü düzenleyen ve katılan herkese teşekküretti. Büyükelçi Güven, Knut Lind Lien`insözlerine ek olarak insanımızdan daha aktifolmalarını, sosyal haklarını kullanmalarını veoy vermelerini istedi. Büyükelçi Güven programakatılan işadamlarına yönelik, “Norveçzengin bir ülke ve şartlar ticaret için oldukçauygun. İnsanımız bunu iyi değerlendirmeli,kendi işlerini kurabilmeli.” dedi.Program boyunca, Türkiye`nin farklı yörelerindenhalk oyunları sergilendi. Folklorgrubunun Türk bayrağı ve Norveç bayrağıylayaptığı şov izleyenlerden büyük alkış aldı.Programda ayrıca, hediye çekilişi yapılarak değişikhediyeler dağıtıldı.Gecenin finalinde ise saz ve türkü üstadıGüler Duman organizasyona katılan insanımızaunutulmaz bir gece yaşattı. Salonda toplanankalabalığı söylediği birbirinden güzeltürkülerle coşturan usta sanatçı izleyicilerdenbüyük alkış aldı. Güler Duman, kendisiniNorveç`teki insanımızla buluşturan yetkililereteşekkür etti.Günün anısına programı organize edendernek yetkilileri, Büyükelçi Hayati Güven`e,Belediye Başkan Yardımcısı Knut Lind Lien`eve Güler Duman`a hediyeler takdim etti.Gaziantep Baklavası deyince... ERDALStockholm genelinde Centrum’larda


822İSKANDİNAVYA- 28 ARALIK 2010 ZA MANİskandinavya’daMüslümanlar terörekarşı tek vücut olduBİRİNCİ SAyFADAN DEVAMStockholm Rinkeby'de Diyanet İşleriBaşkanlığı’na bağlı camide cuma namazınıkılan Prof. Dr. Baloğlu'da canlıbomba saldırısını ve terörü kınayan birkonuşma yaptı. Baloğlu konuşmasında,“Terörün dini, milliyeti, cinsiyeti yoktur.İnsan hayatına doğrudan kasteden hertürlü girişim kesinlikle terördür. Bunuyapan da teröristtir. Terörü gerçekleştireninamacı, kimliği, cinsiyeti, dini neolursa olsun masum görülme hakkıyoktur. Bu çerçevede bir kere daha tekrarınıgerekli ve önemli bulduğumuz birhusus da şudur: İslam asla bir terör veşiddet dini değildir. Onu kullanarakmasum insanların hayatına kastedenler,aslında kendi kirli emellerini örterek''insanlık suçu'' işleyen suçlulardır.”dedi. İslam Federasyonları BaşkanıÖmer Mustafa'da İsveç gazetelerineyaptığı açıklamada, saldırının bütün İsveçhalkı ile birlikte bu ülkede yaşayanbütün Müslümanlara karşı yapıldığınısöyledi.Bununla birlikte İsveç İslam Federasyonu(Sveriges Müslimska Förbund-SMF) Başkanı Tahir Akan’da yönetimkurulu üyeleri ile birlikte yaptığı basıntoplantısında Stockholm’de meydanagelen terör saldırısını şiddetle kınadıklarınısöyledi. İnsan hayatına büyükönem veren ve intiharı yasaklayan İslamdininin aynı zamanda masum insanlarınöldürülmesine kesinlikle cevaz vermediğinisöyleyen Akan söz konususaldırıyı kesinlikle tasvip etmediklerini debelirtti. SMF Genel Sekreteri MahmoudAldebe ise “Yıllardan beri büyük birdikkat ve özen göstererek oluşturduğumuzİslam ve Müslüman imajı bir kişi tarafındanyapılan bir saldırı ile 5-10 saniyeiçinde yerle bir edildi” şeklinde dertyandı. Bu arada İsveç gazeteleri de haberlerindeİsveç'te bulunan bütün camilerdeStockholm'de gerçekleştirilensaldırının kınandığına dikkat çekilirken,haber “'Camiler teröre karşı birleşti”'başlığı ile verildi. Ülkenin önde gelen TVkanalları da haber bültenlerinde Cumanamazında okunan hutbelere yer verirkenMüslümanların terör saldırısını kınadıklarıbelirtildi. Ayrıca kendileri ile röportajyapılan Müslüman gençlerin terörütasvip etmeyen görüşlerine yer verildi.Stockholm’de terör saldırısı ilketkisini gösterdiİsveç’in başkenti Stockholm’de geçenCumartesi günü meydana gelenterör saldırısı ilk sonuçlarını verdi. SosyalDemokrat Parti 180 derece ‘u’ dönüşüyaparak daha önce karşı çıktığı gizliservis Sapo’nun gözetleme yetkisinin artırılmasıfikrine destek verirken son seçimdeilk defa Parlamentoya giren yabancıkarşıtı aşırı sağ İsveçli DemokratlarPartisi de (SD) Parlamento’da İslamifanatizmin tartışılmasını istedi.Sosyal Demokrat Parti’nin önde gelenisimlerinden Morgan Johansson,partisinin terör saldırısı sonrası dahaönce savunduğu fikirden vazgeçerekartık gizli servis Sapo’nun gözetlemeyetkisinin artırılmasını desteklemesi gerektiğinisöylerken hükümetten konu ileilgili bir yasa teklifi vermesini istedi. Johanssonterör saldırısına atıfta bulunarakkonu ile ilgili partiler üstü bir uzlaşmasağlanması gerektiğine işaret etti.Diğer yandan yabancı karşıtı partiSD ise İslami fanatizm ve radikalizm konusununParlamento’da masaya yatırılmasınıistedi. Saldırı sonrası twitterdahaklı çıkmanın sevinci sayılabilecek şekilde‘sonunda oldu’ şeklinde bir mesajatan parti başkanı Jimmy Akesson’unsekreteri Alexandra Brunell yanlış anlaşıldığınısöyleyerek özür dilerken başkanAkesson ise: “Bugün insanlar, politikacalarİslami fanatizme nasıl bakıyor ve netür önleyici tedbirler düşünüyor diyemerak ediyor” dedi ve Parlamento’dakonu üzerine yapılacak bir oturumunönemine dikkat çekti.Danimarka'dan teröre karşı ortaktavırStockholm’ü kan gölüne çevirmekisteyen terör saldırısı müslümanlar tarafındankınanmaya devam ediyor. Terörsaldırısı karşısında tek vucut olanmüslümanlar, peş peşe yaptıkları açıklamalarlateröre karşı net tavır aldılar.Danimarka’da yaşayan Müslümanlarınen büyük şemsiye örgütü MüslümanlarOrtak Konseyi’nden (MFR) yapılan açıklamada,Stockholm’deki saldırı sert birdille kınandı. Terör saldırısının İslam’labağdaştırılmasının söz konusu olmadığınıbelirten MFR, terörün her türlüsünükınadıklarını ifade etti.Kopenhag Din Hizmetleri MüşaviriDoç. Dr. Ahmet Onay’da, Stockholm’demeydana gelen terör eylemini şiddetli birşekilde kınadığını ifade etti. AhmetOnay, aile ve toplum düzenini bozan,yalancı şahitlik yapmak, adam öldürmekve fitne çıkarmak gibi davranışların İslam’dayasak olduğunu, bunları yapanlarınbüyük günah işlemiş olacaklarınısözlerine ekledi. Camilerde Cuma hutbelerindede terör kınanarak, dinde terörünyeri olmadığı ve Müslümanın teröristolamayacağı vurgulandı.Norveçli Müslümanlar da kınadıNorveç’teki Müslümanlar, geçtiğimizhafta İsveç’in başkenti Stockholm’deyaşanan intihar saldırısını kınadı.Norveç’te, gerek okullarda, gerekseMüslüman çevrelerde teröre karşı yaptığıseminer ve aktivitelerle tanınan İslamNet ’in lideri Fahad Qureshi konuyla ilgilibasınına konuştu.Norveç’te yaşayan Müslümanların,İsveç’te gerçekleşen terör saldırısını kınadığınıbelirttiği açıklamasında Qureshi,“gerçekleşen bu çirkin saldırıyı kınıyoruz.Ancak aciz ve basit insanlarböyle bir çirkin eylem yapabilir” dedi.İsveç’te gerçekleşen terör saldırısınınNorveç’te de yaşanması muhtemel mi?sorusuna Qureshi, Norveç’te bu tip organizeterör olaylarını gerçekleştirebilecekradikal örgütlerin olmadığını belirterek,“bu nedenle korkulacak her hangibir sebep yok. Eğer varsa da bunlar dışarıdandestek almayan gruplardır” diyekonuştu.Yurt dışında eğitim alan Müslümanların‘radikal akımlara’ karışacaklarınadair korkularının olup-olmadığısorusuna ise Fahad Qureshi şu yanıtıverdi: “Güvenilir enstitülerde eğitimalındığı takdirde herhangi bir sorununolacağını zannetmiyorum. Ancak yinede Norveç’te Müslümanlığa dair eğitimverilmesi mantıklı bir hareket olacaktır.Böylelikle insanların yurt dışında bulunanradikal eylemlere karşı korkuları ortadankalkmış olacaktır.”Finlandiya’da hutbeFinlandiya'nın Lahti şehtinde geçtiğimizhafta sonunda Stockholm'de düzenlenenintihar saldırısının ardındanCuma namazında teröre karşı hutbeokundu. Hutbede, İslam'ın barış ve huzurdini olduğu belirtilerek, terör saldırılarıylabarış ve huzuru bozmak isteyenlereTürk toplumunun izin vermemesiistendi. Ayrıca hutbede, terörün birinsanlık suçu olduğu vurgulandı.Ramazan İnan Lahti’deki Türk camiindeCuma namazından sonra yaptığıkonuşmada, "terörün dininin, milliyetinin,cinsiyetinin olmadığını" belirterek,şunları söyledi: "İnsan hayatına doğrudankast eden her türlü girişim kesinlikleterördür. Bunu yapan da teröristtir.Terörü gerçekleştirenin amacı, kimliği,cinsiyeti, dini ne olursa olsun masumgörülme hakkı yoktur. Bu çerçevede birkere daha tekrarını gerekli ve önemli bulduğumuzbir husus da şudur: İslam aslabir terör ve şiddet dini değildir.


922- 28 ARALIK 2010 ZA MAN


10İSKANDİNAVYA22- 28 ARALIK 2010 ZA MANHillerød’da "Peygamber Efendimizinizinde Mekke" konferansı yapıldıZAMAN FAruMTarihçi - Araştırmacı Yazar Talha Uğur-Hillerød şehrinde ´Efendimizin1luel,izinde Mekke´ konulu bir konferans verdi.Katılımcıları sanal ortamda bin 400 yıl öncesinegötüren Uğurluel, Hz. Adem´den günümüzeKabe´nin kuruluşu ve çeşitli dönemlerdeyeniden tamir edilişini figür ve gravürlerleanlattı. İki bölümden oluşan programınikinci bölümünde ise sahnede UmutMürare vardıİnterkulturel Forum Derneği tarafındanÖzel FRUSØ Okulunun yeni binasında düzenlenenprograma yaklaşık 250 kişi katıldı.Uğurluel, yaklaşık 1,5 saat boyunca Hz. Peygamber´indünyaya gözlerini açtığı evden,Kureyşlileri Allah´ın birliğine davet ettiği tepeye,ilk namaz kıldığı yere, aylarca evine gelmeyipinzivaya çekildiği mağaraya, Hayber´denamaz kıldığı yere ve daha izlerini bıraktığıbir çok bölge ve beldeye varana kadarresimlerle katılımcıları oralara taşıdı.Mukaddes Belde Mekke´de Osmanlınınbırakmış olduğu miraslara da değinen TalhaUğurluel, ecdadın Mekke´ye tarih boyunca nekadar çok önem verdiğine işaret etti. O döneminşartlarında Mekke’ye gidiş-geliş süresi6 ayı bulduğu ve devletin başındaki padişahlarınbu kadar uzun süre devletin başındanuzak kalması uygun görülmediği için,Şeyhül İslam´ın Osmanlı padişahlarına hacyapmaları için hiçbir dönemde fetva vermediğinibelirten Uğurluel, ´34 Osmanlı padişahıhiç Mekke´ye gidemedi ve oraları göremedi.Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed´e vekutsal topraklara hasretle yaşadı ve öldüler.Ancak bu padişahlar kutsal beldeye değişikdönemlerde birçok hizmetler götürdü.Mekke hacılarının su ihtiyaçlarının görülmesiamacıyla 40 kilometre zunluğunda su kemerleriyapıldı. Gelen hacı adaylarının yeme,içme ve konaklamaları için günümüzün tabiriylekonuk evleri yapıldı. Sebiller ve çeşmelerinşa edildi.´ dedi.İki bölümden oluşan programın ikincibölümünde ise sahnede Umut Mürare vardı.7. Türkçe olimpiyatlarında, ıraklı bir öğrencininokuyarak birinci olduğu, ’Ben SeniGörmeden Sevdim ’ isimli şiiriyle tanınanUmut Mürare eserleriyle katılımcılara keyiflianlar yaşattı.


1122- 28 ARALIK 2010 ZA MAN


1222İSKANDİNAVYA- 28 ARALIK 2010 ZA MANNorveç zenginleşince ABD’ninkontrolünden çıkmışWikiLeaks: Amerika, Norveç’in zenginleşince kontrolden çıktığını düşünüyorMENAF ALICI ZAMANYayınladığı gizli belgelerle dün-büyük tartışmalara yol açan1yadainternet sitesi WikiLeaks, Norveç’le ilgiliyeni dokümanlar gün yüzüne çıkardı.Amerika’nın Norveç’in dış politikasındanmemnun olmadığı vurgulanan belgelerde,bazı siyasiler de sert bir şekildeeleştiriliyor. Son yıllarda çok hızlı bir şekildezenginleşen ülkenin kendisinidaha ‘güçlü ve bağımsız’ hissettiği veABD tarafından şimdi daha az kontroledilebildiği ifade ediliyor.Daha çok Amerika’nın Oslo Büyükelçisi’ninAmerikan yönetimine gönderdiğimektuplardan oluşan yeni dokümanlarda;Norveç hükümetin, Amerikanyönetime ‘soğuk’ davrandığındanşikâyet ediliyor.Norveç’in yüksek tirajlı gazetelerindenAftenposten’in WikiLeaks’e dayandırarakverdiği habere göre, Amerikanyönetimi birçok konuda Norveçhükümeti ile uyuşmuyor ve dış politikasındanda hiç memnun değil.2005 yılında hükümeti devralan İşçiPartili Jens Stoltenberg liderliğindekikoalisyon hükümeti, muhalefet tarafından‘Amerikan uşağı’ olduğu yönündesık sık eleştirilere maruz bırakılsada Amerikalı diplomatlar çok daha farklıdüşünüyor.“KIRMIZI /yEŞİL KOALİSyONhÜKÜMEtİ çOK DAhA SOĞUK”Dönemin Amerikan Oslo Büyükelçisi’ninAmerikan yöneticilerine gönderdiğimektuplarda, 2005 yılında yönetimegelen kırmızı /yeşil koalisyon hükümetiile ilişkililerin bir önceki hükümetegöre çok daha soğuk olduğu vurgulanıyor.Bir önceki hükümetle daha iyianlaştığını ifade eden Büyükelçi, yazışmalarındayeni hükümetin birçok konudaAmerikan yönetiminden farklıdüşündüğünden yakınıyor.2006 yılında Oslo’da görev yapanAmerikan Büyükelçisi Benson K. Whitney’inkaleme aldığı mektuplarda, Norveç’inözelikle İran ile güvenlik görüşmeleriyapmak istemesi, Filistin seçimleriningalibi Hamas temsilcileri ile biraraya gelmesi ve Küba ile Orta ve GüneyAmerika’daki sol hükümetlerle ilişkilerinigeliştirmesi eleştiriliyor. Mektuplarda,Norveç’in kuzeyden sınırkomşusu Rusya ile ikili ilişkileri sıklaştırmasıda rahatsızlık konusu edilmiş.ABD’li diplomat, aynı zamanda ülkedepetrol gelirlerinin aktarıldığı Petrol Fonu’nunkurulmasına da karşı. PetrolFonu’nun siyasi bir motif olarak görüldüğübelgelerde, son yıllarda çok hızlıbir şekilde zenginleşen ülkenin, kendisinidaha ‘güçlü ve bağımsız’ hissettiği veABD tarafından şimdi daha az kontroledilebildiği ifade ediliyor.Belgelerde ayrıca, aralarında NorveçBaşbakanı Jens Stoltenberg ve DışişleriBakanı Jonas Gahr Støre’in de bulunduğubirçok Bakan isim verilerek kritizeedilmiş. Yapılan halkoylamalarında ciddidestek bulan ve koalisyon hükümetininyıldızı en parlak Bakanı unvanına sahipStøre hakkında, ‘kibirli’, hiperaktif’ ve‘kendisini herkesten daha zeki gören’yorumları yapılmış. Başbakan Jens Stoltenbergiçin de kendisini ‘genç ve enerjik’göstermek istediği, ancak ‘güçlü birlider’ olmadığı notu düşülmüş. Petrol veEnerji Bakanı Terje Riis için ise, ‘zayıf vebürokratları tarafından kumanda ediliyor’yakıştırması yapılmış.BÜyÜKELçİ, DIŞİŞLERİNE çAĞRILDISöz konusu belgeler medyada yeralınca, Amerika’nın şimdiki Oslo BüyükelçisiBarry White dışişlerine çağrıldı.Bakan Støre ile görüşen BüyükelçiWhite, çıkışta herhangi bir açıklamayapmazken, Støre görüşmenin içeriği ileilgili basına bilgi verdi. Støre, BüyükelçiWhite’ın kendisine medyanın sadece,Norveç ve ABD arasında siyasi görüş ayrılıklarınıyansıtan belgeler üzerineodaklandığını, ancak iki ülke arasındaanlaşma ve karşılıklı destek gören konularahiç yer vermediğinden yakındığınıaktardı.‘Norveç ve Amerika’nın hala iyidost oldukları’ konusunda Büyükelçiile hemfikir olduklarını ifade eden Støre,“Amerika ile dostane bir ilişkimiz var.Bu, Bush yönetiminde de öyleydi.Obama yönetimi ile de öyle. ABD ile ilişkilerimizdostluk, ittifak ve uzun bir geleneğedayanıyor. Bu tür ilişkilerde uyuşmazlıklarınüstesinden çok kolay gelinebilir”şeklinde konuştu.Bush yönetiminin rahatsızlık duyduğugörüşlerinin naif olduğunu kaydedenStøre, 2005 seçimlerinden sonrakendisinin de üyesi olduğu koalisyonhükümetinin özellikle Amerika’nın; Irak,Guantanamo, Avrupa’da yerleştirilmeyeçalışılan füze kalkanları, misket bombalarıve iklim sorunları konusundaki pozisyonunubelirgin bir şeklide eleştirdiğinive şu an da bu pozisyonda olduğunukaydetti.Pieter W.İ de Baan: İsrail Mavi Marmaraolayında insanlık suçu işlediBILAL DALKILIç HELSİNKİUluslararası Mağdurlar Komisyonu Başkanı Pieter1W.İ de Baan, İsrail’in Mavi Marmara olayında insanlıksuçu işlediğini söyledi. Finlandiyanın başkenti Helsinki’deDışişleri Bakanı Alexander Stubb’un açılış konuşmasınıyaptığı seminere katılan Uluslararası Mağdurlar KomisyonuBaşkanı Pieter W.İ de Baan’ın yanı sıra Dışişleri MüsteşarıJaakko Laajava ve Uluslararası Mağdurlar Komisyonuyönetim kurulu başkanı Elizabeth Rehn de katıldı.Afrika ülkelerinde işlenen insanlık suçları konusu işlenenseminer, Finlandiya medyası tarafından dikkatle izlendi.Komisyon başkanı W.I de Baan, Zaman’a verdigi röportajda,”Elbette durumu yakından takip ediyoruz, Filistinlilerdebize bu konuyu sordular. Aslına bakarsanız bizimbu konuda yapabileceklerimiz oldukça sınırlı çünkü İsraillilerbizi bağımsız komisyon olarak tanımıyor, üye değillerve Filistin halen tanınmış bir ülke değil. Buda bizimişimizi zorlaştırıyor. Ancak şunu söylemek gerekir, oradadurum diğer Afrika ülkelerinde olan durumdan pek farklıdeğil ve çok ciddi bir durum söz konusu. Bizim komisyonolarak bu konuda üretken olmamız gerekiyor,ki ancakUluslararası Mağdurlar Komisyonuna taşıyabilelim. Aslındabu durum (Mavi Marmara) İsrail’de ve Gazze’de olanbiten durumdan pek farklı bir durum değil. Komisyonumuzubu ülkeye yönelik daha iyi çalıştırmamız ve bağlamamızgerekiyor.” dedi.Uluslararası Mağdurlar Komisyonu Birleşmiş Milletlerdenbağımsız çalışıyor, ve 120 ülke tarafından finansmanısağlanıyor. Roma insan hakları sözleşmesini dünyada uygulamayaçalışıyor.İsveç’te son yüzyılın ensoğuk Aralık ayıİBRAhİM KAyA STOCKHOLMİsveç’te son 100 yılın en soğuk Aralık ayı yaşanıyor. İsveç1devlet meteoroloji enstitüsü SMHI’dan Elin Torstensson, ”Buay içinde özellikle 13 Aralık öncesi günlerde eksi derecede müthişdondurucu soğuklar yaşandı. 100 yılı aşkın süredir Aralıkayında bu kadar soğuk yaşanmamıştı” dedi.Bu arada ülkede dondurucu soğuklarla birlikte görülen kar, tipive şiddetli rüzgârda hayatı olumsuz etkiliyor. Ağır hava şartları nedeniyleülkede ulaşım büyük ölçüde felç olurken yolcular tedbirlidavranma konusunda uyarılıyor. Havaalanları işletme şirketi Swedaviaşiddetli fırtına ve kar nedeniyle uçuşlarda sorun yaşandığınadikkat çekerek yolculara uçuşlarda meydana gelebilecek olası gecikmeve iptaller için son dakika bilgilerini takip etmelerini tavsiyeetti.


1322İSKANDİNAVYA- 28 ARALIK 2010 ZA MANNorveç’in nüfusu 2010yılında rekor artış gösterdiEMRE OĞUZ ZAMANDanimarka’da hükümetteki Liberal-1Muhafazakâr koalisyonun, iş sözleşmesibulunan yabancı çalışanların ülkeye gelmesinikolaylaştıracak bir adım atacağı öğrenildi.Edinilen bilgiye göre hükümet yabancıbir çalışanın Danimarka’dan oturum alabilmesiiçin iş sözleşmesinde bulunması gerekenmaaş miktarını düşürecek. Yeni yapılacakdüzenleme ile yabancı çalışanların Danimarka’yagelmesinin bir nebze de olsa kolaylaşacağısöyleniyor.Bilindiği gibi Danimarka’ya yerleşmek isteyenbir yabancının kendisine Danimarka’dafaaliyet gösteren bir firma tarafından ayda enMENAF ALICI ZAMANNorveç’in yılsonunda nüfusunun 41milyon 923 bin olacağı tahmin ediliyor.Norveç İstatistik Bürosu (SSB) yayınladığıyeni raporunda, 65 bin kişiyle nüfusun yüzde1,3’lük bir artış gösterdiğini kaydetti. Bu rakamınNorveç tarihinde yaşanan en yükseknüfus artışı olduğunun altı çizilen raporda, birönceki yıla göre 5 bin 800 kişilik bir fark olduğubelirtildi.Yurt dışından Norveç’e yapılan göçün buartışın üçte ikisini oluşturduğu kaydedilen çalışmada,nüfus artışında yeni doğumların ancaküçte birini oluşturduğu ifade edildi.44 bin 500 kişi göç etti2010 yılı içerisinde, yurtdışından toplam 44bin 500 göçün olduğunu kaydeden İstatistikBürosu, bu rakamın da bir rekor olduğunun altınıçiziyor. Yeni rakamlarla başkent Oslo’da 12bin 600 kişilik nüfus artışı olurken, ülkeninikinci büyük kenti Bergen’de 4 bin 200 veTrondheim’de ise 2 bin 700 kişilik bir artış yaşandı.Göçmen nüfusun çok az olduğu Norveç’inkuzeyinde yer alan şehirlerde ise nüfusundüştüğüne de dikkat çekildi.hükümetten iş sözleşmesi olanyabancılara kolaylıkaz 31 bin 250 kron maaş ödeneceğine dair biriş sözleşmesine sahip olması gerekiyor. Hükümetbu miktarı 25 bin krona kadar düşürmeyiplanlıyor. Konuyla ilgili kanun tasarısınıntamamlandığı öğrenildi. Tasarının önümüzdekidönemde parlamentoda görüşüleceğibelirtiliyor.Hükümetin söz konusu girişimi başta yabancıkarşıtı politikaların merkezi olan DanimarkaHalk Partisi olmak üzere çeşitli çevrelerintepkisine neden oldu. İşçi sendikası LOhükümetin söz konusu kanunu hayata geçirmesihalinde kendi çalışanlarının bu durumdanolumsuz etkileneceğine dair bir açıklamayaptı.haberin ve yorumun adresiwww.zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk


14 İSKANDİNAVYA22Tıp öğrencileri ilkotopsilerini eskihocalarına yaptıİBRAhİM KAyA STOCKHOLMStockholm’de Karolinska Enstitüsü’nde1(KI) okuyan tıp öğrencileri bir yanlışlıksonucu ilk otopsi dersinde eski hocalarınınotopsisini yaptılar. KI öğrencileri tip eğitimi çerçevesindeuygulamalı ilk otopsi dersinde eskihocalarının cesedini görünce şok oldular.Otopsi sırasında öğrencilerin kendi aralarındafısıldaşmaya başlaması üzerine ortaya çıkangerçek sonrası öğrencilerin ilk otopsi dersindeeski hocalarının otopsisini yapmalarınınne kadar doğru olduğu tartışma konusu oldu.Ders koordinatörleri son derece talihsiz bir olayyaşandığını kabul etmekle beraber herhangibir yanlışlık yapmadıklarını, çünkü otopsi yapılacakcesedin isminin her zamanki gibiKI’ye önceden duyurduklarını ancak bir uyarıve hatırlatma almadıklarını ifade ettiler.Olay sonrası ders hocası Profesör BirgittaSundelin olaydan dolayı üzgün olduğunu belirtirken:“Hayatımda ilk defa böyle bir durumlakarşılaştım. Talihsiz bir olay oldu” dedi.İsveç Tıp öğrencileri Derneği Başkanı MariaEhlin Kolk ise: “Otopsi dersinde böyle bir durumlakarşılaşan öğrenciler kendilerini hiç iyihissetmemişlerdir. Böyle bir talihsizliğe maruzkalan öğrenciler bu dersi ne kadar iyi öğrenebilmişlerdiracaba?” dedi.Kunskapsboningens Skola’daöğrenciler hünerlerini sergilediMalmö’de 2010 yılı Ağustos ayında1eğitime başlayan KunskapsboningensSkola’nın dönem sonu kapanış programımuhteşem oldu. Sunuculardan, metin yazarlarına;dekor tasarımcılarından oyuncularınave kareograflarına kadar her şeyin öğrencilertarafından organize edildiği programdaeğitim kadrosu sadece destek verdi veyol gösterdi. 7 ayrı milletten 33 öğrencinineğitim gördüğü okulda öğrenciler kapanışprogramı için yaklaşık 3 hafta önceden grupolarak veya şahsen bir proje üzerinde kafayormaya başladılar. Daha sonra öğretmenlerininrehberliğinde projelerini hayata geçirdiler.Programda öğrenciler yaklaşık 15proje sergilerken projeler arasında sıfırdanyapılan projelerin yanı sıra hazır olan biruzaktan kumandalı arabayı modifiye etmegibi çalışmalarda yer aldı. Bununla beraberprogramda çocukların kendi yazdıkları hikâyelerdenoluşan 10 kadar kitapta sergilendi.Öğrenciler ayrıca projelerini anlatanpanolarda hazırladılar ve program akşamıkurdukları stantlarda velilere projelerini anlattılar.Öğrencilerin sadece proje çalışmasıdeğil, yaptıkları veya yapmaya çalıştıklarınıda anlatabilmeleri özellikle dikkat çekti.Programın ikinci bölümünde ise farklı koreografilereşliğinde şarkılar, kukla tiyatrolarıve dans gösterileri yer aldı. Çocuklarının hazırladığımükemmel programa katılan çoksayıda veli duygusal anlar yaşarken duyduklarısevinç ve gurur ise görülmeye değerdi.ZAMAN MALMÖSELçUK VURAL HELSİNKİHelsinki-Vantaa Havaala-biometrik pasaport1nındauygulamasına geçildi. HavaalanıDirektörü Jaha-PekkaPystynen biometrik pasaportuygulamasıyla birlikte sınır kontroluygulamalarında büyük birgüvenlik ve kapasite artışı kaydedileceğinisöyledi.Pystynen uygulamadan Finlandiyavatandaşlarının yanı sıraAvrupa Birliği (AB) ülkeleri ve İsviçrevatandaşlarının fayadalanabileceğinisöyledi. Helsinki-Vantaa havaalanında mevcut 10bimetrik pasaport kontol makinesibulunurken, AB ülkeleriarasında biometrik pasaport kullanılan enyaygın havaalanı oldu.Pystynen, yeni uygulamanın servis hızınıartırtığına da değinirken, özellikle Avrupa veAsya arasındaki uçuşlarda biometrik pasaport- 28 ARALIK 2010 ZA MANFinlandiya’da biometrik pasaportuygulaması başladısahiplerinin sıra beklemeksizin aktarmalı yolculuklarınadevam ettikleri söyledi.Öte yandan Helsinki-Vantaa havaaalanındakirenovasyon çalışmaları bir yıldır sürüyor.Dünya’nın en zengin ülkelerindede çocuklar yoksul olabiliyorMENAF ALICI ZAMANKişi başına gelir esas alındığında dün-refah seviyesi en yüksek ülke-1yadakilerden biri olan Norveç'te de çocuklar yoksulluksınırı altında yaşıyor.Başkent Oslo merkezli araştırma kurumuFafo’nun yaptığı çalışmaya göre, kişi başınamilli gelirin 70 bin Amerikan Dolarını bulduğuNorveç’te 100 bin çocuk, Avrupa Birliği’nin(AB) ülke kriterlerine göre belirlediği fakirliksınırının altında hayatını sürdürüyor. Fafo,yaptığı çalışmada son beş yılda ‘göreceli yoksulluksınırı’ altında yaşayan çocukların oranındayüzde 50’lik bir artış yaşandığını da ortayakoydu.Avrupa Birliği’nce Norveç’te resmi yoksullukdüzeyi, iki yetişkin ve iki çocuğu kapsayanbir hane için, vergisi hariç yıllık 350 binNorveç Kronu (58 bin Amerikan Doları) şeklindehesaplanmıştı. Yetkililer, yoksul çocuklarınınoranının artışını, ülkeye son yıllardayapılan yoğun göçü sebep gösteriyor. Ülkeyeyeni göç edenlerin iş bulması ve ortalama refahdüzeyini yakalaması zaman alabiliyor.


1522- 28 ARALIK 2010 ZA MAN


1622İSKANDİNAVYA- 28 ARALIK 2010 ZA MANS O S y A L D E M O K R A t P A R t İ L İ S O P h I E A N D E R S E N :Sağlık sistemimiz parasıolanlara hizmet etmeye başladıhASAN CÜCÜK KOPENHAGSosyal Demokrat Parti’nin sağlık1konularından sorumlu sözcüsüSophie Andersen, Liberal – Muhafazakârkoalisyon hükümeti dönemindesağlık sisteminin giderek kötüleştiğinisavunarak, ‘Sadece parası olanların özelhastanelerde iyi tedavi olduğu dönemedoğru gidiyoruz’ açıklamasını yaptı.Dialog Forum Derneği’nde düzenlenenkahvaltılı toplantıda Andersen, partisininsağlık politikaları hakkında bilgiverdi.Danimarka 1970’li yıllarda dünyanınen iyi sağlık sistemine sahip ülkelerdenbiriydi. Aradan geçen yıllarda Danimarkabu özelliğini yavaş yavaş kaybetmeyebaşladı. Son yıllarda hastaneleringerek fiziki gerekse eleman sıkıntısısürekli gündemde oldu. Sophie Andersen,hükümetin krizi gerekçe gösterekçok sayıda hemşireyi işten çıkaracakolmasını eleştirerek, hastaların yeterlihizmeti alamadığı bir ortamda elemançıkarmanın çok yanlış olduğunu söyledi.Sağlık sektörünün herkese eşit imkânlarsunması gerektiğini vurgulayan Andersen,‘Öncelikle herkes eşit olmalı,doktorlarımız işinde uzman olmalı vetabiki sağlık hizmetleri ücretsiz olmalıdır.Liberal – Muhafazakâr koalisyonhükümeti refah sistemiyle oynayarak,zenginlerin daha iyi hizmet aldığı bir sistemkurdular. Özel hastanelerin sayısıgiderek artmaya başladı. Geliriniz iyi veözel sigortanız varsa, devlet hastanelerindesıra beklemek yerine özel hastaneleregidip kısa sürede tedavi oluyorsunuz.İşsizler ve düşük gelirliler ise tedaviiçin aylarca sıra beklemek zorundakalıyor’ açıklamasını yaptı.Danimarkalılar arasında alkol veuyuşturucu kullananların sayısının giderekarttığına işaret eden Sophie Andersen,alkol ve uyuşturucu ile etkinmücadelenin olmadığını savundu. Alkolalma yaşının giderek düştüğünü ifadeeden Andersen’in önemli bir sorununise sigara olduğunu söyledi. Danimarkalılarınyüzde 25’inin sigara içtiğini,gençler arasında sigaranın daha yaygınolduğuna işaret eden Andersen, devletinsağlık sorunlarıyla daha etkin mücadeleetmesi için bütçeden sağlık içinayrılan payın arttırılması gerektiğinisöyledi.Sophie Andersen, ‘başörtülü sağlıkçıyıreddetme hakkı’ konusunda daönemli açıklamalarda bulundu. Konunungereğinden fazla büyütüldüğünüvurgulayan Andersen bu konuda şunlarısöyledi, ‘Beni asıl şaşırtan Sağlık BakanıBertel Haarder’in ‘Evet hasta, başörtülüsağlıkçıyı reddetme hakkına sahiptir’açıklaması oldu. Sanki bu konuçok yaygın gibi bir imaj oluşturdu. İnsanlarınkategorize edilmesi çok yanlış.Özellikle sağlık sektöründe, kişinin ırkıve dininden ziyade tecrübesi ve bilgisiönemlidir. Tedavi olmak için bekleyenbiri için, karşısındaki kişinin inancı yerinemesleki başarısı önem taşır. Peki,bunun tam tersi olsa. Müslümanlar,Hıristiyan bir doktora muayne olmak istemiyorumderse, nasıl cevap vereceğiz.Bu konu gereğinden fazla büyütüldü.Toplumda bu konuda bir sıkıntı olduğunainanmıyorum’.Danimarka polisi yasadışı gözaltılar için tazminat ödeyecekEMRE OĞUZ ZAMANDanimarka polisi geçtiğimiz yıl baş-Kopenhag’da düzenlenen Bir-1kentleşmiş Milletler İklim Zirvesi esnasında protestocularakarşı aşırı güç kullandığı için tazminatödeyecek. Geçtiğimiz hafta içerisindekonuyu değerlendiren Kopenhag ŞehirMahkemesi, polisin iklim zirvesi sırasındagerçekleştirdiği toplu gözaltı işlemlerininkanunsuz olduğuna karar verdi. Bilindiğigibi Danimarka polisi zirve esnasında yüzlerceprotestocuyu gözaltına alarak, soğukhavaya rağmen önce sokakta bekletmişdaha sonra da birkaç gün nezarethaneye atmıştı.Kopenhag Mahkemesi Hakimi göz altınaalınan 250 protestocunun hiç bir kanunuçiğnemediğine dolayısıyla gerçekleştirilengöz altı işlemlerinin kanunsuz olduğunahükmetti. Hakim ayrıca Danimarkapolisinin söz konusu 250 kişinin her birineayrı ayrı tazminat ödemesi gerektiğine dekarar verdi. Karara göre geçtiğimiz yıl 12Aralık tarihinde soğuk asfaltta oturarakbeklemek zorunda kalan 178 kişinin her birine9000 kron, diğerlerine ise kişi başına5000 kron tazminat ödenecek.Karar mahkemeye başvurarak davanınaçılmasına neden olan protestocular arasındasevinçle karşılanırken Danimarka PolisTeşkilatı kararı temyiz mahkemesine taşıdı.Konuyla ilgili bir açıklama yapan polisavukatı Anders Dorph kararın haksız olduğunutemyiz mahkemesine başvurarak haklarınısonuna kadar savunacaklarını ifadeetti. Danimarka Polisi iklim zirvesi esnasındameydana gelen kargaşalarda toplam 1900kişiyi gözaltına almıştı. Ancak bunların sadece250’si mahkemeye başvurarak polisteşkilatı hakkında şikayette bulunmuştu.


1722- 28 ARALIK 2010 ZA MAN% 20indirim% 20indirimBİSSE Mağazaları artık Stockholm’deGömlek ve aksesuar mağazamız Stockholm Stinsen Köp Centrum’da açılmıştır.Mağazamızda BİSSE’nin yaklaşık 70 çeşit gömlekve aksesuar ürünlerini bulmak mümkündür Aralık ayı boyuncamağazamızın açılışı nedeniyle özel indirimlerimizi ve sürprizkampanyalarımızı Zaman İskandinavya gazetesinden takipedebilirsiniz.Bu haftaki özel kampanyamızda:Tüm Bisse gömleklerde yüzde 20 indirimİskandinavya genelinde bayilikler verilecektir.Stinsen Shoppingcenter, övre planTel.: 08-35 89 80 www.bissecollection.se


1822GÜNDEM- 28 ARALIK 2010 ZA MANİtirazları reddeden seçimkurulu, CHP'yi rahatlattıhABİB GÜLER ANKArAarkadaşları, ilçe seçim kurulunun kararınıCHP'nin önceki gün gerçekleştir-15. Olağanüstü Kurultayı'ndaÇankaya İlçe Seçim Kurulu, CHP'li-da merakla bekledi.1diğiyaşanan 'kadın kotası krizi', 24 saat geçmedençözüldü. Çankaya İlçe Seçim Kurulu,yapılan itiraz başvurusunu reddetti.Böylece Genel Başkan Yardımcısı GürselTekin ile Sezgin Tanrıkulu, liste dışı kalmaktankurtuldu.CHP'nin önceki gün gerçekleştirdiği15. Olağanüstü Kurultay'da yaşanan 'kadınkotası krizi', 24 saat geçmeden çözüldü.Çankaya İlçe Seçim Kurulu, eskiGençlik Kolları Başkanı Umut Tunç vearkadaşlarının yaptığı itiraz başvurusunureddetti. Böylece Parti Meclisi'nde (PM)en az oyu alan Genel Başkan YardımcısıGürsel Tekin ve eski Diyarbakır Baro BaşkanıSezgin Tanrıkulu, liste dışı kalmaktankurtuldu. Tekin, karar sonrası yaptığıaçıklamada "Adalet herkese gerekendersi verdi." dedi.az 20 kadın olması gerekiyor. İtiraz dilekçesindebu kotaya hem 68 kişilik anaPM listesinde hem de 12 kişilik BilimPlatformu listesinde uyulması gerektiğiileri sürüldü. CHP'nin eski lideri DenizBaykal, önceki kurultaylarda blok listeleribu çerçevede hazırlamıştı. Mevcut yöneticilerleri rahatlatan kararı dün akşam saatlerindeverdi. Gürsel Tekin, seçim kurulununkararını değerlendirirken başvuruyuyapan delegeleri 'CHP iktidarındankorkanlar' olarak suçladı. Tekin, şunlarısöyledi: "Tüzüğün 23. maddesi gayetaçık ve nettir. Bu yüzden yapılan itirazanlamsızdı. Bizi üzen, bu denli görkemlibir kurultay gerçekleştirmişken, CHP'niniktidar olmasından korkanların hareketegeçmesi ve kurultayımıza gölge düşürmeyeçalışmalarıydı."Zaman'a açıklamalarda bulunanCHP'nin hukukçu isimleri, seçim kurulununkararından önce farklı değerlendirmeleryaptı. İlk kez PM'ye giren KonyaMilletvekili Atilla Kart, tüzüğün 37, 23 ve52. maddelerine göre kotanın ana liste veBilim Platformu listesi için ayrı ayrı değil,CHP Tüzüğü'nün öngördüğüise 80 kişilik PM'nin tek bir organ PM olarak kabul edilen 80 kişilik organ"PM'nin en az yüzde 25'inin kadın üyelerdenoluşacağı" şartına uyulmadığı iddiası,önceki gün geç saatlerde 'itiraz dilekçesi'olarak Kurultay Divanı'na sunuldu.Tüzüğe göre 80 kişilik PM'de enolduğunu ve tüzükte öngörülen kotaşartının 68+12 kişiden oluşan bu organiçin arandığını savundu. Buna göre 21 kadınüyenin bulunduğu 80 kişilik PM'de,kota sınırı aşılmıştı. Ancak Kılıçdaroğlu veiçin geçerli olduğunu belirtti. Eski GenelSekreter Önder Sav'a yakınlığıyla tanınanManisa Milletvekili Şahin Mengü ise tüzüğün55. maddesine bakıldığında itirazınmantıklı olduğunu savundu.Caroline Wozniacki thy’nin yeni reklam yüzü olduEMRE OĞUZ ZAMANDünyanın en iyi tenis oyuncuları1arasında gösterilen DanimarkalıCaroline Wozniacki Türk Hava Yolları(THY) ile 3 yıllık reklam anlaşması imzaladı.Wozniacki THY’nin önümüzdekidönemde piyasaya sunacağı yeni‘Bussiness Class’ konseptinin reklamyüzü olacak. Wozniacki ayrıca yenikonsept için ayrıca çeşitli halkla ilişkileraktivitelerine de katılacak.1990 doğumlu ünlü tenisçi THY’ninyeni reklam filminin çekimleri için geçtiğimizpazartesi günü İstanbul’a gitti.Başta Avrupa olmak üzere dünyanınçeşitli ülkelerinde gösterilecek olanyeni reklam filminin Türk Hava Yolları’nıntanıtımına büyük katkı yapmasıbekleniyor.Halen bayanlar tenis dünyasının birnumaralı oyuncusu olarak gösterilenWozniacki reklam filminin çekimindensonra Türk basın mensuplarıyla biraraya gelecek. Dünya tenis sıralamasındakien genç oyuncu olma unvanınıda elinde bulunduran Wozniacki şuana kadar 12 turnuvayı birincilikle tamamladı.THY son yıllardaki hızlı büyümesinisponsorluklarda da gösteriyor. 2009yılı içerisinde dünyanın en fazla kazananilk üç hava yolu şirketinden biriolan THY geçtiğimiz günlerde Amerikalıefsane basketbol oyuncusu KobeBryant ile de bir reklam anlaşması imzalamıştı.Halen 126 uluslar arası ve 37yurtiçi havaalanına uçan THY yılda 25milyondan fazla yolcu taşıyor. THYdaha önce Barcelona ve ManchesterUnited gibi ünlü futbol kulüplerinin desponsoru olarak adından bahsettirmişti.Facebook bağımlılığından kurtulmakisteyenlere müjdeZAMAN ONLINEZamanınızın çoğunu Facebook ve Twitter gibi sosyal pay-sitelerinde mi geçiriyorsunuz? Sanal dünya ile ile-1laşımtişiminiz gerçek hayatınızı unutturmaya başladıysa siz de sosyalağ müptelalarındansınız demektir. Aslında durum sandığınızkadar umutsuz değil.Şimdiye kadar üyelerinin hesaplarını sadece "dondurmaya"izin veren Facebook, artık hesapların silinmesine izin veriyor.Üyelerin kişisel bilgilerinin bir örneğini sunucularında tutan Facebookgizlilik endişesi taşıyan kullanıcıların eleştiri oklarına hedefoluyordu.Facebook bağımlılığından kurtulmak için hesabını kapatmakisteyenlerin sayısı hiç de az değil. Ama gönderilerin ve kişilerbilgilerin silinmesi oldukça uzun zaman alıyor. Bu sorunu Facebook'tan kurtulmanın 4 basit adımıaşmak için bir Alman Şirketi yeni bir program geliştirdi. Bu Siz de Facebook mağdurlarındansanız ve kurtulmak istiyorsanızişte size fırsat... Yapmanız gereken tek şey aşağıdakiprogram Facebook, LinkedIn, MySpace and Twitter hesabınızaait tüm bilgi ve gönderileri kolayca siliyor.adımları izlemek... Öncelikle Facebook hesabınıza girin ve sağ'Web 2.0 İntihar Makinesi' adı verilen bu program hesabınızdakitüm verileri silme işlemini sadece 52 dakikada ta-Karşınıza çıkan sayfada ise 'deactivate' kısmına tıklayın.üst kısımda bulunan 'account' kısmına tıklayın.mamlıyor. Oysa aynı işlemi kendiniz yapmaya kalkarsanız 10 Bu aşamada size Facebook hesabınızı kapatma sebebibinizsoruluyor. Bu seçeneklerden birini tıkladıktan sonra 'de-saate yakın bir zaman harcamak zorundasınız.Bu programı çalıştırmak için sadece şifrenizi girerek arkanızayaslanmanız yeterli. Sonunda tüm Facebook ve Twitter ar-Bir sonraki aşama olarak mail adresinize 'Facebook hesaactivateaccount' kısmına tıklayarak hesabınızı kapatabilirsiniz.kadaşlarınızın silindiğini ve geriye bomboş bir ekran kaldığını bını kapatma' ile ilgili onay maili geliyor. Bu linke de tıkladıktansonra Facebook'tan kurtulmuş görerek rahatlayacaksınız.oluyorsunuz.İşsizliğin önlenmesi içinhazırlanan UMEM projesihayata geçiriliyorMeslek liselerinin teknolojik alt yapılarının güçlendirilmesi,yenilenmesi, sanayinin ihtiyaç duyduğu iş gücününyetiştirilmesi, öğretmenlerin eğitilmesi ve işsizliğinönlenmesi amaçlanan Uzmanlaşmış Meslek EdindirmeMerkezleri (UMEM) projesi hayata geçiriliyor.UMEM Projesi Sivas İl Yürütme Kurulu toplantısı bugüngerçekleştirildi. Sivas TSO'da yapılan toplantıyaTSO Yönetim Kurulu Üyesi Ata Şahin, Sanayi ve Ticaretİl Müdür Ruhi Tombul, Türkiye İş Kurumu İl MüdürüYüksel Altun, İş Kurumu Şube Müdürü Nabi Soysal,Milli Eğitim Müdürü Yardımcısı Sebahattin Erbıyık,Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Müdürü NihatMazlum ve Cumhuriyet Üniversitesi ÖğretimÜyesi Adnan Mahiroğulları katıldı. Proje Milli EğitimBakanlığı (MEB), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ve Türkiye Odalar veBorsalar Birliği (TOBB), TOBB Ekonomi ve TeknolojiÜniversitesi (TOBB-ETÜ) işbirliğinde hazırladı. Proje,MEB Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İŞKUR ve TOBB işbirliğindegerçekleştirilecek. Projeyle meslek liselerininteknolojik alt yapılarının güçlendirilmesi, eğiticilerin yeniteknolojiye göre donanım sahibi olması, illerdeki yerelişgücü piyasası ihtiyaçlarının tespit edilmesi, kayıtlı işsizlerarasından sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlarda işgücününyetiştirilmesi, işsizliğin önlenmesi amaçlanıyor.Buna göre proje kapsamında, 81 ilde faaliyet gösterenteknik ve endüstri meslek liseleri arasından İŞKURve MEB tarafından seçilen 111 teknik ve endüstri meslekliseleri yenilenecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıtarafından teknik ve endüstri meslek liselerininmakine, araç-gereçleri, teknolojik donanımı, iş piyasasınınihtiyaçları doğrultusunda yenilenecek.Belirlenen okullarda görev yapan 2 bin 84 atölye-laboratuvaröğretmeni yenilenen teknolojik donanım ve işgücü piyasasına uygun şekilde eğitime alınacak. Projekapsamındaki okullarda 1 yılda yaklaşık 9 bin 858 meslekkursu açılması ve 197 bin 160 kişiye meslek eğitimiverilmesi planlanıyor. Projeye destek veren TOBB Ekonomive Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) tarafından ise işpiyasası analizleri yapılacak ve illerin mesleklere göre işgücüihtiyaçları tespit edilecek. TOBB da eğitim alankursiyerlerin istihdamına öncelik verecek. Bütçesi Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından karşılananprojenin maliyeti, toplam 98 milyon 670 bin lira olarakbelirlendi.Sivas’a saray gibikütüphane yapılacakSivas’ta geçtiğimiz yıl içerisinde uzun süren tartışmalarınardından kütüphane yapılması konusundamutabık kalınan ve Kültür Bakanlığı’na devredilenTekel binasının yerine yapılacak proje için bakanlık nezdindekiçalışmalar bir yıldır sürüyor. Bakanlık ve SivasValiliği’nin onayı ile kütüphanenin inşaat projesi ÇE-KÜL Vakfı Başkan Yardımcısı Prof. Metin Keskin’e verilmişti.Keskin, binanın Selçuklu ve Osmanlı mimarisiniiçeren bir yapı inşa edecek. Talepleri göz önündebulunduran Prof. Metin Keskin bir süredir yaptığı çalışmalarsonrasında alana yapılacak kütüphane binasınınüç cephesinin çalışmasını bitirdi. İsmet İnönü Caddesi’nebakan ön cephenin çizimleri ise son aşamada.Keskin 2010 yılının sonuna kadar projeyi tamamlamışolacak. Projenin çizim çalışmaları sürerken valilik de yerinstatik hesaplarını yapmaya başladı. Bu iş için istenenödenek valilik hesabına bakanlık tarafından aktarıldı. Yılsonuna kadar statik hesapları da tamamlanarak 2011 yılınınbaşında inşaat ruhsatı için belediyeye başvurulacak.2011 yılı bahar ayı ile birlikte inşaat başlayacak.Bakanlık kütüphane binasını ödenek yolu ile değilsponsorlar marifetiyle yapmayı tercih edecek. Bu yöntemleyapılacağı için de inşaatın bitim süresinin kısa sürmesibekleniyor. 6 bin metrekare kapalı alana sahip olacakkütüphane binası gerek mimari sitili, gerekse görselliğiile Cumhuriyet döneminde Sivas’a yapılan yapılarınen göz dolduranı olacak. CİHAN SİVAS


2022ÖZEL DOSYA- 28 ARALIK 2010 ZA MANİsveç veDanimarka’nıntahrik ile imtihanıİsveçli ressamLars Vilks,‘Amacım dikkatçekmek.’hz. Muhammed’e hakaretkarikatürleriyle dünyanıntepkisini çeken KurtWestergaard ve Lars Vilks,ülkelerini terörün hedefi hâlinegetiriyor. Müslümanlar isetahriklere rağmensağduyusunu koruyor.hASAN CÜCÜK KOPENHAGLars Vilks, izindengittiği Westergaardgibi kısa sürede ünekavuşurken, terörörgütü El-Kaide’ninhedefi oluyordu. ElKaide'nin Irak kolununlideri Ebu Ömer ElBağdadi’nin internetüzerinden Vilks veJohansson’unöldürülmesi çağırısınauyan Cezayirli veLibyalı iki kişi ölümplanı yaparken,tutuklanıp demirparmaklıklar ardınagönderiliyordu.Olof Palme ve Anna Lindh, İsveç yakın1tarihinin en önemli politik figürlerindendi.Sosyal Demokrat Parti’li olan bu ikilininbir başka ortak özelliği de cinayetekurban gitmeleriydi. Palme, başbakanlık yaparken28 Şubat 1986’da sinema çıkışında öldürülmüştü.Aradan geçen 24 yıla rağmenkatil bir türlü bulunamadı. Dışişleri bakanlığıkoltuğunda oturan Anna Lindh ise 11 Eylül2003’te bir alış-veriş merkezinde uğradığı bıçaklısaldırı sonrası yaşamını yitirmişti. Geleceğinbaşbakanı gözüyle bakılan Lindh’inkatili Mijailo Mijailoviç kısa sürede yakalanıpömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Siyasicinayetlerin acısını derinden yaşayan İsveç,önceki hafta sonu başkent Stockholm’ünmerkezinde bir intihar eylemine sahne olaraktopraklarında ilk kez terörü de yaşamışoldu. Barış, demokrasi ve insan hakları konusundatüm dünyaya örnek olan bir politikaizleyen İsveç’in terörün hedefi olması herkesişaşırtmıştı.Teröristlerin eylem gerçekleştirmek için‘bir bahanesi’ olması gerekiyordu. İsveç’te bubahaneyi sağlayan isim ise tıpkı DanimarkalıKurt Westergaard gibi Hz. Muhammed’e hakareteden karikatürist Lars Vilks’ten başkasıdeğildi.Westergaard, sıradan bir gazetenin sıradanbir karikatüristiyken,yaptığı provokasyon ve hakaretle dünya çapındabilinen bir isim oldu. Jyllands Postengazetesinin 30 Eylül 2005’te yayınladığı ‘Muhammed’inyüzleri’ başlıklı haberde yer alan12 karikatürden en çok tepkiyi Westergaard’ınçizimi görmüştü. Hz. Muhammed’ibaşında bombalı olarak tasvir eden Westergaard,provokatif eylemlerine devam etmedebir sakınca görmedi. Diğer 11 karikatüristortalıkta pek gözükmezken, Westergaardart arda açıklamalarıyla pişmanlık yerineyaptığı hakareti her fırsatta savundu.Westergaard için Danimarka ürünlerininboykot edilmesinin ve ülkesinin İslam dünyasınezdinde itibarının kaybolmasının hiçbirönemi yoktu.‘Fırsatı ganimete çevirmek isteyen’ terörörgütleri, derhal harekete geçerek Westergaard’ıöldürülecekler listesinde ilk sırayakoydu. Danimarka istihbarat teşkilatı PET tarafındankorumaya alınan Westergaard, 24saat 30 kişilik bir grup tarafından korundu.Polis, defalarca, Westergaard’ı öldürmeyiplanladığı ifade edilen kişileri gözaltına aldı,sorgulayıp serbest bıraktı. Westergaard’a ilkfiili saldırı Ocak 2010’da yapıldı. Çizeri öldürmekiçin baltayla saldıran 28 yaşındaki birSomalili, polis tarafından vurularak durduruldu.Bu suikast girişimi başta Danimarka’dakiMüslümanlar olmak üzere İslamKonferansı Teşkilatı (İKT) gibi uluslararasıkurumlar tarafından kınandı. Westergaard,hakaretinde ısrarlı olmasına rağmen, Müslümanlarsağduyusunu kaybetmedi. Yapılansaldırıyı protesto ederek terörünkarşısında sesini bir kez daha güçlü bir şekildetüm dünyaya duyurdu.Westergaard’ın hakaret ederek yakaladığıüne özenen bir başka isim ise İsveçliLars Vilks oldu. Ressam olan Vilks, Ağustos2007’de Karlstadtt şehrinde bulunanHembygdsgaard Müzesi’nde sergilenecek"Sanatta Köpek" konulu sergi için Hz. Muhammed’eağır hakaretler içeren 3 karikatürgöndermiş, provakosyon, müze yönetimininsağduyulu hareketiyle son anda önlenmişti.Müze sorumlusu Marta Vennerström, “Kararbana aittir. Güvenlik açısından ve Müslümanlarıincitmemek için Lars Viks'in eserlerinisergiden çıkardım.” açıklamasını yapmıştı.Hakaretinde ısrar eden Vilks, bu kezGerlesborg Okulu'na müracaat etmiş veeserlerinin okulun duvarlarında sergilenmesiniistemişti. Müze ve okul yönetimininsağduyulu yaklaşımıyla umduğunu bulamayanVilks’in imdadına, tıpkı Danimarka’dadaha önce seyrettiğimiz film gibi, Nerikes Allehandaadında küçük bir gazete yetişti.Nerikes Allehanda, tıpkı Jyllands Postengibi, hakareti ve saygısızlığı ifade özgürlüğüsınırları içinde değerlendirmekte bir sakıncagörmüyordu. Gazetenin editörü Ulf Johansson,“Biz her türlü özgürlükten yanayız. Bizgerektiğinde İsveç'teki Müslümanların haklarınıda, dini özgürlükleri de savunuyoruz.”diyerek hakarette ısrarcı oluyordu. İfade özgürlüğüile hakareti ayırmayan iki kişi, İsveç’itıpkı Danimarka gibi İslam Dünyası nezdindezor durumda bırakmıştı.Ancak İsveç’in, Danimarka’nın hatalarındanders aldığı kısa sürede ortaya çıktı. Karikatürkrizi sırasında zamanın DanimarkaBaşbakanı Anders Fogh Rasmussen, olaya‘ifade özgürlüğü’ sınırı içinde bakıp Müslümanlarınhissiyatını anlamamakta ısrar etmişti.İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt iseRasmussen gibi düşünmeyip derhal hareketegeçerek Müslüman temsilcilerle bir arayageldi. Reinfeldt, ifade özgürlüğünün önemliolduğunu ancak yapılan saygısızlığı kabul etmediğinisöyleyip yükselen tansiyonu düşürmeyibaşarmıştı. İsveç’in Riyad BüyükelçisiJan Thesleff de İslam Konferansı ÖrgütüGenel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’na‘rencide edici bu karikatürün yayımlanmasındandoyalı içten özürlerini’ resmen iletiyordu.Lars Vilks, izinden gittiği Westergaardgibi kısa sürede üne kavuşurken, terör örgütüEl-Kaide’nin hedefi oluyordu. El Kaide'ninIrak kolunun lideri Ebu Ömer El Bağdadi’nininternet üzerinden Vilks ve Johansson’un öldürülmesiçağırısına uyan Cezayirli ve Libyalıiki kişi ölüm planı yaparken, tutuklanıp demirparmaklıklar ardına gönderiliyordu.Provokasyonu yaşatma konusunda Vilksve Westergaard yalnız değillerdi. Terör örgütleriiçin bu iki isim propagandalarını yapmalarınıadına bulunmaz bir nimetti. Özellikleİsveç ve Danimarka’da yaşayan Müslü-


21 ÖZEL DOSYA22 - 28 ARALIK 2010 ZA MANmanlar, Vilks ve Westergaard’ın amaçlarınınsadece tahrik olduğunu çok iyibiliyordu. Nitekim Vilks bunu saklamagereği bile duymuyordu. İsveç’te yayınlananEkspressen gazetesine konuşanVilks, “Amacım provokasyon yapmakve Müslümanları aşağılamaktı.”derken, hakaretine gerekçe olarak da“Bütün ressamlar dikkat çekmek isterve bu camiada dikkat çekilenler kıskanılır.”itirafında bulunuyordu.İsveç, topraklarında terör eylemineilk kez önceki cumartesi akşam saatlerindeşahit oluyordu. Stockholm’ün enişlek caddelerinden Drottninggatan’dainfilak eden bir aracın bir intihar saldırısıgirişimi olduğu çok geçmeden ortayaçıkıyordu. İlk patlamadan 10 dakikasonra Bryggergatan Caddesi’ndebir patlama daha olması, İsveçlileri paniğesevk ediyordu. İntihar eylemcisininkimliği kısa sürede ortaya çıkıyordu.Bombanın patlamasıyla hayatınıkaybeden kişi, Iraklı Teymur AbdülvahapEl Abdali’ydi. İsveç, ilk kez terörünkorkunç yüzüyle karşılaşırken, tesellisican kaybının olmamasıydı. Saldırınıngerekçesi ise polise gönderilen e-postadagizliydi: İsveç’in Afganistan’da askerbulundurması ve Lars Vilks’in Hz.Muhammed’e haraket eden karikatürleri....Terörün dini, ırkı yoktu. Terör terördü.Bu anlayıştan hareket eden Müslümanve Hıristiyan sivil toplum kuruluşları,Stockholm’ü kan gölüne çevirmekisteyen bu eyleme karşı ortak birtavır aldı. Müslüman Örgütler BarışHareketi ve Hıristiyan Barış Hareketi,Stockholm’ün merkezinde terörü telinmitingi düzenlerken, İsveç İslam TopluluğuBaşkanı Abd el Hakk Kielan,“Bu, korkunç bir olay. Bu tip eylemleren çok Müslümanlara zarar veriyor.Bazı kötü niyetli kişiler bu tip dengesizgençleri kullanıyor olabilir.” açıklamasınıyapıyordu. Müslümanların bu sağduyuluyaklaşımı karşılıksız kalmıyordu.Başbakan Fredrik Reinfeldt, patlamalarlailgili aceleci bir sonuca varmanınyanlış olacağını belirterek “Tabiiki böyle bir ülkede bu tip olaylarıngerçekleşmesi istenmez ve kabul edilemez.İsveç, bütün farklılıkların birlikteyaşayabileceği, açık toplum ve demokrasimodelini benimsemiş bir ülkedir.”açıklamasını yapıyordu.Saygısızlığı ifade özgürlüğü olarakgören Kurt Westergaard ve Lars Vilks,ülkelerini uluslararası terör örgütlerininhedefi haline getirmekten endişe duymuyor.Müslümanlar ise sağduyuluhareket ederek ‘İslam eşittir terör’ demekisteyenlerin heveslerini kursaklarındabırakıyor.Danimarkalı çizerKurt Westergaardbüyük tepkiçekmişti


22 DÜNYA22- 28 ARALIK 2010 ZA MAN'İsrail'le anlaşan Rum KesimiSuriye ile de ortaklık peşinde'DIŞ hABERLER SERVİSİKıbrıs Rum yönetiminin önceki1gün Türkiye ile gergin ilişkilere sahipİsrail'le münhasır ekonomik alananlaşması imzalamasının ardındanbenzer bir anlaşmanın da Suriye ile yapılacağıiddia edildi. Rum gazetesi Politishaberinde Rum makamlarının Şamile yürütülen görüşmelerin olumlu sonuçlanacağınadair umutlu olduklarınıaktardı.İsrail'in Kıbrıs Rum Kesimi ile Akdeniz'deyeraltı zenginliklerinin paylaşımınıöngören "münhasır ekonomikalan" anlaşmasının önceki gün imzalanmasınınardından, Kıbrıs Rum Yönetimi'ninTürkiye'nin iyi ilişkilere sahipolduğu Suriye ile de benzer bir anlaşmaimzalayacağı ileri sürüldü.Rum kesiminde yayımlanan Politisgazetesi, Rum hükümetinin İsrail'inardından Suriye ile de benzer bir anlaşmaimzalamaya çok yakın olduğunuiddia etti. Gazete, Rum makamların Suriyeile konuya ilişkin yürütülen görüşmelerdenumutlu olduklarını ve yakınzamanda anlaşma imzalanması ümidinitaşıdıklarını belirtti. Şam yönetimi Türkiyeile ilişkilerin gelişmesine büyükönem verirken, bu tutumun SuriyeRum kesimi ilişkilerinin ilerlemesinemani olmadığı belirtiliyor. Kıbrıs'ta kapsamlıçözüm sağlanmadan bu anlaşmalaraşiddetle karşı çıkan ve Rum kesimiile anlaşma imzalayan İsrail'e serttepki veren Ankara'nın, anlaşmanınimzalanması halinde, Suriye karşısındakitutum merak ediliyor. İsrail'in AnkaraBüyükelçisi Gaby Levy, anlaşmanınimzalanmasının ardından öncekigün Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarakdurumdan duyulan rahatsızlık aktarılmıştı.Rum kesimi daha önce Mısır veLübnan ile de benzer anlaşmalar imzalamıştı.Bu arada İsrail Ulusal Altyapı BakanıUzi Landau, İsrail'in Kıbrıs Rum Kesimiile dün imzaladığı, "Doğu Akdeniz'dekimünhasır ekonomik bölgelerinin sınırlarınıve buralardaki haklarını belirleyen''anlaşmaya, "herkesin saygı göstermesigerektiğini'' savundu. AnlaşmayaRum Yönetimi Dışişleri BakanıMarkos Kiprianu ile birlikte imza koyanLandau, Rum Simerini Gazetesi'ne verdiğidemeçte, ''anlaşmanın iki ülke arasındakideniz sınırlarını belirlemiş olmasındanötürü büyük önem taşıdığını,her zaman iyi ilişkiler içerisinde olduklarıGüney Kıbrıs'la bu anlaşma sonrasındailişkilerinin daha da gelişeceğini''kaydetti. "Herkesi anlaşmaya saygıgöstermeye'' çağıran Landau, "Türkiye'ninsöz konusu anlaşmaya saygıgöstereceğine inanıp inanmadığının''sorulması üzerine, "uluslararası kurallarave anlaşmalara uyan her anlaşmayatüm ülkelerin saygı göstermesinin gerekliolduğunu, böyle anlaşmaların ihlaledilmelerinin ne uluslararası toplumne de İsrail tarafından kabul görmeyeceğini''söyledi.'Anlaşma Lübnan'ı alarma geçirdi'Landau, "İsrail'in Güney Kıbrıs'ındayanabileceği iyi bir dost, komşu ve ortakolduğunu, bunun Türkiye ile alakasıolmadığını, her iki ülkeyle olan ilişkilerininbir diğerini etkilememesi gerektiğini''savundu.Öte yandan Rum basını, Rum Yönetimiile İsrail arasındaki anlaşmanınLübnan'ı alarma geçirdiğini yazdı. Anlaşmaylabirlikte İsrail'in, "münhasırekonomik bölgesi" içerisinde kalan,ancak Lübnan'ın da hak iddia ettiği"Leviathan'' isimli parselde bulunanbüyük doğalgaz yataklarının Lübnan ileİsrail arasında anlaşmazlık doğurduğubelirtilen haberlerde, Hizbullah'ın İsrail'isöz konusu parseldeki kaynaklaradokunmaması yönünde tehdit ettiğihatırlatıldı. Münhasır ekonomik alananlaşmaları denize kıyısı olan ülkelerinhak sahibi olacağı ekonomik bölgeleribelirleyip, özellikle doğalgaz ve petrolgibi yeraltı zenginliklerinin paylaşımınıiçeriyor.Joost Lagendijkyavaşlamanın kabahati hemAB'de hem türkiye'deNeredeyse kimsenin dikkatini çekmedi. Geçen hafta ABdışişleri bakanları devam eden genişleme sürecine dair yıllıkdeğerlendirme toplantısını yaptı.Türkiye 12 Eylül'de anayasal reform paketinin kabul edilmesindendolayı methedildi ve bakanlar AB ile Türkiye arasındaBalkanlar ve Ortadoğu gibi ortak çıkara dayalı dış politikameselelerinde süregiden diyaloğu derinleştirme önerisindebulundu. Haliyle AB, Türkiye'nin havaalanları ve limanlarınıKıbrıs uçaklarına ve gemilerine açmayı kabul etmemesindenduyduğu rahatsızlığı bir kez daha ifade etti veAnkara'ya mevcut müzakereleri faal şekilde destekleme çağrısındabulundu. Bana anlaşılmaz gelen sebeplerden dolayıTürk Dışişleri Bakanlığı, AB bildirgesinin üslubu önceki açıklamalardanfarklı olmamasına rağmen, Kıbrıs'la ilgili eleştiridenmemnuniyetsizliğini dile getirdi. Ve mesele bu kadarlakaldı. Türk basınında, 2005'te müzakerelerin başlamasındanbu yana ilk kez hiç yeni fasıl açılmaması karşısında yaygarakoparan, öfkeli yorumlar döşenen kimse olmadı.Bu heyecan noksanlığının sebepleri aşikâr. Medyanın büyükkısmı pes etmiş durumda ve artık müzakere sürecini yakındantakip etmiyor. Türk memurlarla Avrupalı bürokratlararasında, Türkiye hukukunu Avrupa yasaları ve uygulamalarınaadapte etmek yönünde yapılan müzakereler, zatenhiçbir zaman üzerinde yazılıp çizilecek kadar cazip birkonu olmadı. Teknik ve karmaşık meseleler bunlar, gerek gazetecilergerek vatandaşlar için takip etmesi hayli zor. Fakaten azından altı ayda bir gıda güvenliği ve çevre gibi konulardabirkaç yeni faslın açılması AB üyeliğine giden uzunyolda ufak, ama sembolik bir yeni adım olarak sunulurdu.Bu yavaş ilerleyen süreç tümüyle durma noktasına gelmişgibi görünürken acaba artık kimse ne olup bittiğini umursamıyormu? Sanırım Türklerin büyük çoğunluğu fark edenbir şey olmayacağını düşünüyor. AB üyeliğinin geleceğinedair büyük resim bu kadar bulanıklaşmışken yeni fasıllarınaçılması gibi ayrıntılara kafa yormanın ne âlemi var? Bununda ötesinde, görünüşe göre Türkiye'de herkes, müzakerelerdene zaman sorun çıksa, müsebbibi mutlaka AB'dir diyedüşünüyor.Bu yaklaşımın neden hem yanlış hem de faydasız olduğunuizah etmek isterim. Evet, müzakere edilmesi gerekenfasılların yarısının AB, Fransa ve Kıbrıs tarafından bloke edildiğidoğru. Bilhassa adı geçen iki üye ülke engelleme politikasındandolayı eleştirilmeli, zira tümüyle siyasi argümanlarave ülke içi hesaplara dayanıyorlar, böylece bir bütünolarak genişleme sürecinin itibarına ve kestirilebilirliğinezarar veriyorlar. Fakat mevcut tıkanmadan Paris ve Lefkoşasorumlu tutulamaz. Bunun sorumlusu Ankara.Türk hükümeti rekabet politikası, sosyal politika vekamu alımlarına dair kalan üç fasıl üzerinde müzakereleribaşlatmak istediği takdirde ne yapması gerektiğini uzun zamandırbiliyordu. Bugüne kadar bu yönde gereken adımlarıatmaya hiç yanaşmadı. Ve bu gönülsüzlüğün ardındaki sebeplerbüyük oranda siyasi. Rekabet faslını açmak için Türkiye'ninkendi devlet yardımı politikasını yerli yerine oturtmasıgerekiyor. Genelde AB, adil rekabeti zedelememek içinüye ülkelerin şirketlere para vermesine pek iyi gözle bakmaz.Bunun ne zaman ve nasıl yapılacağına dair katı kurallar vardır.Birçok bakımdan aynısı kamu alımları için; yollar yapmak,köprüler inşa etmek ve diğer kamusal işleri kotarmakkonusunda ihaleleri hangi şirketlerin alacağını belirlemektekullanılan kurallar ve prosedürler için de geçerli. Şu anki hükümetve AKP'den önceki bütün iktidarların yaptığı gibikendi yandaşı şirketlere iltimas geçilmesine imkan verebilecekşekilde bir sis perdesi ardında dağıtılan milyarlarca liralıkbir sistemden söz ediyoruz. Bu noktada daha fazla şeffaflıkoluşturmak hiçbir iktidar partisinin çıkarına değil, heleseçimler yaklaşırken hiç değil. Bu yüzden hükümetin kısa vadede,bütün Türk girişimleri için adil bir yarış ortamı yaratacakve vergi mükelleflerinin parasını hakkıyla değerlendirecekdaha sarih kurallar ve bu kuralların adilane uygulanmasıyönünde AB'den gelen taleplere icabet etmesini beklemiyorum.Sorun şu ki, AB'nin bitkinliğinden, kamuoyunda bilgiyedayalı tartışmanın eksikliğinden ve bütün ertelemelerdenAB'nin suçlanması gerektiği algısından dolayı atı alan Üsküdar'ıgeçebilir. j.lagendijk@zaman.com.tr


2322- 28 ARALIK 2010 ZA MANNørrebro BazarBAKTAT | EGETÜRK | TUKAŞ | SÜT DİYARI | ÇAYKUR VE DAHA NİCE TÜRK MARKASIEvinizin tüm gıda ihtiyacını en ucuz fiyata karşılayabileceğiniz tek adres!DaimaUCUZWWW.NORREBROBAZAR.DKDanimarka‘da Türk mamüllerini satan en büyük market...Haftanın indirimlerini internet sitemizden takip edebilirsiniz...HAFTANIN HER GÜNÜSAAT 08:00-20:00 ARASI AÇIĞIZ


24KÜLTÜR22- 28 ARALIK 2010 ZA MANMehmet Âkif Ersoy'un yeni birşiiri ve mektubu yayımlandıKÜLtÜR SANAt27 Aralık'ta vefatının 74. yılında1anacağımız milli şairimiz MehmetÂkif Ersoy, edebiyat tarihinde adı ençok anılan isimlerden biri. Şiirlerini biraraya getiren Safahat da Türkiye'de ençok basılan, satılan kitaplardan...Buna rağmen hakkında bilinmeyenlerolması, hayatıyla ilgili yeni bilgilerin,hiçbir yerde yayımlanmamış şiirlerininçıkması şaşırtıcı. İstanbul BüyükşehirBelediyesi Kültür AŞ tarafındanhazırlanan '1453' dergisinde Yusuf Çağlar,Âkif hakkında yazılan metinlerde sadecebir paragraf ile geçiştirilen bir konuyuele alıyor. Şairin Darülfünun'dakimuallimliğinin izlerini Osmanlı Arşivleri'ndekibelgeler ve arkadaşı IspartalıHakkı Bey'e gönderdiği mektup eşliğindesürüyor. 1912'de gönderilmiş "Sebilürreşad'ınhem müfessir hem şairbaşısıMehmet Âkif" imzalı mektuptaÂkif, kendisinin bir önceki sene okuttuğuderse Ferid (Kam) Bey'in seçildiğini,bu vazifenin Hakkı Bey'e nasip olmadığınısöylüyor. Âkif, "Senin için işçoktur. Zift gibi malın olsun, Erzincan'dankel çeker!" diyor. Derginin sayfalarındaMehmet Âkif'in, 1908'den1913'e kadar devam eden Darülfünunedebiyat öğretmenliğiyle ilgili önemli birhatıra; 1911 yılına ait Darülfünun mezunlarınıgösteren 'hatıra-i cemiyet' fotoğrafıda yer alıyor.'Darülfünun Muallimi Olarak MehmetÂkif' başlıklı yazının bir de sürprizivar: Âkif'in daha önce yayımlanmamışbir şiiri. "Yarın behemehal gelmenizi ricaeylerim. Yediye kadar evde kudûmünüzeintizar edeceğim ruhum kardeşim."notuyla yine Hakkı Bey'e gönderilenşiirin Âkif'in el yazısıyla olan aslınıYusuf Çağlar, 2007 yılında Başbakan RecepTayyip Erdoğan'a hediye etmiş.Farsça bir dörtlükle son bulan şiirdeMehmet Âkif, 'topraklar ilkbaharın feyziylezümrüde dönerken, gelecek kaygısıylaızdırab çekmenin doğru olmadığını'ifade ediyor."Feyz-i rebiîye bakZümrüde dönmüş türabBulmuş o tesir ileKöhne cihan âb ü tâbBizde neden var fakatYok yere bir ıztırab?Zulmet-i âtî iseRuha veren pîç ü tâbAh ne müdhiş hataAh ne yanlış hesab!Mübhem olan ân içünDoğru mu çekmek azabSen demiyor muydun eyYâr-ı belîğu'l-hitab!Hîz ü ganimet şumârFursat-ı ahd-i şebâbTekye ber eyyâm nîstTâ diğer âyed behâr"Bahtiyar ol Ziya'cığım...yAVUZ ULUtÜRK İStANBULİki ezeli dost Cahit Sıtkı Tarancı ve Ziya1Osman Saba, doğumlarının yüzüncüyılında dün, gün boyunca mektupları, şiirlerive hatıralarıyla anıldı. Beş günümüz yazarınınZiya Osman'ın ağzından Tarancı'ya yazdığımektuplar, hem bir vefa örneği hem deiki şairin şiir dünyasına zarif birer katkı anlamıtaşıyor.Dostlukları Galatasaray Lisesi'nde başlayanve ölene kadar devam eden 1910 doğumluiki şair, Cahit Sıtkı ve Ziya OsmanSaba, doğumlarının 100. yılında, dün kendilerinidost edinen şair, yazar ve sevenleri tarafındanAlay Köşkü'nde misafir edildi. İkişairin yıllar süren 'sıkı' dostlukları, o küçücükmekânda dinleyenleri de çepeçevre sarmayayetti. Sunuculuğunu da yaptığı anma toplantısındaşair Ömer Erdem, bir Macar atasözüile durumu özetledi: 'Çok iyi kişiler, azyere sığarlar'.İstanbul 2010 Avrupa Kültür BaşkentiAjansı Edebiyat Yönetmenliği'nin yıl sonu etkinliklerikapsamında, iki ezeli dost CahitSıtkı ve Ziya Osman dün Gülhane Parkı AlayKöşkü'nde bir araya geldi. Kapalı havanın sinirlerinibozduğunu söyleyen Cahit Sıtkı'yımutlu edercesine toplantı, güneşli bir İstanbulsabahında başladı. Anma gününün bir degüzel sürprizi vardı: Cahit Sıtkı Tarancı'nın'Ziyacığım' diye başlayan beş mektubuna,günümüzün beş yazar ve şairi tarafındanZiya Osman Saba'nın dilinden cevabı...Hilmi Yavuz, Selim İleri, Ali Ural, Beşir Ayvazoğluve Ömer Erdem'in kaleme aldığı'Cahitçiğim' diye başlayan mektuplar, toplantıdaokundu ve müzakere edildi.Edebi mektup türünün en güzel örnekleriniiçeren "Ziya'ya Mektuplar"da CahitSıtkı'nın arkadaşına yazdığı mektupları okuyoruz.Fakat Ziya Osman Saba'nın Cahit Sıtkı'yayazdığı mektuplar bugüne kadar ortayaçıkmış değil.Günümüz yazar ve şairlerinin Ziya Osman'ınağzından yazdığı mektuplar, hem ilginçbir deneyim oluşturuyor hem de Saba'nınneler yazmış olabileceğini hayal ettiriyor.Dün, Alay Köşkü'nde misafirler arasındaCahit Sıtkı'nın ruhu da yerini aldıysa,umulur ki bu mektuplar onu mesut etmiş ve"Bahtiyar ol Ziya'cığım..." demiştir.Ajans desteğinin yanında kişisel çabasıylada toplantının düzenlenmesini sağlayan2010 Ajansı Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, konuşmasındaiki şairin hiç bitmeyen dostluklarınıanlatırken, "Birbirlerine ses verdiler, şiirleriniilkin birbirlerine okudular. İlk eleştirmenlerioldular." dedi.İsveçli Stieg Larsson,Avrupa’nın en çok okunan yazarıİsveçli yazar Stieg Larsson, Avrupa’nın en çok kitabı satılan yazarı oldu. Thebookseller.com1sitesinin İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya ve İsveç’te yaptığı araştırma 2010yılında Avrupa’nın en çok satan bestseller kitabı yazarı olarak Stig Larsson’u belirledi. Geçenyıl Dan Brown’u oldukça zorlayan Larsson’un bu yıl özellikle Avrupa kitap piyasasında iyi birtrend yakaladığı belirtiliyor. ZAMAN STOCKHOLM


22 - 28 ARALIK 2010 ZA MAN


26YORUM22- 28 ARALIK 2010 ZA MANAhmet Turan ALkanAli ÜnalKemâl-i ciddiyet?Kurultay konuşmasını televizyondandinledikten sonra fikrim netleşti: CHP'niniktidara gelmek gibi bir derdi yok. Enazından yönetici durumundaki CHP'lileriçin bunu rahatlıkla ileri sürebilirim.Mâlum hesap; CHP'nin oy yüzdesi %21'le 29 arasında gel-git halinde. İktidar olmakiçin -en iyi ihtimâlle- % 29'un üstüneon puan daha koymak lâzım. Nerden gelecek10 puan; elbette daha önce CHP'yeoy vermemiş vatandaşlardan. Peki, CHP,kendine daha önce oy vermemiş seçmenlerikazanmak için ne yapıyor? Hiçbir şeyyapmıyor; nitekim kurultay konuşmasınınbütün maksadı mevcudu korumak, pekiştirmekve sertleştirmeye yönelikti; buamaca ulaşabilecekleri dahi şüphelidir.Kılıçdaroğlu yönetiminde CHP yeni birideolojik savruluşun eşiğinde görünüyor."Yoldaş" tâbirini ilk kullandığında dil sürçmesisandım, değilmiş. Sağ seçmen, burnunabayat balık kokusu gibi tüten bu tâbirisevimli bulmaz; Baykalcı ve "Sav"cı takımdanCHP'lilerin de "Yoldaş" diye tesmiyeolunmaktan haz edeceklerini sanmam.Sovyet tipi Komünist jargonunuğursuz kelimelerinden biri, ulusalcıCHP'ye yakışmıyor.Derken kameralar, CHP Pendik GençlikKolları'nın pankartına dönüyor: "68 rûhuylahalkın iktidarını kurmaya geliyoruz"vecizesinin sol tarafında Deniz Gezmiş, sağtarafında Kılıçdaroğlu'nun resimleri görülüyorfakat Kılıçdaroğlu'nun portresindebir tuhaflık var.A, başında Che'nin ünlü beresi! Ortasındada, vaktiyle Kremlin sarayının çatısındabütün dünya proleterlerine devrimsinyalleri çaktıran o yıldız. İyi de, bu bereve niçin iki paralık bir fotoşop oyunu ile garibanKılıçdaroğlu'nun başına geçirilmiştir?Bari kalpak koysaydınız ey azizler,oldu mu şimdi?Belli ki "Kemâl-i ciddiyet"le hazırlanmışve özene-bezene kurultay salonunaasılmıştır fakat bende nedense "Revizyonistgüçler"in karşı devrim atağı, drijanistbir provokasyon hamlesi gibi göründü.Yahu resmen komik. İnsan partisinin umutvaaden yeni liderine böyle hazırlıksız şakadüzenler mi?Benim için mahzuru yok. Matah şeyse,seçime bir şey kalmadı; mitinglerindeChe'nin yıldızlı devrimci beresini taksın;hoparlörlerden "Bella Ciao" nağmeleriyükselsin. (Bizim solcu takımı nedensebu şarkıya hep "Çav Bella" diyorlar. En iyiyorumu Anita Lane'inkidir; nerden biliyorsundiyeceksiniz; vaktiyle Engin Ardıçyazmıştı da oradan!) "68 Rûhu"nu seçimmeydanlarına indirmek için partizanCHP'li basınımızın yandaş kalemleri ruhçağırma seansları düzenlesinler. Ruh gelsin,masayı taktaklasın! Ecevit'in güvercinleriuçurulsun, devletçilik (Halkçılık değilüstâd, mis gibi Devletçiliktir o; anladın!)ihyâ edilsin. Her ev kadınına maaş (Erkeklerezırnık yok; paraları birahanelerdeçarçur ediyor hayırsız herifler!), YÖK kalksın;öğrenci kolektifleri üniversite yönetiminegelsin; herkese burs ve yurt. CHP iktidarda!Güzel de, bu anlatılanlar beni heyecanlandırmakyerine zihnimde niçin,"Cüzdanına dikkat et; ketenpereye gelme,buradan uzaklaş!" komutu yollayıp durmaktadır?Kürt meselesini adıyla sanıyla doğrudürüst "imâ" bile edemezken, "Bu konudaen tutarlı, en doğru düşünceyi üreten partiCHP'dir. Baştan beri 1989'da raporumuzuyazdık.Şimdi yeniliyoruz raporu. Toplumsaluzlaşmayla, kardeşçe çözeceğiz" neviindenmizah edebiyatına geçecek lâflar CHP'lilerinkarnını doyurabilir; peki ömründeCHP'ye hiç oy vermemiş bir Kürt vatandaşıniçini ısıtır mı?Uzatmayalım; CHP'li delegelerin, seçmenlerin,yandaş gazetecilerin samimiyetleCHP'yi iktidarda görmek istediği açık fakatpartiyi yönetenlerin etki alanını genişletiphakikaten iktidara yürümek gibi bir sıkıntılarıyok gibi geliyor bana.Kahvemi içtim, telvesini soğuttum.Başı bereli birine bir yol görünüyor ammaa6 ay mı desem, 8 ay mı desem, fakat seneyekalmaz azizim...t.alkan@zaman.com.trBiat tarikatı' ChP'ye elma şekeriCHP'nin çiçeği burnunda yönetim kuruluüyesi, bilim kadını Binnaz Toprak, gözlemyapacak kadar ne zaman bulunmuşsa,taşrada halkın artık "İslâmî gerçek öğreti"yiyaşayan ailelerin kalmadığından şikâyetettiği iddiasında. Belli ki kendine aitbir "İslâmî gerçek öğreti" var ve bu öğretiyiyaşayanlar dediği de, aslında tek parti dönemieşrafı.Binnaz Toprak, kendisinden olmayanlarıbiat kültürüne bağlı olmakla suçlayıpduran CHP gerçeğini sergiliyor aslında. İslâmîterminolojide biat, "alışveriş" demektirve bir mukaveledir. Din'i tayin buyuranCenab-ı Allah (cc), onu tebliğ eden de peygamberdir.Din'in muhtevasını tayin, kişileresorulmaz. Fakat onu kabûl edip etmemedekimse zorlanmaz. Devlet olmayı vebunun gereklerini kabûl edip etmeme konusundave ettikten sonra bilhassa malı vecanı ortaya koymayı gerektiren hallerde demü'minlerin rızasına müracaat manâsındabiat müessesesi devreye girer. Bundandır kiPeygamber Efendimiz (sas), Medine'yehicret etmeden önce, Medine'de de savaşgibi malı ve canı ortaya koymayı gerektirendurumlarda biat almış, yani halkın görüş verızasına başvurmuş, kimseyi savaşlara çıkmayabile zorlamamış, Müslüman olarakMedine'ye gelen kadınlarla da bizzatKur'an'ın emriyle "Medine vatandaşlığı"mukavelesi yapmıştır.Kısaca İslâm, özellikle devlet olmada vedevlet idaresinde halkın hür rızasını esasalır. Oysa CHP'ye hakim olan "biat" kültürüise, tamamen baskıdır, zorlamadır;"hakimiyeti kuvvetle, kudretle, zorla, gerektiğindekafa keserek" almadır; bizzatCHP'nin "altın çağ" dönemi ideologlarınınitirafıyla faşizmdir, totalitarizmdir. FalihRıfkı, "Türk yığınlarının terbiyesi için Moskova'nınyığın terbiyesi metotları, devletçiTürk iktisatçılığı için Faşizm'in korporasyonmetotları benimsenmelidir." diye yazar.Hamdullah Suphi, "Biz Faşist milliyetperverliğingaleyanında hem mazimizi hem istikbalimizigörüyoruz." der. Cumhuriyetgazetesi, hem de başyazıda, "Modern devlet,tam sözü ile hakim bir müessesedir. İçilensuya, oturulan yere, tavanın yüksekliğine,pencerenin genişliğine, hülasa herşeye karışır. Modern devlet, zaten her şeyekarışmak için kurulmuştur." diyerek,CHP'yi ve CHP ideolojisini tarif eder.Torba liste de zaten tam CHP'ye yakışandır.Çünkü CHP'de milletvekillerini bilemerkezden tayin etme alışkanlığı vardır.Halkı ve yönelişlerini kontrol etmek içinmuhalefeti bile CHP tayin eder. Buna rağmen,Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası,Serbest Fırka, hattâ Demokrat Parti örneklerindeyaşandığı üzere, muvazaalı birmuhalefete bile katlanamaz. CHP'de demokrasiolduğu için çok ses çıktığını söyleyenler,aslında o seslerin muhalefete katlanamamave menfaat paylaşma kavgasısesleri olduğunu bilmezden geliyorlar.Yoksa, Deniz Baykal'ın da itiraf ettiği gibi,CHP'de asıl hakim olan el veya eller operasyonabaşladığı anda bütün CHP anındasaf da değiştirir, lider de değiştirir, fikir dedeğiştirir.Şu son 8-9 aydır yaşanan skandallarabakmaz mısınız? Çirkin bir kasetle partibaşkanına darbe yapılıyor; devrilen liderinkapısında gece ağlayanlar, sabahleyin derhalkarşı tarafa geçiveriyor; devrilen lideresadakat sözü verenler, ânında en tepedekiyerlerini alıveriyorlar. Yine olmuyor, birdarbe daha gerekiyor ve yine bütün CHP,yeni duruma derhal uyum sağlayıveriyor.Aslında CHP, 1936'da Moiz Kohen'inrehberliğinde, Recep Peker'in sekreterliğindetüzüğüne ilave edilen 35, 36 ve 37.maddelerle resmen devletin kendisi halinegeldiği, partinin illerdeki başkanlarının illerinvalileri olduğu, milletvekillerinin merkezdentayin edildiği günleri özlüyor ve arıyor.Ama bu günler geride kaldığı içinCHP'nin de, bütün CHP medyasının da, birelma şekerine, yani arada bir hem parti,hem lider güzellemesiyle ümit tazelemeyeihtiyacı var. CHP'ye ve CHP medyasına küçükbir tavsiyem olsun: Arada bir kurultayyapsınlar; yoksa hiçbir bir meselede fikir sahibigörünmeyen Kılıçdaroğlu ve CHP güzellemesiyapıp, ümit tazeleme imkânlarıolmayacak.a.unal@zaman.com.trhaberin ve yorumun adresi www.zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkDAĞIStAN çEtİNKAyAKRAL VE SOYTARI


27 YORUM22 - 28 ARALIK 2010 ZA MANEkrem DumanlıBalyoz’la imtihanBalyoz davası başladı. Türk demokrasisi için de, hukuktarihimiz için de önemli bir dava. Defalarca askerîdarbe ile yüz yüze gelmiş bir ülke, darbe teşebbüsündebulunan bir grup subayı ilk kez adalet karşısına çıkarıyor.Üstelik 196 subayın 29'u halen muvazzaf durumda.Hatırlanacağı üzere Balyoz'la ilgili ilk bilgi ve belgelerTaraf Gazetesi'nde yayınlanmıştı. İddialara göre,darbe yapmayı meşru kılacak birtakım eylemler gerçekleştirilecek,ortaya çıkacak kaos havasından sonra askerîmüdahale yapılacaktı. Kaotik eylemler ürperti verecekkadar dehşet içeriyordu. Fatih Camii'nin bombalanmasından,Yunan uçakları tarafından düşürülmüş şayiasıeşliğinde kendi uçaklarımızı düşürmeye kadar pekçok eylem planlanmıştı. Üstelik bütün bu çalışmalar pervasızbir yöntemle resmî tutanaklara geçirilmiş ve planlamasırasındaki konuşmalar kaydedilmişti. Darbe iddianamesininbir numaralı sanığı emekli OrgeneralÇetin Doğan buna, ‘harp oyunu' diyordu. Oysa bu türaskerî ‘oyunlar'da gerçek isimler kullanılmadığı gibi bukadar somut darbe ayrıntısı da verilmezdi. Nitekim soruşturmabaşlatıldı, iddianame yazıldı, tutuklamalaryapıldı…İddianamenin yazılmasından bugüne gelinceye dek,zaten kabarık olan dosyaya yeni belgeler eklendi. MeselaSabah Gazetesi'nde yer alan bir bilgiye göre Genelkurmaybilirkişi raporu düzenlemiş ve yapılanın‘harp oyunu' değil, ‘darbe planı' olduğu sonucuna ulaşmış.Ayrıca Gölcük'teki Donanma Komutanlığı'ndayapılan bir aramayla birlikte, Balyoz'un harekât planlarındanbazılarının güncellenmiş hallerinin ortaya çıktığıiddia edildi ki, bu da fevkalade önem arz ediyor.Sadece Balyoz davası değil, derin yapıyla ilgili ortaya çıkanhiçbir bilgi ve belgeye inanmayan; hatta onları sulandırmakiçin cansiperâne çalışan bir zümre var bu ülkede.Mesela Poyrazköy'de yapılan kazılarda cephanelikbulunmuştu da bazı çevreler, cuntaların varlığına iknamı olmuştu? Hayır. Meselenin daha planlama safhasındaolduğunu iddia ederek, suçun teşekkül etmediğini savunanlarbile çıkmıştı. Onlara göre adalet, darbe yapılanakadar beklemek zorundaydı. Sanki darbe başarılıolunca adalet mekanizması askıya alınmıyormuş gibi!Önceki gün, Poyrazköy'de yeniden kazı yapılmayabaşlandı ve yerin altından yine cephanelik çıktı. İddia oki, Gölcük'te ele geçirilen belgelerde darbe teşebbüsününayrıntıları bulunuyor. Poyrazköy'deki mühimmatıda Gölcük'teki krokiler ele veriyor. Kim bilir daha nelerçıkacak ve demokrasimizin hangi badireleri aştığına şahitolacağız...Tam bu hengâmede, 9. Cumhurbaşkanı SüleymanDemirel'den şaşırtıcı mesajlar geldi. Süleyman Bey,“Tutukluları çıkarın. Seçime giderken rahatlatın Türkiye'yi.”demiş. Defalarca darbe mağduru olduğu bilinenve bir dönem siyasî hayatını bu propagandaya yaslayanDemirel, şimdi Ergenekon davasına atıfta bulunuyor vezanlıların serbest bırakılmasını talep ediyor. Gerekçe?Toplumun rahat etmesi. İnanılır gibi değil!Zamanında ‘Menderes'in avukatı' diye şöhret kazananve darbe mağduru Demokrat Parti (DP) ile ismiadeta özdeşleşen Hüsamettin Cindoruk, daha ilginç birçıkışta bulunmuş. Balyoz Davası'nınbir numaralı sanığı Çetin Doğan'ı DP liderliğineaday göstermiş. Hüsamettin Bey darbe suçundan yargılananemekli bir komutanı DP'nin başına teklif ediyor;yani 1960 darbesiyle kapatılan ve genel başkanı cuntacılartarafından asılan bir partinin başına. İnanılır gibi değil!Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski lideri Deniz Baykal,“Ergenekon'un avukatıyım!” diyerek tarihî birpartiyi, çıkmaz sokağa taşımıştı. Şimdiki lider Kemal Kılıçdaroğlu'nunparti içindeki darbe sempatizanlarına boyuneğmemesi şart; ancak bu kişilere ne kadar mukavemetedebileceği şüpheli. Nitekim Kurultay'da Ergenekonsanığı Mehmet Haberal'ın adını anmadan edemediKemal Bey. Bir ara Silivri Cezaevi'nde yatan bazısanıkların CHP'den milletvekili adayı yapılacağı söylenmişti.Buna gümbür gümbür “Hayır!” diyemediCHP yönetimi. Hatta Kemal Bey'in, “Allah kerim...” diyerekkapı araladığı bile ifade edildi.Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) için de ilginç bir iddiaortaya atıldı ve Balyoz Davası sanıklarından emekliKorgeneral Engin Alan'ın MHP'den milletvekili olacağısöylendi. Hatta Engin Alan, Türk Silahlı Kuvvetleri'niGüçlendirme Vakfı Genel Müdürlüğü görevinden istifaederek, bu işe hevesli olduğunu gösterdi. Bu da şaşırtıcıbir gelişme; çünkü MHP darbe mağdurlarının merkezihaline gelmiş çilekeş bir parti. On binlerce ülküdaşı hapislerdeçürümüş bir parti darbe yapmakla suçlanan birkişiyi nasıl milletvekili yapabilir? Böyle bir durumu, ogünlerde Medrese-yi Yusufiye'de ömür tüketmiş davaarkadaşlarına nasıl anlatabilirler?Darbenin iyisi kötüsü olmaz; darbecilik her şeydenönce bir insanlık suçudur. Birileri böyle bir çılgınlığı aklındangeçirse hatta teşebbüse geçecek şekilde hazırlıkyapsa bile, bu kişilerin karşısına hem siyaset çıkmalıdırhem de medya. Çünkü siyasetin de gazeteciliğin de ruhu,darbeciliğe karşı olmayı bir görev haline getiriyor. Herkesdarbeciliğe sıcak baksa bile siyasîlerin vemedyanın darbecilerin karşısında dimdikdurması şart! Özgürlükçü değilsen, demokrasininaskerî bir kuşatma altındayaşatılmasını düşünüyorsan,siyasete müdahaleyi askerîbir hak gibi görüyorsan,git başka birmeslek yap; amaasla siyasetçide olma,gazeteciyimde deme. Sakın…ChP BUNUSUSARAKAtLAtAMAZCHP lideri KemalKılıçdaroğlu YeniŞafak, Yeni Akit ve Kanal7hakkında çok ağırithamlarda bulundu.Kemal Bey'e göre, RecepTayyip Erdoğan belediyebaşkanlığıdöneminde bu yayın kuruluşlarına para aktarmıştı.Bundan daha ağır bir suçlama olabilir mi? İş bu noktayavardığında hem iddia sahipleri çok net bir tavır almak zorundahem de zan altında kalanlar.İsmi geçen medya kuruluşları harika bir duruş sergiledive iddiayı çok açık bir dille tekzip etti. Nereye kadar? Ağızbirliği etmişçesine CHP liderine şöyle seslendiler: Eğerispat edemezsen şerefsizsin! Daha da öteye giderek paraaktarmanın da almanın da şerefsizlik olduğunu; böyle birdurum yokken böyle bir iddiayı dile getirmenin daha büyükahlaksızlık olduğunu beyan ederek CHP liderini ispatadavet ettiler. Sarf edilen sözler yenilip yutulacakcinsten değildi.O gün bugündür CHP liderinden ses çıkmadı.Sonra anlaşıldı ki, benzer iddiayı eski CHP lideri Baykalda dile getirmiş, olay mahkemeye intikal etmiş ve DenizBey tazminat ödemeye mahkum edilmiş. Görüneno ki Kemal Bey ya yeni bir ‘yolsuzluk dosyası' bulduğunusanarak acele etmiş ya da birileri Kemal Bey'i (yine) dolduruşagetirmiş.Ne yazık ki Kemal Bey bunu sıkça yapıyor ve halknezdinde puan kaybediyor. Bütçe görüşmeleri sırasında“Kayseri'deki yolsuzluk iddiaları”nı gündemegetirdi Kemal Bey; ancak söylediği her şey tek tek çürütüldü.Ortaya çıkan her gerçek Kemal Bey'in kolunu kanadınıkırdı. Önceki gün Kurultay'da konuşma yaptı Kılıçdaroğlu.Yine yolsuzluklardan bahsetti. Ne var ki Kayseri'yiağzına alamadı. Tek bir kelime bile söyleyemediKayseri hakkında. Demek ki iddianın ömrü beş güniçinde tükenmişti.Ortaya bir iddia atıp sonra sıvışmak ve o çamurdaniz kalır diye beklemek doğru bir strateji değil. Bunu pekçok hadise ispat etti…BİR DE BÖyLE DÜŞÜNMEK GEREKİyOR DEMEK KİCumartesi günü Ahmet Turan Alkan, çok hoş biryazı (“AK Parti'nin delegeleri öteki partilerin delegelerinebenzemez” başlıklı) kaleme aldı. Aslında tam da kalemealmış sayılmaz. Hürriyet yazarı Tufan Türenç'inyazısını aynen kopyalamış Ahmet Turan Bey. Türenç'inyazısında geçen iki kelimeyi değiştirmiş; böyleceyazıda yer alan bütün CHP'ler AKP olmuş bütünAKP'ler de CHP... Muzipçe yapılan bu küçükdeğişiklik ‘yandaş' medya meselesine de bambaşkabir bakış açısı getiriyor. Ahmet Hoca,‘yandaş sizin ecdadınızdır' diyerek boşunakükrememiş demek ki…CHP'nin Olağanüstü Kurultay'ına çok sayıdagazeteci katıldı. Gerçi bir önceki Kurultay'a katılancoşkun gazeteciler bu seferki Kurultay'a teşrif etmemişti.Gelenler ise, bu sefer daha dikkatli davranarakCHP liderini masaların üzerine çıkarak alkışlamadı.Yine de televizyon programlarına katılan bazı meslektaşlarımızınyorumlarını gülümseyerek izlemek zorundakaldık. Ahmet Hoca gibi yapıp CHP ile AKPkelimelerini yer değiştirmek mümkün olsaydı, buKurultay AK Parti'ye ait olsaydı ve dahi sarf edilensözler ‘malum medya'nın suçladığı kitleolsaydı, büyük bir gümbürtü kopacağı aşikardı.İtiraf edelim ki sağa sola sürekli‘yandaş medya' diyenlerineline su dökmekmümkün değil, inanın.CHP söz konusu olduğundaöyle bir yandaşve candaş dayanışmasıyaşanıyor ki buyardımlaşmanın zekatımiktarınca başkasıöyle gazetecilikyapsa, vallahiadamı gürültüyeboğarlar…


28YORUM22- 28 ARALIK 2010 ZA MANEtme-bulma dünyası derlerbuna çetin PaşamÇetin Paşa'nın, kendisini korumaklagörevli askerlere emredip, ayakkabılarınınçamurunu sildirmesi 28 Şubat günlerinihatırlattı.Hani, Milli Görüş gençlerinden birisi ibriklesu döküyor, Erbakan Hoca da abdestalıyordu. Postmodern darbe günlerinin televizyonlarıo görüntüleri evire çevire vermişti.Şimdi aynı hadiseyi Çetin Paşa yaşıyor.'Erbakan Hoca'nın abdestiyle Çetin Paşa'nınayakkabıları arasında ne alaka var?'diyebilirsiniz. Önce bir kaideyi hatırlatalım."El-Ceza min cinsi'l-amel" derler. Yani"Ne yaparsan karşılığını da o cinsten görürsün."Çetin Paşa da yapılanların karşılığınıneredeyse bire bir aynı cinstengörüyor şimdi. Hafızalarımızışöyle bir tazeleyelim. Çokuzak olmayan bir zamanda, BÇGdenilen kanunsuz bir yapılanmavardı. Genelkurmay bünyesindefaaliyet gösterir, Gölcük'teki Donanma'yıda önemli bir üs olarakkullanırdı. Adı üstünde Batı ÇalışmaGrubu, "Doğulu" vatandaşıadım adım takip eder, takip altındaki"Doğulu" vatandaş dakendisini "Anadolu insanı" olarakisimlendirirdi.Trabzon doğumlu ÇetinPaşa, normalde Anadolu insanlarınınarasından geldiği haldeBÇG'nin başına geçirilmişti.Malumunuz, Osman Pamukoğlu'nunardından askerlerimizinkitap yazması moda oldu.Çetin Doğan da o modaya katıldı.Kitabının önsözünde BÇG'de geçen günlerineserenatlar yaptı. Balyoz'un acısınıBÇG nostaljisiyle bastırmaya çalışıyor. Birazdaha geriye gidebilse ve geldiği yeri hatırlayabilseydiBÇG'li günleriyle övünebilirmiydi?Mesela çeşmelerin henüz evlerin içinealınmadığı, ibrikli leğenli çocukluk günlerinegidebilseydi, Erbakan Hoca'nın abdestini,psikolojik harekât adına evirip-çevirip verenBugün bileBçG'deyaptıklarıylaövünen bir insan,Balyoz planlarınıbaşarıylauygulayabilseydineler yapmazdı?Belki deheykellerinidiktirir, hersabahheykellerininönünde saygıduruşuyla günebaşlamamızı şartkoşardı.Hamdullah Öztürktelevizyon yayınlarına razı olabilir miydi?Leğenin başında abdest alan büyüklerineline, ibrikle su döken gençleri kim bilirkaç kere görmüştür? Belki de babasının,dedesinin ya da babaannesinin abdest suyunudefalarca dökmüştür. Konu psikolojikharekât olunca, geçmişini de, büyükleresaygı ve hizmette kusur etmemenin kültürümüzaçısından önemini de unutup geçebildi.Bugün bile BÇG'de yaptıklarıyla övünenbir insan, Balyoz planlarını başarıyla uygulayabilseydineler yapmazdı? Belki de heykellerinidiktirir, her sabah heykellerininönünde saygı duruşuyla güne başlamamızışart koşardı.Bakın, on beş senede nelerdeğişti? Kameraların, yani tümdünyanın önünde emredip, postallarınısildirmekten sıkılmayanlarıngünüydü o günler. Ve onlargençlerin saygı ve hürmetindenkaynaklanan davranışlarını, içlerindengelerek büyüklerinin elineabdest suyu dökmelerini utanılacakbir şey gibi sunarlardı. Şimdiherkes milletin evladına emirleayakkabı sildiren kafayı sorguluyor.Büyüklerin küçüklere sevgiyleyaklaşması, küçüklerin de büyüklerinehürmet ve hizmettekusur etmeme ahlakı bugün deyarın da yükselmeye devam edecek.Elindeki kuvveti düşmanısindirmekte değil, millete emredip,ayakkabı sildirmekte kullananlarınyarın hayırla yâd edileceğinihiç zannetmiyorum.Etme-bulma dünyası burası. Ne yaparsakyapalım, aynı cinsten karşılık göreceğimizibilerek yapmakta fayda var. Ya da şöylesöyleyelim: Ne görmek istiyorsak, ona göredavranalım. Zira sadece Gölcük Donanması'ndadeğil, bu dünyanın ötesinde dekayıtlar tutuluyor. Kayıtlar açılmaya başlanıncakim bilir hangi yüzler kızaracak?h.ozturk@zaman.com.trRaydan çıkanlar ve rayda kalanlarHayat bir tren gibi hiç durmadan geçmiştengeleceğe ilerlerken biz de onunla yolalıyoruz. Tren zaman zaman duruyor; biz deonunla birlikte duruyoruz.Yaz tatili geliyor; bir işten ayrılıyoruz, birdüğün yapıyoruz ya da sevdiklerimizden birinikaybediyoruz. Olumlu ya da olumsuz neolursa olsun, bazen bir süre için tren duruyor;ama tren tekrar bir sonraki istasyona doğrudevam ediyor.Tren yolu sabit, birnoktadan öbür noktayadoğru hiçbir değişim olmadangidiyor. Tren vevagonlar için yol değişmiyor;belirli bir monotonluğasahip. İlkokula dahasonra liseye, daha sonraüniversiteye gideceğiz. Askerdensonra evleneceğiz.Toplumun normlarıyla, rutinlerininiçinde ilerliyoruz.Bazen bir yol ayrımına,ray makasına geliyorve yön değiştirebiliyoruz.Ancak o yön değiştirmedebir iş değişikliği, bir okuldeğişikliği gibi mütevazıbir değişiklik oluyor. Dolayısıylatrenin içinde yolalanların bir kısmı da buBazılarımız da içinde bulunduğutreni ve gittiği yolu beğenmiyor.Ailesinden ya da doğduğuşehirden, bulunduğu yerden,okuduğu okuldan, çalıştığı iştenmemnun değil. trenden inmekistiyor; bazısı trenden inmeyecesaret buluyor; bazısı dabulamıyor. trenle giderken heriki yöndeki camdan dabaktığımızda yolunu kaybetmişgibi ortalarda duran ve dolaşanyüzlerce insan görüyoruz. trenebinmek isteseler de binemeyen,ne yapacağını bilemeyeninsanlar bunlar.monotonluğun içindekendilerini boşlukta vemutsuz hissedebilirler.Bazılarımız da içindebulunduğu treni ve gittiğiyolu beğenmiyor. Ailesinden ya da doğduğuşehirden, bulunduğu yerden, okuduğu okuldan,çalıştığı işten memnun değil. Trenden inmekistiyor; bazısı trenden inmeye cesaret buluyor;bazısı da bulamıyor. Trenle giderken heriki yöndeki camdan da baktığımızda yolunukaybetmiş gibi ortalarda duran ve dolaşanyüzlerce insan görüyoruz. Trene binmek isteselerde binemeyen, ne yapacağını bilemeyeninsanlar bunlar. Bir taraftan bulunduklarınoktada onları istedikleri yöne gitmekten alıkoyanbir ray olmadığı için alabildiğine özgürdürler;ama ne yapacaklarını bilmedikleriiçin bu özgürlüklerini anlayamazlar.Melih AratGeniş bir çimenliğin ortasında aylak aylakgezinen ya da boş boş duran bu insanlarıgören trendekiler özenerek "ben de" onlargibi olsaydım diyebilir. Televizyondaki paparazziprogramlarında gece kulüplerinde eğlenenlerebakıp onlara öykünmek gibi bir şeydirbu. Çalışan insanlar, tatil hasretiyle hiçbirşey yapmayan insanlara öykünebilirler. Ne varki, hiçbir şey yapmadan zaman geçiren insanlarkendilerinden derinden hissettiği büyükbir boşluğun içindedir.İster raydan kalanlar içinolsun, ister raydan çıkmışolanlar için olsun bu insanlaramutluluk ve huzur yokgibi görünüyor. MihalyCsikszentmihalyi, "Flow-Akış" isimli kitabında sevdikleriişi yapan insanlarınzaman algısını yitirdiğini belirtiyor.Öyleyse, kendi yaşamlarıiçin doğru trendeolanlar zamanın nasıl geçtiğinibile bilmeden, mutlulukve huzurla ilerliyorlar. O zamanyapmamız gereken şeyyanlış trendeysek, kendimiziçin doğru treni bulmak.Eğer raydan çıkmış grubuniçindeysek de kaybolmuşluğumuzason verip bir tren istasyonunaulaşmamız gerekiyor.İstediğimiz tren gelmesebile, ilk trene binip birmerkez istasyonuna ulaşmalıyız.Merkez istasyonlarındanher yöne giden trenler bulunur.İçinde gittiği treni beğenmeyip trenden atlamışve raydan çıkmış olanlar, eğer hiçbirtreni ve gittiği yönü beğenmezse, azimle yenibir tren rayı döşemeyi düşünmelidir. Çünkübu benzetmedeki en değerli insanlar, netrende gidenler ne trenden atlamış olanlardır.En değerli insanlar yeni yerlere giden tren raylarınıdöşeyenlerdir. Geçmişte bu insanlar olmasaydı,bugün ne yollarımız ne de yeni şehirlerimizolurdu. Onun için üçüncü yol, yenibir yol yapmaktır. Bunun sorumluluğu dagücü yetenlerdedir.m.arat@zaman.com.tr'yeni' medya?Alper Görmüş, 26 Kasım tarihli Taraf gazetesindekimakalesinde, CHP etrafında oluşananti-AKP odaklanma ile medyanın stratejisiarasındaki yakın ilişkiyi anlatan bir yazıkaleme aldı: "Nasıl ki Baykal 'laiklik' üzerindenbir husumet yaratıpbunun siyasi rantınıtoplamak gibi birpolitik strateji benimsedi,medya da aynı heyecandalgası üzerindesörf yaparak kendinesadık bir okur kitlesiyaratmaya çalıştı.EtyenMahçupyanBuradaki sihirli kelime'hayat tarzı'ydı:Milyonlarca insan, hayattarzlarının tehdit vetehlike altında olduğuna;medyanın da bu 'hayat tarzı'nın güvencelerindenbirini oluşturduğuna ikna edilirse,kemik bir okur kitlesi yaratılabilirdi. Bununille de her yönüyle planlanıp uygulanmışbir strateji olduğunu öne sürmüyorum. Belkiel yordamıyla ulaşılmıştır bu sonuca, amamedyanın, varoluşunun bir noktasında buradakibüyük rantın farkına varıp gereğini yaptığıhususunda hiçbir kuşku duymuyorum."Görmüş'ün söz konusu tespiti bugün deaynen geçerli. AKP iktidarlarının sürekliliği,dindar kesimin kalıcı bir biçimde kamusalalana dönmüş olduğunu gösteriyor. Bununanlamı bugüne kadar orantısız güç sahibi olan'merkez' medyanın artık savunmada olduğu,altındaki zeminin kaydığıdır. Ayakta kalmanınyolu gerçek anlamda gazetecilik yapmaktangeçiyor, ama bu da epeyce radikal birdönüşüm. Öte yandan önümüzde seçimler vedolayısıyla az da olsa bir 'umut' var. Yani Kılıçdaroğluetrafında 'yeni' bir CHP'nin kotarılabileceğive laik kesimin duygu dünyasınıparsellemiş olan medyanın da değişmedengücünü koruyabileceği umudu...Dolayısıyla bugün söz konusu medya ileCHP arasında hedefler açısından doğal bir geçişlilikbulunuyor ve bu geçişliliğin derinleşmesiiçin de özel çaba harcanıyor. Meselenintemelinde hâlâ 'hayat tarzı' ve ona yöneliktehditler var. Ancak bu zemin giderek dahakaba bir siyasi dili ve daha kişiliksiz bir siyasikonumu ifade etmekte. Bu nedenle kimlikalanındaki savunmacı yaklaşımın terk edilerek,proaktif bir 'değer savunuculuğuna' geçildiğinigörüyoruz. Kısacası 'laik hassasiyete'oynayan medya artık bize evrensel değerlerden,insan haklarından söz ediyor vehükümetin asıl bunları ihlal ettiğini göstermekistiyor. AKP'nin büyük meselelerde reformunbaşını çekmesi ve CHP'nin buna ayak uyduramamasınedeniyle de, bu medyanın enerjisi'mikro' konulara, sosyal ve kültürel alandakiçatışmalara yoğunlaşıyor.'Yeni' medyanın niteliğini yakalamak açısından'yeni' Radikal iyi bir örnek. Çünkü diğergazeteler ve televizyon kanalları çok dahadeneyimli oldukları için yürüttükleri stratejiyidengelemeyi, sürece yaymayı biliyorlar. OysaRadikal henüz çok 'çiğ'... 'Yenilenmiş' olmanınverdiği heyecanla biraz fazla eforik. Dolayısıylakendisini açık eden ve yeni köşe yazarlarıyüzünden bunu engelleyemeyen birtarzı var.Yürütülen stratejinin karmaşık bir tarafıbulunmuyor. Birinci hedef AKP'nin ülkeyikötü yönettiği fikrinin olabildiğince ve her fırsattaişlenmesi. Ancak makro siyasi konularbuna çok da uygun değil. Kürt meselesindebile hükümetin muhalefetten daha geriyedüşme ihtimali pek gözükmüyor. DolayısıylaAKP'nin kötü yönetiminin doğrudansosyal ve kültürel meselelere dokunması lazım.Bu yaklaşımın mizahi bir uzantısı olarakörneğin Türkiye'deki boşanmaların bile bu iktidarınyönetiminden kaynaklandığını önesürmeyi hayal edebiliriz. Ne var ki bu büyükbir hayalcilik de olmaz, çünkü Radikal'inyeni yazarlarından biri tam da bunu savunabilmişti...Anlaşılan AKP ile toplumu evrensel değerlerüzerinden karşı karşıya getirmenin,olayı bir 'laik kesim siyaseti' görünümündençıkarıp meşrulaştıracağı düşünülüyor. Böylecelaik kesimin 'endişesi' de kendi hayat tarzınınhegemonik yapısını idame ettiremeyeceğiiçin değil, sanki Türkiye antidemokratik birmecraya kayıyor olmasından kaynaklanıyormuşgibi sunuluyor. Ancak temelde asıl rahatsızlığın,bugüne kadar kontrol altında tutulanbir kamusal alanın elden kaçması olduğuda gizlenemiyor. Tabii bu 'analiz' de laiklerüzerinden değil, dindarlar üzerindenyapılıyor ve kamusal alanın muhafazakârlartarafından işgali olarak anlatılıyor.Buna AKP'nin Kürt meselesi gibi temelalanlarda bile 'aslında' çözümü engellediği türündenpatetik argümanları da eklersenizmesaj belirginleşiyor: CHP'nin yolunun açılması,bu yolun temizlenmesi lazım. CHP'ninövülecek bir tarafı olmadığı için de, AKP'nin'aslında' topluma karşı olduğunun işlenmesilazım... 'Yeni' medya aslında pek de yeni değil:Anlamaya yönelik bir analiz kaygısı yok.Aktörleşme ve araçsallaşma arzusu bir türlügizlenemiyor. e.mahcupyan@zaman.com.tr


29BULMACA22- 28 ARALIK 2010 ZA MANBir fleyinelden elegeçmesiPeflinatYaz›mElma armutkurusuTellibal›kç›lTam olgunlaflmam›flmeyveDil bilgisiDünyan›nuydusuSELÇUK URALKurumufla¤açMikroskopcam›Söz vermeTonuolmayanbesteBaflkentimizHavadarTrajediGenifl karfl›t›Bir kimseylee¤lenme‹çine balkonulantekne‹spanyaBASK örgütüGenifllikPamuk ipli¤isaran elç›kr›¤›‹nce dantelDoktor(k›sa)Su taflk›n›Anlaflmay›bozmaÜsttekiflark›c›GecegösterisiYar›fl d›fl›b›rakmaW. Shekespeare'inbir eseriAlttakiflark›c›Kiloamper(k›sa)Cetvel türüHofllanmaParlakk›rm›z›Duvardakioyuk bölümLübnan'›nplakas›Avrupa,Afrikaaras›ndakibo¤azZambiya'nınbaflkentiTekirda¤'›nbir ilçesifiu andaKasideKuyruksokumukemi¤iKaideTaklit,sahteSinekÇölden esenrüzgârOsmanl›hükümdar›,sultanAsya'da ülkeYabanincirinidölleyensinekHaneYa¤› al›nm›flzeytinküspesiÇekiciHalk türküsütürüKir, lekeDe¤erindenucuza al›nanfleyBa¤l›l›k, ba¤Eksiksiz,bütünRoma'y›yakanimparatorFlamaÇok anlay›fll›,sezgiliDin bilimiSayg›nl›k‹nce deriTenteneEvcil geyiktürüMatematik‹lgilendirmePasakHadiseSar›msaktakiantibiyotikmaddeHak olanMüslümanl›kyoluMuvaffakiyetCismin üç durumundanbiriTellürünsimgesiTicareteflyas›Onar›mObur, çokyiyenArkaUzuvKayakBukalemunKan tafl›Kur'an'dabir sureUçakbar›nan yerKöy muhtar›tard›mc›s›En fazlaTak›m›ngözdeoyuncusuNamzetDökmedemirSuçuba¤›fllamaNevaleKuru so¤ukEl ayas› iletoplamaH›ristiyanl›ktadinden kovmaZekâyoksunuÖzel gezintigemisiBir ba¤laçO¤uzTürlerininbir boyuPolitikBeyazYer çatla¤›Bir sorusözü‹lâveHamleFoto¤rafEfl, zevceEngelVakitEn uzunmesafekoflusuSüprüntüküre¤iYanarda¤a¤z›Mu¤la'n›nbir ilçesiAfl›r› güçlükUça¤›n yeredik inmesiBa¤›ml›HafifçeaçmakBa¤›rsaklar(e. dil)Kar›fl›krenkliSahipSatrançtabir taflÖzür dilemeAt yavrusuBasketbolkalesiBaryumunsimgesiERSAN ERDURAAyakdiremeMeyve


BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DÝ’NÝN SOH BET VE YA ZI LA RI ESASÇok ağlayın, az gülün!ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.k u r s u @ z a m a n . c o m . t rEfendimiz aleyhissalatü vesselam bir hadislerindeşöyle buyurur: "Eğer benim bildiğimibilseydiniz, çok ağlar az gülerdiniz. Evlerinizi,döşeklerinizi terk eder, dağ başlarına çıkar veAllah'a iltica ederdiniz."( Buhari, Küsuf, 2;Müslim, Salât, 112)Evvela, şunu ifade etmek yerinde olur ki insan,bildiği, tanıdığı kadar Allah'tan korkar veO'nun rahmetine ümitle bağlanır. Yine bildiğikadar, içinde cehennem endişesini taşır ve bildiğikadar cennetin iştiyakıyla kanatlanıp uçargibi olur. Yani netice itibarıyla her şey, insanınbildiği kadardır ve marifet ufku itibarıyladır.Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem),muhakkak ki bizim bildiğimizden çok başkaşeyler de biliyordu. Bir kere O (aleyhissalatüvesselam), Allah'ı çok iyi biliyordu. Bundan dolayıO'ndan bir itap gelecek diye haşyet duyuyordu.Kendisini bazı hususlarda ikaz eden âyâtu beyyinât karşısında, rengi ve benzi sararıp soluyordu.O'nun bu halleri Rabb'isini çok iyi bildiğininemarelerinden başka bir şey değildi.Evet, Efendimiz işte bu kadar hassastı ve buhassasiyetin beraberinde getirdiği mülahazalarile "Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlardınız, azgülerdiniz" diyordu.Efendimiz'in bizim bilemediğimiz vegöremediğimiz şeyleri bilip gördüğünübazı misallerle ele alalım. Aleyhissalâtüvesselam, daha miraca yükselmedenönce birkaç defa cehennemintemessülünü görmüştü. Birkeresinde cemaate namaz kıldırırken,birden bire irkilmiş, geriye çekilmiş,rengi atmış ve bir kısımhareketler yapıyor gibi bir tavragirmişti. Ashab bunun ne manayageldiğini sorunca da, "Cehennembütün dehşeti ile karşımdatemessül etti, şimdiyekadar onu bu kadar korkunçgörmemiştim." demişti.Aleyhissalatü vesselam'ıncehennem hakâikine aitböyle bir meseleyi görmesi,O'nun kalb-ipâk'inde ve bize dersverme mevzuunda,onda ümmeti adınaciddi korku ve endişelermeydana getiriyordu.Ve bir başka defasındaEfendimiz (sallallahualeyhi ve sellem) elinibir şeye doğru uzatıyordu.Sahabenin,bu hareketlerininne manaya geldiğinisorması üzerinede buyuruyorduki: "Karşımdacennet temessületti de birüzüm salkımı gördüm.Eğer onu alıp sizeverseydim şu kadar zamanyerdiniz de bitiremezdiniz."Evet, Allah'ın o kadar büyüknimetleri de vardır ve Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem)hem cenneti hem de cehennemi temessülengörüyordu ve ümmeti adınacehennem açısından endişe duyuyordu.Zaten O, miraca çıkınca -bir kısım hadisçilerinbeyanına göre- Rabb'imizlebizzat görüşmüş ve O'nu müşahedeetmişti. Ayrıca Cennet'i bütün ihtişam vedebdebesiyle, Cehennem'i de bütün dehşet veürkütücülüğüyle görmüştü. Dahası orada kaderkalemlerinin cızırtılarını duymuş ve melâike-ikirâmı bizzat müşahede etmişti.Meleklerin seviyesine göre kimisini rükûda,kimisini secdede, kimisini de kıyamdagördüğü gibi, belli bir noktadaRabb'in huzuruna yaklaşmışolmanın verdiği mehâbetleCibril'in kıvrım kıvrım olduğunada şahit olmuştu.Hatta daha sonralarıgünü gelince, kendisinino noktaya varıncayaCibril'in Allah'akarşı bu kadaredep,terbiyev ekadarsaygı içinde olduğunu bilmediğini haber verecekve ondaki terbiyeye bakılması gerektiğinibildirecekti...Binaenaleyh, Efendimiz (sallallahu aleyhive sellem), insanın bilmesi lazım gelen her şeyibütün açıklığıyla biliyordu. Aynı zamanda o,insanın içine dehşet salan, ya da iştiyak verenşeyleri de biliyordu. Bundan dolayı,çok ağlıyordu, az gülüyordu. Hattasahabe efendilerimiz, O'nun (sallallahualeyhi ve sellem) hayatındakibütün gülme ve kahkahalarınınüç veya dört defa olduğunubelirtirler. Bununla beraberO'nun daimamütebessim birçehreye sahipolduğu dabir gerçekti.B i rşâir-i şehîrimizin beyanıyla O, "tebessümüarkasında mahzun Nebi" idi. Tabii ki O'nun buhüznü ümmeti adına idi. Çünkü bir keresindeahirete ait tabloları anlatırken buyurdular ki:"Ben kıyamette havzımın başına gideceğim. Birkısım kimseler, havzımın başına gelirken geriyekovulacaklar. Ben, onların benim ashabım veümmetim olduğunu ifade ederek, "Ya Rabbi,ashabım!" diyeceğim, Bana denecek ki: 'Sen,senden sonra onların ne işler karıştırdıklarınıbilmiyorsun.' Ben de Salih kul Hz. İsa'nın dediğigibi diyeceğim: 'Ya Rabbi! Ben aralarındaolduğum müddetçe onları kolladım. Fakatvakta ki Sen beni onların aralarından tutup aldın,onları görüp denetleyen yalnız Sen kaldın.Sen gerçekten her zaman, her şeye hakkıyla şahitsin.Eğer onları cezalandırırsan, şüphe yok kionlar Sen'in kullarındır. Onları affedersen,Aziz u Hakîm (üstün kudret, tam hüküm vehikmet sahibi) ancak Sen'sin!' (Mâide, 5/117–118) " (Müslim, Kitabu'l-Cenne, 58)İşte Efendimiz (aleyhissâlatü vesselam)bunları gördüğü için, çok ağlamış ve az gülmüştü.Hiç olmazsa O'nun ümmeti olarak bizlerde aynı çizgide Aleyhissalatü vesselam'a iktidâenO'nun izini takip ederek kendi günahlarımızaçok ağlamalı ve az gülmeliyiz.Ama ne yazık ki günümüzde Ahiret'i mülahazahissi o kadar azaldı, Rabb'imizinazametine karşı yürekler öylesine katılaştıki, -hafizanallah- belki pek çoğumuzhakkında Kur'an'ın, şu sözleri bahismevzuu gibi, "Sonra bunun arkasındankalpleriniz katılaştı, artıkonlar taş gibi, hatta ondan da katıhale geldi. Çünkü öyle taş vardır kiiçinden ırmaklar fışkırır. Öylesi devardır ki çatlar da bağrından sukaynar. Ve öylesi de vardır kiAllah'a olan tazimi sebebiyleyukarıdan düşüp parçalanır.Allah yaptıklarınızdan habersizdeğildir." (Bakara,2/74)O halde çok ağlayalım,az gülelim ve dua dua yalvaralım.Rabb'imiz ruhlarımızarikkat bahşeylesin.Günahlarımız, milletimizinsürçmeleri, neslimizinmahv olması, mümin ailelerdedahi yuvaya,anne ve babaya yakışmayanve yaraşmayanacayip hilkat garibesimahlûkların meydanagelmesi karşısında,Rabb'im kalplerimizeürperti versin, biziuyarsın, uyandırsın vekendimizi yenilemeyebizleri muvaffak kılsın.1 - İnsan, bildiği, tanıdığıkadar Allah'tan korkarve O'nun rahmetine ümitlebağlanır. Yine bildiği kadar,içinde cehennem endişesini taşırve bildiği kadar cennetin iştiyakıylakanatlanıp uçar gibi olur.2 - Onun ümmeti olarak bizler deöncelikle marifet peteğimizi iyice doldurmalı,ardından da sakınılması gerekenşeylerden hakkıyla sakınmaya çalışmalıyız.3 -Efendimiz, Allah'ı çok iyi biliyordu.Bundan dolayı O'ndan bir itapgelecek diye haşyet duyuyor, böylesinehassas bir hayat yaşıyordu.


{ { Sö zün Özü Abdullah AymazHaf ta nýn Du asýİki cihanın vesile-i saadeti Efendiler Efendisi'ne, O'nun dupduru ailesine, her biribirer vefa ve sadakat abidesi arkadaşlarına salât ü selam ediyor; çoğumuzitibarıyla ömrümüzün hasenât kefesi bomboş ve bir ihlâs bezginliği içine düşmüşolsak da ümidimizi Merhameti Sonsuz'un affına merdiven yapıp yakarışa geçiyoruz:Rabb'imiz! Biz kapı kulların eğer Sana itaat edebilme gibi bir paye ile müşerrefsekbu tamamen Senin lütfunun ve inayetinin eseridir. Bütün verdiklerindendolayı minnet Sana; iman ve İslam nimetinden dolayı hamd ve şükran da yineSana'dır.Her tecrübe kendi sahasında yapılır. Meselâ, fiziğe ait hususlarla alâkalı deneyler, kimyaveya biyoloji laboratuvarlarında yapılamaz; yapılsa da yanlış sonuçlar elde edilir. Aynenbunun gibi kalbî, vicdanî ve insanî letaifle alâkalı meselelerin, ancak Rabb'le irtibatsayesinde, ayrı bir vadide ve değişik tecrübelere tâbi tutularak inkişaf ettirilmesimümkündür. İşte bunun neticesinde insanın gözünden perdeler kalkar ve insan, hakikatleriayan-beyan görebilir.GözyaşlarıGözyaşları damla damla mısralaşan şiir,Sevincin-kederin, ümidin-ye'sin nağmesi.Bazen hicranla yanar insan, mum gibi erir..Ve gözyaşlarına dönüşür soluğu, sesi.Bazen çocuklar gibi coşar, sevinçle ağlar,Görünce dört bir yanda tüllenen şafakları..Bazen âdeta bir kor ciğerlerini dağlar,Kaplayınca zulmetler, kederler ufukları.Gözyaşları ateşleri söndüren bir iksir,Cehennemlere karşı yırtılmayan bir sera..Ve gönüldeki mânâlar onlarla yeşerir,Onlarla cennetlere döner bütün bir verâ...Yaş döken gözler, serhaddeki gözlere denktir;Görmez gayyâları Allah için ağlayanlar.İçten ağlama kalb sadakatine mihenktir,Anlar bunu ancak gönlünde Hakk'ı duyanlar...Ağla gözlerim ağla, ırmaklarda gün dönsün!Ağla, vâdiler Nil, dağlar 'Tûr-i Sînâ' olsun!Ağla ki, İbrahim'i saran ateşler sönsün!.Ve yeşeren asâ ile sihirler bozulsun.!İbn Mesud buyururlar ki, Müslüman olmamızınüzerinden daha az bir zaman geçmişti ki şu ayet naziloldu: "İman edenlerin kalplerinin Cenab-ı Hakk'ıve O'nun tarafından inen hakikatleri hatırlayarakyumuşayıp saygı ile dirilme vakti gelmedi mi?Hâlâ imanda o noktaya ulaşmadılar mı? Bu kadarmarifet kendilerine geldikten sonra, hâlâ kalplerininyumuşama zamanı gelmedi mi?" (Hadîd, 57/16)İbn Mes'ud'un bu sözlerini kavramak için onlarıno zaman itibarı ile nasıl bir cemaat olduklarını düşünmekgerekir. Onlar bu ayet indiği zamanlarda öylebir topluluk idi ki, aralarında nebi vardı, vahiy devamlıbir surette inmekteydi. Her yerde Kur'an devamlı birsurette okunuyordu, günde beş defa minarelerderûh-ı revân-ı Muhammedî şehbal açıyor ve Allahü Ekberdeniyordu. Yani "Büyük Allah'tır ve siz küçüksünüz,koşun o büyüğün karşısında serfürû edin" deniyordu.İşte bütün bunlar hep Allah'ı anma manasınagelmektedir. Ayetin devamında daha sonra şöyledenmektedir: "... Sakın onlar, daha önce kitap verilenümmetler gibi olmasınlar! Zira kitabı tanımalarınınüzerinden kendilerince uzun zaman geçmesi sebebiyle,onlarda ülfet ve kanıksama meydana gelmiş veneticede de kalpleri katılaşmıştı. Hatta onların çoğubüsbütün yoldan çıkmışlardı." (Hadid, 57/16) Yani,onların üzerlerinden bir müddet geçtiği için kalplerikaskatı olmuştu. Öncekiler, Tevrat'ı, Zebur'u ve İncil'idinlediler, nebi gördüler ve O'nun aydınlatıcı, gönülleriyumuşatıcı beyanına şahit oldular ama kalbleri kaskatıidi. Kur'an-ı Kerim önümüzde batan ve bataklığadüşen bir zümreyi göstererek: "Sakın, siz de onlar gibiyani kalbi katılaşanlar gibi olmayın" demektedir.Şak şak olsun 'Kafdağı', hayat suyu fışkırsın!Dirilsin ölüler gözyaşı kurnalarında;İradenin kollarındaki zincir kırılsın..Görünsün yeni fecrin ışıkları ard arda..!M. Fethullah GülenKalblerinizin yumuşamavakti gelmedi mi?!Evet, bir gün derin bir inkisar içinde Aleyhissalatüvesselam Efendimiz bu Müslüman cemaatin, gününbirinde gidip onlara uyacağını ve kendi çizgisinden çıkacağınıbildirmiş ve: "Siz, sizden evvelkilerin yolunakarış karış adım adım uyup gideceksiniz, gidip de onlarıadım adım -hafizanallah- takip edeceksiniz, hattaonlar kelerin deliğine girseler, siz de arkalarından kelerindeliğine gireceksiniz." buyurmuştur.Bu hadis ile alakalı olarak diyebiliriz ki evvela kendilerinekitap verilenlerden kaybedenler oldu, sonraümmet-i Muhammed'in bir kısmı da -Rabb'im bizimuhafaza buyursun- kaybetmekle karşı karşıyadır.Dünya hayatına talip olmada, fâniyât u zâilâtı bâki hayatatercih etmekte, Rabb'isini unutup değersiz ve kıymetsizşeylere dilbeste olmakta, hatta kalbinin kasvetbağlamasında, gönlündeki veya mahiyetindeki letâifinelli bin defa husûf ve küsûfa uğramasında, sinesindekiyıldızların dökülüp ayların batmasında ve güneşleringurûb etmesinde.. İşte bütün bu hususlardakendilerinden önce kaybetmiş olan topluluklara tabiolacak müminler çıkacaktır, çıkmıştır da. Hatta hadisinde bizzat sarih olarak ifade ettiği gibi, o kaybedenlerkelerin deliğine girseler, Müslümanlardan kaybetmeyenamzet bu insanlar da izzet ve haysiyetlerini ayaklarınınaltına alarak kelerin deliğine gireceklerdir. Yanibirilerinin mukallidi olacaklar, onu mihrap ve kıble yapacaklardır.Geçen bir-iki asrı iyi tetkik ettiğimizdekendi kendimize, "Ne doğru sözlüsün ey Allah'ın Rasulü!"dediğimize şahit olacak ve "Evet, eğer Allah Rasulü'nünbildiğini bilseydik, çok ağlamamız gerekirdi.Buna mukabil gülmelerimizin sayısı da çok az olmalıydı"diyeceğiz.Duya duya, doya doyaMuhammed Esed 1926yılının sonbaharındabir gün Berlinmetrosunda seyahatederken gördüğüyüzlerin istisnâsızderin ve gizli bir acıylakasılı olduğunu görür.Duyduğu sarsıntıyıyanında bulunan Elsaile paylaşır.Kur'an ve ezân-ı Muhammedî'nin insanların ruhları üzerinde derinbir tesir bıraktıkları muhakkak... Onun içindir ki, cinnî ve insî şeytanlarinsanları Kur'an'dan ve ezândan uzak tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar.Enteresandır, pek çok mühtedî ezânın tesirini anlatırken hep aynı kelimeve cümlelerle şöyle diyorlar: "İlk defa ezânı duyunca tozlu yollardankendi evime döndüğümü hissettim..."İsveç'in İstanbul eski Başkonsolosu Prof. Dr. İngmar Karlsson bir röportajındaşöyle demişti: "Daha önce Şam'da görev yapmıştım. Oradantayinimiz Pekin'e çıktı. Orada iki buçuk yaşındaki kızımız hiç durmadanbize 'Anne!.. Baba!.. Evimize dönelim!..' diyordu. 'Burası evimiz!' desekde bizi dinlemiyordu. Bir hafta sonra komşumuz Pakistan konsolosluğundanbir ezân sesi geldi. Kızım bunu duyunca 'İşte şimdi evimize geldik.'dedi. Annesi babası Hıristiyan olan bu çocuğa bunu söylettiren, dahaönce duyduğu ezâna hasretiydi.."Tahminimce ezân hasretinin aslı tâ Elest Bezmi'ne dayanıyor. Ruhlarınorada işittiği "Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?" hitabının hoş nidâve edası ruhlarda derin iz bırakmış ki, sâfiyetini bozmayan fıtratlar hepbu lâtif nidâyı her ezânda hissediyorlar ve o zaman kendilerini tozlu yollardanasıl mekânlarına dönmüş olarak hissediyorlar.Nasıl Hz. İbrahim'in Kâbe'den bütün insanlığayine Kâbe'ye davet için yaptığı çağrıyı birezân gibi insanlar hatırlayıp dünyanın her tarafındanoraya koşuyorlarsa, felâha, kurtuluşaçağıran ezân-ı Muhammedîlerde de öyle birözellik olması normaldir. Semâ ayinlerindensonra yabancılara "En çok neden etkilendiniz?"diye bir soru sorulduğunda 'Orada okunanezândan ve Kur'an'dan' diye cevap veriyorlar...Bunda bir sır var. Bu sebeple diyorum ki: "Neredeolursak olalım, ezân-ı Muhammedî'yihep derinden okuyalım." Yani Hz. İbrahim'inbütün cihana, bütün insanlığa duyurma niyetiylehaykırdığı gibi okuyalım... Duya duya,doya doya...Kur'an'ın da hem sesinde, hem de sözünde öyle bir tesir var... Prof.Dr. Ali Köse Bey diyor ki: "Batı ve Kur'an. Bugün yan yana gelmesi pekmuhtemel görünmeyen iki kavram gibi. Ama gerçekte durum farklı. Bütünolumsuzluklara bütün negatif yüklemelere rağmen, İslâm yolundamuhtedilere son adımı attıran aracı Kur'an.. Kur'an'ın ne kadar etkili olduğunubir mühtedinin hikâyesinde görmek mümkün. Bu mühtedi öncekihayatında uyuşturucu ve içki müptelasıymış, toplumsal normlara hepkarşı çıkmış. Kendi ifadesiyle, epey günah işlemiş. Bir gün eline bir Kur'antercümesi geçmiş. 'Kur'an'da söylenenlerin bana yönelik uyarılar olduğunuhissettim. 'Şunu yapma, bunu yapma!' diyordu Kur'an. Kendi kendime:'Bunu kim yazdıysa beni gözetlemiş olmalı.' dedim. Sanki birisi benimyapmış olduğum yanlış işleri kaydetmişti. Bu benim için bir şoktu.Gizli yaptığımı zannettiğim şeylerin hepsi burada anlatılıyordu."Muhammed Esed 1926 yılının sonbaharında bir gün Berlin metrosundaseyahat ederken gördüğü yüzlerin istisnâsız derin ve gizli bir acıylakasılı olduğunu görür. Duyduğu sarsıntıyı yanında bulunan Elsa ile paylaşır.Elsa şaşkınlıkla "Cehennem azabı çekiyorlar sanki... Acaba kendileribunun farkında mı?" diye onu tasdik eder. Muhammed Esed, bu acılarıinsanların gerekçesiz, inançsız ve fâsılasızca refah peşinde koşmalarınabağlar. Eve döndüklerinde masada açık kalmış Kur'an'ın Tekâsür Sûresi'negözü ilişir. Birden sûrenin o gün metroda yaşadıklarının tam biryansıması olduğunu hisseder. Esed bu olaydan kısa bir süre sonra Elsaile birlikte Müslüman olduğunu açıklar.Evet Kur'an her şeyi gören Allah'ın kitabıdır.ZAMAN’a abone oldunuz mu?Abone olun, birbirinden değerli 6 kitababedava sahip olun.www.zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk


3222AİLEM- 28 ARALIK 2010 ZA MANAhmet ŞahinSahabeler arasındaki savaşı nedenayrıntılarıyla anlatmıyoruz?10 Muharrem Aşure Günü'nde Kerbela'daResulullah'ın (sas) nesli necibindenyetmiş iki Ehl-i Beyt mensubunun şehitedildiği vicdan sızlatan olayı neden ayrıntılarıylaanlatmıyor, Cemel ve Sıffin savaşlarıüzerine neden dikkatleri tekrar çekmiyorsunuz?Cevap: Müslümanlar arasında cereyanetmiş gönül yakıp vicdan sızlatıcı olayları ondört asır sonra bir daha tekrar gündeme getiripyeniden bir gerginlik ortamı oluşturmayıEhl-i Sünnet alimleri faydalı bulmamışlardır.Yorumlarına büyük değer verdiğimizBediüzzaman Hazretleri gibi muhteremalimlerimiz bu konulardaki açıklamalarındaşu mühim ölçülere dikkat çekerek diyorlar ki:1- Geçmişteki suçlu insanları bugün yenidenzemmetmeye hiç lüzum yoktur. Onlarahirete, mahalli cezaya gitmişlerdir. Lüzumsuz,zararlı onların kusurlarını açıklamak,emr olunan Al-i Beyt sevgisinin gereği ve lazımıda değildir. Bu sebeple, ehl-i sünnet velcemaat, sahabeler zamanındaki fitnelerdenbahis açmayı yasaklamışlardır!..2- Cemel vak'asında Aşere-i Mübeşşere'denZübeyir ve Talha ve Aişe-i Sıddika (ra)bulunmasıyla ehl-i sünnet vel cemaat, o savaşı,ictihad neticesi deyip "Hazreti Ali (ra)haklı, ötekiler haksız; fakat ictihad neticesi olduğundanaffedilmiştir." diyerek konuyukapatmışlardır...3- Haccac-ı Zalim, Yezit ve Velit gibi heriflere!ilm-i kelamın büyük allamesi olan Sadeddin-iTaftazani, "Yezid'e lanet caizdir"demiş; fakat "Lanet vaciptir!" dememiş,"Hayır vardır, sevaplıdır" dememiştir.Çünkü, hem Kur'an'ı, hem Peygamber'ihem bütün sahabelerin kudsi sohbetlerini inkâreden bugün çok kimseler vardır. Onlardansöz etmeyip de geçmişin yaralarını yenidenkanatmakta fayda yoktur.4- Şer'an, bir adam lanetlikleri hiç hatıragetirmeyip lanet etmese, hiçbir zararı yoktur.Çünkü zem ve lanet, medih ve muhabbetgibi (sevap getiren faziletlerden) değildir. Onlarsalih amele dahil olamazlar.5- Madem zem etmemek ve tekfir etmemektebir emr-i şer'i, bir mecburiyet yok,fakat zemde ve tekfirde hükm-ü şer'i var.Zem ve tekfir haksız olsa büyük zararı da var;haklı olsa, hiç hayır ve sevap yok. Öyle isehayrı ve sevabı olmayanları terk etmekte isabetvardır.6- Bu gibi önemli sebeplerden dolayıbaşta dört imam ve Ehl-i Beyt'in on ikiimamı olarak ehl-i sünnet, Müslümanlariçinde o eski zaman fitnelerinden söz açıpmünakaşa etmeyi caiz görmemişler, 'faydasız,zararı var' demişlerdir.7- Hem o savaşlarda her nasılsa çokehemmiyetli sahabeler iki tarafta da bulunmuşlar.O fitneleri bahsetmekte o hakiki sahabelere,Talha ve Zübeyir (ra) gibi Aşere-iMübeşşere'ye dahi tarafgirane bir inkâr, biritiraz kalbe gelir. Halbuki, hata varsa tövbeihtimali kuvvetlidir. Bunu düşünmeden o büyüksahabelere karşı itiraz duygusuna girmekbir şey kazandırmaz ama çok şey kaybettirebilir!..8- Bu gibi önemli gerekçelerden dolayıgeçmiş zamana gidip lüzumsuz, zararlı, şeriatemretmeden o üzücü olayları yenidenkurcalamaktansa, şimdi bu zamanda bilfiil İslamiyet'edehşetli darbeleri vuran, binler lanete,nefrete müstahak olanların verdiklerizararları önlemeye çalışmak, önde gelengörevimiz olmalıdır. Mevcutların devameden zararlarını düşünmeyip, geçmiştekileringeride kalan zararlarını tekrar gündemetaşımak gibi bir tavır, dikkatli insanların hizmetanlayışlarına da muvafık düşmemelidir.Nitekim Ömer bin Abdülaziz gibi birinci hicretasrının ilk müceddidi, tüm Müslümanlarıilgilendiren ölçüsünü şu ifade ile dikkatimizesunmuştur:-Allah bizim elimizi o kanlı hadiselerdentemiz tuttu, biz de dilimizi temiz tutar, ilerigeri konuşmaktan kaçınırız...İşte bu gibi önemli gerekçelerden dolayıbirlik beraberlik duygularını kuvvetlendirenkonuları konuşup yazmalıyız diye düşünmekteyiz.Yoksa Ehl-i Beyt sevgisi biziminancımızın icabı, ümmet-i Muhammedoluşumuzun ihmal edilemez gereğidir. Kıldığımıztüm namazlarımızın içindeki salavatlarımızdabile Ehl-i Beyt'e dualarımızıtekrar eder, asla ihmal etmeyiz.a.sahin@zaman.com.trAldığınız yenigiysileri yıkayınNİSA BAŞARKıyafetler birçok üretim aşamasından1geçiyor. Kirli yerlerle temas edebiliyor vekimyasal artıklar kalabiliyor. Pazardan alınanürünlere ise daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor.Aldığımız tekstil ürünlerini çoğu zamanyıkamamız gerektiğini düşünmeyiz. Görünüşteyeni giysimiz temiz ve ütülü dursa daüretilen atölye, paketleme ve depolardanbize ulaşana kadar birçok temiz olmayan ortamlardanve süreçlerden geçmektedir. Bu nedenlealdığımız ürünleri giymeden önce muhakkakyıkayıp öyle giymeliyiz. Yeni giysilerimizikullanmadan önce temizlememiz içinbirkaç sebebi şöyle sıralayabiliriz:Giysilerimizde kullanılan kumaşların üretimsırasında zarar görmemesi ve daha kalitelikumaş elde edebilmek için iplikte veya kumaştakimyasal maddelerle koruyucu bir tabakaoluşturulmaktadır. Bunun en eski örneklerindenbirisi de haşıl dediğimiz bir çeşitkimyasal maddedir. Büyüklerimizin "Haşıllıgiyilmez" sözü yabana atılmamalıdır.Üretim sırasında giysilerin her bir bölümüfarklı makine veya aparatlar ile dikilmekte, busırada ürün birçok kirli bölge ile temas etmektedir.Kıyafetlerimize kumaş ve model özelliğinegöre dikildikten sonra kimyasal yıkama ilefarklı özellikler kazandırılır. Bu kimyasal maddeler,aldığımız ürün üzerinde bizi bekler.Ürünlerin depolanma koşulları standartlardışında ise ürün bekletildiği süre içerisindeortamdaki toz, nem ve oluşan bakterilerdenetkilenmektedir.Giysiler mağazalarda stant ve askılardasunulurken birçok elin aynı giysiye dokunmasıve ürünlerin farklı kişiler tarafından denenmesikaçınılmazdır.Özellikle pazardan aldığımız giysilerinbize ulaşma ve sunum koşullarını düşünürsekaldığımız ürünü giymeden önce yıkama alışkanlığıedinmemizin önemini fark edebiliriz.Tene direkt temas eden iç giysiler ise yıkanmadığıtakdirde ciltte alerjik ve mikrobiksorunlara yol açabilir. Dış veya iç giysi olsun,onlarla daha iyi anlaşabilmemiz ve bize zararvermemeleri için giymeden önce ılık su ve kısaprogramda yıkamak arkadaşlığımızı dahasağlıklı kılacaktır.DANİMARKAKOPENhAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 6 12 8 33 12 15 13 30 15 45 17 0523.12.2010 6 12 8 33 12 16 13 31 15 46 17 0624.12.2010 6 12 8 33 12 16 13 31 15 46 17 0625.12.2010 6 13 8 34 12 17 13 32 15 47 17 0726.12.2010 6 13 8 34 12 17 13 33 15 48 17 0827.12.2010 6 13 8 34 12 18 13 33 15 49 17 0928.12.2010 6 14 8 34 12 18 13 34 15 50 17 10ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 6 20 8 39 12 24 13 40 15 56 17 1623.12.2010 6 20 8 40 12 24 13 41 15 57 17 1724.12.2010 6 21 8 40 12 25 13 42 15 57 17 1725.12.2010 6 21 8 41 12 25 13 42 15 58 17 1826.12.2010 6 21 8 41 12 26 13 43 15 59 17 1927.12.2010 6 22 8 41 12 26 13 44 15 59 17 1928.12.2010 6 22 8 41 12 27 13 44 16 00 17 20AARhUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 6 22 8 45 12 25 13 37 15 52 17 1223.12.2010 6 23 8 46 12 25 13 38 15 52 17 1224.12.2010 6 23 8 46 12 26 13 38 15 53 17 1325.12.2010 6 23 8 46 12 26 13 39 15 54 17 1426.12.2010 6 24 8 47 12 27 13 40 15 54 17 1427.12.2010 6 24 8 47 12 27 13 40 15 55 17 1528.12.2010 6 24 8 47 12 28 13 41 15 56 17 16İSVEÇNORVEÇGÖtEBURG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 6 18 8 50 12 17 13 21 15 33 16 5323.12.2010 6 18 8 50 12 18 13 21 15 33 16 5324.12.2010 6 19 8 50 12 18 13 22 15 34 16 5425.12.2010 6 19 8 51 12 19 13 22 15 35 16 5526.12.2010 6 20 8 51 12 19 13 23 15 36 16 5627.12.2010 6 20 8 51 12 20 13 24 15 36 16 5628.12.2010 6 20 8 51 12 20 13 25 15 37 16 57StOCKhOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 5 57 8 39 11 53 12 47 14 55 16 1523.12.2010 5 58 8 39 11 54 12 47 14 56 16 1624.12.2010 5 58 8 40 11 54 12 48 14 56 16 1625.12.2010 5 59 8 40 11 55 12 48 14 57 16 1726.12.2010 5 59 8 40 11 55 12 49 14 58 16 1827.12.2010 5 59 8 40 11 56 12 50 14 59 16 1928.12.2010 5 59 8 40 11 56 12 51 15 00 16 20FREDRICKStAD İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 6 25 9 06 12 22 13 16 15 25 16 4523.12.2010 6 26 9 07 12 22 13 16 15 25 16 4524.12.2010 6 26 9 07 12 23 13 17 15 26 16 4625.12.2010 6 27 9 07 12 23 13 17 15 26 16 4626.12.2010 6 27 9 08 12 24 13 18 15 27 16 4727.12.2010 6 27 9 08 12 24 13 19 15 28 16 4828.12.2010 6 27 9 08 12 25 13 20 15 29 16 49FİNLANDİYAOSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 6 28 9 13 12 22 13 12 15 19 16 3923.12.2010 6 28 9 14 12 23 13 12 15 19 16 3924.12.2010 6 29 9 14 12 23 13 13 15 20 16 4025.12.2010 6 29 9 14 12 24 13 14 15 21 16 4126.12.2010 6 29 9 15 12 24 13 14 15 22 16 4227.12.2010 6 29 9 15 12 25 13 15 15 23 16 4328.12.2010 6 30 9 15 12 25 13 16 15 24 16 44hELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 6 32 9 19 12 26 13 13 15 20 16 4023.12.2010 6 32 9 20 12 26 13 14 15 20 16 4024.12.2010 6 32 9 20 12 27 13 14 15 21 16 4125.12.2010 6 33 9 20 12 27 13 15 15 22 16 4226.12.2010 6 33 9 20 12 28 13 16 15 22 16 4227.12.2010 6 33 9 20 12 28 13 17 15 23 16 4328.12.2010 6 33 9 20 12 29 13 17 15 24 16 44tURKU İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam yatsı22.12.2010 6 43 9 33 12 36 13 22 15 28 16 4823.12.2010 6 43 9 33 12 37 13 23 15 28 16 4824.12.2010 6 44 9 34 12 37 13 23 15 29 16 4925.12.2010 6 44 9 34 12 38 13 24 15 30 16 5026.12.2010 6 45 9 34 12 38 13 25 15 30 16 5027.12.2010 6 45 9 34 12 39 13 25 15 31 16 5128.12.2010 6 45 9 34 12 39 13 26 15 32 16 52NAMAZ VAKİTLERİBulunduğunuz şehrin namaz vakitleri için:http://www.zaman.com.tr/namaz.do


3322- 28 ARALIK 2010 ZA MAN


34AİLEM22- 28 ARALIK 2010 ZA MANVaktimizi planlayan namazher anı ibadete çevirirNEŞE POLAtSakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi1Öğretim Görevlisi Dr. Vehbi Karakaş,vaktin doğru planlanması adına namazınayrı bir önemi olduğunu söyledi. Karakaş, namazıngünde beş vakit olması nedeniyle diğeribadetlerden farklı olduğunu ve bu nedenledinin direği olarak aktarıldığını belirtti.Karakaş, namazla dünyalık diğer işlerin deibadete dönüşeceğini dile getirdi.İbadetler müminlerin hayatlarını belli birdüzen içerisinde yaşaması için vakitlere ayrılıyor.Senenin yalnızca bir ayında tutulanoruç, yılda bir kez verilen zekât ya da gündebeş vakit namaz bu ibadetlerden bazıları.Namaz bütün ibadetler arasında günde beşvakit olması nedeniyle ayrı bir önem arz ediyor.Sakarya Üniversitesi İlahiyat FakültesiÖğretim Görevlisi Dr. Vehbi Karakaş, namazınMüslüman'ın hayatının her anında olmasıgerektiğini söylüyor.Namazın bir zikir olduğunu ifade edenKarakaş, "Namaz Allah'ı, Allah'ın istediğigibi anmaktır. Allah, her yerde, her an anılmayalayık bir sevgilidir. Her an anılmak daO'nun hakkıdır. Çünkü O bizi çok seviyor vehiç unutmuyor. Bizi çok sevdiğini, hiçbir sevgilininhiçbir sevgiliye vermediği ve veremeyeceğinimetleri ve hediyeleri bize verdiğini biliyoruz."diyor. Peygamber Efendimiz'in (sas)namazı dinin direği olarak gösterdiğine değinenKarakaş, "Peygamberimiz namazı gözününnuru, görmüş; şükrün, zikrin, aşkın, muhabbetin,hüznün, sevincin mücessem şekli,duanın en büyüğü saymış, dinde namazın yerini,cesette başın yeri gibi göstermiştir." diyekonuşuyor. Peygamber Efendimiz'in (sas)hiçbir vakit namazını kazaya bırakmadığını dasöyleyen Karakaş, Peygamberimiz'in HendekSavaşı'nda namazı vaktinde kılamaması nedeniyledüşmanlarına ilk defa "Allah onlarınevlerini, karınlarını ve kabirlerini ateşle doldursun."diye beddua ettiğini dile getiriyor.Üstad Bediüzzaman'ın 'Namaz kılan insanındünyaya ait diğer mubah işlerinin hepsiibadet olur.' sözünü hatırlatan Vehbi Karakaş,"Bir kaşık maya ile nasıl kocaman bir tenceresütü mayalar ve yoğurt yaparsanız, her günnamaza ayırdığınız bir saatle de o kocamangününüzü mayalar ve 24 saatinizi namazlaştırmışolursunuz." şeklinde konuşuyor.Karakaş'a göre vaktin doğru planlanmasıaçısından namaz ayrı bir önem ifade ediyor.Namazlarda vakit tanzimini ise Allah'ın bizimiçin yaptığını kaydeden Karakaş, "Beş vakitnamazı emretmiş ve bu beş vakit namazı gününbelli vakitlerine serpiştirmiştir ki bu vakitlerdekılınan namaz, arada kalan boşluklara,namazsız saatlere kefaret olsun. Bu da O'nunbizi sevdiğine apayrı bir delildir." diye belirtiyor.ta'dil-i erkâna dikkat edilmeliNamazın kılınması sırasında belirlenenkaidelere uygun hareket etmek gerekir. Namazınta'dil-i erkânla kılınması gerektiğiniifade eden Vehbi Karakaş, Peygamber Efendimiz'in(sas) bu konudaki hassasiyetini şöyleaktardı: "Ta'dil-i erkânsız namaz kılanı Peygamberimiz,üç kere "olmadı" diyerek uyarmışve dosdoğru namazın tarifini yapmıştır.Başka bir hadis-i şerifte ise 'Namazdan kul içinsadece akıllı ve bilinçli kıldığı kadarı vardır.' diyor.Böylelikle Peygamberimiz (sas) kişininnamazda bilinçsiz kıldığı kısmın ona ait olmadığınıbildiriyor."Karda yürürken düşmemekiçin adımlarınızı küçültünERSAN tEMİZELKar yağışı ile birlikte yürürken düşmeler de1arttı. Uzmanlar, kar yağışı ve sonrasındaözellikle kaldırımların buzlu olacağına işaret ederken,yürüyüş alışkanlığının kış aylarında değiştirilmesigerektiğini söyledi.Buna göre vatandaşlara, büyük adımlar atarakdeğil adım mesafelerini küçülterek yürümenin,dengede kalarak düşmelerine engel olduğu uyarısıyapıldı. Kayseri İl Sağlık Müdürü Dr. Kadir Çetinkara,kış ayları ile birlikte karlı günler yaşandığınıdile getirerek, bu süreçte sokağa çıkanların yürürkendikkat etmesi gereken bazı noktalar olduğunusöyledi. Adımların küçültülmesinde yararolacağını aktaran Çetinkara, genelde kış aylarındadüşmeye bağlı kırıkların ve yaralanmalarınarttığına dikkat çekti. Çetinkara, karlı, buzlu yollardayürümenin püf noktalarını şöyle sıraladı: "Ellerinizcebinizde yürümeyin. Kucakta bir şey taşımayın.Adım atma sırasında vücut yükünüzü tekayağa bindirmeyin. Adımlarınızı sürüme seviyesindeatın." Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedive Travmatoloji Anabilim Dalı ÖğretimÜyesi Prof. Dr. Ali Baktır ise, "Düşmekten korkmayın,bastığınız yeri görerek yürüyün." tavsiyesindebulundu.Hekimoğlu İsmail'Rutin hayattan sıkıldım!' diyen ev hanımları...Geçtiğimiz günlerde bazı hanımlar dedilerki: "Her gün her gün aynı işleri yapmaktansıkıldık!""Siz de işleri değiştirin." dedim. "Belediyelerücretsiz kurslar açmış. Şahane kurslar.Dikiş kursu, yemek kursu, çocuk bakımı... Buralaragidilebilir. Organizma yorulunca insanrahat eder. Fıtrat yalan söylemez; çalışan hanımlarabakın; onlar da işteki yorgunluk birkenara, ev işleriyle meşgul olamamanın verdiğihuzursuzluğu yaşıyor. Ev hanımı hareketsizkalmanın acısını çekiyor, çalışan hanımlar,patronun emrinde olmaktan yakasilkiyor."Amma mutluluk insanın dışında değil,içindedir. Bir ev hanımı, evvela şunu düşünecek:Ben nasıl huzurlu yaşayabilirim?Bunu kendisi cevaplandıramayabilir. Bununiçin okuyacak, soracak, araştıracak. Meselabu soruya ben şöyle cevap veririm: Beynimizilim ister, kalbimiz iman ve ibadet ister,midemiz gıda ister, kollarımız ayaklarımız hareketister. Bu organların isteklerini yerine getirmemizlazım. Getirmezsek ne olur? Enbaşta psikolojik sıkıntı başlar. O hanım, maddicihetten her şeye sahipse de, bunlar onu rahatlatmayayetmez; her an içi sıkılır. Sonra da"depresyondayım" der.Ruh, Allah'ın hayat sıfatıdır. Bu sebeptenruh, hastalanmaz. İslamiyet'i yaşamayan insanınruhu, kafesteki kuş gibidir; hareketedemez, nefes alamaz, bunun için sıkılır, bunalımagirer. Maneviyat kısırlığı, habbeyikubbe yapar, en küçük dertleri, en basit hastalıklarıbüyütür. İlimle, ibadetle ruh nefes alır.Aslında insan, külli nizamı görebilse vekülli nizam içinde kendi yerini ve vazifesini tayinetse, hiçbir zaman sıkılmaz. İslamiyetmaddeten ve manen şifadır.Sıkıntılardan kurtulmanın çaresi, beyninistediği ilmi vermek, kalbin istediği iman veibadeti vermek, kolların ve ayakların istediğihareketi vermektir. Mesela ben, hastalanmadanevvel sabah erken kalkar, evden Cağaloğlu'nayürüyerek giderdim. Sabahın o saatindeçöplükten kâğıt toplayanları, kışın paltosuzgezenleri, hamalları görünce hiçbir şeyimkalmazdı.Şimdiki evlerde en güzel mobilyalar, enpahalı mefruşatlar, halılar... Amma kütüphaneyok!.. Nasıl ki her evde mutfak var, kiler var,mefruşat var; o evde bir de kütüphane olmalı.O kütüphaneyi kurmalı. Sonra o kütüphaneninkarşısına geçip hangisini okumalıyım,demeli. Her bir kitabı tek tek alıp karıştırmalı.Bunu yapanın o günü çok rahat geçecek, sıkıntıgitmiş olacak. Rutin hayatı bunlar renklendirir.Çok tecrübelerle görülmüştür ki, insanlarınilim ve ibadetleri ne kadar azsa, şikâyetleride o kadar çoğalır. Aksine ilim ve ibadetleri nekadar çoksa, şikâyetleri de o oranda azalır.Dikkatimi çeken husus da şu: Hanımlarınhuzurunu bozan, televizyondaki bazıprogramlardır. Program seçilecek, her programseyredilmeyecek.Onun huzurunu bozan bazı insanlardır. Oinsanları iyi tanıyacak. Ona göre hareket edecek.Dikenden şikâyete hakkımız yok, çünkübiliyoruz ki diken batar, tedbiri biz alacağız.Gençlik yıllarımda "yapamadıklarım venoksanlarım" listesi yapmıştım. Mesela, "TecvitliKur'an okumasını bilmiyorum, namazlarımdasıkıntı yaşıyorum, gereksiz arkadaşlarlafazla zaman geçiriyorum, okuduğum kitaplarıanlamıyorum..." Böyle eksik noktalarımı tespitettim. Bunları tek tek düzeltme kararı aldım.Bu liste hayatımı değiştirdi!Kendimle mücadeleye girmiştim. O mücadeleçok güzel sonuçlar verdi. Ben istiyorumki kendi hayatımı yaşayayım. Başkaları da istiyorduki onların istediği hayatı yaşayayım.Bu mücadele hayatım boyunca devametti, hâlâ devam ediyor. Hayatın tadı da bu olsagerek...


3522- 28 ARALIK 2010 ZA MAN


3622SPOR- 28 ARALIK 2010 ZA MANKARTAL’INCEZASIKATLANDI !Lider trabzonspor ile takipçisi Bursaspor'un kazandığıhaftada Beşiktaş, cezası sebebiyle Gaziantepspor'uMardan Antalya Stadı'nda ağırladı. Tarafsız ve seyircisizmaçın ilk bir saatlik bölümü futbolseverleri adeta uyuttu.Olcan'ın golü Siyah-Beyazlıları hareketlendirdi. Ali Küçik,skora denge getirdi; ancak Karcemarskas Kartal'ı zirvenin14 puan gerisine itti: 1-1.tEMEL yİRMİBEŞOĞLU ANTALYABeşiktaş cezası sebebiyle Antalya'da oynadığı maçta Gaziantepspor ile11-1 berabere kaldı. Bursaspor maçı öncesinde yaşanan olaylar nedeniyleMardan Stadı'nda seyircisiz oynanan maça Beşiktaş, farklı bir 11'le başladı.Alman teknik adam, orta sahada Fink ve Tabata'ya görev verirken, Quaresmave Nobre de sakatlıklarının ardından yeşil sahalara döndü. Schuster'in Ersan'ıdinlendirme ihtimali ise Ferrari'nin ısınma sırasında sakatlanmasıyla suyadüştü.Beşiktaş maça hızlı başladı. Karşılaşmanın 2. dakikasında Tabata'nın ortaşutkarışımı vuruşunu Karcemarskas kornere çeldi. Gaziantepspor'un hücumudüşünmemesi ve savunma anlayışını ön planda tutması sebebiyle Siyah-Beyazlılar,duran toplardan gol aradığı iki pozisyon dışında net tehlike oluşturamadı.Kartal'ın ataklarında her zaman olduğu gibi yine Quaresma başrolüoynayan futbolcuydu.İkinci yarıya Beşiktaş daha etkili başladı. Maçın 59. dakikasında Julio Cesar'ınfrikiğinde Cenk'in çeldiği top Olcan'a geldi. Bu futbolcu da takımını 1-0 öne geçirdi.Karşılaşmanın 65. dakikasında ceza alanında Quaresma'nın değerlendiremediğipozisyonda Ali Kuçik topu filelere göndererek skoru eşitledi: 1-1.Beraberlik golünden sonra Beşiktaş galibiyet için Gaziantepspor kalesine yüklenmeyebaşladı. Karşılaşmanın 78. dakikasında Nobre'nin kafa vuruşu azfarkla auta gitti. 80'de Quaresma'nın sağdan ortasında önce Nobre sonra AliKuçik topa dokunamayınca, Beşiktaş 2. golden oldu. Maçın 86. dakikasındaBeşiktaş'ta Erhan Ali Kuçik'in yerine oyuna dahil oldu. Maçın 89. dakikasındaQuaresma-Nobre ikilisi fileleri bulamadı ve maç 1-1'lik eşitlikle sona erdi.Beşiktaş'ın cezası sebebiyle karşılaşmayı sadece gazeteciler izledi. Beşiktaş taraftarı ise maçtanönce tribüne ''Sensiz Geçen Günlerin" yazılı pankart bıraktı.yarım devre QuaresmaHadi iyi tarafındanbaşlayalım, Dolmabahçe'dekötü taraftarın tepişmesiiyi taraftara yaradı.Birincisi Bursa taraftarıhafta başı karlıgünde soğuk havadastada gitmek yerineevinde izledi takımını,ikincisi Beşiktaş taraftarıİstanbul'un sıkıcı trafiğive yağmurunda eziyetçekmekten kurtuluverdi.OktayKaracanHangisini tercihedersiniz?Seyircisiz bir statta tıngır mıngır, temposuzisteksiz oynayan takımınızı evden izlemeyimi?Yoksa dona titreye coşan takımınızı sahadaseyretmeyi mi?Cevapların çoğu seyircisiz futbolun oynayanave izleyene aynı oranda eziyet olacağışeklinde çıkar sanırım.Ama söz konusu olan Beşiktaş ise içindeGuti ile Ernst olmayan ürünü satın almak istemiyorsunuz.Yani onlar yoksa stada bile gidilmez.Yap çarşıdaki eğlenceni bas git evine,baksana Quaresma bile sıradanlaşıyor.. Gutiile Ernst yoksa akıl ve enerji de yok! Ernsttransferi Beşiktaş için bir milattı. O geldiktensonra değişen hava sayesinde, takıma enerjienjekte oldu, kıpırdadı sahadakiler ve hattaşampiyonluk bile geldi. Onsuz olmuyor!Guti ise, nasıl içinde Alex olmayan Fenerbahçeihtiyaca cevap vermiyorsa aynen o kıvamdavazgeçilmez olmuş Beşiktaş için.. Onsuzda olmuyor!Olmayanın arkasından methiye kıvamındaortadaki işi eleştirmek kolay aslında..Zor olan ligin en geniş kadrosundan ortaya çıkanşeyi tanımlayabilmek.Kadro bu kadar geniş olmasa ne olacaktıacaba? Düşme hattı mı!Evet ilk yarıda ne pozisyon, ne koşan yerdeğiştiren adamlar, ne istek ne motivasyonvardı. Tanıdıkların toplanıp oynadıkları halısaha maçı kıvamında bile değildi.Bobo, Holosko da olmayınca elindeki kadroikinci yarıda Schuster'e hamle şansı tanımıyordu.Olcan'ın golünden sonra tek güzel şeyerken gelecek beraberlik golü olabilirdi. Şanslıydılar,buldular.Aslında ikinci yarıda Quaresma koşu vesorumluluk alanını geliştirmeye karar verdiğiiçin olmalı beraberlik golünün erken gelişi..Sol, sağ kanatları ve golde olduğu gibi cezasahasını kullandı. Nobre'de bildiği en iyi işolan saha içi dolaşımını hakkıyla yerine getirincebir parça kıpırdadı sadece Beşiktaş.. Takımaelinden gelenin fazlasını vermeye çalışanFink'in samimiyeti dikkat çekici, Tabata'nıniyi niyeti gözle görülür cinstendi. O kadar...Simao, Almeida ve Fernandes'in katılımındanönceki son lig sınavı aslında Beşiktaş'ınneredeyse bitmek üzere olduğunu birkez daha gösterdi.Sakatlıklar bir yana Beşiktaş kadrosuQuaresma'dan, Guti'den, Ernst'ten daha fazlasınıalabilecek sinerjiyi yaratmadı ligin ilkdevresinde.. Yenilerin katılımı neyi değiştirecekbekleyip göreceğiz..


3722SPOR- 28 ARALIK 2010 ZA MANASLAN'IN'ANIL'ARICANLANDIGalatasaray altyapısından yetişen Anıl Dilaver,hagi'nin verdiği şansı iyi değerlendirdi. İkinciyarının son anlarında topla buluşan genç oyuncuhem takımına galibiyeti getirdi hem de ilerleyenhaftalarda kadroda kendisine yer açtı.hACI hASDEMİR KONYABu sezon ligde sıkıntılı günler geçiren1Galatasaray, Konyaspor'u deplasmanda1-0 yenerek rahat bir nefes aldı. Sarı-Kırmızılıtakıma üç puanı getiren gol, bu sezon A takımdailk kez forma giyen 19 yaşındaki AnılDilaver'den geldi. Maçın uzatma bölümlerindeçıkan olaylarda her iki takımdan Kere veCana kırmızı kartla oyun dışı kaldı.Zirveden iyice uzaklaşan Galatasaray, liginorta sıralarında kendine yer bulabilmekiçin Konyaspor karşısına mutlak galibiyet içinçıkmıştı. Kümede kalma savaşı veren ev sahibitakım da bu sezon birçok rakibine puan dağıtanSarı-Kırmızılı ekipten nasiplenip enazından Süper Lig'de var olma umutlarını korumakistiyordu. Son haftalarda gelen kötü sonuçlarınardından Teknik Direktör Hagi, sahayafarklı bir 11 sürdü.Çok sayıdaki değişiklik de Sarı-Kırmızılıtakıma beklenen hareketi getirmedi. Ortasahada iyi organize olamayan Cim Bom, hücumdada Serdar-Anıl-Kewell üçlüsününbirbirlerinden kopuk oynaması yüzünden istenilenpozisyonları üretemedi.1960 model futbolunu evinde az da olsahücumla beslemeye çalışan Konyaspor yinede savunma güvenliğini elden bırakmamayaözen gösterdi. Buna rağmen G.Saray, ilk 45dakikada Kewell ve Ayhan ile yakaladığı ikiönemli gol pozisyonunu değerlendiremeyinceiki takım da soyunma odasına 0-0'lık sonuçlagirdi.İkinci yarıda karşılaşma tam bir orta sahamücadelesi şeklinde geçti. Konyaspor birpuana razı görüntü sergilerken, Sarı-Kırmızılıtakımda ise yorgunluk baş gösterdi. Karşılaşmanınberabere biteceği düşünülürken 80. dakikadaG.Saray'ın ‘taze kanı' Anıl Dilaver, sahneyeçıktı ve şık bir plaseyle hocası Hagi'yiutandırmadı.Hızlı gelişen Sarı-Kırmızılı takımın atağındaNeil, Kewell ve Hakan Balta paslaşmasındatopla son buluşan Anıl, güzel bir vuruşlameşin yuvarlağı ağlara gönderdi: 0-1.2005-06 sezonunda rakibini genç Aydın'la yıkanGalatasaray bu kez de genç Anıl'ın tekgolüyle üç puan almasını bildi.hoşgeldin AnılBaşka kimsenin umurunda olmadığı içinönce Anıl Dilaver'in oynaması gerektiğini defalarcayazan Uğur Meleke kardeşimin hakkınıteslim edelim. Zaten sadece Anıl için değil yurtiçindeve yurtdışında genç oyuncuların ne yaptıklarını,ne durumda olduklarını en iyi bilenspor yazarı o.Söze buradan girişimin nedeni,çok ağır kaçabilecek bazı sözleri birazgeride bırakma isteğimdendir.Hiç tartışmasız denilebilir ki ligin ilkyarısının en kötü maçı buydu. Hattakötü demek bile iltifat etmek olarakgörülebilir, Türk futbolu adına düpedüzbir skandala tanıklık ettik.Aslında bu bilinmeyen ve beklenmeyenbir durum değildi. Liginen kötü iki takımının maçındanbaşka birşey de beklenemezdi. NitekimHagi bile saha kenarındaki çırpınışındanvazgeçmiş, kaderine razı görünüyordu.Hatta birara TV'deki görüntüsü, 'Acabaşu anda bırakıp hemen Romanya'ya gitsem neolur?' diye düşündüğünü gösterecek nitelikteydi.'Konya'daki zemin buz kaplı, tekrar sakatlanabilir'yalanıyla Arda'nın buraya götürülmeyişinibir yana bırakın, tam tersine özellikleoynaması gereken bir karşılaşmaydı. Bukadar uzun bir sakatlıktan çıkan oyuncununhem maç eksiğinin giderilmesi hem de takımınınkazanmasına katkıda bulunması dahaakla uygun durumdu. Tabii Galatasaray'da aklauygun ne oluyor ki, sorusunun da bir yanıtıyok! Hagi'nin Serdar Özkan çaresizliğineüzülmemek elde değildi ama Anıl'ı oynatmasınıelbette ki takdir etmek gerekiyordu. Ancakmaçın sonunda İnsua'yı oyuna alırken sahadaAhmetÇakır3 solbek oluştuğunun herhalde farkında değildi...'Gökhan Zan toparlanmış galiba' derkenyaptıkları da 'geçiniz' denilecek nitelikteydi.Sarı Kırmızılı takım adına 'evet, futbol oynadılar'denilebilecek sadece birkaç hareketvardı. Bunların başında da gol geliyordu. Kewell'inortaalanda çabuk ve akılcıpasıyla başlayan pozisyonda, LucasNeill'in pası ve özellikle bu maçta neyaptığı tartışılır olan Hakan Balta'nınklas pası önemliydi.Maçın başında Anıl Dilaver'ingetirdiği topta Kewell'in pozisyonalmaya bile gerek görmeyişi Galatasaray'ıbir golden etti. Kewell'ın bupozisyonda ne yapmak istediğinikendisine bile açıklayabileceği kuşkulu...Bir de Ayhan'ın atamadığıgol var ki ona inanmak da zordu. Rakipkaleye sadece birkaç metre mesafedetop yere inmekteyken Ayhan'ın, yaptığıstoper vuruşuyla topu üstten dışarı atması,Galatasaray'ın şu ortamda hiç de tahammüledemeyeceği türden bir şaka gibiydi. Golünhemen ardından Aydın'ın yine birkaç metredenatamadığı da öyle...Kendi sahasında ligin en kolay yenilen takımıhaline gelmiş olan ve artık hakkında'küme düşer mi?' diye konuşulmaya başlananGalatasaray'ın bu maçtan çıkarabileceği en parlaksonuç buydu. Üstelik bu sonuçla epeyceyükselip kâbus gibi bir ilk yarıyı mümkün olabileceken iyi biçimde bitirmiş oldu.Bitmiş bir karşılaşmada ve olayın çok uzağındaiken Lorik Cana'nın kendini attırmayıbaşarması ile ilgili olarak ne söylenebileceğiniben kestiremiyorum. Uygun bulduğunuz birşeyisiz söyleyebilirsiniz.


3822SPOR- 28 ARALIK 2010 ZA MANALEX’TENALTIN GOLZirve yarışından kopmakistemeyen Fenerbahçe,Kadıköy'de ağırladığıSivasspor'u kaptanı Alex'le yıktı.Rakibi karşısında oldukçazorlanan Sarı-Lacivertliler,Sambacı'nın 77. dakikadaki nefisfrikik golüyle galibiyete uzandı.Kanarya, lider trabzonspor'lapuan farkının daha daaçılmasına izin vermedi.trabzonspor ve Bursaspor'un kazanmasıylaSivasspor karşısına mutlak 3 puan parolasıylaçıkan Fenerbahçe, bu hedefine zor ulaştı.Rakip savunmayı bir türlü aşamayan Sarı-Lacivertliler, kaptan Alex'in altın değerindekifrikik golüyle güldü.ERhAN GÜVEN İSTANBuLSüper Lig'de ilk yarının son haftasında1Sivasspor'la karşılaşan Fenerbahçe, kaptanAlex'in frikik golüyle maçı 1-0 kazandı. LiderTrabzonspor ve takipçisi Bursaspor'unkayıpsız geçtiği haftada zorlanarak da olsa üçpuan elde eden Sarı-Lacivertliler, zirve yarışındankopmadı.Teknik Direktör Aykut Kocaman, Sivasspor'akarşı 11'ini kurarken ‘formsuz da olsalaraynı futbolcuları sahaya sürüyor' eleştirisinikısmen dikkate aldı. Lugano ile Caner'i yedeksoyunduran genç çalıştırıcı, Bekir ile AndreSantos'a şans verirken Alex ve Niang aynı akıbeteuğramadı. Cezalı Emre Belözoğlu'nunyokluğunda da Selçuk yerine genç Gökayforma giydi.Verimsiz maçlardan biriMücadeleye istekli başlamasına rağmen birtürlü istediği tempoyu tutturamayan Fenerbahçe,evinde en verimsiz maçlarından biriniçıkarıyordu. Dia sol kanattan etkili oldu, amaSenegalli futbolcunun geliştirdiği ataklardada gol sesi duyulmadı. Ligin 16 haftasında ilkyarım saatte bulduğu gollerle rakiplerin direncinikıran Sarı-Lacivertliler, Sivassporönünde çok net fırsatlar yakalayamadı. Tabii ilkyarının 0-0 bitmesinde Yiğidoların sert futbolununyanı sıra Alex, Niang, Mehmet Topuzgibi isimlerin düşük performans göstermesininde etkisi vardı.Fenerbahçe ikinci yarılarda ise hep sıkıntıçekiyordu. Oyuncuların fizik gücü 90 dakikadayanmıyor ve Sarı-Lacivertlilerden puan alantakımlar genelde 60'tan sonra sonuca gidiyordu.Aslında bu maçta da benzer durum yaşanabilirdi.Tam Fenerbahçe kalesinde pozisyonlarveriyordu ki 77'de Alex serbest vuruştanağları havalandırdı: 1-0. Uzun zamandırfrikik golü atamayan Brezilyalı yıldız, yine takımınıkurtarmayı başardı. Kanarya bu galibiyetleilk devreyi 33 puanla tamamladı ve şampiyonlukhedefinden sapmadı.Alex attı, Fenerbahçe günü kurtardıKafam takıldı, devre arasında Digitürk'ünyayınladığı istatistiklere göz attım.Takım koşularında F.Bahçe 48, Sivasspor54 bin küsur metre koşmuştu.Aradaki fark 6 kilometreninüzerindeydi. Hemen kaba taslakbir hesap yaptım. F.Bahçe'deoyuncu başına düşen mesafeyi merakettim. 4 bin 365 metrelik ortalamayı,Sivasspor'un rakamlarıylakarşılaştırdım. Ortaya enteresanbir tablo çıktı. Sivasspor, rakamlarkarşılaştırıldığında F.Bahçe onbirinekarşı 12.5 oyuncuyla mücadeleetmişti!Tabii ki kadro kalitelerini değerlendirdiğinizdeiki takımı kıyaslamanınZekiÇölolanağı yoktu. Sivasspor'un kendisindençok daha yeterli olan F.Bahçe'yi durdurmasının,oyunu dengelemesinin yolu,daha fazla koşmasından, daha yoğunbir mücadeleyi sergilemesindengeçecekti. Ve Sivasspor daF.Bahçe'nin oyun olarak tatminetmediği, pozisyon üretmekte zorlandığı,golü bulamadığı bu yarıda,bunu yapmıştı. Oyun stratejisiiyiydi. Beşli bir orta sahaylamümkün olduğu kadar rakibineönde basmış, alan daraltmış, kanatoyuncularının koşu yollarını tıkamış,F.Bahçe'nin temposunu kırarak,etkisini azaltmıştı. Buna karşınF.Bahçe'nin bu bölümde üçü duran toptan,biri dış şuttan, yalnızca biri organize ataktan,beş kez gol girişimi de vardı. Hatta onlardanbirinde Bekir vurmuş, top kaleciyi geçmiş,tehlikeyi çizgi üzerinden Ziya çıkarmıştı.Devrenin sonundaki bir önemli pozisyondaise Dia'nın vuruşunda top Ramoviç'te kalmıştı.Niang yine etkisizdi. F.Bahçe yüksektoplarda rakip ceza içerisinde daha üstüngibi gözüküyordu. Ancak bir türlü gol vuruşunuyapmayı beceremiyordu. Oyunungenelinde ise iyi oynayamıyordu. Çünkü yeterincemücadele etmiyor, rakibin direncinikırabilecek bir etkiyi sağlayamıyordu.İkinci yarıda F.Bahçe'nin baskısı yoğunlaştı.Bu defa Sivasspor oyunu daha geridekabullenmek zorunda kaldı. Ama konukekip yine iyi savunma yapıyor, yine F.Bahçe'yepozisyon vermiyordu. 62. dakikadaAykut Kocaman iki değişikliği birden yaptı.Dia'nın yerine Stoch'u, Gökay'ın yerine iseSemih'i oyuna aldı. Bu hamleyle çift santrforadöndü ve hücum gücünü biraz dahaarttırmayı amaçladı. Ancak F.Bahçe'ninoluşturduğu baskıya rağmen gol organize birataktan değil, duran toptan geldi. 77. dakikadaAlex ceza alanı dışından yaptığı vuruşlatopu Ramoviç'in solundan filelere gönderdi.Ve F.Bahçe bu golle günü kurtardı. Oyunolarak tatmin etmeden... İzleyenlere pek dekeyif vermeden... Kaptanı, golcüsü, cankurtaransimidi, büyük ustası Alex'in golüylemaçı kazandı. Lider ile arasındaki puan farkınıkorudu. Ve ilk yarıyı Trabzonspor'un 9puan gerisinde kapadı.


3922SPOR- 28 ARALIK 2010 ZA MANFIRTINAYADEMİR DEDAYANAMADIBu sezon trabzonspor'u birçok maçta attığı gollerle sırtlayan Burak yılmaz, Karabükspor filelerini de havalandırmayı başardı. Bordo-Mavilitakım ise zorlandığı maçta son 7 dakikada üst üste bulduğu 3 golle galibiyete uzandı.İlk yarının son maçında Karabük'ü ağırlayantrabzonspor, rakibini zor da olsa devirdi. Kalecitomiç'i bir türlü aşamayan Bordo-Mavililer, 83'teEngin Aktürk'ün kendi kalesine attığı gollerahatladı. Ardından Engin Baytar ve Burak'lafarka koştu. trabzonspor ilk yarıyı 42 puanla liderbitirdi.ERDAL hOŞ TrABZONSpor Toto Süper Lig'in 17. hafta açılış karşılaş-lider Trabzonspor, uzun süre zorlandığı1masındamaçı, son dakikalarda bulduğu gollerle koparmayı başardı.Müsabakanın hemen başında Burak'ın bulduğupozisyon, maçın gollü geçmesi işareti gibi görüldüysebile özellikle ilk yarı her iki takım da istediği pozisyonlarıbulamadı. Colman, Jaja ve Serkan'ın yokluğundailk yarı boyunca Bordo-Mavililer, istediklerioyunu kuramadılar. Öyle ki Trabzonspor, 32. dakikadailk köşe vuruşunu kazandığında Kardemir Karabükspor,üç korner kullanmıştı. Ligin gol kralı Emenike'ninGiray Kaçar'la girdiği mücadele sonrası sakatlanmasıise Karabük adına şanssızlık anıydı. Hakem düdüğüçalıp, 45 dakikanın bittiğini ilan ettiğinde her iki takımadına da kayda değer pozisyon yaşanmamıştı.İkinci yarıya Şenol hoca, Ceyhun-Yattara değişikliğiyleiyice risk alarak başladı. 48. dakikada Engin'inpasında Yattara, 51'de ise Cale'nin pasında Engin, golkaydetmeyi başaramayan isimler oldular. 56. dakikadaYattara ortaladı. Umut istediği gibi vuramadı. 65'te Burak'ınnet vuruşunu sahanın en iyisi Tomiç kurtardı.Özellikle ikinci yarı tipik bir Trabzonspor futboluydusahada görünen.78-79 ve 80'de Alanzinho-Burak ve Umut'unvuruşları aynı isim tarafından engellendi; Tomiç. Ancakrakip forvetleri durdurmayı başaran Karabük kalecisi83'te Mustafa Yumlu'nun ortasında takım arkadaşıEngin'in vuruşunu kurtaramadı ve Trabzonspor,aradığı golü buldu: 1-0. Golden sonra her anlamda rahatlayanDoğu Karadeniz ekibi, 90. dakikadaki dörtdakikaya Engin ve Burak'la iki gol sığdırarak istediğiüç puanı üç golle aldı. Böylece Trabzonspor, lider olmayıgarantilediği ilk yarıyı tamamlayarak şampiyonlukumutlarını daha da artırarak devre arasına girmişoldu.HayriBeşerGörünmeyen elin kafa vuruşu….İlk 45 dakikanın özeti…Kompozisyon kıvamında bir oyun; yok. Tribünleri ayağa kaldıracakgüzel hareketler; yok. Estetik paslaşmalar; yok. Kalecilerin yüreğiniağzına getiren kenar yüklenmeleri; yok. Pozisyon zenginliği;yok.Peki anlatılacak, alkışlanacak ne var? Aslında çok şey…Bir defayaptıkları işe son derece saygı duyan, görevlerine tutkuyla bağlı 22adam vardı karşımızda.Elbette haftaların getirdiği ağırlık ve devrenin son maçını güzel birgalayla tamamlama stresi fazlasıyla hissediliyordu Trabzonspor'unüzerinde. Ayrıca Colman, Serkan ve Jaja'nın sahada olmayışı Bordo-Mavili takımın kimyasını ve pozitif pas üretkenliğinikörelten önemli bir faktördü. Ancak asılfaktör Karabükspor'un kolektif diriliğiydi. Bu ahvalve şerait altında dakikalar futbolun güzelliklerindenmahrum bir şekilde akıp gitti. Yine deiki tarafın önceliği de oynamaktı. Alkışlanmasıgereken işte buydu.Karabükspor savunması Umut ve Buraküzerinde öyle bir zamklanmıştı ki, bu iki oyuncunundoğru düzgün adım atışına şahit olamadık.Mustafa Yumlu'nun delişmen duygularlasağdan yüklenme çabaları olmasa neredeysekimsenin nabız atışı hızlanmayacaktı. Karabükspor'dasavunmadaki dörtlünün yanı sıraorta sahada Birol ve Yasin'in performansları da etkileyiciydi. Emenike,fırsat kollayıp durdu ancak talihsiz bir şekilde sakatlanınca oyuna devamedemedi. Bu da Bordo-Mavili savunmanın özgürlük alanını genişletti.Karşılaşmanın ikinci yarısında manzara biraz farklıydı. Şenol Güneş'inYattara'yı sahneye sürmesi Trabzonspor'un bireysel ağırlığınıartırdı. Gineli oyuncu, sağ kanatta klasik slalomlarını yapıp durdu. Nevar ki, final hareketlerinde sanki klasından bir şeyler eksiliyor Yattara'nın.Topu tam adresine konduramıyor, bazen anlamsız pas tercihleriyapıyor. Ya da onun düşündüğünü forvetler hissedemiyor.Yoksa 83. dakikaya kadar beklemek zorunda kalmazdı Trabzonspor.O gole gelmeden önce Karabükspor kalecisi Tomiç'e bir paragrafaçmamız lazım. Bir dakika içerisinde üç net pozisyonu savuşturduğuoldu. Tribünlere ‘olmaz böyle şey' diye saç baş yoldurdu. Ancak buoyuncunun muhteşem performansı bile bu sezon sabırla, akılla, disiplinle,özgüvenle yola çıkan Trabzonspor'un kazanma alışkanlığınıdurdurmaya yetmedi.İki Karabüksporlu oyuncunun teması sonucu Tomiç'in gardını düşüreno golü sadece futbolun cilvesine bağlayamayız. Baskı öyle birhal almıştı ki, artık görünmeyen bir elin devreye girmesi gerekiyordu.Bence yaşanan bundan ibaretti. İkinci ve üçüncü goller ise ‘nümayiş'inbereketiydi.


45 33 14 40 55

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!