12.07.2015 Views

iskandinavya - Today's Zaman

iskandinavya - Today's Zaman

iskandinavya - Today's Zaman

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

229İSKANDİNAVYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANReinfeldt, İsveçliMüslümanlarınteröre karşıkoyduğu tavrıövdüİBRAHİM KAYA STOCKHOLMİsveç Başbakanı Fredrik Rein-Stockholm’de yaptığı Noel1feldt,konuşmasında bir yandan 11 Aralık’tameydana gelen terör saldırısını kınadı,diğer yandan teröre karşı net bir tavırkoyan Müslüman toplumu temsilcileriniövdü. Canlı bomba saldırısını İsveçtoplumuna karşı yapılmış bir terör eylemiolarak niteleyen Reinfeldt: “Saldırıözgürlüğü, açıklığı ve farklılarasaygıyı benimsemiş İsveç toplumununbu değerlerine karşı duyulan nefrettendolayı gerçekleştirilmiştir” dedi.Terör saldırısının dini bir söylemle gerekçelendirildiğinede işaret eden Reinfeldt:“İsveç gibi seküler bir toplumdabu dini gerekçeyi anlamak zor.Çünkü bu ülkede dinler bir sıralayamatabii değil. Çok kültürlü bir ülke olanİsveç’te bütün dinlerin hepsi yan yana. Ateistlerin de inançsızlıklarına karşıaynı derecede saygılıyız” şeklinde konuştu.Bununla birlikte İsveç’te Müslümanlarınterör eylemine karşı gösterdiklerisert ve açık tepkiden de övgüylesöz eden Reinfeldt: “İsveç Müslümanlarıda bu ülkenin açık ve şeffaftoplum olma özelliğini savundular vesaldırıyı kınadılar” dedi. “İsveç Müslümanlarınınbu kararlı tavrını son dereceolumlu buluyorum” diyerek sözlerinedevam eden Reinfeldt: “Tepkilerdenülkede özgürlük, açıklık ve farklılıklarasaygı gibi ülke değerleri içinmücadele edecek bir birliktelik ruhuolduğunu sezinliyorum” dedi. Ülkevatandaşları arasında olan sosyal mukaveleyeda vurgu yapan Reinfedlt:“Her vatandaş sadece kendi özgürlükkazanımı için değil başkalarının daözgürlük alanları için mücadele etmeli”şeklinde mesaj verdi.Finlandiya’da serikatil hemşireömür boyu hapiscezası aldıSELÇUK VURAL HELSİNKİFinlandiya Helsinki Bölge Mah-5 hastayı öldürmek ve1kemesi,diğer 5 hastayı da öldürmeye teşebbüslesuçlanan bir kadın hemşireyiömür boyu hapis cezasına çarptırdı.Sanık, 2004 -2009 yılları arasındahemşire olarak çalıştığı hastanede veev tedavisi gören hastaların bakımı içingittiği evlerde hastaları iğnelerle zehirleyereköldürdüğü iddiasıyla tutuklanmıştı.Mahkeme, sanığın akli dengesininyerinde olduğunu gösteren hastaneraporunu okuduktan sonra yargılamayıbaşlattı. Sanık, kendisine atılısuçları inkar ederken, ölümlerin aşırıdozda ilaç ya da doğal nedenlerdendolayı gerçekleşmiş olabileceğini iddiaederek savunma yaptı.Sağlı raporu, ayrıca sanığın cinayetleriişlerken içinde bulunduğu ruhhalinin kişilik bozukluğundan kaynaklandığınıortaya koyuyor. Sanığınmahkeme kararına itiraz hakkı bulunuyor.Büyükelçi Berki Dibek’ten yeni yıl mesajıZAMAN KOPENHAGTürkiye Cumhuriyeti Danimarka Bü-Berki Dibek, “Avrupa’daki1yükelçisigöçmen işçilerin sıkıntılarının 2011 yılındada devam edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.Zira yabancıların entegrasyon niyetlerininsamimiyeti konusunda ikna edilmesigerekenlerin sayısının her geçen yıl büyüdüğügözlemlenmektedir” dedi. Yaklaşanyılbaşı nedeniyle özel bir mesaj yayınlayanBüyükelçi Dibek, Danimarka’da yaşayanTürkiye kökenli gurbetçilerin yaşadıklarıülkeye her bakımdan katkılarının artışını veuyum sürecinde kaydettikleri başarılarımemnuniyetle izlediğini ifade etti.Büyükelçi Dibek mesajına şöyle devametti: “Şurası muhakkak ki, Danimarka’dayerleşik toplumumuzun gelenek ile çağdaşdeğerler arasında uyum kuran dinamikleriyönlendirme yeteneği giderek güçlenmektedir.Vatandaşlarımız katılımcı bir anlayışlatoplumsal yaşamın tüm alanlarında dahafazla sorumluluk almakta, etkin görevlerüstlenmekte, kendi işlerini kurmakta, birikimve donanımlarını geliştirmektedirler.Bununla birlikte, Danimarka’da yerleşiktoplumumuzun ortak duruşunun yarınlarataşınması ve kimlik dayanaklarının güçlendirilmesi,ancak hem kendi dilini ve kültürünühem de içinde yaşadıkları toplumundilini ve değerlerini özümsemiş, geleceğegüvenle bakan nesiller yetiştirilmesiylemümkündür. Kaldı ki, önyargıları aşmanınonları taşıyanların sorumluluğu olduğu gerçeğininanlaşılmasının ve çeşitliliğe saygı duyulmasınınzaman alacağı ve bu çerçevedeuzun soluklu bir mücadele gerekeceği hususuda hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu itibarlaçocukların ve gençlerin eğitimlerine gösterileceközen her türlü takdirin üzerindedir.Medeniyetler uzlaşmasını bir uluslararasıyükümlülük olarak gören Türkiye’nintoplumlararası diyalog ve hoşgörü ortamıyaratılması ve önyargıların bertaraf edilmesisüreçlerine desteği tamdır. Vatandaşlarımızdanbeklentimiz birlik ve bütünlükiçinde hareket etmeleri ve farklı aidiyetduygularının birbirine karşıt olarak kurgulanmasındakiyanlışlıkla mücadele etmeleridir.Danimarka’da yaşayan vatandaşlarımısevgi ve saygıyla selamlıyor, sağlık, mutlulukve başarı dolu yeni bir yıl diliyorum.”


329İSKANDİNAVYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANAcele işe terörkarışırIrak asıllı Teymur Abdulvahap El1Abdali’nin İsveç’in başkenti Stockholmde gerçekleştirdiği terörist saldırınınyankıları devam ederken ülkedeyaşayan Müslüman ve göçmenler özgürlüklerininsınırlandırılması ihtimaliylekarşı karşıya. Öte yandan dün DanimarkaYüksek Mahkemesinin verdiği birkarar, yetkililerin bu tür terör eylemlerininakabinde nasıl yanlış kararlar verebildiğinigözler önüne serdi. Mahkeme,2008 yılında hakaret karikatürleriçizeri Kurt Westergaard’a suikast şüphesiylegözaltına alınan ve hakkındaNotDefterie.oguz@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dksınır dışı kararı verilen Tunus asıllı SlimChafra’nın aslında masum olduğunave Entegrasyon Bakanlığı tarafından verilensınır dışı kararının kanunsuz olduğunahükmetti. Mahkeme bakanlığaayrıca 35 bin kronluk tazminat cezasıverdi.Üzerinde bulunan bombayı patlatarakhayatına son veren ve iki kişinin yaralanmasınaneden olan El Abdali, gerçekleştirdiğiterör eylemi öncesinde birhaber ajansına gönderdiği mesajda İsveç’tehakaret karikatürleriyle adını duyuranLars Viks’i tehdit etmişti. El Abdali,bu hareketiyle gerçekleştirdiği teröreyleminin bir şekilde ülkede yaşayanyaklaşık 500 bin Müslümanla ilişkilendirilmesineneden olmuştu. Bu durumbaşta İsveçli Müslümanlar olmak üzereülkede yaşayan bütün göçmenleri tedirginediyor. Ülkede faaliyet gösterenbütün İslami kuruluşlar saldırıyı kınayanaçıklamalar yapsalar da terör saldırısıylabirlikte yeni kısıtlamaların gündemegelmesi bekleniyor. Hükümetbenzer saldırıları engellemek içingizli istihbarat teşkilatının (SAPO)yetkilerini arttırmayı planlarken, geçtiğimizyıllarda bu öneriye sıcak bakmayanSosyal Demokrat Parti, tutumdeğiştirerek, hükümete destek vereceğiniaçıkladı. Son seçimde ilk defaparlamentoya giren yabancı karşıtıaşırı sağ İsveçli Demokratlar Partisi(SD) ise parlamentoda "İslami fanatizmin"tartışılmasını istedi.İsveç’te yaşanan bu gelişmeler,2005 yılında hakaret karikatürlerinin yayınlanmasınınakabinde Danimarka’dada gündeme gelmişti. Karikatürlerinyayınlanmasının ardından meydana gelenterörist saldırılar sonrasında ülkedekigüvenlik önlemleri arttırılmış ve çeşitlikereler terörist saldırı gerçekleştireceklerigerekçesiyle bazı insanlar gözaltınaalınmıştı. Olayların üzerinden zamangeçtikçe yapılan bir takım uygulamalarınne kadar hatalı olduğu yavaş yavaşgün yüzüne çıkıyor. Terör eylemlerininakabinde Kurt Westergaard’a destekolmak için hakaret karikatürlerini yayınlayangazetelerden bazıları geçtiğimizgünlerde özür dilemek zorunda kaldı.(Bkz: Politiken) Diğer taraftan o günlerdegerçekleştirilen bazı tutuklamalarınbugün kanunsuz olduğu ortaya çıkıyor.Tunus asıllı Slim Chafra da terörtehdidinin söz konusu olduğu günlerdegözaltına alınanlardan biri. 2008 yılındahakaret karikatürlerinin çizeri Kurt Westergaard’asuikast düzenleyeceği şüphesiyleyakalanan Chafra kısa süredehapse atılmıştı. Chafra’nın tutuklanmasınınhemen akabinde Danimarka EntegrasyonBakanlığı da harekete geçmişve kendisinin oturumunu iptal ederek sınırdışı edilmesine karar vermişti. Bakanlığınolayların iç yüzü tam anlamıylaortaya çıkmadan aldığı bu kararınyanlış olduğu yaklaşık 2 yıl sonra ortayaÜzerinde bulunan bombayıpatlatarak hayatına son verenve iki kişinin yaralanmasınaneden olan El Abdali,gerçekleştirdiği terör eylemiöncesinde bir haber ajansınagönderdiği mesajda İsveç’tehakaret karikatürleriyle adınıduyuran Lars Viks’i tehditetmişti. El Abdali, buhareketiyle gerçekleştirdiğiterör eyleminin bir şekildeülkede yaşayan yaklaşık 500 binMüslümanla ilişkilendirilmesineneden olmuştu.çıktı. Chafra’nın başvurusunudeğerlendiren Danimarka’nındoğusundan sorumlu Bölge YüksekMahkemesi Entegrasyon Bakanlığınıhaksız buldu. Chafra ile ilgili çıkartılan sınırdışı kararının kanunsuz olduğunahükmeden mahkeme Entegrasyon Bakanlığı’nın35 bin Danimarka kronutazminat ödemesine karar verdi. Bakanlığınkararı bir üst mahkemeye taşıyıptaşımayacağı henüz netlik kazanmadıancak Bakan Birthe Ronn Hornbechyaptığı açıklamada Noel tatilindekararı inceleyeceğini tatil sonrasında dakonuyla ilgili bir değerlendirme yapacağınısöyledi. Bakan Hornbech’in değerlendirmesinasıl olur şimdiden kestirmekmümkün değil ancak 39 yaşındakiTunuslu Chafra’nın Noel tatilini 2yıl önce terör şüphesiyle tutuklandığı Arhusşehrinde geçireceğini söyleyebiliriz.Her şeyde olduğu gibi bütün bugelişmelerin bir de siyasi ayağı var. İsveçkamuoyunun yaşananlara ne şekildetepki vereceği son derece önemli. Danimarka’dakarikatür krizi sonrasında yaşananterör eylemlerinin, şu ya da bu şekildehalen hükümetin gizli sahibi olarakkabul edilen aşırı sağcı DanimarkaHalk Partisi’nin (DF) ekmeğine yağ sürdüğünüsöylemek hiçte yanlış olmayacaktır.2001 yılında gerçekleştirilen seçimlerde413,987 (%12) Danimarkalınınoyunu almayı başaran DF karikatür krizininakabinde 2007 yılında gerçekleştirilenseçimlerde hem oy sayısını479,532’ye (%13,9) yükseltmiş hem dehükümet mekanizması içerisindeki pozisyonunugüçlendirmiştir. Bugün iseDanimarka Parlamentosunu kısa daolsa bir süre takip eden herkes ülkeningizli ama gerçek başbakanının DF lideriPia Kjearsgaard olduğunu görecektir.Danimarka’da aşırı sağcı bir partiyi ülkeninneredeyse hakimi haline getirenve bu sayede entegrasyon konusundaAvrupa’nın en sert ülkesi yapan karikatürkrizi ve sonrasında oluşan terör eylemleri,benzer bir etkiyi İsveç’te de yapabilirki, Danimarka son 10 yıl içerisindeuluslararası arenada epeyce itibarkaybına uğradı. Geçtiğimiz Eylül ayındagerçekleştirilen seçimlerde 339,610(%5,7) İsveçlinin oyunu kazanarak parlamentoya20 milletvekilini sokan aşırısağcı İsveçli Demokratlar Partisi (Sverigedemokraterna)bir sonraki seçimlerdeoyunu daha da arttırıp ülkede daha etkinbir parti haline gelebilir. Bugün parlamentodakısmen izole edilmiş durumdaolsalar da terör tehdidini sürekligündemde tutarak bir sonraki seçimlerdesöz konusu izolasyonu kırıp dahabağımsız hareket edebilecekleri bir pozisyonagelebilirler. Elbette bu noktadaİsveç kamuoyunun söz konusu saldırıyane şekilde tepki vereceği çok önemli.Saldırının İsveç’teki Müslümanlarla yada göçmenlerle gerçekte hiçbir bağlantısınınolmadığı kesin bir şekilde kabuledilmelidir. Aksi takdirde saldırı, kamuoyundabugün yüzde 5,7 seviyelerindeolan aşırı milliyetçi duyguları kamçılamasınaneden olur ki bu sadece İsveç’teyaşayan göçmenler için değil bütünülke için kayıp olur.


429İSKANDİNAVYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANBildt: “Roj Tv ile ilgili açıklamayapmak niyetinde değilim”EMRE OĞUZ STOCKHOLMİsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt1Danimarka'da devam etmekteolan Roj TV davasıyla ilgili herhangi biraçıklamada bulunmayacağını söyledi.İsveç Sol Parti Milletvekili Jacop Jonsson'unRoj TV'nin kapatma davasıyla ilgiliverdiği soru önergesine yanıt verenBild, Danimarka'daki davayla ilgili açıklamayapma niyetinde olmadığını ifadeetti.Danimarka'da geçtiğimiz Ağustosayında Roj TV ile ilgili açılan kapatmadavası İskandinavya'nın çeşitli ülkelerindegündem olmaya devam ediyor.Bir dönem çeşitli nedenlerle Türkiye'denkaçarak İsveç, Danimarka, Norveçve Finlandiya gibi ülkelere sığınanbazı PKK sempatizanları bir takım kulisfaaliyetleri yaparak dava sürecini etkilemeyeçalışıyor. Geçtiğimiz Kasımayında İsveç Sol Parti Milletvekili JacopJonsson, Türkiye sempatisiyle tanınanDışişleri Bakanı Carl Bildt'e Danimarka'daaçılan kapatma davasıyla ilgili birsoru önergesi yöneltmişti. Önergede"Türkiye'nin Roj TV'yi kapatma, Kürtlerinbasın ve düşünce özgürlüğünü kısıtlamayönündeki çabalarına karşınİsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt'in ne türgirişimlerde bulunacağı' soruluyordu.“Dava açıldı”Roj TV hakkında 'teröre teşvik' vePKK ile bağlantısı olduğu gerekçesiyleDanimarka ceza kanununun 114'üncüparagrafına istinaden dava açıldığınıbelirten Bildt, "Dava, Danimarka Başsavcısıtarafından Ağustos 2010 da açılmıştırve 2011 yılında ciddi bir şekildebaşlatılacaktır. Danimarka'da devametmekte olan bu davayla ilgili yorumyapmak amacında değilim." dedi.İsveç Sol Parti Milletvekili JacopJonsson, Wikileaks tarafından yayınlananbelgelerde Danimarka Eski BaşbakanıAnders Fogh Rasmussen'inNATO Genel Sekreteri olabilmek içinRoj TV'yi feda ettiğine dair iddialarıngündeme gelmesinin akabinde CarlBildt'e soru önergesi vermişti. Bu türpazarlıkların AB'nin içinde yeri olmadığınıifade eden Jonsson, Dışişleri BakanıCarl Bildt'in Roj TV'yi savunmakiçin ne gibi girişimlerde bulunacağınısormuştu.Finlandiya’nın Turku şehri 2011 AvrupaKültür Başkenti ünvanını İstanbul’dan aldıSELÇUK VURAL HELSİNKİFinlandiya’nın Turku şehri,12011 Avrupa Kültür Başkentiünvanını geçtiğimiz pazar akşamı İstanbulHarbiye Kongre Merkezi'ndedüzenlenen törenle 'resmen' teslimaldı. 2011 Avrupa Kültür BaşkentiTurku’da yılboyunca devam edecek155 kültürel etkinlik ve projenin yanısıra birçok bireysel program için sonson aşamaya gelindi. Turku 2011 KültürBaşkenti Ajansı, resmi açılış tarihiolarak 15 Ocak Cumartesi gününübelirledi.Turku 2011 Kültür BaşkentiAjansı, farklı etkinlikleri çeşitli kategorileraltında toplayarak bir programtakvimi yayınladı. Programlar, güçlübir toplum ruhu oluşturmayı ve Turkuşehrini Avrupa’nın kültürel bir mirasıolarak hak ettiği yere getirmeyi amaçlıyor.Kültür Başkenti etkinlikleri yılsonuna kadar, restorasyon projeleri ise2011’in altıncı ayına kadar sürecek.Öte yandan 2010 Avrupa KültürBaşkenti İstanbul’da yapılan törende,İstanbul 2010 Avrupa Kültür BaşkentiAjansı Yürütme Kurulu BaşkanıŞekib Avdagiç, Danışma KuruluBaşkanı Hüsamettin Kavi, KadirTopbaş, Vali Hüseyin Avni Mutlu,Devlet Bakanları Egemen Bağış veHayati Yazıcı birer konuşma yaptılar.İstanbul 2010 Avrupa Kültür BaşkentiAjansı Yürütme Kurulu BaşkanıŞekib Avdagiç, İstanbul’un tarihselolarak farklı kültürlerin kesişmenoktası olduğunu ve bugün de kültürhayatının gelişmesinde önemli roloynadığını söyledi. Diğer konuşmacılarda2010 yılı boyunca İstanbul’da yapılankültürel aktivite ve çalışmalarhakkında bilgiler verdiler.Tören Avrupa Kültür Başkentiünvanının, 2011 yılında bu ünvanı taşıyacakFilandiya’nın Turku ve Estonya’nınTallin kentlerine devredilmesiylesona erdi. Tören, Luigi CompaccioQuartet ve Swing a la Turc Projecttarafından “İstanbul’dan Yansımalar”adlı bir konserle sonlandı.


529ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MAN


6 İSKANDİNAVYA29Fethullah Gülen Hocaefendi’ninEğitim Anlayışı - IIDaha önceki haftalarda Fethullah GülenHocaefendi’nin eğitim anlayışını kısacaözetlemeye çalışmıştık. Onun, modern eğitimanlayış ve metotlarında da önemlevurgulanan ”birey merkezli” ve aile ve öğretmenlerinhayati rol oynadığı bir sistemgeliştirdiğinin, temsil (yani örnek olma veuygulamalı gösterme) metodunu kullandığınınaltını önemle çizmiştik. Fedakârlık vevefa anlayışı üzerine kurulmuş bu sistem,ahlaki olmak kaydı ile bütün modern metotlarave yeniliklere de açıktır demiştik. Buhafta da Gülen’nin bu metodunun modernmetotlar arasındaki yeri üzerinde durmayaçalışalım;Şüphesiz ki Fethullah Gülen Hocaefendi’nineğitim anlayış ve modelini pekçok anlayış ve teorilerle kıyaslamak mümkün.Ama Aslandoğan’ın da belirttiği üzere,temel olarak üç önemli teori ile benzerliklerarz etmektedir:1. Bandura’nın sosyal öğrenme teorisi,2. Vygotsky’nin Sosyal Kognitif Teorisi,3. Paivio’nun dual kodlama teorisi:Bu teorilerden Bandura’nın öz irade vegüvenilir model oluşturulması teorisi Gülen’inrol modeller ve onlarıngüvenilirliği üzerine kurduğumodeli ile aynı paraleldedir.Vygotsky’nin sosyal kavramateorisi ile Gülen’in aileye ilköğretmenlik ve örneklik vazifesinivermesi arasında büyükbenzerlik mevcuttur. Paivio’nun”Dual Coding Teorisi”ninise Gülen tarafındanbenzer şekilde çok sıklıkla kullanıldığınıgörmekteyiz. Paivio’nundil, şekil ve canlı anlatımmetodu şeklinde özetleyebileceğimizbu metodu Gülen’in, hikâye, görsel temalarvb. şekillerde sıklıkla kullandığını görmekteyiz.Manevi değerlere atıf yapması açısındanise Gülen’in akıl ile kalbi birlikte ele almadakivurgusu James Moffett’in ruhi ve aklieğitimi birlikte ele alan anlayışına çok yakındırve her iki sistemde de öğretmenönemli ve merkezi bir rol oynamaktadır.Ayrıca Moffet’in elektronik pedagoji teorisiGülen’in hedeflediği dindarlar ve kültürlerarası diyalog hedefine ulaşmada önemlikatkılar sağlamaktadır.Burada özellikle günümüzde dünyanınpek çok gelişmiş ülkesinde 1930’lu yıllardanitibaren bilhassa özel okullarda yaygın olarakkullanılan ve İskandinav ülkelerinde depek çok özel eğitim kurumu tarafından dabenimsenmiş olan Montessori metodundanve bu metodun benzer bir yorumunasahip Howard Gardner’dan da bahsetmekgerekir.Montessori, Gardner ve Gülen’e görefıtrat ve eğitim insanın kabiliyetlerinin vekapasitesinin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.Montessori ve Gülen’in eğitimanlayışında insan bütün yönleri ile ele alınmaktave karakteristik, ahlaki ve ruhi yönleribirlikte eğitilmektedir. Gardner ise insanıdaha çok entelektüel yönü itibari ile elealmaktadır. Ayrıca Montessori ve Gülen’denfarklı olarak Gardner’in fikirlerinindaha çok teorik olduğu söylenebilir. ZiraMontessori ve Gülen bizzat birer eğitimciolarak çocuklarla ve onların aileleri ile birlikteuzun yıllar çalışarak bu fikirlere uygulamalıolarak ulaşmışlardır.Fakat Montessori ile Gülen arasında daçok bariz farklar vardır. Montessori Gülen’denfarklı olarak özellikle toplumdanuzaklaşmış ve problemli çocuklardan yolaçıkarak bir teori ve metot geliştirmiştir.Ama Gülen zeki veya zeki olmayan, zenginManevi değerlere atıfyapması açısından iseGülen’in akıl ile kalbi birlikteele almadaki vurgusu JamesMoffett’in ruhi ve akli eğitimibirlikte ele alan anlayışınaçok yakındır ve her ikisistemde de öğretmenönemli ve merkezi bir roloynamaktadır.AkademisyenGözüyleM. Mustafa Akdağveya fakir ayırımı yapmadan toplumun herkesiminden gelen farklı tarzda çocuklaraeğitim sunmuş ve sunmaktadır. Diğer taraftanher ikisi de çocuğun kişilik gelişimindeotokontrol sistemine yani, onunkendinden motorlu hale getirilmesine çokönem vermişlerse de, Montessori’nin kişiselgelişim adına çocuğa tanıdığı aşırı özgürlüklerGülen’in sisteminde daha ölçülüve sınırlıdır. Fethullah Gülen Hocaefendi’ninanlayışında çocuk üzerinde oluşturulanbelli bir takip ve kontrol metodugöze çarpmaktadır.Gülen’in öğrettiği evrensel değerlerbirçok düşünür ve ilim adamı tarafından dadile getirilmiştir. Örneğin Erich Fromm da1950’lerde sevgiye vurgu yapmıştır, sevgininsağlıklı toplumlar için öneminden bahsetmişve sevgi sayesindebirbirimize ve topluma karşıözen ve saygı göstermeyi öğrenirve sorumluluk duygusunave bilgiye ulaşırız demiştir.Hakeza Bertrand Russell(1961) da sevgi ve bilgiyikarakter ve ilerlemenin temeliolarak görmüştür.Whitehead ve Postmangibi Gülen de insani değerlerdenve ahlaktan uzaklaşanve sadece materyalist bir başarıyakilitlenen eğitim sistemleri ve kurumlarındaidealsiz öğrenci yetiştirildiğini vebunun büyük bir eksiklik olduğunu ifade etmektedir.Nelson ve Michel’e göre Gülen’ineğitim anlayışında yetişen fertler kalp vekafa izdivacını sağlayabilen çift kanatlı insanlardır.Bunu da en iyi şekilde insanlarahizmet olarak döndürmektedirler. Gülen’egöre ahlaki karakterin beslenmesi ruhunbilgisi ile mümkündür.Bu hususta Fethullah Gülen Hocaefendiantik filozoflardan günümüze kadaraktarılmış olan ve İslam dünyasında daMiskeveyh, Gazali ve Said Nursi gibi düşünürlerindile getirdikleri ruhun üç fakültesininaltını önemle çizer: Akıl, Gazap veŞehvet. Bunlar sırası ile hikmet, cesaret veneslin devamı için verilmişlerdir. Az veyaçok kullanılması her zaman problem olmuştur.İdeal olan ise gerektikleri yer ve ölçüdekullanılmalarıdır. İnsanın kâmil manadainsan olabilmesi bu üçünü ölçülükullanmasından geçer ve bunun yolu daancak eğitime bağlıdır.Gülen’in Hizmet anlayışı Max Weber’in”Dünyevi Asketizm” teorisi ile de örtüşmektedir.Diğer yandan ise evrenselahlak ve ethos anlayışının çağdaş almandüşünür Hans Kung’un felsefe ile benzerolduğu söylenebilir.Özet olarak, Fethullah Gülen Hocaefendialmış olduğu klasik İslami eğitimidoğu ve batı klasiklerini okuyarak geliştirmiş,eğitim ile alakalı teorilerinde dinin pedagojikyönünü, yani bizzat İslami birikimve kültürden yola çıkarak ’Peygamberlerinmetodu’ şeklinde de ifade edilebilecek olanbir metodu, modern bir takım teorilerin tesirindekalmadan özgün bir şekilde ortayakoyabilmiştir. Fakat unutmamak gerekir kibu metot her ne kadar kaynak olarak modernçağın üretimi olan bir metot olmasa dapek çok yönden modern pedagojik modellerleörtüşmektedir.ATİLA ALTUNTAŞ STOCKHOLMStockholm’ün Hallunda bölgesinde bu-Hallunda camisine geçen ay kim-1lunanliği belirsiz kişilerin yaptığı iki ayrı kundaklamasivil toplum örgütleri tarafından kınandı. Polisinverdiği bilgiye göre ilk kundaklama,cami cemaatinin içerde bulunduğu saatlerdeyapıldı. Kimliği belirsiz 10 kişinin, cami ve çevresinisararak, içerdekilerin kaçmasına izinvermeden büyük taşlarla saldırıyı gerçekleştiğibelirtildi. Saldırıda cami imamı ayağındanyaralanırken, bütün pencerelerinde kırıldığıbildirildi. İkinci saldırıda ise cemaatin olmadığıbir vakitte, yine on kişilik kimliği belirsizkişilerin camları kırdıkları ve camiye maddiolarak büyük zarar verdikleri tespit edildi.ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANCamiye yapılan kundaklamaStockholm’de kınandıİBRAHIM KAYA STOCKHOLMTürk dostu İsveç Dışişleri Bakanı Carl1Bildt, Stockholm’de Cirkus konser salonundaünlü Türk pop sanatçısı Sertab Erener’inkonserine katıldı. Türk-İsveç TiyatroDerneği ve İsveç devlet tiyatrosuRiksteater tarafından ortaklaşaorganize edilen konsere eşi AvrupaParlamentosu MilletvekiliAnna Maria Gorazza Bildt veoğlu Gustav Bildt ile beraber katılanBakan Bildt konseri T.C.Stockholm Büyükelçisi ZergünKorutürk ile beraber izledi. Konsersonunda düzenlenen resepsiyondaSertab Erener’i yüksekperformansından dolayı tebrikeden Bildt: ”Muazzam bir sesinizvar, sahneyi çok iyi kullanıyorsunuz”şeklinde düşüncelerini dilegetirdi. Eurovizyon şarkı yarışmasında birinciliğiolan Sertab Erener’i Eurovizyon şarkı yarışmasındantanıdığını ve daha öncede televizyondabirkaç defa dinlediğini ifade edenSivil toplum kuruluşları olayı kınadıSaldırıların o bölgede yaşayan Müslümanlarırahatsız etmesi üzerine, sivil toplumkuruluşları tarafından olayı kınayan bir konferansgerçekleştirdi. Konferansa, Botkyrkapolis şefi Towe Hägg, parti temsilcileri, YeşillerPartisinden Türk kökenli milletvekili MehmetKaplan ve Esabella Dingizian, BotkyrkaBelediye Meclisinin Türk kökenli üyeleri BayramUludağ, Deniz Bulduk, Kilise temsilcileriile Müslüman dernekler katıldı. Toplantıda birkonuşma yapan Botkyrka polis şefi ToweHägg, saldırıyı gerçekleştiren kişilerin kimliklerinihala tespit edemediklerini söyledi. Polisolarak olayın faillerini bulmak için yoğunçaba sarf ettiklerini dile getiren, Hägg, ‘’İsveçbarış ülkesi birada herkes istediği gibi yaşar veibadet eder. Kesinlikle bu düzeni bozmak isteyenlereizin vermeyeceğiz’’ diye konuştu.Bu tatsız olayı meclise de taşıdığını söyleyenYeşiller ve Çevre Partisi Türk kökenli MilletvekiliMehmet Kaplan, ‘’Bu zamana kadarşiddet olaylarında hep Müslümanlar ön planaçıkarıldı. Görüyoruz ki, Müslümanların ibadetyerlerine de saldırılıyor ve zarar veriliyor.Şunu söylemek istiyorum şiddet kimden gelirsegelsin topyekûn karşı çıkmalıyız ve kınamalıyız.Ancak bu şekilde barış ve saygı çerçevesiiçerisinde bu toplumda yaşayabiliriz’’şeklinde konuştu.İki hafta önce Stockholm’ün göbeğindeyapılan canlı bomba vakasının bütün camilerinCuma hutbelerinde kınandığına dikkat çekenBotkyrka Belediye Meclis üyesi Deniz Bulduk:“Din adına yapılan tüm aşırılıklara karşıyız.İsveç’te yaşayan Müslümanlar olarak geçenlerdeyapılan canlı bomba terörüne tepkigösterdiysek, bu olaya da tepki gösterilmesigerekiyordu. Sağ olsunlar bir çok sivil toplumkuruluşu bu hassasiyeti gösterdi. İnşallahönümüzdeki günlerde daha kapsamlı birtoplantı ile tekrar Hallunda camisine yapılansaldırı kınanacaktır.’’ dedi.İsveç Dışişleri Bakanı Bildt,Sertab Erener konserindeydiBildt konserden ailecek son derece memnunkaldıklarını da söyledi. Carl Bildt’in İtalyanasıllı eşi Anna Maria Bildt ise ailecek Türkiye’yiçok sevdiklerini, Türkiye dostu olarak her yıldüzenli olarak Türkiye’ye ziyarete gittiklerinisöyledi. Sadece İstanbul’a değilAnadolu şehirlerine de gittiklerinide belirten bayan Bildt, ”en sonKayseri’ye gittik, çok etkilendik”şeklinde konuştu. AP’de Türkiye-ABarası ilişkiler ile ilgili birortak komisyonda çalıştığını dasözlerine ekleyen bayan Bildt,Brüksel’de de Turkiye-AB ilişkileriningelişmesi için çalıştığınısöyledi.T.C. Stockholm BüyükelçisiKorutürk ise: ”Sayın Bildt’in burayagelmesi bizim için çokönemli. Çünkü Türkiye’ye verdiğiönemi ortaya koyuyor.” dedi.Yaklaşık 700 kişinin izlediği konserdeSertab Erener iki İngilizce şarkı da söyleyerekBildt ailesine jest yaptı.


729İSKANDİNAVYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANSödertörn Üniversitesi Dini Bilimler Bölümü Başkanı Doçent Jenny Berglund:İslam, İsveç’in bir parçasıİBRAHİM KAYA STOCKHOLMbir İsveç geleneğidir’1´Ramazanadıyla bir kitap yazan Södertörnüniversitesi dini bilimler bölümü başkanıdoçent Jenny Berglund, “İslam artık İsveç’inbir parçası haline geldi” şeklindekonuştu. Dünyanın çeşitli ülkelerindenİsveç’e bir şekilde gelen ve bugün sayıları400 bini bulan Müslüman nüfusuntoplumun her katmanında, okullarda,hastanelerde, üniversitelerde vs. yerlerdebulunduğunu belirten doçentBerglund: “Bu insanların bir kısmı Ramazanayında oruç tutuyor, fakirlere çeşitliyardımlarda bulunuyor. Yani İsveç’teİslamı yaşıyor. Bu nedenle kitabımınismini Ramazan bir İsveç geleneğidirkoydum” diye konuştu. Berglund busözü ile ne kastettiğini de “Ramazan buülkede geçmişi yaklaşık 50 yıla dayananbir gelenek ise Noel geleneği de bu ülkede1000 sene önce yoktu. DolayısıylaRamazan’da, Noel’de şu anda bizim geleneğimiz”şeklinde açıkladı.En son İslam’da eğitim ile ilgili bir kitabıdaha çıkan Berglund, “Avrupa’daHıristiyan eğitim geleneği tek kabulediliyor. Ama benim kitabım İslam’dada iyi eğitim nasıl olur, en iyi öğrenmemetodu nedir hakkında çok güzel fikirlerolduğunu gösteriyor. İbni Sina gibipek çok İslam düşünürü bu konulardayazmışlar. Örneğin pek çok insan süreklibilgi peşinde koşma ve hayat boyu eğitimgibi kavramların modern toplumlabirlikte doğduğunu sanır. Ama bu konularyüzyıllar önceden de konuşulmuş”dedi.Müslümanlar toplumda aktif olmalıİsveçlilerin pek çoğunun İslam veMüslümanlar hakkında fazla bir şeybilmediğine dikkat çeken Berglund:İsveçlilerin pek çoğunun İslamve Müslümanlar hakkında fazlabir şey bilmediğine dikkat çekenBerglund: “Tabii şiddeti yöntemolarak benimseyendemokrasiye karşı çıkan radikalİslami gruplar da var. Bütün busebepler nedeniyle Avrupa’daolduğu gibi İsveç’te deİslamofobi artıyor” dedi.“Tabii şiddeti yöntem olarak benimseyendemokrasiye karşı çıkan radikal İslamigruplar da var. Bütün bu sebeplernedeniyle Avrupa’da olduğu gibi İsveç’tede İslamofobi artıyor” dedi. Berglund:“İslamofobinin artmasında herne kadar İsveçlilerin bilgisizliği rol oynasada Müslümanların kendilerini yeterinceiyi tanıtamamaları da etkili oynuyor”diyerek sözlerine devam edenBerglund: “Aslında Müslümanlar daherkes gibi sabah kalkıyor, işe gidiyor,vergi veriyor, çocuklarına iyi bir geleceksağlamak için çalışıyor” dedi ve ekledi:“Müslümanlar, İslamofobinin kırılmasıiçin toplumda daha çok aktif olmalılar.Kendilerini en iyi şekilde tanıtmalılar, İslamıyaşayarak göstermeliler. Buna ihtiyaçvar. Örneğin Müslümanlar Ramazanayında fakirlere çeşitli yardımlardabulunuyorlar, evsizlere yemek veriyorlarama bunu pek çok İsveçli bilmiyor.”dedi.İsveç’te başörtüsü tartışması yokİsveç’te başta üniversiteler olmaküzere ilk ve orta öğretimde ve devlet kurumlarındaçalışanların rahatlıkla başörtüsütakabildiğini de söyleyen Berglund;“Üniversitelerde bir kıyafet yönetmeliğiyok, İsteyen başörtüsü takarakgelir isteyen kippa takar. Öğrencilerkendilerini nasıl ifade etmek istiyorlarsao şekilde giyinip gelebilirler” dedi.Bununla birlikte başörtülü bayanlarınavukat, doktor, öğretim görevlisi olarakçalışabildiğini de ifade eden Berglund:“Sadece hosteslik gibi bazı mesleklerdeüniforma giyme şartı var. Başörtülü bayanlarbu işlerde çalışırken problem yaşayabilirler”dedi. Berglund, ayrıca bazıözel şirketlerin kendi içinde başörtülüçalıştırmama kararı alabileceğine amadevlet kurumlarında böyle bir durumunsöz konusu olmadığını söyledi. İsveç’teson zamanlarda örtü ile ilgili yaşanantartışmalarda konunun başörtüsüolmadığını da vurgulayan Berglund:“Burada tartışılan yüzü de kapatanbir örtü olan peçe. Malum peçe takan insanınkimliğini bilmek imkansız. Örneğinsınava giren birisinin kim olduğunuanlamak için peçesini çıkarması gerekiyor.Belki bu konularda düzenleme yapılabilir”dedi.İsveç devleti İmam eğitimine girmekistemediİsveç’te yaklaşık 400 bin Müslümanolmakla beraber farklı ülkelerden gelenbu insanların çok farklı dini anlayışlarıolduğuna işaret eden Berglund: “Birara İsveç’te faaliyet gösteren camilerdegörev yapan imamların eğitiminin nasılyapılabileceği tartışıldı. Bu konuda birçalışma yürüten İsveç devleti neticedeher kesimi tatmin edecek bir İmammodeli yetiştiremeyeceği sonucuna vararakbu işten çekildi” dedi.Diyalog aynı zamanda farklılıklarasaygı duymak demektirDinler ve kültürlerarası diyalogunönemli olduğunun da altını çizen doçentBerglund: “Ama diyalog sadece ortaknoktaların öne çıkarılması olarak anlaşılmamalı,diyalog aynı zamanda farklılıklarınfarkına varıp saygı duyma vefarklılıklara rağmen beraber çalışmayıbaşarma olarak da kabul edilmeli” dedi.Berglund: “Bazen bakıyorsunuz bir dinmensupları arasındaki farklılıklar farklıdin mensupları arasındaki farklardandaha derin olabiliyor. Buna da dikkatçekmek isterim” şeklinde konuştu.Türkiye, AB’ye üye olmalıBüyük çoğunluğu Müslüman olanTürkiye’nin AB’ye üye olmasını desteklediğinide belirten Berglund bu şekildeAB’nin bir Hıristiyan kulübü olmadığıortaya çıkacak. Dedi. AB üyesi Türkiye’nidiğer Müslüman ülkelerde örnek olacağınısöyleyen Berglund bu ülkeler AB ileilgili sorunun din olmadığını anlayacaklardedi. Aynı zamanda Türkiye’ninbir kısmının coğrafi olarak Avrupa'da olduğunuda söyleyen Berglund İsveç’insıkı bir Türkiye destekçisi olduğunu dasözlerine ekledi.Hayatta en önemli şey aileBerglund son olarak hayatta kendisiiçin en önemli olan üç şeyin aile,çocuklarve herkes için eşit eğitim olanaklarısağlanması olduğunu söyledi.


829İSKANDİNAVYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANAvrupa’da uçuşlar iptal,yollar buzlu, trenler doluEMRE OĞUZ ZAMANAvrupa'yı etkisi altına alan yoğun kar yağışı ve don-soğuk, hava ulaşımını felç etti. Avrupa gene-1duruculinde geçtiğimiz hafta binlerce uçuş iptal edilirken, on binlerceyolcu havaalanlarında mahsur kaldı. Yolcuların akın ettiğidemiryolu şirketleri, talebi karşılayamıyor. Rusya'da isekarla mücadelede tanklar kullanılıyor.Avrupa'da uzun süredir devam eden kar yağışı, hava,kara ve demiryolu ulaşımını olumsuz yönde etkilemeye devamediyor. Londra, Brüksel, Paris gibi birçok başkenttengerçekleştirilen uçuşların büyük bir bölümü iptal edilirkenon binlerce kişi havaalanlarında mahsur kaldı. Otoyollardakibuzlanma ve iptal edilen uçuşlar nedeniyle yolcuların akınettiği demiryolu şirketleri ise talebi karşılamakta zorlanıyor.Paris'teki Charles de Gaulle Havaalanı'nda uçuşlarınyüzde 40'ı iptal edilmiş durumda. Binlerce yolcu geceyi havaalanındageçirmek zorunda kaldı. Londra'daki HeathrowHavaalanı da benzer bir durumda. Havaalanında geçtiğimizhafta boyunca iptal edilen uçuşlar yüzünden binlerce kişimağdur oldu. British Airways, yolcularına seyahat planlarınıNoel tatilinin sonrasına kadar ertelemek zorunda kalabileceklerinibildirdi. Frankfurt Havaalanı'nda da bazı seferleryapılamadı. Havaalanı yetkililerinin mahsur kalan yaklaşık1.000 kadar yolcuya yatak ve battaniye dağıttığı öğrenildi.Brüksel'deki Zaventem Havalimanı'nda da her iki uçuştanbirinin iptal edildiği bildirildi.Danimarka'da yoğun kar yağışı ülkedeki bütün yollarıbuz pistine çevirdi. Yol yardım servislerinin kazalara yetişemediğiöğrenildi. Kış aylarının henüz başı olmasına rağmenbuzlanmayı engellemek için kullanılan tuz stoklarının tükendiğiöğrenildi. Rusya'da da başkent Moskova ve St. Petersburgbaşta olmak üzere ülkenin genelinde kar yağışlarıhayatı olumsuz etkiliyor. Sadece St. Petersburg'da buz yaralanmasısonucu 100'den fazla vatandaşın hastanede tedavisisürüyor. Rusya'nın bazı bölgelerinde bir metreye yaklaşankarla mücadele için ise modifiye edilmiş tanklar kullanılmayabaşlandı.İsveç’te de durum çok farklı değil. İsveç medyası, kışmevsiminin bu ilk aylarında bu denli şiddetli bir soğuğun1800'lü yılların ortalarından beri ilk kez kaydedildiğini belirtiyor.Çok sayıda karayolu kazası haber verilirken, sadecebaşkent Stockholm'de 20 kaza olduğu öğrenildi.Avrupa donuyor, Grönland’ınbaşkentinde kar yokEMRE OĞUZ ZAMANAvrupa aşırı kar yağışı nedeniyle zor günler yaşarken1kuzey yarım kürenin en kuzeyindeki ülke olan Grönland’ınson yılların en sıcak kışını yaşadığı öğrenildi. Avrupa’nınbirçok şehrinde bile hava sıcaklığı yer yer - 30 dereceyeulaşırken Grönland’ın başkenti Nuuk’ta 1 derece sıcaklıkvardı. Grönland’taki hava sıcaklığının mevsim normallerinin10 ile 15 derece üstünde seyrettiğini ifade edenmeteoroloji uzmanları söz konusu durumun iklim değişikliğininen basit ispatı olduğunu ifade ediyor.Dünyanın en kuzeyindeki ülke olan Grönland’ta yaşayanyaklaşık 50 bin kişi için kar hayatın vazgeçilmez bir parçası.Öyle ki kar bu ülkede toprak olarak kabul ediliyor. Ancakülke nüfusunun tamamına yakınının yaşadığı başkentNuuk’ta bu yıl henüz kar yağmadı. Normalde karın yağmamasıyılın büyük bir bölümünde kışı yaşayan bir ülke içingüzel bir olay olarak kabul edilebilir. Ancak Grönland ekonomisininbüyük bir bölümü balıkçılığa dayalı olduğu içinkarın olmaması balık çeşitliliğini de son derece kötü etkiliyor.Grönlandlı balıkçılar özellikle hellefisk, rødfisk ve somongibi önemli balık türlerinin sıcak hava yüzünden oldukçaazaldığını ifade ediyor. Hava sıcaklığının mevsimnormallerinin üstünde olmasının bir diğer olumsuz etkiside gün ışığının neredeyse hiç fark edilmemesi.Grönland’da yaşayan Talha Yurdal Çiçek: “Hava sıcaklığınınmevsim normallerinin üstünde olması hayatıolumsuz etkiliyor”Ailesiyle birlikte Grönland’da yaşayan tek Türk olan ÇorumluTalha Yurdal Çicek hava sıcaklığının mevsim normallerininçok üzerinde olduğunu doğruladı. Hava sıcaklığınınülke gündeminin önemli konularından biri olduğunuifade eden Çiçek, “Normalde yılın bu zamanlarındakihava sıcaklığı -15 ile -20 derece dolaylarında olur. Ancak buyıl oldukça sıcak geçiyor. Bu doğal olarak buradaki hayatıolumsuz etkiyor.” dedi. Sıcak hava nedeniyle birçok balıkçınınbalığa çıkmadığını ifade eden Çiçek, “İklim değişikliğininen net etkilerini Grönland’da görmek mümkün”dedi.Grönland’da bir lisede öğretmenlik yapan Çiçek ayrıcaülkede yaşayan yaklaşık 50 bin kişiye Türk kültürünü tanıtmakamacıyla Global Kültür Derneği adı altında bir dernekkurmuş. Bu sayede başta Grönland Başbakanı KuupikKleist olmak üzere birçok önemli isimle bir araya gelen Çiçek,“Grönlandlılar’ın ülkemize karşı olumlu bir yaklaşımıvar. Geçtiğimiz yıl dört öğrenci Türkçe Olimpiyatlarına katılmakiçin İstanbul’a gelmişti. Grönland basını bu durumabüyük bir önem verdi. Bu sayede Grönlandlıların hem ülkemizleilgili hem de Türkçe olimpiyatlarıyla ilgili bilgiedinme imkanı oldu” dedi.


929İSKANDİNAVYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANNoel tatilinde Müslümanlargönüllü mesai yapıyorEMRE OĞUZ ZAMANHıristiyan dünyası tarafından Hz.1İsa’nın dünyaya geldiği gün olarakkabul edilen ve genellikle 25 Aralıkgünü kutlanan Noel Bayramı, dünyanınfarklı ülkelerinde yaşayan milyonlarcaHıristiyan için aynı zamanda tatil heyecanıdemek. Fakat bu heyecan; hastaneler,acil servisler ve güvenlik teşkilatlarıgibi hayati öneme sahip kuruluşlardaçalışan insanlar için geçerli değil. Çünküonlar Noel tatilinde de çalışmak zorundalar.Elbette çalıştıkları kurumda kendilerininyerine mesai yapabilecek Müslümanbir çalışan bulamazlarsa. Danimarka’dayapılan bir araştırma bu türkurumlarda çalışan Müslümanların, Hıristiyanmeslektaşları tatil yapabilsindiye Noel Bayramında fazla mesai yapmayagönüllü olduğunu gösterdi. Araştırmayagöre yeterince Müslüman çalışanıolmayan kurumlar ise birkaç günlükNoel tatili süresince görev yapacakMüslüman çalışanları işe alıyor. Çalışanlarınkendi aralarında gönüllü olaraksağladıkları bu uyum dinler arası diyalogunve uyumun en güzel örneklerindenbiri olarak kabul ediliyor.Danimarka’nın Kolding isimli şehrindebir sağlık kuruluşunda yönetici olarakgörev yapan Kirsten Carslen MüslümanlarınNoel tatilinde çalışmaya sıcakbaktığını ifade etti. Kendisinin deNoel tatilinde görev yapması için Müslümanbir çalışanla anlaştığını ifade edenCarslen, bu tür yardımlaşmaların oldukçaönemli olduğunu söyledi.Müslümanların Noel tatilinde yaptığıfazla mesainin karşılığını aldığınısöyleyen Carslen, “Elbette yaptıklarımesainin karşılığını alıyorlar ancak busadece parayla ilgili bir şey değil. Noel tatilindehiç bir Hıristiyan çalışmak istemiyor.Dolayısıyla böyle bir günde çalışmayagönüllü olmak çok büyük birşey. Ve eminim mesai değiştirdikleriHıristiyan meslektaşları da bu fedakârlığınfarkındadır” dedi.Hıristiyan çalışanlar da Müslümanlarınbayramlarında fazla mesai yapıyorMüslüman çalışanların Hıristiyanmeslektaşları için Noel tatilinde fazlamesai yaparken Hıristiyan çalışanlar daRamazan ve Kurban Bayramında fazlamesai yapıyor. Elsberg Belediye’sinebağlı sağlık kuruluşlarının başında olanBrigitte Stenderup konuyla ilgili yaptığıaçıklamada benzer mesai değişikliklerininMüslümanlar için kutsal olan günlerdede geçerli olduğunu belirtti. Stenderup,“Müslümanların farklı bir inancasahip oldukları için Noel Bayramında çalışmaktabir sakınca görmediklerini biliyorum.Ancak onların da kutsal günlerivar ve bu günlerde çalışmak istemiyorlar.Dolayısıyla mesai değişimleri bugünlerdede gerçekleşiyor” dedi.Roskilde Üniversitesi’nin çok kültürlülükkonusunda uzman akademisyenlerindenSune Laegaard da Noeldekimesai değişimlerinin çok kültürlülük veuyum bakımından son derece önemli olduğunudüşünüyor. Laegaard, “Uyumlailgili sorunlar aslında çok daha büyük vekorkunç. Ancak yine de Noel tatilindekimesai değişimleri uyumun en güzel örneklerindenbiri” dedi.KÜNYEGenel Yayın MüdürüEditor-in-ChiefKamil Subaşık.subasi@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkSahibi/Publisher: ZAMAN ApSYönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive OfficerVedat OğuzHaber MerkeziRedaktion CenterHasan Cücük, Emre Oğuz,Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,Selçuk Vuralhaber@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkGrafik TasarımNext ProductionSebahattin ÇelebiReklamAdvertising+4552220148reklam@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkNorveç, son 110 yılın ensoğuk aralık ayını yaşadıBanka bilgileri: Danske Bank: 9541/16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKKÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: İbrahim Kaya .......................................................................................... + 46 76 160 46 03• Norveç: Ömer Fevzi İpek .................................................................................. + 47 226 30 708• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan .......................................................................... + 358 505 48 03 33• Grönland, İzlanda: Mehmet Bayhan ................................................................ + 45 52783966• Odense: Rasim Atakan ...................................................................................... + 45 42 78 93 64Reklam ............................reklam@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk ..................................+4552220148Haber: ..............................haber@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkOkur Hattı: ..................okurhatti@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkAbone: ..............................abone@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk ................................+4570206970İskandinavya ZAMAN • Holsbjergvej 41 B • 2620 Albertslund • Tlf: + 45 70 20 69 70İnternet: www.zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk • Baskı: Bold Printing Group | ISSN: 1903 - 6892MENAF ALICI ZAMANNorveç, son 110 yılın en soğuk ara-ayını yaşadı. Meteoroloji yetkili-1lıklerin verdiği bilgiye göre, ülkenin birçokkentinde rekor derecede soğuklar kaydedildi.Başkent Oslo’da 1981 yılının aralıkayında kaydedilen ortalama en düşük ‘rekor’sıcaklık sıfırın altında 9 derece iken, buyıl sıfırın altında 9.2’ye düştüğü bildirildi.Öte yandan, Noel akşamı Tynset kentindesıfırın altında 37 derece görülürken,maden kasabası Røros’da ise 1923 yılındakaydedilen eksi 40.5 dereceden sonra endüşük sıcaklık Noel akşamı 36.2 şeklindekayda geçildi. Norveç tarihinde bugüne kadaryaşanılan en düşük sıcaklık ise 1886 yılındaülkenin kuzeyinde yer alan Karasjokkentinde sıfırın altında 51.4 olarak ölçülmüştü.ZAMAN’a abone oldunuz mu?Abone olun, birbirinden değerli6 kitaba bedava sahip olun.


10İSKANDİNAVYA29ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANNorveç’te AB karşıtlığıgiderek artıyorMENAF ALICI ZAMANAvrupa Birliği’ne (AB) girmeye1karşı olan Norveçlilerin oranınınyüzde 60’a yükseldiği ortaya çıktı.Aftenposten gazetesi tarafındanyaptırılan kamuoyu araştırmasınagöre, halkın sadece yüzde 25’i AB’ye katılımaonay verirken, yüzde 60’ı isekarşı çıkıyor. AB’ye karşı olanların sayısınınson yıllarda giderek attığı vurgulananaraştırmada, araştırma şirketiRespons’ın 2007 yılında yaptığı bir kamuoyuyoklamasında ortaya çıkanyüzde 45 evet’e karşı, yüzde 55 hayır’adikkat çekiliyor. AB’ye katılıma karşı çıkanhalkın oranındaki artışta, birlikiçindeki ekonomik durumun etkili olduğukaydediliyor.AB üyesi olmayan birkaç Batı Avrupaülkesinden bir olan Norveç’te enson 1994 yılında AB üyeliği ile ilgili yapılanreferandumda halkın yüzde 52’sireddetmiş, yüzde 48’i ise taraf olmuştu.1994’ten bu yana, balıkçılık ve tarım hariçAB’nin tüm iç pazar uygulamalarıüye olmayan Norveç’e de açıldı. ABmüktesebatına ve ekonomisine büyükölçüde entegre olan Norveç, oy hakkıolmaksızın Avrupa Ekonomik Alanıaracılığıyla sanayi, çevre, eğitim ve araştırmaprogramlarından yararlanabiliyor.Malların, kişilerin, hizmetlerin serbestdolaşımı ve Schengen sistemi deNorveç’in dahil olduğu uygulamalararasında yer alıyor.Malmö’deki keskin nişancı hapistekalmaya devam edecekİBRAHİM KAYA STOCKHOLMkökenli kişiyi öldürmek ve 2006- polis şefi Börje Sjöholm soruşturmanınne zaman biteceği konusunda birİsveç’in güney şehirlerinden 2010 yılları arasında 5 ayrı öldürme1Malmö’de aylarca terör estiren girişiminde bulunma da eklendi. Bununlatarih vermedi.ve geçtiğimiz ay yakalanan PeterMangs’in tutukluluk hali devam edecek.Göçmen kenti olarak bilinenMalmö’de 2009’da yılında bir göçmenkadını öldürmek , ayrıca bugünekadar 5 öldürme girişimindebulunmakla suçlanan ve keskin nişancıolarak anılmaya başlananMangs’a yöneltilen suçlamalar daarttı. Mangs’a yöneltilen mevcut suçlamalara2003 yılında iki göçmenberaber keskin nişancı Mangskendisine yöneltilen son suçlamalarıreddederken Savcı Solveig Wollstad,Mangs’in delilleri karartabileceği veyeni suçlar işleyebileceği gerekçesiyletutukluğunun devam etmesini istedi.Mahkeme de Mangs’in tutuklulukhalinin devamına hükmetti.Bu arada keskin nişancının işlediğisuçlar ile ilgili araştırma yapmakiçin kurulan 70 kişilik ekibin lideriDiğer taraftan keskin nişancınınakli dengesinin yerinde olup olmadığınınanlaşılması için İsveç AdliTıp Kurumu’nda (Rättsmedicinalverket)psikolojik kontrolden geçeceğibelirtiliyor. Kurum tarafındanyapılan yazılı açıklamada psikolojiktest sonrası keskin nişancının psikolojiktedavi görmesinin gerekli olupolmadığına karar verileceği belirtiliyor.İsveç Fetva Konseyi terör saldırısını kınadıİBRAHİM KAYA STOCKHOLMİsveç Fetva Konseyi (Svenska1Fatwarådet), 11 Aralık’ta Stockholm’demeydana gelen canlı bombaterör saldırısını kınadı. İsveçli Müslümantemsilcilerinin yer aldığı Konseytarafından yapılan yazılı açıklamada´Stockholm’de meydana gelen terörsaldırısı içler acısı ve kınanması gerekenbir durumdur’ denildi. Yakma, yıkma,patlatma, korku salma, terör ve masuminsanları öldürmenin İslam’la bir ilgisininolmadığı belirtilen açıklamadaİslam’ın şiddete dayalı her türlü köktenciyorumunun reddedildiği ifadeedildi.Bununla birlikte canlı bombanınkayınpederi Ali Thwany’de İsveç basınınayaptığı açıklamada damadınınyaptığını aile olarak kesinlikle onaylamadıklarınıve böyle bir planı olduğundanda haberi olmadıklarını söyledi.“Bilinmeyen bir grup damadımınbeynini yıkadı ve bu işin içine soktu”diyen Thwany: “Bu yaptığıyla İsveçtarafından kendisine yapılan iyilikleriinkâr etmiş oldu. İsveç, sığınmacı olarakgeldiğimizde bizi kabul etti ve bizehiç bir Arap ve İslam ülkesinin vermedikleriniverdi. Biz kendimizi ondanuzak tutuyoruz ve yaptığından sadecekendisinin sorumlu olduğunu belirtmekistiyoruz ” şeklinde konuştu.Bu arada İsveç gizli servisi Säpo ellerindekimevcut bulgular ışığında canlıbombanın tek başına hareket ettiğinidüşündüklerini açıkladı. Canlı bombayayardımcı olan ve işbirliği yapan birileriolduğuna dair şimdiye kadar birdelile ulaşamadıklarını belirten Säpokonu ile ilgili çalışmalara devam ettiklerinibildirdi.Canlı bombanınkayınpederi AliThwany’de İsveçbasınına yaptığıaçıklamadadamadınınyaptığını aileolarak kesinlikleonaylamadıklarınıve böyle bir planıolduğundan dahaberiolmadıklarınısöyledi.Norveç oturum izniolmayan sığınmacılarısınır dışı ediyorENGİN TENEKECİ OSLONorveç’in son iki yıl içerisinde bir çok sı-sınır dışı ettiğini ve verilen bu1ğınmacıyıkararların oldukça başarılı olduğunu dile getirenNorveç Adelet Bakanı Knut Storbergetkonuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:“Norveç’te resmi yollarla oturum izni hak kazanantüm sığınmacılara en kısa zamanda yaşayabilecekleriyerler ve imkanlar hazırlanılmasınınyanı sıra, ret cevabı alan sığınmacılarise ülkelerine geri gönderilecektir.”2009 yılında toplamda 3.340 sığınmacı sınırdışı edilmişken, bu rakam 2010 yılındayüzde 46 artarak 4.450’lere ulaştı. Kanunsuzolarak ülkede yaşayan bu sığınmacıların 500’üdevletin sağlamış olduğu imkânlar aracılığı ilegönderildi. Sığınmacıların 2.377’sinin ülkeyigönüllü olarak terk ettiği bildirildi.Sığınmacılar arasında 18 yaş altı bekârlarınsayılarının oldukça az olduğunun altını çizenBakan Storberget, sözlerine şöyle devametti: “ Sığınmacıların 800’ü 18 yaş grubununaltında olmakla beraber, her hangi bir aileyede sahip değiller. Bu rakamın geçen seneyenazaran yüzde 66 düştüğünü görüyoruz.Önümüzdeki yılda ise bu tip genç sığınmacılarınüzerinde daha bir titizlik ile duracağız vebu konu Norveç için oldukça önemlidir”.Finlilerde alkole bağlımutasyona uğramışgenetik hücrebulunduSELÇUK VURAL HELSİNKİFinlandiya’da yapılan bir araştırma, al-ve şiddet arasındaki bağlantıyı ka-1kolnıtlayan genetiksel dönüşüme uğramış birhücrenin bulunduğunu ortaya koydu. Araştırmayagöre, etnik Finlilerin beyinlerindekiseroton alıcılarında oluşan alkole bağlı genetikseldönüşüm, alkol kullanan Finlileri şiddetseldavranışlara sürüklüyor. Her 100 etnikFinliden 3’ünde rastlanan mutasyona uğramışgenetik hücre, şiddet suçlarına bulaşanlarda3 kez daha fazla bulundu.Finlandiya Ulusal Sağlı Enstitüsü ve AmerikanUlusal Sağlık Enstitüsü tarafından ortakyapılan araştırmaya, 6000 Finli katılırkenbunlardan 228’inde şiddet ve alkol nedenli suçkayıtları bulundu. Mutasyona uğramış genetikhücre, suça karışmış 228 Finliden 17’sindebulunurken, bu sayı toplamda 97 kişiyi buldu.Öte yandan 3000 Amerikalı üzerinde yapılanaynı çalışmada, mutasyona uğramışgenetik hücre sadece 1 kişide bulundu. Araştırmacılar,mutasyona uğramış genetik hücreninkişiyi direk şiddete yönlendirmediğinivurguladılar. Ancak alkol ve mutasyona uğramışgenetik hücre bileşenin şiddet olaylarınınyüzde 8’ine neden olabileceğini belittiler.Araştırma bulguları, Nature dergisininbir sonraki sayısında yayınlanacak.


1129İSKANDİNAVYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANKopenhaglılar kışın tadınısnowboard yaparak çıkarıyorZAMAN KOPENHAGSoğuk hava Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde hayatı olumsuz1etkilemeye devam ederken Danimarkalılar yaklaşık birhaftadır yağan karın tadını çıkarmaya başladı. Karlı geçen Noelakşamının heyecanı bütün Danimarkalıları sarmışken geçtiğimizhafta başkent Kopenhag’da kurulan ilk snowboard rampası da büyükilgi gördü. Ülkenin farklı şehirlerinden yüzlerce Danimarkalıhem yeni rampada kaymak hem de düzenlenen yarışmaları takipetmek için başkent Kopenhag’a geldi. İlk gün düzenlenensnowboard yarışları oldukça çekişmeli geçti. Aralarında İsveç’tengelen snowboard meraklılarında bulunduğu onlarca yarışmacı birinciolmak için mücadele etti.Snowboard rampasını kuran ve yarışmaları organize edenDGI Underground isimli kuruluşun yetkililerinden Fred von Sperlingyaptığı açıklamada, gördükleri ilgiden memnun olduğunuifade etti. Danimarkalıların kaymayı çok sevmelerine rağmen bugüne kadar snorboard rampası kurulmamasını hayret verici bulduğunuifade eden Sperling, “Şahsen ben snowboard ile kaymayıçok seviyorum. Ve daha önce snowboard ile kaymak istediğimdearacımla uzun bir yol yapmak ve İsveç’e gitmek zorunda kalıyordum.Şimdi ise her şey çok daha kolay. Oturduğum semttenbisikletime atlıyor ve birkaç dakika sonra buraya geliyorum.” dedi.Yaklaşık 4 metre yüksekliğinde olan ve iki farklı hattı bulunanrampa her gün sabah 10 ile akşam 10 arasında kullanıma açık olacak.Organizatörler rampanın 26 Şubata kadar Danimarkalısnowboard meraklılarına hizmet vereceğini belirtti.Norveç’tekihavalimanlarında iki haftaüst üste bomba alarmıMENAF ALICI OSLO1Norveç’te son iki hafta üst üste, iki farklı havaalanındabomba alarmı verildi.İki hafta önce, Norveç’in batısındaki Haugesund’dakihavalimanının kapatılmasına yol açan bir şüphelipaketin, daha sonra tuvalette unutulmuş bir öğrenciçantası olduğunun ortaya çıkmasından sonra, geçtiğimizhafta da başkent Oslo’daki uluslararası havalimanıtren istasyonunda benzer bir olay yaşandı.Havalimanı tren istasyonunda, bir trene bomba konulduğumesajı bulunmasının ardından istasyon boşaltıldıve trafiğe kapatıldı. Mesajın bulunduğu trende yapılanaramalar sonucu hiçbir patlayıcı maddeye rastlanamayıncabomba alarmı kaldırıldı.Polis yetkililerinden Svein Arild Hallaas, “bütün treniaradık, hiçbir şey bulamadık, demiryolu trafiğe yenidenaçıldı” dedi.


1329İSKANDİNAVYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANNorveç, servisaraçlarını tartışıyorENGIN TENEKECI OSLOOslo Belediye’sinin raporuna göre baş-Oslo’da toplam 124 ortaokul mev-1kentcut olup, bu okullarda eğitim gören öğrencisayısı ise 54.344’tür. Yaklaşık 21.626 öğrenciNorveç dili dışında kendi ülkelerine ait farklıdillere sahip. Okulların geneli Oslo’nun doğukısmında yer alıyor. Son günlerde Norveç’teortaokullarda eğitim alan öğrencilere okul servisaraçlarının sağlanıp-sağlanılmaması konusutartışılıyor.Oslo’da daha çok öğrenci kesimin okuduğuKlarttale isimli gazate Danimarka’dauygulanan modeli örnek göstererek konuylailgi şu açıklamalarda bulundu: ” Danimarka’dada farklı bir çok yabancı dil konuşuluyor.Danca konusunda sorunları olan öğrenciler,okulun kendilerine sağladığı servis aracılığıile Danimarkalı öğrencilerin çoğunluktaolduğu okullara götürülerek eğitimalma imkanı sağlanılıyor . Böylelikle yabancıkökenli öğrenciler daha kolay Danca öğrenmişoluyorlar”.Danimarka Århus Belediyesi EntegrasyonŞefi Pauli Johansen ise, Danimarka’da mevcutyabancı öğrencilerin maruz kaldıklarıDanca problemlerine bakılmaksızın, bu öğrencilereservis imkanı tanıdıkları konusununaltını çizerek, konuyla iligili DanimarkaJyllands-Posten isimli gazateye şu açıklamalardabulundu: ”Öğrencilerin Dancaları yetersizde olsa okul servis imkanı sağlanıyor. Buuygulama ise ülke eğitimine bir çok faydalarsağlıyor”.Norveç’te bulunan bir çok politikacı okullaraservis imkanı sağlama konusuna olumlubakıyorken, Norveç Eğitim Bakanı KristinHalvorsen ise durumu daha çok negatif açıdandeğerlendiriyor. Bakan Halvorsen konuylailgili şunları kaydetti: ”Okullara uygulanacakolan zorunlu okul servis araçlarınınkalıcı bir çözüm olacağını zannetmiyorum.Çocuklara baskı yaparak zorla başka bir okulagötürmek yerine, daha başka çözüm yollarıaranmalıdır. Netice itibariyle tüm öğrencilerNorveçlidir. Tartışılan konunun arkasındayatan gerçek azınlık ve çoğunluk sorunlarındanöte, daha çok sosyal bir problem içeriyor.”Haberin ve yorumun adresiwww.zaman<strong>iskandinavya</strong>.dk


1429GÜNDEMARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANKCK’nýn temyiz mahkemesi: Kato DaðýKCK/PKK, etkisini giderek siyasi ve sosyal alanda da hissettiriyor. Kurulan mahkemelerde görülen davalarda halktanücret alýnýyor. Þehir mahkemelerinin çözemediði davalar, Kato Daðý’ndaki kampa taþýnýyor.HAÞÝM SÖYLEMEZÖn ce gün de lik ha yat ta ‘iki dil li’ bir sis tem ta le bi, ar dýn -1dan ‘De mok ra tik Özerk li ði’ sim ge le yen bay rak isteði… Ba rýþ ve De mok ra si Par ti si (BDP) men suplarý ta ra fýn dan di le ge ti ri len ve De mok ra tikTop lum Kon gre si’nin (DTK) top lan tý so nuçka ra rý ola rak açýk la nan iki mad de si yasetin sý cak gün dem ko nu su hâli negel di. BDP ta ra fý bu nu do ðal bir talepola rak yo rum la yýp ‘çift dil’ konusun da uy gu la ma ya geç ti. Baþ taDi yar ba kýr, bir çok yer de ma ða za,ka fe ta be la la rý ve ye mek mö nü le riTürk çe ve Kürt çe ya zýl ma ya baþ lan -dý. Önü müz de ki gün ler de de elek trikve su fa tu ra la rý nýn Türk çe ve Kürt çeda ðý tý la ca ðý BDP ta ra fýn dan du yu rul du.BDP’nin ta lep et ti ði uy gu la ma lar KCK’nýn (Kür-dis tan Top lu luk lar Bir li ði) 47 mad de den olu þan söz leþ mesinde mev cut. Si ya si ler sa de ce mad de le ri za ma ný gel dik çedil len di ri yor, uy gu la ma ya ça lý þý yor. Ýki dil ve bay rak is te -ðin den son ra ye rel mah ke me ler ve ye rel kay nak la rýn yerinde de ðer len di ril me si gi bi ko nu la rýn gün de me gelece ði ni þim di den söy le mek müm kün. Çün kü dil lendiri len ta lep ler as lýn da KCK mo de lin de böl ge de fi ilîola rak uy gu la ný yor. Si ya si ler sa de ce uy gu la ma la -ra ‘si ya sal’ ze min oluþ tur ma ça ba sý için de. Oy -sa KCK’nýn kur du ðu ‘Dev rim ve Halk mah kemele ri’ Do ðu ve Gü ney do ðu’da uzun sü re dirfa ali yet yü rü tü yor. Ay ný þe kil de ye rel kay naklarýn ye rin de kul la nýl ma sý il ke si yü rür lük te.KCK kay nak ola rak gör dü ðü ilk ge lir ka pý sý‘ver gi’ top la ma iþi ne baþ la mýþ bi le.Ön ce KCK’nýn mah ke me le ri na sýl iþ li yorona bak mak ta fay da var. 2009 ye rel se çim le rindenson ra fa ali ye te ge çen mah ke me ler de bir çokda va gö rül dü, gö rül me ye de vam edi yor. Bu ra damak sat dev let oto ri te si ni za yýf lat mak, ör gü tü hal kýnnez din de yü celt mek. KCK’nýn kur du ðu Ada let Ko misyonla rý bu amaç la ça lý þý yor. So ru nu olan va tan daþ bu ra yabaþ vu ru yor ve da va sý nýn gö rül me si ni is ti yor.Bu nun için de iki mah ke me oluþ tu rulmuþdu rum da. Bi rin ci si da ha çok örgütiçi da va la ra ba kan ‘Dev rimMah ke me si’, di ðe ri va tandaþlar ara sýn da ki sorunla rý gi der mekiçin oluþ tu rulan‘HalkM a h -k e -me si’. Halkmah ke me sin de ki -þi ler ara sýn da ki hu su met,ala cak ve re cek va ka la rý, aþi ret kavgala rý gi bi bir çok da va gö rü lü yor. Ör güt bölgede ya þa yan va tan daþ la rýn, so run la rý ný halletmek için dev let ye ri ne ken di le ri ne gel meleri ni ge re kir se tehdityo luy la tel kin ediyor.Ba zý va tan daþ larken di is te ðiy le KCK mahkeme le rin de hak ký ný arý yor.Mah ke me nin ver di ði ka ra rý be -ðen me yen söz de KCK va tan daþ la rýis te dik le ri tak dir de tem yiz için üst merciegi de bi li yor. Da va lar, KCK’nýn þe hirya pý lan ma sý için de oluþ tu ru lan mah ke mehe ye tin ce gö rü lü yor. An cak þe hir, il çe ve ya beldede gö rü len da va nýn so nuç la rý na iti raz eden ki þi -nin Ka to Da ðý’nda bu lu nan ör güt men sup la rý na baþ -vur ma sý ge re ki yor. Bu ra sý bir ne vi ‘tem yiz mah ke me si’hü vi ye tin de. Da ha doð ru su bü tün ka rar la rýn so nu cu Ka to’yagön de ri li yor. Tem yiz hak ký ný kul lan mak is te yen le rin baþ vuraca ðý yer de bu ra sý. Du ruþ ma so nu cu KCK müh rü ile ta raflara ve ri li yor. Mah ke me ler üc ret siz de ðil. Gö rü len da va lar -da iki ta raf da üc ret öde mek zo run da. Eðer ala cak-ve re cekda va sý ise ka za nan pa ra nýn yüz de 20’si ni mah ke me ye ve riyor.Da va hu su met ise ta raf lar en az 1500’er TL öde mek zorunda. Ta bii tem yi ze gi de nin öde ye ce ði pa ra nor mal üc retinüç ka tý na çý ký yor.KCK’nýn tem yiz mah ke me si ala ný na dö nü þen Ka toDa ðý ay ný za man da ör gü tün kal bi nin at tý ðý yer ler den bi ri.Çün kü bu ra sý Tür ki ye’ye ge çiþ ler de ör güt mi li tan la rý nýn ba -rýn dý ðý mer kez ler den. Bu böl ge nin so rum lu lu ðu da haön ce Ma si ro ve Ser hat kod ad lý mi li tan lar day dý. Ancakde rin bað lan tý la rý nýn or ta ya çýk ma sý ve böl ge demey da na ge len olay lar dan do la yý iki te rö ris tin yerine baþ ka la rý atan dý. Þu an da Ka to’nun so rum luluðu Ma si ro’nun ye ri ne ata nan Çi ya Ko ba ni kodad lý (Su ri ye li) mi li tan ile Ser hat’ýn ye ri ne ge ti rilenRo ni kod ad lý te rö rist le rin elin de. Da va lar -da son ka ra rý iki si ve ri yor.Tem yiz mah ke me si ko nu mun da ki Ka to bölgesin de gö rü len da va lar so nuç lan maz sa bir üstmah ke me da ha var. Da va lar Kan dil’de ki Ka ni reþ ve Ha kurkkamp la rýn da ki mah ke me le re ka dar uza na bi li yor.CHP, skandal rahibe afişini uyarı cezası ile geçiştirecekHÜSEYIN KELEŞ İSTANBuLCHP'nin, başörtülü kadınları rahi-benzeten skandal afişi billboard-1beyelara astırdığı belirtilen Avcılar Belediye BaşkanıMustafa Değirmenci'ye uyarı cezası vereceğiöğrenildi.Edinilen bilgiye göre, kamuoyunda şaşkınlıkuyandıracak karar geçtiğimiz günlerdeyapılan dördüncü toplantıda alındı. Ancakresmî olarak henüz yazılmadı. Kesin ihraçtalebiyle disipline sevk edilen Değirmenci'ninsadece uyarılacağı bilgisini Avcılar İlçeBaşkanı Bayram Acar da doğruladı. CHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise "Gereğiyapılacak." demişti.Edinilen bilgiye göre karar, geçtiğimizgünlerde yapılan dördüncü toplantıda çıktı.Ancak resmî olarak açıklanmadı. Önümüzdekigünlerde tebligatın yapılacağı belirtiliyor.Mustafa Değirmenci'nin cezasıylailgili bilgiyi doğrulayan CHP Avcılar İlçe BaşkanıBayram Acar, "Uyarı cezası verilmesişeklinde bir karar alınmış." dedi. Bunu doğrulayanbir gelişme de Değirmenci'nin,geçtiğimiz hafta sonu yapılan 15. olağanüstükurultayda oy kullanması. Bayram Acar,"Başkan Değirmenci oy kullandı. Disiplindeolan biri oy kullanamaz. Ben de oy kullanamayacağınıdüşünüyordum. Arkadaşlarasordum, 'Uyarı cezası aldı' dediler.Ama bize de tebliğ edilmeliydi." diye konuştu.Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) üyelerindenOrhan Akbulut ise karar çıktığı bilgisiniyalanlamadı. Sadece, "Karar henüzyazılmadı." demekle yetindi. Akbulut,"Dosyayı görmeden bir şey diyemem. Pazartesikararları yazmayı bitiririz. O kadarçok dosya var ki aklımızda kalmıyor." ifadelerinikullandı.Bilindiği gibi, CHP'li Avcılar Belediyesi,12 Eylül referandumundan önce, başörtülüleri'rahibe'ye benzeten sözlerin yer aldığıbir afiş asmıştı. Skandal, kamuoyuna ilk yansıdığındaCHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hükümetisuçlamış, komplonun arkasında AKParti'nin olduğunu iddia etmişti. Hemenharekete geçen İçişleri Bakanlığı ise afişleriAvcılar Belediye Başkanı'nın astırdığını tespitetmişti. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu,"Gereği yapılacaktır." demiş, ardından daDeğirmenci ihraç istemiyle disipline sevkedilmişti. Fakat belediye başkanı, İstanbul İlBaşkanı Berhan Şimşek'in de afişlerdenbilgisi olduğunu açıklamıştı. Takip edensüreçte YDK bir türlü karar alamamış, dosyanınunutturulmaya çalışıldığı öne sürülmüştü.<strong>Zaman</strong>, sürecin bu şekilde uzamasınımanşetten verince Kılıçdaroğlu da biraçıklama yapmış ve kararın gecikmesinidoğru bulmadığını ifade etmişti.


1529GÜNDEMCHP, Kılıçdaroğlu'ndansihirbazlık bekliyorProf. Dr. Cemil Koçak, CHP'lilerin yaşa-derin bir çelişkiye dikkat çekti. Ta-1dığıbanın hem iktidarı hedefleyip hem de parti politikasınındeğişmemesini istediğine vurgu yapanKoçak, bunun için adeta Kılıçdaroğlu'ndan'sihirbazlık' yapmasının beklendiğini ifade etti.Tarihçi Prof. Dr. Cemil Koçak, yeni yönetimleseçimlere hazırlanan CHP'deki gelişmeleri<strong>Today's</strong> <strong>Zaman</strong>'a değerlendirdi. Değişiminkolay olmadığına dikkat çeken Koçak'a göre,Kılıçdaroğlu'ndan sihirbazlık bekleniyor. Partililer,eski politikaları yeni liderin cilalayaraksatmasını istiyor. Ne CHP'nin ne de seçmenininparti politikasını değiştirmeye hazır olduğunudüşünen Koçak, parti içinde eskiye ait olmayanher şeye itiraz edilmesini buna örnekgösteriyor. CHP'nin yaşadığı sarsıntıyı ise 'muzkabuğu teorisi'yle açıklıyor: "Liderin ayağınınaltına muz kabuğu koyuldu. Parti olağan seyrindençıktı."Tarihçi Prof. Dr. Cemil Koçak, Kılıçdaroğlu'nunsadece yoksulluk söylemini dile getirmesiniparti tabanı açısından da mantıklı bulmuyor.Çünkü CHP, seçmen kitlesinin busloganlardan duygusal olarak en az etkilenecekkitle olduğunu düşünüyor. Bu noktada 'havuzluvilla' polemiğini hatırlatarak, "Kılıçdaroğluçıktı, 'Onlar havuzlu villada oturuyorlar.'dedi. Sosyalist bir partinin lideri bunu söyleseanlarsınız ve bu söylem kısmen tutar. AncakHalk Partisi'ne oy vermek için havuzlu villasınıbir günlüğüne terk ederek gelen seçmen kitlesiiçin bu söylemin tutma ihtimali pek yok." tespitiniyapıyor.Koçak, CHP'de değişimin kolay olmadığınısavunarak, "Tabiri caizse, partinin Kılıçdaroğlu'ndanbeklediği, biraz sihirbazlık yapması."yorumunu yapıyor. Ne demek istediğini deşöyle açıklıyor: "Baykal'ın iyi satamadığı eskipolitikaları Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha iyi satabilmesineyönelik bir beklenti var. Yani eskipolitikayı biraz ambalajlayarak, biraz cilalayarak,üzerine biraz değişik tatta soslar katarakpazarlamaya çalışması. Ancak CHP parti politikasınıdeğiştirmeye hazır değil, seçmeni hiçhazır değil."Tarihçi Koçak'ın CHP ile ilgili yaptığı dikkatçekici analizlerden biri de 'hendek politikası'.2000'li yıllarda parti politikasının, 'derinhendekler içine' kazıldığını, seçmenlerin de çokderin bir şekilde o hendekler içerisine yerleştirildiğinibelirtiyor. Şimdi bu siperlerden geriyeçekilip başka bir sipere geçmenin zorluğunaişaret ederken, "O hendeğe yerleştirilen seçmengrubu açısından da büyük ölçüde bir ihanetgibi görülecektir." tezini işliyor."Nitekim parti içindeki tepkiler her türlüyeni slogana, eskiye ait olmayan her şeye itirazyönünde. Seçmen kitlesi, eski politikadan rahatsızdeğil. Tam tersine bunu desteklemeyedevam ediyor." sözleriyle de bu tezini destekliyor.Prof. Cemil Koçak'ın değerlendirmesi,CHP'nin tarihindeki en büyük sarsıntıyı yaşadığıyönünde. Bu noktada, 'muz kabuğu teorisi'diye adlandırdığı bir görüşünü dillendiriyor:"Açılımı şu: Liderin ayağı altına bir muzkabuğu koyuldu, o andan sonra olanlar bununlailgilidir. Eğer parti içinde bir liderlik vepolitika tartışması oluşsaydı -1960'lardaki 'ortanınsolu' tartışması gibi, 1970'lerde Ecevit'inpolitikasının tartışılması gibi- bu doğal karşılanırdı.Ancak parti olağan seyrinden çıktı."CHP'nin geçmişte yaşadığı kırılmalardanörnekler veren Koçak, 1947 kongresini bunaörnek gösteriyor. Bunun, CHP tarihinde büyükbir kırılma kongresi olduğunu vurgulayarakönemini şöyle anlatıyor: "Parti, bu kongredeprogramını değiştirmiştir. O tek parti programındannormal siyasi hayata geçebileceği birprograma intikal etmeye çalışmıştır. Bu, programve tüzüğü değiştirme kongresi 15 günsürmüştür. Yani parti delegesiyle, seçmeniyle,lideriyle ne yapacağını, ne yapmayacağını doğalsiyasi mecrada tartışarak bir mutabakat sağlamıştır."Aynı şekilde Bülent Ecevit'in de 1972'de genelbaşkan olduktan sonra "yeni CHP" teriminikullandığını hatırlatan Koçak, bu yüzden Ecevithareketinin göreli olarak daha geniş bir desteksağladığını savunuyor. Buna karşılık Kemal Kılıçdaroğlu'nun'muz kabuğu' siyaseti ile görevegeldiğine dikkat çekiyor.Prof. Koçak, CHP liderinin son kurultaykonuşmasını da tatmin edici bulmamış. "Vasatdiyeceğim ama vasat bile değildi." ifadesininardından, "Seçime altı ay kala bir sürede,Türkiye'nin kaç dönemden beri anamuhalefetpartisi olmuş bir parti Türkiye'nin ana problemlerikonusunda 'bakıyoruz', 'araştırıyoruz','rapor hazırlıyoruz' diyorsa, ana meseleler konusundahiçbir fikri yoksa, olmaz. Toplum tarafındanbu çok fena algılanır." eleştirisini yöneltiyor.AdvokatKadir ErdoğmuşARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANMevlana, Hollandalılara kendidilleriyle seslenecekHollandalı yazar Abdülwahid Van Bommel, Mevlana'nın yazdığı1Mesnevi’nin birinci cildini Hollandaca'ya çevirdi. Üç yıldır tercümeiçin çalışan Van Bommel’in eseri Konya Büyükşehir Belediyesi tarafındanbastırılarak Hollanda’da dağıtılacak.Mesnevi’nin Hollandaca’ya tercümesi ile ilgili basına bilgi veren AvrupaTürk Demokratlar Birliği Başkanı Veyis Güngör, tercüme kararının,UNESCO’nun Mevlana ve Hoşgörü Yılı ilan ettiği 2007’de alındığını söyledi.2007 yılında, Mevlana ve Hoşgörü Yılı kutlamaları çerçevesinde Hollanda’daki16 sivil toplum kuruluşuyla birlikte, 33 farklı etkinlik gerçekleştirdiklerinianlatan Birlik Başkanı Güngör, “O sene Hollanda’da yaptığımızbir faaliyette, davetlilere Mesnevi’nin İngilizcesi’ni dağıttık. O günprograma katılan Abdülwahit Van Bommel’e Mesnevi’yi Hollandaca’ya tercümeetmesi için emrivaki yaptık. O da bizi kırmadı ve Mesnevi’yi 3 yıldaHollandaca’ya tercüme etti.” dedi.Mesnevi’nin Hollandaca tercümesinin Konya Büyükşehir Belediyesi tarafındanbastırılacağını ifade eden Veyis Güngör, bundan sonraki süreçteMevlana ve eseri Mesnevi’yi tanıtma faaliyetleri yürüteceklerini belirtti.Hollandalı Müslüman yazar Abdülwahit Van Bommel, İslam’ın parlakyıldızlarından biri olan Mevlana ve Mesnevi’nin tanıtılmasının ırkçılıkve ırkçılığa bağlı saldırganlığın hızla yükseldiği Avrupa için çok önemli olduğunukaydetti. “Hep maddiyat, hep maddiyat. İnsanın gönlünün, ruhununda doyurulması lazım. Bugün Avrupa’nın gönlü aç, ruhu tatminsiz.”şeklinde konuşan Van bommel, Avrupa’nın yaşadığı manevi hastalıklarınilacının İslam olduğunu vurguladı.Hollandaca Mesnevi, Konya Büyükşehir belediyesi tarafından bin adetbasılacak ve bu ülkeye gönderilecek. Mesnevi’nin Hollandaca versiyonu,Avrupalı türk Demokratlar Birliği Hollanda şubesi tarafından dağıtılacak.KONYA CİHANUMEM, Sivas'ta 1 milyon kişiyimeslek sahibi yapacakSivas’ta da 1 Ocak 2010 tarihi itibari ile uygulanmaya başlayacak Uz-Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) projesi ile 5 yılda1manlaşmış1 milyon kişinin meslek sahibi olması hedefleniyor.Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,Milli Eğitim Bakanlığı ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi arasındaimzalanan protokolle Sivas'ta hayata geçirilen UMEM Projesi'nin işsizliksoruna çözüm getirmesi bekleniyor.Proje hakkında bilgiler veren Sivas Atatürk Endüstri Meslek Lisesi MüdürüNihat Mazlum, bu projeyle, İş-Kur tarafından yürütülen mesleki eğitimfaaliyetlerinin firmaların ihtiyaçlarına uygun olarak düzenlenmesi veetkinliğinin artırılmasının amaçlandığını dile getirdi. Ayrıca projeyle İl İstihdamve Mesleki Eğitim Kurullarının daha işlevsel hale getirilmesi, odalarve işverenlerin mesleki eğitim kurslarının yönetim süreçlerine katılımınınartırılması, mesleki eğitim kurs hizmetinin sağlanması, sanayi alanında kurshizmetinin MEB tarafından sağlanması, meslek liselerinin altyapılarının yenilenmesinive eğiticilerin gelişen teknolojiye uyumunun artırılması,amaçlanıyor. Mazlum, proje kapsamında 81 ilde faaliyet gösteren 111 Teknikve Endüstri Meslek Lisesi Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezi olarakbelirlendiğini, bu okulların teknolojik gelişime uygun mesleki eğitimverilebilmesi için gerekli donatım ihtiyaçları tedarik edildiğini dile getirdi.Mazlum, bu okullardaki eğiticilerin bilgi ve becerileri hizmet içi eğitim yoluylagüncellenmesinin de sağlandığını belirterek, “Pilot olarak seçilen 19ilde işgücü piyasası analizleri tamamlanmış, analizlere ilişkin kurumsal kapasiteningeliştirilmesine başlanmıştır. İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurullarınadaha etkin işlevsellik kazandırılmıştır. İşgücü piyasası analizlerinintespiti ve meslek edindirme hizmetlerinin yönetimine işverenlerin katılımısağlanmıştır. Eğitimden geçirilmiş işsizlerin TOBB üyesi işyerlerindestaj görmeleri ve istihdam edilmeleri sağlanmıştır” şeklinde konuştu.Proje ile 5 yılda bir milyon işsizin eğitimden geçirileceğini belirten Mazlum,eğitilen tüm işsizlerin oda üyesi işyerlerinde staj göreceğini, başarılıolanların yüzde 90 oranında istihdam edileceğini kaydetti. SİVAS CİHANKimse Yok Mu Uşak Şubesi 5 binkişilik aşure dağıttıKimse Yok Mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Uşak Şubesi, 51bin kişilik aşure dağıttı. Şube Başkanı İlyas Altınordu, "Manevi değerlerimizebüyük önem veriyoruz. Aşure günleri de bunlardan biri. Bu yılüçüncüsünü düzenlediğimiz aşure günlerinde hem halkımıza sıcak aşuredağıtıyoruz hem de manevi değerlerimizin unutulmamasını sağlıyoruz."dedi.Kimse Yok Mu Uşak Şube Müdürü Abdurrahman Avınç da unutulmayayüz tutan âdetleri canlandırmaya çalıştıklarını belirterek, "Hicri yılbaşıolan muharrem ayındaki aşure ikramı, önceki yıllarda genellikle komşulararasında yapılırdı. Son yıllarda sivil toplum kuruluşlarının etkinlikleriyletoplumun geneline yayılıyor. Biz de öncelikle herkesin muharremayını kutluyoruz. Uşak Valiliği başta olmak üzere dernek üye ve gönüllüleriyleiki gün boyunca kamu kurum ve kuruluşlarıyla esnafları kapı kapıdolaşarak aşure dağıttık." şeklinde konuştu. UŞAK CİHAN


1629GÜNDEMARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANTürk gazetecilere 2010yılını değerlendirenDavutoğlu, bu yıl içinde81 dış ülke ziyaretiyaptıklarını anlattı.Dışişleri Bakanı, buziyaretlerin yüzde56'sının Avrupaülkelerine, sadece yüzde27'sinin Ortadoğuülkelerine yönelikolduğuna dikkat çekti.Davutoğlu: Ağzımdan'Yeni Osmanlı' lafı çıkmadıKERIM BALCIDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,1Türkiye'nin 2010 yılındaki dış politikaperformansının, eksen kaymasıtezini de Osmanlı Milletler Topluluğugibi iddiaları da tekzip eder nitelikte olduğunusöyledi.Türk gazetecilere 2010 yılını değerlendirenDavutoğlu, bu yıl içinde 81 dışülke ziyareti yaptıklarını anlattı. DışişleriBakanı, bu ziyaretlerin yüzde 56'sınınAvrupa ülkelerine, sadece yüzde 27'sininOrtadoğu ülkelerine yönelik olduğunadikkat çekti.İsrail ve İran'la olan ilişkiler ve bunlarınTürkiye-ABD ilişkilerine yansımalarınınağırlıklı olarak konuşulduğu toplantıyaDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun"İran diplomasimiz Türkiye'ninküresel sahneye çıkmasını sağladı.İsrail konusunda işin gereğini, İrankonusunda ise doğrusunu yaptık." sözleridamgasını vurdu. İran'ın nükleer silahedinmesi ihtimali üzerine bina edilenkısıtlamaların Türkiye gibi hızla büyüyenülkelerin de önünü tıkayacağınıhatırlatan Davutoğlu, "İran nükleer silahedinmeye kalkışırsa ABD'den bileönce bizi karşısında bulur." şeklindekonuştu. Son dönemlerde yaşanan 'OsmanlıMilletler Topluluğu' tartışmasınada açıklık getiren Davutoğlu, ağzındanYeni-Osmanlı gibi bir kelimenin çıkmadığını,Türkiye'nin bölgenin en küçükülkeleriyle bile denk bir ilişki geliştirdiğinisöyledi. Tarihi inkâr etmeyen birçağdaş dış politika yürüttüklerini kaydedenDavutoğlu, Türkiye'nin düzenkuran bir ülke olmak istemesinin, bölgeyidomine etmek anlamına gelmediğininaltını çizdi. AK Parti iktidarının kalkınmave dış politika aktivizmini Tanzimat,Cumhuriyet ve 2. Dünya Savaşı'ndansonra yaşanan dördüncü restorasyonhamlesi olarak niteleyen Davutoğlu,bundan önceki restorasyon güvenlikağırlıklı ve NATO'ya endekslibir politikayı öngörürken son restorasyonunözgürlük ağırlıklı ve AB referanslıbir hamle olduğunu kaydetti. Davutoğlu,sorulan bir soruya bugün İstanbul'agelecek olan Mavi Marmara gemisinikarşılamayacağı, ancak karşı daolmadığı şeklinde cevap verdi.2010'da hayata geçirilendört prensipKüresel görünürlüğü olan etkin birTürkiye olmak: Türkiye'nin her konudabir tutumu olduğunu dünyaya gösterdik.BM Güvenlik Konseyi'nde iki yıllıküyeliğimizi başarıyla tamamladık. Önümüzdekion yıl içinde tekrar üye olmakararlılığındayız. Afganistan'da 'yönetenülke' konumundayız. Somali, Kongo,Terörle Mücadele zirvelerine ev sahipliğiyaptık. Finlandiya'yla birlikte ArabulucularGrubu'nu oluşturduk. BunuMedeniyetler İttifakı gibi bir yapıya dönüştürmekistiyoruz. 'Nükleer Silahsızlanma'projelerini devreye soktuk. HemG-20'deyiz hem de en fakir ülkelerinsözcüsü konumundayız.Soğuk Savaş döneminden devraldığımızkurumsal ilişkileri güçlendirmek:Başta AB olmak üzere Soğuk Savaş dönemindeparçası olduğumuz kurumlarlailişkilerimizin devamını sağladık. Bizgeleceğimizi AB'nin içinde, ama AB'ningeleceğini de bizim üyeliğimizde görüyoruz.Avrupa Konseyi'nin başkanlığınıaldık. AİHM'nin reform çalışmalarını bizyürütüyoruz. ABD ile ilişkilerimiz İran veİsrail konusunda bir türbülans geçirdi,ama ABD ile en yoğun üst düzey diplomasiyide biz yürüttük. Son bir yılda 30üst düzey görüşme yaptık.Çevre ülkelerle ilişkileri tahkim etmekve derinleştirmek: Suriye, Ürdün,Irak ve Lübnan'la yüksek düzeyli istişaretoplantılarını başlattık. Yakında bu toplantılarıBulgaristan ve Ukrayna ile debaşlatacağız. İkili olduğu gibi üçlü vedörtlü ilişkiler de geliştirmeye çalıştık:İsrail ve İran'la olanilişkiler ve bunlarınTürkiye-ABD ilişkilerineyansımalarının ağırlıklıolarak konuşulduğutoplantıya Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu'nun "İrandiplomasimiz Türkiye'ninküresel sahneye çıkmasınısağladı. İsrail konusundaişin gereğini, İrankonusunda ise doğrusunuyaptık." sözleri damgasınıvurdu.Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan üçlüilişkileri bunlardan biri. Türkiye-İran-Azerbaycan görüşmesini yeni yaptık.Türkiye-Afganistan-Pakistan görüşmelerinindördüncüsü yapıldı.Yeni alanlara açılmak: Afrika'da açmayıplanladığımız 18 büyükelçiliktensekizi açıldı, ikisi de atama bekliyor.MERCOSU'nun üyesi olduk, ASEAN'abaşvuru yaptık. Çin ve Hindistan'la ilişkilerigeliştirdik.Davutoğlu'ndan kısa kısaİstanbul'da bir BM şehri kuracağız:10-20 yıl içinde bir dizi BM kurumunuİstanbul'a kaydırmak istiyoruz. İstanbul'daIPI (International Peace Institute)benzeri bir 'Barış Enstitüsü' kuracağız.İsrail'le barışma irademiz var: Bütünülkelerle dostane ilişkiler geliştiren Türkiye,neden İsrail'le barışma iradesi göstermesin?Ancak karşı tarafta irade oluşturmakçok zor. En son barışma girişimimizinraporunu 1 Eylül'de verdik.Hâlâ bekliyoruz.NATO'nun cephe ülkesi değiliz:Ben dışişleri bakanı oldukça, AK Parti iktidardakaldıkça biz NATO'nun cepheülkesi olmayacağız. NATO artık uluslararasıbir savunma şemsiyesi olmalı.Ermenistan protokollerinde ilk geriadımı biz atmadık: Ermenistan'la ilişkilerbir daha 9 Ekim 2009 öncesine dönmez.Sınırı açmak değil, açık tutabilmekönemli. Bu da Ermenistan'la Azerbaycan'ınilişkilerindeki yumuşamaya bağlı.Biz demokrasiye geçmenin, Ermenistanise tam bir demokrasi olmamanın zorluklarınıyaşıyor.Diaspora kavramını değiştireceğiz:Diasporaya karşı düşmanca bir tutumumuzvardı. Bunu değiştireceğiz. Ermeni,Rum, Boşnak ne olursa olsunyurtdışında yaşayan vatandaşlarımız,Türkiye'yi görmemiş olsalar bile bizimdiasporamızın bir parçasıdır.Her şeyin bana mal edilmesi kabuledilemez: Bir politika uluslararası konjonktürde,halk tabanında karşılığınıbulduysa devam eder. Bütün dış politikanınbana mal edilmesini kabul edemem.Bu hükümetin kısa vadede değişeceğinikimse beklemesin, ama değişsebile dış politikamız artık değişmeyecektir.


1729ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MAN


1829GÜNDEMARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MAN'un en büyük10 asparagasıH. SALİH ZENGİN'Yalancının mumu yatsıya kadar yanar'1 diye boşa dememiş atalar. İletişim çağınınolanakları sayesinde artık bir haberin yalanya da doğru olup olmadığı kısa sürede anlaşılırhale geldi.Bazen internet kanalıyla bazen medyamarifetiyle üretilip servis edilen yalan haberler,çok hızlı bir şekilde bütün dünyanıninandığı bir olay haline gelebilirken yine aynıkanallarla karşı ve doğru haber devreye girerekyanlışlık düzeltilebiliyor. Öyle ki artık yalanlarınkısa ömürlü olduğunu söylemekmümkün. Biz de son günlerini yaşadığımız2010 yılında üretilen ve daha yılı çıkmadan'yalan' olduğu ortaya çıkan 10 haberi sizler içinderledik. Oxford Üniversitesi'nden bilim insanları,geçtiğimiz hafta insanların beyinlerindedoğal bir yalan makinesi olduğunu ortayaçıkaran bir görüşü seslendirdiler. Kim bilirbu haberin yalan olduğunu da söyleyen birileriçıkacaktır belki de ama şimdilik bunudoğru kabul ederek insanların beyninden çıkan10 yalan haberi dikkatinize sunalım.1) Yanlış hesaplar İsviçre'den döndü: Wikileaks'inyayınladığı belgeler arasında BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan'ın İsviçre'de sekizfarklı hesabı olduğu kriptosu da vardı.Kriptodaki bu iddialara CHP lideri Kemal Kılıçdaroğluhemen atladı! Erdoğan, "Böyle birşeyi ispat ettiğinizde ben bu makamda, milletvekilliğindedurmam. Ama siz o makamdaduracak mısınız?" diye tepki gösterince, Kılıçdaroğluçark etti.2) Cemaatsiz cami olur mu? Ekim 2010:Radikal Gazetesi, 17 Ekim tarihinde yaptığı birhaberde Alevi köyüne 2007 yılında bir camiyapıldığı ve caminin cemaati olmadığı içinimamın yıllardır tek başına namaz kıldığını iddiaetmişti. Aksiyon Dergisi muhabirleri, olayınhiç de Radikal'in anlattığı gibi olmadığınıortaya çıkardı. Aksiyon'da yayımlanan haber,caminin cemaatinin olduğunu ve Alevilerin debundan hiçbir rahatsızlık duymadığını ortayaçıkardı.3) E-posta'dan yalan haber: Ekim 2010:Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, "Cumhurbaşkanıiçin kapatılan yolda annesini kaybedenadam!" başlıklı köşe yazısında bir e-postaya yer vererek, Cumhurbaşkanı AbdullahGül'ün geçiş güzergâhında olduğuiçin yolların kapatıldığını, bu yüzden de annesinihastaneye yetiştiremeyen şahsın annesinikaybettiğini iddia etmişti. Ancak yapılanaraştırmada, belirtilen saatlerde yolunkapanmadığı, Ahmet Ertaç isimli bir kişininolmadığı ve böyle bir olayın hiç yaşanmadığıanlaşıldı. Mutlu, sonrasında yaptığı açıklamada,"E-postaya inandım, sorgulamadım."diyerek, olayı pişkinliğe vurdu.4) Atatürk değil, kameraman çıktı: Aralık2010: CNN Türk'te Atatürk'e ait bir türkü kaydınınkendisinde bulunduğunu iddia edenTarık Akan, arşivlerden çıkan plaktaki 'ÇalınDavulları' adlı Selanik türküsünün Atatürk tarafındanseslendirildiğini söyleyerek gündemegelmişti. Ancak bu iddiaya yalanlamagecikmedi. 'Mustafa' isimli filmiyle Atatürk'ünhayatını anlatan Can Dündar, "Bunun neresinidüzelteceğimi bilemiyorum. Bu ses, bizimkameraman Mustafa Özcan'ın sesi." diyerekTarık Akan'ın bu akıl almaz iddiasını çürüttü.5) Yalanı var, bedeli yok Nisan 2010: Herdönemin en çok beklenen haberi bedelli askerlik,bu yılın da gündemindeydi. Milli SavunmaBakanı Vecdi Gönül'ün "Erdoğan istersebedelli çıkar." açıklamasıyla belirenumutlar Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ınkatıldığı bir televizyon programında şahsigörüşü olarak bedelli askerlik uygulamasınınolması gerektiğini ve yıl sonuna kadar çıkacağınısöylemesiyle iyice arttı. Ancak GenelkurmayBaşkanı ile görüşen Başbakan Erdoğan'ın'Bedelli yok' açıklaması, yapılan binlercehaberin yalan olduğunu ortaya çıkardı.6) Öldürmediğimiz ünlü kalmadı Ocak2010 Pazar günü erken saatlerde bazı siteleredüşen Nejat Uygur'un öldüğü haberi, sevenlerinibüyük bir üzüntüye boğdu. 14 Ekimgünü ise Twitter'da Türk tiyatro ve sinemasınınusta ismi Münir Özkul'u 'öldürdüler'.Ama çok geçmeden bu iki haber de yalanlandı.7) Devlet burs dağıtıyor! Aralık 2010: Facebookve Twitter'da geçtiğimiz hafta yayılanbir haber üzerine 3 günde 250 bin kişi başvurudabulununca Başbakanlık 'kilitlendi'."Biraz önce arkadaşım aradı ve herkese Başbakanlıktarafından BİMER (Başbakanlık İletişimMerkezi) bursu verildiğini söyledi. Sitemizitakip ediniz." şeklindeki haber sonucundatelefonla ya da elektronik ortamda Bİ-MER'i soru bombardımanına tutan vatandaşlar,burs koşullarını öğrenmeye çalıştı. Üçgün içinde Başbakanlık'a yapılan başvurusayısının 250 bine ulaştığı belirtildi. Vatandaşlaralaf anlatmaktan yorulan Başbakanlık,çareyi resmi açıklama yapmakta buldu ve haberyalanlandı.8) Wikileaks geyik fabrikası: 2010'un ençok konuşulan konularından biri de Wikileaksinternet sitesiydi. Site yüzbinlerce sözümona 'belge' yayınladı, ama bunların pekçoğubelge değil sadece dedikodudan ibaretti.9) Fenerbahçe, yalandan şampiyon oldu:Bursaspor, son maçında Beşiktaş'a karşı puankaybetse Fenerbahçe şampiyon olacaktı. Maçınsonlarına doğru Kadıköy'de karşılaşmanın2-2 bittiği anonsu yapıldı, statta bayram havasıesti. Acı haber tez duyuldu, yanlış anonsFener'i dillere düşürdü.10) Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ,komplo belgesine 'kâğıt parçası' veLAW silahlarına da 'boru' dedi. Ancak gerçeklerortaya çıktıkça Başbuğ'un söylediklerininaslı olmadığı anlaşıldı.


1929GÜNDEMARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANBalyoz'u uygulamak için66'ncı Zırhlı Tugay hazırdıMUSTAFA GÜRLEK İSTANBuL2005 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ih-edilen Mesut Göğebakan, içeriden birisi1raçolarak Balyoz darbe planıyla ilgili bildiklerini anlattı."1. Ordu'da görev yapan herkesin plandanhaberi vardı." diyen Göğebakan, 66'ncı Zırhlı Tugay'ınBalyoz'u hayata geçirmek için hazır tutulduğunusöyledi ve ekledi: "Eğer Çetin Doğan 2003yılında kalp krizi geçirmeseydi, darbe girişimi fiilîolarak gerçekleşmiş olacaktı."Camilerin bombalanması ve Ege'de Türk jetinindüşürülmesi gibi kanlı eylemler içeren Balyozdarbe planıyla ilgili eski Astsubay Mesut Göğebakanönemli açıklamalarda bulundu. Planınhazırlandığı dönemde Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde1'inci Ordu Bölge Muharebe Birliği'nde görevliolan Göğebakan "Eğer Çetin Doğan 2003 yılındakalp krizi geçirmeseydi, darbe girişimi fiiliolarak gerçekleşmiş olacaktı." dedi. 1. Ordu'daBalyoz darbe seminerine benzer birçok toplantınınyapıldığını anlatan eski astsubay, bu toplantılarabütün askeri personelin katılımının zorunluolduğunu söyledi. Ayrıca, 52'nci Zırhlı Tümen'ebağlı 66'ncı Zırhlı Tugay'ın Balyoz'u hayata geçirmekiçin hazır tutulduğunu ifade etti. "ÇetinDoğan'ın darbe planı hazırladığını 1'inci Ordu'dakiherkes biliyordu. Karargâhta görevli bir arkadaşım,bazı emekli paşaların Doğan'ı ziyaretederek, darbeyi hiyerarşik yapı içerisinde yapmasıgerektiği yönünde tavsiyede bulunduklarını anlatmıştı."diyen Göğebakan, emekliye ayrılanDoğan'ın yerine geçen Hurşit Tolon'un da aynıhevesle çalışmalar yaptığını vurguladı.Ağustos ayında mahkemenin Balyoz iddianamesinikabul etmesinden hemen sonra müdahillikdilekçesini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nagönderen Göğebakan, bunu öğrenen bazıaskeri yetkililerin "Neden müdahil oldun?" ikazındabulunduğunu ifade ediyor. Göğebakan,Balyoz sanıklarının dış uzantılarının müdahillikleriniengellemeye çalışmalarının delilleri karartmaniteliği taşıdığını savunuyor. Gaziantep'teavukatlık yaparak hayatını devam ettiren Göğebakan,cübbesiyle katılacağı davada atılacaklar listesindeadı geçen arkadaşları adına da hukuk mücadelesivereceğini söylüyor.Çetin Doğan'ın darbe planı hazırladığını 1'inciOrdu Karargâhı'ndaki herkesin bildiğini aktaranGöğebakan, "Karargâhta görevli bir arkadaşım,bazı emekli paşaların Doğan'ı ziyaret ederek,darbeyi hiyerarşik yapı içerisinde yapması gerektiğiyönünde tavsiyeler verdiğini anlatmıştı." diyor.İstanbul'da konuşlu bulunan Sarıgazi ve HadımköyEMASYA alay komutanlıklarının 66'ıncı ZırhlıTugay'a bağlı olduğunu belirten Göğebakan, tugayabağlı birliklerin ne taarruz ne de savunmayayönelik hiçbir görevi olmadığını ve darbe girişimindekullanılmak üzere hazır tutulduğunu iddiaediyor. Göğebakan, "TSK içerisinde pazartesitoplantıları çok önemlidir. Bu toplantılarda genelolarak birliklerin eksikleri üzerine konuşmalar yapılırdı.Fakat 2002 yılından itibaren artık bu konuşmalarınyerini siyasi ve ideolojik söylemleraldı." diyor.


2029ÖZEL DOSYAARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANTürkiye toparlandý,Avrupa’da kâbusTürkiye, 2010 yýlýnda hýzla toparlandý ve Avrupa’nýn tamamýna fark attý. Borçkrizine düþen Avrupa ülkeleri içinse 2010 tam bir kâbustu.KADİR DİKBAŞDün ya, 2008 Ey lül’ün de pat lak ve ren1kü re sel kri zin et ki sin den hâlâ kur tu lamadý. Baþ ta ABD ve Av ru pa ol mak üze reba zý böl ge ler di ken üs tün de. Ama Tür ki ye,faz la sar sýn tý ya þa ma dý ðý bu sü reç ten hýz lý birþe kil de çýk tý ve 2010’da ser gi le di ði to par lan -ma per for man sýy la dün ya da par mak la gösteri len bir kaç ül ke den bi ri ol du.Her dö nem de her ül ke de ol du ðu gi bi,2008 kri zi nin fa tu ra sý da hal ka çý ka rýl dý.Özel lik le Av ru pa’da “sý fý rý tü ke ten” ba zýül ke ler, pek çok har ca ma da ký sýn tý ya git mek,ver gi le ri ar týr mak zo run da kal dý.Tür ki ye ise bu dö nem de, 1994 ve 2001kri zin de ol du ðu gi bi bü yük bir çö küþ ya þa -ma dý. Dün ya dan ge len dal ga yý ber ta raf etmekiçin de, Av ru pa’nýn yap týk la rý nýn tamter si ni yap tý. Ba zý ka lem ler de ki ver gi in dirimle ri, özel sek tö re ge ti ri len bir ta kým teþ -vik ler dur gun lu ðu aþ ma da ba þa rý ge tir di.2009’da ki ba zý ted bir ler dur gun lu ðun önü -nü al dý, 2010’da hýz lý bir çý ký þa ze min ha zýr -la dý. Bu özel li ðiy le Tür ki ye Av ru pa’nýn tamamý na fark at tý.Av ru pa için se 2010 tam bir kâbus tu. Ýþ -ler yo lu na gi ri yor de ni lir ken peþ pe þe ge lenborç kriz le ri av ro ya gü ve ni sars tý, to par lanmayý ya vaþ lat tý, Av ru pa’nýn ba zý ül ke le ri niIMF re çe te si ne muh taç et ti. Kri zin he menar dýn dan Ýz lan da düþ müþ tü borç ba ta ðý na.Son ra Yu na nis tan ve onun ar dýn dan2010’da Ýr lan da ka týl dý ba týk lar ker va ný na.Ve bu ül ke ler AB ile IMF’nin yar dý mý na sý -ðýn dý, on la rýn ta lep le ri ne bo yun eð di. Pe þindenhan gi ül ke nin ge le ce ði be lir siz amaPor te kiz ve Ýs pan ya’dan Ýtal ya’ya ka dar pekçok ül ke var aday ola rak.Bu olan bi ten ler se be biy le Av ru pa, 2010yý lýn da um du ðu bü yü me ra kam la rý na ula -þa ma dý. Açýk la nan ilk üç çey re ðe ait ra kamlara gö re, Av ro Böl ge si’nde yüz de 1,9, ABge ne lin de de yüz de 2,2’lik bü yü me söz konusu. Ge çen yý lýn ay ný dö ne min de oran larsý ra sýy la yüz de -2,0 ve yüz de -2,2 idi. Ya niAv ru pa ge çen yýl ki kü çül me yi bi le he nüz telafi ede me miþ du rum da. Ýþ ler dü zel me di ðiiçin iþ siz sa yý sý art ma ya de vam edi yor. Geçenyýl ekim ayýn da Av ro Böl ge si’nde yüz -de 9,9 olan iþ siz lik, bu yýl ay ný dö nem deyüz de 10,1’e çýk tý. AB’nin ta ma mýn da kioran sa yüz de 9,4’ten yüz de 9,6’ya yük sel di.Tür ki ye’de du rum þüp he siz ki, da haiyi. Özel lik le bü yü me de Av ru pa ül ke le ri nige ri de bý ra kýp 2009’un ilk üç çey re ðin de ki-4,7’lik kü çül me ye kar þý lýk 2010’un ay nýdö ne min de yüz de 8,9’luk bü yü me sað lan -dý. Fa kat bü yü me de ki bu sýç ra ma is tih da maçok faz la yan sý ma dý, 2009’un ey lül ayý na nazaran bu yýl ey lül ayýn da iþ siz lik ora ný 2,1pu an düþ tü ve yüz de 11,3 ol du.Þu sý ra lar da, biz de ol du ðu gi bi Av ru paül ke le rin de de 2011 büt çe le ri mec lis ler degö rü þü lüp onay lan dý, onay la ný yor. Ba zý Avrupa ül ke le ri nin büt çe le ri ye ni yýl da da kriziniz le ri ni ta þý yor. Özel lik le kri tik du rumdaki ül ke ler de IMF ve AB ta ra fýn dan ta lepedi len ye ni ke sin ti ler ve ver gi ler söz ko nu -su. Çün kü da ha faz la kay na ða ih ti yaç var.Ve fa tu ra hal ka çý ka cak. Bu ara da, Av ru paiçin IMF’den son ra Çin de dev re ye gir di veyar dý ma ha zýr ol du ðu nu açýk la dý.Ma li ye Ba ka ný Meh met Þim þek, 2011 yý -lý büt çe si ni Mec lis’e su nar ken yap tý ðý ko nuþ -ma da, ba zý ül ke le rin al dý ðý ted bir le ri açýk la -dýk tan son ra, “Av ru pa ül ke le ri nin uy gu lamaya koy mak zo run da kal dý ðý acý re çe te le rigö rün ce ken di mi çok þans lý his se di yo rum.”di yor du. Evet, Tür ki ye, Av ru pa ile ký yas lan -dý ðýn da ger çek ten çok iyi du rum da.Kriz ön ce sin de sa hip ol du ðu yük sekca ri açýk ve bir ta kým risk le re rað men, bankacý lýk sis te mi ve ka mu ma li ye si nin, ka muborç ve büt çe den ge le ri nin iyi bir se vi ye deol ma sý Tür ki ye’yi fark lý bir ko nu ma ta þý dý.Ser ma ye ka çý þý yük sek bo yut la ra ulaþ ma dý.Dü þen dün ya em tia fi yat la rý kur da ki yük selmenin olum suz luk la rý ný or ta dan kal dýr dý.Kriz se be biy le 2009’da bir mik tar yük se lenbüt çe açý ðý nýn 2010’da ge çen yý lýn ya rý sýka dar ol ma sý bek le ni yor. 2011 büt çe sin deön gö rü len ra kam lar sa bu yýl dan da ha olum -lu.An cak bu de mek de ðil dir ki, her þey tozpembe. 2010’u iyi bir þe kil de at lat týk amadün ya da ki so run lar bit miþ de ðil. Av rupa’nýnkâbus la rý he nüz so na er me di, borçso ru nu ye ni sür priz ler çý ka ra bi lir. Bu yüz den2011’de de Tür ki ye’nin dik kat li adým lar layo lu na de vam et me si, üre ti mi mer ke zealan po li ti ka lar da ýs rar cý ol ma sý ge re ki yor.Sý cak pa ra ya son mü da ha le bu nok ta daönem li bir gi ri þim. Ve gö rü nen o ki, bu yöndeki gi ri þim le rin de va mý na ih ti yaç var.


21 ÖZEL DOSYA29 ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANAv­ru­pa­2011’de­deke­mer­le­ri­sý­ka­cakÝn­gil­te­re2011­yý­lýn­dan­iti­ba­ren­KDV­ora­ný­yüz­de­17,5'ten­yüz­de20'ye­çý­ka­rý­lý­yor.­Ço­cuk­yar­dý­mý­dâhil­sos­yal­har­ca­ma­lar­da­bü­yük­ke­sin­ti­le­re­gi­dil­di.­Üni­ver­si­te­harç­la­rý­yak­la­þýk­3­kat­ar­tý­rý­la­rak­yýl­lýk­3290po­und­dan­9000­po­un­da­çý­ka­rý­lý­yor.­Emek­li­lik­ya­þý­nýn­66'ya­çý­ka­rýl­ma­sý­plan­la­ný­yor.­Ýs­pan­ya­KDV­ora­ný­yüz­de­16'dan­yüz­de­18'e­çý­ka­rýl­dý.­Emek­li­lik­ya­þý­nýn­65'ten­67'ye­yük­sel­til­me­si­plan­la­ný­yor.­Ka­mu­da­2010’da­ma­aþ­lar­da­yüz­de­5­ke­sin­ti­ya­pýl­dý.2011­yý­lýn­da­ise­zam­yok.­Ýþ­siz­lik­ma­aþ­la­rý­nýn­düþ­me­si­plan­la­ný­yor.­Por­te­kiz­2010'da­yüz­de­20­olan­KDV­ora­ný­nýn­2011'de­yüz­de­23'eçý­ka­rýl­ma­sý­plan­la­ný­yor.­Ge­lir­Ver­gi­si­üst­di­li­mi­yüz­de­45'e­çý­ka­rýl­dý.­Baþ­ta­hýz­lý­tren­ve­ha­va­ala­ný­ya­tý­rým­la­rý­ol­mak­üze­reönem­li­pro­je­ler­er­te­len­di.­As­kerî­ya­tý­rým­har­ca­ma­la­rý­yüz­de­40­ora­nýn­da­azal­tý­la­cak.­2011­yý­lýn­da­ka­mu­per­so­ne­li­alýn­ma­ya­cak.­Yu­na­nis­tanKDV­ora­ný­yüz­de­19'dan­yüz­de­23'e­çý­ka­rýl­dý.­Ben­zin,­tü­tün­ve­al­kol­gi­bi­ba­zý­mal­lar­üze­rin­den­alý­nanver­gi­ler­ar­tý­rýl­dý.­Ka­mu­ça­lý­þan­la­rý­nýn­ma­aþ­la­rýn­da­yüz­de­8­ke­sin­ti­ye­gi­dil­di.­Emek­li­lik­ya­þý­nýn­2015'e­ka­dar­61'den­67'ye­çý­ka­rýl­ma­sýplan­la­ný­yor.­Ver­gi­ye­ta­bi­ol­ma­yan­ki­li­se­ve­ki­li­se­ye­ait­ar­sa­ve­ara­zi­le­re­ver­gi­ge­ti­ri­li­yor.­Ýþ­çi­le­re­ve­ri­len­ik­ra­mi­ye­ler­kal­dý­rý­lý­yor.­Türkiye’nin ekonomikgöstergelerindeki geliþmeler2009 2010Büyüme Hýzý (%) -4,7 8,9 (9 aylýk)GSYH (Milyon TL) 952.635 808.192 (9 aylýk)Enflasyon (ÜFE) (%) 5,93 8,17 (*)Enflasyon (TÜFE) (%) 6,53 7,29 (*)Dolar Kuru (TL) 1,514 (**) 1,547 (***)Ýthalat (Milyon $) 140.775 147.821 (10 aylýk)Ýhracat (Milyon $) 102.165 92.709 (10 aylýk)Dýþ Ticaret Dengesi (Milyon $) -38.611 -55.112 (10 aylýk)Ýhracatýn Ýthalatý Karþýlama Oraný (%) 72,6 62,7 (10 aylýk)Cari Ýþlemler Dengesi (Milyon $) -14.283 -35.723 (10 aylýk)Merkezî Bütçe Gelirleri (Milyon TL) 215.458 232.281 (11 aylýk)Merkezî Bütçe Giderleri (Milyon TL) 268.219 255.770 (11 aylýk)Merkezî Bütçe Dengesi (Milyon TL) -52.761 -23.489 (11 aylýk)Ýç Borç (Milyon TL) 330.005 347.822 (10 aylýk)Dýþ Borç (Milyon $) 268.313 266.339 (6 aylýk)Dýþ Borç Servisi (Milyon $) 11.722 12.645 (11 ay)Merkez Bankasý Topl. Rezerv. (Milyon $) 74.810 84.620(*) Kasým 2010 itibariyle son bir yýllýk enflasyon. (**) 24.12.2009. (***) 24.12.2010Ýtal­ya2013­yý­lý­na­ka­dar­ka­mu­sek­tö­rün­de­üc­ret­ler­don­du­rul­du.­2011­büt­çe­sin­de­5,5­mil­yar­av­ro­luk­bir­ke­sin­ti­plan­lan­dý.­Ba­kan­lýk­har­ca­ma­la­rýn­dan­yüz­de­10­ke­sin­ti­ya­pýl­dý.­27­büt­çe­dý­þý­fon­kal­dý­rý­la­cak.­Emek­li­lik­ya­þý­or­ta­la­ma­ya­þam­sü­re­si­ne­en­deks­le­ne­cek.­Ro­man­ya­KDV­yüz­de­19'dan­yüz­de­24'e­çý­ka­rýl­dý.­Ka­mu­ça­lý­þan­la­rý­nýn­ma­aþ­la­rýn­da­yüz­de­25,­emek­li­ma­aþ­la­rýn­da­yüz­de­15­ke­sin­ti­ya­pýl­dý.­Ay­rý­ca­emek­li­lik­ya­þý­nýn­yük­sel­til­me­si­de­plan­lan­mak­ta.­Lit­van­ya­Ka­mu­ça­lý­þan­la­rý­nýn­üc­ret­le­ri­iki­yýl­sü­re­ile­don­du­rul­du.­Emek­li­lik­ya­þý­65'e­çý­ka­rý­lý­yor.­Üc­ret­li­do­ðum­iz­ni­uy­gu­la­ma­sý­kal­dý­rý­lý­yor.­Ýr­lan­da­KDV­ora­ný­nýn­2013'e­ka­dar­yüz­de­21'den­yüz­de­22'ye,dört­yýl­için­de­yüz­de­23'e­yük­sel­til­me­si­ka­rar­laþ­tý­rýl­dý.­2014­yý­lý­na­ka­dar­iþ­siz­lik­ma­aþý­ve­ço­cuk­yar­dý­mý­gi­bisos­yal­yar­dým­har­ca­ma­la­rýn­dan­2,8­mil­yar­av­ro­ke­sin­tiön­gö­rü­lü­yor.­Sað­lýk­har­ca­ma­la­rýn­dan­top­lam­1,4­mil­yar­av­ro­ta­sar­rufedil­me­si­ön­gö­rül­dü.­Dev­let­me­mur­la­rý­na­ya­pý­lan­öde­me­ler­de­yüz­de­5­ilayüz­de­15­ora­nýn­da­ke­sin­ti­ya­pýl­ma­sý­plan­la­ný­yor.­Emek­li­lik­ya­þý­65'ten­66'ya­çý­ka­rýl­dý.­Al­man­ya­As­kerî­per­so­nel­sa­yý­sý­nýn­40­bin­ki­þi­azal­týl­ma­sý­plan­la­ný­yor.­Ka­mu­sek­tö­rün­de­ça­lý­þan­la­rýn­sa­yý­sý­nýn­15­bin­ki­þi­azal­týl­ma­sý­plan­la­ný­yor.


22 DÜNYA29ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANMUSTAFA SUNGUR WASHiNGTON2010, ABD için ne ifa de edi yor ve1Ame ri ka lý lar ca na sýl ha týr la na cak? Ký -sa ca bir göz ata lým. Oba ma’nýn baþ kan seçilme si so nu cu nu ge ti ren sa vaþ ve eko no mikkriz sü re ci, hâlen kon trol al tý na alý na bil miþde ðil. Bush dö ne min de baþ la yan ve mort ga -ge kri zi ile pat lak ve ren eko no mik dur gunlukba tan ban ka lar, yý ký lan dev þir ket ler leAme ri ka lý la rýn ümit le ri ni de rin den sars tý.Ka pa nan yüz bin ler ce iþ ye ri za ten yük selmekte olan iþ siz lik oran la rý na zir ve yap týr dý.Oba ma’nýn “Irak’tan çe ki le ce ðiz” açýk -la ma sýy la bir lik te böl ge de yük se len ça týþ malar,çe kil me sü re ci nin ku þat ma dan da hasan cý lý ola ca ðý nýn ha ber ci si. Af ga nis tan’da el -le tu tu lur bir ba þa rý hâlen sað la na ma mýþ ken,Ame ri ka lý as ker ve dip lo mat la rýn yü rek le ri -ni aðýz la rý na ge ti ren bir kri zin ayak ses le ri duyulu yor: Pa kis tan... Ve yý lýn so nun da bü tünbu so run la rýn üze ri ne tüy di ken Wi ki le aksskan da lý...Vel ha sýl, en iyim ser göz lem ci ler bi le,Ame ri ka lý la rýn, ne bi rey sel baz da ne de devletba zýn da 2010’u iyi ha tý ra lar la yâd ede ce -ði ni söy le ye mez. Ey lül de ya yým la nan resmîra por, her þe yi an lat ma ya ye ter: Ame ri kanhal ký nýn dört te bi ri yok sul luk sý ný rý nýn al týn -da. Baþ kan ol du ðun dan be ri, se be bi ken di siol ma yan dev gi bi so run lar la bo ðuþ mak zorunda ka lan Oba ma, Ame ri kan ta ri hi nin enþans sýz baþ kan la rýn dan bi ri ol sa ge rek. Irk -çý lýk tan sýy rý la ma mýþ ku ru lu dü zen, giz li direni þiy le, hem Oba ma’nýn eli ni ko lu nu bað -Obama’nýnen zor yýlýBaþkan Obama ve Amerikan halký için 2010 nasýl geçti? Bu yýldaki icraatlar 2012’deki seçimlerenasýl yansýyacak? Obama ve ABD’nin iþi zor görünüyor.la ma ya hem de bir si ya hý baþ kan se çen le reiyi bir ders ver me ye ça lý þý yor. Oba ma bu narað men, hal kýn des te ði ya nýn da ge niþ uf kuy -la iyi þey ler yap ma yý da ba þar dý.2010’u Oba ma ile bir lik te Ame ri kan tarihi ne ya za cak en bü yük ola yýn, Sað lýk Reformu ol du ðu söy le ne bi lir. Hiç bir baþ ka nýnba þa ra ma dý ðý bu re form, bü tün di re niþ le rerað men Oba ma ta ra fýn dan ha ya ta ge çi ril di.Hâlen na sýl ya pý la ca ðý tar tý þý lý yor ol sa da da -ha ge niþ kit le le re sað lýk hiz me ti gö tü re cekAv ru pa va ri bir sað lýk si gor ta sý yo lun dan dönüþar týk çok zor. Fa kir ai le ço cuk la rý nýn sað -lýk lý bes len me si ne yö ne lik di ðer bir re form daara lýk ayý ba þýn da First Lady Mic hel le’inhu su si kat ký la rýy la ger çek leþ ti ril di.Oba ma’nýn Eði tim Re for mu sa yý la cak biruy gu la ma sý da ba þa rý ha ne si ne çok tan ya zýl -dý. Ge çen mart ta, ma te ma tik ve Ýn gi liz ceders le rin de bü tün Ame ri ka’da stan dart eði -tim ve ölç me uy gu la ma sý ka nun laþ tý rýl dý. Da -ha ön ce her eya le tin uy gu la ma sý ve stan dartlarý fark lýy dý.Oba ma’nýn di ðer dev bir re for mu ola rakde ðer len di ri len Göç men Re for mu ise Se nato’yata kýl dý; hem de ken di par ti sin den beþse na tö rün mu ha le fe ti ile. Bu ye nil gi Obama’nýnha yal le ri ni yý ka cak mý yok sa kam çý -la ya cak mý, za man gös te re cek.Ver gi in di ri mi Oba ma’nýn Cum hu ri yetçiler le uz la þý ara yý þý nýn ilk adý mý ol du. Da haön ce sa de ce fa kir ler için plan la nan in di rim,mu ha le fe tin bas ký sýy la zen gin le ri de kap sayarak ge çen gün ler de Be yaz Sa ray’da im zalandý. Bu yý lýn ka sým ayý, Oba ma’yý sar sa cakbir se çim kay býy la ta ri he geç ti. De mok rat lar,Kon gre’de ki üs tün lük le ri ni bü yük bir fark lakay be der ken, Se na to’da kýl pa yý bir fark la ço -ðun luk la rý ný ko ru du. Bu ye nil giy le, Obama’nýnge le cek dört yý lý ný da be lir le ye cek2012 se çim le ri da ha bir önem ka zan dý.2010, Oba ma için terk edi liþ ler yý lý da ol -du. Eko no mi nin bir nu ma ra lý is mi Law ren -ce Sum mers ve Be yaz Sa ray’da baþ ka nýn ekibinin ba þý olan Rahm Ema nu el, ey lül ayýiçin de is ti fa et ti. Ekim de de Ame ri kan MillîGü ven lik Da nýþ ma ný Ge ne ral Ja mes Jo nesgö re vin den ay rýl dý. Oba ma’nýn gö zü nünya þý na bak ma dan gö rev den al dýk la rý da yokde ðil di. Bun lar dan en ün lü sü, baþ ka nýn savaþpo li ti ka sý ný eleþ ti ren Af ga nis tan Kuv vetleri Ko mu ta ný Ge ne ral Stan ley Mcchrystal’dý.2010’un en þans sýz dev let adam la rý NewYork’luy du. New York mil let ve ki li Char lesRan gel, ki ra lýk evi nin ge li rin den ver gi ödemedi ði ve New York Va li si Da vid Pa ter sonda be da va maç bi le ti ka bul et ti ði için so ruþ -tur ma ya ta bi tu tul du ve suç lu bu lun du lar.Bu yý lýn ni san ayý en bü yük çev re fe la ketlerin den bi ri ne sah ne ol du. Mek si ka Kör fezi’ndeye rin 1500 met re al týn da bu lu nan BPku yu sun da ki pat la mada 11 ki þi ölür ken 172mil yon ga lon pet rol de ni ze ak tý.“Ame ri ka’nýn gü ven li ði” ko nu su, 11 Ey-Joost Lagendijkİki dil, çok yanlış anlamaTürkiye'de bazı klişeler var: Mesela batıdaki büyük şehirlerledoğudaki küçük köyler arasında muazzam farklılıklarolduğunu söylemek gibi. Ya da ülkenin bütün bölgelerindezenginlerle yoksullar arasında derin bir uçurum olduğu gözlemindebulunmak gibi. Lakin bazı meselelerde ülke bir bütünolarak dünyanın geri kalanındaki gelişmelerden yalıtılmışgörünüyor. Katı bir zihniyete veya devleti örgütlemenin bellibir şekline saplanıp kalmış izlenimi veriyor. Dışarıdaki tecrübelerdenders çıkarmayı ya da ülke içindeki mantıklı tavsiyelerekulak vermeyi beceremiyor ve istemiyor. Bu dar görüşlüyaklaşımın en bariz örneği, Kürtçenin kullanımına dair süregidentartışma. Geçen hafta BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş,iki dilin, yani Türkçe ve Kürtçenin ülkenin güneydoğusundahayatın her alanında çok daha fazla kullanılması gerektiğinive kullanılacağını söyleyerek yeni bir tartışma başlattı.Verdiği örnekler arasında iki dilli tabelalar, dükkânlarınaKürtçe isimler veren esnaflar ve köylerle mahallelere Kürtçeisimlerinin iadesi gibi hususlar vardı. İktidar partisinin birçoktemsilcisi derhal tepki gösterme lüzumu hissetti ve söylenenleri'kışkırtma' diye niteleyerek kınadı. Ordu da aniden derinuykusundan uyandı ve cumhuriyetin bazı temellerinin yıkılmasınıasla kabul etmeyeceğini açıkladı. CHP lideri Kılıçdaroğluise emniyet şeridinden gitmeyi tercih etti ve partisininkurultayında bu konuda hiçbir fikir beyan etmedi.Bu tür tepkiler, Türkiye'de hangi çağda yaşadığımızı meraketmenize yol açıyor. Birkaç yıl önce Kosova'nın güneyineyaptığım bir seyahati hatırlamadan edemedim. Sırplarla Arnavutlararasındaki kanlı iç savaşın yaralarını sarmakta olanbir ülke Kosova. Asırlardır farklı grupların (Sırplar, Arnavutlar,Türkler ve Romanlar) barış içinde bir arada yaşadığı bir kentolan Prizren'e gittik. Ülkenin geri kalanında yıllarca yaşanansavaştan sonra bile durum böyleydi. Tabelaların dört dilde,evet, dört dilde yazıldığını gördüğümde çok şaşırmıştım. Sunulacakhaberlerin çeşitli dillerde kaydedildiği bir stüdyoyu ziyaretettik. Oradakilere bunun nasıl mümkün olduğunu sorduğumda,bana hayretle baktılar. İnsanların kendi dillerini konuşmakistemelerinde şaşılacak ne vardı ki? Elbette Prizren'deyaşayanların büyük kısmı, çoğunluğun dili olan Arnavutçayıkonuşuyordu. Fakat bunun yanında diğer diller de hissedilirşekilde kullanılıyordu. Sorun yoktu yani.Küçük, savaş yorgunu ve istikrarsız Kosova bu dilsel çeşitliliğibenimseyebiliyorsa, büyük, güçlü ve nispeten huzurluTürkiye niye bu yönde düşünmeyi bile başaramıyor? Tahminimo ki en nihayetinde Kürtçe tabelalar ve köy isimleri Türklerinbüyük çoğunluğu tarafından kabul edilecek. Hararetli tartışmalarlageçen yılların ardından, muhtemelen büyük yaygaralarkopmaksızın öylece uygulamaya konuverecek. Üniversitelerdebaşörtüsü meselesiyle ilgili ne olduğuna bakın.Asıl büyük engel Kürtçe eğitim olmaya devam edecek. Bunoktada mevcut tıkanmayı aşmanın en iyi yolu, uçları baypasetmek. Bir uçta, devlet okullarında Kürtçe eğitime külliyenkarşı çıkan geleneksel tutum var. Diğer uçta ise, buna tepkimahiyetinde, Kürt çoğunluklu bölgelerde Türkçenin yerini tümüyleKürtçenin alması talebi. İki seçenek de gerçekçi değilve dışarıdaki bütün bilinen örneklerle ve Türk uzmanlarınmantıklı önerileriyle çelişki arz ediyor. Dünyada iki dilli eğitiminbirçok farklı modeli var. Bazı modellerde iki dil eşit şekildegeliştiriliyor ve belli sınıflar tek dilde, diğerleri ise iki dildeeğitim veriyor. Bazı modellerde de birinci sınıfta çocuğun eniyi bildiği dile dayanan bir geçiş programı kullanılıyor. Bugünmühim olan şey, Türkiye için alelacele karışık bir modele kararvermemek. Bu, bir bölgeden diğer bölgeye bile farklılık gösterebilir.Yapılması gereken şey, ilk önce bilgiye dayalı bir ulusaltartışma yürütmek ve sonrasında bütün modellerle bağdaşmasıgereken temel taleplere dair bir karara varmak. Sözgelimi:Türkiye'deki bütün öğrenciler Türkçe öğrensin, fakatbazıları bir ikinci dil de öğrenebilsin. Bu, Türkiye'nin bir bütünolarak artık geriden gelmediğini ve iyi yönetildiğinde, çeşitliliğintehdit değil zenginlik olduğu gerçeğini kabul ettiğinigösterecektir.


23 DÜNYA29ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANMossad, İngiltere'denözür dileyeceklül’den bu ya na ilk kez 2010’da bu ka dar gün de me gel di. Yý lýn ba þýn da, vü cu du na sar -dý ðý bom ba ile uça ða bi nen iki Ni jer ya lý’nýn ya ný sý ra New York Ti mes Squ are’de bombalý araç park eden iki Mý sýr lý nýn ya ka lan ma sý kýr mý zý alarm ver dir di. Ha va alan la rýn daaþý rý gü ven lik ta ra ma la rý baþ la týl dý. Ame ri kan gü ven lik gö rev li le ri ilk kez Ame ri ka lý ra dikalMüs lü man la rý gün de mi ne al dý. Bu ki þi ler sa de ce Or ta do ðu kö ken li ler de ðil, son radanMüs lü man olup ra di kal grup la ra ka tý lan Ame ri ka lý lar dý.2010 Ame ri ka’da ýrk çý lý ðýn yük sel di ði bir yýl da ol du. Ame ri kan Ada let Ba kan lý ðý itirazet se de Ari zo na eya le tin de po li se ya ban cý la ra kim lik sor ma ve il le gal le ri sý nýr dý þý et -me hak ký ta nýn dý. Di ðer ba zý or ta ve gü ney eya let le ri de bu uy gu la ma ya sý cak ba ký yor.Ha va alan la rýn dan baþ la yan, ba zý okul ve dev let da ire le rin de his se di len ay rým cý uy gu lamalar la 11 Ey lül’den be ri ilk kez Müs lü man la rýn da ken di le ri ni da ha te dir gin his set tikleri bir yýl ol du 2010. Bu nun en be lir gin uy gu la ma sý New York’un Man hat tan böl ge si neya pýl mak is te nen ca mi nin en gel len me ye ça lý þýl ma sý ol du. Ca mi nin Sý fýr Nok ta sý’na ya -kýn lý ðý ba ha ne edi len tar týþ ma lar hâlen bit miþ de ðil.Türk-Ame ri kan iliþ ki le ri de bu yý lýn ne ga tif aký mýn dan et ki len me di de ðil. Ýki ül ke2010’da bir kaç ana baþ lýk ta sür tüþ me ya þa dý. Bun lar; baþ ta Ýran ol mak üze re Or ta do ðupo li ti ka sý, Ma vi Mar ma ra ge mi si ile týr ma nan Ýs ra il ge ri li mi, nük le er si lah lar ve Er me niSoy ký rý mý Ta sa rý sý ko nu la rýy dý. As lýn da her þe yi bir cüm le ye sýð dý rýr sak þu nu söy le ye biliriz: Ame ri ka’nýn ye ni ve tec rü be siz eki bi, Ame ri ka’nýn es ki po li ti ka sý ný yü rüt mek is terken;Tür ki ye’nin es ki ve tec rü be li eki bi, Tür ki ye’nin ye ni po li ti ka sý ný uy gu la mak is ti yor -du. Þüp he siz so run lar çý ka cak tý ama her iki ta raf ta da va zi fe si nin þuu run da olan in sanlarvar dý.Oba ma’nýn “Irak’tan çe -ki le ce ðiz” açýk la ma sýy labir lik te böl ge de yük se -len ça týþ ma lar, çe kil mesü re ci nin ku þat ma danda ha san cý lý ola ca ðý nýnha ber ci si.İsrail'in Mavi Marmara baskını nedeniyle Türkiye'den özür dilemesi1tartışmaları devam ederken, İsrail istihbarat örgütü Mossad'ın bir operasyondakullandığı sahte İngiliz pasaportlarından dolayı İngiltere'den özürdileyeceği iddia edildi. Daily Telegraph gazetesinin iddiasına yer veren İsrail'deyayımlanan Haaretz gazetesi, kısa bir süre sonra Mossad'ın başınagelecek olan Tamir Pardo'nun, Hamas'ın önde gelen isimlerinden Mahmudel Mabhuh'un öldürüldüğü operasyonda İsrail ajanlarından bir kısmının İngilizpasaportu kullanmasından ötürü İngiltere'den özür dileyeceğini yazdı.Hamas liderlerinden Mabhuh, ocak ayında Dubai'de kaldığı otelde Avrupaülkelerine ait sahte pasaportlarla ülkeye giriş yapan İsrail ajanları tarafındanodasında öldürülmüştü. İsrail, bugüne kadar Mabhuh operasyonunu yalanlamadığıgibi kabul de etmemişti. DIŞ HABERLER SERVİSİYunan bakandan krize çözümteklifi: Vekil sayısı azaltılsınEkonomik krizden kurtulmak için kemer sıkma politikaları uygulayan1Yunanistan'da, bu kez parlamentodaki 300 milletvekilinin 200'e düşürülmesitartışılıyor. Kriz nedeniyle orduda yakıt sıkıntısı yaşayan ve uçaklarınıdahi kaldıramayan Yunanistan'da Ulaştırma Bakanı Dimitris Reppas,"ekonomik krizin aşılmasına yönelik daha güçlü siyasi kararlar alınabilmesiiçin parlamentodaki milletvekili sayısının azaltılması gerektiğini" söyledi.Reppas, Atina'da yayımlanan Elefterotiya gazetesine verdiği demecinde, hükümetinekonomik krizin aşılmasına yönelik kararlarına iktidardaki PASOKiçindeki tepkilerle ilgili sorular üzerine, "bu konuda karşılaşılan siyasi krizinaşılması için, milletvekillerine onurlu bir yaşam düzeyi sağlayarak, sayılarının300'den 200'e düşürülmesi" teklifinde bulundu. ATİNA AAEkvador da Filistin'inbağımsızlığını tanıdıFilistin'in bağımsızlığını tanıyan Güney Amerika ülkelerinin arasına Ek-da katıldı. Son olarak Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Bolivya'dan1vadorsonra Ekvador da 1967 sınırları içinde bağımsız Filistin'i tanıdığını duyurdu.Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa, cuma günü yaptığı açıklamada'ülkesinin 1967 sınırları içinde bağımsız ve özgür Filistin'in varlığını tanıdığını'duyurdu. Filistin'in bağımsızlığını Türkiye, Rusya ve Çin'in de aralarındabulunduğu çoğu Afrika ve Asya'dan 100'den fazla ülke tanıdı. Batılı ülkeler,Filistin'i tanımaları için İsrail'in onayının şart olduğunu belirtiyor. Bunarağmen, Arap ülkelerinin tepkisinden çekindikleri için büyükelçiliklerini İsrail'inbaşkent olarak ilan ettiği Kudüs yerine Tel Aviv'de bulunduruyor. Uzmanlarise başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinin İsrail'in izlediği politikalaramüdahale etmemesi durumunda Filistin'in bağımsızlığının kâğıtüzerinde kalacağının altını çiziyor. CUMALİ ÖNAL KAHİREAbdulhamid BiliciŞengen vizesi sırları!Baştan söylemek gerek. Bu yazı, Ankara'daki bazı Avrupaelçilerinin rahatını kaçırabilir. Çünkü göz göre göre yüz binlerceinsanın çektiği vize çilesinde onların büyük payı var.Bugünlerde değişik ülkelerin vizeleriyle sayfaları dolduğuiçin dördüncü kez pasaportumu yenilemem gerekti. Böyleceyeni çipli pasaporta da kavuşmuş olacaktım. Sağ olsunlar, İstanbulEmniyeti yeni pasaportu 1 buçuk gün gibi kısa süredeteslim etti.Biraz maddi külfeti olsa da pasaport yenilemek kolay. Asılmesele, pasaport sayfalarını kısa sürede dolduran vizelerde. Eskipasaportları şöyle bir karıştırınca, en fazla Avrupa ülkelerine seyahatiçin gereken Şengen vizelerinin sayfaları doldurduğunugördüm.İş gereği Avrupa'ya çok gidiyoruz. Ama aynı dönemdeABD'ye de birçok kez gitmeme rağmen Amerika vizesinin pasaportlardaişgal ettiği yer sadece tek sayfa. Çünkü 10 yıllığınaverilmiş bir vize. Halbuki Fransa, Almanya, Belçika gibi Şengensistemi içindeki ülkelerden aldığım vizelerin süresi bir ayile en fazla 1 yıl arasında değişiyor.Bunun anlamı şu: Yaptığımız iş ve adresimiz belli olmasınarağmen ve her başvuruda Şengen kriterlerine göre vize alıp,şimdiye kadar hiçbir sorun çıkarmadan ülkemize dönmemizerağmen vizelerin süresi bir yılı aşmıyor. Böyle olunca, her defasındaaynı bürokrasiyi aşmak ve aynı vize aidatını ödemek gerekiyor.Lütfen, bunu kişisel bir sorun olarak görmeyin. AB ülkelerineişi gereği gitmek durumunda olan yüz binlerce insanınyaşadığı bir dert bu.Çok sayıda Türk kökenli vatandaşın seyahat ettiği Avrupaülkelerinden birinin Ankara'daki büyükelçisiyle karşılaşınca, bukonuyu açtım. Hak verdi ve yanlışlığı kabul etti. Sonra Şengenvize başvurusunu nereden yaptığımı sordu. İstanbul'da yaşadığımiçin doğal olarak 'İstanbul'daki konsolosluğunuza' dedim.Sonra 5 yıllık vize de olduğunu söyledi ve bir sonraki başvurudankendisini haberdar etmemi istedi. İlk vize başvurumda,bu sözlerini hatırlatacağım. Ama bu konuşmadan ortaya çıkandaha önemli gerçek, isterlerse Avrupa ülkelerinin 5 yıllık Şengenvizesi de verebildiğiydi. Bunu öğrenmek için bir büyükelçiile konuşmak mı gerekmeliydi? Bunca yıldır neden bir konsoloslukdahi bu imkânı sunmamıştı?Dikkat edin, burada bizden yarım asır sonra AB ile ilişki kuranBalkan ülkelerine vize muafiyeti tanınırken, Türkiye'nin vizekuyruğunda bekletilmesinden söz etmiyoruz. Ya da AvrupaTopluluğu Adalet Divanı'nın (ATAD) kararları gereği 1973'teyürürlüğe giren Katma Protokol'e göre işadamı, müteahhit,doktor, bilim adamı, sanatçı, gazeteci gibi hizmet sunan kategorisindekikişilere vize uygulanmaması gerektiğinden bahsetmiyoruz.Burada dikkat çektiğimiz, normal vize prosedürleri içindeçıkarılan gereksiz zorluklar ve üstü örtülüp kullandırılmayanhaklar. Nitekim üst düzey bir AB yetkilisi ile konuyu bütün yanlarıylakonuşma imkânımız oldu. Bu sorunların yanı sıra Şengenvizesi veren ülkeler arasındaki standart farklarını gidermekiçin 1 aydır elçilikler arasında çalışmalar yaptıklarını söyledi. Heryıl Türkiye'den 700 bin kişi AB ülkeleri için vize alıyormuş. Hiçbiriyileştirme yapmasan bile AB'nin mevcut vize düzenlemelerinegöre işadamına, gazeteciye, akademisyene ücretsiz vizeverilebileceğini söyledi.Vize sürelerindeki keyfiliği kabul etti. Ancak ATAD'ın verdiğikararın Almanya'da hizmet sunanlarla sınırlı olduğunu, genellemeyapılamayacağını savundu. Vize sorununu kökten çözmekiçin Türkiye'nin Yeniden Kabul Anlaşması'nı imzalamasıgerektiğini söyleyen yetkili, bununla ilgili müzakerelerin sonayaklaştığı müjdesini verirken, sürecin tıkandığı noktaya da dikkatçekti. Türkiye, "Şengen'i konuşmak için AB Komisyonuönce Konsey'den yetki alsın" diyor. Komisyon ise Türkiye'ninönce Kabul Anlaşması'nı imzalamasını istiyor. İnşallah, bu sorununaşılması fazla sürmez. Ama o güne kadar var olan kolaylıklargizlenmese ve pasaportlar gereksiz yere, kısa süreli Şengenvizeleriyle dolmasa, ne olur?


24KÜLTÜR29ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANBaşağa'nınkuşları uçtu...MUSA İĞREK İSTANBuLSoyut resmin ustası Ferruh Başağa,196 yaşında hayata veda etti. Hayatıboyunca dur durak bilmeden eserlerüreten sanatçı en çok, tablolarına kondurduğugüvercinleriyle zihinlerde yeretti. Usta ressamın cenazesi 27 Aralık'tatoprağa verilecek.Tablolarına kondurduğu güvercinleriürkütmemek için onun sergileriniminik ve ince adımlarla gezmeniz gerekirdi.Kendi deyişiyle bir tutam Çanakkaleyeşili, bir tutam Afyon sarısı, bir tutamİznik mavisi ve bir tutam Boğaziçikırmızısıyla yaptığı terkipler hemencecikbüyülü bir dünyaya davet ediyordu.Oranın dili öyle çözülecek türden değil.Biraz ağır olsa da sıcak ve masmavi. Güngeldi, güvercinlerin sahibi yeryüzündenbir anda çekildi.Onu 'gökyüzünde, gökkuşağı mahallesindeoturan' diye tanımlayan Tanpınar,usta ressamın tablolarına bakıp,"Burada artık ne güneşli, yağmurlu canımdünya, ne gülümseyen bir kadınyüzü, ne balık, ne elma var." diye söylemişti.Tabloların önünde uzunca durduğunuzdageometrik ve birbirini kesençizgiler arasında "İçimize bir sembol gibiyerleşen o güzel beyaz güvercin"lerineşe ve huzur katıyordu.Soyut resmin ustası Ferruh Başağa,dün 96 yaşında hayata veda etti. Başağaiçin 27 Aralık pazartesi günü saat10.00'da Mimar Sinan Üniversitesi'ndebir tören düzenlenecek. Usta ressamıncenazesi, aynı gün Teşvikiye Camii'ndeöğle vakti kılınacak cenaze namazınınardından toprağa verilecek.Ferruh Başağa, 1914 yılında İstanbulFatih'te doğar. Resme başlamadan öncepek çok işe girişir. Uçak fabrikasında çalışır,memurluk yapar. Her gün önündengeçtiği Beşiktaş Güzel Sanatlar Akademisidikkatini çeker. Rota bellidir. Takvimler1935'i gösterdiğinde o da artık birakademilidir. Nazmi Ziya ve Zeki Kocamemiatölyelerinde dersler alır. YenilerGrubu'nun arasına katılır. İlk sergisini1945'te İstanbul'da açar. 1950'lerdemozaiğe, 1960'larda vitraya merak salar.Eserleri, Yeni Delhi'den Münih'e, Paris'tenNew York'a kadar dünyanın çeşitlimüze ve koleksiyonlarına taşınır.'Ben konuşarak değil, düşünereküreten bir kişiyim.' diyen Başağa, İstanbulile Foça arasında mekik dokudu yıllarca.Dur durak bilmeden hep üretti.100. Yaş sergisi için bile projeleri vardı.Tablolarındaki şiirsel incelik, büyülü birdünyanın davetçisiydi. O hep geometrikşekiller üzerine kafa yordu: "Geometribir problemdir, ben problem dışınaçıkarak geometrinin estetiğini aradım."'Resminin sadece fırçası ve paletiarasında saf bir konuşma' olmasını istiyordu.Soyutu 'biçimsel değil, düşünselzeminde irdeleme' arzusundaydı. Busaf konuşmaya ortak olmak pek de kolaydeğil. Resminin sizi hemen içine çekensıcaklığı işinizi kolaylaştırsa da okendi türküsünü söylüyor. Şimdi hepbirlikte Tanpınar'ın dediği gibi "Ne görünüş,ne realite vardır. Sadece renklervardır. Yaşasın renkler..." şarkısını mırıldanmanınvaktidir...Mükemmel bir hoca ve sanatçıydıDEVRİM ERBİL: Hem zarif hemseçkin bir sanatçı, hem de mükemmelbir hoca ve aile reisi olarak Türk resimsanatının temel taşlarından biriydi. Çokbüyük katkıları oldu. Resminin özelliği,ilginçliği ve mesleğine inanılmaz birşekilde coşkuyla bağlı oluşu bir örnektihem çevresi için hem de onu tanıyanlariçin. Soyut resmin ustalarından biriydi.Onu kaybetmek bende derin bir yaraaçtı. O zarifliğiyle eserleriyle ve kişiliğiyleher zaman değerlendirilecek bir sanatçı.ERGİN İNAN: Ferruh Başağa ile çokgeç tanıştık. Yaptığı resimler yaşına göreçok gençti. Almanların Feininger'i gibisoyut resmi devam ettirdi ve Türk resminedamgasını vurdu. Kendisini rahmetleanıyorum.YAHŞİ BARAZ: Soyut resmin Türkiye'dekiiyi örneklerini vermiş sanatçılarımızdanbiridir. Hem yurt içinde hemyurt dışında birçok koleksiyoncunundikkatini çekmişti. Özellikle ömrününson yıllarında eserlerinin fiyatları çokyüksek rakamlara ulaştı. Geç keşfedilmişbir sanatçı ama değeri daha iyi bilinecektirve kendisi sanat tarihinde önemlibir yer alacaktır.Ali Çolak<strong>Zaman</strong>’ı aşan kokularGaston Bachelard, 'Mekânın Poetikası' adlı o benzersizkitabında, 'mekânın, binlerce gözeneğinde zamanı tuttuğunu'söyler.Ben, buradan cesaret alarak, mekânın o cömert ve konuksevergözeneklerinde yalnız zamanı değil, kokuları datuttuğunu söyleyeceğim müsaadenizle. Belki en çok kokuları...Üstelik zamanı o gözeneklerde rahat ve rehavetle uyutanında aslında kokular olduğunu... Evet, kokular, zamanısaklar ve vakti geldiğinde bizi onun atına bindirip tayy-ı mekânettirir."Kokunun Tarihi" (Dost Kitabevi) kitabında Alain Corbin'inanlattığına göre, Bilimler Sözlüğü, kokunun, 'tatlı anılarınduyusu' olduğunu yazar. Tıp Sözlüğü de 'koku, anılarıcanlandırır ve hülyalara sevk eder' der. Hülyalar, evet... Kokularınbir hülya kışkırtıcısı olduğunu bilmeyen var mıdır?Ansızın burnumuza çalınıveren davetkâr bir koku, göz açıpyumuncaya kadar aklımızın iskelesini çökerterek kalbimizi,ruhumuzu, muhayyilemizi bütün bütün ele geçirir, sonra bizisadece rüya, esrime ve hatıradan ibaret bir âlemin ortasınabırakıverir. Öyleyse kokunun, ayaklarını yerden kesip, insanımekânlar aşıran bir kuvveti hatta sihri vardır. Hadi gidiyoruz,der. Gidersiniz...George Sand, annesinin, çiçek açmış gündüzsefalarınıgörünce kendisine, 'kokularını içine çek, bal kokarlar; bu kokuyuunutma!' dediğini anlatır. "Herkesin bildiği ama açıklayamadığıgibi kokular ve anılar arasındaki bağ nedeniylene zaman gündüzsefalarını koklasam gözümün önünde İspanya'nındağları ve bu çiçekleri ilk kez topladığım yol kenarlarıgeliyor." 'Geçmişteki koku ortamını bilimsel olarakyeniden canlandırarak geçmişi canlandırmaya çalışanlar' daolmuştur Corbin'in anlattığına bakılırsa. Bu teoriye göre,"Geçmiş ve bugün ayrımı, yeniden yaratılan kokuyla ortadankalkmaktadır. Havanın solunması, ben'in bütünlüğünü,birliğini sağladığı gibi, zamanın da bütünlüğünü ve birliğinisağlamaktadır." Öyleyse, Tanpınar'ın dediği gibi, 'Yekparegeniş bir anın parçalanmaz akışında' yaşamamız pekâlamümkün! Fakat bunun için kokuların saklandıkları gözeneklerikeşfetmemiz ve onlara gelecek her türlü saldırıyı önlememizgerekiyor. Onları olanca tazelikleriyle hayatımızakattığımızda, ver elini çocukluk, ver elini gençlik yılları!..Kokuların hatıralarla akrabalığı, zamanın çıldırmışçasınaileriye, daima ileriye doğru çıkıp gitmesine mani olur. <strong>Zaman</strong>zaman eğriler çizerek, durup geri dönüşlerle yumuşayarakbize bir parça nefes aldırır. Kokularla, artık çok uzaklarda kalmışsarı ekin tarlaları, yağmur sonrası su birikintilerine düşmüşgüneşler, kıpkızıl akşam alacaları gözümüzün önündenusul usul yeniden geçerler. Ve biz onların hatırası içinde kaybolurkenyaşımızı ve kim olduğumuzu unuturuz.Hilmi Yavuz 'Kendime İstanbul'a Kadınlara Dair'de dokuzyaşında, bir öğleden sonra babasıyla Kocamustapaşa'ya,Sümbül Efendi Hazretleri'nin huzuruna gidişlerini anlatır. Ogün orada, babasının "Allah muhabbetinin kokusunu duyuyormusun, evlat?" sözüyle ortalığı kaplayıveren sümbülkokusunu hiçbir zaman unutamadığını... Baba Hikmet Yavuz,elinden sıkı sıkı tuttuğu oğluna, şöyle diyordu: "SümbülEfendi Hazretleri'nin manevî huzurundayız. Allah muhabbetininkokusunu duyuyor musun evlat?" Hilmi Yavuz,'Allah muhabbetinin kokusu'nun nereden geldiğini yıllar yıllarsonra öğrenecekti. Cemalettin Halveti Efendi Hazretleri'ninKocamustapaşa Dergâhı'nda genç Sinan'ı irşadını veSinan'ın Sümbül adını alışını, bir gece rüyasında su almak içinkuyunun başına vardığında kuyuda suyun ağzına kadar yükseldiğinigörmesini... Şeyhin bu rüyayı dinleyince, onu kucaklayıp,'Sende Allah muhabbetinin kokusu vardır' dediğini..."Ve ben, o kızgın yaz öğleden sonrasında Hikmet Yavuz'un'Allah muhabbetinin kokusunu duyuyor musun, evlat?'sözünü ve birden avluyu kuşatan o kesif ve yanık sümbülkokusunu hiç unutmadım." diyecektir Hilmi Yavuz."Nice yıllar sonra, belleğimin kuytusundan o yaz öğledensonrasını çekip çıkarmak istediğimde, o günün, birden, kuyununağzına kadar yükseldiğini, her şeyi en ince ayrıntılarınakadar kolayca anımsayıverdiğimi gördüm."Kokulara itimat edilmelidir. Yaz ortasında sümbül kokusunu,kış akşamlarında odaları mütemadiyen dolduranportakal kabuğu kokusunu duymak, bize kim bilir kimleri,kimlerin yüzünü alıp getirir. Yazık ki insan bunların tadını yaşıkırkı geçince anlar... a.colak@zaman.com.tr


25 YORUM29ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANNe zaman konuşacağız?Maraş'ı henüz konuşmadık. Şairin söylediğigibi 'henüz çok taze mezar toprağı'.Cumhuriyet tarihinin en acımasız olaylarındanbiri yaşanırken, insanlar satırlar ve baltalarladoğranırken oradaydım.İçinde değildim belki ama Maraş'a 25 kmmesafedeki köyümüzde 'bizi ne zaman öldürecekler?'kaygısıyla bekleyenler arasındaydım.Öldürülenler arasında tanıdıklarımızın olmasınıgeçmek isterdim. Ama geçemediğim birdoğmamış bebek ve oyun arkadaşı var. Sunaailesinden öldürülen yedi kişiden biri oyun arkadaşımızAli'ydi. Diğeri ailenin dokuz aylıkgelini. Otopside karnındaki ceninin vücudundansaçmalar çıkarılmıştı. Serçe vurmakiçin kullanılan saçmalardan reva görmüşlerdihenüz doğmayan, doğamayan cenine.Lafı uzatmayacağım. Bugüne kadar Maraş'lailgili yazamadım. Yazmak istemedimçünkü sözün bittiği yer gibi algılıyorum hâlâ.Yaşanan acının kanırtılmasından yanadeğilim. Haksız yere birilerini suçlamayı zuladdederim. Suskunluğun taşıdığı anlamı, çığırtkanlığınyaydığı telaşa değişmem çünkü.Olayı yaşayan çoğu kişinin de aynı sessizliğiseçtiğini biliyorum. Aradan yıllar geçti.Bugün 'aşiret' olarak anılan Maraş Alevileri birazda katliamın verdiği ruh haliyle sığındıklarıAvrupa'dan zenginleşerek döndüler. Maraşesnafı bir zamanlar kaybettiği aşiret ahalisiniyeniden kazanmış olmanın zenginliğiniyaşıyor bugün. Kimsenin bundan şikâyetiyok. Sadece ticaret değil, hayat da devam ediyor.Siyasî tezgâhların bozduğunu, para çözüyor!Ama kabuk bağlayan yaranın altındakidert dinmiş değil.'Maraş katliamı ve söylenmeyenler' yazımaaldığım tepkiler de gösterdi ki, konuşmayahenüz layık değiliz. Hazır değiliz demiyorum,layık değiliz.Konuşmaya layık olmak acıları yarıştırmayıhuy edinmemekle mümkün çünkü.Herkesin acısı kendi dünyasında anlamlı vederin çünkü.Hemşerilerimden aldığım çoğu mektup'olayda Sünniler de öldürüldü' şeklinde. Sanki'O anmada Alevilerin yanında, Sünniler de olmalıydı,katliam birlikte kınanmalıydı' diyenben değilmişim gibi.Alevilerin, 'hulul' inanışı içinde olduğunu,Bejan MaturErmeni dönmesi olduklarını ve katlinin vacipolduğunu söyleyen bile var! Bunları geçelim...Şunu söylüyorum; Maraş'ı konuşmak, enaz Aleviler kadar Sünnilerin de konuşmayahazır hale gelmesiyle mümkün.Alevilerin satırlarla doğrandığı olaylardansöz etmek, kimseyi topyekün suçlamakdeğil. Maraş'ta vicdan sahibi insanların varlığınıkimse inkâr etmiyor. Benim sözünü ettiğim,oradaki galeyan potansiyelinin sorgulanmasıgerektiği. Bizzat Maraşlılar tarafındansorgulanmasının anlamlı olacağı.Ama Türkiye böyledir. Derin devlet deriz,derin oyunları tezgâhlayanları biliriz. Ama işo derinliğe eğilmeye gelince kimseyi bulamazsınız.Galiba asıl derinlik bu. Ergenekon'un enkirli tezgâhı Maraş katliamına hep beraber bakalımdersin, yanında ne Sünni, ne Alevi kimseyibulmazsın. Tezgâhı yöneten akıl nasıl bircevvallikteyse; mağdur Alevileri arka bahçe,araçsallaştırdığı Sünnileri ise sistemin mağdurlarıhaline getiriyor. Ne mübarek birdöngü!Aleviler hakkında söylenecek de çok şeyvar; her dönemin ve durumun mağduru olduklarıhalde nasıl bir aymazlıkla Ergenekonsafında hizalandıklarını anlamak mümkün değil.Ama konu bu değil zaten. Konu, aradangeçen 32 yılda birilerinin çıkıp, yaşananları kınamasınınolağan karşılanmaması. 'BurasıMaraş buradan çıkış yok' sloganıyla üstelik.Tıpkı üzerine konuşulmayan acılar gibi,'burası Maraş buradan çıkış yok' sloganı dageçmişin kuyusunda duruyor. Lümpen olduğuiddia edilen üç-beş genç aynı sloganıhangi refleksle o kuyudan çekip alıyor acaba?Hangi duygusal destekle?Nereye gömüldükleri bile belli olmayan,kesik başların, kopmuş gövdelerin cennettensize baktığı bir gökyüzü orası. Hesabını nasılvereceksiniz? 'Buradan çıkış yok' diyen gençlerisavunarak mı?O gençlerin evlerine dönmesi ve sokaklarınkatliam korkusundan arınması için neyapmalıyız ona bakalım hep beraber. Çünküorası hepimizin toprağı. Kimse kimseden nemezhebi, ne de kimliğiyle üstün. Birilerinin sesinindaha yüksek çıkmasına bu ülke artık izinvermemeli. b.matur@zaman.com.trBir câhilden İmralı sorularıAbdullah Öcalan, 1999 yılında Kenya'dayakalandıktan sonra Türk makamlarınateslim edildi.Ankara 2 No'lu DGM'de yargılandı;PKK'yı kendisinin kurduğunu, örgütü sevkve idare ettiğini, yakalandığı ana kadar örgütünkendisinin komutası altında faaliyetlerinisürdürdüğünü itiraf ettikten sonradevletin hakimiyeti altında bulunan topraklardanbir kısmını devlet idaresindenayırmaya matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabitgörüldü ve oybirliği ile idama mahkûmedildi. İdam cezası AB uyum yasaları çerçevesindekaldırıldığı için infaz edilmedi. Öcalan,o tarihten beri İmralı Adası'ndaki cezaevindebulunuyor. Tarafı bulunduğu sair davalardanötürü avukatlarıyla belirli aralıklardagörüşmelerine devam ettiği için Öcalan,11 seneden beri siyasi hayatını bir şekildesürdürüyor: Tavsiye kararları alıyor, görüşbildiriyor, bazen tehdit ediyor bazen deılımlı yaklaşımlar sergiliyor.Mahkûmiyet kararı kesinleşmiş bir"mahkûm" olmasına rağmen siyasi hayatabu kadar müdahil olabilmesi herhalde Türkinfaz tarihinde bir ilktir. Bunun nasıl mümkünolabildiği konusunda yeterince açıklıkyok. 15 Aralık tarihli yazısında Ertuğrul Özkök'ünaçıklamasına göre durum şöyledir:Avukatları adaya geldiğinde, bir salondamasa etrafında toplanılmakta, "Devlet adınakarma bir ekip" görüşmelere katılmaktaymış.Konuşulanların ses kaydı alınmakta,avukatlara not almaları için bir kâğıt verilmekteancak avukatlara notları ancak bir aysonra iade edilmekteymiş. Özkök, devletadına masada bulunan ekipte asker kişilerinde mevcut olduğu kanaatini belirtiyor.Bu görüşmelerin tabiatında bir gariplikvar; devlet adına o celselerde hazır bulunangörevliler tuttukları kayıtları devletin hangimakam veya makamlarına iletiyorlar bilmiyoruz;bu görüşmelerden avukatlar aracılığıile kamuoyuna yansıtılan görüşlerle, resmitutanaklar arasında benzerlik olup olmadığınıda bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir başkaşey -belki de en önemlisi!-, onbir yıldan buyana muntazaman sürdürülen avukat görüşmeleriaracılığı ile devletin nasıl bir siyasiA.Turan Alkanfayda sağladığıdır? Dağıldı, bitti denilenPKK'nın özellikle 2004'ten sonra daha faalhale gelmesi biraz şaşırtıcı değil mi? Öcalanmütemadiyen konuşup bir şeyler söylüyorve söyledikleri siyasi gelişmeleri etkiliyor. Bugününmahkûm ve mahpus Öcalan'ının karizması,yakalandığı andaki itibarını on kerekatlamış durumda; bir yanlışlık yok mudevletin hesabında sizce?Bu "açık ve çok gizli" görüşmeler hakkındahepimiz galiba, "Çok büyük, gizli vekarmaşık bir devlet meselesidir; bizler bilmesekde olur" diye düşünüyor olmalıyız fakat11 yılda olup bitenler, bize bu alışveriştenÖcalan'ın daha kârlı çıktığı ve aktivitesinikoruduğunu söylüyor. Nedir bu, tam bir"Baba bir hırsız tuttum; al getir oğlum / Bırakmıyorki baba!" durumu. Kim mahkûm,kim gardiyan anlaşılmıyor karşıdan...Açıklığa ihtiyacımız var: Öcalan'ın faydalandığıimtiyazlar, başka mahkûmlara datanınmakta mıdır meselâ; aldığı mahkûmiyetkararı, Öcalan'ın siyasi ve medeni haklarınıkullanmasına izin vermekte midir; biray gibi Türk Hukuk Tarihi için rekor sayılacakbir sürede (İstiklal Mahkemeleri'nin rekoruhâlâ kırılamadı ama!) Öcalan'ı yargılayan,25 Kasım 1999'da temyiz kararını dakesinleştiren adlî düzenimiz, Öcalan'ın tarafolduğu "sair" davalarda niçin o bildiğimizâheste ritmiyle işleyip durmaktadır;İmralı'daki "Devlet görevlileri" aracılığı ilesürdürülen bu sırlı politika, Türkiye'ninhayrı ve Kürt meselesinin halli için ne gibifaydalar tevlid etmiştir, 11 yıldır vazgeçilemediğinegöre bu faydalı tutum daha nicezaman sürüp gidecektir, bunları da bilmiyoruz?Ne kadar çok şey bilmiyoruz!Daha çok açıklık, berraklık ve netlikbekliyoruz devletten ve ilgili devlet görevlilerinden;şu görüşme tutanakları açıklansanasıl olur meselâ? Devlet sırrı mıdır? Eğer budevlet sırrı ise, devletin öteki sırları nasıl birşeydir?Belki de bu soruların cevabını bilmeyensadece benim. Tevekkeli eskiler, "Cehlin olmertebesi ancak tahsîl ile mümkündür"demişlerdi! t.alkan@zaman.com.trLütufTürkiye büyük bir hızla normalleşiyor.Bunun ne denli bir hız olduğunu günlük hayatıniçindeyken kavramak zor.Hâlâ aynı klişeleri tekrarlayan siyasetçilerigördükçe karamsarlığa kapılmamız doğal.Ama her geçen güngeçmiş tabulardan birinidaha yıpratıyor. Askeriniki dille ilgili çıkışınınmalum medyadabile kendine yer bulamaması,artık kimseningöz göre göre arkaik birideolojik söylemin payandalığınaniyetli olmadığınıgösteriyor.Kürt meselesinde tartışmanınbölgesel yönetimve bunun ima ettiğiekonomik ve sosyalEtyenMahçupyanözerklik etrafında yoğunlaşması bile, Kürtçeninözgürleşmesine ilişkin direncin anlamsızlaştığınıortaya koymakta. Dil meselesi bir andasıradanlaştı ve söz konusu talepler doğallaştı.Öte yandan birçok kişi Kürt siyasetinin tartışmayaaçtığı 'taslak'ın kabul edilemez bir siyasidil içerdiğini vurgulayarak, DTK veyaBDP'nin gerçekte çözüm değil çatışma istediğiniöne sürmekte. Taslak metnin dilinde sorunolduğu açık... Yüz yıl öncesinden kalmasovyetik örgütlenme jargonunu tekrarlayan,Öcalan kaynaklı bir muğlaklıkla 'ahlakî politiktoplum' türünden havalı laflardan medetuman, demokrasinin neresinde durduğu tamolarak belli olmayan, iyi düşünülmemiş, sağlambir zemine oturtulmamış bir metin bu...DTK veya BDP'nin bu 'taslak'ı bir bilek güreşininaracı olarak kullandığı ve aynı zamandabu 'hamle' sayesinde en azından bölgedekiKürt siyasetini kendi etrafında konsolide etmekistediği de malum. Daha da geniş bir bakışlamağdur olmanın kendiliğinden doğru ve haklıbir siyaset üretmediğini, siyasetin kendinehas yapıcı bir dilinin ve ötekini duyan bir kulağınınolması gerektiğini de ekleyebiliriz. Ancakortada bir gerçek var: Kürt kesiminin birçoklarınagarip ve müdanaasızca gelen çıkışlarıolmasa, en doğal talepler bile normalleşemiyor.Güneydoğu'da iki dilin eşit olarak günlükhayata girmesi, sokağın ve genelde kamusalalanın kültürünün parçası olması bile yadırganabiliyor.Kürtlerden olgun bir siyasi dil bekleyenler,onların kendi zihin ve yüreklerindekidoğal sesi dışa özgürce yansıtmalarına bile hazırdeğiller. Burada gerilimin öznesi bireyler değil...Bazı Türklerin bunu becerebilmesi, özgürlükçübir tutum takınması ancak kendiiçinde anlamlı. Siyaset ise tarafların 'resmi' dilinindemokratlaşmasına muhtaç. Bu nedenleKürt meselesinin çözülmesini ve nihayetteTürkiye'nin bölünmemesini isteyen Türklerinönce kendilerine bakmaları gerek. Bir dönemler"Türk'ün Türk'e propagandası" sözüiçi boş mübalağaların tekrarlanması anlamındasıkça kullanılırdı. Milliyetçiliğin iman tazelemesiydikastedilen... Şimdi yeniden"Türk'ün Türk'e propagandasına" ihtiyaç var.Ancak şimdi demokrat Türklerin etnik milliyetçiliğinzincirlerinden kurtulamamış olanlarımuhatap alması ve Kürtlerin kendileri gibi birerinsan olduğunu anlatması lazım.İlk bakışta bu epeyce ağır bir eleştiri gibi gelebilir.Türk kimliğini temel alan bir milliyetçiliğinbaşkalarını 'insan' gibi algılamadığınısöylemek haksızlık olur. Ama acaba karşımızdakinin'insan' olduğunu anladığımızın nişanesinedir? En basit haliyle, kişinin gündelikhayatı içindeki özgürlük, eşitlik, adalethakkını teslim etmek değil mi? En basit haliyleo kişiyle kuracağımız manevî bir kardeşlik köprüsüdeğil mi? Belki de kendisini 'Türk' hissedenbirçok kişi Kürtlere zaten böyle yaklaştığınıdüşünüyordur... Ne var ki kardeşliğin sınavı,bizim kardeşlik adına sergilediğimiz tutumunötekince nasıl algılandığıyla bağlantılıdır.Kabul etmek gerek ki bugüne dek 'Türklerin'organize ve sistematik davranış kalıpları,küçük kardeşini sorumsuzca ve vicdansızcaezen bir abiyi ifade etmekten öte gitmedi. Günümüzdebuna 'kardeşlik' denmiyor... Şimdikendimize dönüp geçmişten utanmamız, yapılanlarınyüzümüze vurulmasından gocunmamamızve Kürtlerin el yordamıyla yenidenaradıkları kardeşliği önce yüreğimizde hissetmemizlazım.Bunun yolu, Kürtçeye sınırsız özgürlükten,yerel yönetimlere de sınırlandırılmış bir özerkliktengeçiyor. Kendimizi yeniden 'insan' hissetmekiçin, bunun asgari zemin olduğunu birlikteyüksek sesle söylemekten geçiyor... Amaçdoğal çeşitliliğimizin içselleştirilmesi, çoğulculuğunsistemleştirilmesi ve bütünleşmeninsağlanmasıdır. Birlikte olmaktan keyif duymayan,bunu özellikle talep etmeyen toplumlarınbirlikte yaşamaları zaten anlamsız...Türkiye'nin önünde bir şans var. Yüz yıl öncekötüye kullanılmış olan bir fırsatı tarih yenidenbir lütuf olarak önümüze çıkarıyor. Bari bu seferdoğru kullanalım...e.mahcupyan@zaman.com.tr


26YORUM29Yalan, yalann, yalannnYıllar önceydi... Hocafendi'nin bir sohbetinidinliyordum. Mevzu, yalan ve yalanındindeki yeriydi. Hocaefendi, sanki kitaptankonuşuyordu.Tabii ki yaptığı sohbette önünde kitap olmadığınıgörüyordum ama sohbeti bir bütünhalinde değerlendirdiğimdehiçbir boşluğadüşmeden peşi peşineayet ve hadisleri sıralaması,müfessir ve hadisşârihlerinin yaptıklarıyorumları anlatması venihayet kendi yorumlarınımantıkîlik örgüsüve akıcı bir üslup içindedile getirmesi, bende ohissi uyandırmıştı.Şu hadisi anlatışınıhiç unutmuyorum: BirAhmetKurucangün Efendimiz (sas), "Size büyük günahlardanhaber vereyim mi?" diye sormuş ve busoru ile ashabının dikkatini, vereceği mesajüzerine yoğunlaştırmıştı. "Evet" cevabını aldıktansonra da, "Allah'a şirk koşmak, annebabayaasi olmak ve yalancı şahitlik." diyerekhakikate kapı aralamıştı. Yalnız üçüncü olaraksöylediği yalancı şahitliğe sıra gelince,Efendimiz dizlerinin üzerine doğrulmuş vedefalarca "Dikkat edin! Yalancı şahitlik. Dikkatedin! Yalancı şahitlik." demiş ve sahabe,Efendimiz'in duyduğu ıstırap karşısında"keşke sussa" temennisinde bile bulunmuştu.İşte Hocaefendi, bu bölümü anlatırkenhadis kitaplarında tarif edildiği şekliyle koltuğundaotururken birden bütün azamet veheybetiyle dizlerinin üzerine doğrulmuş vehepimizde ürperti hasıl eden o hareketi defalarcatekrar ederek "Dikkat edin! Yalancı şahitlik!"demişti defalarca. Biz bu anlatımla hadisenintaklidinden çok etkilenmiştik ama asıletkiyi, sahabenin "keşke sussa" temennisinide nazara alarak siz zihinlerinizde canlandırmayaçalışın.Aradan yıllar geçti. Yine huzurda, huzurmeclisinde, huzur peşindeydik. Mevzu döndüdolaştı yine yalana geldi. Bu defa yalanakarşı gevşekliğimiz konu ediliyordu. Ayet vehadisler sohbetin her zaman olduğu anamihverini oluşturuyordu. Bir ara sözü öyle birnoktaya getirdi ki Hocaefendi, şaşırıp kalmıştım.Şoke olmuştum. Nasıl şok olmam ki"eğer bu ruh haletini taşımıyor; yol ayrımınageldiğinde canını Peygamber'e feda edemeyeceksenbu da yalan" demiş ve ses tonunusertleştirerek yalan kelimesine defalarca vurguyapmış, "yalan, yalannn, yalannnn" diyesözlerini tamamlamıştı.Örnek olarak verdiği şey, o günlerde iştiharetmiş olan ve bu sebeple hepimizin dilindepelesenk olan bir ilahiydi. İlahinin adı"Peygamber'in İzindeyiz". Radyolarda,TV'lerde, dinî programlarda çevire çeviresöylenen o ilahi şöyle başlıyordu: "BizKur'an'ın hadimleri/ Pür imanlı ve zindeyiz/Bu yoldan dönmeyiz asla/ Peygamber'inizindeyiz." Dahası var: "Hak Habib'im dediO'na/ Bizden feda can uğruna/ Âlem şahit olsunbuna/ Peygamber'in izindeyiz." Hocaefendiörneği verirken yanlış hatırlamıyorsambu iki kıtayı okudu ve yukarıda dediğim gibi"Uğruna can feda deyip, can verme kıvamınıtaşımayan, o sözün eri olmayan ve gerçektencan verilme aşamasına gelindiğinde canını rahatlıklavermeyecek olan bir insan bunu diyorsa,yalan, yalann, yalannn!" demişti.Aradan yine yıllar geçti. Yine huzurda, hayatımınen tatlı anlarını teşkil eden huzur saatleriniyaşıyordum. Saatin kaç olduğunusordu, sabah-akşam yıllardır beraber olduğubirisine. O da rakamı yuvarlayarak söyledi.Geçmiş gün unuttum, mesela saat üçe üç dakikavarsa 'üç', üçü yedi geçiyorsa 'üçü on geçiyor'dedi. Hocaefendi'yi bir görecektiniz; İslamikitaplarda yapılan yalan tarifine, yanigörmediği bir şeyi gördüm, duymadığı bir şeyiduydum diye konuşan, ifade eden, ifade verenbir insana karşı alınması beklenen tavırgibi tavır aldı ve "Yalannnnnn!" dedi. Bu çıkışkarşısından yukarıda verdiğim iki örnektendaha fazla şaşırmış, derinlerden derin birşok geçirmiştim. Çünkü hepimizin her günHani her zeminde bir fırsatbulup sözü sohbet-i cananagetirme var ya, işte yine böylebir manzaraya şahit oluyorduk.Hocaefendi, 'nasılsınız, iyimisiniz'den başlamış, sözüdünyevî ve uhrevî akıbete doğrubirden kaydırıvermişti. "Ben,bana nasılsınız diyenlere 'iyiyim'demiyorum. Çünkü gerçekten iyibir insan değilim. Sonradüşünüyorum, iyi misiniz sorusudünyevî sağlık, sıhhat ve afiyetnoktasında soruluyor. Bu defaiyiyim desem yalan olacak,çünkü iyi değilim. Birçok sağlıksorunları ile boğuşuyorum.ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANyaptığı ve yaparken yalanı hiç aklına getirmediğisıradan bir işti bu. Saati dakika ve saniyesinedikkat ederek değil de, yuvarlayaraksöylemeyi kim yapmıyordu ki? Ama Hocaefendi"hayır" dedi. İlm-i İlahi'ye aykırı, hakikatemuhalif bir söz söylüyorsunuz. Saat şuan üçü yedi geçiyor, öyleyse buna muhalif beyandabulunmayacak ve gerçek dakikayı,hatta saniyeyi söyleyeceksiniz."Aradan yine yıllar geçti. Geçen hafta birçokinsanla beraber yine huzurda oturuyordumTürkiye'den birkaç misafir gelmişti."Hoş geldiniz!" dedi yıllardan beri şahsen tanıdığıolan misafirlerden birisine. Ardından"Nasılsınız, iyi misiniz?" diye hal hatır sordu.Sordu ama cevabı beklemeden anında bir reflekslesözü geri aldı ve devam etti: "Aslındaâdet olmuş nasılsınız, iyi misiniz demek.Buna verilen cevap da genelde aynı. İyiyim,siz nasılsınız? İyi ama iyi olmadığı halde'iyiyim' demek yalan değil mi?"Yukarıdaki örneklerden hareketle yalankonusundaki hassasiyetini bildiğim için içimden"muhabbet yalan ekseninde akıp gidecek"dedim ve pusuya yatmış bir avcı gibi,ağızdan çıkacak sözleri beklemeye koyuldum."Gerçi" dedi ve ilave etti: "Sadece bizim kültürdeyok; Araplarda da var bu. 'Keyfe'l hal?'diyorlar. Halin nasıl demek. Bence keyfe'l haldeğil, 'keyfe'l mead' demek lazım. Yani akıbetinnasıl?"Hani her zeminde bir fırsat bulup sözüsohbet-i canana getirme var ya, işte yine böylebir manzaraya şahit oluyorduk. Hocaefendi,'nasılsınız, iyi misiniz'den başlamış, sözüdünyevî ve uhrevî akıbete doğru birden kaydırıvermişti."Ben, bana nasılsınız diyenlere'iyiyim' demiyorum. Çünkü gerçekten iyi birinsan değilim. Sonra düşünüyorum, iyi misinizsorusu dünyevî sağlık, sıhhat ve afiyetnoktasında soruluyor. Bu defa iyiyim desemyalan olacak, çünkü iyi değilim. Birçok sağlıksorunları ile boğuşuyorum. Kötüyüm desemAllah'a karşı şikâyet olacak. Bu da kulolan, kulluğunun şuurunda bulunan bir insanınsöylememesi gereken bir söz."Sonra sustu, kısa bir sessizlik oldu. Benimtahminim, bu durumda hem yalan hem de şikâyetolmayacak cümleyi zihninde aramayakoyulmuştu ki; salonda bulunanlardan birisidevreye girdi ve mevzu ile alakalı eski bir hatırasınınakletti. Hocaefendi'ye bir bayram ziyaretiesnasında sormuşlar; nasılsınız diye.Hocaefendi demiş ki: "İyiyim desem yalanolur; kötüyüm desem şikâyet olur. Kötü değilimdiyen insan kurtulur." Kurtulur demekyalan ve şikâyet olmaması itibarıyla. Dinledibu hatırayı ve bir ilavesiyle kabul etti: "Şimdilerdeçok kelimesini ilave edelim; çok kötüdeğilim."Yalanın lafz-ı kafir olduğunu, münafıklıkalameti olduğunu biliyoruz; biliyoruz ama buölçüdeki bir hassasiyetle hayatımızda yalanayer vermemeye özen gösteriyor muyuzacaba? Evet, hayır, belki? Hangisi? Evet mi,hayır mı, belki mi? Ve neden? Muhasebeyapmaya ne dersiniz?a.kurucan@zaman.com.trDAĞISTAN ÇETİNKAYAHaberin ve yorumun adresi www.zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkKRAL VE SOYTARI


27 YORUM29 ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANEkrem DumanlıEzberleri bozmadan asla!Takvim yaprakları 19 Aralık 1978'i gösterirken “GüneşNe <strong>Zaman</strong> Doğacak?” filmini gösteren Maraş'takibir sinema bombalanır. Film, milliyetçi ve anti-komünistmesajlar içermektedir. Bunun üzerine ‘Sağcılar' CumhuriyetHalk Partisi (CHP) İl Merkezi'ne doğru yürüyüşegeçer. Ertesi gün Alevilerin yoğun olduğu YörükselimMahallesi'ndeki bir kıraathaneye bomba atılır ve bir kişihayatını kaybeder. Ardından ‘sol görüşlü' iki öğretmensilahlı saldırıya uğrar ve öldürülür. Bir gün sonra bu öğretmenlerincenaze namazında olaylar çıkar. Hadiselerşehir merkezine yayılınca o gün üç vatandaşımız dahahayata gözlerini yumar. Günlerce devam eden kargaşayıönlemek maksadıyla Kayseri ve Gaziantep'ten birliklerMaraş'a kaydırılır. Ne var ki, onca asker ve polis olaylarınönünü alamaz. Resmî rakamlara göre 105 kişi öldürülür,176 kişi yaralanır, 210 ev ve 70 işyeri tahrip edilir.Olayların ardından Alevi-Sünni çatışması had safhayavarır, ülke mezhep kavgası yüzünden kendini uçurumunkenarında bulur. Sonuç?26 Aralık 1978 günü İstanbul dâhil 13 vilayette sıkıyönetimilan edildi. Ne yazık ki kanlı olaylar sıkıyönetimdöneminde de durmadı. Aksine, sıkıyönetime rağmenolaylar daha da artacak, şehirlerde ‘kurtarılmış bölgeler'ilan edilecek, karşıt düşüncedeki insanlar ‘halkmahkemesi'nde yargılanacak, terör saldırıları sonucundahayatını kaybeden insanların haddü hesabı olmayacak,halk kaotik olaylardan yorgun düşecek, “Kimgelirse gelsin, yeter ki kan dursun!” diyerek darbeyi bilemeşru görecektir. Bu arada “tahrik edici eylemler”in ardıarkası kesilmeyecek; Fatih Camii'nden yapılan canlımevlit yayınında bir grup, Atatürk aleyhine bağırıp çağıracak;Konya'da İstiklal Marşı okunurken bazı kimselermarşımızı protesto ederek ‘irtica tehlikesi'ni fotoğraflayıpaskerin ayak seslerine tempo tutmuş olacaktı…İsterseniz takvimin bir başka sayfasına geçelim: Tarih23 Aralık 1930. İzmir Menemen'de Derviş Mehmetdiye tanınan bir adam etrafına topladığı bir grup insanlaManisa'dan yola çıkıp Menemen'e gidiyor. MenemenMeydanı'nda şeriat ilan edecek güya. Üstelik bu kadaradam silahlı bir şekilde giriyor ilçeye. Kalabalığa askerliğiniyedek subay olarak yapan Mustafa Fehmi Kubilayve beraberindeki bir manga asker müdahale ediyor. Nevar ki silahlarıyla elini kolunu sallayarak Menemen'e gelenmeczuplar topluluğuKubilay'ı ve yanındakiiki mahallebekçisini öldürüyor.Tarihi belgeleregöre buadamların esrarkullandığı, bazıkaranlık bağlantılariçinde olduğu, devletinistihbaratı tarafından takipaltında tutulduğu biliniyor.Ancak bu vahim olayınönü neden önceden alınamıyor;tarih bu konudaşüpheleri gidericibir bilgi vermiyor. Olayduyulur duyulmaz, yer yerindenoynuyor ve Menemen'dekikasvet ve vahşet bütünTürkiye'yi kuşatıyor. Sonuç?31 Aralık günkü oturumdaolay Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde(TBMM) tartışılıyor ve sıkıyönetimilan ediliyor. Divan-ı HarpReisliği'ne meşhur Muğlalı MustafaPaşa (Van'da 33 vatandaşı kurşunadizdiren Mustafa Muğlalı) atanıyor.105 sanık yargılanıyor, 37 kişiidama mahkûm oluyor; 37'den28'i (3 Şubat 1931'de) infaz ediliyor.Sabıkalı bir esrarkeşinşaibeli bir eylemi sonrasındabütün Türkiye'de ‘irtica tehdidi'üzerinden yoğun bir26 Aralık 1978 günü İstanbul dâhil 13 vilayettesıkıyönetim ilan edildi. Ne yazık ki kanlı olaylarsıkıyönetim döneminde de durmadı. Aksine,sıkıyönetime rağmen olaylar daha da artacak, şehirlerde‘kurtarılmış bölgeler' ilan edilecek, karşıt düşüncedekiinsanlar ‘halk mahkemesi'nde yargılanacak, terörsaldırıları sonucunda hayatını kaybeden insanlarınhaddü hesabı olmayacak, halk kaotik olaylardan yorgundüşecek, “Kim gelirse gelsin, yeter ki kan dursun!”diyerek darbeyi bile meşru görecektir.propaganda yapılıyor ve insanlara baskı uygulanıyor.Bu iki vahim hadiseyi durup dururken hatırlatmadım.Geçtiğimiz günlerde her iki olay için de programlaryapıldı, yürüyüşler düzenlendi, yazılar yazıldı. Maraş'tabir grup Alevi vatandaşımız yürüyüş yaparken, ülkücüolduğu söylenen bir grup gencin protestosuna maruzkaldı. Hava bir anda gerildi; şehrin üzerine o kadimkâbus bir kez daha çöküverdi. Bazı medya mensuplarıda olay sırasında Maraş'ta bulunan Ökkeş Şendiller üzerindenöfkeyi kabartmak istedi. Bazı kişiler, Şendiller'in‘Maraş katliamı'ndan beraat etmesini göz ardı ediyordu.Uzun yıllardır adeta beyin yıkarcasına bize yapılantelkinler hep aynı: Maraş'ta Sünniler Alevileri katletti. İrticacılarKubilay'ı hunharca vahşice öldürdü! Bu telkinlerçerçevesinde sıkıyönetim ruhunun diri tutulduğunugörüyorum. Her iki hadise de (pek çok diğer örnekte olduğugibi) anlatıldığı kadar basit değil. Katliamları lanetlerkenbile farkına varmadan ayrışımı körüklemek,nefreti diriltmek, resmî söylemi güçlendirmek gibi bir hatayıtekrar ediyoruz. Olayların bir görünen yüzü var birde karanlık çehresi. O karanlık çehreye bakmak içinresmi telkinlerin dışına çıkmak gerekiyor.Ergenekon süreci bize çok net bir fotoğraf sundu: kritikdönemlerde karışıklık çıkaran ve derin irtibatları olanbir yapı, kâh Alevi kılığına giriyor, kâh Sünni kisvesinebürünüyor ve insanları birbirine kırdırıyor. Kardeş kavgasıçıkarabilmek için sağcının eline silah verenle, solcununavucuna bomba tutuşturan aynı güçler. Düşmanlıkoluşturmak için ajanlarının başına sarık sardırabilen,sırtına cübbe giydirebilen bu karanlık yapı, dilediğindelaikliği bayraklaştırıp dine ve dindara savaşaçabiliyor.Maksat belli: Kaos oluşturmak suretiyle insanları yılgınlığa,bıkkınlığa, umutsuzluğa mahkûm etmek ve antidemokratikrejimin ilanı için zemin hazırlamak. “Darbeyapmak için, şartların oluşmasını bekledik.” diyen zihniyetingözünde ne Alevilerin bir değeri var, ne Sünnilerin.Onların nezdinde hiçbir şeyin önemi yok; yeter kikendi saltanatları devam etsin ve hükümranlığı kendilerinebahşeden süper güçler onlara destek versin.Statükonun telkinlerini elimizin tersiyle itmemiz, hadiseleriyeni bir gözle analiz etmemiz, düşmanlık üretecekher türlü söylemden sakınmamız, değişik kimlikleriçinde hayatı dostça paylaşmamız şart. Bu gaye içinilk adım ezberleri bozmaktır; zira o ezber, o karanlık senaryolarınyazarları tarafından kaleme alınmıştır…BU VİTRİNLE CHP İKTİDARA YÜRÜYEMEZMenemen olaylarının 80. yılı vesilesiyle törenler düzenlenmiş.Son Parti Meclisi toplantısına kadar CHP genelsekreterliği görevini yapan Prof. Dr. Süheyl Batumda orada. Hoca kendisini tutamıyor; konuşurken maalesefsürekli hata yapıyor, pot kırıyor, ‘Yeni CHP' figürünüyerle bir ediyor. Her katıldığı programda olay adamdurumuna düşen Süheyl Bey bu sefer kendi partisininMeclis Üyesi'ne verip veriştirmiş. İlahiyatçı bir Parti Meclisi(PM) Üyesi'nin Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgilisöylediklerine belli ki çok içerlemiş. Onun sözlerine itirazederken seviyeyi iyice düşürüyor ve Gülen hakkındanezaket ölçülerini aşan hatta iftira sayılabilecek karalamalardabulunuyor. Profesör unvanı olan bir kişinin üslupitibarıyla bu kadar düşük profil sergilemesi CHP içinbüyük bir kayıp. Üstelik ‘hukukçu' kimliği olan birisinindelilsiz ispatsız bazı suçlamalar yapması yakışıksız duruyor.Bu kinle, bu öfkeyle siyaset yapılamaz. Halkınsaygı duyduğu insanlar hakkında konuşurken ağzındançıkanı kulağı duymazsa CHP'nin halkla barışması mümkündeğil. Bu kadar keskin söylemlerin yanında bir ilahiyatçı,vitrini kurtarsa bile, halkla barışma asla söz konusuolamaz, CHP marjinal bir parti olmaya devameder…Sadece profesör unvanlı Batum'un incitici üslubu değilmevzuu. Menemen'deki toplantının öne çıkan diğerbir portresi Tansel Çölaşan. ŞimdilerdeAtatürkçü Düşünce Derneği(ADD) başkanlığı yapanTansel Hanım bir zamanlarDanıştay başsavcısıydı.Danıştay saldırısı sırasındakatilin, “Allahuekber”diye bağırarak saldırdığınısöylemiş ama yalansöylediği ortaya çıkmıştı.Her neyse… Cumhuriyet mitingleriniyeniden düzenleyecekleriniduyuran Hanımefendide oradaymış ve kükremiş: “Sessizdönemimiz seçimler öncesinde bitecek!”CHP için emek verip umutlananlar!Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,Sayın Gürsel Tekin… Bu iki karakterive söylediklerini yan yana koyun,iktidar yolunun sizin için ne kadardar bir geçit olduğunu göreceksiniz.Cumhuriyet mitingleri büyük bir hataydı.Daha kötüsü psikolojik bir harekettive halkın önemli bir kısmınıCHP'den uzaklaştırdı. Çünkü bayrak gibivatandaşları bir araya getirmesi beklenen birsembolü bile ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı birnoktaya taşımıştı. Demokratik Sol Parti(DSP) ile CHP ittifakına rağmen seçim sonuçlarıtam bir fiyaskoya dönüştü; çünküCHP bir kısım medyanın parıltılı laflarınagüvenip ADD gibi derneklerin elindeoyuncak haline dönüşmüştü. CHP'ninötekileştiren değil, uzlaştıran bir partivizyonuna ihtiyacı var. Yoksa buseçim CHP için yeni bir hezimetolacaktır…


28BULMACA29ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANGörünüfl 6-1 Henüz yük vurulmam›fl genç deve(Almanya Baflbakan›) 35-31 Devre 30-25 Bursa'n›nbir ilçesi 24-19 fiairlerin fliirlerinde kulland›¤›takma ad 18-14 Temel uzun ölçüsü 13-7DONUKÖRNEKT‹Rsanatlar›n bir dal› 52-47 Caminin bir bölümü46-42 Baflkalar›na da¤›tma 41-36 “Angela …”Çekingen, beceriksiz, uyufluk 68-64 Ac›nma bildirenünlem 63-59 Bir f›st›k türü 58-53 GüzelÇEM‹fiYEM‹fiYEM‹NYEMENYEMEKYELEKYEDEKBir tür domates 79-76 Mu¤la'n›n bir ilçesi 75-69Giysideki süs pullar› 90-86 Bar›nd›rma 85-80DONUK sözcü¤üne ulaflmak için birer harf de¤ifltirin100-98 fiaman 97-96 Radyumun simgesi 95-91KANONKANON sözcü¤ününü son basamaktakiDIfiA DO⁄RUMerdivenin ilk basama¤›ndakiters 73-76 Eflek yavrusu 77-82 Sokakta bulunmuflsahipsiz eflya 83-88 Bir tür ince meflin 89-93 Bitki örtüsü, flora 94-100 Al›p götürmekSÖZCÜK MERD‹VEN‹¤i 56-61 Oran 62-66 Bozma, çözme 67-72 Al›fl›lm›flve do¤ru diye bilinen flekle uygun olmayan,‹ki sudoku bulmacam›zdaki her sat›r, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerlefltirilecektir.Her sat›r, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar say›lar bir kez kullan›lacakt›r.sembol 44-50 Yafll› sporcu 51-55 Tespih tepeli-Arkal›ks›z iskemle 34-38 Korkak 39-43 Simge,95 3ZOR5 96 8‹ÇE DO⁄RU1-5 Bir kabak yeme¤i 6-10 Kumafl üzerinde oluflantel tel iplik parças› 11-16 Mert olmayan 17-21 Akran 22-27 Shakespeare'in bir oyunu 28-333 56717 96529148 24 6 2 3 56 1 3 7982 47 3 875 2 48 9 6 2KOLAY8 24 95 61SARMAL SUDOKUPUZZLE BULMACAU K U B E TR ‹ T ‹ ME S A S E NAfla¤›daki sözcükleri birer puzzle parças› gibi yerlerine yerlefltireceksiniz.2 HARFL‹AS AY DÜ GE‹D ‹L ‹M ‹ZK‹ NO OR PORE TA ÜN ZA3 HARFL‹ALA ARA DOKEFE GAG KLELAL LAR LATL‹G MRS OMAR‹M RUH TATURA YAZ ZER4 HARFL‹ABUS ALTOAfiIK ATAfiAZ‹M C‹C‹ED‹M ETOLFAN‹ FEZAGAN‹ ITIR‹NCE ‹PEK‹Z‹N KAREKOLA MAZIODAK ÖDEVR‹CA V‹RAYED‹ ZONA5 HARFL‹AD‹GEAH‹ZE‹PEKA‹T‹LAHAZIMMERS‹OKUMEÖTEK‹P‹LAVP‹PETR‹T‹MSATAKST‹LOSUMAKTAZ‹MÜN‹TEÜREME6 HARFL‹B‹RSAMC‹LALIDURGUNESASENF‹RUZEGOBLEN‹S‹L‹KMUARIZSP‹KERT‹CAR‹UKUBETYANGIN


29BULMACA29ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANEjderhaCüzaml›Ak›lDe¤erli birkahve türüHititHastal›ktankurtulupiyileflmeVilâyetAsansörMevtlerinyenilenbölümleriBol renkligüvercinGözlemBir notaA¤ torbaHAG‹Peygamberlik,elçilikKüçük gemiAfrika'dabir ülkeYiyece¤iortaklaflatoplant›Yay ile at›l›rHiçevlenmemiflBir ba¤laçBir baharattürüAtmaca,do¤anGS teknikdirektörü(üstte)Tiyatro sahnesiBir ilimizNutuk,söylevÜstü kapal›pazar yeriYap›labilirlikÖlüleri mezardasorgulayanmelekVietnamtakvimindey›lbafl›FB'lifutbolcu(altta)Göz rengiSuçuba¤›fllamaBo¤a, tosunTafl›ma,tafl›mac›l›kKral saray›K›rsalyerleflimbölgesiManeviyatKaliteSergenSöyleyiflözelli¤iKent avukatlar›birli¤iHavagaz›lâmbas›n›nucuAnlakOsmanl›lardatar›mürünü vergisi‹stanbul'uneski adlar›ndanbiri‹nce ya¤anya¤murEdebi alayDa¤k›rlang›c›Afrika zabiriYüzünrengiMuharrir,edipBir notaMaç›nrakaml›sonucuSonsuzfiirket türüBulafl›ky›kanantekneGözlerigörmeyenMisafirRutenyumunsimgesiABD'debir eyaletKayak‹lâveEski TürkgürefllerindenbiriJüpiter'inbir uydusuBollukOsmanl›lardadenizaskeriHavadabulunanbir gazAbartmaBir kimseyigörmeyegitmeMusikimizdebir makam‹ri bir bal›kMüspet ilimRomanya'n›nplakas›Temiz,namusluAmerikanpamu¤uGecikmeDayan›flmaKuramsalGaziantep'inbir ilçesiTak›mlargrubu, kümeJapon çiçekdüzenlemesiYar› memnunlukünlemiY›k›k, viranfiile beziTemel, as›lBir göstermesözüfiaflmaünlemiUsanm›fl,bezginlikgetirmiflKabaca evetHücre bölünmesiyleço-¤almaEhemmiyetMeflinkeskisiIrmakKusurGelgitnedeniyledenizlerinyükselmesiParçaFutbolda say›Bafll›caiçece¤imizBal yaparToprakkaymas›M›s›r unuyeme¤iTak›m(k›sa)Bir kangrubuKüpeflteAr›t›lm›fl,inceltilmiflGörünüflegöreNey çalanÖrnek,göstermelikK›sa k›l›çYer alt›ndanaç›lan yolKesicialetlerink›l›f›PotTanelimeyveCin fikirli,kurnaz‹yi talihTellürünsimgesiKöy evifiaka, alay,mizahEtraf› su ileçevrili karaparças›‹darelambas›Bayramfi›rnak'›nbir ilçesiHay›ranlam›ndabir ünlemRütbesizaskerÇok karfl›t›YOBOHalk dilindebüyük erkekkardeflÇay›n tav›Görgüsüz,kaba


BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DÝ’NÝN SOH BET VE YA ZI LA RI ESASALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.k u r s u @ z a m a n . c o m . t rMal biriktirmek günah mıdır?Günümüzde İslam'ın içinde bulunduğudurumun, hakikat ölçülerine göre kavranması,bu yolda hizmet verme adına önemli biradımdır.İnsanlara vazife yaptırmadan ve onlardanbir hizmet beklemeden önce, onların yapacaklarıişe iyice inandırılması çok mühimdir.Eğer yangının nasıl bir tehlike ifade ettiği, nasılkorkunç bir felaket olduğu idrak edilirse, işteo zaman insanlar el ele ve omuz omuza verereko yangını söndürmeye koşarlar. Aksine insanlaryangını, normal bir manzarayı seyrediyorgibi seyrediyor ve onun arkasından doğacaktehlikeleri idrak edemiyorlarsa, onlara okorkunç yangın karşısında bir şey yaptırtmakmümkün değildir.Haddizatında milletimiz için dine hizmetadına en büyük felaket, İslam'ın uzun bir dönemtemsil kusurundan dolayı bizim dünyamızdabir gurbet yaşaması olmuştur. (Konu bizimliyakatsizliğimiz.) Bu itibarla da -sık sık üzerindedurulması gerektiği gibi- bu milletinesasen en büyük derdi budur ve bu olmalıdır.Evet, bugün ne yazık ki insanımız, kalbî ve ruhîhayatını büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu milletiniktisadî hayatına elli bin defa düzen verilse,diğergâmlık olmadığı, millet ve vatan düşünülmediği,şahsî menfaatler her şeyin önündetutulduğu için -inananlar ve bu vatanı sevenlermüstesna- bu memlekette arzu edilen düzenve nizam katiyen sağlanamayacaktır. Eğero nizam ve düzen sağlanacak olsa o da, hasbîve başkaları için yaşayan insanlar sayesindegerçekleşecektir.. ve inşallah bir gün öyle deolacaktır.Mü'min kişinin mal biriktirmesinin, felaketisezmeye ters olduğu kanaatini taşımadığımıbelirtmek isterim. Bana göre yerinde mal biriktirme,felaketi derinden derine sezmeyekarşı bir mukabeledir. Evet, yerine göre mal, ofelaketlere karşı koyma için bir hazırlık manasıtaşır. Fakat mal, bizatihi ve bizzat insanınmaddî, dünyevî ve sûrî zevklerini hedef alarakbiriktiriliyorsa işte böyle bir malın onun için zararlıolduğu ve onu kurtaramayacağı her zamansöylenebilir. Ve bir manada böyle biri, malın beraberindegetirdiği felaketi de sezememiş demektir.Hayatlarının hemen bütün kareleriniAllah yolunda geçiren ve Kur'an'ın ifadesiyleAllah'ın kendilerinden razı olduğu sahabeefendilerimiz (Bkz.: Beyyine Sûresi, 98/8) malHis DünyasıIşık insanile olan münasebetlerinde de kılı kırk yaran birhassasiyet gösteriyorlardı. Sahabe-i KirâmEfendilerimiz hicret edip Medine'ye teşrif buyurduklarındaçok kısa zamanda, Kureyza veBeni Nadîr çarşılarında söz sahibi olmuşlardı.Hâlbuki o güne kadar bu çarşılarda ticaretielinde tutanlar başkaları idi. Müminler, aralarındakiiçten münasebetler sonucu onlara üstüngelerek çarşı-pazara hâkim olmuşlardı. Medine'debulunan Müslümanlar, ticareti çok iyibilmiyorlar ve daha çok ziraat ile iştigal ediyorlardı.Mekke'den Efendimiz'le beraber hicretedip Medine'yi teşrif eden muhacirler ise ticaretiçok iyi anladıklarından hemen oradaki ticaretiellerine geçirivermişlerdi. Bunun neticesiolarak Hz. Osman, Abdurrahman bin Avf veHz. Talha gibi sahabiler çok zengin olmuşlardı.Bunlar zengin olmuşlardı ama her an mallarınıda canlarıyla beraber Allah yolunda feda etmeyehazır ve amade bulunuyorlardı.SAHABEDEN ÖRNEKLERKonuya bir misal vererek açıklık getirmekistiyorum. Bir gün Hz. Osman'dan yardım istenmiş,o da, beş yüz deveyi sırtındaki yüküyleberaber Allah yolunda verirken hiç tereddütgöstermemişti. Abdurrahman bin Avf da birdefasında kervanıyla ticaretten geldiğinde Hz.Aişe validemizden Efendimiz'in (aleyhi's-salatüve's-selam) şöyle buyurduğunu duymuşlardı:"Ben, Abdurrahman bin Avf'ı cennete sürünesürüne girerken gördüm." Bunun hikmeti soruluncada, "Çok serveti var." cevabı alınmıştı.İşte Abdurrahman b. Avf, o gün kervanla Medine'yekadar beraberinde getirdiği servetinhepsini hemen bir sözle Allah yolunda fedâ etmişti.Hz. Ömer de her şeyini Mekke'de bırakmışve Medine'ye öyle göçmüştü. Haybergazvesinden kendisine bir arazi düşen Hz.Ömer, "Sevdiğiniz mallarınızı Allah yolundaharcamadıkça fazilet mertebesine ulaşamaz,iyiler sınıfı içine giremezsiniz. Bununla beraberher ne infak ederseniz, Allah mutlaka onu bilir."(Âl-i İmrân Sûresi, 3/92) ayeti nazil olunca,hemen gelmiş ve "Ya Resûlallah! Ömer binHattab, oradaki o sevdiği güzel bağını bahçesinivakfetmek istiyor." diyerek o araziyi Allahiçin vermişti. Bu hareketin bir benzerini de EbûTalha gerçekleştirmişti.Binaenaleyh, müminin Allah yolunda kullanmave taparcasına ona bağlanmama kaydıylamal biriktirmesi de Allah yolunda olmademektir. Nasıl ki abdest almaya gitme namazyolunda çok önemli bir iştir. Aynen öyle de, Allahyolunda hizmet etmenin şartlarından ve rükünlerindensayılabilecek servet tedariki ve malbiriktirme de Allah yolunda olma demektir.Malını bu gayeler doğrultusunda kazanan birinsanın çarşı-pazarda alış-veriş ve pazarlıkyapması, ona adeta evrâd u ezkâr yapıyor veAllah'a dua ediyor gibi nafile sevap kazandırır.Mühim olan, müminin niyetidir. Onun için sözSultanı (sallallâhu aleyhi ve sellem), mümininniyetinin amelinden daha hayırlı olduğunu bildirmişlerdir.Ama onun niyeti yine Efendimiz'inbeyanları içinde, malıyla fahirlenmek –Allah korusun-ahiretini ve ukbâsını unutup tamamendünyaya dalmak, başkalarını ezmek, başkalarınınhukukuna tecavüz etmek ve çalım satmakise, bu mal o insanın omuzlarında bir vebaldir.İşte ikinci şıkta anlatıldığı minvalde mal biriktirmeve bu istikamette gayret göstermemezmûmdur. Onun, bizim ahiret inancımız veAllah'la irtibatımızla telif edilmesi mümkün değildir.Aksi takdirde İslam'ın içinde bulunduğuşu girdap içinde, insanları kurtarmaya çalışırken,yeni yeni girdapların içine dalma söz konusuolur. Yapılması gereken şey, etrafını kuşatangirdaplara mukabil, insanımızın birazdaha kazanarak - Allah'ın tevfik ve inayetiyle- yeni yeni müesseseler kurması, bu müesseselerinbaşına civanmert kimseleri getirip koymasıve bütün bu gayretleri, insanımıza ve neslimizehizmet etme istikametinde yapmasıdır.Bu yolda mal kazanmak mezmum değil, bilakisbir ibadettir. Kimse bu mevzuda mal kazanmadanmüstağni davranmamalıdır, ziramühim olan niyettir.1- İslam'ın ve Müslümanların içinde bulunduğufelaketlerin gerçek boyutlarına görekavranması, bu yolda hizmet verme adınaönemli bir adımdır.2- Milletimiz için en büyük felaket, İslam'ın,bizim dünyamızda bir gurbet yaşaması ve insanımızında kalbî ve ruhî hayatını büyük ölçüdekaybetmiş olmasıdır.3- İçinde bulunduğumuz felaketleri sezipbunları izale etmek amacıyla müminlerindünyaya meyletmeleri kötülenen birdurum değil aksine, teşvik edilecek bir davranıştır.Işıktan bir insanRûhum O'na kurbanNûrlandırdı biziTekmil hepimiziMenendi olmayanO eşsiz kahramanO'nunçün var olduNûruyla yoğrulduYerler ve âsumânVarlık O'na hayranDuyuldu bir andaTâ arşın altındaUlu mesaj FurkanŞimdi O'nun meydanIşık saçan KitapBenzersiz bir hitapHer tarafı nûrdanO'nda top ve çevkânNûrla yere indiAh u efgân dindiArz oldu âsumânGönüllerde SübhânOndan evvel dünyâİfritten bir gayyâO denli perişanFesat dolu mekânO'nunla dirildikSonsuzluğa erdikRûhlarda heyecanSînelerde imanNûrdan iklimindeBal akan dilindeDertlilere dermanÜmitsize imanSultanlar SultanıGönüllerin cânıHerkes Sana hayranKıtmir Sana kurban.M. Fethullah Gülen


{ { Sö zün Özü Abdullah AymazHaf ta nýn Du asýBir kez daha başımız eğik, boynumuz bükük, kalblerimiz mahzun, her zamançaldığımız kapının tokmağına arz-ı hal etmek üzere dokunuyoruz: Rabbimiz!Sen bizim hem velîmiz, hem de biricik vekîlimizsin. Hem ne güzel vekîlsin! Biziyolların en sağlam ve en şaşırtmaz olanına hidayet buyurmanı dileniyoruz. Bizihaybet ve hüsrana uğrayan bir kısım zavallılar olarak geri çevirme. EfendimizHazreti Muhammed'e, aile fertlerine ve bütün ashabına salât u selam ederekbunları Senden dileniyoruz, Rabbimiz..İslâm, insan hakları konusunda olabildiğince dengeli, engin ve evrensel bir dindir. O kadarki, Kur'ân-ı Kerim, haksız yere bir insanı öldürmeyi, 'bütün insanlara karşı cinayet işleme'şeklinde değerlendirmiştir. (Mâide, 5/32) Bu değerlendirme, hiçbir din ve modern sistemdeolmadığı gibi, insan haklarıyla alâkalı hiçbir komisyon ve kuruluşta da insana bu seviyededeğer verilmemiştir. Zaten insan, başka hiçbir sistem veya dinde değil, sadece İslâm dininde'Allah'ın halifesi' unvanıyla payelendirilmiş ve yeryüzünün halifesi olduğu vurgulanmıştır.Her dönemin münafığıBirtakım insanlar vardır ki, buldukları her fırsatta, dinini tam ve kâmil bir şekildeyaşamak isteyen mü'minleri "dinci, İslâmcı" gibi nesepsiz lafızlarla yaftalar,Müslümanlara hakaretler yağdırırlar.Böyleleri "irtica, gericilik" der İslâm'a saldırır ve din, diyanet aleyhindesöylenmedik söz bırakmazlar ama bu arada değişik maksat ve maslahatlarıtemin için dil ucuyla imana dair bir kısım şeyler de ağızlarındagevelerler. Böyle yapmakla onlar, içlerindeki ilhad ve inkâr düşüncesini,din ve diyanet düşmanlığını gizlemeye çalışırlar.Bir bakarsınız, "Benim dedem de Yasin okumadan hiçyatmazdı.", "Rahmetlik ninem de Kur'ân'a karşı çok saygılıydı.Bir yerde mevlit okununca hiç kaçırmazdı. Heleo ses sanatkârlarını dinlemeye bayılırdı." türündenlaflar eder ve böylece kendilerini bütün bütün inananlardandışlamaz ve onlara yakın durduklarınıgösterme gayretinde bulunurlar. Hâlbukibahsettikleri mevzulardan kendilerininzerre kadar nasipleri yoktur, olamaz da.Çünkü bir kısım nifak ehlinin bu türlafları, tam da dine, dindara hakaretleryağdıran cümlelerinin hemenöncesinde sarf ettikleri veböylece saldırı ve hücumlarınıdaha inandırıcı hâle getirmekiçin onları bir ön yatırımvasıtası, bir kılıf olarakkullandıkları görülmektedir.Cahiliye dönemindeolduğu gibi, günümüzdede Ebû Cehil, Utbe, Şeybe,İbn Ebi Muayt gibi bir mânâda"mert kâfirler" vardır.Ancak günümüzde aynı zamanda,zıp orada, zıp buradagörünmeye çalışan "namertşahıslar" da söz konusudurve bunlar sabah akşam dine, dindarahücum edip dururlar. Bunu yaparken"Dindarlık sadece size ait bir şey değil, biz deMüslüman'ız, bizim evimizde de dine ait şu şuişler yapılırdı." gibi laflar eder ve böylece büyük çoğunluğudindar olan geniş halk kesimini açıkça karşılarınaalmamayı, onlar üzerindeki itibar ve inandırıcılıklarınıbütün bütün kaybetmemeyi düşünürler.Aslında gelgitler ağında ömürlerini tüketen bu kişilerbir orada, bir burada bulunma telaşıyla çok defa falsolarlasarsılır, sezilme endişesiyle korkular yaşar ve sürekliyalpa yapar dururlar. Çünkü onlar durdukları yere yakışmaz,içinde bulundukları topluluğu kendilerinin sadık olduğunainandıramaz ve güven telkin edemezler. Mevcut konumlarındanayrılıp da diğer tarafa geçmek istediklerinde,kendilerini tekrar ber tekrar ifade etme lüzumunuhisseder; zillet içinde dil döker, mazeret beyanında bulunurlar.Dolayısıyla bunların ahireti bütün bütünheba olup gittiği/gideceği gibi çoğuzaman dünyada da tokat yer, haysiyetlibir insanın hiçbir zaman düşmekistemeyeceği çetin ve zor durumlardakalırlar. Mevzuun daha iyi anlaşılmasıiçin münafık sıfatlarıyla alâkalı meşhurbir hadis-i şerifi burada hatırlayabiliriz. İnsanlığınİftihar Tablosu (aleyhi ekmelüttehâyâvetteslimât) şöyle buyurur:"- Dört haslet vardır ki, kimde bu hasletler bulunursao kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardanbiri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisindenifaktan bir haslet var demektir. O dört haslet şunlardır:Kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder. Konuşuncayalan söyler. Söz verince sözünde durmaz. Bir konudataraf olduğunda haddi aşar, haksızlık yapar, işi düşmanlığa dönüştürür."(Buharî, İman 24; Müslim, İman 106)Hz. Musa'dan günümüzeaksedenlerMusa Aleyhisselam, Medyen'den çoluğu çocuğu ile Tur Dağı'nınyanındaki vadinin kenarında, vadiyi sağına alacak şekilde "mübarekbölgede" yol alıyordu.Hz. Musa'nın yürüdüğü ve ateşi gördüğü bu yer, mübarekti, mukaddesti.Bütün kâinat bir ağaçtan Hz. Musa'ya yöneltilen bir çağrıylayankılanıyordu. Belki de Hz. Musa'ya seslenilen bu ağaç o yörede tekti:"Ey Musa, muhakkak ki, âlemlerin Rabbi Allah Benim Ben!" (28/30)Musa Aleyhisselam bu daveti, soğuk ve sessiz bir gecede idrak ediyordu.Arkadan direktifler gelmeye başladı: "Asânı at!" Asâsını yere bırakmıştıama, birden bir ejderha olmuş, büyüklüğüne rağmen küçükyılanlar gibi kıvrıla kıvrıla hareket ediyordu.Musa, bu hadise karşısında heyecanlı fıtratının gereği, arkasına dönüpbakmadan kaçtı, fakat kendisine "Ey Musa, dön gel, korkma; sengüven içinde olanlardansın." diye hitap geldi. Peygamberlikle vazifelendirilenlerAllah'ın huzurunda iken korkuya kapılmazlardı."Elini koynuna sok, kusursuz olarak, bembeyaz çıksın. Korkudanaçılan kollarını kendine çek." (28/32) "Bunlar, Firavun ile kavmine karşıgöstereceğin dokuz mucizenin ikisidir." (27/12) Musa Aleyhisselam,geçmişi hatırlayarak "Rabb'im! Ben onlardan bir cana kıydım, beni öldürmelerindenkorkuyorum." dedi. (28/33) Cenab-ı Hak'tan, yardımcıolarak kardeşi Harun'u da istedi. "Dili benimkinden daha fasih, dahadüzgündür, onu da beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder."dedi. (28/34)"Rabb'im, benim göğsümü aç, benim işimi kolaylaştır. Dilimden düğümüçöz. Tâ ki, sözümü anlasınlar. Bana ailemden bir vezir ver. KardeşimHarun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu da işime ortak yap."(20/25-32)Cenab-ı Hak, Hz. Musa'nın bu isteklerine "Seni kardeşinle destekleyeceğiz;ikinize bir kuvvet vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklar.Âyetlerim sayesinde onlar size erişemeyecekler. İkiniz ve sizeuyanlar üstün geleceksiniz." buyurdu. (28/35)Pek çok ibret ve hikmeti bilhassa günümüze ait çok ince mesaj vesırları ihtiva eden bu âyetlerden gerekli dersi almamız icap ediyor. Kardeşlerimizinmeziyetleriyle iftihar etmek mesela "Onun düzgün ve fasihbir hitabeti var; meseleyi o anlatmalı" demeli ve kabiliyetlerin önünüaçmalıyız. Onları hayır hizmetlerinin içine sokup kabiliyetlerinden insanlığınistifade etmesini sağlamalıyız."Kardeşlerinizin nefislerini, nefsinize, şerefte, makamda, teveccühte,menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerden tercih ediniz.Hatta en lâtif ve güzel bir hakikat-ı imaniyeyi, muhtaç bir mümine bildirmekki, en masumane, zararsız bir menfaattir; mümkünse, nefsinizebir hodgamlık gelmemek için, istemeyen bir arkadaş ile yaptırmak hoşunuzagitsin. Eğer 'Ben sevap kazanayım, bu güzel meseleyi ben söyleyeyim.'diye bir arzunuz varsa, gerçi onda bir günah ve zarar yoktur;fakat aranızdaki ihlâs sırrına zarar gelebilir." "Kardeşlerinizin meziyetlerinişahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onlarınşerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.""Ehl-i dünya, büyük bir servet ve şiddetli bir kuvvet elde etmek içinhatta bir kısım ehl-i siyaset ve hayat-ı içtimâiye-i beşeriyenin mühimâmilleri ve komiteleri, iştirâk-i emval düsturunu kendilerine rehber etmişler.(...) Her ne ise bu iştirak-i emval düsturu âmâl-i uhreviyeye girse,zararsız azim menfaate medardır. Çünkü bütün emval, o iştirak edenher bir ferdin eline tamamen geçmesinin sırrını taşıyor. Çünkü nasıl ki,dört beş adamdan, iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitili, biri lamba, birişişe, biri kibriti getirip lambayı yaktılar. Her biri tam bir lambaya mâlikoluyor. O iştirak edenlerin her birinin bir duvarında büyük bir aynasıvarsa, her birinin noksansız, parçalanmadan, birer lamba, oda ileberaber aynasına girer. Aynen öyle de, emvâl-i uhreviyede sırr-ı ihlâsile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile tesanüt ve sırr-ı ittihat ile teşrîk-ül-mesâî,o iştirâk-i amelden hâsıl olan umum yekûn ve umum nur her birinindefter-i amaline bi tamâmihâ gireceği, ehl-i hakikat arasında meşhûdve vâkidir. Ve vüs'at-i rahmet ve kerem-i İlâhî'nin muktezâsıdır."Şirket-i maneviye, insana, kendisi bir buz parçası iken bir havuz kazandıracakkadar fayda ve sevap temin eder. Ayrıca şirket-i maneviyedengelen sevaplar, koruma altındadır, hiç kimseye verilmez.a.aymaz@zaman.com.tr


3229AİLEMARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANHz. Mevlânâ: Şarabı o içmiş,sarhoşluğu siz yapıyorsunuz!737. vuslat yılı münasebetiyle düzenlenenMevlânâ Haftası'nda, dünyanın her tarafındanakın edip gelen ziyaretçilerle doluptaştı Konya. Demek ki asırlar geçer amaHz. Mevlânâ sevgisi geçmez. O, tüm hatıralarıylahayatımızda ve gönlümüzdedir.İşte onun unutulmaz hatıralarından birdemet sizlere. Zannederim siz de benimgibi sevgi ile okuyacak, takdirle değerlendireceksinizbu mesaj yüklü misalleri.***Hz. Mevlânâ, zikir halkasına katılmış,çevresiyle birlikte zikrediyordu. Tam bu sıradabir sarhoş da dışarıdan halkaya katılıpzikretmeye başladı. Ancak sarhoş dengesinitutamıyor, yalpa yaprak yanındakilere çarpıyordu.Tutup dışarıya atmak istediler. Amasarhoş, zikir halkasından çıkmak istemeyincetartışma çıktı. Mevlânâ sordu:-Neyi tartışıyorsunuz?-Sarhoştur, dediler içimizden çıkarmakistiyoruz, o da çıkmak istemiyor!Cevabı kısa oldu;-Demek şarabı o içmiş, sarhoşluğu sizyapıyorsunuz!.Bunun üzerine derin bir sessizlik olur.Sonra hep bir ağızdan zikir cümlesi aynıolur:-Şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz!Hz. Mevlânâ son uyarısını da şöyle yapar:-Düşene herkes tekme atar, bir tekmede siz atmayın!..Gelin bu cümleyi de biz tekrar edelim:-Düşene herkes tekme atar, bir tekmede biz atmayalım!***İki kişi sokak ortasında ağız dalaşı yaparaktartışıyorlardı. Biri dedi ki:-Bana bak!.. Ben öyle bir adamım ki,bana bir söylesen bin tane cevap alırsın!..Oradan geçmekte olan Mevlânâ, busözü söyleyen adamın yanına varıp çenesialtına kadar sokularak şöyle dedi:-Ben de öyle bir adamım ki, bana bintane söylesen bir tane dahi cevap alamazsın!..Bir söze bin cevap vereceğini söyleyenAhmet Şahinadam, bu defa bir tane dahi cevap veremedi...***Bir talebesi evlenmiş, hayata karışmıştı.Ziyaretine geldiğinde kılık kıyafetinden ihtiyaçiçinde olduğunu anlamıştı. Fakat halkıniçinde mahcup etmeden nasıl yardımcıolabileceğini düşünüyordu. Tam o sıradakalkıp gitmek üzere olan talebesine seslendi:-Osman! Sen eskiden çok mütevazı biriidin, kalkıp giderken elimi öperek giderdin.Osman mahcubiyetle Mevlânâ'yadoğru yönelerek yaklaşıp elini öpmek istedi.O sırada avucu içine önceden hazırladığı altınlarıkimsecikler görmeden Osman'ınavucu içine sıkıştırarak elini kapatan Mevlânâ,şu tembihte bulunmayı da ihmal etmedi:-Osman dedi, ben el öptürmeyi çok severim,sık sık gelip elimi öpmeni istiyorum!..Osman, avucu içindeki altınları sıkı sıkıyatutarak çıkıp evin yolunu tutarken biryandan alacağı ihtiyaçlarının sevincini yaşıyor,bir yandan da bu zarif anlayış karşısındagözyaşlarını tutamıyordu.***Cübbesindeki düğme sallanıyordu. HanımıGevher Hatun, hemen oracıkta ayaküstüdüğmeyi dikmek istedi. Halk arasındakisöylentiyi hatırlatarak da:-Efendi, dedi ağzına bir çöp al da biruğursuzluğa uğramayasın!..Mevlânâ bu boş söylentiyi zarif bir cevapladüzeltti:-Hanım sen merak etme. Ben ağzımaçöp yerine Kulhüvellahü'yü aldım. İhlas Sûresiçöpten iyi korur beni.***Bir gün Konya çarşısında yürürken birpapaz kendisini görünce hemen ayağakalkmış, sonra da yarıya kadar aşağıya eğilerekhürmetle selam vermişti. Bunu görenMevlânâ ise papazdan daha aşağıya eğilerekselamına mukabele etti. Bu duruma itirazeden bir Müslüman:-Bir papaza da bu kadar aşağıya eğilmekolur mu? deyince şu cevabı verdi:-Tevazuda da papazı geçmemiz gerekir!a.sahin@zaman.com.trOnline hayat, sosyalçevreden koparıyorÖMER SARI ADANADokunmatik cep telefonu ve bilgisayar-hayatımıza girmesiyle dünyayı her1larınan online takip eden, e-maillerine bakan birkitle ortaya çıktı. Dokunmatik dünyada iPone,iPad gibi cihazların yanı sıra diğer cihazlarlaher an internetle online yaşayanların oluşturduğu@sosyaller topluluğu, asosyalleri aratırhale geldi. Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşımsitelerinin yanı sıra messenger, mail gibiiletişim araçlarını her an online olarak taşınmasınısağlayan cihazlar, insanları birbirindenkoparmış durumda. Sosyal çevresi ile iletişiminidokunmadan öteye gitmeyen; görüştüklerikişilere gülümsemeyi karakterlerle ':)'gösteren bu kişileri uzmanlar uyarıyor.Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul, dokunmatikdünyada her zaman online olmanın zararlıolduğuna dikkat çekiyor. Online yaşamanıninsanın yaşantısını engellediğine dikkatçeken Yurdakul, "Kişiyi arkadaşlarından,spordan, hobilerinden koparmakta, sadece sanalbir dünyanın içine hapsetmektedir. Özellikleonline olmak her şeyi bir yana bırakıp oan, orada olmayı gerektirdiği için daha da sakıncalıdır.Bu yüzden hiç olmazsa online olmakyerine bunları mail kapsamına almak veuygun olduğu zaman yazışmak hem gereksizzaman yitirmeyi engelleyecek hem de insanlarındaha çok kendisine ulaşmasını sağlayacaktır."diyor. Çevresinde olup biteni duymayanlaratavsiyelerde bulunan Yurdakul, "Bu insanlardevamlı online olmak yerine mail ile haberleşebilirler.Hiçbir şey yapamıyorlarsa bunugünün belli saatine sınırlamalılar. "Onlineiletişim, insanı gerçekten kısıtlayan bir iletişimdir."diyen Yurdakul, "O an cevap vermek,o an orada olmak, karşı taraf çıkmadan çıkamamakya da küser diye çekinmek gibi durumlaroluşur. İnsanların sürekli kendisineulaşması fikri, bir kâbus gibi bir süre sonra insanınkendi kendini sınırlandırmasına nedenolur. Özel yaşam diye bir şey de zamanla kalmaz."şeklinde konuşuyor. İnsanın sosyal birvarlık olduğunu vurgulayan Yurdakul şunlarısöylüyor: "İnsan sosyallikten koptuğu orandaiçine kapanır. Her ne kadar insanlarla onlinebağlantı kursa da bu bağlantı sınırlı bir bağlantıdırve onu diğer insanların içine dahil etmez."DANİMARKAKOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 6 14 8 34 12 19 13 35 15 50 17 1030.12.2010 6 14 8 34 12 19 13 36 15 51 17 1131.12.2010 6 14 8 34 12 19 13 37 15 53 17 1301.01.2011 6 14 8 34 12 20 13 37 15 54 17 1402.01.2011 6 14 8 34 12 20 13 38 15 55 17 1503.01.2011 6 14 8 34 12 21 13 39 15 56 17 1604.01.2011 6 14 8 33 12 21 13 41 15 57 17 17ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 6 22 8 41 12 27 13 45 16 01 17 2130.12.2010 6 22 8 41 12 28 13 46 16 02 17 2231.12.2010 6 22 8 41 12 28 13 47 16 03 17 2301.01.2011 6 22 8 41 12 29 13 48 16 04 17 2402.01.2011 6 22 8 41 12 29 13 49 16 05 17 2503.01.2011 6 22 8 40 12 30 13 50 16 07 17 2704.01.2011 6 22 8 40 12 30 13 51 16 08 17 28AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 6 24 8 47 12 28 13 42 15 57 17 1730.12.2010 6 25 8 47 12 29 13 43 15 58 17 1831.12.2010 6 25 8 47 12 29 13 44 15 59 17 1901.01.2011 6 25 8 47 12 30 13 45 16 00 17 2002.01.2011 6 25 8 46 12 30 13 45 16 01 17 2103.01.2011 6 25 8 46 12 31 13 47 16 03 17 2304.01.2011 6 24 8 46 12 31 13 48 16 04 17 24Bulunduğunuz şehrin namaz vakitleri için:http://www.zaman.com.tr/namaz.doİSVEÇNORVEÇGÖTEBURG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 6 20 8 51 12 21 13 25 15 38 16 5830.12.2010 6 20 8 51 12 21 13 26 15 39 16 5931.12.2010 6 20 8 51 12 22 13 27 15 40 17 0001.01.2011 6 20 8 51 12 22 13 28 15 42 17 0202.01.2011 6 20 8 50 12 23 13 29 15 43 17 0303.01.2011 6 20 8 50 12 23 13 30 15 44 17 0404.01.2011 6 20 8 49 12 24 13 31 15 46 17 06STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 5 59 8 40 11 57 12 51 15 01 16 2130.12.2010 5 59 8 40 11 57 12 52 15 02 16 2231.12.2010 6 00 8 40 11 58 12 53 15 03 16 2301.01.2011 5 59 8 39 11 58 12 54 15 04 16 2402.01.2011 5 59 8 39 11 59 12 55 15 06 16 2603.01.2011 5 59 8 39 11 59 12 56 15 07 16 2704.01.2011 5 59 8 38 11 59 12 57 15 09 16 29DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 6 32 9 15 12 28 13 20 15 28 16 4830.12.2010 6 32 9 15 12 28 13 21 15 30 16 5031.12.2010 6 32 9 15 12 29 13 22 15 31 16 5101.01.2011 6 32 9 15 12 29 13 23 15 32 16 5202.01.2011 6 32 9 14 12 30 13 24 15 33 16 5303.01.2011 6 31 9 14 12 30 13 25 15 35 16 5504.01.2011 6 31 9 13 12 31 13 26 15 36 16 56FİNLANDİYAOSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 6 30 9 15 12 26 13 17 15 25 16 4530.12.2010 6 30 9 14 12 26 13 18 15 26 16 4631.12.2010 6 30 9 14 12 27 13 19 15 27 16 4701.01.2011 6 30 9 14 12 27 13 20 15 28 16 4802.01.2011 6 30 9 13 12 28 13 21 15 30 16 5003.01.2011 6 30 9 13 12 28 13 22 15 31 16 5104.01.2011 6 29 9 12 12 29 13 23 15 33 16 53HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 6 34 9 20 12 29 13 18 15 25 16 4530.12.2010 6 34 9 20 12 29 13 19 15 27 16 4731.12.2010 6 34 9 20 12 30 13 20 15 28 16 4801.01.2011 6 34 9 19 12 30 13 21 15 29 16 4902.01.2011 6 34 9 19 12 31 13 22 15 31 16 5103.01.2011 6 33 9 18 12 31 13 23 15 32 16 5204.01.2011 6 33 9 18 12 32 13 24 15 34 16 54TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı29.12.2010 6 41 9 39 12 34 13 14 15 16 16 3630.12.2010 6 41 9 39 12 34 13 15 15 18 16 3831.12.2010 6 41 9 38 12 35 13 16 15 19 16 3901.01.2011 6 41 9 38 12 35 13 17 15 20 16 4002.01.2011 6 41 9 37 12 36 13 18 15 22 16 4203.01.2011 6 41 9 36 12 36 13 19 15 23 16 4304.01.2011 6 41 9 36 12 37 13 20 15 25 16 45NAMAZ VAKİTLERİ


3329AİLEMARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANKış hastalıklarının pratik tedavileriAİLEMBirçok kişide soğuk algınlığı, nezle, grip,1farenjit, öksürük gibi hastalıklar görülüyor.Mutfağınızdaki malzemelerle karışımlarhazırlayıp önlem alabilirsiniz.Havaların soğumasıyla birlikte soğuktankaynaklanan hastalıklar yayılmaya başlıyor.Nezle, grip, öksürük gibi bulaşıcı olanlarınınyanı sıra soğuğun tetiklediği migren ağrıları yada romatizmal ağrılar da şiddetini artırıyor.Bize düşen, bu hastalıklardan korunmak ya dailerlemelerini önlemek için gereken tedbirlerialmak. 40 yıldır şifalı bitkiler üzerinde araştırmayapan ve bu alanda birçok kitaba imzaatan Arif Pamuk, "Mutfağımızdaki Şifalı Bitkiler"adlı son kitabında, elimizin altındakimalzemelerin karışımları ile hastalıklardan nasılkorunabileceğimizi anlatıyor. Biz şimdilikyalnızca soğukla birlikte artan rahatsızlıklarınçözüm yollarını derledik. Ancak Pamuk Yayıncılık'tançıkan bu kitapta; bulantıdan dişetirahatsızlıklarına, felçten kolesterole, mideyanmasından nasıra, saç dökülmesinden sivilceye,tansiyondan şişmanlığa, unutkanlıktanuyku problemlerine kadar birçokhastalığa şifa olacak bitki karışımlarına yerverilmiş.Soğuk algınlığına çam sakızı veçörek otu100 gr zeytinyağı, 30 gr çörekotu,100 gr bal, 30 gr çam sakızı.Yapılışı:Malzemelerin hepsi her gün tozhaline getirilir. Tamamı bir şişeyekonularak iyice karıştırılır. İkiye bölünereksabah ve akşamları içilir. Bukarışım soğuktan meydana gelenbütün hastalıklara, mafsal ağrılarına, uyuşukluklarave felce karşı şifa. Soğuk algınlığıiçin diğer öneri şöyle: 2 limon rendelenerek500 gr gülsuyuna karıştırılır, kaynatıldıktansonra vücuda sürülür.Öksürüğe ballı zencefil3-4 parça zencefil, 1 kaşık bal, 1,5 su bardağısu.Yapılışı: Su ile zencefil 4 dakika kaynatılır.Bal ilave ederek tatlandırılır. Sabah veakşamları içilir.Ihlamursuz bronşit geçmez2 elma, ıhlamur veyeteri kadar su.Yapılışı: Elmalardilimyapılır.Ihlamur ile birlikte suyun içine atılarak beş dakikakaynatılıp bardak bardak içilir. Mükemmelbir balgam söktürücüdür.Gribe buğday kepeği kürü6 gr buğday kepeği, 1 gr tuz, 5 gr karabiber,1 çay bardağı su.Yapılışı: Buğday kepeği, tuz ve karabiberkarıştırılır. Bir çay bardağı su ile kaynatılır, temizbir cam kapta saklanır. Sabahları ve akşamlarıbir bardak su ile yutulur.Kimyon, kekik farenjit için kaynasın5 gr kekik, 5 gr kimyon, 1 çay bardağısirke, 2 su bardağı su.Yapılışı: Hepsi birlikte kaynatılır. Eldeedilen karışım ile gargara yapılır.Migrene gülsuyuNohut kadar kâfur, yarım fincan gül suyu.Yapılışı: Kâfur, gül suyuna karıştırılarakezilir. Bu karışımdan burun deliklerine sürülür.Romatizmaya kâfurlu masaj3 şeker büyüklüğünde kâfur, 500 gr zeytinyağı.Bu maddeler eritilir, sıvı hale getirilir,masaj yapılır. Zencefil ve havlıcandan ikişerparça, üç bardak su ile kaynatılır. Tokolarak günde 3 defa, bir bardak içilir.Nezlenin değişmez formülü1 fincan dereotu tohumu, yarım fincankereviz, yarım fincan kekik, yarımfincan papatya, 5 çay bardağı su. Yapılışı:Malzemelerin her biri suyun yarısıkalana kadar kaynatılır. Süzülürve içilir. Nezle için diğer öneri deşöyle: 3 kaşık kekik, 1 bardak su 3dakika kaynatılıp üçe bölünereksabah, öğle, akşam içilir.Hapşırığın ilacı elma koklamakGülyağı, burun deliklerine ikidamla damlatılır. Elma veya süngerkoklamak da hapşırmayı önler.


34AİLEM29ARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANÇocuğa korkutarak değilsevdirerek dini öğretinZEYNEP KAÇMAZPedagog Ali Çankırılı, çocukla iletişim1kurarken konuya çocuğun mantığı üzerindenbakılması gerektiğini söyledi. Çankırılı,"Allah küfreden çocukları sevmez, Allah, annelerinebağıran çocukları taş yapar." gibi ifadelerinçocukta zamanla dine karşı öfke venefrete sebep olacağına dikkat çekti.Aile, davranışların şekillenmesinde büyükbir öneme sahiptir. Özellikle de çocukta diniinancın yerleşmesinde anne-baba daha fazlaetkilidir. Ancak dini mevzular anlatılırkenyapılan bazı yanlış söz ve tutumlar, çocuktadine karşı korku ve nefret oluşturuyor. "Namazkılmayanları Allah cehennemine atar, Allahküfreden çocukları sevmez, Allah annelerinebağıran çocukları taş yapar." gibi ifadeler,dine karşı öfke ve nefrete sebep oluyor.Pedagog Ali Çankırılı, çocuğa dini mevzularizah edilirken yetişkin değil, bir çocuk gözüyleyaklaşılması gerektiğini söylüyor. "Çocuğuolan, onunla çocuklaşsın." hadisini örnekveren Çankırılı, "Çocuğa korkutarak değil,sevdirerek dini eğitim verilmeli." diyor.Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar ancakfarklı din ve inançlarda yetişmesi, dininisevmesi veya dinin gerektirdiklerini yerine getirebilmesindeanne ve babanın önemli bir yerivardır. Pedagog Çankırılı, küçük yaşta dinikavramlar nasıl ifade edilirse ileriki yaşlarda daçocuğun o kavrama o gözle bakacağını belirtiyor.Çankırılı, "Geçen günlerde bir çocuk annesinebağırıyordu. Anne ise çocuğun kızgınlığınıanlamak yerine 'Allah, annelerine bağırançocukları sevmez.' dedi. Ve çocuk aynıkızgınlıkla 'Seni de Allah'ı da sevmiyorum.'demişti. Çocuk artık her yaramazlık yaptığındaAllah'ın kendisini sevmediği düşüncesinekapılacak, kendisini sevmediği için çocukda Allah'ı sevmeyecektir." şeklinde konuşuyor.Çankırılı, dinin cezalandırıcı ve korkutucuözellikleri yerine, güzelliklerinin anlatılmasıgerektiğini söylüyor. Çocukla iletişim kurarkenkonuya çocuğun bakışı ve mantığı üzerindenbakılmalı ve konu basit bir dille ifadeedilmeli. Çocuklarda görsel düşüncenin mantıksaldüşünceden önce geldiğini söyleyenÇankırılı, "Bu sebeple çocuklar, fizik ötesi soyutkavramları anlayamaz. Çocukların dini konulardakisorularına geçiştirmece cevaplarverilmemeli, yaşına uygun izahlarda bulunmalı.Ayrıca dini konularda bir şey anlatırkenveya ibadetlere alıştırırken onun oyun çocuğuolduğu kesinlikle unutulmamalı. Küçük çocuklaribadetleri de oyun olarak algılar. Siz namazkılarken gelir, yanınıza dikilir, sizinle birlikteoturup kalkar, sizi taklit eder. Yaptığı davranışlarınibadet olduğunu kavrayamaz. Canısıkılınca odada dolaşmaya, önünüze dikilipveya secde yaptığınız yere oturup komiklikyapmaya başlar. Anne-baba ve aile büyükleriçocuğa sert tepki göstermemeli, azarlamak veçocuğu odadan çıkarmak gibi davranışlardabulunmamalıdır." diyor.Namaz Gönüllüleri Platformu'nun kurucularındanilahiyatçı-yazar Ahmet Bulut isesözlerden çok davranışların çocuklar üzerindedaha etkili olduğunu söylüyor. Bulut,"Güzel sözleriniz ve dini telkinleriniz, davranışlarınıztarafından desteklenmiyorsa; yanisöylediklerinizi yaşayamıyorsanız, sözlerinizçocuğun davranışlarına yansımayacaktır. Namazkılmanın güzelliğini anlatmak yerineöncelikle o kişinin namaz kılması gerekir kiçocuk da örnek alsın." ifadelerini kullanıyor.Çocukta dinî inancın yerleşmesi için neleryapılabilir?Allah ve Peygamber sevdirilmeli: Allah,çocuğa 'yakan', 'cezalandıran', 'cehennemeatan', 'taş yapan' olarak aktarılmamalı vekorkutulmamalıdır. Çocuk, Allah'ın cezalandırıcıözelliklerini değil, seven, koruyan, bağışlayanözelliklerini bilmelidir. Allah ve Peygambersevgisi, hoşnutluğu, akıl ve mantıkdairesi içinde kalplere yerleştirilmelidir. Bununaksinin yapılması çocukta dine karşı nefretuyandırır. Yaş ve birikimine uygun olmayanbilgi ve uygulama çocuktan istenmemeli: 6 aylıkbir bebeğe nasıl ki yetişkinlere ait yiyeceklerverilmiyorsa, dini konularda da çocuğunyaşının üstünde bir tutum sergilemesini beklemeyin.5 yaşındaki bir çocuktan tadil-i erkânıylanamaz kılmasını veya tüm sure veduaları ezberlemesini istemeyin. Mevzuyaçocuğun bakışı ve mantığı üzerinden bakın:Çocukların dini konulardaki sorularına geçiştirmececevaplar vermeyin. Soruları önemseyin,yaşına uygun mantıklı ve doğru cevaplarvererek izahta bulunun. Örnek olun: Söyledikleriniziyaşayın, yani çocuğunuz dini telkinlerinizidavranışlarınızda görsün. Bir baba"Temizlik imandandır, Allah temiz olanları sever."diye telkinde bulunup örneğin pikniğegittiğinde çöplerini toplamadan piknik yeriniterk ederse; bu dini telkinin çocuk için pratiktebir anlamı olmaz.Dinî konuları bir günde anlatmayın: Yerineuygun ve aralara serpiştirilmiş konuşmalardaha etkilidir. Konuşmalar, tenkit vetartışma şeklinde olmamalıdır.Hekimoğlu İsmailTahkikî imanı elde etmesi, bir insanı bütün çukurlardan çıkarmaya yeter...Tahkikî imanı elde etmesi, bir insanı bütünçukurlardan çıkarmaya yeter...Risale-i Nur, 18. Söz'de, Bediüzzamanhazretleri buyurmuş ki: "En çirkin görünenşeylerde, hakiki bir hüsün ciheti var.Bir kısım hadiseler var ki zahiri çirkin, fakato zahirî perde altında, gayet parlak güzelliklerve intizamlar var. İnsan, zahirperest, hemhodgâm olduğundan, zahire bakıp çirkinliklehükmeder..."Bu ne demektir?Bu demektir ki, Allah'ın yarattıklarında çirkin,kötü, zararlı yoktur!..Bunu nasıl anlamak lazım?Mesela gübre zahiren iğrenç ve kokusupistir, fakat tarladaki gübre mahsulü artırır. Zehirkötüdür, fakat her ilaçta bir miktar zehir devardır. Alkolün yaratılması kötü değil, içilmesikötüdür.Aynen öyle de karşılaştığımız çirkin bir hadise"aslında" güzeldir. Yani o çirkinliğinveya olumsuzluğun altında bir güzellik vardır;onu ya düşünerek bulacağız, yahut yaşayarakgöreceğiz. Çünkü hiçbir şey başıboş değildir.Allah'ın rızası olmadan kelebek kanadını oynatamaz.Rahmetli anneme göre Erzincan depremindensonra dünya yıkılmıştı. Ona dedim ki:"Anne, yalnızca Erzincan yıkıldı, diğer yerlerduruyor." "Hayır hayır, dünya yıkıldı, kıyametkoptu!" dedi. Evet, kız kardeşim ve ağabeyimölmüştü amma sonuç ne oldu? İkisi de cennetegitti. Onlar cennete gitti diye üzüleyim miyani? 80 yıllık ömrümde gördüm ki, büyükolay, büyük felaket yoktur, Allah rahman verahimdir, her şeyi ölçülü veriyor. Amma insanolayları büyütür.En büyük dertler peygamberlere gelmiştir.Peygamberimiz'i taşladılar, çocukları öldü,karısı öldü, yoruldu, aç kaldı, büyü yapıldı, savaştansavaşa gitti, yalnız kaldı, bütün dünyaona düşmandı. Amcasını ve hanımını ardı ardınakaybettiği döneme, tarihçiler "hüzün yılı"diyor.O (sas), demedi...İslamiyet'i halen ve kalen yaşamaya devametti. İman bunu gerektirir.Kış mevsimi zahiren çirkin, soğuk, karlı,fırtınalı. Amma arkasında bahar var. Kışın yağmuruolmasa, baharın ekini, meyvesi olmaz.Avrupa'da buna determinizm denir, yani herhadise sebeplere bağlanır. Bize göre sebepleriyaratan da Allah'tır.Dinî çalışmaların yasaklandığı yılları düşünüyorum...Kitapları, gece pardösünün altındagizlice götürürdük arkadaşlara. İçki,kumar, her türlü ahlaksızlık serbest, üç kişininbir araya gelip kitap okuması suçtu. BüyükDoğu dergisini Ermeni bir kadından alırdım,gizlice. O kadın bir gün dedi ki: "Evladım herşey bozuldu, sizler gayret edin de düzelsin."O günler "bu millet ne olacak?" dedik ammaasla ümitsizliğe düşmedik, o millete hizmet ettik.Yangın yerinden geçerken bile başımızı çeviripyemyeşil yörelere baktık, "Bardağın boştarafı değil, dolu tarafı bize yeter." dedik.Şimdi o günler geçti, üstadın "cennetâsâ birbahar" dediği günler geldi...Tahkiki imanı elde etmesi, bir insanı bütünçukurlardan çıkarmaya yeter...


3529AİLEMARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MAN'Çocuk, inancını kendi kendineseçsin' demek ne kadar doğru?Çocukta zaten kendiliğinden bir soyut güç inancı vardır. Örneğin çocuğa şimşek, yıldız, gökgürültüsü gibi ona göre soyut ve güçlü duran şeyleri sorduğunuzda ilginç bir şekilde hepsinikendiliğinden Yaratıcı ile bağladığını görürsünüz. İşte tam bu noktada; çocuğun soyut düşünceinancını beslemek ve doğru tariflerle sağlıklı bir çerçeveye oturtmak gerekir.ERHAN ÖZDENuZMAN PSİKOLOGObjektif olmak adına 15 yaşına kadar1çocuğun inanç dünyasına dokunmamak;onun hassas gelişim basamaklarını tesadüflereve kendi çözüm çırpınışlarına terketmek, ruh dünyasındaki duygu boşluklarındaboğulmasına göz yummak demektir.Çocuklar rastgele inanca sahip olmaya terkedilmeyecek kadar önemlidir."İnanç öğretisi" toplumun siyasi kanadındaçok tartışıldığı gibi gerçekten de ergenliğinekadar hiçbir müdahalede bulunulmayıpçocuğun kendi tercihlerinin kendikendine belirmesinin beklenmesi gereken birkonu mudur? Bundan önce yapılan müdahalelerantidemokratik ve çocuğun kenditercihini kendisinin belirlemesi yeteneğini zedeleyici,onun dünya görüşünü daraltıcı,"empoze edici" bilgi kirliliği midir? Bu sorularıdinî referansları bir kenara bırakarak, çocuğungelişimsel kalitesini kriter alarak pedagojibiliminin perspektifiyle ele alırsak,çocuğun inancını kendi kendine belirlemesiimkânsızdır.Çocuğun bunu kendi kendine belirlemesininteorik bir imkânsızlık olduğu,Jean Piaget'nin öngördüğü çocukgelişim basamaklarına azıcık yakındanbakmakla bile fark edilecektir."Çocuğum kendi kendineseçsin" demek aslında, seçim yapabilmekabiliyetinin olmadığı birdönemde kendi ruh dünyasıiçinde cevaplamak için çırpındığıyığınla soru işareti ortasında onuyapayalnız bırakmak demektir.Bu yalnızlık, çocuk için içindençıkılamaz bir hal alacaktır. Zihinselsorular ve psikolojik ihtiyaçlarınkendi halinde karşılanmayabırakılması henüzdaha gıdasını bile kendi başınatemin edemeyen birçocuğun ruhsal dengesinibozmak için yeterlidir.Çocukta zaten kendiliğindenbir soyut güçinancı vardır. Örneğin çocuğaşimşek, yıldız, gökgürültüsü gibi ona göre soyut ve güçlü duranşeyleri sorduğunuzda ilginç bir şekilde hepsinikendiliğinden Yaratıcı ile bağladığınıgörürsünüz. İşte tam bu noktada; çocuğunsoyut düşünce inancını beslemek ve doğrutariflerle sağlıklı bir çerçeveye oturtmak gerekir.Aksi takdirde bu belirsizlik, çocuğagerginlik olarak yansıyacaktır. Örneğin, buyaşlardaki çocukların neredeyse her şey içinsık sık endişeli gözlerle "bu günah mıdır?"diye sormasına da tanık oluruz. Bu sorulardoğru yerleştirilemeyen ya da kendi haline bırakılaninanç kavramıyla ilgili bir problemdir.Kontrol edemediğimiz bir dünya varBenmerkezci (egosantrik) düşünce çocuğunbütün dünyayı kendisi için yaratılmış, etrafındakiherkesin kendisiyle mutlakabir bağının olduğunu zannettiğidönemdir. Bu dönem2-4 yaş arasındadırve 4. yaşının sonu n adoğruçocuk bazı şeylerin onunlabir bağının olmadığı yıkıcıdüşüncesiyle tanışmayabaşlar. Bu, çocuk için yaşanmasıgereken ilk hayalkırıklığı (!) olarak kabul edilir.Özellikle bu dönemdegelen bir kardeş, bu hayal kırıklığınıdaha da artırır. Psikologlarınpek çoğuna görebu, çocuğun başa çıkmasıgereken hayata dair ilk ciddisıkıntıdır ve ona psikolojikgelişimi adına mesafe kat ettirmesiaçısından gereklidir.Bu dönemde çocuk kendi dışındakontrol edemediği birdünya olduğu düşüncesineyavaş yavaş geçiş yapmayaçalışır. Ve bu sebeple türettiğibelli geçiş nesneleri vardır:Barbie bebeği, tabancası, arabası,battaniyesi, vs. Çocukbunlar üzerindeki kontrol gücüylekısmen tatmin olur vekontrol edemediği dünyayaadım adım suhuletli bir geçişyapar.İşte bu dönemde çocuğakontrol edemediği dünyanınaktörlerinin birer birer ve ılımlıbir seyir içinde anlatılması, onunyaşadığı bu düş kırıklığını azaltacakve dış dünyaya geçişinidaha huzurlu kılacaktır. Kontroledilemeyen dünyaya ait önemliaktörlerden biri olarak da (diğerinsanların ve olayların anlatıldığıgibi) diğer insanlardan daha adaletli,daha sevgi dolu, daha ılımlıancak daha da güçlü, kendisine yakınbir aktör olarak "yaratıcı" kavramınınanlatılmasının onun dışdünyaya daha huzurlu bir "merhaba"demesine katkıda bulunacağıtartışmasızdır. Kontroledemediği dünyayaait her şeyin o kadar dadramatik olmadığınıçocuk bu ılımlıyaratıcı kavramıyladaha sıcakbir şekildeöğrenecektir.Dikkat, tv kilo aldırıyor!HEMRA KÖSEHavaların soğumasıyla birlikte sahilde13-5 tur atıp form korumaya, çay bahçesindetoplanıp keyif yapmaya veda ettik.Akşamları eve kapanıp televizyon başında vakitgeçirmek bir numaralı tercihimiz.Ancak insan ekran başında tatlısındantuzlusuna, patlamış mısırından çikolatasınakadar ne bulsa yiyor. Bu abur cuburlar da yağ,selülit ve çeşitli sağlık sorunları olarak geri dönüyor.Beslenme uzmanı Seyran TombulKarlıtepe, sık tüketilen bu besinler hakkındauyarıyor ve alternatifler sunuyor:Patlamış mısır masum değil: Mısır, yağeklenmeden patlatılınca masum görünüyor.Ancak değil! Yine de kalori içerir. Bağırsaklarıhareketlendirdiği için faydalı olduğu düşünülebilirama yemeye başladığınızda durmanızzor olabilir. Mısır yerine yağsız yoğurtlasalatalığı koyu kıvamda karıştırıp ekmeküzerine sürerek yiyin. Böylece hem tat tomurcuklarımızıkandırarak iştahımızı kapatırhem de sağlıklı bir ara öğün almış oluruz.Kestane, kış gecelerinin vazgeçilmezi: 3küçük kestane 1 ince dilim ekmekle aynı kaloriyesahip. Sağlık açısından yenmeli ancakgece tüketilmemeli. Yemeye başlayınca 3 taneyigeçmemeli.Çikolatanın alternatifi puding: Okurkenbile canı çekiyor insanın, çikolata işte. Yüksekyağ, bol kakao ve şeker... Serotonin salgılanmasınısağlayarak kendimizi iyi hissetmemizide sağlıyor. Alternatifi meyve veya kurumeyve. Yağsız sütle yapılmış bir puding de tüketilebilir.Cips yerine badem tüketin: Aşırı miktardayağ, tuz içeriyor. Üstelik iştah açıyor. Cips yerine10-15 adet badem tüketerek hem iştahkapatılabilir hem de bademdeki özel maddelersayesinde ödemin önüne geçilmiş olur.Kek, börek başlı başına tehlike: Çayın yanındavazgeçilmezimiz kek, börek. Yüksekbesin öğeleri içeriyor. Akşam için fazlasıylatehlikeli. 1 dilim ekmek ve peynir daha akıllıcabir alternatif.Çay, kahve yerine tarçınlı bitki çayı: Çay,kahve uykuyu kaçırıyor. Tercihiniz bol şekerlidenyanaysa dikkat! İştah açıyor. Çay,kahve yerine tarçınlı bitki çayları tüketilebilir.Meyveye zencefil ekleyin: Meyve nasılsasağlığa faydalı deyip aşırı yüklenmemek gerek.Elbette tek meyve yarım kâse yoğurtlaberaber çok iyi bir gıda. Fazla tüketeceğinizihissediyorsanız 1 dilim elmanın üzerine biraztarçın biraz da zencefil ekleyerek iştah kapatmışve sağlıklı beslenmiş olursunuz.Şerbetli tatlıyla vedalaşın: Haftada birgün gündüz tüketmek kâfi. Ağzımızda dağılano muhteşem tereyağlı şeker parçalarınıyakmaya çalışırken vücut bitap düşüyor.Onun yerine yoğurtla keten tohumunu karıştırıpyiyin.Kuruyemişi gün içinde tüketin: Fındık, fıstık,çekirdek derken kuruyemişte ipin ucu kaçıyor.Hepsi de tuzlu, yağlı. Ekran başında salatalık,havuç gibi sebzeler tüketmek en iyisi.Lokum kutusunun başında kamp kurmayın:Bir iki lokum neyse de kutunun dibinigörene dek yiyorsanız tehlike. Lokumun 1gramı 2,40 kalori.Asitli içecek yerine mesir macunu çayı: Buiçecekler sindirim sistemine zarar veriyor.İçerdiği asit yüzünden dişlerimizi sarartıyor,kafein damar sertleşmesine neden oluyor. Nesabah ne akşam tüketmemek en iyisi. Alternatifolarak mesir macunu çayı içilebilir.


3629SPORARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANİşte Galatasaray’ınSeyrantepe’siGalatasaray'ın 20 yıllık stat hayali nihayet gerçekoluyor. 52 bin kişilik Türk Telekom Arena, 15Ocak'ta Başbakan Erdoğan tarafından açılacak.Açılıştan önce Galatasaray Başkanı Adnan Polat,Genel Yayın Müdürümüz Ekrem Dumanlı veyazarlarımıza bu görkemli stadı gezdirdi.RAKAMLARLA YENİ STATKapasite: 52 bin 650Loca sayısı: 157VIP koltuk sayısı: 5 bin 500Stat içi otopark kapasitesi: 2 bin 900Katlar: Yer altında 4, üstte 5Taban ölçüleri: 190 metre en,228 metre boyHACI HASDEMİR İSTANBuLGalatasaray'ın 20 yıllık stat hayali niha-gerçek oluyor. Sarı-Kırmızı-lılar, li-1yetgin ikinci yarısında maçlarını Türkiye'nin enmodern stadı olan 52 bin kişilik Türk TelekomArena'da oynayacak. 15 Ocak'ta BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan'ın açılışını yapacağıstatta son eksiklikler de tamamlanmak üzere.Sadece Galatasaray camiası için değil, bütünTürkiye için büyük bir gurur kaynağı olan bugörkemli stadı Galatasaray Başkanı AdnanPolat, gazetemiz Genel Yayın YönetmeniEkrem Dumanlı, Genel Yayın YönetmenYardımcısı Mehmet Kamış, Spor MüdürüSerkan Akcan, Cihan Haber Ajansı SporMüdürü Halil İbrahim Ekiz ile yazarlarımızAhmet Çakır ve Zeki Çol gezdi. İnşaat aşamasınıyakından takip eden Sarı-Kırmızılı kulübünyöneticisi Ali Haşhaş ile Genel MüdürEbru Köksal da hazır bulundu.1996'da İstanbul Belediye Başkanı RecepTayyip Erdoğan'ın Galatasaray'ın eski BaşkanıFaruk Süren'e 'Mecidiyeköy yerine Seyrantepe'debir stat yapın.' teklifi ise yıllar sonraRecep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığındagerçek oldu. Rahmetli Başkan Özhan Canaydın'labaşlayan çalışmalar, nihayet AdnanPolat döneminde mutlu sonla bitti. Stadın yapımınabirçok insan katkı sağladı.Adnan Polat'ın 'Ligin ikinci yarısına lidergirersek Türk Telekom Arena'nın ambiyansıylaşampiyon oluruz.' sözlerinde ne kadarhaklı olduğu stadı görünce anlaşılıyor. Tribünlerboş olmasına rağmen stadın atmosferiherkesi etkiliyor. Adnan Polat, "Burada mücadeleedecek rakiplerimizin işi hiç kolay değil.Çünkü hem bizim takımla mücadele edeceklerhem de stadın muhteşem ambiyansıyla."sözleriyle şimdiden rakip takımlarameydan okuyor. Stadın dört bir tarafı kapalıolduğu için güneş ışınları stada yeterince giremiyor.Bu yüzden Galatasaray da Fenerbahçegibi suni güneş ışığı veren araçlar kullanıyor.18 bin kombineşimdiden satılmış.Stadın içinde bir de müze olacak. İnşaat bittiktensonra kulübün müzesi de stada taşınacak.Hafta içindeki turlarla hem stat hem dekulübün müzesi belirli bir ücret karşılığındagezdirilecek.Ekrem Dumanlı: Darısı Beşiktaş'ın başınaBaşkan Adnan Polat, stada ulaşımda ençok toplu taşıma aracı olan metroya güveniyor.Çünkü Türk Telekom Arena'nın 500metre uzağında saatte 30 bin kişi taşımakapasitesi olan bir metro istasyonu bulunuyor.Polat, "İnsanlar, Mecidiyeköy'e kadar arabalarıylagelir. Oradan da metroya binerek rahatlıklastada ulaşırlar." ifadesini kullanıyor.Ayrıca stada araçlarıyla gelecek olan taraftarlariçin de stat içinde 2 bin 900 araç kapasiteliotopark bulunuyor.Galatasaray'ın Seyrantepe Stadı'nı gezdimve çok beğendim. Modern mimariye sahip,Avrupa standartlarında bir stat olmuş. Beşiktaş'ında güzel bir projesi olduğunu biliyorum.G.Saray'a Seyrantepe konusunda verilen desteğin,Beşiktaş'a da verilmesi gerektiğine inanıyorum.İstanbul gibi dev bir metropole bunungibi üç tane daha stat yapılsa keşke. Böylesinemodern statlar, ülke futbolunun markadeğerine önemli katkı yaptığı gibi futbolun seyirzevkini de artırır. Statlar için tabii ki mimariönemlidir ama asıl önemli unsurun ruh olduğunainanıyorum. Ali Sami Yen'in hoşhatıraları vardı, Beşiktaş Fi-Yapı İnönü'nünfarklı bir ruhu vardır. G.Saray taraftarına buruhu oluşturmak için büyük görev düşüyor.Mehmet Kamış: Sıra Avrupa çapındasportif başarılardaÖnünden defalarca geçtim, burayı gezenarkadaşlardan burayla ilgili bilgiler aldım amabu kadar etkileneceğimi tahmin etmiyordum.Hakikaten Türk sporu adına gurur vericibir tesis olmuş. Umut ediyorum UEFAböyle bir sahayı uluslararası büyük organizasyonlariçin değerlendirecektir. Daha önceOlimpiyat ve Fenerbahçe statlarında gördüğümüzgibi Avrupa'nın önemli finallerine evsahipliği yapacaktır. Umut ediyorum büyükkulüplerimiz tesisleşmeye verdiği önem gibialtyapıdan gençlerin yetişmesinede böylesineönem verirler. Bütün bu şartlardan sonradoğru yönetilip Avrupa çapında sportif başarılarıngelmesini bekliyoruz.Ahmet Çakır: Galatasaray için yeni birdönemin başlangıcıGalatasaray'ın yeni stadından etkilenmemekolanaksız. Elbette ki henüz bazı eksik-aksakdurumlar var. 15 Ocak'taki açılıştada bunlar tümüyle giderilmiş olmayacak.Bize stadı gezdiren Başkan Polat, bunların tamamlanmasınınmayısa kadar sürebileceğiniifade etti. Türk Telekom Arena, hiç tartışmasızGalatasaray için yeni bir dönemin başlangıcıolacaktır. Oraya yeter sayıda seyircinin gelipgelmeyeceği gereksiz bir karamsarlıktır.Zeki Çol: Stat heyecan vericiHeyecan verici bir stat. Günümüz futbolmimarisinin çizgilerini yansıtan bir başyapıt.Ancak henüz hazır değil. Stadın içerisindekisorunların bazılarını açılışa, bazılarını da sezonbitimine kadar gidermek olası. Fakatulaşım çok ciddi sorun. Cendere deresi yolunundevreye girmesi bir yılı bulacak. Tem bağlantılarıya da yükün büyük bölümünü çekeceğisöylenen metroyla ulaşım sorununun giderileceğineinanmak bana göre aşırı iyimserlik.Hele üst düzey maçlarda, mesela derbilerdeyalnızca ulaşım değil, güvenlik sorunuda yaşanabilir.


3729SPORARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANFOTOLAR: SELAHATTİN SEVİ, ZAMANEmre Belözoğlu,kaybetmeyetahammülü olmayanyapısı nedeniylebazen yanlış işleryaptığını itiraf etti.Tecrübeli oyuncu, herşeye rağmen yenilgiyihiçbir zamankabullenemediğiniaçıkladı.KARİYERİMİEVLİLİK KURTARDIÇocukluğundan beri F.Bahçeli olduğunuifade eden milli futbolcu Emre Belözoğlu,G.Saray formasını ilk kez giydiğinde değişikduygular yaşadığını söyledi. Eşinin hayatınıdüzene soktuğunu dile getiren Emre, mutlugiden evliliği sayesinde iki yıl sonra futbolubırakmaktan vazgeçtiğini belirtti.İSTANBUL ZAMANFenerbahçe'nin milli futbolcusu Emre1Belözoğlu, kariyeri noktaladıktansonra 'Fenerbahçeli Emre' olarak anılmakistediğini söyledi. FB TV'de yayınlanan 1'e1 programında çocukluğundan başlayarakfutbolculuk geçmişini anlatan tecrübelioyuncu, "Bazı insanları ne kadar üzsem debazı insanların kafasında kurmuş olduğubir hayali yıksam da iyi ki kendi hayallerimigerçekleştirmişim ve Fenerbahçe'ye imzaatmışım." dedi.Fenerbahçe ile buluşmasını, Türk filmlerindesevenlerin koşup, buluşmasınabenzeten Emre, Sarı-Lacivertli ekibe gelirkenbazı tereddütler yaşamasına rağmengönlünün sesini dinlediğini belirtti. Zeytinburnuspor'danGalatasaray'a transferolduğu döneme ilişkin çok ilginç ifadelerkullanan 30 yaşındaki futbolcu, şöyle devametti: “Çocukluktan beri Fenerbahçeliolduğum için ilk maça çıkacağım zamanGalatasaray'da üzerime formayı giydiğimdebana değişik gelmişti. Çünkü hayalinikurduğum başka bir şey vardı.”Emre, kariyerinde yaptığı için pişmanlıkduyduğu olayın, şu anda takım arkadaşıYobo ile İngiltere'de yaşadığı tartışmanınardından ırkçılık ile suçlanması olduğunuda açıkladı. A Milli Takım ile 2002 DünyaKupası'na katılan Emre Belözoğlu, çeyrekfinalde oynadıkları Senegal karşılaşmasınıhatırlatarak, “Her maçta 'Hadi bavullarıtoplayalım yarın uçak var.' diye şakalaşa şakalaşa3. olduk.” diye konuştu.Çocukluğundan itibaren sadece futboloynamak istediğini dile getiren Emre, “Hayattaailenin yanında olmak dışında keyifaldığın ne var deseler, işte 'idmana çıkmak,Kadıköy'de maça çıkmak' derim hâlâ.”sözleriyle futbola olan sevgisini gözlerönüne serdi. Evliliğinden bahsederken,''Keşke 20 yaşında evlenseydim diyebileceğimbir evliliğim var.'' diyen Emre, şunlarıkaydetti: “Eşimin futbol bilgisi yeterinceolmasa da benimle hayat üzerine o kadargüzel şey paylaşıyor ki 31-32 yaşında futbolubırakmayı düşünen bir Emre olarak,futbol hayatımın ömrünü bile uzattı.”Kaybetmeye tahammülü olmadığınıaktaran Emre, ''Bu beni bazen yanlışa sürüklesede bu halimden çok memnunum.Bana çok şeyler kazandırdığına inandığımve çok az şeyler de kaybettirdiğini düşündüğüm,en önemli özelliklerimden bir tanesi,tahammül edemiyorum, bunu kabulediyorum.” ifadelerini kullandı. En çoksevindiği olayları düşündüğünde ilk aklınagelenlerin kariyeri olarak 1. sıraya milli takımlaDünya 3.lüğünü, kendi adına da evliliğinikoyan Emre, hayatındaki en büyükacı olarak da 1999 yılında İstanbul'da arabaylaçarptığı kişinin öldüğü kaza olayınıgösterdi.


3829SPORARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANTRABZONSPORLU BURAK OLARAKAVRUPA'DA OYNAMAK İSTİYORUMGeçen sezonun ortasındaEskişehir'den Trabzonspor'ageldiğinde taraftarı pek deheyecanlandırmayan Burak Yılmaz,Şenol Güneş'in kanatları altındaattığı goller, hırsı ve performansıile seyredenlere “Ne olmuş buçocuğa” dedirtiyor. Sezonun en iyiçıkış yapan oyuncusu olan BordoMavili yıldız, <strong>Zaman</strong>'a konuştu. Birdeğişim ve gelişim sürecindeolduğunu kabul eden Burak'ınhedefi, Trabzonspor'laşampiyonluk yaşayıp Avrupa'yagitmek.ERDAL HOŞ TRABZONBurak Yılmaz, Antalyaspor'da attığı gol-ve oynadığı futbolla dikkatleri üstüne1lerçektiğinde henüz çok gençti. 2005-06 sezonundatakımının Süper Lig'e yükselmesindepayı büyüktü Burak'ın. Ardından Tigana'nınçalıştırdığı Beşiktaş'a geldiğinde artık millitakımın da bel bağladığı isimlerden biriydi. Birbuçuk yıl kaldı Beşiktaş'ta. Ancak bir türlübeklenen Burak olamadı. Koray'la birlikteHolosko'ya karşılık Manisaspor'a takasla gönderildi.“Eski Burak'la şimdiki Burak arasındakifark nedir?” sorumuza, yıldız futbolcu,“Geçmişe oranla çok daha tecrübeliyim. Futboludaha iyi biliyorum ve futbolla daha fazlayaşıyorum." cevabını vererek sadece değişmediğinigeliştiğini de ortaya koyuyor.Manisa macerası çok da kötü geçmedi Burak'ın.İstanbul'da tutunamamıştı ama Ege'deoynadığı futbolla “bir şansı daha hak eden futbolcu”olma sıfatını kazanmıştı 'büyükler'nazarında. Burak'ın Trabzonspor macerasıaslında o zaman başlamıştı. Sadri Şener başkanlığındayeni Trabzonspor kadrosununkurulma çalışmaları, Ersun Yanal'ın talepleridoğrultusunda devam ederken, Manisa'danSelçuk ve en yakın arkadaşı Burak ile anlaşıldı.Ancak kısa süre sonra ne olduysa Selçuk Trabzonspor'agelirken Burak'la yapılan sözlü anlaşmaresmi sözleşmeye dönüşmedi. TrabzonsporBurak yerine Gökhan Ünal, Burak iseTrabzonspor yerine Fenerbahçe ile anlaştı. Kaderingarip cilvesi o gün Burak yerine GökhanÜnal'ı alan Trabzonspor iki yıl geçmeden bukez Gökhan Ünal'ı vererek Burak'ı aldı Fenerbahçe'den.Fenerbahçe macerası da pekolumlu gitmeyen genç futbolcu Eskişehir'e kiralıkgönderildiğinde “bir iyi bir kötü” görünümündeydihala. Şimdilerdeki hırslı görüntüsünüde bu kaybettiği yıllara bağlıyor Burak;“25 yaşımdayım. Şu anki performansımı bundançok daha önce ortaya koymam gerektiğineinanıyorum. Belki bu kayıp zaman benimbu kadar hırslı olmama neden oluyor. Bununyanında takımımız şampiyonluk mücadelesiveriyor. Kaybetmeye asla tahammülümüzyok. Her şeyin yanı sıra karakteristik özelliğimde böyle.”Transfer gerçekleştiğinde sözleşme gereğisezon sonuna kadar Eskişehir'de kalması gerekiyorduBurak'ın. Ancak Şenol Güneş ısrarcıoldu ve Burak Eskişehir'e bir miktar ödemeyapılarak sezon sonu beklenmeden dahiledildi Bordo-Mavili kadroya. Trabzonspor'uyakından takip edenler bilir, Şenol hoca'nın butalebi şaşkınlıkla karşılandı camianın futbolkonuşmayı seven çevrelerinde. Üstelik ilerleyendönemde Güneş'in Burak'ı oynatma konusundakiısrarlı tutumu eleştirildi. Daha daileri gidip Burak'ın babasının futbolcu oluşunabile bağlayanlar olmadı değil şimdilerde el üstündeolan golcünün forma şansını. Ama neŞenol hoca yıldı ne de Burak. Üç yıl öncesininkafalarda silinen adamı Burak, şimdilerdeTrabzonspor'un aranan forveti haline geldi.Üstelik bu sezonki performansı yıllar sonratekrar milli takıma çağrılmasını da sağladı başarılıfutbolcunun. Mustafa Denizli'nin kendisiile ilgili “Henüz yüzde 60 kapasite ile oynuyor.”yorumunu hatırlattığımızda ise,“Mustafa Denizli'ye ve yorumlarına büyüksaygım var. Hatta Şenol hocanın benzeri olduğunusöyleyebilirim. İyi niyeti ve güzelsözlerinden dolayı teşekkür ederim. Hakkımdayaptığı açıklamalar beni oldukça onurlandırdı.Söylediklerinin de doğru olduğunudüşünüyorum. Beni yakından tanıyan biri. Şuanda sürekli değişim ve gelişim gösteriyorum.Amacım sürekli kendimi geliştirip kapasitemiartırmak.” cevabını veriyor.Beş yıl sonraki kariyer planı ile ilgili ise,"Bundan 5 yıl sonra inşallah Trabzonspor'daşampiyonluk yaşayan bir oyuncu olarak Avrupa'dafutbol oynamayı istiyorum. Diğertürlü Trabzonsporlu Burak olarak kalmakgüzel olur." diyen başarılı futbolcu Trabzon taraftarıiçin de, “Trabzonspor taraftarı başarıyadaha fazla aç. Her zaman takımının yanında.Tribüne baktığımız zaman taraftarlarımızınyüzlerinde azmi görüyorsunuz. Kendisinebaşarı rolü biçmiş kaliteli bir taraftar. Bu anlamdaBeşiktaş taraftarlarıyla benzediklerinisöyleyebilirim. Ayrıca Olimpiyat Stadı'ndaBüyükşehir Belediyespor'la oynadığımızmaçta taraftarlarımız soğuk havaya rağmeninanılmaz bir görüntü sergilediler. Müthişbir atmosfer oluşturdular. Zaten oradaki tablobile kalitelerini gösterdi." ifadelerini kullanıyor.


3929SPORARALIK 2010 - 4 OCAK 2011 ZA MANİskandinavya’nın futboldaki gururu:FC KopenhagPerspektifHASAN CÜCÜKh.cucuk@zaman<strong>iskandinavya</strong>.dkFC Kopenhag takımı, İngiltere dışında1kurulan Avrupa’nın en eski kulübü KBve B 1903 takımlarının 1 Temmuz 1992’de birleşmesiylekuruldu. Daha kurulduğu yıl şampiyonluğuuzanan FC Kopenhag, altın yıllarını2000’li yıllarda yaşadı. Flemming Östergaard’unkulüp direktörü olmasıyla kabuğunukıran FC Kopenhag, Avrupa’nın en zenginkulüplerinden biri haline geldi. Süper Lig veŞampiyonlar Ligi’nde bu sezon müthiş birperformans ortaya koyan FC Kopenhag, NorveçliStale Solbakken’le kupalara ambargokoydu.İlk şampiyonluğuna 1993 yılında ulaşanFC Kopenhag’ın kuruluş felsefesinde ‘güçlübir başkent takımı’ oluşturmak yatıyordu.Bröndby İF’in başarısıyla Kopenhag takımlarıikinci plana düşmüştü. Tarihi 1876 yılına kadaruzanan KB takımı maddi sıkıntılardan dolayıiyi bir stada sahip değildi. B 1903’le birleşenKB, milli maçların da oynandığı ParkenStadı’nın yapımına giden yoluda açmış oldu.İlk yıldan gelen şampiyonluğa rağmen ilerleyenyıllar FC Kopenhag için pekte parlak olmadı.1997 yılında kulüp direktörlüğüne getirilenFlemming Östergaard, kısa sürede FCKopenhag’ı sıradan bir takım olmaktan çıkardı.Güçlü bir takım oluşturmak kolları sıvayanÖstergaard, kulübe gelir getirecek çok sayıdayatırımı hayata geçirdi. 1998 yılında Danimarka’nınefsane futbolcularından Brian Laudrup’uChelsea’dan transfer ederek ilk büyükyıldızı FC Kopenhag’a kazandıran Östergaard,yıllarca beklediği şampiyonluğa2001’de ulaştı. Artık FC Kopenhag için ‘altınyıllar’ başlamıştı. Yıllarca Bröndby’nün gölgesindekalan FC Kopenhag, artık tartışılmazDanimarka’nın bir numaralısıydı. 2001–2010yılları arasında yaşanan 7 şampiyonluk FC Kopenhag’ıngücünü tescil ediyordu.FC Kopenhag’ı yerel ligde alınan şampiyonluktatmin etmiyordu. İskandinavya ülkelerininiklim yapısından dolayı kışın futboluzun bir süre tatile çıkıyordu. Aralığın ilk haftasındaoynanan maçlardan sonra lige tam 4ay ara veriliyordu. Bu uzun ara Avrupa kupalarındamücadele eden İskandinavya takımlarınıolumsuz etkiliyordu. Bu durumu ortadankaldırmak için Norveç, İsveç ve Danimarka’danen iyi 4 takımın katıldığı Royal Legueprojesi 2004’de hayata geçirildi. Sadece 2yıl süren Royal Legue’yi üst üste 2 yıl FC Kopenhagkazanarak, İskandinavya’nın en iyisiolduğunu ispat etti.Devler ligi olarak tanımlanan ŞampiyonlarLigi’nde ilk kez 2006’da mücadele eden FCKopenhag’ın gruplara kalmak için Ajax engeliniaşması gerekiyordu. Avrupa’nın devleriarasında gösterilen Hollanda ekibine kendi sahasında2–1 yenilerek, Şampiyonlar Ligi hayalinedarbe vuran FC Kopenhag deplasmandarakibini 2–0 yenerek tarihinde ilk kezdevler ligine adını yazdırdı. M. United, Celticve Benfica’nın yer aldığı grupta 7 puan toplayanFC Kopenhag, devler liginde tekrar mücadeleetmek için 4 yıl bekleyecekti. ŞampiyonlarLigi biletini almak için önce BATE Borisov’u,ardından Norveç’in güçlü ekibi Rosenborg’usaf dışı bırakan FC Kopenhag,Barselona, Rubin Kazan ve Panathinaikos FCile aynı gruba düştü. Otoriteler grupta FC Barselona’yırakipsiz olarak tanımlarken, grupikinciliği için Rusya şampiyonu Rubin Kazan’aşans tanıyordu. Ancak ‘oynanmadan maçkazanılmaz’ prensibi bir kez daha geçerlioldu. Topladığı 10 puanla Barselona’nın ardındangrubu ikinci sırada tamamlayan FCKopenhag, ikinci tura yükselerek büyük birbaşarıya imza attı.FC Kopenhag’ın teknik direktörlüğünü 4yıldır Norveçli Stale Solbakken yapıyor. 2000–2001 sezonunda FC Kopenhag formasını sadece14 maçta giyen Solbakken, kalp krizi geçirmesindendolayı futbolu bırakmak zorundakalmıştı. 2006’da FC Kopenhag’ı çalıştırmayabaşlayan Solbakken, 1 Ocak 2012’deNorveç milli takımını çalıştırmaya başlayacak.Süper Ligde 19 maçta 51 puan toplayan FCKopenhag, en yakın rakibine 19 puan fark atarakşampiyonluk yolunda rakipsiz ilerliyor. Takımınyıldızlar Dame N’Doye ve Santin 13’ergole imza atarak alınan puanlarda önemli roloynadılar. Danimarka’nın geleceğin yıldızlarıarasında gösterilen Şaban Özdoğan’da FCKopenhag formasını giyiyor.Konyaspor kararlı adımlarla ilerliyorATİLA ALTUNTAŞ STOCKHOLMİsveç 1. futbol ligine çıkmaya göz diken Konyasporun yö-destek turlarına devam ediyor. Geçtiğimiz hafta1neticileri,içi Stockholm Turizm Müşavirliğine destek ziyaretinde bulunanYeşil beyazlı takımın yöneticileri Türkiye’nin StockholmBüyükelçiliğini de ziyaret etti. Başkan Fazıl Tütüncü ve yöneticiler,Sabri Karadağ, Fatih, Özer Eken'in yer aldığı Konyasporheyeti, Stockholm Büyükelçiliği Müsteşarı Cengiz KamilFırat tarafından kabul edildi. Amaçlarının İsveç'te tek Türk takımıolan Konyasporu 1. lige çıkarmak olduğunu belirten BaşkanFazıl Tütüncü, “Genç ve heyecanlı arkadaşlardan oluşanyeni bir yönetimimiz var. Buraya sizlerden maddi ve manevidestek almaya geldik.” şeklinde konuştu. Konyasporun başarısıile gurur duyduklarını söyleyen Stockholm Büyükelçiliği2. Müsteşar Cengiz Kamil Fırat, Konyaspor yöneticilerininçalışmalarını ve yaptıkları ziyaretleri yakından takip ettikleriniifade etti.THY destek sözü verdiBu arada İsveç birinci ligine çıkmak için yoğun çalışmalaryapan ve daha önce Opel ve Nike firmalarıyla sponsorluk anlaşmalarıimzalayan Konyaspor yöneticileri, yeni bir sponsorlukanlaşması yapmak için THY Stockholm müdürü BilalTezcan’ı ziyaret etti. Ziyarete yeşil beyazlı takımın başkanı FazılTütüncü, sportif direktör Sabri Karadağ ve yönetici MuttalipOkur katıldı. Konyasporun gelecekteki hedeflerinden bahsedenBaşkan Fazıl Tütüncü, İsveç’te Türkiye’nin daha iyi tanıtımınıyapmak için, Dünya’da Türkiye’yi en iyi şekilde temsileden THY ile ortak çalışmak istediklerini dile getirdi. Konyasporuyakından takip ettiğini ve başarılarından dolayı gururduyduğunu belirten THY Stockholm müdürü Bilal Tezcan,Konyaspora ellerinden gelen desteği vereceklerini belirtti.İki futbolcu transfer edildiBu arada transfer çalışmalarına da devam eden Konyaspor,iki futbolcu ile anlaştı. İsveç üst liglerinde mücadele edentakımlarda oynamış, Serkan Çiğel ve Harun Bircan’la anlaştıklarınısöyleyen yeşil beyazlı takımın başkanı Fazıl Tütüncü,“Bu iki futbolcu arkadaşımı da yakından tanıyorum. Gerçektenİsveç üst liglerinde mücadele etmiş ve kaliteli futbolcular.Konyaspor olarak bu transferlerden çok mutluyuz. İnşallahyeni sezon için kulübümüze hayırlı olur.”diye konuştu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!