12.07.2015 Views

4. Arkeometri Sonuçları Toplantısı - Kültür ve Turizm Bakanlığı

4. Arkeometri Sonuçları Toplantısı - Kültür ve Turizm Bakanlığı

4. Arkeometri Sonuçları Toplantısı - Kültür ve Turizm Bakanlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T. C. KÜLTÜR BAKANllGIKÜLTÜR VE TABiAT VARlıKLARıNı KORUMA BAŞKANllGILV.ARKEOMETRiSONUÇLARI TOPLANTISIANKARA - 23·27 MAYIS 1988


Not: BHdiriler bildiri sahiplerinden geld'iğj. şekliyle <strong>ve</strong> sunuşsırasına göreyayınlaıımıştır... ~', ' : ..


İç İ N DEK İL E RSayfa\ _ Ergun KAPTANTürkiye Madencilik Tarmine AitÇamardı - Celaller Köyü YöresindekiBulurınılar ..2.-- K.Aslıhan YENEn.'Niğde - Çarnardı'nda Kalay Buluntırları .3 ....Şeref KUNÇ, Alaaddin ÇUKUR .:Yukarı Fırat Havzası Maden Oealkları<strong>ve</strong> Bazı ArkeolojikBulun-.~-~::;o ::~~:, ~~~;~~ .~~~~~~~~~~~. ~~~;~~Mineral Analysis in t'he 'Malatya Area Some Hypotheses .S!~ Burhan AYTUG, Ertuğrul GÖRCELİOGLU,Gordion'daki «P» Tümülüsü'nde Bulunmuş Mobilyalar .6- ibrahim TEKKAYA14 Milyon Yıl Önce:Anadolu'da YaşamışBir FiI Türü ı(ChoerolophodonPentelici) , .J,- İbrahim TEKKA.YAAnkara Mlı Spor Kulübü Yakınındaki Tümülüs'te: BulunanBos (Öküz) Kemikleri .'$ Berna ALPAGUTA Pre-study On the Cranial Remains ro! Iasos People (Vlth MichaeISCHULTZ, Berna ALPAGUT, Die Bedeutung Der Anamie Bei Prahistorischen Bevölkerııngen,Dargestellt An Einem Kinderschadel Aus Bey'köy ..ılMichael SCHULTZ, Erksin GÜLEÇDie Bedeutung Entzündlicher SchadelerkrankııngenFür DieKindersterblichkeit In Der Vor- Und Frühgesehichte, DargestelltAn Einem Schadel Aus Dem Friedhdf Von Dilkaya/Van ...'11729394961818997103107


Sayfa\2 _Michael SCHULTZOsteologisehe Untersuchungen :An 'Den SpatmittelalterlichenSkeleten Von Pergamorr-Bin Vorlaufiger Bericht 11113:" Michael SCHULTZDer Gesundheitszustand Der Frühbronzezeitlichen BevölkerungVom llkiztepe - ı. Klinderskelete .. ............ .. ................ .. ........ 115q \~ - Michael SCHULTZ• Nachweis A~rer Lebensbedingungen An Den Skeleten DerFrühmittelalterlichen Bevölkerung Von Bogazkale/Hattusa ...... 119ır;Metin ÖZBEKçayönü İnsanları <strong>ve</strong> Sağlık Sorunları . 121(-6 Erkslrı GÜLEÇVan/Dilkaya'da İlki Beyin Ameliyatı Vak'ası 153\:ı...Şahinde DEMİRCİ, Lemi TÜRKER, Tülay MELİKoGLU,MeysanABDULLAH, İlhan KAYALIDEREAnkeolojik Gıda Kalıntılarının Analizi <strong>ve</strong> Kolesterol Tayini ...... 1631ı Eşref DENİZ, Can ŞENTUNAKuruçay Höyük Kazısı Arkeobiyolojik Materyalinin Tüm Değerlendirilmesi169\9 Hüseyin AKıLLıArykanda <strong>ve</strong> Perge Mozaiklerinin Bozulma Nedenleri <strong>ve</strong> YerindeKoruma Sorıınları 1879r::- ~üseyin AKıLLı i iıznik Çini Fırınları Kazılarında Uygu anan Sert eştirmeYöntemleri 215Beril TUGRUL, Cihat SOYHANBazı Türk- İslam Kilitlerinin X·lşını Radyografi Tekniği He Değerlendirilmesi. 239G, 'i A. Emel GEÇKİNLİ, Nazım BOZKURT, Önder BİLGİ.u:-, Gümüşi Renkteki Bronz BuluntularınMikro Yapısı 253


· TÜRKİYE MADENCİLİK TARİHİNE AİT CAMARDI.CELALLER KÖYÜ YÖRESİNDEKİ BULUNTULARÖZETErgun KAPTAN *Türkiye'de saptanan en önemli bulgulardan biri Niğde-Çamardı Celallerköyü yöresindeki kalay cevherleşmesidir.Bu yörede miIattan öncekidevirlerde başladığı belirlenen yeraltı maden işletmeciliğineait kalıntılarda vardır. Ayrıca yörede bulunan diğer önemli bir kalıntı da madencevherini ergitmeye hazır duruma getirmek için yapilan cevher zenginleştirmeyeait «Çok Çukurlu Sabit Cevher ZenginleştirmeAtelyesi»dir. Türkiye'de<strong>ve</strong> dünyada saptanan şimdilik tek örnektir.GİRİşNiğde-Çamardı,Celaller yöresi son yıllarda yapılan araştırmalarsonundaTürlciye madencilik tarihi bakımından büyük bir önem kazanmıştır.Çünkü bu yörede çok sayıda eski maden lişletmeciliğineait kalırrtılariIe kalay cevherleşmesi bulunmuştur.Türkiye'de ilk defa «Türkiye Madencilik Tarihi <strong>ve</strong> Kalay'ın Kökeni»başlıklı proje 1973 yılında MTA Enstitüsü tarafından başlatıldı. Dahasonraki yıllarda Türkiye madencilik tarihi konulu araştırmalar kesintisizolarak 1983 yılına değin devam etti. Sözü edilen araştırmalar 1983yılından itibaren Boğaziçi üni<strong>ve</strong>rsitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nün«Tarih Öncesi Çağlarda Anadolu'da Gümüş üretıimi, Kullanımı<strong>ve</strong> Ticari Değişiminin Kaynak TanımlamaYöntemi ile İncelenmesı» projesiylebirleşik olarak 1986 yılına kadar sürdü. Araştırmalar, Elazığ-kehan,Sivas-Koyulhisar <strong>ve</strong> genellikle Niğde-Ulukışla (Bolkardağ) yöresindeyapıldı (Yener, 1984). Ancak 1987 yılında arazi çalışmaları önemi büyüknedenler yüzünden Niğde-Çamardı, Celaller köyü yöresinde devametti. .Niğde masifi 19. yüzyılın ikinci yarısındangünümüze değin bir çokyerıbilimci tarafından incelenmiştir(Tchihatcheff, 1869). MTA tarafındanise değişik tarihlerde yapılmış olan araştırmalarla Niğde bölgesinde çok(OL Ergun KAPTAN, Maden Tetkik <strong>ve</strong> Araana Genel Müdürlüğü, Talbiat TarihiMüzesi. Ankara1


çeşitli metalik maden cevherleşmesininbulunduğu belirlenmiştir (Ko<strong>ve</strong>nko,1944, Aytuğ, 1964, Özgüneyli, 1978). Buna ila<strong>ve</strong>ten yine MTA GenelMüdürlüğünün 1985 yılında başlatmış olduğu (Niğde Polimetal AramaProjesi» son derece ilginç sayılan sonuçlar <strong>ve</strong>rmiştir. çünkü 1986 yılındaönceki yılın arazi çalışmalarında bate yöntemiyle yapılmış olanağır mineral aramaları için toplanan örneklerin irdelenmesi ile ülkemizdeilk defa Çamardı-Celallerköyü yöresinde kasiterit içerikli kalay cevherleşmesisaptanmıştır (Pehlivan <strong>ve</strong> Alpan, 1986).ülkemizde kalay cevherleşmesimnvarlığı hakkındaki araştirma <strong>ve</strong>. tartışmalar, günümüzde hala güncelliğini korumaktadır.Anadolu'da bilinenilk resmi araştırma Osmanlı İmparatorluğu hükümeti tarafından1899 yılında yaptırılmıştır. Daha sonra kalay aramaları 1932-1939 yıllarındangünümüze değin devam etmiştir (Kaptan, 1983). Türkiye'de ilkdefa kalay minerali stannit (CuıFeSnS,) 1979 yılında Soğukpınar-Madenbelenitepe'de(Bursa) saptanmıştır (Çağatay <strong>ve</strong> diğerleri, 1979, J982).İkinci örnek ise 1985 yılında Bolkardağ-Sulucadere (Niğde) mevkiindebelirlenen stannit içeren Pb-Zn cevheridir (Yener <strong>ve</strong> Özbal, 1986,1987).Kalay minerali ·stanniein cevherleşme alanları çok geniş bile olsa günümüzdebu cevherden kalay üretimi için yüksek bir teknolojiye gereksinimvardır. Stannit'in dışında ülkemizde bulunan ilk kasiterit (SnOı) içeriklikalay cevherleşmesi Celaller kalay cevherleşmesidir. Ancak KırklareliKofçaz-Burgaz yöresinde, 1975 yılı arazi çalışmalarındarastlanan pegmatitzuhuru içinde yaklaşık 1 cm' irilikte kasiterit bulunmuştur. Ülkemizdebu iriilikte kasiterit'e şimdilik tesadüf edilmemiştir. Bu özelliği nedeniyleMTA Tabiat Tarihi Müzesi Mineraloji bölümünde teşhir edilmektedir.Sözü edilen yörede, Celaller kalay sahasırıdakinebenzer bir araştırmayapılmadığı için, muhtemel cevherleşmealan! saptanaİnamıştır.Ayrıca Celaller yöresinde, kalay cevherleşmesi dışında saptanan <strong>ve</strong>birden fazla olan eski yeraltı maden ,işletmeciliğineait kalıntılarla, antikcevher zenginleştirme aletlerinin çok sayıda bulunmasının önemi çokbüyüktür.CELALLER KALAY CEVHERLEŞMESİCelaller yöresinde 1985 yılında yapılan çalışmalar sırasında Sarıtuzla-Ayıpınarıdere sedimanlarınınbate örneklerinden yedi adeti binökülerile irdelenerek kasiterit içerdikleri belirlenmiştir.Bu örneklerden kasiterit(kalay oksit) konsantireleri elde edilmiştir. MTA Tabiat Tarihi Müzezindeteşhir edilmekte olan bu materyelin spektral analizinde kalayanaelement olarak saptanmıştır. 1986 yılı arazi çalışmalarına ait kasiteritiçerikli hematit (FeıO,) cevherinden alınan üç ayrı numunenin optikspektrografik yarı-kantitatif analiz sonuçlarında kalay % 0.60. % 0.30.2


% O.IS'dir. Aynı numunenin sekiz ayrı mikroprob analizinin kalay orta-olaması ise % 98.02'dir (Çağatay <strong>ve</strong> Pehlivan, 1988). Aynca Sarıtuzla(Kestel) i Antik Maden Galeriler Kompleksine çok yakın <strong>ve</strong> küçük bir eskimaden ocağından. 1987 yılı Türkiye madencilik tarihi arazi çalışmalarısırasında alınan hematit (demir) cevheriniİı mineralojik tetkik sonucu :Kasiterit (SnO,) içeren hematitli kuvars damarıdır.. Bundan böyle ülkemize ait günümüzde saptanan en önemli bulguNiğde-Çamardı, Celaller yöresindeki kasiterit Içerikli kalay cevherleşmesidir,Bir kalay oksit minerali olan kasiterinn kimyasal bileşiminde %78.6 kalay vardır (Dennis, 1971). Bu nedenle kasiterit içerikli cevher, milattanönceki devirlerde <strong>ve</strong> günümüzde diğer maden cevherlerinin metalurjisinebenzer yöntemlerle ergitmesi yapılan bir kalay cevheridir.. Celaller kalay mineralizasyonunun ekonomrk olup olmadığı konusundayeterli sayılacak araştırmalarhenüz tamamlanamamıştır.CELALLER YÖRBSİ ANTİK MADEN GALERILERİCelallerköyü Niğde ilinin 72 km. güneydoğusunda olan Çamardıilçesinin yaklaşık 4 km. batısındadır (Şekil: 1). Yörede milattan öncekidevirlerden muhtemelen Bizans dönemi sonlarına değin çeşitli madenci­]ik faaliyetlerinin yapıldığını kanıtlayan eski maden işletmeleri vardır.Örneğin Celaller köyünün kuş uçumu 3.5 km. kuzeybatısında, Büyükardıçsırtının güneyindeki Kuruçay derenon iki kala ayrıldığı yenin doğuyamacında üç, batı yamacında iki adet göçük <strong>ve</strong> bir adet de göçük olmayan.eski maden işletmeciliğine ait yamaç galerileri vardır. Doğu yamacındagöçük olmayan <strong>ve</strong> Kuruçay dereden yaklaşık 7 m. yükseklikte yerelismi Su deliği olan antik maden galerisi, küçük fakat ilginç bir eski işletmedir.Doğu yönü doğrultusundaaçılmış olan galeri 10.50 m. uzunluğundadır(Sekil : 2). Galeri girişinin eni 91 cm. yüksekliği 99 santimdir. Girişten5.90 m.sonra içeride em yaklaşık 1.70 m. uzunluğu 2.70 m.olan 30cm. derinliğindebir su birikintisi vardır, Su birikintisinden 1.90 m. sonragaleri aynasının önünde sığ bir kazı yapıldı. Kazıda bir hayvan kemiğiile odun kömürleri bulundu. Odun kömürlerinin C-14 analiz sonucunun<strong>ve</strong>rdiği tarih, küçük bir işletme olan Su deliği antik maden galerisöniııilk <strong>ve</strong> son üretim evresinin tarihini belirleyecektir.ülkemizin çeşitli bölgelerinde önceki yıllarda incelenen antik madengalerilerindesaptanamayan bir özelliğe Su deliği antik maden galerisinderastlanmıştır. Bu küçük işletme galerisi içinde eski rnadencilerinateş yakmış oldukları gözlenmiştir. Yakılmış oları ateşin bıraktığı izleregaleri duvarında <strong>ve</strong> galeri aynasında tesadüf edilmiştir. Büyük birolasılıklaeski devir madencileri ateş yakıp ısıuan galeri duvarına su dö-3


kerek kaya <strong>ve</strong> maden zonunu çatlatarak-patlatarak, cevheri işletmiş olmalıdırlar.Galeri duvarlarında bu sistemle açılan çatlaklara çakılanağaç kazıklar sayesinde, maden eevherleri nispeten dalıa kolay kopartilmışolmalıdır. Ayrıca maden cevheri doğrultusunda galeriyi biraz dahakolayaçarak ilerlemiş, çahşabileceği oranda genişletebilmişlerdir. Buişletme yöntemi son derece basit <strong>ve</strong> pratiktir. Çünkü güç koşullar altındaçalışan madenciler, uyguladıklarıbu yöntem sayesinde daha az yorularakzamanı dalıa çok kısaltmış olmaktadırlar. Eski devirlerdeki ma.dencilerin bu yöntemle maden işletmesi yaptıkları görüşünde olan bazıaraştınııacılardavardır (Bekişoğlu, 1959).Su dehği antik maden galerisi bir yamaç galerisi olup altın için işletmeyapıldığı sanılmaktadır.Ayrıca Celaller Sarıtuzla mevkiinde de bir çok eski yeraltı madenişletmeleri ile çeşitli antik cevher zenginleştirme kalıntılarına tesadüfedilıniştir.SARITUZLA BULUNTULARISarıtuzla mevkii, Celaller köyünün kuş uçumul.5 km. batısındadır(Şekil: 1). Sarıtuzla mevkiinden kuzeye doğru yaklaşık 200 m. olan yamaçaşıldıktan sonra topoğrafyanınnispeten düzeldiği yerde bir antikmaden işletmesi vardır. Yerel adı Kestelolan Sarıtuzla (Kestel) i AntikMaden Galeriler Kompleksi'ne yakın yörede <strong>ve</strong>. yarnaçta çok sayıda göçükdurumda olan eski maden işletme ocakları ile açık işletme çukurları<strong>ve</strong> küçük yarınalar vardır. Galeri girişinin önünde <strong>ve</strong> yanıaca yakın yer­Ierde yapılan yüzey araştırmalarında, eski madencilerin mutfak malzemesisayılan değişik dönemlere ait çeşitli çanak-çömlek parçaları bulunmuştur.Bu seramikler muhtemelen Eski Tunç Ça~ı <strong>ve</strong> Bizans dönemine aitolmalıdır. Seramik buluntularla birlikte çeşitli boyııtlarda cevher zenginleştirmedekullanılmış taş aletler de ele geçmiştir. Bir kısmı iki çukurlutaş havanlar, bazıları ise kırma-öğütrne taşları ile tanısı yapılamayan 7-9cm boyutlarındasadece bir yüzeyi tek çukurlu taş aletler bulunmuştur.Ayrıca buradaki madencilik faaliyetleri sırasında atılmış pasaların çoğunluğunun,silis damarlı mermerler ile bir demir cevheri olan hematit'­den meydana geldiği gözlenmiştir. Pasalar arasında az miktarda göriilendiabaz, gabro gibi parçalar ise buraya ait olmayıp antik maden galerilerkompleksinin 1 km. güneyinde yüzeyde göriilen mostralara aittir. Kırma-öğütme taşları ile bazı iki çukurlu taş havanlar bunlardan yapılrmştır.Ayrıca antik maden galeriler kompleksinin kuzeybatı <strong>ve</strong> kuzeydoğusundayaklaşık 1 km.'lik sahada çok sayıda göçük olduğu için kapanmış olanantik maden ocakları vardır.4


Sarıtuzla (Kestel) i Antik Maden Galeriler KompleksiTürkiye madencilik tarihi içinde bu antik nıaden galeriler kompleksininayn bir yeri <strong>ve</strong> önemi vardır. Çünkü günümüze değin saptanan galerilerkompleksine sahip üçüncü örnektir. Milattan önceki devirlerdenmuhtemelen Bizans dönemi sonlanna değin sürekli olarak işletilmiş olmasıbu eski yeraltı madencilik kompleksine ayn bir önem kazandırmıştır.Galeri girişi kuzeydoğu yönünde açılmış olup toprak düzeyinin yaklaşık5-6 m. altındadır (Resim: 1). Galeri girişinden sonra devam eden30 metrelik işletme galerisi ilk üretim döneminden son kullanım tarihinedeğin ~ski madenciler tarafındanbu defa da giriş-çıkış için kullanılmıştır(Şekil: 3). Bu yeraltı maden işletmesi 30 metreden sonra mineralizasyonzonları izlenerek cevherin işletilebilmesi için güneydoğu <strong>ve</strong> kuzeydoğuyönünde gelişmiştir. Daha sonraki dönemlerde gelen madencilerise anlatımı yapılan ilk imalat yerlerinde, önceki madenciler tarafındanalınamayan cevherlerin işletmesini yapmışlar <strong>ve</strong> dolayısiyle burada dahageniş boşluklar meydana getirmişlerdir.Yapılan 1 nolu arkeolojik sığsondaj kazısında ele geçen <strong>ve</strong> inuhtemelen Bizans dönemine ait seramikparçaları da bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Kazı sırasında seramikmateryallerle birlikte bulunan havvan kemiklerinin çoğunluğu Ovis sp.(koyun), Capra sp, (keçi) gibi küçük baş hayvanlara aittir. Sadece biradet CameJus sp. (de<strong>ve</strong>) dişi ile çok az Canis sp. (köpek) kemikleri bulunmuştur.Bu galeriler kompleksine ait <strong>ve</strong> muhtemelen milartan önceki dönemlerikapsayan diğer işletme galerileri. kuzey <strong>ve</strong> kuzeybatı yönündedir.Cevherce zengin zonları izleyen eski madenciler geneJlikle baş yukarı galerileraçmışlardır. Günümüzde bu galerilerin büyük bir kısmına sürünerekgirilmektedir. Saptanan bazı baş yukarı galeri girişleri 60 cm. çapındaolup galeri içi de bu genişlikte devam etmektedir. Baş aşağı olan imalatyerleri az sayıda olup göçtıktür.Bunun nedeni belki de baş aşağı işletmeocaklarındakicevher üretiminin bitmesinden sonra, yakınlarındayeniaçılmış işletme galerilerinden çıkartılan pasaların, bunları doldurmuşkapatmış 'olmasıdır. Dolayısıyle günümüzde baş aşağı galerilerin bir kısmıgöçük göriinümdedir. .Bir (1) nolu kazı yerinin 15 m. kuzeybatısında iki (2) nolu arkeolojiksığ sondaj kazısı yapılmıştır (Şekil: 3). Baş yukarı bir galerinin6nünde yapılan bu kazı yerinin 2 m. doğusunda aynı galeriye ait 60 cm.çapında iki ayrı galeri girişi vardır, Kazı yerinin yaklaşık 1.5 m. batısındain situ durumda gabro'dan yapılmış <strong>ve</strong> 59 kg.ağırlığinda olan cevherzenginleştirme aletlerinden iki çukurlu taş havan bulunmuştur (Resim :3). Sözü edilen kazı başlamadanönce, buradan bate için alınan örnekle-S


in sonradan binöküler ile irdelemesi yapılarak kasiterit içerdikleri <strong>ve</strong>fakat altına rastlanmadığı belirlenmiştir. Kazı süresince 93 cm. derinliğedeğin çeşitliseraınik parçaları bulunmuştur. Bu materyeller çömlek'çi çarkı izleri taşımayan siyah <strong>ve</strong> kırmızı renkli monokrom çanak-çömlekparçaları olup muhtemelen Kalkolitik-Eski Tunç çağına ait olmalıdır. Diğerilginç buluntulardan biri de 68 cm. derinlikte dıabaz'dan yapılmış <strong>ve</strong>küresel göriinümde olan kırma taşının bulunmasıdır.Kazıda bulunan kısmeniri taneli odun kömüriinün C-14 analiz sonucu ile ele geçen seramikparçalarınıntanısı yapıldıktansonra gerekli karşılaştırmalaryapılmış olacaktır.Böylece bu antik maden galeriler kompleksinin Ilk işletme evresineait kesin tarihlerne belirlenecektir. Ayrıca kazı sırasında seramik par­'çalarıyla birlikte değişik cinste hayvan kemikleri bulunmuştur. Çoğuuluğııküçük baş hayvan kemikleri olup Capra sp. (keçi) <strong>ve</strong> az miktarda Canissp. (köpek), Rodentia (kemirici), Equus caballus Linneaus'a (at) aitçeşitli diş <strong>ve</strong> kemik parçaları ele geçmiştir.Sarıtuzla (Kestel) i Antik Maden Galeriler Kompleksi, mermer içindeaçılmıştır. Metamorfizma sırasında kireçtaşı içine giren silis <strong>ve</strong> hematitlikısımlarda kalay cevherleşmeside görülmektedir. Eski çalışmalaraait terrörü düşük hematitli (demir) kısımlar pasa olarak dışarı atılmıştır.Kasitenit (kalay oksit) bakımındanzengin olan silisifiye zoruar ise işletilmiştir.Milattan önceki devirlerden itfbaren, bu antik maden galerilerkompleksinin kalay üretimi için çalıştırılmış olduğıı kanısı çok yüksektir.'Benzer ÖrneklerEski Anadolu yeraltı madenciliğine ait galeriler kompleksine sahipilkörnek 1979 yılında Kütahya-Gümüşköy Aktepe mevkiinde saptanmış.tır (Kaptan, 1984). Bu antik maden işletmesinde eski rnadenciler aydınlanmakamacıyla kullanmış oldukları yanmış çıra kalmtısmın C-14 analizsonucunun <strong>ve</strong>rdiği tarih M.Ö. ,1950± 85'dir. Kalibrasyon eğrisinegöre düzeltilmiştakvim yaşı M.Ö. 2425 -+- 85'dir. Böylece ilk bulunan Kütahya­GümüşköyAktepe Galeriler Kompleksi M. Ö. 3. bin yılının ikinci yarısınaait olup yeraltı madencilik faaliyetlerinin yapıldığı önemli bir merkezdir.ülkemizde ikinci örnek kalıntı Keban yöresinde saptanmıştır. EtibankKeban Simli Kurşun İşletme Müdürlüğü için yine Etibank MadenArama Müessesesi Müdürlügünün 1984 yılında yapmış olduğıı galeri <strong>ve</strong>sondajlı maden arama faaliyetleri sırasında «Keban Fırat Batı YakasıAntik Maden Galeriler Kompleksi» bulunmuştur. Sözü edilerı galerilerkompleksi, Fırat nehrinin batısında <strong>ve</strong> Nimri tepesinıin doğu yamacında.dır. Baıtı Fırat I-Batı Fırat II olarak arnlan bu galeriler kompleksi, başaşağı-baş yukarı <strong>ve</strong> yatay galerilerden meydana gelmiştir. Anlatımı yapı-6


lan bu es:ki yeraltı işletmelerinin önemli .sayılan bir özelliği ise çok darolmalarıdır. Genellikle 60 cm. yüksekliğinde 70 cm. eninde olup bir Insamnsürünerek- çömelerek Herleyebileceği büyüklüktedirler. Ancak bazıyerlerde 5 metreye yaklaşan dmalat boşluklan vardır (Dirim <strong>ve</strong> diğerleri,1985). Bu boşluklar,zengin cevherin çok yoğun olduğu yerlerden alındıktansonra meydana gelmiştir. Atılaneski imalat pasaları ile antik galeri'lerden alınan örneklerin yapılan analizlerinin karşılaştırmalı sonucunagöre, eskidevir madencilerinin gümüş <strong>ve</strong> altın için burada işletme yap·tıkları saptanmıştır. Batı Fırat I'deki kuzeydoğuyayönelen galeride, birağaç kütüğiinden oyularak yapılmış 58.4 cm. uzunluğunda bir antik madenciküreği ele geçmiştir. Ayrıca aynı yerde pişmiş topraktan yapılmışbir tarafı taban kaidesine kadar 'kırık 2 cm. derinliği olan <strong>ve</strong> 1.5 cm. uzunluğundametalden üç ayaklı muhtemelen bir yağ kandili bulunmuştur.Antikmadenci küreğinin yapılacak C - 14 analizinin <strong>ve</strong>receği tarih, KebanFırat Batı Yakası Antik Maden Galeriler Kompleksi'nin tarihlenmesineyardımcı olacaktır.Çeşitli bölgelerde saptanan diğer yeraltı antik maden ocakları isesadece bir galeriden meydana gelmiş, büyük bir kısmı tarihlenememişeski işletmelerdir.Çok Çukurlu Sabit Cevher ZenginleştirmeAtelyesiSarıtuzla (Kestel) i Antik Maden Galeriler Kompleksi'ne ait galerigirişinin üstünde, yaklaşık 570 metre karelik bir açık hava atelyesi saptanmıştır(Resim: 2). Burası «Çok Çukurlu Sabit Cevher ZenginleştirmeMelyesi» olarak Isimlendirilmiştir.Mermer zemin üzerinde 213 adet kırmaçukuru vardır. Galeri girişinin üstüne yakın olan sahada kırma çukurlarınındaha sık <strong>ve</strong> çok olduğu gözlenmiştir.Yapılacakyeni araştırmalarlamuhtemelen kırma çukurlarının sayısı ile kapsadığı alanın boyutlarıdeğişecektir.Çok Çukurltı Sabit Cevher ZenginleştirmeAtelyesi, maden cevherininergitıneye hazır duruma getirtldiği son aşamada kullanılmıştır. Buatelye maden cevherinin tane boylarının 2 - 1 cm. boyutlara getirildiği«orta kırma» evresinin sonu ile yaklaşık 0.5 cm. oranında küçültüldüğii«ince kırma» evresinin başlarınaait olmalıdır. 213 adet kırma çukurununbulunduğu atelyede yapılan ölçümlerde, kırma çukurlarının değişik çap<strong>ve</strong> derinliklerde olduğu saptanmıştır. Kırma çukurları içerisinde sadeceikisi diğerlerinden farklı büyüklüktedir. Bu iki kırma çukurunun ölçümleride değişiktir. Çapı: 18.5 cm. Derinliği: <strong>4.</strong>2 cm.; Çapı: 13 cm. Derinliği:3.5 cm.'dir. Eski madenciler atelyedeki bu iki kırma çukurunubelki de diğer kırma çuıkurlarında kırılmayacak irilikte olan az miktardakicevherlerin kırılmaısında kullanmış olmalıdırlar. Çok sayıda olan7


diğer kırma çukurlan ise "maden cevherini ergitmeye hazır duruma getirrnekiçin cevherin tane boylarının kınlarak yaklaşık 1-0.5 cm. boyutlaragetirildiği ölçülere son derece uygun göriilmektedir. Kırma çukurlarınınçapları: 9 -5 cm. derinlikleri: 4·1 cm. arasında değişkenlik göstermektedir.Eski dönem madencilerinin sözü edilen atelyeyi hangi maden cevheriniergitmeye hazırlamak için kullanmış olduğu saptanamamıştır. A­ma kuv<strong>ve</strong>tle muhtemel bu atelye kasiterit (kalayoksit) cevheri içinkullanılmışolmalıdır. Çok Çukurlu Sabit Cevher Zenginleştirme Atelyesi,Türkiye'de <strong>ve</strong> dünyada açığa çıkartıolan şimdilik tek örnektir.Bu atelyenin <strong>ve</strong> galeri girişinin önünde yamaca doğru görülen pasalararasında bazı antik 'cevher zenginleştirme aletleri bulunmuştur.Bu materyeller, kırma- ôğütme taşları ile taşınabilir büyüklükte olan taşhavanlardır.Bunlar arasında kesin tanısı yapılmayan7 - 9 cm. uzunluğunda<strong>ve</strong> 4 - 5 cm. kalınlığında sadece bir yüzeyi tek çukurltı olan taş aletlerbulunmuştur. Bu küçük tek çukurlu taş aletler muhtemelen el havanıolarak kullanılmış olabilir. Çağın çok kıymetli <strong>ve</strong> az bulunan maden cevherininfazla zarara uğramadan ergitmeye hazır hale getirilmesi için kullanılmışolması muhtemeldir. Burada ele geçen <strong>ve</strong> mermerden yapılmışiki çukurlu taş havanın dışında kalan materyeller, ana kayadan alınarıparçalani ait değildir. Ana kayaç mermerdir. Halbuki bu materyellerdiabaz <strong>ve</strong> gabro'dan yapılmıştır. Galeriler kompleksi içinde bulunan ikiçukurlu taş havanın ağırlığı 59 ,kg.'dır. Buraya getirilmesi güç koşullaraltında gerçekleşmiş olmalıdır. Petrografik analizi: Gabro. İri taneli, kalsikplajiyoklas, ortopiroksen, uralitleşmiş amfibol, olivin <strong>ve</strong> opak mineraliçerir. Galeriler kompleksi dışında bulunan diğer iki çukurlu taş havancla aynı göriinümde <strong>ve</strong> yapısalolarak aynı özelliktedir.Ele geçen öğütme taşları ile bazı kırma taşlarının diabaz'dan yapılmışoldukları saptanmıştır.Diabaz <strong>ve</strong> gabro, yaklaşık 1 km. güneyde yamacınaşağısında. yüzeyde mostra olarak göriilmektedir. Eski madenciler200 metrelik sırtı aşarak bu taşları getirmişlerdir. Genellikle kırmaöğütmealetlerinin yapımında kullanmışlardır. Cevher zenginleştirmealetlerinin mermerdenedeğil,çoğunlukla diabaz'dan yapılmış olmalarınınbaşlıca nedeni, mermeri oluşturan kalsitin.diabaz'a göre sertlik derecesinindüşük olmasıdır. Ayrıca mermer köşeli bir kırılma gösterir. Kırmaöğütmetaşları ise küresel göriinümde yapılmıştır. Zaten bu yörede genççökeller içine taşınmış olan <strong>ve</strong> bu taşınma sırasında yuvarlandığıiçin küreselgöriinüme dönüşen diabaz <strong>ve</strong> gabro gibi malzemelerin yaklaşık 1·20cm. 'boyutlarında olduğu gözlenmiştir. Bu durum kırma-öğütrrie taşları.nın dahakolay şekillendirilmesinisağlamıştır.Aynşan kısımlarıise düşük8


sertlikteki minerallerden oluştuğu için dış yüzeyi pürüzlü bir yapıdadır.Bu da öğütme taşlarının aşındınna işlevini tam olarak yerine getirmesinisağlamaktadır.Öğütme taşlarıküresel forma yakın olup boyutlarıgenellikle 6-7 cm. arasında değişkenlik göstermektedir. Dört tarafındasığ çukurlar olması nedeniyle küresel özelliklerini kısmen kaybetmişlerdir(Şekil: 4). Kırma- öğütme taşlarının mermerden yapılmamış olmalarınınbir başka nedeni de mermerden yapılmış materyellerin kullanımsırasında, kısa süre içinde perdahlanarak öğütme özelliğini kaybedecekolmasıdır.Mermerin yerine diabaz <strong>ve</strong> gabro, bu yörede özelikle kırma-öğütmealetleri <strong>ve</strong> hatta taş havan yapımında tercih edilerek kullanılmıştır.Fakat ana kayacın mermer olması -kırma <strong>ve</strong> öğütme aletleri dışında- elegeçen taşınabilir taş havanlar ile açık hava atelyesinin mermerden yapılmasınıgerektirmiştir.SONUÇTürkiye madencilik tarihi içinde Celaller yöresi, eski madenciliketkinliklerinin çok yoğun olduğu önemi büyük merkezler arasında yeralır. Özellikle Sarıtuzla (Kestel) i eski yeraltı maden işletmesi, galerilerkompleksine sahip olması nedeniyle Türkiye'de saptanan üçüncü örnekkalmtıdır. Ayrıca eldeki mevcut bütün <strong>ve</strong>riler bu maden işletmesininKalkolitik- Eski Tunç Çağı dönemlerinde başladığı <strong>ve</strong> büyük bir olasılıklakalay için yapılmış olduğunu doğrular niteliktedir. Maden ccvherlninergitilmesinden önce yapılması gerekli cevher zenginleştirmeye ait<strong>ve</strong> bu yöreye özgü iki çukurlu taş havanlar ile açık hava atelyesi de kasiterit(kalay oksit) cevherinin zenginleştirilmesinde kullanılmış olmalıdır.Antik maden galeriler kompleksi girişinin üstünde geniş bir alanıkapsayan «Çok Çukurlu Sabit Cevher Zenginleştirme Atelyesi» buradayapılmış olan madencilik faaliyetlerinin sadece belirli bir dönemde durak.samedan. sürekli. olarak işlevini devam ettirmiş olduğunu göstermektedir.Türkiye'de <strong>ve</strong> dünyada saptanan şimdilik tek örnektir.Bundan böyle eski Anadolu uygarlıklarınınbu güne değin az bilinenmadenciliğineait gelişimini kısmen aydınlatacak Celaller yöresi kalıntılarıaynı zamanda Türkiye madencilik tarihinin de önemli bulguları arasındayer almaktadır.KATKı BELİRTMEÇamardı-Celaller yöresinde 1987 yılındayapılan araştırmalar sırasında,Su deliği antik maden galerisi ile Sarıtuzla (Kestel) i Antik Ma·den Galeriler Kompleksi'nin ölçülü krokisini hazırlayarakarazi çalışma.9


lanmıza çeşitli katkılarda bulunanNeclp Pehlivan'a, iki çukurlu taş havan'ınpetrografik analizini yapan Dr. Cemal Göncüoğlu'na. KırklareliKofçaz - Burgaz yöresine ait kasiteriti Tabiat Tarihi Müzemize armağaneden Jeolog Engin Çubukçu'ya, Ressam Semiha Binzet <strong>ve</strong> Faruk Atabek'e,gaIeriler kompleksi içindeki arkeolojik sığ sondaj kazılannda bulunanhayvan kemikl~rinin tanısını yapan Dr. İbrahim Tekkaya'ya içtenlikleteşekkür ederim.KAYNAKLARAytuğ, G., 1964,. Niğde-Çamardı demir zuilıurian. MTA rapo no. 3722 (yayınlanmamış)S. 17, Ankara.Beklşoğlu, A. K.. 1959, Maden Işletmeciliği.Etibank, cilt I, S. 321, Ankara.ÇağaJtay,A.. Altun, Y. <strong>ve</strong> Annan, B., 1979, Madenbelenitepe (Soğukpınar- Bursa)kalay oevherleşmeslnln niinera1ojisi. MTA Enst, Derg, no: 92, S. 40 - 48,Ankara.çağatay, A., Annan, B. <strong>ve</strong> Altun, Y., 1982, Madenbelenitepe (Soğukpınar- Keles,Bursa) stannitinin ıncelenmesı. Jeoloji Mühendisliği sayı : 13, S. 23 - 26.Ankara.Çağatay, A. <strong>ve</strong> Pehlivan, N., 1968, Celaller (Niğde-Çamardı) kalay cevherleşmesininmineralojisi. Jealoji Mühendisliği, sayı: 32/33 (yayında) Ankara.Dennis, W. H.. 1971, Demirden Gayrı Metaller Metalürjlsi, kısım I, BeJor- Çinko­Kurşun-Alümlnyum-Kalay:Tulgar, H. Çeviren: tT.O. Kütüphanesi, sayı:842, S. 491, IstanbuL.Dırim, M. S., Koçak, N.. Yiğit, L.. Kançın, N. <strong>ve</strong> 'Esen, K., 1985, Keban Fırat batı yakasıMn - .f1.g - Pb - zn -Au cevherleşmesi <strong>ve</strong> 1984 yılı arama. çalişmaları.Etibank, Maden Arama Müessesesi Müdürlüğü rapo no. 1008. (yayınlarımamış)S. 52, Anıkara.Ko<strong>ve</strong>nko, V. ı 1944, Bor bölgesi istikşafı. MTA rapo no. 1391 (yayınlanmamışJ s. 2,An'kara.Kaptan, E., 1983, The significance of tin in Turkish Mining History and its ortgln,MTA. Bullelin 95/96. s. 106 -114, Ankara.Kaptan, E., H)8<strong>4.</strong> NeW' Diseo<strong>ve</strong>ries in the Mining History of Turkey in the Neigfıbourhoodof Gümüşköy, Kütahya. MTA. Bulletin 97/98, S. 140-147. Arıkara.Kaptan, E., 1986, Ancient 'Mining' in the TOkat Provtnce, Anatolıa. New Finds. Ana".tolica, XIII, 19 - 36.Kaptan, E., 1987, Tünklye madencilik tarihine ait Merzüon - Balkırçay yöresindekibuluntular. Eski Eserler <strong>ve</strong> Müzeler Genel Müd. IX. Kazı Araştırma <strong>ve</strong><strong>Arkeometri</strong> Sempozyumu (yaymda), Ankara.Özgüneylt, A.. 1978, Niğde, Çamardı kristalin masifi genel prospekslyon çalışması<strong>ve</strong> demir - baz metal wolfram. <strong>ve</strong> altın cevherleşmeleri hakkında çalışmaraporu. MTA. rapo no. 6851 (Yayınlanmamış) 66 s. Ankara.LO


Pehlivan, N. <strong>ve</strong> Alpan, T.. 1986, Niğde masili altın-ikalay cevherleşmesi <strong>ve</strong> ağırmmeral çalışın.aJ.arı ön raporu. MTA. Maden Etüd <strong>ve</strong> Arama DairesiArşivi. 38 s. AnkaraTcchihatcheff, P. de., 1869, Asie Mıneure, Descrtptton Phyelque de cette ContreeGeologie II. s. 1 - 490, Paris.Yener, K. A., 1934, Niğde Ulukışla Bolkardağ kurşun - çinko yatakları ile ilgili çalışmalar.TüJbitak <strong>Arkeometri</strong> ünitesi bilimsel toplantı bildirilen IV, s.100 - 116, .Aıılkara.Yener, K. A., <strong>ve</strong> Özbal, H., 1996, Toros dağlarındakalay, Bolkardağ maden bölgesi.Tüıbitaık A~keometn ünitesi bilimsel toplantı bildirilen VI, s. 157 - 173,Anıkara.Yener, K. A. - Özbal, H.. 1987, Tın in the Tuı1kish Taurus mountains , The Bolkardağmining district, Antiquity vol. 61. number 232, pp. 220 - 226.11


Reslm 1Resim 2Resim: 312


KSoimbeyli'·"NiilDE• SuDeligiSarıtuzla::::::::::::~ ==CelÔııerKÖ'/ü)i/('ıii~11'IJ~)'Halkapınarivrtz....wŞekia ,ıCamlıyayla".:::;-~~~~/


L- --l14'"ı


SARITUZLA ( KESTEL) iANTIK MADEN GALERILER KOMPLEKSiÖLÇEK :1/500:.....,...., . !'.. x..~r,q, \\~~:::" '---7,, " " --, uc.... t'~-=- ..'---*~'t~,,-) ~{",,~ ".~'- :& ,9 5 10 1:1 2 0[) cı .,'Q ÔO('~~~.~~,.~. ~N~AÇiKLAMALAR• BOf yukarıO Bo~ a;ağ,ÔOTopukG6çijk::::~~:. Gelıri uzonımı-:t:?\ Ylll'yde yarma() 1-2 Kazı yerıVAntik cevherunglnl.,llrme ol.tlu; Şekil, 3


Şekil, 4". , .. ~ ....,..... .. ": ~ .. q.]:. i.'~·· {!J' \"", . O""~', r: ./ .'..:~.....:.'.: I.",,' c::.:'" '"\;~ ,, ,'i': I',' ı~~:...;,.•"-:r, I'., ,"1lI "" •••. ,.. ~7.', .• ,'.,:':':'l':::, ~~~"~'.~'.,.. ..;- ~;-. k' .~i.:,.:~ ~ :,;, /o.'. w.: "~J.'~". V,,· ~.,'I, ,'" ~" ...;- "" ,'.., iı;'; )\~, . ,; .. .'...;,...:0.. '5ı" • -: ı.;.:l"


NİGDE·CAMARDI'NDA KALAY BULUNTULARIK.Aslıhan YENER *Eski_Eserler.<strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izniyle yapılan araştırmalar,bu yıl Niğde-Çamardıyöresinde Kestel'de-Barıtuzlakalay içerenmadenierde devam etmiştir. Boğaziçi Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih <strong>ve</strong> KimyaBölümlerinin 1987 yılı <strong>Arkeometri</strong> Projesinin yüzeyaraştırması kısmıNiğde Çaınanlı'nda24 Temmuz.-z Ağustos tarihleri arasında gerçekleşmiş<strong>ve</strong> laboratuar çalışmakısmıda, Eylül 1987·Haziran 1988.ayları arasındayer almıştır. Araştırma önceki yıllarda olduğu gibi, bu yıl da MadenTetkik <strong>ve</strong> Arama Genel Müdürlüğü'nün işbirliği ile gerçekleştirilmiştir.Araştırma ekibi, Boğaziçi Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih Bölümünden, DoçentDr. K. Aslıhan Yener başkanlığı altında, Boğaziçi Üni<strong>ve</strong>rsitesi Kimya BölümündenDoçent Dr. HadiÖzbal, M. T.A. Tabiat Tarihi MüzesindenArkeolog Ergun Kaptan, Boğaziçi Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarilı Bölümünden ArkeologBehin Aksoy <strong>ve</strong> M. T. A. Balıkesir Bölge Müdürlüğünden Jeolog NecipPehlivan'dan oluşmuştur. Ekibin diğer üyeleri olarak da Viyana Üni<strong>ve</strong>rsitesiYüksek Lisans öğrencilerimizdenArkeolog Gül Pulhan <strong>ve</strong> BOğaziçiÜni<strong>ve</strong>rsitesi Fizik Bölümü mezunu Cemil Bezmen katılmıştır. AraştirmayaKültür Bakanlığı temsilcisi olarak Arkeolog Hilmi Atabey, NiğdeMüzesinden atanmıştır. Kurşun izotop analizler Washington D. C. NationalBureau of Standards'daDr. 1. Lyııus Barnes,Smithsonian Institution'daDr. Edward Sayre <strong>ve</strong> analist Emile Joel tarafından gerçekleştirilmiştir.Birinci kısım, Niğde Çamardı'ndakalay içeren madende yapılan çalışmadır.İkinci kısım ise, buna bağlı olarak Orta Toros Bölgesinde toplananörneklerin bu yıl Washington National Bureau of Standards <strong>ve</strong>Smithsonian Institution'da yapılan kurşun izotop analizleri <strong>ve</strong> onlarınyorumlarıdır. 1981 yılından bu yana projenin esas amacı Türkiye'nin ö­nemli gümüş yataklarını örnekleyip atomik soğurma spektrometre yön.temi ile eser element analizini yapmak, ayrıca kütle spektrometre ilekurşun izotop analizlerinin değerlerini çıkarınaktı. Böylece, maden böl-(O) Doç. Dr.. K Aslıhan YENER. Boğaziçi üni<strong>ve</strong>rsitesi. Tarih Bölümü. P.K. 2. Bebek.ISTANBUL17


gelerinin parmak izlerini tanımlayarak, arkeolojik eserlerinkaynaklarını saptamaktı.hammaddeArkeolojik eserlerle bu bağlantıları kurabilmek için, Orta TorosDağları bölgesi piIot bölge olarak seçiIdi <strong>ve</strong> yoğun bir taramaya tabitutuldu. Yazılı metinler <strong>ve</strong> arkeolojik buluntuları inceleyerek.. Mezopotamya<strong>ve</strong> Suriye kent merkezlerinin ilişkiIerini berraklaştıracak en <strong>ve</strong>rimliyer olarak Toroslar üzerinde duruldu. 1984 yılında Bolkardağ'daşimdiye kadar örneklenmeyen yüksekliklerden alınan cevher numunele-. rinden çıkarı neticelerde, Toroslarda kalayın var olduğu saptandı.Hadi Özbal <strong>ve</strong> Ahmet çağatay'ın analizlerinden Bolkardağ- Suluca.dere'de çıkan bu cevherin oldukça yüksek miktarda eseri ölçülen stannitlipolimetalik bir maden olduğu anlaşıldı. Stannitin önemi, eğer esascevher bulunursa, izabe ediIerek doğal tunç olmasıdır. Sonradan, M.T A.ekiplerinden Necip Pehlivan, Balkardağ'ın kuzeyinde olan Çamardı'nda80 ton dere yatağını bate yaparak geliştirdikleri araştırmada, saf kalayolan kasitirit de buldu. Böylece Orta Toroslarda iki tür kalay var olduğuanlaşıldığı gibi bu bölgeyi piIot bölge olarak seçmemizin ne kadar isabetliolduğu, da meydana çıkmış oldu.Kalay oksit (SnO,) kasitirit cevheri içeren maden ocakları, M.TA:nin 1 : 25,000 no M33ba Kazan pafta haritasından Niğde ilinin Kuşuçumu35 km. güney doğusunda Çamardı iIçesine yakın, CelaIIer Köyü'nden 1.5km. uzaktadır(Resim: 1). Kestel - Sarıtuzla mevkii olarak adlandırılanbumadenler, kasitirit içeren Kuruçay Dere boyunca uzanan tepelerdedir.Bu mevkide güneye bakan yamacırı hemen hemen tüm yüzeyinden dahaçok Erken Bizans <strong>ve</strong> az miktarda Kalkolitik - İlk Tunç çağ i çanak çömlekparçaları toplanmıştır.Bunlar iIe birlikte bir maden atölyesi (Resim: 2)<strong>ve</strong> orada kuIIanılan diabazdan yapılmış antik kırma- öğütme taşları daçok miktarda' bulunmuştur (bak. Ergun Kaptan'm, makalesi).Büyük Ardıç Sırtı <strong>ve</strong> Kestane Sırtı arasında, Kuruçay deresininyaklaşık 200 m. yüksekliğinde, çok miktarda girişi çökmüş galeriIerdenbirisinin (Ç2) girişinin açık olduğu saptanmıştır(Resim: 3). 1%0 metreyükseklikte oları, yerel halkın Kestel Deliği diye adlandırdığı bu ıauirentgörünümü <strong>ve</strong>ren galeri kompleksinde çalışma yaptık. Ocağın esas cevheritükenmiştir. fakat orijinal niteliğini anlamak amacı ile, galeri zeminindebiriken toprakta iki sondaj yapıldı. Galeri ağzına yakın olan birincisondaj, yaklaşık 2 x 1 m. çapında, 1 m.ye yakın derinliktedir. Sondajl'den çıkan demir ok ucu (?) <strong>ve</strong> çok sayıda çanak çömlek, madengirişinin Erken Bizans olduğunu göstermiştir (Resim: 4). Sondaj 2 ise;ocağın en derin kısmında, üç tane 60 cm. çapında başyukarı galerininbuluştuğu yerde gerçekleştirilmiştir, Bu sondajda, Kalkolitik, özellikle18


Son Kalkolitik olması ihtimali olan çanak çömlek parçaları bulunmuştur(Resim: S). Bunlar çoğunlukla mal grubu olarak koyu yüzlü açkılı<strong>ve</strong>ya açkısız geleneğe ait mallardır, yani el yapımı, kum <strong>ve</strong> az samankatkılı, dış yüzeylerinde çeşitli derecelerde açkılanmış. Kap biçimleri dehafif dışa açılan boyunlu çömlekler <strong>ve</strong> derin çanaklardır. Aynı geleneğinkaba mal grubuna girebilecek parçalar .da bulunmuştur: kalın cidarlı,düz dipli daha kaba kum katkılı kap parçaları gibi. ilk Tunç çağ I'egirebilen çanak çömlek parçaları da kırmızı <strong>ve</strong> siyah açkılı geleneğe aittir(örneğin Karaz - Pulur, Khirbet - Kerak). Çok ince mikalı, çok incekum, bazen ince kireç katkılı hamurdan yapılan bu mal grubunun kaplarıdaha çok hafif omurgalı <strong>ve</strong>ya omurgasız kaseler şeklindedir. El yapımıolup kırmızı astar boyalı açıkılı yahut da siyah açkılıdırlar. Sondaj 2'den ayrıca cevher kırma-öğiitmealeti, çok sayıda hayvan kemiği, odun.kömürü, çekirdekler <strong>ve</strong> bir ucu kırılmış metal iğne bulunmuştur.-63 cm.derinlikte elde edilen kömürlerden C14 tarihi saptanmıştır. Buna göremaden Libby G. Ö. 3980 ± 100 <strong>ve</strong> kalibrasyon eğrisine göre bu galerikompleksinin iç kısmı M. Ö. 2880 - 2200 arasına tarihlenmiştir. Böyleceçanak' çömleklerle uyum sağlayarak, Kestel- Sarıtuzla galeri kompleksiilk Tunç Çağına tarihlenebilir.Sondajlardan elde edilen cevher parçalarını da içeren toprak örneklerini,Smithsonian Institution'da flotasyon <strong>ve</strong> manyetik ayrımla işlenmesindensonra, Taramalı (Scanning), Elektron Mikroskop (Resim: 6)<strong>ve</strong> Gandalfi kamerası ile X -ışınları difraksiyonuna tabi tutuldu <strong>ve</strong> cevherörneklerinin kasitirit olduğu saptandı. Ayrıca M. T. A.'nın da minerolojikanalizleri bunu desteklemiştir,Böylece bu madenin esas cevherininkasitirit olduğu kesinlik kazanmıştır.Orta Toroslarda kalayın bulunması <strong>ve</strong> ayrıca gümüş <strong>ve</strong> diğer önemlimadenIerin varlığı göze alınarak, gelecek yazki programımız bölgeninizabe fırırılarıylaberaber arkeokıjik yerleşmelerin saptanması olacaktır.Geçen yaz kısa bir ön çalışma ile Ecemiş Koridorunda dört önemli höyükziyaret edilmiştir. Bir jeolojik fay olan bu geçit, Kayseri <strong>ve</strong> Çukurova'yıbağlayan en direkt yol olarak görünmektedir. Burada şunu vurgulamakisterim ki amacımız, kalay <strong>ve</strong>ya gümüş madenlerinin galerilerinisaptamak değil, maden teknolojisinin evrimini, boyutunu <strong>ve</strong> Anadolu'dabunlarıidare eden kurumlar <strong>ve</strong> yönetim mekanizmalarınıarkeometrikyöntemler ile açıklamaktır. Şimdiye kadar bu gibi karmaşık sorularageleneksel arkeolojik yöntemlerle çözüm getirilmeye çalışılmışsada, kesin cevaplar <strong>ve</strong>rilememiştir.Maden kaynak tesbiti, üretim teknolojisininniteliği, ticari ilişkiler <strong>ve</strong> kalay'ın bir bölgeye getirdiği ekono-.mik gücünü anlıyabilmemiz için, ancak çok yüksek teknolojinin getir-19


diği analizler gerektiğini anlamış bulunuyoruz. Bu da bizi ikinci konumuzolan, kurşun izotop analizine getiriyor.Arkeolojik kazılarda en önenıli bulgular metalik olanlardır. Bulunduklarıortamın durumuna göre, metalik' buluntuların büyük bir kısmıorijinal özeliklerini muhafaza etmiştir. Kurşun izotop analizi, altın, gümüş,bronz <strong>ve</strong> kurşun paralara, heykelciklere, süs eşyalarına, savaş araç<strong>ve</strong> gereçlerine, cam <strong>ve</strong> sır gibi malzemelere uygulanabilir. Tüm bu malzemelerçok az miktarda kurşun içerirler. Kurşunun dört izotopundanüçünün yörelere göre farklılık göstermesi radyoaktif bozunma ürünlerielmalarındandır. Kurşun <strong>ve</strong> kurşun içeren gümüş eserlerin izetop oranlarıylaparmak Izi gib! bir anahtarı elde edilebilmektedir.<strong>Arkeometri</strong> projemizde Türkiye'nin önemli simli kurşun madenlerindencevher <strong>ve</strong> curufları örnekleyerek bunları analize tabi tuttuk. OrtaToros Bölgesinden Bolkardağ, Aladağ <strong>ve</strong> Çamardı, İstanbul- Şile, Karadeniz,Sivas, Elazığ-Keban'dan toplam SOO'e yakın örnekleri cevher <strong>ve</strong>risiolarak Smithsonian Institution'da bilgisayarda işlendi. Ancak OrtaToros Bölgesinin izotopları vurgulanacaktır. Brookha<strong>ve</strong>n Laboratuarlarındageliştirilen programları Smithsonian'daki Vax bilgisayarlarını kullanarak,elde edilen bu grafikte görüldüğü gibi, Toroslar dört, belki debeş gruba ayrılmıştır (Resim: 7). En ilginç yönü kalaylı cevher izoloplarınınbaşlıbaşınabir Grup (no. 3) oluşturmasıdır <strong>ve</strong> diğer gruplardan farklıolmasıdır. İlerde kalaydan yapılan eserler, örneğin, kalay külçeleri gibieserler, bu grupla denkleştirilebilir.A. B. D. <strong>ve</strong> Türkiye'nin çeşitli müzelerinden alman 200'e yakın örneğinarasında, beş eserin neticeleri sunulacaktır. İlk örnek, Amuk OvasındaCudeyde kazısında bulunan, <strong>ve</strong> halen Chicago Oriental InstituteMüzesinde sergilenen, kalaylı tunç figürindir, Amuk G Katına, Son KalkolitikÇağı'na M. Ö. 3000'e tarihlenen bu figürinin gümüş şapkasındanalınan örnek, Grup 2'ye düşmektedir. Aynı gruba, Acemhöyük sarayındabulurian polimetalik cevherlerle korelasyon göstermektedir . Bolkardağolarak tanımlanan Grup 1 ise, Tarsus kazısında bulunan Kalkolitik kurşunörneğin kaynağıdır. Grup 3 cevherleri, Asur III. Ur Hanedanına tarihlenenbakır eser <strong>ve</strong> İstanbul Arkeoloji Milzesinden aldığım Tello'dankaynaklanan Gudea dönemine ajt gümüş örneği de girmektedir,Bu bulgulardan şu sonuç çıkmaktadır. OrtaToros kaynakları dördüncübinyılın sonundan ikinci binyılın başına kadar kullanılmıştır. SonKalkolitik <strong>ve</strong> tık Tunç Çağın merkezleri olan Tarsus <strong>ve</strong> Cudeyde, Toroslarınsimli kurşun <strong>ve</strong> kalaylı cevherlerinden eser. .üretmiştir. Mezopotamya'yakadar ulaşan bu cevherler, Asur <strong>ve</strong> Tello'nun üçünoü binyıl tabakalarındabulunmuştur. Son olarak Orta Tunç Çağın Önemli merkezlerindenolan Acemhöyük Aladağın potimetalik .cevherlerini işlemiştir.20


Sonuç olarak, projenin ük aşamasında elde edilen neticeler şunlardır:ı. Türkiye'de kalayın varlığı hakkındafikirlerimizi yeniden düzenlemekzorundayız. Eski Anadolu'da metallurji f!oresensımsimgeleyenSonKalkolitik <strong>ve</strong> İlk Tunç çağ tarihlerine denk düşen bir kalay kaynağı bulunmuştur.Orta Toroslarda iki çeşit kalay olduğu ortaya çıkmıştır. Santuzla- Kestel'de kasitirit içeren bir maden galerisi kompleksi bulunmuş<strong>ve</strong> C14 tarihi artı çanak- çömlek buluntuları bunu M. Ö. üçüncü binyılatarihlemiştir.2. Orıta Toros maden Bölgesinde 1983'den beri yönettiğimiz arkeometalurjikaraştırmalar ise, hammadde üreten bir yörenin yapısını ortayaçıkarmıştır. Bulunan madenIer, yerleşmeler <strong>ve</strong> atölyeler topluluğuilerde bize bir bölge dinamiği çıkarmaya bir temeloluşturacaktır.Böylecekaynaklar ile kentler arasında aradığımız ilişkilere ışık tutulacaktır.3. lzotop analizlerinden anlaşıldığına g6re, Orta Toros madenIerihem Anadolu kentleri hem de komşu bölgelerdeki merkezler tarafındansürekli kullanılmıştır. İlerde izotoplarla elde edilecek kent <strong>ve</strong> hammaddearasındaki bağlantılar <strong>ve</strong> Orta Toros arkeolojik çalışmaları, maderılerinbu yöredeki ekonomik katkısını ortaya çıkaracaktır. Böylece, bizimaraştırmamız, uluslararası maden ticaretinin bu kadar yoğun olduğubir dönemde, Anadolu'nun sosyoekonomik <strong>ve</strong> politik yapısını berraklaştırmışolacak.SEçilMiş KAYNAKLARAdams, R. M.1974 -Anthropological Perspecti<strong>ve</strong>s on Ancient Trade," Current Anthropology15,238-58Ayhan. A.1984 ..Genetic Comparison of lead - zlno deposite of Central Taur-us,» Geologyof the Taunıs Beit (proceedings 26-29 Sept. 1983). pp. 335-342. M.T.A.Ankara, M.T.A.Brill, R. and J. M. Wampler1967 «Isotope Studies of Anclent Lead,» American Journal of Arehaeology 7l63-77Franklin, A. D., J. S. Olin and T. A. Wertime, eds..1978 The Search for Ancient Tıin. Washington D. C. Smithsontan InstttutlonPressMoorey, P. R. S.1985 Materials and Manufacturıe in Anc1elıtM.esopotamia: the evidence ofArehaeology and Art, Metals and Metalwork, glazed meteı-lals and glas s.Oxford . B. A. R. International Series 23721


R. D. Penlhalluric!k1987 Tin in Antiquity, London, Institute of MetalsK. A. Yener and H. Özbal1987 ..Tin in the Turtkish Tanrus Mountalns : The Bolkardağ Mining Dlstrtct,»Antiquity 61, 64 - 711984 Niğde - Ulukışla Bolkardağ Kurşun - Gümüş Yataıklan ile İlgili Önealışmalar» TÜBİTAK - ARÜTOB IV. Ankara, Tübitak 1986 -Arkeometrt ÇalışmalarıLI, Bolkardağ, Aladağ. <strong>ve</strong> Keban Madenlerinde 1964 Yılı İncelemelec-i,»i. Arkeometti Sonuçları Toplantısı (Ankara May 20-24· 1985),pp. 93 - 106. AııIkara, Eski Eserler.1986 -Toros Dağlannda Kalay : Bolkardağ Maden Bölgesi,» TüBİTAK - AKÜ­TOB vı. pp. 157- 173. Ankara, Tübitak no. 6221986 «The Bolkardağ Mining Distrıct Sur<strong>ve</strong>y of Sil<strong>ve</strong>r and Lead Metals in AncientAnatolte,» in J. S. Olin and M. J. Blackman eds. Preceedıngs of the24th Internatfonal, The Smithsonian Institution PressK. A. Yener, H. Özi>al, L. Barnes, R. H. Brill, E. C. Joel, yayınlanacak -AnatolıanMetal Trade and Lead Isotepe Analysts.• Proceedings of the 34th RencontreAssyrİologique Jnternatfonale, Ankara: Eski EserlerT. E. Wertime, and J. D. Muhly, eds.,1980 The Coming of the Age of Iron, New Ha<strong>ve</strong>n ı Yale Uni<strong>ve</strong>rsity Press22


NiGDE-ÇAMAROl ANTiK MADEN BÖLGESiResim i 1.....23


SAMIT1JZ", ANTlıı MAtlU .Au:"I,1 CEVHU u,...ı.ıŞTIllılll[ SAIiT TU",t....o 000o O oo·O O O .0Resim ı 224


'"i-Doo:"'~-'"'u..25


Resim , 4 -Geç Roma - Erken Bizans çanak - çömlek parçalanResim , 5 -Son KalkGIUik - ilk Tunç çağ i çanak - çömlek parçalan26


Resim : 6 - 250 x büvütüimüş kasiterit tanesi. Kestel sondal 2, SmithsonianInstitution fotoğraf.27


NCO 21.3 i i21.25 -~ 21.2 -"-'~ 21.15 ~O:o:;2ı2"']21.05AA A A Av• X xV V• Xx XA A•VV V xvA~·8e-o «»21 ~+~ + .+ ++20.95 i i i i i i i i i i i i I. i i i i i i i52.22 52.24 52.26 52.28 52.3 52.32 52.34 52.36 52.38 ..52.4- /52.42Concentration Pb 208 (%)Resim : 7 -Orta Toros kurşun izotop gruplan. '. = Arkeolojik eserler


YUKARI FıRAT HAVZASI MADEN OCAKLARI VEBAZI ARKEOLDJİK BULUNTULARLA İLİşKİLERİYUK.AiRI FFRıATMA;DEN YıA11AK:LARIKUNÇ*ŞerefAlaaddin ÇUKURYukan Fırat havzası prehistorik çağlardan beri madencilikte önemii olmuştur. Elazığ'ın güney <strong>ve</strong> kuzeyinde bulunan Toroslar'ın uzantısıjeolojik yapı açısından dünyada ender bulunan oluşumlardandır. GüneydeCu, Co, Ni <strong>ve</strong> Cr, kuzeyde ise Pb, Zn, Cu, Ag, Au <strong>ve</strong>Mo yataklarıbulunmaktadır (Şekil: 1). Hem kuzeyde <strong>ve</strong> hem de güneydeki bakır yataklanarkeolojik açıdan oldukça önemlidir <strong>ve</strong> Ergani maden yatağıprehistorik çağlardan 'beri işletilmektedir (Tylecote 1976). Maden bakııyataklan üç ayn işletmeden oluşmaktadır. Mihrapdağı % 3,3 Cu içerenbir yatak olup 1,5 milyon ton üretildikten sonra 1954 yılında kapatılmış.tır. Kısabekir % 9 Cu içermekteydi <strong>ve</strong> 100.000 ton cevher işlendiktensonra1968 de kapatılmıştır.Cu cevheri % 15 ZnS içermektedir. Üçüncü anayatakise, şu anda bakır fabrikasının yanında <strong>ve</strong> 16 milyon ton rezer<strong>ve</strong>sahiptir. Halen işletilmekte olan bu açık ocağın cevher katmanları Şe.kil 2'de görülmektedir. Halen "" % 1,5 luk birincil oluşumcevherleriişletilmektedir <strong>ve</strong> 320.000 tonluk bakıra eşdeğer cevher bulunmaktadır.Halen yılda 10.000 ton bilister bakır üretilmektedir. Eskiden kullanılangaleriler tamamen tahribedildiğinden madenciliğin başlangıcı ile ilgiliarkeolojik eserler bulunamamıştır. Anayatağın üstündeki oksitlenmebölgesinde, ayrışma sonucu oluşan malahit <strong>ve</strong> azurit gi'bi oksitli cevherler hakkında bilgi olmamasına karşın, yine ayrışma sonucu oluşan nabitbakırın analizleri yapılmıştır (Çizelge :'1). Anayatak cevheri analizide aynıçizelgede <strong>ve</strong>rilmektedir.Ergani'nin 66 km kuzey doğusunda bulunan Geydak'ta eski bakırişletmesi kalıntılarına rastlanmıştır. İki ayrı kalıntıdanilki fayalit curufudiğeri ise wüstite <strong>ve</strong> kükürt içeren 'bir curııftur. Burada bakır yüzdesidüşüktür <strong>ve</strong> kükürtlü bakır minerali (kalkopirit) işlendiğini göstermektedir.Bu bölgede 12 adet 1,5 m iç çapı <strong>ve</strong> 3 m kalınlığında taş ocaklar bulunmaktadır.Tarihlendirme mümkün olamamıştır. Geydak'ın hemen ya(-) Şeref KUNÇ, .Alaaddin ÇUKUR, Fırat Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Fen· Edebiyat FakülteslKimya Bölümü, Elazığ.29


kınında Palu'nun 20 km. güneyinde Kanbertepe'de limonitli bakır cevheribulunmakta olup 500 ton da curuf vardır. Bu cevherin 19. yüzyılda işletildiğitahmin edilmektedir (Seeliger, 1985).Maden'in 13 km. kuzey batısında Haçan'da bulunan bakır cevherlerindede yine 'üstte Iimonitli malahit <strong>ve</strong> altta piritIi bakır (Kalkopirit)cevheri bulunmaktadır. Yine Maden'in LO km. kuzey batısında Ortabarakadapiritli bakır oluşumuna rastlanılmıştır. Aynı tür oluşuma Elazığ'ın35 km. doğusunda bulunan Elazığ- Palu yolu üzerindeki KaroIi bölgesindede rastlanılmıştır.Bu cevher oluşumu doğudan güney batıya uzanan fay üzerindedir.Güney batıdaki benzer bakır cevheri. oluşumuna Malatya <strong>ve</strong> Kahramanmaraşbölgelerinde, doğuda ise Sİİrt bölgesinde rastlanılmaktadır (Sağıroğlu,1988).Arkeolojik açıdan, bu bölgelerden sadece anayatağın enaz 3000 yıl.dan beri işletildiği tahmin edilmektedir (Tylecote, 1976).Elazığ'ın 50 km. kuzeybatısında bulunan Keban Kazası ikinci madenbölgesidir. Bu bölgede polimetaIik yataklar bulurunaktadır.Ana metalPb, Ag <strong>ve</strong> Cu dır. Keban Osmanlılar döneminde önemli bir gümüşüretim şehri idi. Şehrin karşısında Fırat kıyısindaki galerilerin bu dönemdeişletildiği tahmin edilmektedir. Buranın ana mineralleri galen,limonit <strong>ve</strong> kalsittir. Yüzeye yakın yerlerde demir-mangan oksitleri <strong>ve</strong>gözenekli cevher boşluklarında ise barit bulunmaktadır.Buradaki galeridebulunan küreğin M. S. 14- 17. yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir.Keban deresinin güney yamaçlannda pirit, kalkopirit, bornit,fahlerz (Cu.ıAsS" CIljSbS,), çinkosülfür <strong>ve</strong> galen cevheııleşmesi vardır.Bamaşta, fiorit, moIibdenit, galen, çinkosü1für <strong>ve</strong> kalkopirit damar cevherleşmesi,Mıstık mağarada az miktarda vanadinit <strong>ve</strong> deskloritPbZn(OH)VO, bulunmaktadır.Zeytindağı <strong>ve</strong> güney yamaçlannda sekonder çinko, kurşun <strong>ve</strong> bakırmineralleri bulunmaktadır.Mala'h't <strong>ve</strong> limonit cevheri de vardır. Bu bölgedeHititlere ait testi parçaları <strong>ve</strong> taştan yapılma madencilikte kullandanaletlere rastlanılmıştır.Keban deresinin şehre yakın yerinde mermer şist dokuları arasındamalahit <strong>ve</strong> azurit ile değişik demir oksit inineralleri bulunmaktadır.Açık işletmede bulunan kömür artıklarındakiCl' yaş tayiniM.S. 1630- 1660yıllarını <strong>ve</strong>rmiştir. Buranın yakınında 1500-2000 ton fayalit cunıfu bulunmaktadır.Yine buraya yakın olan Palu mahallesinde 30.000-40.000ton fayaIit curufu bulunmaktadır. Keban'ın sırt mevkilerinde de 2500-30


3000 ton IimonitIi fayaIit curufu vardır. Keban bölgesi madenIerinde deen az Hititler döneminden beri işletildiğine dair belirgin izler bulunmaktadır.Yukarı Fırat Maden yataklarından alınan cevherlerin analizleri Çizelgel 'de <strong>ve</strong>rilmektedir. Maden <strong>ve</strong> Ke'ban bölgesi bakır cevherleri arasında en belirgin fark, minor elememlerinden anlaşılmaktadır. Madenbölgesi cevherlerinin ortak özelliği Co içeriklerinin yüksek olmasıdil(134-3510 ppm). Keban bölgesi cevherlerinde ise Co mikt~n 2-135 ppmarasında değişmektedir. Maden bölgesinde Kısabekir'de ZnS bakır filiziile birlikte bulunurken, Keban bölgesinin hemen hemen tümünde galen<strong>ve</strong> çinko blent bulunmaktadır. Fakat bakır cevherlerindeki Pb <strong>ve</strong> Znanalizleri belirgin ayırt edici miktarlarda değildir. Aynı çizelgede Tepecikkazılannda bulunan bakır cevheri analizleri de <strong>ve</strong>r'ilmektedirt Bucevherler malahittir.Yukarı Fırat Bölgesindeki Bazı Metal BuluntularLimonit (Sarı Toz) :1986 yılında Değirmentepe kazısında, büyük mekanın ortasındakiocak çevresinde bol miktarda bulunan san toprağın incelenerek limonitolduğu anlaşılmıştır. Sarı toz olarak tanımlanan bu maddenin dini törenlerdeboya maddesi olarak kullanıldığı tahmin edilmişti (Esin, 1986).Aynı san toz'a 1987 yılında Samsat kazılarında da rastlanmıştır (Kunç,Ş. 1987). Bu cevherin X-ışını kınmın spektroskopisi <strong>ve</strong> yaş yöntemle analizleriyapılmıştır (Şekil: 4).Örnekte % 4 civarında bakır 'bulunması, bakır metalurjisiyle ilişkisiolacağını düşündürınüş <strong>ve</strong> bölgedeki bakır cevherleri incelendiğinde sekonderbakır cevheri olan oksitli cevherlerin yanında Iimonit tabakasınınbulunduğu gözlenmiştir. Limonit cevherinin bulunması malahit cevherininişlendiğineiyi bir kanıttır.Hernatit (Kırınızı Toz) :Samsat kazısında rastlanılan kırmızı toz, Değirmentepe'de, büyükmekanda duvar süslemeleri <strong>ve</strong> güneş kursu yapımında 'kullanılan boyaile aynıdır. X-ışını kınnım spektroskopisi <strong>ve</strong> kimyasal analiz sonuçlarıŞekil 3'de görülmektedir. Doğalolarakta bulunabilen bu madde % 8,4~Cu içerınektedir ki muhtemelen limonitin yüksek sıcaklıkta yükseltgenmesiyle de elde edilebilir. Nitekim bakır içeriğinin limonit cevherindeklneyakın olması, limonit cevherinin yükseltgenmesiyle elde edildiğinigöstermektedir. Bu boya Değirmentepede olduğu gibi duvar süslemedekullanılacağı gibi seramik boyamada da kullanılabilir. Aynı boyayaAslantepe duvar süslemelerinde de rastlanmıştır.3,1


Muskovit Şist :Muskovit,tabakalı silikatlardan biridir '<strong>ve</strong> kimyasal bileşimıKAl, [(OH),/AlSi,OIO] olup monoklinik sistemde kristallenir. Muskovitşist ise esas olarak muskovitten oluşmuş bir metamorfik kayactır. Muskovither ne kadar çok değişik sıcaklıklarda kararlı ise de muskovit şistyeşil şist fasiyesi şartİan olan yaklaşık350° C ile 500° C arasında meydanagelir. Değirmentepe kazısında bir tane bu minerale rastlanmıştır. Neamaçlakullanıldığı bilinmemektedir. Curuf oluşturucu olarak kullamlmışolabilir.Galen :Kurşun cevheri olan galen (PbS) Tepecik <strong>ve</strong> Tülintepe kazılarındabulunmuştur. Bölgede saC!ece Keban yöresinde 'bu cevher oluşumu bulunmaktadır.Toroslar'ın Tarsus kesiminde de bu cevhere rastlanmıştır(Yener, A. 1983). Cevher genellikle gümüş içerdiğinden simli kurşun olarakda bilinmekte <strong>ve</strong> gümüş üretimi için kullanılmaktadır. Nitekim Kebancevherleri Osmanlı döneminde bu amaçla kullanılmıştır.Tepecik kaznından ele geçen buluntuda kurşun miktarı %95 <strong>ve</strong> diğer bir buluntuda % 27olarak analizlendi. Bu da bölge metalurjistlerinin galen'den kurşun metalielde etmeyi bildiğini göstermektedir. Nitekim Hattuşaş'daKral Kapısıtaşları birbirlerine kurşun metali ıle tutturulmuştur. Kurşunun budönemlerde ,belli amaçlar için kullanıldığı anlaşılınaktadır.Demir:Çok hızlı oksitlenmesi nedeniyle demir, şekli <strong>ve</strong> kimyasal yapısı bozulmadan bulunması enderdir. Anadolu'da Hititler döneminden itibarendemir eserlere rastlanılmakta ise de teknolojisi hakkında pek fazla bilgibulunmama·ktadır. Hititler demir üretim teknolojisinin sırlarını uzun yıl.lar gizli tutmuşlardı. Nitekim, FilistinIiler de demir işleme tekniklerinibölgelerindeki diğer toplumlardan uzun yıllar gizlemişlerdir (WheeIer1981).Günümüzde demir üretimi, yüksek fınnlarda hernatitin kok kömürüile indirgernesiyle elde edilmektedir. Yüksek fınn sıcaklığı 1450-1550"C civarındadır. Yukan Fırat havzasında hernatit cevheri bulunmamaktadır.Fakat bakır cevheriyle birlikte sülfürü <strong>ve</strong> hidroksiti şeklindehem Maden hem de Keban yöresinde bulunmaktadır.Erken Bronz çağındanorta çağa kadar demir eserlere Tepecik '<strong>ve</strong> Tülintepe buluntularındarastlanılmıştır (Kunç, Ş. 1987) Bu eserler 1.11-11.06 % bakır içermektedir.Muhtemelen malahit cevheri ile bi;likte bulunan limonitin odun kömürii ile indirgenmesi sonucu elde edilmiş olabilir.32


SONUÇ:Yukan Fırat Havzasında bulunan bakır <strong>ve</strong> kurşun filizleri prehistorikçağdan beri bilinmekte <strong>ve</strong> hala da işletilmektedir. Malabitle birliktebulunan limonit cevheri ise prehistorik çağlarda yükseltgenerek kırmızıboya <strong>ve</strong> indirgenerek metalik demir elde etmede kullanıldığı anlaşılmıştır.Aynca, limonit <strong>ve</strong> hematitten boyar madde olarak duvar süsü yapımında yararlanılmıştır.KAYNAKLARTylecote, R. F;, (l976) «Metal and Ores in the Neolithic Period, A History of Metalurgy,The Metal Sooiety London.Seeliger, et al., (1985) ..Archaornetallurgtschen Untersuohungen in Nord- und Ostranatolien-Jahrbuch des Romisch - Germanisahen Zentralmuseum 32..Iahrgang,Wagner. A., etal (l986) «Geoohmiache Und Isotoplsche Carekterısüka FruherRohstoffquel1en Fuı- Kupfer, Blei, Silber und Gold in der Turkel-, JaIlırbucjıdes Romisch - Germanıschen Zentralmusewn 33, Jalırgang.Sağıroğlu, A., (1988) ..Fırat Havzası Jeolojisinin Yöre Ekonomisine Etkileri, FıratHavzasının Sosyal, Kültürel <strong>ve</strong> Ek:onomiik Kalkınması Sempozyurnu, 7 - 9Nisan. Elazığ,Esin, U., (1987) KişiselGörüşmeKunç, ş.. Çukur. A., (l987) «Tepecfk <strong>ve</strong> Tülintepe Metal Buluntu Analizleri. iX,Kazı Araştırma <strong>ve</strong> <strong>Arkeometri</strong> Serrıpozyumu Tebliğleri 26 - 30 Mayıs.Ankara.Yener, A., usaaı «Niğde Ulukışla Bolkar Dağı Kurşun- Gümüş Yatakları ile ılgfhön Çalışmalar>, <strong>Arkeometri</strong> Ünitesi Bilimsel Toplantı Blldırtlart, TüBİTAKyayını No. 592 sayfa 103 - 116. Ankara.Wheeler, S. T. et al, (l9aı) «Iron at Taanach and Early Iron Metallurgy in The EasternMediterranean-, ASA. as, 245: 26a.33


w Çizelge ı. Yukan Fırat Havzası Maden Yataklan <strong>ve</strong> Cevherlerinin Analızleri4>-CU As pb Sn Sb zn Ni Co Mn Fe Cr Cd% (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) % (ppm) (ppm)---- ---- --- -- --- ------ı. T. 73-43 20,37


Tunceli •O •Bask1!4LJ.•Eıazı.~4O!!O~Sivrice4~':d:J 4 Bakır"AqemirKurşun-ginko~ ·KromO HangenezO Molibden1 Tungsten~ Fluorit~ VanadinitwvıŞekil, ı - Yukarı Fırat havzası maden yataklan


'" o-Eor-,'//~.". • D/O 25Cu ./0/-" -, ...... Ikincil Zengin Tabaka (Sülfijr) ../ı/V//r>. .~"._'// . ..... ./ ..)// ~'~- .-/ /.y /"'. %12 Cu' ,0/./ 1931 dekı sınır~ -.-._.-.-.-.- . ~~~j/ 1963d'k; ""1Şekil , 2 - Ana yatağın kesiti


83:-J' ..ııı... ..21~II7146511134 LA9"",ilif ,JLL ~ 'l,,,~ı.... ı-, ~ .1 j.20406ôDorukIara Ait Olan Kristal Yapı1- Bakır Filizi2- Bakır Filizi3-'BakırFilizi7-Fe z 038-Piroksen (CaFeSi206)10- Piraksen11- Kuvars14- CaCl,i)3Diger Pikler TanımlanamadıKimyasal AnaliziCu: %8.48As:


35 20 4Ô 60DarukIara Ait Olan Kristal Yapı1- a-C8 2Si042- a-CaıSi043- Hagnetit4- Kuvars5- caCO)6- a-li"e ı 0 3Kimyasal AnaliziCu: %31.98As:< <strong>4.</strong>13 ppmSb:< 20.66 ppmPb:< 10.32 ppmZn: 26,2ppm.Ni: 99.9 ppmFe:%S3.19Co: 176.5 ppmCd: 26.4 ppmCr:247.3 ppm~1n: % 0.15fio: 123.94 ppm. Şekill , 4 - Limonltın X Işın. Kınnım Spektrumu <strong>ve</strong> değerlendirilmesi·38


MINERAL ANALYSIS IN THE MALATYA AREA:SOME HYPOTHESESCIaudio CANEVA*Alberlo PALMIERİKemal SERTOKThe project studying the origins of metal working in Eastern Anatoliaaimed to lacate where the copper ores came from and to determinethe intentionality of the Cu-As alloy. We first sought to locate copperore deposits that may ha<strong>ve</strong> been exploited in ancient times in the areaaroıınd the Arslantepe site (Malatya). This site has provided us withevidence of the existence of a thriving metal working industry (copperobjects, arsenic alloy.. slags, melting pots, smeltingjnoulds) from theCalcholithic period onwards.A large amount of evidence (stores, clay sealings), dating from theend of the 4th millennium, testifies to the existence of a centralizedorganisation that would ha<strong>ve</strong> been able to support an artisan class,working in metallurgical workshops. Therefore, the possible sources ofthe copper ores represent the catchment area and the technological le<strong>ve</strong>lreached by those metal workers.The analyses so far carried out on samples taken from objects atAslantepe, dating from period VII (around the middle of the 4th millennium)and VI (the end of the 4th millennium) re<strong>ve</strong>al-the exlstenceof an.elaborate metallurgy, probably also basedon the transformationof sulphur ores and the use of alloys (Cu-As) without, howe<strong>ve</strong>r, completelyclarifying the origins of the copper ore, Consequently, a firstreconnaissance was carried out in some metalliferous localities aroundMalatya in order to establish the types of ores present, the consistencyof the deposits, and possibly traces ofancient working. What followsis a description of the positions and the characteristics of the metalllferousareas sampled. They are indicated on the distribution map (Fig. 1).1°) Prof. C1audıio CANEVE. Ordıinario di Scienza dei Materiali faoota ilIngegrerla,Dr. Alberto PMMlERL, Via Ercole Pasqualı 36 00100 ROMA.Kemal SERTOK. Yaprak Sk. 12123 Küçiil


Poluşağı Af ter 10 km from Malatya-Elazığ highway turn lelıtowards the direction of Pötürge. After 20 km on this road turn rightagain following the road along Hasenek ri<strong>ve</strong>r arriving mineralisationarea that ha<strong>ve</strong> the traces of recent mining. Galleries, drilling sites andproduction. remnants of recent working are sean at the junction ofHasenek creek and Kırbıztaşı creek. Following Maden creek that is thebranch of Hasenek ri<strong>ve</strong>r ancient mine production traces are seen onterraces at left that are co<strong>ve</strong>red down slope by slags. Dumps of burnedstone show that there were some smelting furnaces (Fig. 2).Çanakçı (Sey Deresi) Direction Malatya-Elazığ, turn right 40 kmfrom Malatya, pass the' village of Salkımlı, on arriving at Çanakçı followthe Urusme ri<strong>ve</strong>r. The place called Sey deresi is 5 km down themountain road. Accumulations of iron and copper ore were noted neara closed gallery. Towards the summit on the right side of the ri<strong>ve</strong>r,copper ores mixed an altered gangue. Height 1900 m. Neither scoriaenar archaeological material has been found. Howe<strong>ve</strong>r, geologists whoworked at the same area during 1970's explained that they had foundthe wooden supporting fragments blonging to the ancient gallery(Fig..3).Ergani Maden Direction Elazığ-Diyarbakır. One of the best knowncenters for copper ore (caıChoprite) extraction in Eastern Turkey, stillproducti<strong>ve</strong>. Se<strong>ve</strong>ral samples of malachite were also collected. Traces ofancient workings were found in the area.Gurbet Mezrası Direction Elazığ-Bingölturn left 12 km from Elazığ.Traces of recent workings, gallery closed. We found what may be traceof azurite. No copper ores, scoriae or archaeological materials werefound.Yeniköy Direction Malatya-Elazığ, 17,5 km from Malatya on theleft impregnation of malachite in the serpentine. No trace of workings,scoriae or archaeological material was found.Keban Mine currently in operation, but there is neither coppernor arsenic ore present. Found in the mining area archaeologica! materialsdating from the Calcholithic to Roman periods. An outcrop withazurite and malachite mineralizations was found, 20 km from Keban inthe direction of Elazığ, near the village Altınyaka köy.Kırmızıtarla Direction Malatya-Adıyaman, then towards Gergerand finally through Kırmızıtarla. Fragments of nati<strong>ve</strong> copper, of considerabledimensions, were found in the bottom of the valley, re<strong>ve</strong>aledby the water of the ri<strong>ve</strong>r and the meteoric water erode the metamorphic40


ocks. No archaeological materials, scoriae or traces of ancient workingswere found.From the analyses carried out on the mine samples and shown intables i and II, we can make the following observations :- All the ares ha<strong>ve</strong> a hight copper content (at least 10 % up to amaximum of 60 % ).- arsenic is all but absent in all the samples examined.- same analyses (Sey Deresİ, Yeniköy) reflect a matrix constitutedby a silicon-aluminium rock with impregnations of iron and copper ares(cspecially oxides and carbonates).- the Keban sample presents, together with the quartz, threedifferent copper ares; azurite, malachite, chalcopyrite; for this reasonthe analyses o<strong>ve</strong>r the zone examined are not at all homogenous.- interesting the analyses of the sample originating in Gurbetmezrası(7a) containing notable quantities of elements which had hitherto been obser<strong>ve</strong>d in traces (eg. Zn, Bi, Pb, Ti) and in any case havinga large Cu pre~ence. .- as far as the chalcopyrites are concerned, the onefrom ErganiMaden has the highest copper content, although the one from Peluşağıalsa seems quite suitable fro extraction purposes (18 %).- the nati<strong>ve</strong> copper of Kırmızıtarla is 99 % pure, does not containarsenic and is not characterized by the presence of other significantelements.From this first stage of our in<strong>ve</strong>stigations it seems to emerge thatthe Arslantepe artisans used smaller copper deposits nearer where theyworked, at times achieving an exceptional standard of workmanship,as in the case of the nati<strong>ve</strong> copper of Kırmızıtarla.The impregnations of Cu in the metamorphic rocks that ha<strong>ve</strong> beenanalysed show that more consistent mineralisations, now exhausted andnot found, may ha<strong>ve</strong> existed.The absence of arsenic in all the are samples is further evidencein support of the hypothesis of the intentionality of the addition of thiselement in the Arslantepe bronzes.Se<strong>ve</strong>ral trial smeltings ha<strong>ve</strong> been carried out using a furnace constructedfollowing artisan principles and systems, and using informationoriginating from exeavation documents. The furnace was charcoal fued :41


for the chemictry of the metallurgic transformations as well as to proıdethe heat required. These trials are yet to be combleted (Fig. 4).The first results show that the temperatures required for thesmelting and the treatment of the chalcopyrite used were reached, Themetallurgic reactions of extracted, on the other hand are not sufficentto ensure the completion and performance of the product. Therefore thereconstruction of the smelting procedures is not yet complete and wilibe continued in order to document the various production phases withthe analysis.As can be seen from the samples of ore, matte and raw copperfrom Ergani-Maden (Tab. II), the steps show a progressi<strong>ve</strong>ly higherconcentration of copper that, with the current metallurgic proceduresachie<strong>ve</strong>s almost complete purity.Not all the trace elements that are found in the copper ore arealso found in the metal; theyare largely or completely eIiminated duringthe extraction or refinement processes. In fact, these elements tend toabandon the material either by subIimation orscorification. Howe<strong>ve</strong>r,the correlation of trace elements between archaeological objects andminerals represents the onlyobjecti<strong>ve</strong> possibility of facing the problemof determining the sites of origin of the metals.Probably by using more refined techniques (eg. the KP) whichallow us to detect concentrations at the le<strong>ve</strong>l of ppm, together withexperimenting with the smelting processes and related analyses of thesteps would make a positi<strong>ve</strong> controbution to this type of in<strong>ve</strong>stigation.42


N. samp. Cu As S Fe Zn Sb Bi Sn Si Ca Ag Pb Al Ni TiErgani 137 29.67 O 31.27 38.06 0.19 0.14 0.13 0.11 0.17 0.03 0.04 0.20 O O Ocalc, 27.67 O 28.64 39.20 0.21 O O 0.15 2.73 0.11 O 0.13 1.15 O O29.73 0.09 2<strong>4.</strong>70 40.47 0.34 0.05 0.17 0.15 3.20 0.11 0.13 O 0.85 O OÇanakçı 2<strong>4.</strong>61 O 0.58 13.81 0.50 O O 0.08 25.60 0.50 0.05 O 33.58 0.02 0.08(Say deresi 5) 11.98 0.16 1.27 6.18 0.37 O O O 36.55 0.74 0.04 O 41.00 O O11.97 O 1.22 6.18 0.37 O O O 36.44 ·0.74 0.04 0.41 40.92 O O~J38<strong>4.</strong>07 O Q..20 2.37 0.51 O O 0.11 10.25 0.31 0.12 0.11 1.55 0.15 0.04malac. 15.18 0.16 0.35 2.16 0.14 0.15 O 0.99 77.73 0.34 0.07 O 2.33 0.05 0.03Keban 13 66.43 0.19 0.60 23.34 0.33 O 0.21 0.28 6.93 0.24 O O 1.41 o 0.04azurrıte 33.77 0.07 8.39 46.58 0.08 0.08 O 0.20 9.14 0.25 O O 1.36 O 0.0850.63 O 0.25 30.88 0.24 0.04 0.21 0.33 13.22 0.33 0.08 0.40 3.28 O 0.09Keban 13 17.70 O 5.36 38.22 0.06 U O 0.44 36.35 0.20 0.06 0.16 1.26 O 0.18calc, 40.15 O. 5.38 31.71 0.27 0.04 O 0.31 20.91 0.26 0.13 O 0.66 O 0.18Yeni koy 10 28.28 O 0.33 9.23 0.13 0.14 O 0.08 48.79 <strong>4.</strong>39 0.07 0.27 8.20 O 0.•0930.28 O 0.27 9.89 0.14 0.14 O 0.09 46.30 <strong>4.</strong>40 0.07 0.30 8.02 O 0.09Gurbet mezrası 7a. 19.64 O O O 8.25 O 12.89 0.26 1.20 O O 22.97 O O 3<strong>4.</strong>8036.90 O 3.5a O 8.54 O 5.62 O 1.95 0.16 O 15.49 O O 27.7726.02 O 29.54 O 27.60 0.13 O 0.14 0.90 0.11 0.06 9.40 O O 5.86Poiusağı tb 13.30 O 41.32 43.02 0.58 O O O 1.08 0.18 O 0.23 0.15 O Ocalc. 13.23 O 38.68 41.60 0.42 O O 0.17 2.45 1.63 O O 1.67 O 0.0518.13 0.14 37.88 40.16 0.18 O O 0.17 2.46 0.46 O O 0.38 O 0.03tErgani Maden 6f 22. 6L 0.50 0.14 3.21 32.07 O O O 7.86 7.27 0.07 25.29 0.51 0.26 0.04Malac 18.04 0.52 O <strong>4.</strong>31 15.20 O O 0.12 <strong>4.</strong>76 0.54 0.30 55.93 0.10 0.09 0.0610.54 0.26 O 22.5215.61 O O O 15.94 0.78 O 3<strong>4.</strong>32 O O 0.03Kırmızı tarla B 99.48 O O 0.06 0.17 0.05 O 0.12 O O 0.13 O O O On. copper 98.50 0.11 O 0.13 0.58 0.06 0.13 0.12 O o 0.16 O O 0.2ı O


tNcaamp , Co A. S re so sb Bi SO Si ce A. eb Al Ni TlErgani Maderı 137 29.67 O 31,27 38.06 0.19 0.14 0.13 0.11 0.17 0.03 0.04 0.20 O O OCALC.27.57 O 28.64 39.20 0.21 O O 0.15 2.73 0.11 O 0.13 1.15 . O O29.73 0.09 2<strong>4.</strong>70 40.47 0,34 O.OS 0.17 0.15 3.20 0.11 0.13 O 0.e5 O OErgani Maden 6a 75.21 0.27 16.60 6.44 0.80 O 0.36 O 0.10 O O O O 0.21 OMATIE 75.04 O.OS 16.96 6.38 0.85 O O 0.11 0.04 0.03 O 0.27 O O OErgani Maden 6e 99.80 O O 0.05 0.12 0.03 O O O O O O O O OSMELT. COPPER ".S


jiı45


Fig. , 2 - Poluşağı madon sırtıFig. , 3 - Çanakçı Sey deresi46


GORDİON'DAKİ «p" TÜMÜ'LÜSÜ'NDEBULUNMUŞ MOBİLYALARBurhan AYTUG*Ertuğrul GÖRCELİoGLUGiriş:Bildirimizde sözü edilen kazı, 1955 yılındaki etüd <strong>ve</strong> ön çalışmalardansonra 1956, 1957 <strong>ve</strong> 1959 yıllarında Pensilvanya Üni<strong>ve</strong>rsitesi Müzesi'nindesteğiyle Rodney S. Young'ın başkanlığındaki bir ekip tarafındanyürütülen Gordion Projesi'ne dahil kazılardan biridir.Üni<strong>ve</strong>rsite Müzesi ekibi tarafından yapılan bu çalışmalardan önceaynı yörede Güstav <strong>ve</strong> Alfred Körte tarafından 1900 yılında 5 tümülüstekazı yapılmış, bu kazılara ilişkin raporda kazı sonuçlanna ek olarakFrigya'nın <strong>ve</strong> Gordiorı'un tarihine ait bilgiler <strong>ve</strong>rilmiştir'. Alfred Körte,Yassıhöyük'ü Frigya'nm Başkenti Gordiorı'un merkezi olarak tanımlamıştır.Kazılarda eski kentin adını gösteren yazılı bir belge bulunamamışolmakla beraber, bu kanıyı destekleyip güçlendiren sonuçlara ulaşılmıştır.Mezann <strong>ve</strong> tümülüsün yapım yılı, Gordion'un Kimmerler tarafındanistila edilerek yakılıp yıkılmasından (Eusebius'a göre M. Ö. 696)birkaç yıl öncesine rastladığı, yaklaşık M. Ö. 700 olarak saptanmıştır'.Tümülüs P, Porsuk çayı'nın Sakarya (Sangarios) ırmağı'na birleştiğiyerin hemen güneyinde kurulmuş bulunan Gordion'da gözeçarpan80 den fazla höyükten biridir <strong>ve</strong> Midas'ın Mezan (Tümülüs MM) adı <strong>ve</strong>rilenKral 'Mezarı'mn güneydoğusunda yeralmaktadır. Yüksekliği yaklaşık12 m., taban çapı 70m.dir.'Tümülüs P, ahşapmezar odasının üzerinin <strong>ve</strong> çevresinin Önce çakıllaörtülmesi, sonra temiz <strong>ve</strong> ıslak kille örtülüp iyice sıkıştırılması,(O) Prof. Dr. Burhan AYTUG. Ertuğrul GöRCELOGLU, ı. Ü. Orman Fakültesi,Balıçe!köy 80895 İstanibul.(il KÖRTE, G. - A. KÖRTE, ıOO4, -Gordton. Ergehnisse der Ausgraburıg im Jahre19Q()ı.. Reimer. Berlin.(2) YOUNG, R. S. ı961: Three Great Early Tumuli. The Gordian ExcavationaFinal Raports, Vol. I, Uni<strong>ve</strong>rsity Museum Monograph 43, Uni<strong>ve</strong>rsity of Pensilvania.49" ..-~.


unun üzerine de kuru kil yığılarak oluşturulmuştur. Islak <strong>ve</strong> sıkıştırılmışkil, zamanla hem su geçirmeyen bir örtü, hem de ahşap mezar odasınıüzerindeki aşırı yükten koruyan bir kubbe oluşturmuştur.Ahşap mezarın dış (üst) tavanı doğudan batıya 7,00 m. uzunlukta,kuzeyden güneye 5,20 m. genişliktedir. Dış tavan, mezar odasını örten içtavanı meydana getiren enlemesine uzatılmış 12 adet kalasın üzerineuzunlamasına yerleştirilmiş 11 adet, işlenerek kare kesitli hale getirilmişKaraçam 3 tomruğundan yapılmıştır. Dış tavanı oluşturan işlenmiştomrukların kalınlıkları 35 -40 cm., genişlikleri 40- 60 cm. arasında değişmektedir.Boyları farklı olan bu tomrukların en uzunu 7 m. boyundadır.Alttaki mezarın içten içe uzunluğu 4,57 m. olduğundan, dış tavankenarlarda birer metre, ya da daha fazla genişlikte saçaklar meydanagetirmektedir.İç tavan, dış tavanı oluşturan tomrukların aksi doğrultusundauzanan12 adet kalastan yapılmıştır. Bu kalasların genişlikleri 40- 50 cm.,kalınlıkları 25 cm. dir <strong>ve</strong> dış tavanı oluşturanlardan daha hafif bir ağaçtanyapılmıştır. Bu kalasların uçları da iki baştan dışarıya .saçak şeklindetaşmaktadır.Mezar odasının iç ölçüleri şöyledir: Doğu- batı doğrultusunda boy4,57 m., kuzey-güney doğrultusunda en 3,48 m., tabandan tavan iç yüzünekadar yükseklik 1,54 m. Taban, enleri 70 cm. <strong>ve</strong> daha az genişliktekikalaslarla döşenmiştir. Döşeme, zıt doğrultularda uzatılmış iki kat ka.lasla oluşturulmuştur. Her iki taban döşemesindeki kalaslar 6 şar cm.kalınlıktadır. Alttaki döşeme kalasları doğrudan doğruya çakıl döşelizemine oturmaktadır.Kuzey-güney doğrultusunda uzanan alttaki döşeme kalasları doğubatı doğrultusunda uzanan üstteki döşeme kalaslarındanuçlarda <strong>ve</strong> yanlardadışa taşrnakta, duvar kirişleri bu kalas çıkıntıları üzerine uzatılıpyerleştirilmiş bulunmaktadır.Mezar odasının iki kısa kenarındaki duvariaryatayolarak üst üste konulmuş 4 er kalastan, iki uzun kenarındakiduvarlar ise 3 er kalastan inşa edilmiştir'. Bu kalasların kalınlıkları 30cm. dir; en büyük olanın yüksekliği 65 cm. dir. Duvarlara, tavandan 25cm. aşağıda kalmak üzere 22 şer cm. aralıklarla <strong>ve</strong> duvar yüzeylerinden10 cm, dışarıya uzanan sekizgen enkesitli ahşap çubuklar çakılrmştu-.so(3) Dış tavan kirişlerinden alınan örnek, wtsconstn Orman Ürünleri Lacor-atuvarındaB. F. KUKACHKA tarafından Karecam (Pinus ntgra pallaslarıat ola.rak teşhis edilmiştir. .(4) Duvar kalaslarından bir örnek Paris'te Centre Technique du Bois'da Cı.JACQUIOT tarafından Ardıç (Junlper-usj olarak teşhis edilrruştfr.


Bunlar üzerindeki kalıntılardan,duvar önlerine gevşek <strong>ve</strong> beyaz bir kete-ıdokuma asılarak duvarların kaplanmış olduğu anlaşılmaktadır.Bu mezarın bir çocuk mezarı olduğu sonucuna, içinde bulunan dişlerinçocuk dişleri olması, mobilya <strong>ve</strong> diğer çeşitli eşyanın özellikleri <strong>ve</strong>boyutları ile bol miktarda oyuncak bulunması dikkate alınarak varılmıştır.Nitekim, bulunan beş dişin Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi'nden Prof. Dr. MuzafferŞenyürek tarafından incelenmesi, bunların 4 - 5 yaşlarında, cinsiyetibelirlenemeyen bir çocuğa ait olduğunu göstermiştir. Böylesinebol <strong>ve</strong> sanat değeri yüksek armağanlarla gömülen bir çocuğun, kraliyetten,bir prens, ya da prenses olduğu kabul edilebilir.Cesedin <strong>ve</strong> diğer eşyalarla armağanların mezar odasına üstten konulmuşsonra tavanın örtülmüş olması gerekir.Kazıda, mezar odasının tavanı çökmüş <strong>ve</strong> içindekilerin çoğunun bunedenle kırılmış yada ezilmiş olarak bulunduğu ifade edilmektedir.Mezann İçinden Elegeçen BulunmlarMezarın içindeki mobilyalar çift katlı tavanın kırılıp çökmesi <strong>ve</strong>bunun sonucu üstteki çakılların içeriye dolması ile parçalanıp ezilmiştir.Bir çok kırık parçanın tanınması mümkün olmamış, birçoğuda tümüyleçürüyüp ufalanmış durumda bulunmuştur.Sadece güneybatı köşesindekimobilyalar oldukça iyi kôrunmuş olarak günümüze ulaşabilmiştir,Ağaç malzemeyle yapılmış buluntular arasında minyatür hayvanlar,kaşıklar, kepçe, çeşitli tabak, çanak <strong>ve</strong> kaplar, işlemeli bir kutu, ahşaphayvan figürleri biçiminde ataşmanlar, kakma işlemeli bir pano, üçayaklı küçük masalar, üstü kakma işlemeli bir masa, bir ahşap karyola,mobilya ayakları, iskemle panelleri, şemsiye, tepe süsleri, kakma işlemelişerit <strong>ve</strong> latalar, deri ilmekli sopa, değişik form <strong>ve</strong> tiplerde süslemelioturma elemanları sayılabilir.Birkaç yıldan buyana, Gordiorı'un ağaç mobilyaları üzerinde araştırmalarlagörevli Pensilvanya Üni<strong>ve</strong>rsitesi Müzesi'nden Elizabeth Simpson,bunların yapımında kullanılan ağaç taksonlarının belirlenmesinibizlerden istemiş <strong>ve</strong> bu tümülüse ait ağaç eşyaların incelenmesine başlanmıştır.Bu amaçla araştırmalar sürdürülmektedir. Bugüne kadar inceleyebildiğimizobjeler, katalog numaralarryla birlikte aşağıda kısaca tanıtılmıştır.Bu tanıtımlar Young (1981)'a göredir :1. Üç Ayaklı Küçük Masa (Sehpa) (Tum P 152; W 40 et aL) (4237W-40 et al.)9 adet şeridin (Iatanırı) yan yana getirilmesiyle oluşturulmuş yuvarlakmasa tablasının birçok parçaları; alt yüzünde üç ayaktan ikisinin yu·51


vası kalabilmiş. Tablanın üstü tepsi biçiminde hafifçe oyulup çukurlaştırılmış;karşılıklı iki tarafında oymalı tutamaklar var. Tablayı oluşturanlatalar, çapraz yönde latalara alttan ahşap pimlerle tesbit edilerek birarayagetirilmiş. Tablatım yapımında tutkalında kuIlanıldığı kuşkusuz.Ayakların sehpa tablasının alt yüzüne tutturulduğuyuvalar iki kademeli;7,5 x 7,5 cm. boyutundaki kare biçimli ilk kademenin ortasında,yine karebiçimli 2,8 x 2,8 cm. boyutunda daha derin bir yuva var.2. Kakma İskemle (Stool) Paneli (Tum P 157; W 59) (4256 W-59)Pano ile birlikte bulunmuştur. İki oymalı panel, iskemlenin ön <strong>ve</strong>arka paneIleridir; ayrıca dört adet lata, boyları <strong>ve</strong> uçlarının yuvarkaklaştırılmış olması nedeniyle iskemlenin oturulan kısmını oluşturduğuanlaşılmaktadır.Herbir panel, birbiri üzerine oturtulmuş 6 adet yatay çapraz parçadanoluşmaktadır. Bunlardan yalnız en üsttekilerin, altlarındaki parçalarapimlerle bağlanmış olmaları, diğer bütün birleştirmelerin i1iutkaIlasağlandığını göstermektedir.PaneIlerin biçim, dizayn <strong>ve</strong> boyutları, bunların aynı iskemlenin ön<strong>ve</strong> arka parçalarını oluşturduğunu göstermektedir. İskemlenin genişliği50,5 cm., yüksekliği 29 cm. dir. Bu alçak iskemlenin bii" çocuk için uygunolduğu, ya da üzerine ayak koymak amacıyla kuIlanıldığı düşünülmektedir.İskemlenin oturulan kısmını oluşturan latalar, çürümüş birdokumanın artığı olduğu sanılan pembemsi bir tozla kaplı halde bulunmuştur;buradan, iskemle üzerinde bir minder olduğu anlaşılmaktadır.3. Kakmalı Pano (Tum P 151; W-60 pano; W-61 üst Kısım <strong>ve</strong> bacak)(4257 W-60; 4258 W-6l)Mezarın güneybatı köşesinde, batı duvarına yaslanmış durumdabulunmuştur. Şimdi oldukça çarpılmış <strong>ve</strong> kırılmış haldedir; üst kısmıkırılıpdüşmüştür. Üst çerçe<strong>ve</strong> <strong>ve</strong> bacak panonun arkasında, üst kısmınparçaları ise panonun önünde, yerde bulunmuştur.Panonun tümü üç ana elemandan oluşmaktadır: A. Panonun kendisi,B. Panoya üst tarafında geriye doğru yatay şekilde tesbit edilmişbir çerçe<strong>ve</strong> <strong>ve</strong> C. çerçe<strong>ve</strong>ye arkadan tutturulmuş olan <strong>ve</strong> ona desteklikyapan bir bacak. Bu konstrüksiyon, Büyük Tümülüs (Tum MM) de bulunan<strong>ve</strong> kesin restorasyonu yapılmış benzer panolara uymaktadır.A. Pano: Restore edilmiş haliyle panonun yüksekliği 80,5 cm., eni';6 crn., kalınlığı 1,7- 2,0 cm. arasında değişmektedir. Pano çeşitli geç-52


melerle birbirine tutturulmuş <strong>ve</strong> tutkalla da takviye edilmiş, yaklaşık 211parçadan yapılmıştır.B. Üst P·anel: Genişliği 56,0 cm., derinliği 26,0 cm., kalınlığı 4,5cm. olup, tek parça açık renkli bir ağaçtan oyma suretiyle yapılmıştır.Dikdörtgen çerçe<strong>ve</strong>nin ortasında oyma işleme vardır <strong>ve</strong> daire şeklindeyanyana iki boşluk bulunmaktadır.C. Bacak : Açık renk ağaçtan beş ayn parçanın birleştirilmesiyleyapılmıştır.Yuvarlak enkesitli olan bacak yukarıdanaşağıya,geriye doğrubükülmüş <strong>ve</strong> oymalarla süslenmiştir.Üç Ayaklı Küçük Masa, Kakmalı İskemle <strong>ve</strong> Kakmalı Pano'dan ibaretüç mobilyadan 1985 <strong>ve</strong> 1987 yıllarında alınan 1/2 mm' lük küçük 65örneğin, tanımı, ksilolojik araştırrnalammız sonucu yapılabilmiştir; sonuçlar aşağıdaki tabloda <strong>ve</strong>rilmiştir.Tabloda S-l den S-61 ekadar yeralan örnekler 1985 yılında, S'-10dan S'-16ya 'kadar olanlarda 1987 yılında sağlanmıştır. Örneklerin, mo·bilyaların hangi ·kısımlarından alındıklarıda çizimler üzerinde gösterilmiştir.. Bulguları. Gordion Kazıları Final Raporu (Young, 1981) nda Üç Ayaklı KiiçükMasa tablasının «yumuşak, beyaz <strong>ve</strong> gevrek bir odundan» yapıldığı.ayaklarının ise «tanımlanamadığı» belirtilmiştir. Kanımızca, bu ifade,üzerinde yeterince araştırma yapılmadan biraz çabuk söylenmiştir. TablodaÜç Ayaklı Küçük Masa'ya ait S-51 den S-61 e kadar tüm örneklerŞimşir (Buxus sempervirens L.) olarak tanımlanmıştır.Aslında açık sarırenkli Şimşir odunu «yumuşak, gevrek» değil, sert <strong>ve</strong> dayanıklıdır, Buyanılgı, mobilyanın giin ışığına çıkarılmasından önce, mezar tavanınınçökmüş olması sonucu, odunun hava <strong>ve</strong> bir ölçüde de su ile temasındankaynaklanmış olsa gerektir. Nitekim, ksilolojik incelemeler yapılmadan,fiziksel <strong>ve</strong> mekanik özelliklere. dayanarak, üç ayaklı masanın odun materyeline«Şimşir» demek mümkün değildir. Örneğin: Odunun yoğunluğununçok az olması bu yanılgıyı doğurabilir.2. Gordion Kazıları Final Raporu'nda «Kakmalı İskemle Paneli'ninparçalarınınmuhtemelen Şimşir'den yapıldığı», «ön <strong>ve</strong> arka panellerdekikakma süslemelerde kullanılan koyu renkli ağacında muhtemelen Porsukolduğu» yazılmıştır. Tabloda S-l den S-35 e kadar <strong>ve</strong> de 1987 örneklerindenS-10'dan S-16ya kadar örneklerin tanısı yapılmıştır; ancak 7 örneklanı için yeterli ölçüde iyi olmadıılından tanınamamıştır.53


Bu mobilyanın yapımında kullanılan odun materyel, kullanım yerlerinegöre şöyledir: Ön <strong>ve</strong> arka panellerin yukarıdan aşağıya 5 sıra halinde(Şimşir-Porsuk-Şimşir-Porsuk-Şimşir)açık <strong>ve</strong> koyu yatay dizilerden(şeritlerden) oluştuğu <strong>ve</strong> bunlardan Şimşirlerin üzerindeki süslerirıPorsuk kakmalardan yapıldığı saptanmıştır.7 latadan oluşan iskemle tablasınında ön <strong>ve</strong> arka panellerdeki gibi,açık <strong>ve</strong> 'koyu lataların yan yana getirilerek yapıldığı anlaşılmıştır.Ancak,tablayı oluşturan 7 latanın karışmış halde bulunmuş olması nedeniyle,dizi sırasının nasılolduğu 'bilinmemektedir. 3 ü Şimşir, 4 ü Porsuk 7 latadanoluşan tabla için dört olasılık düşünülebilirki bu olasılıklar aşağıdasıralanmıştır:-123-4Bunlardan L.olasılık, ön <strong>ve</strong> arka panellerdeki 5 sıra halinde açık <strong>ve</strong>koyu dizilerle uyum sağladığından, kanımızca en uygunu <strong>ve</strong> en gerçeğeyakın olanıdır. Ama, kesin açıklama kuşkusuz, yetkililerce yapılacaktır.3. Final Rapor'da «Kakmalı Pano'nun Şimşirden yapılmış olduğu;üzerinde Porsuk'tan kakma süslerin işlendiği» belirtilmiştir. Bu uygulamaaçık renkli fon üzerinde koyu renkli kakmalarla güzel bir kontrastoluşturmaktadır. Ayrıca, Üst Panelin «Şimşir'den oyma suretiyle yapıldığı»kaydedilmiştir.Ayağın, yine açık renkli bir ağaçtan <strong>ve</strong> 5 ayrı. parçadan meydanageldiği; bu ağacında Wisconsin Orman Üriinleri Laboratuvarında B. FKukachka tarafından Buxus sempervirens L. olarak tanımlandığı ifadeedilmiştir.54


Analiz sonuçlarını gösteren Tablo'muzda 5-36 dan 5-50ye kadar örneklerdenPano (Ekran) konstrüksiyonunda kuUanılan ağacın Şimşir olduğugörülmektedir. Kakmalann ise, üstteki üçüncü latadaPorsuk (Taxusbaccata L.), yuvarlak küçük <strong>ve</strong> büyük rozetlerdeki kakmalann Güzel KokuluArdıç (Juniperus foetidissima Willd.) tan yapıldığı anlaşılmıştır.Bu mezarda bulunan mobilyalarla Midas'ın mezarındaki mobilyalararasında ağaç malzemenin türü <strong>ve</strong> konstrüksiyonu büyük bir benzerlikgöstermektedir. Ancak, Kral Mezan'nda bulunan mobilyalarındaha zenginmateryal kullanılarak, daha görkemli olarak yapıldığıda söylenmelidir.55


TABLOKsi101ojik Analiz SonuçlarıOrnek....!LE..:..-s- 1s- 2s- 3s- 4s- 5s- 6s- 7s- Bs- 9S-lOS-ll5-125-135-145-155-165-175-185-195-205-215-225-235-245-255-265-275-285-295-305-345-35HOstLYALAR Ornekler Analiz SonuçlarıTum.P Kalemalı tskernle Arka yüz, şerit 4, orta kısım BuXus sempervirens L.(4256 W-S9) 1985~n yüz, şerit 1, kakma eşke.dörtg.~n güz, şerit 1, şeritten parçaön yüz, Şerit 1, üst kakmalı şerit Taxus baeeata L.~n güz, Şerit 1, Rozetten kakma~n yüz, Şerit 2, şeriecen parça Buxus sempervirens L.ön güz, Şerit 2, aşağı dönük kak.çen.Taxus baccaee L.~n yüz, Şerit 2, alttaki kak.şeritj Tanımlanamaz durumda~n yüz, Şerit 2,Rnzetten kakma6n yüz, Şerit 2, kenar kıvrım kak.lin yüz, Şerit 3, sağ bloktan parça Taxus baeeata L.~n yüz, Şerit 3, orta kısımdan par "ön yüz, şerit 5, sol bloktan parça!~n yüz, Şerit 4, sağ bloktan parçal Buxus sempervirens L.ön yüz, Şerit 4, sağ kakmalı böıüm! Tanımlanamaz halde6n güz, Şerit 4, şağ rozetten kak.: " "ön yüz, Şerit 4, U paterninden kak~Taxus cecceca L.ön güz, Şerit 3, sol bloktan parça!Arka güz,ŞeritS, ortadan parçaön güz, Şerit 6, şerit parçası IBUXUS sempervirens L.6n yüz, Şerit 6, kakmar?) toz hal .. Tanımlanamaz durumdaArka yüz,Şerit 4,ortadan kakmar?)lskem1e üstü,orta ıatalardan biri iTaxus baecata L.Arka yüz,Şerit 1den parçaArka yüz,Şerit 3 ten parçaArka yüz, Şerit 4,soldan parça6n yüz, Şerit 4,ortadan parçaiiBU:US sempervirens L.i6n yüz, Şerit 4,orta sol şerit kak~Taxus baceata L.Arka yüz,Şerit 4,sağ taraf parçasıiBuxus sempervirens L.ön yüz, Şerit 5, ortadan parça : Taxus baccata L.Arka yüz,Şerit 6,şeritten parça Buxus sempervirens L.Arka yüz,Şerit 2,şeritten parçaL..56


S-36 Tum P Kalanalı Pano Sağ arka diyagonal bağ.kuşağı(4257 W-60;4258 w-61)19855-375-385-395-405-415-425-435-445-455-465-475-48Ust taraf, arkaya doğruArka bacak sağ kolu,bağlantı kayıtıArka bacak sol kolu,bağlantı kayıtıKıvxsmlx arka bacakBacağın üstü, sağ kolu bacağın kıvcıkkısmınatutturan plmKıvrımlıarka bacak tabanıPano yüzeyi alt yarısından parçaPano yuzü ust boıümu,3.tahtadaniBuxuS sempervirens L.lJst böıüm,3.tahtadan kakma /TdXU5 baceata L.Kakma,rozetin sol üstü küçük kare Juniperus sp. L.kare alt şeridi(kalın kakmalı şerit) IJUniPerus foetidissima WLLKakma,rozetinaltındakiSol ön bacağın ayak kısmı Buxus sempervirens L.5-49S-SO5-51 Tum P Uç Ayaklı Masa(4237 W-40 et al)HiS5-525-535-545-555-565-575-585-595-60S-61s-ıO Tum? Kalanalı tskem1e(4256 w-59) 1987s-llsoısağön baeakön ayak blokuMasa ustu,5.tahta(bacak yuvalı} Buxus sempervirens L.1. tahtadan (kenar tah.) parçaEn iyi durumdaki bacağın üst bloku5-53 başındaki ahşap pimS-53 başındaki parmaklar5-53 başındaki halkanın sağı5-53 başındaki halkanın solu.J ..En iyi durumdaki kıvrımlı bacak onu. ..S-58 bacağın arka kısmıParmak mot-ifli ayak(4244 W-47)iTabla al tındaki kıv!ımlı ahşap şerit"iOturma yerinden 1. 1ata Taxus baeeata L.Oturma yerindem 2.1ata5-12 Oturma yerinden 3. lata5-13 Oturma yerinden <strong>4.</strong> lata Buxl.lS sempervirens L.5-14 Oturma yerinden 5. lata5-15 Oturma yerinden 6. lata Taxus baceata L.5-16 Oturma yerinden 7. 1ata Bl.lXUS sempervirens L.57


51cr=c==A (alt yüz)/~~~( \ \ \\i.;4LataLataLataLataLataLataLataLataLataB (masa üstü,en kesit)1985 Tumulus P (W-40•• ) Uç Ayaklı MASA715 cm,...-----,Şerit 1101323Şerit 45[ Şerit 6·211985 Tumulus P (W-59) KAKMALI tSKEMLE (ôn Yüz)10 cmResim: ı58


1. Tahta .. __2. Tahta .__3. Tahta_44455. Tahta~_50LO cm59


14 MİLYON YIL ÖNCE ANADOLU'DA YAŞAMıŞBİR FİL TÜRÜ (CHOEROLOPHODON PENTELİCİ)ÖZETİbrahim TEKKAYA *Eski bilgilerimize göre, Anadolu'da Choerolophodon pentelici tütüneait en eski fosil buluntular Muğla ilinin Milas ilçesine bağlı Sarıçay <strong>ve</strong>Yerkesik ilçesine bağlı Çatakbağyaka lokalitelerinde ele geçmiştir. Bunlarınjeokronolojik yaşı yaklaşık 13 milyon yıl öncelerine rastlar. Çok ilkelolan bu fosil fil türü küçük formdadır. Bu çalışmamıza konu olanChoerolophodon pentelici türüne ait fosil belgelere ise Çandır ornurgalıfosil fauna topluluğuna ait kemikleri incelediğimiz zaman rastladık.Böylece, Choerolophodon pentelici türünün, Anadolu'da jeokronolojikolarak zamanımızdan yaklaşık 14 milyon yıl öncesinde yaşamış olduğuortaya çıkmış almaktadır.Choerolophodon pentelici türü, yaşamı boyunca küçük <strong>ve</strong> ilkelfonndan gelişerek orta <strong>ve</strong>nadiren de olsa büyük fomılara ulaşmıştır.Anadolu'nunçeşitlilokalitelerinde yapılan paleontolojik kazılarda elegeçen omurgalı fosil fauna gurupları içinde bütün bu formları ile yeralan bu tür, zamanımızdan6 milyon yıl öncesine kadar da yaşamını sürdürmüştür.GİRİşÇandır bucağının Hırsızdere mev­Ankara'nın Kalecik ilçesine bağlıkil (Resim: 1), zamanımızdan yaklaşık 14 milyon yıl önce' yaşamışomurgalıfosil belgeleri kapsar. Bu omurgalı fosil belgeler, miosen çağaait klasik omurgalı türlerinin yanı sıra pliosen çağda ortaya çıkacak cins<strong>ve</strong> türlerin de hazırlanmasını sağlamış olması bakımından ilgi çekicidir.Çok küçük <strong>ve</strong> ilkel formlarda bile olsa klasik pliosen cins <strong>ve</strong> türlerine aitprototip temsilcilerin, bu zamanda, Anadolu'da ortaya çıkmaya başlaması,en azından; Anadolu memeli faunasının evrimsel gelişmesi açısındanda önemlidir. Konuya bir de Avrupa <strong>ve</strong> Asya fauna migrasyonu açısındanbakıldığında bunun önemi daha ziyade artar. Çünkü bu; hangi(*) . Dr. İbrahim TFJKKAYA. M.T.A. Genel Müdürlüğü. Tabıaıt Tarihi Müzesi.Anlkara.61


doğ­türün nerede <strong>ve</strong> ne zaman doğduğu, ne zaman gelişip hetta yok<strong>ve</strong> onun göç yönünün, hangi yönden <strong>ve</strong> kıtadan hangi yöne <strong>ve</strong> kıtayaru olduğunun bilinmesinde çok önemlidir.olduğuİşte, bu önemi artıran türlerden biri de Choerolophodon penteliciolmaktadır (Resim: 2 <strong>ve</strong> 3). Choerolophodon perrtelici, ilk defa 14 milyonyıl önce Anadolu'da Çandır serisinde ortaya çıkar. Küçük <strong>ve</strong> ilkel birformda görülen 'bu fil türü, zamammızdanyaklaşık 12 milyon yıl öncesinekadar biometrik <strong>ve</strong> evrimsel açıdan bir gelişme göstermez,Çandır bucağmın Hırsızdere mevkiinde ele geçen Choeroloplhodonpentelici türüne ait bir kırık sol Mı <strong>ve</strong> sol Dp' ile sağ M' dişi bulunmuştur(Tablo: 1). Hemen belirtmek isterim ki, bu türün yanı sıra Dinotheriumsp.ye ait kırık bir P' dişi (Resim: 4) ile Gomphotherium angustidens'eait bir kırık defans (P) diş parçası (Resim: 3) da beraber bulunmuştur(Tablo: 2). Dinotherium sp/nin sadece mandibula'smda geriyedoğru kıvnlan gelişmiş defans (I,) dişi vardır. Mandibula'daki (Ir)dişleri yok olmuştur. Ayrıca, üst çenedeki (I' <strong>ve</strong> 1') dişleri çıkmamaktadır.Dinotherium sp/nin P' dişi kırık olduğu içiİı ölçü alınamamıştır.Gomphotherium angusti.dens türünde ise hem alt <strong>ve</strong> hem de üst çenededefans dişlerinden sadece ikinci incisi<strong>ve</strong>'ler (I,<strong>ve</strong> 1') gelişmiştir.Her iki çenedeki birinci incisi<strong>ve</strong>'ler yok olmuştur. Sağ <strong>ve</strong> sol alt ineisi<strong>ve</strong>'lerkürek şeklini almıştır. Üst incisi<strong>ve</strong>'Ierin ise enine kesiti ovalimsibir form gösterir. Bunlar sağ <strong>ve</strong> sololarak bir çifttir <strong>ve</strong> dişlerin iç kenarı(ağıza bakan kenarı) keskindir. Bu dişlerin dış kenarı ise yassıdır,Ohoerolophodon pentelici türünün incisi<strong>ve</strong> kesitleri (1') daireseldir.BULUNDUGU YEROhoerolophodon pentelici'ye ait fosil bulguların ele geçtiği lokalite,hava hattı ile Çandır bucağının 6.5 km. kuzeybatısında, Hırsızdere mevkiidir.Burası .Kalecik-Çankırı kara yolunun Harempınarı çeşmesininyaklaşık 1425 m. kuzeydoğusunda iki tarafında, Ağılmkaş sırtının güneyyamacındadır (Şekil: 1). Bu mevkiLdeniz seviyesinden yaklaşık 800­830 m. yüksekliktedir (Sickenberg <strong>ve</strong> ark., 1975).STRATİGRAFİK ETÜDTabanda esmer renkli kütlevi rnezozoik kalkerleri yer alır. Bununüzerine Jura -Alt Kreta:se kalkerleri gelmektedir. Daha sonra ise orta miosenyaşlı bir seri diskordansla, Jura-Alt Kreta:se kalkerleri üzerine oturur.Orta miosen yaşlı serinin alt etajı kırmızı renkli, killi, az marnh,62


kumlu <strong>ve</strong> fosillidir. Üst etaj ise yeşil renkli, killi, az mamlı, kumlu, çokaz jipsli <strong>ve</strong> fosillidir. Yeşil renkli bu seviye bir metre kalınlığında birkonglomera ile son bulur. Konglomera'yıise yeşil renkli mamlı fosilli birseri örter. En üstte de san renkli, marnlı az killi, çok 'kumlu <strong>ve</strong> çakıllıbir seviye vardır (Şekil: 2,3,4) (Tekkaya, 1974).Choerolophodon pentelici dişlerinin bulunduğu orta miosen yaşlıalt <strong>ve</strong> üst seviyelerden alınan litolojik örnekler kimyasal analizlere tabitutulmuştur. Bu analizlere göre, alt <strong>ve</strong> üS'İ seviyelere ait toprak örneklerindekiAL,O" SiOı <strong>ve</strong> CaO bileşiklerinin oranı % 77.5 dir. Sadece bu üçminerallbileşiğibile bu topraklarınbitki örtüsü bakımından çok fakir,alkali topraklar olduğunu göstermektedir (Rapor: 214) (Tekkaya,. 1987).FosİL FAUNA TOPLULUGUÇandır serisinin orta miosen yaşlı alt <strong>ve</strong> üst seviyelerinden paleontolojikkazılar sonucunda toplanan fosil omurgalı faunaya ait kemiklerdendetarminasyonu 'bitenler aşağıda sıralanmıştır.Homo alpani TEKKAYAAnura indet.Testudo sp.Mauremys sp.Varanus sp.Scincidae indet.Natrix sp.Ratiten (Aepyomis sp.) yumurta kabuğuGalerix cf. moedlingensisSc1ıizogalerixcf. anatolicaScricidae sp. (küçük form)Prolagus oeninıgensisA11optox cf. gobiensisCricetodon (Palaeocricetus) cf. caucasicusMegacricetodon sp.Turkomys çandırensisPerldyromys deıhmiSpalacidae sp. indet.Amphicyon sp.Hemicyon Sp.Ischyrictis anatolicus.Mustelidae sp. indet.Protictitherium gaillardi '63


Protictitherium aff. intermediumProtictitherium intermediumProtictitherium aff. tungurensisPercrocuta (Percrocuta) aff. tungurensisPseudailurus cf. quadridentatusHyaenaelurus sp.Orycteropus sp.Dinotherium sp.Choerolophodon penteliciGomphotherium angustidensAnchitherium aurelianenseChalicotherium grandeHispanotherium.grimrniAceratherium aff. tetradactylumBrachypotherium brachypusListriodon splendensTaucanamo sp.Dorcatherium sp.Euprox sp.Dicroceros elegansPalaeomeryx sp.Micromeryx fiourensianusGiraffokeryx sp.Palaeotragus cf. tungurensisPalaeotragus cf. primaevusSamotherium sp. (ilkel form)Protoryx cf. carolinaePachytragus cf. laticepsOioceros sp.Ovibovinae indet,Hypsodontus sp.Prostrepsiceros cf. rotundicomisGazella sp.Bu zengin omurgalı fauna topluluğu, bu bölgede, genelolarak stepbir iklimin hüküm sürdüğünü, ancak; yüksek yerlerde <strong>ve</strong> yağmur alanalanlarda galeriler <strong>ve</strong>ya kümeler halinde ormanlık sahaların varlığınıgöstermektedir. Ayrıca, yer yer bol otlu savan sahalarının da rnevcudiyetigözden kaçmamaktadır.Bugün için, orta miosen ciarak adlandırılan <strong>ve</strong> zamanımızdan yaklaşık14 milyon yıl öncesinde, orta Anadolu'da Proboscidae (filgiller)ailesine (Simpson, 1945) ait temsilcilerin yaşadığı bilinmektedir (Tek-64


kaya <strong>ve</strong> diğerleri, 1975). Bunlardan Gompho1Jherium angustidens <strong>ve</strong>Dinotherium sp., 15 milyon yıl öncesinden <strong>ve</strong> muhtemelen Paşalarepokuile temsil edilen seviyeden Çandır serisi ile temsil edilen epoka <strong>ve</strong>rtikalolarak ulaşabilmiştir.(Tablo: 3).Çandır'ın Hırsızdere mevkiindeki Choerolophodon pentelicidişleriüzerinde aldığımız ölçüler ile Gaziry (l976) tarafından bildirilen Anadolu'nunçeşitli lokalitelerinde ele geçen Choerolophoden pentelici temsilcilerineait diş ölçüleriarasındayaptığımıi karşılaştırma<strong>ve</strong> incelemeler.göstermiştirki, bu tür, ilk olarak ortaya çıktığı Çandır epokundan, yanizamanımızdan 14 milyon yıl öncesinden itibaren, türün yok olduğu Kınıkseviyesinin tekabül ettiği 6 milyon yıl öncesine kadar, çok ilkel <strong>ve</strong> küçükformdan büyük forma biometrik <strong>ve</strong> evrimsel yönden büyük bir gelişmegöstererek ulaşmıştır, Böylece, Choerolophodon ·pentelici türü, ilkortaya çıktığı Çandır epokundan (L4 milyon yıl önce) Çatakbağyaka <strong>ve</strong>. Sarıçay seviyesine gelinceye kadar (13 milyon yıl önce) evrimsel <strong>ve</strong> blometrikaçıdan bir değişim göstermemiştir. Sofça seviyesinde (12 milyonyıl önce) türün ilkel karakterinde <strong>ve</strong> formunda pek az bir gelişim olmuştur.Küçük formdaki temsilciler Selcik <strong>ve</strong> Küçükçekmece seviyelerinde(9 milyon yıl önce) ortaya çıkar <strong>ve</strong> Hatunsaray ile Kayadibi seviyelerinde(8 milyon yıl önce) miinkariz olur. Orta formdaki temsilciler ilk defaAkın seviyesinde (10 milyon yıl önce) görülmeye başlar <strong>ve</strong>, Kınık seviyesinekadar (6 milyon yıl önce) devam eder. Kınık seviyesinde orta formlardaberaber büyük formlara da rastlanmıştır. Ancak, büyük formlarınsayısı çok azdır (Tablo: 3,4,5,6,7,8,9).Tür jeokronolojik olarak Kınık seviyesine geldiğinde evrimsel gelişiminindedoruk noktasına ulaşmıştır. Bu seviyede sayısal bakınıdanazalan tür, nihayet yok olur.Zittel (l925), Choerolophodon pentelici türüniin Avrupa'nın çeşitlilokalitelerinde yaşadığını kaydeder. Bu türün migrasyonu açısından konuyuele aldığımızda görürüz ki; bu tür, Avrupa ile batı Asya <strong>ve</strong> billhassaAnadolu'da çok yaygın olduğu için üst miosen'de, Avrupa <strong>ve</strong> Anadolu arasındatür düzeyindeki faunik birliği güçlendirmektedir. Ayrıca, ortamiosen'de Anadolu'da ele geçmesiyle "göç yönünün Anadolu'dan Avrupa'yadoğru olduğunu dakanıtlayabilmlştir,Choerolophodon cinsi Afrika'da başka bir türle temsil edilmektedir(Ishida <strong>ve</strong> ark., 1984). Bu hakımdan Avrupa, Anadolu <strong>ve</strong> Afrika arasındakifauna birliği genus düzeyinde kalmıştır.65


SONUÇBugün için, Çandır serisinde ele geçmiş olan Choerolophodon penrelici'yeait dişler, türün en ilkel <strong>ve</strong> küçük formdaki temsilcilerindendir.Anadolu'da ilk defa zamanımızdan 14 milyon yıl önce ortaya çıkan butür, daha sonraki zaman birlmleri içinde küçük formlardan orta <strong>ve</strong> aznispette de olsa büyük formlara ulaşmıştır. Bu arada -odontolojik <strong>ve</strong> osteolojikevrimini de tamamlamıştır. Nilhayet, zamanımızdan 6 milyonyıl öncesinde tür, yaşamdan ,kopmuş <strong>ve</strong> yok olmuştur.KAYNAKÇAGa.ziry, A.. W., 1976, Jungterüare Mastedonten aus AnBltolien (Türikei), R - B, H - 22,Hanrıo<strong>ve</strong>r.jshlda, H. <strong>ve</strong> Ark., 1984, Study of the Tertiary hominids and their pa.laeoenviroınentsin east Africa, 2, African Study Monograpbs, supplementary Issue No'2, The research committee for African area studies Kyoto Uni<strong>ve</strong>ıısity.Sidkenberg, O <strong>ve</strong> Ark.. 1975, Die Gliederung des höheren Jungtertiares und Mtquatarsin der Türkei naeh Vertebraten und ihre Bedeutung für die internetionaleNeogen - Stratlgraphle, R - B, H - IS, Hanno<strong>ve</strong>r. .Simpson, G. G., 1945, The principles of CJassification aiıd a Classüication of Mammals,Bull, Amer. Mus. Nat. Hist., vol. 65, Newyork.Tekkaya, 1.. 1974, Anadolu'da Tertoniyen yaşlı yeni bir Antlıropoid IPrimata, Mammalialtürü, M.T.A. der. No, 63, An!kara.Tekk"ya, 1. <strong>ve</strong> Ark.. 1975, Çankırı - Kalecik bölgesi karasal Neojeninin BiostratigrafiAraştırması, cm. 16, sayı , I, sa , 77 - ao, Ankara.Teklkaya, 1., 1987, Anadolu'nun en eSki fosil insanı, iX. Kazı, Araştırma <strong>ve</strong> ArkacmetıiSempozyumu, Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı, Eski Eserler Gn. Müd.(Baskıda).Zittel, K. A., 1925, Text - bodk of Palaeontology. vol. III, London.i66


~Njo YAPRAKlıKIZILCAHAMAMOo­ ..... Şekil , ı - Çımdır· yer belirle"", haritası


o­00iNWSE~'~. :,,,-:S " Mk'" ,,~~ r,ssSSSsBABAS KöVUS11LANGIT TEPEq."-'~:~--- '=- ~;;"


,ii., "~.2-~ ~Q) u-o~~~"-., ~~! :E.,II "8~o~!ll E""ı':ii E ~ :ı:ı':::>E~ .,"E ~~ ~-N:!-il,; lı :;;;~ :;;;~ e~c~ ii!" Ee isı!.,QO iii 5~ E ! :ıl,..=:ii:":;'"E ..IIGGGGE§~iiz 5-t~ o -I-'i!;;2 JlG3 !!!! QG> NO 8-"'~i u-i'";;irJ> "69


cl3m. FslAm.?,f- ~~_~.:::::..: .----g~=~~~-------- ----- Im. "... o" QSorı renkli marniı, az killi, çok kumlu <strong>ve</strong> çakıllı (Alt Pliyosen ortcı seviye)Yeşil renkli morn, fosilli (Üst Miyosen)Konglomera ince elemanil5m. My ~~~~~~~ Yeşil renkli killi ç cz mcrnlı, kumlu <strong>ve</strong> cok az jipsli fesilli-._._.zm.rGreOm. M'. ~=-'-=-'-=-'"-'_0_-'-'-'­o •••• :.: ....2m._.-._.-Bm.MkGmM:mgKırmızı renkli killi,oz morniı <strong>ve</strong> kumlu fesilliGreKırmızıGrerenkli killi, az marnh <strong>ve</strong> kumluKırmızı renkli,oz marniı <strong>ve</strong> kumluGre2m,'-----Mk 1-:-~-:-....:....-:-.:.: Kırmızı renkli killi ,az marnlı <strong>ve</strong> kumluTortoniyen yaşlıçonoır for rnosyonuMkr\ ~ ~~: Si S (j-krŞekıl , 4 - ç8J1dır fcrmasyenueun gijrüldilğü. Hırsızdere <strong>ve</strong> civarının stratigrafı


Choerolophodonpentelici·sol Dp3 sağ M\ sol M,En büyük En büyük En büyük En büyük En büyük En büyükuzunluk genislik uzunluk nenlsllk uzunluk genişlik35.4 28.6 45.1 29.7 '! 3<strong>4.</strong>8 22.1Tablo: i -Çandır'daki Choerolophodon pentelici'ye ait diş ölçüleriGomphoteriumangustidens2sol iuzunluk ( kır. k)dis ucundagenişlik30.0 5.9-..ı....Tablo 2 - «andır'daki Gomphotherium angustusidens'eait kırık sol 1 2 diş ölçüsü


;jKınık Choerolophodon pentelici (ortoform) 6 milyon yılOrta Sinap, Karacahasan,Mahmutgazi Choerolophodon pentelici (ortaform) 7 milyon yılGarkın,Çorakyerler)c.,4>o:E"ii;-.,:::ıc.!! Hatunsaroy; Gülpınar, Balçıkhdere Choerolophodon pentelici ortaform B milyon yıle Kayadlbi küçükformı=Selçık, Küçükçekmece Choerolophodon pentelici (küçükform) 9 milyon yıl..c Akın Choerolophodon pentelici lAmiiyon yıl(kücük ilkel form -orta form),...E.Eşme- AkçaköyChoerolophodon penteliciII milyon yıl~(küQÜk Ilkel form)Sofça Chperolophodon pentelici 12 milyon yıl(küc


Sol Dp2 Sağ Dp2En büyük En büyük En büyük En büyükUzunluk Genl~lik Uzunluk Geni~likKayadlbi KBS-7/113 29 22 -Kayadlbi KBS-7/30 30 22 - -Kayadlbi KBS 2B 21 - -Kayadibi KBS 2/2 - - - 20Kayadibi KB+ 47 27 20 27 20Kayadibi KB+49 - - 26 21Kayadibi KB-7-1/18 - - 25 20Kayadibi KD-1I9 24 19 - -Kayadibi kb+ 12 - - 23 19Kayadibi KBS-7/3 - - 21 17Çorakyerler CC-I 33 23 32 21Tablo. 4 - Choerolophodon pantelieı sağ <strong>ve</strong> 801 Dp' diş ölçüleri (Gazlry, 1976'dandüzenlenmısttr)Sol Dp3Sog Dp3En büyük En buyuk En büyük En büyükUzunluk Genişlik Uzunluk GenişlikAkın Nr. 1793 31 26 - -Kayadibl KBS-7-1/37 49 41 - -Kayadibi kb - 4/10 41 35 - -Koyadibi KBS-7/113 - 36 - -Kayadibi KBS-2/2 - 32 - -Kayadlbi kb-7/136 37 38 36 35Kayadlbi KBS-7/29/A 41 35 34 33Kayadibi KB+49 - - 42 34Garkın 45 40 - -Çorakyerler 55 46 53 47Tablo • 5 - Choerolophodon pentellcl sağ <strong>ve</strong> sol Dp' dış ölçüleri (Gazlry, 1976'dlındüzenlenmiştir)73


,....--.Sol Dp4 Sağ Dp4En büyük En büyük En büyük En büyükUzunluk Genişlik Uzunluk GenişlikAkçaköy EA/2-3 -201 32 25 - -Akın Nr. 1793 60 41 - -Kayadibi KBS-7/29 55 40 - -Kayadibi kb-71136 62 47 61 4BKayadibi kb-7/34 60 45 - -Kayadibi KBS-7/29 A 62 43 - -Kayadibi KBS-7/184 54 46 - -Garkın SaG-7 - - 67 49Çorakyerler CC-I 77 54 76 55Tablo , 6 - Choerolophodon pentelicl sağ <strong>ve</strong> sol Dp' diş ölçüleri IGaziry, 19711'dandüzenlenmlştlel74


Sol Mi Sog Mi Sol M 2 SaOM 2 Sol M 3 SOO 101 3Gatakboayoko - - - - - - 86(EUl 60(EG) - - - -setee - - - - - - - - - - 38(KY) 68 (u)Akçoköy Nr. 1791 49(EGOT) 40(EYl - - - - - - - - - -Akın Nr.1793 - - - - IQ4(EU) 69 (EG) - - - - 137 (EU) 81 (EG)Gulpınor K-505 - - 86(EU) 60(EG) - - - - - - - -Kayodlbl kb-7I136 52(EU) - 52(EU) - - - - - - - - -Kayadibi kb-4/2A - - - -112(EU) 70(EG) - - - - - -.Koyadlbi kb-7/34 9O(EU) 55(EG) - - - - - - Koyadibl KB+:; - - 81(EU) 48 (EG) - . = - - - - - -Kayadibi KB-2 - - 75(EUl 55 (EG) - - - - - - -Kayadibi KD-1I9 - - 77(EU) 53 (EG) - - - - - - - -Kayadibi KD- - - - - - - 117(EU) 68(EG) - - - -Kayadibi KBS-7/IB4 8IlEU) 55(EG) - - 4O(EU1 62(EG) - - - - - -Kayadlbi KB+15 - - - - - - - - - - 145 (EUl 72(EGlKayadibi KB+15F - - - - - - - - - - - 77 (EG)Kayadibi KBS-7/29A 84(EU) 49 (EG) - - - - - - - - - -Garkın SaG~7 - 57 (EG1 - - - - - - - - - -....,tilTablo, 7 - Choerolophodon pentellel sağ <strong>ve</strong> sol Ml, Mf, M3 diş ölçüleri IGlIIZlry, 1976'dan düzenlenmiştir!U, Uzunluk KY, Kron yüksekliği EY, En hüyük yükseklikEU, En büyük uzunluk EG, En hüyük genişlik EGOT, En büyük genişlfk ön talon


~Sol DP3 Sağ DP3..-Sol DP4 Sağ DP4En büyük En büyük En büyük En büyük En büyük En büyük En bÜYük En büyükUzunluk Genişlik Uzunluk Genişlik Uzunluk Genişlik Uzunluk GenişlikKayadlbi KB+47e 50 34 - - - - - -Kayadibi kb +47b 45 27 44 27 73 40 73 41Kayadib; KBS-7/8 lA - - 36 25 69 38 68 38Kayadibi kb+5 - - 35 25 - - - -Kayadlbi kb +47 - - 45 23 - - - -Kayadlbi KD-1I9 43 26 - - - - - -Kayadlbl KB-7z/11 - - - - 41 37 i- -Kayadib; KD - - - - , - - 60 35Kayadibi KBS-7A - - - - - 48 38 - -Tablo, S - Choerolophodon penteliel sağ <strong>ve</strong> sol Dp, <strong>ve</strong> DP. ıliş ölçüleri [Gazlry, 1975'dan düzenlenmiştir)


Sol Mı 5011 Mı Sol M 2 SoO M 2 Sol M 3 saii M 3En büyük En büyük En bUyük En büyUk En büyük En büyük En büyük En büyük En büyük En büyük En büyük En büyükUzunluk Gıni,lIk Uzunluk Genişlik Uzunluk Genl,lik Uzunluk Gıni,lik Uzunluk Geni,lik Uzunluk Geni,likSarıçay - - - - - - - - - - 58 -Akçaköy EME i - - 60 48 97 63 103 65 - 63 153 65Akçaköy EAiO - - - - - - - - 73 57 - -Akçoköy EA+E ı - - - - - - - - 72 63 - -Kayadibi KeS-7/S, A 87 47 85 47 105 47 - - - - - -Koyodibi KeS-7A 78 40 - - - - - - - - - -Koyodlbl KBS-7/39 67 38 - - - - - - - - - --Tablo. 8 -Choerolophodon pentellcl sağ <strong>ve</strong> sol Ml' M, <strong>ve</strong> M, dış ödçülerl (Gazlry, 1976'dan d'ilzımlenmlştlrl:::ı


Resim , 1 - Çandır Hırsızdere Iokalıtesıntn görllnÜljüResim: 2 -Çandır'daki Clıoeroloplıodonpentelicidişleri201 Sol DI" dişi,2lıl Sağ MI dişi78


Resim , 3 - Çandır'daki Choerolophodon penteliei<strong>ve</strong> Gomphotherium angustidens dişleriaaı Sol Dı>' dişi Choerolophodon pentelici3bl Sağ MI dişi Choerolophodon pentellel3el l' dişi Gomphothoıium angustldenaResim , 4 - Çandır'daki Dinotherium sp.'n.In Pa dişi 79


ANKARA ATLı SPOR KULÜBÜ YAKıNıNDAKİ TÜMüLÜS'TEBULUNAN BOS (ÖKÜZ) KEMİKLERİÖZETİbrahim TEKKAYA *Ankara Atlı Spor Kulübü yakınında<strong>ve</strong>ya başka bir deyişle GençlerBirliği futbol sahası ile Anadolu Liseleri binaları arasındaki bölgede yeralan bir Tümillüs'te Sayın Doç. Dr. Sevim Buluç tarafından 1987 yılındayapılan arkeolojik kazıda bazı hayvan kemikleri ele geçmiştir. II Torbaiçindeki bu hayvan kemikleri incelenmiş <strong>ve</strong> bunların evcilleştirilmiş Bos(Öküz) kemikleri olduğuanlaşılmıştır.II tonba içinde birden fazla Bos'a ait kemik parçalarına rastlanmıştır.Bu kemiklerden 'bazısı hiç yanmamıştır. Bir kısım kemik parçasıJtömürleşme derecesinde yanık izleri taşımaktadır. Geriye kalan kemiklerdenbazılan gri <strong>ve</strong>ya beyazımsı bir yanık izi gösterir. Tamamen yanankemiklerin ise geriye sadece kemik külü denilen arıorganik maddesikalmaktadır.Kemikler üzerinde yaptığımız incelemede kurban edilen hayvanınsağ tarafına yatınlarak yakıldığı anlaşılmaktadır.Aynca, hayvanın etlerikemiklerinden ayrılmış <strong>ve</strong> bu kemikler etsiz olarak yakılmıştır. Bunukemikler üzerindeki uzunlamasınaolan çatlaklardan anlamaktayız.Yanmamışolan kemiklerden bazılannda ağır 'bir şeyle vurularakkemiklerinkınlması sağlanmıştır. Bazı kemikler ise keskin bir bıçakla <strong>ve</strong>ya onabenzer kesici Ibir aletle kesilmiş <strong>ve</strong>ya parçalanmıştır.Tümülüs'te bulunan bu kemikler ile diğer arkeolojik malzemelermuhtemelen M.Ö. 1. bin olarak tarihlenmektedir.GİRİŞAnkara Atlı spor kulübü yakınında bulunan bir Tümülüs'te, SayınDoç. Dr. Sevim Buluç tarafındanAnadolu Medeniyetleri Müzesi <strong>ve</strong> ODTÜadına arkeolojik bir kazı yapılmıştır. Bu arkeolojik kazıda bulunan hayvankemikleri II tor'ba içinde incelenmek üzere bize teslim edilmiştir.l*l Dr.!:brah.im TEKKAYA. M.T.A. GenelMüdürlüğü. Tabiat Tarihi Müzesi. Ankara.SI


'Büyük bir kısmı yanmış <strong>ve</strong> tayin edilerniyecek kadar küçükparçalaraaynlmış Ibu malzemenin incelenmeye değer <strong>ve</strong> tayin edilebilir olanlarıgözden geçirilmiştir. Bu çalışma sonunda kurban edilen <strong>ve</strong> yakılan kemiklerinevcilleştirilmiş Bos (Öküz) olduğu anlaşılmıştır.Kemikler üzerindeki uzunlamasına olan çatlaklar, kemiklerin etsizolarak yakıldığını göstermektedir.BOYNUZLARİncelediğimiz kemikler içerisinde yanmamış <strong>ve</strong>ya yanıkboynuz parçalarına rastlanmamıştır.izi taşıyanKAFAKlafa ile ilgili çok küçük iki parçaya rastlanmıştır. Bunlarınos temporale(şakak) kemiği parçaları olduğu kanısındayız. Bu kemikler kömürleşmederecesinde yanık izi taşımaktadır.A1tçeneye ait tek emare !beyaz-"gri renk alınış olan condylaris mandibulaeparçasıdır. Mandibula'nıngeri 'kalan kısmı tamamen yanmış olsagerek.Üst <strong>ve</strong> altçene dişlerine ait hiç bir ize rastlanmamıştır.OMURLARBos'un atlas <strong>ve</strong> eksen kemiklerine rastlanmaınıştır. Bir "kaçomuru ile kınk <strong>ve</strong> yanmış bazı omur "parçaları bulunmuştur.sırtCOSTAEBir kısım kaburga kemikleri kırık <strong>ve</strong> yanmamıştır. Diğer kalburgakemiklerinden bazıları ise hem kırık <strong>ve</strong> hem de yanmış durumdadır.SCAPULAEn belirgin olanı kırık bir sol scapula parçasıdır. Bunun fossa articularis,tüber scapula <strong>ve</strong> corpus scapula'nın 1/3 kısmı sağlamdır. Buscapula'nın geri kalan kısmı kınktır. Ayrıca, çok küçük scapula parçalarıtesbit edilmiş olup bunların sağ <strong>ve</strong>ya sol scapula'dan 'hangisine ait olduğuanlaşılamamıştır.HUMERUSKırık blr sol humerus distali (troc!lılea kısmı) ile kırık bir sol humeruscorpus'u vardır. Bu iki parça aynı humerus kemiğine aittir. Ay-82


ıca, bir caput humeri parçasına da rastlanmıştır, fakat; kırık parçalarınçok olması nedeni ile bunun corpus humeri ile ilişkisini kurınak mümkünolamamıştır. Bütün bunlardan ayrı olarak da yanmamışrbir sağ humerııskemiği parçası daha tesbit ettik. Bulunan bu kemikler üzerindebıçak, satır <strong>ve</strong> testere gibi kesici aletler ile sert cisimleri ezmek <strong>ve</strong> kırmak.ta kullanılan aletlerin izleri vardır.RADİUS VE ULNASol radius kemiğinin proximal kısmı ele geçmiştir.Bu keıniğin diğerkısımları kırılmıştır. Sağ ayağa ait bir ulna kemiği proximal parçasıbulunmuştur. Ayrıca, sağ <strong>ve</strong>ya sol ayağa ait olduğu tesibit edilemiyenkırık ulna kemiği parçaları vardır.OSSA CARPİÖn ayak bilek kemiklerine ait parçalara rastlanmamıştır. Bunlarınyanmış olması ihtimal dahilindedir.OSSA METACARPİBir Bes'un sol ayağına ait metacarpale distalinin sol parçası yanmışolarak mevcuttur. Sol metacarpale'nin geri kalan kısmı ise yanınıştır.Mevcut olan bu kemik parçası kömürleşmederecesinde yanma izi taşımaktadır.Aynı ferde ait sağ metacarpa1e aşırı derecede yanmış olup zortesbit edilebilmektedir, Diğer fertlere ait sağ <strong>ve</strong> sol metacarpale'ler iseyanmıştır.OSSA DİGİTİMANUSAynı ferdin sol ayağına ait birinci parınak kemiği yer yer kömürleşme<strong>ve</strong> yer yer de beyaz, gri renkte yanmış olmasına rağmen tarndır. Budigit'teki ikinci parmak kemiğinde ise kısmen kömürleşme derecesindeyanma belirtileri görülür. Bu parınak kemiğinin bir kısmı yanmamıştır<strong>ve</strong> Ibu kemikte tamdır. Üçüncü parmak kemiğindehiç bir yanısa izi <strong>ve</strong>kırık yoktur. Aynı ayağın sağ diğifinde ise birinci, ikinci <strong>ve</strong> üçüncü parmakkemiklerine ait yanma olayından arta kalan kısımlar çok noksanolarak mevcuttur. Bunlar, kömürleşmederecesinde <strong>ve</strong>ya beyaz, gri renkteyanma izleri taşımaktadır.PELVİsBir Bos'a ait yanmamış fakat kırık pelvis kemiği parçalarına rastlanmıştır.Kurban edilen diğer hayvanlara ait pelvis kemiği parçaları bulunamadığındanbunların yanmış olması ihtimali vardır.83


FEMURBu kemiğe ait yanmamiş durumda fakat kırık beş adet caput femuribulunmuştur, Bu da ıkiden fazla Bos'un burada kurban edildiğini gös- .termektedir.PATELLAKısmen.yanmış <strong>ve</strong> kırık bir adet patella kemiği ele geçmiştir. Diğerlerikayıptır.TİBİABu kemiğe ait yanmamış ama çok kırılmışkemik kalıntıları vardır.BASİPODİuMCalcaneus, talus <strong>ve</strong> os centro- tarsale kemiklerine ait parçalar bulunmuştur.Bunlar yanmamış durumda olup, sağ <strong>ve</strong> sol ayırımı da yapılamayacakkadar kırıktır.Burada kurban edileri Bos'lara ait metapodium <strong>ve</strong> acropodium kemikleriele geçmenıiştir.SONUÇBu Tümülüs'te birden fazla evcilleştirilmiş Bos'a ait yanmış <strong>ve</strong> yanmamışkemikler ele geçmiştir. Bunların çoğu sağ <strong>ve</strong>ya sol ayırımı yapılamayacakkadar kırıktır. Kurban edilen bu hayvanların sağ taraflarınayatırılarak yakıldığı tesbit edilmiştir. Çünkü, bu hayvanların vücudlarınınsağ taraflarına ait kemiklere rastlanmamıştır. Yanmamış olan bazıBos kemikleri üzerinde bıçak <strong>ve</strong>ya kesici aletlerin izleri, diğer bazı hayvankemikleri üzerinde ise ağır <strong>ve</strong> ezici aletlerin vurma <strong>ve</strong> kırma izlerigöriilmüştür. Bütün bunlar, bu hayvanların yakılmadan önce kurbanedildiğini <strong>ve</strong> etlerinin kemiklerinden ayrıldığım göstermektedir.84


Resim, ı - alblclOs tamperale kemiğiUzun kemik parçalanMetapodium parçasıparçasıResim i 2 - Çeşitıli emurlar85


Resim ı 3 - alblScapula parçasıCostae parçalarıResim ı 4 - alblcıdıeırıCaput hümeri parçasıCorpus hümeri parçasıDistal hümerl parçasıRadius proximal parçasıUlna pı-oxlmal parçasıCaput femuri parçası86


ReSim, 6 - "ı caput hUmeri parçasıbı Pelvis parçalan 87


A PRE·STUDY ON THE CRANIAL REMAINS OF'IASOS PEOPLE (Vr" century A. D.)Berna ALPAGUT *i ha<strong>ve</strong> been asked to exaınine the human skeleton remains of ,IASOS (Milas) which were excavated by ıtalian Scientific Team since1960.On this occasion, i would like to express my thanks both to Prof.C. Laviosa and Prof. Dr. F. Berti, the previous and current directors ol.the lasos excavations. 'In this paper, onlya descripti<strong>ve</strong> cranial analysis of 1986-87 seasorı'shuman rnaterial dated VI th century A.D. amongst, which those collectedpersonally by myse!f during the exeavation seasons., is presented. .The skeletons belonging to 1979-1983-1984-1985 which were stored atthe exeavation site will be examined later in ourlaboratory.The results of both studies will be combined, thıis a generalanthropological examination of the ancient lasos people will be publishedas awhole.' ,In this attempt; anthropologically the place of lasos peopleamongst the ancient Anatelian populations will be determined and thiswill be a comparati<strong>ve</strong> study between Iasos and ancient Anatolians.Therefore, final publication will take place on the later stages inanother periodic,MATERIAL AND METHODThe list of the cranial remains are shown at the back, From thecollected samples of 1987-86 skulls could be examined are seen in thetables of indices (I-II-III-IV-V).19 (adult) individuals of lasos skeletons could be measured. Theirage and sex determinations ha<strong>ve</strong> been done. Distribution of the indicesare shown in the tables (I-II-III-IV-V).(O) Prof. Dr. Berna ALPAGUT, A.Ü.. Faculty of Language- History andGeography Departmant of Palaeoanthropology, AnkaralTURKEY89


Due to the reason that ,the number of variables in this small series(N) were rather limited, the indices were evaluated without discriminationof sexes. In the final study, the classification of indices wil! be doneseperately by sexes,Skul! (crania!) measurements were taken according to the Martin,and Saller's tecniques (1957.59); and 26 indices were calculated andclassified. According to this pre-study results, Iasos people can bedecribed physicaIly as follows :Cranlaliıııdex shows that, intermediate skuIl form (nearly rounded)and long-headed individuals are almost equal in number within this seriesand; round-headed and <strong>ve</strong>ry long-headed (hyopdolichocranial) tpyes arein minorty.Helght-breadth and Height-Iength indices indicate that high-skullform are dominant within this smal! series.Distribution of the faelal indiees show that this smal! group ofpeople ha<strong>ve</strong> both long and nearly round face shapes, A general evaluationof the face shapes wiIl be done at the final study.it has been reported that by excavators the total number ofcollected skeletons are 262. Within these skeletons, the measurable boneswiIl be selected and examined biometrically and morphologically. it isexpected that statistical methodology will produce more reliable results.In this cranial examination of Iasos people, gracile, Mediterranianracial type has been determined.,According to the both anthropological and statistical informationwe can identified the racial types of the ancient Iasos people amongslthe ancient Anatolians. it rneans that at the final stage of our work wewould be able to show the precise place of this people amongst theancient Anatelian populations which came from early stone ages up tonow.90


THE LIST OF 1986-87 REMAINS (CRANIAL BONES)1986 Exeavations season1) Tomb. 262/1. eranium and mandib!e.2) Tomb. 262/2. eranium and broken rnandible.3) Tomb. 263. eranium (2), mandib!e (4).4) Tomb. 26<strong>4.</strong> broken eranium and mandib!e.1987 Exeavation season1)2)3)4)5)6)7)8)9)10)LL)12)13)14)15)16)17)18)19)20)21)22)23)24)25)26)27)Tomb. 267. eranium and mandib!e.Tomb. 268. intaet eranium.Tomb. 269. erania! fragınents.Tomb. 270. eranium and intact mandib!e.Tomb. 271. erania! fragments,Tomb. 272. erania! fragments and broken mandib!e.Tomb. 273. cranial fragments and mandible,Tornb. 27<strong>4.</strong> erania! fragments.Tomb. 276. eranium and intaet mandible..Tomb. 276/A. eranium (intact)Tomb. 276/1. eranium (intact)Tomb. 277. broken fragments.Tomb. 278/A. broken fragments.Tomb. 278/1. broken fragınents.Tomb. 279. erania! fragments, broken mandib!e.Tomb. 2S1. broken fragınents of mandib!e.Tomb. 281/1. erania! fragments,Tomb. 281/2. erania! fragınents.Tomb. 281/3. erania! fragments.Tomb. 281/4 eranial fragments.Tomb 281/A. broken fragments,Tomb 281/1. broken erania! fragments.Tomb. 282. broken fragınents.Tomb. 283. broken fragınents.Tomb. 285. craniurn , (intact) broken mandib!e.Tomb. 286. broken cranium and mandib!e.East of Tomb. 267. eranium which !aek of faee and fragmentsof mandib!e.91


DISTRIBUTION OF THE CRANIAL INDlCES OF IASOS BVZANTINEPOPULATION (VIA.D.) (1986- 1987-EXCAVATIONS)IND1CES CLASSIFICATION NHyperdolichocrani. 2Doliohocranial 6CHANIAL INDEX'"Mesocranial 7;Brachycranial 1P. 1MetriocraneHEIGHT-BREADTH B. 3INDEX P. 2HEIGHT-LENGTHINDEXAcrocraneCharnaeeraneOrthocraneB. 6P. -, B- ıP. -B. 4HypsicraneP. 3B- 6TRANSVERSEFRONTAL INDEXDi<strong>ve</strong>rgent 14TRANSVERSE FRONTPARlETAL INDEXEurymetopia 1492


DISTRIBUTION OF THE FACIAL INDICES OF IASOS BYZANTINEPOPULATION (VI.A.D.) (1986.1987·EXCAVATIONS)INDICES CLASSIFICATlON NPALATAL INDEXMesastaphyline ,2Bracbystaphyltne 5Leptorhine 4NASAL lNDEXMesorhine 1Platyr-rhine 3Hyperplatyrrhine 1OMITAL INDEX Chamaeconclı 10TOTAL FACIALINDEXUPPER FACIALINDEX"LeptoprosopicMesoprosopic 11Mesen-e 5Dolichouranıc 1SUPERIOR ALVEOLARARCH INDEXMesouranic 2Brachyuranlc 5,FWWER-'DENTALINDEXMicrodant , 3MegadantıLaw 6,RAMUS INDEX Medium 5Very Htghı93


-----_._~ ----~-crMHALem F.'.CIAL morcra CP T'iE IM;CS n:Zf':7Tnm POi'LJL.\'L'IOL!(VI.ll.D.) (1986-1907 ın:ChV.I'.TlO!:S)~.~AL267'nimnrcas No 262/1 262/2 263 263/3 264 267 268 27e' 272' 273 274 276/A 277 278/A 27C-ft 2fJl/A 285 285 Doru. N iCFWHAL nIDEX 76.7 72.3 76.4 02.3 70.2 70.8 67.0 73.8 - - 69.9 76.0 - 73.7 73.6 73.7 76.1 71.6 7C.2 16 7<strong>4.</strong>5HEIGh"T-·I1ımJıDTH Pt 83.7 03.7 00.0 83.2 as, "88.1rmısx II 99.2 100.0 q6.4 1C<strong>4.</strong>0 9<strong>4.</strong>7 lC<strong>4.</strong>1 98.4 100.7 97.1 99.2 103.8 II 99.8EEIGHT-lEllJTH P• 6~.8 67.7 68.8 65.5 6<strong>4.</strong>4 5 66.0DrnEX :B 7'>.7 76.4 7°.4 73.0 7<strong>4.</strong>1 69.8 72.7 76.5 76.9 75.5 72.9 II 7<strong>4.</strong>8'l'RAlmVERSI:mONTAt INDEX 87.3 86.7 88.1 8<strong>4.</strong>8 83.1 86.4 87.6 9o.0 - - 80.B 90.0 - - 81.3 -86.3 85.8 95.4 14 86.1SAGITrAL-mmITALINDEX . 118.4 113.2 115.0 116.0 123.6 96.5 111.5 112.7 - - 115.7 112.1 - 117.3 117.4 - 115·9 - 115.9 14 11<strong>4.</strong>4SAGİTTAL-PAR:IEi:'AL 11305 113.0 112.0 117.3 103.6 116.1 111.5 112·5 105.7 127.2 121.1 117.9 ııa.ıDlDEX125.0 - - - - - 14 114·9SMlİ'P'1'Aı:.-.oc.CIPlTAIINDEX 127.7 123.7 120.0 - 126.0 119.2 127.6 119.5 - - - 123.8 - - 125.0 - 130.1 - 13o.B II 12<strong>4.</strong>8TIWlSVEilST:: :Fna:TOFAHrerAL DiDE>: 11.8 71.8 7<strong>4.</strong>6 75.7 75.2 71.6 76.6 76.1 - - 1<strong>4.</strong>8 7<strong>4.</strong>4 - - 75·1 - 69.3 75.1 30.7 14 7<strong>4.</strong>5PAIJi.TAL n:DEX 95.4 - - 93.3 - 83.3 100.0 - - 86.0 - 93.3 - - 81.6 - - - - 7 9°.4UASAL DW.x4402 - - 42.8 51.C 5<strong>4.</strong>1 46.8 50.0 - 59.0 - 53.0 - - 46.9 - - - - , 49.7omıl!!.'AL DIDD: R '"75' "16.1 "11.1 80.0 82.0 78.0 63.0 77.5 "7$.(,RA!.:L'S D.'DEY.L -ts.o 73.0 8<strong>4.</strong>6 78.0 78.0 05.0 [1(1.0 76.7 8 79.9R 48.4 52.4 56.1 53.9 ' so.o 55.5 5007 40.0 SO.c 52.3 - 10 50.9L "0.7 43.5 48.4 ·53.3 52.0 52.6 '5<strong>4.</strong>5 52.4 5405 50.' 49.2 77.3 12 5<strong>4.</strong>3ROWSTNESS INDEX R 33.3 33.3 37.2 32.0 36.5 3202 39.2 23.5 30.9 35-.5 31.0 37..7 12 33.5(For.ı:en.) L ".0 '". -ı ". '3.6.2 3".7 36. 29.0 3~.0 27.2 '3.1.2 36.2 '3.2.0 3'. l' --;:.~CRAUIO FAOlAL93.5 lOC.O96.' - - 95·4 - 93.2 - - 96.8nınEX- - - - - - - - - 5TOl'AL FAOlALmrcx - - - - - - - - - - - - - 9C.3 - - - - 286..4 88.3UPPER FACIALnmEi. 52.0 - - - 53.6 - - 51.5 - - - 51.1 - - 50.0 - - - - 5 51.7SUPER10R ALVEOLtıR116.9ARCU nnE:7. 116.3 - - 113.7 - 117.3 123.8 116..3 - 12c..c - 11<strong>4.</strong>3 - - 105.3 - - - - SFW:1ER-DI:llTAL ıa".6 4/0.7 42.0 - - 3 43.4nmEX-ıce .8 46.8 40.8 40.0 4 41.8


INDIcE:sSKEIEl"AL NoCLASSIFIOATıoıı OF ma FAOlAL TImıCES OF IM;OO TIZA!ıırDIE paroLAl'IaT (vr.A.D.) (L9U6-L9S7 ı:::CAVATım,"s)TO'l'AL FACIAL UPPJJI. FACIALllASAL ILIDEXS~..2R ALV!:OIJıR F'lIJ;iER-!l:E:l~ALPALATAL nmEX ORDITAL nım:-:rmzx rnrcx nenxn:DEX262/1 Jlrachyııtaphy1ine Leptorhine Chama.cconch Iolesoprosopic geaene Jlra.chyuranic ı:icrcdont Lo;'·262/2-- -- -- -- -- -- --263 -- -- -- -- -- -- -- --263/3 Jlrıı.clıystaphy1ine Leptorhine Chama.econch-- --l;eııouranic 1:e5Mont Lo·..:264 --P1at;yrrhine Chamaeconch-- ueeene -- --ıe-RtJ:lr'S ~~:267 lie~ost aphy1ine Plstyrrhine Chamaecench -- -- Erachyuranic l:icrodont lCc.'.iuı:rı268 llrll.ch;yB:t ap)ıyline Leptorhine Chama.econch -- -- llraclıyuranic -- --270 -- Resorhine Chama.econch -- Nesene l!raclıyuranic -- Loı:272 -- -- -- -- -- -- .-- l:o::'iuır.273 llrıı.clıyst nphyline Hyperp1ııtyrrhine önemeeecnca -- -- Ilra.chyur=ic -- re;'h,.,274 -- -- -- -- -- -- -- '"c':i1ır.ı276/A I!rnchyBt~line P1atyrrhine Chamaeconch -- l:escne lZesouranic --- -277 -- ı.:c.tilllOl-- -- -- -- -- --278/A -- --- -- -- -- -- -- Lot,~.278/r ~:esoetaphyıine Leptorhine Chamaeconch Leptoprosopic' ueeene Dolichcuranic l.:ioredontLo~,:2Sl/A - -- -- -- -- -- -- ---285 - -- -- -- -- -- -- --286 -- -- ühemacconch-- -- -- -- --267 (East) -- -- -- -- -- --- -- VCl'"Ş" Ei"h


CRA:::/IAL nmrcss CLı\.SSlF'lCATlcir OF THE lASOS POPULATımı (HZAln:ıDIE PDRIOD- Vl.A.Do) (1956-1937)::s:HEIGHT-rREAD'l'U liEI'lll':['-I!:j;aIlT TRAnSVERSE 'I'nAlJSVEIlZE FilaıTOCfWTIAL nmıcıımı::x IliDEY. FR011'I'AL nmıx PARIF.l'AL nlllEX.SKElE'l'AL NP. P.262/1 J.!esClcrania1 Di<strong>ve</strong>re:ent EuryıııetClpia262/~ Dolichooranial••AcrClorane••HypııioraneP. Aorocranıı P. HypeieroneE.•• -263 }!esocrıınia!P. P.Aeroorane•• •• HypaieraneP• P.. 263/3 Eraclıycrıınia1--. E. ı:etriocrone _P. Hypııiorane264Dolichocrania1267 !:esocranin1P. P.n. Aoroorııne n. OrthoerııneP. P.P. J!etrieor=o B. OrtheorımeDivcrıentDi<strong>ve</strong>rgentEurymetopiaEuı-yr.ıetopiaDi<strong>ve</strong>ra;ent Euryrr.etopin )Di<strong>ve</strong>rgentDivorll'ent--- -- -E\U"'Jll".cto;ııiaEuryır.otopia.P. -- P. --'.- Acrecrane P. ChamtICcr.:ınoP. -- P. --Divc~;ent Eurymetc;pina, Acroerono B• Ortheerone-P. P.-- -268 Hyparoolicho Di<strong>ve</strong>~ent Euryn:etopia270272Dol1chocrnnin1273--274 llypordolicho276/A KesClcraninl--a, - P• -P. - P. --- -- --n. -- B. --P. -- P. --Di<strong>ve</strong>r,Jent Euryır.etopiaP. - B. - -----P. P.n. Aorocrall.e r.. Hypsierene277~. P.278/A 11eııoeranitı1278/B ı.eeecrenıet281/A Dolichocranial28,'"267 _(Rast)1----DivClr,3'entEur,ymetClpia- --- --E. -- D. -1:lıoocrıınia1DolichoeranialDolichocrania.lP. ı:etrioorane P. lIypoicrııneE. --B.--P. P.E. ı:otrioeraııe B. UnısicraneP. P.•• -- s, --- --DivıırgentEuryı:ıetopia-- --P. -- P. --D~<strong>ve</strong>re:ent Euryır.etopiaE. Aoroerane P. }{ypsieranoP. Aerocrane P. lt."PaicrııneB. B. --P. P.B. Acrocrane D. OrthoeraneDi<strong>ve</strong>re:entDi<strong>ve</strong>r,IeııtEuryıııotopia.Euryı:ıet opiai:i96


AEGEAN DENDROCHRONOi..OGY PROJECT: .1987 RESULTSPeter Ian KUNIHOLM*eecU L. STİUKERIn 1987 the Aegean Dendrochronology project collected almost 600samples of wood and charcoal from 39 sites in 4 countries. The completelist is attached at the end of this report (Table 1.) Ten of the sites forwhioh we ha<strong>ve</strong> some interesting results are presented below in orderfrom west to East.ITALY:Provincia di Trento, Fia<strong>ve</strong>, Palafitte Carera: Fourteen sampleswere collected from this Bronze Age site to add to the ninety collected in1986. These ha<strong>ve</strong> been incorporated into t1he 718-year Fia<strong>ve</strong> masterchronology which extends from approximately 2375 Be to 1657 BC. Thetentati<strong>ve</strong> placement of this chronology is on the basis of radiocarbonwiggle-matching by Dr. Bemd Kromer of the Uni<strong>ve</strong>rsity of Heidelberg.. The .site seems to ha<strong>ve</strong> had an almost continuous occupation for o<strong>ve</strong>r athousand years down to about 1200 BC. .YUGOSLAVIA :Decani, Visoki Monastery, Church of the Pantocrator.: This churclıwith an inscription showing that construction beganin 1327 and wasfinished in 1335 was sampled to'test the correctness of the Aegean MasterOak Chronology. Fourteen pieces of wood from windowand interiortie-beams can be dated. The wood was cut between October 1329 andApril 1330, about two years after the construction began. As manyasnine of the nineteen stone courses Ibetween stylobate and ea<strong>ve</strong> !e<strong>ve</strong>l wercin place by the winter of 1329/1330, and presumably the columns wereready to be installed, thereby requiring a complete wooden tie-beamsystem before further work could continue.Ohrid, Sv. Sofija: ıAlthougIı analysts of this building is not yetfinished, at least three phases of this important monument ha<strong>ve</strong> beenidentifled, and two ha<strong>ve</strong> been securelydated by means of dendrochrono-('JPeter Ian KUNIHOLM, 128 Goldwm Smitih Hall Cornell Uni<strong>ve</strong>rsity New YcrkCecil L. STI\tKER, Uni<strong>ve</strong>rsity of Pennsylvania.97


logy. The most recent, a complete rebuilding of the na<strong>ve</strong> and aislesobviously Turkish (Fethiye Camii) but otherwise undated, can now besaid to ha<strong>ve</strong> been in 1673/167<strong>4.</strong> More than 33 timbers were cut in 1673 orearly in the spring of 1674 for this major restoration project.An earlier phase at Sv. Sofija, the building of the exonarthex galleryby the Archbishop Gregory, dated by inscription to 1314 or 1317, has adendrochronological date of 1306ff. The primary phase of the building,the work of the Arehbishop Lev in the middle of the 11th century, has along dendrochronological sequence preser<strong>ve</strong>d, but the exact placementof it is stilI tentati<strong>ve</strong>.GR!EECE:Thessaloniki, Octagonal Tower (Frourio Vardari) : At the AnkaraSymposium last year we reported a winter of 1596/1597 cuttlng date forthe timbers of the first and second story and an early springtime (ApriIor May) 1597 date for the cutting of the timbers of the thirdstory, Wccommunicated this information to a colleague whose interests concernOttoman building activity in the Balkans, and recei<strong>ve</strong>d welcome news. from him that he had found the building document of this monument.According to the document (Muhasebe-i masaraf-i bina-i kal'e-i Vardar-iCedid der Selanik) as written by the Kadi Mehmet, construction of thetower began on ApriI B, 1597 and was completed on December 9, 1597.it is encouraging that two completely independent methods of in<strong>ve</strong>stigationcan yield identical results.Sidherokastro, Fortress : This fortress, largely in ruin, hasconstruction timbers with a last preser<strong>ve</strong>d ring of 1327. Becaııse 27 ringsof sapwood arepreser<strong>ve</strong>d, we estimate that the wood was cut <strong>ve</strong>ryshortly after 1327, at the latest within ten years after 1327. This coirıcideswell with the mention made by John Cantacuzene that the fortress wa,'bı.ıiIt by the Emperor Andronicus III who came to power in 1329.TURlKJEY:Istanbul, Rumeli Hisar: We had ne<strong>ve</strong>r taken samples at RumeiiHisar because the date of the building is well known. Howe<strong>ve</strong>r, thinkingthat 15th century wood from this building might be useful for datingother medie<strong>ve</strong>l buildings in Northwest Turkey' which were less wellknown, we took a group of samples from the ZağanosPaşa Kulesi to theSouth and the Saruca Paşa Kulesi to the North. The reader may imagineour surprise when we disco<strong>ve</strong>rde that the wood of Zağanos Paşa Kulesiwas cut in 1953 and the wood of Saruca Paşa Kulesi was cut in 1955. Both98


sets of wood rnatch the Istanbul, Belgrade Forest profile almost perfectly,and it is now clear that they were inserted into the towers as part ofthe 500th anni<strong>ve</strong>rsary restorations and renovations,Bursa, Murat i. (Hüda<strong>ve</strong>ndigar) Camii: One of the many interestingthings about the Hüda<strong>ve</strong>ndigar Camii is the long time of construction(1336-1385) gi<strong>ve</strong>n by the vakfiye, rather excessi<strong>ve</strong> for the erection of abuilding e<strong>ve</strong>n of this large size. The dendrochronological results showthat the wood of the porch and of the medrese rooms was cut in 1384, soıt would appear that although the bui!ding may ha<strong>ve</strong> been authorized in1366 upon the occasion of the circumcision of Murat's: son the actualconstruction did not begin unti! almost.IS years later,Konya, Alaettin Camii: We ha<strong>ve</strong> three short tree-ring chronologiesfor this building, the first af whicıh may be from the time of SultanRukneddin Mesud i. (central part with mihrab and bay), the ~econdfrom the time of Kılıçarslan II. (western addition), and the third fromeither the time of İzzeddin Kaykavus or Alaettin Keykubad (easterrıprayer hall). Sirice the wood is all cedar and since the o<strong>ve</strong>rlaps are .soshort w", wiil need more l2th century conifer wood for comparison beforetrying to assign dates to these floating sequences.Kültepe, Warşama Sarayı: Sharp-eyed observation by two of ourstudent assistants resulted in our collecting 13 samples of carbonizedbeams that the winter rains had exposed, One piece had o<strong>ve</strong>r 430 annualrings. Although this tree was cut in the t8th century BC, it was bom lnthe 22nd century Be. The longest ring-sequence collected at Killtepebefore 1987 had been only 135 years. Since the hark is present, the lastyear on se<strong>ve</strong>ral of the Killtepe samples represents the year in which thewood was cut. This was 56 years before the construction of the Sankayaand Hatipler Tepesi palaces at Acemhüyük, both of which were bui!t inthe same year. Samples from this long Middle Bronze A:ge ring-sequencefrom Kültepe and Acemhüyük are now at Heidelberg for radiocarbonwiggle-matching.EGYPT:Cedar Wood Imported From Lebanon: Since the famous cedarforests of Lebanon are only same 400 km. south of Kültepe and onlysome 350 km. south of the Anti-Tanrus where the Kültepe wood rnayha<strong>ve</strong> grown, we ha<strong>ve</strong> been looking this spring at Egyptian cedar (but nodoubt imported to Egypt from Lebanon) collected from a XII th Dynastyboat in the Carnegie Museum of Natural History, and from coffins in theOriental Institute of the Uni<strong>ve</strong>rsity of Chicago, the Boston Museum or99


Fine Arts, and the Metropolitan Museum of Art. One aim of this exerciseis to arri<strong>ve</strong> at relati<strong>ve</strong> dates for the Egyptian objects, but a second oneis to see whenher any synchronism with Anatelian cedar ispossible. Thiswork is still in progress.Acknowledgments: We thank .the many individuals and agencieswho provided generous help with this project. The Turkish Ministry o'Cultureand Tourism, the Greek Ministry of Science and Culture, and theSerbian Institute for the Protection of Cultural Monuments granted usresearch permission through their respecti<strong>ve</strong> departments. At the Iocalle<strong>ve</strong>l, go<strong>ve</strong>rnmental, archaeologieal, and religious authorities extendede<strong>ve</strong>ry eourtesy to us. The American Research Institute in Turkeyand theAmerican School of Classical Studies in Athens provided us bases ofoperations. Financial support was generously provided by the NationalEndowment for the Humanities, the National Science Foundation, theInstitutefor Aegean Prehistory, the National Geographic Society, theSamuel H. Kress Foundation, and a large number of private donors. Inthe field ~e reeei<strong>ve</strong>d help from Aleksandar Durman, Sandra J. Foight,Susan P. Kuniholm, Miles W. MeCredie, Maryanne W. Newton, and M.Ivana Pezzo. In the laboratory, directed ably by Carol B. Griggs, o<strong>ve</strong>r20 team members prepared samples, measured the thousands of rings,and analyzed the resulting data.100


Kuniholm and Striker, Aegean Dendrochronology Project, 1987 Results 6TABLE 1:AEGEAN DENDRDCHRDNOLOGY PROJECT1987 SUMMER COLLECTINGSITE NAMEUrfa, Lidar HüyükKonya, KarahüyükTrento ı Fia<strong>ve</strong>, Monte MisoneCalabria, Uni<strong>ve</strong>rsit~ di BariThrace, SidherokastroSerres, Drestes TowerThessaly, Livadia, Anthaehorion,"Greece's Oldest Dak Tree"Kilkis, PalaeogynaikastroNO.of SAMPLESCOLLECTED1113187711422111414Istanbul, Rumeli Hisar (Restoration)Bursa, I. Murat Hüda<strong>ve</strong>ndigar CamiiThessaloniki, Hg. Georgios


DIE BEJlEUTUNG DER ANAMIE BEl PRAHISTORISCHENBEVÖLKERUNGEN, DARGESTELLT AN EINEMKINDERSCHADEL AUS BEYKÖYMichael SCHULTZ *Berna ALPAGUTOie Beurteilung krankhafter Schlidel<strong>ve</strong>rlinderungen an prlihistorischenSkeletfunden ist nicht einfach. Dies gilt vor aIlem für Kinderskelete.Eine Erkrankung, die sich sehr hliufig im Mittehneerraum -undhier besonders im Gebiet der heutigen Türkei- nachweisen !lilSt, ist dieBlutarınut (Anlimie). In diesem Beitrag wird gezeigt, wie mit Hilfe modernernaturwissenschaftlicher Methoden eine Anlimie relativ zu<strong>ve</strong>rllissigan prlihistorischen Skeletfunden diagnostiziert werden kann. Dabeisollte immer die Untersuchung des Schadels im Vordergrund stehen.Materlal und MethodenEs wurde der Sehlidel eines etwa ıD-jlihrigen Kindes aus einemfrühbyzantinischen Grab bei Beyköy (Myon) untersucht. Der Schlidelwurde in vier Ebenen mit dem Röntgengerlit Faxitron der FirmaHewlett/Packard geröntgt. Aus den krankhaft <strong>ve</strong>rlinderten Schlideldachbereichenwurden Knochenproben mr die histologische Untersuchung entnommen.Die Dünnschliffprliparate wurden nach dem von Schultz und Brandt(im Druck) beschriebenen Verfahren hergestellt.ErgebnisseDer Schadel dieses Kindes weist in den occipitalen Abschnittenbeider Scheitelbeine sowie in den frontalen Abschnitten der Squamaoccipitalis ein grobporöses Aussehen auf. In diesem Bereich ist dasSchlideldach <strong>ve</strong>rdickt, wllhrend in den übrigen Abschnitten eine normaleSchadeldachstarke vorliegt. Im Röntgenbild konnte in den <strong>ve</strong>rdicktenAbschnitten das Bild eines typischen «Bürstenschadels» beobachtetwerderı, Die histologische Untersuchung zeigt, daE eine Hypertrophie derDiploe -also des roten Knochenmarkes des Schlideldaches- vorliegt. DieSchadeldachoberflache (Lamina externa) ist durch die nach aulierı(*) Dr. Dr. Michael SCHULTZ, Zentrum Anatomie der Urıı<strong>ve</strong>rsıtat GöttingenKreuZbergring 36. D - 3400 Göttingen, Bundesrepublık Deutsehland.Prof. Dr. Berna ALPAGUT. Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi. D.T.C.F. Paleoantropolo]t AnabilimDalı. Ankara.C O O )103


wachsende Knochenmarkstruktur vollstandig <strong>ve</strong>rdrangt worden ~Abb. O.Die innere Begrenzung (Lamina interna) des Schadeldaches haıte sichgut erhalten. Die Markraume weisen ein Iangliches bis grobblasigesAussehen auf. Durch die histologische Untersuchung konnte die röntgenologisch.gestellte Verdaohtsdiagnose einer Blutarmut '(Anamie) gesichertwerden,İkiz Tepe ist ein gutes Beispiel für eine anatolische Bevölkerungder Frühbronzezeit. Bei den Kindern dieser Population (129 Individuerıwaren für die Untersuehung geeignet) konnte eine erstaunlich hoheAnamiehaufigkeit von 4,7 % am Schadeldach nachgewiesen werden,Nun handelt es sich-wie die archaologischen Funde belegen- bei der Populationvom İkiz Tepe um eine aulierordentlich reiche Bevölkerung.Deshalb kann eigentlich eine Mangelernahrung (z. B. Proteinmangelanamie)als Ursache für die Veranderungen des Schadeldaches ausgeschlossenwerden. Differentialdiagnostisch muf allerdings auch an eineder genetisch bedingten Anamieformen (z. B. Sichelzellanamie) gedachtwerden. Es erscheint aber unwahrscheinlich, daf die hohe Krankheitshaufigkeitvon 4,7 % auf eine erbliche Erkrankung zurückzuführen ist,Wie Angel und Bisel (1986) gezeigt haben, war in vor- und frühgeschichtlicherZeit die Malaria an <strong>ve</strong>rschiedenen Stellen Anatoliens weit<strong>ve</strong>rbreitet. Es ist bekannt, daB eine chronische Malaria am Kinderschadelzum Krankheitsbild der Blutarmut führt (z, B. Ascenzi und Balistreri1987).İkiz Tepe liegt an der südlichen Schwarzmeerküste im Mündungsdeltades Kızıl ırmak, des antiken Halys. Die geographische Lage begünstigtdas Auftreten von Malaria, wie Berichte aus dem letzten und demAnfang dieses Jahrhunderts belegen. Es ist durchaus denkbar, daB inder Bronzezeit in diesem Gebiet auch Malaria auftrat (Schultz 1987).Dieses Beispiel zeigt, wie eine interdisziplinare Zusammenarbeıtzwischen Archaologie und palaopathologie in der Lage ist, die Lebensbedingungeneiner prahistorischen Bevölkerung zu rekonstruieren.L1TERATURANGEL, J. L. und S.C. B1SEL (ı986) , Healtih and Stress in an Early Bronze AgoPopulation. In: Ancient Anatolla. Aspects of Change and Cultural De<strong>ve</strong>lopmentCHrsg., CANBY. J. V., E. PORADA, B. S. RIDGWAY und T.STECH) Uni<strong>ve</strong>rsity of Wisconsin Press, 12. - 30.ASOENZI, A. und P. BALlSTRERI (1977) , Porottc Hyperostosıs and the Problem ofortgin of Thalassemia tn Etaly. J. Hum. Evo!. 6, 595 - 60<strong>4.</strong>SCHULTZ, M. (19-87): Spuren unspezifischer Entzündungen an prahtstortschen undhistorischen Schadeln. Ein Beitrag zur Palacpathologie. - Göttingen.SCHULTZ, M. und M. BRANDT (im Druck) , Neue Methoden zur Einbettung vonKnoehengewebe und zur Herstel1ung von Knochendiinnschliffen.104


Abb.,l105


DIE BEDEUTUNG ENTZÜNOLICHERSCHIDELERKRANKUNGEN FÜR DIEKINDbRSTERBLlCRKEIT IN DER VOR-UNDFRÜHGESCHICHTE. DARGESTELLT AN EINEMSCMAuEL AUS DEM FRIEDHOF VON DILKAYAIVANMichael SCHULTZ *Erksiın: GüLEÇ **Entzündliche Erkrankungen des Schadels -besonders des Schadeldaches-sind bei prahistorischen Bevölkerungen relativ haufig zu finden.Mit Hilfe mikroskopiseher Untersuchungen ist es möglich, die Ursachenentzündlicher Erkrankungen des Schadeldaches differentialdiagnostischgegeneinander abzugrenzen. Wie neuere Ergebnisse zergen (Schultz 1987),sind entzündliche Schadelerkrankungen haufig der Grund für die ungewöhnlichhohe Kindersterblichkeit in vor-und frühgesçhichtlichen Populationengewesen. Anhand eines Kinderschadels aus einem urartaischenKollektivgrab in Dilkaya (Van) werden die für eine Schadeldachosteomyelitistypischen Veranderungerıbeschrieben und die Bedeutung dieserErkrankung für die Kindersterblichkeit herausgestellt.Materlal und MethodenEs wurde Schadel eines etwa 1- bis 1 1/2 jahrigen Kindes aus demeisenzeitlichen Friedhof von Dilkaya (Kollektivgrab I) untersucht. Ausden krankhaft <strong>ve</strong>randerten Abschnitten dieses kindlichen Schadeldacheswurden histologische Dünnschliffpraparate nach dem von Schultz undBrandt (im Druek) beschriebenen Vertahren hergestellt.ErgebnisseDie Untersuchungen zelgen, dag sich die Osteomyelitis an diesemkindlichen Schadeldach in einem hochakuten Stadium befand. Der Proze.Bwar nicht nur gekennzeichnet durch eine heftige periostale Reaktion imBereich der Lamina interna, sondem aueh durch eine starke Zerstörungder Diploe. Im Zentrum dieser Entzündung waren die Knochenmark-(*) Prof. Dr. Michael SCHULTZ, Zentrum Anatomıe der Unı<strong>ve</strong>rsıtat Göttingen,Kreuzbergring 36, D - 3400 Göttingen, Bundesrepuolfk Deutschland(**) Doç. Dr. Erksin GÜLEç. Ankara üni<strong>ve</strong>rsitesi. D.T.GF.. Paleoantropoloji AnabilimDalı, Ankara.107


alkchen durch einen osteolytischen Prozef vollstandig herausgelöstworden. Weiterhin -und dies scheint für eine kindliche üsteomyelitis desSchadeldaches kennzeichnend zu sein- lag eine Entzündung der Hirnhaute(Meningoencephalitis) vol' (Abb. 1).Vergleichende Untersuchungen haben nachgewiesen (Schultz 1987),daf in dem Gebiet der heutigen Türkei entzündliche Erkrankungen desSchadeldaches in prahistorischer Zeit relativ selten zu finden sind,wahrend sie offenbar in spatbyzantinischer Zeit<strong>ve</strong>rhaltnismafdg haufigauftraten. Dies zeigt sich besonders bei den Kindem folgender Populationen:frühbronzezeitliche Bevölkerung vom İkiz Tepe 4,7 %, frühbyzantinischeBevölkerung von Boğazkale 5,1 % und spatbyzantinische Bevölkerungvon Pergamon 28,6 % (Schultz 1987). Von den zehn urartaischenKinderskeleten ist das hier vorgestellte (Ind.-Nr. 14) der einzigeFall einer Schadeldachosteomyelitis, Aus den wahrscheinlich in die Achamenidenzeitzu datierenden sieben Einzelgrabern, in denen Kinderbestatter worden waren, 'konnte ebenfalls nur ein Skelet mit einerSchadeldachosteomyelitis nachgewiesen werden. Die Ursache der Osteo.myelitis ist in diesem Fall in einer entzündlichen Himhaut-Hirnerkrankung(Meningoencephalitis) zu sehen.Hinsichtlich der Krankheitshaufigkeit im Kindesalter konnten beider Meningoencephalltis ahnliche Ergebnisse festgestel!t werden wie beider Osteomyelitis. Eine grolle Krankheitshaufigkeit deutet in diesenFallerı irrımer atıf eine Epidemie hin,LlTERATURSCHULTZ, M. (1967), Spuren unspezlfıecherEntzündungen an prllhistorischen undhlstorischen Schadeln. Ein Beitmg zur Palaopatholcgle. - Göttingen.SCHULTZ. M. und M. BRA:NDT Cim Druck) , Nsue Methoden zur Einbettung vonKnochengewebs und zur Herstel1ung von Knochendünnschliffen,108


Abb. , 1109


OSTEOLOGISCHE UNTERSUCHUNGEN AN DENSPA.TMITTELALTERLICHEN SKELETEN VONPERGAMON.·EIN VORLAUFIGER BERICHTMichael SCHULTZ *Im August 1986 wurden die unter der Grabungsleitung von HerrnDr. Wolfgang Radt, Deutsches Archaologisches Institut Istanbul, ausgegrabenenspatbyzantinischen Skelete auf Einwirkungen ;auEerer Lebensumstande(z. B. Krankheiten) untersucht. Dabei wurde den Kinderskeleten besondere Beachtung geschenkt.Material und·MethodenEs wurden die Skelete von 38,Erwachsenen, 3 Jugendlichen und26 Kindem mit makroskopischen, röntgenologischen, rasterelektronenmfkroskopischenund histologischen Methoden untersucht. Die Röntgenaufnahmenwurden mit. dem Röntgengerat Faxitron der FirmaHewlett/Packard hergestellt. Für die Rasterelektronenmlkroskopie wurdenkleine Knochenproben mit Gold-Palladium bedampft und mit demNovasean 30 der Firma Zeiss untersucht. Für die histologische Untersuchungwurden nach dem von Schultz und Brandt.(imDruck) beschriebenenVerfahren Knochendünnschliffe angefertigt.ErgebnisseDie demographische Struktur weicht erheblich von den Befundenab, die bei anderen byzantinischen Populatiorıen -zum Beispiel Boğazkale(Wittwer-Backofen 1986), Schultz 1986)- erhoben werden konnten.Von den 67 Personen waren bis zum 6. Lebensjahr bereits 30 % derBevölkerung und bis zum 1<strong>4.</strong> Lebensjahr fast 40 % der Bevölkerung<strong>ve</strong>rstorben. Das 40. Lebensjahr erreichten noch etwa 20 % der Bevölkerung,wahrend im 60. Lebensjahr nur noch etwa.3% am Leben waren(Abb. 1).Bei der Untersuchung der' relati<strong>ve</strong>n Zahl der überlebenden Kinderfiel aııf', daE die Sterblichkeit besanders in den ersten Jahren der frühenKindheit besondershoch war. Die Mortalitat der Kinder (Stichprobe('ıDr. Michael SCHULTZ, Zenlrum Analonıie der Unı<strong>ve</strong>rskat, Göttingen, Kreuzbergrtng36, D - 3400 Götttngen, BuııdesrepubiikDeulsehland.111


n=26) <strong>ve</strong>rteit sich wie folgt: im Fetalalter und unter der Geburt <strong>ve</strong>rstarbenfast 12 % allerKinder. Wlihrend des erstenHalbjahres <strong>ve</strong>rstarbenfast 10 % aIler Kinder, im zweiten Halbjahr etwa S %. Wlihrend des 2.Lebensjahres <strong>ve</strong>rstarben weitere 15 %. Bis zum 6. Lebensjahr warenschon fast 75 % aller .Kinder <strong>ve</strong>rstorben und bis zum 10. Lebensjahrschon fast 96 % (Abb. 2).Die Krankheits<strong>ve</strong>rteilung und die Krankheitshaufigkeit im Erwachsenenalterkennzeichnet die Bevölkerung von Pergamon als einePopulatiôn, die ganz erheblichen physischen Belastımgen ausgesetztgewesen sein dürfte, Zeichen eines harten, entbehrungsreichen Lebenssind : Mııskel-Sehnenentzündung (Myositis bzw. Tendopathien) mit22,2 % '(27 Individuen=l00 %), durch Trauma bedingte Blutergüsseunter der Knochenhaut der Langknochen (subperiostale Hamatome) mit21,4 % (28 Individuen= 100 %), Arthrose derWil'be!körper(Spondylosis)mit 70,6 % (17 Individuen= 100 0/0) und Arthrose der vier grofsen Extreınitiitengelenkemit82,6 % (23 Individuen=l00 %). Ein hoherProzentsatz(38,1 0/0; 29 Individuen= 100 %) litt an chronischen Erkrankungen desHerz-Kreislaufsystems und' der Lungen (Marie-Barrrberger-Syndrorn)Aber auch Erkrankungen, die auf eine Mangelernahrung zurückgeführtwerden könnten -wie beispielsweise Blutarmut (Anarnie)- war in derErw~chsenenbevölkerungmit 4,3 % <strong>ve</strong>rtreten (23 Individuen= 100 %).Eiir die Erkrankungen des Kindesalters körmen folgende !Anga:bengemachtwerden: Blutarmut (Anamie) mit 35,7 % (14 Individuene Iüü %),Vitamin"C-Mange1 (Moeller-Barlowsche-Krankheit) mit 35,0 % (20 Individuen=I00%),Vitamin"D·Mange! (Rachitis) trat nicht auf, Als Zeicheneiner chronischen Mangelernahrung sind Veranderungen im Augenhöhlendach(Cribra orbitalia) mit 60,0 % (15 Individuen= 100 %) undquer<strong>ve</strong>rlaufende Linien im Schme1z der Dauerziihne (trans<strong>ve</strong>rsaleSchmelzhypoplasien) mit 90,0 % (10 Individuen= 100 %) zu finderı.Chronische Entzündungen der Nasennebenhöhlen (Sinusitis) konntennicht nachgewiesen werden. Entzüadliche Erkrankungen der Hirnhauteund des Gehirns lagen bei64,3 % der Kinder (14 Individuen= 100 lJIo) vol'.Eitrige Entzündungendes Knochenmarkes (Osteomyelitis) konnten amSchadel mit 14,3 % (14 Individuen=100 %) rıachgewiesenwerden. Zahn­Iaule (Karies) trat bei Kindem nicht auf, Erkrankungen des Zahnhalteapparates(Parodontopathien) hingegen mit 14,3 % (7 Irıdividuene,100 %). Entzündliche Erkrankungen der harten Gaumens waren bei2 von 4 Kindem zn finden., Die Betrachtung der Gesamtbevölkerung(n=67 Individuen) wirftein bezeichnendes Licht auf den augerst schlechten Gesundheitszustandder spatbyzantinischen Pergamenerbevölkerung. Folgende Krankheits-112


haufigkeiten konnten berechnet werden: Blutarmut (Anamie) mit16,2% (37 Individuen=l00%), D-Avitaminose (Rachitis) mit 0,0% (45Individuen= 100 %), Entzündungen am harten Gaumen (Stomatitis)mit 66,7 % (12 Individuen= 100 %), Kieferhöhlenentzündung (Sinusitismaxillaris) mit 14,3 % (7 Individuen=l00%), Stimhöhlenentzündung(Sinusitis frontalis) mit 6,1% (15 Individuen=l00%), Hirnhaut-Hirnentzündung(Meningoencephalitis) ımit 27,0%. (37 Individuen= 100%) EinWasserkopf (Hydrocephalus) konnte in keinem Fall (n=37 Individuen)nachgewiesen werden. Eine Knochenmarkentzündung (Osteomyelitis)konnte in der Gesamtbevölkerung den Langknochen mit 2,2 % (46 Individuen-e100 %) und am Schadel mit 4,3 %) (47 Individuen=100%)beobachtet werden. Weiterhin fanden sich zu 27,3 % Karies (22 Individuen=lOO%),zu 72,0% Parodontophien (25 Individuen=l00%) undzu 96,7 % trans<strong>ve</strong>rsale Schmelzhypoplasien (30 Individuen=l00%).Die Art der Erkrankungen sowie ihre Haufigkeit ist für eine stadtischeBevölkerung des Spatmittelalters absolut ungewöhnlich. DerGesundheitszustand der Kinder spricht für einen hochgradig schlechtenErnahrungszustand. Die grolie Haufigkeit von entzündlichen Hirnhauterkrankungendeutet auf eine Epidemie. hin. Es besteht ein deutlicherGegegensatz zwischen dem Gesundheitszustand der frühbyzantinischenBevölkerung von Boğazkale (Schultz 1986, 1987) und dem der spatbyzantinischenBevölkerung von Pergamon. Bei vorsichtiger Interpretationkönnte der Gesundheitszustand der Pergamenerbevölkerung möglicherweiseals Spiegel der damaligen wirtschaftlich-politischen Verhaltnisseangesehen werdenLITERATURSOHULTZ, M. (I9OO) , Der Gesundheitszustand der frühmiltelalterliehen Bevôlkerungvon Bogazkale/Hattusa. - Araştırma Sonuçları Toplantısı 4 : 401 - 409T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanhğı, Eski Eserler <strong>ve</strong> Muzeler- Genel Müdürlüğü.SCHULTZ, M. (1987) : Spuren unspezlfischer Entzyndungen an pr-ühtstortscharı undhtstcrlscherı Schadeln. Ein Beitrag zur- Palaopathologfe. - Göttingen.SCHUI.TZ, M. und M. BRANDT (im Druck) , Neue Methoden zur Einbettung vonKnodhengewebe und zur Herstellung von Knochendünnschlitten.W1TIWER - BACKOFEN, U. (I9OO) , Anthropologische Untersuehungen des byzantinischenGriedhofs Bogazlcaie - Hattıısa. - Araştırma Sonuçları Toplantısı4: 381 - 399. - T.C. 'Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı, Eski Eserler <strong>ve</strong> MüzelerGenel Müdürlüğü.113


, •....Relali.... lah! der Gbırl'benden in der$pI:llbyzanl.iil.'hen B..../ilkerung vonPERGA"'ON {n. n Indl.kıu... ı.." " " " " ".."Abb. , 1Reıati<strong>ve</strong> Zohl der Uberlebenden (Kind.rıin der 8evtılkerunO YOn_._._._ PERGM.tON in. 26 lndi"iduenl"ıl,ınla~ılInl~n. LI,"Abb. ,2114


DER GESUNDHEITSZUSTAND DERFRÜHBRONZEZEITLICHEN BEVÖLKERUNG VOMIKIZ TEPE. 1. KINDERSKELETEMichael SCHULTZ *Es wurden die Kinderskelete aus dem frühbronzezeitlichen SiedlursgshügelIkiz Tepe auf Erkrankunken untersucht, Dabei sollte urıteranderem überprüft werden, inwieweİt 'sich Hinweise auf den EinfluBliuf>erer Lebensbedingungen sowie aırf die hohe Kirıdersnerblichkeitgewinnen lassen. Die Ergebnisse über die Kinderskelete der ersten zweiGrabungskampagnen wurden bereits in einem kurzeiı Vorbericht vorgestellt('SCHULTZ 1987 a). - Der Autor dankt dem Ausgraber vom IkizTepe, Herrn Doç. Dr. Önder Bilgi von der Uni<strong>ve</strong>rsillit Istanbul, für seinegrofszügige Unterstützung.Material und MethodenEs wurden bisher die Skelete von 141 Kindem osteologisch untersucht,Dabei wurden makroskopische, röntgenologische rasterelektronenmikroskopischeund histologische Methoden angewandt. Für die mikroskopischeUrıtersuchung Knochendünnschliffe nach dem von SCHULTZund BRANDT (im Druck) beschriebenen Verfahren hergestellt. Für dieRasterelektronenmikroskopie wurden kleine Knochenproben mit Gold­Palladium bedampft und mit dem Novasean 30 der Firma Zeiss tıntersucht.Die Röntgenaufnahmen wurden mit den Röntgengerat Faxitronder Firma Hewlett/Packard angefertigt.ErgebnlsseDie Mortalitat der Kinder (Stichprobe n = 141) ist - besanders inden beiden ersten Lebensjahren - sehr hoch: 3,1 % der Skelete gehörenFeten und 3,5 % Neugeborenen an. Im ersten Halbjahr <strong>ve</strong>rstarben 6,8 0/0aller Kinder, im zweiten Halbjahr 5,6 % und [m zweiten Lebensjahrweitere 12,6 0/0. Die Zeit zwischen dem 2. und dem 6. Lebensjahr überlebten32,4 % der.Kinder nicht, wahreııd zwischen dem 6. und dem 10.(°l Dr. Michael SCHULTZ. Zentrum Anatomıe der Unı<strong>ve</strong>rsıtüt Göttingen.Kreuzhergrlng 36. D. - 3400 Göttingen, Bundesrepublik Deutschland,1'15


Lebensjahr 20,5 % und bis zum 13. Lebensjahr weilere 11,9 % der Kinder<strong>ve</strong>rstarhen (Abb. 1).Die Ursache dieser hohen Kindersterblichkeit erkları sich aus derhohen Krankheitsbelastung. Für die wichtigsten Krankhelten ergebensich folgende Haufigkeiten: Blutarmut (Aniimie) mit 4,7 % (129 Individuen= 100 %), Vitamin-Côdangel (MOELLER· BARLOWsche Krank.heit) mit 13,8 % (123 Individuen = 100 %), Vitamin-D·Mangel (Rachitis)mit 3,9 % ('129 Individuen = 100 %). Als Merkmal einer chronischenMangelernahrung (z. B. Proteinmangel) kann das morphologischeBild der sogenannten Cribra orbitalia (= poröses Dach derAugenhöhle)herangezegen werden (52,4 %) (82 Individuen = 100 %). Ouer<strong>ve</strong>rlaufendeLinien im Schmelz der Dauerzahne (trans<strong>ve</strong>rsale Schmelzhypoplasien)müssen ehenfalls als Zeichen einer Mangelernlihrung gedeutetwerden und traten mit 28,7 % (87 Individuen = 100 %) auf. Entsprechendesgilt für die Linien <strong>ve</strong>rzögerten Liingenwachstums in den Langkrıochen(sog. Harris-Linien), deren Haufigkeit mittels der Röntgenuntersuchungmit 79,5 % (39 Individuen = 100 %) angegeben werdenkann. Chronische Entzündungen 'der Kieferhöhlen (Sinusitis) wurdenmit 6,7 % Hliufigkeit (60 Indivlduen = 100 %) beobachtet. EntzündlicheErkrankungen der .Hirnhaute und des Gehirns (MeningoencephaIitis)traten mit 9,40/; (117 Irıdividuen = 100 %) <strong>ve</strong>rgieichsweise selten auf.Eitrige Entzündungen des Knochenmarkes (Osteornyelitis) waren amSchadel mit 4,7 1% (129 Individuen = 100 %) und an de;' Langknochenmit 5,1 % (39 Individuen = 100 %) zu finden. An Zahnfaule (Karies)litten 2,2 % (91 Individuen = 100 %) aller Kindcr, an Krankheiten desZahnhaIteapparates (Parodontopathien) 18,2 % (88 Individuen = 100%) Entzündungen des harten Gaurnens (Stomatiris) konnten bei 15.6(64 lndividuen = 100 % ) der Kinder bcobachtet werden.Die Ergebrıissezeigen, IdaB die Kinder vom Ikiz Tepe an zahlreichenErkrankungen Iitten, die ein bezeichnendes Licht auf die Lebensumstlindein der frühen Bronzezeit AnatoIiens werfen und die für diehohe KindersterbIichkeit <strong>ve</strong>rantwortiich gemacht werden können: unzureicherıdeErnahrung (z. B. Proteinmangel. Vitamin C· Mangel), erhöhtesinfektionsrisiko (z. 'B. Knochenrrıarkentzündung) und unzureichendeWohn<strong>ve</strong>rhiiltnisse (z. B.' chronische Kieferhöhlenentzündung; vgl.Schultz 1987 'lı). Ein wesentHcher Faktar für das Aufreten von Mangelerkrankungenim Kleinkindesalter İst slcherlich die Umstellung derErnahrung von der MuttermiIch auf die feste Nahrung der Erwachsenengewesen.Über die Bedeutung der Blutarmut (Anarnie) bei den Kindem vomIkiz Tepe wurde bereits ananderer Stelle 'berichtet (Sohultz und A:lpagul1987).116


Einen interessanten Aspekt zur Atiologie bestimmter Krankheltendeutet das Auftreten der Rachitis an. Die Siedlung Ikiz Tepe liegt in einergeographisehen Region, in der wlihrend des ganzen Jahres eine starkeSonneneinstrah1ung zu beobachten ist. Da Vitamin D aus Vorstufen unterdem EiTIJfhı~ VOn UV - Strahlen im Organismus gelbildet wird. dürftees bei den Kindem vom Ikiz Tepe gar keinen Fall einer Rachitis geben.Möglicherweise lli~t sicili das Auftreten von Raohbtis in diesean Fall mitdem Vorliegen bestimmter primarer Nicrenstörungen erklareri. die einegenetisehe Ursache haben können. Dies wiirde möglieherweise bedeuten,da~ die Mlinner und Frauen vom Ikiz Tepe rnehrere Generationen langvorwiegend untereinander geheiratet haben und ihre Ehepartner nichıaus Naehbarsiedlungen stammten, Wenn dieser Vorgang über mehrereGenerationen angedauert hatte, :könnten - danach dieser Zeit eirı grofserTeilder Einwohner eng miteinander <strong>ve</strong>rwandt gewesen waren - genetisehbedingte Krankheiten die Folge gewesen sein.LlTERATURSCHULTZ. M. 0987' al : The Diseases in a Series of Children's Skeletons from İkı/..Tepe. Turkey. - Proc. Paleopath. Assoc. 5th European Meetdng, Siena 198<strong>4.</strong>SCHULTZ. M. (1987 bl: Spuren·unspezifischer Entzündımgerı an prahlstorlschenund histarischen Sohadeln. Ein Beitrag zur Palüopathologte. - Göttingen.SCHULTZ, M und B. ALPAGUT (t987) , Die Bedeutung der Anamıe bei prahistorischenBevölkerurıgen, dargestellt an elnem Kinderschadel aus Beyköy.Araştirma Sonuçları Toplantısı 5 : - T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Baıkanlığı, EskiEserler <strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürlüğü.SCHULTZ, M. und M, BRANDT (im Druck) , Neue Methoden zur Einbettung vonKnoohengewebe und zur Heretellung von Krıochendünnschlııfen,117


'""=5! ::• ,g•IDIDe-,~m~•~• ":sNo'- ,i o o ci o ci iSoo9ID ID ~ ~ m ~ ~ N5!'"118


NACHWEIS AUSERER LEBENSBEDINGUNGEN AN DENSKELETEN DER FRÜHMITTELALTERLICHENBEVÖLKERUNG VON BOGAZKALE/HATTUSAMichael SCHULTZ *Diese kurze Mitteilung <strong>ve</strong>rsteht sich als eine Erganzung zum Berichtdes <strong>ve</strong>rgangenen Jahres (Sclhultz 1986). Die weitere Bearbeitung anden in den Jahren 1983 und 1985 ausgegrabenen frühbyzantinischen \Skeleten konnte zu einigen interessarıten Ergebnissen führen, .die ein,bezeichnendes Licht auf den Gesundheitsstatus und die Lebensbedingungen dieser frühbyzantinischen Bevölkerung des heutigen Bogazkalewerlen.Material und MethodenWie sclhon iberidhtet (Schultz 1986) wurden bisher insgesamt 76Kinderskelete und 45 Erwachsenenskelete mit makroskopischen,röntgenologischen, rasterelektronenmikroskopischen und histologischenMethoden untersucht, Die histologischen Dünnschliffpraparate wurdennaclh dem von ScihuLtz und Brarıdt (im Ornek) beschrieberıen Verfahrenangefertigt. Kleine Knochenproben wurden mit Gold-Palladiumbedampft und für die Untersuchung mit dem RasterelektronenrnikroskopNovasean 30 der Firma Zeiss vorbereitet. Aıle Röntgenaufnahmen wurdenmit dem Röntgengerat Faxitron der Firma Hewlett/Packard aufgenommen,ErgebnisseDie osteologischen Untersuchungen haben hisher ergeben, daf dieIrührnittelalterltohe Bevölkerung von Bogazkale eine <strong>ve</strong>rhaltnismafsiggeringe: Krankheitshaufigkeit aufweist, Dies fallt besonders im Vergleichmit zeitgleichen Populationen Süddeutschlands (z. B. Harting, Barbing)auf, die ibei den rneisten Krankhelten eine gröBere Haufigkeit erkennerilassen, Dies scheint nioht nur für ernahrungsbedingte Krankheltenzuzutreffen, sondem auclh für Infektionskrankhebten und degerıerati<strong>ve</strong>Gelenkerkrankurıgen,Es kann dernnach arıgenommen werden, daB einebauerliche Bevölkerung Zentralanatoliens im Frühmittelalter besseren(*) Dr. Dr. Michael SCHULTZ, Zentrum Anatomıe der Um<strong>ve</strong>rsttat Göttingen,Kreuzbergring '36. D - 3400 Göttingen, Bundesrepublik Deutschland.119


auBeren Lebensbedingungen ausgesetzt war als zum Beispiel eine bauerlicheBevölkerung des bayerisehen Donauraumes.Bestimmte Erkrankungen, die heute gem als sogenannte Zivilisationskrankheitenbezeiehnet werden (z. B. Tumoren, stoffwechselbedingteErkrankungen wie Zuckerkrankheit, Karies), konnten für dieBevölkerung von Bogazkale nachgewiescn werden und deuten e<strong>ve</strong>ntueIlauch auf einen relativ hohen Lebensstandard hin.Im einzelnen liegen folgende neue Ergebnisse vor. Wie sehon berichtet(Schultz 1986), lag die Hauflgkeit dcr erıtzündlichen Erkrankungender Hirnhaute und des Gehirns (Meningoeneephalitis) bei denKindem von Bogazkale bei 25,0 % (64 Kinder = 100 %). Die beiderıetwa zeitgleicherı rıiederbayerischen Bevölkerorıgenvon Barlb"ing (5. iMs6. Jahrh, n. Chr.) weisen eine Haufigkeit von 50,0 %, die Bevölkerungvon Harting (6. bis 8. Jahrh, n. Chr.) eine Haufigkeit von 45,5 % auf,wahrend die spatbyzantinische Bevölkerurıg von Pergamon sogar eineKrankheitshauftgkeit von 64,3 % zeigt. Es fallt auf, daf die Bevöl!kerungvon Bogazkale für dieses Krankheitsbild die bei weitem niedrigste Krankheitshauflgkeitaufweist.An den Schadeln sieben Erwaohsener (5 Manner, 2 Fra:uen) fieljeweils auf der Calotte-nınrnittelbarhinter dem Bregıına-eine langliche,relativ flache Impression auf. Bei dcr ersten Untersuchung wurden dieseVeranderungen als die gut ausgeheilten Spuren einer alten Hiebmarkeinterpretiert. Neuere Untersuehungen - und hier vor aIlem auch einVergleieh mit einem Schadel aus der FrühbyzantinischerıSiedlung vonTopaklı, der dieselbe Veranderung an derselben SteIle tragt, Iegen dieAnnalıme rıahe, da,8 es sich um die Spuren einer Kauterisation - einerBehandlung des Kopfes mit dem Brenneisen - handeln könnte.SoIlte sieh diese Annahme bestatigen, dann könnte es sich um einen«arztlichen» Eingriff handeIn. Diese Beobaehtung findet bisher in anatolisoht'llBevölkerungen anderer Kızlturstufen keine ParaIlele. Mö~lieherweisewird es in der nahen Zukunft gelingen, sehrifliehes QueIlenmaterialfür die weitere Auswertung dieser Befunde heranzuziehen,L1TERATURSCHULTZ. M. und M. BRANDT (im Druck) , Neue Methoden zur Etnbettung von.Knochengeweben und zer- Herstellung von Knochenschliffen.3CHULTZ. M. (1986) , Der Gesundheitszustandt der frii'hmittelalterliehen Bevölkerungvon Bogazkale/Hattusa. - Araştınna Sonuçlan Toplantısı 4 , 401­409. - T.C. Kültür <strong>ve</strong> Tur-izm Bakanlığı, Eski Eserler <strong>ve</strong> Müzeler- Genel120Müdürlüğü.


ÇAYÖNü İNSANLARı VE SAGLIK SORUNLARII. GENEL BİLGİLERMetin ÖZBEK*Zamanımızdan yaklaşık 10.000 yıl öncesine kadar inen <strong>ve</strong> 'böyleceAnadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biri olarak kalbul edilençayönü'nde her yıl sürdüriilen kazı çalışmalarısayesinde (Çarrıbel, BTaidwood,Özdoğan <strong>ve</strong> Sohirmer, 1987) Yakın-Doğu'nun 'bugün için en kalabalıkNeolitik insan topluluğuna kavuşmuş . bulunuyoruz. Bir yandan«Kafataslı Bina» darı çıkartlan iskeletler, öte yandan çayönü yerleşimalanınındiğer kısımlarından (özelliklehücre planlı yapılardan) gelen iskeletlerleberaber çayönü 'birey sayısı 402'ye yükseldi (Talblo: I) '. çayönükazı çalışmalarınabaşkanlık eden İstanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Prehistorya AnabilimDalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ôzdoğan'ın belirttiğine göre,«Kafataslı Bina» hizmet <strong>ve</strong>rdiği sürece en az 5 kez yenilenip kullanılmıştır.Hatırlanacağı üzere, en son evresinde de 15 'kadar insan kafatası (heryaştan <strong>ve</strong> cinsten) bitişİk üç oda içerisinde depolanmış olarak bulunmuştu(Öılbek, 1986). Oysa, binanın daha eski seviyelerinde insanlar zamanzamarıgövdeleri ayrı olarak gömüldükleri gibi, bütün halde de gömülmilşlerdir.Aslında, çok sayıda insanın yoğun biçimde depolandığı !bubinada birincil <strong>ve</strong> ikincil gömü örneklerine oldukça sık rastladık. Çayönüköy halkının değişik dönemlerdeki inanış sistemlerini yansıtması açısındanbu anıtsal binanın önemi büyüktür. 1988 kazı döneminde binanıneski evrelerinden elde ettiğimiz buluntular bunu açıkça yansıtmaktadır.KazıTablo: i -çayönü Neolitlk Köy YerleşmesindeNüfus DağılımıLokalite Evlerin altı Kafatash Bina,dönemleriBirey 'Sayısı 155rA.~__-,1985'e kadar .. 1986 1986 ı987 Genel nüfus----------- -----------91 Sı7S% 38.5% 61,5(*J Doç. Dr. Metin ÖZBEK. Hacettepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi Antropololl Bölümü, ÖğretimÜyesi Anıkara.III Bizzat katılmış olduğum çayönü 1988 dönemı kazı çalışmalan sırasında yineçok sayıda insan iskeleti b~lidu!k; bunların temizlilk <strong>ve</strong> cins/yaş ayırma işlemleridevam etmektedir.121


1986 <strong>ve</strong> 1987 kazı çalışmalannda bulunarı <strong>ve</strong> laboratuvanmıza teslimedilen insan iskeletleri ikincil, hatta üçürıcül gömü olmaları nedeniyleIbirbirlerine kanşmış <strong>ve</strong> ayrıca çok küçük parçalardan oluşmaktadır.Anıtsal Bina'nın çeşitli kısımlarındabu kalıntılar adeta 'bir kemik çöp lugünüakla getirecek ,biçimde yığılmışlardır. Büyük güçlüklerle karşılaşmarmzarağmen iskelet kalıntıları üzerinde belirli tekniklerden yararlanarakcins <strong>ve</strong> yaş belirlemeleri yaptık (Ulbelaker, 19118; Olivier <strong>ve</strong> Demoulirı,1976; Ferembaeh, Sohwidetzky <strong>ve</strong> Stloukal, 1979). Talblo: II <strong>ve</strong> Tablo:III, son iki yrı içerisinde çayönü'nde gün ışığına çıkarılan bireyleringenel envanterini yaş <strong>ve</strong> cins faktörlerini dikkate alarak <strong>ve</strong>rmektedir,Tablo: II - 1986 Kazı Dönemine Ait çayönü İnsanlanÇocuklarYetişkinler___ OKazı Referansı Yaş Kazı Referansı Yaş cinsBM 2-00 Kanşık 3-3,5 yaş BM 2-66 Kanşık Belirsiz ?BM2-aa15a, S. 13 3 yaş BM 2-66 Karışık Belirsiz KadınBM2-66/5b, s. 13 Belirsiz BM 2-66 Kanşık Belirsiz ?BM2-66/5c, S. 13 3,5 yaş BM2-66/S


ÇocuklarYetdşktnler, 1\Kazı Referansı Yaş Kazı Referansı Yaş CinsBM 2-11/8a 58 ErkekBM 2-11/8b Belirsiz KadınBM 2-11/8e Belirsiz ErkekBM 2-11/4-5a Belirsiz KadınBM 2-11/4-5b 20-21 KadınBM 2-11/4-5c 51 ErkekBM 2-11/4-5d 18-29 KadınBM 2-15 17-25 ErkekBM 2-18/4a, s. 14 2Cl-30 KadınBM 2-1B!4b, s. 14 23-25 KadınBM 2-46 18-29 ErkekBM 2-57;]), s. 4 17-25 Kadın3M 2-57a s. 4 23-25 ErkekBM 2-S9 Belirsiz KadınBM 2-59/2 Belirsiz ErkekBM 2-68/1 Belirsiz ?BM 2-70 Belirsiz ?BM 2-79 18-29 ?BM 2-70/1, s. 10 0-50 ErkekTablo: III - 1987 Kazı Dönemine ait çayönü İnsanlanYetişkinler, AÇocuklarKazı Beferansı Yaş Kazı Referansı Yaş CinsBM2-921j, S. 4 4 yaş BM2-92/a, s. 4 25-29 ErkekBM2-92/o, S. 4 4,5 yaş BM2r92/b, S. 4 53 ErkekBM2-95/:>'b 1,5-2 yaş BM2-92/c, S. 4 2Cl-21 KadınBM2-9B!3b 8-9 ay BM2-921d, s. 4 Belirsiz ErkekBM2-95/3c Yeni doğmuş BM2-92/e, s. 4 18-29 ErkekBM2-95/3d 2-3 yaş BM2r921f, S. 4 27~0 KadınBM2-95/4a IS ay BM2-921s. s. 4 18-29 KadınBM2-95/5g Belirsiz BM2-92Ih, s. 4 18-29 ?BM2r97/1c 2 yaş BM2-92/i, S. 4 Belirsiz ErkekBM2-97/2a 7,5 yaş BM2-92/'k, S. 4 Beltrsız KadınBM2-97/4a 3,&-4 yaş BM2-9211, S. 4 42 KadınBM2-97/6a 3 yaş BM2-112/m, s. 4 18-29 ErkekBM2-97/g 7 yaş BM2-921n, s. 4 Belirsiz ErkekBM2r100/1d Yeni doğmuş BM2-921p, s. 4 Belirsiz ErkekBM2-100/1e 9ay BM2-92/q, s. 4 Belirsiz ErkekBM2-1oo11f 4 yaş BM2r95/a, s. 6 18-29 Erkek19L 9o-38/4a 5,5 yaş BM2-95/b, S. 6 18-29 Erkek20N 7-12b, s. 2 2 yaş BM2-95/c, s. 6 18-29 Erkek123


ÇocuklarYetişkinler,"Kazı Referansı Yaş Kazı Referansı Yaş CinsBM2-9S/d. s. 6 16-29 KadınBM2-95/e. S. 6 18-29 ErıkekBM2-9S/f, s. 6 Belirsiz ?BM2-95/g, S. 6 51 ?BM2-95/2a. s. 6 17-25 ErkekDM2-95/2c. S. 6 Belirsiz ErkekBM2-95/3a. s. 7 18-29 ErkekBM2-95/3e. S. 7 18-29 ErkekBM2-95/4b, s. 8 Belirsiz KadınBM2-95/4c. S. 8 18-29 ErkekBM2-9S/4d. S. 8 Belirsiz KadınBM2-95/4e. S. 8 18-29 ErkekBM2-95/sa, s. 9 18-29 ErkekBM2-llS/Sb. S. 9 18-29 ErkekBM2-95/5c, S. 9 18-29 ..ErkekBM2-95/Bd. s. 9 25-30 KadınBM2-9S/se. S. 9 Belirsiz ?BM2-9S/S!. s. 9 ~5-30 ErıkekBM2-97/1a. S. 5 18-29 KadınBM2-97/2b. s. 12 18-29 KadınBM 2-97/2c. S. 12 Belirsiz KadtrıBM 2-97/2d. S. 12 18-29 ?BM 2-97/3a. S. 13 17-25 ErkekBM 2-97/3b. S. 13 ıs-as ErkekBM 2-97/4b, s. 14 18-29 KadınBM 2-97/5. S. 15 1!l--29 KadınBM 2-97/6e. S. 16 Belirsiz KadınBM 2-97/Bd. S. 16 Belirsiz ErkekBM 2-97/9. S. 16 18-29 ErkekBM 2-97/ab Belirsiz KadınBM 2-100/1a, s. 3 45 KadınBM 2-100/1b, S. 3 18-29 ErkekBM 2-100/1e, S. 3 40-45 KadınBM 2-11/4-5a 16-29 Erkek20N 7-12a 26-29 K~ın19L 9-38/4e >30 ?19L 9-38/4b 16-25 Erkek2BL 8-22/4 >50 ErkekBM 2-77 Belirsiz ?124


•II.Demografik Analiz1986 <strong>ve</strong> 1987 Kazı dönemlerinde çayönü yerleşim alanında bulunan.insan iskeletlerini yaş durumlarınagöre ayırdığımızda, geçmiş yıl'lardaolduğu gibi yineçok sayıda bebek <strong>ve</strong> çocuklarla karşılaştık. İncelediğimizseride çocuklar % 41,5 oranında temsil edilirler <strong>ve</strong> O ile 8 yaşarasında dağılım gösterirler. İskelet kalıntılarına rastladığımız çocuklarm% I'S'i 0'1 yaş arasında ölmüştür; oysa, I-Syaşları arasında ölenlergenel çocuk grubu içerisinde % 75 gibi yüksek bir oranla temsil edilirler.(Resim: 1). Özellikle 1 - 5 yaş grubundaki ölümlerin fazla olması, bizekalırsa, anne sütüne ek olarak <strong>ve</strong>rilen besinlerlnzararlıbakteri içermeriskinden kaynaklanmaktadır.Bilindiği üzere, bebeğin tek gıdası olduğuaylarda anne sütü, hem steril <strong>ve</strong> koruyucu, 'hem de dengeli bir besin maddesidir.Bebeklerdeki yüksek ölümlerden sadece beslenme sorunlanm(yetersiz <strong>ve</strong>' kötü beslenme) değil, aynı zamanda enfeksiyonel 'hastalıkları<strong>ve</strong> yetersiz anne bakımını da sorumlu tutmaktayız( Wing <strong>ve</strong> Brown,1979).Yetişkinler arasında' ise çoğunlukla ölümler 20 - 30 yaş grubundagöriilür (Resim: 2; Tablo : IV). Aslında bu gözlemlmiz tüm çayönü halkıiçin geçerlidir (Özbek, 1987).Tablo:.IV -çayönü Erişkinlerinin Yaşa Göre Dağılımı(1986 - 1987)Yaş Grubu 15-20 20-25 2&-30 30-35 3&-'10 40-45 4&-50 50-55 55+ Toplam--~------~---------Birey sayısı O 12 49 3 1 5 4 4 1 79'Bu yıl incelediğimiz (1986 <strong>ve</strong> 1987 dönemlerine ait) çayönü insanlannda50 ya da 50 yaşın üzerinde olanlar S'i geçmemektedir; 'bunlardan4'ü erkek Olup, S'incinin ise cinsiyetini belirleyemedik. Aynı seri içerisindekierişkinlerde ortalama ölüm yaşı 28,4'tür.III.Antropolojik AnalizA - Baş (Resim: 3)Çayönü erişkinlerinin lO'unda kafatası endisi hesaplandı. Buna göre,7 kişi dolikosefal, 2 kişi rnezosefal <strong>ve</strong> 1 kişi de brakisefa! gruba girer.Çayönü erişkinleriyle ilgili kafatası ölçü <strong>ve</strong> endisIeri Tablo: V'de yer almaktadır.Kafatası endisi ortalaması kadınlarda 75,8 erkeklerde 72;2­dir. Fronto- parietal endis sadece 2 erkekte hesaplandı; bunlardan bıristenometop, diğeri de metriyometop'tur. Frontal trans<strong>ve</strong>rsa! endise gelince,bir erkekte alın önden arkaya doğru giderek genişler, diğerinde ise125


u genişleme normal ölçüdedir. Po- Br/Uzunluk endisinde 2 kişi hipsikran,1 kişi ortokran; po-br/genişlikendisinde ise 2 kişi .akrokran, 2 kişimetriyokran <strong>ve</strong> 1 kişi de tapeynokrandır. Erontal - sajital endis dikkatealınırsa, 1 kişi dışında tüm Çayönü insanlarınınortometop kategoriyegirdiğini görürüz. Trans<strong>ve</strong>rsal beyin yüz en disinde ise 1 kişi söz konusudur<strong>ve</strong> o da cryptozygie kategorisine girer. Ost yüz endisine göre, Çayönülüerişkinlerdar-uzunyüz (lepten) kategorisine girer. 2 erkekte burunleptoriniyen (dar burun), 1 erkekte ise göz çukuru chamaeconque tiptedir.Glabella'nın gelişme' derecesi genellikle (% 72) Broca'nın 3 ya da4 no, lu şemasını hatırlatır '. İnyon, Çayönü insanlannda genellikle hafifbir gelişme (Broca'nın 1,2 no. lu şemaları) gösterir. İncelediğimiz erişkinkafataslarının% 80,9'u üstten ovoid bir forma sahiptir. Oksipita! bölge,yandan bakıldığındagenellikle normal bir kavis çizer. Hiçbir kafatasındaprelamdatik çöküntüye rastlanmadı. Çayönü erişkinlerinin % 42,8'inde ense tutunma kaslan belirgin bir gelişme gösterir. Kafataslannın% 33,3'ünde Wormians kemiklerine rastladık. Sutura metopica'nın görülmesıklığı ise oldukça düşüktür (% 10).Alt çene, genellikle dolichognathe, yani genişliğine oranla uzundur(Tablo : VI). Alt çenede gövde yüksekliği önden arkaya doğrugiderekazalır. Genyon'un dışa dönük olma (extro<strong>ve</strong>rsion) durumu alt çeneleriri% IS,3'ünde gözlemlendi. Foramen mentale bir kişi hariç, diğerlerindetektir <strong>ve</strong> genellikle Pt - P, arasında yer alır. çayıönü alt çeneleri üzerindemasserer <strong>ve</strong> pterigoid kaslan hafif bir gelişme gösterir; torus mandibularisyoktur.Kafatasmda. gerek metrik, gerekse betimsel özellikleri gözönündebulundurduğumuzdaÇayönü neolitik insanlannın çoğunlukla narin biryapıyı simgelediklerini görürüz. Paleolitik <strong>ve</strong> mezolitik çağlarda tanıkolduğumuzarkaik anatomik özellikler Neolitik çağla 'beraber artık büyükölçüde hafiflemiş, hatta kaybolmuştur. çayönü Neolitik insanları bu narinleşmesürecinin en güzel örneğini teşkil eder. Kafatasında. alt çene <strong>ve</strong>dişlerde görülen narinleşme eğilimi, beslenme başta olmak üzere yaşambiçimindeki köklü değişme ile yakından ilgilidir.çayönü insanları Akdeniz ırkının (Protomediteranen) temsilcisidirler.Bu ırkın narin <strong>ve</strong> kaba yapılarını çayönü'nde birlikte görmekteyiz.Ancak, narin yapılılar, incelediğimiz grupta çoğunluğu oluşturur. 1988kazı döneminde gün ışığına çıkardığımıziskeletleri de inceledikten sonra,(2) Kafatasında betimsel özellikleri değerlendirirken D. Ferembach'ın (1974) AntropolollTelmiği'nden yararlandık.126


Çayönü insanlarının ırksal yapılarını daha açık biçimde ortaya koyacagımızainanıyoruz. Buluntuların sayıca artması, bize, aynı zamanda, diğerçağdaş topluluklarla (Anadolu <strong>ve</strong> Yakın - Doğu) karşılaştımıa yapma olanağı<strong>ve</strong>recektir.B -GövdeHuınenıs: 5 kişinin humerus'u platybrachie gruba girer. Tuberosilasdeltoidea çayönü insanlarında genellikle belirgindir. Foramen olecrani18 bireyde mevcut olup, oldukça yaygınbir durum gösterir. Bu özellikyetişkinlerde bulunduğıl gibi, .bazı çocuklarda da gözlemlendi. Ayrıca,her iki cinste de foramen, olecrani'ye rastlandı. Olivier (1960), buanatomik özelliğin eski insan topluluklarındadaha sık görüldüğüne dikkatiçekmekte <strong>ve</strong> dirseğiİı açılma -bükülme kapasitesiyle olan ilişkisi üzerindedurmaktadır.Ulna ı 11 Çayönü1ü erişkinin ulna'sı eurolenie, 2 kişinin de plato­gruba girer.lerıleFemur: ·8 Çayönülünün femuru platymerie grubuna girer; dolayısıylabu durumda İinea aspera genellikle hafif bir gelişme gösteriyor demektir.Bu kemiksel uzantının belirgin gelişmesi sadece 2 kişide gözlernlendi.Üçüncü trochanter ise 2 erişkinin femurlarında görüldü. Cristahypotrochanterica genellikle zayıftır.Patella : 15 Çayönülüde patella bipartita'ya rastladrk. Bu özellikhücre planlı evlerden çıkan erişkinlerde daha yaygın'dır. Nitekim, dizkapağıkemiklerinde bu anatomik yapıya sahip olanların % 60'ı Çayönüyerleşim bölgesinin bu kısmından gelmektedir.Tibia: 2 kişi platycrıemique, 2 kişi eurycnemique <strong>ve</strong> 4 kişi de mesocnemiquekategoriye girer. çayönü erişkinlerinden18'inde tibia'nın astragalusile eklem yaptığı. kısımdaçömelme faseti saptadık. Bu özellik heriki cinste de görüldü.Boy: Uzun kemikler, tek tek ya da birlikte dikkate alındıklarındakişinin boyu hakkındaönemli bilgiler <strong>ve</strong>rmektedir. çayıönü erişkinlerininboylarını hesaplarken Olivier <strong>ve</strong> Demoulin'in önerdiği (1976) formüllerdenyararlandık. Bilindiği gibi boy ile uzun kemikler arasındaki korelasyonO.8'dir. Aynı iskelete ait birçok uzun kemiğin değerlerindenhareketleboyu hesaplayıp, daha sonra bunlarınortalamalarınıalmak pek önerilmez.Aynışekilde, bir iskelet üzerinde farklı metodlarla elde edilen değerlerinortalamalarınıalmak da mantıklı sayılmaz. Tüm bu uyarıların ışığındaÇayörıülü erkek <strong>ve</strong> kadınlarda boy değerlerini hesapladık. Buna127


göre,çayönü erkeklerinde boy ortalaması 1,70 m, kadınlarda ise 1,57 mdir. Her iki cinse ait boy dağılımı aşağıda gösterildi:ErkeklerKadınlar1. 176,7 cm 1. 157,4 cm2. 172,1 cm 2. 151,1 cm3. 168,9 cm 3. 159,0 cm<strong>4.</strong> 166,3 cm <strong>4.</strong> 164,2 cm5. 168,5 cm 5. 153,5 cm6. 175,0 cm7. 164,9 cm8. 172,7 cm9. 171,2 cm10. 166,9 cmlL. 1714,0 cm12. ,164,0 cmÇocuklara gelince, 3 Çayönültı subadult'ün femurlarında ölçtüğümüzen büyük diyafiz uzunluklarından hareketle boylarını hesapladık(Olivier <strong>ve</strong> Dernoulin, 197~). Buna göre, 14 yaşındaki bir çocukta boy153,7 cm; 9 yaşındaki bir çocukta 138,5 cm; 2,5 yaşındaki bir başka çocuktaise 99,2 cm dir. çayönü ile çağdaş sayılan Cafer Höyük'ıe bulunan<strong>ve</strong> 9 yaşında olduğunu belirlediğimiz çocuğun boyu (130,2 cm) ile karşı­Iaştırırsak (Özbek, baskıda), Çayönülü çocuğun daha uzun olduğu anlaşılır.LV. Patolojik AnalizEski insan toplınluklarındagerek çocuk, gerekse erişkinlerin yakalandıklarıbirçok hastalıkların izleri diş <strong>ve</strong> kemiklerde günümüze kadarkoruna gelmektedir. Bu sayede. Paleopatoloji alanında uzmanlaşmış araştırıcılarbelirli bir bölgede <strong>ve</strong> belirli bir çağda yaşayan herhangi bir insangrubunda hangi enfeksiyonel rahatsızlıkların daha yaygın olduğu hakkındaönemli bilgiler edinmekte: bu hastalıklarınortaya çıkış nedenleriniinsan çevre ilişkileri içerisinde değerlendirmektedir.İşte, Neolitik dönemaçısından çok önemli bir örneklem sayılan <strong>ve</strong> her yaştanıcinsten çok sayıdaiskeletle temsil edilen çayönü insanJarını patolojik yönden analiz etmekle, bir bakıma. en eski köy yerleşmesini kuran bir topluluğun sağlıksorunlarını ortaya koymuş oluyoruz. Şunu özellikle hatırlatmak gerekirki, bugüne kadar Anadolu Neolitik insanlarınaait patolojik sorunlarıesasalan bir çalışma yapılmadı.128


çayönü iskelet kalıntıları üzerinde yaptığımız incelerneyi iki ana ~.başlık aftında <strong>ve</strong>rımeyi uygun gördük. Birinci grup başla ilgili,ilkinci grupise gövdeyle ilgili travmatik <strong>ve</strong> patolojik izlerin makroskopik düzeydearaştırılmasınayöneliktir.A. Baş:ı. Kulak İltihabı <strong>ve</strong> Tümörü : Kulak enfeksiyonu olarak kabul ettiğimizkulak exostoses'i sadece kafataslı Bina'da bulunan bireylerde görüldü(Resim: 4). Bunlardan ikisi erkek, b'ir üçüncüsü de kadındır.. Kulakkanalının girişinde, kulak deliğine kısmen ya da tümüyle kapayacakderecede gelişen kemik tümör tedavi edilmediği takdirde giderek tehlikelibir durum alır. çayiönü erişkinlerindekienfcl


Erişkinlerde cribra orbitalia'nın görülmemesi, bebeklik aşamadameydana gelen bu patolojik izlerin yaşla beraber giderek silinip kaybolmasındanileri gelir.Demir eksikliğinin, bebeklerde orbit tavanında bazı lezyonlara )"01açtığı çoğu araştırıcılar tarafıııdan ileri sürülmektedir. (Fornaciori, Mallegrıi,Bertini <strong>ve</strong> Nuti, 1982). Eğer bu izler kafatasındatek başına görülürse,daha doğrusu or·bit tavanında sınırlı kalmışsa bebeğin besinlerle yeterlidemir alamadığı (iron deficiency) <strong>ve</strong> ciddi ölçüde kansız kaldığı anlaşılır.(Wing <strong>ve</strong> Browrı, 1979) Kronik demir eksikliğindenortaya çıkan cdb­! ra orbitalia, aynı zamanda, başka rahatsızlıklardan da kaynaklanabilir :bunlar arasındakronik bir enfeksiyon, trahom ya da başka hastalıklar saıyılabilir.'Cribra orbitalia, eğer kafatasında porotic hyperostosis'Ie 'beraberortaya çıkmışsa, bu dururnda thalassemia ya da rnalaria He bağlantısıdüşünülebilir. Angel (1967), araştırmalarında.bubağlantıyı kanıtlayansonuçlara varmıştır. .3. Porotic hyperostosls (osreoporosts syınmetrica):Bu patolojik oluşum sadece Anıtsal Bina'dan çıkan .iskeletlerin kafataslarındagözlemlendi(Resim: 6); 4 erişkinin frorıtal, parietal yada oksipitalkemiklerinde dış kemik yüzeyi (tabula ekterna) süngerimsi bir görünümesahiptir. Kafataslarında ,dış duvar hemen hemen tümüyle tahripolmuştur.Amtsal Bina'dan gelen bir kadına ait kafatasındadiplee'nin deaşırı ölçüde kalınlaştığıdikkati çeker. Bu kalınlaşmaIlk anda akla kronikdemir eksikliğini getirmektedir. Ancak, söz konusu kafatasında orlbit tavanıcribra orbitalia'ya sahip değildir, Daha önce değindiğimizgibi, belkiçocuklukta bu lezyon vardı; yaşla beraber kayboldu. Kafataslarındaporotichyperostosis görülen erişkinlerin Kafataslı Bina'dan çıkması, eıvlerintabanları altına'gömülenlerde ise bu rahatsızlığınhiç bulurımaması oldukçailginç <strong>ve</strong> .düşürrdürücüdür.Diplee'deki anormal kalınlık <strong>ve</strong> porotic hyperostosis, Çayönü dışındaKarataş <strong>ve</strong> Kalınkaya Erken Bronz çağı dskeletlerinde de bulundu (Mgel.<strong>ve</strong>Bisel, 1986). PO-J1OIic hyperostosis'in etiyolojisi 'hakkında şimdiyekadarçeşitli görüşler ileri sürüldü (Steinbock, 1976). Hematoloji <strong>ve</strong> radyo­Ioji alanındaki son gelişmeler, birçok hematolojik ra'hatsızlıklarınkafatasırıda.porotikyapınınmeydana gelmesinden sorumlu olduklarınıgösterdi.Thalassemia rnajor, tıpkı sicklemia gibi, kalırsal koşulların yanısıra, kalıtsalolmayan(özellikle demir eksikliği) koşulların yol açtığı kansızlıktansorumlu tutulur (Stuart -Macadaın, 1987; Ascenzi <strong>ve</strong> Baliştreri, 1977').(3) Crlbra oroitalla'nın görüldüğü bir Çayönülü bebekte menenjite de rastladık,O halde her iki patoloibk durum erasında bir bağlantı olmalı.130


Nıalasseınia rninor, kafatasındaherhangi bir iz bırakmaz, Oysa, Thalassemiamajor, tahribatımkemikte de yapar; bu sonuncunun en belirgin izleritabula externa'dadır. çayönü Neolitik çağ kafatasıarı <strong>ve</strong> aynca ByblosKalkolitik çağa ait bir çocuk kafatası (Ozbek, 1981) bu tahribatın en gü.zel örnekleri sayılır.4Meneı:ıjit (Meningitis) Kafatası iç duvarında (tabula interna) bubulaşıcı rahatsızlığınyol açtığı Izler çok ince kıvrımlar<strong>ve</strong> kabartılar şek­Iindedlr.Bu kıvrımlar, değişikyönlere yayılanbir desen oluşturur.Menenjit,çok bulaşıcı <strong>ve</strong> ayın zamanda kısa sürede öldüren bir hastalıktır.İncelediğimizçayönü bebeklerinden ikisinde bu hastalığın teşhis edilmiş olması,en azındanAnadolu'da rnenenjiti: Neolitik çağa (zamanırnızdanyaklaşık10.000 yı:! öncesine) kadar götürmemize olanak <strong>ve</strong>rmiştir. Öte yandan,bu yıl yapmış olduğumuz bir incelemede (ÖıJbek, baskıda) İznik'tebir Bizans kilisesinden çıkarılan bebek iskeletlerinde de yaygın ölçüderrıenerıjite rastladık, O halde, bu hastalık çağlar boyu Anadolu'da bebekleritehdit etmiştir (Resim: 7).5. Hernatom: Kemik üzerinde muhtemel bir travmadan kaynaklanandoku zedelenmesirrde, kanamanın oldnğıı yerde, kemikten daha koyurenkte ince bir ikincil kemik tabaka meydana gelir. Hematom, bir kemikneoformasyonudur. çayönü insanlarında 14 yaşlanndaki bir çocuğıın altçenesinde. sağ çene kolunda hernaroma rastladık. Bu oluşum, eski insanlarıniskelet :kalıntılaondasık sık göri,ilür; örneğin Dastugue (1979), Fransa'daFarineourt adlı bölgeden çıkarılan mezolitik çağa ait bir yetişkininalt çenesinde hematoma rastlanınıştır.6. Travmatik İzler : İskeletlerini incelediğimiz 6 Çayönülünün kafatasındatravmadan kaynaklanan izler vardır. Bir erişkinin sağ parietaliüzerinde, oksipitale yakın bölgede; bir başka Çayönülüde bregrna 'bölgesinde,sajital <strong>ve</strong> koronal dikişlerin birleştiği noktada; yine bir başka erişkirıde,bu kez sağ parietal tümsek üzerinde; ayrıca iki erişkinin parietalkemiklerinde travmatik izler bulunur. çayönü erişkinlerinde gözlemledığimizlezyonlar daha ziyade yuvarlak çöküntü (Resim: 8) biçimindedir.Tüm örneklerde depresyon parietal bölgede sınırlı kaldığı'halde, bir altıncıerişkinin kafatasında sağ orbitin dış kenarında 5 mm genişliğinde birçöküntü görülür.. Eski insanlara ait kafatasıarında travmatik izler (kırıklar,yuvarlak çukurlar vb) genellikle başa yönelik vurma <strong>ve</strong> çarpmalardanileri gelir. Bunlar doğrudanya.da dolaylı olabilir. Ok, mızrak ucu, taşgibi sert <strong>ve</strong> delici cisimler tarihöncesi insanının başında bu tür yaralanmalarayol açabilecek niteliktedir.7. Temporomandibular osteoarthritis: çayönü yerleşim alanınınKafataslı Bina'sından çıkarılan bir erişkine ait alt çenede rrıarıdibulakon-Bı


dili (temporal kemikle eklem yapan yumru) artritik bir deformasyon gösterir.Bu tür osteoar'tritik değişmenin dişlerdeki aşınmaya, çenenin çeşitliyönlerdeki hareketini sağlayan ligamerrtlerdeki yırtılmaya ya da temporornandibnlarbölgeye yönelik travmatik nedenlere bağlı olduğu düşünülmektedir.çayönü bireyine ait mandibulanınsadece bir kolu korunduğuiçin artritik değişmenin simetrik olup olmadığı hakkında bir şeysöyleyemiyoruz. Aynı şekilde, kondilin eklem yaptığı fossa mandibularisde bulunmadığı için, adı geçen bölgedeki eklem yüzeyinin ne gibi bir artritikbozulma gösterdiğini bilemiyoruz. Eski Anadolu halklarında, altçene kondili ile temporal bölge arasındaki eklemleşmede ortaya çıkan bozukluklarailişkin incelemeler Bostancı (1973) <strong>ve</strong> Alpagut (1979) tarafındangerçekleştirilmiştir. Elimizdeki mandibula ise Anadolu toplumlarınaait en eski örnektir. Öte yandan, benzer eklemleşme düzensizliklerineçeşitli eski insan gruplarında rastlanmıştır..Fransa mezolitik insanları(Dastugue, 1979), Kuzey Afrika epipaleolitik insanları (Dastugue(1962), M. Ö. 1580-1090 yılları arasıyla .tarihlenen Nubia topluluğuAlexandersen. 1967) bu hastalığa ait örnekler sunarlar. Dünyada bilineneski temporo-mandibular artritik örneği ise Krapina neandertaline aittir(Pales, 1930). Pales, günümüzde bazı ilkel topluluklarda bu rahatsızlığıngörülme sıklığına ilişkin bilgiler de <strong>ve</strong>rmektedir; örneğin Yeni-Hebridlerde% 5,6, Yeni-Kaledonyalılarda % 24,02 <strong>ve</strong> Loyalti yerlilerinde% 26,4 oranında osteoartristis'e rastladığından söz etmektedir (Pales,1930).B. Gövde:ı - Eklem Hastalıklan (Arthritis-Spondylitis),Gövde <strong>ve</strong> ekstremitelere ait kemiklerin eklem yüzlerinde çeşitli nedenlerebağlı olarak meydana gelen tahribatı tanımlarken genel anlamdaarthritis terimini kullanmaktayız, Bir.paleopatolojik incelemede, her-.hangi bir artritik örnek aşağıda sıralayacağımız çeşitlerden birine dahiledilebilir (Steinbock, 1976) :a. Osteoarthritis (Dejenerativ eklem rahatsızlığı)b. Osteophytosis (omur gövdelerindeki uzantılar)c. Travmatik kökenli arthritisd. Romatizmal arthritise. Ankylosisf. Enfeksiyonel arthritisg. GutÇayönü insanlarındaartritik değişme çoğunlukla omur gövdelerinineklem yüzlerinde ya da gövde kenarlarında görüldü. Eklem yüzeylerin-132


deki tahribat, daha ziyade, çökme <strong>ve</strong> porotik bir yapıyla karşımıza çıkarken,gövde kenarlarındaki değişme osteofit adı <strong>ve</strong>rilen kemiksel uzantılarlakendini gösterir. Bu sonuncu durum genelde yaşlanma süreciyle <strong>ve</strong>yayapılan işle yakından ilgilidir. Arthritis, çayönünün erişkinlerin 23'ündegözlemlendi (Resim: 9). Bunlardan 14'ünde omur gövdeleri, arthrltis'inyol açtığı tahribata sahiptir <strong>ve</strong> travmatik kökenlidir, Bu tür lezyonlarahücre planlı evlerin tabanıarına gömülenlerde daha sık (% 68,7) rastlıyoruz.Bazen, omur gövdelerinin yanısıra, travmadan ötürü iki omurunkarşılaştığıyan eklem yüzeylerinde tahribat <strong>ve</strong> hatta kaynaşma görüldü.çayönü insanlarının omur gövdelerinde spondylitis'e de rastladık.Nitekim, 6 Çayönü1ü erişkinde, omur gövdelerinin ön <strong>ve</strong> yan kenarlarındaaşağı ya da yukarı doğruuzanan osteofit adı ile bildiğimiz kemikseluzantılar bulunmaktadır. Spondylitis, travmatik arthritis gibi Çayönü'ndepek yaygın değildir. Osteofit uzantılar oluşurken omur gövdesi herhangibir çökme <strong>ve</strong> deformasyon göstermez; dolayısıyla bu açıdan osteoarthritis'tenayrılır. Osteophytosis, genellikle 60 yaşın üzerindeki tümbireylerde görülür (Steinbock, 1976}. Ancak, dejenerativ değişme 30 yaşlarındabaşlar (Ubelaker, 197~). Bu oluşum sürecinin kişinin yaptığı fizikseleforla da ilgisi olduğunu hatırlatmak gerekir.İki Çayönü1ü erişkine ait el <strong>ve</strong> ayakparmaklarında osteoarthrltis'inyol açtığı osteofit denilen kemiksel çıkıntılar vardır. Yalnız, bu türdenrahatsızlıklar çayönü insanlarında pek yaygın değildir.'Bir başka Çayönülüerişkinde ise femur'un distal eklem yüzü artritik tahribata sahiptir.2 - Kistik Oluşum: Hücre planlı evlerin tabanıarı altından çıkarılanerişkinlerden birinin tibiasında, distal kısımda fındık iriliğinde birkist görülür. Kemiğin bu hizada enine kırılmasıyla tesadüfen farkedebildiğimizbu kavitenin bakteriyel kökenli bir iltihaplanmadan kaynaklandığınıtahmin ediyoruz. Kemiğin bu bölgesindeki osteoklastik tahribatoldukça belirgindir. Ayrıca, tibia'mn astragalus ile eklem yapan yüzündede itihap izleri bulunmaktadır.3 - Osteomyelitis: Kernikte, çeşitli mikroorganizmaların yol açtığıiltihaplanmaya <strong>ve</strong>rilen genel bir addır. Daha ziyade ilik kanalındakiiltihaplanmaya bu ad <strong>ve</strong>riliyorsa da, periostitis (kemik zarı iltihaplanması)<strong>ve</strong> osteitis de osteomyelitis içinde yer alır. Normal koşullarda kemik,bir canlıda, dış çevreye açık değildir; dolayısıyla, patojen faktörlerkemiğe kan. dolaşımı yoluyla ulaşır. Çıban, derideki herhangi bir yaralanmaya da deri altında meydana gelen bir abse osteomyelitis'e yol açabilir.Bazı durumlarda ise, kemik, kırılma <strong>ve</strong>ya derideki yanma sonucundada iltihap kapabilir.133


çayönü'nde Hücre Planlı evlerin tabanıarı altında bulunan birerişkine ait iskelette osteomyelitis görüldü. Bireyin sağ baş(phalanx proximalis pollicis) distal tarafta S,S mm. uzunluğunda4 mm.parmağındagenişliğinde (Resim: 10) bir delik bulunmaktadır. Parmağın uç kısmındaaçılan bu deliğin çevresinde belirgin iltihap izlerine rastlanır.4 - Kemik Kınlması: Hücre Planlı evlerin tabanından çıkarılanbir yetişkine ait sol ulna gövdesinde, distale yakın kısımda, kemiğin kırıldığını<strong>ve</strong> daha sonra da kaynaştığını belirledik. Kırılan bölgede za-. manla oluşan callus'un (Resim: 11) olgunlaşma derecesine bakılırsa,bireyin bu olaydan sonra uzun süre yaşadığı anlaşılır. Ulna gövdesinde kırıkkısımlar aynı doğrultuda sağlıklı biçimde kaynaşmış olup herhangibir dislokasyon görülmez. o halde, burada ilk akla gelen, hastanın tedavigörmüş olması <strong>ve</strong> kırık yerine yapılan bilinçli müdaheledir. Zaten, kemiğindüzgün kaynaması<strong>ve</strong> iltihabın meydana gelmemesi bunu kanıtlamaktadır(Özbek, baskıda).Kemik kırılmaları, daha doğrusu genelde travmatik lezyonlar, atalarımızdaoldukça sık rastlanan bir olaydır. Kırılan bölgede, iki kemikuzantının ucunu birleştiren callus hızla <strong>ve</strong> bol miktarda oluşur. Bir kemiğinonarım hızı birçok faktöre bağlıdır; bunlar arasında bireyin yaşı,kırılma şekli, vaskülarizasyon derecesi, kırık uçlar arasındaki esnemederecesi <strong>ve</strong> nihayet enfeksiyonun varlığı (Steinbock, 1976). Kazılarda çıkarılaniskelet kalıntılarındabir kırığın meydana gelmesinden sonra kişininne kadar yaşamış olduğunu saptamak çok zordur. Kırığın tümüylekapanması 1 ay ile 1 yıl arasında gerçekleşir. Tabii, burada, yukarıdasaydığımız faktörlerin payıbulunmaktadır.5 - Diğer Enfeksiyonel Hastalıklar: Hücre planlı evlerin tabanaltlarında bulunan bir erişkine ait sırt omurlarında gövdenin hipervaskülarizeolduğu <strong>ve</strong> aynı zamanda yassılaştığı görülür. Bu patolojik yapınınosteoporosis'ten ileri geldiği anlaşılmaktadır.Yine bir başka yetişkininbel omurlarındagövde eklem yüzeyleri, omur disklerinde kendini gösterenbir enfeksiyon sonucu belirgin lezyonlar taşır. Ayrıca, hücre planlıevlerden çıkan 14 yaşlarında bir çocuğun bel omurunda, gövdenin ön <strong>ve</strong>yan yüzlerinde değişik yönlerde uzanan irili ufaklı yarıklara rastlanır. Butahribatın postmortem olmadığı kesindir. Bakteriyel kökenli bir enfeksiyondanileri geldiği tahmin edilmektedir. Paleopatolojik kaynaklardabenzer bir örneğini bulamadığımızgibi, Amerikalı araştırıcı J. Buikstrada 4 kesin teşhisde bulunmanınzor olduğunu ifade etti (Resim: 12). Eskiinsanlara ait iskeletlerde hastalık izlerini araştırırken çoğu kez çeşitligüçlüklerle karşılaşılır; birçok enfeksiyonel rahatsızlıkların kemikte yol(4) Araştıncı ile yapılan kişisel görüşme134


açtığı tahribat aynı olabilir. Nitekim, çayönü'nde buna benzer bir olayatanık olduk; hücre planlı evlerin tabanında bulunan bir erişkin iskeletinomurlannda (belomurları) gövdenin alt <strong>ve</strong> üst eklem yüzleri tahrip olmuş,.gövde kenarlanndao'.küçük osteofitler oluşmuştur. Bakteriyel kökenlibir enfeksiyonel süreç tahribatını disk düzeyinde yapmış olduğu gibi;söz konusu omurlardaki lezyonlar parazitik ya da mycotic kökenli de olabilir.çayönü kazılarındabugüne kadar gün ışığına çıkanimış olan insaniskeletleri üzerinde belirlediğimiz hastalıklan <strong>ve</strong> travmatik durumlan,görülme sıklıklanna göre değerlendirmeye çalışırsak, çayönü Neolitikhalkının genel sağlık tablosu bizce daha açık biçimde ortaya konmuşolur (Resim: 13).V. özet:çayönü yerleşim bölgesinde bugüne kadar yapılan kazılarda toplam402 insanın iskelet kahntısına rastlandı. Buluntulann % 61,5'i KafataslıBina'dan, % 38,5'i ise evlerin tabanlan altından çıkarıldı. Son iki yılıniskeletleri dikkate alınırsa, çocukların çayönü popülasyonunda % 41,5oranında temsil edildiği anlaşılır. Yüksek oranda görülen çocuk ölümleriaslında çayönü yerleşmesinde genel bir olgudur. Bebekler arasındaen fazla ölüm 1-5 yaş arasında olmuştur. Erişkinler içerisinde 20-30 yaşgrubunda ölenler çoğunluktadır. çayönü insanlarının ortalama ömrü28,4'tür.çayönü'nde Akdeniz ırkının temsilcileri yaşamıştır. Bu insanlardaboy, erkeklerde ortalama 1,70 m., kadınlarda 1,57 m. dir. Birçok enfeksiyonelhastalıklar <strong>ve</strong> beslenme bozukluklan (özellikle bebeklerde) kemik<strong>ve</strong> dişlerde kalıcı izler bırakmıştır. Demir eksikliği, thalassemia major,eklem rahatsızlıkları (omur, el <strong>ve</strong> ayak parmaklan ile uzun kemiklerineklem yüzeyleri), kemik iltihapları, kulak enfeksiyonları. menenjit.bakteriyel kökenli çeşitli kemik lezyonları, kafatası <strong>ve</strong> uzun kemiklerdekikırık <strong>ve</strong> yaralanma izleri çayönü çocuk <strong>ve</strong> erişkinlerinde saptadığımızbellibaşlı patolojik rahatsızlıklardır.O halde, günümüzde yaygın olarakgörülen birçok hastalıklara Neolitik çağda da insanlar yakalanıyordu.VI.KAYNAKÇAMEXANDERSEN, V. ı967. -The pathology of the Jaws and the Temporomarıdıoular.Joint», in D. Brothwell <strong>ve</strong> A.T. Sandison. Diseases in Antiquity, CharlesC Thomas Publisher. Spriiıgfield, pp. 551 - 595..


ANGEL, J. L. 1967. -Porotic hyperostosis or osteoporosis svmmetrıoa-, in D. R. Brothwell<strong>ve</strong> A. T. Sandison , Diseases in Aı>t1quity, Charles C Thomas Pub­Iisher. Springfleld, pp. 379 - 389.ANGEL, J. L. <strong>ve</strong> S. C. Bisel. 1986. -Health and strese in an Early Bronze Age Populatlon»,In Anelent Anatclia . Aspeets of Change and Cultural De<strong>ve</strong>lopment.,Uni<strong>ve</strong>rsirty of Wisconsin Press, Madison. pp. 12- 30.ASCENZ!, A. <strong>ve</strong> P. Balistreri. 1975. -Auro1 exostoses in a Roman skuli exeavaledat the -Baths of the Swimmer in The Ancient Town of Ostia». Journalof Human Evclution, 4, pp. 579 - 58<strong>4.</strong>BOSTANCI, E. 1973.•Osteoarthritis on the condylar- process, the variation of thefo<strong>ve</strong>a capitulum mandıbulae of the ancient anatoHans. Osteopalaeopethologicalstudy». Antropoloji, No. 6'dan ayrıbasım. pp. 57 - 87.ÇAMBEL, H., R. J. Braidwood; M. Ozdoğan <strong>ve</strong> W. Schtrmer, 1987.•1986 Yılı ÇayönüKozısı•. IX. Kazı Sonuçlan Toplantısı. EsIki Eserler Genel Müdürlüğü.DASTUGUE, J. 1002. -Patholog'le des hommes he Taforalt», In D. Ferembach , Lan6cropole 6plpal6ollthlque de Taforalt. C. N. R. S. Yayınları. Paris. pp.137 - 158.DASTUGUE, J. 1979.•Pathologle des mesclithtques de Franee», L'Anthropologle.. T.83, No. 4, pp. 600 - 625.FEREMBACH, D. 197<strong>4.</strong> Technlques Anthropologtques. Publieations de l'Irıstltut dePalecntologte Humalne. Paris.FEREMBACH, D.; I. 5chwidet2Jky <strong>ve</strong> M. Stloukal. 1979. -Reccmmarıdations pourdetermjner l'age et le sexe sur le squelette-. Bull. et Mem. de la See. d'Anthrop.de Paris.FORNAClORI, G.; F. Mallegnh D. Bertini <strong>ve</strong> V. Nuti. 1983. -Crfbra orbitalia andelemental bone iren In the Punics of Carbhage•. OSSA. vol. 8, pp. 63 - 77.FRAYER, D. 1988. -Audttorv oxostoses and eviderice for fishing at Vlasac», CurrentAnthropology, vol. 29, No. 2, 348 - 349.OLIVIER, G. 1960. Pratlque Anthropologique. Vigot Freres. Paris.OLIVIER, G. <strong>ve</strong> F. Demaulin. 1976. Pratique Anthropologique. Uni<strong>ve</strong>rslte Paris 7Yayınları.ÖmEK, M. 1981. .Eski Insanlarda Görülen Bazı Hastalıklar Üzerlrıe». TÜBITAK;Bilim <strong>ve</strong> Teknik. Sayı 160, ss. 8 - 11.ÖZBEK, M. ·1987. -Çayörıü Insanlannda Diş <strong>ve</strong> Dişeti Hastalıkları». V. AraştırmaSonuçları TopLantısı,' Eski Eserler Genel Müdürlüğü Yayınları.ÖZJBEK, M.•Iznik Bizans çağı Bebeklerinde Menenjit Salgını», H. Ü. Edebiyat Fa'küllesi Dergisi (Baskıda).ÖZBEK, M. 'Etude Anthropologlque de I'enfant de Cafer Höyük INeollthlque. Turquiel.Cahlers de I'Euphrates. Lyon. '(Baskıda).ÖZBEK, M.•Iznik Geç Bizans çağı tskeletlerinde Hastalık <strong>ve</strong> Yaralanma Izleri»,Belleten (Baskıdal.PALES, D. L. 1930. Pıı:l60pathologle. Masson et Cie. Paris.STUART - MACADAM, PL. 1987. -Porotic hyperostosts , New eviderice to supportthe Anentia Theory». Amer. Journ. of Physle. Anthrop. 74, pp, 521 - 526.STFJlNBOCK, R. T. 1976. Pa1eopathologlcal diagnosis and Interpretatlon. Charles CThomas Publisher. Springfield.UBELM{ER, D. H. 1978. Human skeletal rematns. A1dine Pwblishing Company.WING, E. S. <strong>ve</strong> A. B. Brown. 1979. Paleonutrition. Acaıdemic Press.136 '


TABW: V _ ÇAYÖNO iNSANLARıNDA KAFATASı ÖLÇO (mm)VE ENDİSLERİERKEKLERÇ1"M Ç1"M Ç1"w Ç1"w Ç1"M Ç1"n Ç1"" Ç1"" Ç1"" Ç1"" Ç1"" Ç1"nÇ1"n Ç1"" Ç1"" cw cw Ç1"'" CA BM BM HC BR Ç1"'" cc Ç1"" "N CC HDHO3-1/9 30Lh/I CI,.. 3-3/8=.2ll'N9/h e.e/a 2-68/5 MB~yük. 00 aeBurun gerı.aaOııbit gen. seOrblt yük. 43,5Blorblter gen.Damak uz,Damak gen."Kflfatııın and ,., raa 66.3 tae•aaFmnto·paıietaıollQM"Frontal end.Po-Br/uz, önd, 61,8eae".'Po-Br/"",n. end. eı.e".0Fronlal-sajlta! end. 00.' 00.' W., 67.6Parleta!-sajlı.aı


~!i !~~io~t~~ıi:; '~~i , !g1:;, ,~ i ~~fii~IB~~§§~§E~e~§=~~~a~~~~~;t~ ~ is=&~ i§ ~~~~;i~~~~i~~i~t§;;~• •"\"l"''1. ...1Il."'. '" '"~ !!!ili!H!33~=!H:ıgE :rııelllı:ı::!-,;~H~!~s~~ h.q,~~~· ,~ ~~3~~L·'ı~ı s]" ... e .. :g~ s .. -8 "'3i~ ,: t jj !~ ot' gH'."hs-> 3-~i "Olas s:jf3~~33t'ıı,,_~j~~~~~j:~#~~]jJ H J! ~""lQlQ"~~J'~~g~ööö ~~~.f.f~ıfo ~,


TABLO: YI -ÇAYÖNÜ INSANLARıNDA ALTÇENE ÖLÇÜMÜ(mm) VE ENDISLERIERKEKLERÇT'7S erra cr-e CT'M ÇT'8l ÇT'78


1098c A'/ÖNÜ ÇOCUKLARıNıN'tAŞA GÖRE DAGILIMI(1986-198JZ)~~YAŞResim: 150454035 _ınc-,30 ~Cayönü ,(1986-1987)2015105yaş0.0· 1.0 5.0 10.0 15.0 20.0 25.030:03M40.0· 45.0' 5Ö:Ö·-55ii.0~6:>


ÇT'78 HD 3-1/9ÇT'78 HB 3·13ÇT'78 HB 3-2/4Resim : 3 -ÇT'81 Ci 3-5/4çayönü erişkinlerinde ka!::+asmm yandan görünümü141


ÇT'M CW 3-3/5, S,10• CT'a1 CG 3-23/2ÇT'a4 CW 3-12/1, s.ısÇT'7a HB 3-12Resim: 3 - l.;ayonu "n~ıul1J"'nn(1e kafatasınm yandan görünümü·142


ÇT'81 CM 4-8/4 ÇT'85 17N 3-4/19ÇT'78 HD 3-1/9Resim i 3 _ çayönü erişkinlerinde kafatasmm yandan <strong>ve</strong> önden görünümü143


Resim , 3 -ÇT'87 8-22/4 2BLResim r 4 - ÇT'81 BM 2-22/24144


Resim • 5A -ÇT'84 20M s.nResim , 5B - ÇT'84 20L. 4-50Resim , 5C - ÇT'SL. BM 2-22/22145


Resim , BA -ÇT'S7. BM 2-92/f. s. SResim , BB - ÇT'SB BM 2-79146


Resim , 7 - ÇT'S4 20L 4-50Resim, S - ÇT'S7 BM 2-92/g 8,4147


Resim , nA - ÇT'07 BM 2-100/1Resim '. 9B -ÇT'OO BM 2-59 s.s14R


Resim , ge - ÇT'76. HC 3-0/15Resim, 9D - ÇT'81 CM 4-6/4149


Resim, DE - ÇT'81 CM 4-8/4Resim , LO - ÇT'84 IBM 1-3150


ıı tiLUtl IlUUfffıResim, 11 - ÇT'7B HB 3-13Resim, 12 - ÇT'7B HD. 3-2/4151


­u1N~ ro co ~~ ~ ~ ~ ~ -\m ın ~ ro ın o ~ ro ~ ~ m:z.traumaporotichyperostosisosteomyelitistraumaticarthritisspondylitisosteoarthritismeningitisc r i b raorbitaliatemporomand.osteoarthritiaura/exostosesResim r ıa - Çayönü Neolitik Insanlarmda görülen hastalıkların topluluk içerrsindeki dağılımı


VAN/DİLKAYA'DA İKİBEYİN AMELİYATI VAK'ASIErksin GÜLEÇ"Van-Dilkaya Höyüğü'ndeki arkeolojik kazılarda elde edilen paleoantropolojikmalzeme üzerindeıki incelemelerimiz sırasında, iki trepanasyonvakası ile karşılaştık. Muhtemelen M. Ö. 9 -7. yüzyıla ait bu örnekler,eskiliği yanında, Anadolu'ya ait bilinen kafa-delgi ameliyatlarıiçinde 'delme tekniğiyle yapılmış ilk bulgular olması bakımından önemkazanmaktadır.Bu trepanasyon işlemlerine ilişkin araştırma sonuçlarımızı sunmadanönce, trepanasyon'u <strong>ve</strong> bu tıbbi yöntemin yeryüzündeki nygulamaalanlarını tanıtıcı bilgiler <strong>ve</strong>rmenin yararlı. olacağı düşüncesindeyiz.AL Trepanasyon İşlemine İlişkin Bilgiler: «Trepanasyon», kafatasıdelgi ameliyatıdır. '1


Yukarıda saymağa 'çalıştığımız genel amaçlara yönelik olarak uygulanantrepanasyonun değişik tekniklerle gerçekleştirildiği belirlenrnlştir.Bu yöntemleri de şöyle sıralayabiliriz:'1 - Kazıma yöntemi: Çeşitli aletlerle önce, lamina exterrıa <strong>ve</strong>:!iploe kazınmaktadır. Sonra da daha yavaş <strong>ve</strong> çok dikkatli olarak laminainterna kazınarak dura mater ortaya çıkarılmaktadır.2 - Oluk açarak delme yöntemi: Keskin, 'kesici bir aletle kafa üzerindeyuvarlak bir alan oluşturacak biçimde, bir dizi oluk açılmaktadır.Bu teknik, muhtemelen kafadan yuvarlak bir parça çıkarılmak istendiğindekullanılıyordu.Bu yöntem çok yaygın olup, Kenya'da günümüzdede uygulanmaktadır.3 - Delme-kesme yöntemi: Kafatasının kemik çıkarılacak bölgesindegenellikle matkapla delikler açılır. Bu işlem sırasında lamina interrıa'yakadar inilir. Daha sonra, deliklerin arasındaki lamina internakeskin bir aletle <strong>ve</strong> dura mater zedelenmeyecek biçimde kesilir <strong>ve</strong> parçaçıkarılır. Bu yöntemin özellikle Ortaçağ'da yaygınlaştığı belirtilmektedir.4 - Düz keslklerle kafa delme yöntemi: Bu teknikte beyin zarmızedelemederı düzgün kenarlı, geometrik şekilli kemik parçaları çıkarılmaktadır.B) Prehlstorlk <strong>ve</strong> Erken Dönemlerde Dünyadaki <strong>ve</strong> Türkiye'dekiTrepanasyon Örnekleri: Neolitik dönemlerden başlayarak Dünyanın birçokbölgesinde trepanasyon işlemi yapılmaktaydı. Kremasyonun yaygınlaştığıdönemde (Özellikle Bronz Çağında) bu konuya ilişkin <strong>ve</strong>riler azalmakta,Demir Devrinden başlayarak yeniden çoğalmaktadır. 'I'repanasyonabütün eski kıtalarda rastlanmış olması, insanlığın bu tıbbi işlemeolarak değerlendirilebilir.Avrupa'da.gösterdiği yaygın ilginin bir kanıtıİskandinavya, Britanya, Orta <strong>ve</strong> Doğu Avrupa <strong>ve</strong> Balkanlarda, Asya'da.Doğu-Güneydoğu <strong>ve</strong> Yakındoğu'da, Afrika'nın Kuzeyinde, Kuzey, Orta <strong>ve</strong>Güney Amerika'da Trepanasyon örnekleri bulunmuştur'.Bu geniş tarihsel süreç <strong>ve</strong> alan içinde, trepanasyon, gerek uygulanış<strong>ve</strong> gerekse kullanılan teknikler açısından farklı biçimlerde karşımızaçıkmaktadır. Örneğin, Peru örneklerinde, Kafatası delgi işlemlerinin% 48,2 oranında solda, % 29,5 oranında sağda, % 22,3 oranında orta kesimde(median'da) uygulandığı belirlenmiştir'.Avrupa örneklerinde ise,(2) Lisowsky, ı967, s. 662 vd(3) Lfsowsky, ı967, s. 65ı vd.(4) Lisowsky, ı967. s. 660.154


trepanasyonun en çok parietale uygulandığı, bunu, frontal, occipital <strong>ve</strong>nadiren temporal kemiklerin izlediği belirtilmektedir s.Peru <strong>ve</strong> Filistin trepanasyon örneklerinin ilginç bir benzerlik gösterdiğisaptanmıştır. Her iki bölgeye ilişkin bulgulardan, işlemin parieta!kemikte dörtgen delikler açılarak gerçekleştirildiği <strong>ve</strong> 'operasyon sırasındataş aletlerin kullanıldığı ortaya konulmuştur. Birbirinden kıtalararası.uzaklrkta bulunan Filistin <strong>ve</strong> Peru'da M. Ö. 8 -7. yüzyılda ayınameliyat tipinin görülmesi, ya teori göçüne. ya da, daha güçlü bir olasılıkla,dürtüsel bir olguya bağlanmaktadır'.Dünya üzerindeki trepanasyon örneklerine paralelolarak Türkiye'dede benzeri vakaları gösteren bulgular ortaya konulmuştur. Anadolu'dabilinen en eski örnek 1\:1. Ö. III. bin ortalarına kadar gitmektedir. Bu trepanasyonişlemi Samsun ikiztepe'ye aittir''. İkincisi ise Kayseri Kültepe'debulunmuştur. Asur Ticaret Kolonileri çağına ait bu bulgu M. Ö.II. bin başlarına konulmaktadır8. Bizim, bu araştırmada değerlendirdiğimizVarı/Dilkaya Trepanasyon örnekleri de, Eskiçağ dönemine ait olupM. Ö. I. bin başlarında gerçekleştirilmiştir.Anadolu için dördüncü trepanasyonbulgusu, İznik'te ele geçirilmiş olup, geç Bizans dönemine (M, S,13. Yüzyıl) konmaktadır ",C) VanlDilkaya Trepanasyon İşlemleri: Belirlediğimizbeyin ameliyatınınuygulanmış olduğu iki kafatası 1986 yılında yapılan kazı sırasında,Dilkaya Höyüğü'nün alt seviyelerinde yer alan Oda Mezar içindebulunmuştur.IBu kafataslan, birbirine karışmış yüzlerce parça arasındanseçilerek yeniden oluşturuldu(Resim: 1-2).Kafatası ameliyatı geçiren Dilkayalı bireyler, yukarıdada belirttiğimizgibi M. Ö. 9-7. yüzyıllar döneminde yaşarmşlandı. Bu sıralardaVarı/Dilkaya çevresi kültürel bakımdan parlak <strong>ve</strong> hareketli bir dönemgeçiriyordu. Kuzey Mezopotamya'daki Asur devletinin zayıflamasıüzerineVan Gölü çevresinde gelişme fırsatı bulan Urartu Krallığı M. Ö. 7. yüzyıldadaha da genişlemişti10. Aynı sıralarda, Güneydeki Sümer kökenliMezopotamyakültürü en olgun dönemini yaşamakta, Hitit kültür temelinedayalı Anadolu'da ise Batıdaki İon sehirlerinden, Lydia, Phrygia, Geç(5) Lisowski, 1967, S. 659. Piggot, Çekoslovakya'da rastlanan örneklerin çoğununfrantalde uygulandığını belirtirse de, Ruffer, partetal bölgenin operatör içinel<strong>ve</strong>rişli bulunmasından dolayı daha çok tercih edildiğini Ilert sürmektedir.Ltsowskt. 1967 s. 659(6) Starkey. 1936, s. 170.(7) Backofen, ı985.(8) Şenyürek. 1958.(9) Özbek. 1988.(ıO) Akurgal, ı959. Burrıey, 1957. Mellaart, ı975. Ramsay, ı960.155


Hitit şehir devletleri <strong>ve</strong> Urartu'ya kadar uzanan bir canlılık göze çarpmaktaydı.Kıyısında Dilkaya'nında bulunduğu Van Gölü çevresi, hemtarımsal imkanlara sahip olması bakımından, hem de Anadolu, Mezopotamya,İran'<strong>ve</strong> Kafkasya arasındaki demografik <strong>ve</strong> ticari hareketliliğinüzerinde bulunduğu için daha da gelişmişti. Öyle ki, yörede yeni şehirlerkurulmuş <strong>ve</strong> değişik bölgelerden «kadın <strong>ve</strong> erkekler» getirilerek iskanedilmiştiLI. Böyle bir ortamda gerçekleştirilmişolan Dilkaya beyin ame­Iiyatlarmı, kapalı bir toplumıin tesadüfi uygulamasından öte, başka birgözle değerlendirmek daha isabetli olacaktır.Van/Di-Ikaya'ya ait birinci trepanasyon işlemi genç bir kadının kafasıüzerinde gerçekleştirilmişti. İncelediğimiz bu kafatasındaki bütünsuturlar açıktır. Morfolojik yapısı Akdeniz grasil tipinin özellikleriniyansıtmaktadır. 76,3lik kafa endisi değeri mezosefal grubunun alt sınırınayakındır. Diğer ölçüleri ise şöyledir:Max. UzunlukGlabella - İnionMax. GenişlikMin. AlınGenişliğiMax. Alın GenişliğiBi -Asterion177,5 mm.163 mm.135,5 mm.92 mm.117,5 mm.113 mm.Dilkaya'lı bu genç kadının kafatasındakitrepanasyon deliği, suturasagittalis <strong>ve</strong> coronolis'in kesiştiği noktadan başlayarak geriye doğru açı]..mıştı. Açılan elips biçimindeki bu deliğin boyııtları SOx27,S mm. yi bulmaktadır.Bu deliğin içinden çıkarılan parçanın ölçüleri ise; 37,5 x 21,5mm. lik elips alan boyutu ile, 5,2 mm. lik ön taraf kalınlığı <strong>ve</strong> 5. mm.arka taraf kalınlığı olarak belirlenmiştir (Resim: 3 -4). Bu parçanın çıkarılmasınıgerçekleştirmekiçin boşluğun çevresinde 13 küçük delik açıl.mıştı (Resim: S). Ancak, bu deliklerin çapları birbirini tutmamaktadır.Bunun nedenini kullanılan aletin zaman zamansert dokuya rastlayarakkaymiş olmasına bağlamaktayız. Sut'ur bölgesinde açılan küçük deliklerinçapı 5-5,5 mm. iken, bu değer kenara yakın olanlarda artarak 7 mm.yi bulmaktadır. Bu durumun, yukarıdaki savımızı kuv<strong>ve</strong>dendirdiğinisöyleyebiliriz.Ancak, burada en önemli sorunumuz, ameliyat geçiren bu hastanınyaşayıp yaşamadığının belirlenebilmesiydi. Bir dizi inceleme sonunda,operasyonun başarılı geçmiş olduğunu saptamış bulunmaktayız.Bu ger:çek, üç ayrı bulguyla ,ortaya çıkarılmıştır:(11) Erzen, 1978.156


Trepanasyon işlemi sırasında hastanın kafasından çıkarılan yuvarlakparça, tekrar yerinekonmuş<strong>ve</strong> bu bireyin devam eden yaşamı sırasında,trepanasyonda açılan kemiklerin çevresinde yeni bir kemik dokusuoluşmuştur. Bu durumu, makroskobik inceleme ile saptamak miimkündür.13 küçük delik açılan kısımların kenar yüzeylerinde, diploe'dekispongiosa dokusundaki boşluklar yer yer yeni kemik teşekkülüyle kapanmıştır(Resim: 6). ikinci olarak trepan boşluklarının kenarındakiyenidoku oluşumu, elektron mikroskobundaki doku analizinde de açık olarakgözükmektedir(*) (Resim: 7 - 8). Ayın kesim üzerinde yaptırdığımızröntgen analizlerinde de, açık renkli yeni dokunun varlığı ortaya çıkmıştır(Resim: 9).Van/Dilkaya'ya ait, yukarıda değerlendirmeyeçalıştığımız trepanasyonişleminin yapılmış olduğıı kafatasının bulunduğu mezar içindekimateryalarasından, ikincibir trepanasyon vak'ası daha belirlemiş bulunmaktayız(Resim: 10). Ancak, )bu yeni örnek sadece tek bır parietalletemsil edilmektedir. Birinci kafatasında daha büyük <strong>ve</strong> elips biçimindebir delik açılmışken, bu örnekte yuvarlak olduğu izlenimi <strong>ve</strong>ren dahaküçük bir delik mevcuttur <strong>ve</strong> uzunluğıı 19 mm. dir. Çevrede açılanküçük deliklenin sayısı ise S',dir. Her iki örnekte de trepanasyon işlemininaynı teknikle gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılıyor. Açılan deliklerinçaplarının birbirine yakın olması bu kanımızı desteklemektedir. Büyükbir olasılıkla her iki işlem de aynı <strong>ve</strong>ya benzer bir aletle gerçekleştirilmişolmalıdır. 'Gerek eski çağlardaki genel trepanasyon uygulamaları için, gereksebizim incelediğimiz vak'alarda anestesi meselesi de çözülmesi gerekenbir problem olarak karşımıza çikmaktadır. Trepanasyon başlamadanönce, hastanın acıyı daha' az hissetmesi <strong>ve</strong>ya duymaması için çeşitli işlemlerinyapıldığı <strong>ve</strong> bazı ilaçların (maddelerin) kullanıldığı akla gelmektedir.Asurlular zamanından kalma bir tablette ilaç üretimi <strong>ve</strong> kullanımınailişkin ayrıntılı bilgiler vardır. Sabun çeşitleri Sümerlerden beritedavide kullanılıyordu12.Sonuç:Dilkaya'daki birinci trepanasyonda başarılı'bir uygulama yapılmış,<strong>ve</strong> hastanın başında 13 delik açarak, çıkanparça tekrar yerine konup hastayıyaşatacak bir operasyon gerçekleştirilmiştir.Bu trepanasyorıa ilişkindeğerlendirmelerimiz aslında, Dilkaya'ya ait materyalin Patolojik <strong>ve</strong> Pa-(*) Bu doku analizini Gotdngen Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tıp Fakültesinde gerçekleştirenDr. Micheal Schultz'a teşekkür ederim.


leedemografik yönden incelenmesine yönelik araştırmalarımızın bir parçasınıoluşturmaktadır". Bu yüzden, bütün bulguların genelolarak biraraya getirilmesi halinde trepanasyon işleminin gerçekleştiği paleoantropolojikortam daha iyi kavranacaktır. Dünyanın birçok yerinde uygulanantrepanasyon işleminin, Anadolu için başka örneklerle sergilenebilmeşansı mevcuttur. Bu da ancak, arkeolojik kazılarda çıkan paleoantropolojikmalzemenin özenle korunup, uzmanlarınca laboratuvarlardaincelenebilmesine bağlıdır.BİBLİYOGRAFYAAkurgal, E., 1959, ..Urartu Medenlyeti». Anatolla LV, Ankara. s. 67- 121.Backofen, U. W. ı 1985, ..Anthropologısche unter- suchungen der Necropole İktiztepe(Samsun) », III. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Ankara, 1935. (Bildir-i)Burney. C. A. 1957, ..Urartian Fortresses and Towns in the Van Beglon- AnajeltanStudies, VII, s. 37 - 53.Erzen, A. 1978. Çavuştepe I, An]


Resim i 1Resim ı 2Resim,3Resim, 4159.


Resim 5Resim , 6Resim 7160 Resim, 8


Resim: 9Resim: 10161


ARKEOLOJİK GIDA KALıNTıLARlNIN ANALİZİ VEKOLESTEROL TAYİNİÖZETŞahinde DEMİRCİ *Lemi TüRKERTillay MELİKOGLUMeysan ABDULLAHİlhan KAYALIDEREBu çalışmada bazı arkealajik kazılardan çıkarılan gıda maddesikalıntılanyla, arkeolojik olmayan bazı gıda maddelerinin analizi yapılmış,içerdikleri kolesterol miktarları tayin edilerek, 'kahntılaranın bitkiselyada hayvansal kaynaklı olduğunun belirlenmesinde kolesterol tayinininkullanılabileceğisonucuna varılmıştır.GİRİşArkeolojik kazılardan elde edilen çeşitli buluntular içinde, gıdamaddesi olduğu düşünülen kalıntıların analizi, ait oldukları toplumungıda rejimi, yaşantısı <strong>ve</strong> kültür düzeyi hakkında tamamlayıcı bilgiler <strong>ve</strong>..rebilir. Gıda maddesikalıntılarıgenellikle toprak 'Ve kül gibi yabancımaddelerle 'karışmış, kah<strong>ve</strong>rengi <strong>ve</strong>ya siyah renkte kömürleşmiş maddelerolarak görülür ya da çanak çömlek içinde çepere yapışık olarak bulunur.Bu nedenle çoğu kez bir 'kalıntının gıda kahntısı olduğunu anlamakkolay değildir.Bu çalışmanın amacı yurdumuzda yapılan kazılardan çıkarılan gıdamaddesi kalıntılarını<strong>ve</strong> uygun analiz yöntemlerini belirlemektir.('ıDoç. Dr. Şahinde DEMİRel, Orta Doğu Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi. Fen ..Edebiyat FakültesiKimya Bölümü, ANKARA.Doç. Dr. Lemi TüRKER, Orta Doğu Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Fen - Edebiyat FakültestKimyaBölümü, ANKARA.Dr. Tülay MELlKOGLU, Orta Doğu Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi Fen - Edebiyat FalkültesiKimya Bölümü, ANKARADr: Meysun ABDULLAH, Orta Doğu Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Fen - Edebiyat PaktiltesiKimya Bölümü, ANKARA.Arş. Gör. ılhan KAYALlDERE, Orta Doğu Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi Fen - EdebiyatFakültesi Kimya Bölümü, ANKARA.163


DENEYLERBu çalışmada, Ankara'da yapılan Frig Büyük Tümülüsü kazısından,Malatya sınırları içindeki Değirınentepe kurtarma kazısı <strong>ve</strong> İmamoğlukazısından çıkarılan gıda maddesi kalıntıları ile arkeolojik olmayarı baz!örnekler analiz edilmiştir. Analizlerde önce kalıntının organik olup olmadığını<strong>ve</strong>ya organik madde içerip içerınediğini anlamak üzere C,H,N tayinleri<strong>ve</strong> ısıtma yöntemi ile organik madde <strong>ve</strong> ÜO:ı (karbondioksit) tayiniyapıldı. Örnekler lO


Her şeye rağmen özellikle karmaşık yapıdaki örnekler için dahakarakteristik olabilecek bir başka yöntem belirlemek istedik. Kolesteroltayininin uygunolabileceğini düşündük. Çünkü kolesterol dayanıklı biryapıdadır. Hücre zarının temel bileşenlerinden biri olan kolesterol çeşitlihormonları oluşturan 'bir steroiddir, yapısı şu şekilde gösterilebilir,(Şekil: 1).21 2423 25HOGünümüz örneklerindekolesterolün aymcılığı bilinmektedir. Ancak,arkeolojik örneklere aynı şekilde uygulanabilecekmidir? Bu sorununyanıtını bulmak için kolesterol tayini <strong>ve</strong> arkeolojik örneklere uygulanmasıüzerine çalışmaya başladık. Bunun için klinik laboratuvarıarındauygulanan serumda toplam kolesterol tayini yöntemlerini ineeledik.En uygun olan, başka maddelerle en az girişim <strong>ve</strong>ren, belki birazfazla zaman alan yöntemi esas aldık (Jung, 1975). ;Yöntemde ferrik asetat-uranil asetat <strong>ve</strong> ferros sülfat-sülfürik asitayıraçları kullanılarak kolesterol kolorimetrik yolla tayin edilmektedir.Ferrik asetat-urani! asetatın sülfürik asitteki çözeltisi, örnekte bulunanyabancı maddelerin, örneğin proteinlerin çöktürülüp uzaklaştrrılmasınayarar.Ferros sülfatın sülfürik asitteki çözeltisi kolesterolle mor-kırmızırenkli bir maddenin oluşmasını sağlar. Bu renk oluşumunun mekanizmasıtam' olarak bilinmemekle beraber Fe+' iyonlarıyla kolesterol arasındabir tür (charge-transfer) kompleks oluşumu ile açıklanabilir. Burenkli madde 550 -560 ml' dalga boyu arasında bir soğurma doruğımasahiptir. Molar soğurum katsayısı yaklaşık 10.000 olarak bulunmuştur.Soğurum, litrede 16.0 g. kolesterol derişimine kadar doğrusal bir değişimgöstermekte yani Beer yasasına uymaktadır,Çalışmada Kullanılan Stok Çözeltiler:1 - Ferrik asetat-uranil asetat; çözeltinin hazırlanması içinFeCı,.6H,O kullanılarak Fe+ 3 iyonları amonyak çözeltisi ile çöktürülür, çökelekbuzlu sirkede çözülür, uranil asetat, UO,( CH,COı),.2H,O, eklenerekasetik asitle (buzlu sirke) uygun hacme tamamlanır.165


2 - Ferrossulfat-sülfürik asit; susuz FeSO. <strong>ve</strong> derişik sülfürik asit(H,SO.) ile hazırlanır.3 - Standart kolesterol çözeltisi; Çok saf ılıalde bulunan kolesterolünnormal butanolde (n-bütanol) çözülmesi ile hazırlanır.Deneyin Yapılışı:İki eşdeğer deney tüpüne (Nı <strong>ve</strong> Sı) 5 er mL ferrik asetat-uranil asetatayıracından konulur. Nı tüpüne uygun miktar (örneğin 1 mL) örnekçözeltisi, Sı tüpüne ise 50 J.'L (0.05 mL) standard kolesterol çözeltisi konur.Tüpler kapatılıp karıştırılır,gerekirse 3000 rpm'de 5 dakika santrifüjlenir,Ikinci aşamada üç eşdeğer deney tüpüne (N, S <strong>ve</strong> B) şu eklerneleryapılır;N tüpüne 3 mL Nı çözeltisi,S tüpüne 3 mL Sı çözeltisi konur. Tüplere ikişer mL sülfürik asit­Ierros sülfat ayıracından yavaşça <strong>ve</strong> tüpün çeperlerinden eklenir ki karışmaolmasın <strong>ve</strong> ayrı bir tabaka oluştursun. B tüpüne ise 3 mL ferrikasetat-uranil asetat ayıracından konulur.Tüpler hemen şiddetle kanstırıhr, oda sıcaklığında soğutulur <strong>ve</strong>560' mJ.' da soğurumu ölçülür. Kolorimetrenin sıfır ayarı B tüpündekiçözeltiyle yapılır. Ölçüm sonuçları karşılaştırılarak örnekteki kolesterolmiktarı tayin edilir.Örneklerden kolesterolü izole etmek için belli miktar örnek (geneilikle,1 g) bir Shoxlet özütleme aygıtı içinde izopropil alkolde 30 saatkaynatıldı. Elde edilen çözelti, çözücünün vakumlu buharlaştırıcıdabuharlaştırılmasıyladerişik hale getirildi. Bu derişik çözeltilerden genellikle1 mL alınarak kolesterol deneyi yapıldı.Çalışılan örnekleri arkeolojik olan <strong>ve</strong> olmayan olmak üzere ikigruba ayırmakta yarar vardır.166Arkeolojik Örnekler:1 - Frig büyük tümülüs örneği,2 - Değirmentepe örneği.3 - İmamoğlu örneği.Arkeolojik Olmayan örnekler:1 - Zeytinyağı örneği.2 - Süttozu örneği,3 - Mantar örneği,4 - Kemik örnekleri;i - Asa kemiği,ii - EI tarağı.Deney sonuçları aşağıdaki tabloda <strong>ve</strong>rilmiştir.


Tartılan Ôzütün Ortalama Ağırlrkçaörnek Adı, özellikleri Miktar (g) Hacmi (mL) Soğurum % KolesterolArkeolojik Örneklerı. Frig büyük tümülüs 0.6469 2<strong>4.</strong>00 0.200 0.17Kah<strong>ve</strong>rengi taneler% C, 37.24% H, <strong>4.</strong>18% N, 2.512. Değirmentepe D6017F 0.4000 26.00 ÖlçülemedtToprakla karışıkküçük beyaz taneler% C, 13.05% H, 1.32% N, 0.133. lmamoğlu' örnekleri 1.0479 20.00 0.029 0.009i - Buhıntu No, 7KömürleşmişTahıltoprakla karışıkTaneler seçilerekanaliz edlldiü - Buluntu No: 3<strong>4.</strong>: 1.0000 1<strong>4.</strong>00 0.040 0.009Karbonlaşmış buğdayKoyu siyah taneleriii - Buhıntu No, 51 1.0000 16.00 0,070 O.oı8YanmıştahılYuvarlak taneleriv- Buluntu No , 72 1.0000 23.00 ÖlçülemedtTahıl taneleriToprakla kanşıkTaneler seçilerekanaliz edildiv - Bulunttı No, 75 1.0000 21.00 0.061 0.023KömürleşmiştahılArkeolojik Olmayan Ornekler1. Zeytinyağı 1 (mLJ Ölçülemedi1 hacim zeytinyağı 0.5hacim isopropll alkolleiyice karıştn-ıhp homojenbir karısırrı elde edildi.2. Süttozu 2.0000 0.067 0.01525 mL isopropll alkeldearasıra karıştıraraık. iki günbırakıldı. Buradan 1.mLahnarak analiz edildi.167


Ornek Adı, özellikleri3. Bir mantar örneği20 yıllık<strong>4.</strong> Taze kemik örneği20 yıllıki - El tarağıii - AsaTartılanMiktar (g)ÖzütürıHacmi Iml.I-------1.00000.613641.000022.008.002<strong>4.</strong>00OrtalamaSoğurum0.3360.1370.184Ağırlrkça% Kolesterol0.1210.0700.071SONUÇDeney sonuçlarından görüldüğü gibi hayvansalorijinli örnekler kolesterolcezengindir.Frig büyük tümülüsünden elde edilen yüksek soğurum <strong>ve</strong> Değirmentepeörneğinin kolesterol sonucu <strong>ve</strong>rmemesi daha :önceki bulgularımızıdoğrulamaktadır (Demirel, 1987).Hepsi çeşitli tahıl örnekleri olan .İmamoğlu örneklerinde kolesterolaz olmakla beraber vardır. Nedeni ne olabilir?a) Bu tahılları koruma amacıyla y.ağlı bir maddeyle muamele edil- 'ımiş olabilir. ib) Bu tahıl taneleri yağda kavrulmuş yada pişirilmiş olabilir.c) Toprakla çok karışık olduklarına göre toprağın bazı bakteri.<strong>ve</strong>hayvancıklannın etkisi altında .kalrmş olabilir.Çalışılan mantar örneğinden elde edilen yüksek kolesterol değerişaşırtıcı olmakla beraber bunun, rnantarm özelliğinden ileri geldiği sanılmaktadır.KAYNAKÇAı. Black, C. A. Evans, D. D., White, J. L. Ensminger, L. E. and Clark, F. E. Cl005),Methods of Soil Analo/sis, Ame. Soc. of Ag. Ine. Publlcher, Madison, 'wıeconsin,USA.2. Morgan, E. D. Titus, L., Smau, R. J., and Edwards, C. (1ge4) , -Gee OhromatographtcAnalysis of Fatty Materıal From a Thule Midden.. Archaeometry28, 1, 43-48.3. Patrick, M., Koning, A. J., and Smith. A. B-. Cl985), -Gaz Liquid ChromatographicAnalysts of Fatly Acids in Food Residues From Ceramics Found ınthe Soutwestem Cape - South Africa. Archaeometry 27, 2, 231- 236.I. Demirel, Ş., Abdullah, M. Cl987) , «Bazı Arkeolollk Gıda Maddesi KalıntılannınAnallzt». III. Arkeometrt Sonuçları Toplantısı, 55 - 65.5. Jung. D. H, Biggs, H. G. and Moorenead, W. R. Cl975) , -Colortmetry of SerumCholesterol With Use of Ferric Acetate/Uranyl Acetate and Ferrous Sulfate/SulfuricAcid Reagents». Clinical Chemistry, Vol. 21, No i lo, 1526 - 30.168


KURUÇAY HÖYÜK KAZISI ARKEOBİYOLOJİKMATERYALİNİN TÜM DEGERLENDİRİLMESİ ıGİRİşEşref DENİz*Can. ŞENTUNA*Kuruçay HöyüğüBUR!DUR ili sınırları içinde yer alan, Akdeniz Bölgemizçerçe<strong>ve</strong>sinde değerlendirilebilen Anadolu'nun eski bir yerleşimbölgesidir. Tarthlemesi İ. Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Höyükilk kez, İstanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Arikeolog Prof. Dr. Refik DURU tarafından, Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı EskiEserler <strong>ve</strong> MüzeIer Genel Müdürlüğü destek <strong>ve</strong> kontrolünde düzenlenenbir araştırına projesi ile 1978 yılında açılmış <strong>ve</strong> eski yerleşirnlerinkalıntıları gün ışığına çıkartılmaya başlanmıştır (Duru, 1980).Kazı çalışmaları 1987 yılında tamamlanmış bulunmaktadır.Kuruçay Höyük, Burdur ilinin güney-doğusunda, Burdur'a 15 km.mesafede, denizden 960 m. yükseklikte, 70"90m. çaplarında bir alanı kapsamaktadır.Burdur ili, Antalya, Afyonkarahisar, Isparta, Muğla, Denizliilleri ile çevrili, 36.5 - 37.5 coğrafi enlemleri, 28.3'5 - 30.50 boylamları arasındayer almaktadır. Burdur'un kendisi, Burdur gölü kenarında kuruludur.Çalışmaları 10 yıl kadar süren kazı yerinde tarafımızdan iki 'kezin situ inceleme yapılarak, arkeobiyolojik materyal kolleksiyonu değerlendirilıniştir.İncelemelerden biri 1982, diğeri de 1987 yılında yapılmıştır.Kuruçay Iıöyük kazı çalışmaları, sayın Prof. Duru tarafından İstanbul'danher yaz gelinerek bir aylık bir mesai ile gerçekleştirilmiştir.Her çalışma sezonunda 10 kadar arkeoloji öğrencisini yanında getirenProf. Duru çadırlar kurarak öğrencilerine tam bir kamp hayatı yaşat-(I) Prof. Dr. E. DENız, A.ü. Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Aneoilım Dalı BaşkanıSıhhiyelANKARA.Can ŞENTUNA, Fizik Antrepolog. ANKARA.(LJ Bu Araştırmanın yapılmasına <strong>ve</strong>rdikleri izinden dolayı, Es!ki Eserler <strong>ve</strong> MüzelerGenel Müdürlüğüne <strong>ve</strong> Prof. Dr. Refik Duru'ye teşekkürleriınizi sunarız.169


Bizim ekibirnizin seyahat giderleri de Prof. Duru tarafından pro­mıştır.je kapsamındankarşılanmıştır.Çalışmalanmıza fizik antrepolog Can Şerıtuna ile Hacettepe TıpFakültesi <strong>4.</strong> sınıf öğrencisi Engin Deniz de katılmıştır.Kazı alanında yaprlan kazılarda 5 m.lik üst tabakalarda ilk-erkenTunç çağından başlayarak erken Kalkolitik çağın sonlan <strong>ve</strong> Neolitik'ekadar 10 kadar yapı katlı-ilkel yerleşim alanı bulunmuştur.Bu katlar sıra ile (yüzeyden itibaren) :ı. Erken Tunç çağı (Early Bronz Age) : ı. 2. 3. katlar;2. Geç Kalkolitik (Late ChaIcolithic) : <strong>4.</strong> 5. 6. yapı katları;3. Erken Kalkolitik (Early ChaIcolithic): 7. yapı katı;<strong>4.</strong> Erken Kalkolitik <strong>ve</strong> Neolitik: 8. 9. 10. yapı katlarıolarak değerlendirilmiştir(Duru, 1980).MATERİAL <strong>ve</strong> METODKuruçayhöyük kazılarından elde edilen materyal Human, Animal<strong>ve</strong> fitolojik olarak gruplanmıştır. Faunal materyali oluşturan kemikkompleksi, topraklarından temizlenip yıkandıktan sonra, incelenmiş,intact olanlar numaralanrruş, kırık parçalar da ayrıca sayılmıştır.ARAŞTIRMA<strong>ve</strong> .sONUÇHomo sapiens kemikleri çoğunluklaküp·çömlek mezar denilen.URNE'lerden elde edilmiştir. Pek az çömlek dışı kemik (sporadik) dağı.nık biçimde adult insan kemikleri olarak toplanmıştır. 1982 sezonundaelde edilip incelenebilen kemik sayısı 937, 1987 kampanyasında ise 606olmak üzere total 1537 kemik incelenmiştir.Bu kemiklerin dökümü, sayı,isim <strong>ve</strong> cinsleri ile, human kemiklere ai t bilgiler 1- 5 no.lu cet<strong>ve</strong>llerdegösterilmiştir. İnsan kemiklerinin incelenmesinde en çok dikkat çeken,çoğıınun fetus <strong>ve</strong> infantile çocuk kemiklerinden oluşmasıdır. Bunların. çoğu odaların tabanına ya da köşelerine yerleştirilmiş çömleklerden çıkartılmıştır(Şekil: 4). Çömlekler adi topraktan yapılmış, sırlanmış küpşeklinde kaplardır.Genellikle faunal kalınplanrı çoğıınluğıınuhayvansal kemik kalıntılarıoluşturınaktadır. İnsan buluntuları da araya sokularak çokluk sırasınagöre: Bovidae (Büyük Ruminant), Cervidae (geyikler, karacalar),Suidae (domuzlar), Camivora (etciller). Hominidae (insanlar), A<strong>ve</strong>s(kuşlar), Ursidae (ayılar), Felidae (kedigiIIer, aslanlar), Rodentia (tavşangiIIer)sıra ile gelmektedir. Kazı toprağı 5 mm.lik elekten geçirileme-"diği için, mikromemeliler toplanamamıştır(Deniz, 1983).170


Cet<strong>ve</strong>l: 1ERKEN (İLK) TUNÇ ÇAGI (1.,2.,3. KATLAR)SayıKeıııill< AdıCinsi131152223ı12ı3111ı1211111111211122111AntlerAntlerAntlerScapulaLumbar <strong>ve</strong>rrtebraLumlbar <strong>ve</strong>:rtebraMandıbutaMandlbulaII adedi corpustan kopmuş 5parça)MandfbulaMandıbulaMandibulaMandibulaThoracic <strong>ve</strong>rtebreHumerusCraniumFemurSacrumAtlasMatatarsusAxisMaxillaOx coxaeIncissi<strong>ve</strong> toothOs occıpitaleHumerusMaxma-parça.Molar dişCostaAtlasCanine dişMaxmaTalusMetacarpusCalcaneousIet phalanxIInd PhalanxdişliCapreolus capreolusOvis moschatusCapra hırcusadedi cervidae ola­Ovls/capra (1bilir)B. ruminantK. rtıminantB. ruminantSus ScrofaCapra hircusCapra aegagrusK. RuminantLepus cuniculusK. ruminansB. ruminantVulpes vulpesA<strong>ve</strong>sVulpes vulpesK. rtıminant'K. ruminantK. RumınantSus sereteVulpes vulpesSus serotaWild carmvoreWild carnivoreCapra hirousB. HuminantCarrıivoreUrsus ya da vulpesSus scrofaLepus euniculusK. ruminantK. ruminantK. rtıminantK. rumınantB. rum.1nant64 TOPLAM KEMIK SAyısı171


SayıCet<strong>ve</strong>l: 2GEÇ KALKOLİTİK ÇAG (<strong>4.</strong>,5.,6. KATLAR)Kemi!k AdıCinsi34265437122112121535210212211122ı11231361215172ScapulaScapulaHumes-usITrochlea humeriÇevresi: 36 cm.Distal diaphysisÇevresi, 27.1; om.ıThoracic <strong>ve</strong>rtebraAtlasTalusAnltJerMaxillaMandlbulaCalcaneoıısRadinsRadius (dlstal)AtlasOS coxaeCervical <strong>ve</strong>rtıebraMandibulaTibiaHumerusProcessus cornuallsProcessus cornualısFemurFemurMolarRadiusOS occipitaleAnte-brachiumOlecranonUlnaCoxaeCaput humanAcetabulumıst PhalanxTIbiaMetatarsusUlnaMandlbulaMandlblrlaOS centrotarsaleMetaoarpusFemurCastaeB. primigeniusB. rtıminantBOS prirrıtgenfusB. r'umlnantB. rumfnantB. rumtnantCapreolus capreolusSus SerotaBos primigeniusB. rumınantBos prfmıgentusBos primigeniusBes' primigeniusBos primigeniusBos primigeniıısCervldaeB. nıminantB. rumiriantCapra htrcusBos primlgentus.K. ruminanıtB. runıinantB. ruminantK. rumınantSus scrafaB. rumınentB. TuminantB. rumınantK. rumınantB. ruminantSus scrofaB. ruminantK. rumtnentCer.vidaeCerntvoreB. ruminantSus scrofaB. rumfrıantB. rumınantSus serotaB. ruminant


SayıKemik AdıCet<strong>ve</strong>l: 3Cinsi1211111112111311411122311112321911712181314222111MaxillaScapulaAtlasAtlasMetatarsusMetatarsusMandibulaCaput femorisCraniumCr'aniumPracessus comualisTalusıst phalanxScapulaCranıumAxisHumemsMetacarpusMaxillatmolarAcetabulumMaxillaHumerusOs il1umOS iliumMandibulaUlnaRadiusTalusMetatarsusOs tarsus tibia1eDınaMandibulaCervical <strong>ve</strong>rtebra'Thoractc <strong>ve</strong>rtebraScapulaAxisFemurMolarScapulaCervical <strong>ve</strong>rtebraScapulaLumbar <strong>ve</strong>rtebraUnd phalanxCaıCaneousıstphalanxAtlasSacrumSacrumB. rtıminantBos-equus?Sus-B. rumınantCarniyare-K. ruminantB. ruminantB. ruminant-SusCapraB. rtıminantSus serereCarnivoreCapra aegagrusBos prımlgenhısBos prtmlgenlusEquus (?)Vu1pes vulpesCapra aegagrusK. ruminantK. ruminantCamivoreB. RuminantK. RuminantCarntvoreK. ruminantB. RuminantLepus cuniculusLepus cuniculusLepus euniculusK. ruminantK. ruminantK. ruminarıtCarnivoreK. rumiriantCarnivoreK. RuminantSus scrafaK. ruminantCarrıtvoreK. RuminantK. RuminantK. BuminantK. BuminantK. HuminansK. RuminantK. RuminantK. ruminantK. ruminantK. RuminantOvts-cervtdae251 TOPLAM KEM1K SAYıSı


Cet<strong>ve</strong>l: 4ERKEN KALKOLiTiK ÇAG (7., 8., 9., 10. KATLAR)SayıKemik AdıCinsi1111491111222ii56i99553348833311116261111i93i21133i2MandibulaProc. cornualfsRadiusMetatarsusTalusSacrum1 - 2 - 3 PhalanxCervical VertebraAcetebulumAcetabulumAcetabulumMandibulaSacrumHumerusFemurMetacarpusMaxillaMaxillaMaxillaRadiusHumerusScapulaTalusMolar dişMolar dişIliumAntlerScapulaTibiaAxisMetatarsusAntebrachiumHumerusCalcaneousı. PhalanxMetatarsusMandibuıaı. PhalanxThoraeic <strong>ve</strong>rtebraAntlerOs coxaeOS coxaeMandibu'la.B. ruminantOvis/CapraB. RuminantB. RuminantB. RuminantB. RuminantB. RuminantB. RuminantK. RuminantB. RuminantSus scrofaK. rurninantK. ruminantB. Ruminant13. RuminantB. HumiriantK. rumiriantB. ruminantCarntvoreK. ruminantK. rtıminantK. RuminantK. RuminantB. HuminazıtEquusK. rum'inantK. ruminantB. RuminantB. RuminantB. HuminantK. r-umlnantK. ruminantCamıvoreB. BuminantB. RuminantCarrıivoreCarnıvoreK. ruminantB. ruminantB. ruminantK. rumiriantCarnivoreSus Scrofa


Cet<strong>ve</strong>l: 5SayıKemik AdıCinsi11112111ı­l111os carpaleCostaeScapula3. PhalanxCalcaneousCalcaneousUlnaAtlasTibiaOS occipitaleAtlasMandlbulaProe. ComuaUsB. RuminantEquusEquU5EquusB. BuminantEquusCamivare.CarnivoreK. rumtrıantB. RuminantEqUU5Sus ScrofaBou Lufalu291 roPLAM KEMİK SAYISIHUMAN BULUNTULARGeç Kalkolitik çağ (<strong>4.</strong>, 5., 6. katlar)Ç, M. 50: üç dört yaşlarında çocuk mezarı, sphenoid <strong>ve</strong> clavicula bulunmuştur.Ç, M. 41: Onsekiz yirmi Y~ yanmış insan kemikleri.KM. 38: Fetus mezarı. occipltal <strong>ve</strong> extremite kemikleri bulunmuştur.Ç, M. 48, tki üç yaşında çocuk mezarı.ç. M. 40, Infantil çocuk kemikleri.Ç, M 45, Infantil çocuk kemikleri.Ç. M. 47, tki üç yaş, yanmış kemi·kler.Ç. M. 49, tki üç Yaş, çocuk kemikleri.Ç. M. 42, Infantil çocuk kemikleri.ç. M. 43, Infantil çocuk kemikleri.ç. M. 39: Bir iki yaş çocuk kemikleri.ç. M. 46, Infarıtil çocuk kemikleri.Erken Kalkolitik çağ (7.. 8.. 9.. 10. katlar)Buhırıtular": Adult, Homo Sapiens kemikler.ı Crantum/calvaria sağlam. Sağ linea temporalıs superior'da düzgün açılmışüç adet delik mevcut.IS 8, Elli altmış yaşlannda adult insan. Femur boyu 43. Tibia boyu 36.5,Fibula 35.5 cm.IS 5: Homo Sapiens kemikleri; kemikler parçalanmış, Cranium yok.17S -


Tüm animal kemiklerin morfolojik değerlendirilmesinde,kemiklerbugünkü türleriyle kıyaslanırsa, ılıepsinin daha iri, çok daha çıkıntılı, pürüzlü,kenarları daha keskin, daha göze çarpıcı oldukları tespit edilmişticBu repertuardan hayvanların henüz gereği gibi evcilleşmedikleri anlaşılmaktadır.çoğu henüz yabandırlar. Koyun-keçilerle köpeklerin de henüz1977 -1982 çalışmalarında araştırılabilen 7. katta hiçbir Equid (tekevcilleşmedikleri, fakat yaban da olsa bunlardan yararlanıldığı anlaşılmaktadır.tımaklı at ya da merkep) kemiğine rastlanmamış olmasına karşın(Deniz), 1982-1987 ikinci S yıllık kazı çalışmalarında, diğer türlerin yanısıra birinci beş yıllıkta çıkmayan Equid kemiklerine rastlanmıştır. Fakatbu tek tımaklı türünün evcil olup olmadığı konusu, çok az sayıda materyalbulunduğundan, kesinlik kazanarnamaktadır.Bir adet phalax tertia,bir adet occipital, <strong>ve</strong> iki adet scapula parçası ile temsil edilen bu buluntular,sezonun en ilginç bulgusudur (Resim :5, 6, 7, 8). Clayson (1986),Hollanda'da atın geç buzul çağında yaşadığını, ilk at bulgularının yaklaşık3400 B.C.'de Neolitik Çağ'da elde edildiğinibildirmektedir. Boessneck(1976) <strong>ve</strong> Verpmann (1986, 1987) 'ın <strong>ve</strong>rileri de bu konuda bir kesinlikgetirememiştir.Ayrıca, bir adet manda (Bos Bufalo) proc. cornualis'de bu yöredegeç Kalkolitik <strong>ve</strong> Neolitik'te artık mandanında yaşadığını simgelernektedir(Deniz, 1960) (Resim: 11).Human kemiklenin genellikle urnelerde bulunması, adult insan kenıiklerineaz sayıda <strong>ve</strong> sporadik rastlanması oldukça düşündürücüdür.Özellikle Kuruçay Höyük'te yapılan 10 yıllık kazı çalışmaları sırasındepaleontolojik, antropolojik, paleoekolojik yönden bir köy mezarlığına(Nekropol) rastlanmamıştır (Diıru, 1988). İnsanla ilgili taphonomi işlerininçömlek mezarlara, başka bir deyimle urnelere konmasınin nedeni,çocuklara büyük bir sevgi <strong>ve</strong> saygı gösterilmesine ya da onları bulaşıcıbir hastalıktan koruma amacına bağlı olabilir <strong>ve</strong>ya dinsel bir töre ile ilgiliolabileceği de akla gelmektedir.Köy nekropolünün bulunmayışı,ya insanların yaşam boyutlarınınkısa (en çok 18-25 yıl) olduğu, uzun süre dayanmadıklarıya da ölüleriniçok uzaklara aletardıkları <strong>ve</strong>ya bazı yanmış kemiklere bakarak onları yakarakortadan kaldırdıklarıtahmin edilmektedir.1977-1982 arasında 37 adet çocuk mezarı diyebileceğimizgömme-urrıebulunmuştur. Bunlardan 20'si fetuslara, geri kalanları da 1-2-34 yaşlarındaoldukları tahmin edilebilen infantillere aittir.176


1982- 1987 arasında ise 'biri fetus, s'i infantile 3-4 yaşlarında, biride 18-20 yaşlarında geç Kalkolitik, erken Kalkolitik <strong>ve</strong> Neolitik iskeletkalıntıları bulunmuştur.Kuruçay Höyük'te İ. Ô. 5000 yıllarında henüz hayvanların evcilleştirilmediği,


mektedir. Bu konudaki çalışmalarımızsürdüıülınektedir(Resim:1.2.3).Bu Craniurrı'aait kraniometrik ölçümler şöyledir:Inion-Glabella arası (çevre: 49.5 cm.)Inion-Glabelli uzunluk: 34 cm.Tuber parietale'ler arası genişlik : 18.5 - 19 cm. olarak tespit edilmiştir.ÖZET1978 yılı ile 1987 yılları arasında Burdur-Kuruçay Höyüğü kazı ça­Iışmaları Arkeolog Prof. Dr. Refik Duru tarafından yüıütü1en LO yapı katınıiçermektedir. Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biri olaraktanıtılan Höyüğün ıArkeobiyolojik materyali 1982 <strong>ve</strong> 1987 sezonundaolmak üzere 2 kez in situ incelenmiştir.Kazı katmanlarıErkenTunç çağı,Geç Kalkolitik, Erken Kalkolitik <strong>ve</strong> Neolitik Çağları kapsamaktadır.Eldeedilen materyal Human, Animal <strong>ve</strong> Fitolojik olarak gruplanmıştır. Total1537 kemik incelenmiştir. İnsan kemiklerinin çoğu fetus, infantil, çocukkemiklerinden oluşmuş <strong>ve</strong> urne'lerden elde edilmiştir.Faunal kalıntıların çoğunluğunu hayvansal kemik kalıntıları oluşturmuştur.İnsan kemikleri de araya sokulursa komperatif bir bakışlaçokluk sırasına göre Bovidae (Büyük ruminant), Cervidae (Geyikler),Suidae (Domuzlar), Carnivora (Etçiller), Hominidae (İnsanlar), A<strong>ve</strong>s(Kuşlar), Ursidae (ıAyılar), Felidae (Kedigiller), Rodentia (Tavşangillerıdizilmişlerdir.1982 çalışmaları sırasında Kuruçay'da hiç rastlanmayan Equid (Tektırnaklı) formu, ancak 1987 kalıntılarında <strong>ve</strong> Neolithic katda ilk kez tesbitedilmiştir. Bu atın evcil olup olmadığı tesbit edilememiştir.Bu aradaNeolithic katta Manda'nında (Bus bufalo) varlığı saptanmıştır.Kuruçay Höyük kazılarında paleontcloji, paleoantropoloji <strong>ve</strong> paleoekolojiyönlerinde köy mezarlığına (Nekropol) rastlanmıştır. Adult insankemiklerine çok az sayıda <strong>ve</strong> sporadik rastlanması köy mezarlığınınbulunamaması, Kuruçay'lıların yaşam boyutlarmın 18-25 yıl olduğu, uzunsüre yere gömdükleri, yada ölülerini çok uzaklara taşıdıkları <strong>ve</strong>ya yakarakortadan kaldırdıklan, yada çeşitli biçimlerde tükettikleri düşünülmektedir.Fitolojik bulgulardan geniş yapraklı bitki <strong>ve</strong>ya izoleden (labiate)ancak çatı örtüsü olarak yararlanıldığı, daha çok tane bulgulardan buğdaytürlerini (Triticium vulgare sp.) yedikleri anlaşılmıştır.Bazı hayvan kemiklerinin kısmen işlenmiş olması örneğin koyun-keçifibula'sı carnivor metopodiumlan, geyik-karaca antlerinin kemik aletyada süs takısı olarak kullanıldığı saptanmıştır.178


SUMMARYA total archaeobiological evaluation of the findings at Kuruçay Höyiik(Burdur) Excavations (B.e. 5(00).The Kuruçay Höyiik excavations carried out by Prof. Dr. Refik Durubetween 1978- 1987 showed 10 construction le<strong>ve</strong>l. The archaeobiologicalmaterial of the village (Höyük) were in<strong>ve</strong>stigated in situ two times firstone in 1982 and thesecond one in 1987. The archaeological work presentedhere comprised the following buildings le<strong>ve</strong>ls: Early bronz, Iatechalcholithic, early chaloholithic and neolithie ages.The obtained material were classified and groupped as human,animal and phytologic. 1537 bones were researched total. Mostly huma..bones belonged to the fetuses, infants and children were taken out ofurnes. The grate amount of the skeletal finding were of animal species.Talking on account of ·the human bones also with a oomperati<strong>ve</strong> viewBovidae, cervidae, suidae, canidae, hominidae, a<strong>ve</strong>s, ursidae, felidae androdentia came in order respecti<strong>ve</strong>ly.The equid species (?) whieh were not found among the 1982material has been found during the t987 excavations period at the firsttime, within the neolithic Ie<strong>ve</strong>l of Kumçay Höyiik, althought it was notclear whether this species is domestieated or not. The Bos bufalo specieswas also determined at the same le<strong>ve</strong>l.From the point of paleontology, antropology and paleoecology it isinteresting to note that there was no village cemetry (necropol) at thearea of Kuruçay Höyiik. According to the <strong>ve</strong>ry few of human sporadiematerial remains and the absence of a necropol it was assumed that thelife length of Kuruçay people was about 18-25 years-no longer, and theymight ha<strong>ve</strong> transporred their dead bodies OUJt of village or they ha<strong>ve</strong> consumed]t in different ways.As to the plant fossils the wheat, grass (poacea), pinetrees(Pinaeae), labiate formed the flora mainly. They ha<strong>ve</strong> utilised the labiateas a roof co<strong>ve</strong>ring at their houses for water-isolation.They worked also some animal bones (ovine-caprine) and antlersto make some tools and jewellery.179


KAYNAKÇAı. Boessnedk, J. A, von den Driesch: Pferde im 4/3 Jahıfuundert v. chr. in Ostanatolien,Saugetier- kündllche Mltteilungen, 14 Jhg. Hefls, s. aı - 87, 1976.2. Clason. A. T.: The fauna1 ramaine of rour Prehistoric and Early Historic sidesin Syria as indicatars of environmental conditions in -Bettrüge zum Umwelageschıchtedes Vorderenorients.. Fr'ey, W. Uerpmann, H.-P. wısbaden,s. 191 -196, 1961.3. Ctason, A,T.: The occurence of the Wild Horse Equus ferus Boddaert, 1785 inThe Netherlands from the Lale Glacia! Period. Lulra 29, 303 - 306, 1986.<strong>4.</strong> Deniz, E.: Yerli Manda (BuB bufalo) <strong>ve</strong> Sığır'ın (Bes tauı-usl Baş iskeletleriarasındaki sabit anatomik farklar. Doktora tezi. Ege Matbaası, Ankara1960.5. Deniz, E.: Arkeometr-i yönünden kemrkler . Ossa <strong>Arkeometri</strong> Ünitesi BilimselToplantı Bildirileri nı. 31- 41, TUBtrAK, 1983.6. Deniz, E. : Kuruçay kazı buluntuları üzerinde ar-keoblyclotjk araştırmalar. AnadoluAraştırmaları. tx. 103 -126, 6 sayfa levha, Edelbiyat Fakültesi Basımevi,İstanbul, 1983. '7. Duru, R. : Kuruçay Höyük Kazıları, 1978 -1979 Çalışma Raporu, Anadolu Araştarmalart.EI< yayın 2, İstanbul, 1980.8. Duru. R.: Kuruçay Höyüğü Kazılan, 1986, IX.Kazı Sonuçları Toplantısı. 65 - 70,Başbakanlık Basımevi. Ankara, 1986.9. Fortelıus. M.: Uni<strong>ve</strong>rsity of Helsinki. Personal communications, 1988.10. Horton, D. R. : A review of the extinction question : Man, Climate and Megafauna.Archaeol.. Phys. Anthropol. üceania 15, 86 - 97, 1980.LL.Pavne, S.: Zooarchaeology in Greece. A readers Guides, in Wilkie N. C. andCoulson W. D. E. eds., 'Contrıbutıoris to Aegean Archaeology' Center forAncient Studies, Uni<strong>ve</strong>rsity of Minnesota, 211- 244, 1985.12. Uerpmann, H. P.: Equids in the ancient world. Dr. Ludwig Reichert Verlag.Wiesbaden, s. 245- 265, 1988.13. Uerpmann, H. P.: The ancient distribution of ungulate Mammals in the middleeast, Dr. Ludwig Reiehert Verlag. Wiesbaden, 1987.ı~o


\Resim. 1 - Kuruçay Höyük'dcn çıkan btrHomo sapiens Cranium'u INeelftık)IPcsterior-!atcal dexter)Resim, 2 -Kuruçay ;Höyük Neolltlk Insan Crantum'u,sfntster'den görünümı~ı


Resim , 3 - Kuruçay Höyük Neollttk Insanı. Orantum dexter'dengörünüm. Linea temporalis superior-Tuber parfetalehızasında yer alan deliklerResim , 4 - - Kuruçay Höyiik ErkenKalkolitik. Çömlekmezardan bır InfantllIskelet kemikleriIg2


Resim; 5-.Geç Kalkolitik'den bır EqnusPhalanx UI'UResim , 6 - Geç Kalkalilik'den bır Equus molar dişleriResim, 7 -Geç Ka1ko!1tlk'den bir EquusOs ilIum'u kırık çizgisi Iyileşme.callus oluşumu1~1


Resim, 8 - Geç Kalkolitik'den bır Equus Scapula'sı kırık,distal kesimiResim , 8 -Geç Kalkolitik'dan bir Sus sercra mandlbulla'sı1B4Resim, LO - Erken Kalkolilik'den bir köpek (Canıs dcmestıcusr i?)mandibuJa'sı


Resim, II - Neolitik çağ Kuruçay Manda !Bosbufaıo} buluntusu. Boynuzkemiği Iproc. comua1isl185


ARYKANDA VE PERGE MOZAİKLERİNİN BOZULMANEDENLERİ VE YERİNDE KORUMA SORUNLARIGıR.İşHiiseyIın AKıLLı *Antik Perge Şehri Arıtalya'rm 18 km. doğusunda Düden <strong>ve</strong> Aksuçay ları arasında, Aksu çayının 4 km. batısında Antalya-Alanya karayoluüzerinde Aksu .bucağırıdan 2 km. içeridedir, (Pekrnan, 1973, s. 1). 1946yılında Prof. Dr. Arif Müfit Mansel tarafından başlatılmış bulunan kazılara(Mansel-Akarca, 1949, s. ) 1953-1957 seneleri arasında uzun bir aradansonra her sene yapılarak 1987 senesine kadar devam ettirilmiştir.Elmalı-Finike karayolunun tam yarısında, Arif köyünün kuzey-doğusun..da, köye yürüyerek 15-45 dakika mesafede Şahin kayanın. dibinde kurulmuşolan Arykanda'da kazılar (Bayburtluoğlu, 1982, s. 266) 1971 yılındabaşlatılmış olup (Bayburtluoğlu, 1982, s. 270) halen sistemli olarak devamettirilmektedir.Antalya il sınırları içinde bulunan <strong>ve</strong> Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlııbaşkanlığında yürütülen. Arykanda kazılarında, Prof. Dr. Jale İnan başkanlığındaolan <strong>ve</strong> Doç. Dr. Haluk Abbasoğlu, yönetiminde yürütülenPerge kazılarında ortaya çıkarılan bazı yapılarda taban mozaiklerinerastlanmaktadır. Bunlar çoğunlukla sağlam olmamaktadırlar. Çünküyapıldıkları günden ortaya çıkarıldıkları ana kadar geçen zaman süreciiçinde bulundukları yapının çökmesi nedeniyle çatlama <strong>ve</strong> çökmeleroluşmuş, yer suları, bitki kökleri, yağmur, don <strong>ve</strong> depremlerden dolayıaşınma <strong>ve</strong> yıpranmayla birlikte bir kısmı yok olma aşamasına gelmişlerdir.Perge kazılarında açığaOlumsuz etkenlerden dolayı toprak altında hızlı bir bozulma süre.cinden sonra, nisbi bir dengeye ulaşarak bozulmaları yavaşlamış olan <strong>ve</strong>hertürlü değişime karşı hassaslaşmış bulunan mozaikler. Arykanda <strong>ve</strong>çıkarıldıkları anda hemen müdahale edilerek değişimdendolayı hızlanmış bulunan 'bozulmaları için geçici <strong>ve</strong>ya kalıcıtedbirler alınmıştır. Ancak bu şekilde yüzyıllardır toprak altında kalmalarındandolayı bozulmuş olan mozaiklerin, açığa çıkarılmaları sonucundakısa bir süre içersinde yok olmaları önlenmiştir.(-iHüseyin AKıııı. İstanbul üni<strong>ve</strong>rsitesi. Edebiyat Fakültest, Arkeolo]! AnatilimDalı. FENIPIT İSTANBUL.187


BOZULMAPerge düz ovada Arykanda yamaeta kurulmuş olması nedeniyle heriki antik şehirde açığa çıkartılan mozaiklerin bozulmalarında doğa koşulları<strong>ve</strong> arazinin eğiminden kaynaklanan çok az farklılıklar olmasına rağmenortak noktaları çoktur <strong>ve</strong> mozaikleri yok olınaya götüren de bu etkenlerdir,1. Yaprsal özellikleriniden kaynaklanan bozulmalarMozaikin yapılmasında kullanılmış olan harcın <strong>ve</strong> tesseraların zamansüreci içinde yıpranmalarıyla birlikte üstte oluşmuş toprağın kazı sırasındaalınarak açığa çıkarılmaları sonucunda meydana gelen değişimdendolayı bozulmalarınınaz <strong>ve</strong>ya çok olmasında en ibüyük etken kulla·nılan malzemenin .kalitesine, karışırn oranlarının güçlü olmasına <strong>ve</strong> tatbikedilmeşekline bağlıdır.1.1. Harç tabakalarının yeterli derecede güçlü yapılmamış olması:Perge <strong>ve</strong> Arykanda'da kazı anında üstündeki toprak alınarak açığaçıkarılan mozaiklerin tahribata uğrarnalarının nedeni zeminlerinin sağlamolmamasına <strong>ve</strong> tesfiye harcı ile mozaik harcının gerekli ölçülerdekarıştırılmamış olmasına bağlıdır. Her ne kadar mozaikin bulunduğuyerde var olan olumsuz dış etkenlerle bağlantılı olmasına rağmen, aynımekanda bulunan <strong>ve</strong> ayrı yerlerde alan mozaiklerden bir tanesinin bozulmaaşamasının son safhasında olduğu, diğerinin ise sağlam bir durumdagörüldüğü yerlerde vardır. Mozaik harcının bozulmuş olduğunu avuçiçinde sıkarak yapacağımız basit uygulamayla tespit etmek mümkündür.Bozulmuş olan harç hemen dağıldığı halde, sağlam olanını ufalamak çokzordur. Arykanda'da bazilikada ortaya çıkarılan mozaiklerde (Bayburtluoğlu,1983, s. 179) 1987 senesinde yapılan yerinde koruma <strong>ve</strong> onarınıçalışmalarında tespit edilmiştir. Doğu-batı doğrultusundaki bazilikanıngüney yan nefinde açığa çıkarılmış mozaiklerde kum, kaymak kireç Ve1,5 cm. çok az olmak üzere 0.6-0.2 'cm. arasında değişen çok miktarda deremıcırıkarışımından oluşan yaklaşık 4-5 cm. kalınlığındaki harç tabakasıçok sert olmasına rağmen, kuzey yan nefte kullanılan ise yumuşak<strong>ve</strong> bozulına aşamasında olduğu görülmüştür. Bunun yanı sıra mozaikintoprak zemin üzerine yapılmış olınası tesseraların oynamasına (Resim:1) çıkmasına neden olmuştur.Mozaik yapılırken malzemenin ideal şekilde karıştırılmış olması.yapıldığı mekanın tabanının yeterli derecede sağlam olmamasından kaynaklananolumsuzluklar, zaman faktörü hakkında kesin birşey söylememesine rağmen doğa koşullarından daha çok etkilenir <strong>ve</strong> tahribata uğrarFakat bozulmanın yavaş <strong>ve</strong>ya hızlı olınası Arykanda'da olduğu gibi Per-188


ge'ye nazaran doğa koşulları <strong>ve</strong> araziden kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyledaha hızlı bir bozulma sürecinde olmalarınaneden olmaktadır.1.2. Tesseraların farklı malzemeden yapılmış olmalarındankaynaklananolumsuzluklarArykanda <strong>ve</strong> Perge kazılarında ortaya çıkartılmışmozaiklerdebüyükçoğunlukla taş, mermer <strong>ve</strong> pişmiş toprak tesseraların kullanılmış olması<strong>ve</strong> Perge'de cam tesseraların kullanılınış olduğunun tespit edilmesisonucunda bunların karışımından oluşturulmuş mozaiklerin farklı malzemedenkaynaklanan olumsuz etkenler nedeniyle üst yüzeylerinin dahaçok çatlarnasına, aşınmasınaneden olmuştur.Çünkü malzemenin ortayaçıkarttığı çeşitlilik bunu kaçınılmaz kılmaktadır.Siyah <strong>ve</strong> beyaz tesseralardan yapılmış Arykanda-bazilika mozaiklerindede aynı durum özellikle kuzey yan nefin doğu tarafında bulunanlardaçok belirgin bir dururndadır. Burada kireç taşından yapılmışolan beyaz tesseralar sağlam göriinmelerine rağmen, tortul malzemedenyapılmış olan siyah tesseralar üzerinde sayısız büyük <strong>ve</strong> küçük çatlaklarınoluşmasıyla birlikte 0,1- 0,7 cm.'e varacak kadar aşınmış ordukları dagörülmüştür (Resim: 2). Siyah tessaralar beyaz tesseralara nazaran çokkötü <strong>ve</strong> harap bir durumda olduklarından, düşünülen; kaldırılıp arkasınınsağlamlaştırılıp tekrar yerine oturtma çalışmaları gerçekleştirtlernemiştir.Bu ise beyaz tesseraların,siyah tesseralara nazaran daha dayanıklıolduklarını göstermiştir.Tessaraların fazla gözenekli olmaları <strong>ve</strong> yapımları sırasında yanlışvurma sonucunda gözle görülmeyen <strong>ve</strong> bir süre sonra ortaya çıkan çatlaklarnedeniyle, bu tür tesseralardan yapılmış mozaiklerin zamanla tah.ripkar ortamın değişkenliğine<strong>ve</strong> toprağın cinsine bağlı olarak parçalanmalarıhızlanır. Çatlakları genişler <strong>ve</strong> yok olmasalar dahi mozaik onarımıiçin kaldırılmaları sırasında, Arykanda -1987 onarım çalışmalarında ol·duğu gibi dağılacaklarından<strong>ve</strong> hiçbir özellikleri, kalmadığından yerinesağlam olanlarıyla değiştirilmelerine neden olunur.1.3. Çok eski onarımıarınolumsuz etkileri:,-, Perge'de Sütunlu Caddenin Doğu Portiğinde 56-58 postamentleıarasında kalan mozaikler üzerinde antik devirde birkaç kez onarım geçirmesine(İnan, 1981, s. 18) <strong>ve</strong> Arkeolog-mozaik <strong>ve</strong> fotoğraf uzmanıSemra Sarıbekiroğlu'nun (İnan, 1983, s.199) Büyük Hamam PalestrasınınBatı Portiğinde tespit etmiş olduğu gibi tesseraların boyutlarına sadıkkalınarak <strong>ve</strong> izleri takip ederek onarıldıkları göriilmüştür.Bu yerlerdetesseraların iyi yerleşmemiş olması <strong>ve</strong> diğer etkenler nedeniyle mozaikinen zayıf (Veloccia, 1977, s. 37) noktalarını teşkil etmektedir <strong>ve</strong> za-189


man süreci içersinde tahripkar ortamdan en çok etkilenen yerler durumundadır.Çok eski olmasa dahi daha önceleri olumsuz sonuç <strong>ve</strong>ren mozaikçatlaklarına acil durumlarda <strong>ve</strong> ucuz olsun diye çimento şırınga etme çalışmalarıeserleri ağır şekilde tahrip etmesiyle birlikte kaldırılmaları sırasındaarka taraflarının temizlenmesini imkansız kılar. Çünkü çimentotesseraları zaptetmekte <strong>ve</strong> onlarıntemizlenmesini imkansız kılmaktadır.2. Doğa koşullarının yapmış' olduğu bozulmalar :Üstündeki toprağın alınması, yüzyıllardır toprak altında uyum içindeolan mozaikin dengesini bozacağından. mozaik üzerinde çatlama(Resim: 3) <strong>ve</strong> kabarınalar oluşur. Sebebi ise tabiatın <strong>ve</strong> çevrenin değişkenliğiile ilgilidir. Çünkü açığa çıkarılan mozaik ısı, nem <strong>ve</strong> iklim şart.larına göre 'değişime uğramaktadır. Burada karşılaştığı en önemli etkennem değişimi <strong>ve</strong> tuz problemidir. Mozaik açığa çıkarıldığında, yapıldığımalzemede bulunan suyun buharlaşması sırasında suda çözülen tuzlarkristal haline geçer. Gözenek <strong>ve</strong> kılcal çatlaklarda tuzlar kristallenirkenmeydana gelen basınçla mozaik malzemesi üzerinde çatlama <strong>ve</strong> kırılmalaroluşur. Mozaik harcının çürümesiyle birlikte kabarma, çatlama <strong>ve</strong>çökmeler (Res. 4) meydana gelir. Parçalanma çevre <strong>ve</strong> hava durumunagöre bazı durumlarda çok kısa bir zamanda meydana gelir <strong>ve</strong> bu olayenbelirgin <strong>ve</strong> ciddi olanıdır. Arykanda bazilika kuzey portik mozaiklerindebasılarak anlaşılmayan kabarma, sert bir cisimle vurulmak suretiyle anlaşılabilmektedir<strong>ve</strong> bunun onarımı ancak mozaikin kaldırılıp tekrar yerineoturtulmasıyla mümkündür. Fakat tesseraların'bu kısımda çok yıpranımşolması buna imkan <strong>ve</strong>rmemektedir.2.1. Atmosferin yapmış olduğu etkenler:Arykanda, teraslar (Resim: 5) şeklinde bir kuruluş göstermesi(Bayburtluoğlu, 1982, s. 269) nedeniyle düz ovada kurulmuş Perge'ye nazaranortaya çıkarılmış mozaiklerin daha çok etkilenmelerine neden olmaktadır.Rüzgarların hızlı esmeleri sonucunda kalkan tozların, yamaçtandüşen taşların <strong>ve</strong> yağınur damlalarının hızlı çarpması sonucundaaçıkta olmaları halinde mozaik yüzeyinde aşınmalara <strong>ve</strong> kopmalara nedenolur. Rüzgarların getirmiş olduğu toz <strong>ve</strong> polenlerin çatlaklar arasınagirerek, polenleriri gelişmesi sonucunda çatlakların genişlemesine,tesseralarınyerinden oynamasına <strong>ve</strong> mozaik harcının parçalanmasına sebepolurlar.Atmosferin kimyasal saldırısı, daha çok suyun çözücü etkisindenoluşan asit kirliliğinden kaynaklanmaktadır.Fakat her iki kazıda da budurum tehlike yaratınamaktadır.190


2.2. Don <strong>ve</strong> yağmurların olumsuz etkileri :Arykanda'da don çok olmasına rağmen kar çok az yağmaktadır.Fakat bunların olumsuz etkileri Perge'de böyle bir olayolmadığındansöz konusu değildir. Tesseralar arasına, mozaik harcına giren suyun donmasınedeniyle oluşturduğıı % 9 hacim genişliğinden (Erguvanlı, 1978,s. 240) meydana gelen basınç sonucunda tesseralar kalkmakta <strong>ve</strong> mozaikharcı parçalanmaktadır.Uzun süreli' yağmurların oluşumundan meydana gelen akar sularözellikle yamaçta kurulmuş Arykanda-bazilika mozaiklerinin kuzey yannefinde etkili olmaktadır. Bunun yanı sıra mozaikin kuzeyinde bulunan. iki su kanalı çıkışındangelen yamaç sularının etkili olması sonucunda,ilk ağızın önündeki mozaiklerin tamamen tahrip olmasına neden olmuştur.Yamaçtan gelen sellerin birlikte getirmiş oldukları taş <strong>ve</strong> toprağınetkili olduğıı da görülmüştür. Yağmurlarnedeniyle yumuşamış olan toprağınkayması (Resim: 7) sonucu açıkta olan mozaike zarar <strong>ve</strong>rerektahrip olmasına neden olmuştur.. 2.3. Doğal yangın <strong>ve</strong> depremler:Her iki kazıda ortaya çıkarılmış mozaiklerin bazılarında yanık izle­.rine rastlamak mümkündür. Bu nedenle beyaz tesseraların renk değişimineuğrarnaları sonucunda açık gri bir görünüm kazanmışlardır.Bu durumArykanda'da bazı tesseralar üzerinde görülmemesi nedeniyle mozaikyüzeyi açık koyu lekeler halinde görülmektedir.Yangından dolayı meydana gelen kireçlenme <strong>ve</strong> siyahlaşma, tesseralanndoğa koşullarına karşı dirençlerini azaltmakta <strong>ve</strong> çürüyüp dağılrnasını,parçalanmasınıhızlandırmaktadır.Meydana gelen yer sarsıntısı <strong>ve</strong> Arykanda'da oluşan <strong>ve</strong> oluşabilecekerozyondan dolayı'mozaik harcının çatlamasına <strong>ve</strong> tesseraların yerlerindençıkmasına neden olmaktadır. Büyük yer sarsıntılarındaise bulunduğuyapının yıkılarak mozaikler üzerine düşmesi nedeniyle Perge <strong>ve</strong>ArykaD!da'da mozaikler üzerinde büyük 'boyutlara varan çökme <strong>ve</strong> parça­İanmalar .meydana gelmiş, bazı kısımlarda ise zayıflamış olmaları sonucundageçen zaman süreci içerisinde yok olmuşlardır.Bu ise kazı sırasındataıban seviyesinden alınarı toprak içinde çok miktarda taneler halindetessera <strong>ve</strong> harç parçalarının bulunmasındananlaşılmaktadır.2.<strong>4.</strong> Bitkilerin yapmış olduğıı etkiler:Mozaiklerin özünde olmayıp çevre ile ilgili olan bitkilerin mozaiklereyapmış olduğu zararlar özellikle Perge'de Arykanc\a'ya nazaran çokbüyüktür. Buğdaygiller, soğanlı bitkiler <strong>ve</strong> kazık köklü bitkilerin Perge'de191


ulunan mozaikler üzerine rüzgarların getirmiş olduğu tohumların gelişerekköklenmeleri (Resim: 8) <strong>ve</strong>ya açılmış olan mozaiklerin üstleri kalınbir toprak tabakasıyla örtülmesi (İnan, 1984, s. 327) <strong>ve</strong> içinde bulunanpolenlerin gelişmesi (Resim: 9) sonucunda oluşturdukları köklersayesinde çok büyuk zararlar <strong>ve</strong>rmektedirier. Arykanka'da mozaiklerüzerinde bitkilerin görülmemesine rağmen buğdaygillerin <strong>ve</strong>rmiş olduklarızararlar, onanm amacıyla kaldırılan küçük mozaik parçasından tespitedilmiştir. Kaldınlarak çevrilen mozaikin harcının içinde her tarafınısaçaklar halinde köklerin sarmış olduğu (Resim: 10) göriilmüş <strong>ve</strong>mozaikin dağılmasınınson aşamasına geldiği tespit edilmiştir.Bitkiler tesseraların altındaki çatlaklar aracılığı ile köklenir <strong>ve</strong> havadanelde ettikleri maddelerle üremeleri kolaylasır. Büyümeleri sırasındaçıkardıkları asıtler yardımı ile çatlaklar genişler. Enine <strong>ve</strong> boyunaoluşan çatlaklar tesseraların kalkmasınaneden olur. Bunun nedeni tesseralar'arasına köklerin girmesidir. lBu olaylar büyük tesseralardan oluşmuş<strong>ve</strong>ya çok kuru harçtan yapılmış mozaiklerde daha çok görülür. Bitkiköklerinin yaptığı kimyasal <strong>ve</strong> mekanik hareketle (Villa, 1977; s. 45)mozaikler üzerinde onarilması imkansız tahribatlara neden olurlar.Karmaşık organizmaların oluşmasında bitkiler zemin hazırlarlar.Bir mozaikin yüzeyi bitki örtüsüyle kaplandıktansonra tamamen yok olmasıiçin yaklaşıkotuz yıl (Veloccia, 1977, s. 39) geçmesi gerekmektedir,Daha çok kapalı <strong>ve</strong> esinti olmayan yerlerde oluşan yosunlarla ayınözelliği gösteren Arykanda bazilikasının kuzey yan nefinde bulunan mozaikindoğu bitim noktasında oluşturulmuşbölümün içinde oluştuğu görülmüştür.Tüm mozaik yüzeyini kaplamamış olmalarına rağınen tesseralararasında yoğunlaşmışlar<strong>ve</strong> burada iyi ışık almaları nedeniyle yeşil görünümdedirler.Mozaikin bütün yüzeyini kaplamaları halinde rengini soldurur<strong>ve</strong> motifi görünmez bir hale getirdikleri bilinmektedir.3. İnsanların olumsuz etkileri :Antik şehirlerde mevcut mozaikleri insanlar bilmeyerek <strong>ve</strong>ya gerek.li önemi <strong>ve</strong>rmemelerinden dolayı bilerek yıpratmakta, parçalamakta <strong>ve</strong>yok etmektedirler. Bu durum eski çağlardan zamanımıza kadar sürmüş<strong>ve</strong> sürmektedir. Görüş <strong>ve</strong> düşüncelerine uygun olduğunu sanarak bilinçliolarak mozaiklere çok büyük zararlar <strong>ve</strong>rmektedirier.3.1. Kazı sırasında yapılan olumsuz uygulamalar :hassaslaştır­Toprak altında kalmış mozaikler en küçük kazma ihareketinden etkilenirler.çünkü geçen yüzyılların tahripkar. etkileri onlarımıştır. Bu nedenl~ Arykanda <strong>ve</strong> Perge kazılannda<strong>ve</strong> diğer kazılarda da192


olduğu gibi çok hassaslaşmış mozaiklerin üstü açılırken yanımızda çalışan <strong>ve</strong> bu konuda deneyimsiz olan işçiler tarafından istenmeyen <strong>ve</strong> bazıdurumlanda önlenmesi mümkün olmayan tahribatlar yapmak her zamanmümkündür. Üstü açılmış mozaiklerin acil korunmaları amacıyla yapılmışolan kenarların çimentoyla sınırlandırma çalışmaları (Resim: ll),olumsuzluklarının sonradan ortaya çıkacağının bilinmesine rağmen zorunluolarak her iki kazıda daha önceleri tatbik edilmiştir.3.2. Ziyaretçilerin olumsuz davranışlarından dolayı meydana gelenbozulmalar :Arykanda <strong>ve</strong> Perge antik şehirleri gezenlerin bazıları açıkta bulunanmozaiklerden yerinden oynamış olanlardan birkaç tessera sökerek aldıkları'bilinmektedir. Bazıları ise Perge'de. olduğu gibi üst yüzeyine 20-25cm. kalınlığındaince kum tabakası (İnan, 1981, s. 47) örtülerek korumaaltına alınan mozaikleri görmek amacı ile bazı yerlerinden bu koruyucumalzemeyi iterek üstünü açtıkları (Resim: 12) <strong>ve</strong> bu nedenle mozaikleritahripkar ortama karşı korumasız bıraktıkları görülmüştür. Kazı ekiplerininçalışmaları sırasında bile mozaikler üzerinde yazılı ikaz levhaları 01­. masına rağmen bazı ziyaretcilerin buna aldırış etmeden hatta sözlü ikazabile ilgisiz kalarak korunması tamamlanmış mozaikler üzerinde dolaşa.rak tesseraların oynamasına <strong>ve</strong> mozaik kenarlarına basarak. kopmalarşeklinde zararlar <strong>ve</strong>rıneye neden olmaktadırlar.3.3. Çobanların otlattığı hayvanların <strong>ve</strong>rmiş olduğu zararlar :Arykanda'da keçilerini,Peııge'deise inek <strong>ve</strong> koyunlarını özellikle kışaylarında otlatan çobanlar, yeterli eski eser bilinçlenmesine sahip olmamalarınedeniyle hayvanların açık <strong>ve</strong>ya koruma altına alınmış mozaiklerinüzerinde dolaşınalarınaengel olmamakta <strong>ve</strong> böylece mozaiklere büyükzararlar <strong>ve</strong>rınektedirler. Geniş bir alana yayılmış antik şehirlerdebekçi tedbiri alarakkoruma ise etkisiz olmasıyla birlikte bazı olumsuzluklarıda beraberinde getirınektedir. Örneğin Perge'de 1983 senesindekaldırılıp, onarıldıktan sonra tekrar yerine oturtularak korunması V~bakımı yapılan mozaikin (Akıllı,1988, s. 12) çobanlar <strong>ve</strong>ya başka kişilertarafından tahmin edildiğine göre bekçilere olan kızgınlıklarını onarılmışmozaikin bir kenarını 25 paııçaya ayırmakla göstermişlerdir. Ancak mozaikler<strong>ve</strong> diğer açıkta bulunan eski eserlerimiz, çevre halkına sevdirilmesi<strong>ve</strong> bu konuda bilinçlendiriirneleri sonucunda gerçek anlamda korunmalarımümkün olabilecektir.193


KOR,vMA VE ONARıM UYGU~ALARIArykanda <strong>ve</strong> Perge antik şehirlerindeçok uzun bir süredir kazılarırdevam ettirilmiş olması sonucunda Arykanda'da az olmasına rağmen,Perge'de çok miktarda taban mozaikleri ortaya çıkanlmıştır. Bunlarındeğişimdendolayı kısa zamanda daha çok tahrip olmalarını önlemek içinkazı imkanlarının en üst seviyesinde imkanlar yaratılarak<strong>ve</strong> o anki bilgi<strong>ve</strong> tecriibeye dayanarak, kısa <strong>ve</strong> uzun vadeli olumlu, olumsuz kopıma <strong>ve</strong>onanm çalışmaları yapılarak çok kısa bir sürede yok olmaları önlenmiştir.Perge'de koruma <strong>ve</strong> onanm çalışmaları kendi konusunda deneyimliolan <strong>ve</strong> bu konuda 1979-J984 dönemlerinde mozaikler üzerinde doktoraçalışmalarınıyüriiten Arkeolog Semra Sarıbekiroğlu tarafından oluşturulanekiple yüriitülmüştür. Perge için <strong>ve</strong>rilen uygulamalardan sadece1982-1983 senelerinde agora mozaikleri üzerinde yapılan kaldırma, onarma<strong>ve</strong> tekrar yerine yerleştirme uygulamalarıylabirlikte, 1987 senesinde ,Arykanda'da bazilika mozaikleri üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar, kazıbaşkanlarının izniyle tarafımdan yürütülmüş <strong>ve</strong> tatbik edilmiştir.Yukarıda belirtilen talıribatlarıntespit edilmesi sonucunda Arykanda<strong>ve</strong> Perge mozaiklerine etkili <strong>ve</strong> uzun vadeli yerinde koruma <strong>ve</strong> onanınçalışmalarıyapılmasına çalışılmış <strong>ve</strong> bazı deneysel uygulamalar gerçekleştirilmiştir.ı. Mozaikin açılması sırasında alınan önlemler :Bir yapımn mekanı kazılırken tabanında mozaikin 'olduğunun tespitedilmesinden sonra üst yüzeyindeki toprak, taş, mimari eleman karışımlıtabaka mozaik üst yüzeyinde 20 cm. kalınlığında bırakılıp kalan kısımkazma, kürek <strong>ve</strong> diğer gerekli malzeme kullanılarak alınmıştır. Kalankısım özellikle çalışılan kazı mevsiminin çok sıcak olması nedeniyle mozaikinüstünün açılması sa'bah <strong>ve</strong>ya öğleden sonraki saatlerde tercih edilerek,eserin çok yüksek sıcaklık farkı değişimi nedeniyle zarar


zarar <strong>ve</strong>rmeyecek yerlere toplanmış <strong>ve</strong> mala, kürek kullanılarak atılmıştır.Bazı kısımlarda mevcut kalker tortusu, çelik tel fırçaların mozaikezarar 'Vermeyecek şekilde kullanılmasıyla (Resim: 14) temizleme gerçekleştiriImiş<strong>ve</strong> geniş kıl fırçalar kullanılarak tozlardan arındırılmıştır.Tahta parçalarının sivriitilmesi sonucunda çatlaklar arasındaki toprakçıkartılmış <strong>ve</strong> mozaikirı şu anki durumu tespit edilmeye çalışılmıştır.Bazilika güney yan nciinde bulunan <strong>ve</strong> çoğu sağlam kalmış mozaikinharç kalınlığı yaklaşık 5 cm. olduğu <strong>ve</strong> bazı çatlakların bir noktadabirleşmeleri sonucunda !bunların mimari elemanların düşmesi sonucundaoluştukları, büyüklükleri yaklaşık 1.8 x 1.9 cm. <strong>ve</strong> 1.6 cm. derinlikteolan tesseralar kullanılmış <strong>ve</strong> kuzey yan nefte 1 m 2ye 4500'5000 tane tesseranınkullanıldığı belirlenmiştir.Çökmüş kısımların ölçülerinin alınmasında metre iç <strong>ve</strong> dışa bükülmesiyleL şekline getirilmekte <strong>ve</strong> yatayolan metre kısmının ucu antikyüksekliğitespit edilmiş mozaik kenarınınüst yüksekliğineyerleştirilmiştir.Üst yüzeyinin doğrultusu su terazisiyle saptandıktan sonra dik bu-,lunan metre parçası 90· açı yapacak şekilde düzeltilip aşağı <strong>ve</strong>ya yukarıçekilerek (Resim: 15) çökme derinliği saptanmıştır.:ı.1. Mozaik yapısının yerinde güçlendirilmesi :Ortaya çıkarılan mozaiklerin daha çok bozularak yok olmalarmıönlemek için tatbik edilmiştir. Denenmekte olan yeni uygulamalar, belkimozaikleriri uzun bir süre yerinde korunmalarını sağlayacaktır.2.1.1. Çatlak <strong>ve</strong> kenarların sınırlandınlması .:Eskiden Arykanda <strong>ve</strong> (Perge kazılarında kenarların sınırlandırılmasındaçimentonun kullanılmasıyla hazırlanan harçlar kullanılmış (Resim:16 f) <strong>ve</strong> bozulmuş olan tabanlar çimento şerbetiyle (Bayhurtluoğlu,1985, s. 360) güçlendirilmişlerdir. 'Bu tür uygulamalarda, rnozaikin parçaparça kaldınlması gerektiğinde kenar <strong>ve</strong> arka taraflarınıntemizlenmesi.nin çok zor olduğu <strong>ve</strong> çimentonun tesseralan zaptedip sert bir blok oluşturmasısonucunda mozaikin diğer kısımlarında çatlaklarınmeydana gel.diği, çimentonun bazı tesseraların rengini değiştirdiği <strong>ve</strong> çok zor ternizlendiklerininbilinmesi nedeniyle harç karışımıtçindeçimento oranı çokdüşük tutulmuş olduğundan 1987 senesinde yapmış olduğumuzuzun vadelikoruma <strong>ve</strong> onarım çalışmalarında mozaiklerin çimentodan temizlenmelerindehiçbir zorlukla ·karşılaşılmamıştır.Ancak 'harcın kenar sınırlandınlmasındaİstenmeyen nedenlerden dolayı 'Ve zorunlu olarak tesseraüst seviyesine çıkartılmış harcın temizlenmesinde zorluklarla karşılaşılmıştır.195


Arykanda 1987 çalışmalarındakenar sımrlandınna, çatlakların onarımı<strong>ve</strong> 'bazı boşlukların deldurulmasında kaymak kireç, kum, dere mıeın<strong>ve</strong> suyun kullanılmasıylayapılmış harçla,kenarlar mozaik hareımnbitiminekadar oyulup topraktan temizlendikten sonra tatbik edilmiştir. 1981senesinde Perge'de sütunlu eadde doğu portikte 56-58 rıo'lu postamentlerarasında kalan taban mozaiklerinin kenarlarında yeni bir yöntem kullamlmıştır(İnan, 1982, s. 18). Kemik tutkah ile 'Yaklaşık 5 cm. genişliğindekesilmiş eamelyafı şeritler kenarlara yapıştınlmış fakat 1982 de yapılankontrolde olumsuz sonuç alındığı görülmüştürvBunabenzer uygulama1987 senesinde Arykanda mozaiklerinin küçük 'bir 'kenarında nem <strong>ve</strong> nitubetedayamklı beyaz tutkal, kaput bezi <strong>ve</strong> carnelyafı şeritlerle tatbikedilmiştir (Resim: 16 g). IBez şeritlerin çürüyerek olumsuz etkenler oluştunnamalarıiçin tamamen beyaz tutkala batırıhpıemdirildikterısonrakullanılmışlardır., Arykanda 1987"de boşluklarındüşük oranlı çimentolu harçla doldurulmasıyapılmadan önce beyaz tutkal fırçayla kenarlara sürülerek birnevi harç ile mozaik 'kenarları arasında izole tabakası oluşturulduktansonra mozaik üst yüzey seviyesine kadar doldurulmuştur (Resim: 17).Bazı boşluklar boş bırakılmış (Resim: 16 d), birkısmınıniçi ise kazı sırasındaderin kısımlardan çıkan kazı toprağının'içine su karıştırılıp 1-2saat bekletildikten sonra oluşturulmuş çamurla doldurulmuştur (Re.sim: 16 c). Küçük olması durumunda boşluk, temizleme çalışması sırasındatoplanan aynı mozaike ait tesseralarla bezemeye bakılarak yerleştiriliptamamlama'yapılmıştır(Resim: 16 e). Bunun için dere mıcırı, kum,kaymak kireç <strong>ve</strong> suyun karıştınlmasıylamozaik harcına uygun harç yapılmış <strong>ve</strong> boşluk spatula yardımıyla yerıya kadar doldurulmuştur (Resim:18). Tespit edilmiş aynı renkteki tesseralar bezemeye 'bakılaraktüm boşluğu kapatacak şekilde yerleştirilmiş <strong>ve</strong> üzerine yerleştirilenyassı tahta parçasına vurulmak suretiyle oturmaları sağlanmıştır. Yapılmışucu sivri tahta parçalarıyla, tesseralar arasındaki fazla 'harçlar alındıktansonra üzerine kuru toprak dökülmüş <strong>ve</strong> 1-2 'dakika sonra kıl fırçaylaüst yüzey temizlerıerek çok dikkatli bakilmadığı taktirde tespit edilemiyecekşekilde tamamlamagerçekleştirilmiştir(Resim: 16 e).2.1.2. Tesseralara uygulanan çalışmalar:Perge .kazrlarırıdaortaya çıkarılmış rnozaikler, acil bir durum göstermediğindentesseralada ilgili hiçbir çalışma gerçekleştirilmemlştir.Arykanda'da ortaya çıkarılmış mozaiklerde ise özellikle tortul malzemedenyapılmış siyalı tesseraların çok kötü bir durumda oldukları tespitedilmiştir. Beyaz tesseralarda ise bu dumm henüz sözkonusu değildir.Özellikle bazilika kuzey yan nefin doğu kenarındabulunan bölümde oluş-196


turulmuş yaklaşık 14 m'mozaikin siyah tesseralarınO,I-0,9cm.varan aşınma<strong>ve</strong> sayrsız çatlakların mevcut olması nedeniyle kaldınlamıyacağı içindoğal çam reçinesi <strong>ve</strong> selülozik tinerin kanştınlmasıyla hazırlanmışeriyikin sürülmesiyle sağlamlaştınlmıştır.Bu tür tahribatlarda en iyi çözümbozırk olan tesseraların yenileriyle değiştirtlmesidir. Fakat buradaböyle bir uygulama 14 m'. mozaikte bulunan siyah tesseraıaTIn yarısındanfazlasınındeğiştirilmesidemektirki buneda imkarı yoktur. Ayrıca bukadar geniş bir yenileme yapmak, şu anki eski durumunu korumaktançok daha kötüdür, .Arykanda'da bulunan çam ağaçlarından topladığımız kuru doğalçam reçinesi, dövülüp toz haline getirildiktensonra 100 gr. ı erimesi için250 gr. selüIozik tiner içinedökülmüştür.1 saat sonra kapalı kutu içindeerimiş' reçine' 750 gr. selülozik tiner bulunan açık kaba dökülerek karıştı.tatbik edilmiştir.nlmış <strong>ve</strong> daha sonra mozaik yüzeyine geniş fırçalarlaAynı oranlar ikinci kez uygulanmıştır. Sonuçları ise' 1988 senesinde yapılacakincelemeyle tespit edilecektir.Oynamış tesseraların yerine sabitleştirilmeleri<strong>ve</strong> zayıflamış bulunanharç tabakalarınıngüçlendirilmesi amacıyla aşağıda oranları <strong>ve</strong>rilenharç karışımı tatbik edilmiştir.Harç karışımı :Kaymak kireçKumDere mıcırıSu2 ölçek2 ölçek 0.01-0.06 cm. kalınlığındatanelerden oluşan1.5 ölçek 0.1-0.3'cm. kalınlığındatanelerden oluşan.5 ölçek+10.5 ölçekSulu harç mozaik yüzeyine plastik tasla döküldükten sonra fırçalarladağıtılarak tessera aralarına girmesi sağlanmış <strong>ve</strong> fazlalık mozaik bitimkenarından dışarı atılmıştır. ıo-ıs dakika sonra nemli sünger iletesseralar üzeri silinerek temizlenmesineçalışılmış,birkaç gün sonra su<strong>ve</strong> sert kıl fırçalar kullanılarak tamamen temizlenmesi gerçekleştirtlmiştir(Resim: 19)2.1.3. Oluşmuş bitki <strong>ve</strong> yosunlara karşı'önlemler:Perge mozaiklerinin tahribatında en büyük etken bitkilerin oluşmasıdır.Burada mozaiklerin korunmasındaen büyük problem otlardır.197


En etkili alanlar kazık ıkiöklü <strong>ve</strong> soğan köklü bitkilerin iher yeride oluşmasmdankaynaklanmaktadır.Yosunlarınetkili olduğu söylenemez.varykanda'damozaiklerin bazı kısımlarında yosunların etkili olduğu görülmüştür.Perge'de bitkisel saldırıyı yok etmek için ıbir kere kimyasal yöntemkazık köklü bitkilere tatbik edilmiş, fakat köklerin çok derine inmesi nedeniyleolumlu sonuç alınamamıştır. Mekanik yöntem Perge'de mozaikyüzeyinde 20 cm'lik bir ta'baka bırakılıp üst toprağı alındıktan sonrao sene inceleme, bakım <strong>ve</strong> onarımı yapılamadığından üstü açılmamışmozaiküzerinde birkaç sene sonra oluşmuş otların, mozaik ekibinde sürekliyer alan deneyimli işçiler tarafından 1984 senesinde sökülmesi şeklindegerçekleştirilmiştir.Mozaikin bazı 'bölümlerinde gerçekleştirilen çalışma.dan sonra Arkeolog ıSemra Sarıbekiroğlu'nun yaptığı incelemede tespitetmiş olduğu çok az olumsuzlukları nedeniyle bir daha hiçbir yerde tatbikedilmemiştir.Arykanda'da mozaik yüzeyinde oluşmuş yosunlar uçları sivriltilmiştahta parçaları, tel <strong>ve</strong> sert kıl fırçalar ıkullanılarakmekanik yöntemle temiZıenmeğeçalışılmıştır. atların temizlenmesinde ise mekanik yöntemlerinteseraları yerinden oynattığı <strong>ve</strong> temizlernede tüm kökler sökülemediğiiçin olumlu sonuç alınamadığı bilindiğinden. kimyasal yöntemlerinkullamlması .amacıyla Antalya iii içinde bulunan Tarım Orman <strong>ve</strong> Köyİşleri Bakanlığı İl Müdürlüğü,Bitki Koruma Şube Müdürlüğüile temasageçilmiş <strong>ve</strong> Yüksek Ziraat Mühendisi. İbrahim Sercan'dan yapılabilecekuygulamalar <strong>ve</strong> uygulanabilecek ilaçlar için bilgi edinilmiştir. Bununyanısıra bilimsel kitaplardan araştırması yapılmıştır.Müherrdis İbrahim Sercan ile temasımız kazı sonuna rastlaması nedeniyle,Arykanda'da mevcut olan bitkileri görmediğindenbize deneyselamaçla tatbik edebileceğimiz soğan köklü bltkiler için Metilbromid, kazıkköklü bitkilerde Raundup, 'buğdaygillerde ise genelolarak ot ilacıolarak bilinen Herbicid'Ierde Gramxon, Hedanal <strong>ve</strong> yosunlar için 7 kg.su, 2 kg. göz taşı <strong>ve</strong> 1 kg. sönmüşkireç karışımından oluşan ilaçlar hakkındagenelbilgi <strong>ve</strong> kullanım şekilleriönermiştir.2.1.<strong>4.</strong> Açığa çıkarılan mozaikin üst yüzeyinin 'kapatılması :Perge'de açığa çıkarılmış mozaiklerin üst yüzeylerinin kapatılma.sında değişik uygulamalar gerçekİeştiriImiştir.Bunlardan birisi mozaikinüzeri 20-25 cm. 'kum tabakasıyla (İnan, 1981, 's. 47) örtrnek olmuştur. Fakatdeniz kumunun tuzlanm mozaike aktarabileceği,antik şehri ziyareteden kişilerin kumu bir kenara iterek mozaiki açıkta bırakmalan<strong>ve</strong> bazıhayvanların zarar <strong>ve</strong>rmesi nedeniyle bu uygulamadan vazgeçilmiştir.Bu-198


nun yerine 10 cm. kalınlığında nehir kumu <strong>ve</strong> üzerine 20-25 cm. kalınlığındamoloz (İnan, 1982, s. 18) dökülınesi şeklinde örtme 1984senesinekadar tatbik edilmiştir.Bu tür bir örtü tabakası, deniz kumu ile kapatmadasaydığımız olumsuz etkenleri göstermekte <strong>ve</strong> mozaikin doğa koşullarındankorunmasında daha etkili olmaktadır. Fakat şunu da belirtmekgerekir ki kesinlikle bu avantajlarına rağmen böyle bir uygulamayapılmamalıdır. Çünkü toprak İçinde bulunan polenlerin <strong>ve</strong> rüzgarın getirmişolduğu 'bitki tohumlarının gelişmesi <strong>ve</strong> büyümelerine çok iyi birortam hazırlamaktadırlar,Arykanda mozaiklerinin iist yüzeylerinin örtülmesinde tozdan arındırılmışdere çağılı ile 5-10 cm kalınlığında kapatılarak (Resim: 16 a)koruma altına alınmıştır.2.2. Mozaik yapısının kaldmldıktan sonra güçlendirilmesi :Uzun vadeli önlem olarak kabul ettiğimiz, mozaiki kaldırıp onarıptekrar yerine oturtma çalışmalarını niçin <strong>ve</strong> ne zaman yapmamız gerekmektedir?Kazı çalışmaları sırasında üstü açılmış mozaikin tahrip olmahızı, daha önce uygulanmış bulunan kısa vadeli yerinde koııuma <strong>ve</strong> onarımçalışmalarıyla önlenemiyorsa, o zaman tahribatın hızını azaltarak zarar<strong>ve</strong>rmesini önlemek amacıyla, mozaiki kaldırıp daha önce hazırlanmışbulunan güçlü bir harç tabakasına oturtmak <strong>ve</strong>ya arkasına harç dökereksağlamlaştırmakgerekir. Uygulamalardan bir tanesine karar <strong>ve</strong>rmedenönce, mozaikin ortaya çıkarıldığı yerin durumu, bölgenin doğa koşullarınınmozaik üzerindeki etkinliğinin tespiti yapılmalıdır (Akıllı, 1988, s.118).Perge'de kaldırılıp onarıldıktan sonra tekrar yerine oturtulan mozaikçalışması 1983 senesinde yapılmıştır. Arykanda'da 1987 senesindeyapılan uygulamalarda çökme <strong>ve</strong> kabarmadan (Resim: 20 a, 21 a) dolayıparçalanmış mozaikler, yerleri tespit edilip kaldırma ön çalışmaları yapıldıktansonra arkaları sentetik harç <strong>ve</strong> güçlendirici olarak cam elyafı,paslanmaz hasır tel şeritlerkullanılıp sağlamlaştırılmalarında (Resim.22) <strong>ve</strong> çıkarıldıkları yer zemininin hazırlanmasından (Resim: 23) sonradaha önce yer tespitlerine göre oturtulup su terazisiyle (Resim: 24) üstyüzeyeğiminin doğruluğıı saptanması sonucunda sabitleştirilmişlerdir(Resim: 20 b, 21 b). .Arykanda 1987 çalışmalarında tamamen kaldırılıp tekrar yerineoturtulmuş olan mozaik parçalerı yaklaşık 16 m'. ıdir. Ayrıca 'bazilika güneyyan nefinde bulunan <strong>ve</strong> batı kenarı 'çökmüş olan mozaikin yaklaşık4 m'. si kaldırılmış, arkası harç artıklarındantemizlendikten sonra yapılmışsulu harç üzerine oturtularak sabitleştirilmiştir.- 199


SONUÇ:Pergekazılanndaortaya çıkarılan <strong>ve</strong> onanınları yapıldıktan 'sonrakoruma altına alınan mozaiklerde uygulanan çalışmalar, 1979 - 1984 seneleriarasında ekip çalışması halinde yiiriitülmüştür.Fakat 1984'den sonraekibin dağılarak değişik uğraş alanlarına yönelmesi sonucunda 1987 senesisonuna kadar hiçbir koruyucu tcdbir <strong>ve</strong> onarım çalışması gerçekleştirilmemiştir.Arykanda'da ise her sene kazı imkanları ölçüsünde koruma<strong>ve</strong> onanm çalışmaları tatbık'edilmiştir. Kazı yerinde korunması güç olanmozaikler. kaldırılıp sağlarnlaştırıldıktansonra Arifler Köyü ilkokulundaemniyete alınmışlardır.Onarımı <strong>ve</strong> korunması yapılan <strong>ve</strong> kazı yerinde bırakılmışmozaiklereher sene bakım yapılması gerekmektedir. Her türlü tahripkar ortamkarşısında bulunan mozaik bir önceki.seneye nazaran daha çabuk bozulmasürecine girmektedir. .1987 senesinde yapılan çalışmaların sonuçları, bu sene gözlenecek<strong>ve</strong> değerlendirilecek. olumlu uygulamalar hedef seçilerek, 1988'de de koruma<strong>ve</strong> onarımları. olumlu sonuç alınan doğrultuda çalışmalar yapılarak,mozaikler kurtarılmaya<strong>ve</strong> yerinde teşhire hazır duruma getirilıneyeçaba sarfedilecektir.KAYNAKLARAkıllı. H., ..E&ki Mo±aikin Yerinde Koruma <strong>ve</strong> Onanmı: Yeni Bir Uygulama,.. Sa­1I988) naıt Tarihi Yılhğr, sayı XIII. İstanbul, İstanbul Üıü'Versitesl Edebiyat FakültesiSanat Tarihi Araştırmalan Merkezi, s. 8 - 11.Aik.ıllı, H., ..Mozaıkın Yerinde Korunması <strong>ve</strong> Onarımı», Sanat Tarihi Araştırmaları1I9OO) Dergisi, sayı 1. İstanbul, s. 113-119.Akıllı, H.. -Mczaık Kaldırma Metodları 'Ve Onarımı-o Arkeoloji 'Ve Sanat, sayı, İs-1I9B8) tanbul, s.Baylburtluoğlu. C...Arykanda (Anf, Aykırrçay)», Arkeoloji, Ankara, T.C. Kültür 'Ve(ı982) <strong>Turizm</strong> Bakanlığı, s. 266- 270.Baybuı-tluoğlu, C., .ı982 Arykanda Kazı Raporu», Kazı Sonuçları Toplantısı V, İs­1I983) tanbul 23 - 27 Mayıs 1983. Ankar-a, T.C. Kültür 'Ve <strong>Turizm</strong> Bakanlığı EskiEserler <strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürlüğü, s. 175- 1a1, Iev. 439.Bayburüuoğlu, C.. .1984 Yılı Arykanda Kazı Raporu». Kazı Sonuçları Toplantısı(1985) VII, Anikara 20 - 24 Mayıs 1985, Ankara, T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> BakanlığıEski Eserler <strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürlüğü, s. 357 - 371.Bayburtluoğlu, C., .1995 Ary'kanda Kezısı-. Kazı Sonuçları Toplantısı VLII. Ankara.1I966) 26-30 Mayıs 1986, Ankara, T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı Eski Eserler<strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürlüğüs. 93 -100.200 -


Ergtıvanh, K.. Mühendisler İçin Jeoloji, İstanbul, İstanbul Teknik üni<strong>ve</strong>rsitesi Yayını.1978.İnan, J.,11981)..Perge Kazısı 1980 Çalışmaları». Kazı Sonuçlan Toplantısı III, Ankara 9 - 12Şubat 1981, Ankara, T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı Eslki Eserler <strong>ve</strong> MüzelerGenel Müdürlüğü, s. 43 - 48.İnan, J...Perge Kazısı 1981 Çalışmaları», Kazı Sonuçlan Toplantısı IV, Ankara 8 - 12(19&) Şuoat 19.>2, Ankara, T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Belkanlığı Eski Eserler <strong>ve</strong> MuzelerGenel Müdürlüğü s. 1 - 63.İnan, J., «Perge Kazısı 1982 Çalışmaları», Kazı Sonuçlan Toplantısı V, İstanbul(ı_) . 23 - 27 Mayıs 1983, Ankara. T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı Eski Eserler<strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürlüğü s. 199- 206İnan, J., «Perge Kazısı 1983 Çalışmaları', Kazı Sonuçlan Toplantısı VI, İzmir 16 - 20(ı984) Nisan 1984, Ankara, T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı Eslki Eserl';r <strong>ve</strong> MüzelerGenel Müdürlüğü, s. 323 - 33<strong>4.</strong>Mansel, A. M. - Akarca, A.. Perge'de Kazılar <strong>ve</strong> Araştırmalar, Ankara, T.T.K. V,11949) no. 8.Pekman. A., Perge Tarihi, Ankara, T.T.K. VII.11973)Veloccıa, M. L....Problems de Conservation Pro<strong>ve</strong>nant.., Mosaıqııe I, Deterioratıon(1918) et Canservartian Rome No<strong>ve</strong>mbre 1977, L'ICCROM, Home, s. 36 - 41.Yılla, A., ..Desherbement des Surfaces Recou<strong>ve</strong>rtes de Mosaiques a CieI Qu<strong>ve</strong>rt,..(197$) Mosaique 1, Deterıoratfon et Conservatıon Rome No<strong>ve</strong>mbre 1977. L'ICC-ROM, Rome, s. 45 - 48.LTabiat <strong>ve</strong> İnsan, -Şehtrlerin Meydana Getirdiği Toprak Kirliliği m.p.T. Tabii Çev-(ı979) renin Korunması Alt Komisyon Raporu), sayı 3, Ankara, s. 34 - 39.20İ


Resim 1 - Oynamış tesseralar - ArykaııdaResim 2 - Siyah1aşmış v.e aşınmış tesseralar - Arykanda202


Resim, 3 -üzerinde oluşmuş çatlaklar - ArykandaResim , 4 - Oluşmuş bulunan kabarma, çatlama <strong>ve</strong> çökmeler - Arykanda203


Resim ı 5 - Terasta bulunan mozaik - ArykandaResim , 6 - Su kanallan çıkışlan <strong>ve</strong> yaptığı tahribat ArykandaResim ı 7 - Kayan toprağın açılmış mozaike zarar- <strong>ve</strong>rmesi- Perge204


Resim : 8 ..;...... Bitkilerin yapmış oldukları olumsuzluklar­PergeResim : 9 - Koruyucu toprak tabakası üzerinde ofuşmuşotlar" PergeResim: 10 - T~rs çevrilen mozaik tesseralan arasındabulunan kökler - Arykanda205


Resim, 11-Acil koruma amacıyla kenarlannçimentoyıla sınır­Iandrrrbnaar - Perge206Resim : 12 - Üst yüzey koruyucu kum tabakasının ziyaretçHertarafından mozaiki görmek amacıyla kenara itilmeel- Perge


Resim : 13 -Üst yüzeyin temlzlenmesl - ArykandaResim : 14 -Kalker tortusunun çıkartılmasında tel fırçamnkullanımı -)\rykandaResim : 15 - Metre kuldamlarak çökme derfnlfğinfnbelirlenmesi - Arykanda207,


Resim 16 - Tatb1k edilen kısa vadeli uygulamalar r- Arykandaal Üst yüzey koruması için örtü tabakasıbl Çimentolu harçla doltlurulmuş boşlukcl Çamur-la doldurulmuş boş kısımdl Boş bırakılan kısımel Tesseralar yerleştirilerektamamlama yapılmış kısımrı Çimentolu harçla kenar sımrılandıı-maI1:l Beyaz tutkal, cam eıyarı, kaput bezli kenar sınırtarıdırrlmasıResim: 17 - Boşlukların mozaik üst yüzey sevı<strong>ve</strong>sıne kadar doldurulmuş dıırumu- Arykanda208


Resim : 18 - Küçük boşluldara tessera yerleştirilerek tamamlama yapılması­ArykandaResim : 19 - Tesseraılar üzerinde bulunan harç artıklarınan temizlenmesi ­Arykanda209


Resim 20A - Moza'ikin onarım öncesi görünümü - ArykandaResim: 20B - Mozaikin onarım sonrası görünümü - Arykanda210


Resim : 21A -Mozaikin onarım öncesi görünümü - ArykandaResim : 21B - Mozaikin onarım sonrası görünümü - Arykanda211


212Resim : 22 - Ka2.dınlıp arkası sağlamlaştırılmış mozaikparçası - Arykan.dıa


Resim 23 -~ Mozaik yer zeminin hazırlanması - ArykandaResim 24 - Onarılan mozaikin yerine oturtulmasında üst yüzey eğimirıin P3Uterazisiyle belirlenmesi - Arykanda213


İZNİK ÇİNİ FIRINLARI KAZıLARıNDA UYGULANANSERTLEŞTİRME YÖNTEMLERİGİRİŞHüseyi;n AKıLLı *İznik Çini Fırınları Kazılarında 1985 senesinde hafif oval bir fırınateşhanesi (Aslanapa, 1986, s. 317), 1986 senesinde ise bulunanın doğu taratındadikdörtgen planlı ikinci bir ateşhane ortaya çıkarılmıştır (Aslanapa,1987, s. ). Fırın ateşhanelerinin yapım malzemeleriitin kerpiçolması, onların toprak altından çıkarılmaları sonucu birkaç sene sonrazayıflamış olan bünyelerinin doğa koşulları, bmki kökleri <strong>ve</strong> insanlarınolumsuz etkileri nedeniyle tahrip olarak yok olmalarını önlemek amacıyla,1986 <strong>ve</strong> 1987 senelerinde daha önce tatbik edilmiş geçici korumaçalışmaları kaldırılarak, kalıcı <strong>ve</strong> uzun vadeli koruma <strong>ve</strong> onarım çalışmalarıgerçekleştirilmiştir. Bunlar ateşhanelerintespit, teşhis, temizleme,eserin korunması çalışmalarınısağlamlaştırma, tamamlama <strong>ve</strong> onarılankapsamaktadır. Hepsi birbiriyle bağlantılı olması nedeniyle, bir eserinonarımında mutlaka sırayla <strong>ve</strong>ya duruma göre öncelik sırası değiştirilerektatbik edilmelidirler. Örneğin, temizleme yapılmadan sertleşt.rmeuygulaması kesinlikle sonuç <strong>ve</strong>rmez <strong>ve</strong>ya imkanlar ölçüsünde teşhis gerçekleştirilmedenuygulanacak yöntemler <strong>ve</strong> sertleştirici eserin korurımasındaetkili olmaz. Bazı yerlerde tamamlama <strong>ve</strong>ya nemi önleyici tedbirleralınmadan yapılacak sertleştirme olumlu etki yapması yerine eserezarar <strong>ve</strong>rir.TEŞHİs, TESBİT, ONARıMBursa iline bağlı İznik ilçesinde Prof. Dr. Oktay Aslanapa başkanlığında<strong>ve</strong> Doç. Dr. Ara Altun yönetiminde yürütülen kazılardan 1985,1986 dönemlerinde açığa çıkarılan fırın ateşhanelerininmevcut olan durumlarıüzerinde tespit çalışmaları yapılmış <strong>ve</strong> ne tür bir uygulama yapılabileceğikonusunda bazı fikirler ileri süriilmüştür.Tespit <strong>ve</strong> teşhisintam yapılabilmesi için toprak artıklarından temizlenmiş<strong>ve</strong> 1985 senesinde ortaya çıkarılmış hafif oval fırın ateşhanesiiçine geçici koruma amacıyla doldurulmuş olan elenmiş kum (Aslanapa,(OLHüseyin AKlUJ. İstanbul üni<strong>ve</strong>rsitesi Edebiyat Fakültesi Arkeolali AnabilimDalı FenIP'IT ISTANBUL.215


1986, s. 317) çıkartılmıştır. Temizleme uygulamalarının gerçekleştirilmesindeküçük çapa, mala, çepin, kürek, ucu sivriıtilmiş <strong>ve</strong> yassılaştımımıştarıra parçaları, supurge, degışıaooyuuacua.kIl <strong>ve</strong> nayıon rırçaıarkullanılmıştır.1985 senesinde ortaya çıkarılmış fırın ateşhanesininüst <strong>ve</strong> ağıza yakınkısımda, harcın bırıeştırrne özelliğini kaybetmesi nedeniyle oluşmuşbulunan <strong>ve</strong> ancak dikkatli bakıldığında farkedilebilen çökme, 1986 senesınekadar geçen zaman süreci içerisinde insan <strong>ve</strong> doğa tahribi sonucunda37 x 57 cm. genışliğe Ulaştığı (Resim: 1) tespit edilmiştir. Buradakitahribat, doğa koşuılarınm etkisi olmasıyla birlikte canlı tahribatından·kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Çünkü 1986 senesinde tamamenortaya çıkarılmış dikdörtgen planlı (Aslanapa, 1987, s. ) fırın ateşhanesinindoğu-batı doğrultusunda 'bulunan duvarına oturan kemerinmevcut olan kısmının tespit edilmiş izler nedeniyle çubuklar çakılaraktahrip olmuş olduğu 1987 senesinde yapılan incelemede teşhis edilmiştir.1986 senesinde onarım çalışmalarına başlamadan önce fırın ateşhanesinde-I,oluşmuş <strong>ve</strong>ya oluşturulmuş tahribatlar da gözönüne alınarak,alçıyla paketlenip alttan kesilmek suretiyle müzeye götürüımesine<strong>ve</strong> burada onarım <strong>ve</strong> korunmasına karar <strong>ve</strong>rilmiştir. Ancak Osmanlı dönemiçini 'keramik'üretiminin önemli bir atölye bölgesi (Aslanapa, 1986,s.317) içinde yer alması nedeniyle fırın ateşhanesini bulunduğu meka~.dan soyutlayarak müzede koruma altına alınmasının doğru olamayacağıdüşünülmüştür, Ateşhane. içinde olduğu mekarıla bir bütünlük teşkilettiği <strong>ve</strong> onun ayrılmaz bir parçası olduğundan, bulunduğu mekandansoyutlarımamasıgerektiği kararımızı etkilemiştir.Bütün bunlar gözönünealınarak 1985 ateşhane-I in <strong>ve</strong> 1986 senesinde açığa çıkarılmış olan ateşhane-Znin yerinde onarım <strong>ve</strong> korunmasıyla birlikte çevrelerinde bulunan<strong>ve</strong> bir bütünlük teşkil eden diğer eserlerinde bakımı yapılarak kazı yerininaçık hava müzesi durumuna getirilmesine çalışılmış <strong>ve</strong> uygulamalarbuna göre yönlendirilmiştir.Yapılan tespitlerde ateşhanelerinhangi malzemeler kullanılarak yapıldığı<strong>ve</strong> bunların nerelerde tatbik edildiği ölçü, çizim <strong>ve</strong> fotoğraf çekimleriyletek tek belirlenmiştir. Onarım uygulamaları, tespit <strong>ve</strong> teşhislerdençıkarılan sonuçlara bağlı kalarak, mümkün olduğu kadarfarklı malzeme kullanmadan <strong>ve</strong> uygulama yapmadan, ateşhanelerln dışgöriinümlerine de önem <strong>ve</strong>rerek tatbik edilmiştir.ı. Fırın Ateşhanesi-I:1986 senesinde 1 onarımının yapılmış olması, 1987 senesinde bir makaledurumuna getirilmiş <strong>ve</strong> yayınlanması için bir dergiye <strong>ve</strong>rilmiş olduğundan,detaylı tespit çalışmasına değinilmeyecektir.216


2. Fınn Ateşhanesi-Z :1986 senesinde açığa çıkarılmış olan ateşhanenin 1987 senesinde,alınmasında zararlı olabileceği nedeniyle arka tarafın kuzey-doğu köşe.sinde bırakılan toprak birikintisinin alınmasıyla tamamen ortaya çıkarılmış(Resim: 2) <strong>ve</strong> tespit çalışmaları gerçekleştirilmiştir.Ateşhaneniniç tabandan en üst yüksekliği 146-156 cm., genişliği seki üst hizasından146 cm., seki alt hizasından ise 96 cm. olarak belirlenmiştir.2.1. Taban:Fırın ateşhanesi, Osmanlı öncesi geniş bir alana yayılmışbir mimarikalıntı üzerine yerleşmiş olması (Aslanapa, 1986, s. 317) nedeniyle, alttabulunan yapının doğu-batı doğrultusundauzanan duvarınaait, en uç noktaları55x66 cm. olan blok taş ateşhane tabanı olarak kullanılmıştır.86 x 119 cm. ölçülerinde olan tabanın güney tarafındaki boşluk, taş üstyüzey hizasının 25,5 'cm. alt derinliğindenbaşlayaraküç sıra halinde <strong>ve</strong>aralarında harç kullanarak tuğlalarla doldurulmuştur. 3,5 -4 cm. kalınlığındayassı tuğlalarla doldurulmamış olan güney-doğu tarafta gerçekleştirilendolgu toprak temizlernesi sırasında, alt kısım son yassı tuğlahizasında yanık izlerine <strong>ve</strong> yanmış odun parçalarına rastlanmıştır.Tespit 'edilmiş tuğla diziliş sıralarına <strong>ve</strong> kullanılan harç özelliğinebağlı kalarak onarılmaya çalışılmıştır.Harç karışımı:Kaymak kireçKumÇakılAntik tuğla kırığıSu+2 ölçek4 ölçek2 ölçek 0,1-1 cm. kalınlığında tanelerden oluşan2 ölçek 0,1-0,5 cm. kalınlığında tanelerden oluşan.1.2 ölçek11.2 ölçekAteşhanenin genelonarım planına göre teori olarak düşünülen kesitşeklinde onarım çalışması (Resim: 3) burada da gerçekleştirilmiştir.2.2. Seki:Batısında ağzı bulunan <strong>ve</strong> doğu-batı doğrultusunda olan fırın ateşhanesininarka <strong>ve</strong> güney tarafının büyük bir bölümünün tonoz kısmınınçökmesi sonucunda, doğu sekisi tamamen (Resim: 17a) güney tarafınınise doğu tarafına uzanan yarısı yok olmuştur. Sekilerin (Resim: 4) toprağınsıkıştırılmasıyla yapıldıktan sonra kil ile 0.5 - 1.5 cm. sıvandığı te3­pit edilmiştir.217


Sekilerin mevcut olan kısımlarından tespit edilen ölçüleri :Güney seki: yük. 76 cm., gen. 24 -25 cm., uz. 43 cm.Kuzey seki: yük. 66 - 69 cm., gen. 22- 27 cm., uz. 117 cm.Doğu seki: yük. 66. cm., gen. 28 cm., uz. 21-51 cm.Ateşhanenin belli olmayan arka kısmını belirtmek, gezenlere bir fi·kir <strong>ve</strong>rebilmek <strong>ve</strong> estetik açıdan iyi bir görünüm kazandırabilmekamacıyla, kuzey-güney doğrultusunda uzanan doğu sekisi, güney tarafa <strong>ve</strong>rileneğim (Resim: 5) <strong>ve</strong> orijinalinden daha alttan bırakılacak şekildetamamlanmıştır.ettirilmiştir.Seki yapım malzemesine benzer kazı toprağı, plastikkap içine alınaraksu ila<strong>ve</strong> edilmiş <strong>ve</strong> koyu çamur kıvamına getirilmiştir. Sınırlandırılmıştamamlama yapılacak kısma 8- 10 cm. kaIınIıkta tabaka yapacakşekilde dökülmüştür. Üzerine kuru toprak serpiştirilmiş<strong>ve</strong> tam oturmasıiçin tahta takozlarla bastırılmıştır. Üzerine su serpiştirildikten sorıratekrar koyu çamur tabakası dökülmüş <strong>ve</strong> tamamlama istenilen yüksekliğeeriştiğinde çalışmalara son <strong>ve</strong>rilmiştir. Yalnız ıslatma üç gün devamSekiler üst yüzeyinde bulunan zinterleşmiş tabakanın bazı kısımlardadökülmesi sonucunda, açığa çıkmış iç kısmının tahribata uğramasınıengellemek <strong>ve</strong> tamamlaması yapılan doğu sekisinin iç kısmına orjinalgörünümünü kazandırmak amacıyla aşağıda oranları <strong>ve</strong>rilen karışım tatbikedilmiştir.Sıva karışımı:No. 1Kil hamuruSuSamanNo. 2PolyesterSert!eştiriciHızlandırıcıSelülozik tiner5 ölçek çarkta çekilebilecek kıvamda1 ölçek2 ölçek 0.5 -4 cm. uzunluğundatanelerden oluşan1 ölçek0.03 ölçek0-03 ölçek0.5 ölçek+9.56 ölçekSu ile karıştırılmış saman, kll hamurunun bulunduğu kap içine dökülerekel yardımıyla birbirlerine tamamen karıştırılmalarısağlanmıştır.Diğer kapta bulunan polyester, 'hızlandırıcı, sertleştirici <strong>ve</strong> seIülozik d­nerIi karışım daha önce hazırlanmış olan i no. lu karışım içine dökül-218


müş <strong>ve</strong> elle yoğrularak tamamen birbirine karışması sağlanmıştır.Macunkıvamına gelen bu sıva karışımı spatula yardımıyla 0.3· 1 cm. kalınlığındaeksik kısırrnlara (Resim: 6), tamamlanıması yapılmış sekinin içkısmına <strong>ve</strong> kemer kısmına tatbik edilmiştir.Burada <strong>ve</strong>rilen karışımın rnuka<strong>ve</strong>meti, kerpice alçı, kireç katıldıktan'<strong>ve</strong>prese edildikten sonra muka<strong>ve</strong>metinin laboratuvar deneyleriylesaptanması (Eriç, 1987, s. 37) gibi çalışmalar gerçekleştirilmemiştir.Zatenbunu yapabilmek için bir laboratuvar olanağımızda yoktur. Fakaten büyük etken böylebir gereksinme duymamamızdır.Çünkü amaç açığaçıkmış kısımların doğa koşullarındanetkilenmesini önlemek içindir. Onyıldır yaptığımız arazi pratik uygulama çalışması tecrübelerimize göre,polyester karışımlı harcın etkili olacağı inancımızdır. Daha önce yapılanbuna benzer deneysel uygulamalardan bilinmektedir. Kaldı ki burada enolumsuz etken, yaptığımıztümlemelerin dökülmesi olacaktır. Bunun yanısıra açıkta olan eserlere kesinlikle zarar <strong>ve</strong>rmeyeceği, aksine bir süredahi olsa olumlu etki yapabileceğinin kesin olarak bilinmesidir.Tatbik edilen sıva tabakasının 1.30 saat sonra kısmen 26 saat sonratamamen sertleştiği görülmüştür. Üst yüzeyin, sürekli ateşin yanmasınedeniyle zinterleşmiş <strong>ve</strong> siyahlaşmış orijinal sıva tabakasıyla uyumlultığunusağlamak için, ilk aşamada ağaç çırası temin edilemediğinden.metalçubuğıın ucuna sarılmış selülozik tinerli üstübünün yakılarak oluşturulanateşle islendirilmiştir (Resim: 7). Daha sonra ayın uygulamaağaç çırasıyla, tamamlama yapılmış tüm üst yüzeylere tatbik edilmiştir.2.3. Tonoz:37 cm. uzunlukta, 19 cm. genişlikte <strong>ve</strong> yerleştirme durumuna görealt kısımları 7·8 cm. arasında değişen, üst kısımları ise 9 cm. kalınlıktakerpiçlerin (Resim: 8b) aralarına yerleştirilmiş 34 -37 cm. uzunlukta,19 cm. genişlikte <strong>ve</strong> 3 cm.kalınlıkta 'pişmiş yassı tuğlaların (Resim: 8c)kullanılmasıyla yapılmış bulunan kemerler arasına, moloz taş (Resim:8d) <strong>ve</strong> tuğla parçalarının (Resim: 8e) bağlayıcı malzeme olarak toprakçamurun (Resim: 8ıf) tatbik edilmesiyle tonoz oluşturulmuştur.Ateşhanenin üst kısımüst noktasındandüzleştirilmesinde,kemerin (Resim: 9a) enbaşlayan yatay bir hat şeklinde 2 tabaka halinde kil(Resim: 9b) ile tutturulmuş yassı tuğlalar (Resim: 9c) kullanılmıştır.Bunun üzerinde ise 25 cm. kalxılığında alt kısımlardatoprak <strong>ve</strong> bunlarıniçinde tuğla parçaları, moloz taşcıklar bulunan dolgu kullanılmış <strong>ve</strong> tamamendüzleştirilmiştir (Resim: 9d). İç kısmı 1-5 cm. kalınlığında kil(Resim: ge) ile sıvanmıştır.219


2.3. ı. Dolgu:tki kemer arasında oluşturulmuş dolgunun resim 8'de de görüldüğügibi bazı kısımlarda döküldüğü <strong>ve</strong> bu nedenle diğer kısımlarında zayıf.lamış olduğu tespit edilmiştir. Açık teşhirde olması nedeniyle ateşhanetonozunun, daha fazla zarar görmemesi için toprak çamur tuğla <strong>ve</strong> moloztaş kullanılarak eksik bölümün bazı kısımları içten doldurularak (Resim,10), mevcut olan orijinal dolgunun daha fazla zarar görmemesi içinsağlamlaştırılmasına çalışılmıştır.2.3.2. Kemer:Kazı sırasında tespit edilen kerpiç parçalarının dikkatli .bir şekildeincelenmesi yapılıp, birleşenlerin kırık tcırığa oturtulması sonucunda,'2 orijinal kerpiç elde edilmiştir (Resim: 11). Bunların ölçülerinde yap·tırılmış bir tuğla ile birlikte orijinal kerpiçler de kullanılarak, tamamıinsan etkisiyle parçalanmış arka kemer başlangıcı (Resim: 12) onarılarak1986 senesinde bulunmuş durumuna getirilmiştir.Parçaları yapıştırılmışkerpiç <strong>ve</strong> tuğlanın eğimli olan kemer başlangıcınagü<strong>ve</strong>nilir bir şekilde yerleştirilebilmesi için,matkap kullanarak(Resim: 13) açılmış bulunan <strong>ve</strong> uzantıları ateşhane kuzey duvarına uzananiki deliğe (Resim: Bb), daha önce cam elyafı <strong>ve</strong> araldit karışımındandökümünü yapmış olduğumuz çubukların (Resim: 13a) kullanılmasıylagiiçlii bir şekilde tutturulmuşlardır.Eski ömıe tekniğine bağlı kalarakdiğer gerekli uygulamalarda tatbik edilerek, kemer başlangıcı <strong>ve</strong>bacaların belirgin bir duruma getirilmesi tamamlanmıştır (Resim: 16c).2.<strong>4.</strong> Arka duvar <strong>ve</strong> üst kısım:Ateşhane toprak altından açığa çıkarılırken kazı ekibinin dikkatli<strong>ve</strong> titiz çalışmaları sonucunda, elde edilmiş orijinal arka duvar parçalarının<strong>ve</strong> aynı ölçülerde yaptırılan tuğlaların kullanılmasıyla onarımı gerçekleştirilmiştir.Orijinal tuğla ölçülerinde yaptırılmış ağaç kalıba, kilin tam olarak.yayılmasını sağlamak <strong>ve</strong> oluşabilecek boşlukları önlemek amacıyla, de.mil' silindir kullanılarak kilin kalıp içine sıkıştırılması (Resim: 14) sağ.Ianmıştır. Kalıp, bir kenarının sökülmesiyle çıkartılmış(Resim: 15) pişmemiştuğlaalttan teııe kesilerek kuruması için güneş almayan bir yere- .bırakılmıştır. Pişirme anında, fırın içinde patlamalarısonucunda ihtiyaçduyıılan 6 tuğladan ancak 1 tanesi sağlam, diğer ikisi ise kırılmış fakatkullanılabilir bir durumda elde edilebilmiştir. Bütün bu olumsuzluklar<strong>ve</strong> mevcut olan malzeme eksikliği nedeniyle onarımında kÜÇÜk bir deği.şiklik yapmamızı gerektirmiştir.220


Yapılan tuğlalardan elde edilenlerin ortadan kırılması <strong>ve</strong> kazıdaçıkanların kullanılması sonucunda, 10-17.5 cm. genişlikte <strong>ve</strong> 75 cm. yüksekliktearka duvarda tamamlamayapılmış (Resim: Be) <strong>ve</strong> ateşhaneninarka sınırları belirlenmiştir (Resim: lôb).Harç karışımı:Kiremit tozuBeyazçimentoSu5 ölçek1 ölçek3 ölçek+9 ölçekBazı yerlerde ince tuğla yerine yukarıda oranları <strong>ve</strong>rilen karışırndanoluşturulan harcın kullanılmasıyla tuğla görünümü <strong>ve</strong>rilmiştir. Bununyanısıra onarım sirasında bağlama malzemesi olarak da kullanılmıştır.Fırın ateşhanesinin mevcut olan' arka duvarında yapılan incelemede,1.5 cm. kalınlığında kil ile sıvandığı görülmüştür. Onarılan sekininiç yüzeyinde kullanılmış olan <strong>ve</strong> daha önce oranları <strong>ve</strong>rilen karışırndanoluşturulmuş macun kıvamındaki malzemeyle iç kısım' O. 3· 1 cm. kalınlığakadar tamamlanmış, kurumasından sonra ateş yakılarak islendirilmiştir.Ateşhanenin arkasında üst kısmında mevcut <strong>ve</strong> in-situ olarak bulunankısımların korunabilmesi amacıyla, kazıda ortaya çıkarılmış yassıtuğlalarla birlikte bağlayıcı olarak toprak çamur kullanılarak (Resim:ı7c) onarımı gerçekleştirilmiştir(Resim: Bd, ıed),2.5. Ateşhane ağzı:Yassı tuğla parçalarının ,bazı yerlerde düzenli <strong>ve</strong> bir sıra takip edecekşekilde, bazı kısımlarda düzensiz olarak yerleştjrilmeleri <strong>ve</strong> kil iletutturulmaları şeklinde yapılmıştır"(Resim: 18). 67 cm. derinlikte tespitedilebilen ateşhaneninortadan alınan ölçüleri genişliği 50 cm., yüksekliğiise 67 cm. olarak belirlenmiştir.Daha fazla bozulm~sını engellemek için bazı kısımlar hazırlananeriyikle sert1eştirilmiş,ön kısımda ise harç <strong>ve</strong> yassı tuğla parçaları kullanılarakşu anki özelliğini bozmadan sadece destek oluşturmak amacıylaonarılmıştır.221


SERTLEŞTİRME:Kazıda ortaya çıkarılmış kerpiç malzemeden yapılmış eserierin sertleştirilmesindennormalolarak kaçınmak gerekir. Fakat açığa çıkmışeserin durumu, sentetik reçinelerIe hazırIanan eriyikle sertleştirilmesininİznik Çini Frrırıları Kazılarında olduğu gibi tek çözüm olması durumunda,bazı tedbirIer alındıktan sonra tatbik edilmesi gerekir. Eskidenkerpiçten yapılmış eserierin açıkta korunmasında inceltiimiş asfalt m~d.desinin şişlemeyolu ile enjekte edilmesi (Tarhan, 1975, s. 48) çalışmalarıdüşünülmüştür. Kerpiç üzerine <strong>ve</strong>rnik püskürtme <strong>ve</strong>ya polyesteri sünne(Yöriikoğlu, 1979, s. 554) gibi uygulamalar deneyselolarak gerçekleştirilmiştir.Mowilith, Paraloid, Araldit gibi sentetik malzemenin kullanılmışolduğu da bilinmektedir.İznikÇini Fırınları kazılarında ortaya çıkarılmış olan ateşhaneniniç<strong>ve</strong> dış kısımlarının hazırlanan eriyikle sertleştirilmelerininnedeni, yumuşamış<strong>ve</strong> toz halinde dökülmektc olan kısımlarının güçlendirilmesi, eskigörünümlerini <strong>ve</strong>rmek için sonradan kapatılacak dış tarafta dolgu olarakkullanılacak toprağın içinde bulunan polenlerin bütün tedbirIere rağmenoluşacak gelişmeleri sonucunda meydana gelen köklerin ateşhanelerindış cidarIarına zarar <strong>ve</strong>rmesini engellemek amacıyla koruyucu birtabaka oluşturmak<strong>ve</strong> içlerinde ateş yakılmasından dolayı meydana gelenkabuğun zaman süreci içinde 0.01- 1.5 cm. derinlikte çatlamalarIa oluşanparçaların dökülmesini engellemek amacınıtaşımaktadır.Sentetik reçinelerden hazırIanan eriyikle sertleştirme uvgulamasıfikriyle birlikte, ateşhanelerin iç kısmına 0.5 -1 cm. kalınlığında kil ilebir sıva tabakası yapıldıktan sonra içinde ateş yakarak <strong>ve</strong>ya yiiksek ısı<strong>ve</strong>rerek kurutmak (pişinnek) olmuş <strong>ve</strong> küçük bir yerde yapılan uygulamadansonra vazgeçilmiştir. Çünkü herşevden önce yapıldıkları malzemeninkullanılmasına rağmen, iç kısmın üst yiizeyini kaplayarak özeIliğiniyok etmek, onarım düşüncemize uygun <strong>ve</strong> olumlu bir çalışma değildir.Bunun yanı sıra ateşhanelerinyüksek ısı karşısında aniden kurumasıyla(ısıyı yavaş yavaş yiikseltebilecek aletlerimiz olmadığından) çökmesineneden olunabilir. İçten sıvama sırasında bazı parçalar düşme noktasındaolduklarından yapılan deneysel uygulamadan döküldükleri göriilmüştür.Fakat errbüyük etken böyle bir uygulamanın iç kısımlarınözeIliğini kaybettireceği <strong>ve</strong> bunun onarım olamayacağı kararımızı etkilemiş<strong>ve</strong> uygulamanın hazırIanan eriyiklerle yapılması uygun görülmüştür.1. Deneysel teşhis:1985 senesinde ortaya çıkarılmış fırın ateşhanesinin, 1986 kazı döneminekadar tahripkar ortam etkisiyle çok kötü bir duruma gelmişolması <strong>ve</strong> koruma amacıyla birlikte deneysel uygulamaya dönüşmüş olan222


kumun çıkartılması sonucunda yapılan teşhisin olumsuz sonuç <strong>ve</strong>rmesiateşhanenin kerpiç yapım malzemesinin acil olarak sertleştirilmesi gerektiğini göstermiştir.Sonuçlarını 1986 kazı döneminde alabileceğimiz, basit fakat belirleyicideneysel uygulamalar yapılmıştır. Ateşhane-1 içinin 1985 kazı dönemindedoldurulmasında,özellikle dolgu olarak yıkanmamış <strong>ve</strong> polenlerdenanndınlmaınış kumun kullanılmasının nedeni, fırın ateşhanesinin-Itoprak altında kaldığı zaman süreci içinde kerpiç yapım malzeme­.sinin hangi kısmının daha çok bozulduğunu <strong>ve</strong> rutubetten etkilendiğinitespit etmek nedeniyledir.1986 kazı sırasında yapılan teşhiste, kum içinde bulunan polenleringüney <strong>ve</strong> güney-batı yönlerinde doğa koşullarının etkisiyle, diğer yönlerenazaran çok ince saçaklar halinde köklendikleri belirlenmiştir.Uygulamaateşhanenin-I toprak altında kaldığı zaman süreci içerisinde, güney kısmınındiğer taraflara nazaran daha çok etkilenerek hassadaştığını <strong>ve</strong>bozulmaya başladığını<strong>ve</strong> rutubetten etkilendiğiniortaya çıkarmıştır.Bununyanı sıra sondajın kapatılmasında kullanılan malzemenin de (kil,moloz taş, etkili olmadığı belirlenmiştir. Kök saçakları batı <strong>ve</strong> kuzeydeaz, doğu tarafta ise yok denecek kadardır.2. Rutubete karşı önlem:Ateşhane-lin kuzeyde bulunan bahçe dolgu toprağının kotundandaha altta olması, bumdan gelebilecek rutubete karşı önlem alabilmek<strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rebileceği olumsuzluklar sonucunda sertleştirmeninetkisiz olmasınıengellemek amacıyla, ateşlıanenin batıda bulunan tütek ağızından başlayarakkuzey tarafını da kapsayan 150 cm. 'derinlikte <strong>ve</strong> 10-15 cm. genişlikteetrafı çepin kullanılarak açılmış (Resim: 19) <strong>ve</strong> batı, kuzeydolgu toprağından aynıması sağlanmıştır.Kazıda ortaya çıkanlmış yassı tuğlaların genişyüzleri arada 1-2cm. boşluk kalacak şekilde posyester, kum karışımı harç ile sabitleştirilmişlerdir.Sertleştirilmenin tatbik edilmesinden sonra ateşhane çevresindeaçılmış bulunan açıklığa, üst üste dikey yerleştirilmişler (Resim:20) <strong>ve</strong> her iki yanda kalan boşluk nemlendirilmiş toprakla doldurulmuş<strong>ve</strong> tahta takozlar kullanılarak sıkıştırılmıştır.Böylece Ateşhane-Lkuzey <strong>ve</strong> batı yönleri dışından gelecek neme karşı önlem alınmıştır.3. Temizleme:Ateşhaneninyüzeylerinde var olan bitki kökleri dikkatli bir şekildeyavaş yavaş çekmek suretiyle yüzeye zarar <strong>ve</strong>rmeden çıkartılmıştır. çatlaklardabulunan toprak artıklan uçları sivriltilmiş <strong>ve</strong> yassılaştınlmış223


- tahta parçalarıyla çıkartılmaya çalışılmıştır (Resim: 2l). Kalan toprak<strong>ve</strong> tozlar, yerine göre sert <strong>ve</strong> yumuşak fırçaların kullanılmasıyla atılmışlardır.Temizlerneye çok önem <strong>ve</strong>rilmiştir. Çünkü ateşhanenin yüzeylerinekadar temizse sertleştirme o kadar etkili olur. Aksi takdirde sertleştirmemaddesi dışta kalır, yüzeye işlemez (Dowman, 1970, s. 9S).<strong>4.</strong> Yüzeylerin ısıtılması:Sertleşmenin olumlu sonuç <strong>ve</strong>rmesi püskürtülen eriyikin, ateşhanelerindış <strong>ve</strong> iç yüzeylerin içine mümkün oldugu kadar nüfuz ettirilmesinebağlıdır. Bunu sağlayabilmek için 4Ox60 cm. boyutlarmda varakIevhalar, karton levhalara plastik bantla tutturulmasındansonra güneşışınları fırın ateşhanesine yansıtılacak şekilde etrafına yerleştirilmişlerdir(Resim: 22).Sabah yerleştirilmişlevhalar, güneşin durumuna göre yerleri <strong>ve</strong> konumlarıdeğiştirilerek, yansıtılmış güneş ışınlarının saat 16'ya kadarateşhane yüzeylerine yönlendirilmesinde süreklilik kazandırılmıştır.Böylecedoğalolarak ısıtılmış olan fırın ateşhanelerinin iç <strong>ve</strong> dış yüzeylerinin,eriyiki daha çok içlerine girmesi sağlanmış <strong>ve</strong> uygulamalardanolumlu sonuç alınmıştır.S. Eriyikin oluşturulması:1986 senesinde acil olarak sertleştirmeyi yapabilmek için kullanılmasıdüşünüıen araldit yapışkanı. tüm çevre araştırmalarına rağmen teminedilememiştir.Ateşhanenın-I bulunduğu ortamın el<strong>ve</strong>rişsiz olması <strong>ve</strong>acil onarım <strong>ve</strong> koruma çalışmaları gerektirdiğinden, temin edilebilenmalzemelerle karışım yapmamızı gerektirmiştir. Sertleştirme malzemesiolarak araldit ile benzer özellikler göstermesine rağmen çok farklı ısıdeğişimi karşısında daha çok etkilenerek genleşen <strong>ve</strong> bunun zaman süreciiçersinde eser üzerinde meydana gelebilecek olumsuz etkenlerin bi­!inciyle bazı tedbirler alarak polyester yapışkanı kullanılmıştır. tık karışımınoluşturulması aşağıda <strong>ve</strong>rildiği gibi gerçekleştirilmiştir.Eriyik:PolyesterSertleştiriciHızlandırıcıSelülozik tiner1.000 gr.40 gr.30 gr.10.000 gr.Polyester bulunan kap içine sertleştirici ila<strong>ve</strong> edilir <strong>ve</strong> karıştırılır.Sonra hızlandırıcı ila<strong>ve</strong> edilerek karıştırılır. Selülozik tiner çok az ila<strong>ve</strong>edilerek karıştırılır. Daha sonra istenilen miktar ila<strong>ve</strong> edilir. Kesinliklepolyester karışımı, selülozik tiner içinde bulunan kap içine dökülme.melidir, Çünkü tam bir karışım sağlamak güç olur.224


1987 senesinde temin edilen aralditle ateşhane-Z iç <strong>ve</strong> dış yüzeyinesertleştirme gerçekleştirilmiştir. İlk karışım aşağıda <strong>ve</strong>rildiği gibi yapılıp: atbik edilmiştir.Briyik :AralditSertleştiriciAseton250 gr.75 gr.2.500 gr.Uygulamanın temmuz ayının sonlarında tatbik edilmiş olması eriyikinçok hızlı kullanılmasını gerektirmiştir. Çünkü aseton açık kapiçinde çok çabuk buharlaşmaktadır. Diğer karışımların oluşturulmasındaselülozik tiner kullanılmıştır.6. Eriyikin kullanımı:6.1. Tatbik etme öncesi uygulayıcının aldığı önlemler:Eriyikin püskürtülmesi anında özellikle ateşhanenin iç kısımlarındayapılan çalışmalarda kaynakçı gözlüğü kullanılmıştır. Maske temin edilemediğindennemli tülbent, ağız <strong>ve</strong> burnu kapatacak şekilde bağlanarakolabilecek zehirlerneye karşı tedbir alınmıştır. Çünkü püskürtme anında,özellikle iç kısımlarda yapılan uygulama sırasında, etrafa dağılan <strong>ve</strong> havayakarışan eriyik zerreleri gözlerimizde, ayrıca solunum yolu ile içe çekildiğindenbünyemizde rahatsızlık meydana getirmesi sonucu, yukarıdabelirtilen basit fakat etkili uygulamalar yapmamızı gerektirmiştir.6.2. Tatbik etme:Ateşhanelerin iç kısımlarında yanmadan dolayı sertleşmiş olmasınedeniyle, hazırlanan eriyik yan kenarlara fırçalar kullanılarak tatbikedilmiştir. Fakat çatlakların çok olması (Resim: 23) bazı kısımlarda <strong>ve</strong>özellikle üst kısımlarda olumsuz sonuç almamıza neden olmuştur. Bunedenle eriyik püskürtülerek tatbik edilmiştir (Resim: 24). Çatlaklarınçok derin <strong>ve</strong> dar olması nedeniyle eriyik sıvı olarak, büyük olmalarıdurumunda ise kerpiç tozuyla yoğunluğu arttmldıktan sonra enjekteedilerek (Resim: 25) sertleştirme <strong>ve</strong> doldurma işlemi gerçekleştirilmiştir.Dış kısmın yıımuşa:k <strong>ve</strong> dağılabilir olması, yapılan deneysel uygulamada(Resim: 26) fırça kirlenmekte buna bağlı olarak eriyik de kirlenereközelliğini kaybetmektcdir. Bu nedenIe ilk uygulamada püskürtmemetodu ikinci uygulamada ise fırça metodu kullanılmıştır.225


6.3. Tatbik edilen miktar:Sertleştirmeninilk uygulamalarındaaraldit <strong>ve</strong> polyesterin daha çokseyreltilmiş olmasının nedeni, eriyikin mümkün olduğukadaryüzeyleriniç kısımlarına girmesini sağlamak içindir. İkinci eriyikin hazırlanmasındaaraldit <strong>ve</strong>ya polyester bir miktar artırılmış, üçüncü hazırlanışındatekrarçoğaltılmıştır. Uygulamadan sonra hiçbir renk değişimi görülmemiştir.1986 senesinde fırın ateşhanesine-l üç uygulama sonucu <strong>4.</strong>000 gr.polyester, 160 gr. sertleştirici, 120 gr. hızlandırıcı <strong>ve</strong> 21.500 gr. selüloziktinerin tatbik edilmesiyle iç <strong>ve</strong> dış yüzeylerin sertleştirilmesi gerçekleştirilmiştir.1987 senesinde ise diğer fırın ateşhanesine-2 iki uygula.mada değişik metodların uygulanmasıyla410 gr. araldit, 135 gr. sertleştirici<strong>ve</strong> <strong>4.</strong>500 gr. aseton kullanılmıştır.KORUMA:Kışın yağacak yağmurlardan ateşhanelerin zarar görmemeleri ıçınüzerlerine sundurma yapılmıştır. Kazı bitimi sonunda ateşhanelerin etrafıdüzenlemniştir. Açık teşhirde olan bu eserlere uyguladığımız çalışmalarındeğerlendirilmesini, önümüzdeki senelerde sürekli kontrolünüyaparak <strong>ve</strong> gelişmelere göre ateşhanelerirı bakımıarını gerçekleştirerekolumlu yönlerinin sürekliliği kazandırılmaya çalışılacak <strong>ve</strong> uzun vadelikoruma tatbik edilecektir.SONUÇ:Doğa koşulları <strong>ve</strong> insan tahribatı nedeniyle, 1986 senesinde (Re.sim: 27-A) <strong>ve</strong> diğerinin 1987 senesinde yok olma durumunda olan fırınateşhanelerinegerçek değerini <strong>ve</strong>rerek onarılmalarının(Resim: 27-B, 28)nedeni, bulundukları mekandan soyutlamadan uzun bir süre ayakta tutarak,bizden sonra gelecek olan onarımcıların gözetimine aktararakmümkün olduğu kadar çok yaşamalarını sağlamaktır,Her eserin yapıldığı malzemeye göre bir süre sorıra yok olması kaçınılmazdır.Bu sürenin 'kısa <strong>ve</strong>ya uzun olması ise bizlerin yaptığı uygulamalara<strong>ve</strong> 'kişinin değer <strong>ve</strong>rmesine bağlıdır. Bu düşüncem tüm var olan<strong>ve</strong> yok olma durumunda bulunan eserler için geçerlidir.lznik Çini Fırınları Ateşhaneleri onarımı, yurdumuzdakısıtlı ola-.naklarla yapılan çalışmalariçinde ilk örneklerini <strong>ve</strong>rmektedir. Bu nedenledaha önce yapılmış böyle bir onarım çalışmasının sonuçlarındanyararlanarak,burada uygulama yapma imkanımız olmamıştır.Onarım <strong>ve</strong>koruma çalışmaları Sanat Tarihçi Yahya Aktar'ınbüyük gayreti <strong>ve</strong> kazıekibinin her türlü pratik <strong>ve</strong> teorik yardımlarıyla gerçekleştirilmiştir.226


Akıllı,(1987)KAYNAKLARH., «Perge Kazılannda Ortaya Çıkanlan Miınaıiye Bağlı Elemarılarm. Onarımı-,TAÇ, Türkiye Anıt Çevre <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Değerlerini Koruma VakfıYayını, sayı 6. s. 41-47.Aslanapa, O., -İznık Çini Fırmları Kazısı 1986 Çalışmaları», Kazı Sonuçlan Topları­(1906) tısı VIII -ll, Ankara 26 - 30 Mayıs 1986, Ankara, T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong>Bakanlığı ESki Eserler <strong>ve</strong> Müzeler- Genel Müdürlüğü, s. 315 - 33<strong>4.</strong>Aslanapa, O., «İznık Çini Fınnlan Kazısı 1006 Çalışmaları», Kazı Sonuçlan Toplan­(1967) tısı IX, Ankara 6 - 10 Nisan 1987, Anıkara T.C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı. Eski ESerler <strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürlüğü, s.Dowman, E. A., Conservatıon in Field Archaeology, London, Methuen Co. Ltd.(1970)Eriç, M, «Türkiye'de Vernaküler Kerplç Mimarist»,Kunkel, H. J.. -Zur- Bergung Fragiler Funde», Arbeitsblaetter für Bestauratoren,(1981l Mainz, Verlag des Römisch - Germenıscherı Zentra1ınuseums, s. 44 -46.Tarhan, T.. •Urartu Merkezlerinde Meydana Çıkanlan Kerpiç Mimarinin Korun­(1975) ması <strong>ve</strong> Onarımı Hakkında Öneriler». MTRE Bülteni, Tarihi Çevrenin KorunmasıSemineri Bildirileri 19 - 20 Haziran 1975, İstanbul. İTü MimarlıkFakültesi Mimarlık: Tarihi <strong>ve</strong> Restorasyon Enstitüsü, s. 44 - 55.Yörükoğlu, O...Açıl< Hava Müzeler <strong>ve</strong> Örenlerdeki Eski Eserleri T..biat Tahribln­11979) den Korumaık için iki Deneme», Türk Tarih Kongresi VIII, Ankara II - 15Ekim 1976, Anıkara, Türk Tarih Kurumu Basımevi. s. 553- 555.227


Resim 1 - Fınn .ateşhanestntn 1986 senesindedurumu (llResim 2 - Topraktan temizlendikten sonra onarım aneesigörünümü (2)Be-sm e 3 -228Taban onarıldıktan sonra görünümü raı


Resim 4 - Sekilerin onarım öncesi durumu (2)Resim 5 - Tamamlanan doğu sekisi (2)229


Resim : 6 - Sentetik harçla eksik kısmın tamamlanması (2)Resim : 7 - Tamamlanan eksik sıva tabakasının Islerıdtrtlmesı (2)Resim : 8 - Tonozun içten görünümü <strong>ve</strong> örme tekniği (2) a, KUsıva tabakası b. Kerpiç c. Yassı tuğı!a d. İki kemer.arasında dolgu moloz taş e. Tuğla parçasıt, Dolgu toprak230


Resim : 9 - Tonoz kesiti (2) a, Kemer b. Kilc. Yassı tuğla d. Dolgu e. Kil sıvaResim : 10 - İki kemer arasındaki dolgunun güçlen.dirflmesi (2)Resim : 11 - Tespit edilen parçaların "kırık kırağaoturtulmasından muşturulan kerpiç (2)231·


R..lm , 12 - Tahrip edilmiş kemerbaşlangıcınıngörünümü (2) Onarımöncesi durumu(2), a, Orijinaleuygun yapılmıştuğlab. Orijinalkerplç c.Ta:hrip edilmedekullanıtmış sertçubuğuniz d.bıraktığıBacalarResim : 13 -Kemer onarım çalışmaları<strong>ve</strong> onanından sonraarka kısmın görünümü (2) a, Araldit,cam elyafı karışımından yapılmış çubukb. Açılmış delik c. Onanlan arka duvard. Onarılarak belirgin duruma getirilenarka kısım232Resim 14 - Demir silindirlekilin kalıpiçine yayılması(2)


Resim 15 - Kalıp içinde görünüm <strong>ve</strong> kalıptan çıkarma (2)Resim : 16 - Onarım sonrası .arka kısmmgörünümü (2) a, Sekib. Arka duvar c. Kemerhaşlangıcı d. Üst kısım233


Resim 17 - Onarım öncesi arkakısmın gorunumü (2)a, Doğu sekı b. Arkaduvar c. Üst kısımResim 18 - Ateşhane ağzının onarımöncesi durumu234


Resim: 19 -Dıştan gelecek rutubete karşıateşhane etrafının açılması (ıLResim l 20 - Rutubeti önlemek için btrqeşttrllmlş çift tuğlanınateşhane çevresine yeı-leşttrtlmesl (i)Resim : 21 -Sivri <strong>ve</strong>yassı tahtaparçalarıylaçat1aklarmtemizlenmesi(2)235


Resim e 22 - Barak levlıaları!a güneş ışınlarımnyansıtılması (I)Resim : 23 - Ateşhane 'iç yüzeyinin görünümü (2)Resim 24 - Eriyikin püskürtülerek yüzeye tatbik edil-236 mesj (2)


Resim : 25 - Enjekte ederek çatlakların doldurulması (2)Resim : 26 - Eriyikin fırçayla sürülmesi (2)237


Resim: 27A - Ateşhanenin onarun iin~ı:ı.o:ıi durumu (LLResim : 27B - Onanm sonrası görünümü (l)Resim : 28 - Ateşhanenin onanm sonrası görü'nümü (2)238


BAZI TÜRK-İSLAM KİLİTLERİNİN X·IŞINIRADYOGRAFİ TEKNı(;İ İLE DEGERLENDİRİLMESİözetBeril TUGRUL'CihatSOYHANÇalışmarmzda bazı Türk - İslam kilitlerinin X - ışını radyografitekniği ile ayrı ayrı radyografları alınarak incelemesi yapılmıştır. Bukilitlerde. kimi korozif etki <strong>ve</strong> aşınma izleri bulunması nedeniyle, kilitlerinsökülmesi halinde eserlerin zarar görmesi söz konusu olabilirdi. Busebeple, araştırma yapabilmek için, eserlerin X -ışırıı radyografi tekniğiile incelenmesi bir' gereklilikti, Çekilen radyograflardan, kilit rnekanizmalarıgörülebilıniş <strong>ve</strong> farklılıklar saptarsahilmiştir. Çalışmamız sonucunda,incelenen Türk - İslam kilitleri değerlendirilerek,farklılıkları saptanabilmiş<strong>ve</strong> bir sınıflandırmayagidilebilmiştir.AbstraetIn this study, some Turkish - Islamic latchs are in<strong>ve</strong>stigated byX - ray radiography technique, The latchs could be searched only by theradiography techniques for the in<strong>ve</strong>stigation of their inner parts due tocorrosion and wear out effects on them. As 'Vhe results of the study, detenminingaf the differences between the Iatchs can be seen easily usingby the radiographs and the Iatchs can be classified according to theirworking mechanism.GirişElektromanyetik radyasyon ailesine dahil olan X -ışırıları maddeyenüfuz edebilme özelliğine sahiptir. X - ışınlarının bu özelliklerindenyararlanılarak çeşitli malzemelerden yapılmış' parçaların bünye içi yapı<strong>ve</strong> fiziksel özelliklerine ilişkin bilgi edinmek mümkün olabilmektedir..Bbyleliklevincelenen parça hakkında ileri «bir takım» hususların tayini<strong>ve</strong> tesbiti yapılabilmektediri -<strong>4.</strong>(OJY. DOÇ. Dr. Beril TUGRUL, Istanbul TElknik· Üni<strong>ve</strong>rsitesi Nükleer Enerji Enstitüsü.Ayazağa Kampüsü -1lO626 MaslakısTANBUL,Cihat SOYHAN, Türk Islam Eserleri Müzesi, ısTANBUL239


Bu çalışmada, hepsi Türk - İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan çeşitlikilitler üzerinde çalışılmış <strong>ve</strong> kilitlerm incelenmesi gerçeklenmiştir.Burada, her kilite ilişkin X - ışını radyografları ayn ayrı alınmış <strong>ve</strong> değerlendirmeyegidilmiştir.Uzerlnde çalışılankilitlerde, geçen zamanınetkisiilde oluşmuş kimikorozif etki <strong>ve</strong> aşınma izleri bulunmaktaydı. Bu nedenle, inceleme amacıyla,mekanik yöntem kullanılarak, kiliılerin sökülmesi halinde, eserlerinzarar görmesi söz konusu olabilirdi. Hatta belki de parçaları, tekrarbiraraya getirmek bile mümkün olmayabilirdi. Bu sebeple, araştırmayapabilmek için, eserlerin; X - ışını radyografi tekniği ile incelenmesi birgereklilik arzetmekteydi.Yapılan Çalışmalarçalışmamızda, önemli grubu «asma kilitler» oluşturmaktadır. İlkolarak, 19. y.y. sonu döneme ait, Çinili Köşk'ten Müze'ye gelmiş bır asmakilitincelenmiştir (Env. No: 1424). Resim: I'de fotoğrafı görülenbu kilidin yanında anahtarı da mevcuttur.Söz konusu bu kilidin, bir asma sapkısmı <strong>ve</strong> kapalı bir kilit kısmıbulunmaktadır. Resim: 2'deki radyograf incelendiğinde görüldüğü üzere,sap kısmından bir parça, kilidin açılmasıyla,kilitdentamamen ayrılabilmektedir.Kilide ait radyografın incelenmesiyle, 'kilit mekanizması <strong>ve</strong> çalışmaprensibi arılaşılabilmiştir. Ayrılabilerı parçanın bir ucu, bu uç noktadabirbirine bağlanan <strong>ve</strong> aksi yöne doğru açılan bir grup metal saçakelemanlara sa!ıiptir. Ayrılabilen parçanın ucundaki bu saçak elemanlar;kilide sokulurken, bağlantı noktalarından itibaren ileri hareket <strong>ve</strong>riliyorolmasından ötürü, .kilidin kapalı kısmının içine girebilmekte, ancakgirdikten sonra geri çekilmek istendiğinde, saçak elemanların içerideserbest olarak açılması nedeniyle geni çekilememektedir, Böylelikle, kilitkapanmış olmaktadır.Ayrılabilen sap parçası, sabit asma sap kısmı içinde «hayli uzun»bir yuvaya girmektedir. Söz konusu yuvanın böylesine uzun tutulmasıninnedeni, zorlamayla oluşacak esneme sonucu, bu parçanın üst kısmındançıkmasının ônlenrnesidir,Bu kilide ait anahtarın ucunda bir U diş <strong>ve</strong> hemen altında da biri profil diş bulunmaktadır.Anahtar, kapalı kilit kısmının altındaki boşluktansokulmakta <strong>ve</strong> üzerindeki diş profilleri, saçak elemanları sıkıştırarak,ayrılabilen sap parçasının, kapalı kilit kısmından 'kurtulmasınısağlamaktadır.240


İlk olarak ele aldığımız bu kilit mekannzması. nispeten basit birmekanizmadır.Burada, anahtar doğrudan doğruyasaçak elemanlara müdahaleederek açılmayı sağlamaktadır.Bir 'benzer kilit mekanizmasıResim: 3'de fotoğrafıgörülen asma ki­Iitde mevcuttur (Env. No : 1420). Ancak, burada, bir önce incelediğimizkilitden farklı olarak, saçak elemanların altında bir mastar eleman bulunmaktadır.Söz konusu kilit, 19. y.y. sonlarına ait bir kilit olup,MüzeyeÇinili Köşkten intikal etmiştir.'Resim: 4'de radyografı görülen söz konusu asma .kilidin anahtarımevcuttur. Anahtar, bir i profil diş ile hemen altında tek taraflı bir dişihtiva etmektedir. Anahtarın diğer bölgesi ise tutma bölgesini oluşturmaktadır.Kilit açılmak istendiğinde, anahtarkapalı kilit kısmının altındakiboşluktan sokulmakta <strong>ve</strong> mastar elemanla uyuma getirilmektedir. Anahtarıntutma bölgesi ile dişlerinin bulunduğu kısrmnın orta eksenleri aydoğrulardır. Anahtarda­nı .düzlem üzerinde bulunmakla beraber, farklıki bu eksen farklılığı; geometriye uygunluğun sağlanması amacıyla, özel­Iikte yapılmıştır. Bu şekilde, anahtar dışında, dışarıdan yapılacak müdahalelerlekilidin açılması zorlaştırılmış olmaktadır.Yine bu amaçla, analhtargirecek boşluk, kilidin alt .kısmından, görülebilen bir parçayla gölgelenmiştir.Bunlardan ayrı olarak; yine asma kilit olup, benzer mekanizmaylaçalışan, ancak biraz farklılık gösteren kilitler üzerinde de çalışılmıştır.Resim: 5'de fotoğrafı <strong>ve</strong> Resim: 6'da radyografı görülen kilit; 19. y.y.sonlarına ait olup, Çinili Köşk'ten TüI1k- İslam Eserleri Müzesi'ne gel.miştir (Env. No : 1425).Söz konusu radyograf incelendiğinde,bu asma kilitdede yine ayrılabilenbir sap kısmı <strong>ve</strong> kapalı bir kilit kısmı bulunmaktadır. Keza yine,ayrılabilerı sap kısmının ucunda benzer saçak elemanlar bulunmaktadır.Ayrıca, kapalı kilit kısmı içinde bir mastar eleman He bir ara elemanbulunmaktadır.Buradaki esas farklılık; kilidi açmak için, anahtarla doğrudandoğruya saçak elemanlara müdahale edilmemesidir.: Bunun yerine,anahtar ile mastar eleman arasında çalışan bir ara eleman kullanılmıştır.Ara eleman yardımı ile, anahtardan alınan mekanik etki, mastarelemana iletilmekte <strong>ve</strong> mastar eleman.n saçak elemanlara etkisiyle açıl.ma sağlanmaktadır. Bu nedenle, kapalı kilit 'kısmı, daha önce incelenenkilitlere oranla büyümüştür. Burada, anahtar deliği, öncekilerdeki gibiyarık değil, nispeten 'küçük bir delik biçimini almıştır.241


Anahtarda, karşılıklı iki i profil <strong>ve</strong> genişleyen bir 'kısım ile tutmabölgesi bulunmaktadır. i profiller arasındaki boşluk, anahtar deliği ortasındakieksenel pirne geçirilerek, döndüriilmekte <strong>ve</strong> bu şekilde ara elemanamekanik etki yapılmaktadır.Ara elemanın mekanik etkiyi, mastareleman aracılığıyla iletmesiyle de kilit açılmaktadır.X - ışını radyografi tekniği ile incelediğimiz kilitler içinde, bir farklımekanizmaya sahipkilit; Resim: Tde fotoğrafı <strong>ve</strong> Resim: B'de radyografıgöriilen kilitdir (Env. No : 316). Şehzadebaşı Bukaoğlu DedeTürbesinden gelen bu kilit 19. y.y. başına aittir.Bu kilitde de bir sap 'kısmı <strong>ve</strong> bir kapalı kilit kısmı bulunmaktadır.Sap kısmında, öncekilerde olduğu gibi tamamen ayrılabilerı parça gibihareketli bir parça bulunmaktadır. Bu kilitdeki esas farklılık, rnekanizmasındadır.Burada, kilit çalışma mekanizması, yay-germe <strong>ve</strong> pim çalışmasıile gerçeklenınektedir.Asma sapa geçme bağlantılı <strong>ve</strong> hareketli sap parçası, kilit düzleminedik bir dile sahiptirvDil üzeninde ise delik bulunmaktadır,Hareketli sapparçasının dili, kapalı kilit kısmının içine girmekte <strong>ve</strong> dilin deliğine,kapalı .kilit kısmındaki bir pimin girmesiyle .kilit kapanmaktadır. Piminbu şekilde kalması,bir yay - germe sistemi ile sağlanmaktadır. Açılma iş.lemi sırasında, yay - germe sisteminin pime etkisi kaldmlmakta <strong>ve</strong> pimyukarı doğru hareket ederek, hareketli sap parçası serbest kalmaktadır.Böylelikle de kilit açılmış olmaktadır.Üzerinde çalıştığımız bir başka asma kilit, döküm bir eserdir (Env.No: 1308). Bu kilide ait fotoğrafResim: 9'da <strong>ve</strong> radyograf ise Resim: ıo'dagöriilmekte~ir. 18. y.y. a ait 'bu kilit, Konya Halı tüccarı Osman Hakkalı'danMüzeye hediye edilmiştir.Resim : lü'daki radyograf incelendiğinde; kilit mekanizmasında.halka diskler ile bu disklerin sap üzerinde oturacağı dişlerin bulunduğugörülmektedir. Disklerde. bir konum için boşluklar bulunmaktadır. Aynca,ortada haç biçimi bir parça bağlantısı bulunmaktadır.Buraya anahtarsokulmakta <strong>ve</strong> anahtarla disklerin intibakı sağlanmaktadır. Resim :ll'de analıtarın radyografı görülmektedir.Kilit açılmak istendiğinde; anahtar haç parçaya intibak ettirilecekşekilde sokulmakta <strong>ve</strong> döndürülmektedir, Anahtarm döndürüfrnesiyle,halkalı diskler de dönmektc <strong>ve</strong> boşluk uygun yere gelince, asma sap kısmıile kilit kısmı birbirinden ayrılmaktadır. Bu şekilde, asma kilit açılmışolmaktadır.242


Bunlardan ayrı olarak, X - ışını radyografi tekniği'ile iki şifreli kilitüzerinde de çalışılmıştır. Bunlardan birincisi, daha önce incelediğimizkilitlerdeki gibi tamamen ayrılabilenbir sap kısmı bulunan bir asma ki­Iitdir (Env, No: 1419). Bu kilide ait fotoğraf Resim: 12'de <strong>ve</strong> radyografise Resim: 13'de görülmektedir. Bu kilit de yine Çinili Köşk'ten Müzeyeintikal etmiş olup, 19. y.y.'ın sonuna ait bir eserdir.Bu kilitde, kapalı kilit kısmı yedi sifrelı halka biriminden oluşmaktadır.Bu halka birimlerinden son baştaki sabit, ortadaki beş tanesi hareketlidir.Ayrılabilerı sap parçası ile temasta olan baştaki birim ise diğerbirimlerin şifre konumuna getirilmesiyle hareket ettirilebilmektedir.Ayrılabilerı sap parçasının şifre birimi ile temasta bulunacağı kısmı,eksantrikliği olan yuvarlak bir disk biçimindedir. Bu disk, baştakişifre birimi içindeki yuvaya oturmaktadır. Baştaki birim döndürüldüğünde,eksantrik diski sıkmakta <strong>ve</strong> bırakmamaktadır.Öte yandan, hareketli şifre birimleri içinde, pim bulunmaktadır,Kilitaçılmak istendiğinde;.ortadaki hereketli şifre birimleri, şifre konumunagetirilmekte <strong>ve</strong> baştaki birim döndürülmektedir. Bu takdirde, sa.pın ayrılabileri parçasına ait eksantrikdisıkserbest kalarak, 'kilidln açılması'sağlanmış olmaktadır.Üzerinde çalıştığımız,ikinci şifreli kilit, özel bir kolleksiyona ait bireserdir (Ferit BDGÜ Koleksiyonu). Bu kilidirı fotoğrafı Resim: 14\le<strong>ve</strong> radyografı Resim: 1S'de görülmektedir.Söz konusu bu şifreli kilitde, sap tek parçadır <strong>ve</strong> ayrılabilerı birparçası yoktur. Kilidin asma sapı, kilit kısmına bir taraftan bir bağlamaelemanı yardımı ile bağlarımıştır. Bir başka deyişle, sapın bir tarafı sabitlenmiştir.Sapın diğer ucu ise dil biçiminde bir uzantı ile son bulmaktadır.Söz konusu dil, ıkilidin kenar parçası içindeki yuvaya girınektedir.Kilidin gövde kısmı, dört hareketli şifreBu hareketli birimler, sapın da bağlandığı sabit kenar parçalara irtibatlıdır,Hareketli şifre birimlerinin içinde, uygun şifre konumuna getirildiğindebirbirini tamamlayan pimler bulunmaktadır.biriminden oluşmaktadır.Sapın dilli ucu, kenar parça içindeki yuvasına oturtulduktan sonra,bu yuva döndürüldüğünde,dilli parça sıkışmakta <strong>ve</strong> çıkarnamaktadır.Bu durumda, kilit kapalı olarak kalmaktadır. Ancak, kilit gövdesindekişifreli hareketli birimler, şifre konumuna getirildiğinde,içlerindeki pimlerbirbirini tamamlamakta <strong>ve</strong> kenar parça içindeki parçayı hareket ettirerek,sapın dilli ucunun girdiği yuvayı döndürmekte <strong>ve</strong> dilli sapın çıkabileceğipozisyona getirmektedir. Böylelikle, kilit açılmaktadır;243


Sonuç:Üzerinde çalıştığımız <strong>ve</strong> hepsi Osmanlı dönemine ait asma kilitlerinX - ışını radyografi tekniği ile incelenmesi sonucunda bu kilitlerinişlevlerinin aynı olmasına karşın mekanizma tekniği açısından farklılıklar arzetlikleri görülmüştür.İncelediğimiz asma kilitleri bir sınıflandırmaya tabi tutmak istersek, söz konusu !kilitleri esas itibariyle iki ana gruba ayırabiliriz, Bunlarsırasıyla; şifreli <strong>ve</strong> anahtarlı kilitlerdir. Burada incelenen şifreli kilitleri,halkalı tipte kilitlerdir. Anahtarlı asma kilitleri ise, saçak elemanlı,yay - germe mekanİzmalı<strong>ve</strong> diskli olmak üzere üç gruba ayırmak mümkündür.Üzerinde çalıştığımız kilitler içinde çoğunluğu, arıaatarlı kilitler oluşturmakta olup, bunlar içinde de önemli yeri saçak elemanlı kilitleralmaktadır.Çalışmamızla, mekanik yöntemle ineelenmeleri halinde hasar görmelerimümkün olabilecek Osmanlı dönemi kilitleri, tamamen tahribatsızolarak incelenmiş <strong>ve</strong> çalışma mekanizmaları, mekanizma tekniği açısındançözümlenebllmiştir,Fazla olarak, söz konusu bu kilitler, mekanizmatekniğiaçısından genel bir sınıflandırmaya tabi tutulabilmiştir,!ll Mıx,REFERANSLARP. E., -Introduction To Nondestructi<strong>ve</strong> Testing-, John Wiley And SonsLtd. Baffins Lane, Chidkester, England, ı987.(2) Bilge, A. N., Tuğrul, B., «Çelık Döküm <strong>ve</strong> Kaynak Dikişi Kontrollannda RadyografikDeğerlendirme Esasları», Nükleer Enerji <strong>ve</strong> Sanayi İşbirliği Sempozyumu,İstanbul, (ı5-17 Ekim ı986), Bildin Kitabı s. 78-88.(3) Halmshaw. R., -Industrial Radiology Technique», Wykeham Publications Ltd.,London, ı971.(4) Bilge A. N.. Tuğrul, B., .Radyografik Değerlendirme Esasları», Metalurji Dergisi,Tahribatsız Muayene ÖZel Sayısı, s. 24 - 27, (Ocak 19881.244


Resim 1 - Kiilit fotoğrafı (Env. No: 1424)Resim: 2 - Kilit radyografı (Env, No: 1424)245


~'"AsmaKilitleriiii Şifreli Kilitler~i IAnahtarıı Kilitler iii i iSaçak Eleman1ı -Yay-Germe DiskliKilitler Mekanizmalı Kilitler Kilitlerİncelenen Osmanlı Asma. Kilitlerinin Smıflandınlması


Resim : 3 - Kilit fotoğrafı (Env. No: 1420)Resim, 4 - Kilit radyografı [Env. No, 1420)247


Resim , 5 - H;llit fotoğrafı IEnv. No, 1425)Resim , 6 - Kilit radyografı IEnv. No, 1425)248


~i249


NulOi,.iiResim , 9 - Kilit fotoğrafı lEn.v. No, 1308)Beslm , 10 - Kilit radyografı IEnv. No,l:ıooJResim , II - Anahtar radyograf](Env. Nö e1308J


Resim , 12 - Şifreli kilit fotoğrafı lEnv. No, 1419)Resim, 13 - Şifreli kilit radyografı IEnv. No, 1419)251


~Resim : 14 - Şifreli kilit fotoğrafı (Ferit Edgükoleksiyonundan)Resim : 15 - Şifreli kilit radvograrı (FeritEdgü kcleksfyonundan)


ÖzetGÜMüŞİ RENKTEKİ BRONZ BULUNTULARINMİKRO YAPıSıA. Emel GEÇKİNLİ*Nazım BOZKURTÖnder BİLGİBu çalişma, İkiztepe i kazısından çıkmış, eşsiz buluntulardan biriolan, bir yüzünde erkek, diğeryüzünde kadın figürü bulunan kama (I/80·494) ile dörtlü spiralin (1/81-196), metalografik etüdünü kapsamaktadır.Arsenikli bronz olduğu saptanan, her iki buluntunun görünümü ay·nı kazıda bulunan diğer arsenikli bronz buluntulardan farklı olarak gümüşirenktedir. Bu çalışmada, gümüşi rengin orijini saptanmış <strong>ve</strong> aynıkazıdan çıkmış, arsenikçe zengin diğer bazı buluntularda metalografikolarak raslanan Cu-As tabakasının oluşum mekanizması tartışılmıştır.Girişİkiztepe metal buluntularının bir kısmının metalografik etüdü daha önce yapılmıştıri. M. Ö. 3000 yılına tarihlenen bu buluntularda, arsenikmiktarı % 2,7 - 10,5 arasında değişmektedir. Bu eserlerden, yüksekarsenik içerikli' olanlarda, patinanın altında, 100 um'kalınlığa varan y(Cu,As) tabakasının yer aldığı tesbit edilmiştir. Diğer taraftan, yine aynıkazıdan çıkmış eşi olmayan bir yüzünde kadın, diğer yüzünde erkek figürübulunan kama (1/80494) ile Dörtlü SpiraI'in (1/81-196), (Resim: 1)patinalarının temizlenmesinden sonra görünümlerinin gümüşi renkte olduğugörülmüştür. Buluntuların, daha önce yapılan kimyasal analizi'her iki buluntunun da arsenikli bronz olduğunu göstermiş,ancak gümüşirengin orijini hakkında herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Bu çalışmanınamacı, her iki buluntudaki gümüşi rengin sırrını çözmektir.İnceleme Yöntemiİncelenen numuneler, patinaları temizlenmişeserlerin gümüşi renktekiyüzeylerirııden kıl testere ile çıkarılmıştır. Çıkarılan mikro-numunel'lA. Emel GEÇKİNLl, I.T.O. Kimya - Metalurji Fak. Ayazağa - İSTANBULNazım BOZKURT, I.T.O. Kimya - Metalur-lt Fak. Ayazağa _ İSTANBULProf. Dr. Önder BİLGİ, 1.0. Edebiyat Fakültesi, Prehistorya Anabilim Dalı,Beyazıt, İSTANBUL253


ler kalıba alınarak mekanik parlatmaya tabi tutulmuştur. Numuneler;dağlamadanönce normal <strong>ve</strong> polarize ışık altında incelenmiş <strong>ve</strong> daha sonra% lO'luk amonyum per sülfat çözeltisi ile dağlanarak mikroyapı karekteristiklerisaptanmıştır.Buluntularıngenel analizi ile mevcut fazların<strong>ve</strong> kalıntrlarm analizi Jeol-JSM 8410 Tarama Elektron Mikroskolbuna 'baglıTracor Northern TN -2000 Enerji Ayınmlı X-ışınları çözümleyicisiIlegerçekleştirilmiştir.İncelenenMetalBuluutular <strong>ve</strong> inceleme SonuçlarıDörtlü Spiral, 1/81 - 196: Bu numunenin % 5,08 As içerdiği saptanmıştır.Numunenin mikro yapısı Şekil 2'de görülmektedir. Buna göre,yapıda Cu-As katı çözeltisinin yanısıra, karekteristik ötektik yapısı yeralmaktadır. Diğer taraftan, Resim: 2',de görüldüğü gibi ötektik adacıkları'Y fazı (CuıAs) il", birbirine bağlanmıştrr, Yapıda, yuvarlak morfolojidegaz boşlukları da mevcutdur. Numunenin yüzeyine yakın bölge.sinde ise Resim: 3'de görüldüğü gibi 'Y fazının yüzeye doğru iç kısmındanbağlantılı olarak ulaştığı görülmektedir. Gümiişi renkteki kaplamaıyayaklaşıldığında kaplama ile göbek oarayüzeyinde Resim: 4'de görüldüğügibi yuvarlak biçimde gaz boşlukları yer almaktadır. Gümüşi renktekikaplamanın yapısı ise Resim: S'de açıkça görülmektedir. Bu yapı ötektikyapısı olup, numunenin göbek bölgesinde yer alan ötektik adacıklarınınaynısıdır. Bütün bunlar, eserin tamamen dökülerek şekillendirtldiğini,ayrıca, gümüşi renkteki tabakanın arsenikçe zengin olduğunu gösterınektedir.Figürlü Kaına, I/BO- 494: Bu buluntunun sap kısmından alınan nuomunede% 9,52 As içerdiği saptanmıştır. Kamanın sap kısmının mikroyapısı ise farklı iki büyütmede Resim: 6'da <strong>ve</strong>rilmiştir. Buna göre yapı,dörtlü spiralde (1/81-196) yer alan yapıya benzerdir. Ancak, yine dökümleşekillerıdirilen bu eserde nihai şekil dövülerek <strong>ve</strong>rilmiştir. Buluntununüzerinde bulunan gümüşi tabaka, numunenin parlatılması esnasında döküldüğiindenbu buluntuda yer alan tabakanın mikroyapısını görrnekmümkün olamamıştır.Ancak, iç yapı karekteristiklerinin her iki buluntudada aynı olması, gümüşi tabakanın da Dörtlü Spira!'de raslananmikro yapıya benzer olduğunu kuv<strong>ve</strong>tlendirınektedir.Sonuçların TartışılmasıHer iki numunedeki metalografik karekteristikJIergümüşirenktekitabakanın, dökümle şekillendirilmiş buluntuların katılaşması esnasında«in<strong>ve</strong>rse segregasyon» (EK'e bakınız) sonucu oluştuğunu kanıtlamaktadır.Arsence zengin, 'Y fazınıın numune yapısındaki dağılım biçimi <strong>ve</strong>gaz boşluklarının bulunuşu bu görüşü kuv<strong>ve</strong>tlendirmektedir,254


Diğer taraftan, aynı kazıda-bulunan Mızrak Ucu (1/84-241), Pendant(1/85-12), Spiral Bilezik (1/~182), Kama parçası (1/81-352) gibiarsenik bronz buluntular iizerine daha önce yapılan metalografik etüddede! patinanın altında (Cu,AS) tabakasının yer aldığı <strong>ve</strong> bunların bir kısmında,bu tabakanın içersinde dövülme yönünde uzamış boşluklarınbulunduğugözlenıniştir. Bu buluntularda hernekadar, bu çalışmada görüldüğügibi arsenikçe zengin tabakada ötektik yapıya raslanılmamışsada,ötektrk yapısının tipik görünümü'dövülme sonucu Ibozularak kontinu birgörünüm kazanması şüphesiz mümkündür.Gümüşi renkteki tabakanın çok özel eşyalarda görülmesi bu renginbilinçli olarak eşyalara kazandırıldığı ihtimalini kuv<strong>ve</strong>tlendirmektedir.Ancak, bu sonucun özel bir işlem sonunda elde edilmediği, tecrübeye dayanarakarsenikçe zengin cevherlerin ergitilmesi <strong>ve</strong> dökümle şekillendirilmesisonucu ortaya çıkan «in<strong>ve</strong>rse segregasyon» olayı olduğu saptanmıştır.Ancak, bu konuda kesin yorum simülasyon deneylerinin yapılmasıhalinde mümkündür.TeşekkürBu çalışma, İ. T. O. Kimya-Metalurji Fakültesi Metalurji Bölümü <strong>ve</strong>İ. O. Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü tarafından desteklenmiştir.SEM çalışmalarındaki değerli katkıları için Sayın Tayfun GOR'e teşekkürederiz.KAYNAKLAR1. N. Bozkurt, A. E. Geçkinli, H. Yorucu, Ö. Bilgi, III. Arkeometrt Sonuçları Toplantısı,T. C. Kültür <strong>ve</strong> <strong>Turizm</strong> Bakanlığı Eski Eserler <strong>ve</strong> Müzeler Genel MüdürlüğüYayını, Ankara (1987) s. ı21 - ı38:2. H. Özbal, Arkeomelri ünitesi Toplantı Bildirileri, IV. TüBITAK Yayını (1983)s.117.Ek«In<strong>ve</strong>rse Segregation»: "Dökümde ilk katılaşan katı, alaşımı meydanagetiren elementlerden ergime noktası yüksek olan metalee zenginolup, döküm kalıbının en dış kısmında yer alır. Katılaşma, dalıadüşükergime noktasına sahip metalee zenginleşerek merkeze doğru ilerler. Enson katılaşanbölge ise ergime noktası düşük oları metalee zengindir. Budurum norınal katılaşmadaortaya çıkan bir durumdur. Bu durumun tersiolan, yani öncelikle ergime noktası düşük olan metalee zengin alaşımınkatılaşması «In<strong>ve</strong>rse segregasyon» olarak tanımlanır.255


Resim 1 - Incelenen BuıIuntular. Ftgürlü Kamil. (1/60-4941 <strong>ve</strong> DörtlüSplral lI/al-1961Resim : 2 - (a) Dörtlü Splral'In (1/81-196) göbck kısmııun mikro yapısı. Siyahbölgeler boşlukları, koyu gri şeritler 'Y fazını <strong>ve</strong> aynı renkteld alanlarötekHk yapısını göstermektedir. Ib l Ayııı numunenin, daha yüksekbüyütmedeki yapısı256


Resim , 3 - Dörtlü Splral'ln 11181-196) yapısında koyugri .rcnktcki 'Y fazmın yüzeye göbekbölgesı Ile bağlantılı olarak yayılmasıResim , 4 - Dörtııü Splral'de 1I/81-196J, gümüşl renktekitabaka Ile göbek arayüzeyinin ya.pısı, Arayüzeyde gaz boşlukları yer almaktadırResim, 5 - Gümüşi renktokl kaplama bölgesınınyüksek büyütmedekl görünüşü257


Bestın , 6 - Flgilrlü Kama (J/60-4941 nın sap kısmının düşük <strong>ve</strong> yüksek büvütmedekiyapısı258

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!