12.07.2015 Views

kültürün merkezi istanbul'dan ekonomik - Sosyal Bilimler Enstitüsü

kültürün merkezi istanbul'dan ekonomik - Sosyal Bilimler Enstitüsü

kültürün merkezi istanbul'dan ekonomik - Sosyal Bilimler Enstitüsü

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KültürünMerkeziİstanbul’dan150girmeyen bu cins insanlarla doldurmuştu. Şimdi sıra Avrupa’nın! Diyedüşündü.”(Tanpınar, 2004:340)Tanzimatla birlikte yaratıcı ve yaşatıcı bu kudretin pınarı kurumuş ve ruhbütünlüğünü tamamıyla kaybetmiştir. Tanpınar’ın Huzur romanında sürekli mekânıdile getirmesinin arkasında da bu yaratıcı ruhu tekrar diriltme gayretlerinin olduğugörülmektedir. Bir başka ifadeyle, yekpare bir zaman anlayışı Tanzimat’la birliktekırılmıştır. Mimari de bu zaman anlayışının sınırları içerisine girmektedir.Tanpınar’ın en çok düşündüğü konulardan biri de kırılan bu devam zincirinin nasılonarılacağıdır(Bayramoğlu, 2007:51). Bu zincirin onarılması için, yukarıda sözüedilen ruh yakınlaşmasını sağlayan bütünlüklü yapının gözden uzak tutulmasıgerekmektedir. Romanda Mümtaz’ın bu anlamdaki dikkatini sağlayacak unsurNuran’dır. Mümtaz’ın İstanbul’un kültürel zenginliklerinin farkına varması Nuransayesinde gerçekleşir. Özellikle romanın ilk bölümüne hâkim olan karamsar yapı,Nuran’ın anlatıldığı sayfalarda yerini İstanbul’un asıl güzelliğini ortaya koyankültürel mekânlara döner.Boğaz, bu devam zincirinin tamirinde önemli roller üstlenen mekânlardanbiridir. Tanpınar’a göre Boğaz vapuru bile başka türlü kalabalıklarla dolu olur.Orası Ada gibi, çöküş devrinde birdenbire zengin olmuş kitlelerin parasına göredüzenlediği çiçek tarhlı sayfiyesi değildir. Boğaz, en başından beri İstanbul’layaşamış, onun zengin olduğu zaman zengin olmuş, çarşı ve pazarını kaybedip fakirdüştüğü zamanlarda fakir olmuş, zevki değiştiği zaman kendi içerisine çekilip,hayatında geçmiş modaları elinden geldiği kadar muhafaza etmiş bir yerdir. ÖzetleBoğaz, bir medeniyeti kendine ait bir macera gibi yaşamış bir mekândır. Ada,Tanpınar’a göre standart insanların yeridir ve orada kendimizi çağrıştıran hiçbirnesneye tesadüf etmek mümkün değildir. Ama boğazdaki her şey insanı kendisineyani özüne çağırır ve kendisini hatırlatır. Boğaz’da terkibi idare eden şeyler yanimimari, manzara ve diğerleri hepsi bize aittir, bizimle kurulmuş ve bizimle beraberolmuştur:“ Burası küçük camii, bodur minareli ve kireç sıvalı duvarları o kadarİstanbul semtlerinin kendisi olan küçük mescitli köylerin, bazen bir manzarayıuçtan uca zapteden geniş mezarlıkların, su akmayan lüleleri bile insana, serinlikduygusu veren ayna taşları kırık çeşmelerin, büyük yalıların, avlusunda şimdi keçiotlayan ahşap tekkelerin, çıraklarının haykırışı İstanbul ramazanlarınınuhreviliğini yaşayan dünyadan bir selam gibi karışan iskele kahvelerinin, eskidavullu, zurnalı, yarı milli bayram kılıklı pehlivan güreşlerinin hatıralarıyla dolumeydanların, büyük çınarların, kapalı akşamların, fecir kızlarının ellerindekimeşalelerle maddesiz aynalarda bir sedef rüyası içinde yüzdükleri sabahların,garip, içli aksisedaların diyarıydı”(Tanpınar, 2004:115)Sonuç olarak Tanpınar, Huzur romanında İstanbul’u bizi yaşatan kültürünçerçevesinden değerlendirmeye çalışır. Bu değerlendirmeyi yaparken bir taraftanda dirilmesi imkânsız şeylerden bahseder. Bütün bunlar bir arayışın ifadesidir vegeçmiş, onu bir karanlık kuyu gibi kendisine çeker. Ancak aradığı şey ne onlardırne de onların zamanlarıdır. Mazi, aradığını yerinde bulamadığı için onudiğerlerinden daha fazla kendisine çekmektedir: “En büyük meselemiz budur; maziile nerede ve nasıl bağlanacağız, hepimiz bir şuur ve benlik buhranınınçocuklarıyız; hepimiz Hamlet’ten daha keskin bir “olmak veya olmamak” davasıiçinde yaşıyoruz. Onu benimsedikçe hayatımıza ve eserimize daha yakından sahipolacağız. Belki de sadece aramak ve bütün kapıları çalmakkâfidir(Tanpınar,1979:112)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!