12.07.2015 Views

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

PDF Dosyası - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ANKARA üNiVERS İ TES İİ LÂII İ YAT FAKÜLTES İ YAYINLARILXXIIHADIS USÜLÜ(`ILMU MUŞTALAUPL-HADIT)Dr. Talât KOÇYİĞİTANKARA ÜNIVERSITESI BASIMEV İ .1967


ÖNSÖ ZBirinci Hicri asr ın ortalarında, müslümanlar aras ında zuhureden siyasi ihtilâflar, ikinci as ırdan itibaren yabanc ı kültür akımlarıylede beslenme ğe başlayınca, akâ'ide kadar varan sars ıntı, müslümanlarıntevhid kelimesi üzerindeki vandetini parçalayacak derecede şiddetiniartırmış bulunuyordu. Daha, üçüncü İslam Halifesi Osman İbn Affânınortaya ç ıkan şr a ve havaric fırkaları, birbirleriyleşiddetli bir mücadeleye giri şmi ş ; havaric, Ali İbn Ebi Talib'i tekfir ederken,şi`a, onun tafdilinde ifrada giderek Hazreti Peygamberin vasisive varisi oldu ğunu, hattâ baz ıları da nübüvvetini veya ulühiyyetiniiddia etmi şlerdir'. Bu mücadeleler, iki fırka aras ında devam edip giderken,ikinci asrm ba şlarında cehmiyye ve mü şebbihe, cebriyye ve kaderiyyegibi felsefi-itikadi mezhepler zuhur etmi ş, bunlar, kadim Yunan felsefesindenald ıkları bir tak ım görü şlere, İslami bir renk vererek onlar ımüslümanlara mal etme ğe çalışmışlardır.Felsefi görü şlerin İslam akâ'idi ile uyu şmas ı, veya as ıllarının Kur'anve Sunnette bulunmas ı elbette ki beklenemezdi; fakat bu görü şleri benimsemişolan ve onlar ın müslümanlar aras ında da yay ılmas ını vebenimsenmesini şiddetle arzu eden mezhepler, as ılları Kur'ân ve Sunnettebulunmasa bile, bu görü şleri İslami bir renge sokman ın gerekliolduğuna inanıyorlard ı. Bu inançlar ını gerçekle ştirmek için ba şlıcaiki yol bulmuşlardı: Ya, Kur'an' Kerimde, d ışarıdan ald ıkları görüşe,çok uzaktan dahi olsa, benzer bir ayet bulmu şlarsa, bu âyete ancak te'vilyolu ile görüşlerine uygun manâlar verme ğe çalışmışlar, sonra da bunlar ıdelil olarak kullanmışlardır. Yahutta görü şlerine aykırı olarak gelenhadisleri, te'vil zahmetine katlanmaks ız ın reddetmi şler ve e ğer bir hadisedayanmak lüzumunu hissetmi şlerse, görü şlerine uygun yeni hadisleryaz' etmi şlerdir. Esasen hadis vaz` ı, Hazreti Osman' ın katlinden sonraşi`a eliyle ba şlamış ve büyük bir sür'atle inki şaf etmi ş bulunuyordu.1 Bkz. ez—Zehebi, el—Munteqâ min s. 386.3


Kur'ân âyetlerinin asl ına aykırı olarak manâland ırılması, HazretiPeygamberin hadislerinin de reddedilmesi ve yerine uydurmahadislerin konulmas ı, Kitap ve Sunnet'e dayanan İslam akâ'idi içinbüyük bir tehlike te şkil etme ğe ba şlad ı. Bu tehlikeye kar şı elbetteki kayıts ız kalınamazd ı. Nitekim İmam el-Gazgi'nin de dedi ği gibi,"Allah, kullar ına Rasiilünün dilinde din ve dünyalar ının selâmeti bakımındanhak olan bir akide vermi şken, şeytan, mübtedi'amn ın kalbine,Sunnet'e muhalif şeyler ilkâ etmi ştir. Onlar, şeytan ın bu telkinleriylehak olan akideyi te şviş etmek üzere iken Allah, mutekellim ılntâifesini halkedip, davalar ını Sunnetin zaferi için ehlibid'at ın telbisatını çıkarıp atacak müretteb bir kelâm ile harekete geçirmi ştir" 2Allah, İslam akâ'idini mübtedi'an ın te şvi şinden korumak içinkelâm ehlini harekete geçirdi ği gibi, Peygamberinin Sunnetini korumakiçin de muhaddistin tâifesini harekete geçirmi ş ve ilk defa, cerhve ta`dil imamlar ı, hadis râvileriyle isnâdlar üzerinde daha fazla durmaklüzumunu hissetmi şlerdir. Bu imamlar aras ında Şube (O. 160 H .)Mâlik İbn Enes (Ö. 179 H.), Abdullah ibnu'l-Mubârek (C). 198 H.),Sufyân İbn Uyeyne (Ö. 198 H.) Yahyâ İbn Sa`id el-Qattân (Ö. 198 H.)ve bunlar ın talebeleri Ali Ibnu'l-Medini ( 234 H.), Yahyâ İbn Ma'in(O. 233), Ahmed İbn Hanbel (Ö. 241 H.) ve daha sonra el-Buhâri (O.256 H.), Muslim (O. 261 H.), Ebû Zur`a (Ö. 264 H.), Ebû Hâtim (O.277 H.) gibi bir çok hadisçi, râviler hakk ında geni ş ara,t ırmalara girişerekcerh ve ta`dil ilmini geli ştirmekle büyük şöhret kazanm ışlardır.Bu imamlar ın her biri, Hicaz, Şam, Mıs ır, Irak, Yemen ve Horasangibi muhtelif beldelere mensiip olduklar ı için, herbirinin hadis cem`inde,bu hadislerin tertip ve tanziminde, isnâd ve râviler hakk ında kendilerinehas görü şleri bulunuyordu. Hâfıza ve zabt bak ımından derecelereay ırarak tasnif ettikleri râvilerin rivayetleri olan hadisler de, kendilerinehas tabirlerle isimlendirilmi şti.Hadisler, ikinci asr ın bidayetinden itibaren tedvin edilme ğe ba şlamışolmakla beraber, bunlar ın tedvininde hadis imamlar ının gözönündebulundurduklar ı usûl ve kâideler, henüz kitap içerisine girmi ş değildi.Hatta tedvinden sonra kazanm ış oldu ğu Usillu'l-Hadis veya IlmuMustalaidl-Hadis tabirleri bile, üçüncü as ır hadis imamlar ı aras ındamarûf de ğildi. Bununla beraber, yukar ıda da i şaret etti ğimiz gibi, imamlar,bu filmin birbirinden ayr ı muhtelif nevilerine vâk ıft ılar ve her nevihakk ında herbirinin görü şleri vard ı .2 Bkz. el—Gazâll, el—Munk ız s. 132 vd.4


Hâdîs rivayetiyle bu rivayetin şartlarından, çeşitlerinden, ravilerinşart ve ahvalinden, merviyyat ın s ınıflarından bahsedenveya Mustalahu'l-Hadis, ilk defa IV. as ırda tedvin edilmi ştir. Bu konudaİbn Hacer şu bilgiyi vermi ştir:"Hadis ehlinin ist ılahlanyle ilgili ilk musann ıf el-Qazi Ebû Muhammeder-Râmahurmuzi (Ö. 360 H.) olup telif etti ği kitab ına el-Muhaddisul-fCısılbeyne'r-rdvi ve'l-vd`i 3 isimini- vermi ştir. Ancak bu kitap, hadisusûlü ile ilgili bütün meseleleri içine almam ıştı. er-Râmahurmuzi'densonra gelen ikinci musann ıf, el-Hakim Ebû Abdillah (Ö. 405 H.) t ır veMdrifet uliimi'l-hadis 4 isimli kitab ını telif etmi ştir. Fakat bu kitap damüretteb ve mühezzeh de ğildi. Bundan sonra gelen Ebû Ndaym Ahmedİbn Abdillah el-Isfahâni (Ö. 430 H.), el-Hakim'in yukar ıda zikredilenkitab ına bir mustahric yapmış, fakat bir çok meselleleri kendindensonrakilere b ırakmışt ır. Ebû Nu'aym'den sonra el-Hatib el-Ba ğdadi(Ö. 463 H.) gelir. Bu me şhur müellif, rivayet kâideleri üzerine tasnifetti ği kitab ına el-Kifaye fi qavânini'r-riveıye 5 ismini vermi ş, bunu, rivayetadab ı ile ilgili bir ba şka tasnifi, el-Câmi` ve's-sâmi'adındaki ikinci kitab ı ve hadis ilminin çe şitli bölümleriyle ilgili di ğerkitaplar ı takip etmi ştir. el-Hati.b'ten sonra gelen bütün muhaddislerinkayna ğı, onun bu kitaplar ı olmu ştur. el-Hatib'i takip eden di ğer musannıflarel-Qazi Ivaz İbn Mûsâ el-yahsubi (Ö. 544 H.), el-Ilnur fi zabt ı'rriveıyeve's-se ınd (veya el- Dm« fi marifet usiili'r-rivâye ve tagyidi's-sema`);Ebû Hafs Omer İbn Abdil-Mecid el-Meyanci (Ö. 580 H.), Mâ lâ yasa` elmuhaddiscehluh 7 isimli kitaplar ıyle şöhret kazanm ışlard ır. Nihayetbunlardan sonra gelen Ebû Amr Osman İbn Abdirrahmân e ş - Şehrazûri(Ö. 643 H.), Mukaddimet Ibni's-Saldh ismiyle me şhûr olan Ultınıu'lhadis'isimli kitab ını, el-E şrefiyye Medresesinde hadis tedrisiyle görevlendirildiğibir s ırada talebelerine imlâ etti ği derslerini biraraya getirmeksuretiyle tasnif etmi ştir. Bu tasnifinde, bilhassa el-Hatib'in da ğınıktasniflerini toplam ış ve ba şka ilaveler de yapm ıştır. Ancak bu kitap,bir nevi ders notlar ından ibaret oldu ğu için, tertibi, istenilen mükemmeliyetteolmam ışsa da, diğerlerine nisbetle daha çok yay ılmış ve şöhret3 er—RâmahucmuzUnin bu mühim eseri henüz ne şredilmemiş olup müteaddit yazmanüshalar ı mevcuttur. Taraf ımızdan iki İstanbul ve bir Şam nüshas ının mikrofilmi teminedilerek nüshalar ın mukabelesi yap ılmış ve ne şre haz ırlanm ıstır.4 Kahire 1937 de ne şredilmi ştir.5 Haydarâbad 1357 de el—Kifâye ismiyle ne şredilmi ştir.6 Henüz ne şredilmemi ştir.7 Kitap henüz ne şredilmemi ş olup müteaddit yazma nüshalar ı vard ır.8 Henüz ne şredilmemiştir. Yazma nüshas ı vard ır.5


kazanmıştır. Bu bakımdan, Ibnu's-Salâh'tan sonra gelen ve bu konudakitap yazan müelliflerin ço ğu, mesailerini Ibnu's-Salah' ın bu kitab ınınşerh ve ihtisarına hasretmi şlerdir".Bunlardan ez-Zeynu'l-Iraqi (Ö. 806 H.) Nazmu'd-durar fi ilmi'l-eserismini verdi ği bir, elfiyesinde Ibnu's-Salah' ın mezkiir kitab ını öncenazmetmi ş ve sonra da bu nazm ını Fethu'l-muğis bi şerhismiyle şerh etmi ştir 10.Yine aynı müellifin et-Tauld ve'l-izah ismindekiMukaddime şerhi, büyük şöhret kazanm ıştır.Mezkûr kitab ın ihtisarlar ına gelince, bunlar aras ında en me şhuruİmam Şerefu'd-Din en-Nevevi (Ö. 676 H.) nin el- İrsâd fi ılmi'l-isnâdadlı kitab ı olup, buûu bilâhara et-Tagrib ve't-teysir Ii marifet Suneni'lbeşiren-Nezir ismiyle tekrar ihtisar etmi ştir. Bu kitap üzerine ez-Zeynes-Sehavrnin ve Hafız es-Suyûtrnin şerhleri vard ır. es-Suyiltrnin Tedribu'r-râvi şerh Tagribi'n-Nevevi isimli kitab ı, rivayetusûlünde telif edilen kitaplarm en mükemmelidir. Bu kitap müteadditdefalar tabedilmi ştir.Usûli hadisle ilgili di ğer me şhur bir kitap da İbn Hacer el-Asqa-Mili (O. 816 H.) nin el-Muhtasar fi mustalaht ehli'l-eser isimli kitabıdır.Yine müellifi tarafından Nuzhetu'n-nazar fî tavzilu nuhbeti'l-fiker adıylaşerhedilmi ş ve konu ile ilgilenenler için daima müracaat edilen de ğerlibir kitap olmu ştur. Bu kitap üzerine Ali el-Qarrnin Mustalahâtu ehli'leserismiyle yaptığı bir şerh de şöhret kazanmışt ır ve her iki kitap databedilmi ştir.Tedvin devrinden itibaren, hadis usillü ile ilgili olarak telif edilmi şkitaplardan baz ılarını burada zikretmi ş bulunuyoruz. Şüphesiz bunlar,bu konuda ismi zikredilen yüzlerce kitaptan ancak bir kaç ım te şkil etmektedirve "önsöz" çerçevesi içinde bunlar ın hepsini ayrı ayrı ele alıpinceleme ğe imkân yoktur. Bununla beraber, zikretmi ş olduğumuz bubir kaç kitap dahi, Hazreti Peygamberin hadislerini korumak için muhaddisleringiri ştikleri geni ş ve semereli faaliyet hakk ında bir bilgi vermeğe kâfi gelir.Takdim etmekte oldu ğumuz bu mütevazi kitab ımıza gelince,bunun, hadis usûlü ile ilgili baz ı bölümleri içine alacak şekilde haz ırlandığınaburada hemen i şaret etmek isteriz. Bu sahada türkçe olaraktelif veya tercüme edilmi ş eserlerin yok denecek derecede az, buna mu-9 Halep 1350/1931 de ez—Zeyn el—Iraqrnin et—Taqyîd şerhini de muhteviolarak tabedilmi ştir.10 Bkz. Nuhbetu'l—fiker, s. 5-66


kabil, gerek İlâhiyat Fakültesi ve gerekse Yüksek islâm Enstitüsü veİmam-Hatib Okulllar ı talebeleri aras ında konu ile ilgili kitaplara duyulanihtiyacın fazla olu şu, bizi, küçük dahi olsa böyle bir kitab ın hazırlanmasına te şvik etmiştir. İkinci ve daha mufassal bir kitab ın, halen elealmadığımız hadis usûlü ile ilgili di ğer konular ı da içine alacak şekildehaz ırlanması ilerde dü şünülebilir. Bu hususta, Cenâbl Hakk ın, yardımlarınıbizden esirgememesini ve takdim etti ğimiz bu mütevazi kitab ı-mızın okuyucular için faydal ı olmas ını dileriz.Talat KOÇYİĞİT7


İ Ç İ NDEKiLERI. BÖLÜMSÜNNET VE HADISSahife1 Sunnetin lugat ve ıstılah manüs ı 152. Söz, fiil ve takrir. 153. Sunnetin Islam dinindeki yeri 164. Fladislerin yaz ılması ve ilk yazılı hadisler 195. Arap yaz ısı, ilk müslümanlar aras ındaki yaz ı bilgisi 206. Sahabenin hadis yazmaktan menedilmesi 227. Hadis yazan baz ı sahabiler 248. Abdullah İbn Amr 259. Câbir İbn Abdillah 2710. Ebü Hurayra 2911. Ali İbn Ebi Tülib 3112. Semura İbn Cundab 3213. Enes İbn Mülik 32II. BÖLÜMHADIS RAVILERISAHAB ILER14. Sahabi kimlere denir 3415. Sahabilerin tabakalar ı 3516. Sahabilerin say ısı 3617. Sahabilerin adaleti 3618. Sahabilerin, rivayet ettikleri hadis say ım bakımından ikiye ayr ılması 37TABPILER19. Töbi`i kimlere denir 3820. Baz ı me şhür ez-Zuhri 4021. Sa`id Ibnu'l-Musayyib 4122. Sdid İbn Cubeyr 4223. Muhadramlar 4224. Etbü'u't-tübi`in 439


HADİS RAYTLERINDE ARANAN ŞARTLAR25. Râvinin adaleti 4426. Râvinin müslüman olmas ı 4527. Râvinin zab ıt olması 4628. Râvinin kil ve bali ğ olması 46HAD İS RAVILERININ CERH VE TA`D/L/29. Cerh ve Tddilin lüzumu 4730. Cerh ve Tddilin bir râvide birle şmesi 4931. Cerh sebeplerinin aç ıklanması 4932. Cerhe sebep te şkil eden haller 5033. Cerh ve tddilde kullan ılan baz ı tabirler 54HAD İS RAVILERİNIN ÂDÂB VE ERKAN'34. Hadis ravilerinin riayet edecekleri hususlar 5635. Hadis rivayetinin ba şlangıç târihi. 57III. BÖLÜMHADiSLERİN ALINMASI(Tahammulu'l-Hadis)36. Hadis toplamak için yap ılan seyahatlar 5937. Hadis alma usulleri 61a. Semd 61b . Kıra'a 64c. Icaze 65d. Munâvele 68e. Mukâtebe 69f . I'lâm 70g . Vasıyye 70h . Vicâde 70HAD İS RIVAYETt VE ŞARTLAR'38. Hadis rivayetinde baz ı müteferri hükümler 7139. Hadislerin mana üzere rivayet edilmesi 76ISNÂD40. Isnadm tarifi 7941. isnadın değeri 8042. Hadis rivayetinde ilk Isnad tatbiki 8143. Isnâdm çe şitleri 8210


IV. BÖLÜMHADISLERIN TAKSIM/44. Hadislerin taksimi üzerinde baz ı farkl ı görüşler 86MUTEVAT/R HAD1SLER45. Mutevâtirin tarifi 8746. Mutevâtirin k ısımları 88SA*11/H HADISLER47. Sahih hadisin tarifi 8948 Sahihin kısımları 9049. Sahihin, el-Buhâri ve Muslim'in rivayetlerine göre taksimi 9050. Mücerred sahlhin ilk müellifleri 92HASEN HADISLER51. Hasen hadisin tarifi 9452. Hasen hadisin kısımları 9553. Hasen hadisler yönünden et-Tirmizrnin Ural.% 96ZAYIF HADISLER54. Zayıf hadisin tarifi ve k ısımları 9855. Mursel hadisler 9956. Munqatı` hadisler 10157. Mu`dal hadisler 10258. Mudelles hadisler 10359. Mu'allel hadisler 10460. Muztarib hadisler 10661. Maqlüb hadisler 10962. 55z hadisler 11163. Munker hadisler 11364. Metrılk hadisler 11565. Mevqüi hadisler 11566. Maqtû` hadisler 115SAH1H HASEN VE ZAYIF ARASINDA MÜŞTEREK HADIS NEVİLERİ67. Musned hadisler 11768. Merfü` hadisler 11869. Muttasıl (mevsül) hadisler 11970. Mu'an'an hadisler 12071. Mu'en'en hadisler 12072. Mu'allaq hadisler 12173. Mudrac hadisler 12274. Meşhtir hadisler 1241 1


75. Musteriz hadisler 12576. Galib hadisler 12577. Aziz hadisler 12678. Musahhaf hadisler 12779. Muselsel hadisler 12880. Ali hadisler 12981. Nizil hadisler 12982. Ferd hadisler 13083. Mutâbi` hadisler 13084. Sâhid hadisler 131V. BÖLÜMMEVZt1 HAD ISLER(elAhâdisu'l-MevziVa)85. Mevzû hadisin tarifi 13286. Mevzû hadislerin zuhuru 13287. Hadis vaz` ının diğer sebepleri 137a. Islim düşmanlığı 137b. Cinsiyet, kabile, mezhep kavgalar ı 138c. Va'z ve hikâyeler 139d. Halife ve emirlere yakla şmak arzusu 140e. Halkı hayırlı işlere yöneltmek arzusu 14088. Mevzii hadislerin bilinmesi 141a. Bizzat hadis uyduranlar ın itirafı 142b. Râvide mevcut karineler 142c. Hadiste bulunan karineler 143VI. BÖLÜMHADIS İLMİNİN DİĞER BAZI MESELELERINASIH VE MENSUH89. Neshin tarifi 14590. Hadiste nesh meselesi 146MUHTELIFU'L-HADIS91. Tarif 14792. Muhtelifin taksimi 14812


ILELU'L-BADIS93. Metin tarifi 15094. Metin çe şitleri 151BAYILER TARIHI95. Vafeyât kitaplar ı 151ICAVILERIN İSİM KÜNVE VE LAKABLARI96. Künyesiyle şöhret kazananlar 15397. İsimleriyle Şöhret kazananlar 15598. Lakablar 15599. Mu'telif ve muhtelif 155100. Muttefiq ve mufteriq 156101. Mute şabih 156Bibliyografya 157Indeks 15913


I. BÖLÜMSÜNNET VE HADIS1 . Sunnetin lugat ve ıstılah mana%Sunnet, Hazreti Peygamberin söz, fiil ve takrirlerine ıtlak edilmedenönce muhtelif manâlarda kullan ılmıştır. Bu manâlar içerisindeen çok kullan ılan]. es-sira (gidi ş) ve et-tariqa (yol) olmu ştur. Mesela Muslim'inel-Câmi`u's-Sahih isimli meşhur hadis eserinde Hazreti Peygamberdenrivayet olunan bir haberde sunnet kelimesi bu manalarda kullanılmıştır:Men senne sunneten haseneten felehrt ecruhâ ve ecru men`ctmile bihâ ilâ yaymi'l-qtyâme Şüphesiz, sunnetin bu manas ı, lugatmanas ıdır ve zikretti ğimiz hadisten de anla şıldığı gibi, sunnet kelimesinindelâlet etti ği gidiş veya yol, iyi ve güzel oldu ğu gibi kötü ve çirkinde olabilir 2 .Sunnetin usulcüler aras ında kazanm ış olduğu manâ ise, onun lugatmanas ından daha farkl ıdır. Usulcülere göre sunnet denildi ği zaman,Hazreti Peygamberden nakledilen söz, fiil ve takrirler akla gelir.Sunnetin, bir de hadisçiler aras ında kazanm ış olduğu ıstılah manas ıvardır. Bu manâ, usulcülerin verdi ği manâdan daha umumidir ve HazretiMuhammed (A.S.)e peygamberlik gelmeden önce, onun, dini veya gayridini söz, fiil ve takrirlerinin hepsini de içine al ır. Bu manas ıyle sunnet,hadisin kar şılığıdır.2 . Söz, fiil ve takrirGerek usulcülerin ve gerekse hadisçilerin tariflerinde sunnet kar şılığıolarak verilen söz, Hazreti Peygamberin, her hangi bir mesele hak-,Bkz. Muslim, Salah, Kitabu'z-zekk, hadis No. 69.2 Listinu'l-Arab, XIII. 124.15


kındaki şifahi beyan ıdır. Buna göre, hadis kitaplar ında gördü ğümüzve qâle Rasülu'llah (A. S.) ibaresiyle ba şlıyan binlerce hadis, bu gurubadahil olmaktad ır.Fiil, Hazreti Peygamberin, namaz, oruc, hacc, zeka t ... vb. çe şitliibadetlerindeki davran ışlarına ait sahabenin nakletmi ş olduğu haberlerdir.Mesela, "Allah' ın Rasülü abdesti şöyle alırdı", "yats ı nama=I şöyle kılard ı" veya "sabah namaz ının farz ında Kur'an]. Kerimdenşu süreleri okurdu" gibi, sahabe taraf ından verilen haberler, HazretiPeygamberin Mi sunnetine delâlet ederler.Takrir ise, sahabe tarafından söylenen bir sözü veya i şlenen birfiili, Hazreti Peygamberin reddetmeyip sükût etmesi, güzel kar şılamas ıveya teyid etmesidir. Kitap veya sünnette hükmü bulunm ıyan herhangi bir mesele hakk ındaki sahabe içtihad ı da takriri sunnetten sayılır.3 Sunnetin islam dinindeki yeriİslam dininin inki şafında ve onun k ısa bir zaman içerisinde bütünArap ülkesine yayılmasında sunnetin büyük rolü olmu ştur.Bilindiği gibi ilk Islam hükûmeti, müslümanlar ın 622 senesindeMekke'den hicretinden sonra Medine'de kurulmu ştur; fakat bu hükumet,ilk kuruldu ğu sıralarda, Medine'nin ancak bir k ısmına hakimdi;diğer ve daha büyük k ıs ımlarında ise mü şrik araplar ve yahudilerya şıyordu. Kur'ân, Medine'de yeni bir devletin temelini atarken, buaraplarda hala cahiliye devrinin bedevi hayati hüküm sürüyordu. Bunlarınbir hükûmetleri, kaza'i mercileri yoktu; a şiretler halinde ya şad ıkları ve bu a şiretler de zamanla kabilelerden ayr ıldığı için, aralar ındaekseriya bir kan ba ğı ve aileyi bir karabet bulunuyordu.Mekke'de islamiyetin do ğuşu ve Medine'de yeni bir Islam Devletininkurulu şu, o zamana kadar bedevi hayat ı ya şıyan ve sonra müslümanolan kabileleri yeni bir hayat sistemine ba ğladı. Bir taraftan evlenme(izdivac), bo şanma (talak), ahmsat ım (beyi`), öldürme (kali), h ırs ızlık(sirkat) ve daha bir çok meselelerde Islam toplulu ğunun harekât hatt ıçizilirken, di ğer taraftan, Mekke'de k ısaca temas edilmi ş olan itikad veamele ait dini meseleler yeniden ele al ınmış ve kesinle ştirilmi ştir.Müslümanlar, bu yeni sisteme kendilerini çabuk al ışt ırmışlard ır.Bu intibak, kısa bir zaman içerisinde o kadar sür'atli olmu ştur ki bugün dahi buna hayret etmemek elden gelmez. Maamafih, bunun sebebini,islamiyetirı, o günün insanına a şılamış olduğu ruh ile, o insan ın bu dine16


olan ba ğhlığında ve bu ba ğhh ğın samimiyetinde aramak gerekir Çünkü,bir kız çocuk dünyaya getirmenin, yüz karas ı olarak telakki edildi ği,meşru aile ba ğlarının koparılıp at ıldığı, içki, kumar ve fâizin, bütünfertlerin benli ğini kemirip bitirdi ği bir cemiyetin, bu kadar ani birdönüş yaparak çok k ısa bir zaman içerisinde ülkeler fethedecek derecedebenlik kazanmas ını izah edecek ba şka sebepler bulmak imkan ıyoktur. Mesela, yeni kurulan bu devletin hudutlar ı, kısa bir zamanda birtaraftan Simâli Afrikay ı atlayıp Endülüs'e, diğer taraftan Ceyhun veMavera'unnehr'e; yine bir taraftan Bombay ve Deybil'e, di ğer taraftanErmeniye ve daha ilerisine kadar uzanm ıştı. Bu kadar k ısa bir zamaniçerisinde, onlara böyle bir fetih imkan ı haz ırl ıyan kuvvet ba şka neolabilirdi ? Rumalar ve fürsler gibi harp san'at ını bilmiyorlardı; yineonlar gibi çe şitli silahlara ve büyük ordulara sahip de ğillerdi. Bildikleribelki tek şey, göçebe halinde ya şarlarken birbirlerine bask ınlaryapmak, birbirlerinin hayvanlar ını çalmakt ı; kısacas ı adi ya ğmacılıkt ı.Eğer bunlar, cahiliye araplar ın ın bir nevi san'at ı sayılabilirse elbetteki böyle bir san'atla dünyalar fethetmek imkan ı yoktur.Bütün bunlar bir yana, müslümanlar ı fetihlere sevkeden, onlar ımuvaffak kılan bir imân vard ı ve bu iman iki kaynaktan fışkınyordu:Kitâb ve Sunnet.Bilindiği gibi Kitab, Allah tarafından Hazreti Peygambere inzalbuyrulan ve islamiyetin bütün esaslar ını içerisinde topl ıyan Kur'ânıKerimdir. Sunnet ise, yukar ıda da tarifini verdi ğimiz gibi, Hazreti Peygamberinsöz, fiil ve takrirleridir.Sahabe, Hazreti Peygamber devrinde, Islam dinine taalluk edenmeseleleri, Kur'ân ı Kerimden, Peygamber vas ıtas ıyle al ıyordu. Çokdefa, nazil olan ayetler mücmeldi; müslümanlar, onlar ı anlamakta güçlükçekiyor ve ekseriya Hazreti Peygambere ba şvurarak bu ayetlerinkendilerine aç ıklanmas ını, ifade etmek istedi ği manânın iyice ortayakonulmasını istiyorlardı. Mesela, Kur'ân, namaz ın muayyen vakitlerdemü'minler üzerine yaz ılmış bir farz oldu ğunu bildirmiş, s sık sık damüslümanlara namaz k ılmalarını emretmi ştir. Sahabe, her ne kadar buemirlerin zahiri manas ım anlamış ise de namaz ın nas ıl kılınmas ı gerektiğini,hangi vakitlerde ve kaç rik`at k ılınaca ğını öğrenmek için HazretiPeygambere ba şvurmu ştur. Hazreti Peygamber de, farz k ılınan namazvakitlerinin be ş adet, ö ğle, ikindi ve yats ı namazlar ının dörder,akşam namazının üç, sabah namaz ının da iki rik`at olduğunu aç ık-3 INUsâ süresi, ây. 102.17


lamış, nas ıl kılınması gerekti ği hususunda ise arkas ında cemaatle namazkılan müslümanlara "benim kıldığım gibi kıhmz" 4 demi ştir. el-13uharrninrivayet etti ği bir hadise göre Allah' ın Rasülü ise Cebra'il'in arkas ındanamaz kılmak suretiyle namaz ın âdâb ve erkamm ö ğrenmiştir. 5Kur'an! Kerim, "ey iman edenler„ Cum'a günü namaz için ezanokunduğu zaman alış verişi terkedip zikru'llaha ko şunuz" 6 âyetiyleCum'a namaz ını müslümanlara farz kılmış, fakat bu namaz ın nasılkıhnması gerekti ğini aç ıklamamıştır. Hazreti Peygamber ise Cum'anamazı= iki rik`at kılınacağını ve bir de hutbe irad edilece ğini müslümanlarabeyan etmi ştir.Kur'an Kerim, müteaddit defalar, müslümanlar ın zekât vermelerigerekti ğini bildirmi ş,' fakat müslümanlar, hangi mallar ından nemiktar zekât vermeleri icab etti ğini öğrenmek için Hazreti Peygambereba şvurmu şlardır. O da emvalin baz ısından zekât al ınacağını, diğerbaz ısı için ise zekât vermek icab etmedi ğini aç ıklamışt ır. Mesela, maşiyetabir edilen deve, koyun ve inek gibi baz ı hayvanlardan zekât al ındığıhalde, yine ayni s ınıfa giren at, e şek ve kat ır gibi hayvanlardan zekâtahnmamıştır.Kur'an! Kerim, kudreti olanlar için hacc ı farz k ılmış , v Hazreti Peygamberise hacc vaktini, hacc k ıyafetini, tavafı, Arefe ve Muzdelife'dekihacc ile ilgili amelleri aç ıklamış ve müslümanlara, bu aç ıkladığı şekillerdehacc farizalar ım ifa etmelerini bildirmi ştir.Kur'âm Kerimden buna benzer daha bir çok misaller zikredilebilir;fakat yukar ıda vermiş olduğumuz baz ı âyetlerle Hazreti Peygamberinbu âyetleri aç ıklamas ı, bahsin anla şılması için kâfi gelecektir.Hazreti Peygamber, Kur'âm Kerimde mücmel olarak zikredilenbu âyetleri, yine, ilahi emirle müslümanlara aç ıklamış ve açıklananşekilde onlar ın amel etmelerini istemi ştir: "Biz, sana Kur'an ı insanlaraaçıklayas ın diye indirdik". 10 Yine Ilahi emir, onun, insanlar ın ihtilaf etmişoldukları şeyleri aç ıklamak için ve mü'minlere de hidâyet ve rahmetolarak indirildiğini beyan etmi ştir: "Biz, sana Kitab' ı, insanların ihtilaf4 el-Buhari (Sallû kem ra'aytumfuti usalli) K. ezan 18.5 el-Buhari, Salah, (Kitâbu mevaltiti's-salat) I. 1326 Cum'a sûresi, ay. 9.7 Bagara sûresi, ây. 43,83,110; Teybe sûresi, ây. 103.8 el-Buhâri, Sakih, II. 120.9 Ali Iniran süresi, ay. 97.10 Nahl sûresi, ay. 44.18


ettikleri şeyleri beyan etmek ve mü'minlere, hidayet ve rahmet olmaküzere indirdik". l ıKur'âm Kerim, Hazreti Peygamberi, kendisine indirilen âyetlerimüslümanlara tebli ğ ve tebyin etmekle vazifelendirdi ği gibi, müslümanlarada ona uymay ı ve onun gösterdi ği yoldan yürümeyiemretmi ştir:" "Rasûrün size verdiklerini al ınız ve nehyetti ği şeylerdende çekininiz" ; 12 çünkü o, " ...onlara iyili ği emreder, onlar ı kötülüktennehyeder; iyi olan şeyleri onlara halâl k ılar, kötü olan şeyleri haram..."."Bir âyeti kerimede de müslümanlara, Allah'a ve Rasûl'üne itaat etmeyidaha açık bir şekilde emretmi ştir: "Allaha ve Rasûre itaat ediniz", 14ş olur". ""zira kim Rasûre itaat ederse Allah'a itaat etmiYukarıdan beri zikredilen bütün bu âyetler, sahabenin, çe şitlimüşküllerinde Hazreti Peygambere ba ş vurmalar ı gerekti ğini aç ık birşekilde göstermektedir. Onun, gerek bu mü şküllerin hallinde vegerekse sahabenin, izah ına ihtiyaç duydu ğu bir çok âyetin tefsirindeileri sürmü ş olduğu fikir ve beyanlar, yukar ıda tarifini verdi ğimizsunnetin, geni ş bir külliyat olarak vücut bulmas ına vesile olmuştur.E ğer biz, burada geçen sunnet kelimesini, hadisçilerin kullanm ış olduklarııst ılah manâs ına alacak olursak —ki bu, umumi manâs ıyle hadis'tir-Hazreti Peygamber henüz hayatta iken, sahabenin, dini mü şkillerininanahtar ı olarak geni ş bir hadis külliyat ına sâhip oldu ğu anla şılır..4. Hadislerin yaz ılmas ı ve ilk yaz ıh hadislerİlk sahabîler aras ında hadis ve sunnet'in değeri çabuk anla şılmış -tır. Ashab, Hazreti Peygamberden duymu ş olduğu herhangi bir sözüveya görmü ş olduğu herhangi bir fiili, kendi aralar ında daima müzakereetmi ş ve günlük hayatlar ını bu söz ve fiilin ifade etti ği manâyaintibak ettirme ğe çal ışmıştır. Onların, sunnet ve hadise kar şı gösterdikleribu yak ın ilgi, yukar ıda bahsetti ğimiz külliyat ın süratle te şekkülündebüyük âmil olmu ştur.Hazreti Peygamberin hayat ında te şekkül etmiye ba şlıyan bukülliyatın, ilk sahabilerin elinde yaz ılı olarak bulunmad ığı ve fakathâfızalarda tutuldu ğu bir gerçektir. Mamafih, hemen şunu kaydetmek11 Aynı süre, ây. 64.12 Ha şr süresi, ây. 7.13 A'râf süresi, ây. 156.14 .Âıli Inarân sûresi, ây. 32.15 Nisâ süresi, ây. 80.19


lâzımdır ki, Hazreti Peygamberden i şitilen herhangi bir hadisi, herhangibir kimseden geli şi güzel i şitilen bir sözle kar şıla şt ırmamak icab eder.Yukarıda da kaydetti ğimiz gibi hadis ve sunnet, Kur'ân ı Kerimin emirve tavsiyeleri neticesi, ilk müslümanlar aras ında en yüksek mertebeyeula şmış ve onlar ı aralar ında müzakere ve münaka şa etmek suretiylehâfızalarma yerle ştirmişlerdir. Hazreti Peygamberden hadis dinlemekve ö ğrenmek için onlarda bir nevi h ırs, derin bir i ştiyak belirmi ştir.el-Buhari tarafından da nakledilen bir Ebû Hurayra hadisinde, hadisekar şı duyulan bu hırs ın açık misalini görebiliriz: Ebû Hurayra, k ıyametgünü şefaatine nâil olacak kimseler hakk ında Hazreti Peygambere birsual sordu ğu zaman "di ğerlerine nisbetle hadise kar şı daha fazla h ırsınolduğunu bildiğim için, bu mevzuda bana ilk sual soracak olan kimseninsen olaca ğım tahmin ediyordum" cevab ını almıştır. 16 Bizzat HazretiPeygamber tarafından mü şahede edilen bu h ırs, belki bütün sahabilerdevard ı;,_fakat Ebû Hurayra'da daha fazla idi. Bununla beraber, MA.'Hurayra'n ın Abdullah İbn Amr hakkındaki şu itirafını da zikretmekgerekmektedir; zira bu itiraf, hadis toplamak hususunda kendisindendaha hırslı kimselerin bulundu ğunu ortaya koymaktad ır. Bu itirafagöre Ebû Hurayra, Abdullah İbn Amr'in kendisinden daha fazla hadisbildiğini, zira onun, hadislerini yazd ığını, kendisinin ise yazmad ığınıaç ıklamışt ır. 175. Arap yazısı, ilk müslümanlar arasmdaki yaz ı bilgisiSahabenin Hazreti Peygamberden i şitmi ş olduğu hadisler, uzunmüddet hâfızalarda gizli kalmış de ğildir. Hazreti Peygamber henüzhayatta iken, yukar ıda ismi geçen Abdullah İbn Amr gibi yaz ı bilenbaz ı sahabiler ve Hazreti Peygamberin vefat ından sonra yaz ı yazmasınıö ğrenmiş olan pek çok sahabi, ondan i şitmi ş oldukları hadisleriyazmışlar ve sahifelerde toplam ışlard ır. Şunu, burada hemen zikretmekicab eder ki İslâmiyetin ilk günlerinde yaz ı bilen sahabi adediçok azd ı. el-Belâzurrnin rivayetine göre, bu s ıralarda, Kurey ş'ten ancakonyedi ki şi yaz ı biliyordu. Bunlar: Omer ibnul-Hattâb, Ali İbn EbiTâlib, Osmân İbn Affân, Ebû Ubeyde İbnul-Cerrâh, Talha, Yezidİbn Ebi Sufyân, Ebû Huzeyfe İbn Utbe İbn Rabi`a, Hât ıb İbn Amr,Ebû Seleme İbn Abdi'l-Esed el-Mahzûmi, Ebân İbn Saidİbn Umeyye, Hâlid İbn Said, İbn Ebi Serh el-Amiri, Huvayt ıb İbn16 el-Buhâri, Sakih, I. 31; Ahmed İbn Hanbel, Musned, II. 373.17 el-Buhâri, Salah, Ahmed İbn Hanbel, Musned, II. 403; ez-Zehebi, Tezkiratu'l-huffâz,I. 36; İbn Abdi'l-Barr, I. 70; er-Râmahurmuzi, el-Muhaddisu'l-fânl beyne'r-reivi ve'l-tri, 65a.20


Abdi'l-Uzzâ el-Amiri, Ebû Sufyân İbn Harb, Muâviye İbn Ebi Sufyân,Cuheym ibnu's-Salt ve El-Alâ' ibnu'l-Hadrami idiler. 18 Kadınlar arasındada ancak üç dört ki şi yazı biliyordu; Hazreti Peygamberin zevcelerindenAi şe ve Ummu Seleme, yazamamakla beraber yaz ıyı okuyorlardı. 19 Hazreti Peygamber de yaz ı bilmiyenler aras ında idi. Kur'-am Kerim, bu hususa şehadet eder ve der ki: "Sen, bu Kitaptan öncebir kitap okumu ş ve sağ elinle yaz ı yazmış de ğildin; yoksa, bat ıl sözsöylemekle şöhret yapm ış kimseler şüpheye dü şerlerdi". 2° Yâni, senokuyup yazma bilse idin, islâmiyete dü şman olanlar, Kur'âm yalanla-Inak için, o'nun Allah Kelâm ı olmadığını ileri sürebilmek için, senin,daha önce gönderilen kitaplar ı, Tevrat ı ve İncili okuyup onlardan nakılleryapmak suretiyle bu Kitab ı vücuda getirdi ğini iddiaya kalk ışırlardı. Halbuki şimdi böyle bir iddiada bulunmalarına imkân yoktur;çünkü onun okuyup yazma bilmedi ğini onlar da gayet iyi bilmektedirler.Araplar ın yazıya kar şı bu derece yabanc ı olmaları, buna mukabil,aralar ında, birbirlerine nakledecek bol ahbâra sâhip bulunmalar ı,onlarda, bu ahbar ın bekas ı ve müteak ıb nesillere nakledilebilmesi içinyaz ı san'at ı yanında hafızamn, bu günün insanlarım bile hayrete düşürecekderecede inki şaf etmesine vesile olmu ştur. Bilhassa biyografikeserlerde, bu kavmin hafıza kabiliyetini ortaya koyan pek çok misalgörmek mümkündür. Mesela, İbn Abbas, Mescidi Haram'da hiç i şitmediğibir kasideyi bir defa dinledi ği zaman onu hemen h ıfzetmi ş veorada bulunanlara hata yapmaks ızın tekrar etmi şti. Keza, me şhurQatâde, kendisine, ashabtan Câbir İbn Abdillah' ın hadislerini ihtivaeden bir sahife okundu ğu zaman onu hemen h ıfzetmi ş ti. 21Tabi`iin devrinde ve daha sonraki devirlerde, yaz ının inkişaf etmesineve okuma yazma bilenlerin ço ğalmas ına ra ğmen, baz ı me şhur hadisimamlarının, hadis yazan ve fakat yazd ıkları hadisleri hıfzetmiyen kimselerizay ıf addetmeleri de, yine, kitabet san'at ının henüz inki şaf etmemiş devirlerde hafızaya gösterilen yüksek itimad ın devamından ba şkabir şey değildir.Hazreti Peygamber, islam dinini Kur'an! Kerimin ilk ikra' (=oku)ilahi emri ile tebliğ etme ğe başlamıştır. Bu emir, islâmiyetin okuma ğaverdi ği ehemmiyeti gösterme ğe kâfidir. Bu emirle birlikte, kitabetsanatının inki şafı üzerinde büyük bir hassasiyetle durulmu ştur. Çünkü18 ebBelâzurl, Futilhu'l-buldân. 452;19 Aynı eser, 458.20 Ankebût sûresi, ây. 48.21 ez-Zehebl, Tezkiratu'l-huffâz, I. 116.21


yaz ının, vahyin muhafazas ında ve risaletin sair kabile ve devlet reislerinetebliğinde çok mühim rolü vard ı. Bu sebeple, Hazreti Peygamber,müslümanlar ın en kısa zamanda okuma yazma ö ğrenmelerini istemi şve bunu mümkün k ılacak her fırsattan istifade çareleri aram ışt ır. Hicretinikinci y ılında Bedr sava şı vukubulmu ş ve müslümanlar ın elineçok sayıda müşrik esir dü şmü ştü. Bu esirlerin fidye ile serbest b ırakılmas ıtaleb ediliyordu. Hazreti Peygamber bu f ırsatı kaç ırmad ı ve müşriklere,yaz ı bilen her birinin, on müslüman çocu ğuna yaz ı ö ğretmek şartiyleserbest b ırakılaca ğını bildirdi. Bu fidye şeklinin tatbikat ı hakkında kaynaklardaher hangi bir kayda rastlanmaz; fakat, herhalde bu şart tatbikedilmiş ve bir çok müslüman çocu ğu okuma yazma ö ğrenmiş olacakt ır.Hazreti Peygamber, Kur'ân âyetlerinin tedvininde ve henüz islâm'agirmemi ş olan kabile ve devlet reislerinin yeni dine davet edilmesindedaima yaz ıya ba şvuruyordu. Bu i ş için, ashabtan yaz ı bilenlerivazifelendirmi şti. Kur'ândan bir âyet nâzil oldukça kâtiplerinden biriniça ğırır ve ona yazd ırırd ı. Yine el-Belâzurrnin rivayetine göre Ubeyyİbn Ka`b el-Ensâri ile Abdullah İbn Sa'd İbn Ebi Serh (sonradanirtidat etmi ştir) Hazreti Peygamberin ilk vahiy kâtiplerindendi. Ubeyybulunmadığı zamanlarda Hazreti Peygamber Zeyd İbn Sâbit'i ça ğırırve ona yazd ırırd ı .22 Bunlar ayni zamanda İbranice de yaz ıyorlard ı. Zeydİbn Sâbit'ten gelen bir habere göre Hazreti Peygamber ona yahudiyazısını ö ğrenmesini emretmi ş ve "yazd ıraca ğım bir yaz ı için yahudiyeitimad edemiyorum" demi şti. 23 Bundan sonra Zeyd İbn Sâbit, onbe şgün içerisinde yahudi yaz ısını ö ğrenmiş ve Hazreti Peygamberin yahudileregönderece ği mektuplar ı yazmış ve onlardan gelen mektuplar ıda Hazreti Peygambere okumu ştur. 24Gerek Kur'ân âyetleri ve gerekse kabile reislerine gönderilen mektuplar,bu gün kullan ılan kâğıdın o zamanlar bilinmemesi sebebiyle muhtelifmaddeler üzerine yaz ıllyordu. Bu i ş için çe şitli hayvan derileri (edim),hurma yapraklar ı (asib), lavha halinde ta şlar ve kemikler (azm, azlâ)kullanılıyordu. Bu çe şit yaz ılı maddelerin zâyi olmas ı ihtimaline karşılıkyine hâfızaya müracaat ediliyor, nazil olan âyet ve siireler, bir çokmüslümanlar tarafından ezberleniyordu.6. Sahabenin hadis yazmaktan menedilmesiHazreti Peygamberin, okuma yazma san'at ının gelişmesi üzerindekiçalışmalar ı k ısa bir zaman içerisinde semere verme ğe ba şlamış ,22 el-Belâzuri, Futühu'l-buldem, s. 458.23 Aym eser, s. 460.24 Aym yer.22


ir çok sahabi yaz ıyı ö ğrenmişti; fakat şunu itiraf etmek laz ımdır kiyaz ının yeni yeni inki şaf etmesi dolay ıs ıyle sahabenin ço ğu hatadansâlim olarak yaz ı yazam ıyordu. Bir ibarenin okunu ş ve teleffuzundaittifak etseler bile, ayni ibareyi muhtelif kimseler muhtelif şekillerdeyazıyorlardı. İşte bu devirde hadislerin yaz ılması Hazreti Peygambertarafından menedilmi ştiHazreti Peygamberin, ashab ını hadis yazmaktan medine dairgelen haberlerin en me şhuru EVI Said el-Hudri hadisidir. Bu me şhursahabinin rivayetine göre Hazreti Peygamber şöyle buyurmu ştur:"Benden, Kur'ândan ba şka bir şey yazmay ınız; her kim, benden,Kur'ândan ba şka bir şey yazdı ise onu imha etsin"."Yine Eh -ii Sa`id, bir ba şka hadisinde der ki: "Hadis yazmak içinRasülullah (A. S.) tan izin istedim; bana izin vermekten çekindi". 26Hadislerin tedvini meselesine temas eden arapça kaynaklar,Hazreti Peygamberin, ashab ını hadis yazmaktan men`i hususunda a şağıyukarı buna benzer haberler ileri sürerler. Yine bu kaynaklara göre,hadis kitabetine izin verilmemesi hakk ında zikredilen sebepler şu şekildesıralanabilir:1 . Müslümanlar, yaz ıyı henüz ö ğreniyorlar ve yaz ılarında fazladenecek derecede hata yap ıyorlard ı. Bu sebeple, hadis yazmalar ıherhangi fahi ş bir hata ihtimaline kar şı serbest b ırakılamazd ı. Nazilolan Kur'ân âyetleri de yaz ılmakla beraber, onlarda, böyle bir hataihtimali yoktu; çünkü Hazreti Peygamberin nezaretinde ve güvenilirkâtipler tarafından yaz ılıyordu.2 . Ashab, ima= en yüksek mertebesine eri şmiş kimseler olmalarınara ğmen, aralar ında birkaç ı müstesnâ, henüz câhildiler. Bu cehaletleri,sair be şer kelâm ıyle mukayese edilmesi gayri kabil olan Kur'ânâyetlerini, Hazreti Peygamberin hadislerinden ay ırt etmelerine imkânvermiyecek derecede idi. Hadisler yaz ıldığı takdirde, Kur'an ayetleriylekarışabilir, halk, ayeti hadis, hadisi de ayet makam ında okuyabilirdi.Bu mahzurlar göz önünde bulundurularak ashab, hadis yazmaktanmenedilmi ş ve muayyen bir vakte kadar onlara izin verilmemi ştir.Baz ı kaynaklar, Abdullah İbn Amr'in "ya. Rasülallah, sendeni şitmiş olduğum hadisleri yaz ıyorum" diyerek Hazreti Peygamberdenizin istemesini ve onun da "yaz" demek suretiyle hadis kitabetine25 el-Hat:il) el-Ba ğdâcli, Taqy ıdu'l-tlm, s. 29.26 Aym eser, s. 32.23


müsaadesini ele alarak, nehiy hususunda vârid olan haberlerin iyiyaz ı bilmiyenlere matuf oldu ğunu, iyi yaz ı bilen kimselerin ise bunehiyden hâriç tutuldu ğunu ve onlara hadis yazmak için izin verildiğini zikrederler. Bu te'vil ilk bak ışta makul görünmekle beraberyukar ıda zikretmi ş olduğumuz Ebû Said el-Hudri hadisi, hakikatte,hâstan ziyade âmm ı ifade eder ve ondan tahsis manas ı ç ıkarmak güçtür;çünkü, bu hadiste "her kim yazd ı ise" denilmekte, fakat, "iyi yaz ıbilmiyen kimse" veya bunu ifade edecek herhangi bir ibare zikredilmemektedir.Keza ayni hadiste Hazreti Peygamber, ashab ın, Kur'ânâyetlerini yazmas ını menetmemi ş, "benden, her kim Kur'andan ba şkabir şey yazd ı ise ..." demek suretiyle Kur'ân âyetlerinin yaz ılmas ınaizin vermiştir. E ğer hadis kitabetinden nehiy, iyi yaz ı bilmeyen ashabarâci olsa idi, Kur'ân âyetlerinin de sadece iyi yaz ı bilenler tarafındanyaz ılmas ına izin verilirdi. Halbuki, yukar ıda zikredilen haberde, bumanayı verecek bir tahsis ifadesi mevcut de ğildir. Şuhalde, bütünsahabi, Kur'ân âyetlerini yazmak hususunda serbest b ırakılmakla beraberhadis yazmaktan men olunmu şlardır. Abdullah İbn Amr ve di ğerbaz ı sahabiden rivayet edilen ruhsata ait haberler ise, daha sonrakibir devre, yani, hadis sahifeleriyle Kur'ân sahifelerinin kar ışma tehlikesininzâil olduğu ve hadis kitabetine izin verildi ği bir zamana aittir.7. Hadis yazan bazı sahabilerHadis kitabetine ait nehyin ruhsata çevrili şi hakkında kaynaklarbize bol haberler muhafaza etmi şlerdir. Mesela, bu haberlerden birisimuhtelif isnâdlarla Ebû Hurayra'dan rivayet edilmi ştir: Ashabtanbiri, i şitmiş olduğu hadisleri ezberleyemedi ğini söyliyerek, HazretiPeygambere hafızas ından şikayet etmi şti. Hazreti Peygamber, busahabiye "hafızına dinle yard ım et" yani "yaz" demi ştir. 22 Yine EbûHurayra'dan rivayet edilen bir habere göre, Mekke'nin fethedildi ğisıralarda Hazreti Peygamber, müslümanlar ı toplamış ve onlara birhutbe irad etmi ştir. Hutbeyi dinleyenler aras ında bulunan Ebû Şahisminde Yemenli bir şahıs, hutbenin kendisi için yaz ılmas ım istemişHazreti Peygamber de orada bulunanlardan birisine "hutbeyi, EbûŞah için yaz ınız" demi ştir. 28Bu haberler içerisinde, Hazreti Peygamberin, hadis kitabetinemüsaadesini en iyi ifade eden ibareler, yukar ıda da temas etmi ş olduğumuzAbdullah İbn Amr hadisidir. Bu me şhur sahabi, hadis yazmak27 Aym eser, s. 65.28 Aynı eser, s. 86 ve İbn Abdi'l-Barr, Cami' beyâni'l- ılm, I. 70; el-Ayni, Umdetu'l-qclri, I.563.24


için Hazreti Peygamberden izin istemi ş o da "yaz" demiştir. Bununüzerine Abdullah İbn Amr tekrar sormu ştur: "Sen, r ıda ve gadab halindeiken işittiğim hadisleri de yazay ım mı ?". Hazreti Peygamber,onun bu sualine de müsbet cevap vermi ş ve "evet" demi ştir, "çünküben, yalnız hak olan ı söylerim". 29Bu devrede, Hazreti Peygamberin, hadis kitabeti hakk ında t a-kılımı§ olduğu tavrı müşahede ettikten sonra yaz ı bilen bir çok sahabininhadis yazma ğa ba şladığını ve Hazreti Peygamber henüz hayattaiken geni ş bir hadis külliyat ının vücuda geldi ğini kabul etmemiz, biziyanlış bir neticeye götürmez. Bununla beraber, hadis yazanlar ın, sahabeninekseriyetini te şkil etti ği de ileri sürülemez. Burada, kaynaklarm,hadis yazd ıklarına i şaret ettikleri sahabenin baz ısını zikrederek, onlaraait hadislerin nas ıl rivayet edildi ğini gözden geçirebiliriz.8. Abdullah İbn Amr.Abdullah, babas ı Amr ibnu'l-Ai'tan önce müslüman olmu ş, salahve ibadet bak ımından üstün, Kur'an' çok okuyan bir sahabi idi. Di ğersahabeye nazaran Arap yaz ısını daha iyi biliyordu. Ebû Hurayra'n ın"ashab içerisinde benden daha çok hadis bilen kimse yoktu; yaln ızAbdullah İbn Amr müstesna; çünkü o, yaz ıyordu; ben ise yazm ıyordum"şeklindeki sözlerinden de anla şılaca ğı üzere Abdullah, ashabaras ında en çok hadis bilen ve en çok hadis yazan bir sahabi idi.Abdullah İbn Amr, hadis yazm ış olduğu sahifeye "es-Sadıqa"ismini vermi şti. 30 Tabi`inden olan ve tefsir rivayetiyle şöhret kazananMucahid, mezkûr sahifeyi, Abdullah İbn Amr'in yan ında gördü ğünüve onun hakkında Abdullah' ın "bu, Sadıqa'dır; onun içerisinde Rastılullah(A. S.) tan i şittiğim hadisler vard ır ve Rasûlullah (A. S.)ile benim aramda hiç kimse yoktur" dedi ğini zikreder." Bu sözlerdenanla şıldığına göre Abdullah İbn Amr, sahifeye, yaln ız Hazreti Peygamberden i şitmi ş olduğu hadisleri yazm ış, diğer sahabiler vas ıtas ıylegelen haberleri sahifenin haricinde b ırakmıştır. Çünkü, ashab ın birkısmı, Hazreti Peygamberden i şitmedikleri ve ancak kendi aralar ındamüzakere yolu ile ö ğrendikleri hadisleri, Hazreti Peygambere irsalederek naklediyorlard ı. Daha sonralar ı mursel tabir edilen bu çe şithadisler, sahabenin adaleti dolay ısıyle, herhangi bir ihtilaf ve münaka şakonusu olmamıştır.29 el-Hatib el-Ba ğdâdt, Taqyidu'l-dm, s. 72; ez-Zehebi, Ttirihu'l-İslam, III. 38.30 İbn Sa`d, Tabaqât, VII /2, 189; ez-Zehebi, 38,31 İbn SaM, Tabaqât, VI112,189; az-Zehebt, Târiltu'l-Islam, III. 38.25


AbdullWlı İbn Amr'in, Hazreti Peygamberden bin kadar hadisi şittiğine dair baz ı rivayetler vard ır. E ğer onun, bu hadisleri, SiidLqaismini verdi ği sahifede toplad ığı dü şünülürse, Hazreti Paygamber henüzhayatta iken, oldukça geni ş bir hadis külliyat ımn vücuda geldi ği anlaşılır.Abdullah İbn Amr'in bu hadis sahifesi, onun vefat ından sonratorunlar ına intikal etmi ş ve onlar tarafından rivayet edilmi ştir. Bu husustakaynaklar, çe şitli haberler vermekte ve umumiyetle, Abdullah' ıntorunu Amr İbn Şu`ayb' ın, ceddinden kendisine intikal eden bir sakifedenrivayet etti ğini zikretmektedirler. Ahmed İbn Hanbel'in Musnedadl ı eseri gözden geçirilecek olursa, Amr İbn şu'ayb vas ıtas ıyle ceddiAbdullah İbn Amr'den gelen pek çok hadisin, bu eserde birbiri arkas ınasıraland ığı görülür. Bununla beraber, el- Buhari ve Muslim gibi Salahsahipleri, Abdullah İbn Amr'den çok az hadis nakletmi şlerdir. E ğerAbdullah' ın, Ebû Hurayra'ya nisbeten çok hadis bildi ği ve hattâ hadisleriniyazmas ı bakımından, onların, EM!' Hurayra'n ın hadislerine nisbetendaha s ıhhatli olmas ı gerekti ği dü şünülürse, Abdullah'tan azhadis nakletmeleri, kar şımıza, halledilmesi oldukça güç bir mesele gibiç ıkmaktad ır. Bununla beraber, bir kaç maddede s ıralayabilece ğimizbaz ı hususlar, bunun sebebini ortaya koyabilir.a . Abdullah İbn Amr, her şeyden çok ibadetle me şgul oluyordu.Her ne kadar, Eba Hurayra'ya nisbeten daha çok hadis biliyor idiyse de,rivayet hususunda onun kadar ileri gitmiyor, nadiren rivayet ediyordu.Ebû Hurayra ise, bütün vaktini hadis rivayetine vakfetmi şti ; nitekim,fazla hadis rivayetinden dolay ı bazı ashab ın itirazlar ına maruz kaldığıhalde, Abdullah İbn Amr hakk ına böyle bir itiraz vaki olmu ş değildir.b . Abdullah İbn Amr, Mekke'nin fethinden sonra çok vakitleriniMısır'da geçirmi ştir. EU' Hurayra ise Medine'den ayr ılmannş, gerekhacc için ve gerekse hadis dinlemek için Mekke'ye gelen müslümanlar,daha ziyade Eba Hurayra ile temasa geçmi şler ve daha çok onun hadisinialmışlar ve yaym ışlard ır.e . Abdullah İbn Amr, arapçaçlan ba şka diğer baz ı dilleri dahabiliyor ve yabanc ı men şeli kitaplar ı okuyordu. Hazreti Peygamberinisrâ'iliyattan da rivayet edilebilece ği hususundaki müsaadesine istinaden,okumu ş olduğu kitaplardan rivayetlerde bulunuyordu. Hazreti Peygamberinhadislerini toplayan hadisçiler, hadislerinin, isrâ'iliyatla kar ışma ihtimalinekar şı, Abdullah'tan mümkün oldu ğu kadar az hadis alma ğagayret ediyorlard ı .26


d . Hazreti Peygamberden yazm ış olduğu hadisler, torunlar ınaintikal etmi ş ve onlar tarafından rivayet edilmi ştir; fakat rivayetisnâdı olan Amr İbn Şu` ayb an ebilti an ceddild zincirinde hadisçiler ihtilâfetmi şlerdir. Baz ıları, isnâdta zikri geçen ced kelimesini, Amr'indedesi Muhammed'e atfederek bu isnâdla nakledilen hadislerin murselolduğunu söylemi şler, diğer baz ıları ise ced'ten murad, şu`ayb' ın dedesiAbdullah't ır demi şler ve bu isnâdla gelen hadislerin munqati olduğunuileri sürmü şlerdir. Bu hadisçilere göre, ced kelimesi hangi manâya al ı-nırsa al ıns ın, Amr İbn Şu'ayb vâs ıtas ıyle Abdullah İbn Amr'den gelenhadisler zay ıft ır, kabule şayân de ğildir; çünkü ced'ten murad, e ğer,Şu'ayb' ın babas ı Muhammed ise, onun, Hazreti Peygamberle sohbetiyoktur; bu halde Muhammed'in, hadisleri kimden ald ığı meçhuldür.E ğer ced, Şdayb'm dedesi Abdullah ise, şdayb, Abdullah'a mülâkiolmamıştır. Bu halde de isnâdta ink ıta var demektir. Bu ciheti ilerisüren hadisçiler, Şu`ayb' ın, dedesi Abdullah'tan kendisine intikal edenbir hadis sahifesine sâhip oldu ğunu, bu sahifenin, sonradan o ğlu Amr'ekaldığını ve Amr' ın bu sahifeden rivayet etti ğini kabul etmi şlerdir.Binaanaleyh, Amr'in rivayeti sahifeden olsa bile, babas ı şueayb' ınAbdullah' i şitmemesi sebebiyle bu rivayet, vicâde yolu iledir. Ileridede görülece ği üzere vicâde (bulma), baz ı hadisçiler tarafından zay ıf birrivayet şekli olarak kabul edilmi ş ve bu usulle rivayet edilen hadislerihtiyatla kar şılanmıştır. 329. Câbir İbn AbdillahHazreti Peygamberin ashab ı aras ında çok hadis rivayet etmekleşöhret kazananlardan biridir. Babas ı, Hazreti Peygamberle birlikteUhud sava şına i ştirak edip orada şehid düştüğü vakit, Câbir çok küçüktüve kendisine oldukça yüklü bir borçla, bak ılıp büyütülecek birçok karde ş kalmışt ı. Maarnafih, Hazreti Peygamberin ve di ğer sahabeninyardımlariyle bu yük hafiflemi ştir.Câbir İbn Abdillah, küçük olmas ına rağmen Hazreti Peygamberlebir çok gazvelere i ştirak etmi ş ve vaktinin büyük bir kısmını onunyanında geçirmek suretiyle, ondan pek çok hadis i şitmi ştir. HazretiPeygamberin vefat ından sonra daha 64 sene ya şamış ve ondan işitmişolduğu hadisleri, yeni yeti şen nesle ö ğretmekle me şgul olmu ştur. Kay-32 Ahmed İbn Hanbel ve me şhur dört Sunen söhilıi gibi baz ı hadisçiler, Şu'ayb'm Abdullah'amül'alıi olduğunu ve ayr ıca onun vas ıtas ıyle Amr'e intikal eden hadis sahifesinin, bizzatAbdullah İbn Amr tarafından Hazreti Peygamberin a ğzından yaz ıldığım ve dolayısıyle bu hadislerin diğer hadislerden daha sahih olmas ı gerektiğini ileri sürmü şlerdir. Buna benzer bir mütalaaiçin bkz. ez-Zehebi, Teirihu'l-İslam, IV. 286.27


naklar, Mescidi Nebevide, onun etraf ında, daima ondan hadis dinleyenbir ilim halkas ının mevcudiyetinden bahsederler. 33Câbir İbn Abdillah' ın bizzat hadis yazd ığına dair herhangi birkayda rastlam ıyoruz. Bununla beraber, bir çok kaynaklar, Câbir'e aitbir sahifeden, Saltifetu Câbir şeklinde bahsederler. " Ancak, tabi`indenolan ve Câbir'in talebesi olarak bilinen Suleymân İbn Qays'ın da Câbir'inhuzurunda bir hadis sahifesi yazd ığı zikredilmektedir. " Kaynaklar ınverdi ği mal -anlata göre, Câbir'den hadis rivayet eden bir çok tahin.,aslında hadislerini bu sahifeden rivayet etmi şlerdir. Mesela "Ebu'z-Zubeyr,Eba Sufyân ve e ş - şa`bi, Câbir'e mülâki olmu şlar ve ondan hadisdinlemi şlerdir; fakat rivayet ettikleri hadislerin ço ğu, Suleymân İbnQays' ın sahifesindendir" denilmektedir. 36 Keza me şhur hadisçi Qatâde'nin,kendisine okunan Câbir'in sahifesini, daha ilk okunu şta ezberlediğirivayet edilir. " Halbuki bir ba şka haberde, Suleymân İbn Qays' ınanas ı tarafından getirilen bir sahifenin, Qatade'ye okundu ğu ve onunbu sahifeden rivayet etti ği zikredilir 38 Bütün bu haberler bize gösteriyorki, Câbir'e atfedilen bir hadis sahifesi, asl ında Suleymân İbn Qaystarafından yazılmıştır. Maamafih, bizce bunun ehemmiyeti yoktur;zira Suleymân İbn Qays, Câbir İbn Abdillah'tan önce vefat etmi ş veonun tarafından yaz ılan sahife sahifetu Câbir olarak şöhret kazanmıştır.Sahiferlin rivayetine gelince, bu hususta elimizde müselsel haberlerbulunmamakla beraber, münferid rivayetler, bize az çok bilgi vermektedirler.Mesela, Eba Sufyân Talha İbn Nafi', Câbir İbn Abdillah'tanpek çok hadis nakleden râvilerden birisidir. Kaynaklar, onun,Cabir'den rivayet etti ği hadisleri, bir sahifeden ald ığını zikrederler;her halde bu sahife, Suleymân İbn Qays' ın sahifesi olacakt ır. 39 EbaSufyân'dan rivayet eden el-A`me ş hakkında da buna benzer bir haberzikredilir. El-A`me ş, Eba Sufyân'dan yüz kadar hadisi ihtiva eden bir33 İbn Hacer, Tehzib et-Tehzib, II. 43; aym müellif, el-Ishibe, I. 213.34 İbn Sa`d, Tabaqât, VII /2,1; İbn Ebî Hâtim, Taqdimetu'l-cerh, s. 46; el-Hafib el-Ba ğdadt,el-Kifâyes. 354; İbn Hacer, Tehzib et-Tehzib, V. 27, VIII. 355; ez-Zehebi, Tezkiratu'l-huffâz,L 116; aym müellif, Târihu'l-Islâm, IV. 296; ayn ı müellif, Tehzibu'l-esma', II. 58.35 İbn EM. Hâtim, Kittibu'l-cerh ve't-ta< dil, II. /1,136.36 Aynı yer ve el-Buhâri, Tarihu'l-kebir, II. /2,354.37 ez-Zeheb1, Tezkiratu'l-huffâz, I. 116; ayn ı müellif, Târihu'l-Islâm, IV. 296.38 el-Hafib el-Kifâye, s. 354; Ahmed İbn Hanbel, Kitâbu'l-Ilel ve ma`rifeti'rricâl,v. 106 a.39 İbn Ebî Hâtim, Taqditnetu'l-cerh, s. 46; aynı müellif, Kitâbu'l-cerh ve't-ta` II. /1,475;el-Hafi]) el-Ba ğdâ ıli, el-Kifaye, s. 355.28


sahife rivayet etmi ştir. 4° Bu sahifenin de Câbir'e isnâd edilen Suleymânİbn Qays' ın sahifesi olduğunu tereddüt etmeden söyliyebiliriz.Câbir'in bir ba şka râvisi Ebu'z-Zubeyr'dir. Bu me şhur hadisçide Câbir'den hadis dinlemek için onun meclislerine devam etmi ş veondan pek çok hadis ö ğrenmi ştir. Ayni zamanda Suleymân İbn Qays' ınsahifesini görmü ş ve bu sahifeden de rivayet etmi ştir. 41Câbir İbn Abdillah'a atfedilen sahifenin müteâk ıp nesillerde rivayetineait elimizde daha baz ı haberler vard ır; fakat biz, sahebe devrindeyazılan sahifelerle bu sahifelerin rivayetine ait k ısa örnekler vermekleiktifa ettik.10. Ebû Hurayra7 nci Hicri senede Yemen'den Medine'ye gelerek müslüman olmu ş ,Hazreti Peygamberin vefat ına kadar ona hizmet ederek pek çok hadisö ğrenmiştir. Diğer sahabilere nisbeten geç müslüman olmas ına ve HazretiPeygamberle sohbetinin k ısa devam etmesine ra ğmen, hadis rivayetindeçok ileri gitmi ş ve bu hal, daha ilk devirlerden itibaren baz ıitirazlara yol açm ıştır. Bize kadar gelen haberlerden ö ğrendi ğimize göre,bu itirazlardan baz ıları, yine kendi muas ırlar ı aras ında yükselmi ştir.Ebû Hurayra, bu itirazlara kar şı, kendisini şöyle müdafaa etmek zorundakalmıştır:"Ebil Hurayra çok hadis rivayet ediyor, diyorsunuz; Allah'a yeminederim ki Kitâbu'llah'ta şu iki âyet olmasa idi bir tek hadis rivayetetmezdi: (—O kimseler ki bizim indirdi ğimiz bürhanlar ı ve hidayeti, Kitaptainsanlar için aç ıklamamızdan sonra yine de gizlerler, Allah ve lânetediciler onlara lanet ederler. Ancak teybe edenlerin, kendilerini ıslâhedenlerin ve hakk ı izhar edenlerin tevbelerini kabul ederim. Ben,tevbeleri kabul edici ve günahlar' ba ğışlayıcırm-). 42 Muhacirler, çar şıdaticaretle, ensariler, ba ğ ve bahçelerinde ziraatle u ğraşırken, Ebisı Hurayra,kar ın tokluğuna Hazreti Peygambere hizmet ediyor ve hadistopluyordu; ba şkalarının bilmediği şeylere şâhid oluyordu". 43Fazla hadis rivayet etti ği için kendisine karşı yap ılan itirazlaraverdiği bu nevi cevaplar ından, Ebö Hurayra'n ın, hadis öğrenme ğe ve40 İbn Hacer, Tehzibu't-tel ızib, IV. 224.41 İbn Ebî Hâtim, Kitâbu'l-cerh ve't-ta`cril, II. /1,136.42 Bakara sûresi, ay. 159, 160.43 İbn Hacer, Tehzib et-tehzib, XII. Ahmed İbn Hanbel, Musned, II. 240, 274 ; İbn Hacer,el-Isabe fî temyisi's-sahabe, VII. 203.29


öğrendiği bu hadisleri büyük bir dikkatle muhafaza etme ğe çalıştığımanl ıyoruz. Filhakika, yine kendisinden rivayet edilen bir haberden ö ğ-"rendiğimize göre, onun hadise kar şı olan bu i ştiyakı, bizzat Hazreti Peygambertarafından kabul ve aç ık bir şekilde ifade edilmi ştir: Bir günEbû Hurayra, Hazreti Peygambere şöyle demi ştir: "K ıyamet günü seninşefaatine kimler nâil olacakt ır ey Allahın Rasillü?" Hazreti Peygamber,Ebû Hurayra'n ın bu sualine şöyle .cevap vermiştir: "Ey EM Hurayra,diğerlerine nisbetle hadise kar şı daha fazla h ırsın olduğunu bildiğimiçin, bu mevzuda bana ilk sual soracak kimsenin sen olaca ğını tahminediyordum. K ıyamet günü benim şefaatime nâil olacak kimse hultisu kalbile la iltihe İlla'llah diyen kimse olacakt ır". "Ebû Hurayra, di ğer sahabilere nisbetle çok hadis rivayet etmekleberaber, onun, Hazreti peygamberden i şitmiş olduğu bu hadisleri yaz ıpyazmadığım bilmiyoruz. Meşhur hadis sahifesi sâhibi Abdullah İbnAmr'den bahsederken, zikretmi ş olduğu-muz bir haberde, en fazlahadis bilen sahabinin Abdullah İbn Amr oldu ğunu, çünkü onun,Hazreti Peygamberden i şitmiş olduğu hadisleri yazd ığını, halbuki yineçok hadis bilenlerden Ebû Hurayra'n ın hadis yazmad ığım kaydetmiştik.Ebû Hurayra'mn kendisinden nakledilen bir habere göre "EbûHurayra yazmaz ve gizlemez" denilmektedir. 45 Buna mukabil elimizdebulunan baz ı haberlerde de Ebû Hurayra, "biz hadis yazarken HazretiPeygamber yan ımıza geldi" demekte," bir di ğerinde ise, kendisine birhadis soran şahsa "eğer bu hadisi ben rivayet etti isem yan ımda yaz ılıdır"deyip o şahs ı evine götürdü ğü, orada, bir çok kitaplar içerisinden istenilenhadisi bulup çıkardığı belirtilmektedir. 470341 Hurayra'n ın hadis yazmad ığını belirten ve bizzat kendisindenrivayet edilen hadislerle bu son zikredilen iki haber aras ındabir ihtilâfm mevcudiyeti aç ık bir şekilde görülmekte; bu haberleraras ında herhangi bir tevil imkan ı 'da bulunmamaktad ır. Maamafih biz,bu gün için halledilmesi güç olan bu mesele üzerinde muhtelif ihtimal ,ızın, EU]. Hurayra'ya ait 140 kadar hadisi ih- leri nazar' itibara almakstiva eden ve bizzat onun hayat ında yaz ılan bir hadis sahifesindenkısaca bahsedece ğiz.Ebû Hurayra, hicretin 58 veya 59 senesinde vefat etmi ştir. HazretiPeygamberin vefat ından sonra bütün ömrünü hadis rivayet atmekle44 el-Buhari, Sallik, I. 31; Ahmed İbn Hanbel, Musned, II. 373.45 el-Hadb el-Bağdadi, s. 42.46 Aynı eser, s. 33, 34.47 İbn Abdi'l-Barr, Câmi.` beyâni'l-dm I. 74.30


geçirmi ştir. Baz ı kayıtlara göre kendisinden 800 e yak ın sahabi ve tabiihadis ö ğrenmiştir. E ğer hayat ının sonlarına do ğru, Arap yaz ısının dahaçok inkişaf etmi ş ve hadis yazanlar ın Hazreti Peygamber devrine nisbetledaha da ço ğalm ş olaca ğı dü şünülürse, ondan hadis rivayet edenbir çok tabi`inin, rivayet etmi ş oldukları bu hadisleri kitap ve sahifelerdetoplayacaklar ı tabiidir. Mesela, bunlardan Be şir İbn Nehik, EbûHurayra'dan i şittiği bütün hadisleri yazd ığını ve bunları Ebû Hurayra`yaarz ederek ondan rivayet hakk ını aldığını zikreder." Bir ba şka haberegöre, halife Omer İbn Abdi'l-Aziz, Hazreti Peygamberin ashab ındani şitmi ş olduğu hadisleri bir kitapta toplamas ı için Kesir İbn Murra el-Hadramrye yazd ığı bir mektupta, Ebû Hurayra'n ın hadislerini yazmasınabizum olmad ığını, çünkü onlar ın yaz ılı olarak elinde bulundu ğunubildirmi ştir. Bu haberler, Ebû Hurayra hadislerinin, daha o zamanlarkitap ve sahifelerde toplanm ış olduğunu gösterir.Ebû Hurayra'ya ait 140 kadar hadisi ihtiva eden ve talebesiHemmam İbn Munebbih tarafından yaz ılan bir kitap ise, Ebû Hurayra'danyaz ılan hadis kitaplar ının en mühimmini te şkil eder. Abdullahİbn Amr'in es-Sahi:1'e es-Sâdıqa isimli me şhur hadis kitab ına karşılıkes-Saldle es-Sahi/ta ismini ta şıyan bu kitap, zaman ımıza kadarmuhafaza edilmi ş ve 1953 senesinde Prof. M. Hamidullah tarafındanŞam ve Berlin'de iki nüshas ı bulunarak ne şredilmiştir. Ahmed İbn Hanbelde bir tek isnad zinciri alt ında, sahifenin ihtiva etti ği hadisleriel-Musned adlı eserinde aynen s ıralamıştır.11 .Ali İbn EM. Tâlib.Hazreti Peygamberin amcazadesi Ali İbn Ebi Talib'in elinde de sadakâtve ferâ'iz hükümlerini ihtiva eden bir hadis sahifesinin bulunduğuçe şitli haberlerden ö ğrenilmektedir. Bu haberlerden birinde HazretiAli şöyle der: "Hiç kimse zannetmesin ki biz, Kur'ândan ve şugördüğünüz sahifeden ba şka şeyler de okuyoruz". 4° Me şhur hadisimamlarından Şube ibnul-Haccae, hicretin 104üncü senesinde vefat edene ş - Şa`bi'nin, el-Haris el-A`ver (Ö. 65) vas ıtas ıyle Ali İbn Ebi Talib'tenrivayet etmi ş olduğu hadislerin bir kitaptan ibaret oldu ğunusöyler. 50 Bu kitab ın, Ali'nin sahifesi oldu ğundan asla şüphe edilemez.48 Ahmed İbn Hanbel, Kitabu'l- ılel ve ma'rifeti'r-riced, I. 42-43; İbn Sa`d, Tabaqât, VII /1,162; el-Hatib el-Ba ğdadi, el-kifâye, s. 275, 283; İbn Hacer, Tehzib et-tehzib, I. 470.49 Muslim, Sakih, V. 115; Ebû Dâvûd, Sunen, II. 275; Ahmed İbn Hanbel, Musned, I. 81,102, 118, 119, 126; Eki Ubeyd el-Da= İbn Sellâm, s. 494; ez-Zehebi, Tezkiratu'l-huffâz,I. 12; aynı müellif, Târîhu'l-İslam, II. 199.50 İbn Ebi Hâtim, Tegclimetu'l-Cerh, s.- 130.31


Zira, Tabagât sâhibi İbn Sa`d, Hazreti Ali'nin el-Haris el-A'ver içinsadakâta ait bir çok hadis yazd ığını kaydetti ği gibi," e ş - Şa`brnin,el-Haris'ten rivayet etti ği hadislerin de sadakâta ait hadisler oldu ğusöylenir; hattâ e ş - şalıi vefat etti ği zaman, evinde, fera'iz ve cerahâtaait hadisleri ihtiva eden kitaplar bulundu ğu da, rivayet edilen haberleraras ındadır. 5212. Semura tim Cundeb.Hazreti Peygamber zamanmda ya şının küçük olmas ına ra ğmen,ondan hadis h ıfzetti ğine dair rivayetler gelir. 53 Onun, Hazreti Peygamberdenö ğrenmiş olduğu hadisleri ne zaman yazd ığını bilemiyoruz;fakat, elinde böyle bir sahifenin bulundu ğunu, Muhammed İbn Sirin'inşu haberinden ö ğreniyoruz: "Semura'n ın, o ğulları için yazdığı risaledeçok ilim vardı". " el-Buharrnin kayd ına göre, bu risale, besmele ileba şlamakta ve onu, "min Semura İbn Cundeb ild benilıi" (= Semuraİbn Cundeb'ten o ğullarına) ibaresi takip etmektedir. "Risalenin rivayetine gelince, bu hususu da aç ıklayan baz ı haberleresâhip bulunuyoruz. Mesela, İbn Hacer, Suleymân İbn Semura İbnCundeb'in tercemei halinden bahsederken, onun, babas ı Semura'danbir nüsha rivayet etti ğini haber verir. 56 Bu niishamn, yukar ıda zikredilenrisale oldu ğuna şüphe yoktur. Keza ayni nüsha, Suleymân'dan o ğluHubeyb tarafından rivayet olunmu ş , 57 ondan da amcas ının oğlu Caferİbn Sa`d İbn Semura nakletmi ştir. 58Ebû Davud ve İbn Mace'nin Sunen'lerinde, bu isnadla Semura'dangelen hadisler görülmektedir.13 . Enes ibn Mâlik.Hazreti Peygamberin Medine'ye hicretinde henüz on ya şlarındabir çocuk olan Enes İbn Malik, ailesi tarafından, hizmet etmesiiçin Hazreti Peygamberin evine gönderilmi ş ve vefat ına kadar onunyanında kalarak bir çok hadis i şitmiştir. Enes İbn Mâlik'in, hadis51 Bkz. VI. 116.52 el-Hatib el-Ba ğdâtri, Târihu Bagdâd, XII. 232.53 İbn Hacer, Isâbe, III. 130; İbnu'l-Esir, Usdu'l-gâbe, II. 354.54 Aym yerler ve İbn Hacer. Tehzib et-tehzib, IV. 236.55 el-Buhârt, Tâ ılhu'l-kebir, 1/1,26.56 İbn Hacer, Tehzibu't-tehzib, IV. 198.57 Aynı eser, III. 135.58 Ay ın eser, II. 94 ve İbn Ebî Hâtim, Kitdbu'l-cerh ve't-ta`ctil, II. /2, 186.32


yaz ıp yazmadığını bilmiyoruz; fakat elimizde bulunan baz ı haberlerdenö ğrendi ğimize göre, o da bir hadis sahifesine sahiptir ve hadis-'erini daima bu sahifeden rivayet etmektedir. Bir gün, fazla hadis rivayetetti ği için, kendisine yap ılan itiraz üzerine yan ında bulunansahifeyi ç ıkarıp "bu, Hazreti Peygamberden i şiterek yazd ığım ve sonrada ona okuyup tashih etti ğim hadislerdir" demi ştir 59 . Muhtemelenbu sahife de di ğerleri gibi sonraki nesillere intikal etmi ş, aslen zâyiolsa bile, muhtevas ı zaman ımıza kadar gelmi ştir.Câhiliye devri kâtiplerinden Sa`d İbn Ubâde, Amr İbn Hazm,Abdullah İbn Abbâs, Abdullah İbn Omer ibni'l-Hattab ve daha bir çoksahabirlin, Hazreti Peygamberden hadis yazd ıklarını belirten haberlerzikredilir Biz, burada misal olmak üzere ancak bir k ısmına temas etmişbulunuyoruz. Bu misaller, hadislerin, hicretin ikinci ve üçüncüasr ından sonra yaz ılmağa ba şladığını ileri süren baz ı garpl ı müste ş-r ıklerin hatal ı görü şlerini ortaya koyma ğa kafi gelecektir. Onlar ınbu çe şit davran ışları, diğer mevzularda da oldu ğu gibi, İslam dinininikinci kayna ğını te şkil eden hadis ve sunneti zay ıflatma ğa matuf gibigörülmektedir Çünkü Ahmed İbn Hanbel'in dedi ği gibi sunnet, Kur'ânilminin ö ğrenilmesinde yagâne vas ıtadır; sunnet olmaks ızın Kur'anilmini ö ğrenme ğe kalkışanlar dalâlete dü şerler. Bu bak ımdan, sunnetinyok olmas ı, Kur'ân ilminin yok olmas ı demektir.59 er-Râmahurmuzi, el-Muhaddisu'l-fâni, Bâbu'l-Kitâbe; Tagy ıdulılm,s. 95-96.33


II. BÖLÜMHADIS RkVILERISAHABILERHazreti Peygamber devrinde vücuda geldi ğini daha evvelki bahislerimizdegördü ğümüz geniş hadis külliyat ının, sonraki nesillere naklinde,sahabe neslinin birinci derecede rol oynad ığı, herkes tarafındanbilinen bir gerçektir. İkinci nesil, keza ayni şerefi kazanm ış ve HazretiPeygamberin sena' ına mazhar olmu ş tabi'an neslidir. Fakat sahabeveya tabi`an kimlerdir., kimlere bu isimler verilmi ştir. bunlar ın hadisrivayetinde gerçek rolleri ne olmu ştur ?.. Bu gibi sualler, bu mevzuçerçevesi içerisinde ilk akla gelen suallerdir ve cevaplar ının, kısa da olsaverilmesi gerekir.14. Sahabi kimlere denir?Bir çok hadisçiler tarafından kabul olunan tarife göre sâhib (cem'i:ashâb) veya sahabi, (cem'i : sahabe), Hazreti Peygamberi gören veyaonunla sohbet eden müslümanlard ır. Ancak, usulcülerden baz ıları butarifi kabul etmemi şler ve daha çok tandit yoluna giderek, onu, sadecegörmenin sahabi olma ğa kâfi gelmiyece ğini, hiç olmazsa, bir veya birkaç sene onunla beraber bulunmak veya birlikte bir gazveye i ştiraketmek gerekti ğini ileri sürmü şlerdir. Maamafih, yine usulcülerin ço ğubu tarifi kabul etmemi şlerdir. 6 °Hazreti Peygamberi ar ızi sebeplerle görmiyen (mesela âmâ), fakatonun sohbetinde bulunanlar da sahabi olarak kabul edilmi şlerdir.Mesela, âmâ İbn Ummi Mektüm, sahabiden addedilmiştir.Hazreti Peygamberi gören veya onunla sohbet eden bir müslüman,sonradan irtidad ederse, İslam vasfı gibi sahabi olmak vasfını60 es-Suyiiti, Tedribu'r-rtivi, s. 396.34


da kaybeder. Ancak, tekrar ihtida etmek suretiyle bu vasf ı kazanabilir.Sahabi olabilmek için bülû ğ şart ko şulmamıştır. Temyiz kaabiliyetinesâhip her küçük çocuk, sahabi say ılır. Temyiz kaabiliyetinesâhip olmıyan yeni do ğmu ş çocuklarla çocuklu ğundan itibaren ayn ıvasfı ta şıyan ya şlılar da sahabi olamazlar. "Usul kitaplar ı, bir şahs ın sahabiliğini ortaya koyacak çe şitli yollarzikrederler. Bunlar ın en mühimmi tevatür yoludur. Yani yalan üzerindeittifak etmelerine imkân olm ıyan kalabal ık bir cemaatin, bir şahs ınsahabi oldu ğuna şehadetleridir. Di ğer yollar, tevatürün daha a şa ğıderecesi olan istifide ve şöhret ile; bir sahabinin, "fulan kimse sahabidir"şeklindeki şehadeti ve bir de bir şahs ın, kendisi hakkında "ben sahabiyim"demesidir. Ancak, bu son şıkta dikkat edilmesi gereken bir hususvard ır: Kendi şahsi hakk ında beyanda bulunan kimsenin, adaletininve Hazreti Peygamberle sohbetinin bilinmesi icab eder. Son sahabinin,100 veya 110 Hicri senelerinde vefat etti ği gözönünde bulundurularak,bu tarihten sonra kendisinin sahabi oldu ğunu iddia eden kimselere inan-,mamak laz ımd ır,15. Sahabilerin tabakalar ı.Hadisçiler, sahabileri, derece, itibar ve fazilet bak ımından muhteliftabakalara ay ırmışlard ır. Bunlar aras ında, el-Hakim en-Naysabilri'nintasnifi çok şöhret kazanm ışt ır. Bu tasnife göre sahâbe, fazilet bak ımından12 tabakaya ayr ılır. Bunlar s ıras ıyle şöyledir:1 . Mekke'de ilk defa müslüman olanlar. Bunlar aras ında cennetleteb şir edilen şu on sahabi de vard ır: İlk dört halife, yâni Ebû bekr,Omer ibnu'l-Hattab, Osman İbn Affan, Ali İbn Ebî Tâlib ile Talha İbnUbeydillah, ez-Zubeyr ibnu'l-Avvam, Abdurrahman İbn Avf, Sa`dİbn Ebi Vaqqas, Ubeyde ibnu'l-Cerrah ve Sa Ğd İbn Zeyd,4. Birinci Akabe'de Hazreti Peygambere bicat eden müslümanlar,2. Daru'n-Nedve 'azalan,3. Habe şistan'a hicret eden müslümanlar.5 . İkinci Akabe'de Hazreti Peygambere bi'at eden müslümanlar,6. Hazreti Peygamber, Kuba'da iken kendisine iltihak edenınüslümanlar,61 Aynı eser, s. 397.35


7 . Bedr sava şına iştirak eden müslümanlar,8. Bedr sava şı ile Hudeybiye muahedesi aras ında hicret edenmüslümanlar,9. Hudeybiye yak ınındaki a ğaç alt ında Hazreti Peygamberebrat eden müslümanlar,10 . Hudeybiye muahedesi ile Mekke'nin fethi aras ında hicret edenmüslümanlar,11 . Mekke'nin fethedildi ği gün müslüman olanlar.12. Mekke'nin fethinde ve Hazreti Peygamberin son hacc ındakendisini gören çoeuklar. 6216. Sahabilerin sayısı.Sahabilerin say ısı hakkında kat'i bir rakam söylenmemi ştir. EbûZurca er-Razi, Hazreti Peygamberin vefat etti ği sıralarda Mekke,Medineve civarlar ında 114 bin müslüman bulundu ğunu söyler. el-Medini"yüz binden fazla" demek suretiyle yukar ıdakine yakın bir rakamvermekle beraber er-Rafi`i ve e ş-Safri, 60 bin rakam ını ileri sürerler. 63Sahabilerin tercemei hallerine tahsis edilen eserlerde sahabi say ı-sının 10 binin üzerine ç ıkmamas ı da bu mevzuda kat'i bir bilginin mevcutolmad ığını gösterir.17. Sahabilerin adaleti.Mubtedie fırkalar müstesna, bütün ehli sunnet, gerek Kur'ânave gerekse hadis ve sunrıete taalluk eden meselelerde, her sahabininitimada şayan "udill" kimseler olduğunu kabul etmi ş, bilhassa hadislerin,sahihini sakiminden ay ırt etmek maksadiyle giri şilen cerh ve-Lar-dil faaliyetinde, onlar ı, tamamiyle tenkit hârici tutmu ş tur. ÇünküAllah'a ve Resill'üne iman ederek İslam peygamberinin safında yeralan bir sahabinin adaleti, Allah' ın ve Rasûl'ünün tacdili ile sâbit olmu ş-tur. Kur'an! Kerimin muhtelif yerlerinde, sahâbeyi hedef tutan çe şitliayetler vard ır:"Siz, insanlar için ç ıkar ılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyili ği emr,kötülü ğü nehyedersiniz, Allah'a inan ırs ımz". 6462 el-Hâkim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 22-24.63 es-Suyûti, Tedribu'r-reivi, s. 405-406.64 Ali Imrân sûresi, ây. 110.36


"Biz sizi, i şte böylece, insanlara, Rasül de size bir num'ûne olsundiye vasat (adil ve güzide) bir ümmet k ıldık".""Mu'minler, a ğaç alt ında sana bi` at ettikleri vakit, Allah, onlardanraz ı olmu ştu ve onlar ın kalplerindekini bildi de onlara huzur veyakin bir zafer verdi". 66"Muhacirin ile ensardan ileri ve evvel gelenler ve iyilikte onlaratabi olanlardan Allah raz ı oldu; onlar da Allah'tan raz ı oldular". 67"Ey Peygamber, Allah, sana ve sana tabi olanlara yeter".""(O mallar), yurtlar ından ve mallar ından uzakla şt ırılan fakirmuhacirlere aittir. Onlar, yaln ız Allah' ın fadl ve r ızas ını isterler, Allah'ave Rasûrüne yard ım ederler; i şte gerçek sad ık bunlardır". 69Zikretmi ş olduğumuz bu ayetler, sahabenin ta`dili hususundatam bir kat' ıyyet ifade eder ve ba şka her hangi bir kimsenin, onlarhakkında bir mütalaa serdine lüzum b ırakmaz. Oysa ki bu mevzudaHazreti Peygamberden de say ılamıyacak kadar çok hadis gelmi ştir.Bu hadislerin en me şhuru tevatür derecesinde rivayet edilen "hayru'nnâsikarni, summallazine yelûnehum, summe'llezine yelünehum"(= Insanlar ın en hay ırlısı, benim mu'as ırlarım, sonra onlar ı takib edenler,sonra onlar ı takib edenlerdir) hadisidir."18. Sahabilerin , rivayet ettiklari hadis say ısı bakımından iki grubaayrılmasıUsül kitaplar ı, sahabileri, rivayet ettikleri hadis say ıs ına göre ikigruba ay ırmışlardır. Birinci grupta, çok say ıda hadis rivayet edensahabileri zikretmi şlerdir ki bunlar ın ba şında Ebü Hurayra gelir. Es-SuyütVnin Tedribu'r-rdvi:de verdi ği bilgiye göre", bu me şhur sahabi,5374 hadis rivayet etmi ş, el-Bull:ki ve Muslim, bu hadislerin 325 ini el-Ctimif ıt's-Sahihlerine ittifakla alm ışlardır. Ayr ıca el-Buhari 93, Muslimde 189 hadisle infirad etmi ştir. Yine es-Suyüti'nin e ş - Şafi'iden naklen65 Bagara süresi, ây. 143.66 Feth süresi, ây. 18.67 Teybe süresi, ây. 101.68 Enfal süresi, ây. 64.69 Haşr, süresi, ay. 8.70 Hadisin varyantlar ı için Bkz. el-Hatib el-Bagclüdi, el-kifiye, s. 46, 47; el-Buhüri, S ıthih,IV. 189.71 Bkz. s. 401-403; Ahmed Muhammed Şair, el-Bir ısu'l-hasis şerh ihtmetri ulûmi'l-hadis,s. 211-212. - Burada Ahmed Ibn Hanbel'in musned'inde yer alan hadislerle yukar ıda verilen rakamlararas ında mukayese imliân ım sağlayan bir liste mevcuttur ve muellifinin de i şaret etti ğigibi, mühim olan mesele, mükerrer hadislerin tesbit edilip gerçek rakam ın bulunmas ıdır.37


verdiği habere göre, Ebü Hurayra, zaman ında hadis rivayet edenlerinen kuvvetli hafızı idi. Kendisinden, 800 den fazla kimse hadis rivayetetmiştir.Ebü Hurayra'dan sonra, rivayet etti ği 2630 hadisle Abdullahİbn Omer ilınil-Hattab gelir. Bunu, s ıras ıyle 2286 hadisle Enes İbnMalik, 2210 hadisle Hazreti Ai şe, 1660 hadisle Abdullah İbn Abbas,1540 hadisle Câbir İbn Abdillah, 1170 hadisle Ebü Said el-Hudri takipeder. Isimleri zikredilen bu sahabilerden ba şka binin üzerinde hadisrivayet eden kimse yoktur."El-Muksirûn" denilen ve çok say ıda hadis rivayet eden bu grubunyanında bir de az say ıda hadis rivayet eden ve "el-muk ıllün" denilenikinci grup sahabiler vard ır ki dört halife ile ekser sahabe bunlar aras ındayer al ır. Ashabın büyük bir k ısmının ve bilhassa ilk dört halife gibien me şhurlarımn, az sayıda hadis rivayet edenler aras ında bulunmas ını,muhtelif sebepler ileri sürerek izah etmek mümkündür. Bu hususta ilkakla gelen şık, şüphe yoktur ki Hazreti Peygamberle olan sohbet müddetininkısalığıdır. Maamafih bu şık, ekser sahabi hakk ında sahih kabuledilse bile, ilk dört halifenin, Hazreti Peygamberle sohbetlerinin k ısasürdüğünü ileri sürmek mümkün de ğildir. Bununla beraber, harpler,devlet i şleriyle iştigal, di ğer bir çok sahabiyi hadis rivayetinden al ıkoyduğugibi ilk dört halifeyi daha fazla me şgul edecektir. Bilhassa Osmanİbn Affân' ın katlinden sonra geni şleyen fitne, şra ve hav -al-ile gibi fırkalarmdo ğuşu, uydurma hadislerin ço ğalıp yayılmas ında en büyük milolmuştur. Bu ise, Ali İbn Ebi Tâlib ile böyle hadiselere ad ı karışan birçok sahabiden hadis rivayetinin azalmas ına vesile te şkil etmi ştir.Nihayet bu mevzuda zikredilebilecek mühim sebeplerden biride yukarılarda zikretmi ş olduğumuz Ebü. Hurayra hadisindeki h ırsmeselesidir. Her sahabinin hadis ö ğrenme ğe kar şı sâhip olduğu hırs,farklıdır; baz ıları, bütün ömürlerini bu i şe vakfettikleri halde, di ğerbaz ıları onu, vak'aların seyrine b ırakriu şlardır. Nitekim, Ebil Hurayranın"muhacirler, çar şıda ticaretle, ensariler, ba ğ ve bahçelerinde ziraatleuğra şırlarken, (ben), kar ın tokluğuna Hazreti Pey ğambere hizmet ediyorve hadis topluyordum; ba şkalarımn bilmediği şeylere şahid oluyordum"sözleri, bunun en güzel ifadesini te şkil etmektedir.19. Tabri kimlere denir?TASI`ILERTabi' veya falın (cemi:tabi`ün) nin tarifi hakk ında bazı ihtilâflarmeydana gelmi ştir. El-Hakim en-Naysabüri, bir sahabiye mülâki38


olan kimseleri, tabnindan addetmekle beraber, el-Hatib el-Ba ğdadi,mücerred likâ' ın kâfi gelmiyece ğini, bir kimsenin tabi`i olabilmesi içinbir sahabi ile bir müddet sohbet etmesi gerekti ğini ileri sürmü ştür."Maamafih ekser hadislçiler, el-Hâkim'in tarifini kabul etmi şler veherhangi bir sahabiye mulaki olan bir şahıs hakkında, bu tarifegöre hüküm vermi şlerdir. Mesela, Muslim ve İbn Hıbban, el-A`me ş((O. 148) i tabi'ûndan addetmi şlerdir; zira el-A`me ş, Enes İbn Malik'emulaki olmuş, ondan musned rivayeti olmasa bile, onu görmü ştür."Keza, Yahyâ İbn Ebi Kesir (O. 129), Enes'e, Mûsâ İbn EM A:i şe,Amr İbn Hureys'e mulaki olduklar ı için tabi'ilndan sarlmışlardır.74El-Hakim, tabi'ileri onbe ş tabakaya ay ırmış ve bu tabakalar ınilkinde, A şere-i mube şşere'ye mulaki olduklarım zikretti ği baz ı isimlervermiştir. Bunlar aras ında, Said İbnu'l-Museyyib (O. 93), Qays İbnEM Hazım (0. 98), Ebû Osman en-Nehdi (O. 100) ve di ğer bazı isimlerdaha vard ır. " Ancak, ibnu`s-Salah, Sa'id İbnu'l-Museyyib'in aşere-imube şşere'ye mulâki olduğu hususundaki el-Hakim'in sözüne itirazetmi ş ve "onun, Sa'd İbn EM Vaqqas müstesna, aşere-i mubeşşere'ninhiç birisine mulaki olmadığını" söylemiştir. 76El-Hakim, tabi'llerin onbe ş tabaka oldu ğunu zikretmekle beraber,bunlardan, yaln ız ilk üç tabakaya mensûb olan baz ı isimler vermi ş ,diğer tabakalar ı saymam ıştır. 77Tabi'iler, yukar ılarda zikretmi ş olduğumuz "layru'n-nasi karni..." hadisi şerifine göre, sahabeden sonra gelen en hay ırlı nesildir.Hadister, sistemli bir şekilde, onlar tarafından toplanmış ve yaz ılmış -tır. Sayıları hakkında herhangi bir rakam ileri sürülmemi ştir. Esasen,bilhassa Hazreti Peygamberin vefatmdan sonra dört bir tarafa yay ılansahabikre mulaki olan her şahıs addedildi ği için, bunlar sayılamıyacakkadar çoktur. İslami ilimler ve bilhassa hadis sahas ında enme şhur tabi'iler şunlardır:Mekke'de: Abdullah İbn Abbas' ın kölesi Ikrime (O. 105), Atâİbn EM Bal:Ah (O. 115), Ebu'-z-Zubeyr Muhammed İbn Muslim (O.128) .72 es-Suytıti, Tedribu'r-retvi, s. 416; ilınu's-Salah, Ulannı'l-hadis, s. 274; Ahmed M. Şakir,el-Bei` ısu'/-hasis, s. 216.73 es-Suyılti, Tedribu'r-rtivi, s. 416.74 Aynı yer.75 el-Hakim EM' Abdillah, Mdrifet s. 42.76 Bınu's-Salah, s. 274-275.77 Bkz. el-Hakim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 42.39


Medine'de: Said İbnu'l-Museyyib (Ö. 93), Suleymân İbn Yesâr(Ö. 93), Urva İbnu'z-Zubeyr (Ö. 94), Salim İbn Abdillah İbn Omer(Ö. 106), el-Qâs ım İbn Muhammed İbn Ebi Bekr (Ö. 112), Abdullahİbn Omer ibni'l-Hattab'm kölesi Nafi` (Ö. 117), İbn Şihab ez-Zuhri(Ö. 124), Ebü'z-Zinâd (O. 130).Alqama İbn Qays en-Nandi (O. 62), İbrahim en-Nandi(Ö. 96), Amir İbn Surahil e ş-Sdbi (Ö. 104).Basra'da: El-Hasan el-Basri (O. 110), Muhammed İbn Sirin (Ö.110), Qatâde (Ö. 117).Şam'da: Qabisa (O. 86), Omer İbn Abdi'l-Aziz (O. 101), Mekhül(Ö. 118).Yemen'de: Tâvûs İbn Keysân (0.106), Vehb İbn Munebbih (O. 110).Burada, tabillerin hadis kitâbeti ve rivayetindeki mertebelerinianlamak için baz ılarının tercemei hallerinden k ısaca bahsedece ğiz.20. Baz ı Meşhur Tabi'îler: İbn Şilfab ez-Zuhri.Ez-Zuhri, Hicri 50, bir rivayete göre 51 senesinde dünyaya gelmiştir. Küçük ya ştan itibaren halifelerin yan ında bulunmu ş ve onlarınte şviki ile hadis ö ğrenme ğe ba şlamışt ır. Omer İbnhilâfete geçti ği zaman, hadislerin resmi kanaldan toplanmas ı faaliyetinegirişmi ş ve muhtelif vilâyetlerde bulunan vâlilerine mektuplar göndererek,bulunduklar ı yerlerde, hadis rivayetiyle şöhret kazanm ış olankimselerin hadislerini yaz ıp kendisine göndermelerini emretmi ştir. Bumektuplardan birisinin de ez-Zuhri'ye geldi ği zikredilir. 78 Fakat, onunhadis kitabetindeki faaliyeti Hi şâm İbn Abdi'l-Melik'in hilâfeti zaman ındagörülür. Bu halife, kaynaklar ın verdiği malâmata göre, ez-Zuhri'yi,çocukları için hadis yazma ğa memur etmi ş ve hattâ yan ına iki de kâtipgöndermi ştir. Kâtipler, bir sene müddetle ondan hadis yazm ışlardır. 79Bu kâtiplerden birisinin, me şhur hadis râvilerinden Su'ayb İbn EbîHamza olduğu zikredilmekle beraber ikinci katibin kim oldu ğu hakkındaher hangi bir kayda rastlanmam ışt ır. Şu'ayb İbn Ebi Hamza' (Ö.162) nın tercemei halinden bahseden biyografik kaynaklar, onun kâtipolduğunu ve sultan için, ez-Zuhri'den imlâ yolu ile hadis yazd ığını zikrederler.8078 Goldziher, II. 210.79 ez-Zehebi, s. V. 143.80 İbn Ebî Hâtim, Kitabu'l-Cerh ve't-ta` II. /1,345; İbn Hacer, Tehzib et-tehzib, IV. 351;ez-Zehebt, TarEhu'l-ısliim, V. 151.40


Ez-Zuhri'nin halifeler için yazd ığı hadislerin azameti hakk ında Maemerİbn Râşid'in şu sözü, bize kâfi bir bilgi vermektedir. "Biz, kendimizi,ez-Zuhri'den pek çok hadis rivayet eden bir kimse zannederdik;fakat yan ıldığımızı, el-Velid öldürülüpte hazinelerinden ez-Zuhri'ye aityüklerle kitap ç ıkarıldığını gördüğümüz zaman anlad ık"."Ez-Zuhri, Hicri 124 senesinde Şam'da vefat etmi ş ve orada defnedilmiştir.21. Said ibnu'l -Museyyib (İbn Hazn İbn EM Vehb el -Qurasi).Medine'nin me şhur yedi fakihinden birisidir. Omer ibnu'l-Hattâb'ın hilâfetinin ikinci senelerinde dünyaya gelmi ştir. Sa`d. İbn EbiVaqqâs, Ebû Hurayra, Abdullah İbn Omer, Abdullah İbn Amr gibibir çok me şhur sahabileri görmü ş ve onlardan hadis dinlemi ştir. Hadislefıkhı, zühdle ibadeti şahs ında cemetmi ş, fetvalar ıyle büyük bir şöhretkazanm ışt ır. Abdullah İbn Omer, kendisine bir mesele hakk ında sualsoran bir şahsa "Sdid İbnu'l-Museyyib'e git ve ona sor, sonra da verdi ğicevab ı bana bildir" demi ştir; bu şah ıs, Sdid'e gelerek sualini sormu ş,sonra İbn Omer'e ald ığı cevab ı bildirmiştir. Bunun üzerine İbn Omer"ben size onun ulemâdan birisi oldu ğunu söylemedim mi ?" diyerekonu methetmi ştir. 82 Ondan bir çok hadis rivayet etmekle şöhret kazananlardanez-Zuhri ve Mekhül, hadis ald ıkları imamlar aras ında Sdidİbnu'l-Museyyib'ten daha fakih bir kimse görmediklerini aç ıkça belirtmişlerdir."Sdid İbnu'l-Museyyib zuhd ve ibadet sâhibi olarak da şöhretkazanmıştır. Kendisinden rivayet edilen haberlere göre, 40 defa haccetmiş, birinci saftaki yerini muhafaza etmek maksadiyle 50 sene müddetlecamide namaz k ılmış ve namaz esnas ında bir tek adam ın kafas ınıgörmemi ştir." Yine rivayete göre, 50 sene yats ı namaz ının abdestiile sabah namaz ı kılmıştır. 85Hadis sahas ındaki şöhreti ise bunlar ın üstündedir. Ebû Hurayra'nın kız ı ile evlendi ği için, onun hadislerini en iyi bilenlerden addedilir.Sdid İbnu'l-Museyyib, Hicri 93 senesinde vefat etmi ştir. Bununlaberaber, vefat tarihi hakk ında zikredilen bu rakam kat'i de ğildir; onun,81 ez-Zehebi, Tarihu'l-islâm, V. 141.82 İbn Hallikân, Vafeyatu'/-dytın, II. 117.83 Aynı yer ve ez-Zehebi, Tezkiratu'l-huffâz, I. 54.84 İbn Hallikan, Vafeyatu'l-dyiin, II. 117.85 Aynı yer.41


89 da, 91, 92 ve 93 de öldü ğü söylendi ği gibi, 105 senesinde öldü ğünüsöyliyenler de olmu ştur.22. Sa`id 'bn Cubeyr.İbn Abbâs, Adi İbn Hatim ve İbn O ıner gibi baz ı me şhur sahabilerdenhadis dinlemi ştir İlminin büyük bir k ısmının İbn Abbâs ileAbdullah İbn Omer'den geldi ği söylenir. Bilhassa tefsir sahas ındaşöhret kazanm ış ve halife Abdu'l-Melik İbn Hi şam için bir de tefsirkitab ı yazm ıştır." Kafe halk ı Abdullah İbn Abbâs'la birlikte haccederken ona baz ı meseleler hakk ında sual sorarlar, o da "sizde Sdidİbn Cubeyr yok mu? Gidiniz ve ona sorunuz" derdi.8 7Sdid İbn Cubeyr, hadis kitabetiyle de şöhret kazanm ışt ır. BilhassaAbdullah İbn Abbas'tan hadis yazarken ka ğıdı dolar, di ğer hadislerielbisesine, ayakkab ısma ve avcuna kaydeder, eve döndükten sonra daonları tekrar ka ğıda geçirirdi 88 Atâ İbn Ebî Rabah' ın hacca ait, Tavusİbn Keysan' ın halal ve harama ait, Mucahid'in tefsire ve Sdid İbnu'l-Museyyib'in talâka ait meselelerdeki bilgilerini şahs ında cemetmi ş -ti." Bu bilgileri, kendisinden Cafer İbn Bi şr Cdferİbn iyas, Eyyilb es-Sahtiyan', el-A`me ş ve Atâ ibnu's-Saib gibi birçok me şhur hadisçiler rivayet etmi şlerdir.Sdid İbn Cubeyr, Hicri 95 senesinde el-Haccae taraf ından öldürülmüştür.Tabi`an tabakas ı içerisinde, hadis rivayetiyle şöhret kazanm ışyüzlerce isim saymak mümkündür. Biz burada, sadece üç tabi`inintercemei halini vermekle iktifa ettik.23. Muhadramlar.Cahiliye ve İslam devirlerini idrak ettikleri halde Hazreti Peygamberlesohbeti olm ıyanlara muhadram (cem`i: muhadram ıln) denilmiştir.İbnu's-Salah ve es-Suy ılti, Muslim ibnu'l-Haecâe'tan naklenbunlar ın yirmiye bâli ğ oldu ğunu zikretmi şlerse de bu adedi dahafazlaya ç ıkaranlar vard ır." Muhadramlar ın en me şhurlar ı şunlard ır:86 İbn Ebi Hâtim, ve't-ta'clil, 111./1,332.87 ez-Zehebi, Tezkiratu'l-huffâz, 1.7688 İbn Sa`d, Tabagât, VI. 179; Ahmed İbn Hanbel, Kitribu'l- ılel ve mdrifeti'r-rical, I. 50(Hadis No. 281).89 İbn Hallikân, Vafeyâtu'/-dy(in, II. 113.90 İbnu's-Salâh, s. 281; es-Suyitti, Tedribu'r-r 420.42


EM) Amr e ş - Şeybâni, Suveyd İbn Gafele, Amr İbn Meymün, Abd Hayrİbn Yezid, Ebü Osmân en-Nehdi, Abdurrahman İbn Mell, Ebu'l-Halâ1el-Ateki, Ebü Muslim el-Havlâni ve el-Ahnef İbn Qays.24. EtWu't-tâbi`in.Hazreti Peygamberin, yukar ıda zikretmi ş oldu ğumuz hadisi şerifinde,üçüncü derecede hay ırlı nesil olarak zikri geçenlerdir. Bu neslemensub olanlar, çok defa tâbi'ilerle kar ıştırıhrlar ve her hangi bir sahabiyiidrak etmedikleri halde tâbi'ündan addedilirler. el-Hâkim, etbdu'ttâbi`inemensub olan baz ı isimler vererek, bunlar ın ekseriya, cedlerinenisbet edilerek tâbi'andan addedildiklerini zikreder ve bu bak ımdan,etbâ` marifeti, hadis ilminin en mühim kollar ından biridir, der."El-Hâkim'in vermi ş olduğu bu isimler aras ında, meselâ, İbrâhimİbn Muhammed İbn Sa'd İbn Ebi Vaqqâs vard ır ve sahâbeden hiç kimseile kar şıla şmamışt ır; çok defa İbrâhim İbn Sa`d 'bn Ebî Vaqqâs olarakzikredilir ve bunu i şiten râvi, ibrâhim'i, me şhur sahabi Sa'd İbnEM Vaqqâs' ın o ğlu zannederek, onu, tâbi`tindan sayar. Keza, Hafsİbn Omer İbn Sdd, ceddine nisbet edilir ve tâbi'ündan addedilir;halbuki Sa`d, sahabidir, Hafs ise onu idrak etmemi ştir."Etbâ`u't-tâbi`in devri, hadis tahammülü ve rivayeti usullerinin enmükemmel şekle girdi ği devir sayılır. Bu devrede, hadislerin, geli şigüzel toplan ıp sahifelerde s ıralanmas ıyle iktifa edilmemi ş, ayn ı zamandamevzularma göre bâblara ayr ılmış, bir tasnife tâbi tutulmu ştur. Buhususta er-Ramahurmuzi bize şu malâmat ı vermektedir: "Bildi ğimegöre hadisleri ilk tasnif eden kimse, Basra'da er-Rebi` İbn Subeyh (O.160), Sa`id İbn EM Arılbe (Ö. 156), Yemen'de Hâlid İbn Cemil ve Mamerİbn Râ şid (Ö. 152), Mekke'de İbn Cureyc (Ö. 150), Küfe'de Sufyünes-Sevri (Ö. 161) ...dir." Şüphesiz, bu devreye ait, zaman ımızakadar intikal eden en mühim musannaf eser, Mâlik İbn Enes (Ö. 179)in el-Muvattâ' ıdır.Yukarıdan beri zikretmi ş olduğumuz bu üç nesil, sahâbe, tâbi'ünve etbâ'u't-tâbi`in, İslâm dininin, Kur'âm Kerimden sonra ikinciesas kayna ğı olan hadislerin toplan ıp muhafaza edilmesinde ve müteâkıpnesillere rivayetinde en mühim rolü olan kimselerdir.91 el-Hâkim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 48.92 Aym eser, s. 47.93 er-Râmahurmuzi, el-Muhaddisu'l-fâs ıl, v. 126a.43


HADIS RAVILER İNDE ARANAN ŞARTLARHadis rivayet eden ravilerin şah ıslarında, rivayet ettikleri hadislerinkabul edilebilmesi için baz ı şartlar aran ır. Bu şartlardan herhangibirisinin o râvide bulunmamas ı, hem ravinin zayıf addedilmesinehem de rivayetinin reddine sebep olur. E ş - Şafi`i, bu şartları toplu birşekilde şöyle s ıralamışt ır:" .Hadis rivayet eden bir ravi: dininde siqa ; hadisinde s ıdq ilemarilf; rivayet etti ği şeyi bilir (aq ı1); hadisin manas ım bozacak lafz ıanlar (alim), yahut hadisi, i şittiği şekilde harfleriyle rivayet eder vemana üzere rivayet etmez, -zira, manâ üzere rivayet ederse, manay ıbozacak lafz ı anlamamış demektir, bu halde halah haram yapabilir-;hıfzından veya kitab ından rivayet ederse hafız; bir hadisin rivayetindediğer hâfizlarla birle şirse,„rivayet etti ği hadis, di ğerlerinin hadisine uyar;mulakı olduğu şahıslardan i şitmediği şeyleri, ve siqiit'ın, Hazreti Peygamberdenrivayet etti ği hadislere muhalif rivayet etmez ve hadisi HazretiPeygambere kadar meysû1 olursa, bu ravinin rivayet etmi ş olduğuhadisin alınmasmda tereddüt edilmez". 94E ş- ŞafiTnin bu ibarelerinde toplanan şartlar, gerek ibnu's-Salah'tave gerekse en-Nevevrnin Tagrib'i ile onun şerhi Tedrib'de görüldüğügibi, meşhur hadis ve fıkıh imamlar ı tarafından formüle edilmi ş ve"bir ravinin, rivayetinin kabul edilebilmesi için adalet ve zabt şart ko şuldu"denilmi ştir. 95 Adalet, islam ve akıl ile, zapt ise müteyakk ız ve hâfizolmakla izah edilmi ştir. Şimdi, bu şartlar üzerinde k ısaca dural ım.25. Ravinin adaleti.Adaletten murad, ravinin din i şlerinde tam istikamette olmas ı,fısk ve füdırdan uzak bulunmas ıdır. Bu ravi, dini farizar gere ği gibiifa eder, emr olunan i şler, nehyolunandan kaç ınırsa adl ile meysilfolur. Nitekim böyle kimseler hakk ında, dininde adl ile mevslif, hadisindes ıdq ile martıf; denir."Bir I-ayinin adaleti, bazan, adaleti sabit olan kimselerin o ravininadaleti hakk ında şehadet etmeleriyle, bazan, adaletinin, ilim ehli aras ındaşöhret kazanmas ıyle ve siqa (güvenilir) olan kimselerin, o ravidensena ile bahsetmeleriyle bilinir. Bu ikinci şıkta, ravinin adaletinin tesbitihususunda herhangi bir beyyine veya şahit aranmaz. Mesela, Malikİbn Enes, Şube ibnu'l-Haecae, Sufyân es-Seyri ve Sufyân İbn Uyey-94 el-Hatilı el-Ba ğdfıdl, el-Kifdye, s. 23, 24.95 ibnu's-Salâh, Ulünzu'l-hadıs, s. 114; es-Suyûtl, Tedr ıbu'r-ravi, s. 19796 el-Hatib el-Kifaye, s. 80.44


ne, el-Evzâ`i, Abdullah ibnu'l-Mubarek, Vekie Ibnu'l-Cerrah, Ahmedİbn Hanbel, Yahyâ ibn Mdin, Ali ibnul-Medini ve bunlar ın emsalibir çok hadisçilerin adaleti, ilim ehli aras ında büyük bir şöhret kazanmışve her biri hakk ında diğerleri, hay ır ve senâ ile bahsetmi şlerdir.İbn Abdi'l-Barr, - İbnu's-Salah ve en-Nevevi'nin beyanlar ınagöre-bu mevzuda daha geni ş bir tarif yapm ış ve "ilim hâmili olanherkes, o ilimle me şguliyeti bilindi ği müddetçe, daima adalet ile mevsüftur"demi ştir. 97 Ebü Zur'a tarik ıyle İbn Cabir'dennakletti ği bir haber de a şağı yukarı İbn Abdi'l-Barr'in tarifine uymaktadır;bu haberde denildi ğine göre "ilim, yaln ız ilim tâlibi olarak bilinenkimseden alınır" 98 Ayni haberin bir ba şka varyant ı "ilim, yalnızalimlerle oturup kalkan kimselerden al ınır, zira bu, o kimselerin ilimtâlibi olduklar ına delâlet eder"; alimlerle mücaleseti bilinen kimselerise adl ile mevsüftur ve onlar ın sair halleri hakk ında ara ştırma yapmağalüzum yoktur. 99Ilim talebiyle şöhret kazanmam ış veya alimler tarafından ilim tâlibiolarak tan ınmamış olan kimselere, hadis dilinde mechül denir. Bugibi kimselerden yaln ız bir ki şi rivayet etti ği için, onlar ın hadisleri debilinmez Mesela, Abdullah İbn E ğar el-Hemdâni, el-Heysem İbn Haneş, Malik İbn E ğar (bunlardan yaln ız Ebil İshak es-Sebri rivayet etmiştir), el-Hezhaz İbn Mizen (yaln ız e ş - şa`bi rivayet etmi ştir), Yezidİbn Suhaym (yaln ız H ılas İbn Amr rivayet etmi ştir) ve Curey İbn Kuleyb(yalnız Qatâde rivayet etmi ştir) gibi bir çok kimseler meçhülravilerdendir. Bunlardan, iki veya daha fazla kimse rivayet ederse cehaletvas ıflar ı kalkar ve ilim ile şöhret kazan ırlar. Bununla beraber,böyle kimseler, adalet vasfına sâhip de ğillerdir". 10026. Râvinin müslüman olması.İslam vasfı, umumiyetle adaletin tafsili olarak zikredilmi ştir. şüpheyoktur ki hadis nakleden bir ravi, her şeyden önce, bu dine taalukeden meselelerle ilgili haberleri nakletti ği için, bu nakillerin mes'uliyetiniyüklenmektedir; bu sebeple onun, müslüman olmas ı kadar tabi'ibir şey tasavvur edilemez. Aksi halde, islamiyetin ikinci ana kayna ğınıte şkil eden hadislerin, müslüman olmayan şahıslar tarafından ifsa:d97 ilınds-Salâh, Ulümu'l-hadis, s. 115; es-Suynti, Tedrib, s. 199.98 el-Hatib el-Ba ğd5di, el-Kifaye, s. 88.99 Aynı yer.100 Aynı eser, s. 89.45


edilmiyece ği hiç bir şeyle temin edilemez. Bundan dolay ı, hadis ravilerininmüslüman olmas ı tabi'i görülmü ş ve aç ık bir şart olarak belirtilmeklüzumu hissedilmemi ştir. Bununla beraber, adalet vasf ı içerisinde,Islam' ın zikredilmesiyle, müslüman olan ravinin, f ısk ve fücûrdanuzak, ibadet ve itikadiyle gerçek İslam vas ıflarına sahip bulunmas ıkas de dilmi ştir.Hadis rivayetinde durum böyle olmakla beraber, hadis tahammülünde(yani işitilmesinde ve ahnmasmda) İslam, şart olarak ileri sürülmemiştir.Herhangi bir kimse, müslüman olmadığı halde islâmiyetleilgili haberleri i şitip öğrenebilir, gerekirse yazabilir; fakat hiç bir zamanbu haberleri bir müslümana rivayet edemez, daha do ğrusu rivayeti kabuledilemez. Bununla beraber, o şahıs sonradan müslüman olurf.a, hâl-işirkinde işitmiş olduğu haberleri rivayet edebilir."' Nitekim, sahabearasında, müslüman olmadan önce Hazreti Peygamberi i şiten ve bilâhareondan i şitmiş oldukları haberleri rivayet eden baz ı kimseler vardır.e27. Râvinin zab ıt olması.Zabt, bir ravinin, i şitmiş olduğu hadisi, ba şkas ına rivayet edinceyekadar herhangi bir tebdil veya ta ğyire maruz b ırakmadan i şittiğişekilde hafızas ında tutmas ı • ve lüzumu halinde aynen tekrarlayabilmesidir.Bu bakımdan, hafıza, ravide aranan zabt şartı içerisinde mülahazaedilmi ştir. Çünkü hafıza bakımından zayıf olan bir râvi, i şitmişolduğu hadisleri aynen rivayet edemiyece ğinden zabt bak ımından zayıfdemektir. Bir ravinin zabt bak ımından kuvvet ve kudreti, rivayet ettiğihadislere, aran ılan şartlar ı hâiz ba şka ravilerin muvafakatiyle bilinirEğer bir 'iyinin hadîslere , zabt şartını hâiz diğer ravilerin hadislerinemuhalif olursa, o ravi, zabt bak ımından zayıf addedilir.28. Râvinin 411 ve Miliğ olması.Akıldan murad, hadis ravisinin temyiz kabiliyetine sâhip olmasıdır.Bu sebeple, hadis rivayetinde belirli bir ya ş haddi konulmamış,temyiz kudreti olan her ya ştaki çocuklar ın rivayetleri kabuledilmi ştir. Ancak ak ıl şart ı içerisinde bülû ğ z ımnen mülahaza edildi ğiiçin, bültiğ ça ğına girmemi ş bir çocu ğun hadis tahammülü (yâni i şitmesi,almas ı) caiz görülmü ş, fakat, yine bültiğdan önce bu hadisleri rivayetitecviz edilmemi ştir; yani, bulû ğ ça ğından önce i şitilen hadisler,101 Aynı eser, s. 76.46


•ancak bülisığ ça ğına girdikten sonra rivayet edilmi şse makbill sarılmış -t ır. Bununla beraber baz ı bölgeler, muhtemelen iklim şartlar ını gözönündebulundurarak, hadis semâ' ımn baz ı muayyen ya şlarda daha s ıhhatliolabilece ği fikrini ileri sürmü şlerdir. Mesela, Küfe`liler, ancak yirmiya şın tamamlanmas ından sonra hadis sema` ını doğru görmü şler vebu ya şa kadar Kur'ân h ıfz ıyle ve ibadetle me şgul olmu şlardır. 102 Basra'lılar on, Şam'hlar ise otuz ya şından sonra hadis yazma ğa ba şlamış -lard ır.'"Hazreti Peygamberin ashab ı içerisinde küçü ya şta iken hadishıfzeden bir çok kimseler vard ı. Mesela, Sehl İbn Sa`d es-Sâ` ıdi, HazretiPeygamber vefat etti ği s ıralarda on be ş ya şında bulunuyorduve ondan bir çok hadis h ıfzetmi şti. Hazreti Peygamberden hadis rivayeteden el-Hasan İbn Ali İbn Ebi Tâlib, hicretin ikinci senesindedünyaya gelmi şti. Keza Abdullah Ibhu'z-Zubeyr ibni'l-Avvâm, en-Nu' ınân İbn Be şir, Ebû't-Tufayl el-Kinâni ve es-Sâ'ib İbn Yezid a ş a ğıyukarı ayn ı yaşta idiler. Ummu'l-mu'minin Ai şe, Hazreti Peygamberleevlendi ği zaman henüz alt ı ya şlar ında bulunuyordu; dokuz ya şına geldiktensonra ondan i şitmi ş olduğu hadisleri rivayet etme ğe ba şlamışt ır.Yine sahabeden Enes İbn Mâlik, Abdullah İbn Abbas, Ebû Sdid el-Hudri gibi daha bir çok kimse Hazreti Peygamberden hadis i şitme ğeba şlad ıkları zaman küçük ya şta çocuk idiler." 4Bu haberler bize gösteriyor ki baz ı bölgelerde cari olan âdetlerera ğmen belirli bir ya ş haddi konulmam ış, çocuk temyiz kabiliyetinesâhip oldu ğu devreden itibaren hadis rivayetleri makbâl say ılmıştır.El-Hatib el-Ba ğdadrnin de kaydetti ği gibi 105, e ğer belirli bir ya ş hadditatbik edilse idi, Hazreti Peygamberden küçük ya şta hadis h ıfzedenbir çok sahabi bir yana, yine bir çok ilim ehlinin rivayetleri yok olurdu.HADIS RAVİLER İNİN CERH VE TAMILİ29. Cerh ve Ta`dilin lüzumu.Hadis rivilerinin cerh ve ta`dili bahsi, bu filmin en mühim k ısımlarından birini te şkil eder. Çünkü, hadislerin sahil ve sakimi, makbûl102 Aynı eser, s. 54.103 Aynı eser, s. 55.104 Küçük ya şta Hazreti Peygamberden hadis h ıfzeden di ğer sahabiler için bkz. el-Hatibel-Kifâye, s. 54 (Alı mâ câ'e fi s ıhhati semâ' ıs-sagir).105 el-Hatib el-Kifâye, s. 55.47


ve merdildu, onlar ı rivayet edenlerin hal ve me şreblerinin tesbit edilmesiylebilinir Bu bak ımdan ilim ehli, râvilerin cerh ve tddilinin, müslümanlarüzerine farz oldu ğunu aç ık bir şekilde beyan etmi şlerdir. MeselaSalah sâhibi Muslim ibnul-Haccac, bu sahada büyük şöhret yapm ışbir çok imamların, hadis râvilerinin ay ıplarını aç ıklayarak onlar ı ithamettiklerini, bunu zaruri gördüklerini, kendilerine bu hususta bir şeysorulduğu zaman fetva verdiklerini, çünkü böyle râvilerin, nakletmi şolduklari haberlerin dinle ilgili olup, ya bir şeyi helal ya haram kıldığını,ya emr ya da nehyetti ğini, yahutta, onlar ın tergib ve terhibe ait bulunduğunu, halbuki, zay ıf râvilerin bu mevzuda nakletmi ş oldukları bir çokhatalı hattâ yalan haberlerin, müslümanlar ı yanlış yollara sevkettiğini. açık bir şekilde izah et ıniştir.° 86 Keza şarih en-Nevevi de aynimevzu'a temasla "râvilerin cerhi, şeriatin korunmas ı bakımından bilittifakcaizdir, hattâ vacibtir; bu, müslümanlara haram k ılınan gıybetlerdende ğil, bilakis, Allah ve Rasûlü için müslümanlar için birnasihatt ır. Nitekim, fazilet sâhibi bir çok imamlar bu mevzuda ittifaklasöz söylemi şlerdir" demi ştir." 7Filhakika bu mevzu, teknik tabirler yönünden, sonradan inkişafetmi ş olsa bile, tatbikat ının, sahabe içerisinde ba şladığı müşahedeedilmektedir. Mesela Abdullah İbn Abbas, Ubâde ibnu's-Samit veEnes İbn Malik, hadis r. avileri hakkında ilk söz söyliyen sahabilerdenaddedilir 108 Tabi'ûn devrinde ise e ş- Şdbi, Muhammed İbn Sirin ve Saidİbnu'l-Museyyib görülmektedir; fakat, tabi'ilerin ilk tabakas ınıte şkil eden bu gibi kimseler, kendilerinden sonra gelenlere nisbetledaha az bir yekiln tutmaktad ır. Bunun sebebi de kendi devirlerinde hadisrivayet edenler aras ında zay ıf olanlar ın çok az bulunmas ıdır. Fakattabi`fın devrinin sonlar ına doğru, hadis ricali aras ında ehil olmayanların,işittikleri hadislerin râvilerini zikretmeksizin onlar ı mürsel olarakrivayet edenlerin, veya, mevId ıfu merfû merfdu mevki:d yapanlar ınço ğalmas ı, cerh ve tddil faaliyetini art ırmış, yüzlerce hadis râvisi, bufaaliyetler neticesi çürü ğe ç ıkarılmak suretiyle hadislerin ifsad edilmesimümkün mertebe önlenebilmi ştir. Bu devirde, hadis imamlar ı aras ındael-A`meş (Ö. 148), Şube İbnul-Haccac (Ö. 160), Malik İbn Enes (O.179), Abdullah ibnu'l-Mubarek (Ö. 181), Yahya İbn Said el-Qattân(O. 189), Veki ibnul-Cerrah (O. 197), Abdurrahmân İbn Mehdi (O. 198),Yahyâ İbn Mdin (O. 233) ve Ahmed İbn Hanbel (O. 241) gibi kimselercerh ve tddil faaliyetinde büyük şöhret kazanm ış, bunlardan baz ıları106 Bkz. Muslim, Salah (Mukaddime)107 en-Nevevi, Şerhu Salah Muslim, I. 107.108 el-CezWiri, Terciltu'n-nazar, s. 114.48


tarafından yalnız bu mevzuda telif edilen eserler, zaman ımıza kadarintikal etmi ştir.Hadis râvilerinin cerh ve ta`dili bahsi, usû1 kitaplar ında geni ş biryer i şgal eder. Bilindi ği gibi cerh, bir yaran ın de şilip içindekilerin aç ığaç ıkarılmas ı gibi, bir râvinin, hadis rivayetini tehlikeye dü şürebilecekher türlü ay ıplarımn tesbit edilip ortaya konulmas ıdır; bu bak ımdan,ta`dile nisbetle daha güçtür ve din yönünden a ğır bir mes'âliyeti mucibtir.Ta`dil ise, bundan evvelki "râvilerde aranan şartlar" bahsinde gördüğümüzçerçeve içerisinde cereyan eder ve bu şartlar ı hâiz olan kimselerdecerh alâmeti görülmez30 . Cerh ve Ta`dilin bir râvide birle şmesi.Bir hadis râvisinin, bir veya iki hadis imam ı tarafından cerh, birveya iki hadis imam ı tarafından da ta`dil edilmesi halinde, birincisikabul edilir ve hüküm ona göre verilir. Çünkü, eârih (Yâni hadis râvisinicerh eden veya onun hadis rivayetinde kusur te şkil edecek ay ıplarımortaya koyan kimse), hadis râvisinde gizli olan ve muaddil (yâni,hadis râvisinin adaletini isbat eden kimse) taraf ından bilinmeyen birkusuru ortaya koymaktad ır. Her ne kadar cârih, muaddil taraf ındanortaya konulan zahiri hükme vak ıf olsa bile, kendisi tarafından bilinenkusurları da ortaya koymas ı ,gerekmektedir. Bu bak ımdan muaddilin,râvi hakkındaki hükmü, cârihin hükmünün do ğruluğunu ortadan kaldırmaz."'Bir hadis râvisi, kalabal ık bir hadis imamı tarafından ta`dil, bunamukabil, daha az imam tarafından cerh edilmi ş olsa, hüküm yinecârihlerin sözlerine göre verilir. Baz ılar ı, muaddillerin daha fazla olması sebebiyle, bunun aksini ileri sürmü şlerse de bu iddia, usâleülertarafından kabul edilmemi ştir. Meselâ el-Hatibu'l-Ba ğdadi, bu iddian ınhatalı oldu ğunu zikreder ve "câribler, muaddillerin râvi hakk ındakizâhiri bilgilerini kabul ederler; fakat, onlar ın bilmedikleri baz ı hususlarvard ır ki bunlara cârihler vâk ıft ırlar ve di ğerlerinden fazla bilgiyesahiptirler" der."°31 . Cerh sebeplerinin aç ıklanmas ı.Us ıllcülerin ittifak ettikleri di ğer bir husus, cârihin, râvinin cerhinesebep te şkil eden halleri bilmesi ve bunlar ı aç ıklamas ı lüzumudur.109 el-Hatib el-Ba ğdadl, s. 105-106; İhnu's-Salah, s. 119-120; es-Suyüti, Tedribu'r-retvi, s. 204.110 el-liatib s. 107; İbnu' s-Salâh, s. 119, 120; es-Suyüti,Tedribu'r-rdvi, s. 204-205.49


E ş - şâfi`i'den rivayet edildi ğine göre, bir şahıs, diğer bir şahs ı cerheder;bunun sebebi soruldu ğu zaman cârih," onu ayakta i şerken gördüm"der. "Bunda cerhi gerektirecek ne var ?" denilince adam, "oras ına burasına idrar s ıçrar, sonra bu halde namaz k ılar" diye cevap verir. Bu vebunun gibi haller, te'vil yolu ile cerh etmektir; fakat gerçek bilgiye sâhipolanlar, bir kimseyi, bu şekilde cerh etmezler. Bu gibi hallerde, cârihten,cerh sebeplerini sormak icabeder."' Keza, el-Qâzi Ebu't-Tib de cerhin,müfesser (yâni, cerh sebepleri aç ıklanmış) olmadıkça kabul edilemiyeceğinizikretmi ş ve "hadis ehlinin, "fulân zay ıftır", "fulân, bir şey değildir"demeleri, cerh addedilemeyece ği gibi haberlerinin reddini de gerektirmez;çünkü, halk, ifsad edici şeyler hakkında muhtelif görü şlere sâhiptir;cârihin, cerh sebebini aç ıklamas ı lâzımdır ki bilinmek suretiyleonun fısk olup olmadığı anla şıls ın" 112 demiştir. Ayn ı şekilde, iki şahs ınabdest al ınacak bir su hakk ında "bu pistir" demeleri makbul say ılmaz.Halkın, suyu pisleten şeyler hakkında görü şleri muhtelif oldu ğu için,suyun pis olmas ına sebep te şkil eden şeylerin, onun pisli ğine şehadeteden kimseler tarafından aç ıklanmas ı icab eder.'"32. Cerhe sebep teşkil eden haller.Hadis râvilerinde, bir çok hadis imamlar ının ittifakıyle ayıp görülenve cerh edilmek suretiyle rivayet ettikleri hadislerin reddine sebep olanmuhtelif haller vard ır. Hadis tahammülü ve rivayetiyle yak ından me ş -gul olan kimselerin bu halleri bilmesi, kendisinde bu hallerden biri veyabir kaçı bulunan kimsenin hadislerini ihtiyatla kar şılamak, bu hallerdenhiç biri görünmeyen kimseleri ise haks ız yere cerh etmemek bak ımındanlüzumlu görülmü ştür. 14 Bunlar ın baz ılarını burada zikretmeyi faydalıbulduk.a . fâsiq ve sefih olanlar : Fısq ve sefeh, bir râvinin adaletini yokeden hallerdendir. Bunlar, rivayet ettikleri hadislerde do ğru olsalar bile,onların hadislerine itimad edilmez; çünkü fâsiq ve sefih olanlar, çokdefa âdil hareket etmezler. Adil olm ıyanlar ise cerhe müstehakt ırlar.Mâlik İbn Enes'ten, bu hususta şu haber nakledilmi ştir: "Dört ki şidenilim alma: Sefih olanlardan, -ki bunlar, bazan halk ın en çok rivayet111 el-Hatib el-Ba ğdüdi, el-Kifâye, s. 107-108.112 Aynı yer.113 Aynı yer. -el-Hatib el-Ba ğdüdi, kendi görü şünün de bu merkezde oldu ğunu, el-Buhürl,Muslim ve Ebû Dâvûd es-Sicistâni gibi bir çok hadis imamlar ının da müfesser olmayan cerhlereitibar etmediklerini zikrederek çe şitli misaller vermi ştir.114 Elıfı Hâtim İbn Hıbbün, Kitabu't-Tiirih ve'l-meerfıkin, e. 18 b.50


edeni de olabilirler, fakat sefihtirler ve E efehe davet ederler-; yalanc ı(kezzâb) olanlardan; heva sahiplerinden -ki bunlar da halk ı kendi havalarınadavet ederler-; bir de fazilet ve ibadet sahibi olmakla beraberrivayet ettikleri hadisleri bilmeyen şeyhlerden; bunlar ın haricinde diğerlerindenilim alabilirsin"." 5b . Yalana (kezzâb) olanlar : Hadis rivayeti haricinde, günlükhayatlar ında yalanc ı olarak tan ınan kimseler, yalanc ılıklarından teybeetmedikleri takdirde, mecrûh addedilirler ve rivayet ettikleri hadislermakbul de ğildir. Bunlar, yalanc ılıklarından teybe ederler ve bir dahabu hal kendilerinde görülmezse rivayetleri kabul edilir Ancak HazretiPeygambere yalan isnad ederek hadis uyduranlar, bunlardan ayr ı-dır; onlar, teybe etseler bile rivayetleri art ık kabul edilmez. Bununlaberaber, bir kimse rivayet etti ği hadisin yalan oldu ğunu farkeder ve"ben, bunda hata yapt ım, Hazreti Peygambere yalan isnâd etmeyi kasdetmemiştim"diyerek rivayetinden rücu ederse onun bu rücu'u makbulsayılır; çünkü o kimsede hâkim olan hâlet, yalanc ılık değil, adaletve do ğruluktur." 6Bazan, bir ravinin yalanc ılığı, idrak etmedi ği bir şeyhten hadisrivayetiyle anla şılır. Mesela, Ufeyr İbn Ma`dan' ın nakletti ği bir haberegöre Omer İbn Mûsâ, Humus'a geldi ği zaman bir mescidde etraf ınatoplanm ışlar hadis dinliyorlardı. Omer İbn Mûsâ, "bize güvenilir birşeyhiniz rivayet etti" ibaresiyle nakletti ği hadisleri ço ğaltınca İbn Madân"bu şeyhimiz kimdir, bize ismini söyle" demi ş o da "Hâlid İbn Madan"diye cevap vermi ştir. Bundan sonra Omer İbn Mûsâ'ya onane zaman ve nerede mülâki oldu ğu sorulmu ş o da "108 senesinde Ermeniyeseferinde" cevab ını verince Ufeyr İbn Madan ona şöyle demiştir:"Ey şeyh, Allahtan kork da yalan söyleme; bir kere Hâlid İbnMa`dan 104 senesinde öldü ve sen, onun ölümünden dört sene sonraonunla kar şıla ştığını iddia ediyorusun. Sonra o, Ermeniye seferine de ğilRum seferine i ştirak etmi şti"." 7 Hadis râvileri aras ında, bunun gibi,mülâki olmadığı şeyhlerin isimlerini , bazan zikrederek, bazan da zikretmeksizinrivayet eden pek çok kimseye rastlan ır. Fakat bunların,hadislerin s ıhhati üzerinde vücuda getirdikleri tehlike, cerh faaliyetisayesinde bertaraf edilmi ştir.115 Aynı eser, 25 ve el-Hatib el-Ba ğdâdl, el-Kifâye, s. 115.116 Ebû Hâtim, Kitâbu't-Tiirih ve'l-mecrâhin, s. 21a; el-Hatib el-Kifâye, s. 117.117 el-Hatib el-Kifâye, s. 117; di ğer haberler için bkz. Ebû Hâtim İbn Hıbbâıl,Kitâbu't-Târa s. 21a.51


e. Z ındıklar : Bunlar, umumiyetle Allaha ve kitaplar ına imanetmiyen kimseler olup, şehir şehir dola şarak mü'min ve müslim olanlar ıdinden çıkarma ğa ve onları ifsad etmiye çal ışan kimselerdir. İcab ındazühd ve takva ehlinden görünüp uydurduklar ı hadislerle halkı kendimezheblerineçekme ğe gayret ederler. Bazan şeyhleri nam ına hadisyazarlar ve onlar ın gafletinden istifade ederek yazd ıkları hadisleraras ına kendi uydukduklar ı hadisleri de kaydederler; şeyh , bunlarında kendi hadislerinden oldu ğunu zannedip rivayet eder."'d . Bid'at ehlinden olup halk ı kendi yollar ına davet edenler : Kaderiyye,havaric ve rafıza gibi bid'at ehlinden olan kimselerin rivayet ettiklerihadislerin kabul edilip edilmeyece ği hakkında hadis imamlar ı aras ındaihtilaf mevcuttur. Bunlardan baz ıları, mesela Malik İbn Enes, bu gibimezheplere mensub olanlar ın, te'vil yolu ile kâfir olduklar ını kabulettikleri için onlar ın rivayetlerini makbul saymam ışlard ır. Fakat e ş-şafi`igibi bazı imamlar ise, böyle kimselerin, yalan ı helal kabul ettiklerininbilinmediğini ve bu sebeple şehadetlerinin kabul edilebilece ğini ilerisürmü şlerdir. Bununla beraber, Ahmed İbn Hanbel ve diğer bir çok hadisimamı, bid'at ve hevâ ehlinden olup halk ı kendi yollar ına davet etmiyenkimselerin haberlerinin kabul edilebilece ğini söylemişlerdir. Nitekim sahabede havaricin haberlerini delil olarak kullanm ışlar ve şehadetlerinikabul etmi şlerdir." 9e . Rivayet ettikleri hadislerde fazla hata yapanlar : Bu gibi kimselerinhadislerinde, ekseriya vehm hâkim oldu ğu için merdud sayılırlar.Bununla beraber, hatal ı hadislerin farkına vararak onlardanrücu ederlerse rivayetleri caiz olur. Abdurrahman İbn Melıdi'den nakledilenbir habere göre, yaln ız dört grıipta toplanan kimselerin hadisleriyaz ılmaz. Bunlar: Rücu etmemek suretiyle hata yapanlar, yalanc ı(kezzab) lar, kendi bid'atlerine halk ı davet eden bid'at sahipleri, hadislerinihıfzetmedikleri halde haf ızalar ından rivayet edenler.' 2° Kimlerinrivayetini terketti ği hususunda sual soranlara Şube İbnu'l-Haccacise şu cevab ı vermiştir: "Ma`rüf olan kimselerden ma`rüf olmayan şeyleririvayet edenler ve bu rivayetlerini ço ğaltanlar, yahut, rivayetlerindefazla hata yapanlar."'118 EVI Hâtim, v. 18b.119 el-Hatib el-Kifâye, s. 120; me şhur hadis râvileri aras ında rivayetleri kabuledilen bir çok kimseler vard ır. Wleselâ Ibâdiyyeden olan Ikrime, mutezileden olan İbn EbiNeeih, kaderiyyeden olan Abdul-varis İbn Sdid, Hişâm ed-Dustuvâ`i, Sa` ıd İbn Ebi Arûba veSellâm İbn Miskin gibi.120 el-Hat:il] el-Bagdâdi, el-Kifdye, s. 143.121 Ebû Hâtim İbn rf ıbbân, v. 24 b.'52


f . Telkin maruz kalanlar : Hadislerini h ıfzetmiyen ve ne rivayetetti ğini bilmeyen kimselerdir. Herhangi birisi gelip "bu senin hadisindir,bunu senden rivayet edeyim mi?" diye sorsa kendi hadisi olmadığıhalde "peki" demekten kendilerini alamazlar. Meselâ İbn Lekrabunlardan birisidir. Baz ı kimseler, ellerinde yaz ıh hadislerle İbn Lehrayagelerek bu hadisleri ondan i şittiklerini söylerler, o da onlara rivayetetmeleri için izin verir. Halbuki, bu hadisler aras ında İbn Lehra'ya aittek bir hadis dahi yoktur. 122g . Hayatlarının sonlarına doğru ihtilâta maruz -kalanlar : ihtilât(veya hadis metin ve isnâdlar ım birbirine karıştırmak) ekseriya ya ş-lılık sebebiyle hâfızada meydana gelen bir zarfl ıktan ibarettir. Buhale maruz kalan kimseler aras ında bir çok me şhur hadisçiler de vard ır.Meseift, İbn Cureyc'in en itimada şayan ashab ından olan Haccâc İbnMuhammed el-A`ver, hayat ının sonlarına doğru bu illete maruz kalmışve Bağdad'a son geli şinde Yahyâ İbn Ma`in tarafından hadis rivayetetmekten menolunmu ştur. Bununla beraber, baz ı kimseler; onun yaln ızkaldığı bir s ırada yanına girerek Şube Ibnul-Haccâc'a ait bir hadiskitab ını eline verip rivayet etmesini istemi şlerdir. Haccâc, hiç tereddütetmeden bu hadisleri onlara rivayet etmi ştir.° 23 Bazı kimseler bu yüzdenHaccâc' ı zuafâdan addetmi şlerse de ekser hadis imamlar ı, ihtilâta maruz kaldığı senelerin belli oldu ğunu ileri sürerek, ihtilâttan önce rivayetettiği hadisleri almakta tereddüt göstermemi şlerdir. Halbuki ihtilâtauğrayan bir râvinin, bu hastal ığa yakalandığı tarih belli olmazsa, ihtilaftanönce rivayet etti ği bütün hadisler de terkedilir; çünkü her iki devredenakledilen hadisleri birbirinden ay ırmak imkan ı yoktur.h . <strong>Kitaplar</strong>ının kaybolmas ı üzerine başkalarının kitaplarından rivayetedenler ve fakat ne rivayet ettiklerini bilmeyenler : Bunlar da hafızabakımından zay ıf olan kimselerdir. Beldeler dola şarak hadis yazarlar;fakat yazd ıkları hadisleri hıfzetmezler; e ğer kitaplarından rivayetederlerse, hadisleri sahibtir, itimad edilir Bununla beraber, kitaplarınıkaybederlerse, çok defa ele geçirdikleri ba şkalarına ait kitaplardanrivayet ederler ve rivayetlerinde yan ılırlar. Bu andan itibaren onlaragüvenilmez ve hadisleri de al ınmaz. Mesela, Abdullah İbn Lehra,sahih kitap sâhibi olarak şöhret kazanmıştı; fakat hayat ının sonlarınado ğru (Ö. 170) kitaplar ı yanmış ve ba şkalarına ait kitaplardan veyahâfizas ından rivayet etmiye ba şlamış, hadisçilerin kendisine olan iti-122 Ebfı Hâtim İbn Hıbblin, Kitiibu't-Teargh, v. 22a.123 İbn Hacet, Tehzib et-Tel ızilı, II. 1206.53


madlarm ı kaybetmi ştir. Maamafih, baz ı hadisçiler, kitaplar ının yandığıtarihin belli oldu ğunu ileri sürerek, bu tarihten önce rivayet etti ği hadislerialmakta her hangi bir mahzur görmemi şlerdir. 124Hadis râvilerinin cerhine sebep te şkil eden daha bir çok hallervard ır. Mesela, hafıza ve temyiz bak ımından zayıf olanlar, yalan söyli- .yenler fakat söylediklerinin yalan oldu ğunu bilmeyenler, görmediklerive işitmedikleri şeyhlerden rivayet edenler, görüp i şittikleri şeyhlerden,onlar ın vefatlar ından sonra, i şitmedikleri hadisleri rivayet edenler,ba şkalar ı tarafından hadislerine bir şeyler ilave edildi ği halde bununfarkına varmayanlar, hadis semae ında tesahül gösterenler, hadis rivayetettikleri için dinleyenlerden ücret alanlar, hadisleri kabul edilmeyenkimselerdendir. 125Zikretmi ş olduğumuz bu haller, hadis râvilerinin zdafadan addedilmesineve rivayetlerinin terkine sebep oldu ğu gibi, güvenilir ve hattâşöhret kazanmış bir çok hadisçilerde görülen bir tak ım haller de vard ırki, hadisçinin zu`afadan addedilmesine sebep olmamakla beraber, o halüzere rivayet etti ği hadisin reddini gerektirir. Mesela, bunlardan baz ı-ları, yalanc ı olarak tan ınan bir kimseden rivayet etmek ve fakat o şahsınismi yerine marûf olm ıyan künyesini zikretmek suretiyle ba şka birkimse oldu ğu zehab ını uyand ırmak, 126 as ıl hadis i şittiği şeyhini atlayarakbir evvelki şeyhten rivayet etmek (tedlis),'" hadis isnadlar ım hıfzettiklerihalde metinlerini h ıfzetmemek 128 ve bunun aksine, hadis metinlerinihıfzettikleri halde isnadlarm ı hıfzetmemek 129 gibi hallerdir.33. Cerh ve Ta`dilde kullanılan bazı tabirler.Hadis tenkitçileri, cerh ve ta`dilde, ravilerin kuvvet ve zay ıflık,doğruluk ve yalanc ılık bakımından çe şitli hallerine delâlet etmek üzeremuhtelif tabirler kullanm ışlard ır. İbn Ebî Hâtim,ve'ttddiladlı me şhur eserinin mukaddimesinde bu tabirleri derecelerine124 Aynı eser, v. 29 b.125 Gerek tbnu's-Sallh (s. 114-133) ve gerekse es-Suyüti (s. 203-229), bu halleri s ıralamışolmakla beraber, Ebu Hâtim İbn Hıbbân Kitlibu't-Tiirih ve '1- ınecriihin in mukaddimesinde bumevzuda daha geni ş malfunat vermi ştir. Keza bkz. el-Hatib el-Ba ğdâdi, el-Kifâye, s. 114-161.126 Eb ıl Hâtim, Kitâbu't-Târa, v. 29a. Meselâ, es-Sevri, el-Kelbrden rivayet eder ve rivayetindeel-Kelbrnin Ebirn-Nadr künyesini kullan ır; bunu i şiten, onun, İbn Ebi Arüba oldu ğunuzanneder.127 Bunlar aras ında Qatâcle, Yahyâ İbn EM Kesîr, el-A`me ş ve İbn Curayc gibi bir çok me ş-hur hadisçiler vard ır (Kitâbu't-Tarih, v. 29b).128 Aynı yer.129 Aynı yer.54


göre s ıralamış , İbnu's-Salah ve es-Suyûti de bu tertibe riayet ederek,ba şkalarından kendilerine ula şan di ğer tabirlerle beraber onlar ı zikretmişlerdir."'İbn Ebi Hâtim ve ibnu's-Salah'a göre ta`dile delâlet etmek üzerekullanılan tabirler şunlardır:a . Bir kimse hakk ında, siqa veya mutq ın denildiği zaman, onuntarafından rivayet edilen hadislerin huccet olarak kullan ılaca ğı anlaşılır.Keza sebt, hucce, htifız ve zâb ıt tabirleri de ayni manâda kullan ılmıştır.b. Bir kimse hakkında, ennehtı saciliqun, veya, mahalluhil es-sıdqu,yahutta ki be'se bild denilirse, hadislerinin tetkik edilmek üzere yazılabileceğine delâlet eder. Zira bu ibareler, râvide zabt şart ının mevcutolup olmadığını kat'i bir surette tayin etmez. Bunu tesbit etmekmaksadiyle râvinin hadisi tibeır maksadiyle yaz ıhr ve ba şka râvilertarafından da rivayet edilip edilmedi ği ara ştırılır. E ğer o hadis, ba şkabir isnâdla rivayet edilmi şse râvinin doğruluğuna, e ğer hadisin bir ba ş-ka asl ı yoksa, onun zayıflığına hükmedilir. Bir kimse hakkında, şeyhun denilirse onun da hadisi iftibcirmaksadiyle yaz ıhr; fakat bu mertebe, daha evvelkilerin dûnundad ır.d. Bir kimse hakk ında, stilihu'l-hadis denilirse keza hadisi i`tibCtriçin yazılır. Bu da yukarıki mertebelerin dfinundad ır.Ta`dile delâlet etmek üzere, baz ı hadisçiler, yukar ıda zikredilenibarelerden ba şka tabirler kullanm ışlardır. Mesela, baz ıları, râvinin do ğ-ruluğunu medhetmek için, s ıfatları bazan ef al vezninde kullanmışlar(evsaqu'n-neıs gibi), baz ıları da onları tekrar etmi şlerdir (siqa siqa gibi).Bazan, yukar ıda ikinci derecede zikredilen lâ be'se bild yerine leyse bi/dbe'sun demişlerdir."'Cerhte kullan ılan tabirlere gelince:a . Bir kimse hakk ında, leyyinu'l-hactis denildi ği zaman bu, hadislerininitibar için yaz ılabilece ğine delâlet eder. Böyle râviler, kendilerindenadaleti iskat etmiyecek bir hal ile mecri ıh addedilirlerb . Bir kimse hakkında leyse bi-qaviyyin denilirse, bu da birinciderecede oldu ğu gibi, râvinin hadislerinin itibar için yaz ılabilece ğinedelâlet eder; fakat, onun dûnundad ır.130 İbım's-Salah, U/iimu'/-hadis, s. 133-137; es-Suyiiti, Tedribu'r-reıvi, s. 229-236.131 Cerh ve ta`dil için kullan ılan diğer tabirler hakk ında bkz. Ahmed Muhammed Şakir, el-Btr ısu'l-hasis şerhu s. 117-118.55


. Bir kimse hakkında da`qu'l-hadis denilirse, bundan evvelkilerin danunda olmakla beraber, yine hadisleri itibar için yaz ılır.d . Fakat metrâku'l-hadis veya zahibu'l-hadis yahutta kezzâbundenilirse, o kimsenin hadislerine itibar edilmez. Bu derece, cerhin enaşağı derecesidir.Bunlar gibi, cerhe delâlet etmek üzere di ğer baz ı tabirler dahakullanılmıştır. Mesela, kendisinden, tevsik edilmeyen baz ı kimselerinrivayet etti ği hal ve me şrebi tam anla şılmayan bir kimse hakk ındamestârun veya meehtılu'l-hâl tabirleri kullanılmıştır. Keza, hakk ındamuteber olabilecek bir tevsik bulunmayan, bununla beraber baz ı zayıfhalleri görülen kimseler hakk ında da`ifun, kendisinden, halini tevsikedecek bir ki şiden fazla rivayet etmiyen kimseler hakk ında mechillun,yalancılıkla ittiham edilen kimseler hakk ında muttehemun bi'l-kezibi,kendilerine, yalanc ılık ve hadis uydurma vas ıfları itlak olunan kimselerhakkında kezzâbun veya vaddâ'un tabirleri kullamlm ıştır. 133HADIS RAVILERIN İN M/AB VE ERICANI34. Hadis rfivikrinin riayet edecekleri hususlar.Hadis ilmi, di ğer ilimler aras ında en yüksek şerefi haiz olan birilimdir. Onunla me şgul olanlar, Hazreti Peygamberin söz ve fiillerineait haberlerin tashihi ile ve onun söylemedi ği şeyleri ona ait haberlerdentemizlemekle u ğra ştıkları için, bu ilim, onlarla Hazreti Peygamberarasında gerçek bir ba ğ te şkil eder. Naddara'llahu'mra'en semiea maqâleri,fe-va`âhâ (=sözlerimi i şiten ve onlar ı hıfzeden kimseleri, Allahayduılats ın Sufyân İbn Uyeyne'den rivayet edildi ği gibi, hadisehlinden hiç bir kimse yoktur ki, bu hadis Şerif sebebiyle, yüzünde ozikredilen ayd ınlık veya nur bulunmas ın." 5 Bu bak ımdan hadis ilmi,bir ahiret ilmidir, onunla me şgul olacak kimsenin niyet ve ihlas ımona göre do ğrultmas ı, kalbini dünyevi gâyelerden temizlemesi gerekir. 136Doğruluğu gaye edinmesi, yalanc ılık (kizb) tan çekinmesi, me şhürolanları yalnız siqa olan kimselerden rivayet etmesi, münker olanlar ı132 es-Suyüti, Tedribu'r-reıvi, s. 233.133 Aym yer.134 et-Tirmizi, İbn Mace ve Ahmed İbn Hanbel tarafmdan nakledilmi ştir. Hadisin muhte.lif varyantlan için bkz. İbn Ebi Hâtim, Kitâbu'l-Cerlı I./1,10.135 es-Suyiiti, Tedr ıbu'r-reıvi, s. 333.136 ibnu's:Salâh, s. 203; es-Suyilti, Tedrib, s. 332.56


terketmesi, kendisinden öncekiler (selef) aras ında cereyan eden şeylerizikretmemesi, tashif ve lâh ınden korunmas ı, mizah ı terketmesi, derecesiyükseltildi ği zaman nimete şükretmesi, tevazu göstermesi, rivayetettiği şeylerin, feraiz, sunnet ve edeb bak ımından, müslümanlarınistifade edece ği haberlerden olmas ı, kendi kitab ında bulunmayanşeyleri rivayet etmemesi ve bir hadisi di ğer bir hadise kar ıştırmamas ıgibi hususlar, hadis râvisinin âdâb ve erkân ındandır." 7Bir hadis râvisinin, ya ş ve ilim bakımından kendisinden dahayüksek bir kimse yan ında hadis rivayet etmemesi gerekir. Hattâ ayn ışehir içerisinde dahi, bir râvinin, kendisinden daha üstün bir kimsebulunduğu halde rivayet etmesi kerih görülmü ştür. 138 Bununla beraber,ondan bir şey sorulursa ona icabet etmesi gerekir.Kalabalık bir dinleyici grubuna hadis rivayet etmek icab etti ğizamanlarda, hadis râvisinin, yer ve zaman ın ı onlara bildirmesi ve böylemeelislere, abdest alarak, güzel elbiseler giyerek, güzel kokular sürünüpçıkmas ı, vakar ve heybetini muhafaza etmesi, mecliste herhangi birkimse sesini yükselterek konu şursa ona ihtar etmesi gerekir." 9 Meclisin,Kur'ân ı Kerimden baz ı ayetler ve bunun arkas ından Allaha hamd vePeygamberine salât okunmak suretiyle aç ılmas ı âdet olmu ştur.Râvinin, hadis imlâ etmek maksadiyle meclisler akdetmesi demüstehabt ır. İmlâ meclisleri, daha ziyade, yüksek mertebede bulunanrâvilerin adet edindikleri bir rivayet şeklidir ve bu meclislerde hadisal ınıp yaz ılmas ı, hadis alma usaerinin en güzeli say ılır. Bazan râviler,bilhassa cemaatin çok oldu ğu zamanlarda, müstemliler kullan ırlar;bunlar, râvinin okudu ğu hadisleri yüksek sesle tekrarlamak suretiyleuzaklardan duyulmas ını sağlarlar. 14°35. Hadis rivayetinin ba şlangıç tarihi.Hadis râvilerinin, rivayete ba şlayaca ğı ya ş hususunda imamlar,muhtelif görü şler ileri sürmü şlerdir. Ebil Muhammed İbn Hallâd, olgun-137 Cemaluddın el-Qas ımı, Qavît`tdu't-tandis, s. 218 (el-Gazali, el-Edeb s. 5 ten nakledilmiştir).138 İbırds-Salah, s. 205; es-Suyliti, s. 333; Ahmed Muhammed Şakir, el-Bastsu'l-hasıs, s. 171.139 İbnu's-Salah, s. 205; es-Suyüti, Tedribu'r-râM, s. 337; Ahmed MuhammedŞakir, s. el-Bâtsu'l-hasis, s. 172. Malik İbn Enes , meclisinde birisinin sesini yükselterek konu ş-tuğunu görünce ona şöyle hitap ederdi: "Allah Ta'ala buyurur ki: Yâ eyyuha'llazine âmenCt,lâ tarfa'ıl asvâtakum fevqa savtt'n-Nebiyy (Hucurât süresi, ây. 2); onun hadisi zikredilirken kimsesini yükseltirse, onun sesi üzerine yükseltmi ş olur".140 Daha geni ş malûmat için, bkz. Yukar ıda zikri geçen eserler.57


luk ça ğının sonlar ı olmas ı dolayısiyla elli ya şını, hadis rivayetinin ba ş-langıç târihi olarak zikretmi ştir.' Fakat el-Qazi Iyâz, bunu reddederekdaha önce gelip geçen seleften kaç ki şinin bu ya şa ula ştığını sormu şve bunlardan bir ço ğunun bu ya ştan önce vefat etti ğini zikretmi ştir.Mesela, say ılamıyacak kadar çok hadisin tolanmas ında ve ne şrindebüyük rol oynayan Omer İbn Abdi'l-Aziz, k ırk ya şını ikmal etmedenvefat etmi ştir. Sdid İbn Cubeyr ise bu ya şa ula şmamıştır. Keza İbrahimen-Nandi de bu ya şa ula şmadan vefat etmi ştir. Malik İbn Enesise hadis rivayet etme ğe ba şladığı zaman henüz yirmi ya şlarında bulunutorduve meclisinde, daima kalabal ık bir cemaat ondan hadis dinliyordu.142Ravinin, hadis rivayetini terkedece ği ya ş haddinde de belirlibir rakam ileri sürülmemi ştir. Her ne kadar, yukar ıda ismi zikredilenİbn Hallâd, bunun için seksen ya şını ileri sürmü şse de sahabeden Enesİbn Malik, Sehl İbn Sa`d, Abdullah İbn Ebi Evfa ve daha sonrakinesillerden Malik İbn Enes, el-Leys İbn Sdd, Sufyân İbn Uyeyne,Ali ibnu'l-Cdd ve diğer bir çok hadisçiler, daha ileri ya şlarına kadarhadis rivayet etmi şlerdir. Burada mühim olan mesele, ravinin, ihtiyarlıksebebiyle Idfızas ını kaybetmesi ve hadisleri birbirine kar ışt ırmas ı-dır. Bu afetlerden masiin bulundu ğu müddetçe, hadis rivayetindeherhangi bir mahzur yoktur.141 ilınu's-Sal3h, s. 203.142 Aynı eser, s. 204.58


4III . BÖLÜMHADISLERİN ALINMASI(Tahammulu'l-Hadis)36. Hadis toplamak için yapılan seyahatler.İslâmiyetin ilk devlet merkezi olan Medine, ayni zamanda, hadisve sunnetin de inti şar etti ği bir şehirdi. Sahabenin büyük bir k ısmıburada oturuyor, Hazreti Peygamberden i şitmi ş oldukları hadisleriburada toparlay ıp aralar ında müzakere ediyorlard ı. Bu bakımdanMedine'ye Dâru's-sunne ad ı verilmişti. Mekke'nin fethinden ve hattâislamiyetin daha geni ş ülkelere yay ılmas ından sonra da Medine, buvasfından hiç bir şey kaybetmemi ş, gerek hacc için ve gerekse hadisdinlemek için Hicaz ülkesine gelen seyyahlar ın daimi bir ziyaretgahlhaline gelmişti.Fetihlerin ço ğalmas ı ve yeni İslam devleti hudutlar ımn genişlemesi,sahabilerin büyük bir k ısmının diğer ülkelere da ğılmasına vesileoldu. Bunlar ın bir kısmı, halifeler tarafından muallim olarak gönderildiğigibi, bir kısmı da ordu içerisinde vazifeli olarak veya sair devleti şleri için Medineden ayr ılmışlardı Bu suretle, hadisler de onlarla beraberetrafa yay ılmış, önceleri hadis ö ğrenmek için nisbeten dar ve muayyenbir beldeye gelenler, sonralar ı, hadis kaynaklar ını daha geni ş veda ğınık bir muhit içerisinde aramak zorunda kalm ışlardır. Maamafih,bir tek hadis için bile olsa yap ılmas ı icab eden uzun ve me şakkatli seyehatler,hadis talebesinin gözünü y ıldırmamış, bilakis bu seyehatlerdeaşk ve şevk daima hâkim olmu ştur. Mesela, me şhur sahabi Câbir İbnAbdillah, el-Buharrnin kaydetti ği bir habere göre Abdullah İbnUneys'in elinde bulunan bir tek hadisi ö ğrenebilmek için bir ayl ık biryolu katetmek zorunda kalm ıştır."' Eb6 Eyyûb, keza bir hadis ö ğre-143 el-Buhâri, Sâhîh , (Kitabu'l-ilm, bkibu'l-hurûe fi talebi'l- ılm) 1.27.0 sıralarda Abdullahİbn Uneys'in Şam'da bulundu ğuna ve Câbir'in Şam'a seyahat etti ğine dair mufassal haber içinbkz. İbn Abdi'l-Barr, beyâni'l-dın, I. 93.59


nebilmek için Mısır'da bulunan Ukbe İbn Âmir'in yan ına gitmi ştir. 144Mesela, me şhur Abdullah İbn Abbâs yine bu mevzuda der ki: HazretiPeygamberin ashab ından birisinin elinde bir hadis oldu ğunu haberal ıyorum. Ona haber göndersem gelir ve o hadisi rivayet eder; fakat,ben, onun kap ısına giderek hadisi ahy-orum. "5İlim elde etmek için giri şilen seyehatlerin ulvili ği ve ilim talebesinin,bu yolda kazanm ış olduğu şan, şeref ve. faziletler hakk ında HazretiPeygamberden rivayet edilen hadisleri burada zikretmek lüzumunuhissetmiyoruz. E ğer bu hadislerin, sahabe taraf ından rivayet edildi ğive herkesten önce onlar ın bu hadislerle amel etmek isteyecekleri gözönündebulundurulursa, bir tek hadis için dahi olsa bu seyahatleri tabiigörmek icab eder. Oysa ki bu şeref ve fazilete sâhip olma arzusu, yaln ızsahabilere münhas ır kalmamış, onlardan sonra gelen nesillerde bu arzu,belki daha şiddetli bir şekilde kendisini hissettirmi ştir. Çünkü sonrakinesiller, sahabiler gibi, Hazreti Peygamberle temas imkan ına sâhipolmadıkları için onunla ilgili haberleri kolayca ö ğrenefiıemişlerdir.Keza, Hazreti Peygamber zaman ında cereyan eden bir hadise, sahabeningözü önünde cereyan etti ği için, onlar, bu hâdise ile ilgili haberleriöğrenmekte güçlük ççkmemi şler, fakat onlardan sonra gelen nesiller,onu, en küçük teferruat ına kadar ve en do ğrusunu ö ğrenebilmek içinmüteaddit kaynaklardan ara ştırmak zorunda kalm ışlardır. Bu güçlükise, ilim arama ve elde etme faaliyetlerinin k ıymetini bir kat daha art ırmışve bu faaliyetlere giri şenlerin samimiyetleri nisbetinde onlara şan,şöhret ve fazilet kazand ırmıştır.Bir tek hadis için giri şilen bu meşakkatli seyahatlerin neticesi neolmu ştur? Bu seyahatler, onlar ın me şakkatlerine katlananlara büyükfaziletler kazand ırmışt ır; fakat gaye sadece bu mudur? İkinci sualehemen cevap vermek icab eder: Hadisçilerin gayesi, şöhret ve faziletkazanmak olmam ıştır. Biz hadis ve sunnetin İslam dinindeki yerinikitab ımızm ba ş taraflar ında incelerken bu mevzua da temas etmi şve müteaddit defalar, hadis ve sunnetin, İslamiyetin ikinci ana kaynağı olduğunu ve sahabilerin sadece din için bunlar ı büyük bir dikkatlemuhafaza ettiklerini zikretmi ştik. Ayni faaliyet sahabeden sonra dadevam etmi ştir. Bu faaliyetlerin neticesi ise çok büyük olmu ştur. Bugün elimizde bulunan muazzam hadis külliyat ının te şekkülü bir yana,onları toplamak için yap ılan me şakkatli seyahatler, müslümanlar arasındakiittihadı ve İslam te şriindeki tevhidi sa ğlamış, hadisler üzerinde144 İbn Abdi'l-Barr, Cami` beyeini'l- ılm, I. 93-94.145 Ayn ı yer.60


yap ılan müzakere ve münaka şalar, onlar ın, sahili ve sakimini birbirindenay ırt etmek imkan ını haz ırlamıştır. Ayn ı zamanda, gerek hadisö ğrenmek için seyahat edenlerin, gerekse onlara- hadis nakledenlerinşahsiyetlerini ortaya koymu ş, hadisçilere, birbirlerini daha iyi tan ımaimkan ı vermi ştir. Mesela, fulan kimsenin hâf ıza bak ımından zayıfolduğu, fulan kimsenin, hadis kitab ını iyi muhafaza edemedi ği, fulankimsenin, rivayet etti ği hadisler aras ına bazan yalan da kar ışt ırdığı,fulan kimsenin, rivayetinde tesahül gösterdi ği, fulan kimsenin, fevkalbeşer bir hâfızaya sahip oldu ğu ve buna benzer hadisçilere atfedilen dahabir çok vas ıflar, birbirlerinin marufu olmu ştur. Hadisçilerin birbirlerihakkında edinmi ş olduklar ı bu bilgiler, yaln ız kendilerine münhas ırkalmamış, geni ş çapta biyografik eserler haz ırlanarak sonraki nesilleredevredilmi ştir. Hadis râvilerinin hayatlar ını, hal ve me şreblerini ihtivaeden bu kitaplar, bu gün, bu mevzu ile u ğra şanlarm en çok müracaatettikleri kitaplar aras ında yer alm ışt ır. Yine bu seyehatlerin ve hadisçilerinbirbirlerini tan ımalarının neticesi, muhtelif râvilerin sâhip olduklarıhâfıza ve adalet derecelerinin s ınıfland ırılmas ı mümkün olmu ş ,bu suretle, her s ınıfa mensup kimselerin rivayet ettikleri hadisler de ravilerinegöre de ğerlendirilebilmi ştir.Görülüyor ki, sahabe devrinde ba şlayan ve daha sonraki nesillerdedevam eden bu seyehatler, bo ş ve yorucu bir gayretten ibaretkalmamış, bilakis, Islam te şriini sa ğlam esaslara ba ğlayabilmek içintamamiyle ilmi diyebilece ğimiz bir faaliyet olarak arzu edilen neticeyido ğurmu ştur.Bu seyehatlerin gayesi hadis toplamak oldu ğuna göre, topamai şi nas ıl olmu ştur? Bir hadis talebesi, hadis rivayet eden bir râvi ile karşılaştığı zaman ondan hadisleri ne şekilde ve hangi yollarla alm ıştır?Bazan, böyle bir me şakkatli seyahata katlanmadan hadis al ındığı daolmu ş mudur? Us âl kitaplar ında tahammulu'l-hactis ad ı alt ında bu meseleler,ayr ı ayrı incelenmi ştir. Biz de bunlar ı kısaca izah etmeye çal ı-şaca ğız.37. Hadis alma usulleri.a . Semd : Hadis talebesinin, bizzat, hadis rivayet eden şeyhina ğzından hadis dinlemesidir. Şeyh, rivayet etti ği bu hadisleri ya h ıfzından ya da kitab ından nakleder; fakat, onun, h ıfz ından veya kitab ındannakletmesi mühim de ğildir. Mühim olan husus nakledilen hadislerin,talebe tarafından bizzat dinlenmi ş olmas ıdır. Bu şekilde hadisalma keyfiyeti, bundan sonra görece ğimiz diğer metodlarm en üstünü61


telakki edilmi ştir. Çünkü bu metodda, hadis talebesiyle hadisi nakledenve otorite olarak bilinen şeyh, kar şı kar şıya gelmekte ve arada herhangi bir vas ıta olmaks ızın hadisler, do ğrudan do ğruya şeyhten talebeyeintikal etmektedir.Şeyhten hadis dinleyen talebe, i şitmi ş olduğu hadisleri ya yan ındabulundurduğu sahifelere yazar, yahutta, şeyhe gelmeden önce onunhadislerini temin edip yazm ışsa, şeyh okurken kitab ından takip ederve herhangi bir hata vukuunda onlar ı düzeltir. Bu ikinci şık, hadis tahammülündeen çok tesadüf edilen usûldür Talebe, bir şeyhin hadislerini,güvenilir bir ba şka şeyhten veya itimad etti ği bir muas ırından yazabilir,hattâ onu ezberleyebilir; fakat, o hadisleri şeyhten dinlemedi ğiveya bundan sonraki metodda görece ğimiz gibi şeyhe arzetmedi ğiiçin rivayet edemez, bir ba şka ifade ile rivayet hakk ına sâhip de ğildir.Esasen, talebenin, nereden ele geçirdi ği bilinmeyen veya semâ ve bundansonra zikredece ğimiz diğer metodlardan her hangi birisiyle ald ığışüpheli görülen hadisleri rivayet etmesi makbul say ılmamıştır. Bunubir misalle şöyle izah edebiliriz: Kitab ımızın ba ş taraflar ında hadisyazan sahabilerden bahsederken Câbir İbn Abdillah'a da temas etmi şve ondan hadis rivayet eden bir çok tabi‘inin, asl ında Câbir'e isnâd edilenbir sahifeden naklettiklerini zikretmi ştik. Bunlar aras ında EbûSufyân Talha İbn Nâfi'cle vard ı . Ali İbnu'l-Medini'nin verdi ği bir haberegöre Ebû Sufyân, Câbir İbn Abdillah'tan yaln ız dört hadis i şitmi ştir;rivayet etti ği diğer hadisler ise zikri geçen sahifedendir,'" yâni EbûSufyân, Câbir'den rivayet etti ği hadislerin ço ğunu işitmemi ştir. Me ş-hur imam el-Buhâri de el-Cami`u's-Sahih'inde Ebû Salih ve Salim İbnEbil-Ca`cl' ın Câbir İbn Abdillah'tan rivayetlerine makrunen EbûSufyân'dan sadece dört hadis nakletmi ştir.' 47 Yukarıda zikretmi ş olduğumuzhaberlerle el-Buhârrnin bu davran ışından anla şılıyor ki EbûSufyân, Câbir İbn Abdillah'tan pek çok hadis rivayet etmekle beraberyalnız dört hadis i şittiği için, yahut, ba şka bir deyi şle yaln ız dört hadistesemâ` kayd ı bulundu ğu için, el-Buhâri, sadece bu dört hadisi kitabına almış, diğerlerini terketmi ştir. Bu misal bize, semâ' ın, el-Buhâri'llinnazar ındaki de ğerini açık bir şekilde göstermektedir.Bu yolla alınan hadislerin rivayetinde, serni`tu, haddesenâ, ahberanâve enbe'enâ gibi ibareler kullan ılmışt ır. Bu ibarelerin ifade ettikleri manabak ımından aralar ında her hangi bir fark belirtilmemi ş olmakla be-146 İbn Hacer, Telıiib et-tehzib, V. 27.147 1 ve 2 nci hadisler için bkz. Sakih, VII. 108; 3 ünücü hadis için VI. 152 ve 4üncü hadis için V. 35.62


aber, se ıni`tu, derece bak ımından diğerlerinden daha üstün addedilmiştir;çünkü, hemen hemen hiç kimse, ileride görece ğimiz icazet, mukâtebeveya teellis suretiyle rivayet etti ği hadislerde, bu ihaleyi kullanmamıştır148 . Haddesenâ ise, bir çok kimseler tarafından kendilerine verilenicazetlerde kullan ılmıştır. Mesela, el-Hasan el-Basri Ebû Hurayradanrivayet etti ği hadislerde haddesenâ ibaresini kullanmıştır. HalbukiEbû Hurayra, Basra ehline hadis rivayet etti ği s ıralarda el-HasanMedine'de bulunuyordu ve ondan tek bir hadis dahi i şitmemi şti " 9 .Ahberanâ tabiri, hadis ricali aras ında en çok kullan ılan kelimeolmu ştur. Hadis i şitenlerin hemen büyük bir ekseriyeti bu tabiri kullanmıştır.Mesela, Hammâd İbn Seleme, Abdullah ibnul-Mubarek,Huşeym İbn Be şir, Ubeydullah İbn Mûsâ, Abdurrazzâk İbn Hemmâm,Yezid İbn Hârûn , Amr İbn Avn, Yahyâ İbn Yahyâ et-Temimi, İshakİbn Râhûye, Ahmed ibnu'l-Furat bunlardand ır. Rivayet olundu ğunagöre Abdullah ibnu'l-Mubarek'in haddesenâ tabirini kulland ığı hemenhemen hiç görülmemi ştir; ahberanâyı daha şümullü bulmu ş ve dâimaonu kullanmıştır."'Bunlardan sonra enbe'enâ ve nebbe'ena tabirleri gelir; fakat bunlar,diğerlerine nisbeten daha az kullan ılmıştır. 1"Hadis rivayetinde sema`a delâlet etmek üzere kullan ılan bu ta-'birler, mertebe bak ımından baz ı usûlciilere göre yer de ğiştirir. Yukarıdavermi ş olduğumuz s ıra, el-Hatib` el-Ba ğcladrnin tercih etmi şolduğu s ıradır. Ona göre se ıni`tu tabiri, di ğerlerinden daha üstündür.ibnu's-Salah ise, haddesenâ ve ahberanâyı, semi`tu tabirinden dahaüstün görmü ş ve bu hususta şöyle demiştir: Se ıni`tdda, şeyhin, hadisido ğrudan do ğruya hadis i şiten talebeye rivayet etti ğini ortaya koyacak bir belirti yoktur. Halbuki haddesenâ ve ahberana'da açık bir şekildegörülür ki şeyh, hadisi ona rivayet etmi ştir, yahut, do ğrudando ğruya ona hitap etmi ştir. Ebû Bekr el-Hatib, şeyhi Ebû Bekr el-Burkanrye,Ebu'l-Qas ım Abdullah İbn İbrahim el-Curcâni'den rivayetetti ği hadislerde niçin haddesenâ ve ahberanâ kullanmayıpta semiftutabirini kullandığını sorduğu zaman el-Burkani şu cevab ı vermi ştir:Ebu'l-Qas ım el-Curcâni, adil, zab ıt ve salih bir kimse olmakla beraber,kendisinden güç hadis al ınırdı Ondan hadis dinlemek için oturduğumzaman o beni görmezdi ve huzurunda oldu ğumu da bilmezdi.148 el-Hatib el-Ba ğdâdi, el-Kifâye, s. 284.149 Aynı yer.150 Aynı yer.151 Aynı eser, s. 286.63


Ben, sadece yan ında bulunan şahsa rivayet etti ği hadisleri işitirdim.Rivayetin o şahsa mahsus olmas ı dolayısıyle ben, ondan i şittiğim hadîsleriveya ahberanâ ile değil semi`tu tabiri ile rivayet ecliyorum."2b . Q ırcra (k ıraat): Kelimenin ifade etti ği manâdan da anla şılacağı üzere kıraat, talebenin, şeyhe hadislerini okumas ıdır. Bu okumaişi, ya hıfızdan olur yahutta kitaptan; fakat "hangi halde olursa olsun,şeyhin, okunan hadislere tam manas ıyle vakıf olmas ı, icab ederse kendikitab ından dinlemesi, .veya, kitab ının güvendi ği talebelerinden birisininelinde bulunmas ı şart ko şulmuştur.Talebenin, hadislerini şeyhe okumak suretiyle arzetmesinden dolayıbu metoda, ayni zamanda, arz da denilmiştir. Arz ın, kitaptanyap ılması, yâni talebenin şeyhe arzetmi ş olduğu haclisleri elinde bulunankitaptan okumas ı, daha itimada sayan addedilmi ştir.Hactisçiler aras ında, kıraat ile sema` ın müsavi veya kıraatin, sema`mdânunda, yahutta, sema`dan üstün oldu ğu hususunda görü şayrıhğı vard ır. Bazıları, sema` ı kıraatten üstün tutmu şlar, baz ıları,kıraati sema`a tercih etmi şler, baz ıları da her ikisinin müsavi olduğunuileri sürmü şlerdir. Fakat söylendiğine göre her ikisini de müsavi görenler,ekseriyeti te şkil etmektedir ve bunlar ın ba şında Hicaz ve Kufe uleması, Malik İbn Enes, ashab ı ve Medine ulemas ınclan olan şeyhleri ile,el-Buhari mezhebinde olanlar gelmektedir."'Kıraat yolu ile al ınan hadislerin 'rivayetinde kullan ılan tabirleregelince, bu hususta en çok tercih edilen ibare qara'tu alâ fulânin, yahuttarâvi, bir ba şkas ı okurken dinlemi şse quri'e alâ fulânin ve ene esma`udur. Bununla beraber, semdda kullan ılan tabirlerin k ıraat lafz ıyle birliktezikredilerek kullan ılması da tecviz edilmi ştir. Mesela, bir ravi,haddesenâ fuleinun qtra'aten aleyh, yahut ahberanâ qırdaten aleyh vebuna benzer ibareler kullanabilir. Ancak yaln ız haddesenâ veya yaln ızahberanâ'mn kullanılmas ı, Hadisçiler aras ında görü ş ayrılığına sebepolmuştur. Baz ıları, mesela Abdullah ibnu'l-Mubarek, Yayhâ İbnYahyâ et-Tembni, Ahmed İbn Hanbel ve en-Nesâ'is, bu ibarelerin k ı-raatte kullan ılamayaca ğını ileri sürmü şler, ez-Zuhri, Malik İbn Enes,Sufyân İbn Uyeyne, Yahyâ İbn Said el-Qattan ve el-Buhari gibi baz ıimamlar da kıraatin; sema`dan fark ı olmadığını söyliyerek, haddesenâ,152 İ lınu's-Salâh, Ulamu'l-hadis, s. 141; sema` metodu ve kullan ılan tabirler hakkında dahageniş bilgi için bkz. el- Halil) el-Kifâye, s. 258-305; es-Suyüti, Tedribu'r-ravi, s. 239-244; Ahmed Muhammed Şakir, s. 122.153 Ibnu's-Salâh, s. 142.64


ahberanâ ve enbe'enâ gibi tabirlerin kullan ılabilece ğini tecviz etmi şlerdir "4Yine baz ısı, semiftu fulânen ibaresinin kullan ılma= caiz görmü ş, diğerbaz ısı ise, haddesenâ yerine ahberanâ kullanmay ı uygun bulmu ştur."'e . Icâze ( İcazet): Talebenin, şeyhten hadis dinlemesi veya elindebulunan hadisleri ona arzetmesi mümkün olmad ığı zamanlarda, şeyhin,muayyen veya gayri muayyen mesmil'at ım, rivayet etmesi için,muayyen veya gayri muayyen kimselere izin vermesidir.Icazetin muhtelif nevileri üzerinde durmadan önce, bu nevilerdenherhangi birisiyle rivayet edilen hadislerin, hadis imamlar ı aras ındakikabul derecesini gözden geçirmemiz faydal ı olacakt ır Çünkü bu metodlarivayet edilen hadislerin, yukar ıda görmü ş olduğumuz sema` veya k ıraatarzile yak ından veya uzaktan her hangi bir münasebeti olmad ığı için,bir çok hadis imamlar ı tarafından kabul edilmedi ği ve icazetin makbulbir metod sayılmadığı görülmektedir. Mesela, me şhur hadisçilerden Şubeibnu'l-Haccac bu hususta der ki: E ğer icazet sal ıih olsa idi, ilim talebiiçin yapılan seyehatler bat ıl olurdu." 6 İbrahim el-Harbi ise, kendisine,icazet verilen bir şahs ın haddesenâ fulân demesinin ne derece sahisholduğu sorulduğu zaman şu cevab ı vermi ştir: icazet, bizim nazar ımızdahiç bir şey de ğildir. E ğer o kimse, haddesenâ derse yalan söylemi ş olur."'Keza ayni mevzuda kendisine sual sorulan Malik , İbn Enes de: Bunudoğru bulmuyorum; onlar kolay i şle çok ilim yüklenmek istiyorlar,'"demiştir.İcazeti tecviz edenler ise, bunu, Hazreti Peygamberin fiili sunnetineistinad ettirerek ondan rivayet edilen baz ı haberleri, icazetinsıhhatine delil olarak ileri sürmü şlerdir. Mesela, Hazreti Peygamber,Bera'e suresini bir sahifeye yazm ış ve Ebü Bekr'e göndermi ştir; sonraAli İbn Ebi rabb ondan alm ış fakat ona okumad ığı gibi Ebü Bekrde ona okumam ışt ır. Mekke fethinde ise halka okumu ş ve bu suretleicazet, hükmün sübüt bulmas ı, ve onunla amel etmenin vücübu bakımındansema` gibi olmu ştur.'"154 ibnu's-Salfıll, s. 143. el-Hatib el-Ba ğdadi, Alt Ibn EM Talib, Ibn Abbas,ez-Zuhri ve Malik İbn Enes'ten bu mevzuda çe şitli haberler nakletmi ştir. Mesela, Ali /bn EMralib der ki "QuWatuka ala'144im ve qini'atu'halim alayka sava'un" (yani, senin alime, aliminde sana okumas ı birdir). Diğer haberler için bkz. el-kifâye, s. 262, 271.155 Ibnu's-Salah, s. 143.156 el-Hatib el-Ba ğdadi, el-Kifdye, s. 316; ibnu's-Salah, s. 152.157 el-Hatib el-Ba ğı:Vadi, el-Kifâye, s. 315-316.158 el-Hatib el-Bağdadi, el-Kifâye, s. 316; ibnu's-Salah, s. 152.-Hanefi imamlanndanbirisi der ki: Benden i şitmediğin şeyleri rivayet etmen için sana izin verdim, demek,benim üzerime yalan söylemene izin verdim, demektir.159 el-Hatib el-Ba ğdadi, el-Kifâye, s. 313.65


İcazeti ve icazetle rivayet edilen hadislerin kullan ılmas ını tecvizeden imamlar aras ında el-Hasan el-Basri, Nüfi`, İbn Şihâb ez-Zuhri,Rebi`a İbn Ebî Abdirrahman, Yahyâ İbn Said el-Ensüri, Qatâde,Mekhül, Ebân İbn Ebi Ayyâ ş, Eyyüb es-Sahtiyani ve daha bir çokkimseler vard ır. El-Hatib, bunlara ait nakledilen haberlerin büyük birkısmını kitab ında s ıralamışt ır. Meselâ, Ubeydullah İbn Omer'den rivayetedildiğine göre, bir çok kimseler, İbn Şihâb ez-Zuhri'ye ellerinde birkitapla gelirler ve "bunlar ı senden rivayet edelim mi" diye sorarlar,ez-Zuhri de önlara "peki" cevab ını verir; ne onlar bu kitapta bulunanhadisleri ez-Zuhrrye okurlar, ne de ez-Zuhri onlara."° Yine İbn Şihâbile ilgili bir haberde Sufyân İbn Uyeyne der ki: Bir gün İbn Şihâb' ınyanında idim. Elinde önü arkas ı dolu üç qtrtiis ile İbn Curayc geldi ve:—yâ Ebâ Bekr, bunu senden rivayet edeyim mi, dedi; o da —peki, diyecevap verdi. Vallahi, bunlar ın hangisine şa şmah bilmiyorum; birisi,senden rivayet edeyim mi diyor, öbürü de buna, peki, diye cevap veriyor.'"İcazetin nevilerine gelince, bunlar ı a şa ğıdaki şekilde s ıralayabiliriz:1) Şeyhin, muayyen mesmü`ât ım rivayet etmesi için muayyen birşahsa izin vermesidir. Bu nevi, munâvele ile bir olmayan en yüksek icazetşekli addedilmiştir. Şeyh, bu nevi icazette, talebeye "eceztu leke'lkitetbel fulân "fulan kitab ı, rivayet etmen için sana icazet verdim"der." 22) Şeyhin, gayri muayyen mesmû'ât ını, rivayet etmesi için muayyenbir şahsa izin vermesidir. Bu nevi icazet şekli üzerinde hadisçilerbirincisine nisbetle daha fazla ihtilâf etmekle beraber ekserisi, bu metodlarivayeti tecviz etmi şlerdir. Şeyh, bu nevi icazette, talebeye "eceztuleke cemra mesmii`etti "bütün mesmü`ütimr, rivayet etmen için sana icazetverdim" der.'"3) Şeyhin, umum vasfını ta şıyan gayri muayyen kimselere icazetvermesidir. Şeyh, eceztu lrl-muslimin "bütün müslümanlara icazet verdim",yahut, eceztu likulli ehadin, yahut, eceztu li-men edreke zemâni,yani, "herkese icazet verdim" yahut "zamammda ya şayanlara icazet160 Aynı eser, s. 318.161 Aym eser, s. 319. İbn Curayc'm ez-Zuhrrden alm ış olduğu hadislerin hemen hepsi bumetoda dayandığı için, baz ı tenkitçiler, İbn Curayc' ı, ez-Zuhri'den rivayet etti ği hadislerde zayıfaddetmi şlerdir. Mesela' bu konuda bkz. İbn Hacer, Tehzib et-tehzil ı, VI. 404.162 ibnu's-Safah, s. 151; es-Suyûti, Tedribu'r-nivi, s. 255; Ahmed MuhammedŞakir, s. 133.163 İbmı's-Saltıh, Uliımu'l-hadis, s. 152; es-Suyütt, s. 258; Ahmed MuhammetŞakir, el-Bâ`su'l-hasis, s. 133.66


verdim" gibi ibareler kullanabilir. Bu nevi icazet, di ğerlerine nisbetledaha çok ihtilaf konusu olmakla beraber baz ı usülciller tarafından kabuledilmiştir. "44) Şeyhin, meçhul olan şeyler için veya meçhul kimseler içinicazet vermesidir. Mesela şeyh, eceztu li-fulân en yervi anni kitâbe's-sunen,"fulan kimseye, sunen kitab ını benden rivayet etmesi için icazetverdim" der; fakat, şeyhin bir kaç tane sunen kitab ı bulunduğu için,hangisinin rivayetine icazet verdi ği bilinmez. Keza şeyh, eceztu li-Muhammedİbn Hâlid ed-Dım ıs«, yâni, "Muhammed İbn Halid ed-D ı-mışqi'ye icazet verdim" der; fakat ayni isimde bir kaç kimse bulundu ğuiçin şeyhin, hangi Muhammed İbn Halid'i kasdetti ği bilinmez. Bu neviicazet, bât ıld ır, herhangi bir faidesi yoktur."'5) Şeyhin, ma`d ılma yâni mevcut olmayan kimseye, yahut henüzdo ğmamış çocu ğa icazet vermesidir. Şeyh, eceztu li-men yâledu li-fulânin,yâni "fulan kimsenin do ğacak çocu ğuna icazet verdim" der. Fakatbu icazet şekli, yukar ıkilere nisbetle daha çok ihtilaf konusu olmu ş-tur. Maamafih şeyh, eceztu li-fulânin ve men yâledu lehâ, yahut, eceztuleke ve li-valedike, yâni "fulan kimseye ve o kimsenin do ğacak çocu ğunaicazet verdim", yahut, "sana ve senin çocu ğuna icazet verdim" demeksuretiyle önce mevcut olana icazet verdi ğini belirtse ve sonra da madûmuona atfetse, bu, kal:dile daha yak ın olur. Bu nevi icazetin ikincişıkkını, Ebit Hanife, Malik İbn Enes ve e ş - Şafi`i ashab ı tecviz etmi şlerve bu yolda icazet vermi şlerdir." 66) Şeyhin, henüz i şitmediği şeyler veya henüz elinde olmayankitaplar için, onları elde ettikten sonra rivayet etmek üzere bir kimseyeicazet vermesidir. Baz ılarının bu çe şit icazet verdikleri görülmü şsede hakikatte bat ıl bir icazet şeklidir. Ibnu's-Salah' ın dediği gibi, eğericazet haber hükmünde ise, elinde böyle bir haber olmayan kimseninihbarda bulunmas ı nas ıl sahih olur? Maamafih şeyh, eceztu leke masahha ev mâ yas ıhhu ınde& man mesmâ'âti, yâni, "sence sahih olan veyasahih olacak mesmit'at ım için sana icazet verdim" derse, bu, di ğerine nisbetledaha makbul olur, nitekim bu çe şit icazet verenler de olmu ştur. "77) Şeyhin, rivayetine izin alm ış olduğu şeyleri, rivayet etmesiiçin birisine icazet vermesidir. Mesela şeyh der ki: Eceztu leke mucâ-164 Ibnu's-Salâh, Ulâmu'l-hadis, s. 153; es-Suriti, Tedribu'r-rtivi, s. 258; Ahmed MuhammedŞakir, el-13d s. 133.165 Ibnu's-Salâh, s. 154; es-Suyûti, Tedribu'r-divi, s. 260; Ahmed MuhammedŞakir, el-Bd s. 133. •166 ibnu's-Salâh, s. 156; es-Suyütt, Tebrib, s. 262.167 Ibnu's-Salâh, s. 158; es-Suyûti, Tedrib, s. 264.67


yahutta, eceztu leke rivâyete mut ucize lî rivâyetuhâ, yani, mucazatımmrivayetine izin verdim" yahutta, '"rivayeti için bana icazetverilen şeylerin rivayetinde sana izin verdim" Bu nevi icazet şekliumumiyetle kabul edilmi ştir.'"d . Muntivele: Hadis ıstılahında munâvele, şeyhin kitab ını yahuthadis yaz ılı bir kaç sahifeyi talebeye vermesidir. Munavele, icazetinbir nev'i olmakla beraber, kelimenin ifade etti ği manâdan da anla şılacağı üzere burada aslolan husus, yaz ıh hadislerin talebeye elden verilmesidir;fakat bu verme i şinde icazet bazan yer al ır, bazan da almaz.Bu bakımdan metod iki şıkta mütalaa edilir Birincisi, icazeti de ihtivaeden munâvele (el-munaveletu'l-maqrânatu bi'l-icâzeti), ikincisi ise,icazetten âri olan munâvele (el-muntiveletu'l-mucerradetu ani'l-icâzeti)dir.1) İcazeti ihtiva eden munâvele :: Şeyh, ya kendi aslmı, yani işitmişolduğu ve bizzat yazd ığı hadisleri ihtiva eden kitab ını, yahuttabu as ılla mukabele edilmi ş ba şka bir nüshayı talebeye verir ve "bu,benim fulandan sema` ımdır" yahut "rivayetimdir, onu benden rivayetet" yahut "onun rivayeti için sana icazet verdim" der. Talebe, bu ashyahut nüshay ı alır, istinsah eder, kendi nüshas ını as ılla tekrar kontroleder ve şeyhe geri verir. Bu suretle talebe, şeyhin hadislerinin, icazetlerivayet hakk ını almış olur.Bazan da talebe, şeyhin hadislerini ihtiva eden bir kitap veyabir kaç sahife ile birlikte gelir ve onlar ı şeyhe arzeder. Şeyh, kitab ıalır, dikkatle tedkik eder ve talebeye "bunlar, benim fulan şeylıten—yahut şeyhlerimden— rivayet etti ğim hadislerdir; onlar ı benden rivayetet" der. Bu şekil, bazı hadisçiler tarafından arz-qtrâ'a olarak mütalaaedilmi ş, baz ıları da bunun sema` oldu ğunu ileri sürmü şlerdir. El-Hakim, bu sonuncular ın uzun bir listesini vermi ştir. Bunlar aras ındaMalik İbn Enes, Ikrime, İbn Şihab ez-Zuhri, Mucâhid, Ebu'z-ZubeyrMuhammed İbn Muslim, Alqama İbn Qays, İbrahim en-Nandi gibimeşht'ûr hadis imamlar ı vardır.' 692) İcazetten Ctri munâvele : Diğer munâvele tarz ında olduğu gibi,şeyh, yine talebeye "bu, benim fulandan semâ' ımdır —yahut rivayetimdir—"der ve fakat bu mesmil'at ın, talebe tarafından rivayet edilffiesiiçin ona "bunu benden rivayet et; sana icazet verdim" gibi sözler söylemez;di ğer bir deyi şle talebeye vermi ş olduğu kitab ın rivayeti için ona168 ibnu's-Salah, s. 158; es-Suyirti, 7111t1rib, s. 265.169 el-Hilkim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 256-257; İbnu's-Salah, Uffimu' İ-hadis,s. 160-161; es-Suyüti, Tedribu'r-rıldi, s. 270; Ahmed Muhammed Şakir, el-Bd ısu'l-hasts, s. 137.68


icazet vermez. Umumiyetle bu çe şit munâvele tarz ı, hadisçiler aras ındabatıl addedilmiş olmakla beraber, el-Hatib' ın beyanına göre baz ılarıtarafından kabul edilmi ş ve bu şekilde icazet verilmi ştir.'"İcazet ve munâvele yolu ile al ınan hadislerin rivayetinde kullan ı-lan ibarelere gelince, her iki halde de haddesenâ ve ahberanâ tabirlerininkullanılmas ı tecviz edilmi ştir. Daha sonrakiler, mesela Ebû Ndayrnel-Isbahani, Ebû Abdillah el-Merzubâni, yaln ız icazette ahberânâ kullanmışlardır."'Ahmed İbn Hanbel de, Şu'ayb İbn Ebî Hamza'dan,baz ısını ona okuyarak, baz ıs ını Şu'ayb' ın okumas ıyle ve diğer baz ısınıicazetle alan Ebu'l-Yeman el-Hakem İbn Nafi`a, bu hadislerin rivayetindeahberanâ kullanmas ını tavsiye etmi ştir. 172Hadisçiler aras ında şayan ı kabul olan usûl, ahberanâ ve haddesenâtabirlerinin, icazette olsun munâvelede olsun, kullan ılmas ıyle birlikteher iki şekle de delâlet eden ibarelerin zikredilmesidir. Mesela, ravinin,haddesenâ fulân idızeten veya haddesenâ fulân munâveleten, yahuttaahberanâ fulân icâzeten veya ahberanâ fulân munâveleten demesi dahado ğru olur. Bunlardan ba şka, kısaca, ecâzeni fulân, yahut nâveleni fulângibi ibareler de kullan ılabilir."'e . IVIukâtebe (yaz ışma): Kelimenin ifade etti ği manâdan da anla şılacağı üzere, şeyhin, uzakta olsun yak ında olsun talebeye hadislerindenbaz ıs ını yazıp göndermesi veya vermesidir. Bu da, yaz ılı olan hadislerin,icazeti ihtiva eden ibarelerde hitam bulup bulmamas ı bakımındaniki nevide mütalaa edilmi ştir. Birincisi, icazeti ihtiva eden mukâtabe,ikincisi de icazetten âri mukâtebe'dir. Birinci şekilde şeyh, eceztu leke mâketebtu leke, yâni, "sana yazd ığım şeylerin rivayeti için icazet verdim"veya buna benzer ibareler kullanabilir İkinci şekilde ise icazet lafz ızikredilmez Eyyûb es-Sahtiyani, Mansûr ibnu'l-Mu`temer ve el-Leysİbn Sa`d gibi bir çok hadisçiler aras ında cari olan usiil de budur. Nitekimbir çok hadis kitaplar ında ketebe ileyye fulân ve buna benzer ibarelerlezikredilen hadisler, icazet lafz ını ihtiva etmeksizin rivayet edilenhadislerdendir. Bunlar, lafzan icazeti ihtiva etmeseler bile, manâ bakımındanrivayetine icazet verilmi ş hadisler gibidir.Mukâtebe yolu ile al ınan hadislerin rivayetinde haddesenâ ve ahberanatabirinin kullan ılmas ı, umumiyetle tecviz edilmi şse de makbul170 İbnu's-Sallh, Ulânıu'l-hadis, s. 163.171 Aynı yer.172 el-Hatilı el-Bağdncri, el-Kifâye, s. 333.173 İbnu's-Salâh, U/Cımu'/-hadis, s. 163; es-Suyüti, Tedribu'r-reivi, s. 274.69


••olan usûl, hadis alma şeklinin belirtilmesidir. Bunun için mesela, ketebeileyye fulân veya ahberani plan mukâtebeten —yahut kitâbeten— gibiibarelerf . lâm (bildirme) : Şeyhin, elinde bulunan kitab ı veya hadisi,talebeye göstererek "bu, benim fulandan rivayetimdir" demesi ve fakattalebenin onlar ı rivayeti hususunda herhangi bir şey zikretmemesidir.Bazan şeyh, "bu, benim fulandan rivayetimdir, fakat sen, bunlar ı bendenrivayet etme" dese bile talebenin rivayete hakk ı olur. Bu usûl,baz ı küçük muhalefete ra ğmen umumiyetle kabul edilmi ştir.'"g . Vas ıyye (vasiyet) : Şeyhin, ölümü veya uzunca bir yolculu ğaçıkışı esnas ında, kitaplar ını bir kimseye vas ıyetle b ırakmas ıdır. Bu şekildeelde edilen kitab ın rivayet edilip edilemiyece ği hususunda görü şayrılığı bulunmakla beraber, ekser hadisçiler, rivayetinin caiz olmayacağıüzerinde ittifak etmi şlerdir. Bu metodla al ınan hadislerin rivayetinitecviz edenler ise, metodu, bir dereceye kadar munâvele ve nam metodlarınabenzetmi şlerdir. Fakat ibnu's-Salah, böyle bir benzeyi şin mevcutolmad ığını ileri sürerek bu fikre muhalefet etmi ştir. ı'6Ebû Q ılabe (C). 104) nin, Eyyûb es-Sehtiyani (Ö. 131) ye kitaplar ı-nı vasiyet etti ğine dair gelen haberler me şhurdur. Eyyûb, bu kitaplar ırivayet edebilmek için Muhammed İbn Sirin (o. 1 10) den fetva talebetmi ş, o da rivayet edip etmemek hususunda onu serbest b ırakmıştır.'"Maamafih, Eyytib'un, bu kitaplar ı Ebû Q ılabe'den i şittiğim, ancakh ıfzetmedi ği için Muhammed İbn Sirin'den fetva istedi ğini söyleyenlerde olmuştur. Şu var ki, el-Hatib'in de kaydetti ği gibi, sema` olmadıkçavas ıyyet edilen kitaplarm, sokaktan sat ın alınan kitaplardanfarkı yoktur ve rivayetleri de caiz de ğildir.'"h . Vicâde (bulmak, elde etmek): Semâ, icâzet ve munavele olmaks ızın,bir kimsenin, mulaki olsun veya olmas ın başka bir kimseye ait hadissahife veya kitab ını bulması, yahut elde etmesidir. Bu şekilde elde edilenkitaplar ın rivayeti umumiyetle makbul say ılmamıştır. Bunlar, ekseriyamungan` veya mursel olmakla beraber, ravinin, vecedtu bi-hatt ı fulânveya gara'tu bi-hattı fulân gibi ibarelerle nakletmesi, hadisin nev'inin ve174 Ibnu's-Salâh,s. 165-166; es-SuyâtI, s. 277-279; AhmedMuhammed Şakir,s. 139.175 Ibnu's-Salah,s. 166; es-Suyal, Tedribu'r-râd, s. 279-280; Ahmed MuhammedŞakir, 140.176 s. 167.177 el-Hafib el-Ba ğdâdi, el-Kifâye s. 352; ez-Zehebi, Teirilıu'l-İslam IV. 223.178 el-Flatib el-Ba ğdadt, el-Kifâye, s. 352.70


as ıl râvisinin halini belirtmek bak ımından tecviz edilmi ştir. Bu husustazikredilebilecek en güzel misali biz, hadis yazan sahabilerden Abdullahİbn Amr ibni'l-ks'a ait sahifenin rivayeti hakk ında zuhur eden ihtilaflardanbahsederken görmü ştük. Adı geçen sahife, Abdullah İbn Amrdentorunlar ına intikal etmi ş, fakat onlar tarafından rivayeti, baz ıimamlarca makbul say ılmış, diğer baz ıları tarafından da reddedilmi ştiBu nevi yaz ılı hadislere ekseriya bir aile içerisinde tesadüf edilmektedir.Ya baba yahutta dededen kalan kitaplar, onlara mülâk ıolmayan o ğul veya torunlar ı tarafından rivayet edilir Bu gibi kimselerhakkında aşa ğı yukarı şu ibareler formüle edilmi ştir: lem yesmae manebîhi şey'en, hâzilıt kutubu ebîhi, vacedehâ fî beytihi, yani: "Babas ındanhiç bir şey işitmemi ştir, bunlar, evinde buldu ğu babas ına ait kitaplardır".'79Vicâde yolu ile rivayet edilen hadislerde an fulân veya ahberanâfalan gibi ibarelerin kullan ılması tecviz edilmemi ştir Çünkü bu ibarelersema`a veya sair tahammül yollar ından birisine delâlet etti ği içinravi üzerine şüpheyi celbeder. Bununla beraber, qâle fulân veya beleğanîfulânen qâle veya ketebe fulân bihattthi gibi ibarelerin kullanılmasıtecviz edilmi ştir. Hadis kitaplar ında bunların pek çok örneklerinigörmek mümkündür. Mesela, Ahmed İbn Hanbel'in hadislerinirivayet eden o ğlu Abdullah İbn Ahmed, babas ından işitmemi ş olduğuhadislerin rivayetinde ekseriya şu ibareyi kullanm ıştır: Vecedtu fî kitâbiebt bi-hattı yedihî , yâni "babam ın kitab ında, kendi elyaz ısı ile buldum".HADIS R İVAYET İ VE ŞARTLARİ38. Hadis rivayetinde baz ı muteferri hükümler.Hadis rivayetinin sahih olabilmesi için baz ı şartlar ileri sürülmüşsede, bu şartlar üzerinde tam bir ittifak had. olmam ıştır. Hadisçilerdenbaz ıları, rivayette büyük bir şiddet gösterirken, di ğer baz ıları,i şin daha kolay tarafına meyletmi şlerdir. Mesela Malik İbn Enes, EbûHanife ve Ebû Bekr es-Saydalâni e ş-Safi`i, hafızadan rivayet edilmeyenhadislerin, dinde huccet olarak kullandamayea ğım ileri sürmek suretiyleşiddet taraftarlar ı aras ında yer alm ışlardır."° Baz ıları ise, ellerindebulunan kitaptan rivayet etmi ş olmaları bir tarafa, bu kitab ın,as ıl nüsha ile mukabele edilip edilmedi ğine bile ehemmiyet vermemi şler-179 İbn Adi, el-Kâmil, III. 153a.180 Malik İbn Enes'e, siqa (güvenilir) oldu ğu halde, hadislerini h ıfzetmeyen kimselerden hadisrivayet edilip edilmiyece ği sorulduğu zaman şu cevabı vermi ştir: "Hayır almmaz Elinde itimadedilir bir kitap da olsa al ınmaz; çünkü, geceleyin hadisleri aras ına bir şeylerin ilave edilmesindenkorkulur". Bkz. el-Hatib el-Ba ğdadı, el-Kifaye, s. 227; es-Suyati, Tedribu'r-ravi, s. 307.71


dir. 181 Tabiatiyle böyle kimseler, hadis tenkitçileri taraf ından mecrühaddedilmi şlerdir. Maamafih, şiddet göstermekte ifrata, i şin kolay tarafınameyletmekte tefrite varanlar bir tarafa b ırakılacak olursa, ekserhadisçilerin orta yolu muhafaza ettikleri anla şılır. Bunlara göre rivayetinhafızadan yap ılaca ğı tabii görülmekle beraber, mukabele edilmi şbir kitaptan yap ılmasında da hiç mahzur yoktur. Bunun gibi, hadisrivayetinde riayet edilmesi gereken usül ve şartlar zikredildi ği zaman,bu usül ve şartlar ın, ekser hadisçiler nazar ında gerçekle şmi ş olduğunukabul etmek icab eder. Nitekim usül kitaplar ında bunlar zikredilirken,onlara muhalif kalan baz ı isimlere de tesadüf edilir ki, bunlar, o meseledeekalliyette kalan grubu temsil ederler.Hadis rivayetinin sahih olabilmesi için baz ı usül ve şartlar ınmevcudiyetinden bahsettik. ibnu's-Salah, bunlar ı maddeler halindeve geni ş bir şekilde açıklamışt ır. Bunlardan hanlar ını misal olarak kısacazikredecek ve bilâhare oldukça mühim bir mevzu olan hadislerin manâve lafızlarıyle rivayeti üzerinde biraz duraca ğız.a . Gözleri görmeyen kimselerin rivayet etmi ş oldukları hadislerinalınıp alınmamas ı hususunda görü ş ayrılığı vard ır. El-Hatib'e göregözleri görmeyen kimseler, gören fakat cahil olan kimseler gibidir.'"Bununla beraber, güvenilir bir kimse, gözü görmeyen bir kimseninhadis h ıfzetmesinde yard ımcı olursa, onun rivayeti baz ı hadisçiler tarafındanmakbul sayılmıştır.b . Râvinin, kendi sema` ını ihtiva etmemekle beraber içerisinde şeyhitarafından i şitilmiş yahut şeyhinden yaz ılmış hadisler bulunan birkitaptan rivayet etmesi, bütün hadisçiler taraf ında tecviz edilmemi ştir.Bununla beraber ravi, şeyhinden umumi bir icazet alm ışsa rivayeti sahihaddedilir E ğer kitap, şeyhin şeyhinin sema` ım ihtiva ediyorsa, ravinin,şeyhinden ald ığı umumi icazet gibi, şeyhinin de kendi şeyhinden umumibir icazete sahip olmas ı gerekir.'"c . R âvi, hıfzetmi ş olduğu bir hadisi, kitab ında de ği şik bir şekildebulursa, takip edece ği usul, hadisi kitaptan m ı yoksa şeyhin a ğz ındanmı hıfzetti ğini ara ştırmaktır. E ğer kitaptan h ıfzetini şse hafıza-181 Mesel3 Abdullah İbn Lehi`aya ellerinde bir kitapla gelirler ve ondan i şittiklerini söyliyerekbu hadisleri ondan rivayet edeceklerini bildirirler, o da, peki, diye cevap verirdi. Halbukikitapta ona ait tek bir hadis dahi bulunmazd ı. Bkz. el-Eatib el-Bagdadi, el-Kifaye, s. 152.182 Ibnu's-Sal3h, s. 186-187; es-Suyöti, Tedribu'r-reivi, s. 309; Ahmed MuhammedŞakir, s. 156.183 Ibnu's-Salöh, s. 187; es-Suyüti, Tedrib, s. 309.72


sındaki hadisi b ırakır ve kitaptaki hadise itimad eder; e ğer şeyhin ağzindani şiterek h ıfzetmi şse ve hafızas ına da güveniyorsa kitab ını,hafızas ındaki hadise göre tashih eder. Fakat hadisin rivayetinde, "h ıfzımdaşöyle, kitabmıda şöyle" diyerek ayr ı ayrı belirtmesi gerekir. 184d. E ğer râvi, kitab ında, şeyhinden i şitti ğim hat ırlayamadığı birhadis bulursa, Ebii Hanife ve baz ı şafi`i imamlarına göre, hadisin rivayeticaiz de ğildir. Fakat, İmam Eb -a Yasuf, Muhammed ve e ş - Şafi`iile ekser ashab ı rivayeti tecviz etmi şlerdir.'" Ancak bu, ravinin, kitab ınagüvenmesi ve o hadisi şeyhinden i şittiğine dair kendisinde mevcut olanzannın kuvvetli olmas ı halindedir; e ğer şüphe ederse, hadisin rivayeticaiz olmaz. E ş- şafi'iden rivayet edilen bir habere göre Malik İbn Enes,hadisin her hangi bir yerinden şüphelenirse bütün hadisi terkederdi. ' 86ğdadi'nin bu mevzudaki görü şü de ayni merkezdedirEl-Hatib el-Bave "bir kimse, kitab ında bulunan bir hadisi i şitip i şitmedi ği hususundaşüpheye dü şerse, o hadisi terkedip di ğerlerini rivayet etmesinde birmahzur yoktur; fakat, kitab ı içerisindeki şüpheli hadisin hangisi olduğunubilmezse bütün hadisleri terketmesi gerekir" demi ştir. "'e . Ravinin, rivayet etti ği hadislerde lâhn ve tashif yapmama ğadikkat etmesi gerekir. Lahn, i`rab ın aksidir, yani mu'reb kelimeleri asl ınauygun olarak zikretmemek ve i`rab ında hata yapmakt ır. Bu hatadankorunabilmek için hadis rivayetiyle me şgul olanlar ın, nahıv kâidelerinive lugat ı iyi bilmeleri laz ımd ır. El-EsmaTden nakledilen bir habere göre,hadis talebesi, nah ıv kâidelerini bilmedi ği zaman çok defa, Hazreti Peygamberdenrivayet etmi ş olduğu hadislerde lâhn yapar ve onun, "banayalan isnad eden kimse, cehennemdeki yerine haz ırlans ın" hadisişerifinin muhatab ı mevki'ine dü şer; çünkü Hazreti Peygamber, 'Al ınyapmazdı. Ondan hadis rivayet eden kimse ise, lahn yapmak suretiyleona yalan isnad etmi ş olur". 188Lâhn üzere al ınan bir hadisin, yine lâhn üzere mi yoksa bu lahn ın184 İbnu's-Salüh, Ulümu'l-hadis, s. 188; es-Suyüti, s. 310. Bu hususta gelençe şitli haberler için bkz. el-Hatib el-Ba ğdâdi, el-Kiftıye, s. 319-321.185 ibnu's-Salâh, Ulaınu'l-hadis, s. 188.186 el-Hatib el-Ba ğdüdl, el-Kiffıye, s. 234.187 Aynı yer.188 ibnu's-Salâh, s. 191. ismâ'il İbn Ebi Hâlid, çok lahn yapanlardan birisiidi. Huşeym'den nakledilen bir haber, burada lahnin güzel bir örne ğini te şkil eder. Hu şeymder ki: ismâ'il İbn Eni Hâlid, Hazreti Peygamberin ashab ına mülâkı olmu ş bir fiiht şu'l-lahnidi ve çok'defa şöyle derdi: Haddesenâ fulân an Abühu.73


düzeltilerek asl ına uygun bir şekilde mi rivayet edilece ği hususunda,hadisçiler uyu şamamışlardır. Baz ıları, mesela Muhammed İbn Sirin,Recâ İbn Hayve, el-Qâs ım İbn Muhammed, Ebû Mdmer, İsmail İbnEbi Hâlid, Sufyân, Malik İbn Enes gibi hadisçiler, lâhn üzere ahnanbir hadisin yine ayn ı şekilde rivayet edilmesi laz ım geldiğini ileri sürmüşlerdir. ibnu's-Salah'a göre bu hadisçilerin istinad ettikleri husus,hadislerin, lâfz üzere, yani, i şitildiği şekilde rivayet edilmesi esas ıdır. ' 89ş-Sdbi, İbrahim en-Nandi, el-A`me ş, el-Evzâ'i El-Hasan el-Basri, eve Abdullah ibnu'l-Mubarek gibi bir çok hadisçiler ise lahnin düzeltil-‘mesi ve hadisin do ğru bir şekilde rivayet edilmesi lüzumu üzerinde ittifaketmi şlerdir. İbnu's-Salall'a göre, hadisçilerin ço ğu bu fikirdedirve do ğru olanı da budur. ' 9°f. Ravi, bir hadisi iki veya daha fazla kimselerden i şitti ği zaman,eğer bu hadisler aras ında lafız bakımından bazı farklar olmakla beraber,manâ bak ımından herhangi bir de ğişiklik yoksa, hadisi bir tekisnad alt ında nakleder ve hadisin lafz ının hangi râviye ait oldu ğunuayrıca belirtir. Mesela, Muslim ibnu'l-Haccac, el-Cânti` ıt's-Sahih'indeekseriya şöyle bir us ıllü takib eder: Haddesenâ Ebist Bekr İbn Ebi Şeybeve Ebtt Sdid el-E şec kilâhumâ an Ebi Hâlid, qâle Ebet Bekr . . . . Buşekilde verdi ği isnâdla hadisi iki kişiden aldığını gösterdikten sonra qâleEbrt Bekr demek suretiyle de hadis lafz ının Ebû Bekr İbn Ebi Şeybe'yeait olduğunu belirtir. ' 9'E ğer râvi, muhtelif isnâdlarla gelen ayn ı hadisin, yalnız bir isnâdaait olan lafz ını almaz ve lafızlar aras ında bir birle ştirme yaparsa, aralarındakimanânın birliğine işaret etmek üzere şöyle bir ibare kullan ır:ahberanâ fulân ve fulân, ve teqârabâ fi'l-lafzı, qâlâ yani, "falan vefulan bana haber verdiler, söylediklerinin manas ı hemen hemen ayn ı-,9 192dır, bunlar derler ki ...g . Râvinin , şeyhinden sonraki râvilerin isim ve neseblerininzikri hususunda şeyhine tâbi olmas ı gerekir. E ğer şeyhi, hadisin isnadmdazikretti ği ravinin yalnız ismini verirse, ravinin ayni ismi vermesive o ismin nesebini) zikretmemesi laz ımdır. Bununla beraber, ismi, nesebinizikretmek suretiyle tafsil etmek lüzumunu hissederse, ayr ı birfas ılda bunu verebilir.189 Bkz. Ulftmu'l-hadis, s. 191.190 Aynı yer.191 Aynı eser, s. 194.192 Aym yer ve es-Suyüti, Tedribu'r-rlivi, s. 321.74


E ğer şeyh, aynı râviye ait müteaddit hadisleri, birbiri arkas ındansıralarken ilk hadisin isnad ında râvinin isim ve nesebini bütün uzunlu ğuile sıralar ve ondan sonraki hadislerde yaln ız ismi vermekle iktifa ederse,şeyhten rivayet eden râvinin, her hadisin ba şında, diğer râvinin isimve nesebini bütün uzunlu ğu ile zikretmesi caiz olur.'"Ayn ı isnadı ihtiva eden hadis sahife ve kitaplar ının rivayetindeisnad ın, ilk hadisin ba şında zikredilip di ğer hadislerde zikredilmemesi,bütün hadisçilerin tatbik ettikleri usullerden biridir. Ancak,diğer hadislere ba şlarken ve bi'l-isıdıd veya ve bihi gibi tabirlerinkonulmas ı gerekir. Ayn ı isnâdla manas ına gelen bu tabirler, birinci hadisinba şında zikredilen isnad ın yerine kalın olur. Mesela Ebil Hurayradanrivayet eden Hemmam İbn Munebbih'in 150 kadar hadisi ihtivaeden me şhur sahifesi bu şekilde nakledilmi ştir. Sahifeyi, HemmâmdanMa`mer İbn Ra şid, ondan da Abdurrazzâk İbn Hemmâm rivayetetmi ştir ve her hadisin ba şında Abdurrazzâk —Ma`mer—Hemmam—EbaHurayra fk ıadı yer alır. Fakat, bu sahifeden nak ıller yapan bütün hadiseserleri (mesela Ahmed İbn Hanbel'in Musned'i), birinci hadiste isnad ızikretmi ş, ikinci ve onu takip eden hadislerde ise onu kald ırarak "ayn ıisnadla" manasma gelen ve bi'l-isnâd veya ve bi-isnâdihi gibi tabirlerkullanmışlardır." 94h. Hadisin isnadı ile metnini takdim ve te'hir ile zikretmek, yâniönce metni sonra isnad ı vermek, yahut isnadm yar ıs ını metnin ba şındadiğer yar ısını da metinden sonra nakletmek umumiyetle tecviz edilmiştirve bu şekilde rivayet edilen hadis muttas ıl sayılır. Bununlaberaber, bir râvi, isnad ı bu bölünmü ş şekliyle şeyhinden i şitmi ş ve sonraonu metne takdim ederek rivayet etmi şse, hadisin manâ üzere rivayetinitecviz edenler taraf ından makbul say ılmış, fakat onun, i şitildiği gibi rivayetedilmesi gerekti ğini ileri sürenler tarafından kabul edilmemi ştir.'"i . Bir râvi, isnachyle birlikte bir hadisi zikrettikten sonra ikincibir imal:1 zikreder ve bunun sonuna mislehrı veya nahvehrı gibi tabirlerilave ederse, bu, ayn ı hadisin iki isnâd vas ıtas ıyle alındığına delâleteder. Fakat Şube Ibnul-Haccac, ikinci hadisin zikredilmemesi sure-193 İbnu's-Salah, Ulâmu'l-hadis, s. 195; es-Suyüti, Tedribu'r-reiv4 s. 322; el-Hatib el-Ba ğ-da" el-Kifâye, s. 215.194 el-Hatib el-Ba ğdadi, el-Kifâye, s. 214. Burada el-Hatib, Hem ınânt İbn Munebbih'innüshası gibi diğer baz ı nüshaların daha isimlerini verir. Mesela, Ebu'l-Yeman - Şu'ayb-Ebu'z-Zin3d -el-A`rae-Ebti Hurayra ve yine Ebu'l-Yemân- şu'ayb-Nafi'- İbn Omer isnadlanyle gelennüshalar bunlardand ır.195 ibnu's-Salah, Ulânıu'l-hadis, s. 198; es-Suyüti, Tedrib, s. 326.75


tiyle yap ılan bu kısaltmayı tecviz etmemekle beraber, 196 diğer bazıimamlar, ravinin, hafız ve zab ıt olmas ı halinde böyle bir tasarrufta bulunmasını mahzurlu saymam ışlardır. Di ğer bir ihtilaf, misleldi ve nahvehrttabirleri üzerinde ç ıkmışt ır. Şube, mislehrt tabiri, rivayete kifâyetetmez, nahvehil tabirinde de şüphe vard ır, derken, Sufyân es-Seyrimislehti tabiri hakkında, kifâyet eder, demi ş, buna mukabil Yayhâ İbnMa`in ise mislehrt tabiri ile rivayeti tecviz etmi ş ve fakat nahvehâ tabirineiltifat etmemi ştir 197 . Ancak bu da manâ üzere rivayeti tecviz etmeyenleregöredir. Di ğerlerine göre ise mislehii ile nahveltii aras ında hiç birfark yoktur.'"j . Ravinin, isnadlyle birlikte hadis metninin ancak bir k ısmınıi şittiği halde tamam ını rivayet etmesi umumiyetle tecviz edilmemi ştir.Böyle hallerde, gerek şeyh olsun gerekse ondan rivayet eden kimseolsun hadisin zikredilen k ısmını rivayet ettikten sonra zekere'l -hadisyahut zekere'l -hadis bi-tülihi gibi ibareler kullan ır. Bununla beraber,şeyh ve ravi, hadisin metnini tam olarak biliyorlarsa tamam ının zikrinebaz ıları cevaz vermi şlerdir. İbnu's-Salah'a göre böyle bir rivayet,hadisin bir kısmında sema' mevcut olmakla beraber icazet tarik ıyle caizolur. 199k . Nebi ve Rasül lafızlarının de ği şik olarak zikredilmesinde,umumiyetle herhangi bir mahzur görülmemi ştir. Herne kadar Abdullahİbn Ahmed İbn Hanbel'den, babas ı Ahmed'in, Rasül yerine Nebi yazmışolan bir hadisçinin kitab ını düzeltti ğine dair bir haber nakledilmişse de el-Hatib, bunun lüzumsuz oldu ğunu ve Ahmed İbn Hanbel'den,bunda herhangi bir mahzur olmad ığına dair ayr ı bir haber de nakledildiğinizikretmi ş, ayrıca onun, mana üzere rivayeti tecviz edenlerdenolduğunu sözlerine ilave etmi ştir. 2°°39. Hadislerin manâ üzere rivayet edilmesi.Sahabe, rivayetin mes'uliyetini müdrik olarak, Hazreti Peygamberdennakletmi ş olduğu hadislerde büyük bir titizlik gösteriyor, de ğilbir kelime deği şikliğine, ayni kelimenin cümle içerisinde yer de ğiştirmesinebile r ıza göstermiyordu. Hadis rivayet edenlerin, bir sözü, Hazreti196 el-Hatib el-Ba ğı:18(1i, el-Kifâye, s. 214, Rivayet edilen bir habere göre Şu`be fulân an fu-(Ün mislehû , hadis değildir, demi ştin197 el-Hatib el-Ba ğd8di, el-Kifâye, s. 213-124.198 Aynı yer ve ilınu's-Salâh, s. 199.199 Bkz. s. 200.200 el-Hatib el-Kifâye, s. 244.76


Peygamberin a ğzından harf harf ve kelime kelime nas ıl i şitmi şse aynenrivayet etmesini şart ko şuyorlard ı. Mesela Abdullah İbn Omer, meselu'lmunâftqlke-meseli's- şâti'l-â'ireti beyne'l-ganemeyn hadisini ... ke-m,eseli'ş- şâti'r-râbitati beyne'l-ganemeyn şeklinde manay ı bozmayan birkelime de ğişikliğiyle rivayet eden kimseyi azarlam ış ve "yaz ıklarolsun sana, Hazreti Peygambere yalan isnâd etme" demi ştir. 201 Kezayine İbn Omer, islam ın be ş şart ını birbiri arkas ına s ıralayarak sayanbir kimseye Ramazan orucunu be şinci şart olarak sona almas ını ihtaretmi ş ve Hazreti Peygamberin a ğzından nas ıl i şitti ise öyle rivayetetmesini söylemi ştir. 2°2Sahabeden sonra gelen tabi`iin ve etbdu't-tabi`in devrinde dehadislerin, Hazreti Peygamberden i şitildiği şekilde rivayet edilmesiüzerinde bir çok hadisçiler ittifak etmi şlerdir. Mesela, el-Qâs ım İbnMuhammed, Muhammed İbn Sirin, İbrahim İbn Meysere, Abdurrahmânİbn Mehdi, Reca İbn Hayve, Sufyân İbn Uyeyne, Abdul-Varis ve Yezid İbn Zuray` bunlardand ır. Hadislerin lafzen rivayetihususunda, bu muhaddisler taraf ından ileri sürülen delillerin ba şındaHazreti Peygamberin naddara'llâhu'mra'en semi`a maqâleti fe-va`âhâsumme eddâhâ kemâ semifald t... "benim sözümü i şitip ezberleyen vesonra da i şitti ği gibi rivayet eden kimselerin . Allah yüzünü a ğarts ın. .." 2° 3ğer bir cihet, Hazreti Peygamberin, araplar aras ında en hadisi gelir. Difasi.h konu şan ve kendisine cevâmi`u-l-kelim verilen bir kimse olu şudur.Bu ise onun hadislerinin, manâ üzere rivayetini güçle ştirir ve de ğişiklafızlarla naklinde, manân ın bozulmas ına müncer olur. Nitekim, yukarıdazikredilen hadisin devam ında, fe-rubbe hâmili ftqhin ilâ men huveefqahu minhu yâni, "olabilir ki içinizde fıkıh hamili olan kimseler, kendilerindedaha fakih bir kimseye ula ştırırlar" ibareleri yer al ır. bu ise,hadislerin ifade ettikleri manalarm, herkes taraf ından ayni derecedeanla şılamayaca ğına delâlet eder. Her ne kadar bir talebe ile şeyhi arasındaalınıp rivayet edilen bir hadiste manâ de ğişimi farkedilmezse deHazreti Peygamberden i şitildikten iki veya üç as ır sonra de ğişik lafızlarlarivayet edilen ayn ı hadisde manâ bak ımından belirli farklar meydanagelebilir.Hadislerin lafzen rivayetini şart ko şan hadisçiler taraf ından ilerisürülmü ş olan bu gibi mütalaalara ra ğmen, aralar ında bir çok sahabeninde bulundu ğu büyük bir hadisçi grubunun, hadislerin manâ yö-201 Aynı eser, s. 173.202 Aynı eser, s. 176.203 Aynı eser, s. 173. Burada hadisin ba şka varyantlar ı da zikredilmiştir.77


nünden rivayet edilmesine cevaz verdikleri ve kendilerinin de bu yoldahadis rivayet ettikleri görülmektedir. Mesela, Ali İbn Ebi Tâlib, Abdullahİbn Abbas, Enes İbn Malik, Ebu'd-Derdâ', Vasile ibnu'l-Esqâ',Ebu Hurayra, el-Hasan el-Basri, e ş-Sa`bi, Amr İbn Dinar, İbrahim en-Nandi, Mucahid, Ikrime bu mevzuda zikredilen isimlerden baz ılarıdır.Bunlardan nakledilen ve manâ üzere rivayeti tevciz eden haberler isepek çoktur. Mesela, Mekhül e ş-Sami, yukar ıda ismi geçen me şhur sahabiVasile İbnu'l-Esqâ'a gelerek hiç bir eksiklik veya fazlal ık yapmadanHazreti Peygamberden i şitmiş olduğu bir hadis rivayet etmesini istemiştir.Vasile, ona, ak şam Kur'ân ı Kerim okurken hiç elif veya vayilave edip etmedi ğini sormuş, o da "hıfz ımız o derece olmad ığı için böyleilaveler bazen oluyor" demi ştir. Bunun üzerine Vasile İbnu'l-Esqa'ona şu cevab ı vermi ştir: "Bu Kur'an ı Kerim, hergün elinizde ve onugece gündüz okuyorsunuz; (böyle oldu ğu halde ona bazan yây bazanelif ilave ediyorsunuz). Biz ise Hazreti Peygamberden bir veya iki defaişitmiş olduğumuz hadisteri rivayet ediyoruz; bunlar ı size manâ üzerenakledersek bu sizin için kafidir". 2" Yine sahabeden Ebû Sa`id el-Hudrider ki: "Hadis dinlemek için sekiz on ki şi Hazreti Peygamberin etraf ınaoturur ve dinlerdik. Içimizden, bu dinlediklerimizi aynen tekrar edeniki ki şi belki çıkmazdı; fakat hepimiz de tekrarlad ığımız zaman manalardahiç bir fark olmazd ı". 205 Me şhur tabi`i el-Hasan el-Basri, kendisine"bugün bize bir hadis rivayet ediyorsun, ertesi gün ise ayni hadisibaşka sözlerle naklediyorsun" denildi ği zaman şu cevab ı vermi ştir:"Manada isabet etmi şsem bunda bir mahzur yoktur". 206Hadislerin mana üzere rivayetini tecviz edenlerin ileri sürdükleridelillerin bir k ısmı, yine Hazreti Peygamberin hadisleri aras ında görülür.Sahabeden baz ıları, Hazreti Peygambere, kendisinden i şittiklerihadisleri, i şittikleri şekilde tekrar etme ğe muktedir olmadıklarını söylediklerizaman Hazreti Peygamber onlara şu cevab ı vermi ştir: "Manadaisabet etti ğiniz zaman onlar ı rivayet etmenizde bir mahzur yoktur" 207Nitekim, sahabenin büyük bir ekseriyeti de, Hazreti Peygamberdenrivayet edilen bu ve buna benzer haberlere istinaden, ondan bir hadisnaklettikleri zaman hadisin sonuna ev kemâ qâl ibaresini eklemi şlerdir."Yahut buna benzer bir şey söyledi" manas ına gelen bu ibare, sahabenin,204 Aynı eser, s. 204.205 Aynı eser, s. 205.206 Aynı eser, s. 207.207 Aynı eser, s. 200. Hadisin bir ba şka varyantmda Hazreti Peygamber "halâli haram,haramı habil kılmadığmız ve manâda da isabet etti ğiniz zaman rivayet etmenizde bir b6s yoktur"buyurmu ştur.78


naklettikleri hadislerin laf ızdan ziyade manâya istinad etti ğini aç ıkçagöstermektedir. Keza sahabenin, "Hazreti Peygamber bize şunu emretti"veya "Hazreti Peygamber bizi şundan nehyetti" gibi ibarelerle onunsunnet ve hadisini nakletmeleri de tamamiyle manâya dayanan birrivayet şeklidir.Gerek sahabe ve gerekse sahabeden sonra gelen nesiller, hadislerinmana yönünden rivayet edilmesini ho ş kar şılamış olmakla beraber,bu rivayetin do ğruluğuna güvenebilmek için rivayet sâhibinde baz ışartlar aram ışlardır. Gerçekte bu şartlar, raviler taraf ından lafızlarıdeğiştirilerek rivayet edilen hadislerin, man:alarmda da her hangi ufakbir de ğişiklik ihtimalini önlemek maksadiyle ortaya konulmu ştur. Buşartların en mühimleri şu bir kaç madde de zikredilebilir: 1. Hadis ravisinin,sarf ve nah ıv kâidelerine tam manas ıyle vakıf olmas ı, 2. Lugatilmine sâhip olmas ı, 3. Lafızlar ın delâlet etti ği manayı iyice bilmesi, 4.Bir hadisi, de ği şik lafızlarla rivayet etti ği zaman, o hadisin, HazretiPeygamberin kasdetmi ş olduğu mallar aynen verdi ğine her bak ımdankanaat getirmesi. Bu gibi şartlar ı şahs ında cemetmeyen bir şahıs, hadisinas ıl lafızlarını terkedip, onlar ın yerine koyaca ğı lafızlarla hadisinmanas ım bozup bozmayaca ğını bilemeyece ği veya hadis metninde yapacağı bazı takdim ve te'hirlerle hadisin manas ında de ği şiklik yap ıpyapmayaca ğım anlayamayaca ğı için, rivayeti tecviz edilmemi ştir. Ziramanâda her hangi bir de ğişiklik meydana gelirse ravi, yalanc ı mevkiMedüşer ve Hazreti Peygamberin "bana yalan isnad eden kimse cehennemdekiyerine haz ırlans ın" hadisinin muhatab ı olur. Bu sebepledirki biz, hadisleri lafızlarıyle rivayet etmek kudretini gösteremeyen,zikretti ğimiz bu hadis dolayıs ıyle de manâ üzere rivayete cesaret edemeyenbir çok sahabinin " biz yorulduk ve ihtiyarlad ık; Hazreti Peygamberdenhadis rivayet etmek çok güçtür" diyerek hadis rivayetindençekindiklerini görürüz. 208 Rivayet edenler ise, rivayetin a ğır mes'-öliyetini müdrik olarak bu sahada büyük gayretler sarfetmi şlerdir.40. İsnadin tarifi.ISNADIslâmiyetin zuhurundan bu yana, dine taaluk eden meselelerinnaklinde, tatbik edilen yolun aç ık bir şekilde ortaya konulmas ı, bu meselelerindo ğruluğuna ve güvenilir olmas ına inanmak balum ından,za-208 el-Hafi% e1-Ba ğı:1W s. 17179


uri görülmüştür. Hazreti Peygamberin her hangi bir mesele hakk ındakibeyanı işitilip nakledildiği zaman, haberin dikkati çeken hususiyetinazar' itibara al ınmadan, do ğruluk derecesi ara ştırılmış ve onu nakledenşahsa, bunu kimden i şitti ği, hangi yolla ve nas ıl aldığı sorulmuştur.Bir ba şka ifade ile, haberciden, haberinin do ğruluğuna dair itimadaşayan bir sened istenmiştir. Bu itibarla, sened tabiri, rivayet sisteminde,hadis metninin takip etti ği yolu haber vermek manâsmda ıstılaholarak kullanılmış olmakla beraber, ayni manda kullan ılan isnâdkelimesi, daha çok şöhret kazanm ış ve tarifinde "hadis metnini, kaynağınakadar ula ştırmaktır" deililmi ştir. 209 Nitekim ayni kelimenin, ismifail olarak kullan ılan manas ı "hadis metnini, kayna ğına kadar ula ş-t ıran kimse" (musnid) olduğu gibi, mef'61 manas ı da (yani musned),isnadı kayna ğa kadar ula şmış haberlerdir. Mammafih, bu kelime, isnâdmanas ında kullanıldığı gibi, sahabe tarafmdan rivayet edilen haberlerimuhtevi kitaplara da ıtlak olunmu ştur. 2"41. İsnad ın değeri.Haberin kayna ğına kadar, nak ıller yolu ile ula şma metodu, İslamiyetinzuhurundan sonra tatbik edilmi ş olması bakımından sadecemüslümanlara has bir metodtur ve islâmiyetten önce böyle bir tatbikatgörülmemektedir. İbn Hazm'in dediği gibi "siqa (güvenilir) kimselerin,yine siqa (güvenilir) kimselerden, Hazreti Peygambere kadar, muttas ılbir şekilde haber nakletmeleri, Allah' ın müslümanlara bah şettiği birnimettir. Sair milletlerde bu yoktur. Her ne kadar yahudilerde irsal vei`dal yolu ile baz ı nakıller görülürse de hakikatte, rivayet ba şlangıcıile Hazreti Masa aras ında otuz as ırlık bir mesafe vard ır ve bu, müslümanlarlaMuhammed (A.S.) aras ındaki yakınlık gibi de ğildir. Hıristiyanlardatalakın tahrimi hakk ında gelen bir haberden ba şka bu yolla nakledilmiş hiç bir şey yoktur. Yalana istinâd eden nak ıller ise hem yahudilerdeve hem de h ıristiyanlarda fazlas ıyle mevcuttur".`"İsnadm, hadis rivayetinde ve dolay ısıyle islâmiyetteki ehemmiyetiı dair, hadis imamlarmdan muhtelif sözler nakledilmektedir. Mesela,Muhammed İbn Sirin (Ö. 110) in "bu ilim dindir; dinini kimden ald ı-ğına dikkat et" ,212 Sufyân es-Seyri (Ö. 161) nin "isnâd, mu'minin silâ-209 Cemalu'd-Din el-Qâs ımi, Qavir tdut-tandıs, s. 186.210 Aynı yer.211 es-Suyüti, Tedribu'r-rtıvi, s. 358; el-qes ımi, Qavii` ıdu't-tandis, s. 185.212 Muslim, Saha (Nevevi şerhi), I. 44.80


hıdır", 123 Abdullah ibnu'l-Mubarek (Ö. 181) in "isnâd dindendir; o olmasaidi, isteyen istedi ğini söylerdi ",214 Ahmed İbn Hanbel (Ö. 241)in "âli isnâd için seyahata ç ıkmak, önceki nesillerden bize intikal edenbir sunnettir. Nitekim Abdullah' ın ashab ı, Küfe'den Medine'ye rihletederek Omer'den dinliyorlar ve ö ğreniyorlard ı",' Muhammed İbnEslem et-Tüsi'nin "isnad ın yakınlığı (Mi isnâd), Allah'a yakınhkur" 216gibi sözleri, bunlardan baz ıların ı te şkil eder. Bu sözler, hadisçiler aras ındaisnâda verilen de ğeri gösterdi ği gibi, birbirinden farkl ı senelerdevefat eden kimselere ait olmas ı bakımından, bu de ğerin muhtelif devirlerdekidereceleri hakk ında da aç ık bir fikir verir.42. Hadis rivayetinde ilk isnâd tatbiki.Muhtelif hadis imamlarma ait yukar ıda rıakletmiş olduğumuz ibarelerinilki, Muhammed İbn Sirin (Ö. 110) in "bu ilim dindir; dinini kimdenaldığına dikkat et" söziidür. Bu sözde, hadisçileri, rivayet etmi şoldukları hadisleri kimlerden ald ıklarını ara şt ırmağa davet eden aç ıkbir ifade tarz ı görülür. İbarede kullan ılan ilim kelimesiyle hadis vesunnet kasdedilmi ş ve dinin esas ı olmas ı bakımından da bunlara dindenilmekle iktifa olunmu ştur. Bu sözün sâhibi Muhammed İbn Sirin,Hicri 110 senesinde vefat etti ğine göre, hadis rivayet edenlerin hal veme şreplerinin ara ştırılmas ına onun orta ya şlarında, yani, ilk Hicri asr ınikinci yanlar ında ba şlanmış olduğu anla şılmaktad ır. Filhakika, yineMuhammed İbn Sirin'den nakledilen bir haber, bize şu hususu açıklamaktadır:İlk zamanlarda halk, isnâd sormuyordu; fakat fitne vakiolduktan sonra onu sorarak sünnet ehlinden olanlar ın hadislerini almağa,bid'at ehlinden olanlar ın hadislerini terketme ğe ba şladılar. 217Muhammed İbn Siriu'den nakledilen bu iki söz aras ında belirlibir münasebet vard ır ve muhtemelen onun, fitne olarak zikretti ği hadise,ilk Emevi halifesi Mu'aviye'nin ölümüyle yerine geçen o ğlu Yezid'e,Abdullah İbnu'z-Zubeyr ve taraftarlar ının bi`at etmemesiyle zuhureden dahili harptir. Her ne kadar târihte, Hazreti Osman' ın katli, şi`ave havariç fırkalarının zuhuru ve bunlar ı takiben Cemel vak`as ımncereyan ile daha sonralar ı Velid İbn Yezid'in öldürülmesi (Hicri 126)ve buna muvazi olarak ç ıkan hadiseler de fitne olarak isimlendirilmi şse213 el-Qâs ımi, Qava` ıdu't-tandis, s. 186.214 Muslim, Salah (Nevevi şerhi), I. 45; el-Qâs ımi, Qavii` ıdu't-tandis, s. 186.215 es-Suyftti, Tedribu'r-ravi, s. 359; el-Qâs ımi, Qavd ıdu't-tandis, s. 186.216 el-Qâs ımi, Qavet` ıdu't-tandis, s. 186.217 Muslim, Salah (Nevevi şerhi), I. 44; İbn Ebî Hâtim, Kidıbu'l-Cerh ve't-ta`dil, 1./1,28;el-Bağdâ ıll, el-Kifâye, s. 122.81


de birincisi, Muhammed İbn Sirin için çok erken, ikincisi ise onun vefatından sonra zuhur eden hâdiselerdir ve onun, bu hâdiseleri kasdederekisnâd hakk ında haber vermesi imkans ız görülmektedir. Bu itibarla, yukarıdada kaydedildi ği gibi, hadis râvilerinin s ıkı bir şekilde kontroletabi tutulmas ına ve rivayet edilen hadislere isnâd tatbikinin ba şlamas ı-na sebep olan hadiseler, Muhammed İbn Sirin'in orta ya şlarında cereyaneden Abdullah İbnu'z-Zubeyr isyan ından ba şka bir şey de ğildir.Fitne olarak isimlendirilen bu dahili harpler, geni ş çapta hadisuydurulmas ına ve bu hadislerin müslümanlar aras ında yayılmas ınasebep olmuştur. Maamafih , bu kar ışıklıkların hadis yaz" ı için kesin birbaşlangıç târihi oldu ğu iddia edilemez. Çünkü, daha islamiyetin ba ş -langıcında zuhur eden anla şmazlık, üçüncü halife Osman' ın katli ileCemel vak'as ını do ğuran hadiseler, Ali ile Mu'aviye aras ındaki husumetler,şah ıs, kabile ve hattâ şehirler aras ındaki fazilet ve üstünlük yar ış -malar ı, bir çok kimseleri hadis uydurma ğa sevketmi ştir. Ancak, bunlarislâmiyetin ilk günlerinde belirsiz denecek derecede azd ı. Hazreti Peygamberinen hay ırlı ümmeti olmak şerefini ta şıyan sahabe, heyecandolu bir imanla bu gibi hâdiseleri, ellerinden geldi ği kadar önleme ğe çalışıyordu.Fakat fetihlerin ço ğalmas ı, İslam ülkesinin geni şlemesi, İslamtopluluğu içerisine sahabenin sâhip oldu ğu heyecan ve imandanuzak fürs, rum, berber' ve daha bir çok kar ışık unsurların girmesi, yenikurulmu ş olan düzeni sarsma ğa kâfi geldi. Her kar ışık unsur, kendiç ıkarı için hadis uydurmaktan çekinmedi. Halk ise, bu hadislerin sahihinisakiminden ay ırt edecek durumda de ğildi. İşte bu durum, hadisçileriharekete geçirdi; sahih hadislerin, uydurma hadisler aras ında kaybolmasını önlemek için her hadis râvisinden güvenilir birer sened istemeğeba şlad ılar. Sened'siz hadislere iltifat etmediler; fakat, senediylebirlikte nakledilen her hadisi de ayr ı bir kontrole tabi tuttular. Son sahabilerinya şadığı devirlerde ba şlayan bu hareketler, islamiyetin ikincikayna ğını te şkil eden hadislerin, bize, do ğru ve güvenilir bir şekildeintikalini sa ğladı43. is&idut çe şitleri.isnadlar, ihtiva ettikleri ravis adedinin azlığı veya çoklu ğu bakımındaniki gruba ayr ılırlar. Bir isnâd içerisinde, Hazreti Peygambere kadarismi zikredilen ray' adedi ne kadar az ise, o isnadla, hadisi en sonrivayet eden ravinin, Hazreti Peygambere yak ınlığı da o nisbette fazlaaddedilir Bu çe şit isnâdlara âlî s ıfatı itlak olunmu ştur. Me şhur hadisçiler,dâima isnad ı dri, olan kimselerden hadis almay ı tercih etmi şlerdir;82


çünkü, isnadın Hazreti Peygambere yak ınlığı, Allaha yakınlık gibidir. 2"Ha"disçiler aras ında ali isnâd talebi, bir tek hadis için dahi olsa, uzunve me şakkatli seyahatlere sebep olmu ştur. Mesela, sahabeden EbtsıEyytib el-Ensari, Hazreti Peygamberden i şitmiş olduğu bir tek hadishakkında sual sormak için, o s ıralarda M ısır'da bulunan Uqba İbn Âmirinyanına gitmek lüzumunu duymuştur; çünkü, o hadisi kendisiyle Uqba'danba şka işiten bir kimse kalmamıştır. Onu, Medine'den M ısır'akadar bu uzun yolculu ğa sevkeden âmil, bir hadisi do ğrudan doğruyaHazreti Peygamberin a ğzından i şiten bir kimseden tekrar duymakarzusudur. E ğer istese idi, Medine'de bir çok kimselerden, ancak ikincielden olmak üzere, ayn ı hadisi yine de i şitebilirdi. 2 ° 9Amr İbn Ebi Seleme, hadis dinlemek için el-EyzaTnin yan ınagelmiş ve dört günde ancak otuz hadis i şitebilmi ştir. Bunu az görerekel-Eyza`i'ye şikayette bulundu ğu zaman, el-Eyza`i, ona şu cevab ı vermiştir: Dört günde otuz hadisi az m ı buluyorsun? Câbir İbn Abdillah,bir hayvan sat ın alarak ona binmi ş ve bir tek hadis ö ğrenmek içinMıs ır'a Uqba İbn âmir'in yan ına gitmi ş ve sonra tekrar Medine'ye dönmüştür. Sen ise, dört günde otuz hadisi az buluyorsun. 22° Câbir İbn Abdillahda rivayet etti ği hadisin çokluğu ve Hazreti Peygambere mülâzemetiyleşöhret kazanm ış bir sahabidir; fakat bir tek hadis için uzakbeldelere seyahat etmekten geri kalmam ıştır.Ali isnâd denildiği zaman, şüphesiz sahih ve nazif olan isnâdlarkasdedilmi ştir. Yoksa, isnâd içerisinde zay ıf veya kezzâb (yalanc ı)olarak tavsif edilen bir kimsenin bulunmas ı, o isnad ı 'al' olmaktan ç ıkarır.Elbette hadisçiler bu çe şit isnâdlara iltifat etmemi şlerdir. Bazanda yalanc ılar, isnadm de ğerini art ırmak için rayi isimleri aras ındaazaltma yapabilirler; bu da hadisçiler taraf ından gayet kolay birşekilde tesbit edilmi ştir. Muttas ıl olmayan isnâdlar, 'ah isnâdlardan sayılmazlar.Âlî isnâdlarda yak ınlık, Hazreti Peygambere nisbetle mülahazaedildiği zaman, bunlara hakiki vasfı itlak olunur. Bir de me şhur hadisimamlarma yahutta kutub'i-sitte veya diğer baz ı mutemed hadis kitaplarınanisbetle ali olan isnâdlar vard ır; bunlara da an nisbi isnâdlardenilmiştir. Mesela, Hu şeym İbn Be şir, İbn Cureyc, Abdurrahmân İbnAmr el—Evzâ'i, Malik İbn Enes, Sufyân es-Seyri, Şube ibnul-Haccac,Zuheyr İbn Mu'aviye ve Hammâd İbn Zeyd gibi bir çok hadis imamlar ı-218 Hmu's-Salah, s. 21„ el-Qâstmi, Qatıg ıdu't-tandis, s. 186.219 el-Hakim Ebû Abdillâh, Mgrifet e. 7.220 Aym eser, s. 8.83


na nisbetle vücuda gelen yak ınlık, bu imamlarla Hazreti Peygamberaras ında ismi zikredilen râvi adedi çok olsa bile, isnad ı alî mertebesineçıkarır. Ancak yukar ıda da söylendi ği gibi isnadm bu ulviliği, imamlaranisbetle oldu ğu için hakiki değil nisbi'dir.Ali nisbî isnâdlar, dört grupta mütalaa edilmi şlerdir:a) Muvetfaqat: Me şhur hadis musanmflarmdan birisinin şeyhine,bir ba şka rivayet zinciriyle vas ıl olmaktır. Ancak bu rivayet zinciri,musann ıftan gelmesi dü şünülen rivayet zincirine nisbetle daha k ısa verâvi adedi bak ımından daha azd ır. Mesela bunu şematik olarak şu çekildeizah edebiliriz:1 . El-Buhar! an Quteybe2 . Fulân İbn Fulân an Fidan an Fidan an Quteybe3 . Fulân İbn Fulân an Fulân an Fulân an el-Buhar! an Quteybe .• 1— El-Buhari, Quteybe'den bir hadis rivayet etmi ştir; bilindi ğigibi Quteybe onun şeyhidir.2—Fulân İbn Fulân, ayni hadisi Quteybe'den iki ravi vas ıtas ıylealmıştır.3—Fakat, Fulân İbn Fulân, bu hadisi Quteybe'den El-Buhar!vasıtas ıyle gelen bir isnâdla alm ış olsa idi, Quteybe ile aralar ında üçravi bulunacakt ı. Bu bakımdan, 2 . deki isnâd, 3 . deki isnâda nazarandaha kısadır ve musanmf el-Buhari'den gayri bir ravi vas ıtas ıyle rivayetedilmi ştir. isnadm bu şekiline muvetfaqat denir.b) Bedel : Aynen muvâfakat gibidir; ancak buradaki fark, musanmflardanbirinin şeyhine de ğil şeyhinin şeyhine vas ıl olmakt ır. E ğeryukarıdaki şemaya, Quteybe'den sonra, onun her hangi bir şeyhinin ismiilave edilirse bedel için bir misal te şkil eder.c) Müseıvât: Meşhur musamuflardan birisinin, rivayet etmi ş olduğuher hangi bir hadisin isnad ında, mesela ya tabnye, yahut sahabiye,yahutta Hazreti Peygambere kadar olan ravi say ısı ile, faraza musann ıftanbir müddet sonra ya şamış her hangi bir kimsenin rivayet etmi şoldu ğu ayni hadisin isnad ında, yine ya tabip! veya sahabi yahutta HazretiPeygambere kadar olan râvi say ısının ayni olmas ıdır. Bunu da şöylebir misalle izah edebiliriz:841 . Muslim an Fulân an Fulân an Fulân an. Fulân an Rasali'llah(S. A.)2. Fulân İbn Fulân an Fulân an Fulân an Fulân an Fulân anRasali'llah (S. A.) ...


Bu misalde, Sahh sâhibi Muslim ile Hazreti Peygamber aras ındadört ravi vard ır. Keza ayni hadisi rivayet eden Fulân İbn Fulân ileHazreti Peygamber aras ında da yine o kadar râvi görülür. Bu, isnâdtamüsâvâtı te şkil eder.d) Musclfaha : Aynen musâvât gibidir; ancak aralar ındaki yegânefark, burada, musâvât ın, musann ıfla de ğil onun talebelerinden birisiile veya şeyhi ile yahutta . şeyhinin şeyhi ile meydana gelmesidir.Çünkü müsâfaha, kar şıla şan iki kişi aras ında cereyan eder.Bu mevzu'a ba şlarken isnâdlarm, ihtiva ettikleri râvi adedi bak ı-mından iki gruba ayr ıldığını zikretmi ştik. Bunlardan birincisi âili isnâdlardır dedik ve çe şitlerini kısaca izah etme ğe çalıştık. Diğer grubu,nâzil isnâdlar te şkil etmektedir. Bunlar üzerinde fazla durmayaca ğız.Nâzil tabiri, âli isnâdlar ın tamamiyle aksi manâda kullan ılmıştır. Yâni,bir isnâd içerisinde fazla say ıda râvi bulunursa bu isnâd âli olmaktançıkar ve nâzil grubuna girer. Meselâ, Ahmed İbn Hanbel, normal olarakHazreti Peygamberden rivayet edilen bir hadisi dört râvi vas ıtas ıylealmas ı icab ederken alt ı veya daha fazla râvi vas ıtas ıyle almış olsa, buisnâd, nâzil isnâdlardan addedilir. 2"221 isnâd ve çe şitleri hakkmda daha geni ş malumat için bkz. el-Hakim Eb6. Abdillah, Marifetulfuni'l-hadis, s. 5-14; ibnu's-Salah, Ulütnu'l-hadis, s, 215-223; İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker,s. 31-32; es-Suyiltl, Tedribu'r-rtivi, s. 358-368; el-Qa‘s ımi, Qavdtclu't-tandis, s. 108-109; AhmedMuhammed Şakir, el-Bdtsu'l-hasts, s. 178-185.85


IV. BÖLÜMHAD İSLERIN TAKSIM!44. Hadislerin taksimi üzerinde baz ı farklı görüşler.Hadisler, metin ve isnâd bak ımından, ya makbul yahutta merdûdaddedilirler. Kabul vasfını hâiz olan bir hadis, ya bu vasfın en üstünderecesinde bulunur, yahutta bu derecenin alt ındad ır. Keza red vasfınıhâiz olan hadislerde de buna benzer dereceler görülür. Her ne kadar,bu çe şit hadislerin taksimine lüzum hissedilmeyebilirse de, bunlar arasında,bazan, makbul derecesine yükselenlerin oldu ğu da görülmüştür.Esasen bu çe şit hadisler, us ıll kitaplarında ayr ı ayrı taksime tâbi tutulmuşve hepsi hakkında geniş malumat verilmi ştir.Hadislerin genel görünü şü hakkında bu kısa mütalaadan anla şılıyorki, makbâl olan hadis sahih, merdâd olan hadis ise zay ıft ır. Bununlaberaber, sahihle zay ıf aras ında, zay ıfın üstünde olan, fakat sakihin üstderecesine yükselemeyen baz ı hadisler daha vard ır ki bunlara da hasenismi verilmiştir. Es-Suyûti'ye göre, hasen tabiri, e ş - Şâfi`i ve el-Buhârigibi baz ı önce gelen hadisçiler taraf ından kullan ılmış olmakla beraber,hadislerin taksimi içerisine ilk devirlerde girmemi ştir. Onu, sahihle zay ıfaras ında üçüncü bir derece olarak ilk defa zikreden el-Hattâbi (Ö.388)olmuştur. 222 Şu halde hadisler, üç k ısma ayrılmıştır: Sahih, hasen vezay ıf. Bütün hadisçiler aras ında me şhur ve makbul olan taksim budur.Baz ı usıllciilerle kelâm âlimleri, ister Hazreti Peygamberden gelsinister ba şkalarmdan gelsin, bütün haberleri iki k ısma ayırmışlarve birinci kısma mütevâtir, ikinci kısma da âhâd (veya vâhıd) demişlerdir.223 Tevatür derecesine vâs ıl olmayan bütün haberler, haber-i âhâdtanaddedilmi ş ve bunlar da ayr ıca me şhur, aziz ve garib olmak üzere222 es-Suyilti, s. 21.223 el-Cezâ'iri, Tevciltu'n-nazar ilâ usiili'l-eser, s. 33.86


üç kısma taksim edilmi şlerdir. 224 Hadisçiler, sahîh , hasen ve zay ıf olmaküzere, hadisleri üç k ısma ay ırdıkları zaman asl ında haber-i ethetdı taksimetmişler, mütavitiri ise bu taksimleri içerisine almam ışlardır. ÇünküHazreti Peygamberden tevatür derecesinde nakledilmi ş olan bir hadisingerek metni gerekse isnâd ı veya râvileri hakkında müzakere ve münakaşa açma ğa lüzum hissetmemi şlerdir.Burada biz tabii olarak, hadisçilerin taksimi üzerinde duracak,tarifini verme ğe çalıştığımız çe şitli hadisleri, onlarca me şhur ve marufolan s ıraya göre zikredece ğiz. Ancak, bu i şe ba şlamadan önce, hadisçilerintaksime dâhil etmedikleri ve bu sebeple de üzerinde fazlaca durmadıkları mutâvitir hadisleri sahih hadisler meyan ında fakat onlardanönce ele al ıp üzerinde biraz duraca ğız.METE -VATİR HAD İSLER45. Mutevâtirin tarifi.Hadisçiler aras ında me şhur olan tarife göre mutevâtir, akl ın, yalanüzerine ittifak etmelerini kabul edemeyece ği kalabalık bir cemaatin,yine ayn ı şekilde kalabalık bir cemaatten rivayet ettikleri hadislerdir.Bu bak ımdan mutevâtir bir haber, onu i şitenler için zaruri birinanç yarat ır ve onun aksini iddia etmek mümkün olmaz.Mutevâtir hadiste, râvilerin say ısı hakkında belirli bir rakamzikredilmemi ştir. Esasen, haberin rivayetinde, her hangi bir kas ıt olmaksız ın, sayıs ı belli olmayan kimselerin ittifak etmeleri, buna mukabil,bu kalabalığın, yalan üzerinde birle şmeleri ihtimali de olmamas ısebebiyle, bu say ının tesbitine çal ışmak lüzumsuzdur. Bununla beraber,bazı kimseler, Kur'âm Kerimden ç ıkardıkları bazı delillerle bu say ıyıtesbit etmeye çal ışmışlardır. Meselâ bunlar ın bir k ısmı, bir hadisin tevatürderecesinde olabilmesi için onun, dört ayr ı koldan rivayet edilmesilaz ım geldiğini ileri sürmü şler, diğer bir kısmı be ş, yedi, on, on iki, kırk,yetmi ş ve daha ileri rakamlar zikretmi şlerdir. Maamafih, Kurâm Kerimdezikredilen âyetlerin veya bu âyetlerde geçen baz ı rakamların,ait olduklar ı yerlerdeki mevzularla ilgili olmas ı dolayısıyle, bu mevzudakat'i birer delil olabileceklerini zikretmek güçtür.224 İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 10-11.87


46 . Mutevâtirin k ısımları.Mutevâtir hadisler, ya lafzi ya da manevi olurlar.a) Mutevâtir lafzi : isnadın ba şında olsun, ortas ında veya sonundaolsun, bir hadisin, yukar ıda zikredilen bir kalabal ık tarafından rivayetedilmesidir. Mesela, bir veya iki tabi`i taraf ından rivayet edilmi şolan bir hadis, sonradan, yukar ıda zikredildi ği vechile, kalabal ık bircemaat taraf ından rivayet edilme ğe ba şlasa, bu hadis, mutevâtir hadislerdenaddedilmez. Mutevâtir lafzinin en güzel misali Kur'an]. Kerimdir.Sahabeden itibaren, her devirde, say ılamayacak kadar çok say ıda müslümantarafından nakledilmi ş ve tek bir harfi de ği şkliğe uğramadanzaman ımıza kadar bu şekilde gelmiştir. Hadisler aras ında mu -tay-kirlafzi olanlar çok azd ır. Ibnu's-Salah, bunlar ın ba şında men kezebe aleyyemute` ammiden . hadisini zikretmi ştir. Bu hadisi, Hazreti Peygamberden40, bir rivayete göre de 62 sahabi rivayet etmi ştir. Bunlar arhs ındaCennetle teb şir edilen 10 sahibi de vard ır. 2 25Es-Suyâti, bu gruba giren di ğer baz ı hadisleri daha zikretmi ştir.70 sahabi taraf ından rivayet edilen El-Mes ala'l-huffayn, 20 sahabitarafından rivayet edilen men benâ mesciden, . . . hadisleri bunlardandır. 226b) Mutevâtir manevi : Kelimenin manas ından da anla şıldığı gibilafzi mutabakat ı olmayan ve manâ üzere rivayet edilen hadislerdir. Mamafih,lafzi mutabakat olmasa bile bu hadislerde de yalan üzerindebirle şmeleri ihtimal dahilinde olmayan kalabal ık bir cemaatin rivayetişart ko şulmuştur. Ancak böyle hadislerde tevatür derecesine yükselenhusus, hadisin asl ıd ır, yahut özüdür. Mesela, ravilerden birisi"fulân kimse bir deve hediye etti" şeklinde bir haber rivayet etse birba şkas ı bu haberi "fulan kimse bir at hediye etti" bir di ğeri "fulan kimseşu kadar kuru ş hediye etti" şeklinde rivayet ederler. Bu rivayetlerde,tevatür derecesine yülselen husus, "fulan kimsenin bir şey hediye etmesi"dir.Es-Suyâti, mutevâtir manevi hadise misal olarak Hazreti Peygamberinref u'l-yedeyn "du`a esnas ında ellerin kald ırılması" hadisinizikretmi ştir. Bu hadisin, muhtelif kaziyelerde zikredilmi ş 100kadar rivayeti vard ır; bu kaziyeler tevatür derecesinde olmamakla beraber"(Ida esnas ında ellerin kald ırılmas ı", bütün rivayetlerde mü şterektirve tevatür derecesindedir. 227225 ibnu's-Salâh, s. 227.226 es-Suyiiti, Tedribu'r-retvi, s. 374.227 Aynı eser, s. 375.88


47 . Sahih hadisin tarifi.SA= HAD İSLER(El-Hadisu's-sahih)Adalet ve zabt şartların ı hâiz râvilerin, Hazreti Peygambere kadaruzanan muttasıl bir isnâdla rivayet ettikleri, şâz ve illetten dri musnedhadislerdir.228Eksen hadisçiler taraf ından kabul edilen bu tarifi aç ıklamak icabederse:I) Sahih hadislerin râvileri, adalet ve zabt şartlar ını hâiz kimselerolmalıdır. "Hadis râvilerinde aranan şartlar" ba şlığı alt ında bu mevzu'uincelerken "bir ravinin, rivayetinin kabul edilebilmesi için adalet vezabt şart ko şuldu" demi ş, gerek adaletin ve gerekse zabt ın ayr ı ayr ıtariflerini vermi ştik. 229 Rivayet zincirinin (yâni isnadm) her hangi birhalkas ı (yâni râvisi), adalet ve zabt şartlar ından her hangi birisini kaybetmişolursa, hadis, sahih olmaktan ç ıkar.2) Sahih hadislerin isnadlar ı, muttas ıl (musned), yâni kesiksizolmalıdır. Bu ittisal, şüphesiz Hazreti Peygambere kadard ır ve musnedtabirinin tarifte yer almas ı da bunu belirtmek içindir Çünkü ileride görüleceği üzere, sahabenin söz ve fiillerinden ibaret olan mevq(ıf hadislerinde isnadlar ı muttas ıl olabilir.E ğer isnâdtan sahabi dü şerse, hadis mursel, sahabinin yukarıs ındaher hangi bir râvi dü şerse munqatı` olur. İleride de görece ğimiz gibi,gerek mursel ve gerekse munkat ı olan hadisler, zay ıf hadisler aras ındayer al ır. Isnadın Hazreti Peygambere kadar muttas ıl olmas ı, bu bakımdansahih hadislerde şart ko şulmu ştur.3) Sahih hadisler, hiç bir zaman şâz olmazlar, Şâz, adalet ve zabtşartlar ını hâiz olan bir râvinin -ki bunlara hadisçiler k ısaca siqa derleraynı vasfı haiz diğer râvilerin rivayetlerine muhalefetidir. Ba şka birdeyi şle bir ravi, siqa olmas ına ra ğmen, siqa olan diğer râvilerin rivayetettikleri hadislere ayk ırı bir hadis rivayet ederse, o ravinin hadisi di ğerhadisler yan ında şâz olarak kal ır4) Sahih hadisler, hiç bir zaman malal olmazlar. İleride de görüleceği gibi, gizli bir illeti bulunan hadislere ma`lül denir. Bu illet, tesbitedildiği anda, o zamana kadar sahih olarak bilinen hadis, sahih olmaktanç ıkar ve o illetle ma`lül bir hadis olur.228 İbnu's-Salâh, s. 8 ; İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 18 es-Suyiİti,s. 22; e1-Q6'suni, Qavest`du't-tandis, s. 56; Ahmed Muhammed Şakir, el' Bersu'l-hasis, s. 21.229 Bkz. s. 4489


Yukarıda vermi ş olduğumuz tarife uyan bütün hadislerin, sahiholarak kabulünde hiç bir tereddüt has ıl olmamakla beraber, baz ı kimseler,bu tarife ba şka şartlar da ilave etmi şlerdir. Bu şartlar ın en mühimmi,adalet şart ını hâiz iki ravinin, yine ayni vasfı haiz iki râviden rivayetetmesi ve bu ikili rivayetin, isnad ın ba şından sonuna kadar mevcutolmas ıdır. Maamafih, Vali derecede kalan bu gibi şartlar, hadisçileraras ında iltifat görmemi ş ve sahih hadis denildi ği zaman, yukarıdasaydığımız evsafla birlikte senedi muttas ıl olan hadisler akla gelmi ş -tir. Ancak, hadisçiler, bazan bu evsaf ın hepsinin birden her hangi birhadiste bulunup bulunmad ığı üzerinde ihtilafa dü şmüşlerdir. Bu bakımdanhadisler, bazan muttefequn aleyh, hazan da muhtelefun fil ı olmuşlardır. Yine, hadisin s ıhhatini te şkil eden bu s ıfatlar ın mevcudiyetinegöre sahih hadislerin muhtelif dereceleri ortaya ç ıkmıştır. Bu derecelerise, isnadlarm durumuna göre, "en do ğrusu" veya "en kuvvetlisi"gibi baz ı tabirlerle belirtilmi ştir. Mesela, İslık' İbn Rahtiye'ye göreesahhu'l-esânid, yâni isnadlar ın en sahihi Ez-Zuhri an &ilim an ebihi,yâni ez-Zuhri'nin Sâlim'den, onun da babas ından rivayeti; Ali Ibnu'l-Medini'ye göre Muhammed İbn Sirin an Akitle an Ali, yâni Muhammedİbn Sirin' ın Abide'den' , onun da Ali'den; Yahyâ İbn Ma'in'e göre er-A`me ş an İbreiltim an Alqama an Abdillah İbn Mes`tid, yani el-A`me ş'inİbrahim'den, onun Alqama'dan, onun da Abdullah İbn Mes' ıld'tanrivayetleridir. Muhtelif hadisçilere göre de ği şen bu isnadlar, sayfalardolusu bir liste olarak zikredilebilir.48 Saldhin kısımları.Sahih hadisler, lizatihi ve ligayrilti olmak üzere iki k ısımda mütalaaedilmi şlerdir.a) Sahilt lizâtihi: Yukarıda zikretmi ş olduğumuz evsafı, kendilerindeen mükemmel bir şekilde toplayan hadisler bu gruba dahilolurlar. Bunlar üzerinde her hangi bir ihtilaf bahis mevzuuEsasen, sahih hadisin yukar ıda zikredilen tarifi de bu gibi hadislerişâmildir. Sahib, lizatihi'nin ayr ıca bir tarifi yap ılmamıştır.b) Sahilt ligayrihî : En yüksek kabul vasfını haiz olmamakla beraberyine de s ıhhatinden şüphe edilmeyen hadislerdir. Ileride göreceğimizhasen hadisler, ba şka bir yönden rivayet edilmek suretiyle s ıhhatkazanırlarsa, sahil ligayrihî hadislerden addedilirler.49 . Sahihin, el-Buhâri ve Muslim'in rivayetlerine göre k ısımlandırılmasıEl-Bul-ıki ve Muslim tarafından meydana getirilen ve kutubu sitte'ninen güvenilir iki kitab ı olan el-Câmi`u's-Sahih'ler, sahih hadisler90


için birer as ıl olmu ş ve onların taksimi hususunda baz ı hadisçilerin kaynağını te şkil etmi ştir. Mesela, el-Hâkim Ebü Abdillah en-Naysabürl,bu iki me şhur eseri esas ittihaz ederek sahih hadisleri on k ısma ayırmış ,bunlardan be şine muttefequn aleyh, di ğer be şine de muhtelefun fih demiştir."°El-Hakim'e göre, muttefequn aleyh olan sahih hadisler şunlardır:1) El-Buhari ve Muslim'in, ittifakla kitaplar ında naklettiklerihadisler. Bunlar, sahihin en yüksek derecesini te şkil ederler. Gerekel-Buhâri ve gerekse Muslim, bu çe şit hadislerin naklinde şu şartlar ı gözönünde bulundurmu şlardır: Hadis rivayetiyle şöhret kazanm ış iki sahabiHazreti Peygamberden (ikiden fazla da olabilir), bu iki sahabidenme şhur iki veya daha fazla tabi% bu iki veya daha fazla tâbi`iden, me ş-hur iki veya daha fazla etbâ'u't-tabi`i -ki bunlar dördüncü tabakadandır-etba'n't-tabi`indende el-Buhâri veya Muslimin, adalet ve zabtbakımından şöhret kazanm ış şeyhleri rivayet etmi ş olacaklard ır."'Ancak, sakihin birinci derecesini te şkil eden bu gibi hadislerin sayıs ı onbini bulmaz.2) Sahihin ikinci derecesi, yine sahabiden, el-Buhari veya Muslim'ekadar, adalet ve zabt bak ımından şöhret kazanm ış râvilerin rivayetiolmakla beraber her devredeki ravi adedi birin üzerinde olmamaktır.Yani Hazreti Peygamberden birden fazla sahabi rivayet etmedi ğigibi, o sahabiden yaln ız bir tabi`i, o tabi`iden yaln ız bir tabi'n't-tabi`i,yine ondan el-Buhari veya Muslim'in yaln ız birer şeyhi rivayet etmi şolacakt ır.3) Sahihin üçüncü derecesi, sahabeden yine iki veya daha fazlatabi`inin rivayeti olmakla beraber, tabi`iden yaln ız bir kişinin rivayetettiği hadislerdir.4) Sahihin dördüncü derecesi, adalet ve zabt şartlar ını hâiz râvilerinrivayeti olmakla beraber, garib ve münferid kalan hadislerdir.5) Sahihin be şinci derecesi, babalar vas ıtas ıyle cedlerden rivayetedilen hadislerdir. Bu nevi hadisler, yaln ız bu isnâdlarla gelirler ve üçüncühalkada bulunan o ğlu yerine onun babas ından rivayet eden ba şka230 el-Maqdisi, Şurâtu'l-e'imme el-hamse, s. 24; el-Cezairi, Teveihu'n-nazar, s. 70.231 el-Hakim Ebû Abdillah tarafından ileri sürülen bu şart hakk ında ibrı Tâhir el-Maqdisider ki: Gerek el-Buhari ve gerekse Muslim, böyle bir şart ortaya koymam ışlardır; kendilerindende böyle bir şey nakledilmemiştir. el-Hakim, bunlar ı kendisi takdir etmi ş ve kendi zanm üzerineböyle bir şart ileri sürmü ştür. Eğer onların kitaplannda böyle bir şart mevcut olsa idi, herhalde iyi olurdu. Halbuki onun koydu ğu bu kâidelerin tamamiyle aksini görürüz. (Bu konudazikredilen misaller için bak ınız• Şuratu'l-e'imme es-sitte, s. 14.91


her hangi bir şah ıs görülmez Mesela, kitab ımızın ba ş taraflar ındazikri geçen Amr İbn şdayb'm sahifesi bunlardand ır ve ceddi Abdullahİbn Amr ibni'l-As'tan rivayet etmi ştir. Yine bu cümleden olarak Behzİbn Hakim'in ve İyâs İbn Mdâviye'nin babaları vas ıtas ıyle cedlerindenrivayet ettikleri hadis sahifeleri zikredilebilir. Her üçünün de cedlerisahabedendir, kendileri ise hadisçiler aras ında siqa olarak tan ınan kimselerdir.El-Wakim'e göre, muttefequn aleyh olan bu nevi hadisler -her nekadar el-Buhari ve Muslim, birinci derecedeki hadislerden ba şkas ınıkitaplar ında nakletmeseler bile- di ğer imamların kitaplar ında yer alm ışve huccet olarak kullan ılmışlardırtasnifinde muhtelefun fih olarak yer alan hadisleregelince, bunlar, mursel hadisler, semâlar ım belirtmeyen ve mudellisolarak bilinen hadisçilerin rivayetleri, siqa olmakla beraber hafıza vebilgi bak ımından zay ıf olan kimselerin hadisleri ve mubtedi`adan olmaklaberaber sözlerine güvenilen kimselerin hadisleridir.EI-11âkim'in, hadisleri böyle bir tasnife tâbi tutmas ı ve dolayısıyle el-Buhari ve Muslim'in, el-Câmi`u's-Sahihlerinde nakledecekleriher hangi bir hadis için baz ı şartlar ı gözönünde bulundurduklar ını zikretmesi,hadisçiler aras ında münaka şa konusu olmu ş, baz ıları ilerisürülen bu şartlar ın hayali oldu ğunu ileri sürerken di ğer baz ıları el-Hakim'in daha ba şka şeyler kasdetti ğini ortaya koymu şlardır. Biz,mevzumuzu daha fazla geni şletmemek maksadiyle bu münâka şalar ızikretmiyece ğiz.50. Mücerred Sahihin ilk müellifleri.Sahih hadisleri ilk defa toplay ıp onlar ı tasnif eden hadisçi EbûAbdillah Muhammed İbn ismâ'il el-Buhâri el-Cdfi (194-256) dir. BunuEbu'l-Huseyn Muslim Ibnu'l-Haccac en-Neysâbûri el-Qu şeyri (204-261)takip eder. Muslim, ayni zamanda el-Buhâri'nin talebesi olmakla beraber,onun bir çok şeyhlerinden de hadis alm ıştır. Her iki imamın kitaplar ı,sahih hadisleri ihtiva etmeleri bak ımından diğer hadis kitaplar ındandaha çok şöhret kazanm ışlardır. Her ne kadar e ş - Şâfi`i, "yer yüzündeAllahın Kitab ından sonra en sahih kitap, Mâlik İbn Enes'in el-Muvattet'isimli kitab ıdır" demi şse de bu söz, el-Buhari ve Muslim'in kitaplar ı-nın tasnifinden önceki bir devreye aittir. Keza, baz ılarının, yine Mâlikinkitab ını en sahih kitap olarak zikretmeleri de bir bak ıma do ğrudur;ancak Mâlik, kitab ında dercetti ği sahih hadislerle iktifa etmiyerek onlararas ına mursel ve munkat ı` gibi hadislerle kendisine ait di ğer baz ı92


sözleri de ilave etmi ştir. Her ne kadar bu çe şit hadisler, el-Buhari tarafındanda nakledilmi şse de bunlar, daha ziyade isnad ı hazfedilmişler aras ında yer al ır ve bu suretle el-Buhari, sahil hadislerle bu çe şithadisleri birbirinden ay ırt etmi ştir.Gerek el-Buhari ve gerekse Muslim, telif ederek el-Câmi`u's-Sahihismini verdikleri kitablar ında, bütün sahih hadisleri zikretmemi şlerdir.Nitekim el-Buhâri, yüz bin sahih hadis h ıfzetti ğini söylemekte beraber,kitab ına aldığı hadisler, mükerrerlerle birlikte on bini bulmaz. KezaMuslim de adı geçen kitab ını telif etmek maksad ıyle sahih hadisleritoplama ğa ba şladığı zaman, kendisine, i şi fazla geni ş tutmamas ını,esasen bütün hadisleri toplamas ına imkan olmad ığı için, ileride herhangi bid'at ehlinden olan birisine kar şı bir hadis delil olarak ileri sürüldüğünde,o hadisi, kitapta olmad ığını beyan ederek kabul etmiyece ğinihat ırlatmışlardır. 232El-Buhari ve Muslim'in kitaplar ında mevcut olan hadis sayısına gelince,ibnu's-Salah'a göre el-Buharrnin kitab ında bunlar, 7275 tirve içerisinde mükerrer olan hadisler de vard ır. Mükerrerler ç ıkarıldığıtakdirde bu rakam ın, 4000 e dü ştüğü söylenmi ştir. 2" İbn Hacer ise haclislerinsay ıs ını şöyle verir:Mükerrerlerle birlikte bütün hadisler 7397 dir;Talikler 1341Mutabe`at olarak zikredilen hadisler 344Hepsi birden 9082 dir. 234Muslim'in kitab ında ise, mükerrerler hariç 4000 hadis vard ır. 2"Gerek el-Buharrnin ve gerekse Muslim'in kitaplar ında bulunanhadislerin s ıhhat bak ımından dereceleri, yine onlar ın ittifak ve infiradınagöre tesbit edilmi ştir. Bu dereceler birbirinden farkl ı olarakyedi kısma ayr ılmıştır:1) El-Buhari ve Muslim'in mü ştereken kitaplar ına aldıkları hadisler;2) Yalnız el-Buharrnin kitab ına aldığı ve fakat Muslim'in terkettiğihadisler;3) El-Buhari'nin terkedip Muslim'in kitab ına aldığı hadisler;232 el-Ceza'iri, Tevcilu ı'n-nazar, s. 91.233 ihnu's-Sainh, s. 15.234 el-Cezn'iri, Teveihu'n-nazar, s. 94.235 Bkz. Aynı yer.93


4) Her ikisinin de şartlar ına uymakla beraber kitaplar ına almad ıklarıhadisler;5) El-Buhari'nin şart ına uymakla beraber, kitab ına almadığıhadisler;6) Muslinı'in şartına uymakla beraber, kitab ına almadığı hadisler;7) Her ikisinin de şartlar ına uymamakla beraber, sair hadis imamlarınagöre sahih olan hadisler.Bu dereclere göre, her k ısımda bulunan hadisler, kendilerindensonraki kıs ımlara dahil hadislerden daha sakihtir." 6HASEN HAD İSLER(El-Hadisul-Hasen)51 . Hasen hadisin tarifi.Adalet şartını hâiz olmakla beraber zabt yönünden, sahih hadisrâvilerinin derecesine ulaşamayan kimselerin, muttas ıl isnâdla rivayetettikleri söz ve illetten öri hadislere hasen denilmi ştir.237Bu tariften anla şıldığma göre, hasen hadisler de sahih hadisler gibi:1) Adalet şart ını hâiz kimseler tarafından rivayet edilmi ştir.2) İsnad, Hazreti Peygambere kadar kesiksizdir, yâni, muttas ıldır.3) Diğer güvenilir râvilerin hadislerine muhalif de ğildir, yâni,saz de ğildir.4) Hadisin, bulundu ğu derecedeki s ıhhatini tehlikeye dü şürecekgizli her hangi bir illeti yoktur.5) Bütün bunlara ilaveten, onu, sahih hadislerden ay ırt edenyegâne fark, ravisinin, zabt yönünden sahih hadis ravisi derecesindeolmamas ıdır.El-Câmi` isimli me şhur hadis eserinde, hasen tabirini s ık s ık kullananEbil İsa et-Tirmizi (209-273) hasen hadisleri şöyle tarif etmi ştir:İsnadmın ba şından sonuna kadar, yalanc ılık (kizb) ile ittiham olunmayanravilerin muhtelif yönlerden rivayet ettikleri saz olmayan hadislerdir.Fakat, hadisçiler bu tarife itiraz ederek, onun, hasen hadislerisahih hadislerden ay ırt edecek her hangi bir vasfı ihtiva etmedi ğini söy-236 Daha geniş bilgi için Bkz. Telıcihu'n-nazar, s. 119.237 Krş. nın Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 24.94


lemişlerdir. Çünkü, sahih hadisler de kizb ile ittiham olunmayan râvilertarafından rivayet edilmi ştir ve şâz da de ğillerdir. Bununla beraber diğerbaz ı hadisçiler, et-Tirmizrnin tarifinde hasen hadisi sahih hadistenay ırt eden bir vasfın mevcudiyetini ileri sürmü şler ve "kizb ile ittihamolunmamas ı" kaydının, hasen hadis râvilerinin, sahih râvileri derecesindeolmad ığına delâlet etti ğini söylemi şlerdir; zira sahih hadis râvilerihakkında, adalet ve zabt şartlar ına delâlet etmek üzere kullan ılan siptabiri ile hasen hadis râvileri hakk ında kullanılan "kizb ile ittiham olunmaması" kayd ı aras ında belirli bir fark vard ır. 238 ibnu's-Salâh' ın dediğigibi hasen hadisin isnâdı, mestiir olmaktan hâli de ğildir, yâni râvilerininbu sahadaki ehliyeti tam manâmyle tesbit edilmemi ştir; bununlaberaber, gâfil ve rivayet ettikleri hadislerde çok hata yapan kimselerdende de ğillerdir; hadisleri ba şka yönlerden de rivayet edilince onlarhakk ında izhar edilen şüphe daha çok giderilmi ş olur. Et-Tirmizrnintarifinden anla şılan manâ da budur. 239Hadisleri üç k ısma ayırarak haseni de sahihten sonra ikinci k ısımolarak zikreden el-Hattâbi (Ö. 388) ise bu gruba giren hadisleri "mahrecibilinen ve ricali şöhret kazanan haberler" olarak tarif etmi ştir."°Bu tarife de itiraz edilerek hasen hadislerle sahib hadisler aras ındakifarkın açıkça belirtilmedi ği, zira sahih grubuna giren hadislerin de mahrecininbelli olup ricalinin şöhret kazand ığı ileri sürülmü ştür. Bununlaberaber di ğer baz ı hadisçiler, bu tarif ile et-Tirmizrnin tarifi ar ısındabir benzerlik bulundu ğunu, el-Hattâbrnin tarifinde zikredilen "mahrecininbilinmesi" meselesi ile et-Tirmizrnin tarifindeki "muhtelif yönlerdenrivayet edilmesi" meselesinin ayni manâya geldi ğini söylemişlerdir.2"ibnu's-Salâh ise el-Hattâbrnin bu tarifine istinaden hasen hadisrâvilerinin, s ıdk ile maruf me şhur kimseler olmakla beraber hâf ıza bakımındansahih hadis râvilerinin mertebesinde olmad ıklarını, ancakşâz ve illetten de sâlim bulunduklar ını söylemiştin'52. Hasen hadisin k ısımları.ibnu's-Salâh' ın, et-Tirmizrnin tarifine istinaden söylemi ş olduğu"hasen hadisin isnâd ı, mestiir olmaktan hâli de ğildir" sözüyle el-Hat-238 el-Cezâ'irl, Tevcihu'n-nazar, s. 145.239 tbnu's-Salâh, s. 33.240 Ibnu's-Salâh, s. 30; es-Surld, Tedribu'r-r6ıi, s. 86; el-Cezâ'irl, Teveiltu'nnazar,s. 145.241 el-Cezâ'iri, Teveihu'n-nazar, s. 146.242 Ibnu's-Salâh, Ulümu'l-hadis, s. 33.95


tabrnin tarifine istinaden söyledi ği "hasen hadis râvilerinin s ıdk ilemaruf me şhur kimseler" oldu ğu hakkındaki sözlerinden anla şıldığı gibibu gruba giren hadisler iki k ısımda mütalaa edilmi şlerdir:a) Hasen liıâtihî : Râvileri, s ıdk ile maruf me şhur kimseler olanhadislerdir. Ancak, hafıza bak ımından sahih hadis râvilerinin mertebesineula şamamışlard ır. E ğer bu çe şit hadisler ba şka bir yönden rivayetedilirlerse sakih mertebesine yükselirler. Çünkü râvilerinin haf ıza bakımındanbir derece a şa ğı olmaları dolayısıyle zihinlerde has ıl olan tereddüt,hadisin ba şka yönden rivayet edilmesiyle zâil olur."'b) Hasen ligayrihî : ibnu's-Salah' ın, et-Tirmizi'nin tarifine istinadenyapt ığı aç ıklamadan da anla şıldığı gibi, bazan hasen hadisinisnadı mestûr olmaktan hali de ğildir , yâni râvilerinin bu sahadaki ehliyetleritam tesbit edilmi ş de ğildir. Her ne kadar bunlar, gafil olmaktanve çok hata yapmaktan uzak ve yalanc ıhkla ittiham olunmam ış iseler de,hadislerinin ancak ba şka yönlerden rivayet edilmesi suretiyle de ğer kazanmışolurlar. Bu gibi râvilerin hadisleri, hasen ligayrihi k ısmınadahildir ve hasen lizatikiden daha a şa ğı derecededir.53. Hasen hadisler yönünden et-Tinnizi'nin Cân ıri.Et-Tirmizrnin, isimli me şhur hadis kitab ı, hasen hadislerbakımından bir as ıl olarak zikredilmi ştir. ibnu's-Salah Ullimu'l-Hadisindeve en-Nevevi, ona uyarak Tagrib'inde, hasen tabirini ilk defa kullananve onu me şhur eden kimsenin Ebû İsa et-Tirmizi oldu ğunu zikretmişlerdir. 244 Filhakika et-Tirmizi, kitab ında bir hadisi zikrettikten sonrahasenun sahihun, yahut hasenun garibun, yahutta hasenun sahihungaribun gibi baz ı tabirler kullanm ıştır. Et-Tirmizi'nin hasen ile neyikasdetti ği el-Câmi`in sonunda zikretti ği "biz, bu kitapta hasen olarakkaydetti ğimiz hadislerle, kanaatimizce isnad ı hasen olan hadislere i şaretetmek istedik. isnad ında yalane ılıkla ittiham olunan şahıslar bulunmayan,saz olmayan ve ba şka yönlerden de rivayet edilen her hadis,bizim nazar ımızda hasendir" 245 sözlerinden aç ık bir şekilde anla şılır.Fakat, hasen tabirinin di ğer kelimelerle birle şmesi halinde, bu birle şiktabirlerle neyi kasdetti ğini açıklamam ışt ır. Bu sebeple bir çok hadisçileraras ında, bu tabirlerin ifade ettikleri manâ üzerinde çe şitli munaka şalarolmu ş ve her hadisçi, kendisine göre bir izah tarz ı ileri sürmü ştür. Bu243 el-Qâsımi, Qavii` ıdu't-t ıthdis, s. 82.244 Bkz. Ulûnıu'l-hadis, s. 38; Tedribu'r-râvi, s. 95.245 Bkz. et-Tirmizi, es-Sunen (el-Cami`).96


miinaka şaların hepsini ayr ı ayrı zikretmek lüzumunu hissetmiyoruz.Bununla beraber, bu hususta bir kaç örnek vermek, yukar ıda zikredilenbirle şik tabirlerden neyin kaydedildi ği hakkında ileri sürülen fikirleriö ğrenmek bak ımından faydal ı olacakt ır.ibnu's-Salah, et-Tirmiz ırnin s ık s ık kulland ığı hâzâ hadisun hasenunsahihun tabirini ele alarak der ki: "bunda bir mübhemiyet vard ır, çünkühasep, sahihin daınundadır ve sahihe nisbetle kusurludur; her ikisininde bir hadis üzerinde birle ştirilmesi, o kusurun neyfi ile isbat ı arasında bir birle ştirme demektir. Maamafih bu mübhemiyet, isnâd nazar ıitibara al ınarak izah edilebilir. Söyle ki: Bir hadis iki isl ıadla rivayetedildiği vakit, bu isnadlardan birisi hasendir di ğeri de sahib. isnadt ır.Buna göre hadis, bir isnâda nisbetle hasen, di ğer isnâda nisbetle sahibtir,manas ına hasenun sahihun demek do ğru olur. Bununla beraber, et-Tirmizrnin hasen tabiriyle, onun, ist ılah manas ını de ğil lugat mana=kasdetti ğini söyleyenler de reddedilemez, zira bu, akla daha yak ındır". 246İbn Daqiq el-Id, ibnu's-Salah' ın bu izah ına itiraz ederek şöyle der:Baz ı hadislr vard ır ki haklar ında hasenun sahihun denilmekle beraberyaln ız bir mahreçleri vard ır. Keza et-Tirmizi de bir yerde hâzâ hadisunhasenun sahihun ibaresini koyduğu halde biz bu hadisi yalnız bu isnâdlabiliyoruz. Benim anlad ığıma göre o, hasen hakk ında, sahihe nisbetlekusurlu, kaydını şart ko şmamışt ır. Bununla beraber kusur, yaln ızcahasen sözü üzerine bir k ısaltma yapt ığı zaman ortaya ç ıkmaktad ır, yoksa onun aslından değildir. Bunu biraz daha aç ıklamak icab ederse, bilindiğigibi, râvilerin, hadislerinin kabul edilebilmesi için baz ı s ıfatlar ıvard ır ve bu s ıfatlarm baz ıs ı baz ısından üstündür; mesela, teyakkuz,h ıfz ve s ıdk gibi s ıfatlar bunlardand ır ve daha a şa ğı derecede olan birs ıfat ın mevcudiyeti, ondan daha üstün bir s ıfat ın bulunmas ına mânite şkil etmez. Bu sebeple, daha a şağı derecede olan bir s ıfatın mevcudiyetineistinaden hasen tabirini, buna mukabil daha üstün bir s ıfat ın meveudiyetineistinaden de sakih tabirini kullanmak do ğru olur. 247İbn Kesir ise, aslında bu silahlı hatal ı olduğunu beyan ederek i şegirişmiş ve şöyle demiştir: Husn ile s ıhhat vas ıflar ının bir hadis üzerindebirle ştirilmesi, sahih ile hasen aras ında mutavass ıt bir derecedir; yâni,burada üç mertebe var demektir: birincisi sahibtir ve en üstünü de budur;ikincisi hasendir ve en a şa ğı derece say ılır; üçüncüsü de her ikisindenbir şeyler alan ve orta dereceyi te şkil eden hasen sahil ıtir.246 İbrufs-Sal8h, Ultımu'l-hadis, s. 44; el-CezWir ı, Tevcihu'n-nazar, s. 158.247 ibnu's-Salah, Uffirrıu'l-hadis, s. 44-45 (Bkz. ez-Zeyn el-Iraqi, et-Tagyid ve 7-izeth, aynısayfalar); Tevcihu'n-nazar, s. 159; Ahmed Muhammed Şakir, el-Bd ısu'l-hasis,s. 47.97


İbn Kesir'in bu görü şlerine de "delilsiz bir iddia" diyerek cevap verenlerolmu ş ve münaka şa uzay ıp gitmi ştir. Biz zikretmi ş olduğumuzbu misallerle iktifa ettik.54. Zayıf hadisin tarifi.ZAYIF HADISLER(El-Hadisu'd-DDaha evvel zikretmi ş olduğumuz salah ve hasen stfatlar ından hiçbirisini veya baz ısını ihtiva etmeyen hadislere zay ıf denilmi ştir. 248 Busıfatlar ı toplu olarak burada bir daha zikretmek icab ederse, bunlar ı başlıcaalt ı grupta toplamak mümkün olur:1) Sahih hadislerde şart ko şulan s ıfatlardan ravinin adaleti,2) Ravinin zabt ı,3) Senedin ittisali,4) Hadisin şâz olmamas ı,5) Hadisin gizli bir illetle malül olmamas ı,6) Hasen hadislerde şart ko şulan mütabe`at meselesi, yâni hadisinba şka yönlerden de rivayet edilmi ş olmas ı .Sahih ve hasen hadislerde oldu ğu gibi, zay ıf hadislerde de busıfatlardan birinin veya bir kaçm ın yok olmas ıyle muhtelif derecelerortaya ç ıkar ve bu derecelerin baz ısı, di ğer baz ısının üstündedir. Ancakbu derecelerin, bir ba şka tabirle, yukar ıda zikredilen s ıfatlar ın yoklu ğudolayısıyle ortaya ç ıkan zay ıf hadis çe şitlerinin sayıs ı hakkında muhtelifrakamlar ileri sürülmü ştür. Mesela ibnu's-Salah, Eba' Hâtim İbnH ıbban'dan naklen bunlar ın 50 kısma ayr ıldığını kaydetmi ştir. 249 El-Iraqi 42 k ısım olarak zikretmi ş, ba şkaları ise bunu 63 e ç ıkarmışt ır.Serefu'd-Din el-Munavi de yine zikri geçen s ıfatlardan sahabenin veyadaha sonraki nesillerden bir veya bir kaç ı= düşmesi suretiyle ittisalinbozulması, keza adalet ve zabt şartlar ının kaybolmas ı halinde aklauygun olarak 129 k ısım çıkarm ış, ancak bunlar ın 81 ini sayabilmi ştir. 25 °Maamafih us -al kitaplar ında bunlar ın hiç birisi üzerinde durulmam ış248 Ibnu's-Salâh, s. 48; es-Suyhti, Tedribu'r-rtıvi, s. 105; Ahmed MuhammedŞakir, el-Ba`zsu'l-hasis, s. 47.249 ibnu's-Salâh, Ulûmu'l-hadis, s. 47.250 es-Suyütr, s. 105.98


ve durulmas ında da her hangi bir fayda mülâhaza edilmemi ştir.Yalnız 15 kadar ı hususi isim almış ve şöhret kazanm ışt ır. Gerekisnâdta ittisâlin bozulmas ı ve gerekse adalet ve zabt şartlar ının yokolmas ı sebebiyle meydana gelen bu k ısımlar, hadis ilmi bak ımındanda ehemmiyetlidir. Bunlar üzerinde teker teker duraca ğız.55 . Mursel hadisler (el-hadisul-mursel).Zay ıf hadis k ısımlarından biri ve en me şhuru mursel hadislerdir.Mursel, bir çok hadisçirlin ittifak ettikleri tarife göre, tâbi`inin, sahabeyiatlayarak "Rasülullah (A. S.) şöyle dedi" veya "Rasillullah (A. S.) şöyleyapt ı" gibi sözlerle do ğrudan do ğruya Hazreti Peygamberden hadisnakletmesidir. Maamafih bu tarif üzerinde de baz ı hadisçiler ihtilâfetmi şler ve sahabeden sonra 'bir veya bir kaç râvi isnâdtan dü şmüşolursa onlara da mursel denir, demi şlerdir. Bu ikinci tarif üzerinde dahaziyade fıkıh âlimleri ittifak etmi şlerdir. Fakat bu ihtilâf, tabir üzerindedir;ne hadisçiler ve ne de f ıkıhç ılar, mursel hadislerin dinde huccetolarak kullanılabilece ğini kabul etmi şlerdir.Mursel hadislerde sahabi dü ştüğüne göre, bu çe şit hadislerin zay ıf-41, isnâdta ittisal vasfının kaybolmas ından ileri gelmi ş oluyor.Mursel hadisler, en-Nevevi'nin de kaydetti ği gibi bir çok me şhurhadisçilerle, e ş-Sâfi`i'ye, fıkıh ve usiıl âlimlerine göre zay ıftır."' Bununlaberaber, Mâlik, El ıı1 Hanife ve diğer baz ı imamlar, mahrecinin bilinmesive musned olsun mursel olsun, ba şka bir yönden rivayet edilmesiyleonun sahih olaca ğını ileri sürmü şlerdir. Keza, umumiyetle mursel hadislerizay ıf hadislerden addeden e ş-Sâfi`i de bu şartlarla Said İbnu'l-Museyyib'in mursellerini almakta tereddüt göstermemi ş ve " İbnu'l-Museyyib'in murselleri, bizim nazar ımızda güzeldir" demi ştir." 2 Yinee ş-SâfiTnin, yaln ız Said İbnu'l-Museyyib'in de ğil el-fugandu's-seb`a(yedi fakih) ismiyle me şhur olan -ki İbnu'l-Museyyib bunlardan biridirimamlarınmursellerini de ald ığı bilinmektedir."'E ş- SâfiTnin mursel hadislere kar şı tutumu, İbn Cerir'in "bütüntâbi'iler, murselin kabulü üzerinde ittifak etmi şlerdi, buna ilk muhalefeteden e ş-Sâfi'I oldu" 254 sözlerinden daha iyi anla şılmaktad ır. E ğerbu sözde bir hakikat pay ı varsa -ki el-Beyhaqi, fitne veya dâhili kar ı-şıklıklardan sonra halk ın bozulmas ı ve yalanc ılığın artmas ıyle mursel-251 Aym eser, s. 119.252 Aym eser, s. 121.253 Aynı yer.254 Aynı eser, s. 123.99


lerin zayıflığına hükmolundu diyerek, sözün do ğruluğunu teyid etmektedir-e ş- Şafri olsun, Malik veya di ğer imamlar olsun, mahreci belli olanve adalet ve zabt şartlar ına sâhip râviler tarafından rivayet edilen murselhadisleri almakta tereddüt göstermemi şlerdir.Hadisçiler aras ında murselleriyle şöhret kazanan tabriler Medine'-den Said İbnu'l-Museyyib, Mekke'den Atâ' tbn EM' Rabâh, M ısır'danSdid tbn EM Hilal, Şam'dan Mekhill ed-D ımışqi, Basra'dan el-Hasanİbn Ebrl-Hasan (el-Basri), Küfe'den İbrahim İbn Yezid en-Nandidir.2" Bunlar aras ında en çok itimada sayan olan ı ise Sdid İbnu'l-Museyyib'inmurselleridir; çünkü Sdid, bir sahabi çocu ğudur ve babas ıel-Museyyib İbn Hazn, Rıdvan bratine i ştirak edenlerdendir. Sdidİbnu'l-Museyyib, Omer ibnu'l-Hattab, Osman İbn Affân, Ali İbn Ebîrabb, Talha,ez-Zubeyr ibnu'l-Avvân ı ve di ğer a şere-i mübe şşeredenolan me şhûr sahabileri idrâk etmi ştir; tabriler aras ında Qays İbn EbîHâzim'den ba şka bunlara yeti şen kimse yoktur. 256 Diğer mursel sahiplerinegelince, bazı hadis imamlar ı onlar hakkında kanaatlerini aç ık birşekilde belirtmişlerdir. Mesela, Ali ibnu'l-Medini, Atâ' İbn Ebi Rabâhhakkında "o, her önüne gelenden ahrd ı; murselleri, onunmursellerinden çok daha iyidir" 257 demiş, Ahmed İbn Hanbel ise, onunlael-Hasan el Basrrnin mursellerinin, her önlerine gelenden ald ıkları içinçok zay ıf olduğunu söylemi ştir. 258 Ebû Zur`a ile Yahyâ İbn Sdid el-Qattân ise el-Hasan el-Basrrnin murselleri hakk ında "onun, qâle(A.S.). diyerek rivayet etti ği her şeyin bir ashnı bulduk, belki birkaçı müstesnâ ..." demek suretiyle, Ahmed İbn Hanbel'in görü şühılafına, onları doğrulamışlardır." 9Bu haberler gösteriyor ki, mursel hadisler, hadisçiler aras ında umumiyetlezayıf addedilmekle beraber, mahreçlerinin bilinmesi ve râvilerinintan ınmış olması halinde, bazan hasen bazan da sahih hadislergibi alınmış ve huccet olarak kullan ılmıştır. Es-Suy ılti, mursel hakkındaileri sürülen görü şleri, şu kısa ibarelerle hulâsa etmi ştir; Mursel: 1)Mutlaka huccettir; 2) Huccet olarak kullan ılmaz; 3) E ğer üç kurûnamensup olanlar rivayet ederlerse kuceet olarak kullan ılır; 4) yaln ızadalet vasfına sahip olanlardan rivayet edilirse huccet olarak kullan ı-lır; 5) Yaln ız Sdid İbnu'l-Museyyib'in rivayet ettikleri huccet olarak255 el-Hâkim Eb ıl Abdillah, Mdrifet s. 25.256 Aym yer.257 es-Suyütt, Tedribdr-rtivi, s. 123.258 Aynı eser, s. 123-124.259 Aym yer.100


kullanılır; 6) Ayn ı bâbta e ğer ba şka hadis yoksa huccet olarak kullan ı-lır; 7) Musnedten daha kuvvetlidir; 8) Huccet olarak kullan ılmas ı mendübtur;9) Sahabi murselleri huccet olarak kullan ılır 26°56. Munkatı` hadisler (el -hadisu'l -munqatı`).Me şhur olan tarife göre mungan', isnâdinda bir râvisi düşen veyamüphem bir râvi zikredilen hadislerdir. Bunlar da mursel hadisler gibi,isnâdlar ındaki inkıtâdan dolay ı zayıf hadislerden say ılırlar. Bu ink ıta,mursel hadislerde sahabinin dü şmesiyle vücuda geldiği halde munkat ıhadislerde tâbri veya ondan sonraki halkalardan birinde olabilir. MeselâPtlâlik İbn Enes'in Nâfri atlayarak Abdullah İbn Omer'den rivayeti,Sufyân es-Sevrrnin Câbir İbn Abdillah'tan rivayeti, yahuttaŞube ibnu'l-Haccâc' ın Enes İbn Mâlik'ten rivayeti gibi. 2"ibrıu's-Salâh, böyle bir ink ıtâ`a misal olarak şu hadisi zikreder:Abdurrazâq an Sufyân es-Seyri an Ebi ishal an Zeyd İbn Yusey' anHuzeyfe qâle qâle (A.S.): In yelleytumâhâ Eb'â bekrin,fe-qaviyyun emin. Bu hadis ilk bak ışta muttas ıl gibi görünürse dehakikatte munkat ı`dır ve ink ıtâ, isnâd ın iki yerinde görülür. Birincisi;Abdurrazzâk, bu hadisi Sufyân es-Sevrrden i şitmemi ş, onuen-Nırmân İbn Ebî Şeybe vas ıtas ıyle es-Sevri'den alm ıştır. İkincisi,Sufyân es-Seyri, Ebü İshâq' tan i şitmemi ş , Şureyk vas ıtas ıyle ondanalmışt ır; fakat isnâdta hem en-Nu' ınân İbn Ebi Şeybe'yi ve hem deŞureyk'i zikretmemi ştir." 2İsnâd içerisinde, râvinin müphem olarak zikredilmesi halindevücuda gelen inkıtâ` ın misali ise Ebu'l-Alâ' İbn Abdillâh İbni' ş - Şahirdenrivayet edilen hadistir: ... an Ebi'l-Alâ' İbn Abdillâh İbni'ş - şahiran Raculeyni an şeddâd İbn Evs an Rastili'llâh (A. S.) fi'd-du'â' fi'ssalâti(Allâhumme, inni es'eluke's-sebâte fi'l-emr." 3 İsnâdta zikredilenraculeyn (iki adam) kimdir? Bunlar ın ismi zikredilmemiş ve müphemb ırak ılmıştır. Bazan bu iki şahıs yerine bir müphem şahıs zikredilirve bu şahıslar ın kim olduklar ı tesbit edilemeyince hadis, munkatrha dislerden addedilir.Bir hadis, isnâd ındaki râvilerden birisinin isminin zikredilmemesisuretiyle rivayet edilirse munkat ı` sayılmaz. Meselâ, ...Sufyân es-260 es-Suynti, Tedribu'r-rtivi, s. 123. Burada on ibareden bahsedilmekle beraber bunlardanbiri zikredilmemi ştir.261 ebIlatib el-Ba ğdadi, s. 21.262 İbnu's-Salâh, s. 63.263 Aynı yer ve el-Hakim. Ebtı Abdillah, Mdrifet s. 27.101


Seyri haddesenâ Dâvâd İbn Ebî Hind haddesenâ şeyhun an Ebi Hurayraqâle : Qâle Rasâlullâh (A. S.): ale'n-nâsi zemânun ... 264 İsnâdta zikrigeçen Dâvûd İbn Ebî Hind, hadisi bir şeyhten aldığını zikretmi ş fakatbu şeyhin ismini belirtmemi ştir. Bununla beraber ismin zikredilmemesiile daha evvelki hadislerin isnâdlar ında görülen râvilerin müphemb ırakılması aras ında büyük fark vard ır. Isim, bir ba şka rivayette zikredilebilir,nitekim Dâvild İbn Ebi Hind'ten gelen ayr ı bir rivayettebu şeyhin Ebû Omer el-Cedeli oldu ğu tasrih edilmi ştir, 265 fakat müphemrâvi meçhuldür ve kim oldu ğu bilinmez57. Mddal hadisler (el -hadisdl-mddal).İsnâdtan, birbiri arkasına iki râvinin düşmesidir. Bu bakımdanmu`dal, munkat ı'm bir nevi'idir, fakat zafiyet bak ımından, ondan dahaa şa ğıdad ır. Bundan evvelkilerde oldu ğu gibi, isnâdta ittisalin bozulması,mu`dalin zay ıf hadisler aras ında zikredilmesine sebep olmu ştur.Mu`dale misal olarak el-A`me ş'in e ş - şdhi'den rivayeti zikredilebibilir:El-A`me ş ani'ş-şa`bi qâle : Yuqâlu li'r-raculi yevme l-qtyâmeti... 266İsnâdta ismi geçen e ş-5db', hadisi, Enes İbn Mâlik'ten, o da HazretiPeygamberden ald ığı halde bunlar ı zikretmemi ş ve do ğrudan do ğruyahadisi nakletmi ştir.Mu`dalin bir ba şka nev'i de hadisin Hazreti Peygamberden nakledilmesiyleberaber, ondan sonra gelen sabah" ve tâbi'inin ve hattâtabi`u't-tâbi`inin isnadta zikredilmemesidir. Mesela, haddesenâAbdullah İbn Vehb ahberani Mahrame İbn Bukeyr an ebihi an Amr İbnŞu' ayb qâle : Qâtele abdun ma`a Rastılillahi (A. S.) yevme Uhud, feqâlelehâ Rasülullâh (A. S.): Ezine leke seyyiduke? Qâle : Lâ, fe-qâle : Levqatelte le-dehalte'n-rlre ; qâle seyyiduldı : Fe-huve hurrun, yâfe-qâle'n-Nebiyyu (A. S.): El-Ane fe-qâtil. 267 İsnâdta ismi geçen Amrİbn şu'ayb, bu hadisi Hazreti Peygamberden rivayet eden sahab"ile sahabiden rivayet eden tâbi`iyi atlam ış ve do ğrudan do ğruya HazretiPeygamberden nakletmi ştir. Bu iki râvinin kim oldu ğu bilinmemektedir.Mu`dal hakkında zikredilen bu iki misalden anla şıldığına göre, birçok hadisçilerin veya fakihlerin yahutta musann ıfların isnât zikretmek-264 el-Hakim Ebû Abdillah, Mdrifet s, 28;265 Aynı yer.266 İbmı's-Salah, s. 66;267 el-Hakim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 36.102


sizin "qâle Rasülullah (A. S.)" diyerek naklettikleri bütün hadisler mu`dalcinsindendir.58. Mudelles hadisler (el—hadisul-mudelles).Bir râvinin, mulâki olduğu şeyhten i şitmeden, yahutta muas ırıolmakla beraber mulâkı olmadığı şeyhten i şitmi ş gibi rivayet ettiği hadisleremudelles denir. Hadisçiler aras ında, bu çe şit rivayetleriyle şöhretkazananlara mudellis, rivayet tarz ına da tedlis denilmiştir.Tedlis iki kısma ayr ılır:1) Tedlisu'l-isnâd (isnâdın tedlisi): Hadisçiler aras ında en çokgörülen tedlis şekli olup, yukarıki tarifte zikredilen şekilde meydanagelir. Yâni râvi, mulâki oldu ğu şeyhten i şitmemi ş olduğu her hangibir hadis rivayet ederse bu hadis mudelles say ılır. Yahutta râvi, muas ırıolan bir şeyhten, mulâki olmad ığı halde mulak ı olmuş ve ondan i şitmişgibi hadis rivayet ederse bu hadisler de mudelles addedilir Bu şekilderivayet edilen hadislerde râvi, haddesenâ yahut ahberanâ yahutta bunabenzer tabirler kullanmaz; ancak, qâle fulân yahutta an fulân diyebilir.Bazan râvi ile hadisini rivayet etti ği şeyh aras ında, ismi atlanmışbirden fazla kimse de olabilir. Mesela, Ali İbn Ha şrem der ki: Bir günSufyân İbn Uyeyne'nin yanında idik. Bize qâle'z-Zuhri diyerek ondanbir hadis rivayet etti; kendisine, bu hadisi ez-Zuhrrden i şitip işitmediğisorulunca, i şitmediğini söyledi ve şöyle dedi: Haddeseni Abdurrazzâqan Ma`mer ani'z-Zuhri.268 Sufyân İbn Uyeyne, ez-Zuhrrnin muas ırıolduğu gibi ona mulaki de olmuştur; fakat ondan hiç bir hadis i şitmemiştir. Bu haberde görüldü ğü gibi, önce "ez-Zuhri şöyle dedi" diyerekondan bir hadis nakletmi ş, onu işitip i şitmediği sorulunca da hadisi,kendisine Abdurrazzatf ın rivayet etti ğini, onun Ma`mer'den, Ma`mer'inde ez-Zuhrrden ald ığını söylemiştin. Buradaki tedlis, Sufyan' ın, şeyhinive şeyhinin şeyhini atlayarak, do ğrudan do ğruya ez-Zuhrrden mubaşeretenaldığı hissini uyand ıracak şekilde, hadisi rivayet etmesidir.2) Tedlisu' ş -şuy(th ( şeyhlerin tedlisi) : Ravinin, hadis rivayetettiği şeyhini, bilinmeyen bir s ıfat veya neseb veyahutta bir künye ileisimlendirmesidir. Bu nevi tedlislerde muhtelif gayeler güdülür. Yaşeyh mecrûhlardand ır; râvi, onu herkes taraf ından bilinmeyen bir künyeveya isimle zikreder ve bu suretle onun mecrûh oldu ğunu gizleme ğeçalışır; ya ya ş bakımından küçüktür; ya şeyhinin fazla ya şamas ı do-268 el-Hâkim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 105.103


layısıyle, kendisinden daha küçük olanlarla ondan hadis almak durumundadır; yahutta ondan pek çok hadis i şitmiştir ve bu hadisleri ayn ışahıstan ayn ı şekillerde rivayet etmekten ho şlanmaz. Bu gibi haller,râviyi, şeyhinin ismini iskât etme ğe veya onu ba şka isim ve künyelerlezikretme ğe sevkeder. 269 Bunlar aras ında en kötü ve tehlikeli olan ı,mecrah olarak bilinen bir kimsenin tedlisidir. Maamafih tedlisu'ş-şuyükdenilen bu kısım, birinci k ısma nisbetle daha hafif ve daha aztehlikelidir. Tedlisu'l-isnâd denilen birinci kısım, bir çok hadis imamlarıtarafından zemmedilmiş ve bu kısma giren hadislerin reddi hususundaittifak edilmi ştir. Bu mevzuda en çok şiddet gösteren hadisçilerin başındaŞu`be Ibnu'l-Haccac gelir. E ş- ŞafiTnin, ondan rivayet etti ği birhabere göre "tedlis, kizbin karde şiclir". 22° Yine Şu`be'ye göre "zinaişlemek, tedlis yapmaktan daha iyidir" 22° Maa ınafih Ibnu's-Salah,bu görü şüp mübala ğah oldu ğunu kaydederek, an fulân veya qâle fulângibi semda ve ittisale delâlet etmiyen tabirlerle rivayet edilen bir hadisinmursel derecesinde oldu ğunu, haddesenâ ve ahberanâ gibi sema`a ve ittisaledelâlet eden tabirlerle rivayet edilen bir hadisin ise kabul ediliphuccet olarak kullan ılabilece ğini söylemi ştir.222Tedlis, umumiyetle zikretmi ş olduğumuz bu iki k ısımda mütalaaedilmekle beraber baz ı usül kitaplarında -Ini derecede kalan bir kaçkısma daha rastlan ır Mesela, bunlardan biri tedlisu 't-tesviyedir ; yaniravinin, şeyhini zikredip ondan sonra gelen ve zay ıf olarak bilinen birrâviyi atlamas ıdır. Bu şuretle hadisi ve isnadım bilmeyen kimse üzerinde,siqa olan kimselerin yine siqa olan kimselerden rivayeti hissini uyandırır.Bir ba şka tedlis şekli tedrisu'l-atftır: Ravi, haddesenâ fulân vefulân der, fakat hakikatta ikinci şahsi, yani ma`tüf olan ı işitmemi ştir. Bir di ğer şekli tedlisu's-sükrıttur: Wavi, önce haddesenâ veya semi`tugibi semda ve ittisale delâlet eden bir tabir kullan ır, bir müddet susar,sonra Hişâm İbn Urve veya el-A`me ş der. Bu suretle, dinleyenler üzerindei şitmemiş olduğu kimselerden i şittiği zannını uyandırır. 27359 . Mdallel hadisler (el-hadisul-mdalle1).Bunlara ma`lül de denilmi ştir. Zâhiren saltill olmakla beraber, busıhhati yok edebilecek gizli bir illete sahip olan hadislere bu isim verilmi ştir.269 Mesela Eb61' Bekr İbn Mueâhid, Abdullah İbn Ebî Davıid es-Sicistâni'den rivayet ettiğizaman Abdullah İbn Ebi Abdillah ismini kullanır. Halbuki meshur olan, ilk isimdir. Bunabenzer diğer haberler için bkz. İbnu's-Salah, s. 312.270 İbım's-Salâh, s. 80.271 Aynı yer.272 Aynı eser, s. 81.273 Ahmed Muhammed Şakir, s. 60.104


'ilet, ya hadisin metninde yahutta isnad ında bulunur. Bu illet ke şfedilinceyekadar, hazan hadis, sahih hükmünü ta şır; fakat illetin ke şfindensonra mu'allel veya malül olur.Bir hadisin illeti, ya rivayetin tek kalmas ı (teferüdü), yahutta di ğersiqa olanların rivayetine muhalefet etmesiyle bilinir Bununla beraber, baz ıhaller vard ır ki bunları tesbit etmek cidden güçtür. Mesela, hadis asl ındaya mevsüldür, yâni isnadı muttas ıld ır, fakat irsal edilmi ştir; yahuttamevküftur, fakat merfü olarak rivayet edilmi ştir. E ğer ilk anda, rivayetteteferrüd bilinemez veya di ğer rivayetlere muhalefet tesbit edilemezse,hadisin mevsül veya mursel, mevküf veya merfû oldu ğunuanlamak güçle şir. Bununla beraber, hadis ilminde yüksek mertebeyeula şmış olan baz ı imamlar, zâhiren sahih şartlar ını ihtiva eden ve fakatgizli bir illeti bulunan bu çe şit hadisleri, sâhip olduklar ı yüksek hadisbilgileri sayesinde ve baz ı ip uçlar ının da yard ımıyle rivayet etmezler,onlar ın s ıhhati hakkında hemen hüküm vermezler. İlel bahsinin güçlüğüsebebiyle, bu mevzuda çok az kimse şöhret kazanm ıştır. 274 UsCılkitaplar ı hemen hemen şu isimler üzerinde ittifak ederler: Ali ibnul-Medini (161-234), Abdurrahman İbn Mehdi (135-198), Ahmed İbnHanbel (164-241), el-Buhari (194-256), Ya`gisıb İbn Şeybe (Ö. 262), EbüZur`a (O. 264), İbn Ebi Hâtim (O. 327), ed-Daraqutni (206-385), et-Tirmizi (Ö. 273). 275İllet, çok defa isnâdta, bazan da metinde bulunur. isnâdta bulundu ğuzaman, bazan hem metne ve hem de isnâda tesir eder, bazan da metin,sahih, olarak kal ır yaln ız isnâda tesir eder.El-Hakim, metin ve isnâdta bulunan illetleri on k ısma ay ırmışve bunlar ı misalleriyle beraber teker teker izah etmi ştir. Biz burada,bu kıs ımları kısaca zikredece ğiz.1) Sened, zâhiren sahih olmakla beraber, içerisindeki râvilerdenbirinin, hadisi rivayet etti ği şeyhinden i şitip işitmediğinin bilinmemesi;2) Siqa olarak bilinen kimselerin rivayetlerinde mursel olmaklaberaber, bir ba şka yönden musned olarak rivayet edilmesi ve bu ikincirivayetin zâhiren sahih olmas ı ;274 es-Suyüti, Tedribu'r-rtıv ı, s. 161.275 Aym yer. Bu imamlar aras ında İbn Ebi Hâtim ile et-Tirmizrnin ılel'le ilgili kitaplar ıne şredilroiştir Ahmed İbn Hanbel'e ait çok k ıymetli bir ılel kitab ının birinci cildi, İlâhiyatFakültesi yayınları aras ında Dr. Talat Koçyi ğit ve Dr. İsmail Cerraho ğlu tarafından ne şredilmi ş -tir. Bu kitap. Kitâbu'l-Ilel ve Ma`rifeti'r-Ricâ1 ismini ta şımaktad ır.105


3) Maliim bir sahabinin hadisi oldu ğu bilinmekle beraber; ayr ıayr ı memlekete mensub olan râvilerin birbirinden rivayetleri s ıras ındaba şka bir sahabiden rivayet edilmesi;4) Yine bir sahabinin hadisi oldu ğu bilinmekle beraber, yanl ışolarak tabi`iden rivayet edilmesi;5) An' ane 276 ile rivayet edilen bir hadisin isnad ından bir ravinindüşürülmü ş olmas ı; (bu hal, hadisin, sahih olarak bir ba şka yönden rivayetedilmesiyle bilinir).6) Bir râvinin musned olarak rivayet etti ği bir hadisi, o ravidenrivayet eden bir ba şka şahs ın, isnâdtaki bu ittisali bozmas ı ve hadisinbu isnâdta bilinmesi;7) Bir isnâdta ravilerin isimleri muntazaman zikredildi ği halde, ba ş -ka yönden gelen bir isnâdta ise râvilerden birisinin müphem b ırakılması ;8) Bir ravi, bir şeyhe mülakı olur ve ondan baz ı hadisler i şitir;fakat baz ı muayyen hadisleri de i şitmemi ş olabilir E ğer, râvi, i şitmemi şoldu ğu bu hadisleri o şeyhten vas ıtas ız olarak rivayet ederse kendi şeyhindenrivayet etmemi ş olur. Bu ise o hadislerin illetini te şkil eder.9) Ravinin, umumiyetle bir rivayet yolu varken, kendi râvilerindenbirisinin, bu yolun haricindeki rivayetinin fark ına varmamas ı ve malûmolan yoldan rivayet edip gitmesi;10) Hadisin, bir yönden merfû, bir ba şka yönden de mevkilf olarakrivayet edilmesi;Hadislerin metin ve isnadlar ında görülen ve el-Hakim taraf ındanzikredilen bu on çe şit illet, belki en çok tesadüf edilen illetlerdendir,fakat hepsi bunlardan ibaret de ğildir. Nitekim el-Hakim de buna i şaretederek illetin bütün çe şitlerini zikretmedi ğini, ancak, hadis ilminde yükselmekisteyenleri ir şad etmek maksadiyle baz ılarını misal olarak verdiğinikaydetmi ştir. 27 760. Muztarib hadisler (el -hadisul-muztarib).Bazan bir, bazan da birden fazla râvilerden, birbirine muhalif şekillerderivayet edilen ve aralarında, rövilerin adalet ve zabt yönlerinden eşit dere-276 isnad ın ba şından sonuna kadar an harfiyle rivayet edilen hadislere mu'an'an denilmi ştir.Mesela an falan, an fulân an fulân, an Rastili'llah (A. S.) gibi, Ileride, diğer hadis çe şitleri aras ındaayrıca zikredilecektir.277 el-Hakim Ebü Abdullah , Ma`rifet s. 119, el-Hakim tarafından zikredilen buon Jilet çe şidi, es-Suyüti tarafından da bulasa edilmiştir; Bkz. Tedribu'r-reivi, s. 167-169.106


celerde olmaları dolayıs ıyle her hangi bir tercih yapılamayan hadislere muztaribdenilmiştir. Bu çe şit hadislerin zay ıf hadisler aras ında yer almas ınınsebebi, onlar ın, birbirine muhalif şekillerde rivayetine sebep olan ravilerininzabt veya hafızalar ı üzerinde beliren şüphe ve tereddütlerdir.E ğer ravilerden birisi veya bir kaç ı, diğer yönden rivayet edilen hadisinrâvilerine zabt veya hafıza yönünden tercih edilebilirse, bu hadis muztaribolmaktan ç ıkar, sahihe yakla şır; daha do ğrusu mahfüz ve ma`rüfolurdu. Diğer rivayet veya rivayetle'r ise şâz veya munker addedilirdi.Ileride bu çe şit hadisler hakk ında ayr ıca malumat verilecektir.iztirab, çok defa hadisin isnad ında, bazan da metninde vukubulur;fakat hadisçilerin isnad ı nazar ı dikkate almaks ızın yalnızca metinüzerinde izt ırabla hükmetmeleri nâdirdir.ibnu's-Salah ve es-Suyüti, isnadta vukubulan izt ıraba misal olarakEbü Davûd ile İbn Mâce'nin Sunen'lerinde naklettikleri sütre hadisinizikrederler. 278 "Her hangi biriniz, namaza durdu ğu zaman önüne (sütreolabilecek) bir şey koysun" me'âlinde olan bu hadisi Bi şr ibnu'l-Mufaddal ve Ravh ibnu'l-Qas ım,İbn Umeyye vas ıtas ıyle veEbû Amr İbn Muhammed İbn Hurays an ceddihi Hurays an Ebi Hurayraisnadlyle nakletmi şlerdir. Sufyân es-Seyri, yine isma`il İbn Umeyyevas ıtas ıyle ve Ebâ Amr İbn Hurays an ebihi an Ebi Hurayra isnadlyle;Humeyd İbnu'l-Esved, yine isma'il İbn Umeyye vas ıtas ıyle ve EbâAmr İbn Muhammed İbn Amr an ceddihi Hurays İbn Suleym an EM.Hurayra isnadlyle; Vuheyb İbn Hâlid ve Abdul-Varis, isma`il İbnUmeyye vas ıtas ıyle ve Ebâ Amr İbn Hurays an ceddihi Hurays isnâdıyle;İbn Curayc,İbn Umeyye'den Hurays İbn Ammâr anEbi Hurayra isnadlyle; Zevvad İbn Ulbe ise yine ayni vas ıta ile veEbû Amr İbn Muhammed an ceddihi Huray ş İbn Suleymân isnadlylerivayet etmi şlerdir."'Aynı hadisin, Sufyân İbn Uyeyne an İsmâ`îl an Ebi Muhammedİbn Amr İbn Hurays an ceddihi Hurays raculun min beni Uzra isriadıyleİbn Uyeyne'den gelen bir çok rivayetlerinde yukar ıdakine benzerdeğişik şekiller görülür."' Baz ı hadisçiler, bu isnadlardan baz ılarım tercihederek hadisi muztarib olmaktan kurtarm ışlarsa da, di ğer bazılarıonun zayıf olduğuna hükmetmi şlerdir. Bunlar aras ında e ş-Safi`i, el-Beyhaqi ve en-Nevevi oldu ğu gibi, İbn Uyeyne de hadis hakkında şöyle278 ibnu's-Salâh, s. 104; es-Suyiltl, Tedr b, s. 170.279 Aynı yerler.280 es-SuyntI, Tedribu'r-reivi, s. 170-171.107


demiştir: "Hadisi kuvvetlendirecek hiç bir şey bulamıyoruz; o sadecebu yönden rivayet edilmi ştir" . 281İsnadta vukubulan izt ıraba bir ba şka misal, Ebü ishaq vasıtas ıylerivayet olunan "beni, Hûd ve ona benzer sûreler ihtiyarlatt ı" hadisidir.Bu hadis, yaln ız Ebü ishaq es-Sebri vas ıtas ıyle rivayet edilmi ş olmasınara ğmen isnadında birbirine muhalif on kadar şekil vardı. Meselabunlardan baz ılarında hadis, Ebü Bekr'in, baz ılarında Sa`d İbn EbiVaqqas' ın, bazılarında da A'i şe'nin musnedi olarak görülür; baz ı rivayetlerdeise murseldir. Bunlar aras ında her hangi bir tercih yapmakimkanı olmadığı için hadis muztaribdir. 2"Metinde vukubulan izt ıraba gelince, es-Suyilti, Fat ıma bint Qaystarafından Hazreti Peygamberden rivayet edilen "malda, zekâttanba şka da bir hak vard ır" mealindeki zekâtla ilgili bir hadisi misal olarakzikreder. 283 Et-Tirmizrnin nakletmi ş olduğu lyu hadisi Şureyk, EbûHamza'dan, Ebü Hamza e ş- Şa`brden, o da Fat ıma'dan rivayet etmi ş-tir. Halbuki İbn Mâce rivayetinde bu hadis, "malda zekâttan ba şkahak yoktur" me'âlinde ve öbür hadise tamamiyle z ıt bir şekilde gelir.Aralarında her hangi bir tevil ihtimali , de yoktur. Maamafih baz ı hadisçiler,Şureyk'in şeyhi olan Ebü Hamza'nın aslında zay ıf bir kimse olduğunuve hadisin, ravinin zafiyeti dolay ısıyle reddedilebilece ğini söylemişlerdir.Bu bak ımdan es-Suyüti, metinde vukubulan izt ıraba eniyi misalin Enes İbn Malik tarafından rivayet edilen "besmele" hadisiolduğuna i şaret eder. 284 El-Buhari tarafından nakledilen bu hadise göregerek Hazreti Peygamber ve gerekse Ebu Bekr ve Omer, namazaelhamdu Rabbi'l-âlemin, ile başhyorlard ı. Bu hadiste, besmeleninde okunaca ğına dair bir sarahat olmamakla beraber, e ş - Şafri, el-hamduile Fâtiha süresinin kasdedildi ğini ve besmelenin de bu süreye dahilolduğunu söyliyerek okunmas ı gerekti ğini ileri sürmü ştür. HalbukiMuslim ve Malik, yine Enes'ten naklettikleri ayn ı hadiste, namaz ınbaşında ve sonunda besmele okunmad ığını tasrih etmi şlerdir. Fakathadis, sadece el-Buhari, Muslim veya Malik İbn Enes'in zikrettiklerişekillerden ibaret de ğildir. Baz ı rivayetlerde "Hazreti Peygamber, EbüBekr ve Omer'in arkas ında namaz k ıldım" denilmekte, baz ılarında BunlaraOsman ilave edilmekte, baz ılarında yaln ız Ebü Bekr ve Omer zikredilmektedir.Baz ılarında "besmeleyi okumuyorlard ı" ibaresi yerine281 Aynı yer.282 Aynı eser, s. 172.283 Aynı yer.284 Aynı eser, s. 173.108


"cehretmiyorlard ı" denilmekte, ve hatta baz ılarında da tamamiyleaksi olarak besmelenin okundu ğu veya cehredildi ği ileri sürülmektedir."'Bütün bu rivayetler, bir birinden farkl ı olduğu gibi râvileri aras ında herhangi bir tercih yapmak veya haberleri te'vil yolu ile izah etmek imkan ıda yoktur. Bu bak ımdan hadis, muztaribin en güzel bir örne ğini te şkileder.Muztarib hadisler, baz ı hallerde sahih ve hasen grubuna girerler.Bunlar daha ziyade, ravileri siqa olmakla beraber, isim, neseb ve künyeleriüzerinde ihtilaf edilen hadislerdir. Her ne kadar bu gibi hadisleremuztarib ismi verilse bile, bu çe şit ihtilâflar hadisin s ıhhati üzerindetesir yapmazlar. El-Buhari ve Muslim'in kitaplar ında bu gruba girenbir çok hadislere rastlan ır."'61 . Maqlfıb hadisler (el-hadisul-maqlfıb).İs ıdıdında, bir veya bir kaç râvinin isim veya nesebleri yahutta metnindebazı kelimeleri, bilerek veya bilmiyerek de ğiştirilmiş hadislere maqlâbdenir. Tariften de anla şıldığı gibi de ği şme (qalb), hadisin ya isnad ındaolur yahutta metninde; keza bu, ya kasden yap ılır, yahutta her hangibir maksat gözetilmeden sadece yanl ışlık eseri olarak ortaya ç ıkar.İsnadta, ismin kasden de ği ştirilmesi, hadise kar şı ra ğbeti art ırmakmaksadına dayanır; bu sebeple hadisçiler aras ında bu gibi işlere tevessüledenler, yalanc ı (kezzâb) veya hadis uydurucu (vazza`) olarak isim lendirilirler ve bunlar tarafından rivayet edilen hadisler kabul olunmaz.isnad ve metinde bu çe şit de ği şiklikler yapmakla şöhret kazananlar ınba şında Hammad İbn Amr, Ebû isma`il İbrahim İbn Ebi Hayye gibibaz ı hadis uydurucular ı gelir. Bu gibi kimselerin rivayet ettikleri mak-Mba misal, Muslim tarafından nakledilen "yolda mü şriklerle kar şılaştığınız zaman selam verme ğe ilk defa siz ba şlamay ınız" mealindekihadistir. 287 Suheyl İbn Ebi Sâlih an ebihi an ebi Hurayra isnachyle rivayetedilen bu hadis, Hammad İbn Amr en-Nasibi tarafından, Suheyl yerineel-A`me ş ismi konulmak suretiyle maklûb olarak nakledilmi ştir. 2"285 Aynı eser, s. 165.286 Aynı eser, s. 173.287 Bkz. Sahib (Kitabu's-selam 39, hadis No. 13). Muslim, bu hadisi, Abdu'l-Aziz tarihiyleSuheyl'den, Muhammed İbn Cdfer- Şu'be; Ebu Bekr İbn Ebi Şeybe ve Ebû Kureyb-Veki'-Sufyan; Zuheyr İbn Harb- Cerir tarik ıyle yine Suheyl'den naldetmi ş, hadisinde inilagitum el-Yaldıde; Muhammed Ilin Cafer - Şube hadisinde fî ehli'l-kitâb; Cerir hadisinde iseizâ lagitumiihum denilmi ş, fakat mü şriklerden hiç biri zikredilmemi ştir.288 es-Suy ılti, Tedribu'r-râvr, s. 191.109


isnadta yap ılan de ğişikliğin hazan her hangi bir maksada dayanmadığınıve sadece bir yanh şlık neticesi meydana geldiğini söylemiştik.İbn Hacer, Ka`b İbn Murra veya Murra İbn Kal, ismini, bu şekilde birdeğişikliğe misal olarak zikreder. İlk şekilde Kal), Murra'nm o ğlu,ikinci şekilde ise onun babas ıdır. 289Bazan bir hadisçinin hafıza kudretini ve hadis sahas ındaki mertebesiniölçmek veya onu imtihan etmek maks ıdiyle hadislerin metinve isnadlannı birbirine kar ıştırarak maklûb hadisler meydana getirmekve bunları o hadisçiye sormak adet olmu ştur. Mesela me şhur hadis imamı-el-Buhari, Ba ğdad'a geldi ği zaman hadisçiler toplanm ışlar ve yüzhadis alarak bunlar ın metin ve isnadlarnu birbirleriyle kar ıştırmışlardır.Bu suretle bir hadisin isnad ı ba şka bir hadisin ba şına, öbür hadisin isna&diğer bir hadisin ba şına eklenmi ş ve yüz maklûb hadis meydanagetirilmi ştir. On hadisçi, yanlar ına bunlardan onar hadis alarak el-Buharrninmeclisine gelmi şler ve teker teker bu hadisleri ona okuma ğave sormağa başlamışlardır. El-Buhari, her hadisin okunu şundan sonra,o hadisi bilmediğini söylemiş ve orada bulunanlar üzerinde, önce, bilgisive hafızas ı hakkında bir şüphe ve tereddüt uyand ırmıştır. Fakat hadislerinokunmas ı bittikten sonra hadisçilere iltifat etmi ş ve her hadisiele alarak isnadlar ım ait olduklar ı metinlere eklemi ştir. Bu olay kar şısındamecliste bulunanlar hayretlerini gizlememi şler, onun üstün hafızakudretini itiraf etmi şlerdir. 29°Hadislerin metinlerinde meydana gelen de ği şikliklere gelince,bu mevzuda Uneyse Bint Hubeyb'in " İbn Ummi Mektûnı ezan okudu ğuzaman yeyib içiniz; Bilal ezan okudu ğu zaman ise yeyib içmeyiniz"mealindeki hadisi misal olarak zikredilmi ştir. 2" Halbuki me şhur olanve İbn Omer ile :A'i şe'den gelen rivayetlere göre hadis: Bilal, geceleyinezan okur, o zaman yeyib içiniz, tâ İbn Ummi Mektûm ezan okuyuncayakadar" mealindedir. Bu duruma göre Uneyse Bint Hubeyb rivayetindekihadis maklûb olur. Her ne kadar Bilal ile İbn Ummi Mektümaras ında, gece ve gündüz, münâvebe ile ezan okundu ğunu ileri sürerekhadisin maklûb olmadığını söyliyenler olmuşsa da el-Bulqini (724-805)"e ğer tevil kap ısını açacak olursak ılelu'l-hadisten pek ço ğunu reddetmemizgerekir" demek suretiyle hadisin maklûb cinsinden ındkrısolduğunu zikretmi ştir. 292289 İbn Hacer, Nuhbatu'/-fiker, s. 47.290 İbnu's-Salâh, s. 112; as-Suyûti, Tedrib, s. 193.291 es-Suyûti, s. 191.292 Bkz. es-Suyütt, Tedribu'r-reivi, s. 192.110


Şeyh İbn Hacer el-Asqalâni, metinde vukubulan maldûba misalolarak Muslim'in Ebû Hurayra'dan nakletti ği "Allah' ın, Ar şının gölgesindebar ınd ırdığı yedi ki şiden biri, sadaka verip de sol elinin verdi ğibu sadakay ı sağ elinin bilmesinden korkan kimsedir" mealindeki hadisinizikreder. 293 Muslim râvilerinden birisi tarafından sa ğ ve sol kelimelerideği ştirilen bu hadisin do ğrusu, yine Muslim ile el-Buhârrnin rivayetlerindegörüldü ğü gibi "sa ğ elinin verdi ğini sol elinin bilmesinden korkankimse" şeklindedir. 294Metni maklâb olan hadise bir ba şka misal, es-Suyisıti'nin et-Taberâni'dennakletti ği Ebû Hurayra hadisidir": Size bir şey emretti ğimdeonu yap ınız, bir şeyden nehyedersem, kudretiniz nisbetinde ondankaçlinnız" Halbuki bu hadisin do ğrusu el-Buhâri ve Muslim'de oldu ğugibi "sizi, nehyetti ğim şeylerden kaçm ınız, emretti ğim şeyi ise kudretiniznisbetinde yap ınız" mealindedir. 29362. Şâz hadisler (el-hadisu' ş- şâz).Hadis istılâh ında şâz, de ği şik şekillerde tarif edilmi ş ve hadisçaeraras ında, bu hususta baz ı ihtilâflar olmu ştur. Bu ihtilâflar ba şlıca ikinoktada zuhur etmi ştir: İnfirad ve muhalefet.El-Hâkim'e göre şâz, siqa olan râvinin, tek olarak rivayet etti ğihadistir ve bu siqamn mutabi'l yoktur, yâni, ba şka hiç bir kimse burivayette ona tâbi olmam ıştır. 296 El-Hakim, bu tarifinde teferrüdü şartko ştuğu gibi mutabi'l olmad ığını söylemek suretiyle de gayri sariholarak muhalefete de itibar etti ğini belirtmi ştir Çünkü, siqa olan râvininmu-tabi`i bulunmas ı, rivayetin di ğer siqâta muhalif olmad ığına delaleteder. E ğer rivayetinde tek kalan râvi siqa ise, bu rivayetle gelen hadisşâzd ır; fakat râvinin zabt ve haf ızas ında bir tereddüt vukubulursa hadisinisnklında bir illet var demektir. Bu ise hadisin mu'allel oldu ğunadelâlet eder.Ebû Ya`la el-Halili, tarifinde teferrüdü şart ko şmu ş olmakla berabermuhalefete itibar etmemi ş ve " şâz, ravisi ister siqa olsun isterolmas ın, bir tek isnâd ı olan hadistir; ancak, râvi siqa değilse hadismetrûktür, siqa ise hadisin üzerinde durmak laz ımdır, huccet olarakkullanılmaz" demi ştir. 297293 Bkz. Muslim, Sakih (Kitabu'z-zekat 12, hadis No. 91)294 Bkz. el-Buhari, Sakih, (Kitâbu'z-zekât, bâb sadaqati's-sirr), II. 115 ; (babusadaqati'l-yemM)II. 116.295 es-Suyati, Tedribu'r-rrivi, s. 192.296 el-Hakim Ebû Abdillah, Mgrifet s. 119.297 es-Suyâti, Tedribu'r-retvi, s. 146.111


E ş-Safi`i, bu tariflere itiraz ederek saz ın, ba şkaları rivayet etmedi ğihalde siqa râvinin rivayet etti ği hadis olmadığını söylemiş ve şu tarifivermiştir: "Saz, halka muhalif olarak siqa râvinin rivayet etti ği hadistir"." 8 E ş-SafiTnin, bu tarifte kullanm ış olduğu "halk" tabiri, siqât,yani güvenilir olan kimseler kar şılığıdır. Buna göre yukar ıki tarifi şuşekilde ifade etmek mümkün olur: "Siqa olan bir râvinin, di ğer siqat ınrivayetlerine muhalif rivayetidir". Görülüyor ki e ş-Safi`i, bu tarifinde,bir hadisin saz olabilmesi için hem teferrüdü (yani, siqa olan râvinin,rivayetinde tek kalmas ım) hem de-muhalefeti (yani, bu râvinin, di ğersiqa râvilerin rivayetlerine z ıt rivayetini) şart ko şmuştur. Hadisçileraras ında kabul edilen tarif de budur. Çünkü, gerek el-Hakim ve gerekseElni el-Halili, siqa râvinin, diğer siqâtın rivayetlerinemuhalefetini tarif d ışında b ırakmak suretiyle inneme'l-a`mâlu bi'nniyât,en-nehyu an bey` ı'l-vilir ve bunun gibi sahih hadis kitaplar ında_.. yer alan bir çok hadisi, şaz hadisler aras ına almış oluyorlar ki hiç birhadisçi, onların bu görü şüne i ştirak etmemi ştir. 299İbnu's-Salah bu meseleyi daha aç ık bir şekilde izah eder ve der ki:E ğer râvi, rivayetiyle, haf ıza ve zabt yönünden kendisinden daha üstünbir kimsenin rivayetine muhalefet ve kendi rivayetinde tefferrüdederse, o râvinin rivayeti merdüd şazdır. Böyle bir muhalefet olmazve sadece öbürünün rivayetinden farkl ı olarak kendi rivayetine birşey ilave etmekle bu rivayette teferrüd ederse, haf ıza ve zabt bak ımındandurumuna göre rivayeti de ğerlendirilir. Şöyle ki: Muhalif rivayetiyleteferrüd eden ravi, hafıza ve zabt yönünden kendisine güvenilir birkimse ise rivayeti sahib, hafıza ve zabt ına o derece güvenilir bir kimsedeğilse rivayeti hasen veya bu güvenin daha a şağı derecelerine göresaz, munker ve merdüd olur."9İbn Hacer, şâza misal olarak Sufyân İbn Uyeyne'nin Amr İbnDinar'dan, onun Avsece'den, Avsece'nin de İbn Abbâs'tan rivayetettiği bir hadisi zikreder: "Hazreti Peygamber zaman ında bir şahısvefat ,eder ve azadh kölesinden ba şka bir varis de b ırakmaz". Bu hadismuttas ıl bir senedle rivayet edilmi ş olup, İbn Curayc de ittisal yönündenSufyân İbn Uyeyne'ye mutâbeat etmi ştir. Fakat Hammâd298 el-Hakim Ebü Abdillah, Mdrifet s. 119.299 es-Suyati, Tedribu'r-rtıvi, s. 147. inneme'l-dmitlu bi'n-niydt hadisi, Hazreti PeygamberdenOmer Ilmul-Hattab taraf ından rivayet edilmi ştir Omer'den Alqama, Alqama'dan Muhammedİbn Ibrahim, ondan da Yahyâ İbn Sa`id rivayet etmi ştir. Öbür hacliste Abdullah İbn Dinar,İbn Omer'den rivayetiyle teferrüd etmi ştir.300 ibnu's-Salah, s. 86.112


İbn Zeyd, ayni hadisi Amr İbn Dinar vas ıtas ıyle Avsece'den rivayetetmi ş ise de İbn Abbas' ı zikretmemek suretiyle hem Sufyân İbn Uyeyne'yehem de İbn Curayc'e muhalefet etmi ştir. Ebû Hâtim'e göre burivayet şâz, Sufyân İbn Uyeyne rivayeti ise ınahfûzdur."' Çünkü, Hammâdİbn Zeyd adalet ve zabt şartlar ını hâiz bir hadisçi olmas ına ra ğmen,kendisinden daha üstün bir hadisçiye muhalif rivayet etmi ştir.'"Saz ın bir ba şka misali, Abdul-Valud İbn Ziyad' ın el-A`me ş vas ı-tas ıyle Ebû Salih'ten, onun da Ebû Hurayra'dan rivayet etti ği "herhangi biriniz, sabah namaz ının iki rik`atini kıldığı vakit sağ tarafı üzerineuzans ın" hadisidir. El-A`me ş'ten bu hadisi rivayet eden Abdul-Valnd İbn Ziyâd, yine el-Ame ş'ten rivayet eden di ğer bütün siqa râvileremuhalefet etmi ştir. Çünkü bu râvilerden hiç biri, hadisi, HazretiPeygamberin sözü olarak nakletmemi ş, sadece ondan, "o, şöyle yapard ı"kabilinden fili olarak haber vermi ştir. Halbuki Abdul-Valud yukar ıdagörüldüğü gibi hadisi, Hazreti Peygamberin kavli olarak rivayet etmişve bu rivayetinde münferid kalm ıştır.'"63. Munker hadisler (el-hadisu'l-munker).ibnu's-Salah ve en-Nevevi, Ebû Bekr el-Berdicrden naklen munkerin"bir tek râviden gelen ve bu râviden ba şka tariki bilinmeyenhadis" olduğunu zikretmi şlerdir. 304 Bu tarife göre munker, Ebû Ya`lâel-Halili'nin yukar ıda tarifini vermi ş olduğumuz şazdan ba şka bir şeyde ğildir. Nitekim ibnu's-Salah da el-Berdici'nin munker hakkındakitarifini kabul etmi ş, ancak şaz hakk ında verdiği tafsilat ın munkerdede göz önünde bulundurulmas ına i şaret etmi ştir.'" Buna göre munker,ya siqa ravinin, di ğer siqâtın rivayetine muhalefeti ve bu rivayetindeteferrüdü, yahutta siqa derecesinde olmayan ravinin, siqâtın rivayetinemuhalefeti ve rivayetinde teferrüdüdür. ibnu's-Salah, tamamiyle şazmanas ına aldığı munkerin birinci k ısmı, yâni siqa râvinin, di ğer siqâtınrivayetine muhalif olan hadisi için, Malik İbn Enes'in ez-Zuhri'den,onun Ali İbn Huseyn'den, onun Omer İbn Osmân'dan, onun Usâme İbn301 es-Suyilti, Tedribu'r-rtivi, s. 148. Hadis k ısımları aras ında mahfûz ayrıca zikredilmemi ş-tir. Istılah olarak umumiyetle setz'm kar şıtı olan hadislerde kullanılmıştır, yâni birbirine muhalifiki hadisten birisine ştiz denilmişse sahih olan di ğerine de mahfûz denilmi ştir. Daha fazla bilgiiçin Bkz. İbn Hacer. Nuhbetu'l- fiker, s. 29.302 es-Suyilti, Tedribu'r-reıvi, s. 148.303 Aynı yer.304 Ibnu's-Salâh, UMmu'l-hadis, s. 87; es-Suyâti, Tedrib, s. 151.305 İbnu's-Salâh, s. 87.113


Zeyd'ten, Usâme İbn Zeyd'in de Hazreti Peygamberden rivayet etmi şoldukları "muslim kâfire, kâfir de muslime vâris olamaz" sözünü misalolarak zikreder. Malik İbn Enes, bu rivayetinde, Usâme İbn Zeyd'tenhadisi nakleden şahs ın Omer İbn Osman olduğunu isnâdta zikretmeksuretiyle diğer siqâta muhalefet etmi ştir. Çünkü Usâme İbn Zeyd'tenhadisi nakleden şahıs Omer İbn Osman değil Amr İbn Osmân'd ır. Omerve Amr, iki karde ştir ve Halife Osman İbn Affân' ın o ğullarıdır. Malikİbn Enes, bu iki isim aras ında bir kar ışt ırma yapmış ve Amr yerineOmer demi ştir. Ondan ba şka hiç bir hadisçi isnâdta Omer ismini zikretmemiştir.3 ° 6Ibn's-Salah' ın bu hadisi munkere misal olarak zikretmesi tenkideuğramış, bu hususta el- İrk:Ii şöyle de ğmiştir: "Bu misal üzerinde durmakicab ederse bir kere hadis munker de ğildir ve bildiğime göre hiçkimse de ona nekâret ismini itlak etmemi ştir. Mâlik'in diğer siqatamuhalefeti dolay ısıyle sened, munker veya şaz olabilir; ancak senedinmunker veya şâz olmas ı, metinde de bu vas ıfların bulunmasmı gerektirmez.Gerçi ibnu's-Salah, mu'allel bahsinde, senedte vaki olan birilletin metne de tesir edece ğini ileri sürmü şse de, böyle olmad ığını ileridegörece ğiz. Bizce bu kıs ımda zikredilebilecek en iyi misal, dört Sunensâhibinin de nakletmi ş olduklar ı Hemmâm İbn Yahyâ hadisidir. Buhadisi Hemmâm, İbn Curayc'ten, o ez-Zuhri'den, ez-Zuhri de Enesİbn Mâlik'ten rivayet etmi ş olup şu mealdedir: "Rasûlullah (A. S.),hacet için gitti ğinde yüzüğünü çıkarırdı". Bu hadis munkerdir, nekâretise Hemmam'dan gelmektedir. Çünkü me şhur olan rivayete göre İbnCurayc, hadisi Ziyad İbn Sa'd vas ıtas ıyle ez-Zuhri'den alm ışt ır ve as ılmetin "Ras ıllullah (A S.), gümü şten bir yüzük edindi" mealindedir.Hemmâm İbn Yahyâ hafıza ve zabt bak ımından güvenilir bir kimseolmakla beraber bu hadiste di ğer siqattn rivayetine muhalefet etmi şve bu rivayetinde tek kalm ıştır.'"Siqa derecesinde olmayan ravinin, di ğer siqatın rivayetlerinemuhalefet etmesi halinde munkerin ikinci k ısmına misal, yine ibnu's-Salah tarafından zikredilmi ştir. Yahyâ İbn Muhammed İbn Qays' ınHişam İbn Urva'dan, onun babas ından, onun da Â'i şe'den merfû olarakrivayet ettikleri "ye şil hurmayı olgunu ile birlikte yeyiniz; şeytan,insan oğlunun böyle yedi ğini görünce gazab eder" mealindeki hadismunkerdir. Çünkü Hi şam İbn Urva'dan rivayet eden Yahyâ İbn Muham-306 Aynı eser, s. 88-89.307 es-Suyûtl, Tedribu'r-rtıvi, s. 151-152.114


med İbn Qays zay ıftır ve bu rivayetiyle teferrüd etmi ştir, yani hadisi,Hi şam İbn Urva'dan ondan ba şka rivayet eden olmam ışt ır.'"Bu misallerden anla şılıyor ki ibnu's-Salah'a göre şâz ve munkeraynı manadadır. İbn Hacer'e göre 'ise, muhalefet bak ımından aynıolsalar bile, saz râvilerinin siqa, munker râvilerinin zay ıf olmaları bakım ından farkl ıdırlar ve aralar ında umum husus fark ı vardır.'"64. Metrfik hadisler (el-hadisul-metrük).Hadis rivayetinde yalanc ılıkla ittiham olunan, yahut söz ve fiillerindenfâsik oldu ğu anla şılan, yahutta vehim ve gafleti çok olan kimselerinrivayet etmi ş olduklar ı hadislerdir ki yaln ız bu gibi vas ıfları haizraviler yönünden bilinirler "°. Mesela, Sadaqa İbn Mûsa'nın Ferqad'ten,onun Murra et-Tib'ten, onun da Ebû Bekr es-S ıddiq'tan; es-Sirri İbnDavild İbn Yezid'ten, onun babas ından, onun da Eki. Hurayra'danrivayetleri metrûk olarak vas ıflandırılmıştır. El-Hakim, bugruba giren isnadlar ı beldelere göre ayr ı ayrı zikretmi ştir."'65. Mevq[fıf hadisler (el-hadîsu'1-mevqûf).Sahabeye ait söz, fiil ve takrirlere mevqrıf denilmiştir. Mesela,tabi`inden olan bir râvinin, "Omer ibnu'l-Hattab şöyle dedi" veya" şöyle yapt ı" yahutta "önünde şöyle hareket edildi, onu reddetmedi"demesidir. Ancak sahabeden rivayet edilen bu gibi haberler, HazretiPeygamber zaman ına izafe edilirse veya Hazreti Peygamberden ö ğrenilenher hangi bir meseleye istinad ederse bunlara merfrı, denilir Mevkûfhadisler, umumiyetle Hazreti Peygamberin hadislerinden ay ırt edildi ğiiçin dinde huccet olarak kullan ılmamış, el-Qas ımi'de de görüldü ğü gibi,zayıf hadisler içerisinde zikredilmi ştir• 312Hazreti Peygamberin hadislerinde oldu ğu gibi, sahabeden rivayetedilen bu çe şit haberler de sened itibariyle ya muttas ıl ya da munkatı`olurlar.66. Maqtfı` hadisler (el-hadisul-maqtii).Tabi`iye ait söz fiil ve takrirlerdir. Sahabenin söz, fiil ve takrirleridinde huccet olarak kullan ılmadığı gibi bunlar ın da aynı hükme tabiolacakları gayet tabiidir. Keza bunlar da mevkûf hadisler gibi isnâd308 ibnu's-Salih, Ulûmu'l-hadîs, s. 89.309 İbn Hacer, Nultbatu'l-fiker, s. 30.310 e1-Q5s ımi, Qavii` ıdu't-tandis, s. 112.311 e1-1-15kim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 57.312 el-Qiis ımi, Qavii` ıdu't-tandis, s. 111.115


yönünden muttas ıl veya munkatf olurlar ve yine isnâd yönündenya sahih, ya hasen ya da zay ıft ırlar.Bazan isnâdm ittisaline bazan da isnâd içerisindeki râvilerin hallerinegöre zayıf hadisler içerisine 'giren ve muhtelif isimler alan haberlerigörmü ş bulunuyoruz. Şüphesiz bunların hepsi de zay ıflık bakımındanayni derecede de ğillerdir. Baz ısı baz ıs ına nisbetle daha az zay ıfolduğu gibi, itibar bak ımından aralar ında farklar da vard ır. Bir hadisins ıhhati veya zafiyeti, isnâdm ın veya râvilerinin durumuna göretebellür edece ği için, biz burada mursel hadislerden ba şlıyarak maktil`hadislere kadar zikretmi ş olduğumuz -zayıf hadis k ısımlarında her hangibir s ıra gözetmedik. Bazan zay ıf olarak bilinen bir hadis, hakikattesahih olabilir. Nitekim hadis imamlar ı bu ihtimali gözönünde bulundurarak,zay ıf isnâdla bir hadis görüldü ğü zaman onun, metin yönündenzayıf olduğunu söylemeyi veya do ğrudan do ğruya "hadis zayıftır"demeyi tecviz etmemi şler, belki, "hadis, bu isnâdla zay ıftır" demekgerekti ğini ileri sürmü şlerdir. 33 Nitekim, EU! Hâzim'den nakledilenbir habere göre, bu me şhur hadisçi ez-Zuhri'nin yan ında bir hadis rivayetetti ği zaman ez-Zuhri, bu hadisi reddetmi ş ve onu bilmediğinisöylemiştir. Kendisine Hazreti Peygamberin bütün hadislerini ezberleyipezberlemedi ği sorulmuş, o da "hayır" cevab ına vermi ştir. Yar ısını ezberleyipezberlemedi ği sorulunca da "öyle zannediyorum" demi ştir.Bunun üzerine ez-Zuhri'ye bu bilmedi ği hadisi de ezberlemedi ği hadislerdenaddedmesi ve hemen reddetmemesi tavsiye edilmi ştir.'"Yine hadis imamlar ı zayıf bir hadis rivayet ederken "Hazreti Peygamberşöyle dedi". manas ına gâle RcIsrılullah (A.S.) keza gibi kat' ıyetifade eden tabirler yerine "ondan rivayet olundu ğuna göre" yahut "banaula ştığına göre" gibi ibarelerin kullan ılmas ını uygun görmüşlerdir.Zayıf hadislerin dinde huccet olarak kullan ılmasına gelince hiçbir hadis imam ı bu hususta tesahül göstermemi ş ve bilhassa halâl veharamla ilgili şer`i meselelerde rivayet edilen hadisleri, daima, töhmettenberi ve zandan uzak olan kimselerden alma ğa dikkat etmi ş-lerdir. Bununla beraber, tergib ve mev` ıze ile ilgili hadislerin rivayetinebu şiddet gösterilmemi ş, mevzû olmamak şartıyle onlarm rivayetinegöz yumulmuştur. 3"313 Ibnu's-Salfıh, s. 113; es-Suyiiti, Tedribu'r-râvt, s. 194. Hadis bilgisiyleşöhret yapmış imamlar, hadisin sahih yönden rivayet edilmedi ğini de söyliyebilirler.314 es-Suyfıti, Tedribu'r-ravi, s. 195. Buna benzer bir haber, "bu hadisi i şitmedik" diyene ş-Şalıi hakkında nakledilmiştir315 Aym eser, s. 196. Ahmed İbn Hanbel, Abdurrahman Ilin Mehdi ve Abdullah Hintli-Mubfırek, zayıf hadislerin kullamlmas ında bu hususu şu şekilde belirtmi şlerdir: "Halfd ve haram-116


SAHIH, HASEN VE ZAYIF ARASINDA MÜ ŞTEREKHADIS NEV İLERİBütün hadisler, sahih olsun, hasen veya zay ıf olsun, metin veisnâdlarma göre mü şterek isimler al ırlar. Bu isimlerden her hangi birininbir hadise atfedilmesi, o hadisin s ıhhati veya zafiyeti üzerinde hiçbir tesir icra etmez; yâni, o hadisin s ıhhatini art ırmadığı gibi eksiltmezde. Zayıf hadisler aras ında zikretmi ş olduğumuz mevq(ıf ve Maqtdileyirmiye varan bu hadis çe şitlerini burada tarifleriyle birlikte izah etmiyeçalışaca ğız.67. Musned hadislerİsnadı, başından sonuna kadar muttasıl olan ve merfrı olarak rivayetedilen hadislere musned denilmi ştir. Ancak, el-Hatibu'l-Ba ğdâdi tarafındanhadisçilere atfen zikredilen tarifte merfâ kayd ına yer verilmemi ş 3"ve sadece "isnâd ı, râvisinden sonuna kadar muttas ıl olan hadisler" denilmekleiktifa olunmu ştur. 37 Fakat el-Hatib'in vermi ş olduğu bu tarif,es-Suyâtrnin de belirtti ği gibi merfıl`mevqâf ve maqt ıl` hadisleride içine almış bulunmaktad ır. Zira zay ıf hadisler aras ında da zikrettiğimizgibi, mevqâf sahabenin, maqtü` ise tâbi'inin söz, fiil ve takrirlerindenibarettir ve bunlar da ittisal bak ımından mükemmel olabilirler.Bu bakımdan bir mevqâf veya maqtü` hadise de el-Hatib'in tarifineuygun olarak musned demek mümkün olur. Maamafih el-Hatib, tarifininsonunda, vermi ş olduğu ibarenin ekseriya Hazreti Peygamberdenrivayet olunan hadislerde kullan ılmış olduğuna işaret etmek suretiylemevqiıf ve maqtâ` gibi hadis nevilerinin bu tarifin şümulü içerisinegirmesini bir dereceye kadar önlemi ştir.Isnâdta zikri geçen ittisal, el-Hatib'in belirtti ği gibi râvilerdenher birinin, kendisinden sonra gelen râviyi i şitmiş olması ve isnâd ınla ilgili hadislerin rivayetinde şiddet; fezâ'il ve buna benzer mevzularda gelen hadislerin rivayetindeise tesahül gösterdik". Bu haberin Ahmed İbn Hanbel'den gelen bir varyant ı için bkz.el-Hatib el-Kifaye, s. 134.Burada şuna da işaret etmek icab eder ki, bu me şhur ima/111am, rivayetinde tesahülgösterdikleri zay ıf hadisleri, salah mertebesine ula şmayan hasen hadisler manâsmda anlamamızgerçe ğe uygun dü şer. Zira onların devrinde hadislerin hasen derecesi bilinmiyordu vesalah olmayan hasen hadislere de zay ıf deniliyordu. Yoksa bu imamlarm, isnâdmda yalancil ıklaittiham olunan kimselerin yer ald ığı hadisleri, fezâ'il v.s. ile ilgili olsa dahi, makbul addedeceklerinidü şünmek hatal ı olur.316 el-Hatib el-Ba ğclâcli, el-Kifdye, s. 21.317 es-Suyüti, Tedr ıbu'r-ravi, s. 107.117


sonuna kadar bu şekilde devam etmesidir. Fakat ona göre bu ittisalzahiridir; çünkü an'ane ile gelen rivayette "sema`" ın bütün mertebelerdemevcudiyeti kat'i olarak bilinmez Çok defa bir birini takip edeniki râvi muas ır olsalar bile biri öbüründen i şitmemi ş olabilir. Bu bakımdanisnad muttas ıl görünmekle beraber hakikatte munqat ı'dır.İbn Abdi'l-Barr' ın tarifi de el-Hatibin tarifinden farkl ı de ğildir.Ona göre, musned, muttas ıl olsun munqat ı` olsun hasseten HazretiPeygamberden rivayet edilen hadislerdir. Mesela munqat ı`a misalolarak zikretti ği Malik ani'z-Zuhri ani'bni Abbâs an Rasali'llah Sallallâhualeyhi ve sellem isnadı musneddir. Her ne kadar ez-Zuhri İbn Abbas'tanhadis i şitmemi ş ise de bu yolla rivayet edilen hadis HazretiPeygambere isnâd edilmi ştir. İbn Abdi'l-Barr' ın bu tarifine göre musnedlea şa ğıda zikredece ğimiz merfiı` aras ında hiç bir fark yoktur.El-Hakim Ebil Abdillah'ın tarifine gelince bu, di ğerlerinden dahafarkl ı olup es-Suyûti'nin beyan ına göre onlar ın en do ğrusudur. El-Hakim,musned tabirinin yaln ız merfü` muttas ıl hadislerde kullan ılabileceğinisöyler ki bu ifade ile gerek muvqiif ve maqtii hadisler, gereksezâhiren isnad ı muttas ıl da olsa hakikatte munqati` olan hadisler tarifindışında b ırakılmıştır. El-Hakim, bilhassa bunlar ı belirtmek maksadiylemusnedin baz ı şartlar ını zikretmi ş ve şöyle demi ştir: "Musnedinbu zikrettiklerimizden ba şka şartları vardır. Mesela musned, mevq6folamaz, mursel, mu`dal ve mudelles olamaz. Keza isnad ında uhbirtuan fulân, huddistu an fulân, belağani an falan, refd aldı fuları ve azunnuhûan gibi ittisali ifsad edecek ibarelerin bulunmamas ı musnedinşartlar ındand ır”." 868. Merfill` hadislerMeşhur olan tarife göre söz, fiil ve takrir olarak hassaten HazretiPeygambere izafe olunan ve isnad ı muttas ıl veya munqat ı` olan hadisleremerfaf denilmi ştir. Bu tariften anla şıldığına göre merf6.` hadisin isnad ıdaima muttas ıl değildir. Bazan isnâdtan sahabi dü şer ve hadis murselolur; bazan sahabiden önce ba şka bir râvi dü şer veya müphem bir râvizikredilir, bu durumda hadis munqat ı` olur. Bazan da isnâdtan ikirâvi dü şer ve hadise mu`dal denir, fakat her üç halde de isnad munqat ı`dırve hadis merf6.`dur. Ancak hadisin merfû` olmas ı onun sahih olmas ıiçin kâfi bir sebep te şkil etmez. Mursel ise, merf6` olmakla beraber yine318 el-Hakim Ebû Abdillah, Ma`rifet s. 18-19. Musned hadisler hakkında dahafazla malûmat için bkz. ibnu's-Salah, s. 49; es-Suyûti, Tedribu'r-ravg, s. 107;el-Qâs ımi, Qava`clu't-tandis, s. 104; el-Hatib el-Ba ğdadi, el-Kifdye, s. 21.118


mursel hükmündedir. Keza munqat ıe veya mu`dal ise merfü olmaklaberaber munqat ıe veya mu`dal hükmüne sâhiptir. Ancak hadis ba şkabir yönden rivayet edilmek suretiyle kuvvet kazanm ış ise bu durumda,isnâdın ittisaline ve râvilerinin zabt ve adalet yönünden derecesine göresımflandırıhr.Söz olarak merfüe hadisin misali sahabinin semi`tu'n-Nebiyye Sailallâhualeyhi ve sellem demek suretiyle rivayetidir. Bu rivayette bazansemi`tu yerine qâle yahut yaqâlu yahutta haddesenâ gibi tabirler kullan ı-lır. Hazreti Peygamberden fiili olarak rivayet edilen merfü'un misali,sahabinin ra'aytu Rasâla'llah (A S) yer alu kezâ, merfû` takriri ise yinesahabinin fe`altu bi hadrati'n-Nebiyyi (A S) kezâ demesidir.Netice olarak denilebilir ki bir hadisin, isnâd ı nazarı dikkate al ınmaksi=yalnız metnine bak ıldığı zaman e ğer bu metnin Hazreti Peygambereizafe edildi ği görülürse, o hadis merfü`dur. Metin, Hazreti Peygamberinsöz, fili veya takririnden biri olabildi ği gibi, isnâd yönündende ya sahih, ya hasen, yahutta zay ıf olabilir. 31969. Muttasıl (Mevsill) hadislerİster Hazreti Peygamberden gelerek merfâ', ister sahabeden gelerekmevqâf olsun, isnâdt muttas ıl olan hadislere bu isim verilmiştir. Musnedhadislerde de gördü ğümüz gibi, el-Hatibu'l-Ba ğdâdi "isnüd ı, başındansonuna kadar muttas ıl olan hadisler" demek suretiyle musnedin tarifiniverirken merfü` ve mevqüf hadisleri de bu tarifin içine soktu ğuna işaretetmiştik. Dikkat edilecek olursa el-Hatib'in bu tarifi, muttas ıl hadisleriçin biraz önce zikretti ğimiz tarife de t ıpat ıp uymakta ve dolay ısıylemusnedle muttas ıl hadisler ayn ı manâda mutalaa edilmektedir. Şuvar ki el-Hatib, tarifinin sonunda musnedin çok defa Hazreti Peygambereizafe olunan hadislerde kullan ıldığını kaydetmek suretiyleonu bir dereceye kadar tahsis etmi ştir. Bu ise, rerin onun nazarmdaağlabiyetle şart oldu ğunu göstermektedir. Halbuki biz, me şhur olantarife göre rerin, musnedin belli ba şlı şartlarından biri olduğuna i şaretetmi ştik.Muttas ıl hadiste, tarifte de görüldü ğü gibi, rer şart ko şulmamış,bilakis "ister merfü` ister mevqüf olsun" denilmek suretiyle merfü'unharicinde mevqüfun da muttas ıl olabilece ği belirtilmiştir. Maqtü` denilentübiei söz, fül ve takrirlerine gelince, bunlar da isnâd yönünden mut-319 Merfiı hadisler hakk ında bkz. ibnu's-Salâh, s. 50; es-Suynd, Tedribu'rravi,s. 109; el-Qâsuni, Qaviridu't-tandis, s. 104.119


tas ıl olsalar bile muttas ıl hadislerden addedilmezler. Bunlar ın ancaktakyidle muttas ıl oldukları söylenebilir: Muttas ılun ila &Cid İbni'l-Museyyib gibi. 32°70. Mu'an`an hadislerKelimenin te şekkülünden de anla şılaca ğı üzere hadisin hangi yollarlaalındığını tasrih etmeksizin râvinin, fulân an fulân diyerek rivayetettiği hadislerdir. Her ne kadar ravi halkalar ı aras ında yer alan an harfleri,râvilerin birbirlerine mülâki olduklar ına ve bu isnâdla rivayetedilen hadisi birbirlerinden i şittiklerine kat'i surette delâlet etmezsede baz ı şartlar ın tahakkuku ile isnad ın ittisaline hükmedilebilir. Meselarâvilerin adaleti, herbirinin kendisinden hadis rivayet etti ği kimseyemülâki olmas ı ve tedlisten sâlim bulunmalar ı bu şartlardand ır. Bununlaberaber râvilerin muas ır oldukları bilindikten sonra ba şka bir şart ınaranmıyaca ğını ileri süren hadisçiler de vard ır. Me şhur Sahih sahibiMuslim ibnul-Haccac bunlardand ır. Ona göre, an'ane ile rivayet eskidenberi ilim ehli aras ında bilinmekte ve huccet olarak kullan ılmaktad ır.Muslim'in, bilhassa iki râvi aras ındaki lika'a ehemmiyet vermemesi vean'ane ile gelen rivayet zincirindeki ittisalin sâbit olmas ı için ravilerinsadece muas ır olmalar ın ı kâfi görmemesi itiraza maruz kalm ıştır. Ibnu's-Salah, Muslim'in bu sözü üzerinde durmak icab etti ğini ve onun reddettiğigörü şüp hakikatte Ali Ibnu'l-Medini, el-Bul- ıki ve bunlar gibi birçokilim ehlinin görü şü olduğunu söyliyerek Muslim'in görü şündekihataya i şaret etmi ştir. 321 Sahih olan görü ş, yukarıda da zikretti ğimiz gibi,birinci derecede râvilerin adaletidir; bunu, muas ır olmalar ı ve tedlistenemin bulunmaları takip eder. Bu şartlar ı hâiz olarak gelen mu'an'anisnadm ittisalinden şüphe edilemez. 32271 . Mu'en'en hadislerİsnadinda "haddesenâ fulân enne fulânen qâl" denilerek rivayetedilen hadislere mu'en'en denilmiştir. Malik İbn Enes'e göre an fulânile enne fulân aras ında hiç bir fark mevcut de ğilse de, Ahmed İbnHanbel, an ile enne'nin müsavi olmad ığını söylemi ştir. 323 Fakat mühimolan mesele, harflerin birbirlerine benzeyip benzememesi de ğil, bun-320 Bkz. s. 50; es -Suyüti, Tedribu'r-râvg el-Qâsnni, Qatıtrıdu'ttandis,s. 104.321 İbnu's-Salâh, s. 72.322 Aynı eser, s. 67-68; es-Suyütt, s. 132-134.323 es-Suyûtl, Tedribu'r-rtivi, s. 134.120


ları kullanan ravinin rivayetinin sahih olup olmamas ıdır. E ğer râviler,adalet bakımından mükemmel olur, birbirlerinin muas ırı olarak tedlistende sâlim bulunurlarsa, an veya enne ile rivayet edilen hadislerinisnadları, tabiat ıyle muttas ıl addedilir ve bunlar ın sıhhatinden de şüphee dilmez .72. Mutallaq hadislerİsnâdının başından bir, veya s ıra ile daha fazla ravinin hazfedilerek"qale fulan" veya "zekere fulan" gibi kat' ıyyet ifade eden yahutta "yurvt ı,""yuzkar", "yuhka" ve "hukiye an fulan" gibi yarı kat'i ifadelerle rivayetedilen hadislere mu'allaq, bu çeşit rivayete de ta' lig denilmi ştir. 324 el-Buhari'ninSalıih'inde bunun örneklerine pek çok rastlan ır ve hattâ ta'liqât,el-Buharrnin en belirli hususiyetlerinden biridir de denilebilir. Ziraİbn Hacer'in beyan ına göre, Salıiiı'teki bu çe şit merviyyat ı eleal ıp ona ilk defa ta` liq ismini veren kimse, Ebu'l-Hasan ed-Daraqutni(Ö. 285 H.) olmu ştur. 32' Bununla beraber, el-Buharrnin bu çe şit merviyyatını munqat ı` cinsinden addedenler de ç ıkmışt ır. Mesela Zahiriİbn Hazm, EVI Âmir veya Ebil Malik el-E ş'ari'nin Hazreti Peygamberdenrivayet etti ği "ümmetim aras ından öyle kavimler ç ıkacakt ırki, bunlar, ipek ve şarab ı halal kılacaklard ır" hadisini munqat ı` saymıştır.326 Çünkü el-Buhari bu hadisi, Sahih'inin "eşribe" babında "veqale Hişâm İbn Ammar" ibaresiyle ta`liq etmi ştir. ibnu's-Salah ise, İbnHazm' ın bu iddias ına iltifat etmemi ş, hadisin sahih şartını hâiz, ittisalile mariif oldu ğunu söylemi ştir. 327Taliqlerin hükmüne gelince, bu hususta İbn Hacer şu açıklamayıyapmıştır: el-Buhari'nin, isnad ında hazfetti ği râviler aras ında siqâttanolanlar yan ında zabt ve nak ıl yönünden, ortaya koydu ğu şartlarınderecesine ula şmıyan, fakat, yine de siqâttan olan kimseler bulunabilir.Isimleri hazfolunan râviler e ğer siqattan iseler, bu takdirde taliq,o hadisin veya manas ımn, kitab ın bir ba şka yerinde tam ve muttas ılisnâdla nakledildi ğine delâlet eder İkinci defa zikredilmek gerekti ğizaman isnad ında ihtisar yap ılmışt ır. Taliq ın diğer sebepleri aras ında,hadis bir şeyhten semâ yolu ile al ınmış olsa bile, şeyhin tedlisle tan ınması veya hadisin mevqûf olmas ı da zikredilebilir- 328324 Bkz. el-Q5snnl, Qavâ' ıclu't-tandis, s. 105.325 Bkz. İbn Hacer, Hedyu's-Sdri, s. 344.326 Ibnu's-Salâh, s. 73.327 Aynı yer.328 İbn Hacer, Ta`liq et-ta`liq, v. 2a vd.121


Mu'allaq hadisin s ıhhati, isnad ımn bilinmesine veya hadisçiler arasında marûf olmas ına bağlıdır. isnadı bilinen ve kabul şartlar ını haizolarak hadisçiler aras ında marûf olan mu'allaq bir hadisin sahih veyahasen hükmünü ta şımas ı gayet tabiidir. Bilhassa daha sonraki devirlerde,her hangi bir sahih ve marûf hadisin Hazreti Peygambere kadaruzanan isnad ının hazfedilerek "qale (A. S.)" denilmesi vehemen hadisin zikredilmesi de taliqtan ba şka bir şey de ğildir. Bu çe şithadisleri toplayan kitaplar, tabiat ıyle, sahih hükmüne sâhiptir ve bunlardazikredilen hadislerde daima kat'iyet ifade eden tabirler kullan ılmış"yurva", "yugetl", "yuzkaru" gibi yar ı kat' ıyete delâlet eden tabirlerkullan ılmamıştır." 973. Mudrac hadislerMetninde veya isnCtd ında, hadisin aslından olmayan ziyadeleri muhtevihadislere mudrac denilmiştir. İdrac, bir şeyi bir şeye sokmak, ilaveetmek manas ındadır. Hadiste idrac, hadisin asl ında olmayan sözlerinona sokulmas ıdır. Bu tarife göre ravi, hadisi rivayet ederken, ona, kendisininveya ba şkasının sözünü de sokar ve dinleyen ba şka bir kimse,bu ilâveyi de hadisten zanneder."° Bu suretle, mesela birinci tabakadanbir râvinin idrac ı, müteakip tabakalarda hadisin bir k ısmı olarak nakledilirİdrac, ancak ayn ı hadisin, Hazreti Peygamberden ba şka birisnâdla rivayet edilmesi halinde anla şılır. Bununla beraber, HazretiPeygamberin söylemesi aklen mümkün olmayan baz ı ibarelerin de ravilerinidrac ından oldu ğu, hadislere vak ıf olan imamlar tarafından kolaycaanla şılır.İdrac, bazan hadisin metninde, bazan da isnad ında vukubulur.Metinde vukubulan idraca misal olarak Abdullah İbn Mes`ûdun "HazretiPeygamber bize namazda (okumam ız için) te şehhüdü ö ğretti"hadisi zikredilebilir. İbn Mes`ûd, bu ibarelerle ba şladığı hadisinde ad ıgeçen du'ay ı da zikretmi ş ve bunun sonuna şu sözleri ilave etmi ştir:"Bunu (te şehhüdü) okuduğun veya ifa etti ğin zaman namaz ını ifaetmi ş olursun. Oturmay ı dilersen otur; kalkmay ı dilersen kalk". EbtıDavûd rivayetinde Zuheyr İbn Mdaviye, hadisin as ıl metniyle Abdullahİbn Mes'isıdun bu sözünü birle ştirmiş ve ondan rivayet eden birçok kimseler, aynı şekilde, te şehhüd hadisiyle ilave edilen sözü tek birmetin olarak Hazreti Peygamberden nakletmi şlerdir. Bununla beraber,yine Zuheyr'den rivayet eden Şebabe İbn Sevvar, rivayetinde as ıl hadis329 es-Suyiiti, Tedribu'r-nîvî,, s. 136.330 Aynı eser, s. 173.122


metniyle İbn Mes`ûdun sözünü birbirinden ay ırmış, idracı zikrederkenqâle İbn Mes'ild demek suretiyle te şehhüd hadisini takip eden sözlerinİbn Mes'ilda ait oldu ğunu belirtmi ştir. 33 ıMetinde vukubulan idrâc, ya metnin ba şında, ya ortas ında, yahuttasonunda görülür. Haberin sonunda gelen idrac, ba şta ve ortadagelenlere nisbetle daha fazlad ır; keza ba şta geleni de ortadakilerenisbetle çoktur. Çünkü râvi , bir çok hallerde ileri sürdü ğü bir sözüteyid etmek maksad ıyle, söZüne uygun bir hadis zikreder ve onu delilolarak kullan ır Onu dinleyenlerden baz ı kimseler ise, râvinin kendisözü ile hemen arkas ından zikretti ği hadisi birbirinden ay ırt edemez vehepsinin hadis olduğu zann ına kap ılır.Hadis metninin ortas ında vukubulan idrac ise, çok defa, râvininhadisi tamamlamadan ondan hüküm istinbat ına giri şmesi veya hadistegeçen ve manas ı bilinmeyen garip kelimeyi aç ıklamak maksad ıyle biriki kelimelik bir izahatta bulunmas ıdır. Aç ıklayıcı mahiyette olan bukelimeler, sonradan hadisin asl ından olarak rivayet edilmeye ba şlanır.Bunun en güzel misali, Hz. Ai şe'nin, vahyin ba şlamas ıyle ilgili me şhurhadisinde görülür. Bu hadiste Hz. Ai şe, Hazreti 'Peygamberin H ıra'mağarasındaki gece ibadetlerini zikrederken kane'n-Nebiyyu (A. S.)yetehannasu fi, gâri Hırâ' ibaresini kullanm ış, bilâhara bu haberi rivayeteden ez-Zuhri yetehannasu kelimesinden sonra, bu kelimeyi aç ıklamakmaksadıyle va huva et-ta'abbudu'l-leyâri, zevâtu'l-aded ibaresini hadiseeklemi ştir. Hakikatte bu söz, ez-Zuhri`nin sözüdür ve tehannusun, muayyengecelerde ibadet etmek manasma geldi ğini açıklamak maksad ıylezikredilmi ştir.'"isnadda idraca gelince, bunun da asl ı metne dayan ır "' ve muhtelifşekilleri vard ır:1 . Râvi, muhtelif isnâdlarla bir hadis i şitir. Bir ba şka râvi, bütünisnadları bir tek isnâdta birle ştirerek ayn ı hadisi ilk râviden nakleder.Halbuki isnâdlar aras ında baz ı ihtilâflar vard ır ve hadisi bir tek isnâdlanakleden râvi bu ihtilaflar ı belirtmez. Mesela et-Tirmizi, İbn Mehditarikıyle es-Sevri'den, onun da Vas ıl İbn Ahdeb, Mansûr ve el-A`me ş-ten, her üçünün Ebû Wirden, onun Amr İbn şurahbîrden, onun da İbnMes`ûdtan rivayet ettikleri "ya Rastila'llah, günahlar ın en büyüğü hangisidir?" hadisini nakletmi ştir. et-Tirmizrnin bu isnâdla vermi ş olduğu331 Aynı eser, s. 174.332 Aynı eser, s. 176.333 Ahmed Muhammed Şakir, s. 82.123


hadiste Vâs ıl'ın rivayeti, Mansiir ve el-Ai ıne şin rivayetine idrac edilmiştir.Şöyle ki: Vâs ıl, hadisi Ebû Vâ'il tarik ıyle do ğrudan do ğruya İbnMes`ödtan almışt ır ve arada Amr İbn Şurahbil yoktur. Nitekim Yahyâel-Qattân, ayn ı hadisi her iki isnâdla ayr ı ayrı zikretmi ştir ve el-Buhâri,Sahlhinde onun rivayetini alm ıştır.'"2. İsnâd ı mudrac olan hâdislerin di ğer bir şekli, iki ayr ı hadisiayr ı ayrı isnâdlarla rivayet eden bir râviden, onu i şiten bir ba şka râvinin,bu iki hadisten birisini isnâd ıyle nakletmesi ve naklederken di ğerhadisin tam metnini veya metnin bir k ısmını diğer hadise eklemesidir.Meselâ, Said İbn Ebi Meryem'in Mâlik'ten, onun ez-Zuhrrden, onunda Enes'ten rivayet etti ği va M tahâsadü, va lâ tedâbar'û, va la tenCifesühadisinde va lâ tenâfesü ibaresi mudrac olup Mâlik - Ebu'z-Zinâd - el-A'rac isnâchyle Ebû Hurayra'dan rivayet edilmi ş bir ba şka hadistirve İbn Ebi Meryem, onu, yukar ıda isnâd ıyle zikretti ğimiz diğer hadiseidrac etmi ştir."'İdrac hakk ındaki hükme gelince, baz ı kelimelerin tefsiri bahiskonusu olunca,, bunda bir dereceye kadar müsamaha gösterilmi ş, bununlaberaber, râvinin, böyle bir durumda idrac ını belirtmesi istenmi ştir.Her hangi bir hata neticesi râviden gelen idrac da ho ş kar şılanmış, fakatbu çe şit hatalar ın ço ğalmas ı halinde onun zapt ve itkan bak ımındancerhe maruz kalaca ğına i şaret olunmu ştur. Râvinin kasden idraca tevessületmesi ise, hadisçiler aras ında haram k ılınmıştır. Es-Sem`ânininde belirtti ği gibi, idraca amden tevessül eden kimsenin adaleti sâkıtolmu ş, kelimelerin yerlerini de ği ştiren kimse ise yalanc ılar zümresineilhak olunmu ştur. 33674. Meşhfır hadislerEn az üç turuku bulunan ve fakat mütevatir derecesine ula şmayanhadislere meşlıiir denilmiştir.337 Bununla beraber, halk aras ında şöhreteula şmış haberlere de bu isim verilmi ştir; bu takdirde, hadisin turukubahis konusu de ğildir ve bir veya daha fazla isnâda sâhip olan hadisleriiçine ald ığı gibi, hiç bir isnâd ı olmayan hadisler de bu tarifiniçine girmi ştir."'334 Aynı yer ve es-Suyütt, Tedribu'r-râvt, s. 177.335 Aynı yer.336 el-Bii`tsu'l-hasis, s. 84337 İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 10; el-Qâs ırni, Qavti`tdu't-tandis, s. 105.338 Aynı yer.124


Me şhûrun, yukarıda verdiğimiz tarifinde baz ı görü ş ayrılıklarıvardır. Hadisçiler, bidayette iki veya üç turuku bulundu ğu halde, sonradanşöhrete ula şan haberlere me şhur demişler, Fıkıh ulemas ı ise, butarifi, bundan sonra zikredece ğimiz mustefiz'a atfetmi şlerdir. Bunagöre, fıkıhçılar nazar ında me şhur, ilk as ırda turuku bir tek oldu ğu halde,sonraki as ırlarda şöhrete ula şan ve turuku tevatür derecesine yükselmi şolan haberlerdir. Maamafih, haberin şöhrete ula şması bir emri nisbidir. 339ız hadisçiler aras ında me şhur olduğu gibi, diğer ulemâ ve âmme Yalnaras ında da me şhur olan haberler vard ır. Mesela el-muslimu men selihadisçilerledi ğer ulemâ ve âmme aras ındame şhur olduğu halde, Enes İbn Mâlik'in inne Rasfila'llahi (A. S.) qanataşehran ba`de'r-rultii` . . . hadisi yalnız hadisçiler aras ında, ebğazu'lhalâlihadisi de yaln ız fukahâ aras ında me şhur olmu ş -tur. 34075. Mustefiz hadislerHadisçilerin me şhûr için verdikleri tarif, fukahâ nazar ında mustefizın tarifidir."' Bu bak ımdan her iki kelime birbirinin müteradifigibi görünür; fakat me şhurla müstefiz ı birbirinden ay ıranlar da vard ır.Yukar ıda işaret etti ğimiz gibi, müstefiz ın turuku, ibtida ve intihas ındamüsavi olup üçten a şa ğı düşmediği halde, me şhurun, bidayette bir veyaiki turuku bulunur, sonradan şöhrete ula şır. Bu bak ımdan me şhûr,mustefiza nisbetle e`amd ır ve aralar ında umûm husûs fark ı vard ır: Hermustefiz me şhürdur, fakat her me şhûr mustefiz de ğildir. 34276. Garib hadislerHangi tabakadan olursa olsun, bir' retvinin rivayet ettiği haberle teferrüdetmesi halinde, onun haberine garib denilmiştir. 343Garib, mutlaq ve nisbi olmak üzere iki k ısma ayrılmışt ır. Bu taksim,garabetin, senedin sahabi taraf ında ve esnas ında olmas ına göredir. Mesela,bir sahabiden rivayet eden tâbi`i teferrüd eder ve bu tâbi`iden sonrayine turuku ço ğalırsa, haber garibi mutlaq olur. Bazan teferrüd edentabi`iden sonraki ravi de münferid kal ır ye iki münferidden sonraşuyubulan habere yine garibi mutlaq denir.'"339 Ahmed Muhammed Şakir, s. 185.340 es-Suyati, Tedribu'r-reivi, s. 369-370.341 İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 10.342 Ayni yer ve el-Cezâ'iri, Teveihu'n-nazar, s. 35.343 İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 13.344 Aynı eser, s. 17.125


Garibi nisbiye gelince, buradaki teferrüd, hadis asl ında me şhurolsa bile, belirli bir şahsa nisbetle vukubulur. 3" Mesela bir çok râvi,bir tabi`iden rivayet ettikleri halde yaln ız bir ravi, ayn ı haberi, o tabi`ideni şitmiş olan ba şka bir şahıs vas ıtas ıyle alırsa, haber, yaln ız bu tekravi cihetinden garib olur ve buna da nisbi denir.Lugat ve ist ılah yönünden ferd tabiri, garibin müradifi olarakgörülürse de, hadisçiler, umumiyetle ferdi garibi mutlaka, garibi degaribi nisbiye tahsis etmi şlerdir. 346El-Hakim'in, bir belde halk ının diğer bir belde halk ından rivayetettikleri hadisle teferrüd ettiklerini aç ıklayan çe şitli misalleri, garibinisbiye delâlet eden haberlerdir. 34777. Aziz hadislerHer hangi bir tabakada en az iki veya üç râvinin rivayetleriyle teferrüdettikleri habere aziz denilmi ştir.348 Baz ı kimseler, azizi, iki ki şinin diğeriki ki şiden rivayet ettikleri habere tahsis etmi şlerdir. Nitekim İbnHıbban' ın, isnadın ba şından sonuna kadar, her tabakada yaln ız iki râvinindiğer iki raviden rivayet etti ği böyle aziz ismini alan bir haberinbulunmadığını ileri sürmesi, buna delâlet etmektedir. 349 Bununla beraber,İbn Hacer'in İbn H ıbban'a verdi ği cevab ın ortaya koydu ğu husus, ilerisürdükleri gibi, azizin, yaln ız iki râvinin di ğer iki râviden rivayet ettiğihadise değil, fakat isnad ın ba şından sonuna kadar ravisi ikiden azolmayan hadislere denildi ğidir. 35° Bu aç ıklamaya göre, aziz haberleme şhûr haber aras ında şu fark belirmi ş olmaktadır: Aziz haber, yalnız bir sahabiden rivayet edilmi ş olsa bile, baz ı tabakalarda yaln ız iki,daha sonraki tabakalarda ise ikiden az olmayan râviler taraf ından rivayetedildi ği halde, me şhûr haber, üçten az sahabiden rivayet edilmi şolsa bile, di ğer tabakalarda üçten az olmayan kimseler taraf ından rivayetedilmi ş haberdir. Bu kar şıla ştırmada garib haberi de gözönündebulundurursak, diyebiliriz ki: Garib, her hangi bir tabakada yaln ızbir; aziz, her hangi bir tabakada yaln ız iki; me şhûr ise her hangi birtabakada en az üç ravisi olan haberlere denilmi ştir.345 Aynı yer.346 Aym yer.347 Bkz. el-Hökim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 100.348 Ibını's-Salöh, s. 233; es-Suyûti, Tedribu'r-reivi, s. 375. İbn Hacer'e göre,en az üç rövisi olan haberlere me şhur, en az iki rövisi olan haberlere de aziz denilmi ştir. Bu husustabkz Nuhbetu'l-fiker, s. 11.349 Bkz. İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 12.350 Aynı yer.126


78 . Musahhaf hadislerMetin veya isnâd ında, bazı râviler tarafından yapılm ış tashif vetahrifatı ihtiva eden hadislere musahhaf denilmistir. Ancak metin ve isnâdlaratam manas ıyle vakıf olan hadis imamlar ın ın bilebilece ği buçe şit hadisler, hadis ilminin en mühim konular ından birini te şkil eder.Hafız ed-Daraqutni, bu sahadaki bilgisi ve tasnif etti ği kitab ıyle büyükşöhret kazanm ışt ır."'Tashif, lugat yönünden, bir kelimenin harflerini kar ıştırmak suretiylesahife üzerinde yap ılan hata manas ına gelir. Böyle bir hata hadisinya isnad ında ya da metninde yap ıldığı için, isnâdta vukubulan hatan ındoğrudan do ğruya ravi isimleriyle ilgili olmas ı gerekir. Filhakika, Şutbe'ninel-Avvâm ibnu'l-Muracim'den rivayet etti ği bir hadisin isnadındaYahyâ İbn Ma`in tashif yapar ak ibnu'l-Murâcim ismini İbnu'l-Muzâhım şeklinde okumu ştur. 352 Metinde yap ılan tashife gelince, buna,İbn Lehra hadisini misal olarak gösterebiliriz. İbn Lehra, Zeyd İbn-Sabit'in Hazreti Peygamberden rivayet etti ği enne'n-Nebiyye (A. S.).ihtecara fi'l-mescid (Hazreti Peygamber, mescidde kendisi için bir odayaptırdı) hadisinde, ihtecara kelimesini ihteceme şeklinde okuyarak tashifyapmıştır."'isnadda ve metinde görülen bu tashifata ait verdi ğimiz iki misaledikkat edilecek olursa, birincisinde, yani ibnul-Muracim ismindeyap ılan tashifte, kelime, şekil itibariyle de ğişmemi ş, sadece, (r) harfi,üzerine konan bir nokta ile (z); (c) harfi ise, noktas ının düşmesiyle (h)olmuştur.İkinci misalde ise, ihtecara kelimesinin (r) harfi, (m) ile de ğişmi şve kelime ihteceme olmuştur. Metinde görülen bu çe şit de ğişiklik, mensâme Ramazâne ve etbdahrı sitten min Şevval hadisinde sitten kelimesininşey'en şeklinde okunmas ıyle daha aç ık bir şekilde görülür."' es-Suyâti,ibnu's-Salah'a tâbi olarak, kelimenin şeklini muhafaza edip sadece noktalarınındüşürülmesi veya baz ı harflere yanl ış noktalar konulmas ı olayınatashif dediği gibi, son misalde görülen ve kelimenin asl ında yap ılandeğişikliğe de ayn ı ismi vermiştir. 3" İbn Hacer ise, bu iki de ğişiklik arasındabir ay ırım yaparak, birincisine, yani sadece nokta de ği şikliğinetashif dediği halde, kelimenin asl ında ve şeklinde yap ılan de ğişikliğe351 İbnu's-Salâh, s. 241.352 Aym yer ve es-Suyüti, Tedribu'r-nivi, s. 385.353 Aym yer.354 Bkz. Tedribu'r-rtivi, s. 385.355 Aynı yer.127


tahrif isminivermiştir. 356 Buna göre hadis, nokta de ğişikliğine nisbetlemusahhaf, şekil değişikliğine nisbetle de muharref olur."' İbn Hacer'inbu ayırımı, gerek İbnu's-Salah'ta ve gerekse es-Suytitrde görülmezHadiste tashif veya tahrik', hadislerin sema` (i şitme) yolu ile al ınmayıp doğrudan do ğruya kitaptan al ındığına delâlet eder."' E ğeryazıda, noktalama ve harekelerin kullan ılmadığı gözönünde bulundurulursa,hadisi yaz ılı bir kaynaktan alan ve ravi isimlerine veya metinleretam vukufu olmayan kimselerin bu çe şit hatalara maruz kalacaklarıgayet tabüdir.79. Muselsel hadisler.İsnâdındaki ricalin, bazan râvinin, bazan da rivayetin sıfat ve halleriniaynen devam ettirerek naklettikleri hadise muselsel denilmi ştir. 359Ravinin s ıfat ve halleri, fili ve kavli oldu ğu gibi, değişik şekillerde deolabilir. 360Râvilerin fili hallerine delâlet eden muselsel hadislerin en me şhuru,Ebû Hurayra'n ın şebbeke bi-yedi Ebu'l-Qâs ım (A. S.) hadisidir. Buradaet-te şbik bi'l-yed, isnadın ba şından sonuna kadar her râvi halkas ındateselsül etmi ştir. Keza Enes İbn Mâlik'in Hazreti Peygamberden rivayetetti ği lâ yecidul-abdu halâvate'l-imâni hattâ yu'mina bi'l-qaderi hayrihive şerrihi hulvild ve murrih hadisinde, Hazreti Peygamberin sakal ınıavucu içerisine alarak âmentu bi'l-qaderi hayrihi ve şerrih hulvilıi ve murrihdemesi de, isnadm ba şından sonuna kadar, hem kavli ve hem de filihale delâlet eden muselsel hadislerdendir."'Râvilerin s ıfatlar ıyle ilgili teselsül, onlar ın isim veya nisbetlerininaynı olmas ıyle tahakkuk eder. Mesela, rivayet edenlerin hepsinin ismiMuhammed olabilir; yahut hepsi D ım ışqi, yahut Mısri, yahut Kilfiveya Irâqi olur. Hepsi fukahâdan olur; Şâfi`i, Hanefi veya Mâliki olur;Hâfız, kâtip veya ştar olur. 362356 İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 48.357 Aym yer.358 Kr ş. Ihnu's-Salâh, s. 241.359 Bkz. es-Suyûti, Tedribu'r-râvi, s. 380.360 ib ım's-Salâh,U/nmu'/-hadis, s. 236. el-Hâkim Ebû Abdillah, misal olmak üzere bunlardansekiz çe şit zikretmi şse de,Ibnu's-Salâh bunlar ın say ısız denecek kadar çok oldu ğunu söylemiştir.el-Hâkim EVI Abdillah'm müselsel hadislere verdi ği örnekler için bkz. Mdrifets. 29-34.361 Bkz. es-Suyüti, Tedribu'r-rtidi, s. 380.362 Aym yer.128


Rivayetle ilgili teselsüle gelince, bu da, rivayet esnas ında her birrâvinin ayn ı tabirleri kullanmas ıyle tahakkuk eder. Mesela, isnadmba şından sonuna kadar semi`tu fulânen yaqiil yahut ahbaranâ fulân,yahut haddesenâ fulân qâl gibi tabirler kullan ılır 363Hadiste teselsül, senedin ittisaline veya ink ıtadan sâlim olduğunadelâlet eder. Bu bak ımdan müselsel hadis, tedlisten hali, musned, muttasıl hadistir. Bununla beraber, her muselsel hadiste metin sahih olsabile muselsel yolunun s ıhhati mutlak de ğildir.'" İbn Hacer'in dedi ğigibi, teselsül, isnad ın s ıfatlarındandır,'" nas ıl ki merfd ve bunun gibihadis çe şitleri, asl ında, metnin s ıfatlarındandır. Halbuki sahib tabiri,hem isnad ın ve hem de metnin s ıfatı olarak tezahür eder.80. Âlî hadisler.Senedlerindeki ricalin azlığı dolay ıs ıyle Hazreti Peygambere yak ınolarak rivayet edilen hadislere bu isim verilmiştir. Isnâddaki bu yakınlık,aynı hadisin daha fazla say ıdaki ravilerden müte şekkil diğer bir isnadmanisbetle ölçülür.'" Maamafih uluvda zay ıflık oldu ğu zaman, elbetteona itibar etmek gerekli de ğildir.Seneddeki ricalin azl ığı dolayısıyle Hazreti Peygambere olanyakınlığa uluvvi haqiqi ; el-A`me ş , İbn Curayc ve Malik gibi me şhurhadis imamlarına olan yak ınlığa da uluvvi nisbi denilmiştir. 367 Uluvvimuvafaqat, bedel, musavât ve musafaha olmak üzere dörtçe şidi vardır. Biz bu bahisleri isnâdla ilgili bahsimizde inceledi ğimiziçin burada tekrar ını luzumlu görmüyoruz.81 . Nazil hadislerAli hadislerin Mukabili olarak rivayet edilen hadislerdir. E ğersiqa, yani güvenilir râvilerin ziyadesiyle nazil hadislerin isnad ı, ah birisnâda nisbetle üstün duruma geçerse, nazil hadis elbette di ğerine tercihedilir Ibnu'l-Mubarek'in dedi ği gibi, hadisin s ıhhati, isnadm ah olmas ınadeğil, ricalin güvenilir olmas ına ba ğhdır. 368363 Aynı eser, s. 381.364 Bkz. Ahmed Muhammed Şakir, el-Bit`tsu'l-hasts, s. 189.365 İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 74.366 Bkz. el-Qâs ımi, Qatar tdu't-tandis, s. 108.367 Bkz. es-Suyüti, Tedribu'r-ravi, s. 363.368 el-Qâsımi, Qavet`tdu't-tahtlis, s. 109.129


82 . Ferd hadislerBir râvinin, güvenilir olsun veya olmastn, rivayetiyle bütün râvilerdenteferrüd ettiği hadise ferd denilmi ştir. 1. Râvi teferrüd etti ği bu rivayetiyle,kendisinden daha kuvvetli bir haf ızaya sahip olan kimseyemuhalefet etmi ştir; bu takdirde rivayeti zay ıf veya munkerdir ve şâzismini alır. 2. Yahut muhalefet bahis konusu olmaz; râvi, haf ız ve zâbıttır; bu takdirde rivayeti salah olur. 3. Yahut durumu bundan dahaa şa ğı derecededir; hadisi hasen olur. 4. Yahutta durumu, h ıfz ve zabttançok uzakt ır; Bu takdirde hadisi saz, munker ve merdûd olur. Görülüyorki ferdin dört hali vard ır ve bu hallere göre gelen haberler iki k ısmaayrılır. Birincisi makbuldür ve muhalefet bahis konusu olmad ığıgibi, râvileri tam ehliyete sahiptir, yahutta buna yak ınd ır. İkincisi isemerduttur; râvi, kendisinden daha haf ız ve güvenilir bir râviye muhalefetetmi ştir; yahutta muhalefet bahis konusu olmasa bile, hali', siqa vegüvenilir olan râvinin halinden çok uzakt ır.Halleriyle birlikte zikretmi ş olduğumuz bu ferde, ferdi mutlaqdenilmiştir. Bir de ferdi nisbi vardır ki, bu, hususi bir s ıfata nisbetleteşekkül eder. Bunun da baz ı çe şitleri vard ır. Ya siqa kaydıyle belirtilirve mesela "bunu fulândan ba şka siqa rivayet etmedi, bununla fulândanteferrüd etti" denir. Ya Mekke, Basra ve M ısır gibi baz ı muayyen beldelerinkayd ıyle belirtilir ve mesela, "M ıs ır ehli, bu rivayetiyle teferrüdetti", veya "bu hadisi Basra ehlinden ba şkas ı rivayet etmedi" denir.Tabiatıyle bu ferdin zay ıf olmas ı iktiza etmez. Ancak bu belde halk ındanbir ki şinin teferrüdü bahis konusu olursa, o zaman ferd, ferdi mut-Ia q hükmündedir.E ğer ferd belirli bir râvi kayd ıyle belirtilir ve mesela "Bekr'den,Vâ'ilden ba şkas ı rivayet etmedi" denilirse bu da garib olur 36983. hadislerFerd olarak bilinen bir hadisin râvisine, güvenilir olan ve rivayetikabul olunan bir başka râvinin mutabeat ederek diğerinin şeyhinden rivayetettiği ayn ı hadise bu isim verilmi ştir. Bu tarifi bir misalle aç ıklamakgerekirse mesela, Hammâd, Eyyûb'tan, Eyyûb, İbn Sirinden,İbn Sirin, Ebû Hurayra'dan, Ebû Hurayra da Hazreti Peygamberdenahbib habibeke hevnem mâ hadisini rivayet etmi ştir. El-Câmifindebu hadisi nakleden et-Tirmizi, hadisin sonuna şu ibareyi koymu ştur:Garibun, M na` rifuldı bi hâza'l-isnâd illâ min hâza'l-vech (=Hadis garibtir;onu bu isnaddan ba şka her hangi bir yönden bilmiyoruz).369 Aynı yer.130


Et-Tirmizrnin bu sözünden anla şılıyor ki, hadisi Eyyüb'tan yalnızHammâd; keza İbn Sirin'den yaln ız Eyyüb; Ebü Hurayra'dan yalnızİbn Sirin rivayet etmi ş, Hazreti Peygamberden de Ebil Hurayra'danba şka rivayet eden sahâbi olmam ıştır. Bununla beraber, bir kimse ç ı-kıp da hadis kitaplar ını ve musnedleri bir ara ştırmaya tâbi tutsa, hadisleribirbirleriyle kar şılaştırsa ve Eyyüb'tan, ayn ı hadisi Hammâd'tanba şka rivayet eden kimse bulunup bulunmad ığını ara ştırsa; bulamadığızaman, Eyyüb'tan ba şka İbn Sirin'den rivayet eden râvi bulunupbulunmadığını ara ştırsa ve bu ara ştırmas ı, Hazreti Peygamberden,Ebü Hurayra'dan ba şka rivayet eden bir sahabinin aranmas ına kadardevam etse ve hiç bir şey bulamasa, et-Tirmizi'nin bu hadisi tâbisizve şâhidsiz ferd olarak kal ır Fakat, Hammâd'tan ba şka bir râvininaynı hadisi lafzan rivayet etti ği görülse, ve bu râvi, hadisi al ınan güvenilirkimselerden olsa, bu hadis, ilk hadis için mutetbi` olur.Mutabaat, ya tam olur, ya da noksan veya kusurlu olur. Ferde mutâbi`olarak bulunan hadisin râvisi h ıfz ve zabt yönünden güvenilirolursa, mütâbaat, mutâbaatı tâmmedir. Bazan bir hadisin birden fazlamutâbi`i bulunur, ancak bunlardan baz ılarının râvileri, kabul şartlarınıhâiz olmazlar; bu durumda mutâbaat, mutâbaatı Osıra'd ır. Yinerâvilerin kabul veya red s ıfatlar ına göre hadis sahih, hasen veya zay ıfolur."°84. Şâhid hadislerMutâbaat veya şâhid çok defa ayn ı manâda kullanılmışt ır."' Bununlaberaber, aralar ında belirli bir fark ın bulunduğuna şüphe yoktur.Mutâbaat, yukar ıda da aç ıkladığımız vechile, ferd zannolunan bir hadisin,aynı şeyhten bir ba şka güvenilir râvi tarafından da aynen ve lafzenrivayet edilmesi oldu ğu halde, şâhid tabiri, ferd zannolunan hadisinmanâs ını tazammun eden bir ba şka hadise ıtlak olunmuştur. 372 Bazanbir hadisin, bir ba şka sahabiden rivayet edilen lafzan ve manenbenzerine de şâhid denilmi ştir. 373370 İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 31; ibnu's-Salâh, s. 90; es-Suyfiti, Tedribu'rrtivi,e. 154. Ferd zannolunan bir hadisin, mütâbi`m ın bulunup bulunmad ığını ö ğretmek maksadıylesahili hadis kitaplarını ve musnedleri ara ştırmağa, birbirine benzer hadisleri kar şılaştırarak,aralar ından mutâbi` veya şâhid olabilecek bir hadisi bulabilmek için büyük bir cehdve gayret sarfetme ğe itibar denilmiştir.371 Bkz. İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 32.372 Bkz. ibnu's-Salâh, U/limu'/-hadis, s. 91.373 İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, 31-32.131


V. BÖLÜMMEVZÛ HAD İSLER(el-Ahâdisu'l-Me;zû'a)85 . Mevzfl hadisin tarifiBaşta I slâm dinine kasdedenler olmak üzere, mensâb olduklar ısiyasi fırka ve hizipleri, fıkhi mezhepleri, kabilelerini, cinsiyetlerini, dillerini,beldelerini, peşinden gittikleri imamlarını medhetmek, halife veemirlerin nezdinde yüksek mertebeler kazanmak, câmi ve mescidlerde vazettiklericemaatin teveccühüne nâil olmak, halk ın, dini emir ve nehiylerekarşı rağbetini artırmak maksadlyle din dü şmanlarının, yalancılarınve cahillerin uydurdukları, sonra bu uydurulan şeylere, derecelerini yükseltmekiçin tan ınm ış hadis râvilerinden düzdükleri isnâdlar ekliyerek hadismişgibi, Hazreti Peygambere iftira ile isnüıl ettikleri yalan sözlere mevzûdenilmi ştir.Mevzû hadislerin, uzaktan veya yak ından, Hazreti Peygamberlehiç bir ilgisi olmadığı için, bunlar, hadislerin taksimiyle ilgili bölümlerdeyer almam ışt ır. Her ne kadar hadisçiler aras ında, bu çe şit sözlere de "hadisdenilmi şse de, bu ıtlak, sadece onlar ın metin ve isnâd yönünden ( şeklen)hadise benzemeleri sebebiyledir. Yoksa mevzû hadisler, hadislerin taksiminegiren zay ıf hadislerle dahi kabili k ıyas de ğildir. Çünkü zayıfhadisi, bu mertebeye dü şüren ba şlıca âmil, onun, s ıhhat şartlar ını hâizolmamas ındandır, ve bu şartlar ın, uzak da olsa, her hangi bir sebepletahakkuk etmesi ve bu takdirde zay ıf hadisin sahih olmas ı ihtimalivard ır. Fakat mevzû hadisler için böyle bir ihtimal bahis konusu de ğildir.86. Mevzilı hadislerin zuhuruİslam târihinde mevzû hadislerin ne zaman sahneye ç ıktığınıve vaz` ın hangi nesil içerisinde ba şladığını kesin bir şekilde tesbit etmek132


güçtür. Fakat, şunu tereddüt etmeden söyliyebiliriz ki, kanlar ını, canlarınıve mallarını Hazreti Peygamber için feda ederek İslam yolundahicretin me şakkatlerine gö ğüs geren, memleketlerini ve en yak ın akrabalarını, s ırf Allah kelimesini yükseltmek ve onu her şeye hâkimkılmak için terkeden sahabenin, kendi arzu ve heveslerini tatmin, yahutgaleyana gelmi ş ihtiraslar ını teskin için Hazreti Peygamberin a ğzındanhadis uyduracaklar ını, sonra bunlar ı diğer müslümanlar aras ında yayacaklarını dü şünmek, her akıl sâhibinin kolayca kabul edebilece ği biri ş değildir. Içlerindeki iman, Hazreti Peygamberin "bana yalan isnâdetmek, her hangi bir kimseye yalan isnâd etmek gibi de ğildir. Herkim bana yalan isnâd ederse, Cehennemde yerini haz ırlas ın" 374 hadisininifade etmek istedi ği manâyı anlamalar ında en büyük yard ımcı idi. Busebeple onlar, İslam dininin ve bu dinin iki aslı olan Kur'ân ve Sunnet'inmüdafaas ını üzerlerine alm ışlar, her türlü tehlikeye, tehdide, ezave cefaya ra ğmen, Peygamberlerinden ald ıkları dinle ilgili ahkâmıtebliğ etmeyi ba şta gelen vazifelerinden saym ışlardır.Sahabenin, Hazreti Peygamberin a ğz ından yalan hadis yaymas ınınakl ın kabul edebilece ği bir husus olmadığı anla şılınca, islâmın oldukçaerken bir devrinde ortaya ç ıkmaya ba şlayan bu çe şit hadislerin, kimlertarafından uydurulduğu ara ştırılmağa de ğer bir konu te şkil eder.İsnâdla ilgili bahsimizde, onun hadis rivayetindeki ilk tatbikindenbahsederken, Muhammed İbn Sirin'in şu sözünü zikretmi ştik: " İlk zamanlardahalk, isnâd sormuyordu; fakat ne zaman ki müslümanlararas ında fitne vâki oldu; o zaman, Sunnet ehlinden olanlar ın hadislerinialma ğa bid`at ehlinden olanlar ın hadislerini terketme ğe ba şladılar".Muhammed İbn Sirin'in bu sözü, bize, uydurma hadislerin zuhuruüzerine, hadisçilerin, sahih olan hadisleri toplayabilmek için, onlar ırivayet eden kimselerden isnâd sorma ğa başladıklarını ve bu işin de,müslümanlar aras ında ortaya ç ıkan fitne veya dahili karışıklarla ilgiliolduğunu aç ıklamaktad ır. Yine isnâd bahsinde belirtti ğimiz gibi, müslümanlararas ında ilk defa orataya ç ıkan fitne, üçüncü Halife Osmanİbn Affân' ın öldürülmesiyle ba şlamış, bunu Cemel ve S ıffin harpleri,İbnu'z-Zubeyr vakas ı, Velid İbn Yezid'in öldürülmesi ve ard ı arkasıkesilmeyen bir çok vak'alar takip etmi ştir. Muhammed İbn Sirin'in,isnâd tatbikine sebep olarak ileri sürdü ğü fitne'nin, yukar ıda zikrettiğimizvak`alardan hangisi oldu ğunu kesin olarak belirtmek güçtür.374 Mütevatir derecesine bili ğ olmu ş bir hadistir. 70 sahabi tarafından rivayetKutubi Sitte ve diğer hadis mecmu'alar ında yer almıştır.133


Fakat İbn Şırın'in, bizzat şâhid olduğu bir fitne'den bahsetmesi ihti3mali, şâhid olmadığı diğer fitnelerden bahsetmesi ihtimalinden dahakuvvetli olaca ğı dü şünülürse, onun bahis konusu etti ği fitnenin, Muaviye'ninölümünden sonra Abdullah İbnu'z-Zubeyr'in zuhuru ileba şlayan kar ışıklıklar olmas ı akla yak ınd ır; çünkü bu olaylar, 110 H.senede vefat eden İbn Sirin'in orta ya şlarına rastlamaktad ır.Hadis vaz` ımn, Hazreti Osman' ın katlinden sonra ortaya ç ıkankarışıklıklarla ba şladığı, ikinci bir ihtimal olarak da dü şünülebilir. Ancak,hadislerin ilk kayna ğı olan ve onlar ı büyük bir titizlikle muhafazaeden sahabe, bu senelerde tam bir ekseriyetle hayattad ır ve hadisvaz`i karşıs ında en sa ğlam bir maniay ı te şkil etmektedir. Bununlaberaber, Hz. Osman' ın katlini takip eden senelerde, çe şitli fırka ve hiziplerinzuhuru ve bunlar aras ındaki ihtilafların her geçen gün birazdaha artmas ı gözönünde bulundurulursa, sahabenin uzak kald ığı bu çeşitihtilâflarda d ış tesirlerin de büyük rol oynad ığı kolayca anla şılır.Ez-Zehebi, İbn Teymiyeden ihtisar etti ği bir kitab ında, Hazreti Osman' ınkatlini müteak ıb ortaya ç ıkan ihtilaflar ı şöyle özetlemi ştir:"Sahabe, di ğerlerine nisbetle aralar ında en az fitne olan kimselerdi.Nübüvvetten itibaren geçen her as ırda, bir evvelkine nisbetledaha fazla ihtilaf ve tefrika zuhur ediyordu. Bu sebeple, Osman' ınhilâfetinde zâhir bir bid'at vukubulmam ıştı. Fakat onun katledilmesiüzerine, birbirine kar şı iki bid'at zuhur etti. Biri Alryi tekfir eden havaric,diğeri de onun imametini, ısmetini, yahut nübüvvetini veya ulahiyyetiniiddia eden retfıza (gulât ı şra) bid'at ı idi. Sahabe asr ının sonlarınado ğru, İbnu'z-Zubeyr ve Abdu'l-Melik'in imaretleri s ıras ında murci'eve qaderiyye bid'atlar ı vukubuldu. Tabran asr ının ba şlarında, Emevihilâfetinin sonlar ına doğru cehmiyye ve müşebbihe mumessile bid'atlar ızuhur etti. Sahabe devrinde bunlar ın hiç biri olmam ıştı. Silaha istinadeden fitneler de böyle idi. Halk, M ıraviye devrinde birlik halinde dü ş -mana kar şı harbediyordu. Fakat Mu` aviye'nin ölümü üzerine Huseyinkatledildi. Mekke'de İbnu'z-Zubeyr muhasaraya u ğradı. Medine'de"Harra” fitnesi zuhur etti. Yezid'in ölümü üzerine, Şam'da Mervân ileDahil:ak aras ında ayrı bir fitne ç ıktı . İbn Ziyad' ın Muhtar tarafındanöldürülmesi, Mus'ab İbnu'z-Zubeyr'in Muhtar' ı, Abdul-Melik'in de Musabı katli, Haccac'm İbnu'z-Zubeyr'i bir müddet muhasara ettiktensonra öldürmesi ve Irak'a vali olarak tayin edilmesinden sonra, Muhammedibnu'l-E ş'as' ın büyük bir kuvvetle Haceac üzerine yürümesi .hepsi de ayr ı ayrı fitnelerin ç ıkmas ına sebep olmu ştu. Ve bu fitneler,Mu'aviye'nin ölümünden hemen sonra ba şlamışt ı. Yine bu arada Ho-134


asan'da İbnu'l-Muhelleb fitnesi ç ıkmış, Kilfe'de Zeyd İbn Ali ve birçok kimse öldürülmü ş, yine Horasan'da Ebû Muslim ve di ğer baz ıkimselerin de ortaya at ılmasıyle zikri uzay ıp gidecek harpler ve fitnelervuku'a gelmi ştir". 3"Müslümanlar aras ında ortaya ç ıkan bu karışıklıklara sahabedenhemen hiç kimse i ştirak etmemi ştir. Mesela Hazreti Osman' ın katlindençok kısa bir zaman sonra vukua gelen Cemel harbine i ştirak eden sahabilerhakkındaki bir haberde e ş- Şa`bi "bu harbe, Peygamberin ashab ındanAli, Ammâr, Talha ve ez-Zubeyr'den ba şka hiç kimsenin i ştirak etmediğini,be şincisini buldukları takdirde yalanc ılığı kabul edece ğini" söylemesi,376 üzerinde ehemmiyetle durulacak bir noktad ır. Gerek Cemelvak`as ında ve gerekse bunu takip eden di ğer vak`alarda, sahabenin daimaçekimser kalmas ı ve te şekkül eden guruplardan her hangi birisinetemayül göstermemesi de; onlar ın, çe şitli hiziplerin ya medhini yada zemmini tazammun eden uydurma hadislerle en ufak bir ilgileri olmadığınıgösterir 0 halde, burada şu hususu kat' ıyetle zikredebilirizki, İslam târihinde hadis vaz` ı, çe şitli sebeplerle ortaya ç ıkan siyasive itikadi fırkaların, kendi görü şlerini desteklemek ve daha çok taraftartemin edebilmek için ba şvurdukları en tesirli metod olmu ştur.İslam tarihinde Hazreti Osman' ın katil olayı, karşımıza siyasibir farka olarak ilk defa şrayı çıkarmıştır. Çünkü, M ısır'dan, Şam'danve İrak'tan gelerek, Halifenin evini muhasara edenler, ve sonra da onuöldürenler, hareketlerini Ali İbn Ebi Talib'in adına yapt ıklarını ve hilafetinonun hakk ı olduğunu ileri sürüyorlard ı. Hattâ, Hazreti Osmanaleyhindeki faaliyetler, henüz geli şme safhas ında iken önce Basra'dave Şam'da faaliyet gösteren, sonra da M ısır'a gelerek orada çal ışmayaba şlayan Abdullah İbn Sebe' ismindeki bir yahudi, "her peygamberinbir vasisi oldu ğu, Hazreti Muhammed'in vasisinin de Ali İbn Ebi Tâlib'ten ba şkasının olamıyaca ğı" görüşünü yaymağa ba şlamış 377 ve bu suretle,hilâfetin vârisi olarak Hazreti Ali ad ına davete giri şmi şti. Onagöre, madem ki Ali Hazreti Peygamberin vasisidir, o halde Peygamberdensonra imamet, hilafet veya devlet reisli ği, herkesten ziyade Ali'ninhakkıdır. Hazreti Osman bu hakk ı ondan gasbetmi ştir. Binaanaleyh,müslümanlar ın hemen harekete geçip bu hakk ı sahibine iade etmeleri,gerekir. Böyle bir hareket "el-emru ve'n-nehyu ani'l-munker"hükmüne de muvafıktır 3 78375 ez-Zehebi, el-Munteqii min minhtici's-Sunne, s. 386-87.376 Aynı eser, s. 389.377 İbn Cerir et-Tabari, Târ'ih, III. . 378.378 Ayni yer.135


Hazreti Osman henüz hayatta iken, İbn Sebe' tarafından onunaleyhine, fakat Hazreti Ali ad ına giri şilen bu faaliyet k ısa zamandasemeresini vermi ş, Hazreti Osman katledilmi ş, bir kaç gün sonrada Hazreti Ali'ye brat olunmu ştur. Bu olaylar gözönünde bulundurulursa,şramn İslam tarihinde ilk defa ortaya ç ıkan siyasi bir fırkaolduğu anla şılır.S ıra, İslam tarihinde ortaya ç ıkmış ilk siyasi fırka olduğuna görehadis vazin ın da bunlarla ba şladığını tahmin etmek hatal ı sayılmaz.Filhakika, itimad ettikleri ve büyük de ğer verdikleri Nehcu'lbekiğaşerhinde mutedil şra imamlar ından İbn Ebil-hadid, bu konudaaynen şu ibareleri kullanmıştır:"Bil ki, fadail ile ilgili yalan hadislerin asl ı şra cihetinden gelmi ş-tir. Onlar bidayette imamlar ı hakkında muhtelif hadisler vazo etmi ş -lerdir. Onlar ı hadis vazina sevkeden âmil, has ımlarının düşmanlığıidi ... Ne zaman ki Bekriyye, şramn bu faaliyetini gördü, onlar da kendiimamları hakkında şranın hadislerine mukabil ba şka Hadisler vazettiler".3 79Bir şra imam ının açık ve samimi itirafı diyebilece ğimiz bu ifadeler,uydurma hadislerin ilk defa nereden geldi ğini ortaya koymakbakımından büyük bir de ğer ta şır. Sran ıu zuhurundan sonra yaz' i şi,her geçen gün bir kat daha artm ış ve şra merkezi olan Irak, Malik İbnEnes'in dilinde âdata bir darphane (detru'd-darb) haline gelmi şti. Srilerbu beldede "geceleri bas ıp gündüzleri harc ıyorlard ı"."° Bu bak ımdanMedine'liler " İraklıların rivayet ettikleri hadislerden tevekki ediyorlar","'ehli kitab ın merviyyat ı hakkında Hazreti Peygamberin"onları tasdik de etmeyiniz tekzib de" emrini bunlar için tekrarl ıyor-'ardı."'Yine Malik İbn Enes, gulât ı şra ve onlar ın hadisleri hakkında sorulduğuzaman "onlar ın yalan söylediklerini ileri sürerek, onlarla konuşulmamas ı ve hadislerinin de al ınmaması gerekti ğini" söylüyor,'"e ş-Safri ise, rafıza gibi yalanc ı şahidliği yapan kimse görmedim" diyordu.384379 Bkz. İbn Şer1M, Nehei'l-belâğa, III. 26.380 ez-Zehebi, el-Munteqâ men Minhâei's-Sunne, s. 88.381 Aym yer.382 Aym yer.383 el-Hatib el-Ba ğclâdt, el-Kifâye, s. 126; ez-Zehebi, s. 21.384 Aym yer.136


Şranın hadis uydurmakla ilgili bu faaliyeti, onların karşısındayer alan di ğer guruplar ı da harekete geçirmi ş ve bu suretle birbirlerinive takip ettikleri yolu zem, fakat kendilerini medheden uydurmahadislerin yekanu gün geçtikçe artm ıştır.87. Hadis vaz` ımn diğer sebepleriYukarıda, hadis vaz`mın ilk defa, müslümanlar aras ında zuhureden siyasi ihtilaflardan sonra ba şladığını ve şramn, bu faaliyetin önderliğiniyaptığını aç ıkladık. Bu aç ıklamadan anla şılmıştır ki, gerekşra ve gerekse şi` aya kar şı olan diğer fırkalar, hadis vaz` ım imamet vehilafet gibi, bir cephesi siyasi olarak tezahür eden meselelerde geli ştirmişler ve yaz' ettikleri hadislerle, kendilerinin do ğru yolda olduklar ınıisbata çalışmışlardır. Bu bakımdan siyasi ihtilâflara, hadis vaz`nunilk mühim amili olarak burada işaret ederken ba şka âmillerin de yaz'hareketinde rol oynad ığını kaydetmek gerekir. Bu âmilleri şöylece s ı-ralayabiliriz:a . İslam düşmanlığıBilindiği gibi, müslümanlar Medine'ye hicret edip orada ilk ŞehirDevletini kurduklar ı sıralarda, henüz bu küçük şehrin tamam ına bilehâkim değildiler. Medineli ensar d ışında, halkının yarıdan fazlas ınıyahudilerle henüz İslama girmemiş müşrik Araplar te şkil ediyordu.Halbuki hicretten on sene gibi çok k ısa bir zaman sonra, yani HazretiPeygamberin vefat etti ği senelerde, Islam Devleti, bütün Arabistam,Ceınibi Irak' ı ve Filistin'i de içine alarak Avrupa K ıtası kadar geni şbir sahaya yay ılmış bulunuyordu. Islâmiyetin bu kadar kısa bir zamaniçerisinde bu derece sür'atle yay ılmas ı ve hele, o s ıralarda Fürslerin sahipoldukları imparatorluğa son vermesi, hükümranl ıkları elinden ahnmışbu kavimlerin bütün kin ve garzlarun yeni din ile bu dinin mensuplarınayöneltmi şti. Ancak, şan ve şerefleriyle birlikte harp gücünüde kaybetmi ş olan bu milletler, islamdan intikam almak için akâ'idinefesad sokmak ve müslümanlar ın vandetini parçalamaktan ba şka kendilerindehiç bir kuvvet bulamam ışlardı. Bu sebeple gurup gurup İslamagirmeğe ba şlamışlar, bazan zühd ve takva, bazan felsefe ve hikmetörtüsüne bürünerek, fakat as ıl maksatlar ını içlerinde gizleyerek müslümanlararas ında yay ılmışlardır. Zındıq ismiyle tanınan bu kimseler,Kur'ân üzerinde her hangi bir tebdil ve ta ğyir yapamad ıkları için, HazretiPeygamberin hadislerinden istifade yolunu bulmu şlar ve uydurduklarıbinlerce hadisle Islam akâ'idini te şviş etme ğe ve müslümanlar ın137


kalplerinde şüphe yaratma ğa çalışmışlardır. Zandakan ın ne kadarhadis vazetti ğini anlamak için şu misali zikredebiliriz: Abdul-Kerimİbn Ebi'l-Avcâ', hadis vaz` ından dolayı öldürülmek üzere yakaland ığızaman suçunu itiraf etmi ş ve dört bin hadis uydurdu ğunu, bu hadislerlehalâh haram, haram ı halâl k ıldığını söylemiştir. 385Zındıkların İslam dini ve akâ'idi üzerinde b ırakt ıkları kötü iz çokderin olmu ştur. Bununla beraber, Allah'a şükürler olsun ki, tehlikeninbüyüklüğünü çok erken bir devirde farkeden hadis imamlar ı, ortayakoyduklar ı rivayet ve tahammül, cerh ve ta`dil metodlar ıyle, sahihhadisi sakiminden, gerçek hadisçiyi sahte ve yalanc ısından ayırt ederek,İslam akâ'idini, ona kasdedenlerin şerrinden koruma ğa muvaffak olmuşlard ır.b . Cinsiyet, kabile, mezhep kavgalar ıHadis vaz` ına sebep olan âmillerden bir di ğeri, de ği şik ırklara,kabilelere ve mezheplere mensup kimseler aras ındaki münaka şalar vemücadelelerdir. Bu mücadelelerde her birinin, kendi mensup oldu ğutopluluğu veya bu toplulu ğun reisini, yahut imam ını övmesi, buna karşılıkmuhalifi oldu ğu diğer topluluklar ın reis veya imamlar ını vermesi,çok defa, bu konularda uydurdu ğu ve Hâzreti Peygambere isnâdettii hadislerle takviye edilmek istenmi ştir. Baz ı taraftarlar ın, kenditopluluğu ad ına gösterdi ği bu taassup, insanı hayretler içinde b ırakanuydurma hadislerin ortaya ç ıkmas ına sebep olmu ştur.Bunun en güzelmisali, EM" Hanife ile e ş-Sâfi`i hakkında uydurulan hadislerdir. Enesİbn Mâlik'ten merfO olarak rivayet edilen bu hadis-i mevzi'', İmam e ş -Sâfi`i dü şmanlığı ile İmam Ebii Hanife sevgisini taassub derecesinevaran bir ifade ile bize aksettirmektedir. Me'infın İbn Ahmed es-Sulemiveya Ahmed İbn Abdillah el-Cuveybâri taraf ından uydurulduğu belirtilenbu hadis şöyledir: "Ümmetim aras ından Muhammed İbn İdris(e ş-Sâfi`i) ad ında biri ç ıkacakt ır; bu adam ın ümmetime zarar ı, iblisirızarar ından çok daha büyük olacakt ır. Yine ümmetim aras ından Eb ılHanife isminde bir adam ç ıkacak ve bu adam, ümmetimin ışığı olacaktır"."6Muhtelif şehirlerin, günlerin, aylar ın ve yiyecek maddelerin medhiveya zemmi ile ilgili bu çe şit uydurulmu ş ve Hazreti Peygambereisnâd edilmi ş haberler, mevzâ'ât kitaplar ında ayr ı ayrı zikredilmi ştir.385 es-Suynti, a, II. 468.386 Aynı eser, I. 457.138


e . Va`z ve hiUyelerzâhid ve sâlih görünü şlü bir çok kimselerin, cami ve mescidlerdeyapt ıkları va`z ve nasihatlerini süslemek ve daha tesirli birşekle sokmak maksadıyle ba şvurdukları usullerden biri de, konu şmalarindamevza hadislere fazlaca yer vermek ve çok defa bu hadisleribizzat uydurmakt ır.Ço ğu cahil olan ve yapt ıkları i şin tehlikesini de farkedemiyen bukimseler, aslında iyi niyet sâhibi olabilirler ve naklettikleri uydurmahadislerle halk ın, bilhassa ibadetlere kar şı ra ğbetini art ırmaya çal ı-şırlar. Baz ılarının da halk aras ında şöhret kazanmak ve dolay ısıyle malve mülk sâhibi olmak niyetini güttükleri şüphesizdir. 387Qussâs ismini alan bu kimselerle ilgili bir olay, Ahmed İbnHanbel ve Yahyâ İbn Ma`in'i hayret ve deh şet içinde b ırakan bir haberolarak rivayetBirgün Ahmed İbn Hanbel ve Yahyâ İbn Ma`in, er-Rasâfa mescidindenamazlarm ı kılmışlardı ki va`zetmek için kürsüye ç ıkan birşah ıs "haddesenet Ahmed İbn Hanbel ve Yahya İbn qâlâ: HaddesenâAbdurrazzâq an Mdmar an Qatâdan Enes qâle qâle Rasidu-Ilah (A. S.)" diyerek şu hadisi rivayet eder: "Bir kimse ki ilahe illa'llahderse, Allah bu sözün her kelimesinden bir ku ş yarat ır; bu ku şun gagas ıaltından, tüyleri de mercandand ır ...". Bu ibarelerle ba şlayan hikayeyirmi varak kadar tutmaktad ır. Hikâyeyi i şiten Ahmed İbn Hanbelve Yahyâ İbn Ma`in şaşkınlık içinde birbirlerine bakarlar ve "senbunu rivayet ettin mi ?" diye birbirlerine sorarlar. Fakat her ikisi debu kıssayı hemen orada i şittiklerini söylerler. Nihayet hikaye biter veYahyâ İbn Ma`in, eliyle hikayeciyi yanlar ına ça ğırarak onu kimdenişitti ğim sorar. Adam, "Ahmed İbn Hanbel ve Yahyâ İbn Mdinden"deyince Yahyâ "ben Yahyâ İbn Ma`in, bu da Ahmed İbn Hanbel; bizhiç bir zaman Hazreti Peygamberin böyle bir hadisini i şitmedik" der.Bunun üzerine adam şu cevab ı verir: "Ben, Yahyâ İbn Ma`in'in buderece ahmak oldu ğunu bilmiyordum; fakat şu anda ö ğrenmiş oldum.Sanki sizden ba şka Yahyâ İbn Ma`in ve Ahmed İbn Hanbel yok. Ben,onyedi tane Ahmed İbn Hanbel ve Yahya İbn Mdinden hadis yazd ım"Bu sözler üzerine Ahmed İbn Hanbel, eliyle yüzünü kapatarak "b ırakgitsin"der. Adam, her ikisiyle de istihza eder bir halde yanlar ından uzaklaşır."'387 Ahmed Muhammed Şakir, s. 93.388 Hikaye için bkz. Ayni eser, s. 93-94.139


d . Halife veya emirlere yakla şmak arzusuDünya nimetlerini âh ıret nimetlerine tercih ederek halife veyaemirlerin heveslerine göre fetvalar veren kimseler, hacet an ında hadisuydurmaktan da çekinmezler. Bilhassa Abbâsi devrinde görülen bu gibiolaylar, baz ı halifelerin, Emevileri halk ın gözünden dü şürmek içinböyle kimselerden istifade ettiklerini ve Emeviler aleyhine çe şitli hadisleruydurulmas ına yol açt ıklarını göstermektedir. El-Hâkim'in Hâriinİbn Ebi Abdullah tarik ıyle babas ından nakletti ği bir haber, tefsiriyleşöhret kazanm ış olan Muqâtil İbn Suleymân' ın Halife el-Mehdi'yeyakla şmak maksadıyle Abbâs hakk ında nas ıl hadis uydurabilece ğinigöstermek bak ımından şayan ı dikkattir. 389 Yine el-Mehdi ile ilgili birbaşka olay, kezzâb (yalanc ı) Gıyâs İbn İbrahim en-Nandinin Halifeyeyaklaşmak için böyle bir te şebbüse giri ştiğini gösterir. Bu şah ıs, Halifeninyan ına girdiği zaman, onun, bir güvercinle oynad ığını görmü şve hemen şu hadisi rivayet etmi ştir: "Haddesenâ fulân an fulân enne'n-Nebiyye (A. S.) Ok : Lâ sebaqa illâ fi naslin, ev huffin, ev cenâhz,n."el-Mehdi, bu şahsa önce onbin dirhem vermi ş, sonra da "görüyorum kikafan, Hazreti Peygambere yalan isnâd eden bir kezzâb' ın kafas ı" diyerekonu kovalam ış, güvercini de kestirmi ştir. 3"e Halkı hayırh işlere yöneltmek arzusuSiyasi ihtilaflardan sonra müslümanlar ın çe şitli fırka ve hiziplereayrıldığını, bu tefrikan ın her fırkayı, kendi görü şlerini teyid etmekmaksadıyle hadis vaz` ına yöneltti ğini, bu konunun baş taraflar ında zikretmiştik. Müslümanlar aras ındaki bu tefrika, bir çok kimseyi endi şeyesevkediyor ve durumu büyük bir üzüntü içinde takip ediyorlard ı. Bunlararas ında zühd ve takva yönünden kuvvetli, fakat dinin as ıllarına câhilolan baz ı kimseler vardı ki, müslümanlar aras ındaki bu ihtilâflar ı izaleetmek ve fırkaları birbirine yakla şt ırmak için hadis vaz` ını mubah görüyorlardı.Kendilerine Hazreti Peygamberin men kezebe aleyye mute`ammiden. hadisi hat ırlatıldığı zaman "biz ona yalan isnâd etmiyoruz;fakat onun için yalan söylüyoruz" diyorlard1. 3" Halbuki bu söz, onlarıncehaletlerinden ve ak ıllarının dini meselelere ermemesinden ne ş'et389 Bkz. es-Suyüti, Tedribu'r-ravi, s. 187; Ahmed Muhammed Şakir, el-Bd ısu'/-hasis, s. 94. Buhabere göre el-Mandl şöyle demektedir: "Baksana, Muqâtil bana ne söylüyor? Diyor ki: E ğeristersen, senin için Abbâs hakk ında hadisler vaz`edeyim. Ben de ona dedim ki: Benim buna ihtiyacımyoktur".390 es-Suyüti, Tedribu'r-râvi, s. 187; Ahmed Muhammed Şakir, el- .134` tsu'l-hasis, s. 94.391 el-13d' ısu'/-hasis, s. 86.140


ediyordu. Yoksa Hazreti Peygamber, dinin kemali ve fazl ı için yalanave yalanc ılara muhtac de ğildi. 392Zâhid ve sâlih kimselerin yaz' ettikleri hadislerin ço ğu, Kur'ânsürelerinin faziletleriyle ilgili idi. Bu çe şit haberleri rivayet eden Nûhİbn Ebi Meryem'e "Kur'an sürelerinin fezâ'ili hakk ında Ikrime tarikıyleİbn Abbâs'tan nakletti ğin bu haberleri nereden buluyorsun?Halbuki bunlar, Ikrime'nin ashab ında bile yok" denildi ği zaman,Niıh şu cevab ı vermi ştir: "Halkın Kur'ândan uzakla ştığını ve EbHanife fıkhı ile İbn ishâq'm MağazCsine fazla dü ştüğünü görünce buhadisleri uydurdum". 393Hadis vaz`ma sebep olan daha bir çok âmiller vard ır. Biz, bunlardan,usfıl kitaplarında, üzerinde en fazla durulmak suretiyle şöhreteula şmış baz ı örnekler verdik. Daha fazla bilgi almak isteyenler,usül kitaplarının mevzüs`atla ilgili bölümlerine müracaat edebilirler.88. Mevzii hadislerin bilinmesiÇe şitli konularda ortaya ç ıkan mevzû hadislerin malzemesi, çokdefa, yalanc ıların kendi görü ş ve dü şüncelerinden ibaret olmu ştur.Bu görüş ve dü şünceleri, hadis uydurucular ı (el-vadda`), kudretlerinisbetinde mu`ciz sözlerle ifade etme ğe çal ışırlar ve ba şına, halkın itimadetti ği hadis imamlarının isimlerinden müte şekkil bir isnâd ilaveederler. Bazarı bu kimselerin, hadis uydurmak için malzeme s ıkınt ısıçektikleri de görülür; bu takdirde ba ş vurdukları kaynaklar, baz ı hukemânınsözleriyle eski Arap darb ı meselleridir. 394 Uydurmak istediklerikonu ile ilgili olarak, bunlardan seçtikleri sözlere, yine muttas ıl isnadlareklerler ve Hazreti Peygambere nisbet ederek, onun sözü imi ş gibihalk aras ında yayarlar.Hadis ilminin erken bir devirde geli şmi ş ve usul ve kâidelerininkat' ıyyet kesbetmi ş olmas ı dolayısıyle, mevzil hadislerin, sahih hadisleribünyesinde eritmesine veya yoketmesine meydan verilmemi ş, isnâdve metinlere vak ıf olan muhaddisler, vazettikleri kâidelerle mevzûlar ı,sahihlerin aras ından ayıklamak imkan ını bulmu şlardır.Hadis imamlar ının bu konuda i şlerini kolayla ştıran diğer bir hususda, ınevzü hadislerin, bizzat hadisçiler taraf ından görülebilecek baz ı392 Aym yer.393 es-Suriti, Tedribdr-reivi, s. 184.394 Ahmed Muhammed Şakir, el-Bli` ısu'/-hasis, s. 96.141


hususiyetlere sahip olmalar ıdır. Bu hususiyetlerden birini ta şıyan hadisin,mevzû oldu ğuna kolayca hükmedilebilir.Burada, mevzû hadislerin bilinmesine yard ım eden bu hususiyetleribir kaç Madde halinde k ısaca zikredece ğiz.a . Bizzat hadis uyduranlar ın itirafıBaz ı hadisler, ta şıdıkları özelliklere bakma ğa hacet kalmaks ız ın,bizzat onlar ı uyduranlar tarafından itiraf edilmek suretiyle mevzû olduklarıanla şılır. Nitekim yukar ıda da ismi geçen Nûh İbn EM Meryem,Ikrime tarikıyle İbn Abbas'tan rivayet etti ği Kur'ân sûrelerinin-faziletleri hakk ındaki hadisleri, halk ın Kur'âna kar şı rağbetini art ırmakiçin uydurduğunu bizzat itiraf etmi ştir. 395 Keza Omer İbn Subh, HazretiPeygamberin bir hutbesini vazo etti ğini kendisi söylemi ştin"'Bazan, râvi ikrar etmese bile, hadisle ilgili olarak sorulan bir sualde, hadisin onun tarafından yaz' edildi ğini ortaya koyabilir ki, bu da,itirafa yakın bir beyan veya aç ıklama mesabesindedir. Mesela, şeyhindenrivayet eden bir şahsa ne zaman do ğduğu sorulur; ravinin cevapolarak verdi ği târih, hakikatte şeyhin ölümünden çok daha sonrayarastlar; ve anla şılır ki bu râvi, o şeyhe hiç bir zaman mülâki olmam ıştır.Diğer taraftan, şeyhten rivayet etti ği hadis de ancak bu râvi vas ıtasıylebilinir; yani ba şka hiç kimse, o şeyhten böyle bir hadis rivayet etmemi ş -tir. Bu hususlar gözönünde bulundurularak hadisin mevzû oldu ğunahükmedilir 397Râvide mevcut karinelerRivayet olunan bir hadisin, zamanla, mekânla ve çevredeki olaylarlailgisi, veya o hadisi nakleden râvinin, zaman, mekân ve olaylarakarşı husus! bir ilgi göstermesi, hadisin hemen o anda uydurulabilece ğinedelâlet eder. E ğer hadisin, o râviden ba şka râvisi yoksa ve hiç bir yöndenbilinmiyorsa, mevzû olduğuna hükmedilir. Mesela, râvi bir rafizi ve riva-395 Bkz. es-Suyûti, Tedribu'r-ravi, s. 178; s. 89. Ali İbn Ebî Tâlib'in faziletleriyleilgili olarak 70 hadis uydurdu ğunu bizzat Meysire İbn Abdi Rabbih'in itirafındanöğreniyoruz.396 es-Suyûti, Tedribu'r-râvi, s. 178.397 Me' ınfın İbn Ahmed el-Herevrnin Hi şâm İbn Ammâr'dan rivayeti bu konuda ba şka birmisal te şkil eder. Hâfiz tbn H ıbbân, Me'mûn'a ne zaman Şam'a gittiğini sormu ş, o da 250 senesindegittiğini söylemiştir. İbn Hıbbân'ın, Hişam'ın 245 senesinde öldüğünü açıklaması üzerine de Me'mfın cevap vermekte güçlük çekmemi ş ve "o ba şka bir Hişâm tbn Ammâr'dı" demi ş-tir. Bu haber için bkz. Ahmed Muhammed Şakir, s. 89.142


yet etti ği hadis, ehli beytle ilgili bir hadis ise, karineler, onun mevzuolduğuna delâlet eder. Râvinin halinden karine ile mevzü oldu ğuna hükmedilenböyle bir haber, el-Me'mün İbn Ahmed ile ilgilidir. Bu şahs ınönünde, el-Hasan el-Basrrnin Ebü Hurayra'dan hadis i şitip işitmedi ğimeselesi ortaya at ılınca, el-Me'mün, bir isnâdla hemen şu hadisi uyduruvermiştir: Haddesenâ fulân 'an fulân 'ani'n-Nebiyyi (A. S.) qâle : Semifetel-Hasanu 'an Ebi Hurayra. 398Bir ba şka misal, Seyf İbn Omer tarafından Sa`d İbn Tarirdennakledilen şu haberdir: Seyf der ki: Sa`d İbn Taririn yan ında idim. Bu s ı-rada o ğlu ağlıyarak okuldan geldi. Onun, hocas ı tarafından dövüldü ğünüö ğrenince hemen Ikrime'den İbn Abbas tarik ıyle şu haberi zikretti:Sizin en şeririniz, çoculdarm ız ın muallimleridir. Bunlar, yetimlere enaz rahmeti, kimsesizlere en sert olan kimselerdir". 399e . Hadisde bulunan karinelerBunlar, hadisin manâ ve lafz ındaki rekâkettir. er-Rabi` İbn Huşaym'indedi ği gibi, hadis vardır, ışığı gündüz ışığı gibidir; onu tan ır,bilir ve alırs ın, Hadis vardır, zulmeti gece zulmeti gibidir; onu red veinkâr edersin. 040Hadisin mana ve lafız bak ımından rekâketi, bu ilme vak ıf olanlariçin, ışık ile zulmet aras ındaki fark kadar kolay görülür ve anlaşılır.Manâ yönünden rekâket, hadisin akla muhalif, Kitaba, Sunneteve icmda münafi olarak rivayet edilmesidir. 4" Mesela, Abdurrahmanİbn Zeyd'in, S.) un gemisinin, Ka`beyi yedi defa tavaf etti ğisonra makamda iki rik`at namaz k ıldığı yolunda nakletti ği haber, akl ınve mantığın kabul edebilece ği bir haber de ğildir."2398 Bkz. İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker, s. 43. Yukarıda Halife el-Mehdi ve güverciniyle ilgiliolarak nakletti ğimiz haber de yine bu konuda misal olarak zikredilebilir. Keza ayn ı ravimısın İbn Ahmed'in İmam e ş-Safiii ve İmam Ebû Hanife hakk ında hemen s ırasında uyduruvercliğihadis de bu cümledendir.399 es-Suynti, s. 180-181; Ahmed Muhammed Şakir, el-Bir ısn'/-hasis, s. 89.Bu çe şit haberlerin mevzu oldu ğu,ravilerinin halinden karine ile anla şıldığı gibi,bu raviler hakk ındahadis imamlar ı tarafından izhar edilmi ş de ğer hükümleriyle de anla şılır Mesela, yukar ıdazikredilen Said İbn Tarif hakk ında İbn Maiin "ondan hadis rivayeti halal olmaz" İbn Hıbbanise "o, hadis yaz` ediyordu" demi şlerdir. Seyf İbn Omer ise, el-Hakim'in beyan ına göre z ınd ıkhklaittiham olunmu ştur. Bkz. Ahmed Muhammed Şakir, s. 89.400 es-Suyûti, Tedribu'r-rtıvi, s. 179.401 Aynı yer.402 Aynı eser, s. 181 ve d-Bd ısu'l-hasis, s. 91. Abdurrahman İbn Zeyd, bu çe şit garâ'ibi iletanınmıştır. Malik İbn Enes'e munciat ıi bir hadis zikredildi ği zaman, onu zikreden şahsa şu cevabı vermiştir: "Abdurrahmân İbn Zeyd'e git; o sana babas ı tankıyle Nnh'tan rivayet ediversin".143


Kitap, Sunnet ve icmâ'a ayk ırı olarak rivayet edilen haber ise,İsnâdında Ebu'l-Muhezzim'in de bulundu ğu Muhammed İbn Sucâ`hadisidir. Ebu Hurayra'dan merfâ olarak gelen bu habere göre "Allahat ı yaratm ış, sonra onu ko şturmu ş ; at terlemi ş, daha sonra da ondankendisini halketmiştir". 4"Hadislerin küçük bir emir için şiddetli vdidler, yahut hakir veyakötü bir i ş için büyük vddlerle gelmesi de, haklar ında mevzû hükmünüvermek için kâfi sebeplerden say ıhr. 404 Meselâ, mendi1b olan bir fiilinişlenmesi veya mekrûh olan bir i şin terkedilmesi kar şılığında, alt ındannehirler akan Cennetlerde dâimili ğin vddedilmesi bu cümledendir.Kussâs ın hadislerinin ekseriyyetini bu çe şit haberler te şkil eder.403 es-Suyilti, Tedribu'r-reıvi, s. 181; Ahmed Muhammed Şâkir, el-M ıs el-hasis, s. 91. es-Suyfıtrnin de belirtti ği gibi, bu hadis, bir müslüman ın yaz` edebilece ği bir hadis de ğildir. Buradavaz`la ittiham edilen şahıs, Muhammed İbn Şucâ'cl ır. Elinden sapmış bir kimse idi. Hadisi,Ebit Hurayra'dan rivayet eden Ebu'l-Muhezzim ise, Şu'be'nin ifadesine göre, bir dirhem kar şılığındaelli hadis yaz' edebilecek bir kimse idi.404 Aynı yer.144


VI. BÖLÜMHADIS İLMİNİN DIĞER BAZ İ MESELELER/NAS İR ve MENSÜH89 . Neshin tarifiUlemamn ıstılâh ında nesh, şer`i bir hükmün tatbik sahasında sonbulduğunu beyandan ibarettir. Bu beyan, tabiat ıyle Şârr yönündendir. Mükelleflere nazaran nesh, asl ında şer`i olan hükmün reri veyerine diğer bir hükmün konulmas ıdır. Bu açıklamaya göre, zamanbakımından önce gelen ve bilâhara kald ırılan hüküm menstıh, onunyerine konulan yeni hüküm ise nâsih ismini alır.Hadis ve F ıkıh ulemas ı, umumiyetle, İslam şerrat ında neshinvukubulduğunu kabul etmi şlerdir. Ancak bu ittifak, neshi tamamenreddedenbaz ı itikadi mezhebler bir yana 405, Kur'ân âyetinin, HazretiPeygamberin Sunnetini veya Sunnetin Kur'ân âyetini neshedip edemiyeceğikonusunda ortaya ç ıkan bazı görüş ayrılıldanyle tam te şekkületmemiştir. Buna 'göre, neshi kabul eden İslâm ulemas ı, Kitab ın Sunnede,Sunnetin de Kitapla neshedilip edilemiyece ği konuları üzerindemünaka şaya giri şmişlerdir. Biz bu münaka şalar üzerinde durm ıyacak,sadece usiili hadis kitaplarmda yer alan hadiste nesh meselesiyle ilgilibazı örneklere i şaretle iktifa edece ğiz 4".405 Neshi reddeden bu mezheplerin ba şında mutezile gelir. Bunlara göre Kur'am Kerimde,neshin viicılduna delület eden ayetler, hakikatte Islam şerr atı içerisindeki neshe de ğil,fakat, Islâm şerratımn, kendinden önceki şerratlar ı neshetti ğine delület ederler. N;tekim"la ye'tihrl-batıl min beyne yedeyh" (Secde sûresi, ây. 42) (Kur'âm Kerime ne önden ve ne deardından bir bitti girmez) ayeti de Kur'âm bu şekilde tavsif etmekle, onda bat ıl addedilebilecekveya sonradan ibtal edilebilecek hiç bir hükmün bulunmad ığını beyan etmi ştir. Halbuki Kur'-anda neshin mevcudiyetini iddiaya kalk ışmak, onda bât ıh isbat etmek mesabesindedir ki yukar ı-da zikredilen âyete muhaliftir. —Mutezile imamlarmdan Ebû Muslim el-Isfahâ ıarye ait olan bugörüşler için bkz. Tefsiner-Rtizi, I. 661.406 Kitap ve Sunnette nesh meselesiyle ilgili daha fazla bilgi için A Ü Ilâhiyat Fakültesi Dergisi,Yıl 1963, cilt XI de yayınlanan "Kitap ve Sunnette Nesh Meselesi" adli makalemize bak ım,145


▪ •90 . Hadiste nesh meselesiSelefi Salih olarak tabir etti ğimiz sahabe ve tabi`iin ile bunlardansonra gelen ulema, nâsih ve mensûh meselesiyle yak ından ilgilenmişlerdir.Nesh meselesi, hadis ilminin en güç konular ından birini te şkileder ve bu konuya, hadiste h ıfz ve itkan bak ımından en yüksek mertebeyeula şmış imamlar vak ıf olabilirler. İmam e ş- şafi`i, nâsih ve mensûhmeselesinde yed-i t ıllaya sâhipti; Ahmed İbn Hanbel bile, hadisilmindeki yüksek mertebesine rağme, nâsih ve mensûh hadisleri, ancake ş- şafi`i ile mücalesetinden sonra ö ğrendiğini açıklamıştır 407 .Hadisin nâsih ve mensûhu muhtelif yollarla bilinir. Bunlar ınba şında bizzat Hazreti Peygamberin tasrihi gelir. Bu hususta misalolarak zikredilen en me şhur hadis, kabirlerin ziyaretiyle ilgilidir. HazretiPeygamber, bidayette kabir ziyaretini nehyetmi şken sonradan bukonuda şöyle buyurmuştur: "Sizi kabirlerin ziyaretinden nehyetmi ş-tim; ziyaret ediniz" 408. Bazan da nesh keyfiyetini beyan eden bu tasrihsahabe cihetinden gelir: Kâne âhıru'l-emrayn min Rasilli'llah (A. S.)terka'l-vudâ'i min mâ messet en-nâru hadisi, bu konuda misal olarakzikredilebilir 409. Sahabenin bu aç ık beyan ıyle mensûh olduğu anla şılandiğer hadis ise tavadda'â min mâ gayyeret en-nâru (ate şin tağyir etti ğişeyle abdest al ınız) emri idi 4“) .Nâsih ve mensûh hadisin bilinmesini mümkün kılan diğer biryol, iki mütezad hadisten birinin tarih itibariyle mukaddem, di ğerininmuahhar olarak vürûd etti ğinin sahabece bilinmesidir. Bu takdirdemukaddem olan hadis, mensûh, di ğeri ise nâsih olur. Mesela şeddadİbn Evs tarafından rivayet edilen bir hadisle "hacamat yapanla yaptıramn oruclarının bozulacağı" beyan edilmi ş ve hadisin muhtelifvaryan. tlarında, onun vürûd tarihi olarak 8. H. Fetih senesi gösterilmiştir.Fakat İbn Abbâs'tan rivayet edilen bir ba şka hadiste ise HazretiPeygamberin oruclu iken hacamat yapt ırdığı belirtilmiştir ki,İbn Abbas, ancak 10 H. senede ihramda ve oruclu iken veda hacc ındaHazreti Peygamberin sohbetinde bulunmu ştur. Binaanaleyh, İbn Abbas'ın hadisi nâsih, şeddad'ın hadisi ise mensûhtur 4".407 Bkz. s. 238; es-Suyfitl, Tedribu'r-rtivi, s. 382; el-Bir ısu'lhasis,s. 190.408 Ilınu's-Sahlh,s. 239.409 ibnu's-Saliih,s. 239; el-Hakim Ebtı Abdillah, Mdrifet s.85; es-Suyüti, Tedrib, s. 383.410 Bkz. EbA Abdillah, Mdrifet urumi'l-hrıetis, s. 85.411 Ibnu's-Salâh,s. 239; es-Suyütl, Tedribu'r-reivi, s. 383. Ahmed MuhammedŞakir, el-Bir s. 191.146


Nesh olayı, hazan da icma tarikıyle sübut bulur. Her ne kadaricma neshetmez ve nesh de olunmazsa da nâsihe delâlet eder. Bu konudazikredilen misal, Hazreti Peygamberin, üç defa içki içen ve üçündede üzerine had tatbik edilen bir kimsenin dördüncü defa içmesi halindeöldürülmesini emretmesidir; bu hüküm icma ile tatbik edilmemi ştir. Maamafih, Hazreti Peygamberin de ayn ı hükmü tatbik etmedi ğinedair. gelen haberler, ilk hükmün, yine Sunnetle mensilh oldu ğuna deliletederler 412 .Nesh meselesiyle ilgili olarak bir çok kitap tasnif edilmi ştir. Ba ştaAhmed İbn Hanbel olmak üzere Eb ıl Dâvûd es-Sicistâni'llin, Ahmedİbn İshâq— ed-Dinâri (Ö. 318 H.) nin, Ebii Muhammed Qâs ım İbn Asbağ(Ö. 340) H.) ve Ebû. Bekr el-Hâzimi (Ö. 584) nin bu konuda tasnifedilmi ş kitaplar ı vard ır. Bunlar aras ında el-Hâzimi'nin el-Ptibeır fi'nneisihmine'l-Ctsar adlı kitab ı, büyük şöhret kazanm ış vemüteaddit defalar tabedilmi ştir.91 . TarifMUHTEL İFU'L-HADISİki hadisin zdhiri olarak birbirine z ıt mandlarda vürf ıdudur. Herâlimin; hattâ her müslümamn bilmesi zaruri görülen bu konu, HazretiPeygamberin hadislerinde varolduğu zannedilen tenakuzun izalesinimümkün kılar.Hadis ulemas ı, mü şkilu'l-hacris veya ihtildfu'l-hacris denilen bukonu ile me şgul olmuşlar ve birbirine z ıt görülen hadisler aras ını birleştirerek mü şkilin izalesinde ba şarı sağlamışlardır. Bu konuda ilk defakonuşan ve İhtilCıfu'l-Hadis ad ı altında bir de kitap telif eden İmamMuhammed İbn İdris e ş-Sâfi`i (O. 204 H.) olmu ştur413. eş-Sâfi'idensonra aynı konuda Te'vauadıyle telif etti ği meşhurkitabında, Ebû Abdillah Muhammed İbn Muslim İbn Quteybe ed-Dineveri(Ö. 276 H.), hadislerde tenakuz bulundu ğunu behane ederekonları reddeden hadis dü şmanlarına cevap vermi ş ve bu çe şit hadislerinaras ını cem ederek müşkilin halline çal ışmıştır. İbn Quteybe'nin bukitabı, bu bakımdan büyük bir de ğer ta şırsa da konu ile ilgili olarak gelenhadislerin birço ğunu terketti ği için de noksan say ıhr 4".412 Bkz. Ihnu's-Salâh, Ulâmu'l-hadis, s. 240; es-Suyutl, Tedr ıb, s. 383-4.413 Bkz. es-Suyu:tl, Tedribu'r-r ılvi, s. 387. es- Şâfi'inin ad ı geçen bu eseri, er-Rabr Ibn Suleymânrivayetinden olup Kittibu'l-Umm'un son VII. cüz'ünün hâmisinde tabedilmi ştir.414 Bkz. Aym yer.147


Yine aynı konuda kitap te'lif edenler aras ında İbn Cerir et-Tabari(Ö. 310 H.) ile, Mu şkilu'l-Asâr adlı kitab ın müellifi et-Tahavi(Ö. 321 H.) nin isimleri zikredilebilir. İbn Huzeyme ise, muhtelifu'lhadisbahsinde ayrıca şöhrete ula şan kimselerdendir. Onun "birbirinezıt hiç bir hadis bilmiyorum; her kim böyle bir hadis biliyorsa, getirsinonu telif edeyim" sözü 415, bu konudaki bilgisini gösterme ğe kafi gelir.92 . Muhtelifin taksimiMutezad görünen hadisler, usûl kitaplar ında ba şlıca iki kısmaayrılmıştır. Birincisi, aralar ında cem mümkin olan hadislerdir ki, budurumda ne tearuz ve ne de nesh ihtimali bahis konusudur; her ikihadisle de amel etmek gerekir. Mesela Hazreti Peygamberden rivayetedilen bir hadiste "suyun, iki kulle (bir nevi büyük kap) ye bali ğ olmas ıhalinde pislik tutmıyaca ğı" belirtilmekte, bir ba şka hadiste de "Allah,suyu temiz yaratm ışt ır; onu, ancak tad ını, kokusunu veya renginideği ştiren şey kirletir" denilmektedir. Birincisinde suyun rengi kokusuveya tad ı değişsin veya de ğişmesin, iki kulle suyun, ikincisinde ise, isteriki kulle olsun, ister daha az olsun te ğayyür etmedikçe temiz oldu ğubelirtilmiştir. Bu suretle, her iki şekilden birinin umumu, di ğeri ile tahsisolunmuştur 416 .Aralar ında cem veya telif mümkin olan di ğer mutezad görünü şlüiki hadis M advâ hadisi ile firr mine'l-meczâmi firarak mine'l-esed hadisidir.Birincisinde Hazreti Peygamber, hiç bir hastah ğm, tabiat ı itibariylebir kimseden diğer bir kimseye intikal etmiyece ğini beyan buyurmu ş,ikincisinde ise, mecz ıl ından, aslandan kaçar gibi kaç ılmas ını emretmiştir.Her iki hadis de sahihtir ve aralar ında tenakuz yoktur. Telifi: Hiç birhastalık, bir kimseden di ğerine intikal etmemekle beraber, Allah Ta'ala,hasta olan kimse ile temas ı, hastalığın sağlam kimseye geçmesi içinsebep kılmıştır " 7 .Muhtelifin ikinci kısmı, aralarında cem mümkin olm ıyan hadislerdirki, bunlar, ya önceki bahsimizde üzerinde durdu ğumuz nâsih vemensiih hadislerdendir; çünkü, her ikisi de sahih olmakla beraber aralarındagerçekten bir tenakuz vard ır ve daha önce izah etti ğimiz gibi,hadislerin vürfid tarihi bak ımından önceki mensill ı sonraki nâsihtiryahutta iki hadisten biri, di ğerine nisbetle ravilerin s ıfatlar ı yönündenzayıft ır. Bu takdirde, aralar ında tercih yap ıhr• Sahili hadis tercih, di ğeri415 Bkz. Aynı yer.416 Bkz. Aym yer.417 Ibnu's-Salâh, s. 244; es-Suyilti, s. 388; İbn Hacer, Nuhbatu'l-fiker,s. 33.148


terk edilir Ibnu's-Salâh, iki hadis aras ında yap ılan bu tercih için ellimucib sebep bulundu ğunu zikrederse de 418, es-Suyüti, baz ı uleman ınbunları yüze ç ıkard ığını söyler ve kendisi de yedi k ıs ım içerisinde yüzkadar mucibi misalleriyle aç ıklar 419. Biz bu yedi k ısımla birlikte, herkısımdan birer iki şer tercih sebebini misal olarak zikredece ğiz.İki mutezad hadisten biri:1. Râvilerin hallerine bak ılarak tercih edilir.a . Tercih edilen hadisin râvileri, di ğerinin râvilerine nisbetledaha çok olur. Fazla râviler tarafından rivayet edilen hadiste,râvileri az olan hadise nisbetle hata ve yalan ihtimalidaha azd ır.b . Tercih edilen hadisin isnâd ı Mi olur.. Tercih edilen hadisin râvileri, di ğerine nisbetle daha fakiholurlar. es-Suyüti, bu k ısım içerisinde 40 vecih zikretmiştir420 .2. Hadisin tahammülüne bak ılarak tercih yap ılır:a . Tahammülün vaktidir ki, bulti ğ ça ğından önce veya buçağa yakın bir zamanda i şitilen hadise nisbetle olgunluk ça ğında i şitilenhadis daha itimada şayand ır.b . Hadislerden birinin arz, di ğerinin kitabet, veya birininmünavele, di ğerinin vicade yolu ile al ınmas ı .3. Hadisin rivayet keyfiyyetine bak ılarak tercih yap ıhr:a . Hadislerden birisinin lafzan, di ğerinin manen rivayet edilmesi.b . Hadislerden birisinde sebebi vürildun zikredilmesi, di ğerindezikredilmemesi.4. Vürûd vaktine bakılarak tercih yap ılır:a . Hadislerden birinin Medeni, di ğerinin Mekki olması (Medenihadisler, Mekki hadislere tercih edilir)b . Birisinin hafifletici, di ğerinin şiddetli unsurlar ı ihtiva etmesi(müslümanlar ın câhili âdetlerden s ıyrılması için HazretiPeygamber ilk devirlerde çok daha şiddetli davran ıyor-418 Bkz. ibnu's-Sa1311, s. 245.419 Bkz. Tedribu'r-râvi, s. 388.420 Bkz. Aynı yer.149


du; sonralar ı tahfife meyletmi ştir. Tahfif, hadisin tercihsebeplerinden biri say ılır).5. Haber lafz ına bakılarak tercih yap ılır:a . Hâssm âmma tercihi gibi.6. Hükme bakılarak tercih yap ılır:a . Tahrime delâlet eden hadisin ibaha ve vücilba delâlet edenhadise tercihi gibi.7. Hârici durumuna göre tercih yap ılır:a . Kur'ânı Kerimin zâhirine, ba şka bir sunnete, k ıyasa, cemaatinveya halifelerin emellerine muvafakat eden hadisin di ğerine tercihi,gibi.93. Illetin tarifiILELUT-HAD İSZâhiren salah bir hadiste bulunan ve ancak hadis ilmine, hadislerinmetin ve isnâdlarına tam manânyle vak ıf olan imamlar tarafından bilinebilen,hadisin s ıhhatını zay ıflatabilecek gizli sebeplere ıllet denilmistir 421.Hadis ilminin en mühim ve en güç bölümlerinden birini te şkileden ıllet meselesi, her hadisçinin, kolayca nüffız edebilece ği bir konudeğildir. Cerh ve ta`dilin tamamiyle d ışında kalan ve bir çok güvenilirrâvilerin hadislerinde tesadüf edilen Jiletin 422 yegâne delili, bu ilmevakıf imamların birbirinden habersiz olarak o ıllet üzerinde ittifaklar ıdır;bunun haricinde ıllet için belirli bir delil ileri sürmek imkâm yoktur423 ;bu bakımdan Abdurrahman İbn Mehdrnin de dedi ği gibi, hadis bilgisibir ilhamdır 424 ; istinad etti ği en kuvvetli temel ise, hafıza, anlayış ve bilgidir.Ilelu'l-hadis bâb ında baz ı hadis imamlar ı, bilgileri ve telif ettiklerikitaplarıyle büyük şöhret kazanmışlardır. Bunlar arasmda Ali İbnu'l-Medini (o. 234 H.) , Ahmed İbn Hanbel (o. 241 H.) 425, el-Buhâri (Ö.421 Bkz. Ibnu's-Salâh, Ulftmu'l-hadis, s. 96; es-Suy ılti, Tedrtbu'r-râtıi, s. 161.422 el-Hâlcim Ebû Abdillah, Mdrifet s. 112.423 Ayın eser, s. 113.424 Ayın yer.425 Ahmed İbn Hanbel'in Kitrib ıfl-tlel ve md rifeti'r-ricâ1 adlı me şhur kitabı, bu konuda elimizdebulunan en eski telif olmak bak ımından büyük bir de ğer ta şımaktad ır. Yegâne ve tamnüshası İstanbul Ayasofya Kütüphanesi 3380 No.da bulunan bu kitap, arkada şım Dr. İsmail150


256 H.), İbn Ebi Hâtim (CI. 327 H.) ve ed-Dâraqutni (O. 375 H.) ninisimleri zikredilebilir.94. Metin çeşitleriel-Hakim Ebil Abdullah, hadislerin metin ve isnâdlarmda bulunanılletin, yalnız isnâdlarma taalluk etmek üzere, ona bâli ğ olan çe şitlerindenbaz ı örnekler vermi ştir 426 . Ancak biz, ıllet bahsine ve el-Hâkim'inörnekleriyle birlikte zikretti ği çe şitlerine, zay ıf hadis nevilerinden mdalleliincelerken temas etti ğimiz için burada tekrarma lüzum görmüyoruz.Mu'allel hadislerden ayr ı olarak burada ılelu'l-hadis bahsini elealışımızın sebebi de, bu konunun, hadis ilminin en mühim bölümlerindenbirini te şkil etmesi ve konu ile ilgili olarak müstekıl kitaplann telifidir.95. Vafeyât kitaplar ıBAYILER TARIHIHadislerin s ıhhatinin do ğru olarak tesbit ve sahil olan hadisinsakiminden ay ırt edilebilmesi için, her şeyden önce, onlar ı rivayet edenkimselerin hal ve me şreplerinin, güvenilir olup olmad ıklarının, do ğumve vefat tarihlerinin do ğru bir şekilde bilinmesine ihtiyaç vard ır. Çünkü,bunların bilinmesiyle, râvinin, kendisinden hadis rivayet etti ği şeyhinehakikaten ula şıp ula şmadığı, onu idrak edip etmedi ği, onunla temas ıolup olmadığı ve nihayet ondan hadis i şitip işitmediği ö ğrenildiği gibi,râvinin, rivayetinde yalan söyleyip söylemedi ği, hata yap ıp yapmadığı,hatalar ının, hadisin s ıhhatini tehlikeye sokacak derecede büyük olupolmadığı da anla şılır. Bu konuyu bir misalle aç ıklamak gerekirse, ismâ'ilİbn Ayyâ ş'ın, bir şahsa sorduğu şu sual ve cevab ını zikredebiliriz: "Halidİbn Ma`dân'dan ne zaman hadis yazd ın?", "113 senesinde"; "o haldesen ondan, ölümünden yedi sene sonra hadis dinlemi şsin; zira o, 106senesinde vefat etti" 427 .Bu hususu gözönünde bulunduran hadis imandan, Sufyân es-Seyrinin"ruvat ın, kizbi istimal etme ğe ba şladıklarını görünce biz de onlariçin tarih istimal etme ğe ba şladık. Şeyhe ne zaman do ğduğunuCerraho ğlu ile birlikte tarafımdan neşre hazırlanm ış ve büyük hacimli olmas ı dolayısıyle ikikısma ayrılarak, ilk kısmı, birinci cild olarak 1963 senesinde Ilahiyat Fakültesi yay ınları arasında,konu ile ilgili bir mukaddime ile ne şredilmiştir.426 Bkz. el-Hakim Eba Abdillah, Mdrifet s. 113-119.427 es-Suyüti, Tedribu'r-rtivi, s. 505.151


soruyorduk; e ğer doğumunu ikrar ederse, onun güvenilir olup olmad ığımöğreniyorduk” 428 sözlerinden anla şılaca ğı gibi, râviler hakkında tarihkitaplar ı telif etmi şlerdir. Bu cümleden olarak, ba şta vefeyat kitaplar ıolmak üzere hadis ricali ile ilgili kitaplar haz ırlanmıştır. Bunlardan EbûSuleymân Muhammed İbn Abdillah ed-D ımışqi (Ö. 379 B) Vafeyettisimli kitabını telif etmi ş, bu kitapta, Hicretin bidayetinden 338 senesine .ştir. Bundan sonra Ebû MuhammedAbdul-Aziz İbn Ahmed el-Kettâni (O. 466 H.) ayn ı konudakikadar olan râvilerin tarihlerini zikretmikitab ını telif etmi ş, buna Ebû Muhammed Hibetu'llah İbn Ahmed el-Ekfâni (O. 485 H.) küçük bir zeyl yapm ış, Ebu'l-Hasan Ali İbnu'l-Mufaddal el-Maqdisi (Ö. ?) el-Ekfânrye 581 senesine kadar, Zekiyyu'd-Din Ebû Muhammed Abdu'l-Azim el-Munziri (O. 656 H.) İbnu'l-Mufaddal'abüyük bir zeyl yapm ış ve adına et-Tekmile li-Vafeyetti'n-Netqctledemiştir. el-Munziri, bu konuda telif edilen kitaplar ın, bir çok isimleriihmal ettiklerini söyliyerek bunlar ı tamamhyaca ğını vadetmi ştir. Bununlaberaber talebesi Izzu'd-Din Ebul-Abbas Ahmed İbn Muhammed el-Huseyni (O. 695 H.), el-Munzirrnin mezkûr kitab ına bir zeyl yapm ışve kitab ını harf s ıras ına göre de ğil vefat tarihlerine göre tertip etmi ş -tir. el-Huseynrnin kitab ına Sihabu'd-Din Ebirl-Huseyn Ahmed İbnAybek ed-Dimyâti 749 senesine kadar, buna da me şhur muhaddisZeynu'd-Din el-Iraqi (Ö. 805 H.) kendi zaman ına kadar birer zeyl yapmışlardır429.Itavileri genel olarak içine alan bu kitaplar yan ında, bazı sahihhadis kitaplarının ricaline tahsis edilen kitaplar da vard ır. Mesela el-Buhârrnin ricalini toplayan Ahmed İbn Muhammed el-Kelabazi (O.398 H.) ve Muhammed İbn Davild el-Kurdi (O. 925 H.); Muslim'inricalini toplayan Ahmed İbn Ali İbn Mencûye (Ö. 428 H.) ve Ahmedİbn Ali el-Isfahanenin kitaplar ı bu cümleden olarak zikredilebilir.Muhammed İbn Tahir el-Maqd ısi (O. 507 H.), el-Kelabazi ile İbn Mencûyeninkitaplar ını ele alarak el-Buhari ve Muslim'in ricalini birarayagetirmiş ve kitab ını alfabetik s ıraya göre tertip etmi ştir. Keza(O. 498 H.), Saltiltayn'in ricalini aynı şekilde tertip ederek bir kitapvücuda getirmi ştir. Ebû Ali el-Gassâni, Suneni Ebi Davıld'un, es-Suyûti,el-Muvattâ'mn İbn Hacer el-Asqalâni de el-Muvattet ile EbûHanife, e ş-Safri ve Ahmed İbn Hanbel'in Musned'lerindeki ricali tertipetmi ş ve kitab ına Tdcilu'l-Menfe`a bi Rivayeti Ricâli'l-E'imme el-Erba'a ismini vermi ştir 43°. Ahmed İbn Ahmed el-Kurdi (O. 763 H.) Su-428 Ibnu's-Salâh, s. 382; es-Suytiti, Tedrib, s. 505.429 Bkz. Kâtib Çelebi, Keşfu'z-Zuntm, II. 2019-20.430 Ayni eser, I. 418.152


neni Erbga ricalini toplam ışt ır. Nihayet Cemâlu'd-Din İbn Yasuf İbnZeki (Ö. 742 H.), Tehzibu'l-Kemal fî EsmaYr-Mct ıl adını verdiği büyükbir kitap tertip etmi ş ve bu kitapta Kutubi Sitte ricalini biraraya getirmiştir.O zamana kadar e şine rastlanm ıyan hacimdeki bu kitap, muhtelifkimseler taraf ından ihtisar edilmi ştir. Bu ihtisarlar aras ında İbnHacer el-Asqalâni'nin Tehzibu't-Tehzibi matbu olup, rical kitaplar ıaras ında Büyük bir şöhret kazanm ışt ır "t.laVILERIN İSİM, KÜNYE ve LAKABLARI96. Künyesiyle şöhret kazananlarHadis ilmiyle me şgul olanlar, râvilerin, bazan isim ve künyesiyle,bazan isim ve lakab ıyle zikredildiklerini görürler. Keza baz ıları yalnızisimleriyle şöhret kazand ıkları halde, baz ıları da künye veya lakablar ıyleşöhret kazanm ışlardır. Hadis imamları, bu konu üzerinde de titizlikledurmu şlar ve her bir ravinin şöhret kazand ığı isimle, künye ve lakab ınıda gösteren kitaplar veya fihristler tertip etmi şlerdir. Bu kitaplarla ulaşılmakistenen gaye, raviler hakk ında fazla bilgisi olm ıyanların, bazanismiyle, bazan da künyesiyle zikredilen bir hadis râvisinin iki ayr ı şahısolduğu zehab ına kap ılmalarını önlemektir.Bu konuda telif ettikleri kitaplarla şöhret kazanmış imamlar arasındaAli ibnul-Medini, Muslim, en-Nesa'i, İbn Ebi Hâtim, İbn Hıbhan,el-Hakim Eba Ahmed'in isimleri zikredilebilir. el-Hakim EM).Ahmed'in kitab ı, bu konuda tasnif edilen kitaplar ın en mühimmidir.el-Hakim, bu kitapta ismi bilinen ve bilinmeyen ravileri zikretmi ştir.Muslim ve en-Nesa'rnin kitaplar ında ise yalnız ismi bilinen raviler elealınmıştır 432 .Mussannıflar, konu ile ilgili kitaplarını muhtelif yollarda tertipetmi şlerdir. es-Suyati bunlar ı dokuz bölümde zikreder 433 .1. Künyesiyle isimlendirilenler. Bunlar ın künyelerinden ba şkaisimleri yoktur ve iki k ısma ayrılırlar:a . Isim olarak kullan ılan künyelerinden ba şka bir de künyeleriolanlar. Fukahâi seb`adan Eba Bekr İbn Abdirrahmangibi. Bu şahs ın ismi Eba Bekr, künyesi ise EVI Abdirrahman'd ır. Budurumda sanki künyenin bir de künyesi vard ır 434 .431 Daha geni ş bilgi için bkz. Aynı eser, II. 1509-11.432 es-Suytıti, Tedribu'r-rıivi, s. 451.433 Aym yer.434 Ibnu's-Salâh, Ulamu'l-hadis, s. 322.153


. Isim olarak kullan ılan künyeden ba şka künyesi olm ıyanlar.Şureyk'in rayisi Ebû Bilal el-E ş'ari ve Ebû Hâtim er-Razi'ninrâvisi Ebû Hasin gibi. Bunlar ın her biri, isim ve künyelerinin birolduğunu söylemi şlerdir.2 . Künyesiyle maruf olanlar ve ayr ıca ismi olup olmadığı bilinmeyenler.Ebû Enâs (sahabi) ve Hazreti Peygamberin kölesi EbûMuveyhibe gibi.3 . Künye ile lakablananlar, ayr ıca ismi ve künyesi olanlar. EbûTurâb Ali İbn Ebi Tâlib Ebu'l-Hasan gibi. Ebû Turâb, lakab ı; Ali,ismive Ebu'l-Hasan da künyesidir. Hazreti Peygamber, üzerinde uyuyanAli İbn Ebî Tâlib'e "kalk ya EM Turab" diyerek ona bu lakab ı vermiştir.4. İki ve daha fazla künyesi olanlar. Me şhur hadisçi İbn Curaycve ibnu's-Salah' ın şeyhlerinden Mansûr el-Ferâyi gibi. İbn Curayc' ınEbill-Velid ve Ebû Hâlid olmak üzere iki, Mansûr'un ise Ebû Bekr,Ebu'l-Feth ve Ebu'l-Qâs ım olmak üzere üç künyesi vard ır.5 . Künyesi üzerinde ihtilaf olunanlar. Usâme İbn Zeyd gibi. Baz ı-lar ı künyesinin Ebû Zeyd, baz ıları Ebû Muhammed, baz ıları Elia.Abdillah ve baz ılar ı da Ebû Hârice oldu ğunu ileri sürmü şlerdir. Abdullahİbn Atâ el-Hereyi bu konu için ayr ı bir kitap tahsis etmi ştir.6. Künyesi bilinen ve fakat ismi üzerinde ihtilaf olunanlar. EbûBasra el-G ıfari gibi. Baz ıları isminin Humeyl, baz ıları da Cemil olduğunusöylemi şlerdir.7 . Hem künyesi ve hem de ismi üzerinde ihtilaf olunanlar. HazretiPeygamberin kölesi Sefine gibi. Baz ılar ı isminin U ıneyr, baz ılarıSalih, baz ılar ı da Mihrâb olduğunu söylemi şler; künyesinin de EbûAbdirrahmân veya Ebû'l-Buhteri oldu ğunu ileri sürmü şlerdir.8. Hem künye ve hem de isimleriyle bilinenler. İlk dört HalifeEbû Bekr Abdullah, Ebû Hafs Omer, Ebû Amr Osman ve Ebu'l-HasanAli ile mezheb imamlar ı Ebû Abdillah Sufyân es-Seyri, Ebû AbdillahMalik, Ebû Abdillah e ş- şafi`i, Ebû Abdillah Ahmed İbn Hanbelve Ebû Hanife en-Nu`man İbn Sâbit gibi. Bunlar ın ne künyelerinde vene de isimlerinde her hangi bir ihtilaf olmu ştur.9. İsmi de bilinmekle beraber künyesiyle şöhret kazananlar.Ebû İdris el-Haylâniİbn Abdullah gibi.154


97 . İsimleriyle şöhret kazananlarAslında bu bölüm, bundan önceki bahsin bir devam ı ve aksi olanbir bölümdür. Bu bak ımdan konu ile ilgili olarak Ebü Hâtim İbn H ıbban'danba şka kitab telif eden bir kimseden bahsedilmez " 5 .98. LakablarIsim veya künyelerle birlikte oldu ğu kadar yaln ız ba şına zikredilenelkab da pek çoktur. Bu bak ımdan, bilmeyen kimse çok defa onlar ınba şka şahıslar olduklarını zanneder. Pek çok kimse bu konuda kitaptelif ederek zuhuru muhtemel hatalar ı önleme ğe çalışmışlardır. Bunlararas ında Ebâ Bekr e ş-Sirazi,ed-Debba ğ, Ebu'l-Ferec ibnu'l-Cevzi ve İbn Hacer'in isimleri zikredilebilir436 . Lakablar, hazan sahipleri taraf ından ho ş kar şılanmaz. Bubakımdan imamlar, bir kimsenin, ho şlanmadığı bir isimle lakablanmasını tecviz etmemi şlerdir. İslamda ilk lakab ın Ebü Bekr es-S ıddiciaait oldu ğu söylenir: Yüzünün güzelli ği dolayısıyle Atiq denilmi ştir.Baz ı lakabların da ne maksatla verildi ği kat'î olarak bilinmez Bu şekildekullan ılan pek çok lakab vard ır.99. Mu'telif ve Muhtelifİki rövi isminin yaz ı (hat) yönünden ayn ı , okunuş veya söyleni ş bak ı-m ından muhtelif olmas ıdır. Ulema aras ında büyük de ğeri olan bir konudur.Bilhassahadisçiler aras ında bu çe şit isimlerde hata yapanlar şiddetleay ıplanır.Bu konuda ilk kitab ı tasnif eden kimse Abdu'l-Gani. İbn Said(Ö. 409 H.) olmu ş, bunu şeyhi ed-Daraqutni takip etmi ştir. Bununlaberaber en güzeli Hibetu'llah İbn Cafer İbn Maktila. (Ö. 475 H.) n ınel- İkmâl fî ref ı'l-irtiyâb ani'l-mu'telif ve'l-muhtelif adlı kitab ıdır. HafızEbü Bekr Bu kitaba, Cemâlu'd-Din ibni's-Sabilni ve Mansür İbnSuleym de Ebü Bekr'in kitab ına birer zeyl yapm ışlardır. İbn Hacer'inTabir isimli kitab ı ise, bu konuda en kıymetli kitaplardan addedilir 437el-Mu'telif ve el-muhtelif'ten olan isimler aras ında en me şhuruSellâm ismidir. Bunlardan be ş isim müstesna, di ğerleri, "ilim" harfininte şdidi ile okunur. Istisna te şkil eden di ğer be ş isim ise "la ın" ın435 Aynı eser, s. 327.436 Bkz. es-Suynti, Tedribu'r-r(ıvi, s. 458-9.437 Aynı eser, s. 464-5.155


tahfifi ile Selam şeklindedir. Bu be ş isim şunlardır: Abdullah İbn Selam,Muhammed İbn Selam İbni'l-Ferec, Selam İbn Muhammed İbnNâhid, Muhammed İbn Abdi'l-Vahhab İbn Selam ve Selam İbn Ebil-Hugayq. Bu konuda pek çok isim zikredilmi ştir. Biz, misal olmaküzere Seli:am ve Selam ismini vermekle iktifa ettik.100. Muttefiq ve MufteriqYazı ve okunu ş bakım ından aynı olan, fakat, ayrı ayrı kimseleredelâlet eden isimlerdir. Mesela, el-Halil İbn Ahmed bu çe şit isimlerdendirve bu isimde alt ı şahıs vardır. Keza Ahmed 'bn Ca`fer İbn Hamdânismiyle bilinen dört şah ıs vard ır.el-Hatib el-B*1a" Muhammed ibnu'n-Nacear ve Ebti Bekrel-Cevzacirn ın bu konuda telif edilmi ş kitapları, yukarıda iki örne ğiniverdiğimiz bu çeşit isimleri biraraya getirmi şlerdir 438 .101. Muteş 'tibihel-Velid İbn Muslim ve MuslimYezid İbnu'l-Esvedve el-Esved İbn Yezid gibi baba isimleriyle kendi isimleri aras ındabenzerlik olan kimselerdir. Hadisçiler, di ğer konularda oldu ğu gibi,bu konuda da kitaplar tertip ederek bu çe şit isimleri belirtmi şlerdir.el-Hatib el-Bağdadrnin kitab ı, bunlar aras ında en güzel ve en faydaholanlarından addedilir Gerek Alâ'u'd-Din ib ıart-Turkmâni ve gereksees-Suyûti, el-Ba ğdadrnin kitab ını telhis etmi şlerdir 439 .Bu bahisle kitab ımıza burada son veriyoruz. Hadis Usûlü içerisindeyukar ıdan beri ele ald ığımız bahisler, hadisçilerin, Hazreti Peygamberinhadislerini korumak hususunda nas ıl bir gayretle çal ıştıklarınıaç ık bir suretle göstermektedir. Bu, Allah Taealân ın, muhafazas ınıtekeffül etti ği İslam Dini için, müslümanlara en büyük lutfu olmu ştur.O'nun bu maksatla halketti ği hadisçiler, kitab ımızda ele ald ığımızusûl ve kaidelerle, Dini ifsat etmek isteyenlerin faaliyetlerini kontrolaltına almay ı ba şarmışlardır. Bu suretle meydana getirdikleri büyükhadis koleksiyonlar ında, Hazreti Peygamberin gerçek sözleriyle, onaisnâd edilen yalan sözleri ayr ı ayrı tasnife tâbi tutarak müfsitleri fesatlarıiçerisinde boğmu şlard ır. Bunlar ın hepsi, Allah' ın lutuf ve inayetiyleolmuştur. Bunun için biz O'na şükran borçluyuz ve Hamd yaln ız O'namahsustur.438 Bkz. hnu's-Saltıh, s. 356; es-Suyüti, Tedrib, s. 479.439 es-Suyati, Tedribu'r-Kivi, s. 490.156


B İ BL İ YOGRAFYAİbn Abdi'l-Barr en-Nemeri Eb ıl Omer Yasuf, Cami' beyeıni7- ı/m (Mısır?)Ahmed İbn Hanbel, Kitdbu'l- ılel ve ma'rifeti'r-riced (<strong>Ankara</strong> 1963)Ahmed İbn Hanbel, el-Musned (Mısır 1313)Ahmed Muhammed Şakir, el-Bet`Tsu'l-hasis şerhu İhtisdri ulâmi'l-hadis, (Mısır ?)el-Belazuri Ebu'l-Hasan, Futiihu'l-buldan (Mısır 1350 /1932)el-Buhari Ebâ Abdillah Muhammed !bn el-Câmi` es-Sahth (1315)el-Buhari Ebu') Abdullah Muhammed İbn Târthu'l-kebir (Haydarabad 1360)el-Ceza'iri Tahir İbn Salih İbn Ahmed, Teve ıhu'n-nazar ila usilli'l-eser (Mısır 1328 /1910)Ebâ Davild Suleyinân İbnu'l-E ş'as İbn İshaq es-Sicistâni, es-Sunen (Mısır 1371 /1952)İbn Hacer el-Asqalâni Şerefu'd-Din Ebu'l-Fadl Ahmed Ilin Ali, el-Isetbefi Temyizi's-sahabe (Mıs ır1323)İbn Hacer ... Nuhbatu'l-fiker ft mustaliihz ehli'l-eser (İstanbul 1305)İbn Hacer ... Tehzib et-tehzib (Haydarâbad 1925)el-Hakim Ebû Abdillah en-Neysabfiri, Ma`rifet ullimi'l-hadis (Kahire 1937)İbn Hallikan Ebu'l-Abbas Şemsu'd-Din Ahmed İbn Muhammed !bn Ebî Bekr Vafeygitu'l-dyânve enba' ebneri'z-zamân (Kahire 1367 /1948)el-Hatib el-Bağdadi Ebû Bekr Ahmed İbn Ali, Kitâbu'l-Kifeiye ft ılmi`r-rivdye (Haydarabad 1357)el-Hatib el-Ba ğdadi, Tagyidu'l- ılm (D ıma şq 1949)Ebû Hâtim İbn Hıbban Muhammed İbn Ahmed el-Busti, et-Tarth ve'l-meerühin mine'l-muhaddisin(Kitâbu't-tâ ıllı) (Ayasofya Ktb. No. 496, yazma)İbn Ebi Hâtim er-Raci Elia Muhammed Abdurrahman, Kitdbu'l-Cerh ve't-taVil (Haydarabad1371 /1952)İbn Eli Hâtim er-Razi, Taqdimetu'l-marifet li-Kitübi'l-cerh ve't-ta`cril (Haydarabad 1371 /1952)İbn Hişam Elia Muhammed Abdul-Melik, Siretu'n-Nıebiy (Kahire ?)el-Qammi Cemaluddin, Qavâ'Idu't-tandis min fundni mustalah ı'l-hadis (Dıma şq 1353)el-Maqdisi Muhammed Un Tâhir, Surfitu'l-e'imme el-hamse (Mısır 1357)el-Maqdisi Muhammed İbn Tâhir, Surütu'l-e'imme es-sitte (Mısır 1357)Muhammed Hamidullah, Sahifet Hemmdim İbn Munebbih Türkçesi: Talât Koçyi ğit (<strong>Ankara</strong>1967)Muhammed el-Hatib, es-Sunne qable't-tedvin (Kahire 1383 /1963)Muslim ihnu'l-Haccac el-Qu şayri, el-Câmi` es-Sahih (Mısır 1374 /955)157


Mustafa es-S ıbâ'i, es-Sunne ve mekânetuh fi't-te şri` el-İslâmi (Kahire 1380 /1961)en-Nesâ'i Ebfı Abdirrahman Ahmed İbn Şdayb, es-Sunen (Mısır 1348 /1930)en-Nevevi Muhyiddin Yahyâ İbn Zekeriyya, Şerh Sahih Muslim (1283)Okiç Prof. M. Tayyib, Baz ı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler, (<strong>Ankara</strong> 1959)er-Râmahurmuzi Ebfı Muhammed el-Hasan İbn Abdirrahman, el-Muhaddis el-Fâsıl beyne'rrâvive (Şehid Ali Pa şa Ktb. No. 531 yazma)İbn Sa`d, Tabaqât el-kubrâ (Leiden 1904-1940)İbnu's-Salâh Ebû Amr Osmân n ın Abdirrahman eş- Şahraziiri,Salah) Haleb 1350(MuqaddimetSubhi es-Sâlih, Ulâmu'l-hadis ve mustalahuh (D ımaşq 1379 /1959)es-Suyini Celâlu'd-Din, el-La'ali'l-masna'a fi'l-ahadisi'l-mevilt`a, (Mısır ?)es-Suyfıti Celâlu'd-Din, Tedribu'r-râvi fi şerh Tagribi'n-Nevevi (Mısır 1379 /1959)et-Tabari Ebil Ca`fer Muhammed İbn Cerîr, Tfirih (Kahire 1358 /1939)et-Tirmizi Ebfı Ali Muhammed İbn İsa, es-Sunen ( İst. 1292)ez-Zehebi Şemsu'd-Din Ebû Abdillah Muhammed İbn Os ınân, Mizânu'l-i`tided .fi(Mısır 1325)ez-Zehebi Şemsu'd-Din, Tezkiratu'l-huffâz (Haydarabad 1375 /1955)ez-Zehebi Şemsu'd-Din, Târihu'l-İslâm ve tabaqât ve'l-a`liim (Kahire 1368)ez-Zehebi Şemsu'd-Din, el- 3Iunteqâ min minhâei's-Sunne, (Kahire 1374)Ebfı Zehv Muhammed, el-Hadis ve'l-muhaddissiin (Mı sır 1378 /1958)158


INDEKS*Abbâs: 140AAbd Hayr İbn Yezid: 43Abdu'l-Aziz: 109Abdul-Gani İbn Sa`id: 155Abdul-Kerim İbn Ebi'l-Eveâ' 138Abdullah: 27Abdullah İbn Abbâs: 25, 33, 38, 39, 42, 47,48, 60, 65, 78, 112, 113, 118, 141, 142,143, 146Abdullah İbn Ahmed İbn Hanbel: 76Abdullah İbn Amr Ibni'l-As: 20, 22, 24, 25,26, 27, 30, 31, 41, 71, 92Abdullah İbn Dinar: 112Abdullah İbn Ebi Abdillah: 104Abdullah İbn Ebî Dâvûd es-Sicistâni: 104Abdullah İbn Ebî Evfâ: 58Abdullah İbn E ğar el-He ınedâni: 45Abdullah İbn 1Vtes'ûd: 90, 122, 123, 124Abdullah İbn Omer İbni'l-Hattâb: 33, 38, 40,41, 42, 75, 77, 101, 110Abdullah İbn Sa'd İbn Ebî Serh: 22Abdullah İbn Sebe': 135, 136Abdullah İbn Selâm: 156Abdullah İbn Uneys: 59Abdullah İbn Vehb 102Abdullah ibnu'l-Mu,bârek: 4, 45, 48, 63, 64,74, 81, 116, 129Abdullah İbım'z-Zubery ibni'l-Avvâm : 47.81, 82, 133, 134Abdu'l-Melik İbn Hişâm: 42, 134Abdu'l-Vâhıd İbn. Ziyâd: 113Abdu'l-Vâris İbn Sa'id : 52, 77 , 107Abdurrahman İbn Avf: 35 "Abdurrahman İbn Mehdi: 48, 52, 77, 105,116, 123, 150Abdurrahman İbn Mell: 43Abdurrahman İbn Zeyd: 143Abdurrazzâq İbn Hemnaâm: 63, 75, 101, 103,139Abide: 90Adalet: 36, 44, 89, 91, 94, 95, 98, 100, 106,119, 120Adi ibn Hâtim: 42Adl: 44, 45Afrika (Şimali) 17Ahâd: 86, 87Ahberanâ fulân: 62, 63, 64, 65, 69, 71, 103,104, 129Ahberanâ fulân icazeten: 69Ahbe ı:anâ fulân munâveleten: 69Ahberanâ fulân ve fulân, ve taqârabâqâlâ: 74Ahberanâ q ırâ'aten aleyh: 64Ahberani fulân mukâtebeten (kitâbeten): 70Ahmed İbn Abdillah el-Cuveybâri: 138Ahmed İbn Cafer İbn Hammâd: 156Ahmed İbn Hanbel Ebû Abdillah: 4, 20, 26,27, 29, 30, 31, 33, 37, 42, 45, 48, 52,56, 64, 69, 75, 76, 81, 85, 100, 105, 116,117, 120, 139, 146, 147, 150, 152, 154Ahmed İbn İshaq ed-Dinâri: 147Ahmed ibnu'l-Furât: 63Ahmed Muhammed Şâkir: 37, 39, 55, 57,64, 66, 67, 68, 70, 73, 85, 89, 97, 98, 104,123, 125, 129, 139, 140, 141, 142, 143,144, 146sunarım,* İndeksi haz ırlayan fak:iltemiz Kütüphane Müdürü Say ın İhsan İnan'a te şekkürlerimi159


Ahnef İbn Qays: 43Aişe: 21, 38, 47, 108, 110, 114, 123Akabe: 35.Akıl ve bâlig: 46el-Alâ' ibnu'l-Hadrami: 21Alâ'ud-Din İbnu't-Turkmâni: 156Ali hadis: 129Ali hakiki isnâd: 83Ali İbn Ebi Tâlib: 3, 20, 31, 32, 35, 38, 65, 78,82, 90, 100, 134, 135, 136, 142, 154Ali İbn Ha şrem: 103Ali İbn Huseyn : 113Ali ibladl-Cda: 58Ali ibnu'l-Medini: 4, 45, 61, 90, 100, 105, 120,150, 153Ali imrân sûresi: 18, 19, 36Âlî İsnâd: 81, 82, 83, 85Ali nisbi isnâd: 83, 84Ali el-Qâri: 6Allah (Tdâlâ) 4, 16, 18, 19, 21, 29, 36, 37, 48,51, 52, 57, 77, 78, 81, 92, 111, 133, 138,139, 144, 148, 156Aklama İbn Qays en-Nandi: 40, 68, 90, 112,el-A`me ş : 28, 39, 42, 54, 74, 90, 102, 104,109, 113, 123, 124, 129Âmir İbn Şurabbil e ş- Şdbi: 40Anınaâr: 135Amr İbn Avn: 63Amr İbn Dinâr : 78, 112, 113Amr İbn EM Seleme: 83Amr İbn Hazm: 33Amr İbn Hureys: 39Amr İbn Meymûn: 43Amr İbn Osmân: 114Amr İbn Sdayb: 26, 27, 92, 102Amr İbn şurahbil: 123, 124Amr ibnu'l-As: 25An'ane: 106, 118, 120An fulân: 71, 103, 120An fulân an fulân an fulân an Rasûli'llah (A.S.)106Azıkebfıt, sûresi: 21ilâhiyat Fakültesi Dergisi: 145, 151A'râf sûresi: 19Arabistan: 137el-A'rac: 75, 124Arap: 16, 20, 21, 25, 31, 77, 141Arapça: 26Arefe: 18Arş : 111Arz: 64, 67, 149Aşere-i mube şşere: 39Atâ İbn Ebi Rabâh : 39, 42, 100A-tâ ibnu's-sâ'ib: 42Avrupa: 137Avsece: 112, 113el-Avvam ibnu'l-Murâcim: 127Ayasofya Kütüphanesi: 150el-Ayni: 24Aziz: 87, 126Azunnuhû merfû'an : 118BBa ğdad: 53, 110el-Bâlisu'l-hasis: 37, 39, 55, 57, 64, 66, 67,68, 70, 73, 85, 89, 97, 98, 104, 123, 124,125, 129, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 146Bagara sûresi: 18, 37Basra: 40, 43, 47, 63, 100, 130, 135Bedel: 84, 129Bedr: 36Behz İbn Hakim: 92Bekriye: 136el-Belâzuri: 20, 21, 22Bele ğani an fulân: 118* Bele ğani enne fulânen qâle: 71Berâ'e süresi: 65Berlin: 31el-Reyhagi: 99, 107Be şir İbn Nehik: 31Bicrat: 134Bilâl: 110Bi şr İbnu'l-Mufaddal: 107Bombay: 17el-Buhâri: 4, 18, 20, 26, 28, 30, 32, 37, 50, 59,61, 62, 64, 84, 86, 90, 91, 92, 93, 94, 105,108,109, 110,111,120, 121, 124, 150, 152,el-Bulgini, 110CCâbir İbn Abdillah: 21, 27, 28, 29, 38, 59, 61,83, 101Cdfer İbn Ebi'l-Mugire: 42Cdfer İbn Sa`d İbn Semura: 32Câhiliye: 17, 33, 42160


el-Câmi` (Tirmizi) 94, 96, 130el-Câmi` ve's-Sâmi: 5Câmi` beyâni'l- ılm: 24, 30, 59, 60el-Câmi` es-Sahih: 15, 37, 61, 74, 89, 92, 93Cebrâ'il: 18Cebriye: 3Ced: 27Cehennem: 73, 133Cehmiyye: 3, 134Cemalu'd-Din ibnu's-Sâbûni: 155Ceınalu'd-Din el-Qas ımi: 57, 80, 81, 83, 85,96, 115, 118, 119, 121, 124, 129Cemalu'd-Din Yûsuf İbn Zeki: 153Cemel vakas ı: 81, 133, 135Cemil Ebû Basra el-Gıfâri: 154Cennet: 88, 144Cerh ve ta`c111: 4, 47, 48, 49, 50, 54, 55124, 150Cerir: 109Cerraho ğlu Dr. Ismail: 105, 150Cevâmi'u`l-kelim: 77Ceyhûn: 17el-Cezâ'iri: 48, 87, 91, 93, 94, 95, 97, 125Cuheym İbnu's-Salt: 21Cuıda: 18Cum'a süresi: 18Curey İbn Kuleyb: 45DDanful-hadis: 56Da`iffın: 56ed-Dâraqutni Ebu'l-Hasan: 105, 121,127, 151,155Darbhane: 136Dâru'd-darb: 136Dâru'n-Nedve: 35Dâru's-sunrıe: 59Dâviid İbn Ebî •Hind• 102,Dâvûd İbn Yezid: 115Deybil: 17ed-D ımışqi Ebû Suleymân Muhammed İbnAbdillah- 152ed-Dimyâti Sihabu'd-Din Ebu'l-Huseyn Ahmedİbn Aybek: 152Din: 81EEbân İbn Ebi Ayyâ ş : 66Ebâıl İbn Sa`id İbn Umeyye: 20Ebû Abdillah el-Merzubâni: 69Ebû Abdillah Usâme İbn Zeyd: 154Ebû Abdirrahman Bekr İbn AbdirrahmânIbni'l-Hâris) 153Ebû Abdirrahman Sefine: 154Ebû Amr İbn Hurays: 107Ebfı Amr İbn Muhammed İbn Amr: 107Ebû Amr Osmân İbn Abdirrahmân e ş-Sehrazfıri:5Ebû Amr e ş-Seybâni: 43Ebû Bekr el-Berdici: 113Ebfı Bekr el-Burkâni: 63Ebû Bekr el-CeVzaqi: 156Ebû Bekr Hâfiz: 155Ebû Bekr el-Hatib: 63Ebû Bekr İbn Abdillah ibni'l-Hâris: 153Ebû Bekr İbn EM. Şeybe: 74, 109:Ebû Bekr İbn Mucâhid: 104Ebfı Bekr el-Hâzimi: 147Ebfı Bekr Mansûr el-Ferâvi: 154Ebû Bekr es-Saydalâni e ş-Sâfi`i: 71Ebû Bekr es-S ıddiq Abdullah: 35, 65, 66, 101,108, 115, 154, 155Ebû Bekr e ş-Sirâzi: 155Ebû Bilâl el-E ş'ari: 154Ebû Bi şr Ca`fer İbn İyâs: 42Ebû Dâvfıcl es-Sicistâni: 31, 32, 50, 107, 122,147, 152Ebû Enüs: 154Ebû Eyyûb el-Ensâri: 59, 83Ebû Hafs Omer İbn Alıdi'l-Mecid el-Meyanci: 5Ebfı Hâlid: 74Ebû Halid İbn Curayc: 154Ebû Hamza: 108EM]. Hanife: 67, 71, 73, 99, 138, 141, 143, 152,154Ebû Hârice Usame İbn Zeyd: 154Ebû Has ım 154Ebû Hâtim er-Râzi : 4, 113, 154Ebû Hâzim: 116Ebû Hurayra: 20, 24,25, 26, 29, 30, 31, 37, 38,41, 63, 75, 78, 102, 107, 109, 111, 113,115, 124, 128, 130, 131, 143, 144Ebû Huzayfa İbn Utbe İbn Rabi`a : 20Ebû Idris el-Havlâniİbn Abdillah:154Ebfı İshaq es-Sebri: 45, 101, 108Ebû İsmâil İbrahim İbn Ebi Hayye: 109161


Ferd-i mutlaq: 130Ferd-i nisbi: 130Ferqad: 115Feth süresi: 37Fethu'l-muğis bi- şerh elfiyeti'l-hticlis 6Fiil: 15, 16, 118, 119Filistin: 137Fitne: 81, 82, 133, 134, 135Fukahâ': 125el-Fukahâ' es-seb`a: 99, 153Fulân an fulân: 120Fut(thu'l-buldtin: 21, 22Fürs: 17, 137Garth: 87, 125,.130Garibi mutlaq: 125, 126Garibi nisbi: 126el-Gassâni Ebû Ali: 152el-Gazali: 4, 57Ebû Basra: 154Gıyas İbn İbrahim en-Nandi: 140Gidiş: 15Goldziher: 40Gulat- ı şi`a : 134, 136GHaber-i ahad: 87Habe şistan: 35el-Haccâc: 42, 134Hacamat: 146Haddesenâ Ebû Bekr İbn EM Şeybe veEbû Sdid el-E şec kilahumaan EM Hâlid, qâle Ebû BekrHaddesenâ fulân: 62, 63, 64, 65, 69, 102, 103,119Haddesenâ fulân enne fulânen gal: 120Haddesenâ fulân icazeten: 69Haddesenâ fulân munaveleten: 69Haddesenâ fulân gal: 129Haddesenâ fulân ve fulân: 104Haddesenâ fulânun Tra'aten aleyh: 64Hadis: 15, 19, 34, 56, 57, 59, 61, 71, 81, 82,86el-Hadisu'd-ddif: 98el-Hadisu'l-hasen: 94el-Hadisu'l-maqlûb: 109el-Hadisu'l-maqtW: 115el-Hadisu'l-metrûk: 115el-Hadisu'l-mevqûf: 115el-Hadisul-muallel: 104el-Hadisul-mu`dal: 102el-Hadisul-mudelles: 103el-Hadisu'l-munker: 113el-Hadisu'l-munqatı`: 101el-Hadisu'l-mursel: 99el-Hadisul-muztarib: 106el-Hadisu's-sahih 89,el-Hadisu' ş- şâz: 111Hafız: 55, 130Hafs İbn Omer İbn Sdd: 43el-Hakim Ebû Abdillah en-Naysabüri: 5, 35,36, 38, 39, 43, 68, 83, 85, 91,102, 103, 105, 106, 111, 112,126, 128, 140, 143, 146, 150,el-Hakim Ebû Ahmed: 153Haleb: 6Hâlid İbn Cemil : 43Hâlid 'bn Mddan: 50, 151Hâlid İbn Sdid: 20100,115,151101,118,el-Halil İbn Ahmed: 156Halk: 112Hamidullah Prof. Muhammed: 31Hammad İbn Amr en-Nasibi: 109Hammad İbn Seleme: 63, 130, 131Hammad İbn Zeyd: 83, 112, 113el-Haris el-A`ver: 31, 32Harrii: 134 ,Hartın İbn Ebi Abdillah 140el-Hasan el-Basri: 40, 63, 66, 74, 78, 100, 143el-Hasan İbn Ali İbn EM Talib: 47Hasen: 86, 87, 94, 95, 96, 97, 98, 116, 117, 122,130Hasen li-gayrihi: 96Hasen li-zatihi: 96Hasenun garibun: 96Hasenun Saldhun: 96, 97Hasenun sahihun garibun: 96Ha şr sûresi: 19, 37Hâtıb İbn Amr: 20el-Hatib el-Bagdadi: 5, 23, 25, 28, 30, 31, 32,33, 37, 39, 44, 45, 47, 49, 50, 51, 52, 54,63, 64, 65,66, 70, 71, 72, 73, 75, 76, 79,81, 101, 117, 118, 119, 136, 156,el-Hattabi: 86, 95163


Havaric: 3, 38, 52, 81, 134Haydarabad: 5Hâzihî kutubu ebihi: 71Hedyu's-sari: 121Hemmâm İb Munebbih: 31, 75Hemmam İbn Yahyâ: 114el-Herevi Abdullah İbn Ala: 154el-Heysem İbn Hane ş : 45.el-Hezhaz İbn Mizen: 45Hilâs İbn Amr: 45Hirâ:123Hıristiyan: 80Hicaz: 4, 59, 64Hilafet: 135Hişam ed-Dustuva'i: 52Hişam İbn Abdi'l-Melik: 40Hişam İbn Ammâr: 121, 142Hişam İbn Urve: 104, 114, 115Horasan: 4, 134, 135Hucce: 55, 100, 116, 120Hucurât sûresi: 57Hfıd süresi: 108Huddistu an fulan : 118•Hubeyb İbn Suleymân İbn Semura İbnCundeb: 32Hudeybiye: 36Hukiye an fulân: 121Humeyd İbnu'l-Esved: 107Humeyl Ebu Basra el-G ıtari: 154Humus: 51Hul.ays İbn An:onar: 107Hurays İbn Suleym: 107Huray ş İbn Suleymân:el-Huseyni Izzud-Din Ebu'l-Abbas Ahmedİbn Muhammed: 152Huşeym İbn Be şir: 63, 73, 83Huvaytıb İbn Abdi'l-Uzza el-Amiri: 20, 21.Huzeyfe: 101Ibadiyye: 52Ikrime: 39, 52, 68, 78, 141, 142, 143Ilelu'l-hadis: 150, 151Irak: 134, 135, 136, 137el-Isfahani Ahmed İbn Ali: 152Iblis: 138İbn Abdi'l-Barr: 20, 24, 30, 45,59, 60,118İbn Adi: 71İbn Câbir: 45İbn Cerir: 99, 135, 148İbn Curayc: 43, 53, 54, 66, 83, 107, 112, 113,114, 129, 154İbn Daqiq el-id: 97İbn Ebî Hatim: 28, 29, 31, 32, 40, 42 54,55, 56, 81, 105, 151, 153İbn Ebî Necih: 52 .İbn EM. Serh el-Amiri: 20İbn Ebi'l-Hadid: 136İbn Hacer el-Asqalâni: 6, 28, 29, 31, 32, 40,53, 62, 66, 85, 87, 89, 93, 94, 110, 111,112, 113, 115, 121, 124, 125, 126, 127,128, 129. 131, 143, 148, 152, 153, 155İbn Hallikan• 41, 42İbn Hazm: 80, 121İbn Iiıbban: 39, 50, 51, 52, 53, 54, 98, 126,142, 143, 153, 155İbn Huzeyme: 148İbn İshaq: 141'bn Kesh: 97, 98İbn Lehra: 53, 72, 127İbn Mâce: 32, 56, 107, 108İbn Makfıla Hibetu'llah İbn Cafer: 155İbn Mencflye Ahmed İbn Ali: 152İbn Qutaybe Ebû Abdillah Muhammedİbn Muslim ed-Dineveri: 147İbn Sa`cl: 25, 28, 31, 32, 42İbn Şihad ez-Zuhri: 40, 41, 64, 65, 66, 68, 90,103, 113, 114, •16, 118, 123, 124İbn Tâhir el-Maqdisi: 91İbn Teymiye: 134İbn Ummi Mektûm: 34, 110İbn Ziyâd: 134ibnu'l-Esir: 32İbnul-Mufaddal el-Maqdisi Ebul-Hasan Ali:152İbnu'l-Muhelleb: 135İbnu'l-Muzahim: 127Tbnu'n-Neccar Muhammed: 156İbnu's-Salah: 6, 39, 42, 44, 45, 49, 54, 55,57, 58, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70,73, 74 75, 76, 83, 85, 88, 89, 93, 95,97, 98, 101, 102, 104, 107, 110, 112,114, 115, 116, 118, 119, 120, 121,127, 128, 131, 146, 147, 148, 149,152, 153, 154, 156,İbrahim- 9056,72,96,113,126,150,164


İbrâhim el-Harbi: 65İbrahim İbn Meysere: 77Ibrahim İbn Yezid en-Plaha'i: 40, 58, 68, 74,78, 100Ibrahim İbn Ebi Vaqqâs: 43Ibrahim İbn Muhammed İbn Sa'd İbn Ebiİbranice: 22Vaqqâs: 43İcâze: 65, 66, 67, 69, 70icazeti ihtiva eden mukâtebe: 69icazetten âri mukâtebe: 69icma': 143, 144Idrac- 122, 123, 124ihtilaful-hadis: 147• fi ref`i ani'l-mu'telif ve'lmuhtelif: 155ilâhiyat Fakültesi: 7, 105İ'lâm: 70Ilim: 81• fi ma`rifet ushli'r-rivâye ve tagyidi'ssemd:5el- İmlâ fi zabt ı'r-rivâye ve's-sernâ': 5İmamet: 135Incil: 21el-irşât fi 6el- İsâbe fi lemyizi's-sahribe: 28, 29, 32İshaq İbn Rahnye: 63, 90Islâm: 16, 17, 20, 21, 34, 42, 43, 45, 46, 5960, 77, 79, 80, 82, 132, 133, 135, 136, 137,145, 156İslam akaidi: 3, 4, 137İ smail İbn Ayyâ ş : 151İsmail İbn Ebî Hâlid: 73, 74İsmail İbn Umeyye: 107isnâcl: 79, 80, 81, 82, 83, 88, 89, 94, 96, 99, 101,102, 103, 106, 107, 108, 109, 110, 115,116, 117, 119, 120, 121, 122, 123, 124,126, 127, 128, 129, 132, 133, 144İstanbul: 5, 150İstifâde: 35itibar: 55, 116, 131• fi'nâsih ve'l-menshh mine'l-assiir: 147İtkan: 124iyas İbn Mu'âyiye: 92İyâz İbn Müsâ el-Yahsubi el-Qâzi:58 5,KKa`b lbn' Murra: 110Ka`be: 143Kaderiyye: 3,52Kahire: 5el-Kamil: 71Kâtib Çelebi: 152el-Kelâbazi Ahmed İbn Muhammed: 152el-Kelbi Ebu'n-Nadr: 54Kesir İbn Murra el-Hadrami: 231Ke şfu'z-zunfin: 152Ketebe fulân bi hatt ıhi: 71Ketebe ileyye fulân: 69, 70el-Kettâni Elni Muhammed Abdul-Aziz İbnAhmed: 152Kezzab: 51, 56, 83, 109, 140Kıraat: 64Kıyamet: 30el-Kifâye fi rlmi (qavânini)'r-rivaye: 5, 28,31, 37, 44, 45,47, 49, 50, 51, 52, 54, 63,64, 65, 69, 70, 71, 72, 73, 75, 76, 79, 81,101, 117, 118, 136, 141Kit ılbu'l-cerh ve"t-trı` dil: 28, 29, 32, 40, 42, 54,56, 81Kitâbu'l-emvâl : 31Kithıbu'l-ilel ve mdrifeti'r-rical:28, 31, 42, 105,150Kinibu't-tarih ve'l-mecrhhin: 50, 52, 53, 54, 151Kiteıbu'l-umm: 147Kitâbet: 149Kitab: 4, 16, 17, 18, 21, 29, 92, 143, 144, 145Kitâb ve Sunnette nesh meselesi : 145,Kizb: 94, 95, 151Koçyiğit, Dr. Talat: 105Kuba: 35Knfe: 40, 42, 43, 47, 64, 81, 100, 135Kulle: 148Kur'an: 3,4,16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24,25, 31, 33, 36, 43, 47, 57, 78, 87, 88, 133,137, 141, 145, 150el-Kurdi Ahmed İbn Ahmed: 157Kurey ş: 20Kussâs: 144el-Kutub es-Sitte: 83, 90, 133, 153Lâ ilâhe illa'llah: 30, 139Lâ be'se bih: 55Lahn: 73, 74Lfi'l-ahâclisi'l-mevill'a: 138Lem yesma`min ebihi şey'en: 71el-Leys İbn Sa`cl: 58, 69165


Leyse bihî be'sun: 55Leyse biqaviyyin: 55Leyyinu'l-hadis: 55Listinu'l-Arab : 15MMağlizi: 141Mahalluhu es-s ıdq: 55Mahfûz: 113Mahrama tbn Bukeyr: 102Mdkfıs: 110Met ki yasa' el-muhaddis cehluh : 5Malik İbn Eğar: 45Mâlik İbn Enes: 4, 43, 44, 48, 52, 57, 58, 64,65, 67, 68, 71, 74, 83, 92, 99:100, 101,108, 113, 114, 118, 120, 124, 129, 136,143, 154Mdmer İbn Rûsid: 41, 43, 75, 103, 139Mansûr el-Fehivi: 154Mansûr ilindl-Mdtemer: 69, 123Mansûr İbn Suleym: 155el-Maqdisi: 91el-Maqdisi Muhammed İbn Tâhir: 152Maqlûb: 109, 110, 111Maqtd: 115, 117Marifet uliimi'l-hadis: 5, 36, 39, 43, 68, 83,85, 100, 101, 102, 103, 106, 111, 112,115, 118, 126, 128, 146, 150, 151,Mûverâ'unnehr: 17Mechıll: 45, 56Mechülu'l-hal: 55Meczûm: 148Medeni: 149Medine: 16, 26, 29, 32, 36, 40, 41, 59, 64, 81,83, 100, 134, 136, 137el-Mehdi: 140, 143Mekke: 16, 24, 26, 35, 36, 39, 43, 59, 65, 100,130, 134Mekki: 149Mekhûl es-Şâmi: 40, 41, 66, 78, 100Mekruh: 144Me'mün İbn Ahmed el-Herevi: 142, 143Me' ınfın İbn Ahmed es-Sulemi: 138Mendûb: 144Mensûh: 145, 146, 147, 148Medd: 105, 114, 115, 117, 118, 119, 129Mescidi Haram: 21Mescidi Nebevi: 28Mestûrun: 56Meshûr: 87, 124, 125, 126Metra: 115Metrûku'l-hadis: 56Mevegıf: 89, 105, 115, 117, 119, 121Mevsiil: 105, 119Mevzû‘ hadis: 132Meysire 'bn Abdi Rabbih: 142Mısır. 4, 26, 60, 83, 100, 130, 135Mihrab (Sefine) 154Mdallaq: 121, 122Mdallel: 104, 111, 114, 151Mdadan: 106, 120Mdâviye İbn Ebi Sufyûn: 21, 81, 82, 134Mucâhid: 25, 42, 78, 100Mddal: 102, 119Mudelles: 103Mudrac : 122, 124Mu'en'en: 120el-Muhaddisu'l-fâsd beyne'r-reivi 5,20, 33, 43Muhaddisûn: 4Muhadram: 42Muhammed (İmam): '7'3Muhammed (ceddu Amr İbn Şdayb): 27Muhammed (A.S.) 15, 80, 135Muhammed İbn Abdi'l-Vahhâb tbn Selâm: 156Muhammed İbn Cdfer: 109Muhammed İbn Eslem et-Tilsi: 81Muhammed İbn Hâlid ed-D ımısqi: 67Muhammed İbn İbrâhim: 112Muhammed İbn Selâm İbni'I-Ferec: 156Muhammed 'bn Sirin: 32, 40, 48, 70, 74, 77,80, 81, 82, 90, 130, 131, 133, 134Muhammed İbn Şucâ` 144Muhammed ibnu'l-Es`as: 134Muharref: 128el-Muhtasar fi mustalah ı ehli'l-eser: 6Muhtelifdl-hâdis : 147, 148Muhtelefun filı: 90, 91, 92Mukâtebe: 63, 69Muqaddimet inbni's-Salah: 5Muqaddime şerhi : 6,el-Mukılliin: 38Munâvele: 68, 69, 70, 149el-Munûveletu'l-maqrûnetu bil-icûze: 68el-Munûveletu'l-mucerredetu ani'l-icûzeti: 68Munker: 113, 114, 115, 116, 130166


el-Munq ız mine' : 4Munqat ı‘: 27, 70, 89, 101, 102, 116, 118, 119,143:el-Munteget min minhâet's-sun,ne: 3, 135, 136el-Munziri Zeldyyu'd-Din Ebû MuhammedAbdi-I-Azim: 152Muqâtil İbn Suleymân: 140Murci'e: 134Murra İbn Ka`b: 110Murra et-Tib: 115Mursel: 25, 27, 89, 99, 100, 105, 118Mûsâ (A.S.): 80Mûsâ İbn Ebî A'işe: 39Mus'ab Ibnu'z-Zubeyr: 134Musâfaha: 84, 129Musahhaf: 127, 128Muselsel: 128el-Museyyib İbn Hazn: 100Muslim ibnu'l-Haccâc en-Neysâbfiri 4, 15, 26,31, 37, 39, 47, 48, 50, 74, 80, 81, 84, 90,91, 92, 93,94, 108, 109, 111, 120, 152, 153Muslim Ibnu'l-Velid: 156Musned: 80, 89, 105, 117, 118, 119, 129Musned: (Ahmed İbn Hanbel) 20, 26, 29, 30,31, 37, 75, 152Musned (EM Hanife) 152Musned (e ş- Şâfin): 152Musnid: 80Mustahric: 5Mustefiz: 125Mustalainitu ehli'l-eser: 6Muşebbihe: 3Mu şkilu'l-âsar : 148Muşkilu'l-hadis: 147Mutâbbaat- ı qâsıra: 131Mutâbaat- ı tâmme: 131Mutâbi‘: 130, 131el-Mu'telif vel-muhtelif: 155Mute şâbih: 156Mutezile: 145Mutlaq: 125Mutqın: 55Muttasıl: 116, 117, 118, 119, 120, 129Muttefequn aleyh: 90, 91, 92Muttefiq ve mufteriq: 156Muttehemun bi'l-kezibi: 56Muvâfaqât: 84, 129el-Muvantı : 43, 92, 152Muztarib: 106, 108, 109Muzdelife: 18,Müsâvât: 84, 129Mü şfik: 109Mütekelimûn: 4Mütevatir: 86, 87, 88, 124, 133Mütevatir lafzi: 88Mütevatir manevi: 88NNâfi': 40, 66, 75, 101Nahl süresi: 18Nazmu'd-Durer fi ılmi'l-eser: 6Nâsih: 145, 146Nâveleni fulân: 69Nâzil: 129Nâzil isnâd: 84Nebbe'enâ: 63Nebiy (A.S.): 76, 102, 119, 123, 127, 140, 143Nehcu'l-belağa : 136en-Nesâ'i: 64, 153Nesh: 145, 146, 147en-Nevevi Şerefu'd-Din: 6, 44, 45, 48, 80, 81,96, 99, 107, 113Nisâ süresi: 17, 19Nisbi: 125Niih: (A.S.) 143Nûh İbn Ebi Meryem: 141, 142, 143Nuhbatu'/-fiker: 6, 85, 87, 89, 94, 110, 113,115, 124, 125, 126, 128, 129, 131, 143,148en-Nu'inân İbn Be şir: 47en-Nu'mân İbn Ebî Şeybe: 101Nübüvvet: 134OOmer: 81Omer İbn Abdi'l-Aziz: 31, 40, 58Omer İbn Mûsâ: 50Omer İbn Osmân: 113, 114Omer İbn Subh: 142Omer ibnu'l-Hattâb: 20, 35, 41, 100, 108, 112115, 154Osmân İbn Affân: 3, 20, 35, 38, 81, 100, 108,114, 133, 134, 135, 136, 154PPeygamber (A.S.): 3,4, 6, 15, 16, 17, 18, 19,20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 29, 30, 31,167


32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 42, 43, 44,46, 47, 51, 56, 57, 59, 65, 73, 76, 77, 78,79, 80, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 91, 94,99, 102, 108, 112, 113, 114, 115, 116, 117,118,119, 121, 122, 123, 127, 128, 129,131, 132, 133, 135, 136, 137, 138, 139,140, 141, 142, 145, 146, 147, 148, 149,154, 156QQabisa: 40Qalb: 109Qâle fulan: 71, 103, 119, 121Qâle Rasulullah (A.S.) : 100, 101, 102, 703,116, 122Qara'tu alâ fulânin: 64Qara'tu bi-hatt ı fıdan: 70el-Qasun İbn Muhammed İbn EM Bekr: 40,74, 77Qatâde: 28, 40, 45, 54, 66, 139Qatıft`tdu't-tandis: 57, 80, 81, 83, 85, 96, 115,118, 119, 121, 124, 129Qays İbn Ebi Hazim: 39, 100Qıra'at: 64, 67Quri'e ala fulânin ve ene esma': 64Qussâs: 139Quteybe: 84RRa'aytu Rasalallah (A.S.) yeralu kezâ: 119er-Rabi: 143er-Rabi İbn Suleymân: 147Râfiza: 52, 134, 136er-Rafri: 36er-Râmahurmuzi el-Qâzi Eb ıl Muhammed: 520, 33, 43Ramazan: 77, 127er-Rasâfa: 139Rasid (A.S.): 4, 16, 18, 19, 36, 37, 48, 76(A.S.) 23, 25, 84, 99, 100, 101, 102,103, 106, 114, 116, 118, 119, 122, 123,125, 139, 146Ravh Ibnu'l-Qas ım: 107Ravi: 44, 45, 46, 56, 72, 73, 74, 75, 76er-Râzi: 145Rabra İbn EM Abdirrahmân: 66er-Rabi İbn Subeyh: 43Racâ İbn Hayva: 74, 77Refdahil fulân: 118Rıdvan-I:İrat' : 100Rum: 17, 51Sa`d: 43Sa`d İbn Ebi Vaqqâs 35, 39; 41, 43, 108Sa`d İbn Tarifi 143Sa`d İbn Ubâde: 33Sa`d İbn Zeyd: 35Sadaqa: 111Sadaqa İbn Masa: 115es-Sadma. 25, 26SSahabe: 34, 35, 36, 37, 146es-Scthife es-Sâdtqa: 31es-Sahife es-Sahihe: 31Sahifetu Câbir : 28Sahib: 86, 87, 89, 90, 92, 94, 95, 96, 97, 98, 104,105, 107, 116, 117, 122, 129, 130, 148, 151Sahih(el-Buhari) 18, 20, 26, 30, 37, 59, 62, 111,121Sahih (Muslim) 15, 26, 31, 48, 80, 81, 109, 111,120,Sahih li- ğayrihi: 90Sahib li-zatihi: 90Sahihayn : 152Sâib İbn Yezid: 147Sdid İbn Cubeyr: 42, 58Sand İbn Ebi Arilbe: 43, 52, 54Sdid !bn EM Hilal. 100Sdid İbn EM Meryem:124Sdid İbnu'l-Museyyib: 39, 40, 41, 42, 48, 99,100, 120Salih (Sefine) : 154Salihul-hadis: 55Salim İbn Elırl-Cdd: 61Salim İbn Abdillah İbn Omer: 40, 90Sebt: 55Secde s ılresi: 145Sefil: 50Sefine: 154es-Sehavi: 6Sehl İbn es-Sâ' ıdi: 47, 58Selam: 156Selam İbn Ebi-l-Huqayq: 156Selam İbn Muhammed İbn Nahid: 156Selef-i salih: 146Senan': 155, 156168


Sellâm İbn Miskin :52SemW: 61, 64, 70, 104, 118, 121es-Sem'âni: 124Semi`tu fulânen:• 62, 63, 64, 65, 104, 119Semi`tu fulânen yaqul: 129Semi`tu'rı-Nebiyye Sallâ'llahu aleyhi vesellem:119Semura İbn Cundeb: 32Sened: 80, 82, 98, 105, 114, 129Seyf İbn Omer: 143S ıdq: 44, 96Sıffin: 133Siqa: 44, 55, 71, 80, 89, 92, 105, 109, 111, 112,113, 114, 115, 121, 129, 130Siqa siqa: 55es-Sira: 15Sirri İbn İsmail: 115Söz: 15Sufyân İbn Uyeyne: 4, 44, 56, 58, 64, 66, 77,103, 107, 112, 113Sufyân es-Seyri: 43, 44, 54, 74, 76, 80, 83, 101,107, 109, 151, 154Suheyl İbn Ebi Sâlih: 109Suleymân İbn Qays: 28, 29Suleyman İbn Semura İbn Cundeb: 32Suleyman İbin Yesâr: 40Sunen: 27Sunen (Ebi Davud): 31, 32, 107, 114, 152Sunen (İbn Mâee) 32, 107, 114Sunen (et-Tirmizi): 96, 114Sunen-i erbda: 152Sunnet: 3, 4, 15, 16, 17, 19, 81, 133, 143, 144,145, 147Suveyd İbn Gafele: 43es-Suytiti: 6, 34, 37, 39, 42, 44, 45, 49, 54, 55,56, 57, 64, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73,74, 75, 81, 85, 86, 88, 89, 95, 98, 100, 101,106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113,114, 116, 117, 118, 119,120, 122,124, 125,126, 127, 128, 129, 131, 138, 140,141,142,143, 144, 146, 147,148,149, 150,151,152,153, 156Sütre: 107şes- Şa`bi: 28, 31, 32, 45, 48, 74, 78, 102, 108eş - Şafi`i: 36, 37, 40, 44, 52, 67, 73, 86, 92,99, 100, 104, 107, 108, 112, 136, 138, 143,146, 147, 152, 154Şahid hadisler: 131Şam: 4, 5, 31, 41, 47, 59, 134, 135Şâz: 89, 94, 98, 111, 112, 113, .114, 115, 130Şeddâd İbn Evs: 101, 146Şehir Devleti: 137Şerefu'd-Din el-Munâvi: 98Şerh Nehri'l-bel4a: 136Şerhu Sahih Muslim: 48, 80, 81Şeytan: 4Şi`a: 3, 38, 81, 135, 136, 137Şöhret: 35Şu'ayb: 27, 75Şu'ayb İbn Ebi Hamza: 40, 69Şube: 4, 76Şube ibnu'l-Haceâe: 31, 44, 48, 52, 53, 65,75, 83, 101, 104, 109, 127, 144Şureyk: 108, 154Surtitu'l-e'imme el-hamse: 91Şurtitu'l-e'imme es-sitte: 91Tabaqat: 25, 28, 32, 42et-Taberâni: 111Tâbi`i: 38, 39, 40, 42, 77, 146Tctbsir : 155Tdcilu'l-menfe`a bi rivilyeti rictili'l-e'imme elerbda: 152Tahammulu'l-hadis: 59, 61, 149et-Tahâvi: 148Tahfif: 150Tahrif: 128TTacvir: 15, 16, 118, 119Talha: 20, 100, 135Talim İbn NUH': 28, 61Tdliq: 93, 121, 122Ta`liq et-tdliq: 121Ta`liqâts 121Taqdimetu'l-cerh: 28, 31et-Taqrib ve't-teysir li-mdrifet sunen el-Be şiren-Nezir: 6, 44, 96Taqyidu'/- ı/m: 23, 25, 30, 33et-Taqyid ve'l-iz ıllt: 6, 97Târih (et-Tabari): 135Târihu Bağ clâcl: 32Târthu'l-Islrim: 25, 27, 28, 31, 40, 41, 70Tetrihu'l-kebir : 28, 32et-Tariqa: 15Tasnif: 73, 127, 128Tavıls İbn Keysân: 40, 42169


Tedlis: 54, 63, 103, 104, 120, 121, 129Tedlisul-atf: 104Tedlisu'l-isnâd: 103, 104Tedlisu's-sükfıt: 104Tedlisu's-suyûh: 103, 104Tedlisu't-tesviye: 104Tedribu'r-râili şerh Tagribi'n-Nevevi : 6, 34,36, 37, 39, 42, 44, 45, 49, 55, 56, 57, 64,66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74,75, 81, 8586, 88, 89, 95, 96, 100, 101, 106, 107, 109,110,111, 112, 113, 114, 116, 117, 118,119,120, 122, 124, 125,126, 127, 128, 129, 131,140, 141, 142, 143, 144, 146, 147, 148,149, 150, 151, 152, 153, 156: 145Tehannus: 123Tehzibu'l-esmâ': 28Tehilibu'l-kemâl fi estntei-r-ricill: 152Tehzitft-tehzib: 28, 29, 31, 32, 40, 53, 62, 66,153et-Tekmile : 152Teşehhüd: 122; 123Teybe süresi: 37Teveihu'n-nazar: 48, 87, 91, 93, 94, 95, 97, 125Te'vilu : 147Tevrat: 21Tezkiratu'l-huffâz : 20, 21, 28, 31, 41, 42et-Tirmizi: 56, 94, 95, 96, 97, 105, 108, 123,130, 131UUbâde İbnıfs-Sâmit: 48Ubeyde İbnu'l-Cerrâh: 35Ubeydu'llah İbn Mftsâ: 63Ubeydu'llah İbn Omer : 66Ubeyy İbn Kal) el-Ensâri: 22Udfıl: 36Ufeyr 'bn Mddân: 51Uhbirtu an fulân: 118Uhud: 102Ultintu'l-hadis: 5, 39, 42, 44, 45, 49. 55, 56,57, 58, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 72, 73,74, 75, 76, 83, 85, 88, 89, 93, 95, 96,97, 98, 101, 102, 104, 107 110,112, 113,115, 116, 118, 119, 120, 121, 125, 127,128,131, 146, 147, 148, 149, 150, 152, 153, 156Uluv: 129Uluvvi hacfiqi: 129Uluvvi nisbi: 129Umdatu'l-qari: 24Umeyr (Sefine) 144Ummu Seleme: 21Uneyse Bint Hubeyb : 110Uqba İbn Amir : 60, 83Urva İbnu'z-Zubeyr: 40Usâme İbn Zeyd: 113, 114, 154Usdu'l-Grıbe : 32Usülu'l-hadis: 4, 5Vacedehâ fi beytilıi: 71Vadddun: 56, 141Vafeyât: 152Vafeyât kitaplar ı: 151Vafeyâtu'l-d yan : 41, 42Vâhid: 86Vâsıl İbn Ahdeb: 123, 124Vâsile İbnu'l-Esqâ': 78Vasiyye (vasiyet): 70Vazzd: 109Vecettu fi kitâbi ebi bi-hatt ı yedihi: 71Vecedtu bi-hatt ı fulân: 70Vehb İbn Munebbih: 40Veki` ibnu'l-Cerrâh: 45, 48, 109el-Velid İbn Yezid: 41, 81, 133İbn Muslim: 156Vicâde: 27, 70, 71, 149Vuheyb İbn Hâlid '107VYYahudi: 109, 135, 137Yahyâ İbn Ebl Kesin 39, 54Yahyâ İbn Ma`in: 4, 45, 48, 53, 76, 90, 127,139, 143Yahyâ İbn Sa‘id el-Ensâri: 66Yahyâ İbn Sa‘id el-Qattân: 4, 64, 100, 112,124Yemen: 4, 24, 29, 40, 43Yahyâ İbn Muhammed İbn Qays: 114Yahyâ İbn Yahyâ et-Temimi: 63, 64Yalanc ı: 51Ya‘qfıb İbn Şeybe: 105Yezid İbn Ebî Sufyân: 20Yezid İbn Hârün: 63Yezid İbn Mu'âviye: 81, 134Yezid İbn Suhaym: 45170


Yezid İbn Zuray': 77 ez-Zehebi: 3, 20, 21, 25, 27, 31, 40, 41, 42, 70,Yezid İbnu'l-Esved: 156 134, 135, 136Yol: 15 Zekât: 18, 108Yuhkâ: 121 Zekere fulân: 121Yunan: 3 Zekere'l-hadis: 76Yuqâl: 122 Zekere'bhadis 76Yurvâ: 121, 122 Zevvâd İbn Ilbe: 107Yuzkar• 121, 122 Zeyd İbn Ali: 135Zeyd İbn Sâbit: 22, 127ZZeyd İbn Yusey-: 101Zâbıt: 55, 130 Zeynu'd-Din elIrâqi- 152Zabt: 46, 55, 89, 91, 94, 95, 98, 106, 112, 114, ez-Zeynu'l-Irâqi: 6, 97, 98119, 124 Z ındıq: 52, 137, 138Zâhibu'l-hadis: 56 Ziyâd İbn Sa'd : 114Zandaka: 138 ez-Zubeyr Ibnu'l-Avvâm: 35, 100, 135Zayıf: 83, 86, 87, 98, 99, 115, 116, 117, 129, Zuhery İbn Harb: 109130, 132, 151 Zuheyr İbn Mu'âviye: 83, 122171


Fiyat ı: 15 TL.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!