12.07.2015 Views

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yalnız O’na Kulluk ve DuaFâtiha Sûresi’nin beşinci âyet-i kerîmesinde deْ تَعِ‏ ينُ‏ Hak, Cenâb-ıَ إِيbuyurur. Meâl-i إِيَّاكَ‏ نَعmünîfi, “Yalnız Sana kullukta bulunur, yalnız Sendenyardım dileniriz.” şeklindedir. Bu âyet-i kerîmeyi okuyanmü’min, Cenâb-ı Hakk’ın ilk üç âyette zikrettiğiesmâ-i hüsnâ ve sıfât-ı ulyâsını hatırlar ve Rabbineyönelişini “Yalnız Sana kullukta bulunuruz.” diyerekgerçekleştirir. Zîrâ bilir ki, Ma’bûd-u bi’l-hak yalnızAllah’tır. Eksiği-gediğiyle kulluğunu kabul edecekrahmet ve merhametin sahibi de O’dur. Yapılan kulluğamükâfat verebilecek yegâne zât da ancak Âhiretinsahibi Mâlikü’l-Mülk Allah olabilir. Burada, YüceYaratıcı’nın her şeyin mâliki olduğu bir kez daha hatırınagelir ve yardımı, güç ve kuvvetleri sınırlı vâsıta,vesîle ve sebeplerden değil de bitmez, tükenmez, galebeedilemez havl ve kuvvetin sahibi Cenâb-ı Allah’tanister. “Yalnız Senden yardım dileniriz.” diye Rabbineyalvarır. Evet, kat’iyen ara-sıra açılıp kapanan kapılarıneşiğine yüz sürmez. Her zaman kapıları açık birFâtihü’l-Ebvâb olan Allah’ın Yüce Dergâh’ının eşiğinebaş koyar. Zîrâ o kapıdan hiçbir zaman eli boş, haybetve hüsran içinde dönmeyeceğini bilir. “Yalnız Sana…”demek aynı zamanda ihlâslı olmanın da ifadesidir veihlâs her ibadette olduğu gibi duanın kabulü için deolmazsa olmaz bir şarttır.Dergâh-ı İzzet’in önünde duran kul, bu mülâhazalarınıseslendirirken Rabbi’nin ta’limine uyarak, “ben”yerine “biz” der. Âdeta tek başına huzur-u İlâhi’yevarmaktan hicab eder. Eder de ya vücudundaki bütünuzuvları mülâhazaya alarak hepsinin hesabına “biz”der. Ya kendisini, Allah’a inanan kullardan müteşekkilçok geniş bir dairenin içerisinde düşünerek “biz” diyeseslenir. Ya da mevcudatta, Allah’ı tesbîh edip duranbütün yaratılmışlarla beraber huzur-u âlîde bulunduğunutefekkür eder ve “biz” der. 4 Burada duaların külliyetkesbetmesi ve külliyet kesbetmiş olan yakarışlarınHak nezdinde daha çok ve daha çabuk kabul gördüğümülâhazası da düşünülebilir.Diğer bir husus da şudur: Kulluk bilindiği üzereçerçevesi çok geniş bir kavramdır. “Yalnız Sana kullukederiz.” beyanıyla Cenâb-ı Allah’a kulluğunu ikrareden mü’min, duasına mevzu’ yaptığı konu ya da konulardasebepler adına ortaya koyması gereken amelleriyaptığını ifade etmiş ya da yapacağına söz vermiş demektir.Çünkü kavlî (dille yapılan) duanın makbûliyetisebepler açısından düşünüldüğünde fiilî duanın yapılmışolmasına bağlıdır. Tarlasına tohum ekmeden ürün‏ُدُ‏ و‏ْب‏َّاكَ‏ نَسisteyen bir çiftçiye de Cenâb-ı Hak hususî hazinelerindenürün verebilir; ama âdet-i İlâhiye açısından ürünalabilmek için önce toprağa tohum atmak, sonra daCenâb-ı Hakk’a el açmak gerekir.Ayrıca, “yalnız Sen’den yardım dileriz.” diyen mü'minbir istiânede bulunmuş olmaktadır. İstiâne de anlaşılacağıüzere yardım istemektir. Cenâb-ı Allah istemeduygusunu kullarının içine atmıştır. Mü’mine düşenirâdî olarak bu isteği işler hâle getirmesidir. İşte buisteme de duanın bir yönünü teşkil eder. Cenâb-ı HakKur’ân’ın ve Rasûlü’nün lisanıyla, dua etmelerini başkayerlerde kullarına açıkça ferman buyurduğu gibiFâtiha Sûresinde de bu şekilde emretmiş olmaktadır.Taleplerin En YücesiAltıncı âyet-i kerîmede,ْ تَقِيمَ‏ّ رbuyurulmuştur ki, “Bizi sırat-ı müstakîme hidayet et.”mealindedir. Dosdoğru yol da diyebileceğimiz sırat-ımüstakîme hidayet, kulun bir mânâda Rabbinden ilktalebi olmaktadır. Rabbinin mârifetine eren, ne kadaryüce bir huzurda bulunduğunu anlayan ve esmâ ve sıfatlarıylaO’nu senâ eden mü’min kul, bu şuur içerisindeartık dileklerini dillendirmeye başlamıştır. Şüphesizbu hidayet talebi, taleplerin en güzelidir. Zîrâ hidayetve sırat-ı müstakîm pek çok güzelliği içine alan çokkuşatıcı kavramlardır.Üstad Bediüzzaman Hazretleri, İşârâtü’l-İ’caz adlıeserinde bu genişliğe şu vecîz cümlelerle işaret eder:istiyor- ile yardım talep edilirken makam gereği, ‘ne نَسsun?’ diye takdîr edilen sual اِهْ‏ دِ‏ نَا ile cevaplandırılmıştır.mânâsının اِهْ‏ دِ‏ نَا ile istenilen şeylerin ayrı ayrı olması اِهْ‏ دِ‏ نَاda ayrı ayrı olmasını icap eder. Sanki اِهْ‏ دِ‏ نَا dört mastar-اِهْ‏ دِ‏ نَا isterse, dan müştaktır. Meselâ, bir mü’min hidayetisebat ve devam mânâsını ifade eder. Zengin olan isterse,ziyade mânâsını, fakir olan isterse verme mânâsını, zayıfolan isterse yardım ve muvaffak kılma mânâsını ifadeeder. (…) En büyük hidayet, perdenin kaldırılmasıylahakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.” 5Hidayet talebinin büyüklüğüne, merhum AllâmeElmalılı Hamdi Yazır daha farklı bir açıdan temas etmiştir.Biraz sadeleştirerek onun engin mülâhazalarınıda buraya almakta fayda görüyoruz:“Nimetin yoluna nâil olmak en büyük nimettir.Çünkü herhangi bir nimetin yoluna nâil olmak onimete bir kere değil daima nâil olmayı netice verir.Cenâb-ı Allah’tan, ‘Yâ Rab! Bana şu nimeti ver.’ diyerekistiânede bulunmak pek küçük bir talep olur.Hatta ‘Her nimeti ver.’ demek bile böyledir. Zîrâ budua kabul olunmakla o nimetlerin her zaman devamıاِهْ‏ دِ‏ نَا الصِ‏‏ُسَ اطَ‏ الْمْ تَعِ‏ ينُ‏65

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!