12.07.2015 Views

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

insan telâkkisi ile de diğer medeniyetlerden ayrılır. Batımedeniyetinin ortaya koyduğu maddî kalkınma ve modernleşmeninyanında insan benliğini azgınlaştırmasıneticesinde sınır tanımayan zulüm ve taşkınlıklar ortayaçıkmıştır. İslâm’a göre insan bir kul olarak, Yaratıcısına,bütün varlıklara ve diğer insanlara karşı sorumludur. LeonidSykianien, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin medeniyettelâkkisini “Onun fikirlerinin temel prensibi; İslâm’ıngeleneksel kaynaklarından süzülen entelektüel ve mânevîaydınlanmadır. Onun metodolojisi aşağıdan yukarıyadoğru ve birey merkezlidir” şeklinde değerlendirmektedir.(Bir Medeniyet Öngörüsü, s. 34, 35) Nitekim Hocaefendi,medenileşmenin ancak hakiki insanî değerlerin diriltilmesiile gerçekleşeceğini ifade eder. Ona göre, insanın gerçekmânâda medenileşmesi, duygu, düşünce, his ve irade gücüylekendini gösterdiği anlara rastlar.Medeniyet yalnızca nazarî ve maddî unsurlardanibaret değildir; medeniyetin bir de ahlâkî yönüvardır. İslâm medeniyetinin en önemli ahlâkî ilkesiHocaefendi’nin “yaşatma ideali” şeklinde ifade ettiğidiğergamlık ve fedakârlık duygusudur. Ona göre gelecekteparlak bir medeniyet inşâ edebilmenin “En birinciyolu da mesuliyet şuuru ve mesuliyet ahlâkıdır.Tamamen hareketsizlik bir ölüm ve çözülme, harekettekisorumsuzluk ise bir kargaşa olduğuna göre bize,davranışlarımızı mesuliyetle disipline etmekten başkaseçenek kalmıyor.” diyerek, medeniyetlerin inşasındaahlâk ve iradenin önemine vurgu yapar.Hocaefendi, geçmiş medeniyetlerin inşâsında ferdîdehaların önemli bir yeri olduğunu, söyler. “Evrenselmedeniyet havuzları ve kültür zenginlikleri” hayatıdüşünerek yaşayan ve her anının kıymetini bilen hikmeterlerinin tefekkür harmanlarının ürünüdür. Bu sebeple“bugünkü nesillerin yetiştirilmesinde en önemlihususlar, onlarda sistemli bir tefekkür azmi uyararak,onların kendi iç dünyalarıyla varlık arasında gelipgitmelerini,âfâk ve enfüsü bir kitap gibi mütalâa etmeyiöğreterek, onlara inanmayı, bilmeyi, araştırmayı,düşünmeyi sevdirmektir.” der. O, “hakikat aşkı vesistemli düşünce zamanı gelince bir bir semereleriniverecektir.” der. Zamanı iyi değerlendirme, metotludüşünme, aşk ve şevkle ilme sarılma medeniyetinortaya çıkışında önemli esaslardır. <strong>Yeni</strong> nesillerin buesaslar çerçevesinde yetiştirilmesi ile kendi medeniyetimiziinşâ etmemiz mümkün olacaktır.Çevre ve OrtamMedeniyetlerin ortaya çıkışında çevre ve toplumunönemli bir yeri olduğu kanaatinde olan Hocaefendi, milletlerin“iman, aşk, metafizik mülâhaza beşiğinde sallanasallana toprağa, insana ve zamana âdeta cennetlik değerlerkazandırarak” kendi medeniyetlerini inşâ ettiklerinisöyler. O, toplumun medeniyetin ortaya çıkışındakiyerini “Evet, dünkü ve bugünkü harika başarılarve dünya çapındaki büyük oluşumlar, ferdî dehâlarınyanında, dehâ doğuran toplum yapısı, kâşifler yetiştirenmüsait ortam ve kabiliyetlerin ortaya çıkmasınısağlayan genel atmosferle yakından alâkalıdır.” sözleriyledile getirir. Toplum yapısı ile dehâların ortayaçıkışı arasındaki ilişkiyi kimsenin değiştiremeyeceğişeriat-ı fıtriye olarak nitelendirerek, zirveleşmeleringerçekleşmesinde “vasat ve umumî atmosfer”in belirleyicietkenlerden birisi olduğunu şöyle ifade eder:“Hatta büyük istidat ve yüksek dehâların kabiliyet vedehâlarını ortaya koymaları, çok defa umumî atmosferinmüsaadesi ölçüsünde mümkün olabilmiştir.”Medeniyete geçmek için toplumun hür ve bağımsızolması gerektiğini özellikle vurgular. Uyuyan milletimizingafletten uyanmasının, üzerindeki baskılardankurtulmasına bağlı olduğunu belirtir. Ona göre,medeniyet vak’asının en temel rüknü yetişmiş insan,en hayatî esası hür ve müstakil bir ülke, en kıymettarsermayesi de zamandır.Geçmişte İslâm dünyasındaki büyük mütefekkirve ilim adamları ile Batı Medeniyeti’nin gelişiminekatkısı olan bilim adamlarını yetiştiren ortama dikkatedilmesi gerektiğini belirterek, “Hava, su ve kuvve-iinbâtiye ile beslenmeyen tohum çürümeye mahkûmolduğu gibi zeminini bulamamış dehâ da zebil olmayamahkûmdur.” der. Toplum ile dahiler arasındaki ilişkininkarşılıklı birbirini besleyen bir ilişki olduğuna“Medenî insan, o vasatta, duygu ve düşüncesi itibariyleinkişâf edip gelişen ve geliştirdiği yüksek duygularıylatoplumun emrine giren insandır.” diyerek dikkatçeker. Gelişme ve ilerlemenin birkaç dâhinin ortayaçıkışına bağlanmasının tenasüb-i illiyet (sebep-sonuçarasındaki uyum) açısından doğru olmadığını şöyleifade eder:“O hâlde, yarınlar adına beklediğimiz şeyleri, müsaitortam, ilim aşkı, çalışma azmi ve metodolojininbirleşik noktasında aramalıyız. Vasat, ilim aşkını coşturupçalışma azmini de şahlandırınca, duyarlı gönüllerbunu olağanüstü bir imtisasla bütün benliklerindeduyacak, değerlendirecek ve belli disiplinlerle hayatageçirecektir. Ardından yeni ilhamlar, yeni çağrışımlar,yeni terkipler, yeni tahliller “sâlih daire”si işlemeye başlayacaktırki, bunu da entelektüel gayretlerin ve temel61

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!