12.07.2015 Views

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sürer. Hadarî olsun bedevî olsun her toplumun birumranı vardır; bedevî umran zamanla gelişerek hadarîumran hâline gelir. Hadarî/şehirli umran ifadesi isebugün bizim medeniyet dediğimiz kavrama yakın birmânâ ifade etmektedir. Bu takdirde İbn Haldun’unmedeniyet telâkkisinin temelinde Farabî’de olduğugibi şehir yani medine olduğu söylenebilir. O şehirliolmayı topluluk bilinci üzerinden temellendirerek,şehirlilerin ortaya koyduğu maddî-mânevî gelişmişliğiumran (imar etmek) olarak ifade etmiştir.Batı dillerinde medeniyet anlamına gelen civilization(şehirleşme) 1835 yılından itibaren sözlüklerdeyer almış yeni bir kelimedir. Başlangıçta İslâm geleneğinebağlı olarak civilization/medeniyet, ‘kültürünşehirlerde ortaya çıkan şeklidir’ diye tanımlanmıştır.Medeniyet konusunu tarih araştırmalarının merkezineyerleştiren ünlü tarihçi Toynbee, bu tanımı kapsayıcıbulmaz. Zîrâ tarihte şehir kurmamış medeniyetlerde vardır. Ona göre her medeniyetin arkasında vahiylebelirlenmiş bir vizyon vardır. Bu sebeple o, medeniyetleridin eksenli sınıflandırmayı tercih eder. Onagöre kültür “bir toplumun üyelerinin, açıkça soya çekimdengelen düzenli davranışları dışında kalan içselve dışsal davranış düzenlilikleri”; medeniyet ise “içindebütün insanlığın, herkesi kapsayan tek bir aileninüyeleri olarak, tam bir uyum halinde yaşayabilecekleribir toplum durumunu ortaya koymak için girişilmişbir çabadır.” (Toynbee, 1/45, 46) Ancak Toynbee’ninarzu ettiği bu ideal durumun gerçekleşmesi için diğermedeniyetlerin her türlü iddiasından vazgeçerek Batımedeniyeti içinde eritilmesi gerekmektedir. Nitekim o,Batı Medeniyeti ile İslâm Medeniyeti’ni karşılaştırdığıbir makalesinde, İslâm’ı tarihten tamamen silinmesigereken bir rakip olarak değerlendirir. (Canan, s. 40)Farabi ve İbn Haldun’un yaklaşımlarında birleştiricive mücerret bir medeniyet tanımı yapılmışkenToynbee, özellikle farklı medeniyetler arasındaki ilişkileriincelediği yazılarında medeniyetlerin ayrıştırıcınitelikleri üzerinde durmuştur. Ayrıca medeniyet,Batı’nın maddî refah ve teknik açıdan ileri olduğu birdönemde tedavüle sokulmuş bir kavram olduğundan,kısa zamanda teknoloji ve kalkınmışlık anlamları ileözdeşleştirilmiştir. Böylece seküler Batı dünyası hemkendi farklılığını ifade edecek hem de kendi dünya görüşüneevrensel bir imaj sağlayacak sihirli bir kavramakavuşmuştur. Bu düşünceden hareketle bazı yazarlar,Batı medeniyetinin insanlığın ulaştığı nihai zirve olduğunuiddia ederek, diğer medeniyetleri geri ve çağdışısaymışlardır. Hattâ Huntington, tarihin sonununmedeniyetler çatışması ile gerçekleşeceğini iddia ederek,kültür ve medeniyet farklılıklarını siyasî hedefleringerçekleşmesine engel teşkil eden ve ortadan kaldırılmasıgereken hususlar olarak iddia etmiştir.Kendi Medeniyetimize DoğruMedeniyet yeni bir kavram olmakla birlikte moderndönemlerde siyaset ve tarih felsefesinde son derece önemlihâle gelmiştir. Bu sebeple İslâm dünyasında da birçokâlim ve aydın medeniyet kavramına ilişkin tahliller yapmışlardır.Meselâ Cezayirli düşünür Malik b. Nebi’nin(ö. 1973) fikirlerinde medeniyet kavramı önemli bir yertutar. O, medeniyeti, antropolojik açıdan ele almak yerinefonksiyonel açıdan ele almak gerektiğini söyleyerek,kendi medeniyet anlayışını şöyle dile getirir: “Medeniyet,maddî ve mânevî şartlar bütünüdür. Bu şartlar, bircemiyete ve o cemiyetin her ferdine çocukluktan ihtiyarlığa,hayatının her devresinde, gelişmesinin her safhasında,ona lâzım olan desteği sağlarlar.” Ona göre, medeniyetbirtakım ürünler meydana getirir, fakat ürünleri onumeydana getiremez. (Malik b. Nebi, 30, 31)Günümüz âlimlerinden Fethullah Gülen Hocaefendi,medeniyetle alâkalı görüşlerini “Medeniyetveya Mefhum Karmaşası” ve “Kendi MedeniyetimizeDoğru” adlı makalelerinde, ayrıca farklı eserlerindekiyazılarında dile getirmiştir. Hocaefendi, eskilerin medeniyeti“köy, kasaba, şehir nerede olursa olsun, insanîduygu ve düşünce etrafında toplanmış ruhların, insanolmalarını idrak şuuruyla bir arada yaşamaları” şeklindetarif ettiklerini söyleyerek, birçok konudaki görüşlerinekatılmadığı hâlde Farabi ve İbn Haldun’unyaklaşımlarına atıf yapmıştır. Böylece o, medeniyetkavramının kendi kültür dünyamızdaki köklerine işaretederek, medeniyet kavramının Batı kökenli bir kavramolmadığına dikkatlerimizi çekmiştir.Hocaefendi, değişik telakki, anlayış ve felsefeleregöre pek çok varyasyonu olduğunu belirttiği medeniyetkavramının antropolojik bir yaklaşımla, “gelişmişlikveya az gelişmişlik açısından herhangi bir toplumda,insan hayatının her türlü organizasyonu ya da birmilletin düşünce, inanç, sanat telakkisi veya o milletinmaddî-mânevî varlığına has evsâfın bütünü” şeklindebasitten mürekkebe doğru bütün tanımları kapsayacakşekilde üç farklı açıdan ele alarak tanımlamıştır. AncakHocaefendi de Malik b. Nebi gibi bu tür antropolojiktanımların meseleyi izahta yetersiz kalacağı düşüncesindenhareket ederek “bir medeniyetin bütün muhassalasıve verileri, o medeniyetin ta kendisidir.” diyerek,59

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!