12.07.2015 Views

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ir ilham eseri olduğunun delilidir. Aşağıdaki sözleri bunugöstermektedir:“Hem hakâik-i imaniye ve Kur’âniye’de öyle bir genişlikvar ki, en büyük zekâ-i beşeri ihata edemediği hâlde;benim gibi, zihni müşevveş, vaziyeti perişan, müracaatedilecek kitap yokken, sıkıntılı ve süratle yazan bir adamda,o hakâikın ekseriyet-i mutlakası dekaikiyle zuhuru; doğrudandoğruya Kur’ân-ı Hakîm’in i’caz-ı mânevîsinin eserive inâyet-i Rabbaniyenin bir cilvesi ve kuvvetli bir işâret-igaybiyesidir.” (Mektubat, s.348)Risale-i Nur’un takip ettiği üslûbun başka eserlerdenfarklı olduğunu, kapsamlı ifadelerle her kesime hitap edildiğinive Kur’anî hakikatlerin, Kur’ân’ın üslûbuna uygunbir seyir takip ettiğini ifade eden müellifin konu ile ilgiligörüşleri şöyledir: Bütün risalelerde, söz konusu olan bütünderin hakikatler, verilen misaller vasıtasıyla, en amî veümmî olanlara kadar ders veriliyor.Hâlbuki o hakikatlerin çoğunu, büyük âlimler “tefhimedilmez”, yani; “anlaşılamaz ve anlatılamaz” deyip,değil tüm insanlara, belki yüksek seviyedeki insanlarada bildiremiyorlar. Demek, Risale-i Nur’daki sühûlet-ibeyan, şüphesiz bir eser-i inayettir ve onun müellifininhüneri olamaz. Olsa olsa, Kur’ân-ı Kerim’in mânevîi’câzının bir cilvesi, verdiği temsillerin bir temessülü vebir yansımasıdır. (Mektubat, s.348 )Bediüzzaman, özellikle elli-altmış kadar risalelerintelif tarzlarının, Allah’ın ilham ve ikramından başka birşekilde izah edilemeyeceğini şu sözleriyle belirtmektedir:“Elli-altmış risaleler öyle bir tarzda ihsan edilmiş ki,değil benim gibi az düşünen ve zuhurata tebaiyet edenve tetkikata vakit bulamayan bir insanın; belki büyükzekâlardan mürekkep bir ehl-i tetkikin sa’y ve gayretiyleyapılmayan bir tarzda telifleri, doğrudan doğruya bireser-i inayet olduklarını gösteriyor.” (Mektubat, s.348)Özet olarak denilebilir ki: Bediüzzaman’a göre,Risale-i Nur’un telifindeki fevkalâde sürat ve sühûlet;nüshalarının çoğaltılması işleminde ve yazılmasındagösterilen fevkalâde iştiyak ve kolaylık; okunmasındadahi usandırmaması ve zevkle okunması, Kur’ân-ıKerîm’in bir kerametidir ki, Kur’ân’ın nurları olan Nurrisalelerinde kendini göstermiştir. (Mektubat, s.334)Risale-i Nur’un Kur’ân’dan mülhem olduğunu gösterendelillerden biri de bu eserlerin değişik yerlerinde ifadeedilen düşüncelerin, birden fazla âyetin açıklaması olarakdeğerlendirilmekle ortaya konulmasıdır. Misal olarak 22.Söz’ün birinci makamı, şu iki âyetin başlığı altında yazılmıştır.“Öğüt alsınlar diye Allah, insanlara misaller getirir.”(İbrahim, 14/25) “Bu misalleri insanlara düşünsünler diyeveriyoruz.” (Haşir, 59/21)Tahdis-i nimet kabîlinden Allah’ın kendisine yaptığıikram ve yardımı açıklamasının sebepleri üzerinde dururkende müellif “Üçüncü sebep”i şöyle açıklıyor: “Sözler(bu tabir, Risale-i Nurun tümüne şamildir) hakkında tevazusuretinde demiyorum; belki bir hakikati beyan etmekiçin derim ki, sözlerdeki hakaik ve kemâlât, benim değil,Kur’ân’ındır ve Kur’ân’dan tereşşuh etmiştir. Hattâ OnuncuSöz, yüzer âyât-ı Kur’âniye’den süzülmüş bazı katarattır.Sair risaleler dahi umumen öyledir. Madem ben öylebiliyorum ve madem ben fâniyim, gideceğim; elbette bâkîolacak bir şey ve bir eser, benimle bağlanmamak gerektirve bağlanmamalı. Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hasiyetleri,kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben öyle bir kuruçubuk hükmündeyim.” (Mektubat, s.344)Münacat Risalesi’nin fihrist kısmında bu risalenin“… Resul-i Ekrem’in (a.s.m) münacatından ve Kur’ân-ıMucizu’l-Beyan’ın tesbih, tahmid ve sena ve duaya münhasıryedi yüz adet âyâtından mehuz (alınmış)..” olduğubelirtilmiştir (bk. Lem’alar, s.442, Münacat Fihrist kısmı).Üstadın talebelerinden hâlâ hayatta olan MustafaSungur Efendi’nin bildirdiğine göre, Bediüzzaman “Benhakaik-ı imaniyeye müteveccih olduğum zaman Kur’ân’daniki yüz âyet yarışırcasına imdadıma koşuyor” demiştir.Bediüzzaman’ın bir talebesine “bir sır” kaydıyla kalemealdığı bir yazısından anlaşıldığına göre, bir kısım ehl-i hakikat“Vedûd” ismine mazhar oldukları gibi, kendisine deKur’ân’ın hakikatlerine yaptığı dellâllık hizmeti esnasında,“Rahîm” ve “Hakîm” isimlerine medar bir vaziyet verilmiştir.Ona göre bütün Nur risaleleri, o mazhariyetin birer cilvesiolup “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse,şüphesiz ona pek çok hayır verilmiş demektir.” (Bakara,2/269) âyetinin sırrına mazhardırlar. (Mektubat, s.18)Bediüzzaman’ın, Risale-i Nur’un Kur’ân’dan mülhemolduğu yolundaki kanaatini gösteren aşağıdaki ifadeleride bir belge mahiyetindedir: “Risaletü’n-Nur, sair telifatgibi ulûm ve fünundan ve başka kitaplardan alınmamış,Kur’ân’dan başka me’hazi yok, Kur’ân’dan başka üstadıyok, Kur’ân’dan başka mercii yoktur. Telif olduğu vakithiç bir kitap müellifinin yanında bulunmuyordu. Doğrudandoğruya Kur’ân’ın feyzinden mülhemdir ve semâ-iKur’ânîden ve âyâtının nücûmundan, yıldızlarından iniyor,nüzul ediyor.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.95)NeticeSonuç olarak diyebiliriz ki, binden fazla âyetin açıkçayazıldığı, müellifin ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla, biro kadar âyetin de –lâfzı zikredilmeden- açıklamasının yapıldığı,Risale-i Nur Külliyatı, orijinal bir üslûpla orijinaltespitler yapan, telifi harikulâde bir şekilde gerçekleşen,Kur’ân’dan mülhem, nevi şahsına münhasır Kur’ân’ın orijinalmanevî bir tefsiridir.*Sakarya Üniv. İlâhiyat Fak. E. Öğretim Üyesinbeki@yeniumit.com.trNot: Dipnot ve kaynaklar için bkz: http://www.yeniumit.com.tr52

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!