12.07.2015 Views

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

susi mânâdaki taabbudî hükümlerden farklı olup, genelmânâda bir taabbudîliktir. Buna göre dinin emrettiği veyanehyettiği bütün hükümleri, kendisine sağlayacağı faydave maslahata bakmadan yerine getiren bir Müslüman sevapkazanır. 8Esasen müçtehit olmadığından dolayı içtihat ve kıyaslaalâkası olmayan bir Müslüman’ın, hangi alanla ilgili olduğunabakmaksızın Allah’ın yapılmasını veya terk edilmesiniistediği bütün hükümleri teslimiyet ve ubudiyet düşüncesiyleyerine getirmesi Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmaadına oldukça önemli bir husustur. Bu mülâhazalarlahareket eden bir insan, alış-veriş, nikâh, kira akdi, karz-ıhasen vb. gibi zaten günlük hayatta yapıla gelen bir takımmuamelelerini Allah’ın tespit ettiği sınırlar içinde yerinegetirirse Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine olan inkıyadındandolayı ecir kazanacaktır.Haramlarda TaabbudîlikHaramlarda da bu taabbudîlik sırrını görebiliriz.Meselâ, domuzun haram kılınmasındaki illet, bu hayvanınharamlığı hakkında nas bulunması 9 yani Allah’ın nehyidir.Yoksa domuz etinin haram kılınmasının illeti onun bir kısımzararlı maddeleri ihtiva etmesi veya vücutta meydanagetirdiği olumsuz neticeleri değildir. Onlar domuzun haramkılınmasındaki pek çok hikmetinden birkaçı olabilir.Kumar oynamak, içki içmek, zina yapmak gibiİslâm’ın haram kıldığı fiillerin zararlarını akıl kavrayabilir.Akıl, bunların yasaklanmasının altında yatan birçokhikmet ortaya koyabilir. Hattâ akıl, hükmü bulunmayanmeselelere kıyas yapabilmek için bazı haramların illetiniortaya koyabilir. Ancak haram olan bütün bu fiillerin haramkılınmasının hakiki illeti Cenâb-ı Hakk’ın nehyidir.Bu yönüyle kulluğun gereği, gerekçesini nazar-ı itibaraalmaksızın Allah’ın haram kıldığı bütün fiillerden uzakdurmaktır.Taabbudî Hükümlerde Değişiklik Olmazİnsanların ve cinlerin yaratılış gayesi, Allah’a kulluktabulunmaktır, yani taabbuddür (Bkz.: Zâriyat Suresi, 51/56).Bizler de her gün namazlarımızda Fâtiha Sûresi içindekırk defa telaffuz ettiğimiz إِيَّاكَ‏ نَعْ‏ بُ‏ دُ‏ sözüyle bu hakikatiifade etmiyor muyuz? İbadet, Mevlâ-i Müteal’in istediğişekilde yapılan kulluk yani Cenâb-ı Erhamürrahimîn’inemirlerine kayıtsız şartsız teslim olmanın adı olduğunagöre, şekil ve formatlarını bizim belirlediğimiz yatıp kalkmalarınveya değişik hâl ve davranışların ibadet adına ifadeettiği bir mânâ olmayacaktır. Hiç kimse kendi aklıylaAllah’a karşı nasıl kullukta bulunacağını, O’na karşı nasılibadet yapacağını bilemeyeceği için Cenâbı Hak ihsan-ıİlâhî olarak bizlere kulluk yolunu ta’lim etmiştir. YaniAllah’a karşı nasıl ta’zimât ve tekrîmâtta bulunacağımızıbiz Kur’ân ve Sünnet’ten öğreniyoruz. 10Bu hakikati Bediüzzaman Hazretleri: “Şeairin taabbudîkısmı; hikmet ve maslahat onu tağyir edemez, taabbudîlikciheti tereccuh ediyor (ağır basıyor), ona ilişilmez. Yüzbin maslahat gelse onu tağyir edemez.” şeklinde ifade etmiştir.11İbadetlerdeki taabbudîlik esasındandır ki, bizler ibadetlerebir ekleme veya çıkarma yapamayacağımız gibi,onların formatlarında da bir değişikliğe gidemeyiz. Zatenibadetlerimizin Allah katında bir değer ifade etmeside, onların Cenâb-ı Hakk’ın vaz’ettiği formüllere uygunolarak ve ihlâsla yerine getirilmelerine bağlıdır. Yoksa bizkendi anlayışımıza göre Allah’ın emrettiği şekilden dahamükemmelini, daha meşakkatlisini ortaya koysak bilebunun bir değeri olmaz. Meselâ kurban, belirli özellikleritaşıyan bir hayvanı, tayin edilmiş bir vakitte boğazlamaktır.Burada kurbanın kanını akıtmak esas olduğundandolayı kurban kesmek istemeyen birisi aynı miktar hattâdaha fazla bir parayı tasadduk etse veya kurbanlık hayvanıboğazlamadan başkasına hibe etse mükellefiyetini yerinegetirmiş olmaz. Bu kişi eda ettiği ibadetin Allah katındamakbul olması için kurbanın zamanına ve kurbanlık hayvanınözelliklerine de riayet etmek zorundadır. 12Zekât için de durum bundan farklı değildir. Farz olanzekâtını Kur’ân’da tayin edilen yerlere vermeyen bir kimse,vermesi gereken zekât miktarından daha fazla bir malıinfak etse bile günahkâr olur. 13 Çünkü kurban ve zekât bireribadettir ve diğer ibadetlerde olduğu gibi belirli şartlarıvardır. Bir Müslüman’a düşen neden ve niçin sorularınısormaksızın Şâri tarafından ortaya konulmuş bu şartlarıyerine getirmektir. 14Bu misâlleri arttırmak mümkündür. Meselâ, namazınniçin günde beş vakit kılındığını, namazların rek’at sayılarınınniye daha az veya fazla olmadığını, orucun Ramazanayında tutulma sebebini, suyun yanında toprağın da hadestentaharette kullanıldığını (teyemmüm), zekât miktarlarınıntayinini vs. anlamak mümkün değildir. Özelliklehac ibadetinde yapılan, şeytan taşlama, Kâbe’yi tavafetme, Safa-Merve arasında yapılan sa’y ve bunların bellisayılarla sınırlandırılması gibi hususlar tamamen taabbudîolup, emr-i İlâhî’ye bakar.Aslında ibadetler başta olmak üzere diğer taabbudîhükümlerde de birtakım hikmet ve maslahatlar vardır.Ancak taabbudî hükümlerde aklın anlayabildiği hikmetlerobjektif ve istikrarlı vasıflar olmadığından dolayı, bu alandakıyas ve içtihat yapılamaz. Dolayısıyla da bu alandakihükümlerde zamana, şartlara ve mükelleflerin durumunagöre değişikliğe gidilemez. Meselâ, “Namaz kılmanın gerekçesi,Allah’ı tazim etmek ve kulun Allah’a teslimiyetve bağlılığını arttırmaktır. Dua da bu maksadı gerçekleştiriyorsa,kulun namaz kılmasına gerek yoktur.” türünden25

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!