12.07.2015 Views

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Mâturîdî’nin yaşadığı dönemde İmamiyye’-nin, <strong>imam</strong>et başlığı altında siyaseti dinetaşımaları, Hz. Peygamber’in güzide ashabıhakkındaki yanlış düşünceleri ve çoğunluğuntemsil ettiği ana bünyeden uzak durmalarıdikkat çekmektedir.re Hz. Ebû Bekir’in bedenen zayıf ve güçsüz olmasınarağmen Ehl-i Ridde ile savaşa çıktığını ve onun tek başınaçıktığını görünce diğerlerinin de ona katıldıklarını,Ebû Bekir’in ise yalnız ve güçsüzlüğüne rağmen bu savaştanvazgeçmediğini bildirir. Hz. Ali’nin ise kuvvetlive savaş konularında bilgili olması veya kendine karşıçıkan düşmanlarını yenerek onları helâk edebilmesine,bu konudaki maharetine rağmen nasıl olur da yardımcısıolmadığı için hakkın talebinden vazgeçtiğinin ilerisürülebileceğini vurgular. Hz. Ali’nin Hz. Peygamber’inen güçlü ashabından olmasına rağmen en zayıf sahabesiolarak telâkki edilmesinin doğru olmayacağını belirterek,şayet Hz. Ali bu işi terk etmişse onun zayıflığındandeğil, o konuda kendisinde bir hak görmediğinden dolayıolacağını belirtir. (Te’vîlât, 2/49)Şîa’nın ileri sürdüğü delillerden olan ve Hz.Peygamber’in Ali hakkında söylediği, “Senin benim yanımdakiyerin Hârun’un, Musa yanındaki yeri gibidir.Lâkin benden sonra nübüvvet yoktur.” (el-Usûl mine’l-Kâfî, 1/438, 1/286, 293, 295; Men lâ Yahduruhu’l-Fakîh, 1/229,Bihâru’l-Envâr, 2/225, 4/203) hadisine değinen Mâturîdî,Hz. Hârun’un, Hz. Mûsâ’nın halifesi olduğu gibi Hz.Ali’nin de Hz. Peygamber’in halifesi olacağı görüşleriniele alır. Bu iddiaları eleştirirken hadîste kast edilenşeyin “kardeşlik” olduğunu, kardeşliğin ise bütün peygamberlerinkendi kavimlerine kardeş gözüyle baktığıgibi (Hûd, 11/84; Mâturîdî, Te’vîlât, 2/544) halifeliğin ispatıiçin kullanılamayacağını belirtir. Öte yandan bu sözve “Ben, kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır.”sözünde hilâfetin Ali’ye ait olduğu kasdedilse bile, buemrin sadece Ali’nin halife olduğu dönem için geçerliolacağını ve ilelebet geçerli olmasının mümkün olmayacağınıifade eder. (Te’vîlât, 2/49)İmametİmamiyye’nin <strong>imam</strong>et konusundaki görüşlerinieleştirirken Râfıza tanımlamasına yer veren Mâturîdî,“Allah’a itaat edin, Peygamberine ve sizden olan emirsahiplerine itaat edin” (Nisâ, 4/59) âyetinin, bu görüşübirkaç açıdan çürüttüğünü belirtir. Âyette geçen “ulü’lemr”ifadesinin emirler, fakihler ya da Râfıza’nın iddiaettiği gibi <strong>imam</strong> olarak, üç değişik şekilde anlaşılabileceğinivurgular. Söz konusu ifadeye “emirler” ya da“fakihler” şeklinde anlam verildiğinde, Râfıza’nın görüşününkendiliğinden iptal olacağını belirtir. Ayrıcaonların ileri sürdükleri anlamda bir <strong>imam</strong>et anlayışınınbu âyetten çıkarılamayacağını, çünkü âyette “Eğerherhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, bunuAllah’a ve Rasûlü’ne götürün” buyrulduğunu, oysaonların imâmet anlayışına göre, imâma itaatin farzolduğunu tespit eder. Râfıza ya da İmamiyye’ye göre<strong>imam</strong>a isyan küfür olduğu için, onların kendi anlayışlarıçerçevesinde bu âyetin gereğini yerine getirmelerimümkün değildir. (Te’vîlât, 1/442-444)İmamların bilgisi konusunda, Râfıza’nın, Allah’tangelen bir vahyin <strong>imam</strong>lara da geldiği ve onda bedâyapıp yapmayacağını <strong>imam</strong>ların da bildiği şeklindekigörüşlerinin, “Biz onu (Kur’ân) mübarek bir gecedeindirdik” (Duhân, 44/1-3) âyeti ile “Şüphesiz biz onuKadir Gecesinde indirdik” (Kadr, 97/1) âyetlerine aykırıolduğunu bildirir. Âyetlerde belirtilen vahyin Hz.Peygamber’e nâzil olan Kur’ân olduğunu, bunun dışındabaşka bir vahyin söz konusu olmadığını vurgular.(Te’vîlât, 4/445)Rec’atMâturîdî, İmamiyye’nin rec’at anlayışını eleştirirken,“Helâk ettiğimiz bir memleket halkının bizedönmemesi imkânsızdır.” (Enbiyâ, 21/95) âyetinin tefsirindeRâfızîlerden bir kısmının Hz. Ali ve bazılarınınöldükten sonra dünyaya geri geleceği fikrine sahip olduklarınıbelirtir. Buradaki âyetin onların bu görüşünüreddettiğine ve bunun hilâfına bir delil getiremedikleritakdirde Kur’ân’ın onların aleyhine açıkça bir delil olduğunaişaret eder. (Te’vîlât, 3/346)İmamiyye’nin adını zikretmeden rec’at düşüncesine,“Sonunda onların her birine ölüm geldiğinde,şöyle diyecektir: “Ey Rabbim beni dünyaya döndür!Belki bıraktığım o (dünyada) salih bir amel işlerim.”Hayır hayır! Bu onun söylediği boş bir sözdür. Ötelerindediriltilecekleri güne kadar sürecek olan birberzah vardır.” (Mü’minûn, 23/99-100) âyetinin tefsirindede yer verir. Mâturîdî, öncelikle âyette yer alan“kellâ” yani “Hayır hayır!” ifadesinin böyle bir şeyinasla mümkün olmayacağına işaret ettiğini belirtir.(Te’vîlât, 3/417) Bu gerekçesini temellendirmeye devamederken, bazı sebepleri sıralar. Bunlardan birisi“Şayet geri döndürülseler, nehyolundukları şeyleri22

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!