12.07.2015 Views

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

deki bu duygular, tıpkı tırnağın ve kılların yenidençıkması gibi, bir gün yeniden ortaya çıkacaklardır. Busebeple âyet-i kerime, إِنْ‏ زِ‏ عْ‏ “sök, at, çıkar” mânâlarınagelen fiil-i emr sigası yerine, fâil-i hakikî olan Allah’ayönelerek: ‘Rabbimiz, iman edenlere karşı kalblerimizdehiçbir kin bırakma!’ diyor. Öyleyse bu çerçevedeinsana düşen, fiilî ve kavlî dua yaparak kalbine yerleşmişbulunan ve birer mânevî diken sayılan bu duygularısöküp atmaya çalışmaktır. Herhâlde bu sayedeo, fena duygulardan arınıp Cennet’e ehil hâle gelecekve Cenâb-ı Hak da onu rıdvanına mazhar edecektir.”Bu âyetten çıkarttığı son derece aydınlatıcı yorumlarınadevam ederek Gülen şöyle demektedir: “Ayrıca buâyet-i kerimede, biraz da selef-i salihîne karşı bakış açımızıgözden geçirme adına sanki bir mesaj verilmektedir. Yanitâbiînin sahabeyi, tebe-i tâbiînin tâbiîni kabullenmesigibi, geçmişte dinî hayatımız, duygu ve düşüncemiz, akidemiz;hatta tefsir, kelâm, fıkıh anlayışımız adına bizlerebüyük bir miras bırakmış o aksiyon, o kelâm ve kalemerbabına saygılı davranmaya davet etmektedir.”Bu bakış açısı, müellifi şu âyetlere daha derin bir bakışaçısıyla yeniden bakmaya götürmüş ve bu âyetlerdende şu anlam tabakalarını çıkarmasını sağlamıştır:“Aslında إِنَّمَ‏ ا الْمُ‏ ؤْ‏ مِنُونَ‏ إِخْ‏ وَةٌ‏ “Mü’minler başkaاَلْمُؤْ‏ مِنُونَ‏ fehvâsı, değil kardeştirler.” (Hucurat 49/10)ُ بَعْضٍ‏ْ أَولِيْ الْم“Mü’min ve mü’minat وَ‏biribirlerinin dostu ve yardımcılarıdır.” (Tevbe 9/71)misdakınca, aralarındaki iman bağının ve İslâmî irtibatıngereği onların birbirlerini sevmelerini ve hususiyleseleflerine saygılı olmalarını; hattâ muhtemel birkısım kusurları söz konusu ise, onları da görmezliktengelerek gelmiş-geçmiş o insanlar için dua dua yalvarmalıve kat’iyen o zatlara karşı kin, adavet ve düşmanlıkduymamalıdırlar. Hz. Muhammed’e (s.a.s.)نُوا عَلٰىَ وتَعَاوَ‏ الْبِرّ‏‏ُم‏ْضُ‏ ه‏َع‏ُؤْ‏ مِنَاتُ‏ بَ ‏َاونُوا عَلٰى اْلِثْمِ‏ و‏َاءِ وَ‏ ٰ التَّقْوى intisap iddiasında bulunanlarَ انِ‏َ الْعfe- Sizler‏“وَ‏ iyilik etme ve الَ‏ تَعnalıklardan sakınma konusunda biribirinizle yardımlaşın;(sakın) günah işlemek ve başkasına saldırmakhususunda birbirinize destek olmayın.” (Mâide 5/2)mantûkunca hep iyilik düşünmeli, iyilik konuşmalı veiyilikle oturup kalkmalıdırlar.”İşte bu oldukça şeffaf bakış açısı, Gülen’in bütüneserlerinde açıkça müşâhede edilen ana bir karakterdir.Bu da aslında Üstad Bediüzzaman Said Nursi’ninoldukça mükemmel bir nüve olarak ortaya koyduğubakış açısının ona bir yansımasıdır ki, Gülen, iman veKur’ân yolunda, işte bu mükemmel metot doğrultusundahareket etmektedir. İşte bu hareket ve metot,‏ُدْ‏ وhiçbir mübalağa etmeksizin belirtmem gerekir ki, bütünİslâm âlemindeki benzer hareketlerden oldukçafarklı ve son derece yerinde, her türlü ifrat ve tefritlerdenuzak bir özelliğe sahiptir. Aslında Risale-i Nur’ungerek Türkiye gerekse diğer İslâm beldelerindeki başarısıda onun bu özelliğinden ileri gelmektedir.Üstad Gülen’e göre din, hayatın asıl ruhudur, Allah’ınadının yüceltilmesi de, vazifelerin en kutsalıdır. DolayısıylaAllah’ın rızasını kazanmak bütün gayelerin üstündetutulmalı temel ölçüsüyle ömür bu uğurda tüketilmeliki, Cenâb-ı Hakk’ın inayeti, koruması ve vekaleti celbedilebilsin.Bu derecedeki bir iman, teslim ve tevekkülün,mü’minleri Nemrutların ateşinden koruyacağını, bu çeşitçetin durumlar karşısında dahi mü’minlerin fevkalâde birkalb huzuru içinde olacaklarını, hatta imanlarıyla o ateşibile berd ü selâma çevireceklerini beyan eder.Onun bu oldukça derin muhtevalı âyet yorumlarınıÂl-i İmrân Sûresinde şu âyetin tefsirinde de görüyoruz.“Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdiki (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hâli bir kısmınızıkaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş birgrup da Allah’a karşı haksız yere cahiliye devrindekinebenzer düşüncelere kapılıyorlar. ‘Bu işten bize ne?!’ diyorlardı.De ki: ‘İş (zafer, yardım, her şeyin karar ve buyruğu)tamamen Allah’a aittir.’ Onlar, sana açıklayamadıklarınıiçlerinde gizliyorlar. ‘Bu işten bize bir şey olsaydı,burada öldürülmezdik.’ diyorlar. Şöyle de: ‘Evlerinizdekalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar,öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıpgiderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalblerinizdekileritemizlemek için (böyle yaptı). Allah, içinizde nevarsa hepsini bilir.’” (Âl-i İmrân 3/154)Bu her tarafı aydınlatacak olan imanın nurlarıyladolu bir ruhla hâdiseleri değerlendiren Gülen, bu âyetin,mü’minlerin üzerindeki derin etkisini, oldukça açık birşekilde ortaya koyarak: “Risale-i Nur talebeleri saldırılaramaruz kaldığında Üstad Bediüzzaman Hazretleri, talebelerine,dostlarına hep bu mealini verdiğimiz âyet-i kerimeyinazara verir. Şimdi, Bediüzzaman’ın bu dersini almışbirisi nazarıyla, âyetin mealini bir kere daha okuyalımve almamız gerekli dersi alalım.” hususuna vurgu yapar.Yukarıdaki âyetin mânâsı üzerinde daha da derinleşerekşöyle devam eder: “Onların böyle sekîne ve itminaniçinde cereyan eden hayatlarına mukabil diğer bir zümrevardır ki bunlar aynı zeminde olmalarına rağmen, aynı atmosferipaylaşamadıklarından ötürü, nefislerinin derdinedüşecek; duygularında ve düşüncelerindeki tereddütler,hayatlarına utandıran zikzaklar hâlinde aksedecek; ne it-11

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!