12.07.2015 Views

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

imam mâturîdî'nin - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

هُ‏ دً‏ ى konusu olmaksızın dilediği kullarına bahşettiği veile ifade edilen vâki bir hidayettir. Buna ulaşabilmenin, bukapıyı aralayabilmenin yolu ise, لِلْمُتَّق۪‏ ينَ‏ kaydından anladığımızkadarıyla, takva dairesi içinde bulunmaktır. Böylebir takvanın ilk mertebesi iman ve mârifet, son mertebesiise Cenâb-ı Hakk’ın rıdvanına ulaşmaktır. Fezlekedekitasrihe göre de, takvayı bu seviyede temsil edenler ancakkurtuluşa ereceklerdir.”Yine Nûr Sûresi’nin 35. âyetinin yorumundaَ ْ اْألَر ضِ‏ٰ موar- "Allah semavat ve اَللهّٰ‏ ُ نُورُ‏ َّ السzın nurudur." müellif, oldukça derin ve etkileyici birüslûpla, bu âyet-i kerimedeki imanî boyutun şerhini veâyetteki gizli ve nükteli mânâyı belirtiyor ve diyor ki:“Varlığı gün yüzüne çıkaran, kâinatın bu yüzünüöbüryüzünü ortaya çıkaran; onu temâşâ edilen birmeşher ve okunan bir kitap hâline getiren, gözlere ışık,gönüllere inşirah veren mânâlarla vicdanlarımızı besleyenO’dur. O’nun nurunun olmadığı yerde göz görmez,basiret idrak etmez; ilimler evhama, hakikatler farazîşeylere karışır ve mevcudat mânâsı anlaşılmayan bir kaosadönüşür; ne dimağlarda oturmuş bir ilim felsefesi,ne de sinelerde bir mârifet ziyası hâsıl olur.Âfâk ve enfüsün birleşik noktasında ilimden imana,imandan mârifete, mârifetten daha derin bir kullukşuuruna ulaşmak ancak göklerin ve yerin veya göktekilerinve yerdekilerin nuru ya da münevviri bulunanHz. Münevvirü’l-Envâr ile mümkün olacaktır.”Müellif âyetin tefsirini devamla kâinatın hareketfelsefesini ve hayat kanununu buradan çıkararak diyorki: “Gökte güneş veya güneşler, yerde renkler vegüzellikler, gönüllerde basiret, idrak ve bu çekirdeklerüzerinde neşv ü nema bulan mârifet, muhabbet ve aşku şevkler; dimağda düşünme, muhakeme, mantık vedeğişik istidlâl yollarıyla hakikate ermeler, hep bu nursayesinde gerçekleşmektedir.”‏َاتِنَا فِي 53. Yine müellif, Fussilet Sûresi’ninْ اٰيسَ‏ نُر۪‏ يهِ‏ مَ اتِ‏ وَ ْ ف۪‏ ي أَنْفُسِ‏ هِ‏ م حَ‏ تهّٰى يَتَبَيَّنَ‏ لَهُ‏ ْ م أَنَّهُ‏ الْحَ‏ قّ‏ ُ"Evet, Biz ileride اْالٰفَاقِ‏ وonlara delillerimizi gerek dış dünyada, gerek kendi öz varlıklarındagöstereceğiz; ta ki Kur’ân’ın, Allah tarafındangelen gerçeğin ta kendisi olduğu onlar tarafından da iyiceanlaşılacak. Rabbinin her şeye şahid olması yetmez mi?"ayetinin yorumunu yaparken, burada öncelikle, Allah’ınvarlık ve birliğine ait âyetlerin, Kur’ân’ın hakkaniyetinigösteren delillerin peşi peşine ortaya çıkacağına, âfâk veenfüs armonisinin sürekli Hakk’ı ilâm ve ilan edeceğineişaret edilerek, mudayaka içinde bulunan mü’minlerehem harem içindeki sinelerin hem de harem haricindekigönüllerin açılacağını; hem kendi iç dünyalarının hem dekâinat ve bütün şuûnun inkişaf edeceğini; hem Cezîretü’l-Arab’ın hem de uzak ülkelerin fethedileceğini; fethedilipİslâm nurunun şarka-garba yayılacağını ve dört bir yandaRuh-u Revân-ı Muhammedî’nin şehbal açacağı müjdesiniverdiğini; aynı zamanda Mekke atmosferinin dışındaonlara daha rahat iklimlerin yollarının gösterilmekte olduğunubelirtiyor.Yine müellif bu âyetten çıkarılması ve alınmasıgereken derslere dikkat çekerek, bu âyetteki üslûbun,bize çok geniş bir tefekkür ufku açtığını ve hakikatigözetleme imkânları hazırladığını söylüyor. Bunlar dabilindiği üzere, hakikati ispat konusunda ortaya konulandelillerin iki kategoride ele alındığı, bunun da insanındışında, kâinat ve hâdiselerle alâkalı veya hâriçtenalınan delillerin objektif değerlendirilmesinden ibaretsaydığımız âfâkî delillerle; şahsın kendi iç dünyasıylaalâkalı görüş, duyuş, seziş ve sübjektif değerlendirmelerindenibaret olan enfüsî delillerdir.Müellifin bütün yazılarını Türkçe kaleme aldığı gerçeğinihiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamamız gerekiyor.Ancak onun, Arap dilini çok iyi bildiği, okuduğu, bütünincelikleriyle onu anladığı ve İslâm ilim ve kültür mirasıüzerinde geniş bir vukufunun olduğu, her hâlinden bellioluyor. Onun ufuk açıcı, yol gösterici ve yol işareti olarakortaya koyduğu bu büyük feyzin kaynağı, onun sahipolduğu derin ve aydınlatıcı Kur’ân anlayışı ve Kur’ângölgesinde geçirdiği bereketli senelerdir. Son zamanlardaelime geçen Kalbin Zümrüt Tepeleri, İrşad Ekseni ve KırıkMızrap'tan Arapçaya tercüme edilen eserleri de göstermektedirki, fikrî bakımdan doyurucu olan, vicdanı aydınlatanve ruha canlılık veren bu eserler, Türkiye’nin hayatbahşedici soluklarından meydana gelmiş olup, gerçektenhayat bahşeden birer Kur’ân esintisidir.َ انِنَا Muhterem Gülen, Haşr Sûresiَ و لِ‏ ‏ِخْ‏ وْ اغْفِر لَنَا‏َّنَارَب‏َنُوا‏َلْ‏ ف۪ي قُلُوبِنَا غِ‏ لّ‏ ً لِلَّذ۪‏ ينَ‏ اٰمَ و الَ‏ تَجْ‏ عَ يمانِ‏الَّذ۪‏ ينَ‏ سَ‏ ‏َقُونَا ب بِالْ‏ ۪“Rabbimiz, bizi ve bizden önceki mü’min kardeşlerimiziyarlığa ve iman edenlere karşı kalblerimizdehiçbir kin bırakma.” 10. âyetini tefsir ederken de şuyorumu yapmaktadır:“Evvelâ şunu çok iyi tespit etmek gerekir ki;kalbten gıll ü gışşın çıkartılmasının asıl yeri ahirettir,Cennet’tir. Eğer, insanın imtihan edilmesinde bireresas olan bu duygular daha dünyada iken insanın içindençıkartılsaydı, o, fıtrat itibarıyla bir melek olurdu.Hâlbuki Cenâb-ı Hak, bu dünyada insanı hem iyiyehem de kötüye açık bir mahiyette yaratmıştır. Bu itibarlafarzımuhal dünyada insanın kalbinden gıll ü gışgibi duygular çıkartılacak olsa dahi, onun mahiyetin-10

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!