12.07.2015 Views

6fefaUHİVE 5.SAYI

6fefaUHİVE 5.SAYI

6fefaUHİVE 5.SAYI

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

UHİVEUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl: 2014ISSN Print: 2148-3930 / Online: 2148-39651.UHİVE “Uluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi” 4 ayda bir yayınlananakademik ve bilimsel nitelikli uluslararası hakemli bir dergidir.2.Dergi Mart, Haziran, Eylül, Aralık aylarının son haftasında yayınlanmaktadır.3.Dergide “İLETİŞİM” ve “EDEBİYAT” ile ilgili konuları ya da sorunları ele alıp inceleyen, bilimsel veözgün nitelikli çalışmalar yer almaktadır.4.Derginin yazım kurallarına uymayan, kaynakçasız, önsözsüz ya da özetsiz yazılar için hakem sürecibaşlatılmaz. Yazarlara da hakemlere de isim bilgisi verilemez.5.Birden fazla yazarın bulunduğu çalışmalarda ilk sırada yer alan 1. yazar muhatap kabul edilir.BAŞ EDİTÖRYAYIN KURULU Yrd. Doç. Dr. Ali Murat KIRIKBAŞ EDİTÖR YARDIMCILARI Doç. Dr. Murat KORKMAZ Doç. Dr. Fatih ÇATIKKAŞ Yrd. Doç. Dr. Gökşen ARAS Yrd. Doç. Dr. Ali Serdar YÜCEL Yrd. Doç. Dr. Mihalis KUYUCUEDİTÖRLER Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA Doç. Dr. Volkan ERDEMİR Doç. Dr. Kasım AYDEMİR Doç. Dr. Feryal ÇUBUKÇU İbrahim YILMAZ Gülrû BAYRAKTARProf. Dr. Eva ŞARLAKDoç. Dr. Murat KORKMAZDoç. Dr. Hülya Gülay OGELMANDoç. Dr. Emre YANIKKEREMDoç. Dr. Çetin YAMANDoç. Dr. Fatih ÇATIKKAŞYrd. Doç. Dr. Ali Murat KIRIKYrd. Doç. Dr. Gökşen ARASYrd. Doç. Dr. Gülten HERGÜNERYrd. Doç. Dr. Ali Serdar YÜCELYrd. Doç. Dr. Neylan ZİYALARYrd. Doç. Dr. Mihalis KUYUCUII


HAKEM KURULUDR. Acar SEVİM MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Ahmet ŞAHİNKAYA MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Ali BÜYÜKASLAN MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Ali Murat KIRIK MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Ahmet ARSLAN MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Ali YAKICI GAZİ ÜNİVERSİTESİDR. Alpaslan OKUR SAKARYA ÜNİVERSİTESİDR. Aslı YAPAR GÖNENÇ İSTANBUL ÜNİVERSİTESİDR. Aybike S.ERTİKE İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİDR. Ayda U. SOYDAŞ MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Ayla TOPUZ SAVAŞ ANADOLU ÜNİVERSİTESİDR. Ayşe Gül SONCU MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Baki ASİLTÜRK MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Belkıs U.NALCIOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİDR. Berrin KALSIN BEYKENT ÜNİVERSİTESİDR. Çağrı EROĞLU ANKARA ÜNİVERSİTESİDR. Cem S. SÜTCÜ MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Ceyhan KANDEMİR İSTANBUL ÜNİVERSİTESİDR. Dursun ZENGİN ANKARA ÜNİVERSİTESİDR. Duru GÜNGÖR FANSHAWE COLLEGEDR. Ebru BALAMİR ANKARA ÜNİVERSİTESİDR. Mihalis KUYUCU İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİDR. Mutlu ER HACETTEPE ÜNİVERSİTESİDR. Müge DEMİR BEYKENT ÜNİVERSİTESİDR. Mümtaz SARIÇİÇEK ERCİYES ÜNİVERSİTESİDR. Nuran AKŞİT AŞIK BALIKESİR ÜNİVERSİTESİDR. Nihat ÖZTOPRAK MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Nilay ULUSOY BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİDR. Nilgün AÇIK ÖNKAŞ MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİDR. Nursel UYANIKER MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Nurullah ÇETİN ANKARA ÜNİVERSİTESİDR. Seçil ÖZAY MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Sebahat DENİZ MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Serdar UĞURLU ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİDR. Suat GEZGİN İSTANBUL ÜNİVERSİTESİDR. Suat SUNGUR İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİDR. Emine K. SAYILGAN MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Enderhan KARAKOÇ SELÇUK ÜNİVERSİTESİDR. Enver TÖRE MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Erol EROĞLU SAKARYA ÜNİVERSİTESİDR. F. Neşe KAPLAN MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Feryal ÇUBUKÇU DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİDR. Gülsemin HAZER SAKARYA ÜNİVERSİTESİDR. Gülsüm ÇALIŞIR GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİDR. Gökşen ARAS ATILIM ÜNİVERSİTESİDR. Hasan GÜLLÜPUNAR GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİDR. Havva YAMAN SAKARYA ÜNİVERSİTESİDR. John VANDERHEIDE HURON UNIVERSITY COLLEGEDR. Kamil AYDIN ATATÜRK ÜNİVERSİTESİDR. Kuğu TEKİN ATILIM ÜNİVERSİTESİDR. K. Nazlım T. URALTAŞ MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Mehmet ÇERİBAŞ NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİDR. Mehmet GÜNEŞ MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Mehmet M. BANKIR DİCLE ÜNİVERSİTESİDR. Mehmet ÖZÇAĞLAYAN MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Mehmet ÖZDEMİR SAKARYA ÜNİVERSİTESİDR. Meryem AYAN PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİDR. Onur BEKİROĞLU 19 MAYIS ÜNİVERSİTESİDR. Uğur GÜNDÜZ İSTANBUL ÜNİVERSİTESİDR. Vedat DEMİR İSTANBUL ÜNİVERSİTESİDR. Yakup ÇELİK YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİDR. Yasemin ALTAYLI ANKARA ÜNİVERSİTESİDR. Yavuz KÖKTAN SAKARYA ÜNİVERSİTESİDR. İbrahim TORUK SELÇUK ÜNİVERSİTESİDR. Ünal KAYA ANKARA ÜNİVERSİTESİDR. Üzeyir ASLAN MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Zerrin EREN 19 MAYIS ÜNİVERSİTESİDR. Zeynep Y.KURT İPEK ÜNİVERSİTESİDR. Özlem ŞAHİN SOY ATILIM ÜNİVERSİTESİDR. Şükrü BALCI SELÇUK ÜNİVERSİTESİDR. M. İhsan ÖZGEN MARMARA ÜNİVERSİTESİDR. Şeyda B.BOZKUŞ MARMARA ÜNİVERSİTESİıIII


EDİTÖRDENYrd. Doç. Dr. Ali Murat KIRIKKıymetli okurlarımız,Dergimizin beşinci sayısını sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. 2014yılının son sayısında da iletişim ve edebiyat alanında yer alan, birbirinden farklı on beş yayınayer vermiş bulunmaktayız. Dergimize olan ilginin her geçen gün artması bizleri oldukça mutluetmektedir. Uluslararası bir standartta yayın yapan dergimizin indeks başvuruları devametmektedir. 2015 yılının Mart ayından itibaren geniş İngilizce özetlere yer verilecek, böylecebirincil indekslere girebilmek adına önemli bir yol kat etmiş olacağız. Dergimizin ilerleyenyıllarda sizlerin de destekleriyle çok daha büyük başarılar elde edebileceğini söylemekmümkündür.Dergimiz bu sayı itibariyle ISO 9001-2008 & “12879 Belge No” ISO 14001-2004 “12880Belge No” ve Marka Patent belgelerini almış ve yayın hayatında önemli bir aşama katetmiştir. Dergimizde basılan tüm makaleler Kalite Yönetim, Çevre Yönetim Sistemi ve MarkaTescil ile Patenti alarak Fikri Sınai Haklar Kanunu çerçevesinde tüm yetkilerini sağlamışbulunmaktadır. Türkiye’de bir ilk olan bu çalışmalar doğrultusunda dergimiz artık uluslararasıILAC ile eğitim yönetim kalitesi akreditasyon çalışmalarına da başlamıştır. ILAC’ın talebidoğrultusunda dergimiz bir yıl boyunca izlenecek ve eğitim yönetim kalitesini sağladığı anitibariyle uluslararası akreditasyon belgesini almaya hak kazanacaktır. Bu gelişmelerkonusunda bizleri destekleyen tüm kurum ve kuruluşlara ayrıca teşekkür ediyoruz.Dergimizde görev alan hakem, bilim, editörler, yayın, danışma, iletişim ve yönetim kuruluüyelerimize sonsuz şükran ve saygılarımızı sunuyoruz. Değerli okurlar, değerli yazarlar artıkdergimizdeki tüm yayınlarınız marka patentli olarak güvence altına alınmıştır. Her türlühaklarınız fikri sınai haklar kanunu çerçevesinde Türkiye ve dünya ülkelerinde koruma altındaolup her türlü maddi ve manevi haklarınız hukuki güvence ile temin edilmiştir. Bu durumuntüm bilim insanlarına ve araştırmacılara hayırlar getirmesini diliyoruz.Kıymetli yazar ve hakemlerimize dergimize yaptıkları katkılardan dolayı çok teşekkürediyor, 2015 yılının Mart ayında çıkacak yeni sayımıza yönelik çalışmalarını dergimizegönderen tüm akademisyenlere, araştırmacılara ise en derin saygılarımızı sunuyoruz. Altıncısayımızda görüşmek dileğiyle…VI


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115Giriş20. Yüzyılın başlarında toplumsaltemsillerin ve buna bağlı olarakdeğerlerin yeniden üretilerek temsiledildiği en yaygın araçlar gazetelerlebirlikte romanlar iken; iletişimteknolojilerinin gelişimine bağlı olarakgünümüzde kullanılan en yaygın kitleiletişim araçlarından biritelevizyondur.Ülkemizde Batılılaşma vemodernleşme çabalarının hız kazandığıbir dönemi yansıtan Cumhuriyetdönemi romanları, edebi gelişimkaygılarının yanı sıra, dönemin baskınideolojisi ve toplumsal sorumlulukidealleri doğrultusunda geleneksel vetoplumsal değerleri ortaya koyarak,mevcut kültürel yapıyıbelgelemektedir. Günümüz televizyonuise, tüketime yönelik ticari kaygılarıdoğrultusunda toplumsal sorumlulukideallerinden feragat etmekte;Kültür ve Kimlik EksenindeDeğişen DeğerlerDeğerler insanların birlikte yaşamailişkilerini düzenleyen içselleştirilmişyargı ve standartlardır. Kimlikoluşumunda da temel teşkil edendeğerlerin değişimi, bireylerin din vedini kurumlarla olan bağlarınınzayıflaması; kibarlık, dürüstlük,itaatkârlık, temizlik, yetingenlik veyardımlaşma gibi gelenekselözelliklerin anlam kaybına uğraması;toplumsal dayanışmanın zayıflaması;bireylerin topluluk bilinci ve bağlılıktelevizyon dizilerinde Amerikandizilerinin belirlediği formatlarçerçevesinde melezleşmiş postmodernkültüre ilişkin temsillere yerverilmektedir. Dizilerde daha çokbireysel, birbiri içine geçebilen,karmaşık bir değer yapısıyansıtılmaktadır.Bu bağlamda Cumhuriyetin ilkdöneminde yazılmış romanlarla,günümüzde bu romanlardan uyarlanandiziler arasında, hem toplumsal yapı,hem de değer değişimi açısındanönemli farklar bulunmaktadır. YaprakDökümü romanı (1930, Reşat NuriGüntekin) ve dizisi (13.09.2006-29.12.2010, Mesude Erarslan, Kanal D,174 bölüm) değer değişimine ilişkin bufarkın ortaya çıkarılması açısından iyibir örnek teşkil etmektedir.yetisinin azalması gibi tehlikeler arzedebilmektedir.Değerleri belirleyen en temel yapıkültürdür. Eagleton, üç farklı biçimdekültürü tanımlar Bunlardan ilkiüstünlükle ilişkilendirilen uygarlıkolarak kültür; ikincisi değerlersistemiyle ilişkilendirilen kimlik olarakkültür ve üçüncüsü ekonomiyleilişkilendirilen postmodern kültür.Uygarlık olarak kültür özetleyici birbakış açısıyla dogmatik bir yapıyasahipken, postmodern kültür, kültürelve siyasalı birleştirme eğilimindedir.Kimlik olarak kültürse hem dogmatik2


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115hem de birleştiricidir (2011a: 79-96).Eagleton, insanlığın gelişiminin enyüksek noktası olan ve üstünlükleilişkilendirilen uygarlık olarak kültürtanımını benimser ve toplumsaldeneyim anlamındaki kültürü kimlikolarak tanımlarken; seçkinliği veyüksek sanatı popüler kültürlekarşılaştıran farklı bir sınıfanlamındaki ayrıştırıcı kültür yerine,birleştirici olan postmodern kültürükoyar.Yaprak Dökümü’nün yazıldığıCumhuriyet döneminde egemendeğerlerinin kaynağı olan kültür, biryandan ulus devlet çatısı altındaki,geleneksele bağlı aidiyetin oluşturduğukimlik anlamındaki kültür, bir yandanda ulaşılmak istenen muasır medeniyetseviyesindeki uygarlık anlamındakikültürün bileşiminden oluşmaktadır.Ancak günümüz değerlerinin kaynağıolan kültür, küreselleşerek melezleşmişpostmodern kültürdür. YaprakDökümü, Batılılaşmak vemodernleşmek, ama aynı zamandageleneklerden kopmamak veyozlaşmamak doğrultusundakiCumhuriyet ideolojisinin somutlaştığıromanlardan biridir. Dizi ise, tüketmekve haz almak üzerine kurulupostmodern dönemi yansıtmaktadır.Dolayısıyla değerlerin kaynağı olankültür ve kimlik, yaşanılan dönemintoplumsalkoşullarıylaşekillenmektedir.Teknolojinin küreselleşmesiylezamansal/mekânsal mesafelerinortadan kalkması, sosyo-ekonomikkoşulları yüksek seviyedeki seçkinleribölgesel sınırlardan azat ederken, ötekiinsanların hâlâ sınırları içinde olduğutoprakları anlamdan ve kimlikbahşetme yeteneğinden yoksun bırakır.Seçkinler için bu durum, fizikselengellerden kurtuluşun, hareketyeteneğinin ve uzaktan eylemepratiğinin habercisiyken, bağlarınıkoparma şansı az olan ötekiler içinyerelliklerinin anlamını yitirmesidir.Bu, bazıları için anlam yaratmaözgürlüğü demekken, ötekiler içinkendilerine atfettikleri anlamsızlığaişaret eder (Bauman, 2010: 26).Küreselleşme, gittikçe daha çok alanıve insanı kapsamaktadır. Bu bağlamdadaha çok yereli küresele katarak,kültürel kimliklerin kaçınılmaz birşekilde küreselleşen kültür tarafındanbelirlenmesine yol açmaktadır. Altkültürler de dâhil pek çok kültürelyapıyı bünyesinde barındıran küreselkültür, eklektik bir yapı oluştururken;aynı anda hem küresel hem de yerelolabilen yeni yerellikler oluşur.Böylece güncel kültürel bellek, hızlı devinenve sürekli inşa edilen iletişimsel bir niteliktaşımaktadır. Bu süreç, iletişim teknolojileriylebirlikte mekânsal ve zamansal sınırlarınaşılmasıyla giderek daha devingen bir yapıkazanmaktadır. Önceki kuşağın nostaljik kimliğişimdiki kuşağın akışkan kimliğiyle yerdeğiştirmektedir.Bütün çağdaş kültürler, kültürlerinkarşılıklı etkileşim sonucu değişimeuğradığı, yeni sentezler, dinamikbileşkeler yarattığı kültürleşmesürecinin yarattığı kültürelzenginleşme sonucu oluşmuştur(Güvenç, 2011: 87). Küreselleşmeyle3


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115birlikte zamansal ve mekânsaluzaklıkların aşılması, tüm kültürlerikültürleşmeye açık hale getirmiş; bukültürel küreselleşme medyanın daetkin rolüyle tüm kültürlerinyakınlaşmasına ve benzeşmesine yolaçmıştır.Küreselleşme ve KültürelMelezleşmenin Değer DeğişimineEtkisiKüreselleşme, yerel oluşumlarıbirbirine bağlayan dünya çapındakitoplumsal ilişkilerin yoğunlaşmasıdır(Giddens, 2010: 62). Dünyanın gittikçedaha fazla parçasının kapitalist pazarağına dâhil edilmesi anlamına gelenküreselleşme, geri dönüşü olmayan,herkesi aynı ölçüde ve aynı şekildeetkileyen bir süreçtir (Bauman, 2010:7-9). Dolayısıyla küreselleşmenintemel kaynağı, kapitalizmin sınırtanımayan sermaye artışı arzusudur.Habermas kapitalizmi, dünya tarihindekendi düzenlediği ekonomik gelişmeyikurumsallaştıran ilk üretim tarzı olaraknitelendirir (2007: 46). Tüketen insanaihtiyaç duyan kapitalizm, bireyleriyalnızca birer tüketici olarakkonumlandırmaktadır. Küreselleşmeise bu konumlandırmayı yaygınlaştırıpmeşrulaştırmakta ve tüketici kitlesiningiderek genişlemesine yol açmaktadır.Hall’a göre, yeni küresel ekonomi,küresel konumunu koruyabilmek için,yenmeye çalıştığı farklılıklarlamüzakere etmek, onları kısmen içinealmak ve yansıtmak; farklılıklarıdenetim altına alıp nötr hale getirmekzorundadır. Bu nedenle farklılıklarınolduğu bir dünya kurmaya çalışır(1991: 19-39). Bu anlamdaküreselleşmeyle birlikte yerelkültürlerin melezleştiği ve giderekbirbirine benzeyerek homojenleşmeeğilimi gösterdiği kültürel bir yapıdansöz etmek mümkündür.Ancak Bauman, Hall’un tersine,küreselleşen dünyada zamansal vemekânsal mesafelerin teknolojiyleaşılmış olmasının, insanlık durumunuhomojenleştirmek yerine kutuplaştırmaeğilimi taşıdığını ileri sürer. Ona göreküreselleşme sonucu fiziksel mekânıngiderek etkisizleşmesiyle ortaya çıkanözgürlük deneyimi daha çok seçkinlerlehinedir (2010: 27).Yine de melezleşme, merkez ve çevrearasındaki kültürel uzaklığıazaltmaktadır. Çevre kültür, merkezdengelen anlam ve simgesel biçimleriözümserken ve onları kendine aitkılmak için önemli orandadönüştürürken, merkez ve çevrearasındaki kültürel benzerlikleri deçoğaltmaktadır. Ancak kültürel akışaçısından dışarıda ve uzakta olançevre, anlamın aktarıcısından çokalıcısıdır; bu kültürel akış ilişkisimerkezin lehine dengesizdir (Hannerz:1998:139-162). Küreselleşme buanlamda diyalektik bir süreç olarakgörülebilir. Melezleşen kültürler,melezleştikleri oranda olmasa bile,küresel merkezî kültürü belli orandaetkileyebilir. Yereller, karmaşıkküresel bağlantılardan etkilendikleri4


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115gibi, en azından küreselleşenteknolojiye erişim kolaylığı sayesindeve kapitalizmin talep ihtiyacı nedeniylezaman mekân kısıtlıklarını aşabilme veküreseli etkileme potansiyeline desahiptir.Giddens, kültürün küresel olarakgenişlemesini,medyanınküreselleştiricietkisiyleilişkilendirmektedir (2010: 73-74).Kültürün devasa boyutlardakiküreselleşmesiyle birlikte, nitel değilnicel bir özellik taşıyan ve kaynağınıtüketim düzeyinden alan bir kültürelözdeşleşme pratiği de ortayaçıkmaktadır (Heller, 1992: 78-83).Kültürel özdeşleşmenin bu nicelözelliği, küreselleşen kapitalizmintüketime duyduğu ihtiyacıngiderilmesine hizmet etmektedir.Medya ise, küreselleştirici etkisiyle veürettiği temsiller aracılığıyla, kültürelözdeşleşme pratiğinin niceliğinibelirleyen en önemli araçlardan birikonumundadır.Değer değişimi olgusu bu açıdan elealındığında, değerlerin köktendeğişmesi ve kültürel bağlamındantamamen kopması değil, küreselleşendünyadaki diğer kültürlere aitdeğerlerle melezleşmesi sözkonusudur. Türk dizilerininYunanistan’da ya da bazı Ortadoğuülkelerinde de gösterildiği ve hatırısayılır bir izleyici kitlesine sahipolduğu göz önüne alınırsa, bumelezleşme daha net anlaşılacaktır.Kültürel temsillerin bu küreseldolaşımıyla ortaya çıkan kültüreletkileşim, her kültürü belli oranlardaetkilemektedir.İletişim araçlarıyla yaygınlaşankültürel küreselleşme, baskın kültüredönüşerek ulusal kültürlerin yerinialma eğilimindedir. Küreselleşmeyleyoğunlaşan kültürlerarası ilişkiler,kapalı toplumları her geçen gün diğerkültürlere daha açık toplumlaradönüştürmektedir. Ulusal kültürlerinküresel kültür tarafından zayıflatılmasıve melezleştirilmesiyle, kitle kültürüve tüketim kültürünün yaygınlaştığıhazza dayalı yeni yaşam biçimleri vebuna bağlı olarak yeni değerler ortayaçıkmaktadır.Küresel Kültürel Değişim: KitleKültürü ve Tüketim OlgusuGünümüz kitle kültürüne yönelikbaşlıca iki eleştiriden ilki, kitlekültürünün zorunlu olarak imaledilmesinden dolayı yapay olduğuyönündedir. Diğeri ise, kitle kültürünü,kültür endüstrisi yoluyla yanlışgereksinimleri uyararak kitleleripasifleştiren ideolojinin bir öğesiolarak görür.Popüler hayatı, eğlenceyi vedinlenmeyi yeniden inşa eden küreselkitle kültürü, kültürel üretimin modernaraçlarının, yani dilsel sınırları hızla vekolayca geçebilen ve tüm dillerikonuşabilengörüntününegemenliğindedir. Hall’a göre küreselkitle kültürü daima Batı merkezlidir.Yani Batı teknolojisi ve Batısermayesinin yanı sıra Batı5


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115toplumlarının öyküleri ve görselliği ileoluşturulmaktadır (1991: 19-39).Gündelik yaşamın kültürü olarakpopüler kültür, egemen ideolojitarafından kültürel değerlerin yenidenbelirlendiği alandır. Geçici ve anlıkolana değer atfeden popüler kültür,Batı kaynaklı tüketim kültürünüyaygınlaştırmaktadır. Postmodernizmlebirlikte, yerleşik toplumsal yapılarköklü teknolojik değişimlerin deetkisiyle, değişkenlik, görelilik,uçuculuk, akışkanlık, hız, yapaylık vemuğlâklığın hâkim olduğu yeni birtoplumsal yapıya dönüşmektedir.Değerler ise bu yeni yapıya göreoluşmaktadır.Değerlerin beslendiği kaynaklardan biriolan kimlik, postmodern kültür içerisindedeğişken ve uçucu bir nitelikkazanmakta; tüketim kültürü ve teknolojiaracılığıyla dönüştürülerek yenidenyapılandırılmaktadır. Bu dönüşümdebirey önce tüketim kültürünün imge vesimgelerinin tüketicisi konumundadır.Kimlikler daha sonra bu görsel imgelereyönelmekte ve bu görsel imgelerleşekillendirilmekte; ardından da kimlik,dış dünyadaki özerkliğini yitirmektedir(Dunn, 1998: 66). Postmodern kimlik,tüketim malları, iletişim araçlarınınsunduğu imge ve simgelerle oluşmakta,kimlikler bölünüp parçalanır halegelmektedir. Sadece kişisel kimliktekiçözülmeler değil, birey ve toplumarasında da çözülmeler gözlenmekte vekimlikler parçalanmaktadır. Kent,mimari, edebiyat, plastik sanatlar, sosyalbilimler, gündelik hayat gibi farklıalanlarda bir başkalaşım yaşanmakta;yeni anlatım ve ifade biçimlerigelişmekte; alışıldık temsiller yerleriniuçucu, göreli, değişken, muğlâk birtanımlama dünyasına bırakmaktadır. Bukararsız kimlikler küresel kapitalizmiçinde yalnızca birer tüketici olarakkonumlandırılmakta; tüketimin niteldüzeyi önemsenmezken, nicel düzeyigiderek arttırılmaktadır.Baudrillard’a göre de modern toplumbir tüketim toplumudur. Bu toplumdaher şey metalaşmıştır ve metadeğeriyle dolaşımdadır (1997: 193).Artık tüketimi, basit ve tek boyutluolarak, sadece emek gücünün yenidenüretimine katkıda bulunan bir şeyolarak düşünmek olanaksızdır. Tüketimne malların dağıtımına indirgenebilir,ne de basitçe bir tercih ve haz alanıolarak ele alınabilir (Warde, 1992: 51).Tüketim giderek kavranmaktazorlanılan bir olguya dönüşmekte;modern dönemde çalışmaya veüretmeye yönelen insanın aksine,postmodern dönemde tatmin vetüketime yönelen insan; gündelikyaşamını haz alarak ve tüketerekgeçirmektedir. Bir kültüre dönüşentüketim, postmodern toplumsalyaşamın temelidir. Tüketimtoplumunda varoluş, tatmin üzerinekuruludur ve tüketim kültürüpostmodernizmintemelgöstergelerindendir.Modern ve Postmodern KimlikAlgısı ve Değerler6


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115Postmodernlik, hakikat, akıl, kimlik venesnellik kavrayışlarından, evrenselilerleme ve kurtuluş fikrinden, bilimselaçıklamaların başvurabileceği büyükanlatılardan ve nihai zeminlerdenkuşku duyan bir düşünce tarzıdır.Aydınlanmanın normlarına karşı,dünyanın temelsiz, istikrarsız ve birdizi dağınık kültürden ibaret olduğunudüşünür (Eagleton, 2011b: 9-10).Postmodernizm ne muhafazakâr, nedevrimci, ne de ilericidir; ne yükselenbir umut dalgası, ne derin birumutsuzluk gelgitidir; tersine bu türayrımları ya da karşıtlıkları içindebarındırmayan ve etkisiz hale getirenkültürel bir harekettir (Heller, 1992:78-81). Postmodernliğin kuralsız vedağınık yapısına karşın modernlik, herşeyin önceden belirlendiği rasyonalistbir yapıya sahiptir.Giddens’ın (2010: 9), 19. YüzyıldaAvrupa’da yaygınlaşan ve daha sonranerdeyse tüm dünyayı etkisi altına alanbir toplumsal yaşam ve örgütlenmebiçimi olarak tanımladığımodernleşmenin bizim açımızdan ikitemel göstergesi Batılılaşma ve ulusdevlettir.Çeşitli etnik yapıları ve farklıkültürel kimlikleri barındıran birimparatorluktan ulus-devlete dönüşenTürkiye, ilk yıllarından itibaren hızlamodernleşmeyi hedeflemiştir. Ancaktoplumun her alanına yayılan bu yoğunmodernleşme, zorunlu ve kaçınılmazküreselleşmeyle karşılaşılan 80’liyıllarla birlikte kesintiye uğramış;Türkiye bu yıllardan itibarenmodernleşmesini tamamlayamadanpostmodern bir sürece girmiştir.Postmodern dönemde kırılgan vedeğişken bir yapı kazanan kimlik, aynızamanda – büyük anlatıların çöküşüylebirlikte – değerlerini yitiren bir kimliğedönüşmüştür. İletişim teknolojileri ileortaya çıkan zaman ve mekânkaymalarıyla birlikte, Batılı anlamdabir modernleşme süreci yaşamadan vemodernleşmeyi tamamlayamadanpostmodern sürece girilmiş olmasınında kimliğin bu kırılgan ve değişkenyapısında payı vardır. Kimlik artıkmodern dönemde olduğu gibi kendinievrensel değerler üzerinden inşaedememektedir. Kimliğin bu bütüncüldeğil, tikel değerlere dayalı inşası,değer değişiminin bir görünümü olarakkarşımıza çıkmaktadır. Postmoderndönemde artık, modernliğe ait olan veher şeyi önceden biçimlendirenrasyonel sistemler işlerliğini giderekkaybetmektedir.Bireyselliği yükselten Kapitalizm vemodernleşmeçerçevesindeoluşturulmuş olan kimlikler,postmodernizmle birlikte parçalanmış;rasyonel ve özerk olduğu varsayılankimliklerin yerini, kendilerini bir bütünolarak kavramakta zorlanan bölünmüşkimlikler almıştır. Postmodern bireybenlik iddiasında bulunmayan, benlikve irade bütünselliğine erişemediği içineylemlerinden de sorumlu olmayankişidir. Kendi anlam arayışınısürdüren, kendi gerçekliğini yaratan veortaya çıkan şeyin gerçek olduğuiddiasında bulunmayan kişidir.Postmodern birey geçici, sıra dışıplanlanmamış arzuların girdabındasürüklenmekte; ulusal, ailesel, dinsel7


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115bağlılığı önemsememektedir (Rosenau,1998: 98). Böylece postmoderndönemde kimlik inşası – moderndönemde toplumun gelenekselyapısıyla kimlik arasında kurulmuşolan bağın zayıflamasıyla – belirsizlik,karmaşıklık, çeşitlilik, parçalanmışlıkve farklılık çerçevesindebiçimlenmekte; akışkan ve kırılgan biryapı kazanan kimlik, artık alışılageldikdeğer bütünlüğünden kopmakta,toplumsal ve kültürel dayanaklarınıyitirmektedir. Kimlikteki bukırılmaların değer değişimine etkisiise, gerçek bir değişimden çok,değerlerde bir kırılma ve parçalanmaolarak karşımıza çıkmaktadır.Cumhuriyet Dönemi RomanındaToplumsal Değişim ve ModernDeğerlerin İnşasıRoman, Tanzimat ile başlayanBatılılaşma sürecinde, kültürelbirikimin doğal bir sonucu olarak değilde bir çeşit sanat ithali olarak, TürkEdebiyatına 19. Yüzyılda girmiştir(Timur, 2002: 383). Roman, modernzamanların en nitelikli anlatı türüolarak addedilir. Roman gibi edebikurumlar, sunulduğu toplumunihtiyaçlarına eğilmeli, bunlarıönemsemeli ve yansıtmalıdır(Czarniawska, 2004: 3-11). Yazınsaltürler arasında, içinde yaşadığımızçağa en uygun tür olarak romanı görenve yücelten Bakhtin’e göre (1981: 4-5),roman hem dinamik ve gelişmekte olanbir türdür, hem de epik bir halkkahramanıdır. Cumhuriyet dönemiromanı bu görüşleri doğrularniteliktedir. Zira Türkiye’ye Batılıfikirlerin girmesi ve toplumdayayılması, gazeteler ve kitaplarsayesinde olmuştur (Mardin, 1994: 93).Roman, Batılılaşma ideolojisininaraçlarından biri gibidir. Gazete gibiroman da eğitim amacıyla kullanılarakterakkiye hizmet etmiştir (Moran,1991: 17). Batı etkisindekiedebiyatçılar, bir uygarlık anlatısıolarak gördükleri romanı benimsemişve toplumu uygarlığa götürecekaraçlardan biri olarak kabuletmişlerdir.Romanın Türkiye’ye girişinde,aydınların fikirlerini geniş kitlelereyayma ve halkın dikkatini güncelmeselelere çekme kaygıları etkiliolmuştur. Roman bu amaçlara didaktikbir araç olarak hizmet etmiş; birçokyazar toplumsal ve siyasal fikirleraktarmak amacıyla romanabaşvurmuştur (Evin, 2004: 14). Bununyanı sıra Türk romanı, hem Tanzimathem de Cumhuriyet döneminde, yenibir kimlik inşa etme amacına sahiptir.Romancılar hâkim siyaset ve devletpolitikaları doğrultusunda eserlerkaleme almışlar ve yeni kimliğinaynası olacak romanlar yazmışlardır.Toplum üzerinde önemli etkileroluşturan romanlar, yeni siyasetdoğrultusunda benimsenen kimliğioluşturma yönünde en az siyaset veeğitim kurumları kadar önemli görevlerüstlenmiştir. Bu nedenle Cumhuriyetdönemi romanları, Türk modernleşmesiiçin bir kaynak niteliğindedir vedönemin aydınlarının toplumsal8


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115değişim sorununa nasıl yaklaştıklarınıbelgelemektedir (Mardin, 1997: 30).Bu anlamda dönemin egemendeğerlerinin belirlenmesi vegünümüzdeki değer değişiminin ortayakonabilmesi açısından da önemliveriler içermektedir.Yeni Bir Tüketim AlışkanlığıOlarak Televizyon Dizileri19. Yüzyılda modernliğe ait toplumsalolguların en yaygın olarak romanlardave gazetelerde temsil edilmesi gibi,günümüzde postmodernizm olarakadlandırılan ve en ayırıcı özelliğigörsel imgenin üstünlüğü olanparçalanmış kültür de, görsel olaraktelevizyon ile ifade edilmektedir.Susan Sontag’a göre televizyonun enyaygın kullanılan görsel kitle iletişimaracı olduğu çağımızda, imgegerçeğine, temsil gerçekliğe, kopyaorijinaline tercih edilmektedir(1999:80). Televizyon aracılığıyla dramakitlesel olarak üretilmeye başlanmış;bu ise teatralliği bir iletişim biçiminedönüştürmüştür. Böylece toplumunönünde gerçekleşen medyatikgösterimler, davranışları genelbeklentiye uygun olarak idealizeedebilmekte; bireyler de toplumtarafından kabul görebilmek için budavranışbiçimlerinibenimseyebilmektedir.Televizyonla birlikte bir dramapatlaması yaşanırken, televizyondasahnelenmemiş nerdeyse hiçbir bilgibulunamamakta; kurgusal ve hayalibiçimler gerçek hayat için örnek teşkiletmeye başlayarak, gerçekliğin yerinialmak üzere günlük hayata nüfuzetmektedir (Eslin, 2001: 47-107).Televizyon programları arasındaönemli bir yer tutan diziler, geniş birizleyici kitlesine hitap eden dramatikyapımlardır. Televizyon dizileri,izleyici üzerindeki bağımlılık yaratıcıözelliğinden dolayı izleyicinindünyasına rahatlıkla nüfuz edebilme,algılamalarını değiştirebilme,düşüncelerini etkileyebilme, belirlikonularda tavır almalarını sağlama veolaylar hakkında kanaat oluşturmagücüne sahiptir.Toplumsal kurallar ve ahlak, toplumsalönyargılar ve klişelerin tümütelevizyonu yönlendiren bir kaynakolarak kullanılmaktadır (Livingstone;Lunt, 1996: 90-91). Bourdieu bukaynağı buyur edilmiş fikirler, yaniherkesçe kabul edilmiş olan, sıradan,kararlaştırılmış, ortak fikirler olaraktanımlar; öyle ki kabul etmek diye birproblem ortaya çıkmaz (2002: 33-34).Televizyon ve medya, çoğu zamanönceden zaten hazır olan, üzerindetartışılması gerekmeyen, tartışılsa bilesonuçta mutlaka kabul edilen, ortak,kararlaştırılmış ve hazır fikirlersunmaktadır. Bu bağlamda birtelevizyon metni olarak dizilerde, dahaönce edebiyat ya da sinema alanında Bourdieu’nün, toplumbilimci olarak addettiğiGustave Flaubert’den ödünç aldığı bu ifade,televizyona ve genel olarak medyaya uygundüştüğü kadar, günümüz postmodern dönemin‘hazır’ olanı tüketme eğilimini detanımlamaktadır.9


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115tanınmış, kabul görmüş bir yapıtıuyarlamak sık rastlanan bir olgudur.Zira hikâye, figürler ve görsel malzemedüzleminde yinelemeler sayesindeoluşturulan anlamsal uzlaşımlarlaizlenirlik açısından kolaylıksağlamaktadır. Eski bir yapıtın yenidenuyarlanması, anlamsal açıdanyinelemeler ve uzlaşımlaradayanmasına rağmen, yaşanılantoplumsal bağlamlarla da etkileşimiçinde değerler yenidenyorumlanmaktadır. Bu çalışmada 1930yılında yazılmış Yaprak Dökümüromanı ve bu romandan uyarlanantelevizyon dizisi (2006-2010) incelemekonusudur. Romandan diziuyarlamasında hem anlatılan araçbakımından hem de tarihsel dönemaçısından farklılıklar bulunmasınarağmen öykü çatısını oluşturan hikâyeve figürler orijinaline sadık kalarakanlatılmaktadır. Değişen değer temsiliaçısından roman ve diziyi incelemekaynı zamanda değişen toplumsalbağlamla etkileşim içinde tarihseldönemler arası değer temsillerindekideğişimi tespit etmeye yöneliktir.Romandan Televizyon DizisineYaprak Dökümü: Değişen AnlatıYapısı ve Değer TemsiliKapitalist çağda sanat, yarı düş yarıticari bir uğraşa dönüşmüştür (Fischer,1995: 49). Televizyon ise bir sanat vezanaat karışımıdır (Kelsey, 2001: 8).Hâlâ sanat alanında olduğu kabuledilen edebiyat, dolayısıyla roman,uyarlamalar aracılığıyla zanaat alanınataşınmaktadır. Ancak bu durum çoğuzaman roman ve dizi anlatılarıarasındaki bağı zayıflatan bir etkiyaratmaktadır. Çoğu zaman bir sadakatsorunu çerçevesinde değerlendirilen buetki Yaprak Dökümü’nde degörülmektedir. Yaprak Dökümü dizisi,nispeten romanın ruhuna sadıkkalmışsa da, romandaki karakterler veolaylar, romanın geçtiği dönemden veatmosferden uzaklaştırılıp bugünetaşınmış; romanda bulunmayankarakterler ve olaylar eklenerek uzunyıllar süren bir dizi halinegetirilmiştir. Ancak bu durum romanındidaktik amacıyla dizinin ticari kaygısıarasında bir çelişki doğurmuştur.Günümüzde çekilen diziler pek çokkarakter, olay ve entrika eklenerekuzun yıllar süren senaryolar halinegetirilmektedir. Edebiyat metinleritelevizyon dizilerine senaryoyaratmada en temel kaynaklardanbiridir. Dizinin daha çok izlenmesinisağlamak için eserin sadece ana temasıve çekirdek karakterlerinin özelliklerikorunarak asıl metne yapılanmüdahaleler tartışma yaratsa da,uyarlama diziler televizyonizleyicilerinin edebi eserlerdenhaberdar olması ve toplumla edebiyatarasındaki bağın güçlendirilmesiyolunda bir umut yaratmaktadır.Türk romanında eleştirel gerçekçiliğinöncüsü olan ve halkın ahlakideğerlerine sahip çıkan Reşat NuriGüntekin’in eserleri hâlâ ilgiyleokunmaktadır. Acımak, sevmek,şefkat, iyilik, yardımlaşma ve10


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115dayanışma temaları üzerinde çokçaduran; farklı okuyuculara seslenebilen,esprili ve insani öyküler yaratabilen biryazar olan Güntekin, romanlarındaahlaka aykırı gördüğü durumlarıeleştirmekte ve 1950 öncesinin eskimahalle ahlakını karşımızaçıkarmaktadır. Yaprak Dökümü’ndeyüzeysel bir Batılılaşma özentisininyarattığı değer yargıları bunalımınıeleştirirken, yeni yaşam biçimlerinininsanları yozlaştırarak nasıl kendineuydurduğunu, ya da uymakistemeyenleri nasıl ezip geçtiğiniortaya koymaktadır (Naci, 2009: 1-4).Yaprak Dökümü romanı taşradan büyükşehre taşınan bir ailenin, batılılaşmabağlamında değişen toplumsal vekültürel koşullara uyumsağlayamamasını anlatmaktadır.Ailenin genç üyelerinin gelenekselyapıdan kopuşu ve kentsel yeni yaşambiçimlerine özenti duyması bağlamındadeğer yargıları bunalımıaktarılmaktadır. Bir ailenin toplumsalkoşullara uyum sağlayamayarakdağılmasını ifade eden yaprak dökümümetaforu, dizide de varlığınısürdürmektedir. Bu anlamda YaprakDökümü dizisi, romana nispeten sadıkbir dizi olarak değerlendirilebilir.Romandaki aile birliği ve gelenekselahlaka yönelik değer temsilleri bellioranda sürerken, güç ve başarı gibikişisel değerlerin ve bireyselliğin önplana çıktığı dizideki bu değer temsiliyoğunluğu, bölümler ilerledikçeazalmaktadır.Oldukça ilgi gören bir dizi olan YaprakDökümü, bu ilginin oluşturduğu ticaribeklentilerle daha uzun süreyayınlanmak istenmiş; ancakromandaki öyküler tükendiğindeanlatının uzatılması için eklenen yeniolaylar, belirli değerleri temsiletmekten çok, izleyicinin merakduygusunu besleyen yapay çatışmalarolmaktan öteye gidememiş; bu durumdizi ile roman arasındaki farkıbelirginleştirmiştir.Romanla uyarlama dizi arasındaki bufarklılığın en önemli nedeni, özeltelevizyonların ticari yayıncılıkanlayışıdır. Zira herhangi bir ürün gibikültürel malların da niteliği ve niceliği,kazanç beklentisine bağlı olarakbelirlenmektedir. Bourdieu, ürünlerinolağanüstü farklılığı ve çeşitliliğiefsanesine karşın, hem ulusal hem deuluslararası ölçekte arzın tekbiçimliolduğunu belirtmektedir. Üreticiler enbüyük izleyici kitlesinin ardındangiderken, çeşitlendirmenin çokuzağında olan rekabet ise izleyiciyi, azfarklılaşmış ve az farklılaştırıcıoldukları içi “her durakta duran, tümortamların ve tüm ülkelerin izleyicileriiçin geçerli” olan ürünleri aramayayönlendirir. Böylece birçok iletişimağı, en az harcamayla en çok kazançarayışından doğan aynı türdekiürünlere yönelir (2002: 142-143). Buanlamda, diziden romanın taşıdığıtoplumsal kaygıları taşımasıbeklenemeyeceği gibi, izleyiciyitüketime yönlendiren belli yaşamtarzları sunması ve bu şekilde tüketimalışkanlıklarını belirlemesi ise11


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115kaçınılmazdır.Değişen Değer Temsili ÜzerineYaprak Dökümü AnaliziYaprak Dökümü romanında Batılılaşmaözentisi ve değer yargıları bunalımıçok geniş biçimde ele alınır ve romanıntemel çatışması bu bunalım üzerinekuruludur. Dizide ise batılılaşmasorunsalı yerine kent yaşamına ilişkinsosyo-ekonomik kaygılarla buna bağlıçelişki ve karşıtlıklar anlatılmaktadır.Geleneklerine bağlı ve katı ahlakikuralları olan Ali Rıza Bey ile Batılımodern kültürel değerleri benimsemeeğilimi ve lüks bir hayat özlemi içindeolan çocukları arasındaki çatışma,romanda Batılılaşma sonucuoluşabilecek ahlaki çöküş sorunuçerçevesinde işlenirken, dizide kentegöçün yarattığı uyum sorunu temelindeanlatılmaktadır. Bu bağlamda buçalışmada kendi döneminin toplumsal vekültürel yapısını yansıtan YaprakDökümü romanıyla bu romandanuyarlanan dizinin hangi değerleri temsilettiği, hangilerini öne çıkarıpbelirginleştirdiği ya da hangilerini geriplanda sunup önemsizleştirdiğinin veyaklaşık yüz yıllık bir süreçte, değertemsilinde nasıl bir değişim yaşandığınıntespiti hedeflenmektedir. Yalnızca edebideğil toplumsal kaygılar da taşıyan buromanlarla uyarlama diziler arasındakarşılaştırmalı bir analiz yapılarak, ikifarklı kitle iletişim aracı üzerinden ve ikifarklı toplumsal dönem açısından değişendeğer temsilinin belirlenmesiamaçlanmaktadır.Yaprak Dökümü değer analizçalışmasında Shalom H. Schwartz’ın(2006) “Basic Human Values: Theory,Measurement and Applications” (“Temelİnsani Değerler: Kuram, Ölçme veUygulama”) başlığı altında 70’den fazlaülkede yapılan araştırmalarda toplananverilerle oluşturduğu değer teorisindebelirlediği on başlıktan oluşan değerkategorisi kullanılarak romanlar vedizilerdeki değer temsiline ilişkinmetinsel içerik analizi yapılacaktır. Budeğer kategorisi hem kişisel hem detoplumsal odaklı değerleri yansıtmakta;gelenekselle birlikte geleneksel karşıtıdeğerlerin de belirlenmesine imkântanımaktadır. Schwartz, temel insanideğerler olarak adlandırdığı on değerkategorisi oluşturmuştur:1. Öz yönetim: Özsaygı; Mahremiyet; Kendihedeflerini seçme; Yaratıcılık; Bağımsızlık;Özgürlük; Merak2. Teşvik: Heyecanlı yaşamak; Yeni(lik)/Değişik(lik) yaşamak; Cesaret/Karşı çıkma3. Haz: Mutluluk; Hayattan zevk alma;Kendine hoşgörü4. Başarı: Zeki olmak; Başarılı olmak;Yetenekli olmak; Etkili olmak; Hırslı olmak5. Güç: Toplumsal güç; Toplumsal kabul;Toplumsal itibar; Otorite; Zenginlik6. Güvenlik: Ulusal güvenlik; Ailegüvenliği; Toplumsal düzen; Aidiyet/bağlılıkduygusu; Sağlık; Temizlik; Karşılıklı iyilik7. Uyum: İtaat; Öz disiplin; Yaşlılara saygı;Kibarlık8. Gelenek: Geleneklere saygı; Tarafsızlık;Dindarlık; Ölçülülük; Alçakgönüllülük;Kabullenme/yetingenlik12


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:1159. Yardımlaşma: Dürüstlük; Sorumluluk;Bağışlayıcılık; Yardımseverlik; Gerçekdostluk, Sadakat; Sevgi; Hayatın anlamlılığı10. Evrensellik: Eşitlik; Barışçıl bir dünya;Toplumsal adalet; Çevreyi korumak; Doğaylabirlik; Açık fikirlilik; Bilgelik; İç uyum.Temel Değerlerin TemsiliTemel değerler açısından aşağıdakitabloya (Tablo:1) bakıldığında YaprakDökümü romanında en belirgindeğerler, gelenek (%21,1) değerleridir.Ardından yardımlaşma (%15,3), güç(%15,3), uyum (%14,9) ve güvenlik(%13,7) değerleri gelmektedir. Haz(%6,7), evrenselcilik (%4,1), başarı (%3,7), teşvik (% 2,9) ve özyönelim (%2,3) değerleri, diğer değer gruplarınaoranla daha az temsil edilmektedir. Hertemel değer grubuna kendi içindebakıldığındaysa, gelenek değerlerindengeleneklere bağlılık ve yetingenlik;yardımlaşma değerlerinden dürüstlük,bağışlayıcılık ve yardımseverlik; güçdeğerlerinden toplumsal itibar, otoriteve zenginlik; uyum değerlerindensorumluluk ve büyüklere saygı;güvenlik değerlerindense aile güvenliğive sağlık ön plandadır. Evrenselcilikdeğerlerinde ise toplumsal adaletdeğeri belirgindir.Yaprak Dökümüözyönelim2,30%8%teşvik5,60%2,90%haz7,50%6,70%başarı3,70%13,90%güçgüvenlik8,70%15,30%14%13,70%diziromanuyum16,40%14,90%gelenek8%21,10%yardımlaşma17%15,30%evrenselcilik0,80%4,10%0,00% 5,00% 10,00% 15,00% 20,00% 25,00%Tablo 1 Yaprak Dökümü Romanı ve Dizisinde Temel Değerlerin Temsili13


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115Yaprak Dökümü dizisinde iseyardımlaşma (% 17) ve uyum (% 16,4)değerlerinin ardından en çok temsiledilen değerler güvenlik (% 14) vebaşarı (% 13,9) değerleridir. Güç (%8,7) değerleriyle birlikte gelenek (% 8)değerlerinin romana oranla çok daha azolduğu görülür. Buna karşın özyönelim(% 8), haz (% 7,5) ve teşvik (% 5,6)değerleri ise romana oranla artmıştır.Özyönelim değerlerinden özsaygı,kendi hedeflerini seçme ve özgürlükdeğerleri; teşvik değerlerinden cesaret;haz değerlerinden hazza yönelme vehayattan zevk alma değerleri önplandadır. Yardımlaşma değerlerindendürüstlük, bağışlayıcılık veyardımseverlik Yaprak Dökümüromanında olduğu gibi dizide de önplandadır. Uyum değerlerindenbüyüklere saygı ve sorumluluk da yineromandaki gibi ön planda olmaklabirlikte, sadakat değerinin romanaoranla arttığı görülür. Benzer şekildegüvenlik değerlerinden aile güvenliğive sağlık yine ön planda olmaklabirlikte, aidiyet ve bağlılık değerininromana oranla daha fazla olduğugörülür. Hırslı olmak, etkili olmak vebaşarılı olmak değerlerinin ön plandaolduğu başarı değerleri ise yine romanaoranla artmıştır. Toplumsal adaletdeğerinin temsil edildiği evrenselcilik(% 0,8) değerleri ise romana oranlaazalmıştır.Schwartz yukarıda saptadığı on temeldeğeri kendi içinde kişisel gelişim,değişime açıklık, muhafazakârlık vekişisel aşkınlık olarak aşağıdaki tablouyarınca önce dört temel grubaayırmakta; bu dört grubu da kişisel vetoplumsal değerler; kaygı temelli vekaygı barındırmayan değerler olarakiki farklı gruba ayırmaktadır. Kişiselve toplumsal odaklı değer ayrımı,geleneksel ve geleneksel olmayandeğerlerin ayırt edilmesini sağlar.Kaygı temelli ve kaygı barındırmayandeğerler ayrımı ise, kişisel gelişim vebireyselleşmenin önemsenişini vebireyin toplumla ilişkisinigöstermektedir (2006: 249-288).Evrensel Değer Yapısının DinamikAyaklarıKişinin kendi özelliklerini ve çıkarlarını ifadeedişini düzenlemekKişisel odak↕Toplumsal odakKişinin diğerleriyle toplumsal bağını veetkisini düzenlemekKaygı temelli değerlerdeğerlerBoş hedefleri engelleme ↔ Faydalı hedefleridesteklemeTehdide karşı korunmaKişisel GelişimBaşarıGüçMuhafazakârlıkGüvenlikUyumGelenekKaygı barındırmayanBüyüme ve gelişmeDeğişime AçıklıkHazTeşvikÖz yönelimKişisel AşkınlıkEvrensellikYardımlaşmaTablo 2. Evrensel Değer Yapısının Dinamik Ayakları14


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115Değişime açıklık kategorisi, özyönelim,teşvik ve haz değerlerinikapsamaktadır. Özyönelim değerleri,kişinin kontrol ve hâkimiyet, özerklikve bağımsızlık ihtiyaçlarından; teşvikdeğerleri, kişinin olumlu bir etkinlikdüzeyi sağlamak için duyduğudeğişiklik ihtiyaçlarından doğar. Hazdeğerleri ise kişinin kendini tatminlebağlantılı ihtiyaçlarından vememnuniyetlerinden doğar.Başarı ve güç değerleri, kişisel gelişimkategorisini oluşturmaktadır. Kişiyetoplumsal saygı sağlayan ve kişiselbaşarı kazanmayı öngören başarıdeğerleri, bireyin varlığınısürdürebilmesi için gereklidir. Güçdeğerleri ise toplumsal statü, toplumsalitibar, insanlar ve kaynaklar üzerindekontrol ve üstünlüğe odaklanır.Toplumsal saygıyı ve toplumsalstandartları temel alan başarı ve güçdeğerleri, kişisel başarıyla birliktetoplumsal konum ve toplumsaldenetime de yöneltir. Aynı zamandatehlikelere karşı korunmaya yönelikolan bu değer kategorileri, bireyintoplumla olan ilişkisini göstermektedir.Güvenlik, uyum ve gelenek değerlerimuhafazakârlık kategorisinde yer alır.Güvenlik değerleri, güven ve uyumutemel alarak, kişinin toplumsalilişkilerinde dengeli ve istikrarlıolmasını ve toplumsal düzeninsürekliliğini sağlar. Bireylerintoplumsal etkileşimini engelleyeneğilimlerinin kısıtlanması ihtiyacındandoğan uyum değerleri, toplumsal kuralve beklentilere uymayan, başkalarınazarar verebilecek eğilim vedavranışların sınırlanmasını sağlar.Paylaşılan inanç ve deneyimlerleüretilen düşünce ve simgeler, gelenekve adetler olarak değer verilen, kabulgösterilen ve bağlılık duyulanyaptırımlar olan gelenek değerleri ise,kültürel ve toplumsal düzenindevamını sağlar.Kişisel aşkınlık kategorisinde ise,yardımlaşma ve evrenselcilik değerlerivardır. Yardımlaşma değerleri grupiçinde kişisel ilişkide olunanlarınrefahını koruyup arttırmak içinötekilerin iyiliğiyle gönüllü olarakilgilenmeyi belirtir. Yardımlaşmadeğerleri, toplumsal ilişkilerde işbirliğive desteği harekete geçirip arttırırken,bu işbirliği ve destek davranışlarındaiçselleştirilmiş bir güdü sağlar.Değer temsili açısından romanlauyarlama dizi arasındaki en temel fark,kişisel odaklı ve toplumsal odaklıdeğerler ayrımında ortaya çıkmakta;romanda (%69,1) daha ağırlıklı olaraktemsil edilen toplumsal odaklıdeğerlerin dizide (%56,2) azaldığı,romanda (%30,9) daha az temsil edilenkişisel odaklı değerlerinse dizide(%43,8) arttığı görülmektedir.15


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115evrensel değer yapısının dinamik ayaklarıdeğişime açıklık11,90%21,10%kişisel gelişimkişisel aşkınlık22,60%19%17,80%19,40%diziromanmuhafazakarlık38,40%49,70%0,00% 10,00% 20,00% 30,00% 40,00% 50,00% 60,00%Tablo 3. Yaprak Dökümü Roman ve Dizide Evrensel Değer Yapısının Dinamik AyaklarıToplumsal odaklı ve kaygı temellideğerler olan muhafazakârlıkdeğerleriyle büyüme ve gelişmeyibelirten kişisel aşkınlık değerlerinindizide romana oranla daha az temsiledilmesi, temelde romanın toplumsalkaygılara ve didaktik bir işleve,dizininse ticari kaygılara ve eğlendiricibir işleve sahip olmasındankaynaklanmaktadır.Kişilik özellikleri ile kişisel çıkarlarıifade eden, kaygı temelli olan vekişisel gelişim kategorisinde yer alangüç ve başarı değerlerinin artması,toplumsal bütünleşme yerinebireyselleşmenin ön plana çıktığınıngöstergesidir. Bu aynı zamanda, kişiselbir tehdit algısıyla kendini korumadavranışı olarak da değerlendirilebilir.Güç ve başarı değerlerinin uyarlamadizide artan temsili, genel olarak iş veçalışma hayatına ilişkin olaylardankaynaklanmakta; bu temsillerbireyselliğin yükselişiyle birliktekişisel rekabete dayalı bir varoluşmücadelesi yaşandığını da ortayakoymaktadır.Uyarlama dizide, başarı ve güçdeğerlerinin temsilinin romana oranlaartmış olması, dolayısıyla bireyselliğinyükselmesi, buna karşınmuhafazakârlık kategorisindekigelenek ve kişisel aşkınlıkkategorisindeki evrenselcilikdeğerlerinin temsilinin azalmış olması,kültürel bir değişimin yaşandığınıgöstermekte; ancak yükselen bubireyselliğin evrensel değerlerdenyeterince beslenmediğini de ortayakoymaktadır. Bilgelik, açık fikirlilik,doğayla birlik, eşitlik ve toplumsaladalet gibi insan için varoluşsal değertaşıyan evrensel değerlerin temsilininazalması, kişilik gelişiminde başkaparametrelerin temel alındığınıgöstermektedir. Buna karşın özsaygı,mahremiyet, kendi hedeflerini seçme,yaratıcılık, bağımsızlık ve özgürlükdeğerlerini içeren ve yine değişimeaçıklık kategorisinde yer alan özyönelim, teşvik ve haz değerlerinin16


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115temsilinin dizide artmış olması da,kişilik gelişiminde evrensel değilbireysel parametrelerin önemsendiğiniortaya koymaktadır.Cinsiyet Açısından Değer TemsiliYaprak Dökümü romanında değerlerağırlıklı olarak erkek karakterlertarafından temsil edilmektedir. Bundaromanın anlatı yapısı da etkilidir.Yaprak Dökümü romanında, anlatıbaşkarakter Ali Rıza Bey etrafındadönmekte ve öykü onun bakış açısıylasunulmaktadır. Dizide ise romanınaksine geleneksel değer temsil ağırlığıkadın karakterlerdedir. Zira televizyondizi anlatısının çoklu anlatıtekniğinden kaynaklanan nedenlerle,farklı karakterler zaman zaman önplana çıkmakta ve olaylar onların bakışaçısından anlatılmaktadır. Ayrıcaromandan farklı olarak dizinin uzunsoluklu olay örgüsünü geliştirmek içinromanda olmayan olay örgülerinin vekarakterlerin diziye eklemlenmesi vekadın karakterlerin sayıca fazla olmasıda dizide kadın karakterlerin daha çokdeğer temsil etmesinde etkili olmuştur.Yaprak Dökümü romanında gelenek veyardımlaşma değerleri erkekkarakterler tarafından, haz değerleri isekadın karakterler tarafından daha fazlatemsil edilen değerlerdir. Toplumsalitibar ve otorite gibi güç değerlerindeeşit bir temsil oranı görülürken, ailegüvenliği, büyüklere saygı vesorumluluk gibi güvenlik ve uyumdeğerleri daha çok erkek karakterlertarafından; özyönelim değerleri dahaçok kadın karakter tarafından temsiledilmektedir. Cesaret ve yenilikyaşamak gibi teşvik değerleri iseyalnızca kadın karakterler tarafındantemsil edilmektedir (Tablo 4).Yaprak Dökümü dizisinde ise,yardımlaşma ve uyum değerleri yineerkek karakterler tarafından daha çoktemsil edilirken, haz ve başarı değerleriise daha çok kadın karakter tarafındantemsil edilmektedir. Güç, güvenlik vegelenek değerleri, dizide hem erkekhem de kadın karakterler tarafındantemsil edilmektedir. Özyönelim veteşvik değerleri de yine romandaki gibikadın karakterler tarafından daha çoktemsil edilmektedir. Toplumsal adaletve bilgelik gibi evrenselcilik değerleriromanda hem kadın hem de erkekkarakterler tarafından temsil edilirken,bu değerler dizide az oranda erkekkarakterler tarafından temsiledilmektedir. Yine başarılı olmak,hırslı olmak ve etkili olmak gibi başarıdeğerleri romanda kadın karakterlertarafından hiç temsil edilmezken,dizide yüksek oranda kadın karakterlertarafından temsil edilmektedir (Tablo4).17


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115RomanDiziKadın Erkek Kadın ErkekEvrenselcilik 3,4% 4,4% 1,60%Yardımlaşma 8,5% 17,5% 14,4% 20,9%Gelenek 13,5% 23,5% 8,0% 8,2%Uyum 11,8% 15,8% 13,2% 21,0%Güvenlik 8,5% 15,3% 13,4% 15,1%Güç 15,3% 15,3% 8,3% 9,1%Başarı 4,9% 17,2% 9,1%Haz 20,4% 2,2% 10,6% 3,0%Teşvik 11,8% 6,4% 4,6%Özyönelim 6,8% 1,1% 8,5% 7,4%Tablo 4. Yaprak Dökümü Romanı ve DizisindeCinsiyete Göre Değer TemsilleriDizide genel olarak kadın karakterlerinçalışma hayatında daha çok yer aldığıgörülmektedir. Kadın karakterlerin güçve başarı değerlerini temsili, daha çokiş ve çalışma hayatına ilişkinolaylardan kaynaklanmaktadır. Ancakbu temsiller yalnızca kişisel rekabetedayalı güç ve başarıya odaklanmakta,kadınların bir eşitlik talebine ya daerkeklerle eşit oldukları iddiasınadayanmamaktadır. Buna rağmenromana oranla dizide, hırslı, etkili vebaşarılı olmak, toplumsal güç sahibiolmak gibi güç ve başarı değerlerininözellikle kadın karakterler tarafındandaha yoğun temsili, bireyselliğinyükselişinin ve ayakta kalabilmek içinkişisel rekabetin gerekliliğiningöstergesidir. Tüm dizilerde başarıdeğerlerinin temsilinin artmasıylabirlikte, kadın karakterler tarafındandaha çok temsil ediliyor olması, kişiselbir tehdit algısıyla kendini korumadavranışı olarak görülebilir.Karakterler açısından Değer TemsiliYaprak Dökümü hem roman hem dedizi olarak karakterler açısındançeşitlilik arz etmektedir. Romanda daen az dizide olduğu kadar ana ve yankarakter bulunmaktadır. Ancakromanda en önemli karakter Ali RızaBeydir ve diğer ana karakterlerlebirlikte yan karakterler de Ali Rıza Beyeksenindeki öyküyü ilerletmek işleviniyüklenmişlerdir. Dizide ise, romanaoldukça sadık kalınmakla birlikte,romanda daha geri planda kalankarakterlerin, dizi anlatısı gereği dahaön plana çıktığı görülmektedir. Ziraöyküdeki iniş çıkışlarla uzatılmakistenen dizi için, romandaki gibi tek birbaskın karakterin bakış açısındanaktarılan anlatı biçimi yeterli18


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115olmamaktadır. Romandaki karakterleregöre nispeten daha belirgin karakterlerçizilmesine rağmen, olay örgüsündekiiniş çıkışlarla uzatılan anlatıilerledikçe, karakterlerin değer temsilağırlığıyla birlikte dizinin değeryoğunluğunun da azaldığıgörülmektedir.Ali Rıza Bey romanda bir memuremeklisidir; ailesine karşı korumacı,ahlaklı, duygusal, çalışkan, saygılı,disiplinli, namuslu, eğitimli, kültürlü,kibar, ataerkil, değerlerinden ödünvermeyen bir kişiliğe sahiptir.Çocuklarının kendisi gibi ahlaklıolmasını ister. Paranın tek başınamutluluk kaynağı olamayacağına veBatılı değer sisteminin çocuklarınınahlakına zarar vereceğine inanır.Ahlaksızlık olarak gördüğü şeylerekarşı çok serttir ve ödün vermez.Çocuklarının kendisine itaat etmelerigerektiğine inanır. Eşinin kendisine herşartta destek olmasını bekler.Emekliliğinde çocuklarıyla mutlu biryaşam umut eder. Miskinler yuvasıdediği kahvehanelerden hoşlanmaz.Modernliğin, danslar, kıyafetler veeğlenceden ibaret sanılmasını doğrubulmaz. Kızlarının gezip tozmalarınakarşı çıkar. Eşinin ve kızlarının çokpara harcamasından şikâyetçidir.Kendisine itaat edilmesini bekler.Ancak çalışmadığı için otorite talebikabul görmez ve çocukları tarafındangeri kafalılıkla suçlanır, onun ahlakanlayışı yüzünden fakir kaldıklarıeleştirisine maruz kalır. Çocuklarınınmutluluğu için her şeye göz yummasıbeklenir. Bu özelliklerinden dolayı,toplumsal adaletin belirgin olduğuevrenselcilik; dürüstlük, bağışlayıcılık,yardımseverlik ve dostluk değerlerininbelirgin olduğu yardımlaşma;sorumluluk ve büyüklere saygıdeğerlerinin belirgin olduğu uyum; ailegüvenliğinin belirgin olduğu güvenlik;toplumsal itibarın belirgin olduğu güçve geleneklere bağlılık değerlerinitemsil etmektedir.Dizide ise Ali Rıza Bey, bu özelliklereek olara kız çocuklarının özenlekorunması gerektiğini düşünür; büyükşehrin yaşam tarzının en fazla onlarazarar vereceğinden kaygı duyar.Kızlarının okumasını ister. İçinedüştüğü yoksullukla ilgili olarakçocuklarından destek bekler. Çocuklarıtarafından çok müdahaleci sert ve gerikafalı olarak değerlendirilir. Ahlakanlayışının çocukları tarafındanbenimsenmesi için onlara baskıuygular. Bu nedenle dizide güç,gelenek ve evrenselcilik değerlerinitemsili düşerken, yardımlaşma,özellikle de uyum ve güvenlikdeğerlerini temsili artmaktadır.Özsaygının belirgin olduğu özyönelimdeğerleriyle birlikte başarılı veyetenekli olmanın belirgin olduğubaşarı değerlerini temsili dizideartmakta; romandan farklı olarak azoranda olmakla birlikte haz değerlerinide temsil etmektedir.Romandaki Şevket, ailesine karşısorumluluk sahibi, babasına saygılı,esasen dürüstlüğü, sadakati vetarafsızlığı benimseyen, geleneklerinebağlı, zeki ve başarılı olmak isteyen,19


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115toplumsal güç ve toplumsal kabulbekleyen, bir parça da mutluluk arayanbir karakterdir. Bu nedenleyardımlaşma, gelenek ve uyumdeğerleriyle birlikte güç ve başarıdeğerlerini de ağırlıklı temsiletmektedir. Ailenin bütün sorumluluğuromanda Ali Rıza Bey’de olduğundanŞevket’in aile güvenliğine ilişkin birdeğer temsili yoktur. Ancak dizidesorumluluk ve aile güvenliğine ilişkinbir rol de üstlendiğinden uyum vegüvenlik değerlerinin temsiliartmaktadır. Başarı değerlerine isebaşarılı olmanın yanı sıra hırslı olmakeklenmiştir. Yine özsaygı, özgürlük vecesaret değerlerinin ön plana çıktığıözyönelim ve teşvik değerlerini deromandan farklı olarak dizide temsiletmektedir.Ali Rıza Şevket Hayriye Ferhunde Fikret Leyla NeclaRoman Dizi Roman Dizi Roman Roman Dizi Dizi Roman Dizi Roman Dizi Roman DiziEvrenselcilik 6,6% 2,3% 2,0%Yardımlaşma 21,5% 22,8% 7,7% 9,7% 12,0% 18,2% 17,0% 16,0% 6,2% 15,4% 10,4%Gelenek 23,0% 10,0% 15,4% 6,1% 8,0% 8,7% 57,0% 19,3% 3,9% 6,2% 2,1%Uyum 17,8% 20,2% 15,4% 24,4% 20,0% 22,3% 14,0% 28,6% 13,5% 4,2%Güvenlik 17,8% 23,9% 8,1% 28,0% 24,6% 2,5% 19,3% 14,4% 6,2%Güç 11,0% 7,8% 23,0% 9,2% 8,0% 7,9% 40,0% 22,3% 12,0% 3,4% 12,6% 6,7% 12,6% 9,4%Başarı 1,5% 4,1% 30,5% 20,4% 36,4% 11,5% 28,1%Haz 2,2% 7,7% 16,0% 12,7% 20,0% 13,6% 4,2% 43,0% 20,2% 36,0% 18,8%Teşvik 4,0% 4,0% 5,6% 20,0% 5,5% 4,2% 32,0% 7,7% 33,0% 4,10%Özyönelim 0,7% 6,7% 16,1% 19,7% 5,0% 6,2% 6,7% 12,6% 16,7%Tablo 5. Yaprak Dökümü Romanı ve Dizisinde Karakterlere Göre Değerlerin TemsiliHayriye cahil ama becerikli, tutumlu,sıcakkanlı, anaç, düzenli ve hamarattır.Maddi kaygılardan rahatsızdır; aynızamanda aile içinde arabulucudur.Onun müsrifliğinden şikâyetçi olankocasının namus ve ahlakdüşkünlüğüne saygılıdır, amaçocuklarının mutluluğu için deçabalamaktan geri durmaz. Kendiisteklerinden, hırslarından veihtiyaçlarından çocukları içinvazgeçebilecek kadar da fedakârdır.Aile birliği ve aile reisininsorumluluğu onun için daha öncelikliolduğundan, Ali Rıza Bey’in iştenayrılma gerekçesini onaylamadığı gibi,çocuklarıyla kocası arasındakigerginlikleri de gidermeye çalışır.Dizide bu özelliklerine ek olarakşefkatli, müdahaleci, kişisel hırslarıolan, isyankâr bir karakterdir. Ancakyoksulluk çekmek istemez. Eğlenceninde gerekli olduğuna inanır. Eşininahlak anlayışını aşırı bulur. Maddisıkıntıların tüm hayatını etkilemesiyüzünden isyankâr davranır veçocuklarının yaşamlarına da müdahaleeder. Bu nedenle aile birliği,sorumluluk ve sadakate yönelikgüvenlik ve uyum değerlerini temsili20


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115hem romanda hem de dizidebelirgindir. Bunun yanı sırageleneklere bağlılık ve bağışlayıcılık,dostluk gibi yardımlaşma değerleriylebirlikte mutluluk ve hayattan zevkalmak gibi haz ve yenilik yaşamak gibiteşvik değerlerini de temsil etmektedir.Romanda ikincil bir karakter olarak yeralan Ferhunde, dizide ana karakterolarak karşımıza çıkmaktadır.Romanda açık fikirlilik gibievrenselcilik, zenginlik ve otorite gibigüç, cesaret gibi teşvik ve haz değerleriolmak üzere az sayıda değer temsilederken, dizide daha fazla değer temsiletmektedir. Ferhunde’nin dizide temsilettiği değerlerin başında etkili, başarılıve özellikle hırslı olmayı içeren başarıdeğerleri; zenginlik, otorite vetoplumsal gücü içeren güç değerlerigelmektedir. Bağımsızlık, özgürlük,kendi hedeflerini seçme, mahremiyetve öz saygıyı içeren özyönelimdeğerleri; hayattan zevk alma vemutluluğu içeren haz değerleri de yinebelirgindir.Romanda ağırbaşlı, anaç, güzel değilsede ahlaklı ve namuslu, okumayı seven,bilgili, prensipli, içe kapanık, sessizama biraz da isyankâr bir karakter olanFikret, dizide güzel, akıllı, dikişnakışla uğraşan becerikli, babasınabağlı ve annesine yardımcı bir karakterolarak çizilir. Kardeşlerinin veFerhunde’nin ahlaksız bulduğu bazıdavranışlarından rahatsızdır. Romanaoranla dizide daha güzel ve dahayumuşak başlı bir karakter olarakkarşımıza çıkar. Arabulucu, aileninöğüt vereni, namus ve ahlak timsali,kendine güvenli ve prensipleri ileörnek bir karakter olmakla birliktebabasının koruyucusudur. Romandayetingenlik ve geleneklere bağlılığıiçeren gelenek; dürüstlük vebağışlayıcılığı içeren yardımlaşma;sorumluluğu içeren uyum ve otoriteyiiçeren güç değerleri belirgindir. Dizideise yardımlaşma değerlerini temsilindebir değişim olmazken, gelenek ve güçdeğerlerini temsili azalmakta; itaat,büyüklere saygı, sorumluluk vesadakati içeren uyum değerleriyle, ailebirliği, aidiyet ve bağlılık duygusunuiçeren güvenlik değerleri artmaktadır.Bunun yanı sıra romanda hiç temsiletmediği haz, teşvik ve özyönelimdeğerlerini de dizide temsil etmekte;böylece romandaki aşırı geleneksel vekatı Fikret karakteri, dizide dahamodern ve daha uyumlu bir karakteredönüşmektedir.Leyla ve Necla romanda çok dahabirbirine benzeyen karakterlerken,dizide biraz daha farklıdırlar. Romandaher ikisinin de yenilik ve değişiklikyaşamaya ilişkin teşvik değerleri,mutluluk ve hayattan zevk almayailişkin haz değerleri, zenginliğe ilişkingüç değerleri belirgindir. Her ikikarakterin de uyum, güvenlik ve başarıdeğerlerini temsiline romandarastlanmazken, dizide itaat,sorumluluk, saygı ve sadakati içerenuyum değerleriyle, bağlılık duygusu veaile birliğine ilişkin güvenlikdeğerlerini Leyla’nın daha çok temsilettiği görülmektedir. Necla ise, hırslıve etkili olmayı içeren başarı21


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115değerleriyle özgürlük, bağımsızlık,kendi hedeflerini seçme, özsaygı vemahremiyeti içeren özyönelimdeğerlerini daha çok temsil etmektedir.Her ikisi de romana oranla daha ılımlıkarakterlerdir.SONUÇGündelik yaşamın sıkıntılarından vedaha da önemlisi gerçeklikten kaçmakiçin medyanın bize sunduğu hayaldünyası içinde önemli bir yer tutandiziler, bir rahatlama fırsatısağlamakta; bunu yaparken de gerçekyaşamdan farklı kurmaca birtelevizyon gerçekliğiyle karşımızaçıkmaktadır. Böylece diziler,sundukları belirli yaşam biçimlerininiçselleştirilmesi ya da normalleşmesinearacılık etmekte; değer temsilleridizilerde sunulan yaşam biçimleridoğrultusunda belirlenmektedir.İzleyici ise diziler aracılığıyladizilerdeki gibi yaşamanın vedizilerdeki karakterler gibi olmanınyollarını öğrenmekte; çoğu zamankendi gündelik yaşam pratikleriylebağdaşmayan değer temsilleriylekarşılaşmaktadır.Medya aracılığıyla oluşturulantoplumsal temsiller, kavramlar bütünüya da fikirler deposu olarak toplumsalgerçekliğin inşasına katkıdabulunmaktadırlar. Ancak birey vegrupların bu toplumsal gerçekliğinoluşturulmasındaki etkisi tartışmalıdır.Bireye hazır bir gerçeklik misunulmaktadır; yoksa birey butoplumsal gerçekliğin üretiminde aktifrol oynamakta mıdır? Bu noktadatoplumsal gerçekliğin, dizilerde vemedyada sunulan temsillerleşekillendiriliyor olması, bireyin bugerçekliğin oluşturulmasında aktif roloynadığına olan inancızayıflatmaktadır. Gündelik yaşamın birparçası olarak bir yakınlık veulaşılabilirlik duygusu verentelevizyon, diziler aracılığıyla yanlışgereksinimleri uyararak kitleleripasifleştiren popüler kültürüntemsillerini yansıtabilmektedir.Modernleşmeyi tamamlayamadanküresel postmodern etkilere maruzkalan Türk toplumunun, farklıtoplumsal kesimlere göre değişebilengündelik yaşam pratikleri, esasen birbütüncüllük arz etmemektedir. Ancakbelirli yaşam biçimlerinin ve bunabağlı olarak değerlerin medyatarafından temsili, hem bu yaşayış vedavranış biçimlerinin, dolayısıyla buyaşayışa ait değer yapılarınınnormalleşmesini ya da meşrulaşmasınıkolaylaştırmakta, hem de bumeşrulaşma sürecini kısaltmaktadır.Bu noktada değer değişimini eski–yeniya da geleneksel–modern karşıtlığınaindirgemek ve gelişme–yozlaşmaçerçevesinde ele almak, değerdeğişimini basitçe bir tercih sorunuolarak değerlendirip kısırlaştırmaktanöteye gidemeyecektir. Zira Söz konusuolan insani değerler olduğunda, “insanıinsan yapan şey nedir?” sorusunaverilecek cevap, yalnızca bireyselözellikler ya da kişisel ihtiyaçlar22


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115olmamalıdır. İçinde bulunulantoplumsal ve kültürel yapının ortayakoyduğu şartlar göz önüne alındığında,değer seçiminin bireysel özellikler yada kişisel ihtiyaçlardan çok, küresel birkültürel değişimin yaşandığıpostmodern zamanın gereklerine göreyapıldığı ve değerlerin özgür kişiselseçimlerden çok, ortak toplumsaleğilimler tarafından belirlendiğigörülecektir.Postmodernizm bireycilikle birlikterekabeti de yükseltmiştir. Ekonomik veteknolojik açıdan ilerlemiş olangünümüz toplumunda, bireyciliğin verekabetin yükselişi, toplumsaldayanışmayı giderek zayıflatmaktadır.Dünyayı anlamlandırmamızı sağlayanözgürlük, evrensellik, adalet, hakikat,ilerleme ve akılcılık gibi moderninsana rehberlik eden üst anlatılarınpostmodern dönemde güvenilirliğiniyitirmesi, kültürel yapının, toplumsaldüzenin, dayanışmanın ve kişilerarasıilişkilerin sarsılmasına yol açmaktadır.Postmodern dönemde kimlikler gibideğerler de parçalı ve birbiri içinegeçebilen yapısıyla, uçucu ve geçicidir.Toplumsal değerler yapısal bir birliktaşımamaktadır. Postmodern insan,bilginin ve değerlerin temelsiz olduğu,ahlaki yargıların dayanağınınbulunmadığı, yaşama belli bir anlam vedeğer yüklenemeyeceği duygusuylakarşı karşıya olduğundan ortak amaçve değerlerden yoksun kalmakta;bütüncül değer yapısına sahipolamamaktadır. Temsiller açısındantoplumsal olarak paylaşılan birdeğerler sistemi yerine, herkesin kendimikro-politikaları ve pragmatist değeryönelimleri olduğu görülmektedir.Ortak ve belirli bir toplumsal değeryapısı yerine çeşitli ve çelişen birdeğer yapısı göze çarpmaktadır. Budurum dizi anlatılarında vekarakterlerde de gözlenebilmektedir.Günü kurtarmak ve nasılsa öyleyaşayıp gitmek eğilimindekikarakterlerin, davranışlarını vekendilerini sorgulamaksızın çelişendeğerleri temsil etmesiyle, değerlerindeğer oluşlarını yitirmesindenkaynaklanan bir değer yoksunluğundançok, bir değerler karmaşası ortayaçıkmaktadır.Çelişen değerlerin bu şekilde bir aradabulunuşu, esasen bir arada olmasıdüşünülemeyen çok farklı şeylerin birarada bulunabildiği postmodern yapıyauygun düşmektedir. Dizi karakterlerinbazı tutarsız davranışları,davranışlarını şekillendiren değerlerinde dizilerde çelişkili ve tutarsıztemsiline yol açmaktadır. Çelişendeğerler ve davranışlar arasında birçatışma ve sorgulama yerine, farklıseçeneklerin olmadığı bir durumusorgulamaksızın peşinen kabullenmesöz konusudur. Bu anlamda dizikarakterleri, postmodern dönemdekendini sorgulamayı bırakmış, uçucuve akışkan kimliklere sahip bireyinözelliklerini göstermektedir.Genel olarak kendini sorgulamayan,kendinde kusur aramayan vetutarsızlıkları bulunan dizikarakterlerinin anlatı içinde hareket23


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115etmesini sağlayan öğeler bireysellik,güç ve başarı odaklıdır. Bu nedenledizideki karakterler farklı zamanlardafarklı ve tutarsız davranışlargösterebilmekte; dolayısıyla değertemsilleri de tutarsız olabilmektedir.Karakterlerin benzer durumlarda temsilettiği değerlerin çelişkili, farklı ya dakarşıt olmaları, tutarsızlık vekararsızlık yaratmaktadır. Bu nedenleesasen bir değer değişimi ya da değeryitiminden çok bir değerler karmaşasıolduğunu söylemek daha doğruolacaktır.Popüler kültür için geliştirilen kuramve eleştiriler, içinde bulunulan tarihselzaman ve bağlama göre değişmektedir.Popüler, bulunandan çok, yapılan birşeydir; aynı zamanda egemenliğin tesisedildiği alandır. Kapitalizmle popülerkültür arasında sıkı bir bağbulunmakta; popüler kültür,kapitalizmin çıkarları doğrultusundadüzenlenip dönüştürülmektedir. Enucuz ürünleri şık diye benimsetenpopüler kültür, yalnızca ekonomikgüce değil, simgesel bir güce desahiptir. Bu simgesel güç sayesindehedef kitlesinin aklını çelen popülerkültür üreticileri, toplum üzerindeetkilidir. Dolayısıyla kültürün içindegeliştiği toplumsal koşullar, kültürü detehdit eden kazanç mantığının etkisialtındadır. Böylece ticari kaygılardanve az zamanda çok kazanç arayışındandoğan yeni bir estetikle birlikte yenibir değer yönelimi de kültürürünlerinin bütününe aşılanmaktadır.Bu durumda yalnızca ticari amaçlarayönelmeyen ve medyatik kitlekültürüne boyun eğmeyen bir kültürelüretimin oluşturulması vedesteklenmesiyle, toplumların kendikültürlerine özgü değerlerinin değerolarak kalmaya devam etmesisağlanabilecektir.Sanat alanında yer alan romanların,zanaat alanında yer alan televizyonauyarlanmasında, sadakat sorunu temelteşkil etmektedir. Romanlara edebideğerini veren anlatı ve sözsanatlarının,televizyonuyarlamalarında estetik kaygılarla elealınması beklentisi, ticari yayıncılığınişleyişi göz önüne alındığında abartılıolsa da; en azından toplumsal belleğeve tarihselliğe uyulması, makul birbeklentidir.24


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115KAYNAKÇABAKTIN, M. M., (1981). ‘Epic and theNovel’ içinde: Holquist,Michale. (der.), TheDialogic Imagination:Four Essays (Austin:University of TexasPres), 3-40.BAUDRILLARD, J., (1997). TüketimToplumu (İstanbul:Ayrıntı Yayınları)BAUMAN, Z., (2010). Küreselleşme:Toplumsal Sonuçları(İstanbul: AyrıntıYayınları)BOURDIEU, P., (2002). TelevizyonÜzerine (İstanbul: YapıKredi Yayınları)CZARIİAWSKA, B., (2004).Narratives in SocialScience Research(London: SagePublications)DUNN, R., (1998). Identity Crises, ASocial Critique ofPostmodernity (London:Minepolis Press)EAGLETON, T., (2011a). KültürYorumları (İstanbul:Ayrıntı Yayınları)EAGLETON, T., (2011b).PostmodernizminYanılsamaları (İstanbul:Ayrıntı Yayınları)ESLIN, M., (2001). Televizyon Çağı(İstanbul: PınarYayınları)EVİN, A., Ö., (2004). Türk RomanınınKökenleri ve Gelişimi(İstanbul: AgoraKitaplığı )FISCHER, E., (1995). SanatınGerekliliği (İstanbul:Payel Yayınları)GIDDENS, A., (2010). ModernliğinSonuçları (İstanbul:Ayrıntı Yayınları)GÜNTEKİN, R. N., (1992). YaprakDökümü (İstanbul:İnkilap Kitabevi)GÜVENÇ, B., (2011). KültürünABC’si (İstanbul: YapıKredi Yayınları)HABERMAS, J., (2007). İdeolojiOlarak Teknik ve Bilim(İstanbul: Yapı KrediYayınları)HALL, S., (1991). ‘The Local and theGlobal: Globalizationand Ethnicity’, içinde:King, Anhony D. (der.),Culture, Glabalizationand the World-System:ContemporaryConditions fort heRepresentation of theİdentity (Univerity ofMinnesota Press), 19-39.HANNERZ, ULF., (1998). ‘ÇevreKültür Senaryoları’,Kültür, Küreselleşme veDünya Sistemi, (Ankara:25


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:85 K:115Bilim ve SanatYayınları)HELLER, A., (1992). ‘Varoluşçuluk,Yabancılaşma,Postmoderniz: GünlükYaşam ModellerindeDeğişim Araçları OlarakKültürel Hareketler’,Birikim, 42, 78-83.KELSEY, G., (2001). TelevizyonYazarlığı (İstanbul: YapıKredi Yayınları)LIVINGSTONE, S. M; LUNT, P. K.(1996), Talk on Television(USA:Routledge)MARDİN, Ş., (1994). Türkiye'deİktisadi DüşünceninGelişmesi (İstanbul:İletişim Yayınları)MARDİN, Ş., (1997). TürkModernleşmesi (İstanbul:İletişim Yayınları)MORAN, B., (1991). Türk RomanınaEleştirel Bir Bakış 1.(İstanbul: İletişimYayınları)NACİ, F., (2009). Reşat Nuri’ninRomancılığı (İstanbul: İşBankası Yayınları)ROSENAU, P., M. (1998).Postmodernizm veToplumbilimleri(Ankara: Bilim ve SanatYayınları)SCHWARTZ, S. H., (2006). ‘LesValeurs de Base de laPersonne: Théorie,Mesures etApplications’[BasicHuman Values: Theory,Measurement, andApplications], RevueFrançaise de Sociologie,42, 249-288.SONTAG, S., (1999). ‘The İmage-World’, içinde: Evans,Jessica; Hall, Stuart.(der.), Visual Culture:The Reader (London:Sage Publications), 80-94.TİMUR, T., (2002). Osmanlı –TürkRomanında Tarih,Toplum ve Kimlik(Ankara: İmge Kitabevi)WARDE, A., (1992). ‘Üretim-Tüketimİlişkisi Üzerine Notlar’,Birikim Dergisi, 43, 45-53.26


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122ENGELLİ BİLİNCİNİN İLKÖĞRETİM OKULLARINDA VETEKNOLOJİ TEMELLİ OLARAK OLUŞTURULMASINDAİLETİŞİMİN ROLÜ: “ENGELLİLER BİLGİSİ” DERSİINFORMATION ON DISABILITIES COURSE: THE ROLE OFCOMMUNICATION IN CREATING “DISABILITIES AWARENESS”BASED ON TECHNOLOGY IN PRIMARY SCHOOLSYrd. Doç. Dr. Ruken ÖZGÜL KILANÇNişantaşı Üniversitesi, İİSBF, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüruken@kilanc.comÖzet: Günlük hayat döngüsünde, kısıtlı ya da kalıcısürelerle örtüşen bir takım “engelli olma durumu” ilekarşı karşıya kalındığında, başkasının yönlendirmesiolmadan gereken anlaşma ortamını sağlamak, birlikteyaşam koşullarını yerine getirmeye çalışmak; durumlailgili bilincin, GİRİŞ deneyimin ve algının gelişmiş olmasıyladoğrudan ilgilidir. Özürlü hakları evrensel bildirgesindede “Sakat Hakları Bildirisi, sakat kişilerin toplumaüretken bireyler olarak katılmaları konusunda olduğukadar, toplumun sakatlara karşı yükümlülüklerini desaptamaktır” ifadesi kullanarak, engelli olmadurumunun sınırlı sayıda kişinin değil, tüm insanlarınhassaslıkla ilgilenmesi ve öneminin algılanmasıgerektiği bir konu olduğu vurgulanmaktadır. Buhassasiyeti kitlelere yayabilmek ve iletişiminiyönetmek için; ilköğretim okullarımızda yeni medyayıda bir iletişim aracı olarak kullanan “Fatih Projesi”nizemin olarak kullanarak, okunacak “Engelliler Bilgisi”dersleri ile yabancı dil öğrenir gibi işaret dilini, birlikteyaşarken neden basamak değil rampa kullanmakgerektiği bilincinin yanında, teknoloji (tabletler vs.)sayesinde birlikte yapılan projelerin de takım ruhunugeliştireceği öğrenilebilir. İletişim KuramcılarındanMarshall McLuhan’a göre; teknoloji, insanınuzantısıdır ve bu pozitif enerjinin birliktedeğerlendirilmesiyle birlikte yaşam kalitesinde sinerjiyaratılabileceği unutulmamalıdır. Çalışmada, bubağlamda engelli bilinci ve algısındaki iletişimin rolüüzerinde durulacak, eğitimin ve birlikte yaşamanıngerekleri göz önünde bulundurularak belirliörneklemde bir saha çalışması yapılarak sonuçlarıdeğerlendirilecektir.Anahtar kelimeler: Engellilerle İletişim, EngellilerDersi, Yeni Medya, Fatih Projesi, Akıllı TahtaAbstract: In everyday life, when encountered withtemporary or permanent “disability status”, creating anagreement setting and carrying out the conditions ofliving together are directly related to improvement ofthe notions of awareness, experience and perception onthis issue. Also, in Convention on the Rights of Personswith Disabilities it is stated in the first article that “Persons with disabilities include those who have longtermphysical, mental, intellectual or sensoryimpairments which in interaction with various barriersmay hinder their full and effective participation insociety on an equal basis with others.”, by stressing thesignificant point that being disable should be regardedas important by not a limited number of people’s but allof the people with delicacy. To disseminate thisdelicacy and manage its communication, it is possible toteach students sign language as if it is a foreignlanguage and why not to use steps instead of platformswhile sharing the same place by the help of DisabilityAwareness courses on the basis of “Project Fatih” inprimary schools which uses new media as acommunication tool and helps to foster team spirit intechnology-aided joint projects (with tablets etc.)According to communication theorist MarshallMcLuhan, technology is prolongation of people and itshould not be forgotten that a synergy can be created inquality of life by the appraisal of this positive energy. Inthis study, the role of communication in awareness andperception of disability were pointed out and afieldwork with particular sample was conducted andevaluated by considering the necessity of education andrequirements of living together.Keywords: Communication with Disable People,Information on Disabilities Course, New Media, ProjectFatih, Smart Board27


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122GİRİŞEngellilerle ilgili düzenlemeler, 1900’lerinikinci yarısından bu yana sürmektedir.İngiltere ve Amerika çalışmaları ilkbaşlarda dikkat çekerken artarak yayılanbilinçlendirme işbirlikleri gözçarpmaktadır. Tüm düzenlemelerincelendiğinde karşımıza çıkan en mantıklısonuç; engelli olma durumunun sınırlısayıda kişinin değil, tüm insanlarınhassaslıkla ilgilenmesi ve önemininalgılanması gerektiğidir. Bu hassasiyetlekitlelere küçük yaştan başlayarak ulaşmakdoğru bir strateji olacaktır. İlköğretimokullarımızda yeni medyayı da bir iletişimaracı olarak kullanan “Fatih Projesi”nizemin olarak kullanarak, okunacak“Engelliler Bilgisi” dersleri ile yabancı dilöğrenir gibi işaret dilinin öğrenilmesini veteknoloji (tabletler vs.) sayesinde birlikteyapılan projelerin de takım ruhunungelişmesini sağlayarak engelli ve diğeröğrencilerin kaynaşması sağlanabilir.Dersin, Milli Eğitim prensipleriyleörtüşecek biçimde, ünite ve konularınengelli örnekleri eklenip tekrarhazırlanarak özet biçiminde geçildiği“öğrendiklerimizi toparlayalım” dersitarzında olması işleyişi zevkli kılacaktır.Kişilerin bazı eksikliklerini başka biralanda gidermek için yetenekler geliştirdiğiortadadır. Bu yeteneklerin dışa vurumuiçin kullanılan araçlardan biri de;iletişimdir. Kimi zaman müziği kimizaman şiiri kimi zaman resmi araç olarakkullanır iletişim. Bu bağlamda ele alındığızaman birlikte yapılan sınıf çalışmalarınıntakım ruhunu desteklediği, teknolojininengellerin hissedilmemesi için bir fırsatadönüştürüldüğü “Engelliler Bilgisi” dersi;tüm çocukları küçüklüklerinden başlayarakkucaklayacak, bilinçlendirme etkinlikleriolacaktır.İletişim Kuramcılarından MarshallMcLuhan’a göre; teknoloji, insanınuzantısıdır. (Rigel vd., 2005: 18-19) Dahaaz duyan kulağımızın uzantısı hopörlör, iyigöremeyen gözümüzün uzantısı gözlükler,yazamayan parmaklarımız için özelkalemli tabletler ve onların sanalklavyeleri...bizi aynı kürede daha konforlu28


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122yaşama ulaştırmaktadırlar. Birlikte yapılanödevlerin, tahtada yansıması iki kişilik birpaylaşımla sınırlı kalmadan, diğeröğrencilerin de çalışmaya katılımınısağlayarak takım ruhunu pekiştirecektir.1. KAVRAMSAL OLARAK ENGELLİOLMA DURUMU VESINIFLANDIRILMASIGeleceğin mimarları, mühendisleri,iletişimcileri, doktorları, hakimleri olacakolan çocukların, birlikte yaşamayı dahakolay becerebildikleri, normalyaşamlarının birtakım nedenlerleaksamalarla yürüten kişileri iyi tanımalarıher iki tarafın da yaşamı kaçırmadanhuzurlu biçimde sürdürdükleri bir dünyaiçin, engelli olan ya da olmayan kişilerinne olduğunu bir kere daha hatırlamakönemlidir.Bu bağlamda, çeşitli kurumların yaptığı“engelli” tanımları şöylesıralanabilmektedir. Toplumsal algılamadasakatlığın tanımı yapılırken, bedenüzerinde yoğunlaşılmıştır. Sosyal vemedikal tanım olarak hayat bulan sakatlıktanımlarının birbirlerinden ayrışmaları;sakatlık ve engellilik kavramlarınınyüklendiklerianlamlardankaynaklanmaktadır (Demircioğlu, 2010:14-15).ILO’nun Kabul ettiği tanıma göre, “sakat”terimi, bireyin, kabul edilmiş fiziksel veyazihinsel bir özür sonucu, uygun bir iştemini muhafazası ve işinde ilerlemesihususundaki beklentilerinin önemli ölçüdeazalmış olması kapsamında ele alınır.(http://www.ilo.org/ public/turkish/region/eurpro/ankara/about/soz159.htm.10.09.2013).Birleşmiş Milletler Genel Kuruluşu'nunkabul ettiği Sakat Kişilerin HaklarıBildirgesi’nde engelli kişi tanımı şöyleyapılmaktadır. “Normal bir kişinin kişiselya da sosyal yaşantısında kendi kendisineyapması gereken işleri, bedensel veyaruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya dasonradan olma herhangi bir noksanlıksonucu yapamayanlar".29


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122Engellilik tanımı için, Birleşmiş MilletlerÖrgütü (BM) ve Uluslararası ÇalışmaÖrgütü (ILO)’ nun tanımları bizi “kişilerinyaşamlarını sürdürmede (eşit çabasarfetmeleri ya da aynı araçlarıkullanmalarının) bazı yeteneklerindekieksikliklerden dolayı aynı sonucaulaşamayabilecekleri gerçeği vebeklentileri ” çıkarımına götürmektedir.Özürlüler Kanununa göre ise özürlü:Doğuştan veya sonradan; bedensel,zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyalyeteneklerini çeşitli derecelerdekaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşamauyum sağlama ve günlük gereksinimlerinikarşılamada güçlükleri olan ve korunma,bakım veya rehabilitasyon, danışmanlık vedestek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiyi,tanımlarken, 3 Mayıs 2013 tarihindeyayınlanan resmi gazeteye göre “engelli”olarak değiştirilmiştir (http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/05/20130503.pdf. 15.9.2013).Uluslararası Çalışma Örgütü,çalışmalarında -WHO- Dünya sağlıkörgütünce yapılan engelli tanımınınözellikle üzerinde dururken, noksanlık,özürlülük ve maluliyet sınıflamaları altındadeğerlendirildiğini aktarmaktadır.Dünya Sağlık Örgütü, özürlülüğü sağlıklıolmama sonuçlarına dayandırdığısınıflamaya göre (http://www.ilo.org/oshenc/part-iii/disability-andwork/item/170-disability-concepts-anddefinitions?tmpl=component &print=1.15.09.2013):• Noksanlık, sağlık bakımındanpsikolojik, anatomik veya fiziksel yapı vefonksiyonlardaki bir noksanlık veyadengesizliktir.• Özürlülük, sağlık bakımından birnoksanlık sonucu meydana gelen venormal sayılabilecek bir insana oranla birişi yapabilme yeteneğinin kaybedilmesi vekısıtlanmasıdır.• Maluliyet, sağlık alanında birnoksanlık veya sakatlık sonucunda, belirlibir kişide meydana gelen, o kişinin yaş,cinsiyet, sosyal ve kültürel durumuna görenormal sayılabilecek faaliyette bulunma30


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122yeteneğini önleyen ve sınırlayandezavantajlı durumdur.Özürlü denildiği zaman, günlük dilde deyeti kayıpları olanların sakat olaraknitelendirilmesi, bedensel ya da zihinselolarak anormal ölçüde eksikliğinin ya dayetersizliğinin olması dolayısıyla normalfaaliyetlerekatılamayanlarıbetimlemektedir (Thomas, 2011: 31).Engellilerle ilgili çalışma yapan, konuylaprofesyonelce ya da başka nedenlerleilgilenen her kim olursa olsun karşılaşacağıitibar edilen tanımları maddelerletoparlanacak olursa; Normal yaşam aktivitesiniaksatabilecek noksanlık varsa Bu aksaklığın sebebi doğuştansa,sonradan edinilense ya da genlerlegeliyorsa Kişilerin bu özelliklerinden dolayıdesteğe ihtiyaçları varsa Gelecek ile ya da mevcut iş/okulsosyal yaşam yerlerini bu nedenlerle; eldeetme ve sürdürme beklentileri ve kaygılarıvarsa; bir özel durumdan söz edilebilir.Toplumun diğer kısmının, bu özellikleritaşıyanlarla birlikte eğitilmesi, aynı ortamıpaylaşmaları, birbirlerine destek olmalarıgerekmektedir. Çünkü, bir tekerleklisandalye kullanıcısı ile birlikte yürüyen,yürüme engelli olmayan kişinin de rampayıçıkması söz konusudur. Çocuklar içinmasal kitabı seçerken, içine bakılır hızlıcagöz gezdirilip okunur. Çizgi film seçerkenkorkutucu, sakıncalı mı diye büyüklerinfiltresinden geçer, Braille alfabesini bilmekde aynı dili konuşmak içindir. İşaret dili ileanlaşabilen bir kişinin yakınları da zamanlabu dili öğrenir. Çünkü paylaşım yapılanyerde, konuşarak anlaşılır. Bu durumda,engelliler kadar aynı toplumun diğerfertleri de eğitilmelidir.2. ENGELLİ BİLİNCİEngelli denilince ne anlaşıldığını anlamakiçin ilk önce algılamamız gereklidir.Algılama işini yaparken; “Gelen verininbilgiye dönüştürülmesi süreci. Bir nesneninvarlığını, bir olguyu, bir olayı bir kavramıduyum yoluyla bilinç alanına almak, sezi31


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122yoluyla anlamak, bilincine varmak eylemi”(Güz ve Diğerleri, 2002: 13) nigerçekleştirmiş oluruz. Ya da başka biranlatımla; “Duyu örgenleri yoluyla,çevrede var olan nesne ve olaylarınbilincine varma” işi gerçekleştirmiş oluruz.(Algılama,http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=veritbn& kelimesec =11565. 4 Haziran 2009)Bu durumda engelli bilincinin oluşmasıiçin, aldığımız işaretleri kendimizce işleyipkendi anlayacağımız bilgiye çevirmeişlemi yapmalıyız. Bunu kavramak için dekişi olarak bazı işleyici, anlamlandırıcıbilgilere ihtiyaç duyarız. Buradanhareketle, ilköğretim çağında çocuklarıngelecek hayatlarındaki birçok şeye anlamverecek bilgi birikimlerini, deneyimlerinizenginleştirici kılavuzlar eklemek,“Engelliler Bilgisi” dersi ile onlarınyanında olmak önemlidir.Yetişkinler açısından bakıldığında, engellitanımlarının çıkarımlarının ardından,engelli bilinci denilince ilk akla gelen,içinde bulunulan toplumun engellilerleilgili olarak bilgili olma durumudur.Bilgilendirilme ya da toplumunkanunlarında engellilerin, engelliolmayanların yaşam şartlarına ne kadaryaklaşık ya da eşit biçimde yaşamsürdürmeleri için gerekli düzenlemelerinyapıldığı, yaptırıldığı da engelli bilincinebağlanabilir. .İkinci olarak ise, engelli olma ihtimalidüşünüldüğünde, potansiyel engellilerin buyaşama finansal açıdan, sigortahizmetleriyle hazırlanmalarından sözedilebilir.Türkiye için birtakım kısa engelliistatistikleri vermek yani; birlikte yaşanılantek kürede ve özellikle bu coğrafyadakiengelli ama sosyal yaşama entegre olmasıgereken kaç kişinin olduğunun bilincindeolmak demektir.Tablo 1. Türkiye’deki Engellilerin 2012 Yılı İçin İllere Göre Dağılımı32


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122İl Toplam İl Toplam İl ToplamAdana 46,788 Edirne 7,621 Malatya 17,737Adıyaman 20,599 Elazığ 14,3 Manisa 33,311Afyonkarahısar 14,463 Erzincan 7,148 Mardin 17,144Ağrı 6,562 Erzurum 16,156 Mersin 39,376Aksaray 8,995 Eskişehir 16,823 Muğla 15,963Amasya 6,45 Gaziantep 28,746 Muş 8,278Ankara 90,707 Giresun 12,884 Nevşehir 8,494Antalya 38,66 Gümüşhane 3,402 Niğde 11,136Ardahan 2,975 Hakkari 3,541 Ordu 22,866Artvin 6,787 Hatay 32,819 Osmaniye 10,154Aydın 29,688 Iğdır 4,455 Rize 9,274Balıkesir 21,582 Isparta 9,085 Sakarya 17,129Bartın 6,571 İstanbul 177,818 Samsun 38,639Batman 15,246 İzmir 98,564 Siirt 5,808TOPLAM 1.559.222Kaynak: http://www2.tbmm.gov.tr/d24/7/7-14302sgc.pdf.Engellileri aynı kürede yaşamladiğerleriyle bütünleştirmek ve birlikteyaşamakla ilgili araştırma yaparken,lokasyon olarak kayıtlı engellilerden yolaçıkarak bir sayı verilmek istendiğinde,2012 verilerine göre; İstanbul, İzmir veAnkara’nın engellilerin sayısal olarak gözeçarpıcı olan yüksek değerleri önemlidir.Kayıtlı olanlar üzerinden verilebilen burakamlara göre; Türkiye’deki toplamengelli sayısı 1.559.222 kişidir. Bununyanında günlük yaşamda rastladığımız herbir engellinin yukarıdaki istatistikler içindeyer almaması da mümkün olabilmektedir.Tablo 2. Kayıtları Bulunan Engellilerin Yaşlara Göre DağılımıYaşKişiSayısı00-07 87,31508_14 186,61433


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:12215-21 144,38622-28 143,10029-35 145,20136-42 140,95343-49 129,64950-56 107,68357-63 103,38264-70 93,10871-77 93,00077+ 184,830Kaynak: http://www2.tbmm.gov.tr/d24/7/7-14302sgc.pdf.Tablo 3. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Danışma HizmetleriGenel Müdürlüğü Verilerine göre;ÖğretimYılı2011-20122011-2012 Eğitim-Öğretim Yılındaki Özel Eğitim Öğrencileri SayılarıOkul Öğretmen Özel Eğitim Özel Eğitim KaynaştırmaSayısı Sayısı Okullarında Sınıflarında EğitimdeToplam814 7.607 42.896 20.968 148.753 212.617Kaynak: http://www2.tbmm.gov.tr/d24/7/7-14302sgc.pdfEngelli olan çocuk nüfusunun engelliolmayanla birlikte yaşaması için birdüzenlemenin yapılmasına en büyükneden; birlikte okuyabilme, eğlenebilme,sosyal yaşamı devam ettirme açısındanbelirtilen istatistiki bilginin önemidir.Sayılardan çıkarımla; yaklaşık 274.000kadar kayıtlı 0-15 yaş arası engelli çocukbulunmaktadır. Belki sınıflarında sıraarkadaşı belki sosyal yaşamlarındakullandıkları ortak alanlarda rastladıklarıkişiler ya da ailenin diğer bireyi olarakörneklendirmelerleçocuklarınyaşamlarında yer almaktadırlar.34


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122Birlikte yaşam için önemli olan karşılıklıbilgi sahibi olunmasıdır. Çocukların engelliolan ya da olmayan kişiler hakkında bilgieksikliğinin giderilmesi karşılıklı olarakbirlikte yaşamı kolaylaştırıcı birtakımsonuçları sağlar. Bilgilendirmek sadecederslerde, anlatarak değil görerekdeneyimlemelerine izin vererek desağlanabilir.Çocuklar ya da yetişkinler için bubilgilendirmeyi sağlayan yollardan birdiğeri de piktogramlardır. “Toplum olarakengelli bireylerle birlikte olma, kamusalalanlardaki piktogramlarla iletişim kurmakengelli olmayan kişilerin de bu görselleribilmesiyle mümkündür” (Kınay, 2013:220).Birlikte yaşamak kadar birlikte eğitim almahakkından da sözetmek mümkündür.Eğitim hakkı eşitliği düşünüldüğünde,tablet bilgisayarlar fiziksel imkansızlıklarıda ortadan kaldırarak, bir anlamdateknolojiyi insanın uzantısına çevirerek,birlikte çalışma imkanı sunabilmektedir.Yeni çalışmaların ışığında, işitmeengelliler için; dokunarak öğrenme, görmeengelliler için duyarak öğrenme gibiçözümlerin geliştirildiği sevindiricidir.Engelliliğin değişen şartlarına baktığımıza,blogların, sosyal paylaşım sitelerinin bilgipaylaşımında farklı bir kaynak olduğunusöyleyebiliriz. Teknolojinin ve iletişimaraçlarındaki bu gelişmeler ve beraberindegetirdikleri yenilikler, engellilerin de uyumsağlayarak ihtiyaçları doğrultusundayaşamlarını kolaylaştırmıştır. Amerikadakiinsanlar için cep telefonlarının gerekli halegeldiği zaman, tekerlekli sandalyekullanıcıları için gayet ihtiyaç karşılayıcıolmuşken, işitme engelliler için aynıdurum söz konusu değildi. Ceptelefonlarından konuşmak kadar kısa mesajservisini kullanmanın yaygınlaşmasıyla,işitme engelli kişiler için de yaşamıdiğerleri kadar kolaylaştırır halegelebilmiştir. Bilgisayarlardan Skype gibigörüntülü bağlantının yapılabilir olması ilede işitme engellilerin işaret diliyle anlıkiletişim yöntemlerini kullanır halegelmeleri sevindiricidir. Başlangıçta 40$tutarında bir web kamerasıyla, günümüzde35


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122artık cep telefonlarının gelişmişözelliklerinde ve bilgisayarlarda dahilikameralarla engellilerin birbirleriyle veengelli olmayan kişilerle iletişimleriyaygınlaşmıştır (Haller, 2010: 20).Tablet bir yeni teknoloji aracıdır. Teknolojisürekli gelişerek yaşama adapte olurkenyine aynı hızla eskimektedir. Yeni medya;elemanlarıyla, teknik icatlarıyla vesüreklilik gösteren gelişimleriyle yaşamıdesteklerken hedef kitleyi bireyselzamanlarını nasıl değerlendirdikleriyleilişkili olarak yakalar.Günümüz dünyasında, öğrenciler fen,matematik, tarih, coğrafya derslerini üçboyutlu sinema teknolojisi ile öğrenirkenöğrencilerin derslerinde daha verimliolarak eğlenerek çalışacakları “TabletPC”ler, çeşitli animasyonlar içerereköğrenmeyi eğlenceli hale getirmekte vetestler ile soru çözümlerini de uygunbiçimde öğrenciye aktarmaktadırlar (TürkEğitim Rehberi, Aylık Eğitim TeknolojileriGazatesi, 2012: sayı: 19 2,4).böylece; teknolojinin ürünü yeni iletişimaraçları, sosyal bütünleşmeye hizmetetmektedir.“Özenli kurgularla yapılan animasyonlarda, yeni teknolojiyi kullanarak yaşamdayerlerini almaktadırlar. Fatih Projesikapsamında şimdilik sadece pilotokullarda uygulanmakta olan Tablet/Pc ileeğitimin öğrencilere sunduğu en çarpıcıkolaylık, derslerin animasyon vedramalarla kurgulanarak görsel hafızayada hitap etmesidir. İstendiği zaman kaliteve bilgi kaybı olmaksızın yer/mekan sorunuyaşamadan; izlenebilecek olan dersler,çözülmek istenen yaprak testler bir yenimedya aracının eğlenceyle kombineolarak, eğitimde yaratacağı katkıaçısından önemli bir örnektir” (Kılanç veTanrıbilir, 2012: 19-23) .İlköğretim okullarımızda akıllı tahta vetablet/Pc’leri bir iletişim aracı olarakkullanan “Fatih Projesi”ni zemin olarakkullanarak, okunacak “Engelliler Bilgisi”dersleri ile yabancı dil öğrenir gibi işaret36


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122dilini öğrenen ilköğretim öğrencileri,birlikte yaşarken neden basamak değilrampa kullanmak gerektiğini ilkokulsıralarında öğrenmiş yetişkinler eğitmeninöneminin yanında teknoloji (tabletler vs.)sayesinde birlikte yapılan projelerin detakım ruhunu geliştireceğini öğrenebilirler.Aynı zamanda bu projeyle, teknolojinineksik kaldığı yerlere de eşit şartlarıngirmesi sağlanarak başka bir açıdan daeğitimde eşitlik ilkesine hizmet edilmişolacaktır.3. FATİH PROJESİ VE ENGELLİLERFatih Projesi’nin Proje Uygulama Stratejisive etkin katılım, ilgili Bakanlıklardanoluşan Proje Yönlendirme ve İcra Komitesitarafından sağlanır,TÜBİTAK Başkanıkomiteye başkanlık eder. Eğitimde FatihProjesi’nde, eğitim ve öğretimde fırsateşitliği ve okullardaki teknolojiyiiyileştirmek için, öğrenme-öğretmesürecinde daha fazla duyu organına hitapedilecek şekilde, her öğretmene ve heröğrenciye tablet bilgisayar verilecektir.Proje, Millî Eğitim Bakanlığı tarafındanyürütülür, Ulaştırma Bakanlığı tarafındandesteklenen bir projedir. 5 yıldatamamlanması planlanmıştır.proje yönetimi tarafından ortak çalışmayapmak isteyen firmalar 2012 yılında davetedilmiştir. Projeyi engelli öğrenciler içinyeniden tasarlayan uzmanlar, engellileriçin yeni tablet ve akıllı tahta tasarımınabaşladı.“Her engel grubu için ayrı ayrı dizaynedilecek projelerde, görme engelliöğrencilerin tabletlerine sesli içerik veBraille alfabesi bulunan klavyekullanılacak. Böylelikle “az görene çokkonuşan tabletler” sayesinde öğrencileraynı bilgiyi diğer öğrencilerle aynı şekildeerişebilecek.Projenin çıkışında üzerinde çalışılmamışolan “engelli” kullanıcılar için kısazamanda içerik çalışmaları başlatılmış ve-Kabartma Yazı: Az gören engelliler içintabletlere, tahta üzerinde yapılanişlemlerin yansıtılabileceği bir sistem37


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122üzerinde çalışmalarına ağırlık verenuzmanlar, duyma engelliler için görselöğeler ve ışıklandırmalardan yararlanantasarımda diğer fiziksel engelliler için deyeni dizaynlar üzerinde çalışılıyor.dahil edildi (http://www.egitimdefatihprojesi.com/ana/sayfa.asp?id=377). Böylece; fırsat eşitliği ile özeldurumdaki öğrencilerin de bu teknolojikdestekten faydalanmalarını sağlayacaktır.-Işık Artacak: Uzmanlar, diğer fizikselengelli öğrencilerin, bilgiye erişimininkolaylaşması için etkileşimli tahta vetabletler de kamera sistemi, seslendirmesistemi, daha fazla ışık olması konusunu daplanlıyor. Öte yandan etkileşimli tahtayave tablete engeliler için yüklenen ve takılanprogramlarınkendiliğindengüncellenebilir olmasını da sağlayacak birproje üzerinde çalışma yapıyor. Bununyapılmasıyla birlikte projenin tüm yönleritamamlanmış olacak” (http://www.teknokulis.com/Haberler/Guncel/2012/05/06/fatih-projesi-simdi-de-engellerikaldiriyor.6 Mayıs 2012)Milli Eğitim Bakanlığı’nın Cumhuriyettarihinde yaptığı en büyük proje olaraknitelendirilen Fatih Projesi’ne engelliokulları olan 2011-2012 yılı verilerine göretoplam 814 olan özel eğitim okulları daEğitim alanındaki yeni görüşe göre, oyunyaratmak meşgul edici olduğu kadareğiticidir. Bilgisayar ortamındaeğlendirerek eğitim anlamına gelen“edutainment” eğitsel farklılık ve eğlenceunsurlarının bir karışımını içerir. Yenimodel, bunu yakın bağlantılı ve tamamenentegre edilmiş olarak değerlendirmektedir(Klopfer, Osterweil ve Salen, 2009: 22).Bu bağlamda, henüz çocukluk çağındaolan bireylerin, eğitilirken aynı zamandaeğlenmelerini ve öğrenmelerini sağlamakyaşları itibariyle en doğru yol olacaktır.Edutainment ile tabletlerde görsellerledesteklenmiş, engelli örneklerinin deiçinde bulunduğu çeşitli animasyonlarlafilmleştirilmiş, diğer bir sanat kolu olanmüzik ve seslendirme ile beslenmiş birtrafik dersinde öğrenilen “karşıdan karşıyageçme kuralları” gibi düzenlemeler, gençnüfus ve toplumumuz için önemlidir.38


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:1225. GÜNÜMÜZ ENGELLİ BİLİNCİNEYÖNELİK BİR ARAŞTIRMA-Yöntemİstanbul’da yüzyüze görüşülerek yapılankısa anket çalışması, 18-55 yaşaralığındaki kişilere kolayda örneklemeolarak uygulanmıştır. Katılımcılarıntamamı İstanbul’da ikamet etmektedir.Katılımcılar; üniversite öğrencileri,öğretim üyeleri ve hizmet sektörüçalışanlarından oluşmaktadır. Anket, Eylül2013’te yapılmıştır. Katılımcıların, %27’si22 yaş ve üzeridir. %22 oranındakikatılımcının eğitim seviyesi lisans üstüdür.-BulgularBu çalışmanın amacı; engellilerkapsamında kullanılabilecek “iletişimaraçları” ve ilköğretim seviyesindenbaşlanması düşünülen “Engelliler BilgisiDersi” hakkındaki görüşlerini almayayöneliktir. “Engellilerle birlikte yaşamayıöğrenmek için ilköğretimde “EngellilerBilgisi” dersi olmalı mı? sorusuna verilenolumlu yanıt %93.3 tür.İşitme Engellilerle İletişimde Ne TürAraçlarla İletişim Kurulabilir? Sorusunaverilen yanıtlar ele alındığında; Teknolojikİletişim Araçlarının içerisinde sayılan, Ceptelefonları, tablet/Pc’ler, bilgisayarlar%16,7’lik bir dilimle karşımızaçıkmaktadır. İşaret dili için %16,7’lik biroran göze çarparken, görsel ve yazılıiletişim imkanı sağlayan araçların, işitmeengellilerle olan iletişimdekullanılabileceği yanıtını verenlerin oranı:36,7’dir.Görme Engellilerle İletişimde Ne TürAraçlarla İletişim Kurulabilir? Sorusunaverilen yanıtların oranı; ses ve BarilleAlfabesiyle %34,4 ve İşitme yönü olan hertür araçla yanıtı verenlerin oranı %35,6’dır.Bedensel Engellilerle İletişimde Ne TürAraçlarla İletişim Kurulabilir? Sorusununyanıtları arasında; Her Türlü AraçlaOlabilir diyenlerin oranı: %14,4; Göze veKulağa Hitap Eden Araçlar diyenlerinoranı, %26,7 ve Uygun Koşullar39


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122Oluşturarak iletişime yön vermekisteyenlerin oranı ise: %31,1’tir.Zihinsel Engellilerle İletişimde Ne TürAraçlarla İletişim Kurulabilir? Sorusunaverilen yanıtlar şöyledir: Daha çok GörselYönü Gelişmiş Araçlarla yanıtını verenkatılımcıların oranı, %32,2 iken; Sabırladiyen katılımcılar % 6,7ve Duygusal BağKurarak yanıtını veren katılımcılar%8,9’dur.6. TARTIŞMA ve SONUÇ1950’lerden sona başlanan Engellilereyönelik çalışmalar, günümüze kadaraşamalar kaydederek gelmiştir. Tümdüzenlemeler incelendiğinde karşımızaçıkan ve kimi zaman, kişilerin de ifadeettiği sonuç; engelli olma durumunun tüminsanların hassaslıkla ilgilenmesi veöneminin algılanması gerektiği bir konuolduğudur.Bu hassasiyetle kitlelere küçük yaştanbaşlayarak ulaşmak, ortak alankullanmalarını sağlamak, doğru bir stratejiolacaktır. İlköğretim okullarımızda yenimedyayı da bir iletişim aracı olarakkullanan “Fatih Projesi” ile okunacak“Engelliler Bilgisi” dersleri ile yabancı dilöğrenir gibi işaret dilinin öğrenilmesini,özenle tasarlanmış animasyonlarla birlikteyaşamanın normal olduğunu anlatan konuanlatımları ve teknoloji (tabletler vs.)sayesinde birlikte yapılan projelerin detakım ruhunun gelişmesini sağlayarakteknoloji ve araçların insanın uzantısıolduğundan hareketle; engelli ve diğeröğrencilerin kaynaşması sağlanabilir.Toplumun diğer kısmının, bu özellikleritaşıyanlarla birlikte eğitilmesi, aynı ortamıpaylaşmaları, birbirlerine destek olmalarıgerekmektedir. Çünkü, bir tekerleklisandalye kullanıcısı ile birlikte yürüyen,yürüme engelli olmayan kişinin de rampayıçıkması söz konusudur. Türkiye’nin üçbüyük ilinin kayıtlara alınabilmiş engellisayısının oranı önemli bir bulgudur.Türkiye’de 274.000 kadar kayıtlı 0-15 yaşarası engelli çocuk bulunmaktadır. Engelliçocuklarla engele sahip olmayan ya dafarklı engele sahip diğer bir çocuğun aynısınıfta, okulda yerleşim yerinde birlikteyaşaması, birbirlerine alışarak yaşamı40


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122birlikte daha konforlu hale getirmesimümkün.Yapılan anket çalışmasında “Engellilerlebirlikte yaşamayı öğrenmek içinilköğretimde “engelliler bilgisi” dersiolmalı mı? sorusuna katılımcıların verdiği“evet” cevabı: %93.3’tür. Engelliler bilgisidersinin olması gerektiği sonucu çıkananketin diğer sonuçlarının sayısal değerleritekrar ifade edecek olursa; işitme engellileriçin iletişimde kullanılacak araçların nelerolabileceği sorusuna katılımcıların verdiğicevaplar arasında en belirgin olanları: ceptelefonları, tablet bilgisayarlar, işaret dili,yazı, görsel iletişim araçlarıylayanıtlarıyken, açık uçlu soruya verilen :“İlkokullarda işaret dili öğretilebilir” yanıtıdeğerlidir.“Görme engellilerle iletişimde ne türaraçlarla iletişim kurulabilir?” sorusununyanıtları; işitsel, koku, telefon teknolojikaletler, Braille Alfabesi ve müzik olarakgenellenebilir. Buna ek olarak; “Arayüzlerinde ses sensörü olan özel araçlar,navigasyon yüklenen elektronik baston”önerileri toplumun bireylerinin konuüzerine düşündükleri ve engelin sadecebaşkalarının sorunu olmadığınıgöstermektedir.“Bedensel engellilerle iletişimde ne türaraçlarla iletişim kurulabilir?” sorusunaverilen cevaplar da kendi içerisindeçeşitlenirken, her tür teknolojik iletişimaracı kullanılabilir yanıtı ile genellenebilir.Bunun yanında, anlam ifade eden diğeryanıtlar “5 duyu organında problem yoksanormal insan gibi iletişime geçebiliriz”,“Normal bir insanla zaten her tür iletişimegeçilebilir”, “Onun davranışlarını bedenselolarak görmeyip iletişim sağlanmalı,görmezden gelinebilmeli”, “Bedenselengel iletişim için sorun teşkil eder mi?Teknoloji her yerde, insanın hareketetmesine gerek yok” “Onların engelliolmadığını hissettirmek önemli diyedüşünüyorum. Yani kendilerinde bir kusurgörmemelerini sağlamak gerekir” yanıtlarıtoplumun da engelli kesim içinhassasiyetini gözler önüne sermektedir.41


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122Birlikte yaşam için önemli olan karşılıklıyaşayarak, aynı teknolojik şartlarda,birlikte projeler yaparak edinmek etkiliyollardan biridir. Eğitimde Fatih Projesiniprojenin başlangıcına ek olarak, engelliöğrenciler için yeniden tasarlayanuzmanlar, engelliler için yeni tablet veakıllı tahta tasarımına başlamışlardır.Edutainment ile tabletlerde görsellerledesteklenmiş, engelli örneklerinin deiçinde bulunduğu çeşitli animasyonlarlafilmleştirilmiş, bilgilerini sınayacak vetestlerin cevap anahtarlarına daulaşacakları derslerin, engelli olan ya daolmayan tüm öğrencilerin ilgisini çekeceğibir gerçektir.Engellilerin yaşama engelli olmayanlarlabirlikte katılımında, iletişim araçlarıönemli bir yer tutmaktadır. Birlikte yaşamıkucaklamak için; bireylerin birlikte yaşamadeneyimini tattıkları ilk yer olan “okul”ların bu sorumluluğu üstlenmeleri“teknoloji tabanlı iletişim araçlarını”enstrüman olarak kullanmaları,gelişimimizi ve geleceğimizi hızladestekleyecektir.bilgi sahibi olunmasıdır. Bilgiyi birlikteKAYNAKÇACAROL, T., (2011). Sakatlık Kuramı:Kilit Fikirler, Meseleler veDüşünürler, İçinde SakatlıkÇalışmaları, Sosyal BilimlerdenBakmak, Der., Dikmen Bezmez,Sibel Yardımcı, Yıldırım Şentürk,Çev., Ferit Burak Aydar, İstanbul:Koç Üniversitesi Yayınları.DEMİRCİOĞLU, M., (2010). ÜretimSürecinde Sakat Emeği, İstanbul:Kibele Yayınları.GÜZ, N., KÜÇÜKERDOĞAN, R.,SARI, N., KÜÇÜKERDOĞAN, B.,VE ZEYBEK, I., (2002). Etkiliİletişim Terimleri Sözlüğü, İstanbul:İnkılap Yay.HALLER, B. A., (2010). Lousville KY,ABD: The Advocado Press, Inc.,KINAY Ö., (2013). İletişimde PiktogramKullanımının Önemi ve BedenselEngelli Piktogramına İlişkinUygulamalar, İçinde: İletişim Ve...,ed. Ö., Kılanç, R., İstanbul: EsYayınları.42


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:101 K:122KLOPFER, E., OSTERWEİL, S., &SALEN, K., (2009).http://education.mit.edu/papers/MovingLearningGamesForward_EdArcade.pdf, Massachusetts Institute OfTechnology, ABD: The EducationArcade.KILANÇ, R. ve TANRIBİLİR, R.,(2012). Pazarlamanın Yeni AracıEğlence, Yeni Medya, ÜrünYerleştirme ve İkna, Pi Pazarlama veİletişim Kültürü Dergisi, 2012/02: 19-23.RİGEL N., BATUŞ, G., YÜCEDOĞAN,G., ÇOBAN, B., (2005). KadifeKaranlık, İstanbul: Su Yayınevi.TÜRK EĞİTİM REHBERİ, (2012).Aylık Eğitim Teknolojileri Gazetesi,Sayı19.http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=veritbn& kelimesec =11565. 4 Haziran 2009.http://www.egitimdefatihprojesi.com/ana/sayfa.asp?id=377.http://www.ilo.org/ public/turkish/region/eurpro/ankara/about/soz159.htm.10.09.2013.http://www.ilo.org/oshenc/part-iii/disability-and-work/item/170-disability-concepts-anddefinitions?tmpl=component&print=1.15.09.2013.http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/05/20130503.pdf. 15.9.2013.http://www.tdk.gov.tr/TR/sozbul.http://www.teknokulis.com/Haberler/Guncel/2012/05/06/fatih-projesi-simdi-deengelleri-kaldiriyor.6 May 2012.http://www2.tbmm.gov.tr/d24/7/7-14302sgc.pdf.43


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116BAĞIMSIZ SİNEMA VE DERVİŞ ZAİMINDEPENDENT CINEMA AND DERVİŞ ZAİMArş. Gör. Birgül ALICIMarmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo, TV ve Sinema Bölümübirgul.alici@marmara.edu.trÖzet: Bulundukları dönem itibariyle tecimselsinemanın isteklerine boyun eğmeyip kendiGİRİŞtarzlarını ve düşüncelerini sinemalarınayansıtan, bu nedenle de “bağımsız” olaraknitelendirilen öncü yönetmenlerden biri olanDerviş Zaim, bu çalışmada bağımsızlık anlayışıve filmlerinde bağımsızlığa ilişkin bellipratikler çerçevesinde incelenmiştir. Buanlamda Zaim’in sansür, devlet politikaları gibiengellere takılmadan uluslararası festivaller,internet vb. platformlarla da izleyicisiylebuluşabildiği, farklı yapım tarzlarını ve anlatımkalıplarını deneyip sinemasını zenginleştirmeyeçalıştığı, ideolojisinden ve seyirciyledemokratik ilişkisinden taviz vermediğianlaşılmıştır. Genel olarak bağımsızlıkpratiklerine uyan ancak ekonomik anlamdamelez bir tavır ortaya koyan yönetmenin, auteurolarak kendi isteklerinden sapmamak adına butavrı sergilediği, dolayısıyla “YeşilçamSineması” veya günümüz “Medya Sineması”gibi farklı ticari sinemasal açılımlar açısındandüşünüldüğünde “bağımsız”lığa oldukça yakınbir sinemacı olduğu sonucuna varılmıştır.Anahtar kelimeler: Bağımsızlık, BağımsızSinema, Derviş Zaim, Film, Medya TiyatrosuAbstract: Due to their term Derviş Zaim did notsuccumb to the wishes of commercial cinema andtried to reflect their own style and ideas onmovies,therefore he got the description of being“independent” as leading film director. In thisstudy the understanding of independence and inframework certain practices in films forindependence were examined. In this sense it wasunderstood that Zaim hanged not to obstacles likecensorship, government policies, he met wit hisaudience on international festivals, internet andother platforms, he tried to enrich cinema by usingdifferent construction styles and expressionpatterns and he never compromised from hisideology and democratic relationship with theaudience. In general he fits as director to thepractice of independence but economically anhybrid attitude was revealed, as auteur heexhibited this attitude to keep his own requests.Regarding to the “Yeşilçam Cinema” or today’s“Media Theater” that are two different commercialcinematic insights, he is quiet close as filmmakerto the “independence”.Keywords: Independency, Independent Cinema,Derviş Zaim, Film, Media Theater44


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116GİRİŞİkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945yılından sonra film üretimini arttırmaya vekendi dilini bulmaya başlayan TürkSineması’nda, film yapımları seyircitercihleri sonucunda yani ekonomikyansımalar sebebiyle belli bir formyakalamıştır (www.sinema.gov.tr). Buformun oluşumunda 1948 yılındayürürlüğe giren Eğlence Rüsumu’nun yerliyapımları destekler biçimdebelirlenmesinin büyük payı vardır. Rüsumvergisinin yerli filmler için %25, yabancıyapımlar için %70 oranında uygulanmasıyerli film üretmeyi kârlı bir halegetirdiğinden peş peşe yeni yapımevlerikurulmaya başlanır (Kırel, 2005: 56).1950’lerden 1960’lı yıllara, seyirci ilegiderek artan bir ilişki içinde, Türk sinemaanlatısında Batı’nın star sinemasınınklişeleşmiş yapısının Türk halkınınyapısından da tonlar edinerek özgün bir‘Yeşilçam filmi’ klişesi oluşturduğusöylenebilir. Sinemada Amerika özentisi,tüketim kalıplarını benimsemek, lüksmekânlarda varlıklı yaşam hayallerikurmak, hayatın zorluklarından kaçarakfilmlerin düş dünyasına sığınmak heminsanlar hem de yüzünü Amerika’ya dönenMenderes yönetimi için istenilen şeyolmuştur. Ancak sorunların ve yönetimeyapılan eleştirilerin artmasına karşılıkyönetimin 1924 anayasasının iktidaraverdiği güçle daha baskıcı çözümlerüretmesi 27 Mayıs 1960 askerimüdahalesini doğurmuştur. Müdahalenindaha özgürlükçü 1961 anayasasınıgetirmesiyle Ayçecik, Ömercik gibi çocukfilmleri, Turist Ömer, Cilalı İbo gibi anakarakter ağırlıklı klasik Yeşilçam filmleriyanında toplumsal gerçekçi ve eleştirelfilmler de görülmeye başlanmıştır (Esen,2010: 127-128).Bu eğilimlerden farklı olarak sinemanıniçindeki veya çevresindeki gençler,özellikle 1965’ten sonra kendi siyasal vekimi ortak görüşleri çerçevesindegruplanarak Türk Sineması’nın nasıl45


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116olması gerektiği yönünde tartışmışlar veulusal, milli, devrimci sinema gibi akımlarıoluşturmuşlardır. Bu perspektifte gençlerinticari sinema dışındaki dünya sinemasıylatanışmasını sağlayarak bir nevi okul görevigören, gençlerin ufkunu açarak onlarasinemasal dilin daha fazla gelişmesi veiçerik olarak filmlerin daha eleştirel olmasıgerekliliği düşüncesini veren TürkSinematek Derneği 1965 yılında kurularak1970’li yılların Genç Sinemacılar’nınyetişmesinde etkili olmuştur (Esen,2010:128-129).1968’de Türkiye’de ilk düzenli televizyongösterimlerinin başlamasının ardındanTürkiye’deki film seyircisi gerek bireygerek aile olarak sinemadan çok daha ucuzbir eğlence aracı olan televizyona yönelir(Onaran ve Vardar, 2005:1). Böylece asılizleyicisi olan kadınları ve çocuklarıtelevizyona kaptıran sinema yapımcıları,bu ticari krizden kurtulmak için hedefkitlelerini değiştirerek hızlı göçün kentleresürüklediği, evinden ve eşinden uzakerkeklere yönelmiş, özellikle güldürüfilmlerine cinsel ögeler ve çıplaklıkekleyerek onlardan yararlanabileceklerinikeşfetmişlerdir. Sansüre de aşk filmi olarakgönderilen bu filmler, gerekli izinleralındıktan sonra sevişme sahnelerieklenerek vizyona sokulmaktadır.Sinemamızda tarihsel fantazya filmleri vegüldürü filmleri dışında 1970’li yıllardabaşlayan diğer bir eğilim ise, 1961Anayasası’nın özgürlükçü ortamının ve1960-1965 yılları arasındaki toplumsalgerçekçilik akımının bir devamı niteliğinde(Esen, 2010:135-137) Yılmaz Güney’in1970 yılında Umut filmiyle başlayan,Güney’in ve onun izinden giden (GençSinemacılar) yönetmenlerin toplumsalgerçekçi filmlere yönelmesi şeklindedir.Genç Türk Sineması dönemini başlatanErden Kıral, Yavuz Özkan, Şerif Gören,Zeki Ökten, Ali Özgentürk gibi gençsinemacılar çoğunlukla politik-toplumsalkonular ve kırsal kesim sorunlarını elealarak uluslar arası arenada adlarındansıkça söz ettirmeye başlamış ve birçokuluslar arası festivalden ödüllerkazanmıştır. 12 Eylül 1980 askeridarbesinin etkilerinden sinemamızdanasiplenir. 1980’li yıllar sansürün etkisiyletoplumsal eleştiri filmleri yerini birey46


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116psikolojisi, yaratım sorunları ve kadınsorunları temaları üzerine kurulu filmlere,seks filmleri de göç olgusunun getirisiolarak arabesk kültürün yansıması şeklindearabesk filmlere bırakmıştır. 1980’liyılların sonunda ise Özal hükümetinin Batıile bütünleşme kararı (Sivas, 2010: 134-135) neticesinde 1987 yılında YabancıSermaye Kanunu’nda yapılan değişiklik,yabancı dağıtımcıların Türkiye pazarındaaracısız olarak yer almalarına izinverilmesine ve 1989’dan itibaren WarnerBros ve UIP gibi yabancı şirketlerin videove sinema film pazarımızı ele geçirmesineyol açmış (Erus, 2007a:6) ve bu durum1990’lı yıllardan itibaren TürkSineması’nda yönetmen merkezli bağımsızsinema ve sinemacılar döneminegirilmesine zemin hazırlamıştır.Bu çalışmada söz konusu döneminbağımsız sinema pratikleri ışığında DervişZaim’in bağımsızlık anlayışının vefilmlerinin değerlendirilmesi amaçedinilmiştir. Çalışmada öncelikle TürkSineması’ndaki bağımsızlığı anlamamıziçin geleneksel Türk Sinemasıdinamiklerine kısaca değinilecek dahasonra bağımsız sinema kavramı vepratikleri ile bağımsız sinemacılardöneminden bahsedilecek ve son olarakbağımsız sinema anlayışında Derviş Zaimve filmleri incelenecektir. Çalışmanınkuramsal çerçevesinde doküman incelemeyöntemi, yönetmen Derviş Zaim’inbağımsızlık anlayışının ve filmlerininincelenmesinde ise buna ilaveten röportajtekniği kullanılmıştır.1. GELENEKSEL TÜRK SİNEMASIDİNAMİKLERİNE GENEL BİRBAKIŞGeleneksel Türk Sineması denince aklaYeşilçam Sineması gelmektedir. 1965’teSinematek Derneği’nin kurulmasıylabaşlayan, Genç Sinemacıların ortayaçıkmasıyla devam eden farklı kırılmalar dayine bu dönemin içindedeğerlendirilmektedir. Bunun nedeninianlamada bize ışık tutacak GençSinemacıların Bağımsız Sinemacılardanayrıldığı noktalara çalışmanın ilerleyenbölümünde yer verilecektir. YeşilçamSineması’nda ağırlıklı olarak 1960’lıyıllarla başlayan yapılanmaya bakıldığındaise belli noktalar göze çarpmaktadır.47


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Bu yıllarda yapım-gösterim-dağıtımilişkilerine baktığımızda, İstanbul’dabaşlıca sinema salonları kombin (ayaksistemi) adı verilen sistemde üç dörtyapımeviyle sezonluk (36 hafta)anlaşmaya girmekte ve yapımcılar sezonboyunca kendi filmlerini (yüksek ve düşükmaliyetli filmler bir arada) çoğunlukla biren çok üç hafta boyunca bu salonlardagöstermektedir. Böylece daha az riskledaha çok film gösterim imkânı elde edilir(Erus, 2007a: 7-8; Kırel,2005:106).İstanbul dışında Anadolu’da ise Ankara,İzmir, Adana, Zonguldak, Samsun’dabölge işletmeleri kurulmuştur. Bu bölgeleriyönetenler, anlaşmalı olduğu filmlerinkendi bölgesinde dağıtımını üstlenipişletmeciliğini yapmaktadır (Erkılıç,2003:70).Bölge işletmecileri kendi bölgelerinde herdönem ne tür filmlerin beğenildiğine dairyapımcıya bilgi vererek bir sonrakidönemin çekilecek filmlerinin sayısını veniteliğini, aynı zamanda oyuncu, tür, konugibi temel öğeleri belirleyebilmektedir.Yapımcıya birinci elden seyirci tepki vebeklentilerini aktararak avans verenişletmeciler bu sayede, salonlarındaoynayacak filmleri de ticari olarakgarantiye almış olmaktadırlar. Bu sisteminen büyük olumsuzluğu ise farklı bir filmyapmak isteyen yapımcı veya yönetmeninşansının pek olmaması, artan film sayısınedeniyle benzer yapımların çoğalması vekaliteden ödün verilmesi şeklinde ifadeedilebilir (Erkılıç, 2003:95).Büyük ilgi uyandıran, popüler edebieserlerin uyarlanmasına ticari düşüncelerlesıklıkla başvurulmakta ve kâr önceliklihedef olmaktadır. Bölge işletmecileriegemenliğindeki üretim tarzında “halkbunu istiyor” sözü ile özetlenebilen“seyirci baskısı”, sinemada yıldızsisteminin hâkim olmasına da nedenolmuştur. Büyülü bir dünyada yaşayanartistler, zengin, güzel, karizmatiktirler.Kalıp kişilerdir ve film içinde değişim vegelişim göstermezler. Sosyal gerçekçi filmkonularının artmasıyla yıldızlar ve öykülerbu yöne hizmet edecek şekildekonumlanmıştır. Yan karakterler filmintemasını desteklemeye yardımcıdır.Yeşilçam Sineması’nda çoğu kezoyunculara başkalarının sesleriyle dublaj48


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116yapılması ve aynı seslendirme sanatçısınınbirden çok yıldız oyuncuyu seslendirmesigerçeklik etkisini zedeleyebilmektedir.Dublaj aynı zamanda anlatıdastandartlaşmaya katkıda bulunmaktadır(Kırel, 2005: 64-260).Dramatik anlatım filmin başından beriseyirciyi edilgin tutarken filmin sonucuüzerine yoğunlaşan seyirci, gerilimin enüst düzeye ulaştığı doruk noktasındaolaylar çözüme ulaşırken katharsis’eulaşmaktadır. Senaryo yazarları budoğrultuda sistemin gerektirdiği ısmarlamasenaryoları yazarken politik, ekonomiksansür dışında oto sansürle karşıkarşıyadır. Filmlerde cinsellik ve aşkınyaşanma biçimleri muhafazakâr kodlarlailerlerken modernlik ve doğu-batıdeğerlerini temsil eden kentli ve köylü,zengin-fakir gibi ikilikler gözeçarpmaktadır. “Öykü sineması”diyebileceğimiz bu sinemada aile, aşk,kavuşma-kavuşamama tekrar eden motiflerolarak karşımıza çıkmaktadır. YeşilçamSineması aynı zamanda diyalog ağırlıklıbir tür sinemasıdır; aile melodramları,aksiyon/avantür ve komedi gibi türlerdenise melodram türü iyilikle kötülük gibikolay anlaşılır iki zıt kutba dayandırdığıdramatik yapısıyla en revaçta olanıdır(Kırel, 2005: 119-292).2. BAĞIMSIZ SİNEMA KAVRAMIBağımsızlık, en genel tanımıyla, hakimolan üretim biçimine, ana üretim ağlarınaaz çok bir kendinde bilinçle karşı durmakveya onların dışında kalmaya çalışaraküretmek ve faaliyetlerini bu ilişkiler ağınındışında gerçekleştirmek anlamınagelmektedir (Süalp, 2003: 20). BurçakEvren (2003: 15) bağımsız sinemacıyı;‘kendisinden talep edilmeden, kendisinintüm riskleri göze alarak film yapmaya talipolduğu bir sinema eylemcisi’ olarakbelirtmektedir. Bağımsız film ise;“Genellikle gerekli parasal kaynağı işleyimiçinden bulamamış yapımcının veyönetmenin kendi kaynaklarından, işleyimdışı kaynaklardan sağladığı paraylaçevrilen film” şeklinde ifade edilmektedir(Özön,2000:83).Büyük stüdyoların dışında yapılan,yaratıcılarının ve onu destekleyenlerinısrarlı çabalarıyla gerçekleşen ve maddiolarak ‘düşük bütçeli’ olmaya işaret eden49


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116filmleri sahiplenen bir akım olaraktanımlanabilen bağımsız filmler(Bozdemir, 2003:24), herhangi bir ekole veyapımcıya bağlı kalmaksızın, anlatmakistediğini özgürce veya hiçbir müdahaleolmadan anlatabilen, popüler kültürden veklasik anlatım biçimlerinden farklı kendineözgü bir tarz geliştiren yönetmenlerinürettiği filmler (Boydak, 2006:6) olarak danitelendirilebilmektedir. Bu doğrultudabağımsız sinema; “büyük stüdyolardanbağımsız olarak çekilen, genellikleyaratıcılarının özverili çabalarıylagerçekleştirilen ve 'stüdyo filmleri’ylekarşılaştırılamayacak kadar düşük bütçeyesahip filmleri bünyesinde toplayan bir türya da akım” olarak söylenilebilir (Özer,2002).3. TÜRK SİNEMASI’NDA BAĞIMSIZSİNEMACILAR DÖNEMİ VEBAĞIMSIZLIK PRATİKLERİ1987’de Yabancı Sermaye Kanunu’ndakideğişiklikle büyük Hollywood şirketlerininTürk pazarında doğrudan dağıtımdabulunabilmesi, bu dağıtımcıların sinemasalonlarıyla anlaşmalar yaparak düşükkaliteli ve blockbuster tipi filmleri birpaket halinde salonlara dayatmasını daberaberinde getirmiştir. Türk sineması bupaketlere ancak iddialı filmlerlegirebilmiştir. Yeni dönem filmleri;yönetmenin kaynağı kendi cebinden ve TVkanalları, Kültür Bakanlığı, Euroimages 1 ,özel sponsorluklar, bağımsız fonlar 2 ,festivaller, ödüller, yarışmalar, yurtdışıtelevizyon kanallarına satış 3vb. dentopladığı, daha çok sanat filmleri içinkullanılan “çoklu finans sistemi” ve TViçin program çeken veya reklamcılıklauğraşan şirketlerin (Filma Cass, Plato, IFR,ANS, Sinegraf, BKM ve Avşar yapım gibi)1Eurimages 1988 yılında kurulan, AvrupaKonseyi üyesi ülkelerin kültür bakanlıklarıtarafından desteklenmekte olan ve Türkiye’ninde 28.02.1990 tarihinde fona on sekizinci üyeülke olarak katıldığı ve o tarihten bu güne dekyüzün üzerinde filmde fondan finansal destekalmayı başardığı bir kurumdur(www.derviszaim.com).2Yurtdışında, özellikle Batı Avrupa veAmerika’da bulunan World Cinema Fund gibibağımsız fonlar, bağımsız sinemacılarınyapımın çekim öncesi, çekim, çekim sonrası,dağıtım gibi değişik aşamalarındayararlandıkları kaynaklar arasındadır(www.derviszaim.com).3 Türk yapımcısının projesini Avrupa’nın ya dadünyanın gelişmiş ülkelerindeki TV kanallarına(Fransız, Alman, İtalyan, İsviçre, İspanyol,Japon TV kanalları gibi) projenin çekimine fiiliolarak başlamadan önce ön satışlagerçekleştirmesi ender de olsa mümkünolabilmektedir (www.derviszaim.com).50


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116ticari anlamda popüler filmler üretmek içinönemli bütçeler ayırarak film yapımınagirmeleri şeklinde iki yöntemle finanseedilmektedir. Her ikisinde de asıl işi filmyapımı olan bir sermaye sahibininolmaması üretimin düşük kalmasınasebebiyet vermiştir. Ancak 1990’larınortasından itibaren popüler sinema önce(1993) Amerikalı, sonra (1996) Eşkiyafilmi ile öncü atılımlar gerçekleştirmiştir(Erus, 2007b:124-128).Çoklu finans sistemiyle kastettiğimizyönelimde ise 1994’ten itibaren gelenekselYeşilçam’ın usta-çırak ilişkilerindenyetişmeyen, klasik yapımcıya gereksinimduymayan, tüm riskleri göze alarakyöntem, biçim ve içerik açısındanöncekilerden çok farklı ve ayrıksı olanprojeler gerçekleştiren Nuri Bilge Ceylan,Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim, SemirAslanyürek, Kazım Öz gibi bağımsızsinemacıların ortaya çıktığı görülmektedir(Evren, 2003:16).Günümüz sinemasında halen bir endüstriolarak sinemadan söz etmek güçtür vemevcut sinemamız ticari sinemanın vepopüler kültürün genel kalıplarını içeren,kendini medya yoluyla lanse eden veyapım- yapım sonrasında medyayaeklemlenen “medya sineması” olarak daifade edilebilmektedir. DolayısıylaTürkiye’de var olan “bağımsız sinema”,geleneksel Türk Sineması’nınbahsettiğimiz anlatı kalıplarından veüretim ilişkilerinden, Amerikan filmbiçiminden, ticari sinemadan ve 1990 yılısonrası ortaya çıkan “medyaSineması”ndan bağımsız ve ona muhalifbir sinemadır (Çavuşoğlu, 2006: 69).1970’li yılların sonlarında ortaya çıkanGenç Türk sinemacıları da birçok yöndenbağımsız sinemacılardan ayrıdeğerlendirilmektedir. Yeşilçam’ın içindeyetişip, onun bilinen yapım gösterimdağıtım ağı ve oyuncularını kullanarakYeşilçam’a alternatif oluşturan businemacıların yaptığı sinemada,Yeşilçam’ın düzeni, işleyişi, kimigelenekler değişmeyip yalnızca eldeğiştirmiştir. Oysaki bağımsızsinemacılarda Yeşilçam her yönüyledeğişerek yeni bir düzen kurulmuştur.Genç Türk sinemacıların bir diğer farkı daortak bir türde buluşup benzer konulara el51


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116atarak yurtdışına açılmalarıdır. Businemacıların birçoğu ilk filmlerindetoplumsal konulara yönelik kırsal kesiminsorunlarını ve emeğin sömürülmesinigerçekçi bir şekilde işlerken ortak birtemayı yansıtma yolunda bağımsızsinemacılardan ayrılırlar. Çünkü bağımsızsinemacılar aynı zaman biriminde ortayaçıkmalarına karşılık ortak bir tema yerineher biri farklı bir sinema anlayışı vetemasıyla yönetmenliğe başlamışlardır(Evren, 2003: 17).Evren (2003: 17-18) bağımsızsinemacıların ortak yönlerini şöyleözetlemektedir:1- Bağımsız sinemacılar dışarıdakisermayeyi ilk kez toplu ve yoğun birşekilde sinemamıza kanalizeetmişler, yapımcılığı ya kendileriüstlenmişler ya da sponsorluk,festival ödülü, ortak yapım gibifarklı kanallardan para temin ederekbu işe soyunmuşlardır.2- Ulusal sinemanın kriz ortamındabüyük risk alarak yaptıklarıfilmlerin yapımcısı, yönetmeni,senaristi kimi zaman da oyuncusu,görüntü yönetmeni oldular. Yanikimseye bağımlı olmayarak özgürbir çalışma ortamında kendibeğenilerini yeteneklerini ortayakoydular.3- Bir önceki dönemin yerleşik hiç birşeyini kullanmayıp tecimsel ödünvermedikleri gibi oyuncu seçimindede büyük bir riski göze alarak kendideğer yargılarını kullandılar.4- Majörlerle uzlaşıp, kendilerinikabul ettirerek mevcut sinemadağıtım gösterim tekellerinin içinegirdiler.5- Kitlelerin beğenilerinden ziyadekendi beğenilerini kitlelere kabulettirmenin yollarını aradılar vesonuç ne olursa olsun bildikleri,inandıkları sinemayı yapmaktanvazgeçmediler. Sonucunda dakitlelerden bulamadıklarınıfestivallerden, ödüllerden, aydınkesimden aldılar.6- Gösterişli, görkemli, kitlelereoynayan sinemanın yerini52


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116minimalist, gösterişsiz, dar veyaküçük bütçeli-kadrolu, oyuncularınıYeşilçam yerine onun dışındakialanlardan (televizyon, tiyatro,sinema deneyimi olmayan yeniyüzler vb.) oluşturdular.7- Genellikle bireysel durum-konutemalarıele alarak kişilerinkendileri ve çevreleri ile olanödeşmelerini, iç dünyalarını veyabunların yansımalarını anlattılar.8- Sinemamızda ilk kez onlarlasponsorluk kavramı oluşurkenyapımcının yerini giderek sponsorfirmalar, kurumlar, kişiler almayabaşladı.9- Yapım öncesi, sırası ve sonrasıBatılı bir tarzla farklı pazarlamayöntemleri geliştirildi. Örneğinseyircinin aşina olduğutelevizyondan tanınan kişiler bu kezözdeşleşmeduygusunuyaratmayacak şekilde karşımızaçıktı.Bir filmin veya yönetmenin bağımsızlığınıkeskin sınırlarla belirlemek elbette olasıdeğildir. Çünkü en başta bağımsızlığınkendisi başlı başına muğlak bir kavramdırve kendini her şeyden soyutlamak veyalnızlık da bağımsızlığı ifadeetmemektedir. Burada önemli olanbağımsız sinema ve yönetmendenbahsedilebilmesi için bir çok açıdan bellikurumlara ve kaynaklara bağlı olunmasınarağmen kendini özgürce ifade edebilmek,mutlak özgürlüğe olabildiğince yakın birduruş sergilemek yani bir nevi kendibildiğinden taviz vermemek anlaşılmalıdır.Dolayısıyla bağımsızlığı belli pratiklerçerçevesinde incelemek çalışmamıza ışıktutacaktır.“Türk Sineması’nda Bağımsızlık Anlayışıve Temsilcileri” isimli doktoraçalışmasında Âlâ Sivas (2007: 33) birfilmin ya da yönetmenin bağımsızlığının“hangi üretim sürecinden, hangi anlatıkalıplarından, hangi seyretme ilişkisindenve hangi duruştan, ideolojidenbağımsızdır?” soruları çerçevesindeirdelenmesini önermektedir. Bu sorulardoğrultusunda bağımsız sinemanıniçermesi gerektiği önerilen dört pratik:Endüstriyel (ekonomik) bağımsızlık,53


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116anlatımsal bağımsızlık, seyretme ilişkisiaçısından bağımsızlık ve ideolojikbağımsızlık pratiği olarak karşımızaçıkmaktadır. Biz çalışmamızda bupratiklere dördüncü bir bağımsızlık pratiğiolarak teknolojik bağımsızlığı ekleyeceğiz.Bu kavramlar kısaca şöyle ifade edilebilir:Endüstriyel (ekonomik) bağımsızlık,hâkim olan üretim biçimine, ana üretimağlarına az çok bir kendinde bilinçle karşıdurmak veya onların dışında kalmayaçalışarak üretmek, yani faaliyetlerini builişkiler ağının dışında gerçekleştirmekanlamındadır (Süalp, 2003:20). Ancakgünümüz bağımsızlık kavramı açısındandüşünüldüğünde, bağımsız bir film,herhangi bir büyük stüdyodan bağlantısızbir şekilde üretilse de bazen dağıtımıbüyük şirketler tarafından ya da büyük birstüdyonun özel bir birimi tarafındanüstlenilebilmektedir. İkinci pratiğimizanlatımsal bağımsızlık, “Hangi anlatıkalıplarından bağımsız?” sorusunacevaben, geleneksel/klasik anlatıkalıplarından farklı olarak muhalif biranlatımsal süreci ifade eder ve çağdaşanlatı formlarına yakın bir duruşla filmseyirciilişkisinde daha saklı, gizemli veyorum bilgisel mesaj ileten iki yönlü biriletişim sistemini beraberinde getirir(Sivas, 2007:33-36).Üçüncü kriterimiz olan seyretme ilişkisiaçısından bağımsızlık bir nevi yönetmeninve seyircinin karşılıklı demokratiközgürlüğüdür: Yönetmenin öncelikli hedefikendi bakışını, kendine yönelik olanı yinekendi üslubuyla özgürce sunması veseyircinin de edilgin olup özdeşleşmekurmak yerine, aktif katılımcı olarakfilmdeki kodları çözümleyebilme ve filmeçok farklı okumalar yapabilme özgürlüğü(Süalp,2003:20). Bir diğer kriterimiz olanideolojik bağımsızlık, savunduğu ideoloji,etnik grup ya da inanca yönelik(Evren,2003:18) veya hâkim ideolojinin,inancın veya iktidar ilişkilerinin dışındasinema yapma olarak nitelendirilebilir. Sonkriterimiz teknolojik bağımsızlık isegelişen iletişim ve dağıtım ağlarının farklıyollardan daha geniş bir kitleye ulaşmaözgürlüğünü getirmesidir.4. BAĞIMSIZ SİNEMA ANLAYIŞI VEDERVİŞ ZAİM54


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Asıl ismi Derviş Zaimağaoğlu olan DervişZaim, 1964 yılında Kıbrıs’ın Limasolşehrinde doğmuştur. Lise öğreniminiMagosa’da, üniversite eğitimini 1988yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletmeBölümü’nde tamamlamıştır. 1994 yılındaİngiltere’de University of Warwick’deKültürel Çalışmalar dalında master yapanZaim, Kamerayı As adlı deneysel videofilmini çekerek ilk çalışmalarınabaşlamıştır. Televizyonlarda TV programyönetmenliği ve metin yazarlığı deneyimiolan Zaim’in 1995 yılında yayınlanan“Ares Harikalar Diyarında” isimli romanıile Yunus Nadi Edebiyat ödülünükazanmıştır. İlk filmi olan TabuttaRövaşata’dan itibaren gerek yurtiçindegerek yurtdışında birçok ödül kazanan veprestijli birçok ulusal ve uluslararasıfestivallerden başarıyla dönen Zaim aynızamanda, çeşitli üniversitelerde sinemakonusunda dersler vermektedir.Filmografisi :2013 Devir2011 Gölgeler ve Suretler2009 Nokta2006 Cenneti Beklerken2004 Paralel Yolculuklar (belgesel)2003 Çamur2001 Filler ve Çimen1996 Tabutta Rövaşata olarak bir belgesel,yedi uzun metrajlı filmden oluşmaktadır.Bağımsız Sinemacılar Dönemi’nedamgasını vurmuş, çağdaşlarından tarihsel,geleneksel ve güncel gerçekleri zengin biranlatım diliyle sorgulamaya açmasıylaayrılan, literatürümüze bağımsız sinemaylailgili görüşünü açıklarken alüvyoniksinema terimini kazandıran, mutlakbağımsızlığın olmayacağını vurgulayanyönetmen Derviş Zaim’in bağımsızlıkanlayışıyla ilgili keyifli bir sohbetgerçekleştirdik (12 Mayıs 2014):Yeşilçam geleneği veya klasik anlatısineması açısından düşünüldüğündesinema üslubunuzla, tarzınızla, bağımsızlıkanlayışınızla kendinizi Türk sinemasındanasıl konumlandırıyorsunuz?Türk Sineması’nda dillere destan birbağımsızlık meselesi ortaya çıktı. Oüzerine düşünülmesi gereken birkavramdır. Çünkü bağımsız olduğunu iddia55


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116eden ya da ilk filmleriyle gönüllü olarakdaha bağımsız iş yaptığını söyleyen gruplarbir süre sonra Yeşilçam’ın eskimensuplarının film yaparken kullandıklarıkaynaklardan yararlanarak iş yapmayadevam ettiler. Bunların arasında KültürBakanlığı, Euroimages gibi kaynaklarısaymak mümkün. Dolayısıyla bağımsızlıkkavramı Türkiye özelinde problemli birkavramdır. Bunun yerine kendi konumumailişkin bir değerlendirme yapmamgerekirse melez bir tavrın daha doğruolacağını düşünüyorum.Şu anda Türkiye’de bağımsız yapımcılarınolmadığı bir sinemacılık anlayışında genelanlamda nasıl bir sinemadan sözedebiliriz?Bütün dünyada da böyle bir kavramın nekertede doğru olduğunu gündeme getiriptartışmak gerekir. Bu bir kavram olarakdoğru olabilir hatta istenen bir şey olabilir.Dillerde pelesenk olmuştur. Amerikanbağımsızları kabaca söylemek gerekirse birsüre sonra Hollywood’un yapılarınınpazarı daha iyi kontrol edebilmek içinküçük ortaklıklara girişmesi sonucundaortaya çıkmış oluşumlara verilen bir adolageldi. Dolayısıyla bağımsızlıkkavramının içinde bulunduğu kontekse iyibakmak gerekiyor. Aynı şeyi bizimülkemizde de çok farklı bağlamlarabakarak inceleyip analiz etmek dahasağlıklı olur diye düşünüyorum.Türkiye’de gerek ticari anlamda gerekmarjinal anlamda sinemadan söz etmekmümkün. Bu yapılanmayı genel olaraknasıl görüyorsunuz?Yordamlar ve yapılarla ilgili elbette birfarklı patikalardan gitme durumu vebunların arasında farklılıklar olduğu açık.Mesela BKM’nin kendi kendinidönüştürebilme potansiyeli, kendiamortismanıyla tekrar film yapabilmekapasitesi var. BKM ara ara kültürbakanlığından para alabiliyor. Başkatelevizyonlardan ortaklıklar yapabiliyor.Euroimages’a gidiyor mu onu bilmiyorum.Ama böyle bir yapısı var. Bunun dışındadağıtımcılardan avans almak biçimindeortaklıklara gidebiliyorlar. Bu tip finanskaynaklarına sahip olma daha sanatsalfilmler yapan insanların durumu göz önünealındığında çok da sıklıkla ortayaçıkmıyor. Elbette dağıtımcıdan avans alma56


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116durumu kimi zaman için söz konusuolabilir ama bu durum çok muteber,alışıldık bir şey değildir. Daha çok KültürBakanlığı’ndan alınan destekle,yurtdışından ‘euroimages’dan alınandestekle, son zamanlarda devlettelevizyonu TRT’den alınan destekle yolaçıkılıyor. Tek tük senaryo geliştirme ya daproje geliştirme paraları buna dâhiledilebilir. Onların havuzu bu şekildeoluşuyor ama Türk ticari sineması dahaçok dediğim gibi sponsorlar, amortismanparası, dağıtımcıdan alınan avans ya daortaklık biçiminde ortaya çıkıyor.Türkiye’de seyirciyle ilişki, anlatım,finansman, ideoloji ve teknoloji açısındangelenekselden belli ölçüde ayrılan veyasizin de tabir ettiğiniz alüvyonik sinemagünümüz Türk Sineması içinde nasıl birgelişim kaydediyor?Türk Sineması var ama kim kime dumduma tarzı olduğunu düşünüyorum. Yanibelli bir yöne yürüyen bir hareket yok. Birvektör oluşturmuyor Türk Sineması.Vektör oluşturmakla da kastım şu:Yürüyüşün bir yönü vardır, şiddeti vardır.Dolayısıyla bir tarafa doğru aktığınıgörürsünüz. Türk Sineması’nın özelinebaktığınızda birçok farklı yönlere gidenvektörler olduğunu görmek mümkün. Bumanada yarı şaka yarı ciddi dağlara taşlarakim kime dum duma tabirini kullandım. Buteşbih elbette hatalı olabilir, ağır olabilirama herkesin ben yaparım, ben yaptımolduğu, böyle de olur tabiriyle yaptığı birçok kulvarların, vektörlerin söz konusuolduğu bir sinema söz konusu. Bunun üçaşağı beş yukarı yürüyebileceği temelkulvarların ne olduğuna dair bir gözlemigerçekleştirebilmek için biraz dahabeklememiz gerekiyor. Yani toz dumanbiraz daha yatışsın. Üç beş gidilebilecekpatika, kulvar ortaya çıksın. Bu patika vekulvarlar da sonradan bizim kimliğimizi,omurgamızı oluştursunlar demeyeçalışıyorum. Bu bir umut. Böyle bir umutolabilmesi için de çok sayıda vektörünbirbiriyle kesişmesi çarpışması, karşıkarşıya gelmesi gerekiyordur. Şu anitibariyle yaşanan şey bu. Çok sayıdamelezlik var. Çok sayıda kafası karışıklıkvar. Çok sayıda sokağa atılan, israf edilenkaynak var. Her şeyi ile pek az sayıdayerini bulan proje var. Bu dağ, toz dumanı57


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116yatışırsa bir gün ortaya Türk Sineması içinmuteber gitmesinin iyi olabileceğiotobanlar, patikalar çıkar. Bunlarda dainsanlar giderler. Ticari sinemanın gideceğiotoban budur. Sanatsal işleringidebilecekleri patikalar bunlardırgibilerinden yordamlar ortaya çıkar. Şimdiyok mudur? Vardır ama bunların yanı sıraçok başka patikalarda denenmeyeçalışılıyor. Bu da kafa karışıklığını, tozdumanı arttırıyor demeye çalışıyorum.Alüvyonik sinemanın tanımı içerisinde debu aynı yöne doğru akmaya çalışma amaçok farklı olma tanımı vardı. Bu kategoriiçerisindedir söylemeye çalıştığım şey, omakaleyi yazarken söylemeye çalıştığımşey çok büyük bir değişiklik olmadanaynen devam ediyor. Yani farklılıklarıiçerisinde aynı yöne doğru akan birkaçyönetmen var. Bunların gidebildiklerifinansal kaynaklar belli. KültürBakanlığı’ndan para alıyorlar.Euroimages’dan para alıyorlar. Uluslararası fonlar; Alman Sinema Fonu ya daFransız CNC fonu gibi kimi yerler onlaradestek veriyor. Bir de TRT’nin desteğiolabiliyor. Bu paradigma içerisinde onlarda finansmanı bulup yollarına devamediyorlar.Daha önce özel kanallarda marjinalyapımların gösterim imkânı bulamadığınıve TRT’de de bu yapımlara sınırlı bir bütçeayrıldığını söylemiştiniz. Filmlerinizintelevizyonlarda gösterilmesinde ve KültürBakanlığı desteği almakta ne gibizorluklarla karşılaşıyorsunuz? MeselaKültür Bakanlığı desteğine karşı TRTdestekli sınırlı filminiz var. Ne gibikriterleri karşılamanız isteniyor?Özel televizyonlar daha sanatsal içerikliişleri almakta günde güne daha az isteklidavranıyorlar. Ancak filmleriniz bir pakethaline geldiği zaman Pay TV kanallarındayer bulabiliyor. Bunların da meblağlarıgöreli olarak düşük oluyor. Daha delirakamların verildiği ticari işlerlekıyaslandığı zaman daha düşük oluyor.Dolayısıyla TRT muteber bir kaynakolarak ortaya çıkabiliyor ama muteber birkaynak olmasına rağmen TRT’nin yayınilkelerini aşmak ve orada filmleriniziyayınlamak çok kolay olmayabiliyor. Özeltelevizyonlarla kıyaslandığı zaman onlarındaha sıkı bir kriterler manzumesine sahip58


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116olduğundan bahsetmek mümkün. KültürBakanlığı piyasadan ve sinemakuruluşlarından toplandığı temsilcilerlekararlar veriyor. Yılda iki sene toplanıpkarar veriyorlar. Piyasanın kendiiçerisindeki çekememezlikler, hırslar bukararların ortaya çıkmasını da belirliyor.Bu anlamda defolar var o kararlarıniçerisinde. Kültür Bakanlığı’nın büyük birbürokrasisi var. Bunun değiştirilmesilazım. Biraz daha elastikiyet gösterilmesilazım. Mesela Kültür Bakanlığı onabaşvurulurken projeyi gerçekleştirmek içingereken bütçe neyse o bütçenin yarısınındaha önceden başvuru esnasında bulunmuşolmasını ve bunun belgelenmesini istiyor.Bu insanları naylon kağıt toplamaya itiyor.Halbuki Kültür Bakanlığı’nın ilk taşıkoyması gerekiyor. Bu ya da buna benzerşartnameden kaynaklanan bir sürü durumnedeniyle enteresan bir yapı ortaya çıktı.Kararların nasıl alındığı, kimlerin okararlar üzerinde etki ettiği bağımsızkişilerden oluşan ve de derneklertarafından birer temsilci yollanmaksuretiyle oluşturulan bir kuruldanbahsediliyor ama o kurulda insanlarınyetkinliklerinin nasıl olduğu ne kertede iyiolduğundan nereye kadar bahsedebilirizondan emin değilim. Kaldı ki kişiselçekememezlikler, kinler, kan davalarıorada gündeme geliyor ve her jürideolabilecek subjektifliğin çok daha subjektifbir başka noktaya gitmesine neden oluyor.Buna rağmen Kültür Bakanlığı son onsenedir daha diri yardımlar yapmayabaşladı. Bu yardımların yavaş yavaşartmaya başlaması da sevindiricidir yiğidiöldürüp hakkını vermek gerekirse. Eğerşartname daha da elastike yapılır dayapımcıyı yaşatacak üzere tekrar inşaedilirse daha hayırlara vesile olabilir.Yani bu kurumların filmin içeriğinde olsun,biçiminde olsun belli yaptırımları sözkonusu mu?Kağıt üzerinde yok. İnsanoğlunayakışmayacak genel ahlaka aykırılık gibimeideler koydukları olabiliyor. Bunlarbelki elastiki ve muğlak şeyler olduğu içinilerde problem çıkarabilme ihtimali olanşeyler teşkil edebilirler. Tek tük de şeylerçıkabiliyor bazen. Ama genellikle bu tektük problemler ortaya çıktığı zaman dakarşılıklı görüşme ve anlaşma yoluna59


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116giderek onun üstesinden gelmeyeçalışılıyor gibi bir durum oluşuyor.Aynı soruyu sponsorluk, ortak yapım,euroimages katkısı vb. diğer finanskaynakları açısından düşünürsek onlarınbelli yaptırımları söz konusu oluyor mu?Oluyorsa görüşleri veya kriterlerinin negibi bağlayıcılıkları söz konusu oluyor?Onlar daha Avrupa Birliği konvansiyonunabağlı oldukları için böyle keyfilikler kağıtüzerinde daha az olabiliyor ama onlarda dakeyfilikler var. Ben şahsi deneyimimdenşöyle söyleyeyim. Borcunu ödediğim vedosyası kapatılmış projenin borcunuçıkardılar ve bana bir başka projeyle onlarabaşvururken şöyle dediler: Eski borçlarınıöde yoksa yeni proje için başvuramazsın.Bu bir anlamda şantaj. Yani biz Türklerkötü niyetliyiz ve alaturkayız oysaAvrupalılar ne kadar, Strasbourg’dakiler nekadar, Noteburg’dakiler ne kadar insanhaklarına saygılı gibi bir durum yok.Onlarda da işini bildiğin zaman kendiniyontma durumu var.Euroimages’dan söz ediyorsunuz…Aynen öyle.Peki ortak yapımlarda, sponsorluklardabelli yaptırımlara maruz kalıyor musunuz?Mesela son filminiz Devir’de bir sponsorfirmayla çalıştınız.Sarten’le olan ilişkimiz çok ailevi ilişkiolarak devam ediyor. Onlarla birsponsorluk ilişkisi içerisine girmişolmaktan dolayı çok mutluyum. Önemliolan burada otosansürdür. Bildiğinsponsorluk ilişkisinin sana belli şeylerisöyleme/söylememe konusunda nelerigetirdiğini insanın bilince çıkarmasıdır.Bilince çıkarabildiğim kadarıyla böyle birotosansür benim için şu ana kadar çokrahatsız edici denebilecek şekilde yok.Festivallere katılmadan önce filmlerinizdebelli değişikliklere gitmek durumundakalıyor musunuz?Hayır.Bağımsız veya sizin kendi tabirinizle temizkalabilmek adına hangi finansmankaynaklarını daha çok tercih ediyorsunuzya da böyle bir seçim imkânınız olsatercihiniz ne olurdu?Para hırsızlıktır (…gülüyor). O paraylafilm yapmamayı tercih etmek gerekir. Ya60


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116da öyle bir abiyle yatağa girersin ki ondansonra pişman olursun. Abiyle yatağagirmemek lazım. Tahtaya vuruyorum.Şimdiye kadar öyle bir deneyimim Allah’aşükür olmadı. Ortadaki finansal, sosyal,ekonomik ve politik şartlar hızla değiştiğizaman bu sorunun yanıtını ancak mevcutdinamiklik ve gösterdiği tablonundinamikliği içerisinde verebilirsiniz. Şimdiçok büyük bir savaş çıkar. Ortalık allakbullak olursa bu soruya vereceğiniz yanıtdaha farklı olacaktır. Şu an itibariyle herşeyin aynı kalacağını varsayarakkonuşursak vereceğiniz yanıt yine farklıolacaktır. Eğer bu şartlar devam ederseKültür Bakanlığı yine ortalıktaki bu benimyapmaya çalıştığım tarzdan filmlere destekverebilecek en önemli aday olarak çıkıyor.Onun dışında TRT ikinci bir sırayayerleşiyor. TRT’nin açık ya da gizlisansürünü aşmayı göze alırsanız projenizbuna uygunsa gidebilirsiniz onlara. KültürBakanlığı yine gizli ya da örtük bazısansüre başvurabilir, başvurabilme ihtimalivardır. Bunun işaretleri var. Bunlarlamücadele etmeyi, karşılaşmayı gözealabiliyorsanız şu an itibariylegidebileceğiniz iki muteber kaynak bunlar.Bunun dışında kişiye bağlı olarak gelişecekolan sponsorluklar var. Bu sponsorluklarında ne zaman nerede neyi nasıl söyleyecekdediğiniz zaman şarta göre politik havayagöre değişecektir. Bugün size destektebulunurlar, ertesi gün şartlar değişir telefonederler derler ki biz size öyle demiştik amaşu anda şartlar değişti dolayısıyladesteğimizi ne yazık ki geri çekiyoruz.Çünkü kapitalizmin havasında bu tipkendini korumaya çalışma vardır. Ortakakıl diye bir şeyden ya da ortak ahlak diyebir şeyden, büyük ahlak diye bir şeydenonu söz konusu etmek kolaylıkla mümkünolmayabiliyor böyle durumlarda.Teknolojik açıdan internet ve videoteknolojisindeki gelişmeler filmlerinizinfinansmanı-dağıtım açısından sizi dahaçok olumlu mu olumsuz mu etkiliyor?Dağıtım ağının, dağıtım kanallarınınbaşında kimlerin olacağına bağlı olarak busoruya yanıt verebilirim. Şimdi çeşmeninbaşında kimlerin durduğu analiziniyapmamız gerekiyor. İnternet geldi iştedeğişik mecralarda dijital çağ ve dijitaldağıtım geldi diye dijital çağ ve dijital61


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116dağıtım olanaklarıyla biz daha daözgürleştik çok daha farklı koşullardafilmlerimizi dağıtabiliyoruz demek bir yerekadar doğru olabilir bir yerden sonra doğruolmayabilir. Çünkü o dijital dağıtımağlarını elinde tutan hegemonik yapılarınkim olduğunu analiz etmek gerekiyor. Aksitakdirde böyle bir iyi niyet, saf ve pembedünya görüşü sizi tuzaklara doğrugötürebilir. Dolayısıyla önümüzdekidönemlerde de bu sözüm ona özgürleştiricidijital platformların kimin üzerindengeçtiğini analiz ederek bu soruya yanıtvermek lazım.Teknolojik bağımsızlık açısındandüşünüldüğünde internet ve sosyalağlardan filmlerinizin tanıtımı vepaylaşımının gerekli izinleri hususundasorunlar yaşıyor musunuz?Sorun yaşasanız da bu çağda onlarıaşabilmenin yolunu bulursunuz. Dijitalağlar, bu çağ, bu çağdaki finansman,dağıtım, gösterim ve üretim söz konusuedildiğinde söyleyeceğim yanıt şudur: Buçağ bir taraftan insana özgürlük tanıyormuşgibi gözükmesine rağmen bir taraftan dabaşka büyük hapishaneler kuruyor. Böylebir paradoksal yapısı var. Peki bu durumdabu çapraz ateş arasında kalan insan, ya daöyle demeyeyim hem bir şeyler vaatediliyor hem de aynı zamanda bazıtuzaklar da kuruluyor. Bu iki arada birderede kalmış bir yaratıcının ne yapmasıgerekir. Bu iki arada bir derede kalmış biryaratıcının durumun farkında olarakkendisine oksijen çadırları yaratması ve ooksijen çadırlarının çeperini genişletmeyeçalışması gerekir. Bunun daha ötesinde birşey şu an için ütopyadır ya da başka birdeyişle Foucault’un kullandığı anlamdaheterotopyalar yaratmaya devam etmeklazım. Küçük heterotopyalar, çok sayıdaküçük oksijen çadırları yapabildiği kadar...Post prodüksiyon ve dağıtım süreçleriolarak bakarsak daha bağımsız/marjinalkalabilmek adına ne gibi zorluklarlakarşılaşıyorsunuz? Seyirci çekmek içinbelli yaptırımlara boyun eğmek zorundakalıyor musunuz?Dağıtım şirketleri sizi istemez. Dağıtımşirketleri sizi istemeyince de iki üç taneters ayak sinemaya mahkûm olursunuz.Oraya girdiğiniz anda da seyirci siziizlemez. Bu piyasanın size verdiği cezadır.62


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Dağıtım teknolojisinde yer bulmanın yoluda internetten verebilmektir. İnternette dedediğim gibi keşkülleri kimin tuttuğunabağlı olarak bu değişecektir.Anlatı açısından geleneksel anlatı dışındabelli temalara değinip genelde oyuncumerkezli olmayan metaforik anlamlarlayüklü bir yaklaşım sergiliyorsunuz. Zamanzaman bu yaklaşımınızdan taviz verdiğinizidüşünüyor musunuz? Mesela CennetiBeklerken’de yapı itibariyle ana karakteretrafında şekillenen bir anlatım tarzıvar….Onu bu anlamda problematik hale getirenbir başka yanılsama da var aynı filminiçerisinde. Minyatürden etkilenerekyaptığım o filmi çok daha deneyselinalanına sokabilirdim ama bunu yapmadımyapmak istemedim. Çünkü seyircinin birşekilde o filmle ilişki kurması gerektiğinidüşündüm bu neden dolayısıyla yapmadım.Yani iş bir video art’a dönüşmesin istedim.Video art’a dönüşmesinin yolunu çokkolay yapabilirdim. Çok sade düz birseyircim de olurdu ama filmi evirimdeonlarla ilgilendim. Yani daha sağımdaizlesinler.Klasik anlatı olduğu yönünde görüşlervar…Klasik anlatıyla hiçbir ilgisi yok. Klasikanlatının kimi kodlarından yararlanmıştırama değildir. Klasik anlatının içerisine senminyatürü koyabilir misin? Klasikanlatının içerisine illüzyonu kuracakşekilde bu insanların kervansarayınavlusunda İstanbul’un görüntüsünükemerlerin arkasında görecek şekildegörüntüsünü koymazsın. İllüzyonu parçalarbu, klasik anlatının kabullerinin enönemlilerinden birine saldırı demektir bu,yapmazsın. Kaldı ki benim karakterimklasik anlatıdaki bir kahraman gibiamaçları bağlamında kafası çok net onu dagerçekleştirmek için yola çıkmış bilenmişbir adam değil, kafası karışık bir adam. Buda klasik anlatının kabullerine en başındanitibaren problematik olarak bir karakteriyaratmak anlamına gelir. Klasik anlatıdanyararlanıyor ama orada delikleroluşturuyor.Filmlerinizde hedeflediğiniz seyircikitlesini yakaladığınızı düşünüyormusunuz? Seyirci kitleniz sizce oturdu mu?Bir röportajınızda seyirci kitlesi oturunca63


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116ana akım ve bağımsız Türk sineması gibikavramların da oturacağını belirtmiştiniz.Sizce bağımsız sinema diyebilmek için buyeterli bir kriter mi? Yoksa ek olarak nelerolmalı?Yok hayır oturmuş değil çünkü seyirci dedeğişiyor artık ama bunu kazanabilmekiçin insanların mümkün olduğu kadargayret etmeye devam etmek lazım. Bu dakişisel olarak yapılacak olan bir şey değil.Sen bir film yapıyorsun. İki senede birpiyasaya çıkıyor ama o iki sene boyuncaizleyici başka filmlerle buluşuyor. BaşkaTürk yönetmenleriyle buluşuyor. BaşkaTürk yönetmenlerinin tornasından geçiyor.Onun kafası onlar tarafından bileyleniyor.Senin tek filmine ilişkin olarak doğmuşbüyümüş gelişmiş bir seyirci yok.Yani seyirci kitlenizin oturmadığını mıdüşünüyorsunuz? Ben şu kadar seyircimibuldum. Bu şekilde gider gibi…Hiç kimsenin seyirci kitlesi tek başına tekbir filmle tek bir yönetmenin yapabileceğişekilde oturmaz. On bin, on beş bin, üçbin, beş bin seyirciden bahsetmekmümkün. Bunlar filmlerime giderlerbunları izlerler er ya da geç. Onlardanbahsediyorsanız eğer kemikleşmiş birseyirci var. Kemikleşmiş seyircinindışındaki başka seyirciye ulaşmaktanbahsedersek onun tek başına tek biryönetmenin filmografisinin altındankalkamayacağı başka filmlerin başkayönetmenlerin de işin içerisine girdiğizaman ortaya çıkarılması, beslenmesibüyütülmesi gereken bir kitle olduğunusöylemeye çalışıyorum ve iş böylesöylendikten sonra ancak “Türk BağımsızSineması” için oturmuş standart bir seyircikitlesinden söz etmeyi haklı kılacak şeklebürünebilir. Bu durumda geriye baktığımızzaman böyle bir seyirci yok. Çünkü benimde içimde bulunduğum grubun bazıinsanları bindikleri dalı kestiler, seyirci dekaçtı.Tabutta Rövaşata ve diğer filmlerinizaçısından düşünüldüğünde, maddianlamda farklı finans arayışlarınagirmeniz temiz kalmanızı etkiledi mi? Yada temiz kaldığınızı düşünüyor musunuz?Evet. Bana hiçbir zaman bunu verdilerbende karşılığında şunu görmezden geldimdiye bir şey içine girmedim. Otosansürü64


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116mümkün olduğu kadar az uyguladığımıdüşünüyorum. İstediğim her şeyi yaptım.Yapmaya da devam etmek için elimdengeleni yapıyorum. Dolayısıyla çağınelverdiği ölçüler içerisinde mümkünolduğu kadar kendi patikamı oluşturmayagayret ettiğimi söylemem gerekiyor.Mutlak özgürlük diye bir şey yoktur. Onainanmam tabi.Alüvyonik sinemanın bağımsızlığı getirecekbir kolu olduğunu düşünüyor musunuz?Hem evet hem hayır. Eğer insanlarkendilerine ait küçük yapım atölyeleri,olanaklar, altyapılar oluştururlarsabirbirlerine destek olabilirler ve bu desteksadece yapım, üretim anlamındaolmayabilir fikir anlamında da olabilir. Birtane adam bir fikirle ortaya çıkar. O fikir okadar büyük bir büyüye, elektriğe sahiptirki kendisi gibi düşünen başka insanları daetkilemeye başlar. Onların üretimleriüzerine etki eder. Onların hayata bakışınıbelirler. Teknoloji konusunda farklı biryaklaşım getirir. O teknoloji konusundakifarklı yaklaşım yan taraftaki başkaadamları kendisinden bağımsız adamlarıetkiler. Dolayısıyla insanların birbirlerinietkileyebileceklerini, birbirlerini dahaözgür kılabilmek için imkânlartanıyabileceklerini hesaba katmamızgerekiyor.Daha çok izleyici kitlesi çekmek adına filmiçeriğinde zaman zaman değişiklikleregidiyor musunuz?Hayır. Ancak muhayyel de olsa birseyircimiz var. Muhayyel de olsa o seyircigelsin sizi görsün anlasın diye yapıyoruz.En azından muhayyel seyircinin kimolduğunu ne olduğunu nasıl olmasıgerektiğine dair arada sırada düşünürümama bunu da netleştirmekten kaçınırım.Dolayısıyla onun hasbihal edeceği biradam olarak görmek her zaman istediğimbir şeydir. Sinema bir mastürbasyon sanatıdeğildir. Sizin kendinizi anlatırkenseyirciyle de buluşabilme ihtimalini gözönüne alacak şekilde yol almanız gerekir.Filmlerinizde belli bir romandan veyaöyküden yola çıkma değil de özgünçalışmalar var. Bu anlamda uyarlamanınbağımsızlığı zedelediğini düşünüyormusunuz? Mesela Erden Kıral’ın Avcı filmiRaşhomon’a benzemesi yönüyle65


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116eleştirilmişti. Bu tarz uyarlamaları DervişZaim’de görmemiz mümkün olabilir mi?Uyarlanacak kadar kötü bir edebiyat eseribulduğum zaman uyarlayacağım(…gülüyor).Bunun bağımsızlığı zedeleyebileceğinidüşünüyor musunuz?Uyarlamaya çok karşı değilim. Edebiyatuyarlamasıyla bağımlılık bağımsızlığınhiçbir ilgisi yok. Bir insanın esinkaynakları çok farklı olabilir. Birkarakterden esinlenirsiniz. Bir temadanesinlenirsiniz. Bir durumdan, bir felsefifikirden esinlenirsiniz. Bu işinkaynaklarının arasında bir edebiyat eseriolabilir. Benim bugüne kadar olmadı. Buda dediğim gibi beraber çalışabileceğimaynı havayı teneffüs edebileceğim biredebiyat eserini bulmakta güçlük çektiğimiçin olmuş olabilir. Aramadığım için belkivardır da farkında değilimdir o yüzdenolmuş olabilir. Ama olacağı varsa bir günolur.Tabutta Rövaşata tarzı gerilla usülüfilmlerde bundan sonra sizi görebilecekmiyiz?Devir filmim öyle.Sponsorunuz var ama gerilla usülüdiyorsunuz…Üç tane çobanın oynadığı bir film. Birfilmi tencerede pişirelim kapağındayiyelim mantığıyla çekseniz bile bugüncebinize koymanız gereken para 500 binTL. Bana 500 bin TL verecek bir taneadam verin ben size gerilla tarzı işyapmaya devam edeyim. Bana o parayıverdiler. Bende onlar sayesinde o filmibitirdim. Hiçbir sponsor üç tane çobanınhayatları boyunca askerlik dışındaköylerinden çıkmamış üç tane çobanınbaşrolünde olduğu filme para vermez. Buadamlar aristokratlık yaptılar.O zaman iki tane gerilla usülü filminizinolduğunu söyleyebilir miyiz?Filler ve Çimen de yarı gerilladır. Benimfilmografime baktığınız zaman bu tipüretim bağlamında farklı kompartımanlarınne yönlere gittiğini ve bunların zamanzaman yerlerini diğerine bıraktığınıgörürsünüz. Görmeye de inşallah devamedersiniz. Yedinci filmden sonra Devir’iyapıyorum ne güzel. Tabutta Rövaşata da66


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116İstisnai Filmler Reklamlar’la ortaklıkyapılarak bitirilmiş bir filmdir. İstisnaiFilmler Reklamlar Ezel Akay’ın başındabulunduğu reklam şirketi, o sıralarda işbankası reklamlarını çekiyordu. TabuttaRövaşata iş bankasının reklamlarını çekenyapım şirketiyle ortaklık kurulmasabitirilemezdi. Devir, Saten, Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığıdesteği olmasa bitirilemezdi. Bağımsızlığıbunun yerine ben tek başıma kelle koltuktafilm çektim ama filmi çektikten sonra onubitirmek için kimlerle gerdeğe girdim onabakmak lazım.Marjinal yapımlarda sıradan oyuncukullanımına karşı siz profosyonel oyuncukullanırken de oyuncu merkezli olmadanbağımsız kalabiliyorsunuz. Bunu nasılsağlıyorsunuz, ölçüsü nedir?Oyuncuyu çekip konuşuyorum bakın bufilmi yapacağım bu şartlarda yapacağımvar mısın diyorum o da varım diyor ya dayokum diyor ondan sonra varım diyenleyola devam ederek bunu sağlıyoruz.Bunu oyunculara verdiğiniz direktiflerle misağlıyorsunuz?Öykünün kendisi, filmin tonu, yönetmeninamacı ve oyuncuyla kurduğum ilişki bunubelirliyor.Sinemada geçmişten günümüze dağıtımanlayışı bağımsızlığı etkiledi mi? Bukonudaki sorunlar perspektifinde nasıl birdeğerlendirme yapılabilir?Bağımsızlık her zaman bir problemdi amaeskiden bir kayrılma vardı. Bir süre sonraTürk Sineması’nda dağıtım şirketleriniyabancıların satın alma ihtimali belirdiğizaman Türk yönetmenini, Türkyapımcısını, bağımsız Türk yapımcısınıdaha alternatif birtakım dağıtmak adınıverdiğiniz o eski güzel günlerin kayırmailişkisi olmayacağı için onları çokarayacağımızı düşünüyorum. O zamanlarda şikâyet ediyorduk ama en azından Türkseyircisiyle buluşuyordu alternatifbağımsız Türk filmleri. İlerdeki senelerdebunun böyle gelişip gelişmeyeceğine dairolumsuz denebilecek düşüncelerim varçünkü dağıtımın tekelleşmesi rekabeti dahada olumsuz biçime itiyor daha bağımsızüretilmiş Türk filmleri açısındankonuşmamız gerekirse.67


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Siz kısıtlı imkânlar kullanarak sinemasıylazirveye taşınmış ender yönetmenlerden biriolarak sizi örnek alan ve kısıtlıimkânlarıyla yönetmen olmak isteyengençlere nasıl bir yol izlemeleriniönerirsiniz?Ben direk televizyonla başladım. Kısa filmdenemelerim vardır da böyle festivalleregirmiş ordan tanınmış bir adam değilimben. Öncelikle belli prensipleri insanınolması lazım hayatta ben şunu yapmamlazım ben şunu gerçekleştirmeye çalışmamlazım bu prensipler de yavaş yavaş insanyaptıkça pratikle ve bu pratiğin üzerinedüşünerek gelişen şeylerdir fakat insanınsabit değişmez asla değiştirilmeyecekkalıplar yerine o kalıpları dinamik olarakdüşünüp her defasında yeniden tanımlamayeteneğini de geliştirmesi gerekir. Meselaben düzenli orduyla o mantıkla o bütçelerlefilm yaptıktan sonra Devir filmini yanidüzenli orduyla yapım gerçekleştirmeyealışmış bir adamın gerillaya tekrar geridönmesi her anlamda çok zordur. Bunugerçekleştirebilecek elastikiyeti sağlamakbenim hoşuma gidiyordu. Böyle bir şeyinbenim için iyi olabileceğini düşünüyordumo yüzden yaptım. Bunu da yapmayaumarım devam ederim. Yani hem düzenliorduyla yapılmış filmler, hem de aynızamanda da çok düşük bütçeli işler.Bunların beraber olduğu bir konfigürasyon,bir çerçeve çok doğrulu bir çerçeve olsagerek diye düşünüyorum.5. DERVİŞ ZAİM FİLMLERİNİNBAĞIMSIZLIK AÇISINDAN ANALİZİDerviş Zaim’in filmlerini bu bölümdebahsettiğimiz ekonomik bağımsızlık,seyretme ilişkisi yönünden bağımsızlık,anlatım açısından bağımsızlık, ideolojikbağımsızlık ve teknolojik bağımsızlıkpratikleri yönünden inceleyeceğiz. Buradamutlak bağımsızlıktan ziyade yönetmeninfilmlerinde kendi iç bakışını ve üslubunu,yapmak istediklerini ne derecedegerçekleştirme özgürlüğüne yakın, ya dahangi ölçüde ana akım sinemasının dışındaolduğunu tespit etmeye çalışacağız.Aşağıdaki tablo 1’de görüldüğü gibi DervişZaim yedi uzun metrajlı filminde ortalama37.960 bilet satışı yani seyirci ortalamasınıyakalamıştır. Zaim’in röportajda bahsettiğigibi oldukça riskli olmasına rağmen Devir68


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116ile gerilla usulüne dönmesi, (12 Mayıs2014) onun gişe hasılatından ziyade kendigerçekleştirmek istediklerine, marjinalsinemacılığına verdiği önemigöstermektedir.5.1.Tabutta Rövaşata (1996)Yönetmen-Senaryo : Derviş ZaimOyuncular: Ahmet Uğurlu, Tuncel Kurtiz,Ayşen Aydemir, Ali Fuat Onan, ŞerifErol, Hasan Uzma, Ahmet Çadırcı, NadiGüler, Barış CeliloğluTablo 1.Derviş Zaim’in Filmlerinin Bilet Satışları ve Gişe Hasılat RakamlarıYapımcı:Kaynak: (Yavuz,2014)Ezel Akay, Derviş ZaimYapım : IFR İstisnai Filmler ve ReklamlarLimited Şti.Aldığı Ödüller: 33. Antalya Altın PortakalFilm Festivali (1996): “En iyi Film”, “Enİyi Erkek Oyuncu” (Ahmet Uğurlu), “Enİyi Senaryo” (Derviş Zaim), “En İyiKurgu” (Mustafa Preşava); 9. AnkaraUluslararası Film Festivali (1997): “JüriÖzel Ödülü”, “En İyi Erkek Oyuncu”(Ahmet Uğurlu); FIPRESCI (UluslararasıSinema Eleştirmenleri Derneği) JürisiÖdülü 8. Arıburnu Ödülleri: “En İyi İkinciFilm” “Yılmaz Güney Jüri Özel Ödülü”.Filmin Konusu: Film, Rumelihisarı’nımesken tutmuş evsiz, işsiz, kimsesiz veotomobil hırsızı olan Mahsun’un hüzünlüyaşam öyküsünü konu edinmektedir.69


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Mahsun gezindiği otomobilleri ısınmak vekendi dünyasından bir an için uzaklaşmakiçin kullandıktan bir süre sonra temizleyipgeri bırakır. Mahsun, Rumelihisarı’nahediye edilen tavus kuşlarını dayalnızlığını unutmak için arkadaşedinmiştir. Mahsun, bir gün aşık olduğueroin bağımlısı genç kıza uyuşturucu teminetmek için kendisine arka çıkan dostuReis’in teknesini kullanırken kaza yapar veReis tarafından dövülen Mahsun iyideniyiye yalnız kalır. Bu kez oltasıyla bir balıkbile tutamayan Mahsun, tavus kuşunukesip yemek isterken yakalanır. Film buhaberi TV’den alan arkadaşlarının şaşkınbakışlarıyla ve ardından sosis reklamınınduyulmasıyla sona erer.Bağımsızlık Pratikleriyle İlişkisiTabutta Rövaşata’nın yapım öyküsünebakıldığında film, ekonomik bağımsızlıkpratiğine uygun, yönetmenin kendiimkânlarını kullanarak ve hiçbiroyuncunun, ekibin para almadan görevaldığı bir filmdir. Çekimlerin ardından İFR(İstisnai Filmler ve Reklamlar LimitedŞirketi) ile ortaklık kuran Zaim, bu sayedepost işlemlerini sonuçlandırmıştır. Filminbütçesinin 15.000 dolar olduğu, postprodüksiyondan kısa bir süre sonra AntalyaFilm Festivali’ne katıldığı bilinmektedir(Kırel ve Duyal, 2010: 32-33). Beşkopyayla gösterime girerek 5000 seyircitoplayabilen, ana dağıtım şirketleritarafından dağıtılmayan ve pazarlamasıbaşarılı bir şekilde yapılmayan film, dahasonra yurtdışı festivallerden ödüller almışve ikinci olarak Filmpop tarafındandağıtılmıştır. Yönetmenin seyretmeaçısından bağımsızlık pratiğinebaktığımızda ilk filminde inandığı veaktarmak istediği bir projeyi tüm risklerigöze alarak ortaya koyduğunu(Sivas,2007:162) ve üslubuyla daseyircisini edilgenlikten çıkardığınısöyleyebiliriz.Filmin izleyici kitlesiyle buluşmasındateknolojik bağımsızlık pratiğinin de kısıtlı70


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116imkânlar ölçüsünde yerine getirildiğisöylenebilir.Filme söz konusu açıdanbaktığımızda Zaim’in kendiaçıklamalarından çekilen zorluklar şöyleifade edilmektedir:'Tabutta Rövaşata' gibi, içinde çok fazla dönümnoktalarına yer vermeyen, çok fazla seyirciyi temelalarak inşa edilmemiş bir senaryonun geniş birdağıtım ağına girmesi zordu, sürpriz sayılıyorduböyle bir şeyin olması. Nitekim bu söylediklerimüzerine film ancak dört sinemada gösterildi. Dörtsinemada ve yetersiz pazarlanmayla gösterildi.Yetersiz pazarlanma eşgüdümünde gösterildiği içinyaygın sayıda seyirci bu filmimden haberdar dahiolamadı. Girdiği sinemalar küçük sinemalardır, tersayak sinemalardır ve girdiği gibi de çıktı.Dolayısıyla seyircinin farkında olmadığı bir filmolma kaderini paylaştı. Çok da fazla o anlamdayüklenemiyorum ben filmin kendisine. O sıralardayirmi-otuz kopyayla çıkmış olsaydık sanırım bubaşarıyı kazanmış filmler kervanına katılacaktı'Tabutta Rövaşata'. Yani dediğim gibi o,pazarlanmayla ilgili, tanıtımla ilgili, kopya sayısıylailgili olduğunu düşünüyorum 'Tabutta Rövaşata'nıngişedeki seyirciyle buluşamamasını. Yoksatelevizyonda çok geç saatlerde gösterildi, reytingsonuçlarına baktığım zaman gayet başarılıolduğunu biliyorum (Çakmak,2001).Ayrıca filmin sadece sinemada gösterimidağıtımı-pazarlanmasıyoluna gidilmemiş,film yurtiçi yurtdışı birçok festivalekatılarak ödülle dönmüştür. TürkSineması’nın festivallere katılımı ve ödülalması 1934 yılında Muhsin Ertuğrul’labaşlasa da özellikle 1970 ve 1980’liyılların ülke sinemasının dışa açılmasıçabaları esnasında yalnızca üretim,dağıtım, gösterim koşullarının negatifliğiile değil sansür ve dönemin iktidarlarınınkültürle ilgili sorumlularının süzgecindengeçme gibi sorunlarla da uğraşılmıştır.Örneğin seksenlerin ortasına dek bazıfilmlerin sansür gerekçelerinde, “Bu filmyalnızca yurt içinde gösterilebilir. Yurtdışında gösterilemez” gibi bir ifade dikkatedeğerdir. Yani Türk sinemasının tanıtımıresmi ellerce, resmi politika ve anlayışlayapılırken bunun dışındaki tüm tanıtımlaraçeşitli nedenlerle imkân verilmemiştir.Ancak günümüzde sanat filmi kategorisinegiren “bağımsız” yapımlar festivallerde,uluslararası sanat filmlerinin dağıtım, satışağı ile buluşup, belli koşullarda Avrupa vedünyada sinema salon dağıtımına az ya daçok girebilmektedir ve devlet sistemliolmasa da tedricen bu sürece destekvermektedir (Akt.,www.derviszaim.com).Anlatım açısından bakıldığında Mahsun’unen temel iki ihtiyacını (yemek ve uyku)gidermek dışında büyük hedeflerin adamıolmadığı görülmektedir. Ayrıca Zaim’inMahsun’un sıra dışı (eroinman) bir kızaaşkını ve üç imgeyi (araba, tavus kuşu veİstanbul) alışılmışın dışına çıkarıp71


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116merkezsizleştirmesi, seyircinin olağanalgılarını kırmaya dönük stratejisinigöstermektedir. Böylece imgelerin alışıldıkçağrışımları üzerinden seyirciyi yakalamakyerine boşluğa bırakan üslup, taktik olarakvicdanı rahatlatıp köreltmek değil, onuyaralamayı, deşmeyi tercih ederek seyirciyihuzursuz eder. Örneğin Mahsun açlığınarağmen tavuskuşunu yemese seyircininsevgisini elde edecekti(Civan,2011:11,13,19 ve 22). Öte yandanfilmde klasik öykü kalıbının zincirlemeilerleyen olaylar silsilesine inat sanki bitengünün bir başka tekrarı ertesi günbaşlayacakmış gibidir (Atam,2010:70) veklasik anlatının kahraman karakter, karşıtkarakter, yükselen dramatik çizgisi, kapalıanlatım, neden-sonuç ilişkisi, bağlı öykü,mutlu son gibi tüm kalıplarını reddeder.Kırel ve Duyal (2011:34-36, 40) da filmianlattığı öykünün özelliği ve anlatılmabiçimiyle kendisinden önceki sinemasalmirası reddetmeyen ve özgün taraflarıylaöne çıkan bağımsız ve alternatif biranlatıya sahip olduğunu belirtmektedir.Sembolizm, sürrealizm ve YeniGerçekçilik akımına ait öğelere rastlananfilmde seyirci Mahsun gibi bir antikahramanla,küçük ve gündelik olaylarınakışının neden-sonuç bağlantısı olmadanpeşpeşe geldiği, zamansal sıçramalarlailerleyen karma bir anlatım diliyle karşıkarşıyadır. Diğer yandan Zaim,Hisarüstü’nde yaşayan biri olan ve arabahırsızlığı yapan ama sonra filmdeki gibionları geri getiren biri olan Dursun’danesinlenerek bu öyküyü tasarladığındankendi deyimiyle “gerçekçi” anlatımlabirlikte var olan ‘stilize’ ve ‘melez’anlatımın habercisi” olan parçalarsenaryoda bir araya gelmiştir(Kırel,2010:101-102)İdeolojik açıdan yönetmen “Beni rahatsızeden bütün güç ilişkileri ve mücadeleleri,sinema çabam içinde maya olarakbulunabilir” (Deniz,2010:91) diyerekaslında tavrını ortaya koymaktadır. Bu filmaçısından incelediğimizde Atam’ın(2010:60) da ifade ettiği gibi yerleşik Türkideolojik kültürel hegemonyasına karşıhümanist Mahsun siyasi yetke ve onunkurumlarını (kolluk kuvvetleri, cezakurumları vb) karşısına almakta ve bukurum ve kurallarını tefe koymaktadır.72


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:1165.2.Filler ve Çimen (2001)Yönetmen-Senaryo : Derviş ZaimOyuncular: Bülent Kayabaş, Ali Sürmeli,Sanem Çelik, Rıza Sönmez, Uğur Polat,Haluk Bilginer, Taner Barlas, TanerBirsel, Arif Akkaya, Erdinç Olgaçlı, BerkeÜzrek, Mustafa Turan.Yapım: Pan Film, Tem Studios, OrionIşık, Marathon Filmcilik (Derviş Zaim),Van Nakliyat Ortak YapımıYapımcı: Derviş Zaim, Bahadır Atay, AliAkdenizAldığı Ödüller: Avşa Film Festivali(2001): “En İyi Film”, “En İyi KadınOyuncu”, 37. Antalya Altın Portakal FilmFestivali (2000): “En İyi Üçüncü Film”,“En İyi Yönetmen” (Derviş Zaim), “En İyiErkek Oyuncu” (Ali Sürmeli), “En İyiKadın Oyuncu” (Sanem Çelik), “En İyiSanat Yönetmeni” (Mustafa ZiyaÜlkenciler), “En İyi Müzik” (CahitBerkay), “En İyi Kurgu” (MustafaPreşava); 12. Orhon Murat ArıburnuÖdülleri (2001): “En İyi Film”, “En İyiYönetmen”, “En İyi Kadın Oyuncu”; 20.Uluslararası İstanbul Film Festivali (2001):“En İyi Kadın Oyuncu”, FIPRESCI “En İyiFilm Ödülü”; SİYAD seçiminde (2001):“En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyiSenaryo”, “En İyi Kadın Oyuncu”, OrhanM. Arıburnu Ödülleri’nde: “En İyi Film”,“En İyi Yönetmen”, “En İyi KadınOyuncu”.Filmin Konusu: Uluslar arası bir maratonkoşucusu olan Havva'nın en büyük isteğiAvrasya Maratonu'nu kazanmak veaskerlik görevini yaptığı sırada sakatkalmış kardeşi İldem’i tedavi ettirmektir.Havva bu amaçla bir yandan silgifabrikasında çalışırken bir yandan da bakanAziz Bebek’le görüşmek istemektedir. Birotelden yemek yardımı desteği alan Havva,mafyadan kaçan aynı otelin sahibininoğluna yardımcı olmak isterken birdenkendini olayların içinde bulur.Bağımsızlık Pratikleriyle İlişkisi73


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Ekonomik bağımsızlık açısındandüşünüldüğünde Zaim, rahat olabilmekiçin yapımcıdan uzak durmayı tercihettiğinden ve diğer kurumlarla girilebilecekilişkiler konusunda da iyimserdüşünmediğinden (Çelik,2008:298) Fillerve Çimen’i yarı gerilla usülügerçekleştirmiştir. Nitekim TabuttaRövaşata’nın festivallerden elde ettiğimaddi desteği Filler ve Çimen’e aktaranZaim’e ortaklarının da katkıda bulunduğubilinmektedir (Kırel ve Duyal, 2011:47)Film, yönetmenin verdiği bilgiye göre 500bin doların üzerinde harcama yapılarakgerçekleştirilmiştir (Aktaran: Kırel veDuyal ,2011:47). Filmin yine kısıtlıimkânlarla gerçekleştirildiğini belirtenZaim bu konuya şöyle açıklıkgetirmektedir (Çelik, 2008.298):“Hikayenin gerektirdiklerinin altındankalkabilmek için finansman gerekiyordu.Bu bakış açısıyla bu filme finansmansağlayacak kurum, kuruluş, sponsor yoktu,olacağına da inanmıyordum. Bu nedenleTabutta Rövaşata’dan gelen deneyimimleortaklarımla beraber, düşündük tasarladıkve projeye özgü yöntemler bulduk”.Zaim, teknoloji-dağıtım anlamındabakıldığında ilk kez yerli ve yabancıfilmlerin dağıtımcılığını yapan köklü birfirma olan Özen Film’le çalışmaya başlarve film tablo 1’de de görüldüğü gibi 26hafta gösterimde kalır (Yavuz,2014). Zaim,Tabutta Rövaşata’dan sonra makasdeğiştirdiğini söylerken düşük bütçeyi tekseçenek görmediğini de ortaya koymuştur.Çok daha uzun süre film yapıp etkilerinidaha uzun süre sürdürmek isteyenyönetmen, bu doğrultuda seyircialgılamasına ilişkin çalışmalar yaptığını,film alternatif de olsa, yerleşmiş birpazarlama mantığının içinde sunulmasınıngerektiğini ve bu konuda profesyonellerleçalışmayı tercih ettiğini ifade etmiştir(Çelik,2008:301).Gerçek bir olaydan Susurluk Kazası’ndanesinlenerek yapılan film, bir devletbakanıyla istihbarat birimi şefi arasındakigüç savaşında acı çeken veya başarılı olanen az on iki karakterden kurulu karmaşıkbir hikâyeden oluşmaktadır(Aurand,2010:160). Dolayısıyla anlatımaçısından tek bir öykü veya amacayoğunlaşılmadığından, film bir resmi geçit74


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116kıvamında politik ve toplumsal olana ışıktutarak ilerlemiştir. Buysa yönetmenin içedoğru seyircinin yoğunlaşmasına engelolup, dışa, yüzeye doğru yayılma tercihininkaçınılmaz sonucu olarak görülmektedir(Aksoy, 2010: 31,33). Aynı şekildekarakterler de buna hizmet edecek şekildekonumlanmıştır. Örneğin yönetmenseyirciyle film arasında mesafeyi korumakiçin ölme/öldürme sahnelerini ayrıntılıbiçimde çekip seyirciye göstermemektedir.Diğer yandan çok sayıda rengin bir arayagelmesiyle oluşan Ebru sanatı, yapısıitibariyle filmin aktarmayı amaçladığıkarmaşaya uymaktadır (Ayvaz, 2011:92).Filmin dağınık parçalarından oluşan anlamöbeklerini birleştirici öğe olan Havva baştaolmak üzere duvarlar, silgiler vb. yeşilrenk olması, Susurluk Kazası’nda öneçıkan Yeşil Kod adlı gerçek kişinin buanlamda hatırlatılması, balık, ebru sanatıgibi metaforlarla yüklü çağrışımlar, filminsembolizm, sürrealizm gibi akımlardan,Avrupa Sanat Sineması, AmerikanBağımsız Anlatısı’ndan izler taşıdığınıgöstermektedir. Film düz bir çizgide değil,çember çizerek ilerler (Kırel, 2010:108;Kırel ve Duyal, 2011:47,50-51).Film mevcut iktidar-güç ilişkilerineeleştirel bir gözle yaklaşması bakımındanideolojik bağımsızlık pratiğiyleörtüşmektedir. Yine Ebru sanatının toz vetopraktan etkilenmemesi için dışarıdayapılmaması gerektiği söylenmesinerağmen karlı havada Havva’nın ebruyapması, sisteme karşı kişilerin isyanınısimgelemektedir (Ayvaz, 2011:92). Öteyandan Atam (2010:89), yönetmeninsiyasal söyleminin bütünüyle açıkolmadığını, bir meşruluk ve demokrasiisteğinin bulunduğunu ancak kirli ilişkilerve kurumlar tarafından kollanandemokrasinin toplum için gerçekleşmesinepek inanmadığını, toplumun kendiyoksulluğunun ve bilgisizliğinin “halküstü”bir kirli ilişkiler yumağı yarattığınıiddia ettiğini belirtmektedir.5.3.Çamur (2003)Yönetmen-Senaryo: Derviş ZaimOyuncular: Mustafa Uğurlu, YeldaReynaud, Taner Birsel, Bülent Emin Yarar,Tomris İncer, Arslan Kacar, Ümit Çırak,75


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Nadi Güler, Serhan Ernak, Erdinç Olgaçlı,Muhammed Cangören,Yüksel Arıcı, AtillaUlaş.Yapımcı:Marco Müller, Derviş Zaim(Türkiye-İtalya ortak yapımı)Yapım:Downtown Pictures, MarathonFilmcilik, Artimages YapımOrtak Yapımcılar: Rai Cinema, DschointVentschr Filmproduktion, TSI-İsviçreTelevizyonu, Fabrica Cinema, PanicosChrysanthou, Samir, Sadık Deveci.Katkılar:Eurimages, Efes Pilsen, ComtechTicaret, Fondazione Monte Cinema VeritàFonu, Efes Pilsen, Lucy Wood.Aldığı Ödüller: Ulusal Ödüller: OrhonArıburnu Ödülleri (2003); Jüri Özel Ödülü,Ankara Film Festivali (2003); En İyiYardımcı Kadın Oyuncu, Sinema YazarlarıDerneği (2003); En İyi Kadın Oyuncu,Uluslararasi Ödüller: Venedik FilmFestivali (2003); Ccit (GeleceğinSinemasi)- Enricho Fulchignoni (Unesco)Ödülü.Filmin Konusu:Ali, Kıbrıs’ta askerlik yaptığı sıradagizemli bir hastalığa yakalanmıştır vekonuşamamaktadır. Hastalığına iyi gelirdüşüncesiyle bir kuyunun dibindeki çamurbirikintisinden medet umar. Bu sıradakuyuda çamurun içinde bulduğu berekettanrıçası heykelini ve birkaç değerliheykeli suni döllenme uzmanı kardeşiAyşe’nin nişanlısı Halil’e verir.Halil’le Ali tellerin yerini dolayısıyla sınırdeğiştirirler ve bundan dolayı Alitutuklanır, Halil de heykelleri aldıktansonra ortadan kaybolur. Bir süre sonra Alihapisten çıkar. Halil heykelleri sattığınısöyleyerek geri döner ancak mafyayla başıderttedir. Mafya çetesi Ali’nin evini basıpHalil ve Ali’yi öldürür. Ayşe de kardeşiAli’nin spermlerini ve daha önce yardımettiği Oya adlı kadının ölen kızınınyumurtalarını kullanarak suni döllenmeyoluyla iki çocuk sahibi olur.Bağımsızlık Pratikleriyle İlişkisi76


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Çamur filmi karma yapım tarzına sahipyönetmenin ekonomik anlamdabağımsızlık pratiği dışında yabancı biryapımcıyla (İtalyan Yapımcı MarcoMüller) ortaklığa girdiği ve euroimagesdesteği aldığı ilk filmidir. Yönetmen,çalışmalarının finansal kaynaklarını şuşekilde değerlendirmektedir: “Finansalkaynaklarım arasında izole olanlar da var,merkezde olanlar da. Çalışmalarımınbunların bir alaşımı olarak ortaya çıktığınısöyleyebilirim”. Ayrıca Çamur’da,Downtown Pictures, Marathon Filmcilik,Artimages Yapım dışında İtalyantelevizyon kanalı Rai Cinema, İsviçretelevizyon Kanalı TSI, Filler ve Çimen’inkazandığı FIBRESCI ödülünün birkarşılığı olarak Efes Pilsen’in sağladığıotuz bin dolarlık katkı da mevcuttur (Sivas,2007:161,163). Özen Film tarafındandağıtılan film, İtalya’da 14 sinemadabirden gösterime girerek bir ilke imza atanÇamur, Güney Kıbrıs’ta gösterilen ilk Türkfilmidir ve Yunanistan’da da gösterilir(Kırel ve Duyal,2011:55). Bu şekildeulusal ve uluslar arası platformlardagösterim imkânına kavuşan film büyük birgişe başarısı elde etmese de festivallerdenödüllerle döner. Bu anlamda Özen Filmtarafından dağıtılan filmin teknolojikbağımsızlık pratiğiyle örtüşen hususu,filmin geniş bir coğrafyada izlenebilmeimkânını elde etmesi ve televizyon desteğialmasıdır.Simgelerle, metafor yüklü anlamdizgeleriyle ve seyircisinden birikimioranında gerçekleşmesini beklediği“bilinçli zihinsel süreç deneyimi”yleÇamur, seyircisine filmin kastenparçalanmış anlamını birleştirerekyönetmenin belirlediği bütün’e ulaşmahakkını vermekte bunu yaparken deseyiricinin yorumu ve deneyimini devredışı bırakmaktadır. Seyretme ilişkisiaçısından yine bağımsız olan filmdeseyirci, kendisi için hazırlanmış anlamıçekip çıkarmak, görüntüleri birleştirmek vebir “yapboz”daki gibi her şeyi yerli yerinekoymak zorunda kalır. Aksi takdirde film,77


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116kendini seyircisine açmaz. Zaim, hastalıkmetaforu üzerinden Kıbrıs sorununa eğilirve Ali’nin konuşamaması, KıbrıslıTürklerin uzun süreli yalıtılmışlığınısembolize eder (Pay,2010:41-55). Filmdediğer bir metafor Çamur, iyilik vekötülüğün kaynağı olarak realist, sürrealistve sembolik bir işleve sahiptir. TuzGölü’yle birlikte zehri ve şifayı hem saklarhem açık eder (Er,2010:61).Film’in anlatımıyla ilgili Derviş Zaimşunları söylemektedir (Öperli ve Yücel,2003:33):Konuyu dürüst bir biçimde anlatabilmek için farklıanlatım tarzlarını bir arada kullanmam gerektiğinifarklı anlatım tarzlarının getireceği sinerjiyeihtiyacım olduğunu düşünüyordum. Bu hem arkaplanı daha yetkin bir biçimde çizmemi sağladı, hemde filmdeki dramatik olaylar örüntüsünü, tonu,karakterizasyonu, vs. daha sıkıştırılmış bir haldeizleyiciye vermemi sağladıÇamur’un seyretme ilişkisi kadar anlatımyönünden de bağımsız olduğu açıktır.Süalp (2010:16-17), Çamur’un anlatımındaher aracın eşit ve bağımsız birer anlatıkatmanına dönüştüğünü, ışık, mekan,oyuncular, oyunculuk, müzik gibiunsurların bu çoklu ve çok katmanlıöykülere farklı katlar açabilmek için varolduklarını ve karakterlerin mazeretleriylesunulmadan çaresizlikleriyle karşımızdadurup bizi izleyici olarak zor durumdabıraktıklarını söylemekte ve bu nedenle dekarakterlere hayran kalamadığımıza,acıyamadığımıza değinmektedir.Film ideolojik anlamda yönetmenin kendiiç bakışının izlerini taşıdığından yinebağımsız olarak nitelendirilebilir. Zaimfilmle ilgili (Kökçeoğlu,2003); “Sadecepolitik işler yapan bir adam olaraktanınmak istemem. Başka işler de yapmakisterim. Zaten Çamur’u da bir yenidendoğuş filmi olarak konumlandırıyorumben” diyerek Çamur’un farklı bir kulvarolduğuna değinir. Atam ise şu tespittebulunur (2010:91):Eğer Çamur filmini seyrederseniz, büyük oranda“bir hikayeye dayanmak, sözünü doğrudansöylemek yerine” toplumsal ve siyasal tarihe, güçilişkilerine ancak belirli dolayımlarla, belirlisembollerle yaklaştığını, durumun kendi içindetaşıdığı çelişkileri farklı ifade ediş biçimlerininizinden ifade etmeye çalıştığını görüyoruz. Buanlamda Çamur dolayımıyla Türkiye’de Kıbrısüzerine bir tartışma çıkmak yerine, tümden filmianlaşılmaz ve bilinemez olana indirgeyerek yoksaymak “tipik bir Türkiye eleştiri tarzı ve tipik birseyirci tepkisidir5.4. Paralel Yolculuklar (2004)Yönetmen: Derviş Zaim, PanicosChrysanthou78


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Hikâyesini Anlatanlar: Petros Souppours,Costas Souppours, Nices Tourourou,Ourania Tourourou, Myrofora Georgiou,Hüseyin Akansoy, Arif Altınbardak,Hüseyin Nazım Arslantürk, EkremAtlı,Süleyman Güler, AbdullahMuhtaroğlu, Hasan Muhtaroğlu, HüseyinSerinyürek, Şirin Zaferyıldızı, PanayıotaEfthymiou, Marios Efthymiou, MariosEfthymiou, Saim Aygın, MıchalisPalaontas, Salih Bayraktar.Yapım: Marathon Film, ArtimagesYapımcılar: Derviş Zaim, PanicosChrysanthou, Mehmet İncirliKatkılar:UNOPS,UNDP,USAID,EfesPilsenAldığı Ödüller:Ulusal Ödül: “Kutlu AdalıBasın Ödülü”.Belgesel Filmin Konusu:Film Kıbrıs’lı Rumların ve Türklerin 1974Kıbrıs sıcak savaşı yıllarında yaşadıklarıacı deneyimlerini hem Türkler hem Rumlarcephesinden ele almaktadır. Bu doğrultudaher iki tarafın paralel hikâyelerine yerveren Zaim ve Chrysanthou, Palaikythrove Muratağa köylerini ziyaret eder veçeşitli acı deneyimleri ekranlara taşır.Bağımsızlık Pratikleriyle İlişkisiDerviş Zaim ve Panicos Chrysanthou’nunbirlikte yönettiği Artimages ve MarathonFilm ortak yapımı olan ParalelYolculuklar, Türkiye dışında gösterimegirse de ülkemizde sinema salonlarındagösterime girmemiş ancak özel birtelevizyon kanalının dağıtım şirketi olan DYapım Reklamcılık ve Dağıtım A.Ş.tarafından dağıtımı yapılmıştır. DVD,televizyon, Atatürk Kültür Merkezi,Bodrum International Documentary FilmFestival (2004), Istanbul International FilmFestival (2004), 12th London Turkish FilmFestivali dışında sinema salonlarında Türkseyircisiyle buluşamayan film, bu anlamdaZaim’in teknolojik bağımsızlık pratiğiylebirebir örtüşürken ekonomik bağımsızlıkpratiğiyle örtüşmemektedir. Ayrıca79


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Zaim’in bir çok filminin internet ağındakorsan gösterimlerine karşın bu belgeselfilm sadece resmi DVD olarak raflardayerini almaktadır.Zaim, gerçek yaşam öykülerinden yolaçıkan bu belgeselde sosyal ve politikanalizlere girmeksizin insanların kendiağızlarından kişisel tarihlerinianlatmalarını öngörmüştür. Rumlara veTürklere aynı perspektiften yaklaşıldığımodelde, Kıbrıslı bir Türk yönetmenolarak Zaim, Kıbrıs Ovası’ndaki üç köydegerçekleşen kadın ve çocuk katliamınıfilmin eksene alırken, paralel olarakKıbrıslı Rum yönetmen PanicosChrysanthou da Kıbrıslı RumlarınPalykythio’da komşuları tarafındanöldürülmeleri olayının üzerinde durmuştur(Kırel ve Duyal, 2011:7).Kıbrıslıların 1974’de yaşananları öncesi vesonrasıyla anlattığı belgeselde, birçokköydeki yaşam ve ölüm, tehcir, sakatlanmave diğer kötülüklerin insan bedeninde veKıbrıs toprağında açtığı yaralarıincelenmektedir. Belgesel film öncelikleröportajlar yoluyla savaşın iki tarafına dakimin hangi tarafın hikayesini anlattığınıunutmayın şeklinde paralel yolculuklaryaparak tezini ortaya koymaktadır. Buradatemel nokta, Kıbrıslıların bu tarih, anılar vesavaş tarafından ayrılmasının aksine tümbunları paylaşıyor olmalarıdır(Aurand,2010:162). Bu doğrultudabelgeselde yine Zaim’in kendi anlatımsalbağımsızlık pratiğini koruduğunu,yaşanmış öyküleri yansıtırken tarihlegünceli kendi iç bakışına ve ideolojisineuygun dengeli bir şekilde sorgulamayaaçtığını görürüz. Farklı olan seyretmeilişkisi açısından incelendiğinde acıyaşanmışlıkların anlatıldığı belgeselin buatmosferi gereği seyircinin zaman zamanduygularına yenik düşme potansiyelininolmasıdır.Film ortak yapım olmasına rağmenideolojik bağımsızlık açısındanyönetmenin çizgisinden ayrılmamaktadır.Çünkü yönetmen katıldığı bir televizyonprogramında Kıbrıs’ı ele aldığı sinemaörneklerinde taraf olduğu kesimle ilgilisoruya şöyle yanıt vermektedir (Akman,2011):Benim yapmaya çalıştığım şey bütün filmlerimdeçekilen bir acı varsa, bir tahakküm varsa, insanlarınhayatı daha zengin, daha derin, daha mutlu80


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116yaşamasını engelleyen bir acı varsa bunun dilegetirilmesini sağlamaya çalışmak bu Türk olabilirRum olabilir. Bana uygulanan tahakküm de benimiçin eş derece önemlidir. Ruma uygulanantahakküm de eğer benim o adada yaşamamıetkileyecekse, birlikte ve beraber yaşamayıetkileyecekse yine benim için bir sinemacı olarakdeğerlidir ki çamur bunun örneğidir.Paralel Yolculuklar’la ilgili amacını;“Onların hikâyelerini, milliyetçilerin; buinsanları propaganda için kullanmışolanların ellerinden çekip almakistiyordum” diyerek açıklayan Zaimbelgesel filmde anlatılanı ise şöyle açıklar(Yüksel,2010:32):Birlikte yaşayacağımızı biliyoruz, fakat yine degeçmişte bunları birbirimize neden yaptık diyesormak zorundayız. Eğer bazı şeyleri söylemdenbırakırsak, bunlar peşimizi bırakmayan kötü düşlerolarak kalır ve milliyetçiler tarafından sömürülür.Bu insanlar çok acı çekti ve istedikleri tek şey,bundan sonra huzur içinde yaşamak, filmimizdebunu anlatmaya çalıştık5.5.Cenneti Beklerken (2006)Yönetmen-Senaryo: Derviş ZaimOyuncular: Serhat Tutumluer, MelisaSözen, Mesut Akusta, Nihat İleri, MehmetAli Nuroğlu, Rıza Sönmez, Numan Acar,Bülent İnal, Altan Erkekli, Ahmet MümtazTaylan, Mustafa UzunyılmazYapım: Marathon Filmcilik Hermes Film,Sarmaşık Sanatlar, Tivoli Film(Macaristan)Yapımcılar: Derviş Zaim, Baran Seyhan,Dénes Szekeres, Bülent Helvacı, ElifDağdeviren, Sadık DeveciKatkılar: Eurimages, Kültür Bakanlığı,KKTC CumhurbaşkanlığıAldığı Ödüller: Ulusal Ödüller: AntalyaFilm Festivali(2006); “En İyi Özel Efekt”,Siyad Ödülleri (2006); “En İyi FilmMüziği”, Ankara Film Festivali (2006);“En İyi Sanat Yönetimi”, “En İyi Müzik”,Adana Film Festivali; “Jüri Özel Ödülü”,“En İyi Sanat Yönetimi”, “En İyi Müzik”,“En İyi Kurgu”, Uluslararası Ödüller:Kahire Film Festivali; “En İyi SanatsalKatkı Ödülü”.Filmin Konusu17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaİstanbul’da nakkaş olarak görevini ifşaeden Eflatun, ölen eşi ve oğlununsuretlerini unutmamak için Batılı tarzdaFrenk resmini çizer. Bir daha minyatüryapmamaya karar veren Eflatun Efendi81


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116birden çırağı Gazel ile birlikte apar toparOsmanlı vezirinin konağına götürülür.Ondan çırağı Gazel’in hayatı karşılığındaisyancı şehzade Danyal’ın öldürülmedenönce Frenk resmini çizmesi istenir. Vezirinbir grup silahlı adamıyla yola koyulanEflatun yolda karşılarına çıkan köle kızLeyla’ya aşık olur ve tehlikeli yolculukesnasında kendini taht mücadelelerininortasında bulur ve en son görevinitamamlayan Eflatun, Gazel’i rehinlikten dekurtarır.Bağımsızlık Pratikleriyle İlişkisiEkonomik bağımsızlık pratiğiyleörtüşmeyen Türk Macar ortak yapımı olanfilmde Marathon Filmcilik, Hermes Films,Sarmaşık Sanatlar ve Tivoli film desteğinigörürüz. Ayrıca KKTC Cumhurbaşkanlığıyanında, devlet desteği olarak da TCKültür Bakanlığı ve Euroimages’inkatkıları filmde görülmektedir. Teknolojikbağımsızlık-dağıtım açısından bakıldığındaana akım ürünlerinin de dağıtımını yapanÖzen Film, filmi toplamda 41 haftagösterimde tutmuş ve 59.281 seyirciyeulaşılmıştır (Yavuz,2014). Seyircinin farkettiği efektlerden çok fazlası için 10 kişilikekip 2 ayı aşkın süre profesyonelsistemlerle çalışmıştır. Dekorundanaksesuarına her şeyin o döneme görebugünün malzemesiyle yeniden üretildiğifilmin (Kırel ve Duyal,2011:65) bu pratikaçısından en büyük dezavantajı korsanfaaliyetlerdir.Cenneti Beklerken’i anlatım açısındanbağımsızlık pratiğiyle incelediğimizdeklasik anlatının kimi özelliklerinikullanması yönüyle içerik yönündenolmasa da yapı yönünden klasik anlatıolduğunu söyleyen görüşler olduğu gibiher iki yönden de farklı bir anlatım tarzıolduğunu söyleyenler de bulunmaktadır.Bu ikiliğe yönetmenin de belirttiği gibiseyircinin filmle bir şekilde ilişkikurmasını istemesi (12 Mayıs 2014) nedenolmuş olabilir. Nitekim yönetmen birsöyleşisinde de “Bu filmin sinemasalonlarında seyirciye yönelik olacağınıdikkate alarak kendimi dil olarakfrenledim” (Deniz, 2010:100) diyerekisteğinin bu filmde seyirci algılamasınayakın bir film yapmak olduğunu belirtir.Bu noktada Kırel ve Duyal da seyirciye82


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116film izleme zevki veren filmin içerikanlamında olmasa da “yapı” olarak klasikanlatı özelliklerini benimsediğini ifadeetmektedir (Kırel ve Duyal, 2011:67-68):Klasik anlatının özelliklerinin benimsendiği filmdebir macera plot’u çerçevesinde dramatik olayörgüsü şekillenir. Klasik anlatıda olduğu gibifilmde göreve çağrılan bir ana karakter vardır vekarakter bu görevi layıkıyla sonlandırıp evine geridönebilmek amacındadır. Yan olaylar ve yankarakterler de seyircinin ilgisini çekecek biçimdefilmin dokusuna sürükleyicilik katar. Kamerakullanımı ve kurgu anlayışına dikkat edildiğinde iseklasik anlatının gerekleri yerine getirilir vedevamlılık kurgusu kullanılarak yine seyircininilgisini dağıtmayacak şekilde öyküye hizmet eder.Bu yanıyla Cenneti Beklerken’in anlatı stratejisininseyirciye film izleme zevki verecek biçimdetasarlandığı anlaşılırGeleneksel sanatları temel alan üçlemenin(Cenneti Beklerken-minyatür, Nokta-hatsanatı, Gölgeler ve Suretler-gölge oyunu)ilk filmi olan Cenneti Beklerken, Sözen(2008:139-141)’e göre filmin anlatıbiçimlenişi tam anlamıyla kapalı bir metinözelliği göstermektedir. Bunu da şöyleaçıklar: Öykü zaman ve mekân açısındanbelirgin bir çerçeve içinde (zaman ve yerbilgisi izleyiciye sürekli verilerek)kurulmuştur. Diğer bir unsur öyküde yerolan olay ve eylemlerin her biri diğerininnedeni olarak olay örgüsü kurulur. ÖrneğinEflatun Batı tipi resim yaptığındanAnadolu’ya gönderilir. Ayrıcaöykülemenin giriş, gelişme, doruk nokta veson bütünlüğü içinde çatışma-çözümçatışmaüzerinden kurgulanması, zamançizgiselakış üzerinden yürümesi, klasikanlatıların en sık kullandığı dış öyküselanlatıcının, tekli bakış açısıyla dramatikyapıyı oluşturması da ona göre bunudestekler niteliktedir. Ancak filmdeseyretme ilişkisi açısından bağımsızlıkpratiğine yani içeriğine ilişkin klasik anlatıözelliğinden farklı olarak seyirciyiözdeşleşmeye davet etmeyen görseldüzenlemelerin de olduğunu ekler.Filmde kullanılan çerçeve ve minyatürler,anlatının doğrusal ve zincirlemebiçimindeki olay örgüsünü bozacak şekildeyabancılaştırma etkisi yaratmaktadır. Anaolay örgüsü içerisinde farklı zamandilimlerinde gerçekleşmiş olaylarınherhangi bir sinemasal geçiş yöntemikullanılmaksızın verilmesi ve minyatürsanatındaki zaman kullanımının sinemayauygulanması geleneksel (klasik) öyküanlatımının dışında kalan çağdaş anlatılaraözgü zaman mekan kullanımına işaretetmektedir. Ayrıca simgesel, sürrealist,83


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116felsefik, tasavvufa ait çeşitli çağrışımlarında yer aldığı filmde kullanılan erkenanlatım (mise en abyme) tekniği, bazısahnelerin öncesine yerleştirilenminyatürler vasıtasıyla o sahnedeolacakların bilgisini vermek üzere seçilmiş(Topçu,2010:170,185), yine biçimselolarak Osmanlı minyatür sanatındanyararlanmada, “oynak zaman ve mekan”anlatım tarzı denenmiştir (Deniz,2010:100). Dolayısıyla film, genelanlamda klasik yapıda değildir, hattaçağdaş anlatılı filmlere de yaklaştığındançok katmanlı bir anlatım yapısına sahiptirve seyirciyi edilgin bir konumdan çıkarıpentelektüel bir deneyim sunduğundan(Topçu,2010:186) anlatım ve seyretmeilişkisi açısından da bağımsızdırİktidarın her türlüsünün inşasınınirdelenmesi Zaim’in sinemasınınvazgeçilmezleri arasındadır. Zamanı vemekânı ne olursa olsun insanın baş etmekzorunda kaldığı sınırlarda güç ve iktidarınbelirleyenleri (egemenler) ile onunkarşısındakiler çatışır ve bu kıyasıyaçatışmada ve karşılaşmada Zaim zorkoşullarda mücadele eden sıradaninsanların tarafındadır. Egemenlerinsinemasını yapmayan Zaim, bunun tersinefilm yapma pratiğini güç ve egemenliğininşa pratiklerini çözmeye yönelik birbakışın sürdürüldüğü bir düşünme zeminibiçiminde kullanmaya çalışmaktadır (Kırelve Duyal,2011:18). Cenneti Beklerken’detartışmaya sunulan, sanatçının iktidar ile“bıçak sırtı” ilişkisi gündeme getirilirkenDoğu toplumlarında dinin etkisiyle temsilve gerçek ilişkisinin nasıl algılandığı,iktidarın beklentisi ve isteklerinin sanatçıyınasıl şekillendirdiği ve aslında genelçerçevede iktidar ve sanatçılar arasındakiilişkinin sorgulanması gerektiğinihatırlatan ve bu yönüyle de yönetmeninideolojik bağımsızlığını yansıtan önemlibir çalışmadır (Kırel,2010:116).5.6.Nokta (2009)Yönetmen-Senaryo: Derviş ZaimYapımcı: Derviş Zaim, Baran SeyhanYapım: Marathon Film, Sarmaşık SanatlarKatkılar:Kültür veTurizmBakanlığı84


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Oyuncular: Mehmet Ali Nuroğlu , SerhatKılıç, Settar Tanrıöğen, Şener Kökkaya ,Mustafa Uzunyılmaz , Nadi Güler, NumanAcar , Beyazıt Gülercan, Begüm Birgören,Hikmet Karagöz.Aldığı Ödüller: Ulusal Ödüller: AntalyaFilm Festivali; “Avni Tolunay Jüri ÖzelÖdülü”, “En İyi Ses Tasarımı”, “En İyiYönetmen”, “İstanbul Film Festivali; “Enİyi Yönetmen”, Bursa Ipek Yolu; “En İyiYönetmen”, Antalya Film Festivali; “Enİyi Müzik”, Adana Film Festivali; “En İyiMüzik”, Adana Film Festivali; “En İyiGörüntü”, “En İyi Görsel Efekt”, TürkiyeYazarlar Birliği Sinema Ödülü, BostonTürk Filmleri Festivali; “SinemadaMükemmellik Ödülü”, UluslararasıÖdüller: Avrasya Film FestivaliEleştirmenler Ödülü, Kahire UluslararasıFilm Festivali; “En İyi Dijital Film”,Montpellier Film Festivali, “En İyiMüzik”, Asya Pasifik Ödülleri; “SenaryoAdayı”.Filmin KonusuAhmet, yakın arkadaşı Selim’in amcasınıntedavisi için onun ricası üzerine tarihideğeri yüksek Malik Kur’an’ını satmayaçalışır. Ancak satmaya çalıştıkları Cengizve Timur, tarihi eser kaçakçılarıolduklarından hiç tekin kişiler değildir.Selim satmaktan vazgeçtiği halde herikisinin de peşlerini bırakmayankaçakçılar, çıkan hesaplaşmada Selim’lebirlikte Ahmet’in kurşunuyla can verirler.Cesetleri tuza gömen Ahmet, Kur’an’ısatmaz ve belli bir zaman sonra af dilemek,vicdanını rahatlatmak için HamdullahHoca ve kardeşi Veli Hoca’yla konuşmakister. Veli Hoca ölmüştür. HamdullahHoca’yla sağlık sorunları nedeniylegörüşemeyen Ahmet durumu yardımcısınaaçıklar ama yardımcısının polisi aramasıüzerine ona vurarak kaçar. Tuzladakilerinpeşine düştüğü Ahmet cesetlerigösteremeden bir nokta gibi yığılır kalır.Bağımsızlık Pratikleriyle İlişkisiYönetmenin dijital teknoloji ile çektiği ilkfilm olan Nokta (Kırel ve Duyal, 2011:78),Marathon Film, Sarmaşık Sanatlar ortakyapımıdır. Kültür Bakanlığı SinemaDestekleme Kurulu’nun kararıyla 2007yılında 225.000 YTL’lik destek de alanyapım (Sivas, 2010:145-146), bu yönüyle85


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116ekonomik bağımsızlık pratiğiyle örtüşmez.Filme dağıtım-teknoloji açısındanbakıldığında Warner Home Video, WaltDisney, BBC gibi uluslararası firmalarınTürkiye lisansörlüğünü üstlenen 11 ilde 14bölge dağıtıcısı bulunan Tiglon tarafındandağıtılmış (www.wikipedia.org), 26haftada 15.206 seyirciye ulaşmıştır(Yavuz, 2014). Yine dağıtımcı firmanınanlaştığı sinema salonları dışında da DVD,ulusal ve uluslar arası festivaller gibi farklıyollar ve platformlarla izleyicisiylebuluşan film bu yönü açısındandüşünüldüğünde teknolojik bağımsızlıkpratiğiyle örtüşmektedir.Kendisiyle yapılan bir söyleşide Zaimdağıtım sisteminin işleyişiyle ilgili şunlarısöylemektedir (Parlak,2009):Film dağıtım işi Türkiye'de artık bir satrancadönüştü. Geçtiğimiz on yıl içinde izleme biçimi dedeğişti. İzleyici artık salon seçiyor. Bu da şu anlamageliyor; belli salonlar sizin olmazsa, belli sayıdakopyayla çıkmazsanız, reklam bütçeniz 350.000YTL üstünde değilse film gişede başarılı olmasıiçin gereken ön koşullardan mahrum olarakpiyasaya giriyor.Nokta’nın gerçekleştirim öyküsü deZaim’in diğer filmlerindeki gerçeklikizlerinden nasibini alır. TabuttaRövaşata’da Dursun, Filler ve Çimen’deSusurluk Olayı, Çamur’da Gökçeadagezisinde Çamur’la şifa arayanlar, CennetiBeklerken’de Sultan Sencer’i öldürmeküzere tutulan bir casusun hazırladığıgerçekçi portre Zaim’e esin kaynağıolurken Nokta’da Endülüslü bir hattatınyazdığı levhaya noktayı koymayı unutupbunun için çetin bir yolculuk yapması veKonya’daki kütüphanelerden yapılanKur’an hırsızlığı onu etkilemiştir (Kırel veDuyal,2011:80; www.derviszaim.com).Üçlemenin ikinci filmi olan Nokta,anlatımsal ve seyretme ilişkisi açısındanbağımsızlık açısından düşünüldüğündeOsmanlı hat sanatının filmin biçim veiçeriğine olan etkisi (www.derviszaim.com)belirgin şekilde anlatımda da kendinihissettirmektedir. Bu doğrultuda ayrı ayrıplan-sekanslar biçiminde çekilmiş olanfilmin çekim parçaları kesintisiz şekildekimi zaman gökyüzünden kimi zamantuzların üzerinden akarak bir sonraki plansekansa bağlanmaktadır (Kırel ve Duyal,2011: 78). Er (2010: 74), yazıyı bir defadabitirmek anlamına gelen “ihcam”tekniğinin Zaim’in sinemasında montajyasağı olarak tercüme edildiğini86


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116söylemektedir. Tek plandan oluşan filmde“görünen” tek mekân Tuz Gölü’dür. Film13. Yüzyılda başlar, flashback’lerle veflashforwardlarla ilerler.Anlatımsal bağımsızlık pratiği açısındanbakıldığında Nokta filminde ileriye geriyeolan sıçrayışların klasik anlatısinemasındaki gibi açıklayıcı bellimetotlarlagerçekleştirilmediğigörülmektedir. Filmde birden çok kişininhikayesi iç içedir: Malik Hoca’nıntamamlayamadığı yazı hikâyesi, Ahmet’inkurtulamadığı suçluluk duygusu, genç hatçırağının hikâyesine inandığı ama bir türlübulamadığı yazısı inanç ekseninde birleşir(Özçınar,2010:211-212). Yine sembolik,sürrealist çağrışımları gördüğümüz filmdeAhmet’in ölümüyle konulan ‘nokta’,aslında Gayb’ın kalemle koyduğu noktadır.Ahmet’in ölümü ise insan’ın, işlediğibütün günahlardan ve kötülüklerdenarınmış olarak yaratılışınısimgelemektedir. Zaim, Kainat’ıntamamlanma sürecinin ‘nokta’nınkonulmasıyla, insan’la gerçekleştiğinigösterirken bu ‘tamamlanarak’ verilmişolan dünya’yı hat sanatıyla süsleyereksunmaktadır (Yavuz, 2010: 194).Dolayısıyla film klasik anlatınıngereklerine uymadığından anlatımsalaçıdan bağımsızlık pratiğine uymaktadır.Nokta’nın seyretme ilişkisi yönündenbağımsızlık pratiğine uygun olduğugörülmektedir. Hikayesinin ardında yatanfelsefi sorularının zenginliğiyle seyircidengizlenen kimi yanıtlara ilişkin bir merakduygusu uyandırması, ana karakteriyakından izleyen seyircinin onun yaşadığızorluklara yakinen tanıklık ederken filminanlatısının “geçmiş” ve “şimdi” arasındazamansal sıçramalarla ilerlemesi,seyircinin ana karakterle özdeşleşmesineizin vermeyen bir durumdur(Kırel,2011:80,87).Derviş Zaim’in bu filminde ideolojikbağımsızlığın iktidar-güç ilişkileri(mafyanın varlığı ve şiddeti) ve inançüzerinden hayat bulduğu görülmektedir.Yönetmen Nokta’da güç ve erilliktenbahsederken eril iktidarın sorgulanmasınada yer vermektedir. Nokta’daki TuzGölü’nün kendi halinde dingin ve sonsuzgörünen coğrafyası iktidar çatışmalarının,güç ve eril gövde gösterilerinin sahnesi87


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116haline gelmektedir. Ancak bu aksiyondaaslında felsefi soruların peşinde olankahramanların içinde yaşadıkları dünyaylasavaşı anlatılmaktadır. Bir tarafta moderndünyanın dinamikleri parayı ve paranınsatın alabileceği şeyleri değer olarakdayatırken, bir tarafta soruları olanlar acıçekerek dünyaya tutunmaya çalışmaktadır.Bu kez görünmeyen iktidar: Tanrı ile karşıkarşıya gelinir. Sıradan insan kendisınırlarını merak edip zorlarken maddidünya ile manevi dünya arasındakiköprüde inanç ve maddi hayat, madde vemana bir kez daha karşı karşıyagelmektedir (Kırel ve Duyal,2011: 19, 86).5.7.Gölgeler ve Suretler (2011)Yönetmen-Senaryo: Derviş ZaimOyuncular: Hazar Ergüçlü, Osman Alkaş,Popi Avraam, Settar Tanrıöğen, BuğraGülsoy, Erol Refikoğlu, ConstantinosGavriel, Pantelis Antonas, AhmetKarabiber, Ekrem Yücelten, CihanTarıman, Thomas Nikodimou, AndreasMakris, Nadi GülerYapım: Marathon Film, Yeşil FilmYapımcılar: Derviş Zaim, Oktay Odabaşı,Sadık Ekinci, Emre Oskay, Marsel KalvoKatkılar: TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı,TRT, KKTC Turizm, Çevre ve KültürBakanlığı, Toprak Sinema Derneği, GlobalFilm InitiativeSponsorlar: CYXP Aviation LTD, KKTCBüyükkonuk Belediyesi, Kaya ArtemisOtel, Alpet, Doğu Akdeniz Üniversitesi,TC. Lefkoşa Büyükelçiliği Yardım Heyeti,Kuzey Kıbrıs Turkcell, Kavanlar İnşaat,Metro Grup, Umay Construction, Cypri-Cola Company Evsu, Tözün Temizleme,Ekor Un Ürünleri, KMK Copy Center.Aldığı Ödüller: Ulusal Ödüller : AnkaraFilm Festivali; “ En İyi Film”, “En İyiYönetmen” ,“En İyi Kadın Oyuncu”, “Enİyi Yardımcı Erkek Oyuncu”, “En İyiKurgu”, “En İyi Sanat Yönetimi”, “Siyad88


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Eleştirmenler Ödülü”, Antalya FilmFestivali; “Siyad Eleştirmenler Ödülü”,“En İyi Kurgu”, 14. Uluslararası İstanbulKukla Festivali Onur Ödülü, 1. YeşilçamÖdülleri; “En İyi Sanat Yönetimi”, 1.Yeşilçam Ödülleri ; “En İyi Kostüm”,Uluslararası Ödüller: Film Oriental(Cenevre); “Özel Mansiyon”, KITOBGreen Olive Ödülü.Filmin Konusu1960 yılında Kıbrıs bağımsızlığınıkazanmasına rağmen bölgede yaşayanRumlar ve Türkler arasında gerginliksürmektedir. 1963 yılında Kıbrıs’lıRumlar, Yunanistan’la birleşmeyigerçekleştirmek adına Kıbrıslı Türkleriyerleşim yerlerinden etmeye başlar.Karagözcü Salih ve kızı Ruhsar yaşadıklarıköyün boşaltılması üzerine Salih’in kardeşiVeli’nin köyüne giderler. Ancak hasta olanSalih’in tedavisi için kente hastaneyegidilmesi gerekmektedir. Veli’nin Rumkomşusu Anna, karışık olan ortamdaarabasıyla Ruhsar ve Salih’i kentegötürürken askerler ve barikat nedeniyleonları indirmek zorunda kalır. Kızıylamağaraya sığınan Salih bir süre sonra etrafıkolaçan etmek için çıkar ve geri dönmez.Çaresiz amcası Veli’nin yanında babasınıbekleyen Ruhsar, Rumların çoğunluktaolduğu bu köyde gerginliğin en yakıntanıklarından biri olur. Kısa süre sonraçoban Cevdet’in gölge oyunu figürlerinigömmesine rağmen farklı bir şeylergömdüğünü düşünen Hristo’nun bunu Rumaskerlerine haber vermesi gerginliğin ftiliniateşler. Her iki taraftan kayıplar yaşanır veçatışmada sağ kalan bir grup Türk otobüsleşehre gider, ölülerini gömer. Gölge oyunufigürlerini gömdüğü sırada uzaktan birkaragözcü sesini duyan Ruhsar, birdenbabasıyla karşılaşınca çok sevinir vekaragöz oynatmaya kendisi devam eder.Bağımsızlık Pratikleriyle İlişkisiYapımcılığını Marathon Filmcilik olarakDerviş Zaim ve Yeşil Filmin üstlendiğiyapım, TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı,TRT, KKTC Turizm, Çevre ve KültürBakanlığı, Toprak Sinema Derneği, GlobalFilm Initiative destekli olmasıyla merkeziüretim ilişkilerine bağlılığı dabulunduğundan ekonomik bağımsızlıkpratiğine uymamaktadır. Teknoloji-dağıtım89


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116açısından bakıldığında dijital teknoloji ileçekilen ve 2010 yılının Aralık ayından beriyeni bir dağıtımcı firma olarak faaliyetgösteren m3 film (www.filmlerim.com,2011) tarafından dağıtılan film 25 haftagösterimde kalarak 28.848 seyirciyeulaşmıştır (Yavuz,2014). Önceki filmlerigibi sinema salonları dışında da DVD,internet, festivallerde geniş bir izleyicikitlesine ulaşma potansiyeli bulunan film“bu yönüyle bakıldığında” teknolojikbağımsızlık pratiğiyle örtüşmektedir.“İnsanın karanlık tarafıyla rasyonel tarafıarasındaki diyaloğun hasbihalinin devametmesini sağlamak gerektiğinidüşünüyorum” (Akman, 2011) diyenZaim’in Gölgeler ve Suretler’de yine birgerçeklikten 1963’ten itibaren başlayanKıbrıs meselesinden yola çıktığıgörülmektedir. Gölge oyunundanyararlanarak güç ilişkileri ve otantik temsilgibi iki ayrı kutup üzerinde dramatikyapısını kuran Zaim’in sinemasında olanıolduğu gibi kabul etmek yerine “perdeninarkası”nı göstermek tarafı ağırbasmaktadır. Tek bir ana karaktermerkezindeki olay örgüsü yerine çokkarakterli bir anlatım yapısının seçildiğifilmde, bütün karakterler insanın hemgölgede kalan hem de görünen taraflarınıisabetli bir şekilde yansıtmakta, iyilikkötülük,ölmek- yaşamak, dostlukdüşmanlıkarasında kalan ikircikli haller vebu kaotik ortamdaki her türlü yaşamsalmücadeleler ortaya konulmaktadır (Kırelve Duyal,2011:92-95).Gölge oyunun filmin içerik ve biçimineyerleştirilmesi ışık ve gölgenin kullanımıbakımından farklı sahnelerde karşımızaçıkmaktadır. Örneğin yarı karanlık mumışığıyla aydınlatılan evlerde gölgelerbüyürken Ruhsar’ın gördüğü kabusta birgölge Karagöz oynatmaktadır. Ruhsar’ıkorkutan bu kâbus simgesel anlamıyla dafilme boyut katmaktadır. Anna’nınevindeki sahnede mekânın birden fotoğrafadönüşmesi ve Ruhsar’ın kalede bulunduğumekândan, kale fotoğrafının olduğuduvarın önüne geçişi ile zaman ve mekansıçraması, filmi görsel bir ziyafetedönüştürmektedir (Kırel ve Duyal,2011:96). Zaim bu gibi geçiş sahneleri içinise şu yorumu yapmaktadır: “HayalPerdesi” geçmiş ve gelecek bağlamında bir90


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116sonsuzluk ihtiva ediyor. İşte filmin dört yada beş yerinde gördüğünüz o fotoğraflar vegeçiş sahneleri bu söylediklerimin ışığıaltında değerlendirilebilir” (Saydam veCivan, 2010: 111). Film boyunca, mağara,karagöz perdesi gibi metaforikçağrışımlarla seyirciyi hem düşünmeyehem de gölge oyunu üzerinden çokkatmanlı oluşturulan anlatım yapısındakibu çağrışımları çözümlemeye çağıranZaim’in bu çalışması, seyretme ve anlatımaçısından bağımsızlık pratiğine uygundur.Arınç (2010:76, 81 ve 87)’ın da ifade ettiğigibi, Zaim’in kurgusökümcü film pratiği,devletin ideolojisini meşrulaştırıpyaygınlaştıran bir araç değil, tam tersidevletlerin kurguladığı büyük anlatılarıistikrarsız kılan ve resmi tarih anlatılarındasuskunluğa gömülen minör tarihlerinhayaletsi gücünün mekansallaşmasınaimkân sağlayan bir stratejidir ve bu açıdanfilm ideolojik bağımsızlık pratiğineuymaktadır. Filmdeki gölgeler, hemkarakterlerin yüzleşmeye korktuklarıkaranlık eğilimler hem de geçmişinhayaletlerinin şimdinin üzerindekigölgeleridir. Dahası gölgeler, gizemli birşekilde yaklaşan bir travmayı, yıkıcı birgeleceği çağrıştırmaktadır. Film aynızamanda Yeşilçam Sineması’nın sıklıklaaskeri amaç için kullandığı Kıbrısharitalarının seyirciyi beşeri coğrafyayayabancılaştıran etkilerini ve jeopolitiksöylemini de altüst etmektedir.Kırel ve Duyal (2011:19), bütüngörüngüleriyle uğraştığı iktidar kavramınınaçık ve gizli yüzleriyle hesaplaşmayı sevenZaim’in bu yaklaşımının dikkate değeryönünü, kendi sinemasının önemliayrıntılarından birini oluşturması olduğukadar, Türkiye Sineması’ndaki çağdaşlarıiçinde kavramsal olarak iktidarı bu denlikendine dert edinen ve tutarlı bir çizgiyiizleyen bir başka yönetmenin varlığındansöz etmenin kolay olmamasıylailişkilendirmektedir. Gölgeler ve Suretlerfilminde ise bu kez kaotik bir iktidarboşluğundan söz edilebilir. İktidarıngöründüğü alan bu kez Türk ve Rumkimlikleri üzerinden inşa edilir ve Zaimkendi ideolojisine uygun olarak her ikikimliğe de dengeli yaklaşmaya özengöstermiştir.91


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:1165.8.Devir (2013)Yönetmen-Senaryo: Derviş ZaimOyuncular: Ramazan Bayar, Ali Özel,Mustafa Salman, Engin Örsel, ÇağlaKöseoğulları, Mehmet Bayar, İbrahimÇelikli, Ramazan Yalçın, Nimet Salman,Münire Bayar, Hüseyin Şengün, MustafaDimen, Erdem KılıçYapımcılar: Derviş Zaim, Emre Oskay,Marsel KalvoYapım: Sarten Ambalaj Sanayi, KKTCCumhurbaşkanlığı, Marathon FilmAldığı Ödüller: Ulusal Ödüller: 32.İstanbul Film Festivali; “Jüri Özel Ödülü”Filmin KonusuBurdur’un Hasanpaşa köyünde, gelenekselbir "koyun yıkama yarışması"düzenlenmektedir. Çok uzun yıllardırsürdürülen bu geleneğe göre çobanlarkırmızı bir kayadan elde ettikleri tozboyayla sürülerini kırmızıya boyarlar vesürüleriyle birlikte akan bir dereninkarşısına süratle geçmeye çalışırlar.Takmaz lakablı çoban Ramazan Bayar yediyıldır bu yarışmanın birincisidir ve bugeleneğin sürmesi isteğiyle gençlerenasihat de etmektedir. Ancak köyünçevresinde kurulan maden ocağıişletmesine çevirilen sınırla bu kırmızıtaşlardan faydalanma isteği zora girecektir.Çünkü çoban Ramazan ve Mustafa kırmızıkaya bulamayacaktır. Bunun üzerine diğerçoban arkadaşları Ali’den şehirden tozboya getirmesini isterler ve yeniyarışmanın koyunları Ali’nin getirdiği tozboyalarla boyanır. Ramazan çobansekizinci kez birinci olurken onunlabirinciliği Mustafa ve Yusuf çobanlar dapaylaşır. Ali yeni “koyun yıkamayarışması”nı da kazanamaz ve madenocağında şöför olarak işe başlar.Bağımsızlık Pratikleriyle İlişkisiSarten Ambalaj Sanayi sponsorluğunda,KKTC Cumhurbaşkanlığı ve MarathonFilm desteğindeki film bağlandığıyapılandırmalar itibariyle ekonomikbağımsızlık pratiğiyle örtüşmese de Zaimfilmi gerilla usülü olarak belirtmektedir (12Mayıs 2014). Bunda da haklı gerekçeleri92


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116vardır; çünkü sponsor firmanın filmboyunca kendi amblemine, görüntüsünerastlanmadığı gibi Zaim film boyuncakendisine her hangi bir yaptırım dauygulanmadığını ifade etmiştir. ÜstelikZaim’in de söylediği gibi profesyonelolmayan oyuncularla (12 Mayıs 2014)gişeye oynamayan bir filmdir bu. Üç haftagösterime giren ve m3 film tarafındandağıtılan filmin bilet satış rakamının 2.681(Yavuz, 2014) olması da buna işaretetmektedir.Ancak bu açıdan da bakıldığında MetroSeyahat, Kanal 15, Çekmece Et ve EtÜrünleri, Zerdali Türkü Evi gibi kimikatkıda bulunan firmaların film içeriğindegörülmesi filmin ekonomik bağımsızlığınave kısmen de anlatımsal bağımsızlığınasekte vurmaktadır. Çünkü seyirci ParalelYolculuklar belgeselinde de kısa süreli deolsa görülen Efes Pilsen’i gözdenkaçırmayacağı gibi, içerikte olan bu görselyerleştirme de diğer filmlerinden aşinaoldukları bir durum değildir. Teknolojikbağımsızlık açısından İstanbul FilmFestivali, Adana Altın Koza Film Festivaligibi festivallerde görücüye çıksa da henüzDVD ve internet ağları üzerindenpazarlanması gerçekleşmeyen filmin henüzseyircisiyle istenilen düzeyde bir buluşmagerçekleştirmediği söylenilebilir.Filmde çoban Mustafa’nın evindegördüğümüz duvar halısında Hz. MusaPeygamber’in sürüleriyle yer alması,Ali’nin örümceği incitmemesi gibi mitlerihatırlatan göndermeler dikkat çekicidir.Bilindiği gibi Musa Peygamberpeygamberlik gelmeden önce çobanlıkyapmaktadır. Sürüden bir koyun kaçıncatürlü zorluklar çekerek o koyunyoruluncaya kadar peşine düşer ve sonundaonu yakalar. Bütün çektiği eziyetlererağmen koyuna öfkelenmez, okşar ve öper.Üstüne üstlük, “Ey hayvan kendini çokyordun. Haydi bana acımıyorsun kendineniçin acımadın? Bu kadar yorulmana nelüzum vardı?” demesinden ötürü Allah’ınpeygamberlik mertebesine yükseltilir.Filmde de Mustafa önce bu mite ters birşekilde koyun yıkama yarışmasınıkaybettiği için kendince koyununu salıkvererek cezalandırır ve kendisi de rakı içer.Sonra Hz. Musa gibi öperek, sevgiyleyaklaşır ve ödülü de yarışmada birinciliği93


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116paylaşmak olur. Ali de yoluna çıkan Hz.Peygamberimizin hayatını kurtaranörümceği incitmeyerek üzerinden atlar,ölen rengeyiğinin yanına tahtalar koyarakbir dahaki hayvanların sağlam doğmasınıister. Yine Ramazan çobanın da filmboyunca hayvanlara sevgiyle yaklaştığınıve diğer çobanlarla birlikte kendigeleneklerini sürdürmek yanlısı olduğunugörürüz.Anlatımsal bağımsızlık pratiğiyle filmebakıldığında gelenekselin bu kez diğerüçlemesinden farklı olarak belgesel tarzınve kurmacanın iç içe geçtiğini, çeşitlimitlerle inşa edildiğini ve zaman zamankullanılan görsel efektlerin de anlatımızenginleştirdiğini söyleyebiliriz. Burdur’unKefenni ilçesinin Hasanpaşa Köyü’ndeasırlardır süregelen “tos tos” adındakigösteri geçişi geleneği (koyun yıkamayarışması), oyuncularının tamamı aynıköyde yaşayan, aynı isimlerle gerçekyaşamlarında da çobanlık yapan veprofesyonel olmayan oyuncular, daha önceoluşturulmuş bir senaryoyla yola çıkmadangerçekleştirilen film, Zaim’in farklıanlatım tarzlarını iç içe sunma, klasikanlatı kalıplarının dışına çıkma yönüyleanlatımsal bağımsızlık pratiğiyleörtüşmekte, ancak içerik olarak Ali’ninşehir deki görüntülerinde zaman zamanarka fonda, zaman zaman konuştuğuinsanlarla gördüğümüz katkıda bulunanfirmalar anlatımsal bağımsızlığı kısmen deolsa zedelemektedir.Devir filmine seyretme ilişkisi yönündenbağımsızlık pratiğiyle bakarsak diğerfilmlerinde de olduğu gibi bağımsız olduğugörülür. Klasik anlatı girişinin tersinetahtadan boynuzları olan bir rengeyiğikarşımıza çıkar. Yağmur duasından sonraBrechtyen tarzı seyirciyi yabancılaştıranbir üslupla insanların birbirlerini suyaatmaya çalıştıklarını görürüz. Arkasındanprofesyonel olmayan üç çobanıngeleneksel öyküleme tekniğinden ayrısıradan yaşamlarına tanık olur seyirci vefilm açık sonlu biter. Seyirciye ise aktif birkatılım süreciyle kapitalist, modern birdünyada inançlar ve geleneklerçerçevesinde insani değerleri sorgulamakkalır.“Galiba yanıma aldığım üç tane cephanevar. Biri adalet, biri hakikat biri de94


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116güzellik. Bu üç şeyin fenerin yanımdaolmasın hep isterim” (Akman, 2011) diyenyönetmen, seyirciyle ilişkisini ise genelçerçevede şöyle yorumlamaktadır (Kırel veDuyal,2011: 47):Her zaman seyirciyle aramda bir mesafe olmasını, omesafeyi korumayı isterim. Ona göre bilgi veririmseyirciye. Çok fazla bilgi vermem, onu aptal yerinekoymak istemem, benim hegemonyam altındakalmasını istemem, bütün sinema salonuna benimçadırımın gerilmesini istemem, onlara nefesalabilecekleri, at koşturabilecekleri bir hacimyaratmak isterim. Bunu filmle yaratmakisterim….Seyirciyle kurduğum ilişki anlamındademokratik olduğum söylenebilirZaim’in filmleri politik olanın otoritesiylemücadele etmektedir: uygunlukla ilgilisoruları canlı tutmak için otantik ile otantikolmayan arasındaki tansiyonu koruyanZaim, bu tansiyonu daha politik yollarla,karmaşık karakterlerle, türler arasındaçalışarak ve gelenekselin dışında anlatı vebiçimsel yapılarla muhafaza etmektedir.Ayrıca, Zaim’in filmlerinde uzlaşıya karşıpost modern bir duruş söz konusudur.İzleyici görüntüleri izlerken onların kendiarasındaki mücadeleyi yeni bir bağlamdayorumlamaya çalışır. Filmlerindeheteronormallik ile akrabalık vedoğurganlık normlarını da sorgulatanZaim’in çalışmalarında yenidenyapılandırmanın ana kuralla mücadelesidaha ileri gitmektedir. Son olarak, yenideneve dönerken, otantik ile otantik olmayanarasında kalma durumunda, imkânsızlık daolsa, filmlerinde otoriteninuygunlaştırılmasıylamücadelegörülmektedir (Aurand,2010: 159).Bu perspektifte bakılması gereken Devirfilmi mevcut otoritenin otantik olmayanına(burada temsilen otantik olmayan iktidarmühendistir ve mühendisin öldürdüğürengeyiğinin boynuzlarını kendine almasıotantik olmayan eylemdir) otantik olanla(Ali’nin rengeyiğinin boynuzlarının yerinegeleneği bozmadan tahtaları yanınabırakması) yanıt vermekte ve ideolojikbağımsızlık pratiğiyle örtüşmektedir. Yinefilmde diğer bir iktidar temsili Ali’ninpatronudur. Maaşına yapılacak kanunikesintiler başta söylenmediğinden Ali,aldığı bu eksik maaştan memnun olmaz vebir süre sonra köyüne çobanlık yapmayageri döner.Devir ve diğer filmleri açısındandüşündüğümüzde Zaim’in bir röportajındaifade ettiği gibi onun için önemli olan95


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116kendi isteklerini gerçekleştirmenin verdiğiiç huzuru kaybetmemesidir (Parlak,2009):Ben gerçekten istediğim şeyi yapabiliyorsam, ozaman gittiğim rota içinde bana ait ayak izleriolacaktır. Bu da auteur kuramının fısıldadığı birşey. Ama sadece kitapları ve kuramı temel alıpişlerimi onlara göre yapayım derseniz, yüreğinizdeesas yapmak istediğiniz şeyleri yapmaktanuzaklaşabilirsiniz. Bana “ticari film yapacakmısınız” diye soruyorlar. Filmlerime seyirciningelmesini elbette isterim, ama bana acı çektirecekbir işin içinde olmamak için elimden geleniyapıyorum.Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzereyönetmen kendi istek ve hedeflerindentaviz vermeyerek bağımsızlık anlayışınauygun eserler vermeye devam edecekgörünmektedir.SONUÇGünümüz Türk Sineması YeşilçamSineması’nın tecimsel pratiklerini mirasaldığı gibi, farklı açılımları da bünyesindebarındırmaktadır. Zaim’in de işaret ettiğigibi egemen bir yapılandırmadan çok,farklı vektörler sinemamızda kolgezmektedir. Bunda şüphesiz sistemli birekonomik yapılandırmanın olmamasıyatmaktadır. Derviş Zaim ise literatüre“Bağımsız Sinemacılar Dönemi” olarakgeçen dönemden bugüne kendi sinemasınıgerçekleştirme çabasındadır. Bunun içinfilmlerini genel anlamda ekonomikbağımsızlık pratiğiyle örtüşmeyecekşekilde kimi zaman devlet desteği alarak,kimi zaman ortak yapımlarla veya karmabir yapım süreciyle meydana getirse deonun hedefi kendi kültür ve geleneklerine,geçmişine ve geleceğine sahip çıkmak vesorgulatarak da sahip çıkılmasınısağlamaktır aslında. Bunu filmlerindesunarken seyirciyi pasif kılmaz çünkü pasifkılsa seyirci özdeşleşip katharsis’eulaştıktan sonra ardına bile bakmayacaktırama o hatırlamamızı ve sorgulamamızıister. Bu nedenle seyretme ilişkisiyönünden bağımsız olan filmlerindeiktidar-güç ilişkileri olsun, gelenekler,mitler, semboller olsun hepsi yaşamınkarmaşık yapısının şifreleri gibi çözülmeyibekler ve seyirci sahte umutlarlakandırılmaz.Zaim’in deyimiyle kimi zaman düzenliordu, kimi zaman yarı gerilla ve kimizaman da gerilla tarzı yaptığı filmlerdehem yapımda-yönetimde, hem senaryodahatta bazen oyunculukta yer alması kendiiç bakışını yansıtması açısından önemlidir.96


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Teknolojik bağımsızlık açısındanincelediğimizde Zaim’in filmlerinin ulusalsinema salonlarındaki gösterimler dışındasansür, devletin yetkili kurumlarınınsüzgecinden geçme gibi engelleretakılmadan uluslar arası platformlarda daizlenebildiği, festivaller dışında DVD, filmmüzikleri DVD.leri, internet, sosyalplatformlarda izleyici kitlesiyle buluştuğuve bu yönüyle söz konusu pratik açısındanbağımsız olduğu görülmektedir. Ancakburada önemli bir engel, korsan CD, DVDve internet yoluyla da Zaim’in filmleriniizleyebilme potansiyelidir. Bu şekildebüyük izlenme oranlarını gördüğümüzfilmleri ne yazık ki ekonomik anlamdayönetmene bir katkı getirmediği gibi varolan DVD satışlarını da yok denecek kadarazaltmaktadır. Yönetmenin de ifade ettiğigibi dijital dağıtım olanaklarını elinde tutanhegemonyalar analiz edilmelidir. Çünkütelif haklarını hiçe sayan birçok sitedekorsan gösterimler yapılmaktadır.Anlatımsal ve ideolojik bağımsızlıkaçısından düşünüldüğünde kendiideolojisini ve klasik anlatı kalıbı dışındakiçizgisini koruyan Zaim’in söz konusupratikler açısından bağımsız olduğugörülmektedir. Tabutta Rövaşatafilminden Devir’e kendi deyimiylehakikati, adaleti ve güzeli arayan Zaim’deideolojik karşıt yerine geçen kimi zamaniktidar-güç ilişkileri, kimi zamanmodernlik, kimlik, suçluluk duygusu gibikavramlar olmaktadır. Kişileri kahramanolmayan, iç içe geçen öykülerindesimgesel, belgesel, erken, çağdaş vb.birçok anlatım tekniğini denerken, çoğuzaman vermek istediği içeriği biçime deyansıtan ve bunu uygularken de seyirciyikendi bakış açısına hapsetmeyen Zaim’insinemasında “otantik temsil” ve“yüzleşme” de adeta bel kemiği unsurlarıoluşturmaktadır. Filmlerinde ekonomikbağımsızlık pratiği dışında genel anlamdadiğer bağımsızlık pratiklerine uygunluğutespit edilen yönetmenin kısmen ekonomikbağımlılığı da kendi amaçlarınıgerçekleştirmek içindir. Örneğin CennetiBeklerken gerilla usülü yapılsaydıyönetmen o tarihseli kendi koşulları içindeyansıtma amacına ulaşamayacak, minyatürsanatını biçime istediği gibiuygulamayacaktı.97


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Birinci ve ikinci sinemaya ait eserlerdeüçüncü sinemanın izlerini görebilmemizgibi bağımsız sinemada da anlatı kalıpları,yapım gelenekleri gibi ana akım ya daticari sinemasıyla kesişen noktalarbulmamız (profesyonel oyuncu, devletdesteği vb.) oldukça doğal olup, bıçak sırtıbir ayırımdan ziyade bu noktalarınuygulanma biçimlerine bakılmasınıgerektirmektedir.Hedeflediğinigerçekleştirmede oto sansür gibi etkilerinrahatsız edecek düzeyde olmadığınısöyleyen Zaim’in, sinemasında da istikrarlıbir şekilde gerek iç bakışından izlerbulmamız, gerek bağımsızlık pratiklerineuygunluğunu görmemiz bunu kanıtlarnitelikte olduğundan yönetmenin vesinemasının “bağımsızlığa” oldukça yakınolduğu görülmektedir.KAYNAKÇAAKMAN, N., “Nuriye Akman ile AkıldaKalan: 37. Program”,http://vimeo.com/20778973Erişim Tarihi: 25.02.2014.AKSOY, Ü., (2010). “KemalizminYedeğinde Politika Yapmak:Fillere ve Çimenlere Dair”,Yönetmen Sineması Derviş Zaim(hzl. Ayşe Pay), İstanbul: KüreYayınları.ALICI, B., “Derviş Zaim ile yapılangörüşme”, İstanbul, 12 Mayıs2014.ARINÇ, C., (2010). “Derviş Zaim’in FilmCoğrafyası: Gölgeler veSuretler’de Kıbrıs Haritası”,Yönetmen Sineması Derviş Zaim(hzl. Ayşe Pay), İstanbul: KüreYayınları.ATAM, Z., (2010). “Uzun bir YolculuğunHikayesi: Ayrıksı Bir Yönetmeninİzinde”, Derviş Zaim SinemasıToplumsalın EleştirisindenGeleneğin Estetiğine Yolculuk(ed. Aslıhan Doğan Topçu),Ankara: De Ki Basım Yayım.AURAND, B. B., (2010). “Yersiz Sinema”,Derviş Zaim SinemasıToplumsalın EleştirisindenGeleneğin Estetiğine Yolculuk(ed. Aslıhan Doğan Topçu),Ankara: De Ki Basım Yayım.AYVAZ, İ., (2011). 1995 TürkSinemasında Kurgu, ÜçYönetmen Zeki Demirkubuz, NuriBilge Ceylan ve Derviş Zaim,Kayseri: Erciyes ÜniversitesiSosyal Bilimler EnstitüsüYayınlanmamış Yüksek LisansTezi.BOYDAK, S., (2006). Türk Sineması’ndaBağımsız Film Yapım Süreci veReha Erdem, İstanbul: Marmara98


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Üniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü Yayınlanmamış YüksekLisans Tezi.BOZDEMİR, B., (2003). “Bağımsız”,Antrakt Aylık Sinema Dergisi,Aralık 2003-Ocak 2004, Sayı.75-76.CİVAN, C., (2010). “Tabutta Rövaşata:Vicdanı Yaralamak”, YönetmenSineması Derviş Zaim (hzl. AyşePay), İstanbul: Küre Yayınları.ÇAKMAK, R., (2003). “Sinemada BirDerviş”,http://www.beyazperde.com/dosyalar/sinema/dosya-2977/Erişim Tarihi: 28.02.2014.ÇAVUŞOĞLU, N., (2006). 1990 SonrasıTürkiye’de Bağımsız Sinema.İstanbul: Marmara ÜniversitesiSosyal Bilimler EnstitüsüYayınlanmamış Yüksek LisansTezi.ÇELİK, T., (2008). “Türk Sinemasında BirYönetmen-Anlatım DiliEkseninde Bir Karşı Alan OlarakDüşük Bütçeli Yapımlar”, TürkFilm Araştırmalarında YeniYönelimler – 7: Sinema ve Para(hzl. Deniz Bayrakdar), İstanbul:Bağlam Yayıncılık.DENİZ, T., (2010). “Derviş Zaim:Yapmaya Çalıştığım SinemadaDeğer Üretme Çabası Var”,Yönetmen Sineması Derviş Zaim(hzl. Ayşe Pay), İstanbul: KüreYayınları.ER, F., (2010). “Dünyalar Arasında:Cenneti Beklerken ve Nokta”,Yönetmen Sineması Derviş Zaim(hzl. Ayşe Pay), İstanbul: KüreYayınları.ERKILIÇ, H., (2003). Türk SinemasınınEkonomik Yapısı ve Bu YapınınSinemamıza Etkileri, İstanbul:Mimar Sinan Güzel SanatlarÜniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü Yayınlanmamış SanattaYeterlilik Tezi.ERUS, Z. Ç., (2007a). “Film Endüstrisi veDağıtım: 1990 Sonrası TürkSineması’nda Dağıtım Sektörü”,Selçuk Üniversitesi İletişimFakültesi Dergisi, Cilt.4, Sayı.4.ERUS, Z. Ç., (2007b). “Son On YılınPopüler Türk SinemasındaTelevizyon Sektörünün Rolü”,Marmara İletişim Dergisi,Sayı.12.ESEN, Ş. K. (2010). Türk SinemasınınKilometre Taşları Dönemler veYönetmenler, İstanbul: AgoraKitaplığı.EVREN, B., (2003). “Türk SinemasındaYeni Bir Dönem BağımsızSinemacılar”, Antrakt AylıkSinema Dergisi, Aralık 2003-Ocak 2004, Sayı.75-76.FILMLERIM, “Sinema Sektöründe YeniBir Dağıtımcısı: M3 Film”,http://www.filmlerim.com/makale/9425 Erişim Tarihi: 15.03.201499


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116KIREL, S., DUYAL, A.Ç., (2011). DervişZaim, Adana: Ulusoy OfsetMatbaacılık.KIREL, S., (2010). “Derviş Zaim’ler:Senaryo Yazarı Derviş Zaim veYönetmen Derviş Zaim”, DervişZaim Sineması ToplumsalınEleştirisinden GeleneğinEstetiğine Yolculuk (ed. AslıhanDoğan Topçu), Ankara: De KiBasım Yayım.KIREL, S., (2005). Yeşilçam ÖyküSineması, İstanbul: BabilYayınları.KÖKÇEOĞLU, S., (2003). “Derviş ZaimRöportajı”,http://www.beyazperde.com/dosyalar/sinema/dosya-3166/ Erişim Tarihi: 28.02.2014.ONARAN, A. Ş., VARDAR, B., (2005).20. Yüzyılın Son Beş YılındaTürk Sineması, İstanbul: BetaBasım Yayım.ÖPERLİ, N., YÜCEL, F., (2003). “DervişZaim: Çamur Bir Yeniden DoğuşFilmi”, Altyazı Aylık SinemaDergisi, Ekim, Sayı.22.ÖZBATUR, Z., (2008). “BağımsızYapımcılar ve Yönetmenler”,Türk Film Araştırmalarında YeniYönelimler – 7: Sinema ve Para(hzl. Deniz Bayrakdar), İstanbul:Bağlam Yayıncılık.ÖZÇINAR, M., (2010). “Nun HarfininPeşinde Bir Usta Özgün SinemaEstetiğinin Peşinde BirYönetmen”,Derviş Zaim SinemasıToplumsalın EleştirisindenGeleneğin Estetiğine Yolculuk(ed. Aslıhan Doğan Topçu),Ankara:De Ki Basım Yayım.ÖZER, M., (2002). “SanatınBağımsızlığı”,http://www.milliyet.com.tr/2002/01/24/sanat/san02a.html, Erişim Tarihi: 01.03.2014.ÖZÖN, N., (2000). Sinema TelevizyonVideo Bilgisayarlı SinemaSözlüğü, İstanbul: KabalcıYayınları.PARLAK, T., (2009). “Derviş Zaim”,http://www.film.com.tr/roportaj.cfm?aid=10405&yazi=dervis_zaimErişim Tarihi: 10.03.2014.PAY, A., (2010). “Derviş ZaimSinemasında Kurgu Oyunları:Çamur”, Yönetmen SinemasıDerviş Zaim (hzl. Ayşe Pay),İstanbul: Küre Yayınları.SAYDAM, B., CİVAN, C., (2010). “DervişZaim: “Karagöz Perdesi BirSonsuzluk Perdesidir” YönetmenSineması Derviş Zaim (hzl. AyşePay), İstanbul: Küre Yayınları.SİNEMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, “TürkSinema Tarihine Genel BirBakış”,http://www.sinema.gov.tr/ana/sayfa.asp?id=117, ErişimTarihi: 10.03.2014.SİVAS, Â., (2010). “Türk SinemasındaBağımsızlık TartışmalarıÇerçevesinde Derviş Zaim100


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:92 K:116Filmleri”, Derviş Zaim SinemasıToplumsalın EleştirisindenGeleneğin Estetiğine Yolculuk(ed.Aslıhan Doğan Topçu),Ankara:DeKi Basım Yayım.SİVAS, Â., (2007). Türk SinemasındaBağımsızlık Anlayışı veTemsilcileri, İstanbul: MarmaraÜniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü Yayınlanmamış DoktoraTezi.SÖZEN, M., (2008). “Anlatı Mesafesi-Anlatı Perspektifi Kavramları,Sinematografik Anlatı ve ÖrnekÇözümlemeler”, ZonguldakKaraelmas Üniversitesi SosyalBilimler Dergisi, Cilt.4, Sayı.8.SÜALP, T. A., (2010). “Geniş ZamanlıTarihin Şiiri”, Derviş ZaimSinemasıToplumsalınEleştirisinden GeleneğinEstetiğine Yolculuk (ed. AslıhanDoğan Topçu), Ankara: De KiBasım Yayım.SÜALP, T. A., (2003). “Bağımsız SinemaKim (ler) den ve Ne (ler) denBağımsızdır ve İllaki NiyeBağımsızdır?”, Antrakt AylıkSinema Dergisi, Aralık 2003-Ocak 2004, Sayı.75-76.Geleneğin Estetiğine Yolculuk(ed. Aslıhan Doğan Topçu),Ankara: De Ki Basım Yayım.VİKİPEDİ,“Tiglon”,http://tr.wikipedia.org/wiki/Tiglon Erişim Tarihi:10.03.2014.YAVUZ, D., (2014). Antrakt. İstanbul.YAVUZ, H., (2010). “Derviş ZaimFilmlerinde İslam EstetiğininYeniden İnşası”, Derviş ZaimSinemasıToplumsalınEleştirisinden GeleneğinEstetiğine Yolculuk (ed. AslıhanDoğan Topçu), Ankara: De KiBasım Yayım.YÜKSEL, M., (2010). “ÇatışmadanUzlaşmaya Tehdit ve ÖtekiAlgısının Önemi: Üçüncü TarafOlarak Zaim Filmleri”, DervişZaim Sineması ToplumsalınEleştirisinden GeleneğinEstetiğine Yolculuk (ed. AslıhanDoğan Topçu), Ankara: De KiBasım Yayım.ZAİM, D., “Resmi İnternet Sitesi”,http://www.derviszaim.comErişim Tarihi: 15.03.2014.TOPÇU, A. D., (2010). “MinyatürAynasındanSinemayaYansıyanlar:CennetiBeklerken’de Anlatı ve Anlam”,Derviş Zaim SinemasıToplumsalın Eleştirisinden101


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:99 K:113BİR KADIN, BİR ROL, BİR REDDEDİŞ: ELEŞTİREL SÖYLEMÇÖZÜMLEME BAĞLAMINDA ERENDİZ ATASÜ’NÜN “MADAMBUTTERFLY ÖLMEYİ REDDERSE” ADLI ÖYKÜSÜNÜN TAHLİLİ 1A WOMAN, A ROLE, A REFUSAL: CRITICAL DISCOURSEANALYTICAL APPROACH TO ERENDİZ ATASÜ’S STORY “MADAMBUTTERFLY ÖLMEYİ REDDEDERSE”Dilek ÜNVEREN KAPANADZEdilek2108@gmail.comÖzet: Bu öykünün incelenmesinde eleştirelsöylem çözümlemesi yöntemi kullanılmasınınamacı, öykü kişilerinin dünya görüşlerinde,düşüncelerinde ve değerlendirmelerindesöyleme yansıyan içinde bulundukları toplumsalideolojinin belirmiş olmasıdır. Bilindiği gibiEleştirel Söylem Çözümlemesi olarakadlandırılan bu yöntemle öznenin (!) kendiçevresiyle arasındaki bağın koparılıp, bireyindaha üstündeki düzeni benimsemeye şartlayangüç ilişkileri, değerler, ideolojiler, (baskın)kimlik tanımlamaları gibi çeşitli toplumsalbileşenlerin dilsel kurgular yoluyla yansımasıbelirlenebilmektedir. Bu çalışmada da toplumdagüç ilişkileri, ekonomik ve iktidar gücü, toplumdayatmaları ve klişenin gücü ile hepsinin altındakalan “Madam Butterfly Ölmeyi Reddederse”adlı öyküdeki odak figür kadının tek başına artıkdayatılmış rolü oynamama yönündeki sonuçsuzdirenişi, çeşitli dilsel ögelerden ve üstsöylemselunsurlardan yararlanılarak çözümlenecektir.Anahtar Kelimeler: Erendiz Atasü, “MadamButterfly Ölmeyi Reddederse” Öyküsü, KadınOlma ve Toplumsal Roller, SöylemÇözümleme, Hikâye TahliliAbstract: The purpose of employing criticaldiscourse analysis method in this study is;worldviews, thoughts, ideas and evaluations ofthe people in this story are reflected in thediscourse of the story and these worldviews andthoughts belong to social ideology. As known,by the use of critical discourse analysis method;variety of social components as power relations,values, ideologies and identity which tear offindividuals from their own world, can bedescribed through linguistic constructions. Inthis study, conveying the fruitless disobedienceof a woman –central figure in the story “MadamButterfly Ölmeyi Reddederse”- against socialroles, power relations, economic and governingpower, social pressure will be analyzed throughlinguistic components and metadiscoursiveelements.Keywords: Erendiz Atasü, “Madam ButterflyÖlmeyi Reddederse,” Women and Social Roles,Discourse Analysis, Story Analysis1 Bu çalışma Atatürk Üniversitesi’nde doktora sürecinde Dil ve Edebiyat Öğretiminde Söylem Çözümlemesi I-IIdersleri kapsamında Prof. Dr. Sn. Muhsine Börekçi ile yapılan çalışmaların makale formatında hazırlanmışşeklidir.102


... Ve kadınlar oyunlarını kendileriyazmazlar, onlar için önceden yazılmışrollere çıkarlar. Ve yaşam boyubaşkalarının kararlaştırdığı rollerisürdürürler. Birer "oyun kişisi" olupçıkarlar. Kadınların yaşamı budur işte.Onlar gerçeği arayamaz, bulsalar bilesöyleyemezler; ne kocalarına, neçocuklarına, ne patronlarına. Gerçekdudaklarını yakar, cezalandırır onları.(Atasü, 1998: Arka Kapak)1. Giriş: Eleştirel Söylem Çözümlemesive Dullara Yas Yakışır Adlı Öykü KitabıÜzerineBir grubun ya da üyelerinin diğer grubaolan baskınlığı olarak danitelendirilebilecek olan güç kavramıkontrol mekanizmasını da içinde barındırır.Bu, eyleme dayalı bir kontrol olabileceğigibi bilişsel düzeyde de tezahür edebilir:Güçlü grup diğer grubun özgürlüğünükısıtlayabilir ya da onları düşünmebiçimleri açısından etkileyebilir. Doğrudankontrol eylemi olarak ilk akla gelenuygulama şiddet yönünde güç kullanmaolarak belirse de (polisin eylemcilere olanşiddeti ya da erkeğin kadına yönelikşiddeti), günümüzde daha sık kullanılangüç çoğunlukla bilişsel olandır ve ikna,örtbas, manipülasyon gibi diğer stratejikyollar aracılığıyla kişilerin düşüncelerinikendi çıkarları doğrultusunda değiştirmekhedeflenir (Van Dijk, 1998:254). İşte buönemli noktada söylem ve söylemçözümlemesi karşımıza çıkar: başkalarınındüşüncelerini değiştirmek temelde metinve sözün amacıdır. Şunu da belirtmekgerekir ki böylesine bir düşünceyönlendirme her zaman doğrudanaksetmez; tam tersi hâkimiyet daha gizil,rutin, söz ve metinlerin gündelik formlarıhaline gayet doğal ve kabul edilebilirşekilde ortaya konabilir. Dolayısıyla,Eleştirel Söylem Çözümlemesi aynızamanda kontrol mekanizmasınımeşrulaştıran ya da başka bir deyişlesosyal düzeni tesirsiz hale getirensöylemsel stratejilere odaklanmalıdır;özellikle de eşitsizlik ilişkilerine.(Fairclough,1985: 76)Güç ilişkilerindeki karmaşık yapıyarağmen eleştirel söylem çözümlemesi gücüelinde tutanların bu gücü kötüye kullanımı;kural, kanun ve demokrasinin ilkelerininçiğnenmesi, eşitlik ve adalet gibikavramlarla ilgilenir. Güç kullanarakbaskınlık kurma eylemlerinden bazıları okadar sıklıkla gerçekleştirilir ki onlarlauğraşmaya başlanana kadar ya da budurum gündeme getirilinceye kadar bunlardoğal ve olağan eylemler olarak görülürler.Bu olağanlaştırılmış güç uygulamalarıarasında erkeklerin kadınlar üzerindekibaskınlık kurma eylemleri gösterilebilir.Eğer zihinler, karşı tarafın bu baskıyı kabuletme noktasına hatta kendi iradeleri dışındagücü elinde bulunduranların çıkarlarıdoğrultusunda hareket etmeye başlamayagetirecek kadar etkilenirse bu hegemonya103


adını alır. (Gramsci, 1971; Hall vd., 1977).Eleştirel söylem çözümleme yöntemi iştebu içselleştirilmiş, olağan kabul edilmiş,toplumda gizil güçler, kimi zaman sosyokültürelunsurlar altına saklı olarakvaroluşunu devam ettiren baskı,hegemonya gibi kavramları, hükümsürdüğü ortamda, yansımalarını takipederek ortaya çıkarmaya çalışır. Birkonuşma veya metinde de dil unsurları veyazarın seçimleri ile şekillenen,güç/kontrol mekanizmasının neredeolduğuna göre değişecek şekilde yenidenüretilen veya karşı çıkılan hâkim söylem,metnin içinde bulunduğu bağlamın hâkimsöylemine koşut ya da karşıt şekilde dileyansıtılır. Dil, söylem içinde ifade edilir;söylem bağlamda şekillenir ve bağlam dametin içinde oluşur. Dolayısıyla bir metnianlamanın yolu metin yoluyla yaratılantoplumsal bağlam ve ideolojiyialgılamaktan, bunun dilin hangiimkânlarından yararlanılarak ve nasıloluşturulduğunu çözümlemekten geçer.Böyle bir yaklaşım, okuyucuları eleştirelokumaya, yazınsal metnin yüzeyselyapısının gerisinde aslında dilde gizlenmişolan ideolojileri fark etmeye ya dayansımalarını sezmeye yönlendirir; buyönüyle de didaktik bir yaklaşımdır.Her öyküde en az bir öykü kişisi bulunurve bu öykü kişilerinin her biri kendineözgü bir ideoloji, dünya görüşüne sahiptir.Buradan yola çıkılarak öykü düzlemininbir dizi tabakadan (layer) oluştuğusöylenebilir. (Weber, 1992:2-3). RolandBarthes (1966) gibi yapısalcı görüşe sahipoldukları bilinen dilbilimci veeleştirmenler, metin analizi için önceliklebu tür metinlerde kullanılan dilin dilbilimaçısından irdelenmesi gerektiğinisavunmaktadır. Söylem çözümlemesi, dilitümce düzeyinden daha fazlası olarakkabul eder, aynı şekilde metin de böyledir.Metin yüzeyinin altında yatan gizil özeulaşmak için tümce sınırlarının ötesinegeçmek gerekir ki, söylem çözümlemeyöntemi bu imkânları sunar.Metinlerde sözcelerin dilbilimsel olarakanalizi aslında, amaç değil, dil ile öyküdışındaki gerçek dünyanın dilde temsilediliş biçimleri, tezahürü ya da yenidenüretimi arasında ilişkinin ortayaçıkarılmasında önemli bir faktörkonumundadır. Bu durum da, bütüncüldüzen kuramıyla, metnin biçimsel katmanıve ardındaki ideolojik içeriğin birliği ileyakından ilgilidir. (Cook, 1994: 151-152).Barthes metinlerin anlamını aslında gerçekdünyadan kazandığını; anlatının temelindebulunan sistemin arkasında ise kurgusalolmayan, gerçek dünyada yer alantoplumsal, ekonomik ve ideolojiketmenlerin var olduğunu belirtmektedir(Barthes, 1977: 115).104


“Madam Butterfly Ölmeyi Reddederse”,öykülerinde toplumsal sorunlara, kadınıntoplumdaki yeri ve kimliğine eleştirel birbakış açısıyla eğilen yazar ErendizAtasü’nün Dullara Yas Yakışır adlı öykükitabının “Ve Kadınlara Dair” bölümündeyer alan 3. öyküdür.Cumhuriyet tarihinin ilk yıllarına veöncesine annesi ve anneannesi aracılığıylatanıklık eden Erendiz Atasü, bu süreçte vesonrasında oluşan kadın kimlikleriniyapıtlarında ayrıntılı olarak işlemiştir.Atasü,“Yalnızca ev içinde ve aileye hizmetetmek üzere yetiştirilmiş, örtülmüş,kapatılmış, eğitimden yoksun ve kamusalhayattan yalıtılmış Müslüman Osmanlıkadını ile Cumhuriyet'in kuruluşunu vereform hareketlerini izleyen yıllarda, laikcumhuriyetçi ideoloji ile yetiştirilen,eğitimli, çağdaş Batılı değerleribenimsemiş, "yeni" Türk kadını’nı elealmıştır.” (Direnç, 2001:13) Kadınlaratoplum tarafından sunulan ve benimsetilenizole ve “korunaklı” yaşam biçimi ileaslında yine toplumsal değişimler sonucukadına yüklenen yeni roller arasında git-gelyaşayan, kadın olmanın öğretilmiş sığınmaiçgüdüsü ile özgürlük boşluğuna birden ve“sahipsiz” bırakılıvermiş kadının kimlikarayışı ve bunalımları bu öykü kitabının 4bölümündeki toplam 12 öykününbağlamını/üst söylemini oluşturur. Değişikçevrelerde, ev, iş, akademik, sosyal hayatvb. ile değişik toplumsal kimlikteki bukadınların ortak özellikleri, konumları neolursa olsun “mutsuz”, bir şekilde birhegemonyanın etkisi altında ya da bundankurtulmuş olmaları nedeniyle başka birbaskının altına giren karakterler olarakçizilmeleridir. Dolayısıyla bu karakterlere“mutsuz kadın tipi” demek yanlışolmayacaktır. ‘Erendiz Atasü söylemi’olarak kabul edeceğimiz bu üst söylembağlamında, yazarın öykülerinde(söylemlerinde) kadınların mutsuzluksebepleri irdelenir; kimi zaman bukadınların yaşamları, deneyimleri,eylemleri 3. tekil, hâkim anlatıcı tarafındanaktarılır, kimi zaman da kadınların kendiyaşamlarını, geri dönülmesi vedeğiştirilmesi zor bir noktada kendilerinisorguladıkları görülür. Sonuçta sebepolarak sadece, kadına karşı her zamanüstün olduğunu düşünen ve onuşekillendirmeye çalışan karşı cinsbelirmez, aynı zamanda buna göz yuman,boyun eğen ve kendi kimliğini kimi zamanbeğenilme ve takdir edilme arzusu ile kimizaman da kabul görme ve sahiplenilmeisteği ile erkeğe göre şekillendiren kadında kendini sorgular, pişmanlıkları veedimsiz eylemleri ile geçmişi bir kamburgibi omzunda taşır. Bununla birlikte,sosyo-ekonomik özgürlüğünü edinmiş“çağdaş” kadın da mutsuzdur. Erkekegementoplumun baskılamaya çalıştığı105


toplumsal kadın kimliğinden sıyrılmış,kendi kimliğini oluşturmuş olan kadın daeksiktir; pişmanlık, yalnızlık ve iççatışmaları sırtında kamburdur.2.“Madam Butterfly ÖlmeyiReddederse”Bu öyküde de, yukarıda bir bağlamayerleştirilmeye çalışıldığı şekliyle, kültürelve toplumsal kimliğini reddeden, toplumdaözgür seçimleri ile var olmaya çalışan(ancak yine erkek egemenliğindeşekillendirilmiş bir oluşumda) kadına veonun evlilik dışı ilişkine bakışı yansıtılıyor.Ancak, bu ilişkinin içinde olan erkeğe(Pinkerton) ve kadına (Çoi Çoi San) bakışve yaklaşımın aynı olmadığı anlatıcıaracılığıyla gösterilmektedir. Erkeğinbağımsız ve kendi iradesine göreşekillendirdiği her türlü tutum vedavranışlar hoş görülmekte, daha da ötesibunlar için haklı gerekçeler sunulmaktadır.Yaptığı her şeyin üzerine çekip gidebilmeözgürlüğüne sahip Pinkerton, geri gelipoğlunu isteyebilme hakkını da kendindebulur, çünkü her şey onun malıdır, bu daona her an her istediğini yapabilme olanağıve hakkı ile birlikte kendi çözümleriniüretebilme ve uygulayabilme hakkını verir.Ancak, kadının yaşadığı talihsizliklersonucu kendi bulduğu çözüm ‘intihar’olacaktır.Tüm bunlar gelişirken, anlatıcının dakadına, erkeğe ve toplum değerlerineolaylara yaklaşımı kendini sezdirmekte;yazar, kelime seçimi ve yaratılan zıtlıklaryoluyla kendi dünya görüşü, ideolojisi vedeğerleri ile ilgili okuyucuyuyönlendirmektedir.Temelde Puccini’nin aynı adlı operasınadayanan öyküde özgün kurguda oynanmış,yazar Madam Butterfly’ı ölmektenvazgeçirmeye çalışmış, böylelikle Absürdbir kurguya dayanan öyküde figür herintihardan sonra dirilmiş ve en sonundaneden kendisine biçilen rolün acı çekmekolduğunu sorgulamaya başlamıştır.“Aşkımı yitirdiğimden kıymıyorumcanıma; o seksen yıl öncedekaldı.(…)Kendimi yitirdiğim içinöleceğim.” (Atasü, 1998:107) Ancak Atasü,bu öyküde kendisine dayatılan toplumsalgerçeğe direnen bireyin toplumda hoşkarşılanmayacağını, kadının her şekilde acıçekmeye mahkûm olduğunu ele alır. Buöyküde var edilen kadın figürüne kendinebiçilen rolü kabul etmekten başka birseçenek tanınmaz. Bu doğruya (!)direnmeye çalışan kadın toplum tarafından‘çirkinleşmekle’ suçlanır. İsyan eğilimindeolan kadının eninde sonunda kaderine vekabullere boyun eğmesi gerekir; çünkü buhaliyle toplumda yer edinemez, bireyseldeğişiklikler hoş karşılanmaz, sindirilir.106


Nitekim öykü kurgusunda da kadının burolü ile oynanmaya çalışılmış ancakbaşarılamamıştır.2.1. Öykünün Başlığı: Madam veReddetmek“Madam Butterfly Ölmeyi Reddederse”adlı öyküsünde yazar, kadın sorunsalınınevrenselliğini, özellikle de az gelişmiş vegelişmekte olan ülkelerde bir trajedi halinialdığını, sadece bulunduğu coğrafya vekültürde yer alan bir problem olmadığınıvurgulamak adına “Madam” ifadesinikullanmıştır. Bu kullanım sayesinde yazar,ayrıca ifadeye ironi katarak eleştirisinigüçlendirmiştir. Böylelikle, hiçbir zaman,Pinkerton’un yasal karısı, MadamPinkerton olamayacak olan Çoi Çoi San’ıntraji-komik durumu yansıtılmaktadır.Metinlerarasılık:Madam Butterfly, Giacomo Puccini'nin üçperdelik operasıdır. Operada klasik birsöylemle kendisini her yönüyle ve sahipoldukları ile sevdiği adama, Amerikalı birsubay Pinkerton’a adayan bir geyşa olanMadam Butterfly’ın ölümle sonuçlanantrajik yaşam öyküsü anlatılır. Pinkertontarafından terkedilen Madam Butterfly,yıllarca beklemesine rağmen gelmeyensevdiği adamın bir de Amerika’da başkabir kadınla evlenmiş olması gerçeğiyleyıkılır ve intihar eder.Buraya kadar orijinaline sadık kalınan buöykünün Erendiz Atasü’nün öyküsündekibaşlığının reddetme eylemi ile birlikteancak şart kipiyle verilmesi, önemli birseçimdir. “Reddederse” ifadesikullanılarak daha öykünün başında klasikMadam Butterfly öyküsünden bir sapma,verilen rolü kabullenmeme ve yadsımasezdirilmekte, ancak yine de temkinliyaklaşılmakta ve bu durum şart kipiyleçekimlenerek benimsetilmeye çalışılanrollerin ve kalıpların dışına çıkılırsa nelerolabileceği konusunda okuyucunundüşündürülmesi ve bu yolla daha öykününbaşında aktif kılınması amaçlanmıştır.Böylelikle, Atasü söyleminde bireyolmanın ilk aşaması; sorgulama, farklıaçılardan bakma, kalıpların dışına çıkmaeylemi, daha başlıkta başlatılmış, düşünselve tematik açıdan yazarın ideolojisinin(düşünen, sorgulayan, eleştiren kadın)biçimsel boyuta yansıması görülmüştür.Klasik öykünün gerektirdiği intihareyleminin, burada kadere karşı çıkma veölmeyi reddetme şekline dönüştürüldüğü,ayrıca “ölüm” gibi kaderin karşıçıkılamayacak en önemli unsuruna yönelikbir reddedişin seçilmesi aslında dönüşen,değişen, evrilen kadın kimliğinin doğuşunuimlemektedir. Ayrıca öykünün daha ilkcümlesindeki “eskimiş dünyamız, 19.Yüzyıldan 20. Yüzyıla yuvarlanırken”(Atasü, 1998:98) ifadesinde yazar, önüne107


geçilemeyecek (yuvarlanan) bir değişimleyenilenmeye mahkum (eskimiş) birdünya/sistem için sürecin başlamışolduğunu belirtmiştir.2.2. Öykünün Tematik AçıdanİncelenmesiAtasü, öyküye geleneksel anlatım tazındanyararlanarak klasik bir masal girişiylebaşlamıştır:Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, devetellal, pire berber iken, eskimiş dünyamız, 19.Yüzyıldan 20. Yüzyıla yuvarlanırken ABDderler genç bir ülke, Japonya derler yaşlı mıyaşlı, uzak mı uzak, adalardan, kirazbaharlarından, sislerden oluşmuş bir masaldiyarına bir donanma gönderdi; tüm dünyagücünü kuvvetini görüp de anlasın diye. Pırılpırıl silahları, gıcır gıcır makineleri olan,gerçek mi gerçek, madensel mi madensel birdonanma... O donanmada, üniformalarınındüğmeleri parlayıncaya kadar cilalanmış,yakışıklı mı yakışıklı deniz subayları vardı. Vearalarında bir teğmen, ismi Pinkerton. Genç,uzun boylu ve alımlı...(Atasü, 1998:98) 2Öykünün ilk bölümünde gelenekselanlatım tarzından yararlanılması aslındayine öykünün kurgusal yapısının, rollerinve kimliklerin geleneksel sistemin içindeoluştuğunu, daha reddetme vebaşkaldırının olmadığını göstermektedir.Böylelikle bilinçsizce bir masalın, birbüyülü atmosferin içinde, akıldan ve somutgerçeklikten uzak bir yaşamı imlemeyeçalışan yazarın duruma yaklaşımı daha dabelirginleşmektedir.2Makale boyunca, öyküden yapılanalıntılardaki bazı ifadelerin altı makale yazarıncaçizilmiştir. Bazı ifadeler de makale yazarınca koyupunto ile belirtilmiştir.“Yaşlı mı yaşlı, uzak mı uzak” gibi yapısaltekrarlarla da sağlanan masalsı bir hava ile“gerçek mi gerçek, madensel mi madensel”ifadeleriyle aktarılan toplumsal, somut vemateryalist gerçekliği kaynaştıran yazar,okuru masalın büyülü havasından gerçekçidetaylara da yer vererek (yer adları gibi,ABD, Japonya) çıkarmış, yarattığı tezatatmosferi ile okuyucuyu öykünün başındasarsmış ve öykünün içine çekmiştir.Dolayısıyla da başlıktan itibaren belirtilenamaç burada da kendini göstermiş;öykünün odak figürü Madam Butterflygibi, okuyucunun da dâhil ve müdahilolması, böylelikle de tepkisel eylemegeçmesi hedeflenmiştir.Büyülü gerçekçilik adına olmadığıanlaşılan bu üslupla yazar eleştirisiniyakaladığı ironik ton ile pekiştirmiştir. Buatmosfer içinde Pinkerton adeta uzakdiyarlardan gelen masal prensi imgesioluşturmuştur.Büyülü bir atmosfer içinde Japonyatopraklarına ayak basan Pinkerton’un ilkişi “göreve giden sayısız askerin yaptığınıyinelemek” olmuş; yerli bir kızı sevmiştir.Yazar burada, zenginin yoksulu, güçlününgüçsüzü, Amerika’nın Japonya’yı, erkeğinkadını ezmesi, göreve gitme kisvesi altındabu kadınlara yapılan zulmün tekil birhadise değil, birçok kez tekrarlanmış bir108


durum olduğunu yine alaycı ve ironik birüslupla dile getirmiştir.Ayrıca Pinkerton için kullandığı“Saygıdeğer teğmen Pinkerton” ifadesi vekadınlara yaptıklarının baharın gelişi iletamamen “doğal” ve fizyolojik sebeplerebağlanıyor oluşu da öyküdeki ironikatmosferi desteklemektedir. Ayrıca,toplumun, kadınları her durumdasorgulamadan yargılayan buna karşınerkeklerin her yaptığını aklayan/haklıçıkaran yönündeki bakışını da eleştirel birtutumla yansıtmaktadır:Bitki örtüsünü canlandıran doğa insanoğlunurahat mı bırakacaktı; onun için de küçükoyunlar hazırlamıştı... Saygıdeğer teğmenPinkerton'un bedenindeki tüm salgı bezleri, buarada hormon kaynakları daha çok çalışıyor,kanındaki moleküller başkalaştıkça, erkekliğiçoğalıyordu. Aşkın saati çalmıştı...(Atasü,1998:99)2.3. Karşıtlıklar ve NiteleyicilerÜzerinden Yazarın İdeolojisininYansıtılmasıTemel Karşıtlık: Pinkerton ve Çoi ÇoiSan (Madam Butterfly)“Sessizlik ve gölgeler ülkesinin kızı,gürültüler ve madensel ışıltılar ülkesindengelen bu yeni tanrıyı sevdi.” (Atasü,1998:101)Sahip olduğu güç ve geldiği ülkenin gücü,teğmen Pinkerton’u tanrılaştırmış; bunakarşın Çoi Çoi San’ın ülkesi ezilmişliğinve zayıflığın göstergesi olarak sessizlik vegölgeler ülkesi şeklinde betimlenmiştir. Buülkenin, gelişmemişliğin, maddeselanlamda güçsüzlüğün doğurduğu vekendilerini var edemeyen insanları,gölgelerden ibaret varlıkları ve kimlikleriile birlikte bir sessizliğe gömülmüşlerdir.Özellikle de bir kadın olan Çoi Çoi San,böyle bir toplumda daha da belirgin birşekilde edilgen ve kimliksiz kalacaktır.Sevdiği Japon kızı saygıdeğer bir geyşaydı.İsmi Çoi Çoi San. Öylesine inci çiçeği kadarbeyaz ve ince, öylesine bir gül yaprağındatitreşen çiy tanesi kadar saydam, öylesinebahar esintisine boyun eğmiş bir söğüt dalıkadar uysal, öylesine bir koto ezgisi gibidinlendirici, hava kadar uçucu, ele geçmez vehava kadar gerekliydi ki ve ona kendi eti gibiöylesine yakındı ki, Pinkerton Çoi Çoi San'ınbir başka insan olduğunu aklına bilegetirmedi... Ne yapsındı yani, izindeydi...(Atasü, 1998:100)Yazarın Çoi Çoi San’ı betimlerkenkullandığı niteleyicilerle gerçekten birkelebek imgelemi yaratmış, onuPinkerton’un, geldiği ülkenin vemaddesel/materyalist gücüne karşın narin,zayıf, kırılgan ve masum çizmiş, böyleliklede çizdiği karakterler arasında kime yakındurduğunu ve iletisinin hangiyöndeolduğunu daha net ortaya koymuştur.Kadının ezilmişliğine ve narinliğinerağmen erkeğin onun farklılığını anlayacakkadar aklını kullanmadığı belirtilmiş, nekalbiyle ne de aklıyla hareket edenPinkerton, hormonlarının idaresi altındakullandığı gücüyle ezdiği, adeta bir böceğedöndürdüğü Çoi Çoi San’ı hiçbir şekilde109


düşünmemiş, dikkatte almamıştır, ne birinsan ne de bir kadın olarak.Pinkerton ona "Butterfly" diyordu, yani"kelebek"... Güzel geyşa bayıldı yeniismine... Hemen "Çoi Çoi San"ı bir kenarakaldırdı; "Butterfly"ı benimsedi. Hiçdüşünmedi, "niye durup dururken bu böcekismini taktılar bana" diye. (Atasü, 1998:102)Güzel ve yazarın kelime seçimiyle heryönüyle mükemmel olarak betimlenerekokuyucuya sunulan Çoi Çoi San, kendiisminden, bir anlamda kimliğinden, “hiçdüşünmeden” vazgeçebilmiş, bir “böcek”adını benimsemiştir. Yine buradaetken/edimsel gücü olan Çoi Çoi San değil,Pinkerton’dur, çünkü Çoi Çoi San’ı, onu ove biricik yapan niteliğini, ismini hemenbir kenara kaldırabilmiştir. Buna karşınÇoi Çoi San’ın yaptığı tek şey“benimsemek” olmuştur. Böceksözcüğünün seçilmesi burada yineezilmişliğin ve gelişmemiş bir ülkeninkadını olarak değersizliğin sembolüolmuştur. Üstelik, Pinkerton’un ona birisim vermeyip, genel bir tür adını vermeside kimlik yitiminin bir göstergesidir.Aynı göstergenin (kimlik yitimi) başkaipuçları da görülmektedir.Butterfly içinse, yaşam kocaman birbekleyişe dönüşmüştü. Artık Çoi Çoi Sandeğildi. Pinkerton gittiğine göre artıkButterfly da değildi. Peki neydi? Gerçibunları pek düşünmedi. (Atasü, 1998:104)Burada, Pinkerton etkisiyle oluşturulmuşbir kimlik (sizlik) sorgulaması yapılır gibiolmuş ancak yapılamamıştır. Öykününsonlarına doğru bu sorgulayış birreddedişe, dayatılan rollerikabullenmeyişe, geleneksel öykü tarzındanve klasik Madam Butterfly öyküsünden birkopuşa yeltenme şekline dönüşecektir.Sonuç olarak bu bölümde gösterildiğişekliyle karakterler üzerinden daha belirginbir biçimde yaratılmaya çalışılan bukarşıtlıklar yoluyla okuyucu:MaddeMateryalizmAşkÇıkarcılık-Faydacılık-BencillikGelişmişlik (!)RuhManeviyatParaFedakârlıkGelişmemişlikkonularında düşünmeye, güç söylemini vekarşıt söylemi oluşturan değerler yönündetarafını seçerek tepki göstermeyeyönlendirilmiştir.2.4. Toplum Bakış Açısı ve Kimlik YitimiBir yaz gecesi, Kyoşu adasında, Nagazakikentinde, krizantemlerin arasında, beyazkimonolu Çoi Çoi San ve beyaz üniformalıPinkerton birbirlerinin oldular. Memleketlileri,gelenekleri ayaklar altına alan Çoi Çoi San'ailençler yağdırdılar. (Atasü, 1998:100)Aşk için kimliğini, kimliğini oluşturan,gelenek, kültür gibi unsurları ve değeryargılarını hiçe sayan fedakâr bir kadın veonun karşısında bir toplum çizilmiştir.110


Ne gam!...Butterfly aldırmadı, o Pinkerton'useviyordu, Pinkerton da onu... Tüm amacı"Madam Pinkerton" olabilmekti. Amayalnızca "Madam Butterfly" olabildi. Çünkütanrısının geldiği ülkede yasal bir "MadamPinkerton" yaşıyordu; Çoi Çoi San bunubilmiyordu. Tanrısı ona bir isim armağanetmişti, "Butterfly"... Karşılığında ona herşeyini, geyşalığını, Japonluğunu, Çoi ÇoiSan'lığını sundu. Ne tasa... O Pinkerton'useviyordu; Pinkerton da onu... (Atasü,1998:100)Pinkerton’un vadettiği soyadına veAmerikanlaşma karşılığında, MadamButterfly, aslında sahip olduğu her şeyi;kendine ve kimliğine ait unsurları fedaedebilmiştir. Madam Butterfly’ın edimgücü var görünse de esasında bunlarınhepsinin öznesinin Pinkerton olduğugörülmektedir. Butterfly’ın tek yapabildiğiPinkerton’a karşı çıkmamak ve boyuneğmektir. Burada yeterlilik fiillerininolumlu kullanılmasına rağmen 1. örnektebir umut/amaç ile birlikte bir tasarıbelirttiğinden, 2. örnekte ise, yalnızca zarfıile hafifletildiğinden, Madam Butterfly’ınedim gücünün olmadığı, hayalleriningerçekleşmeyeceği/gerçekleşmediğibelirtilmiştir.Derken Pinkerton'un görevi bitti; düşlerülkesini bırakıp gerçekler ülkesine, UzakDoğu'dan Yeni Dünya'ya, sevdadan evliliğedönme zamanı geldi. Pinkerton gözleri yaşlıButterfly'ı yeniden dönme sözleriyle yatıştırıpdemir zırhlısına bindi ve engine açıldı. Yüreğiezildi bir süre... Gençti, güçlüydü, açık denizhavası ona iyi geldi, tez toparlandı. (Atasü,1998:101)Pinkerton’un gidişini bu şekilde aktaranyazar, daha önce de gelişini “Pırıl pırılsilahları, gıcır gıcır makineleri olan, gerçekmi gerçek, madensel mi madensel birdonanma” (Atasü, 1998:98) ile gayetgösterişli bir şekilde betimlemişti. İkisindede ortak olan unsurlardan biri güç diğeriise demir/madenseldir. Bilindiği gibiSanayi Devrimi hem teknolojik, hem desosyoekonomik ve kültürel boyutlartaşıyordu. Teknolojik değişimlerin başındayeni temel maddelerin, özellikle demir veçeliğin öne çıktığı göz önündebulundurulursa demirin, demir yollarınınve metalin kapitalizm için önemi vekapitalizm adına çağrıştırdıklarıçözümlenebilir. Zaten öykü boyuncaPinkerton yalnızca erkekliği ve gücü değil,aynı zamanda kapitalizmi de sembolizeetmiştir. Weber’e göre kapitalizm, insanlıktarihinin en gelişmiş ve karmaşıkekonomik sistemidir. Weber kapitalizminrasyonelleşmiş eğilimlerinin, kültüreldeğerler ve kurumlar için potansiyel birtehdit oluşturduğunu ve insan özgürlüğünübir “demir kafes (stahlhartes Gehäuse)”içine sıkıştırabileceğini söyler. (1992: 38).Bu tehdit özelde Çoi Çoi San, geneldekapitalist sistemin altında ezilen,gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeleritehdit etmektedir. Zira kapitalizmin doğalsonucu globalleşme nedeniyle millî kültürve gelenekler dolayısıyla da bireysel111


kimliklerden vazgeçilmektedir. Böylelikle,bu durum Çoi Çoi San üzerindenaktarılmış olsa da, bireysel bir kadınöyküsünden çıkarılmıştır.Burada da belirgin bir şekilde iki kişi vebunların temsil ettikleri dünyakarşılaştırılmış,karşılaştırmalardakullanılan niteleyicilerle de yazarın tutumubelirginleştirilmiştir.DüştenUzak Doğu’danSevdadanGerçeğeEvliliğeYeni DünyayaBurada görüldüğü üzere, Pinkerton vetemsil ettiği dünya ile Çoi Çoi San ve onuntemsil ettiği dünya arasında oluşturulantezat yazarın hem kadına hem desomut/maddesel gerçeğe ve sistemebakışını yansıtmaktadır.Derken bir gün Pinkerton gerçekten çıkageldi.Butterfly'ın bir oğlan doğurduğunu duymuştu.Tasalanmıştı. Onun oğlu bir Amerikalı olarakyetiştirilmeliydi; eski bir Japon geyşası çocuğane verebilirdi ki? Durumu ezile büzüle karısınaaçtı. Yasal Madam Pinkerton güçlü kadındı,yürekli ve özveriliydi. Hoş, öyle olmasaelinden ne gelirdi ki? Başka bir seçeneği mivardı? (Atasü, 1998:101)Her şeye gücünün yeteceği zihniyetiylekararlar veren ve eyleme geçen bir erkekolan Pinkerton’un bakış açısınıgörmekteyiz. Gereklilik kipinde belirttiği,kendi ırkından ve soyundan olanınkaderini, kendince yetersiz gördüğünü soruzamiriyle anladığımız kadının ellerinebırakmak istememektedir. Ayrıca buradadikkati çeken ve yazarın vurgulamakistediği başka bir kadın olan “yasal MadamPinkerton”un ekonomik gücüne vePinkerton’un karısı olmasına rağmensusmaktan başka elinden bir şeygelmeyecek bir kadın olarak çizilmesi,meselenin ekonomik güç meselesiolmaktan ve gelişmiş bir ülkede yetişmişolmaktan çıkarak tamamen kadına bakışınher yerde aynı olduğunu, hiçbir zamankadının elinden başka bir şey gelmediğinive dayatılan rolleri benimsemek zorundaolduğunu göstermektedir. Kısaca, tümkadınların “demir kafes” içinde ve çaresizoldukları belirtilmektedir.Çoi Çoi San- Madam Butterfly:Tabii, dedi Butterfly, haklısınız. Çocuğun yeribabasının yanıdır, babası şerefli bir Amerikansubayı, anası bir Japon geyşası ise, eğer...Çocuğunu öptü ve yasal Madam Pinkerton'ateslim etti. Sonra içeriye girdi ve babasındankalma sivri uçlu bıçağı karnına sapladı. (Atasü,1998:101)Buraya kadar her şey, toplum için, kadınerkek ilişkileri adına “oyun” kurallarınauygun oynanmış, herkes verilen rolleringereğini yerine getirmiştir. Kadına biçilenrollere uyulması gibi, klasik bir öykükurgusunun da burada bitmesi beklenir,ancak kurguda da toplumsal yapıda dagelenek reddedilerek farklı bir yaklaşımgeliştirilir/denenir:112


“Yıllar sonra bir gün Madam Butterfly fikrinideğiştirdi. 80 yıldır, aşk yüzünden intiharetmekten usanmıştı:- Yeter, dedi, bunca zamandır busöylencede rol aldığım. Artık oyundançıkıyorum. (Atasü, 1998:102)Burada, kadın direnişinin ilk çıkışıgörülmektedir ancak tabii ki engelleriylebirlikte:“Kimler miydi bunlar? Yöneticiler,hakimler, hekimler, eleştirmenler, askerler,siviller, herkes...” (Atasü, 1998:102)Madam Butterfly, burada reddedişleaslında bir şeyleri değiştirme, tümkadınların kaderini, rol dağılımını vekimliğini yeniden tanımlamaya çalıştığı,bilinçli bir eylem olarak gerçekleştirmiştir:- Bana ne, dedi Madam Butterfly, bıktımartık. Ölürken ölümümün bir işeyarayacağını sanmıştım. Baksanızaoğlum bile beni unuttu, Pinkerton'sa,üzüldüyse bile deniz havasındahemencecik iyileşiverdi... Üstelik bendensonra kimse akıllanmamış; binlerceJapon, Güney Koreli, Vietnamlı kızAmerikan askerlerinden gebe kalmış. Budüşüncesizliği protesto ediyorum.Ölmeyeceğim işte, yaşayacağım herkeseinat...- Saygıdeğer geyşa, bunu yapamazsınız.Siz insanlığın ortak kültürününmalısınız. Sonra Giuseppe Giacosa bulibrettoyu nasıl yazar? Sayın Puccini buoperayı nasıl besteler? Aşkın yüceıstırabını, bekleyişin hüznünü, boşaçıkan umutlardaki derin kederi vekadınların yazgısını, müziğin tanrısalgücüyle insanların yüreğine kim, nasıliletebilir? Sonra, Madam Butterflyrolüyle ünlenen bütün o sopranolarıdüşünün. Renata Tebaldi, Maria Callas...Onlara bunu nasıl yaparsınız? (Atasü,1998:102)Madam Butterfly’ın artık bu bölümdesorgulama, hatta kendini ifade etme adınatoplumla iletişime geçme, diyaloglarlasöylediklerine karşı çıkma ve eleştirmeedimlerini gerçekleştirmeye başladığıgörülür, zira öykünün bu kısmına kadarÇoi Çoi San’ın konuştuğu, karşı çıktığıgörülmemişti sessizlikler ülkesinde:“Tosca'yla yetinsinler, dedi MadamButterfly. Anımsayın, o da intihar etmişti.Benim gibi bıçakla değil, yüksektenatlayarak. Hiç anlamam, operalardakadınlar niye hep canlarına kıyar?..”(Atasü, 1998:102)Ancak bu karşı çıkış hoş karşılanmadığıgibi Madam Butterfly, kendisine biçilenrole boyun eğmediği için çirkinleştiği vekadınlığını yadsıdığı (çünkü kadın rolününgereğini yerine getirmek istememektedir)belirtilir:Hiç anlamıyorum, niye acı Amerikalılarındeğil de Uzak Doğuluların payına düşüyor?dedi Madam Butterfly.- Sayın bayan, lütfen, öfke size yakışmıyor.Güzel kadınlar politikayla ilgilenmez,çirkinleşiyorsunuz, lütfen...- Çirkinleşirsem çirkinleşeyim, dedi MadamButterfly.- Çirkin bir sokak anarşistine dönüştünüz.Ne kadar da sevimsizsiniz.Bu iş çığrından çıktı, dediler, fazla uzadı. Adlibir olay değil bu, artık klinik bir olaya dönüştü.Size bir besteci değil, bir psikiyatrist gerekMadam Butterfly. Baksanıza, kadınlığınızıyadsıyorsunuz. (Atasü, 1998:103)Tüm ikna çabalarına, alışılagelmişlere,kurallara, hatırlatmalara ve uyarılararağmen, artık Madam Butterfly’ın113


yüzyılların geleneğini ve değerleriniyadsıdığı gerekçesiyle delirdiğine ve‘kadınlığından’ vazgeçtiğine kararverilmiştir. Ayrıca tüm bunlardanvazgeçmekle kalmayıp eyleme geçtiği vehatta suç işlemekle suçlandığı raddeye degelinmiştir:“Babasının bıçağını kaptığı gibi Amerikanbayrağını yırtıverdi cart diye... Bir kezdaha babasının bıçağını kaptı ve beyazgeyşa kimonosunu paralayıverdi. Onadehşetle baktılar.” (Atasü, 1998:103)Ancak sonuç yine durdurulma, zapt altınaalınma ve “demir kafes”e koymaşeklindedir:Yetkililer harekete geçme gereğini duydular.Madam Butterfly'ı tutukladılar. Dost birdevletin bayrağına hakaret etmekle suçladılar.Onu kargaşa yaratmaktan, düzene karşıgelmekten, saygıdeğer aile kurumununtemellerini sarsmaya tam teşebbüstenyargıladılar, suçlu buldular. Onu bir akılhastanesine tıktılar. Ona ekmek, ona su, onasevgi vermediler. (Atasü, 1998:103)Akıl hastanesinde, sorgulama süreci devameder, anlayamadığı insanların ve değeryargılarının oluşturduğu bu topluma,Amerika’ya, Pinkerton’a, hiçbir şeye aitdeğildir artık, kimlik yitimi zatengerçekleşmişti ancak zihniyet, kültür vebilinç anlamında kendini bir yere aithissedememekten dolayı, bilinçli soneylemini gerçekleştirir; kendini öldürür:Özür dilerim sayın baylar, dedi, oo, aranızdatek tük bayanlar da var diye ekledi; özürdilerim sayın baylar ve bayanlar, canınızısıktım. Yeniden söylenceye dönmeye, rolümüüstlenmeye karar verdim.- Ohhh, dediler, yöneticiler, hakimler,hekimler ve tüm yetkililer...- Yalnız küçük bir sorun var, dedi MadamButterfly, söylencenizde ufak bir değişiklikyapmak zorundasınız. Aşkımı yitirdiğimdenkıymıyorum canıma; o seksen yıl öncede kaldı.Dünya 20. yüzyıldan 21. yüzyıla dönerken ağırağır, başka bir nedenle harakiri yapacağım.Kendimi yitirdiğim için öleceğim. (Atasü,1998:104)Sonuç:Bu öykünün incelenmesinde eleştirelsöylem çözümlemesi yöntemininkullanılmasının amacı, öykü kişilerinin(karakter ifadesi bilerek kullanılmamıştır,çünkü burada Pinkerton; geleneksel güçlüerkek tipini, Çoi Çoi San da kadınlarıtemsil etmektedir) yaşamı algılamalarında,düşüncelerinde ve değerlendirmelerindesöylemeyansıyan içinde bulunduklarıtoplumsal ideolojinin belirmiş olmasıdır.Eleştirel Söylem Çözümlemesi yöntemiylekişinin kendine yarattığı, özgürlüğünügaranti altına aldığı alanında rahatbırakmayan değerler, ideolojiler, sistemler,düzenler ve bunların gerektirdiği kimliktanımlamaları ve rollerin; dilin imkânlarıve yazarın seçimleri doğrultusundaoluşturduğu kurgulama yoluyla nasılortaya konduğu analiz edilebilmektedir. Buöyküde de gelişmiş, maddi anlamda dahagüçlü bir ülke ve bu ülkenin bir vatandaşı114


ve erkek olması yönüyle güçlü bir erkek ilekarşıt özelliklere sahip bir kadın arasındakiilişki üzerinden, toplumda güç ilişkileri,ekonomik ve iktidar gücü, toplumdayatmaları ve klişenin, hegemonyanın(erkek egemenliği ve toplum baskısı) gücüile tüm bunların altında ezilen bir kadınıntek başına artık dayatılmış rolü oynamama,kendini yeniden üretecek ve ürettikçe degüçlenecek, olağanlaştırılacak hâkimsöyleme izin vermeme yönündeki zayıf vesonuçsuz reddedişi sözceleme seçimleri ileaktarılmış, baskı, ikna ve manipülasyonlarsonucu başarısızlığı ile de kısır döngü vemuhafızları düzenin işleyişinigüçlendirmiştir. Çünkü yüzyıllardırsorgulanmadan süregelen hâkim söylemhem toplumda hem de sanatta kalıplaşmışve taşlaşmış bir şekilde devam edecek vesürekli yeniden üretilecek; baskın güçkarşısında kalanlar (bu öyküde kadının veaz gelişmiş ülkelerin kimlikleri) makûstalihlerini değiştiremeyeceklerdir. Budurum o kadar içselleştirilmiş, doğal veaşikâr bir konuma getirilmiştir kimetindeki karşıtlıklar bariz bir şekildegücün hangi söylemden yana olduğunugösterir. Öykü söyleminin oturduğu bukarşıtlıklar ile bunların temsil ettiklerideğerler yoluyla yazar okuyucuyudüşündürmeye ve sonunda da tepkisel bireyleme yöneltirken, söylem belirleyicilerekarşı tek başına bir kadının direnişininsonuçsuzluğunu da göstererek aslındabaşka bir söylem oluşturmuştur.KAYNAKÇAATASÜ, E., (1998). Dullara Yas Yakışır,Ankara: Bilgi Yayınevi.BARTHES, R., (1977). Image, Music,Text, (Çev. S. Heath), London:FontanaCOOK, G., (1994). Discourse andLiterature: Interplay of Form andMind, Oxford: Oxford UniversityPress.DİRENÇ, D., (2001). “Bir Yazar GeçmişeBakarken: Kuşaktan KuşağaKadınlar”, Tarih ve Toplum, 207:13-18FAIRCLOUGH, N.L., (1985). Critical andDescriptive Goals in DiscourseAnalysis, Journal of Pragmatics9: 739-63.GRAMSCI, A., (1971). Selections from thePrison Notebooks. New York:International Publishers.HALL, S., LUMLEY, B. & MCLENNAN,G., (1977). Gramsci on Ideology, inCentre for Contemporary CulturalStudies (ed.) Politics and ldeology:Gramsci, London: Hutchinson.VAN DIJK, T., (1993). Principles ofCritical Discourse Analysis.Discourse & Society 4(2): 249-283.115


WEBER, J. J., (1992). “Critical Analysisof Fiction.” Discourse Stylistics.Amsterdam: Rodopi.116


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E TÜRK ROMANLARINDA AŞKİLİŞKİLERİ LOVE AFFAIRS IN THE TURKISH NOVEL FROM TANZIMATPERIOD TO THE REPUBLICAN ERAOkt. Rahime SARIÇELİK ABBASBEYLİStrazburg Üniversitesi Türk Etütleri Bölümürahimesaricelik@hotmail.comÖzet: Türk romanının doğuşu 19. yüzyılda batıromanlarından çevirilerle başlar. 19. yüzyıldan20. yüzyıla kadar roman konuları yer yerGİRİŞdönemin özellikleri doğrultusunda değişir. Aşkkavramı ise her dönem edebiyatın konusu olarakvarlığını korur. Her ne kadar şiir, roman, öyküya da edebiyatın bütün türlerinde karşımızaçıksa da, bir araştırma konusu olarak ondan çoksöz edilmemiştir. Çalışmada “aşk “kavramı,Türk romanın başlangıcı sayılan TanzimatEdebiyatından Cumhuriyet döneminin sondönem Türk edebiyatına kadar incelenmiş; bukavramı daha iyi algılayabilmek için Türkromanın çevirilerle ortaya çıkışı, batılılaşmaolgusu, dönemin roman anlayışı, döneminromanlara yansıttığı aşk, romanlarda kişiler veilişki biçimleri, evlilik, yazarın oluşturduğukahramanları ile ilişkileri irdelenmiştir. Buanalizlerle, Türk romanlarında ”Aşk” geçmiştengünümüze yaklaşıldığı zaman diliminde birdeğişim geçirmiş midir? Sorusuna birkaç dönemroman örneği aracılığı ile cevap aranmıştır.Anahtar kelimeler: Türk romanı, Aşk, Kadın,Erkek, BatılılaşmaAbstract: The genesis of the genre of novel inTurkish literature is traceable to the 19 th century,when the proliferation of translations from Westernliterature occurred. From place to place, there havebeen plot changes in line with the characteristics ofliterary periods. However, the concept of love hasdemonstrated its existence as a theme almost in everyliterary period. Although it appears as a theme inpoems, novels, or more precisely put, almost in everyliterary genre, very little attention has been given to itas a research topic. The purpose of this study is notonly to investigate the “concept of love” fromTanzimat Reform Era, which is thought to havemarked the genesis of Turkish novel, through the lateNew Republic Era, but also to provide a deep insightinto the concept by scrutinizing the birth of theTurkish novel as a result of translation works.Furthermore, the phenomenon of Westernization, howthe genre of novel was perceived and how the conceptof love was reflected in the novels during abovementionederas, characters in novels as well as thefeatures of their love affairs, the issue of marriage andfinally, the relationship between the author and hischaracters will also be analyzed. Through the agencyof those series of analysis as well as a number ofexamples of novels from the above-mentioned eras,this study aimed to provide an answer to the questionof whether the “concept of love” in Turkish novelwent through a transformation in the course of itsjourney from past to present.Keywords: Turkish novel, love,Westernizationwoman, man, Bu makale “L’évolution de l’amour dans les romans turcs du XIXe au XXe siècles” (19. yüzyıldan 20.yüzyıla Türk Romanlarında Aşkın Evrimi) adlı yüksek lisans tezinden yararlanılarak yazılmıştır.116


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114GİRİŞTürk edebiyatında “roman” kavramı 19.yüzyılda ilk defa Şinasi tarafındankullanılmış ve Türkçeye kazandırılmıştır.Bu durum Türk romanının kaynağıkonusunda bir ipucu vermektedir. Her nekadar bazı edebiyat eleştirmenlerinceroman, Türk edebi ve kültürelgeleneğinden beslenerek doğmuştur densede, batı romanlarının çevirileri ya dataklitleri ile ortaya çıktığını söylemekdaha doğru olacaktır. (Moran, 2011: 25).Robert P. Finn’ in şu ifadesi bu türünçıkış noktasını açıkça gözler önüne serer.“Türkçede yayımlanan ilk romanlarFransız romanlarının çevirileriydi.”(Finn, 2003: 2). Böylece Osmanlı’daromanın, toplumun ürettiği ya datoplumsal koşulların hazırladığı bir anlatıolmadığını anlayabiliriz. Reformhareketlerinin edebiyata yansımış,batılılaşma kaygısının kazandırdığı bir türolarak karşımıza çıkacaktır.Kırım savaşı ve Batı ülkelerinin Osmanlıimparatorluğunun ekonomisine hâkimolmasıyla Avrupalı yaşam biçimininyavaş yavaş Osmanlı sosyal hayatınagirdiğine tanık oluruz. Türk romanınıanlamak için romanın geçtiği dönemitarihsel anlamda iyi anlamakgerekmektedir. Osmanlı toplumundabatılılaşma rüzgârı ile yenileşme çabalarısancılı süreçleri de beraberindegetirmiştir. Kısa bir süreçte eskianlayıştan farklı bir anlayışa geçişyaşanmıştır. Bir tarafta Batı’ya bakarakçağdaşlaşma isteği, bir tarafta da geleneğebağlı kalma çabası vardır. Yine debatılılaşma etkisi çatal bıçakkullanımından kıyafete, konuşmalara,oturup kalkmalara kadar birçok alanasinmiştir. Öyle ki bu durum yazarları dabatılılaşma yanlısı olan ve olmayanlarolarak ikiye bölmüştür. Yazarların batıyadönen yüzleri roman geleneğininoluşmasını sağlayacaktır. Eski Türk anlatıtürleri ise gerçeği yansıtmaması veniteliksiz oluşu ile yargılanacaktır. Bugerekçelerle Tanzimat dönem yazarları117


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114roman türünü denemişlerdir. Budenemeler roman çevirileriyle başlamıştır.İlk roman çevirisi olarak kaşımıza YusufKamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği“Telemaque” (1862) çıkar. Fakat busüreçte en çok “aşk “ konulu romanlarçevrilmiştir. Yazar ya da okur en büyükilgiyi bu türe göstermiştir. Sebebi biryoruma göre Osmanlı toplumunun flörteaçık olmaması, aşk ilişkisinin en açık yada daha bağımsız şekliyle romanlardayaşanmak istenmesidir. (Yalçın, 2006:220) Bir başka yorumsa Osmanlızihniyetindeki evrimin belirtisidir.(Özcan, 2012: 51) İlk dönem Türkromanlarını okurken kitapkahramanlarınınFrançoisChateaubriand’ın Atala (1801), Bernardinde Saint-Pierre’in Paul et Virginie ya daAlexandre Dumas (oğul)’un La dame auxCamelias’ı gibi eserlerden biriniokuduklarına tanık oluruz. FrançoisChateaubriand’ın Atala’sı (1801), ilk kezRecaizade Mahmut Ekrem tarafından1872’de çevrilmiştir. Bu bilgiye rağmenilk Türkçe roman olan Vartan Paşa’nınAkabi Hikyayesi’nde (1851) Akabikarakterinin Atala’yı okuyup ve ondanetkilendiğini görürüz. Araba Sevdasınınkarakteri Bihruz da Fransızca öğretmeniile bu romanları okur. (Moran, 2011: 75)Romanlarda karşımıza çıksalar da yapılanilk roman çevirileri çok başarılıolamamıştırlar. Çeviriler kitabın özetişeklinde yapılmıştır. Ayrıca eserlerin bazıbölümleri dönemin sansürüne takılmıştır.(Strauss, 1994: 152)Bu çalışmada, Türk romanının doğuşuitibari ile Osmanlı yaşantısının, içindebulunduğu sosyal politik durumun;düştüğü yerden kalkmak için kendinebulduğu çare olarak batılılaşmaçalışmalarının romanlara nasıl yansıdığınıgörmeye çalışacağız. Ayrıca aşk olgusunuyazarların romanlarına nasıl ve nedenkonu edindiklerini, yaşanan tarihselsürecin yazar ve yarattıkları kitapkahramanlarına neler yüklediğinianlamaya çalışacağız. Çalışma konusuolan aşk ilişkileri, Türk edebiyat118


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114dönemlerinin roman örnekleriyleirdelenecektir. Aşkın dönemlere görenasıl bir değişiklik gösterdiğiincelenecektir.1. 19. Yüzyıldan 20. yüzyıla Roman veAşk:Türk roman geleneğinin başlangıcı olançeviri romanlarında Fransa’dan yayılanromantizm ve realizm akımlarının etkisiduyulur. En güçlü romantizm Bernardinde Saint-Pierre’in Paul et Virginieromanında hissedilmiştir. Tanzimat veServet-i Fünun dönemi romancıları da buakımların etkisiyle olay ya da kurgularıaşk etrafında belirlemekten kendinialamamıştırlar. Türk yazarlar,Osmanlı’nın içinde bulunduğu siyasal vesosyal çıkmazdan insanları sıyırmak içinaşka sığınmıştırlar. Toplumubilinçlendirmek onların en asli görevlerihaline gelmiştir. Hatta batılılaşma etkisialtındaki Osmanlı İmparatorluğunayazarlar ilişkilerin nasıl yaşanmasıgerektiği konusunda reçete yazmaktangeri durmamıştırlar. (Başlı, 2010: 149) İlkdönem romanlarını okurken yazarlarınnefeslerini ensemizde duymuşuzdur.Güzin Dinon’ un bu konudaki tespiti dedüşüncemizi aydınlatır: “Ahmet MithatEfendi tezli konulara girişip biraz dailkellikle kişilerini zorlarken, Namıkkemal tutucu ahlak kurallarına bağlı kalırve düşkün kadın tipini değiştirmez.”(Dino, 1978: 89)Dönem yazarlarında en fazla rastlanandurum romanlarının akışını keserekaçıklamalar ya da yorumlar yapmalarıdır.Kitaplarında bazı konuları nasılgöstereceklerinin telaşı gözlemlenir. Bunakanıt olarak da kadını nasılyaratacaklarındabocalamalarıgösterilebilir. Kadın, sevgilisine ihanetetmektense ölümü tercih eden romantikbir genç kızdır yahut genç bir adamınmahvedilişini hazırlayan romanınkahramanıdır. Şu da belirtilmelidir ki,Şemsettin Sami ya da Ahmet MithatEfendi gibi Tanzimat yazarları, kadın119


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114haklarının yok denecek kadar az olduğuOsmanlı toplumunda kadınlarıneğitilmesinin önemini, görücü usulü ileolan evlilik problemlerini ve söz hakkıolmayan kadını da sıkça dilegetirmiştirler.Romanların aslında birer tarih ya dasosyoloji kaynakları olduklarıgerçekliğinden bakılacak olursa, aşkromanlarının da dönemin Osmanlıİmparatorluğunu anlayabilmek açısındannasıl da değerli bir tür olduğuanlaşılabilir. Aşk ilişkilerinden yolaçıkılarak, Osmanlı toplum yapısı, kadınerkek ilişkileri, kadının toplumdaki yeri,toplumun sosyal yaşayışı, evlilik, aile,cinsellik ilişkileri açıkça algılanabilir. Bunoktada dönem romanlarında ataerkil birtoplum yapısına şahit oluruz. Tümeserlerde, aşk adeta erkekler içinyazılmıştır. Yine de aşk o dönemin enleziz hazzı olarak romanlardan okuyucuyayansmıştır. Tanzimat birinci ve ikincidönem ve Servet-i Fünun romanlarındayazarların aşkı, herkesi peşinden koşturan,düşündüren, uğruna ölümlere gidilen,acılar duyulan insanın vazgeçilmez birparçası olarak gösterdiklerini görürüz.Romanlarda kadın ve erkek arasındaki aşkçeşidi “Yıldırım aşkıdır”. En çokişlenense aşkın gizidir. Melodram enönemli unsurdur. Neredeyse tüm romanâşık karakterleri roman sonunda ölmüştür.Ayrıca bu dönem romanlarının erkekkarakterlerinin babalarının hep ölmüşolması da dikkate değer bir ortakdurumdur.Roman Yazar Kendini öldürmek Romanın sonuisteyen karakterlerAgapi Hikyayesi(1851)Vartan Paşa Agapi Ölür120


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114Taaşşuk –ı Talatve Fitnat(1872)Aşk-ı Memnu(1900)Handan(1912)Ölmeye yatmak(1973)Şemsettin Sami Fitnat ÖlürHalid ZiyaBihterÖlürUsakligilHalide EdipHandanÖlürAdivarAdalet Ağaoğlu Aysel Kendiniöldürmeyi reddeder.2. Tanzimat Döneminden CumhuriyetSon Dönem Edebiyatına TürkRomanlarına Bakış:İlk Türk romanlarının konuları;batılılaşma, ilk görüşte aşk,kavuşulamayan aşk ilişkileri, toplumunkıstasları, zorla yapılan evlilik, kadın vezüppe erkek tipidir. Şerif Mardin’e göredönem yazarları romanlarda en çok ikisorun üzerinde durdular; Kadınıntoplumdaki yeri ve üst sınıf erkeklerinbatılılaşması. (Mardin, 2013: 30)Bilindiği gibi, roman başlangıcıTanzimat’tan 1950’lere kadar batılılaşmave doğu batı karşıtlığı konuları işlenmiştir.Sonraki süreçte ise daha fazla sosyalolgulardan, köy hayatından bahsedilmiştir.Ezilen kişiyi esas alan romanlar da ortayaçıkmış ve bu romanlarda modernleşmesorunu deşilmiştir. 1974’lerde OğuzAtay’la modernden post moderne geçilenedebiyat sürecine kadar roman bir eğitimaracı olmuştur. 1980’den sonra azar azargünümüzde ise bütünüyle romanlarbağımsızlıklarını ilan etmiştir. Yazarlar,ders verme derdini bedenlerinden sıyırmışgibi görünmektedir.2.1 Batılılaşma ve Züppe Erkek Tipi:121


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114Batılılaşma çabalarının sonucunda romantürü başarılı ya da başarısız, eksik ya dahatalı Türk edebiyatında yerini almıştır.Günümüzden baktığımızda ilk romansayılan Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat’ın(1872) bir roman denemesi olduğunu veteknik anlamda birçok hatayıbarındırdığını tespit ederiz. (Başlı,2010:226). Üstelik mantıksız rastlantılarlakurulmuştur. İlk örneğin bu görünürkusurları bizi roman geleneğinin köklü birgeçmişi olmadığının ispatına götürür.Güzin Dino da bu gerçeği şu sözlerleonaylar: “Türk romanı hem geç doğmuşhem de aceleye gelmiştir. Roman türlerineancak 19.yüzyılın ikinci yarısındayaklaşılmıştır.” (Dino, 2008: 6)Batılılaşma olgusuyla ilk karşımıza -geçkeşfedilen- Vartan Paşa’nın AkabiHikyayesi (1851) çıkar. (Vartan Paşa,1991: 12) Bu roman yerine ilk Türkromanı olarak kabul gören ŞemsettinSami, Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat (1872) ileromancılığa büyük bir adım atar. VartanPaşa’nın Akabi Hikyayesi (1851)romanının bilinememesi ya da Taaşşuk-ıTal’at ve Fitnat (1872) romanı yerinegeçememesinin nedeni Ermeni harfleri ileTürkçe basılmış olması olarak AndresTietze Kitapta bulunan önsözündegösterilir. (Vartan Paşa, 1991: Önsöz). Budurum karşısında bile Akabi Hikyayesi(1851) romanının ilk Türkçe roman olmagerçeği kabul edilmiştir. Zira romanıokurken de kendisinden yaklaşık yirmi yılsonra yazılacak olan Tanzimat romanlarınanasıl da benzediğini görürüz.Tanzimat konularından bir tanesi de“züppe” erkek tipidir. Yine VartanPaşa’nın Akabi Hikyayesi (1851) bukonuya da değinir. Karakter RupenigAga’dır. Oysaki Ahmet Mithat Efendi’ninFelatun Bey ile Rakım Efendi (1875)eserindeki başlıkta adı geçen FelatunBeyle oldukça benzeşirler.(Başlı,2010:193) Bu eser Türkedebiyatında züppe tipini ilk işleyen romansayılmıştır. Bu tip adeta batılılaşma olgusu122


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114ile doğru orantılıdır. Bu karakterin, politikve ekonomik koşulların değişmesi sonucuyeni bir alafranga tipin oluşumunu veyazarların aşırı batılılaşma sorununayaklaşımlarını gözlemlemek olanağıverdiğinden bahsedilir. (Moran, 2011: 48)Recaizade Mahmut Ekrem’in ArabaSevdası (1896) roman kişisi Bihruz Bey bukonu için biçilmiş kaftandır ama sonrakitarihlerde Peyami Safa ve Yakup Kadri’debu tiplerin değiştiğini biliriz. Tanzimatdönem romanı olmasa da, Yakup KadriKaraosmanoğlu’nun Ankara romanı(1934) batılılaşma olgusunun nasılanlaşıldığını gösteren iyi bir örnektir. Zirabu romanda batılılaşmaya geçiş,Osmanlının ve Osmanlı aydınlarınındeğişimi noktasında üç ayrı dönemigörürüz: Sakarya savaşı öncesi (1922’yekadar), Cumhuriyet ilanı, Cumhuriyetsonrası (1937-1943).Bu dönem romanları, batılılaşma olgusuçerçevesinde mirasyedi “züppe tipi”erkekleri ve onların ahlaksızlıkları,sorumsuzlukları yüzünden nasıl felaketyaşadıkları anlatarak, batılılaşmanın doğruanlaşılmadığı vurgulamaya çalışmıştır Butipler, abartılı özellikleri ile “alafrangatipi”dir. 1940’lardan itibaren saflığınıkaybetmiş ahlaken bozulmuş bir tipe, 1959Yusuf Atılgan romanlarındaki artıkbatılılaşmış bir toplumun “amaçsız” ve“bunalımlı” karakterlerine dönüşür.2.2 Aşk İlişkileri:Akabi Hikyayesi’ni (1851) ilk romanolarak bu çalışma içinde kabul edecekolursak, bu eserde Katolik-OrtodoksErmeni toplumu arasındaki mezhepkavgası nedeniyle buluşamayan Akabi veHagop Aga arasında ölümle sonuçlananderin, dokunaklı aşk vardır. Hagop Aga ileAkabi ilk görüşte âşık olurlar. Eserde şuifadeye rastlarız. “ilk defa rastgeldiklerinde bir esrar ilham ilebirbirlerini tanıyub artık ayrılmakmümkinsiz oldugine ol dakikeden kararvirirler.” (Vartan Paşa, 1991: 52) İkisevgilinin aşkları hazin bir sonla biter.123


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114Hagop, başkasına yar olmaktansa kendinizehirleyerek ölen sevgilisi Akabi’ninkederinden ölür. Romandaki bu son dayine ilk roman örneği olarak görülenTaaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat (1872)kahramanları Talat ve Fitnat’ın ölümlebiten sonla aynıdır. İkisinde de tutkulusevdiğinden başkasının olamayacak bir aşkderinlikli hissedilir. İki kitapta dasevgililerin birbiri ile buluşmaları oldukçazordur. Şemsettin Sami romanında erkekkarakteri Talat‘a Fitnat’ı görmek içinçarşaf giydirmiştir. (Şemsettin Sami, 1992:64) İki eserde de âşık karakterin mektuplahaberleştikleri görülür. Hattasevgililerinden mektup alamayan kadınâşıklar sevgililerinden ayrılmaktansaölüme giderlerken, erkek karakterler Talatve Hagop’un sevgililerine ölüm anındayetiştiğini okuruz. İkisinin de sevgililerinemektuplarını ulaştıramama mazeretleriyakalandıkları hastalıktır. Aşk öylederindir ki bu ilk kitaplarda sevgililerölenin ardından dayanamaz vekederlerinden onlar da ölürler. Aşkromanlarda büyülü tanımlanır: “Muhabbetol derece al’a şeydir ki, insanlerinbeyninde merhameti kaldırup ve en ziyadefenaliklere vesile olan, yalnız gendiyidüşünmeklik huyunu bile def itmeye sebebolur.” (Vartan Paşa, 1991: 61 )Tanzimat döneminin ardından Servet-iFünun romanı Recaizade MahmutEkrem’in Araba Sevdası (1896)romantizme meydan okuyan, hattaTanzimat romanları ile dalga geçen bireser olarak karşımıza çıkar. Bu kadar aşkıhafife alan, aşka tambur benzetmesi yapanbir roman daha yoktur o sıralar.Romantizm havasında dolanan okur buromandaki Bihruz züppe tipli karakteribirden silkelenir. Realizmin ilk örneğiolarak Türk romanındaki duygusallığıyerle bir eder. “Aşk! Aşk! Aşk nedir? Birtamburdur… Bir tamburdur… Bundandaha aptalca bir şey var mı? ” ( MahmutEkrem, 2009: 93)Realizm akımının gerçekçiliğinde bile aşkyine kendini Tanzimat dönemi tutkusu ve124


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114giziyle göstermiştir. Halid ZiyaUşaklıgil’in Aşk-ı Memnu (1900) veMehmet Rauf’un Eylül (1901)romanlarında aşk yasak gönülleresaplanmıştır. Her iki romanda da toplumunyasak çizgilerinde tutunmaya çalışan,ruhlara yapışmış bir aşk dikkati çekmiştir.Milli edebiyat dönem yazarı Halide Edipkendi hayatından esinlenip yazdığıHandan romanında da Eylül ve Aşk-ıMemnu romanlarındaki gizli aşka rastlarız.Handan adlı karakter kardeşinin kocasınaâşık olmuştur. Cevdet Kudret Handanromanı için şöyle der: “Mehmet Rauf’unEylül ‘ünde olduğu gibi bunda da saygı veinsanlık görevi dolayısıyla açığavurulamayıp içe gömülen aşk duygusunundoğurduğu ruh sarsıntıları anlatılmıştır.”(Kudret: 1998: 68).Çalışmamızı 1940 yıllarına kadarsınırlamamızın amacı bu tarihlerde Ankararomanında görülen duygu gevşemesinin buyıllarda olduğunu belirtmektir. Buromandan çok sonra gelen YusufAtılgan’ın Aylak Adamı (1959) ya daAdalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak(1973) romanlarında bu tarihlerinöncesindeki romanlardan oldukça özgürbir aşk ilişkisi olduğu fark edilir. Hattaaşkın o gizinin ve tutkusunun çok yoğunyaşanmadığını, aslında aşkın büyüsününçok hızlı kaybolduğu hissedilir. AylakAdam (1959) roman karakterinin bir adıbile yoktur. Eserdeki C. adı verilenkarakter aşırı yabancılaşma, bireyselleşmesürecine giren, mutsuz, belki de bencil birkişi portresi çizer. Bu tip yeni bir tiptir veaşkı arar ama o tam bir aylaktır ,denebilir.Adalet Ağaoğlu ise romanındaki Aysel’iaydın bir kadın olarak sunmuştur fakatAysel’de yaşadığı toplumu aşan bir kararlakitabın sonunda ölümü reddeder. Hayataeşini aldatmış olmasının hesaplaşması iledevam eder. Bu son iki roman ilk romanörneklerindeki karakterlerden oldukçafaklıdır. Dönemin aşka ve aşkı yaşayankarakterlere etkisini böylece bundansonraki kitaplarda da buluruz.125


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:1142.3 Evlilik ve kadın:Evlilik sorunları da yine ilk roman AkabiHikyayesi’ nde (1851) esas konulardandır.Zorla evlendirilen romanın Fulikdudusunun duyguları kitapta şöyle dilegetirilir: “Şimdiye kadar niçe kızler Fulikdudu misillu telpeçenin altından ah u vahiderek mecbur olmuşdırler horaneyaklaşmağe ve gözlerinden yaş akarakasla sevib birlikte imtizac idebilmeyeümidleri olmayan kimselere söz virmişdirler müddedi ömürlerinde bir dahiayrılmamağe.” (Vartan Paşa, 1991: 121)Bu ifadelerdeki benzer yakarışlarıTaaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat (1872)romanında Talat’ın annesi SalihaHanımdan dinleriz: “Bize bir defa filanadamı koca ister misin? Yahut kimi kocaistersin? Diye bir sormak yok. Bize derler:“İşte, seni filan adama vereceğiz.” Bizsukut ederiz ama gönlümüz ne der? Giderbakarız ki, bize koca olacak adam altmışyaşında yahut ahmak. Ah siz erkekler nezalimsiziniz! Bir kızcağızın bir gözü birazşaşı olsa yahut ayağı biraz topal olsa,biçare evlenmezsizin ihtiyar gider; kimsealmaya tenezzül etmez. Amma sizin enfenası, en uğursuzu, en sakatı bakarsın kikızların en güzelini, uslusunu alır dabiçareyi esir eder.” (Şemsettin Sami,1992: 22) Evlilik konusu ile irdelenenaslında kadının sorunudur da. BernaMoran Tanzimat romanlarında kadına ikitürde yer verildiğini söyler. Birincisi “kurban tipi” ikincisi de “ölümcül kadın”tipidir. (Moran, 2011: 39) Buna uygunolarak Akabi ve Fitnat kurban tiplikadınlardır. Namık Kemal’in İntibah(1876) adlı romanında ise cariye DlaşupAli Bey’i kurtarmak için kendini fedaetmesi ile kurban kadına diğer bir örnekolmuştur. Asıl kadın kahraman Meypeykerise yazara göre ölmesi gereken ahlaksız biryaratıktır demek mümkündür.Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey ileRakım Efendi (1875) romanında o zamanakadar kurban olan kadını birden ayaktagörürüz. Yazar bu esrinde, bir cariye olanCanan’ı Rakım Efendi ile evlendirir.Cariyeler ile evlilik bu zamana kadar126


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114romanlara hiç konu olmamıştır. (Finn,2003: 25)Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu (1900)romanı kadın karakteri Bihter ve MehmetRauf’un Eylül (1901) kitaplarının kadınkarakteri Suad evli iken başka bir aşkatutulurlar. Elbette ki iki kadın da romansonunda ölürler. Aynı son Handan esrindede vardır. Kahraman Handan gizli aşkacısının verdiği azaba dayanmayarak ölür.Fakat Halide Edip kitapta evliliğe dairilginç bir tespit yapar: “İzdivaç nedir ki?İnsanın hasta, bedbaht ve yalnızdakikalarında bir ihtiyaç değil mi?”(Adıvar, 2007: 140)Ahmet Hamdi Tanpınar söyle der: “Hiçbirmuharrir yoktur ki, kendi neslininhikâyesini bir defa olsun yapmasın.”(Tanpınar, 1997: 490) Her dönem yazarıbu sözlere sadık kalmıştır. Aşka bakışlarıda bu sadakatle beslenmiştir. Tanzimatdöneminde yazarların romanlarında aşkagenel tutumları abartı, rastlantılı olmuştur.Terbiye edicilik ilkesi ile üstlerineyapışmış bu rollerini oynamış ve romanaralarında gereken dizginleyici cümlelersıralamıştırlar. Çağının törelerini çiğneyenher kahramana ceza ve başarısızlık revagörülmüştür. Şemsettin Sami, Taaşşuk-ıTal’at ve Fitnat (1872) romanındaki Fitnatve Talat da Akabi ve Hagop gibi başarısızolmuş âşıklardır. (Finn, 2003: 16)Evlilik kavramının Halide Edip’tensonraki yazarlarda daha da bir esnediğineşahit olacağız.2.4 Yazarların Romanlarda Aşkıyansıtışları:İlk roman yazarları özellikle kadınkahraman ve âşıkları öldürmekle,omuzlarındaki toplum baskısı yükünüsilkelemiştirler. Suçları delice sevmek vebu uğurda bir arda olmayı deneyen âşıklarımelodramlı sonla öldürmeyi tercihetmişlerdir. Ahmet Ö. Evin o dönemdemelodramatik oyunların ve romantik bir127


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114havada tasarlanmış trajedilerin çok revaçtaolduğu dikkate alındığında böyle bir sonufazla şaşırtıcı bulmadığını söyler. (Evin,2004: 68)Yazarlar romanlarının arasında seslerinikahramanlarınayükseltmektençekinmemiştirler. Ahmet MithatEfendi’nin Felatun Bey ile Rakım Efendi(1875) dönemin aydın yazarı öyle taraftutmuştur ki birçok dönem yazarı gibikahramanlarına üvey baba muamelesiyapmıştır diyebiliriz. Bu roman içinMustafa Nihat Özön şunu söyler: “Belli kiAhmet Mithat, Felatun Beyi hiç sevmiyor,Rakımı çok seviyor.” (Özön, 1936: 255)Rakım Efendi, doğu ve batı kültürünün birkarışım örneğidir. (Mardin, 2013: 34)İlk psikolojik boyutlu bir tip analiziyapmaya çalışması ile önemli bir romanolan Namık Kemal’in İntibah (1876)eserinde yazar her an okuyucuyaseslenmiştir. Ahmet Ö.Evin TürkRomanlarının Kökenleri ve Gelişimiçalışmasında bu roman için bir ahlakaşılama niyetiyle tasarlanmış ilkel birhikâye olmaktan öteye gidemediği yorumuile karşılaşırız. Bu roman bir tarafı ileHikâye-i Hançerli Hanım’a benzetilirkenbir yandan da Alexandre Dumas’ın (oğul)(La dame aux Camelias) KamelyalıKadın’ına benzetilir. (Evin, 2004: 83)Fakat yazar Alexandre Dumas kadarcesurca kahramanının arkasındaduramamıştır. Namık Kemal romankahramanı Mehpeykerle bir türlübarışamamıştır. Her yeri geldikçe “yılankadın, kötü kadın” ifadelerini kullanmıştır.Oysaki Kamelyalı Kadın kahramanıMargerit bu tür itiş kakışa maruzkalmamıştır. Hatta yazar Alexandre onunladuygudaşlık kurmuş ve Arman’a aşkınıkutsamıştır. Margerit’i yaşanmış büyülübir aşk olarak rafa kaldırmıştır. OysakiMehpeyker ölümü hak eden, genç vezavallı erkekleri baştan çıkaran birfahişedir. Onunla yazar hiç de göz gözegelmek istememiştir. Ahmet MithatTanpınar, Namık Kemal’in aslındaMehpeyker için esinlendiği roman128


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114karakteri Margerit’le benzerliği açıkkenMehpeyker’i Dlaşup karakteri ile ikikadına böldüğünü söyler. Dlaşup’u fuhşunkarşısında temiz insan olarak görür.(Tanpınar 1997:403) Mehpeyker ona göreyalancı da değildir. Buna şiddetle karşıçıkar.Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu (1900) veMehmet Rauf’un Eylül (1901)romanlarındaki kahramanlarına yasak aşkyaşatan yazarlar bunun bir bedeli olduğunuokuyucuya bildirmiştirler. Mehmet Raufromanı sonunda iki âşık karakterleri Necipve Suad’a yangında ölmeyi layıkbulmuştur. Arkadaşının karısını sevenNecip’e yazar onmaz bir vicdan azabıçektirmiş ve sürekli kendini sorgulatmıştır.Aldatılan koca Süreyya ise yanan âşıklarıizlemiştir. Yazar Süreyya’nın tarafındadırve âşıkların cezalarını çekmeleriniizlemesini istemiştir, diyebiliriz.Halide Edip Handan (1912) romanı ilekadın psikolojisini bir milli dönemedebiyat yazarı olarak oldukça başarılıyansıtır. Yine de toplumun kırmızıçizgisinikahramanına geçiremememiştir.Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara(1934) romanında Selma Hanımın kocasıHakkı Bey ardından da Neşet Sabit Beyleyaşadığı aşk ilişkileri yazarın adetayaşanan döneme gönderme yapmasıdır.Eskimiş, yıpranmış bir imparatorlukbirinci kocasını, milli mücadele dönemiHakkı Beyle aşkını, Cumhuriyet dönemiise Neşet Beyle yaptığı son evliliğisimgeler demek mümkün olacaktır.SONUÇAdeta insanın tarifi ile aşkın tarifi iç içeverilmiştir, der Alemdar Yalçın. (Yalçın,2006: 217) Aşkı konuşmayan, dünyaüzerinde onu hissetmeyen hiçbir toplulukolmadığını söyleyerek, Robert A.Johnsonda bu fikri onaylarken şunları ekler:129


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114“Hemen herkes bağlanacağı bir ilişki arar.Çoğu kişi buna gereksinmemiz olduğunuhisseder ve insanlar hiç durmadan ilişkikonusunu konuşur ve okur.” (Johnson,2001: 102) Görünen şudur ki, insan aşkı,aşk da insanı doğurmuştur. İnsanyaşamının her döneminde, kendinihissettirmiş ve tartışılmışsa da herkesinfarklı algılaması sebep gösterilerek, tanımıyapılmaya cesaret bile edilememiştir. Aşkdoğası gereği olumsuzluklardanbeslenmiştir.Hangi romana çevirsek yüzümüzüneredeyse hiçbir büyük aşkın kahramanlarıbir arada görememişizdir. Aşk, kimseye aitdeğildir adeta. Batının Romeo ve Juliet’tinden Osmanlının Akabi ile Hagop’unakadar hiçbir toplum da aşkı kendine maledememiştir.İlk Türk romanlarında karakterler aile yada evlilik kavramlarına sıkıştırılmış,onaylanmayan, gizli yaşanan aşk ilişkileriortaya çıkmıştır, diyebiliriz. Evliliktoplumda saygınlık gören, olması gerekenbir kurum olarak roman kahramanlarınınkarşılarına çıkarılmış ya da dayatılmıştır.Hatta o çemberin içinde olmamaktanrahatsızlık duyulmuştur. Oysa gerçek olaninsan doğası hiç de tek eşli değildirdiyerek Ayşegül Yaraman,H.R.Gürpınar’ın eleştirisini şöyle aktarır:“H.R.Gürpınar dönemin birçokyazarlarından farklı olarak evlilik kurumuve aşk anlayışını kıyasıya eleştirmiştir.Aşkı kısa zamanda doyuma ulaşaraksönecek bir tutku olarak değerlendirerek,ne kadın ne de erkeğin tekeşliyaratılmadığına inanmış ve evlilikkurumunun bu olguya ters düştüğünü iddiaetmiştir.” (Yaraman, 2001: 62) Batıdünyasına baktığımızda aynı tutumdikkatimizi çeker. Otto F. Kenbergifadesiyle “Kadınlar bir erkek içinyaratılmıştır, ama erkek hayat ve bütünkadınlar için yaratılmıştır.” (Kernberg,2011: 83) Tüm eserlerde önemle altıçizilen bir kavram çıkıyor ki: “sadakat”yani “sevgiyle bağlılık…” Yoksa aşkındeğişebilirliği ifade ediliyor. Bu konudaki130


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114en güzel sözler -dönemine bakınca şaşırtsada- François Chateaubriand’ın Atala(1801) romanında ifadesini bulur: “Eğeraşkında sabreden insan, sürekli tazeleşenbir duyguya her an sıcaklıkla karşılıkvermiş olsaydı, hiç şüphe yok ki, inziva veaşk onu ilah mertebesine yükseltirdi.Çünkü bunlar o yüce yaratıcının sonsuz ikisıfatıdır. Fakat insan kalbi yorulur vehiçbir zaman, aynı şeyi aynı ateşle, aynışiddetle sevmez. Sürekli, iki kalbibirbirinden ayıran bazı noktalar vardır vebu noktalar, zaman geçtikçe hayatıçekilmez hale getirmeye yeterli gelirler.”(Chateaubriand, 2002: .65)Romanlarda aşk ve evlilik bir arada çokbulunamamışlardır. Evlilik ve aile kurumukadın ve erkeklik (karı-koca) toplumu birarada tutmak için iyi bir kurumdur. MichelFaucoult, Cinselliğin Tarihi kitabında şuifade kullanılır: “19. yüzyılda karı kocadanoluşan aile el koyar cinselliğe.” (Foucault,1984: 9) Ayrıca aynı kitabındaki filozofevliliğin adeta neden uydurulduğununsebebini Epiktetos’tan bir cümle ileaktarır: “Epiktetos: Eğer herkes evlenmeyireddederse neler olur? Yurttaşlar neredengelir? Bu yurttaşları kim yetiştirir?”(Foucault, 1984: 427)19.yüzyıl Türk romanlarında ahlakın hiçsusmayan çığlığı gibidir sonucunagidilebilir. Araba Sevdası romanındaduygular tamamen maddiyat kavramıylaalay konusu olurken, Felatun Bey veRakım Efendi de tam bir ahlak gösterisisöz konusudur. Ahmet Hamdi Tanpınar daİntibah romanı için şöyle yorumdabulunur: “İhtirasları konuşturmakta aynıbilgisizlik, insan ruhunun en tabi hallerinibile kabul etmeyen toptan ve müsamahasızbir hayat anlayışı, ne istediğini pekbilmeyen ve ancak mahkûm ettiği zamansesi duyulan bir ahlak, Ali Beyinhikâyesini biraz daha fazla sakatlar.”(Tanpınar, 1997: 401). Böyle bile olsa ilkTürk romanlarının verildiği dönemde aşk,romanların konusu yapılmıştır.19. yüzyılda ölümlü aşk romanlarıyaratılmıştır. Kadın her ne kadar tali âşık131


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114olsa da, uğruna felaketlerin sonugelmemiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde iseaşk yerini günümüzde olduğu gibibireyselliğe bırakmıştır. Cinselliği daharahat görebiliriz belki kitaplarda. Kadınlardaha özgürdür ama bir şey alınmış gibidirelinden insanın. O büyülü aşk…Günümüz çok hızlı değişen çağdaşdediğimiz teknoloji tüketimiyle(modernleşme) aşk da her şey gibi çabukalınan ve çabuk satılan ya da kaybedilenbir olgu olmuştur. Tahammül ve güvensınırının ibresi bozulmuştur. Birden bireçok hızlı tükenen ayakta atıştırılanyemekler benzeri “aperatif aşklar”gelmiştir. Afşar Timuçin günümüz aşkıiçin şunları der: “Aşkın yeni biçimlerionun gelişmiş dünya düzeninde olanaksızolduğunu düşündürüyor… Ne olursaolsun aşkın çağımızda bir yabancılaşmayauğradığını söyleyenler hiç de haksızdeğillerdir. Çağdaş yaşam düzeni baştateknolojik oluşumlar aşkı yiyor ve aşk heradımda biraz daha aşk olma niteliğiniyitiriyor.”(http://zeynel.iwarp.com/ask_ustune.htm, 20.03.2013)Romanlarda aşk, çağımızdaki yazarlarında vazgeçilmez konusudur. Ama günümüzhızından aşkın da başı dönmüş ve yereyıkılmış görünmektedir. Romankahramanları aşkı yerden kaldırmakyerine, eskiye tahammülsüz, başka biraşkı olanca hızıyla kucaklamaktadırlar.Artık bugün ne aşkın hali ne de insanınhali kalmıştır birbirlerini tutmaya. Tümsöylenenlerden yola çıkarak, aşk bütünhallerde hep var olsa da, 19. yüzyıldan 20.yüzyıla bir “evrim’’ geçirmiştir demekmümkündür.KAYNAKÇAADIVAR, H. E., (2007). Handan.İstanbul: Can yayınları.AĞAOĞLU, A., (2005). Ölmeyeyatmak. İstanbul: YKY.AHMET MİTHAT., (1992). FelatunBey ve Rakım Efendi.132


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114İstanbul, Morpa KültürYayınları.AKYÜZ, K., (1995). Modern TürkEdebiyatının Ana Çizgileri1860-1923. İstanbul: İnkılâpKitabevi,ATILGAN, Y., (2010). Aylak Adam.İstanbul: YKY.BAŞLI, Ş., (2010). OsmanlıRomanının İmkanlarıÜzerine, İlk romanlarda çokkatmanlı anlatı yapısı,İstanbul: İletişim yayınları.BERNARDİN DE SAINT-PIERRE., (1999). Paul veVirginie. (Çev. Ali KamilAkyüz.) M.E. B. KlasikleriCumhuriyet.CHATEAUBRİAND. F. A., (1801).Atala ou Les Amours deSauvages dans le Desert.Paris:CHATEAUBRİAND. F. A., (2002).Atala-Rene Çölde İkiVahşinin Aşkı. (Çev.RagıpRıfkı Özgüre). İstanbul: Özgüyayıcılık.DİNO, G., (1973). La Genèse duRoman Turc au XIXe siècle.Langues et Civilisations,Paris.DUMAS (fils) A., (2011). La Dameaux Camélias, CollectionFolio classique (n° 704),Paris: Gallimard.EVİN, A. Ö., (2004). TürkRomanlarının Kökenleri veGelişimi. İstanbul: AgoraKitaplığı.FINN, R. P., (2003). Türk Romanı,ilk dönem, 1872-1900 (Çev.Tomris Uyar ). İstanbul:Agora kitaplığı.FOUCAUL, M., (1984) . Histoirede la sexualité, Tome II :133


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114L’usage des plaisirs. Paris:Gallimard.JOHNSON, R. A., (2001). Biz,Romantik Aşkın Psikolojisi.(çev. Işılar Kür). İstanbul:Okyanus yayın.KARAOSMANOĞLU, Y.K., (2013).Ankara. İstanbul: İletişimyayınevi.KUDRET, C., (1998). TürkEdebiyatında Hikâye veRoman 2. İstanbul: İnkılâpkitabevi.MAHMUT EKREM, R., (2009).Araba Sevdası. Ankara: Alteryayıncılık.MARDİN, Ş., (2013). TürkModernleşmesi, Makaleler 4,İstanbul: İletişim yayınları.MEHMET RAUF., (2000). Eylül.Ankara: Morpa kültüryayınları.MORAN, B., (1983). Türk RomanınaEleştirel Bir Bakış 1, (AhmetMithat’tan A.H.Tanpınar‘a).İstanbul: İletişim yayınları.MORAN, B., (2011). Türk RomanınaEleştirel Bir Bakış2,(Sabahattin Ali’den YusufAtılgan‘a. İstanbul: İletişimyayınları.NAMIK KEMAL, (1971). İntibahSergüzeşt-i Ali Bey. İstanbul:Remzi kitabevi.OTTO F. K., (2011). Aşk ilişkileri,Normallik ve Patoloji. (çev.Abdullah Yılmaz). İstanbul:Ayrıntı yayınları.ÖZCAN, R., (2012). TürkRomanında Aşk. İstanbul:Kitabevi yayınları.ÖZÖN, .M. N., (2009). TürkçedeRoman. İstanbul: Remzikitabevi.134


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:98 K:114STRAUSS, J., (1994). Romanlar,Ah! O Romanlar! Les débutsde la lecture moderne dansl'Empire ottoman (1850-1900). Turcica Dergisi, 26.ŞEMSETTİN SAMİ., (1992).Taaşşuk –ı Talat ve Fitnat.İstanbul: Morpa KültürYayınları.YALÇIN, A., (2006). Siyasal vesosyal değişmeler açısından,Cumhuriyet Dönemi TürkRomanı (1920 -1946).Ankara: Akçağ yayınları.YARAMAN, A., (2001). ResmiTarihten Kadın Tarihine.İstanbul: Bağlam yayınları.TANPINAR, A. H., (1997). 19 uncuAsır Türk Edebiyatı Tarihi.İstanbul: Çağlayan Basımevi.TİMUÇİN, A., “Aşk Üstüne”http://zeynel.iwarp.com/ask_ustune.htm (erişim tarihi:20.03.2013).UŞAKLIGİL, H. Z., (1939) . Aşk-ımemnu. İstanbul: Hilmi kitapevi.VARTAN PAŞA., (1991). AgapiHikyayesi, İlk Türkçe roman.Istanbul: Eren.135


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119SİYASETNAMEDE DEVLETİN MİLLETİN REFAHI ÜZERİNENASİHATLERADVICES ON THE WELFARE OF STATE AND NATION INSIYASETNAMEEsen ERMİŞÇankaya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisiesenermis@gmail.comÖzet: Araştırmamız boyunca devletin ve milletinnasıl hem toplumsal hem ekonomik refahaulaşabileceğini araştırdık. Bu araştırmalarımızneticesinde birçok sonuca ulaştık. Bu sonuçlarıkategorize etmeye ihtimam gösterdik. Kategorizemiziinsani ve fikri değerler olarak oluşturduk. En önceahlak konusuna değindik. Her ne kadar soyut birkonu olsa da devletin refahın da ne kadar büyük birrol oynağını fark ettik. Sonra adalet konusunadeğindik. Yazarlarımızın adalet konusuna nasıl değerverdiklerini belgeleri ile birlikte ortaya döktük.Adalet konusunda nasıl bir tutum içerisinde olduklarıinceledik. Adaletin ne denli kıymetli bir şey olduğunuve halkın refahı ile ne alakası olduğunu gösterdik.Bilgelik konusunu ele aldık. Devletin başına herkesgeçebilir mi? Sorusuna cevap aradık. Filozofhükümdar nasıl olmalıdır? Halkın refahı için önemlimidir? Sorularına cevaplar verdik. En sonundaekonomi ve siyaset noktalarına değindik. Vergilerinönemini vurguladık. Vergi toplarken halka nasıldavranılması gerektiğinin örnek şekillerini gördük.Vergilerin ne denli önemli olduğunu göstermeyeçalıştık. Siyasetin nasıl yönetilmesi gerektiğinielçilere verilmesi gereken önemi vurguladık.Anahtar Kelimeler: Siyasetname, Refah, Devlet,Millet, Nasihat, Değer, FikirAbstract: During our research, we analyzed how thestate and nation can reach to both social andeconomic welfare. We obtained many conclusions asa result of these researches. We paid delicateattention to categorizing these results. Our categoriesare composed of human and intellectual values. Wefirstly mentioned the topic of ethics. Although it is anabstract subject, we realized that it plays such animportant role in the welfare of the state. Then wediscussed justice. We indicated by proof that how ourauthors value justice. We analyzed their attitudestowards justice. We showed how valuable the justiceis and how it is related to nation's welfare. Wediscussed the matter of wisdom. We sought for ananswer to the question 'Can everybody take control inthe government? We gave answers for the questions'What are the characteristics of philosopher-ruler? Isit important for the welfare of the nation?'. Lastly wementioned economics and politics. We emphasizedthe importance of taxes. We saw the examples forhow the nation should be treated while collectingtaxes. We tried to point out how important taxes are.We emphasized how the politics should be managedand the importance that should be attached toambassadors.Key Words: Siyasetname, Welfare, State, Nation,Advice, Value, Opinion136


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119GİRİŞDevlet yönetiminde ahlak, adalet, eşitliktoplumsal yaşamın vazgeçilmez dayanağıolan devletin ayrı ayrı parçalarıdır. Ahlakdevletin oluşturmak istediği politikalarınbaşı ve milletin tacıdır. Yöneticilerin veyönetimlerin sınırlarını ölçülendiren yineahlaki kavramlardır. Siyasal düzenintoplumsal düzenle beraber refaha ulaşmasıahlaki değerlerin oluşumunun işlenmesiylealakalıdır. Ahlaki değerler ve olgulartoplumu her daim huzura erdirir. Siyasetinde iç içe olduğu bu düzenlemeler yasamayürütme ve yargı ile kontrol altındatutulmaya çalışılıp, yaptırımlarla toplumdüzenlenir, düzeltilir.Siyasi yaşamın düzenlenmesi geçmiştengeleceğe örneklemlerle doludur. Geçmiştede siyasilerin huzuru ve düzeni içinoluşturulmuş düzenlemeler ve yasalarvardır. Bu örneklemler siyasi hayatınyolunu çizmesi için kullanılır. Bu örneklertoplumun ve siyasal hayatın düzeninisağlar, onlardan ders çıkararak doğrutarafta ilerlemeyi sağlar.Ahlak üzerine ve siyaset üzerine birçokyazı ve felsefi düşünüş vardır. Bu ikiliinsan ilişkileri olduğundan bu yana vedevletler kurulduğundan beri birbirine yolarkadaşıdır. Türk İslam düşünürleriyabancı düşünürler hepsi bu konularhakkında düşünmüş ve önemli eserlermeydana getirmişlerdir. Eserlerindedürüstlüğe, ahlaka, insan ilişkilerine, siyasikonulara ve her türlü sosyal konuyadeğinmişlerdir. Siyasetin ve ahlakınbütünlüğünü erdemlilik olarak görüp,terbiyeye çok önem vermişler eserlerdeahlaka geniş bir yer tanımışlardır.Biz de bu araştırmada günümüze kadarulaşmış siyasetnameleri inceledik. Busiyasetnamelerdeki ahlak ve siyasetilişkisini açıklamaya ve eserlerde değinilenyerleri sizlere aktarmaya çalıştık.Siyasetnamelerin devlete gösterdiği yollarıamaçlarını incelemeye ahlaki değerlerinive ahlaki eğilimlerini açıklamaya çalıştık.137


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119AMAÇBu araştırmanın amacı geçmiş ve bugünkütoplumlarda devletin ve milletin ekonomikrefahına yönelik uygulamaların literatüraçısından değerlendirilmesi şeklindedir.Devlet siyasetinin uygulamaları ileörnekleri değerlendirilerek “siyasetname”genel anlamda yapılmış olarak çalışmalarüzerinden yorumlar çıkartılmıştır. Buyorumlara dayalı olarak çalışma sonucagötürülmüştür.YÖNTEMNitel olarak gerçekleştirilen bu çalışmada,literatür değerlendirmesi yapılmış, literatüryorumları ve yapılan araştırma sonundaelde edilen bulgular ile çalışmasonuçlandırılmıştır.ARAŞTIRMA PROBLEMİDevletin başına herkes geçebilir mi?Filozof hükümdar nasıl olmalıdır? Halkınrefahı için önemli midir?ARAŞTIRMANIN KISITLARIKAPSAMÇalışmanın kapsamını 4 farklı siyasetnameüzerinden literatür değerlendirmesiyapılarak sonuca gidilmesi şeklindedir.Farklı bakış açılarının toplumsal refah,siyasi düzen, ekonomik istikrar, dini bakışaçıları ve genel olarak politik yaklaşımlararaştırmanın kapsamına girmektedir.Araştırmada siyasi istikrar, ekonomikrefah, hukuksal düzen, dini kavramlar vedevlet yönetimine ilişkin genel bilgilerdoğrultusunda literatür taraması yapılmış,elde edilen bulgulara göre sonuç ortayakonmaya çalışılmıştır. Araştırmadatamamen 4 farklı açıdan ele alınan ve bubakış açılarına yönelik siyasetnamedebelirtilen bilgiler doğrultusunda hareketedilmiştir.138


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119AHLAK ÜZERİNE SÖYLEMLERTarihsel süreç içerisinde siyaset ve ahlâkkonusu ayrı ayrı üzerinde en çok tartışılan,konuşulan ve belirli bir sonucaulaşılamayan konuların başında gelir. Sözkonusu kavramlar geçmişte olduğu gibibundan sonra da güncelliğinden hiçbir şeykaybetmeyerek tartışılmaya devamedecektir (Erol, 2012:1-9). Öncelikle ahlaknedir sorusuna genel anlamda cevaparamalıyız. Ahlak, kelimenin en daranlamıyla, neyin doğru veya yanlışsayıldığı (sayılması gerektiği) ileilgilenir. Terim genellikle kültürel, dinî, seküler ve felsefi topluluklar tarafından,insanların (subjektif olarak)çeşitlidavranışlarının yanlış veya doğru oluşunubelirleyen bir yargı ve ilkeler sistemikavramı ve/veya inancı için kullanılır.Siyasetname yazarları özellikle bu konuüzerinde durmuştur.Bu durum bizim dikkatimizi fevkaladeçekmektedir. Siyasetname yazarlarının butavrı ahlak kavramının ne kadar önemliolduğunu bizlere göstermektedir. Sadecesiyasetname yazarları değil toplumun ilerigelenleri hep bu konu üzerindedurmuşlardır. Dinler bu konu üzerineyoğunlaşmıştır. “Şüphesiz Allah, adaleti,iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyiemreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığıda yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye sizeöğüt veriyor.”(Nahl Suresi Ayet 90).Ayetinde de gördüğümüz üzere Tanrıahlaka özel olarak değinmiştir.Şairlerimiz de bu konu üzerindeaçıklamalar yapmışlardır. İlim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmez isen, Ya nice okumaktır 1Yunus Emre’nin bu şiirinde de bu durumuaçıkça görebilmekteyiz. Gerçekten, siyasetve ahlâk birbiriyle örtüşüyor mu? Siyasifaaliyet değer ve yargılara göre icraedilebilir mi? Ahlâk, siyasi meşruiyetçerçevesinde, siyasi temsilde temel kaynakolarak yerini alabilir mi? Siyasette ahlâkıöteleme bir tercih mi yoksa bir zorunlulukmudur? Bu ve benzer sorularla konu,1 http://www.antoloji.com/ilim-ilim-bilmektir-siiri/139


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119siyasetin ahlâk temelinde inşasına yönelikolarak tartışılacaktır. Bu tartışmaya sağlıklıbir temel oluşturması açısından öncekavramlar ele alınacaktır (Erol, 2012: 1-9-149).SİYASET KAVRAMININ TANIMISiyaset yeryüzündeki ilk topluluklardangünümüze kadar süregelen toplumsaldeğişim çerçevesinde, artık ihtiyaçlarınkarşılanması açısından kaynaklarınyeniden üretimi ve paylaşımı konuları da,çok yönlü örgütlenmelere ve kurumsaletkinliklere sahne olmuştur. Böyle birdurumda siyaset, kaynakların bölüşümünedayanan kurumsallaşmış ilişki ve eylemlerbütününe verilen addır (Çam, 1975:9).Max Weber, kurumsallaşmış bir girişimniteliğiyle siyaset olgusunu, yönetilenlerietkileme, yönetsel anlamdaki gücü ya daiktidarı elde etme, zorla alma, yenidendağıtma ya da tahsis etme amacıyla yapılanbir toplumsal etkinlik olaraktanımlamaktadır (Max Weber, 1995: 92).Buradan da anlaşılacağı üzere siyasetkavramının tek bir tanımı yoktur. Ancakkabul gören genel cevaba göre siyaset,yaşayan insanlar arasında bir mücadele veçatışma halidir. İnsanların sosyo-ekonomikdurumları gereği farklı fikir ve menfaatlerivardır. Aralarındaki farklılıklardan doğaneğilimler ve çatışmalar siyasetin varlıksebebini oluşturur. Bu çatışma, iktidargücüne sahip olmak için toplumdakideğerlerin paylaşılması çabasıdır. İnsanlarfikirlerini ve ideallerini bu yollauygulayabileceklerini düşünmektedirler.Buna, iktidarın ele geçirilmesi ve onunsağladığı yararların paylaşımı dadenilebilir (Akyüz, 2009: 95).AHLAK KAVRAMININ TANIMIAhlâk, en basit anlatımla, toplumsal alandainsanlar arası ilişkilerde bireylerinuymaları beklenen ve talep edilendavranışlardır. Bunlar bir değer olarak “iyive kötü”, “doğru ve yanlış”, “ güzel veçirkin” şeklinde nitelendirilen davranış veeylemleri içermektedir. Bu yönüyle ahlâksadece kişisel olarak doğruluğu kabuledilen değerler ve normlar değil, aynı140


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119zamanda kültürel süreç içerisinde aktarılan,sosyal hayatın temel kurallarını oluşturandoğru ve yanlış davranış biçimlerini deiçermektedir. Söz konusu değeryargılarının zaman ve mekâna göredeğişiklik göstermesi, ahlakın dinamikilişkiler sürecinde yer aldığınıgöstermektedir. Basit ve dinamik şekildeişleyen bu yapısıyla ahlâk, bireysel vetoplumsal varlığı ayakta tutan değerlersistemini oluşturmaktadır (Erol, 2012: 1-9).Her toplum, ancak bireyleri arasında birtakım ahlâkî bağlar kurularak kuvvetli biryapı halini alır. Bu bağların gevşemesitoplumu sarsacağı gibi, bu bağların terkipve türünü değiştirmesi, o toplumun renk,hayat ve aksiyonlarını da değiştirir.Toplumsal bütünlüğün ve dengelerinbozulması bakımından en tehlikelidurumlardan biri de, aynı toplumda çokçeşitli ahlâk anlayışlarının varlığıdır. Yani,‘ahlâkî görelilik ’in (rölativizm) varlığıdır.Öyle ki bu durumda ahlâkî ilkelerin hepgöreli kaldığı ve insanları birleştiricinitelikte temel ve evrensel ahlâk ilkelerinintarihte ve hâlihazırda mevcut olamadığı vebu göreliliğin aşılamayacağı yargısının15kader olarak sunulması, temelde ciddi birahlâk sorunudur. Sofistler, “Her şeyinölçütü insandır” şiarı altında bir doğafelsefesi olarak başlayan ve her konudadoğayı ölçüt kılan Grek felsefesinde birfelsefe tarzı geliştirerek, “ahlakirölativizmin ilk temsilcileri olmuşlardır.Sofistlere göre “iyi” ve “kötü” olarak insaneylemlerini değerlendirebileceğimiz “tek”ve “değişmez ”anlamlı ve herkes için genelgeçer ve bu anlamda evrensel ölçütleryoktur. Aksine, var olan ölçütler; sadeceinsana ait, insan-bağımlı, insankaynaklıdırlar, hatta insana göredirler. Buçerçevede neyin değerli, neyin değersizolduğu insana göre değişebilmektedir.Dolayısıyla Sofistlerin ahlâkî rölativizmi,Sokrates’in de ifade ettiği gibi ahlaksalyaşamdaki kaotik durumu daha daağırlaştırmaktadır (Canatan, 2009: 1-27).SİYASETNAME’DE(NİZAMÜLMÜLK) AHLAK141


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki busiyasetname Sultan Melik şahın isteğiüzerine hazırlanmıştır. Dini hükümlere çokihtimam gösterilmemiştir. Melik şah buisteğini siyasette genel ahlak kuralları nasılolmalı siyaset nasıl yapılmalı gibi genelkonular üzere yapmıştır.Nizamülmülk’e göre sultan Tanrıtarafından özel seçilmiş biridir (Canatan,2009: 1-27). Burada Göktürk ve Şamanizmdinlerinin izlerini görmek mümkündür.Çünkü buralarda da devlet yöneticisiningörevi Tanrıdan aldığı düşünülmektedir.Ayrıca bu durum ileri ki zamanlardasultanlığın kandan geçtiği fikrine de zeminhazırlayacaktır. Görevin Tanrıdan verildiğiinancı bizi ahlakında Tanrıdan özel olarakverildiği inancına götürmektedir. Budurumda sultanın davranışlarısorgulanamaz. Çünkü o Tanrı tarafındangönderilmiş ve ahlaki olarak Tanrıtarafından donatılmıştır. İşte tüm budurumlar bize göstermektedir ki iş sadeceahlaki boyutta değildir. Sultanın Tanrıtarafından görevlendirildiği inancı yüksekolduğu için dolayısıyla sultanın izlediğipolitikalarda Tanrı tarafındanuygulanmaktadır. İsyanlar bu şekildebastırılabilinmektedir.Halkbaşkaldırmamaktadır. Vergiler tamolarak alınabilinmektedir. Düzenin Tanrıtarafından kurulduğu inancı yüksekolduğundan dolayı refah ta yüksekolmaktadır. Çünkü beklenti yüksek değiltamahkârdır.Ahlak Nizamülmülk tarafından bir siyasetaracı olarak da görülmüştür. Şöyle kikendisi elçilerin günün birinde padişahlarhakkında topladıkları bilgiyi başkalarınaverebileceğini ve de bu durumun bazıaçıklıklardan ötürü sakıncalısayılabileceğini belirtmiştir (Siyasetname21 Fasıl). Bunun için padişah akıllı uyanıkzeki ve de ahlaklı olmalıdır. Ahlak budurumda önemlidir. Çünkü padişahınahlaksız olması onun yönetim etkisinidüşürmektedir. Dönemin şartları göz önünealındığında görülmektedir ki toplum dineönem vermektedir. Din ise ahlaklı olmayıöğütler. Ahlaksız bir padişah bu durumdanötürü otoritesi zayıflamış bir padişahtır.Kendisinin yerine yeni şahıslararanmaktadır. Halkı içinde sayılmaz142


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119duruma düşmüştür. Düştüğü bu durumdasiyasi açıklar meydana gelecektir.İşte burada söylemek gerekir ki Halkınınçoğunluğunun dinine düşkün olduğu şuzamanlarda ahlaksız bir padişahotoritesini, hiçbir şekilde kuramaz.Ahlaksız bir sultan halkını refahaulaştıramaz. Çünkü siyasi kavgalarasebep olur. Halk görür ki başka birpadişaha ihtiyaç vardır, düzenindeğişmesine ihtiyaç vardır. Bundan ötürübaşkaldırmaya ihtiyaç vardır. Hem onlaragöre sultan ahlaksızsa başkaldırmak farzolmuştur.İşte tüm bu durumlardan ötürü padişahahlaklı olmalıdır. Yalan söylememelidir.Halkını bu şekilde kendisine bağlamalıdır.Halkı onun ahlaksız olduğuna inanır isesiyasi açıklıklar meydana gelecektir. Refahortadan kalkacaktır. Hem görülmelidir kihalk ona vergi vermek istemeyecektir.Ahlaksız bir insan her şeyi yapabilir. Herşeyi yapabilen insan hırsızlığı pek alayapabilir. Bunlardan ötürü vergilerverilmez. Devlet zor duruma düşer.Ahlaksız bir padişah söylediğimiz üzerehırsızlık yapılacağı korkusuyla vergileritoplayamaz. Refahı sağlayamaz.Padişah hırsızlık yaparsa halkı ondancesaret alacaktır. Onun hırsızlık yaptığınıduyan gören devlet erkânı devleti talanedecektir. Bu hareketlerin neticesindehalk yoksul düşecek devlet zayıflayacakbelki savaşlarda kayba uğrayacak ve deyıkılma süreci hızlanacaktır. Buhızlanmalar devletin sonunu getirecekgünün birinde yıkılacaktır. Bu neticeleriçerisinde devletin ve halkın refahındankonuşmak abes kaçar. Çünkü halkrefahta değil çöküşte olacaktır.Yoksulluğun ve fakirliğin girdabındasığınacak bir kapı arayacaktır.Konuşmalarımızdan çıkarabileceğimiznetice şudur: sultan refahı sağlamakistiyorsa halkı kendine bağlamakistiyorsa, vergileri eksiksiz toplamakistiyorsa, güven kazanmak istiyorsa, halkıtarafından sevilmek istiyorsa, ekonomiyidüzgün tutmak istiyorsa, hırsızlıkları,yolsuzlukları önlemek istiyorsa ahlaklıolmalıdır. Hatta ahlaklı olmakzorundadır.143


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Nizamülmülk veliaht olmanınkoşullarından birini de ahlaklı olmaktangeçiriyor (Siyasetname 47 Fasıl). Öyle kisiyasetnamesinde veliaht olarak EbuSaid’in gösterdiği oğlunun Ebu Saidtarafından meslek edindirildikten sonra”ahlaki olarak donatıldığınıgörebilmekteyiz.Ebu Said oğlunu veliaht olarak ilanetmeden önce Nizamülmülk’tenöğrendiğimize göre ahlaki olarakdonatmıştır. Bu donatım nedendir?Nizamülmülk’e göre ahlaksız birisipadişah olamaz. Çünkü ahlak kişiyeyönetim becerisi kazandırır. Hattabu durum birincil şarttır.Padişah olacak kişi uzun edep ve ahlaksüreçlerinden geçer. Bu duruma pişmesüreci denir. Pişmemiş kişi yaniahlaklanmamış kişi asla ve katiyenpadişah olamaz. Nizamülmülk’e göreolursa devlet yönetimini sağlayamaz.Devlet çökme sürecine girer. Refahsağlanamaz. Halk yoksullaşır.kişinin ahlaki değerlerinden bahsetmiştir.Hiçbir şeyden bahsetmeden en önce ahlakideğerlerden bahsetmesi onun bu duruma nederece önem verdiğini göstermektedir.Çünkü o ahlaki değerleri sultan olabilmekiçin en yüksek seviyede görür. Onun içinahlak sadece dini bir değer değil aynızamanda devlet yönetebilmek için gerekenbir ihtiyaçtır.KUTADGUBİLİG’DE(YUSUP HASHACİB) AHLAKDiğer siyasetnamelerde de gördüğümüzgibi ahlaki kavramlar Kutadgu Bilig’de deoldukça yüksektir. Manevi ve dini alanlarasık sık değinilmiştir (Adalıoğlu, 2013: 237-253).Dönemin sultanı verilen öğütleremüteakiben devletin sosyal ve ekonomikyapısını değiştirmeye çalışmıştır. YusufHas Hacib ahlaki değerleri çok önemligörmüştür. Ona göre ahlak kişininbenliğinin ulaşması gereken en önemliödevidir. Bu ödev neticesinde kişibenliğine ulaşır.Nizamülmülk adil emir hikâyesinianlatırken(Siyasetname 3 Fasıl). en önce144


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Burada belirtmek gerekir ki Yusuf HasHacib’e göre benliğine ulaşamayan kişiiktidar olamaz. Refahı sağlayamaz. Onuniçin ahlaklı olmak zorundadır.Siyasetnamenin gövdesini ahlaki öğütleroluşturmaktadır. Bu durumda bize YusufHas Hacib’in verdiği önemigöstermektedir.Ona göre her ne kadar İslam’dan ulaşılmışbir ahlak anlayışı olsa bile onun sunduklarıeski Türk geleneklerinin bireryansımalarıdır. Bu da bize Şamanizm’inizlerini yansıtmaktadır. Şamanizm’inyönetim şekli ve ahlaki yapısı metningeneline yapışmıştır (Adalıoğlu, 2013:237-253).Metin boyunca Yusuf Has Hacib’in sık sıkiyilik vurgusu yaptığını görmekteyiz. Onunüstün bir iyisi vardır. O üstün iyiyeulaşamayan kişi yönetici olamaz. Terstensöylemek gerekirse ahlaklı olmayan kişisultan olamaz.kişi yönetici olamaz. Halkının güveninisağlayamaz. Refahı oturtamaz.Söylemlerde bulunduğu konular iyilikideası üzerinedir (Adalıoğlu, 2013: 237-253). İyilik ideası burada sık sıkgözümüze çarpmaktadır. Kişi iyi olmalıdıröğüdü ile yoğrulmuştur. Bu açıdanbaktığımızda iyi olmayan kişi yönetici,sultan olamaz. Ona göre olmamalıdır.Çünkü onun için ilk kural budur. İyiolmayan halkı yönetemez. Refahısağlayamaz. Refah sağlanamasa dadevlette çatlak sesler ortaya çıkar vedevlette bölünme başlar.Ona göre devletin başı bir ahlak sembolüolmalıdır. Herkes ona özenmelidir. Oahlakın tanımı olmalıdır. Herkes onun gibidavranmaya çalışmalıdır. Ahlak onun içinsindirilmiştir. O ahlak ile hareket eder.Ahlak ile politika yapar. Ahlak ileekonomik düzen kurar.Nizamülmülk’te de gördüğümüz üzereahlaklı olmak dönemin dini şartları elealındığında çok önemli bir yer eder. HattaOnun ahlak anlayışının izlerinipolitikasında ve ekonomisinde görmekmümkündür. Dini bir ahlaki anlayışına( ki145


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119bu dönemde ahlak zaten din ile birlikteanılmıştır) sahip bir kişi düşündüğümüzdefaizci sistem kurmadığı çıkarımındabulunulabiliriz. Yaptığı politikaları dinisistem üzerine kurar. Hırsızlık yapmaz.Yolsuzluk yapmaz. Eğer ki bunlarıyapıyorsa ahlaksızdır. Devlet başkanıolmaya uygun değildir. Eğer olursa devletbölünme sürecine girer.Kutadgu Bilig süresince ahlak bazıdogmalarladoğrulanmamıştır.Dogmalardan uzak durulmuştur. Ahlak tekbir parça halinde görülmüştür. Sık sıkahlakın ne olduğu tartışılmıştır. İyinin neolduğu tartışılmıştır. Kutadgu Biligsüresince ahlak bazı dogmalarladoğrulanmamıştır. Dogmalardan uzakdurulmuştur. Ahlak tek bir parça halindegörülmüştür. Sık sık ahlakın ne olduğutartışılmıştır. İyinin ne olduğu tartışılmıştır.Bu iyiye ulaşmanın yolları öğütlenmiştir.Bu durumun faydaları gösterilmiştir.KABUSNAME’DE (KEYKAVUS)AHLAKKabusname de ahlak cevherdir. Cevhereulaşmak gerekir ki devlet düzgünyönetilebilsin. Devlet ancak ve ancakahlakla ile yönetilir. Ahlaktan kusurbulunan yönetici er ya da geç hatalarzincirine tutmak zorundadır.Ahlak yönetimsel bir beceridir. Bunun içingenel olarak bu becerinin üzerineyoğunlaşmıştır Keykavus. Yer yer ahlakınne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.Ahlak ona göre kişinin kendinitamamlamasıdır. Buradan yapacağımızmantıksal bir çıkarım kendinitamamlamamış bir kişi yönetici olamazşeklindedir.Evet, kendini tamamlamamış bir kişi aslave katiyen yönetici olamaz. Bu durumuanlayabilmek için yöneticiliğin vasıflarınıbilmek gerekir. Yönetici halkın refahınısağlayabilmek ile görevlidir. Halkınrefahını sağlayabilmesi için kendisinitamamlamış olmalıdır. Temel hayatikuralları öğrenmiş olmalıdır. Kendi içindegirdiği yolculuğu tamamlamış olmalıdır.Kendi içindeki yolculuğu tamamlamış bir146


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119kişi devletteki yolculuğa girişemez. Oöncelikle kendi yolculuğunu bitirmektedir.Ona göre o yönetici olmak için nefsinmertebelerini atlamalıdır. Nefsine hürmetetmemelidir. Nefsinin kurbanı olan bir kişisultan olamaz. Nefsinin peşinde olduğuiçin halkının peşinden gidemez. Nefsi onuniçin yenmesi gereken ilk düşmanıdır.Bunun için nefsini yenmenin en önemliyolu ahlaki boyuttur. Ahlaklı olmayanbirisi asla nefsini yenemez. Nefsiniyenemeyen biride onun için devletyönetemez.Ahlak onun için ulaşılması gereken biryoldur. Bu yol meşakkatlidir. Bu meşakkatise onu devlet yönetimine hazırlar. Bumeşakkatli yola ne kadar erken çıkılırsa okadar başarılı olunur. Keykavus devletyöneticisinin sıradan bir insan gibiolmaması gerektiğini savunur.Ona göre devlet yöneticisi hayatını bunagöre idame etmelidir. Yaşadığı döneminzamanının üstünde olmalıdır. Bu durumdevlet yöneticisinin erken yaştaevcilleştirilmesi ilkesini ortayaçıkarmaktadır. Bundan ötürü devletyönetimi devleti yönetecek kişiyialternatifleri ile birlikte yetiştirmekzorundadır. Yetiştireceği kişileri küçükyaşta belirlemek zorundadır.EL MEDİNET-ÜL FAZILA’DA(FARABİ) AHLAKBu siyasetnameyi incelediğimizde başlıklarbölümünde dahi ahlaktan bahsedilmiştir.Ahlak ayrı bir konu olarak işlenmiştir.Kendisi milletleri ahlaklarına göre ayırır(Hülagü, 1999: 1-144). Bu bizegöstermektedir ki ahlak onun için önembelirtmektedir. Onun için ahlak devletin vemilletin kaderi için önem göstermektedir.Ahlaksız bir yöneticiye sahip olan devletyönetilmez. Kendisi bu siyasetnameyiyazmadan önce nasihat verme mertebesinegelmek için öncelikle nefsin mertebeleriniatlamaya önem göstermiştir. Nefsinmertebeleri Keykavus gibi Farabi’de degöze çarpmaktadır.Farabi’nin öğütlerini dini eksende elealmak lazım. O dini bir kişiliktir. Ona görebir yönetici Tanrı ahlakı ile bezenmelidir.Tanrı ona zaten ahlak verecektir. Tanrının147


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119ahlakı onda vücut bulacaktır. Gördüğümüzgibi onda Tanrısal ahlaka ermek önemli biryer tutar.Tanrısal ahlakla ile bezenmiş bir kişidevleti yönetmeyi en iyi beceren kişidir.Devleti düzgün bir şekilde yöneten kişi iserefahı ve mutluluğu sağlayacaktır. Refahve mutluluk siyasi ve ekonomikpolitikalarla sağlanacaktır. O zamanburadan şunu çıkarıyoruz: ahlaklı olandevlet yöneticisi politika yapmayı en iyibeceren kişidir.Farabi de ahlak Tanrının desteğini arkayaalmada çok önemli bir yer eder. Onun içinahlaklı olan kişi Tanrının desteğiniarkasına almıştır. Bu yüzden manevidesteği arkasına alan sultan politikayı eniyi yapandır.Onun felsefesi tevhit esaslıdır (Hülagü,1999: 1-144). Tanrı birdir. Hükümdar dabirdir. Tevhit esasları politikaya dayansımıştır. Tevhit esaslarının padişahtatoplandığını görebilmekteyiz. Padişah tekhükümdar konumundadır. Tevhit esaslarıile donanmış bir padişah halkın güveninidaha çabuk kazanmaktadır.Sultan, Farabi'de de Tanrı tarafından özelseçilmiş bir kimsedir. Tüm bunlaraİslam’ın tevhit anlayışı da eklenincedönemin koşulları göz önüne alındığındasultan halkın gözünde yükselmektedir. Budurum tamahkârlığı oluşturmaktadır. Halktamahkâr olunca ve yönetici de ahlaklıolunca refah sağlanmaktadır.ADALET ÜZERİNE SÖYLEMLERSİYASETNAME’DE(NİZAMÜLMÜLK) ADALETAdalette tıpkı ahlak gibi defalarca kezkuranda da vurgulanmıştır. Bu şekliyleahlak gibi ele alınabilir. Hatta ahlakın birparçası olarak bile ele alınabilir. Adaletdünya üzerinde hepimizin ortak paydadabuluştuğumuz bir değerdir. Haklıyahakkının verilmesidir. Haklıya hakkıverilmez ise toplumsal bozukluklar ortayaçıkar. Toplumsal bozuklukların ortayaçıkması refah seviyesini düşürür.Ekonomik sıkıntılar oluşur.Nizamülmülk’e göre padişah devrindekizulümleri önlemek zorundadır(Siyasetname 3 Fasıl). Önlemesi onun için148


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119hayırdır. Zulümlerin bitmesi halkıkendisine bağlayacaktır. Zulümler bittiğiiçin ekonomik kalkınma hızlanacaktır.Refah artacaktır.Hem zaten adaletin olmadığı yerdebaşıbozukluk vardır. Sahipsizlik vardır.Refahtan ve ekonomik kalkınmadan sözedilmez. Adalet herkese eşit şekilde tecellietmelidir. Herkesin hakkını eksiksizvermelidir.Nizamülmülk’e göre vergiler adaletlitoplanmalıdır. Bunun olmaması refahıbitirecek ve halkı ayaklandıracaktır.Halkın ayaklanması ekonomik sıkıntılarıberaberinde getirecektir. Az kazanandanaz alınmalı çok kazanılandan çokalınmalıdır.Ekonomik politikalarda adaletlihükmetmek gerekir. Sultan saray erkânınailtimas geçmemelidir. Çevresinikalkındırmamalıdır. Hatta kendisi dahihalk seviyesinde konforda yaşamalıdır.Yavuz sultan selimin yaşantısı bunabenzemektedir. (rivayetlere göre)Adalet fatih sultan Mehmet kıvamındayaşanmalıdır. Rivayete göre sultan sonanda elini kestirtmemiştir. Adalet çokönem arz etmektedir. Nizamülmülk’e göreadalet isteyenlerin sayılarını düşürmekgerekir (Siyasetname 50 Fasıl).Düşürülmez ise halkta isyanlar başgösterecektir. İsyanların çıkması devletiçin kötü bir durumdur.Adalet olmayan yerde isyan ortaya çıkar.İsyanlar ise ekonomik seviyenindüşmesine neden olur. Ekonomikseviyenin düşmesi refahı altüst eder.Bunun için adalet kavramını tek başınadüşünmemek gerekir. Adalet her alanıetkileyen bir kavramdır. Devletlerinbekası için çok önem az eder.KUTADGUBİLİG’DE(YUSUP HASHACİB) ADALETYusuf Has Hacib töre ve tüze diyereksiyasilere adaletli olmak yönünde öğütlervermiştir. Adaletle yönetilmeyen birdevletin yıkılmaya mahkûm olduğunubelirtmiştir. Yönetimin ilk şartının adaletolduğu belirtilmiştir.149


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Adalet hükümdarın bir bağışlama fiiliolarak görülmemiştir. Töreninuygulanması olarak görülmüştür(Adalıoğlu, 20013: 237-253). Töreuygulanırsa adalet sağlanmış olur. Töreninmutlaka uygulanması gerekir. Hoşgörü veadaletin birbirine karıştırılmaması gerektiğikonusunun üzerinde durmuştur.Yusuf Has Hacib devletin kuruluşfelsefesinde adaletin olması gerektiğinisavunuyordu. Adaletsiz bir devletin topalolacağı kanısındaydı. Refahın ancak buşekilde oluşacağını düşünüyordu. Devletinhalkı himaye etmesini uygun buluyordu.Yusuf Has Hacib e göre adalet bir araçdeğildir. Bir amaçtır. Burada yazarınadalete ne kadar değer verdiğini bir kezdaha görebilmekteyiz. Hukukunüstünlüğünü önemli görmüştür. Suçunaffedilmesini hoş görmemiştir. Ona görebu durum fazilet değildir.( İranlı devletanlayışında suçu affetmek fazilettir)Kabusname’de de adaletin önemigörebilmekteyiz. Keykavus yer yeradaletin önemine vurgu yapmaktadır.Adalet devletin yönetilmesi açısındanönem arz etmektedir. Adalet Keykavus egöre Tanrısaldır. Tanrıdan gelmiştir.Tanrıdan gelen reddedilemez.Adalet sağlanması bunun için çokönemlidir. Adalet devletin yönetilmesi içingerekli bir araçtır.EL MEDİNET-ÜL FAZILA’DA(FARABİ) ADALETFarabi’de de adaletin Tanrının varlığıolduğunu görmekteyiz. Adalet Tanrınıniçinde var olmuştur. Adaletin olmadığıyerde Tanrı ve Tanrısallık yoktur.Adalet toplumları ayırt etme aracı olarakgörülmektedir. Toplum adaletli olanlar veolmayanlar olarak ayrılmaktadır. Devletinyönetim esası olarak adalet üst seviyedeolmalıdır. Adaletsiz toplum yıkılmayamahkûm durumdadır.KABUSNAME’DEADALET(KEYKAVUS)Yıkılmış bir toplumda refah ve ekonomikseviye aramak abes olur. İşte150


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119araştırmamamızın bir kısmı burayadayanmaktadır. Adaletsiz toplumlarsiyasetname yazarlarına göre yıkılmayamahkûmdur.Ona göre adalet sadece mahkemedearanmaz. Devlet erkânında liyakataranmalıdır. Bu da adaletin bir çeşididir.Adalet olmayıp liyakatsiz kişiler bellimakamlara gelirlerse eğer, devlet çökmesürecine girer.BİLGELİK ÜZERİNE SÖYLEMLERSİYASETNAME’DE(NİZAMÜLMÜLK) BİLGELİKBilgelik bilmekten gelir. Türk geleneğindekendini bilmek manasında kullanılır.Siyasetname yazarlarımız genelde bu konuüzerinde durmuşlardır. Bu konu hep önemteşkil etmiştir. Çünkü bilgelik devletyönetiminde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.Nizamülmülk de Sasanilerin yıkılma sürecisöz konusu olduğunda liyakatsiz, iş bilmezadamların iş başında olduğu vurgusuyapılmıştır. Nizamülmülk devletin başındabilge işini bilen kişilerin olması gerektiğineinanıyor.KUTADGUBİLİG’DE(YUSUP HASHACİB) BİLGELİKKutadgu Bilig yasaların bilge kişilertarafından hazırlanmasını söyler. Ona göreyasalar bilge kişiler tarafından hazırlanmazise ve de devlet bilge kişiler tarafındanyönetilmez ise devlet çökme ve bozulmasürecine girer.KABUSNAME’DE (MERCİMEKAHMET) BİLGELİKKeykavus e göre bilge kişiler tarafındanyönetilmeyen devlet içinde refahtan sözedilemez. Çünkü yönetim bir beceridir. Veherkes tarafından yapılamaz. Bu işineğitimi alınmalıdırEL MEDİNET-ÜL FAZILA’DA(FARABİ) BİLGELİKFarabi dini bir kişilik olduğu için ondabilgelik insanın kendini bilmesiyleeşdeğerdir. Kendisini bilmeyen bir insanınhükümdar olamayacağı kanaatindedir.151


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Hükümdar kendisini bilmek zorundadır.Kendisini bilmez ise hükümdar olamaz.FİKRİ DEĞERLER ÜZERİNESÖYLEMLEREKONOMİ ÜZERİNE SÖYLEMLERSİYASETNAME’DE(NİZAMÜLMÜLK) EKONOMİSiyasetname de ekonomik konular vergitemellidir. Vergiye ihtimam gösterilmiştir.Çünkü vergi devletin temel gelirkaynağıdır. Vergi toplarken halka iyidavranılması hususuna değinmiştir. Vergitoplarken iyi sözler güzel sözlersöylenmesi öğütlenmiştir. Bu durum halkane derece önem verildiğini bizegöstermektedir. Burada ahlak da devreyegirer. Ahlak bu durumların oluşmasınısağlar.Halktan vergi toplarken onu zor durumasokmamak öğütlenmiştir. Parasıolmadığında para istenirse gelirkaynaklarını satacağı ve bununla birliktebataklığa saplanacağı söylenmiştir.Bunun için kişinin üretim yaptığı gözönüne alınarak ona yardım edilmesi veüretimin arttırılmasını öğütlemiştir. Aslahalka zulme varan davranışlardabulunulmaması gerektiğini, halkı elüstünde tutması gerektiğini tekrar ve tekraröğütlemiştir.Devleti oluşturan en küçük kurumlaraileler olduğu için tikel den tümele gidenbir anlayış sergilenmiştir. Devletin bekasınaraları boş boş atılarak halkı bertarafetmemeyi, devleti el üstünde tutmanın eniyi yolu ailelerin, bireylerin el üstündetutulması gerektiği anlayışına yerverilmiştir.Durumu olmayan ailelere gerekli yardımlaryapılarak ailelerin yıkılmaması gerektiğiüzerinde durulmuştur. Onun için devletinhuzuru ve refahı bireyin huzuru verefahından geçmektedir. Birey huzurlu verefah içinde olursa devlet zaten huzurlu verefah içinde olur anlayışı hâkimdir.Padişahın vergi memurlarını özellikle takipetmesi gerektiği konusu üzerindedurulmuştur. Kanunlara aykırı iş yapılırsaanında bu duruma müdahale edilmesigerektiği konusunda görüş bildirmiştir.152


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Burada açıkça halka verilen değergörülmektedir. Adalet üzerine verilendeğer görünmektedir. Adalet ekonominintemel ilkesi edinilmelidir. Adalet olmayanyerde ekonomik refah düşünülemez.Verginin olduğundan fazla alınmasınakatiyen karşı çıkmış ve hükümdarı bukonuda özellikle öğütlemiştir. Vergitoplamada adaletli davranılması gerektiğinivurgulamıştır. Eğer böyle olmazsa devletinekonomik ve sosyal sıkıntılara gireceğisöylenmiştir.KUTADGUBİLİG’DE(YUSUP HASHACİB) EKONOMİYusuf Has Hacib siyasetnamesinde vergitoplanmasına ilişkin açıklamalar yapmıştır.Vergi toplanırken kalp kırılmamasıvurgulanmıştır. Vergilerin çabuk vezamanında toplanması öğütlenmiştir.Vergiler toplanırken halkı sıkıntıyasokmamak şeklinde nasihatler verilmiştir.Parası olmayandan para alınmamasışeklinde nasihatlerde bulunulmuştur.Ganimet toplarken adaletli olunmasısöylenmiştir. Savaşlarda yabancının halkınmalına el sürülmemesi öğütlenmiştir.Yusuf Has Hacib’te de görebileceğimiz enönemli husus ekonominin adalet üzerinekurulması olmuştur. Adil bir gelir dağılımıyapılması gerektiği belirtilmiştir. Hakkınıntez zamanda verilmesi gerekliliği üzerindedurulmuştur.KABUSNAME’DE (KEYKAVUS)EKONOMİKabusname de ekonomi üzerinde çokdurulmamıştır. Vergilerin adil toplanmasıgerektiği söylenmiştir. Vergiler toplanırkenhalkın rencide edilmemesi gerekliliğinasihat edilmiştir. Ekonominin temelmaddesi olan insana değer verilmesisöylenmiştir.EL MEDİNET-ÜL FAZILA’DA(FARABİ) EKONOMİEkonomi üzerine ehil kişilerin göreveverilmesi öğütlenmiştir. Ekonominindevlet için ne kadar önemli olduğu gözönüne alınmıştır. Ekonominin153


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119geliştirilmesi için yetişmiş iş gücüneduyulan ihtiyaç belirtilmiştir.Ekonomi burada rızık temelli olduğu içintemel anlayış din eksenli olmuştur. Rızkıveren Tanrı'dır anlayışı ile toprağa tohumatılıp beklenilmesi mantığı hâkimolmuştur. Ekonomin büyümesi için rızkınkesilmemesi gerektiği bunun içindeTanrının istediği gibi bir insan olunmasıgerektiği söylenmiştir.SİYASET ÜZERİNE SÖYLEMLERSİYASETNAME’DE(NİZAMÜLMÜLK) SİYASETBu konuda devletin işleyişi idare şekillerigibi noktalara değinilmiştir. Sultanlıkdönemi olduğu için tekli yönetim üzerinenasihatlerde bulunulmuştur.İşinin ehli insanların gerekli makamlaraoturtulması gerektiği söylenmiştir. İşininehli olmayan insanların devletin işleyişinibozacağını ve de refahı altüst edeceğinibelirtmiştir. Adaletli davranılmaz ve dehatır için yüksek makamlara insanlargetirtilirse halk içinde seslerinyükselebileceği ve de bu durumun refahıbozacağını söylemiştir. Askeri savunmanınönemine dikkat çekilmiş, askerlikmesleğinin şan ve şerefi üzerindedurulmuştur. Askerlik mesleğikutsanmıştır. Vatan savunmasınınkutsallığı üzerinde tekrar ve tekrar sözleredilmiştir. Vatanın savunulmasının zaruretiortaya konulmuştur. Bu durumunsağlanmaması halinde refahın ortadankalkacağı belirtilmiştir.KUTADGUBİLİG’DE(YUSUP HASHACİB) SİYASETZamanında yazılan tüm siyasetnamelerinaksine fars siyasetinden etkilenmemiştir.Türk devlet gelenekleri kökenlidir.Devletin köklerini unutmaması gerektiğihususunda durulmuştur. Devletin onurlusiyaset yapmasını öğütlemiştir.Kültür Yusuf Has Hacib ’de büyük önemarz eder. Kültürün olmadığı yerde devletsiyaset yapamaz anlayışındadır. Çünkükültür ayağın basılacağı sağlam bir yerdir.O sağlam yerden ayak çıkarılırsa eğerdevlet mahvolur. Savrulur ve refah altüstolur. Halk yoksul ve bitap düşer.154


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Kültürün oluşmasındaki en büyük etkenidil olarak gören yazarımız dile ayrı olaraközel bir ihtimam göstermiştir. Dilinyozlaşmaması gerektiğini hükümdarlaraöğütlemiştir. Dil yozlaşırsa eğer, halkyozlaşır, siyaset yozlaşır insan kendineyabancılaşır anlayışındadır.Dil onun için çok büyük anlam ifade eder.Öyle ki kültür ona göre dil ile aktarılır.Nesiller bu şekilde ayakta kalırlar.Yazarımız genel anlayışa ters düşmemeklebirlikte askerlik hakkında yorumlardabulunmuştur. Askerlik mesleği kutsalolarak görülmüştür. Yazarımız için vatansavunması önemli bir husustur. Askerlikanlayışı çizgisine baktığımızda eski Türkgeleneklerinin etkisini bir hayligörebilmekteyiz. Saldırı yoğunluklu buçizgi adalet dağıtmak temellidir. Adaletindağıtılması onun anlayışında refahıdaberaberinde getirecektir.KABUSNAME’DE (KEYKAVUS)SİYASETKeykavus Kabusname ’de sık sık adaletlisiyaset yapılmasını vurgulamıştır. Elçilereözel önem verilmesi gerektiğinisöylemiştir. Devletin başında bilgehükümdar olmasını öğütlemiştir.Yazarımıza göre askerlik bir sanattır. Busanatı iyi icra edemeyenlerin bu görevdebulunmaması gerektiği hususunda birgörüşü vardır. Bu sanatın düzgün icraedilememesinin beraberinde toplumsalbozulmayı getireceği endişesinitaşımaktadır.EL MEDİNET-ÜL FAZILA’DA(FARABİ) SİYASETFarabi siyasetin Tanrının gölgesi gibiyapılması gerektiğini savunmuştur. Onagöre adalet her şeyden önce gelir. Adaletleyönetilen devlet arkasına Tanrı desteğinialır. Adalet içinde oluşan siyaset halkarefah getirir. Padişaha kendisi hakkındaşüphe getirecek işlerden kaçınılmasıgerektiğini ve de devlet erkânını seçerkeniş bilen kişilerin yüksek konumlaragetirilmesi öğütlenmiştir.Vatan savunmasının kutsallığını diniolarak temellendiren Farabi bu durumunüzerinde özellikle durmuştur. Vatan155


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119savunmasının şahadete giden bir yololduğuna dikkat çekmiştir. Vatanınsavunulamaması durumunda toplumunmahvolacağı kendisince eklenmiştir.SONUÇSiyasetname yazarlarımız çok önemlihususlar üzerinde durmuşlardır. Her nekadar bu hususların bir kısmı soyut ve delaf gelişi söylenmiş gibi dursa da asliitibari hiçte öyle değil. Zaten yazarlarımıztüm bu durumları defalarca keztemellendirmişlerdir. Soyut konulardanarta kalan yerlerde kendileri fikri konularüzerine de eğilmişlerdir.Birçok defa soyut konular üzerinden somutkonulara ulaşmaya çalıştık. Araştırmamızıdiğer çalışmalardan ayıran kısım belki debudur. Soyut konular somut durumlardaaranmaz gibi bir eğilim mevcut. Biz bueğilimi yıkmaya çalıştık ve de büyükölçüde yıktığımızı düşünüyoruz.Her ne kadar vergi, ekonomi, siyaset sözkonusu olduğunda sadece somut olgularele alınacakmış gibi dursa da biz buyaklaşıma karşı çıktık. Çünkübahsettiğimiz soyut konular insanlığın vede bireyin oluşması için kesinlikle önemliolan şeylerdir. Adalet, ahlak, bilgelikbunlar bireyin oluşmasında,sosyalleşmesinde, kültürleşmesinde temeletkenlerdir. Bu temel etkenleri göz ardıederek hiçbir yere varamayız. Varmayaçalışsak bile vardığımız yer yanlış yer olur.Yazarlarımızın üzerinde durduğu enönemli konu ahlak olmuştur. Ahlakdevletin bekası halkın refahı için çokönemli görülmüştür. Ahlaksız padişahınhalkına kötü örnek olabileceğisöylenmiştir. Ahlaksız halkın refahıbozacağı vurgulanmıştır. Ahlaksızpadişahın devlet yönetemeyeceğianlatılmıştır. Ahlak tüm bu hususlardanötürü çok büyük önem teşkil eder. Ahlaksadece bu siyasetname yazarlarımız içindeğil tüm siyasetname yazarlarımız içinçok önemli görülmüştür.Yunus emre gibi şairlerimiz bu konuüzerinde sıklıkla durmuşlardır. İlla edepdenilmiştir. İnsanının önce ahlaklı sonramakam sahibi olması vurgulanmıştır.Siyasetnameler boyunca kişiye156


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119çocukluğundan bu yana ahlak dersleriverilmesi uygun görülmüştür.Çocukluğundan bu yana ahlaksalargümanlarla yoğrulması nasihatlenmiştir.Tabi burada siyasetname yazarlarımızın daetkilendiği İslam ahlakı mevcuttur. Ahlakolarak bu ahlaktan bahsetmeliyiz. Çünküyazarlarımız İslam toplumunun içindeyetiştikleri için bu anlayıştanbeslenmişlerdir. Ahlaksız padişahınhalkına kötü örnek olabileceğivurgulanmıştır. Ahlaksız padişahın Tanrıgücünü arkasına alamayacağı söylenmiştir.Zaten bakar isek padişahlarda budönemlerde bu nasihatleri dikkatealmışlardır. Çocuklarını küçük yaşlardanitibaren ahlaksal çizgiyle desteklemişlerdir.Onların başına ahlaksal olarak kendileriniispatlamış hocalar tayin etmişlerdir. Buhocalar çocukları ya da veliahtları demekdaha uygun olur- en önce ahlaksal manadayetiştirmişler ve daha sonra fikri konularüzerine eğilmişlerdirRivayete göre fatih çok yaramaz birçocuktur. Hocasına karşı saygısız tavırlariçerisinde bulunmuştur. Ve hocası budurumu sultan babasına söylediğindesultan babayla hoca fatihe bir oyuntertiplemişlerdir. Bu oyuna göre sultaniçeriye kapı tıklatmadan girecektir ve hocada sultan babaya fatihin gözü önünde tokatatacaktır. İşte burada tüm çıplaklığıylaecdadının ahlaksal anlayışa ne dereceönem verdiğini görebilmekteyiz.Ecdat ahlakı her şeyin önünde tutmuştur.İşte bu ecdadın içerisinde büyüyensiyasetname yazarlarımızda ahlaka çokbüyük önem vermişlerdir. Ahlakı her şeyinönünde tutmuşlardır. Çünkü onlara göreahlaksız bir kişi devlet ve milletyönetemez. Yönetmemelidir. Ahlakısadece davranışsal olgulara indirmemekgerekir. Ahlak bir yaşam biçimidir.İnsanın hayatının her alanını heradımını düzenler. Bu düzenleme tümdünya milletleri için önem teşkil etmiştir.Dinler bu konu üzerine eğilmişlerdir.Peki; tüm bu durumlara karşın biz halenahlakın ne derece önemli olduğunugörememekte miyiz? Devlet yönetimindeahlakın ne derece önemli olduğunu idrakedemiyor muyuz? Etmek zorundayız.157


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Ahlakı devlet yönetiminden çıkarırsakeğer sonumuz roma gibi Osmanlı gibiolmak zorundadır. Ahlak çok önemlidir.Çünkü ahlaklı birey devletinin malınıçalmaz. Halkının hakkını gözetir.Vergileri güzellikle toplar. Vergilerikendi şahsi amaçlarına indirgemez.Yolsuzluk yapmaz. Ülkedeki genelasayişi en iyi şekilde sağlar. Demokratikyaklaşımlara demokratik şekillerdecevap verir.Yazarlarımızın ikinci üzerinde durduklarıen önemli konu ise adalet olmuştur.Adaletsiz düzenin refahı bozacağı verefahın oluşamayacağı söylenmiştir.Adalet ile hükmedilmeyen yerler deekonomik bozulmaların ve toplumsalbozulmaların meydana gelebileceğianlatılmıştır. Peki, adalet nedir? Adalethaklıya hakkını teslim etmektir. Haklınınhakkının ne derece olduğunu belirlemektir.Adaletsiz ortamlarda halk huzursuzolur. Bu huzursuzluk refahı bitirir.Toplumsal ayaklanmalara neden olur.Adaletin olmadığını söyleyen herkeskendisi adaletini kurmaya çalışılır.Bunun neticesinde toplumsal bozulmalarmeydana gelir. Bu bozulmalar ilerikiseviyelerde rejimin ve devletin düşmesineneden olur. Toplumsal huzursuzluklarmeydana gelir. Adaletin olmadığıdevletlerde yıkılma söz konusudur. Halkiçinde refahın bitmesi söz konusudur.Adalet bu derece ciddi bir iştir. Adaletinbağımsız olması gerekir. Bağımsızolmayan adaletten adalet beklenemez.Güçlünün adaletin beklenir. O zamanadalet siyasetin maşası olmamakzorundadır. Siyasetten ve siyasilerden nekadar uzak durursa o kadar iyidir.Adaletçilerin ahlaklı kişiler olmasıgerekir. Ahlaklı olmayan yargıçlarkişiliklerini satabilirler. Bu durumtoplumsal ve devletsel refahınbozulmasına neden olur. Adalet bizzathükümdar tarafından tesis edilmelidir.Yargıçların bağımsızlığı hükümdartarafından sağlanmalıdır. Yargıçlarınbağımsızlığı ve güveni sağlanmazsa eğerinsani bazı zaafların vereceği zararlarkaçınılmazdır.158


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119Rivayete göre fatih sultan Mehmetgayrimüslim bir mimarın elini kestirtmiştir.Mimar adalete sığınmış ve de padişahyargıcın önüne çıkarılmıştır. İşinneticesinde fatih suçlu görülüp elininkesilmesine hüküm verilmiştir. Mimarfatihi son anda affetmeseydi fatihin elikesilecekti. İşte tam da burada iki hususvar. Birincisi gayrimüslim birisine adalettesis edilmesidir. Kişinin rengine, dinine,diline, ırkına bakılmadan adaletsağlanmalıdır. Siyasetname yazarlarımızadalet hususunda itina ile titizlikgöstermişlerdir. Adaletin olmadığı yerderefahın olmayacağı defalarcavurgulanmıştır. Refah ancak adaletinolduğu yerdedir. Adalet tesis edilmedentoplumdaki refah sağlanamaz. Refahsağlanamaz ise toplumsal bozukluklarmeydana gelir.İşte bizim burada söylememiz gereken şeyadaletin nasıl tesis edileceğidir? Adaletmahkemeler tarafından tesis edilmelidir.Yargıçlar bağımsız olmalıdır. Yargıçlarınbağımsızlığı beraberinde mahkemelerindebağımsızlığını getirecektir. Mahkemelerinbağımsız olması adaleti beraberindegetirecektir.Yazarlarımızın değindiği bir diğer konu isebilgelik olmuştur. Bilindiği üzere devletyönetimi bir sanat işidir. Ve bu sanatıbilmeyen kişiler devlet yönetemezler.Yazarlarımız bu durumu vurgulamışlardır.Padişahın ve çevresinin filozof olmasınadikkat çekmişlerdir. Bu işin eğitiminialmış becerikli kişilerin bu makamlaraoturtulması gerektiği söylenmiştir.Siyasette liyakat çok önemlidir. Budurum hayati derecede önem gösterir.Adalet sağlanamayıp iş bilmeyen kişileriş başına gelirse devlette çökme sürecibaşlar. Şöyle ki ekonomi alanınaekonomiden anlamayıp sadece devletlininyakını olduğu için birisi atanırsa o kişidevletin devletin işleyişini bozar. Devletinişleyişi çarklara benzer. Çarklardanbirisinde bozulma meydana gelirse diğerçarklarda da bozulmalar meydana gelir.Ekonomiden anlamayan birisiekonomiyi altüst edebileceği gibidevletin diğer kurumlarını damahvedebilir. Bu şekilde devlette refahadına herhangi bir şey kalmaz. Devleti159


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119oluşturan maddeler de birey olduğunagöre burada halkın da refahınınbozulacağı çıkarımına ulaşabiliriz.Halkın refahının bozulması sosyolojikdeğişimlere sebep olacaktır. Belki rejimdeğişecek devlet çökme sürecinegirecektir.Nasıl ki yoldan geçen bir adam doktorolamıyor, nasıl ki mühendis saksafonçalmıyor, nasıl ki öğretmen mühendislikyapmıyor işte öyle de devleti herkesyönetemez. Devlet ancak özel eğitiminialmış kişiler tarafından yönetilmelidir.Herkes devletin yönetiminekarışmamalıdır. İşinin ehli olan kişilerdevletin ve milletin başında olmalıdır.Filozof hükümdar olmalıdır. Öyle ki tarihiuzun uzadıya okumayan ve tarihtenanlamayan ondan çıkarımlardabulunamayan birisi asla hükümdar olamaz.Olursa eğer tarihsel dersleri bilmediği içinmağrur ve zelil olur.Siyaset ve ekonomi üzerine bakarsakburada vergilere çok önem gösterildiğinigörebileceğiz. Bu konular incelenirkenadil vergi alımı ve de vergi toplarkenhalka eziyet edilmemesi bilakis onlaraihtimam gösterilmesi vurgulanmıştır.Devletin temelinin aile odaklı olduğugösterilmiştir. Bunun için ailelere önemverilmesi gerektiği hususundadurmuşlardır. Tüm bu durumlarınneticesinde devlet içerisinde ve halkiçerisin de hem ekonomik hemtoplumsal refah olacağı belirtilmiştir.Kısa kısa değindiğimiz bu konularıniçlerini açmakta faydalar görmekteyiz.Şöyle ki devletin temeli bireydir. Bireyeyapılan yatırım devlete ve milleteyapılmıştır. Birey ne kadar gelişirse devleto kadar gelişir. Bireye ne kadar önemverilirse devlete ve millete de o kadarönem verilmiş olur. Çünkü devleti tek tekbireyler oluşturur. Bireyleri doğruşekillerde yetiştirmek, herkesiuzmanlaşabileceğialanlarayönlendirmek devletin ve milletinrefahını sağlamak adına çok önemlidir.Burada işin içine eğitim girer. Eğitimçok önemlidir. Olmazsa olmazdır. Eğitimolmazsa ya da sağlam bir şekilde verilmezise devletin içine yetişmiş iş gücü aktarımı160


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119çok az olur. Bundan ötürü devletyönetilemez hale gelir. Eğitimsiz kişilertoplumun seviyesini düşürür. Kaliteyiazaltır. Bunun için eğitime çok önemverilmesi gerekir.Eğitim haddizatında basitmiş gibi görünsede gerçekte hiçte öyle değildir. Eğitimkamudan siyasala her alanı oldukçayüksek derecede etkiler. Halkın refahınıartırır ya da azaltır. Eğitilmiş bireylerdevleti ve milleti kalkındırır. Toplumsalrefahı sağlar. Eğitilmiş bireyler ileridedevleti yöneteceklerdir. Bunun içinbireyler özenli bir şekildeyetiştirilmelidirler. Aslına bakarsak devletyönetmesine de ihtiyaç yoktur. Bireyçarklardan herhangi birisi olur. En kötügibi görünen mesleğe dahi girdiğindeeğitimli birey çarkı güzel döndürür. İşinikusursuz yapar ve milletine faydası fazlaolur. Bu açıdan bakıldığında eğitimin nederece önemli olduğunu görebilmekteyiz.Siyasette ve vergi alımında ahlaklı veadaletli davranılmasını araştırmamızınbelli noktalarında defalarca vurguladık.Vergi alımlarındaki adaletsizlik, gelirdağılımındaki adaletsizlik toplumsalbozulmalara neden olur.Vergi alınırken bireylere iyi davranılmasıgerektiği söylenmiştir. Burada bireye nederece önem verildiğini bir kez dahagörebilmekteyiz. Vergiler alınırken bireyinzor durumda bırakılmaması önemligörülmüştür. Birey zor durumda bırakılırsaüretim araçlarını satabileceğidüşünülmüştür. Üretim araçları satılırsaüretimin duracağı bu durumun en önceaileyi sonra da devleti zor durumdabırakacağı anlatılmıştır. Siyasetnamelerboyunca satır aralarında bu kadar incefikirlere rastlamamak mümkün değildir.Kısa olarak tekrar izah etmek gerekirsetoplumda refah ahlak ile başlar. Ahlakınolmadığı yerde huzur ve güven yoktur.Adalet ile devam eder. Adaletingüvenilir bir şekilde tesis edilmesitoplumsal refahı artırır. Bilgeliküzerinde durulması gereken önemlikonulardandır. Devletin liyakat sahibikişiler tarafından yönetilmesigerekmektedir. Bir başka hususvergilerin düzgün bir şekilde toplanması161


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:90 K:119ve halka önem gösterilmesidir. Halkayapılan herhangi bir yatırım toplumsalrefaha yapılmış olmaktadır. Bunun içineğitime azami derecede önem göstermekgerekir.KAYNAKÇAADALIOĞLU, H.H. (2013). BirSiyasetname Olarak Kutadgu Bilig,Selçuk Üniv. TürkiyatAraştırmaları Dergisi, sayı 34,Güz/Autumn, ss. 237-253AKYÜZ, Ü., (2009). Siyaset ve Ahlak,Yasama, Sayı:11 Ocak, Şubat,Mart, Nisan, s.95CANATAN, K., (2009). Geleneksel Siyasetve Devlet Felsefesinin Bir YorumuOlarak “Siyasetname” BüyükDevlet Adamı Nizamülmülk’ünDevlet ve Siyaset Anlayışı Üzerine,Türkish Studies, V4/7 1-27DİĞER KAYNAKLARSiyasetname 3.fasılSiyasetname 21. FasılSiyasetname 47. FasılSiyasetname 50.fasılNahl SURESİ 90. AyetİNTERNET KAYNAKLARIhttp://www.antoloji.com/ilim-ilimbilmektir-siiri/Erişim Tarihi: 16.11.2014ÇAM, E., (1975). Siyaset Bilimine Giriş,İstanbul Üniversitesi İktisatFakültesi Yayınları, No:351, s.9MAX WEBER, (1995). Toplumsal veEkonomik Örgütlenme Kuramı,(Çev. Özer Ozankaya), İmgeKitabevi, Ankara, s.92HÜLAGÜ, O., (1999). Farabi ve İbn-İHaldun’da Devlet Düşüncesi “PostsTagged El-Medinet’ül Fazıla”,Kırkambar Yayınları,1 Baskı Nisan1-114162


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL’İN “SANAT” ŞİİRİ ÜZERİNE BİRİNCELEMEAN EXAMINATION ON FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL'S “SANAT”POEMFiliz FURTANAUşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim DalıTezli Yüksek Lisans Öğrencisifiliz_furtuna@hotmail.comÖzet: Şiir, çok farklı kaynaklardan beslenen,toplumun farklı kesimlerine seslenen ve buözelliği nedeniyle de birçok bilimle bağlantılıbir sanat dalıdır. Edebiyatın vazgeçilmez birkolu olan şiir sanatı, farklı unsurları içindebarındırması hasebiyle farklı inceleme metotlarıile açıklanmaya çalışılmıştır. Son yıllardagöstergebilimsel, anlamsal, biçimsel vepsikanaliz inceleme metotları şiirin açıklanmasıve şairin kapalı bir biçimde söylediklerinin günyüzüne çıkarılması için kullanılan önemliinceleme yöntemlerindendir. Bu bağlamda,Faruk Nafiz’in memleket şiiri diye adlandırılanakımın manifestosu sayılan “Sanat” adlı şiiriçeşitli inceleme alanlarıyla bağlantılı olarakdeğerlendirilmeye çalışılmıştır. Milli Edebiyatakımı ve Faruk Nafiz’in diğer şiirleri üzerindekısaca durularak asıl konuya bir zeminhazırlanmıştır. “Sanat” adlı şiirindeğerlendirilmesi sırasında şiir bölümlereayrılmış ve her bir bölüm için farklı görüşlereyer verilmiştir. Daha çok şiirin tamamınahâkim olan tezatlık üzerinde durulmuş, butezatlığın altında yatan psikanalitik noktalaradeğinilmiş ve şiire farklı bir bakış açısıgetirilmeye çalışılmıştır.Anahtar Kelimeler: Şiir, Faruk NafizÇamlıbel, Sanat, Edebiyat, Psikanaliz.Abstract: Poetry is an art branch that lives onvery different resources, appealing to differentparts of the population and because of thisfeature, is connected to many of the sciencebranches. Indispensible branch of the literaturepoetry is tried to be explained by differentreview methods as a consequence of itsinvolving different factors. In recent years,semiological, semantic, formal andpsychoanalysis examination methods are one ofthe important methods that are used for thebringing to light what the poet saysinsinuatingly. In this case, named "Sanat (Art)"poem which is considered as manifest of theFaruk Nafiz's "Memleket (Motherland)" namedpoem, were tried to be examined as connectedto variety of examination areas. A basis for theprimary concern was formed by emphasizing onthe National Literature movement and FarukNafız's other poems. During the assessment ofthe poem named "Sanat (Art)", the poem wassectioned and different views were placed foreach section. Mostly, oppositeness thatdominant in the poem, were emphasized,psychoanalytic points that are underlying thisoppositeness were mentioned and tried to bringa different point of view to poem.Key Words: Poetry, Faruk Nafiz Çamlıbel, Art,Literature, Psychoanalysis.163


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117GİRİŞŞiir asırlar boyunca insanlarıoyalayan, dertlerini dillendirmelerini,sevinçlerini ve heyecanlarınıbaşkalarına aktarmalarını sağlayan biraraç olarak önemini günümüze kadarkorumuş bir sanat dalıdır. Toplumunüyeleri tarafından oluşturulmasıhasebiyle de toplumda yaşanan savaş,göç, milli duygulanmalar,kahramanlıklar, ölümler, vb.etkenlerden etkilenir. Zaman zamanbireysel duygulanmalarla zaman zamanda milli duygularla oluşturulan akımlar;şiiri, şiirin konusunu, söyleyişini,biçimini değişikliğe uğratarak kendisineuydurur. Bu nedenle, şiirle uğraşanlarda bu akımları, şiirin ilintili olduğubilimleri, diğer sanat dallarını yakındantakip etmek ve bu alanlarla ilgilibilgilenmek ihtiyacını hissederler.Bu açıklamalara örnek olarak şiirile psikanaliz arasındaki bağ verilebilir.“Popper’e göre, psikanaliz metafizik birmasaldan ibarettir” (Tura, 2005: 9). Bumetafizik masal, simgeler, imgeler,semboller ve kelimelerle kurulur. Bubakımdan şiir ile psikanalizin kullandığımalzemenin aynı olduğu (kelime,sembol, imge, simge vb.) iddiaedilebilir. Aralarında bu derece sıkı birbağ bulunan şiir ile psikanaliz birbütünlük oluşturmakta ve edebiyatlailgilenenlerin psikanalize yönelmelerinesebep olmaktadır.Millî Edebiyat Dönemi içerisindeele alınan Faruk Nafiz Çamlıbel, bazışiirlerinde psikanalitik bir yorumlaaçıklanabilecek semboller kullanmıştır.Yazımıza konu edindiğimiz “Sanat” adlışiirinde de bu psikanalitik unsurlardanbirkaçına yer verilmiştir. Bu bağlamda,sanatçının ait olduğu Milli EdebiyatAkımı ile Faruk Nafiz Çamlıbel ve bazıeserleri hakkında kısa bilgiler verilerek“Sanat” adlı şiiri farklı açılardan(psikanaliz, biçim, anlam)değerlendirilmeye çalışılacaktır.Milli Edebiyat çığırı diyeadlandırılan ve 1940’lı yıllara kadaregemenliğini sürdüren devirde, şairler164


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117üç kurala bağlı kalarak şiir yazmışlardır.Buna göre bu akıma uyan şairlerinbirçoğu hece vezni ve duru bir Türkçeile memleket meseleleri üzerindedurmuştur. Cumhuriyet’in ilanındansonra da devam eden bu akım birçokşair tarafından benimsenmiş vememleket şiirleri yazılmıştır. Buşiirlerde Anadolu köylüsü kimi zamanyüceltilmiş kimi zaman da fakir ve cahiloluşu ile ön plana çıkarılmıştır.Mehmet Kaplan’ın “HanDuvarları” adlı şiiri tahlil ederkendeğindiği üzere Anadolu ve Anadoluköylüsü ancak I. Dünya Savaşı’ndansonra, düşman işgalleri esnasında aydınkesimin dikkatini çeker. Bu dikkat,köylünün fakirliği ve çaresizliğiüzerinde yoğunlaşır. Aydının Türkköylüsü ile buluşmasına ve eserlerdeanlatılan Türk köylüsü imajınadeğinmesi hasebiyle Mehmet Kaplan’ınşu değerlendirmesi bize yol göstericiolacaktır:“I. Dünya Savaşı’ndaimparatorluğun yıkılması, Türkiye’nindüşmanlar tarafından istilâ edilmesi,aydınların dikkatini Anadolu’ya çevirir.Savaş kazanıldıktan ve yeni bir devletkurulduktan sonra Anadolu’ya gidenaydınlar orada şimdiye kadarunuttukları veya müphem olarak farkınavardıkları acı gerçeklerle karşılaşırlar:Çıplak bozkır, fakir ve zavallı Türkköylüsü. Bu karşılaşma onlarda bir şoktesiri uyandırır. Cumhuriyet devri Türkedebiyatı bu şokun akisleri ile doludur”(Kaplan, 2008:23).Aydın ile Türk köylüsününkarşılaşması sonucunda memleketi konuedinen eserler ve memleketçi şiirlerkaleme alınır. Bu şiirleri yazanlar veşiire yansıttıkları duygular şu şekildeözetlenebilir:“Yeni rejimin getirdiğiyönelimlerin büyük ölçüde edebîdüzleme gönüllü yansıması olanmemleket şiiri Faruk Nafiz Çamlıbel,Halit Fahri Ozansoy, İbrahim AlâattinGövsa, Ömer Bedrettin Uşaklı,Kemalettin Kâmi Kamu, Zeki ÖmerDefne ile toplumcu yönleri de olan165


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117Mustafa Seyit Sutüven ve SabahattinAli gibi isimlerin kaleminde daha çokromantik, iyimser, umutlu bir tematiktutumla Anadolu’nun, Anadoluinsanının güzel, olumlu, yüce yönlerinişiirleştirmeyi amaç edindi” (Halmanvd., 2007:29).Bu şairler içinde yer alan FarukNafiz de şiirlerini oluştururken milli veferdi duyarlılıkla farklı kaynaklardangelen unsurları sentezlemiş ve EdebiyatıCedîde zevkini Millî Edebiyat Dönemişiirine taşımıştır. “”Sanat” adlı şiirimemleket edebiyatının dayanacağıkaynakları; “Han Duvarları”,“Anadolu’nun çilesi ve ıstırabını;“Çoban Çeşmesi”, bu mekânıntürküsünü ifade eden şiirlerdir” (Aktaş,2005: 184).1922 yılından itibaren Anadolu’yave geldiği çevreye karşı takındığı tavrıortaya koyacak şiirler yazan FarukNafiz, kesin tavrını 1926 yılında yazdığı“Sanat” adlı şiiri ile dile getirir.Milliyetçi ve memleketçi şiirinpolitikası sayılan “Sanat” adlı şiiri, millîvarlık ve hayatın dile getirilmesi üzerinekurgulanmıştır (Birinci, 1993: 41–42).Daha çok milliyetçi bir tavrıyansıtan “Sanat” şiirinde psikanalizintemel kavramlarından olanbilinçdışından da yararlanılmıştır.Freud’un birinci “topik” ayrımınınve aslında bütün psikanalizin temelkavramı bilinçdışıdır. Hatta Freudpsikanalizin bilinçdışının bilimiolduğunu ve bu nedenle fiziklekimyanın ayrı sorgulama alanları olanfarklı bilimler olması gibi psikanaliz ilepsikiyatrinin de farklı bilimlerolduğunu,dolayısıylakarşılaştırılmalarının yersiz olacağınısöyler (Tura, 2005: 65).Lacan, Freud’dan daha farklı birbilinçdışı tanımlaması yapmaktadır.“Bilinçdışı Lacan’da, onun dil-insanilişkisi anlayışının mantıki vekaçınılmaz bir sonucudur: Bilinçdışıdil’in mantıki bir içerimidir. Bir başkadeyişle bilinçdışı, “dil (simge)- insanilişkisi” anlayışının “totolojik – a priori”bir neticesidir” (Tura, 2005: 66).166


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117Diğer taraftan, bilinçdışınıiçgüdülerin oluşturduğunu iddia edenlerde vardır. Tura’ya göre;(…)bu bir kısa söyleme tarzıdır.Yoksa içgüdülerin, duygulanımların,heyecanların bilinçdışı olduğudüşünülemez. Bilinçdışı olan bunlaradenk düşen fikirlerdir. (...)Kişi belli birduygulanım ve heyecanı bilinçli olarakyaşantılar, ancak bunlara denk düşenfikirler her zaman bilinç alanında yeralmaz, esas fikirler bilinçdışı kalırkenbunların yerine başka fikirler bilinçalanını kaplar: Kişi duygularınıtamamen farklı fikirlerle yorumlayabilir(Tura, 2005: 67). Buna göre,bilinçdışının simgelerden oluştuğu vesimgesel kültür yaşantısının sonucuolduğu söylenebilir. Bu noktada,simgelerle kurulan ve milli edebiyatınpolitikasını yansıtan “Sanat” şiiri ilebilinçdışı ortak bir noktada buluşur. Herikisi de simgeleri içermektedir. Buyargımızı kanıtlamak için şiir-psikanalizortaklığına değinen ve Cafer Şentarafından ortaya konulan şu görüşe yervermeliyiz.Şiir ile psikanalizin ortakyanlarına değinen Cafer Şen, şunlarıdile getirmektedir:Şiire yansıyan önerme ve teorilerpsikanalitik önerme ve teoriler gibideneysel değil teorik-hipotetiktir.Bunun en önemli nedeni de pek çokalanın ve bilimin bilgi nesnesi dış dünyaolurken hem psikanalizmin hem deşiirin bilgi nesnesinin “iç dünya” ve bu“İç dünya”yı dışa vuran “temsilidünya”nın dil olmasıdır. İşte bu noktadadış gerçeklik olgularının bireyin “içdünyasında nasıl yaşantılandığı,değerlendirildiği, yorumlandığı,anlamlandırıldığı” (Tura 2004: 41) heriki alanda da dil aracılığıyla dışa vurulurve anlaşılır olarak kabul edilir. Bunedenle Lacan’a göre psikanaliz “Herşeyden önce insan konuşmasınıanlamakla ilgilidir ve dilbilim, retorikve şiir onun vazgeçilmezmüttefikleridir” (Bowie 2007: 8). Freudise “benden önce şairler ve filozoflar167


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117zaten bilinçdışını keşfetmişti, benyalnızca bilinçdışının incelenmesinisağlayacak bilimsel yöntemi keşfettim”(Phillips 2007: 28) ifadeleriylepsikanalizmin araştırma nesnesi olanbilinç dışını ilk keşfedenin şairler vefilozoflar olduğuna dikkat çekerek,şiirle psikanalizmin müştereğine dikkatçeker (Şen, 2010: 205).“SANAT” ŞİİRİNİN FARKLIAÇILARDAN İNCELENMESİYukarıda da değindiğimiz üzereyazımızın ana konusu olan “Sanat”şiirini psikanaliz, biçim, anlam vb.yönlerden değerlendirmeye çalışacağız.Bu nedenle öncelikle şiirin anlamsal,biçimsel yönleri üzerinde genel biraçıklama yapacağız.Mehmet Kaplan tarafındanMilliyetçi ve Memleketçi şiirinpoetikası olarak görülen 1 “Sanat” şiiri 6dörtlükten meydana gelen ve hecenin1 Detaylı bilgi için bakınız: KAPLAN Mehmet,(1994), Türk Edebiyatı Üzerinde AraştırmalarII, S:303.7+7 duraklı 14’lü kalıbıyla yazılan birşiirdir.Muhatabına doğrudan seslenmekve onu üzerinden poetik fikirlerini dahada somutlamak için ikinci tekil kişiyeseslenen şair, 7+7 duraklara başvurarakhem bir konuşma, hitabet atmosferisağlar hem de şiire ahenk kazandırır.Yine çapraz kafiye örgüsününkullanıldığı şiirde, daha çok tam vezengin uyakları tercih eden şair, derunibir ahenk oluşturduğu gibi şiire müzikalbir hava katar. Öte taraftan asonans vealiterasyon gibi ünlü ya da ünsüztekrarlarına başvurulması, şiirdekimusiki öğesini güçlendirdiği gibi, şairinsözcükleri çok titiz bir biçimdeseçtiğini, sözcüklerin tınılarına,müzikalitelerine ve aralarındaki uyumadikkat ettiğini gösterir (Demir,2014:75).Ortaya koymak istediği poetiktavır, şairin kelimeleri seçiminde vekelimelerin yerlerinin tespitindeoldukça önemlidir. Nitekim Çamlıbel,bu şiirinin tamamında düşüncelerini168


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117daha da net bir biçimde vurgulamak içinsıfatlardan yararlanmış, ses uyumları,hece ölçüsü kalıbı, uyak ve kafiyedüzeni üzerinde titizlikle durmuştur.Şiirin tamamında “Faruk Nafiz,daha çok Müslüman Türk toplumu ilekozmopolit kesim arasında sanatbağlamında bir karşıtlığı ortaya koyarve millî sanatı yüceltir” (Çetin, 2010:222). Karşıtlıkları ortaya koyarkenkullandığı sıfatlar milli sanatı yüceltmeamacına hizmet ettiği için şairin kelimeseçimi hakkında Fethi Demir tarafındanyapılan şu değerlendirmeye de yervermeliyiz:Sanat şiiri dilbilgisel açıdan tahliledildiğinde dikkati çeken şeylerinbaşında sıfatların çokluğu gelir. Kendipoetik fikirlerini anlatmayı şiirinizleksel boyutunun merkezine oturtanşair, sadece kendisinin değilCumhuriyet’le birlikte Anadolu’yayönelen “romantik memleketçi” şiirinilkelerini nitelemek ve betimlemek içinsıfatlardan epey yararlanır. Nitekimbaşlık dâhil 142 sözcükten oluşan şiirde35 sıfat, 43 isim, 9 zarf, 4 edat, 3bağlaç, 15 zamir, 1 ünlem, 19 fiil, 13fiilimsi türünden sözcük vardır.Fiilimsilerin de 7 tanesinin sıfat-fiilolduğu göz önünde bulundurulursaşiirde, niteleme ve betimleme eğilimininbelirleyiciliği ortaya çıkar. Yine 24dizeden oluşan şiirde 16 tümceninbulunması, mecazlı ve soyut ifadelerdençok gerçek ve somut anlamlısözcüklerin kullanılması, şairin poetikfikirlerini açık ve net bir biçimde ifadeetmek istemesinin nedenidir (Demir,2014: 75).Fethi Demir’e göre şiirde açık venet ifadeler ve bu durumun birgöstergesi olan sıfatlar kullanılsa da yeryer kapalı söylemlerin varlığından sözedilebilir. Bu kapalılık daha çokpsikanalizinverileriyleaçıklanabileceğini düşündüğümüzsimgelerden kaynaklanmaktadır. Birmonolog şeklinde kurgulanan “Sanat”şiirinde, bilinçdışının temelini oluşturansimgelerden yararlanılmıştır. Busimgelerin farklı yazarlar tarafından169


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117farklı yorumları mevcuttur. Bubağlamda şiirin ilk kıtası ve bu kıtayagetirilen açıklamalara yer verilmelidir:SANAT“Yalnız senin gezdiğin bahçede açmazçiçekBizim diyarımız da bin bir baharısaklar!Kolumuzdan tutarak sen istersen biziçek,İncinir düz caddede dağda gezenayaklar” (Çamlıbel, 2008:91).Şiirde yabancı birisine, dahadoğrusu kendi kültürüne yabancılaşmış,kozmopolit birisine hitap edilir. Bumuhatap, şairin kendisinden öncekiedebiyatçıların büyük bir bölümünütemsil edebilir. Şiir baştan sona (sen) ve(biz) zamirleri üzerinde kuruludur. Sen– biz bir farklılığı, (sen) azlığı, (biz)çokluğu, kalabalığı ifade eder. Ancakbu (sen – biz) üzerine kurulu monologher kıt’ada yeni ve değişik unsurlarlazenginleşir. Değişmeyen tek husus(sen)in gayri millî, biz(in) millîoluşudur. (Sen) ile (biz) bir mukayeseetrafında işlenir. Şiirin kompozisyonunabu karşılaştırma hâkimdir (Birinci,1993: 42 – 43).Birinci’ye göre şairin kendisi vekendisinden önceki şairleri temsil edensen–biz karşıtlığını Mehmet Kaplan şuşekilde dile getirir:(…) Faruk Nafiz, ‹‹nes›› diyehitap ettiği bir yabancıya karşı, ‹‹biz››adına onunkinden farklı bir sanat vehayat görüşünü müdafaa eder. Şiir, ikitaraf arasındaki tezada dayanır.‹‹nes›› diye hitap edilen şahısveya grup, batılılaşmış, incelmiş, yapmave bozulmuş bir sanat ve kültüranlayışına sahiptir (Kaplan, 1994: 303).Sen ve ben karşıtlığını yazar ya daşair ile Anadolu insanı düzlemindeyorumlayanlar da söz konusudur. Şiirdeyaratılan sen – ben tezadına farklı biraçıdan bakan bu yoruma da yervermeliyiz:(…) kişiler bağlamında tematikgüç olarak öz değerlerine170


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117yabancılaşmamış aydın tipi ve millî vemanevi değerlerine bağlı Anadoluinsanı yer alır. Bu insan tipi,Anadolu’nun temel harcıdır. Karşı güçteise, Anadolu’yu tanımayan değerlerineyabancılaşmış, yanlış Batılaşmış,kozmopolit, dejenere aydın tipi bulunur(Karabulut, 2012:49).Tüm bu yorumların ortak noktasıise ‹‹nes›› diye hitap edilen kesimingayri millî, ‹‹Biz›› diye adlandırılankesimin millî oluşudur. Millî ve gayrimillî unsurların sembolü olan sen ve bizzamirleri bir ötekileştirmeyi de ifadeeder. Bu durum psikanalizde şu şekildeaçıklanabilir: “İnsanın kendiniötekilerden ayırmasının çekirdekleri,Lacan’ın narsistik dönemi olan AynaEvresi’nde temellendirilebilirse de esasitibariyle bu ayrım, simgenin dolayımsağlayan niteliği sayesinde gerçekleşir”(Tura, 2005: 72 – 73). Bu durumu birazdaha netleştirmek için şu cümlelere deyer vermeliyiz.(...) Lacan’da Ben ile Benolmayan’ın ayrışması, gerçekliğingerçeklik statüsüne ulaşması özne ilenesne arasına giren simgenin dolayımısayesinde olmaktadır. Gerçi Lacan’ınnarsistik dönemi olan Ayna Evresi’ndeBen (je) denebilecek bir şey ortayaçıkmış, ayrışmaya başlamıştır, ama busadece bir imkândır ve bu imkânıgerçekleştiren bir dolayım aktıdır;simge kullanmaktır. Çocuk, kültürelbabanın, simgenin dünyasına girdiğioranda, annesi ile dolayımsız ilişkisini,eksiksiz solipsizmini yitirir; böylece dekendisini annesinden ayırt etmeyebaşlar. Kendisini annenin bir parçası(fallusu) olarak görmek yerine,annesinden kopmuş bir bütünlük olarakalgılar. Ben’in ayrışması demek Ben’inBen olmayan’dan ayrışması demektir.Gerçekliğin gerçeklik statüsükazanmasını koşullandıran süreç debudur zaten (Tura, 2005: 76).Faruk Nafiz Çamlıbel, çocuktagörülen Ben ile Ben olmayanınayrışmasını toplumsal düzeyde yaşamışve bütün güzelliklerin, inceliklerinkendi tarafında olduğunu iddia eden171


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117“sen”le farklı olduğunu anlamıştır.Çocuğun annesiyle ayrışması ve farklıbir ben olduğunu anlaması gibi FarukNafiz’de “sen” diye hitap ettiği ve“Batı”nın sembolü olduğunudüşündüğümüz tarafla kendisini ayırteder. Ait olduğu topluluk adına konuşanşair, “Bizim diyarın”da (Anadolu) binbir güzellikleri bünyesindebarındırdığını söyler (Birinci, 1993: 43).Yine birinci kıtada yer alan “düzcadde” ile “dağda gezen ayaklar”ifadeleri sen – biz karşıtlığını iyicevurgulayan unsurlar olarak göze çarpar.Bu ifadelerde “Sen” ile “Ben”in farklıçevrelerde yaşadığı gözler önüne serilir.Büyük kentlerin daha doğrusu Batıkültürü ile işlenmiş kentlerin sembolüolduğunu düşündüğümüz “düz cadde”,şair tarafından eleştirilen ve peksevilmeyen bir unsur olarak dikkatimiziçekmektedir. Diğer taraftan Anadolucoğrafyasını hatırlatan ve şiirde dilegetirilen “dağda gezen ayaklar” şairintarafını tuttuğu ve toplumumuzun asılunsurlarını oluşturan Anadolu insanınıtemsil eder.“Sanat” şiiriyle biz ile senarasındaki farkı bildiğini gösteren veçeşitli sembollerle (cadde-dağ, kilisecami,balerin-zeybek, orkestra sesi-Anadolu insanının acıklı nefesi, heykel-Anadolu kadınının kıvrılmayan beli) bufarklılığı ortaya çıkaran Faruk Nafiz’in,bunları bilme ya da anlama noktasındadeğerlendirilmesi psikanalizde şuşekilde dile getirilir:Psikanalitik yaklaşımın amacısadece öznenin kendisini bilmesinisağlamak değil, ama daha çok özneninkendisini anlamasını sağlamaktır.Psikanalitik yaklaşım kendiliğinden,zaten, adını koymadan, belli birvaroluşçuluğu içermiş olur. Öte yandan“anlamak”, bilmenin tersine, bir bakımayaşamı kolaylaştırmaktan çokgüçleştiren bir şeydir. Bilmek, muktedirolmaktır; yapabilmektir. Kendinianlamak ise basit bir aydınlanma anıdır.(…)İnsanın kendini anlaması, herşeyden önce kendini anlamlandıran bir172


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117varlık olarak kavraması anlamına gelirpsikanalizde. Şu anlamda ki, özne içinötekinin varlığı, ancak bir yorumsayesinde düşünülebilir. Ötekininvarlığını bilmez özne; yorumlar,anlamlandırır (Tura, 2005: 49).Ötekinin varlığını bilmeyen amayorumlayan özne yani; şair, muhatabıtarafından kendi değerler sistemi içineçekilmek istenir.Ancak onun çekmek istediğiyerde düz caddeler olmasına rağmen,biz orada rahat edemeyiz. Çünkü bizdüz yollarda rahat yürüyemeyiz, bizimrahat yürüyebildiğimiz yerler dağyollarıdır. Burada (cadde) ve (dağ) birersembol olarak kullanılmıştır. (Cadde)batılı hayat şeklini, batılı değerleri,(dağ) ise millî değerlerimizi temsil eder(Birinci, 1993: 43).Cadde ve dağ karşıtlığı ya dasembolleri, tabiat-kültür karşıtlığıiçerisinde de değerlendirilebilir. Bunagöre tabiat şekillerinden “dağ”, şehirdebulunan cadde ile karşılaştırılmış vecadde ile şehir hayatı, dağ ile de köyhayatı anlatılmak istenmiştir.Psikanalizin temelinde bilinçdışıolduğuna ve anlamın kaynağının bilinçolduğuna geri dönersek, Husserlfenomenolojisinde var olan parantezealma işleminin bu şiirdegerçekleşmediğini de görürüz.Nesnenin özüne, yani bilinçfenomenlerine ulaşmak içinfenomenolojik paranteze alma işlemiuygulanır. Husserl fenomenolojisindeparanteze alma işlemi, “doğal tavır”a aither şeyin dışta bırakılması anlamınagelir. Tüm değer yargıları, algılarbilincin alanından atılır. Böylece de saltkendi üzerine katlanmış, kendinialgılayan bilinç elde edilir. Şimdiparanteze alma ile bütün dünyadışlanmıştır, ama dünya gene de bilinçtarafından içerilmektedir. Çünkü bilinç“ide”lerden oluşur, bu “ide”ler denesnelerin “ide”sidir. Yani her şey artık“mutlak bilinç”te ya da “aşkın bilinç”tebir bilinç aktı olarak var olmaya devameder. Askıya almam, paranteze almam,dış dünyaya gönderimde bulunmamam173


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117olarak kalır yalnızca (Tura, 2005: 102 -103).“Sen kubbesinde ince bir mozayik arardaGezersin kırk asırlık bir mabedin içini,Bizi sarsar bir sülüs yazı görsekduvarda,Bize heyecan verir bir parça yeşilçini…” (Çamlıbel, 2008:91)Cadde ve dağ karşıtlığında askıyaalınmayan değerler, ikinci kıt’ada damevcuttur. “İkinci kıt’ada kilise – cami;Bizans – Osmanlı karşılaştırması vardır.İki taraf için de mabet söz konusudur.Ancak bu mabetlerde ilgi duyulanunsurlar ayrı ayrıdır. Biz, asırlar içindeişleyip geliştirdiğimiz sanatdeğerlerimizin peşindeyiz ve bizi onlarheyecanlandırır” (Birinci, 1993: 43).Diğer taraftan Batı ile özdeşleşen kilisesimgesi ve Batının bu kilisede aradığımozaik, toplumun ona yüklediğideğerlerden ayrı düşünülmemiştir.Paranteze alma ile tüm dünyayı dışlamaişlemi cami ve kilise karşıtlığında dasöz konusu değildir.Mehmet Kaplan’a göre, mabettemozaik arayan şahıs ya da grup ileduvardaki “bir sülüs yazı” ya da “birparça yeşil çini” ile heyecanlanan gruparasında yine bir tezatlık söz konusudur.Bu tezadın Bizans ile Osmanlımedeniyetleri arasındaki farktankaynaklandığını düşünen MehmetKaplan, Faruk Nafiz’in “sülüs yazı” ve“yeşil çini” ile temsil edilen Osmanlımedeniyetini de “memleket kültürü”içinde ele aldığını dile getirir. 2Doğu ile Batı değerlerinin “sülüsyazı” ve “ince mozaik” simgeleri ileanlatıldığı bu bölümde, milletlerin sanateserleri arasındaki farklılığa vurguyapılır. Türk-İslam ürünü olan “sülüsyazı” ve İslam kültürünün bir parçasıolan “yeşil çini” şairin, şiirin tamamınayaymak istediği millî hissiyatı2 Detaylı bilgi için bakınız: KAPLAN Mehmet,(1994), Türk Edebiyatı Üzerinde AraştırmalarII, S:303.174


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117vurgulayan ya da ön plana çıkaranunsurlar olarak dikkatimizi çeker.“Sen raksına dalarken için titrerderindenÇiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin,Bizim de kalbimizi kımıldatır yerindenToprağa diz vuruşu dağ gibi birzeybeğin” (Çamlıbel, 2008:91).Şiirin üçüncü bölümünü oluşturandizelerde “beyaz kelebek”le “dağ gibibir zeybek” karşılaştırılır. Bukarşılaştırmada da şiirin tamamınayayılan sen-biz ya da doğu-batıkarşıtlığı ön plana çıkarılır.Beyaz kelebek bir balerindir vebale Batılılara ait bir raks sanatıdır.Bizim için hiçbir millî tarafı yoktur.Üstelik özel olarak düzenlenmişsahnelerde icra edilir. (Sen) o salonlardaraks eden balerinin raksına içintitreyerek dalar, ona hayran olursun.(Biz)im ise tabiatın ortasında raks edendağ gibi bir zeybeğin yere diz vuruşuiçimizi titretir. Zeybek imajı, MillîMücadele’nin önemli bir hatırlatıcısıolarak da ele alınabilir (Birinci, 1993:43).Burada da zeybek ve balerininyüklendiği değer yargıları parantezealınamamış, zeybek Millî değerlerçerçevesinde düşünülmüştür. Millî vegayri millî semboller aracılığıyla Batıile şairin mensup olduğu toplumarasındaki farklılıklar gözler önüneserilmiştir.“Fırtınayı andıran orkestra sesleriBir ürperiş getirir senin sinirlerine,Istırap çekenlerin acıklı nefesleriBizde geçer en yanık bir musikiyerine!” (Çamlıbel, 2008:91)Musiki alanındaki farklılıklarıyansıtan dördüncü kıt’ada, “fırtınayıandıran orkestra sesleri” ile “ıstırapçekenlerin acıklı nefesleri”175


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117karşılaştırılır. Bu karşılaştırmada da birparanteze alma söz konusu değildir.Şiiri anlambilimsel vegöstergebilimsel bir şekilde inceleyenFethi Demir, şiirin bu kısmı için şuyorumu yapar:Şiirin dördüncü kesitindekigöstergeler, Batı’ya angaje edebiyatanlayışı ile memleketçi edebiyatı müzikanlayışları üzerinde karşılaştırmayamüsait gönderimler içerirler. Nitekim“orkestra sesleri” göstergesi, Batılımüzik kültürünü çağrıştırırken; “ıstırapçekenlerin acıklı nefesleri” göstergesibir taraftan Doğulu, ulusal müzikkültürünün doğallığına gönderimdebulunurken öte taraftan altgönderimlerle Anadolu insanınınyoksulluğunu ve çaresizliğini imler(Demir, 2014:76).Mehmet Kaplan şiirin dördüncükıt’ası için yaptığı yorumda, yapılmakistenen tezadın zorlama ile meydanageldiğini ve bu tezat unsuru ilememleket edebiyatına ait bir özelliğinvurgulandığını dile getirir. Şiire farklıbir açıdan bakan bu yoruma da yervermemiz gerektiğini düşünüyoruz.Dördüncü parçada sözü edilen‹‹fırtınayı andıran orkestra sesleri››batılı yüksek bir kültür ve zevke tekabüleder. Şair buna karşı ‹‹ıztırap çekenlerinacıklı nefesleri››ni çıkarır ve onu ‹‹enhazin bir musiki›› yerine koyar.Buradaki tezat hayli zorlama olmaklaberaber, ‹‹Memleket edebiyatı››nın biryönünü ortaya serer. Mehmed EminYurdakul’dan beri Anadolu denilincepek çok yazar, Faruk Nafız’ın şiirindeolduğu gibi ‹‹ıztırap çekenlerin acıklınefesleri››ni hatırlar. Bilhassa Marksistyazarlar Anadolu’yu bu zaviyedengörmüşlerdir (Kaplan, 1994:304).Şiirin dördüncü kıt’ası içinalıntıladığımız ve hemen hemen aynıgörüşü yansıtan yorumlardan farklıolarak şairin aslında savunduğuAnadolu köylüsü tarafında da yeralmadığını, “biz” diye ifade ettiği grubadâhil olamayacağını dile getiren şugörüş de şiirin yorumlanması açısındanoldukça öneme haizdir.176


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117Alıntılanan şiirde, acıklı nefeslerleıstırap çeken Anadolu köylüsüanlatılmış ve bu özellik olumluymuşgibi gösterilmiştir. Diğer şiirlerde deTürk köylüsünün acılı ve garip olmasıestetize edilmiştir. Daha da dikkatçekici olan, ıstırap çeken hazinli Türkköylüsünün acıklı nefeslerinin mûsikîgibi algılanmasıdır. Anadoluköylüsünün çektiği acıların mûsikî gibibir sözcükle birlikte algılanması veonların ıstıraplı nefeslerinden estetikhaz alınması ilginçtir. Bu şekilde,Anadolu köylüsüyle empatikurulmamış, aksine estetik birobjelermiş gibi onlara uzaktanbakılmaktadır (Tunç, 2009:1638).“Sen anlayan bir gözle süzersin uzunuzunYabancı bir şehirde bir kadın heykelini,Biz duyarız en büyük zevkiniruhumuzunGörünce bir köylünün kıvrılmayanbelini... (Çamlıbel, 2008:91)Beşinci kıt’ada heykel sanatıüzerinde durulur ve bu sanat dalına aitfarklı yorumlara yer verilir. Yine millîolan ile gayri millî olan şair tarafındanayırt edilir ve şair kendisinden farklıolanı eleştirir. Bu duruma farklı açıdanbakan ve şairin Anadolu köylüsü ileempati kuramadığını düşünen GökhanTunç, düşüncelerini şu şekilde dilegetirir:“Yabancı bir kadın heykeliyle belikıvrılmayan köylünün eş değerdetutulması, köylüye bakışın niteliğinivermektedir. Bu şekilde köylü dahaönce söylendiği gibi heykel gibi birestetik objesi olarak yorumlanır” (Tunç,2009:1639).Beşinci kıt’a için yapılan bir diğeryorumda, Gökhan Tunç’un aksine “birköylünün kıvrılmayan beli” ifadesi ileAnadolu’nun heykel sanatı açısındaneksik kalışı giderilmeye çalışılmış veAnadolu köylüsünün çalışkanlığına,cefakârlığına vurgu yapılarak köylüyüceltilmiştir, fikri hâkimdir. Fethi177


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117Demir tarafından bu durum şu şekildedile getirilir:Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirinbeşinci kesitinde tercih ettiğigöstergeler, Batılı sanat anlayışı ilememleketçi sanatı bu kez de mimariüzerinden karşılaştırmaya müsaitgönderimler taşır. Batılı mimariyegönderimde bulunan “yabancı birşehirdeki bir kadın heykeli” göstergesi,hem Batı’da yani Avrupa’da mimariningeliştiğini, kentlerin birçok heykellesüslendiğini bildirir, hem de bir altgönderim ögesi olarak kadınheykellerinin yapılabildiğini vesergilenebildiğini imler. Oysa Doğu’dadaha da özel olarak söylersekAnadolu’da böyle bir heykel sanatı,biraz da dini kısıtlamalarla pek tasvipedilmediği için Faruk Nafiz Çamlıbel deDoğu mimarisine gönderimde bulunanbir gösterge bulamaz. Bunun yerineAnadolu köylüsünün çalışkanlığına,cefakârlığına gönderim yapan “birköylünün kıvrılmayan beli” göstergesinitercih eder. İçerik düzeyinde Doğu ileBatı’yı hep farklı sanatlara gönderimyapan Çamlıbel anlatım düzeyinde isetüm kesitler arasında belirli bir uyumoluşturmayı başarır (Demir, 2014:77).Bu farklı görüşlerin toplamıolarak Faruk Nafiz’in beşinci kıt’a ileözüne yabancılaşan, Batı’ya hayranlıkduyan kesimi eleştirdiği, mimari açıdanDoğu ile Batı arasındaki tezadıvurguladığı, İslami kültürün etkisiyleyapılamayan kadın heykellerinin aslındabir eksiklik yaratmadığı ve bize ait olan,millî oluşu vurgulayan diğer sanatdallarıyla da mutlu olabileceğimizi ifadeettiğini söyleyebiliriz.Başka sanat bilmeyiz, karşımızdadururkenYazılmamış bir destan gibiAnadolumuz.Arkadaş, biz bu yolda türkülertuttururken178


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117Sana uğurlar olsun… Ayrılıyoryolumuz!” (Çamlıbel, 2008:91)Çamlıbel’in buraya kadarsöylediklerini toparlayan bu son kıt’ada,tezat vurgusu yapılmadan sen ile bizdenilen grubun ayrıştırılması sözkonusudur. Elimizde var olanla da,kendi değerlerine sahip çıkılarak mutluolunabileceği dile getirilir. Tezat yerineayrışmanın altını çizen, bizdenolmayanın dışlanışı gibialgılayabileceğimiz bu mısralar çeşitliyazarlar tarafından farklıyorumlanmıştır.Son kıt’ada bütünü kavrayan birifade vardır. Beş kıt’a boyunca ayrı ayrıunsurlar üzerinde duran şair buradatoptan konuşur. (Sen) hitabının da ayrıbir kelime ile karşılandığını görüyoruz:Arkadaş. Burada arkadaş kelimesi biryakınlığı değil, aksine bir hafife alışı,bir reddi ifade eder. Şair kesin tavrınıortaya koymuştur: Anadolu yazılmamışbir destan gibi karşımızda dururkenbaşka diyarların sanat şekilleri bizi hiçilgilendirmez. Biz Anadolu’yu dilegetirecek, onu anlatacağız. Biz bunuyaparken sana da uğurlar olsun. Sen,kendi yoluna, biz kendi yolumuza(Birinci, 1993: 44).Bu parça için psikanaliz açısındanda bir yorum yapılabilir. Yukarıdaparanteze alma konusuna ve FarukNafiz’in bunu başaramadığınadeğinmiştik. Bu durumun nedenkaynaklandığını ve insanın kendinitoplumdan ayrı düşünememesininnedenlerini Lacan şu şekildeaçıklamaktadır:Lacan’a göre bilinçdışı bu “insan– dil” ilişkisinin kaçınılmaz mantıkisonucudur. İnsan kendi varoluşgerçeğini, olduğu gibi değil, ancaktoplumsal bir kurumun ona sağladığıimkânlarla düşünür. Böylece AnikaLemaire’in dediği gibi, insanda bir yarıkmeydana gelir. İşte bilinçdışınıtemellendiren budur. İnsan kendigerçeğini bilinçdışı kılar. İnsan kendigerçeğini önce ailenin, sonra diğerkültürel kurumların söyleminden179


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117dolayımlanarak düşünürken, esasotantik gerçekliğini bilinçdışı kılmışolur (Tura, 2005: 110 – 111).Faruk Nafiz Çamlıbel, kendigerçeğini ya da biz dediği grubun içindeolmayı toplumun ona sağladığı imkânlardoğrultusunda ele almıştır. Dili,bilinçdışından atamayacağına göre şair,toplumun kelimelere yüklediği değeryargılarıyla bir şiir yazabilir. “JacquesDerrida’nın anahtar niteliğinde bircümlesi var: “Dil, paranteze alınamaz.”(…)Dili bilinçten atamazsınız, çünkü budurumda bir bilinç edimi, cogitomümkün olamaz. Dilden arınmış birdüşünce düşünülemez” (Tura, 2005:109).Bu düşünceleri destekleyen veFaruk Nafiz’in tavrını daha net birşekilde anlamamızı sağlayan şucümlelere de yer vermeliyiz:Dil öylesine yapılaşmıştır kiinsanlardan bir insan, dilin BabanınAdı’na sağladığı tüm kültürel tarihinyükünü taşıyan bir anlamı (kendisigerçeklikte bu anlamla ilişkisi olmayanbir “insancık” bile olsa) üstlenmiş olur:Yasaklayıcı, egemen, “mitik” kastreedici baba. Böylece insan yavrusu,biyolojik bir yaratıktan kültürel bir“özne” olma yolunda, yani bir toplumüyesi olma yolunda ilerlerken tüminsanlık kültürü tarihinin bir özetini deüstlenir: Hatta kendisi bu kültürtarihinin yaşayan bir özeti haline gelir(Tura, 2005: 114).SONUÇSonuç olarak, Faruk Nafiz’inMillî Edebiyat dönemi içinde, şiiralanındaki millileşme hareketlerine“Sanat” adlı şiiriyle destek olduğu ve buşiirde ele aldığı karşıtlık sembollerinitoplumun imkânlarıyla oluşturduğusöylenebilir. Şair, kendini sen dediğigrubu yorumlayarak anlamaya çalışmışve Ben ile Ben olmayanın farkınavarmıştır. Bunu yaparken bilinçdışı vedilden de faydalanan Faruk Nafiz, doğubatıayrımını toplumun değer yargılarınıda gözeterek etkileyici bir biçimde dile180


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117getirmiştir. Milli edebiyat dönemiiçinde memleket şiiri oluşturulurken buşiir türünün manifestosu niteliğindeki“Sanat” şiirini yazan Çamlıbel,elimizdeki yazılmamış destana, sahipolduğumuz ve o güne kadar göz ardıettiğimiz Anadolu’ya ve onun çalışkan,cefakâr insanlarına dikkat çeker.KAYNAKÇAAKTAŞ, Prof. Dr. Ş. (2005).1860-1920 Yenileşme Dönemi Türk Şiirive Antolojisi 1, Ankara: AkçağYayınları, 3. Baskı.BİRİNCİ, Doç. Dr. N. (1993).Faruk Nafiz Çamlıbel İnceleme-Seçmeler, İstanbul: Boğaziçi Yayınları.ÇAMLIBEL, F. N. (2008). HanDuvarları Toplu Şiirler, (Bir ÖmürBöyle Geçti adlı Bölüm) İstanbul: YapıKredi Yayınları, 9. Baskı.ÇETİN, Prof. Dr. N. (2010). ŞiirTahlilleri 1, Ankara: Öncü KitapYayınları.DEMİR, Yrd. Doç. Dr. F.(2014). “Faruk Nafiz Çamlıbel’in SanatŞiiriÜzerineAnlambilimsel/Göstergebilimsel Birİnceleme”, Uluslararası SosyalAraştırmalar Dergisi, Sayı:33 (75-77),Cilt:7,http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi33_pdf/1dil_edebiyat/demir_fethi.pdf, Yayın Tarihi: 30.08.2014HALMAN, T. S., vd. (2007).Türk Edebiyatı Tarihi 4, İstanbul:Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları;3106-4, Kütüphaneler ve YayımlarGenel Müdürlüğü Kültür EserleriDizisi; 403, 2. Baskı.KAPLAN, M. (1994). TürkEdebiyatı Üzerinde Araştırmalar II,İstanbul: Dergâh Yayınları.KAPLAN, M. (2008). ŞiirTahlilleri 2 Cumhuriyet Devri TürkŞiiri, İstanbul: Dergâh Yayınları.KARABULUT, Yrd. Doç. Dr.M. (2012). “Yavuz Bülent Bakiler’in“Anadolu Gerçeği” ve Faruk Nafiz’in“Sanat” Şiirlerine Karşılaştırmalı Bir181


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:89 K:117Bakış”, Türk Dili Dil ve EdebiyatDergisi, Sayı: 727 (49), Cilt: CIII,http://turkoloji.cu.edu.tr/pdf/mustafa_karabulut_yavuz_bulent_bakiler_anadolu_gercegi_faruk_nafiz_karsilastirma.pdfŞEN, Yrd. Doç. Dr. C. (2010).“Sezai Karakoç Şiirinin Psikanalitik veFenomenolojik Temelleri Üzerine Birİnceleme”, Sezai Karakoç, Anma veArmağan Kitapları Dizisi: 20, Ankara:Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,Birinci Baskı.TUNÇ, Arş. Gör. G. (2009).“Beş Hececilerin Şiirlerine KaynakOlarak Anadolu Köyleri”, TurkishStudies Dergisi, Sayı: 1-II, Kış, (1638-1639), Cilt: 4,http://www.turkishstudies.net/Makaleler/1940084644_14.%20G%C3%B6khan%20Tun%C3%A7.pdfTURA, S. M. (2005). Freud’danLacan’a Psikanaliz, İstanbul: KanatKitap, Pusula Yayıncılık, 3. Baskı.182


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111AŞK HİKÂYELERİNDE LİRİZM:FARSÇA VE TÜRKÇE MESNEVİLERDE GAZELİN KULLANIMI *THE LYRIC IN THE ROMANCE:THE USE OF GHAZALS IN PERSIAN AND TURKISH MASNAVISProf. Dr. Robert DANKOFFChicago Üniversitesi, Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri BölümüÇev: Güler DOĞAN AVERBEKÖzet: Bu çalışmada Fars ve Türkedebiyatlarında mesnevi türü, lirik parçalar,özellikle gazel ihtiva etmesi bakımından elealınıp değerlendirilecek ve bir takım yargılaraGİRİŞvarılacaktır. Hâssaten aşk mesnevileri üzerinedeğerlendirmelerde bulunulan bu çalışmadagazel ihtiva eden ilk dönem Fars mesnevileriincelenecek, mesnevi hakkında bilgi verildiktensonra gazellerin hangi hadiselerde karşımızaçıktığı belirtilecek; yeri geldikçe mesneviler,Türk edebiyatındaki taklit eseri ile mukayeseedilecektir. Fars edebiyatında Nizâmî’nin deetkisiyle pek ilgi görmemiş olan gazel eklemegeleneğinin Türkçe aşk mesnevilerinin alâmet-ifârikası olduğu tesbiti yapılacak ve ilk Türkçeaşk mesnevilerinden itibaren Fuzûlî’nin Leylâve Mecnûn’una kadar mesnevilerin seyri vekademe kademe karşımıza çıkan yeniliklermesneviler üzerinden değerlendirilecek veçalışmanın sonunda, mesnevilerde gazelkullanımının Fars edebiyatında devam etmemişolmasına rağmen Türk edebiyatında itibargörmesinin nedenleri üzerinde durulacaktır.Anahtar kelimeler: Dîvân Edebiyatı, FarsEdebiyatı, Mesnevilerde Gazel KullanımıAbstract: In this study, masnavis will beevaluated in terms of the use of lyrical parts,especially ghazals in Persian and Turkishliteratures and assessments will be made. Thestudy deals with the masnavis and ghazalinsertions in early Persian romances. Aftergiving information about masnavis the incidentswhich the lyric insertions were made will bereported. Persian masnavis will be comparedwith their Turkish imitations. In Persianliterature, Nizâmî eschewed the ghazal insertionand in the subsequent Persian tradition poetsdidnot use ghazals in masnavis but ghazalinsertions has been considered a hallmark of theTurkish masnavi tradition. From the earlyTurkish romances to the time of Leylâ veMecnûn of Fuzûlî ghazal insertions andinnovations in masnavis will be evaluated. Atthe end, judgments on the use of ghazals both inPersian and Turkish literatures will be made.Keywords: Ottoman Classical Literature,Persian Literature, Use of Ghazals in Masnavis* Makalenin aslı: “The Lyric in the Romance: The Use of Ghazals in Persian and Turkish Masnavis,”Journal of Near Eastern Studies, 43/1 (1984): 9-25 [Yeniden basım: Robert Dankoff, From Mahmud Kaşgari toEvliya Çelebi: Studies in Middle Turkic and Ottoman Literatures (İstanbul: Isis, 2008): 207-227]. RobertDankoff, Türk Edebiyatı Profesörüdür.183


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111İslâmî edebiyatta, kısa ve kafiye örgüsüaa/ba/ca… şeklinde olan şiirler gazel veyakaside, her beyti kendi içinde kafiyeli,epik, lirik, didaktik karakterdeki uzunşiirler ise mesnevi olarak isimlendirilir.Her iki sahada da uzmanlaşmış olanMevlânâ Celâleddin-i Rumî, bu iki nazımşeklini bir arada kullanmaktan imtinaetmiş, ardında 3000 gazel ihtiva eden birdîvân ile 26.000 beyitten müteşekkil birmesnevi bırakmıştır. Firdevsî’nin 60.000beyitlik eseri Şeh-nâme’nin akışı daherhangi bir gazel ile inkıtâyauğratılmamıştır. Bu kabildentasavvufî/öğretici ve epik pek çok mesnevigörmek mümkündür.Aşk hikâyelerine baktığımızda ise durumbiraz karmaşıktır. XI. asırda, Fars aşkmesnevilerinin öncüsü olarak karşımızaçıkan Ayyûkî, mesnevinin akışına gazeldâhil etmiştir (aş. bk.). Ayyûkî’nin Türkedebiyatındaki taklitçisi Yûsuf-ı Meddâhda XIV. asırda bu usulü takip etmiş vesonraki dönem Batı Türkçesi aşkmesnevileri geleneğinde gazel kullanımı oderecede mutat bir vasıf hâline gelmiştir kibu durum Türkçe aşk mesnevilerininalâmet-i fârikası olarak telakki edilmiştir(Gibb, 1900-9: c. 2, 173; Ateş (1979):132). Fakat XII. asırda mesnevi nazımşekline damgasını vuran Nizâmî,mesnevilerine gazel eklemekten sakınmış;bu sebeple onu takip eden Farsgeleneğinde –bilhassa Emir Hüsrev 1 veCâmî’de- olduğu kadar Doğu Türkçesigeleneğinde de –Kutb ve Nevâ’î, ayrıcaBatı Türkçesinde eser veren Fahrî- niteliğideğişmeyen aşk mesnevileri epik ve dinîmesnevilerle aynı yalınlıkta yazılmıştır.Farsça mesnevi geleneğine hâkim olan bukuralın bir istisnası Selmân-ı Sâvecî’ninCemşîd ü Hurşîd (763/1362) adlı eseridir.Nisbeten kısa olan (2700 beyit) bumesnevi, 45 gazel, 18 kıt‘a, 21 rubâ‘î ve 1müfred (mesneviden farklı bir vezindeyazılmış beyit) olmak üzere toplamda 85parça ihtiva eder ki bu da böylesine kısabir mesnevinin tamamen lirik şiir1 Hamse’sinde bazı mesnevîlerde gazeller yer alır(Rypka, 1968: 259), Nüh Sipihr adlı eserinde,alışılagelmemiş bir biçimde her bölümün sonundabir tane olmak üzere toplam dokuz gazel mevcuttur.184


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111eklemeleriyle memlû olduğunu gösterir.Anlaşılan o ki Selmân-ı Sâvecî kendisine,Zi-her cins-i hikâyet der hem âmizZi-her nev‘î gazelhâ’î ber engîz(Her türlü hikâyeden bir tutam ekleHer tür gazelden bir parça karıştır, 1969:12, beyit 9)diyen hâmisinin geleneğe uymayan buemrini yerine getirmektedir. Basitsöyleyişle eserin bazı bölümlerinde anlatı,inci ipine dizilerek bir arayagetirilmişçesine lirik parçalarla karışık birhâlde sunulmuştur. Bu usulünün Farsçadatakip edilmemesine rağmen Selmân’ınmesnevisinin Türkçede Ahmedî(806/1403) ve Cem Sultan (881/1476-77)tarafından olmak üzere en az iki taklidininyazılmış olması şaşırtıcıdır. Bunlardan ilkive 85 gazel, 5 kıt‘a (üçü Arapça), 2musammat ve farklı vezinde 1 mesneviolmak üzere 93 manzum parça ihtiva eden4800 mısradan müteşekkil bir metindir.Ahmedî kendisineGazellerle müretteb eyle anıK’işidenün sevine cism ü cânı (beyit 401)diyen hâmisinin emrini takip ediyor gibidavranmaktadır (Ahmedî mahlasını sadecegazellerin birinde kullanmıştır, 1975: 145,beyit 1399).Belirgin diğer bir istisna ise Mektebî’ninLeylî ve Mecnûn (895/1489-90) adlımesnevisidir. Rypka’nın kanaatine göre(1968: 213) bu “çalışma lirik gazel eklemehususunda yeni tesirler oluşturmadabaşarılı sayılabilir. Sonraları bir şekildeFuzûlî tarafından taklit edilmiştir…” Nevar ki Fuzûlî, Türkçe gelenekte eserverdiği için Mektebî’nin örneğine ihtiyaçduymamaktadır ve Mektebî’nin, Fuzûlî’ninaşk mesnevileri tasavvurunda mühim birtesirinin olması mevzubahis değildir (bk.Levend, 1959: 267). Mektebî’ninmesnevisindeki 2 gazelden ilki Leylâ’nınMecnûn’a gönderdiği mektubun sonunda(1964: 116), ikincisi ise Mecnûn’uncevabının sonunda (1964: 121) yer alır.Mesneviyle aynı vezinde olan bu ikigazelin kafiyeleri farklıdır ve mahlaslarıyoktur. Tesbit edilen özellikler, sözkonusu185


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111iki gazeli Fuzûlî ile zirvesine ulaşan (aş.bk.) Türk mesnevi geleneğinin benzermetinlerindeki gazellerden ayırmaktadır.Bunlar daha ziyade, Farsçada Deh-nâmeolarak adlandırılan ve genellikle sonundagazel bulunan mesnevi şeklindeki aşkmektuplarını ihtiva eden eserlerdendevşirilmiş özellikler gibi görünmektedir(bk. Gandjeï, 1971).*Ayyûkî’nin Varka ve Gülşâh (1030?’danönce) adlı mesnevisini yayına hazırlayanZebîhullah Safâ değerlendirmesinin ix.sayfasında şöyle diyor:Bu şiirde, gazel şairlerinin yazıştarzına uygun olarak her beytin sonmısraı kafiyeli ve mesnevi ile aynıvezinde (mütekârib) birkaç gazelbulunuyor. Bu Fars edebiyatındayeni bir tarz. Bana göre bunun esasnedeni, Varka ve Gülşâh efsanesininaslı olan (aşağıda tartışılan) ‘Urve ve‘Afrâ’ hikâyesidir [s. x, Agânî,Beirut, c. 20, s. 366-79’dazikrediliyor]. Bu hikâyede de olduğugibi kadim Arap geleneğinde birhadisenin açıklanmasına âşıkanebeyitler ile hüzünlü gazellerin eşliketmesi Arap şair ‘Urve’ye nisbetedilir. Efsaneyi Fars şiirine aktaranmüellif de âşıkane beyit ve şiirleretesadüf ettiği yerlerde mesnevininakışına gazel eklemiştir.Bu gazeller büyüleyici (latîf ve dilengîz)etkiye sahiptir ve Farsçadametnin akışına eklenerek günümüzekadar ulaşan en eski gazellerarasında yer alır…Eserde yer alan on gazel şu şekildesıralanabilir:1. Rebî‘ ibn Adnân’ın Gülşâh’a gönderdiğimesajdaki gazel (beyit 13)2. Varka’nın Gülşâh’ı kaybetmesi üzerineağlayıp feryat etmesi (beyit 15)3. Varka’nın Rebî‘ ile savaşmak üzere yolaçıkması ve Gülşâh’ı kurtarmaya yeminetmesi (beyit 17)4. Rebî‘’in savaşta kendini övmesi (beyit20)5. Savaşta babasını kaybeden Varka’nınmatem etmesi (beyit 27)186


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:1116. Şam Hükümdarı ile nişanlananGülşâh’ın Varka için gazel söylemesi(beyit 75)7. Gülşâh’ın öldüğüne inanan Varka’nınmersiye söylemesi (beyit 81-82)8. Aşk hastalığını tedavi etmesi içinVarka’nın hekime yalvarması (beyit 108)9. Varka’nın son nefesini vermeden önceGülşâh’a içini dökmesi (beyit 110)10. Varka’nın ölümünü duyan Gülşâh’ınağıt yakması (beyit 112)En erken Batı Türkçesi aşk mesnevisinin,ilk Farsça aşk mesnevisinin taklidi olmasımuvafıktır. Yûsuf-ı Meddâh’ın Varka veGülşâh (743/1342) adlı mesnevisi, farklıbir vezin ile (remel 1) yazılmasınınharicinde, anlatının kurgusu ile gazellerinyerleşimi ve işlevleri açısındandeğerlendirildiğinde pek çok detayda daFarsça modelinden ayrılmaktadır. 2 Şöyleki, Ayyûkî’nin mesnevisinde (1964: 54-56)iki âşık arasında karşılıklı yeminler edilir,2 Tarih için Journal of Turkish Studies (TUBA) 2(1978):146’da yayınlanan Yûsuf-ı Meddâhdeğerlendirmeme bakınız (ed. G.M. Smith). Vezinleriçin makalenin sonundaki listeye bakınız.Varka’nın Gülşâh’a bir yüzük verdiğiacıklı bir ayrılma sahnesi yaşanır; Yûsuf-ıMeddâh’ın uyarlamasında ise Varka önceyüzüğü verir (beyit 326-27), sonra birgazel söyler ve ayrılık sonrası Gülşâh aynıkafiyeyle bir gazel söyler. İki gazelin ortakbir kafiye ile bir çift oluşturarak birbirinebağlanması (Aşağıdaki incelemedeparantez içinde belirtildi) belli ki Yûsuf-ıMeddâh’ın getirdiği bir yeniliktir ve Türkşairler tarafından geniş bir uygulama sahasıbulmuştur. Yûsuf-ı Meddâh’ın gazelleri,Ayyûkî’ninkiler gibi basit ve anlaşılmasıkolay gazellerdir ve Yûsuf-ı Meddâh’ıngazelleri işleme tarzı, selefiylekıyaslandığında aynı sanatkâranelikgözlenmektedir.1. Benî Amr tarafından esir edilenGülşâh’ın, kendisini kurtarması içinAllah’a yakarması (beyit 125)2. Yemen’e doğru yola çıkan Varka’nınGülşâh’a gazel söylemesi (beyit 331)3. Gülşâh’ın, Varka’nın ayrılışı üzerineşikâyet etmesi (beyit 346)187


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:1114. Anter’in siyahi kölesinin elinde olanVarka’nın, Gülşâh’a gazel söylemesi (beyit667)5. Hükümdar Muhsin ile nişanlananGülşâh’ın, Varka’nın yüzüğünü cariyesinevermesi ve kaderine üzülerek Allah’ayakarması (beyit 953)6. Gülşah’ın öldüğüne inanan Varka’nınkendini öldürmesinin engellenmesi veVarka’nın gazel söylemesi (beyit 1031)7. Varka’nın, hüzünlü durumlarından ötürüGülşâh’a ağlaması (beyit 1347)8. Gülşâh’tan ayrılmak üzere olanVarka’nın gazel söylemesi (beyit 1402)9. Gülşâh’ın cevabı (beyit 1410)10. Varka’nın, Gülşâh olmadanyaşayamayacağından canını alması içinAllah’a yalvarması (beyit 1442)11. Gülşâh’ın, Varka’nın kabri başındakendini öldürmeden önce mersiyesöylemesi (beyit 1517)Bu iki eser üzerine derinlemesine birinceleme yapmadan evvel 3 hikâyeninözetini vermek faydalı olacaktır. Aynı asil3Takip eden değerlendirme çoğunlukla JudithWilks’in çalışmasıdır.Arap kabilesine mensup olan Varka veGülşâh, çocukluklarından itibaren ayrılmaziki arkadaştırlar ve birbirleriylenişanlıdırlar, ancak düğün gecelerindeGülşâh, rakip kabilenin reisi tarafındankaçırılır. Varka, Gülşâh’ı kurtarır fakattakip eden çatışmada babasını kaybeder.Şam Hükümdarı, Varka yerine Gülşâh’ıkendisine nişanlamaları hususundaGülşâh’ın ebeveynini ikna eder. Gülşâh,Şam yolunda kensine eşlik ettiğihükümdarı, bu ilişkiyi platonik bir şekildesürdürmeyi kabule zorlar ve Varka’yasadık kalır. Bu sırada Gülşâh’ın ailesi,gömdükleri bir koyunu Gülşâh’ın kabriolarak Varka’ya bildirir. Derin bir matemsüreci sonrasında hakikati öğrenen VarkaŞam’a gider. Hükümdar, âşıklarınbuluşmasına müsaade eder fakat Varka,Gülşâh’la kocası arasına girmemesigerektiğini düşünür. Avare şekilde dolaşanVarka bir hekime rastlar. Hekim,Varka’nın hüznünün yegâne ilacınınmaşuku ile vuslat olduğunu söyler. Buimkânsızdır ve Varka kahrından ölür.Varka’nın ölümünü duyan Gülşâh da son188


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111nefesini verir (Yûsuf-ı Meddâh’ın eserindekendi canına kıyar).Hikâyenin ilk bölümünde gazellerin farklıolaylarda karşımıza çıkması (A. 1-5, Y. 1-4) müelliflerin yaklaşımlarındakifarklılıkları yansıtmaktadır. Ayyûkî’ninŞeh-nâme vezninde kaleme aldığımesnevisi bariz şekilde kahramanâne biredaya sahiptir. İlk gazellerden biriVarka’nın rakibinin savaşta böbürlenmesiesnasında karşımıza çıkar ve yoğun birşekilde İslamiyet öncesi Arap şiirinianımsatır. Diğeri ise Varka’nın müteveffababasının cengâverliğini methettiği şiirdir.Baştan sona anlatının kahramanâneyönlerince ikinci plana itilen aşkhikâyesinde yer alan on gazelin sadeceikisi Gülşâh tarafından, ikisi ise Varka’nınrakibi tarafından söylenir. Yûsuf-ı Meddâhise eserini büyük hayranlık duyduğu (bk.beyit 1604) Mevlânâ’nın Mesnevî’siyleaynı vezinde kaleme almıştır ki bu durumhikâyenin romantik ve ahlâki yönlerininvurgulanmasına imkân tanımaktadır.Varka’nın, Yûsuf-ı Meddâh’ınmesnevisinde gazel söylemeyen veGülşâh’ı övdükten sonra istediğinialamayınca bayağı tehditler savuran rakibi,Ayyûkî’deki mukabiline nazaran pek asilsayılmaz (beyit 97-117). BuradaVarka’nın, babasının kahramanlığınadüzdüğü methiye azalmış ve birkaç beytedağılmıştır (beyit 185, 194-195). İlki vesonuncusu olmak üzere on bir gazelinbeşini söyleyen Gülşâh’ın rolü oldukçagenişlemiştir.Hikâyenin sonraki bölümünde farklılıklardaha az belirgindir. Gazelin söylenmegerekçeleri dahi bir şekilde tesadüfetmektedir. Her iki versiyonda da gazelleriki can alıcı olayda karşımıza çıkmaktadır:Gülşâh’ın nişanlanması (A. 6, Y. 5) kiVarka’nın ölümüne neden olur; Varka’nınölümü (A. 9, Y. 10) ki Gülşâh’ın ölümü vehikâyenin neticelenmesine yol açar. Ancakdiğer gazeller iki anlatıda nisbeten farklınoktalarda ortaya çıkmaktadır. Gülşâh’ınölümünün Varka’ya bildirilmesi veVarka’nın sahte mezarı ziyaret etmesiüzerine söylenen şiirler (A. 7, Y. 6) ileGülşâh’ın Varka’nın ölümünüöğrendiğinde ve mezarını ziyaret ettiğinde189


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111söylediği şiirleri (A. 10, Y. 11)karşılaştırdığımızda her iki durumda daAyyûkî’nin gazeli, âşıkın, maşukununölüm haberini almasıyla duyulan ıstırabınilk anına yerleştirdiğini ve kabir başındakikonuşmayı mesnevi biçiminde devamettirdiğini görüyoruz. Yûsuf-ı Meddâh isebunun aksine gazeli aksiyonun en dramatiknoktasına yani mezar başı sahnesineyerleştirmektedir. Yûsuf’un gazellerigenellikle kurgudaki önemli gelişmelerivurgulamaya ve karakterlerin yürektaşkınlıklarını izhar etmeye hizmetetmektedir. Ayyûkî’nin bazı gazelleri krizanında ortaya çıkarken (A. 6, 9) dahaziyade ve alışılmış bir şekilde gazeller,büyük hadiselerin biraz uzağına (A. 7, 10)veya karakterlerin duygu yoğunluğuyaşadığı zamanlara yerleştirilmiştir; fakatbunlar hikâyenin kurgusunda daha azhayati öneme sahiptir (A. 1-5, 8). Ayyûkîkriz anlarına gazel yerleştirmenin ihtiyariolduğunu düşünmektedir. Gazeller,okuyucu veya dinleyicinin, hikâyeninmuhtelif yerlerinde, kritik olsun veyaolmasın, karakterin iç dünyasına geçici birbakış atabilmelerini sağlamakta ve karaktermersiyesini sahnede kendi kendinekonuşur gibi söylemek yerine genellikle,herhangi birinin duymasına aldırış etmedensıklıkla sesli bir şekilde söylemektedir(Varka’nın hekimden ricası dahi [A. 8]temelde yaşadığı sıkıntılarındışavurumudur, hekimin bilgisi kısmenamaçlanmaktadır). Diğer yandan Yûsuf-ıMeddâh’ın mesnevisindeki gazeller, daimaaksiyonun kriz noktalarında, çoğu kezdiğer karakterden cevap alma amacıylakarşımıza çıkmaktadır. Mesela Gülşâh,Varka’yı göndermesi için Allah’a yakarır(Y. 1) ve O da Varka’yı gönderir. Y. 2-3,8-9 karşılıklı söylenmiş gazellerdir;Gülşâh, Varka’nın gazellerine karşılıkvermektedir. Y. 4’te eski kölesi, Varka’yıgazel söyleyişinden tanır ve canınıbağışlar; Y. 10’da ise canını alması içinAllah’a yalvaran Varka’nın duası kabulolur.Her iki şair de kimi gazelleri birbiriyleirtibatlandırmak için benzer biçimselaraçlar kullanmaktadır. Ayyûkî’de üç anakarakter (rakip kabilenin reisi Adnân, A. 1;Varka, A. 2; Gülşâh, A. 6) tarafından190


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111söylenen ilk gazellerde benim anlamındaki–i men redifi kullanılmıştır. BöyleceAdnân ile Varka arasındaki rekabet, dahabaşlangıçta Gülşâh’a hitaplarında aynıredifi kullanmalarıyla tesis edilmiş olur veGülşâh’ın, bu gazellerden epey sonrakarşımıza çıkan gazeli, aynı redifin tercihedilmesi sebebiyle doğrudan diğer ikigazele bağlanır. Varka ve Gülşâh’ıngazellerinin son beytinde ikişer kere tekraredilen zinhâr kelimesi de gazeller arasındabir bağ oluşturmaktadır. Ayrıca anlatınınhayati noktalarında, göründüğü kadarıylayukarıda bahsedilen gazellerdekikullanımın yansıması olarak –i men ilebiten mısralara tesadüf ediyoruz:Varka’nın ikinci gazeline (A. 3) tekaddümeden beytin her iki mısraı –i men ilebitmektedir. Gülşâh, ilk gazelinin ardındankonuşmasını, ilk beyti –i men kafiyeli ikibeyit ile sürdürmektedir. MesnevideGülşâh tarafından söylenen ilk beytin deiki mısraı –i men ile bitmektedir (1964: 54,beyit 16). Varka, sahte mezarın başındayas tutarken konuşması –i men beytiyle(1964: 82, beyit 13) nihayete ermekte veson gazelinden (A. 9) önceki tutkulukonuşması –i men beytiyle (1964: 109,beyit 14) başlamaktadır. Şam Hükümdarıolan kocasının, Gülşâh’ın ıstırap dolugazelinden (A. 10) sonra endişesini dilegetirdiği konuşmasının ilk beyti de –i menile bitmekte (1964: 112, beyit 17), böylecehükümdar aşk hikâyesinin diğerkarakterleriyle irtibatlandırılmış olmaktave dokunaklı bir şekilde mütevazı hakkınaişaret etmektedir. Son ayrılık sahnesindeGülşâh’ın konuşması birbirini takip edeniki –i men kafiyeli beyit (1964: 100, beyit6-7) içermektedir. Ayrıca Gülşâh’ın hayliuzun ölüm konuşmasında da (1964: 114-15, 114’te 3,7 ve 18. beyitler) birkaç mısraaynı özelliğe sahiptir.Âşıkane gazellerde mısra sonlarını birincitekil şahıs aitlik eki ile bitirmenin oldukçabasit ve yaygın bir tercih olduğu tartışmayaaçıkken ve dolayısıyla konuşmalar vegazeller arasındaki tüm bu bağlar tesadüfiolabilecekken bu hususun bütün mesneviboyunca tekerrür etmesi Ayyûkî’nin bunukahramanâne bir tarzda kaleme aldığıhikâyesinin arka planında, muhtemelenkarakterler arasındaki romantik ilişkiyi191


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111bariz bir odak noktası hâline getirmekamacıyla bilinçli bir şekilde kullandığınıakla getirmektedir. Yûsuf-ı Meddâh’ın buşablonu kısmen taklit etmiş olması da bugörüşü teyit eder mahiyettedir. İlk mukabilgazeller (Y. 2-3), ortak bir kafiyeye sahipolmanın ötesinde benüm redifini depaylaşmaktadır. Varka’nın sonraki ağıdıolan gazelden (Y. 4) hemen önce ve sonraVarka’nın konuşmasını ihtiva edenmesnevi beyitlerinde (beyit 666, 676) hermısra benüm ile biter, gazel için birçerçeve oluşturan bu uygulama öncekiikisinin de yansıması olur.Özetle, gazel ekleme biçiminin Ayyûkî’yimodel alıyor olmasına rağmen Yûsuf-ıMeddâh, mesneviye lirik şiir eklemehususunda selefine nazaran daha belirginbir rol üstlenmiştir. Sonraki pek çokTürkçe yazan aşk mesnevisi şairi, Yûsuf-ıMeddâh’ın örneğini takip etmiş vemesneviye gazel eklemede açık bir şekildebelirlenmiş bu yolu kullanmıştır: Anlatıdagazelleri kritik noktalara yerleştirmiş veonlara kurguda bir rol tayin etmişler; kimizaman gazelleri müşterek kafiye ile(sonraları müşterek vezin) kuvvetli birşekilde birbirleriyle irtibatlandırmış vegazelleri âşıklar arasındaki tutkuludiyaloglar için kullanmışlardır.*Türk edebiyatında Yûsuf-ı Meddâh ileŞeyhî arasında, üç aşk mesnevisinin yeraldığı bir grup karşımıza çıkıyor kibunların Farsça modelleri –eğer mevcutise- bizce meçhuldür. Oraya burayaserpiştirilmiş gazeller tümünde mevcutturve hepsinde ileri bir özellik olarak vezinçeşitlendirilmiştir ki bu Varka ve Gülşâh’tagörülmeyen bir yeniliktir (Sadece 1600beyitten ibaret olan bu çalışmadan bir hayliuzun olan mesnevilerin hepsi mutlu sonlabiter). Dördüncüsü ise Ahmedî’ninİskender-nâme’sindeki İskender ile Gülşâhbölümüdür ki bu grupla birliktedeğerlendirilmelidir.İlki, Yûsuf’un çalışmasından birkaç yılsonra kaleme alınan Mes‘ûd bin Ahmed’inSüheyl ü Nev-bahâr (751/1350) adlımesnevisidir. Mütekârib veznindeyazılmıştır. 14 gazelin 6’sı hezec 2 (8-9,11-14), 3’ü muzâri‘ 1 (1, 4, 7), 3’ü müctess(2, 5-6), 1’i uzun remel 1 (3), 1’i muzâri‘ 2192


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111(10) veznindedir. Yazılış sebepleri şuşekildedir:1. Fağfur’un divanında sarhoş olanSüheyl’in kopuz eşliğinde gazel söylemesi(beyit 1178)2. Süheyl’in divanda, neredeyse Fağfur’unkızı Nevbahâr’a olan aşkını gösterecekşekilde ikinci kez gazel söylemesi (beyit1222)3. Sesini işiterek Nevbahâr’ın damaçıkması umuduyla Süheyl’in kopuzeşliğinde Nevâ makamında şarkı söylemesi(beyit 1366)4. Süheyl’in, Nevbahâr’ın ilgisiniçekebilmek için ikinci girişimi (beyit 1433)5. Süheyl’in, Nevbahâr’ın ilgisiniçekebilmek için üçüncü girişimi (beyit1475)6. Süheyl’in, yola çıkan Nevbahâr’ıngüzelliğini anlatan bir şiir söylemesi (beyit1511)7. Süheyl’in, Nevbahâr’ın ilgisiniçekebilmek için dördüncü girişimi (beyit1548)8. Nihayet Süheyl’in doğrudan Nevbahâr’aşarkı söylemesi (beyit 1641)9. Nevbahâr ile cümbüş eden Süheyl’in,Nevbahâr’ın ricası üzerine Nevbahâr’ınkopuzuyla şiir söylemesi (beyit 1801)10. Nevbahâr’ın ricası üzerine Süheyl’inikinci şarkıyı söylemesi (beyit 1821)11. Şa‘lûk’tan kaçan Nevbahâr’ın mersiyesöylemesi (beyit 2488)12. Nevbahâr’ın ikinci mersiyesi (beyit2857)13. Süheyl’in, Nevbahâr’ın rüyasınagirmesi ve şiir söylemesi (beyit 2898)14. Nevbahâr’ın rüyasında karşılık vermesi(beyit 2908)On dört gazelin tamamı şiirin ilk kısmınasıkıştırılmıştır. Geriye kalan yaklaşık 2800beyit boyunca âşıkların maceraları lirik birkesintiye uğramaksızın devam etmektedir(Eserin tamamı 5703 beyittir). Budengesizlik bir zaaf olarakdeğerlendirilebilir. Diğer yandan ilkkısımdaki gazeller, her birinin bağlamıylayakın irtibat içerisinde olduğu iki grubadağılmaktadır. 10 numaralı gazelden (beyit1827) hemen sonra âşıklar kavuşur vevuslat sahnesi tasvir edilir, böylece ilk ongazel, aşk hikâyesini zirveye ulaştıran bir193


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111yol çizmiş olur. Oldukça kabiliyetli birozan olarak tasvir edilen Süheyl,başlangıçta aşkını ilan etmede gösterdiğibeceriksizliğe rağmen okuyucununsempatisini kazanır (4. gazelden sonraşarkısıyla Nevbahâr’ı cezbeder fakatNevbahâr gözden kaybolunca Süheyl suyadüşer ve sudan çıkarılır). Metnin 1827beyti içinde tamamı Süheyl tarafından dilegetirilen on gazel, yalnız onun tutkusunudile getirmekle kalmaz hikâyeyi dekarmaşık bir şekilde sarar. Diğer grupta yeralan sonraki dört gazelde, hikâyeNevbahâr’a ve onu zorla alıkoyan kişininelinden kaçmasına odaklanır. On dört gazelaynı kafiye ve vezindeki çiftler halindedir.bend), uzun hezec 1 (2), hezec 3 (15-16),müctess (3, 13-14, 22), muzâri‘ 1 (4-5),uzun remel 1 (6-7), remel 2 (17-18), remel3 (12), recez 2 (11), mütekârib (19),münserih (20-21). Bunların yarısında (8-10, 13-14, tercî‘-bend, 15-18, 20-22)mahlasın yenilikçi bir yaklaşımlakullanıldığını görüyoruz: Şiiri söyleyenkarakter gazelin son beytinde, tercî‘de iseher bendden önce vasıta beytinde adınısöylemektedir. Gazeller yedi çift hâlindesöylenmiştir. Bir çiftte (15-16) kafiyesabittir, redif değişir; bir diğerinde (20-21)redifin bir bölümü sabittir, kafiye değişir,diğerlerinde ise değişiklikgörülmemektedir.Bu gruptaki ikinci eser, Şeyhoğlu’nunHurşîd-nâme (789/1387) adlı eseridir.7900 beyitten oluşan mesnevide 22 4 gazelve 1 tercî‘-bend yer alır. Mesnevi hezec 1veznindedir, lirik parçalarda ise şu vezinlerkullanılmıştır: hezec 1 (1, 8, 9-10, tercî‘-4Editör 23 tane olduğunu söylüyor ancakbunlardan biri (beyit 5402-6) gazelden ziyademesnevînin retorik takriri kullanan bir bölümüdür(bk. beyit 3302-5, vb.).1. Padişah Siyavuş’un, kızı Hurşîd’ingüzelliğini fark etmesi (beyit 961)2. Âzâd’ın, Hurşîd’e olan aşkınıFerahşâd’a söylemesi (beyit 1824)3. Gulâm-ı Dîvâne’nin, Hurşîd’e olanaşkını Ferahşâd’a söylemesi (beyit 1939)4. Ferahşâd’ın, Hurşîd’den ayrı kalışınısonlandırması için Allah’a yalvarması(beyit 2553)5. Hurşîd’in cevabı (beyit 2618)194


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:1116. Ferahşâd’ın Hurşîde gazel göndermesi(beyit 2740)7. Hurşîd’in cevabı (beyit 2761)8. Hurşîd’in Ferahşâd’dan ayrı olmasındanşikâyet etmesi (beyit 2861)9. Ferahşâd’ın Hurşîd’e aşkını ilan etmesi(beyit 3043)10. Hurşîd’in cevabı (beyit 3055)11. Ferahşâd’ın Hurşîd’e olan aşkını birşarkıyla Âzâd’a söylemesi (beyit 3100)12. Hurşîd’in Ferahşâd’a olan aşkını birşarkıyla dadısına söylemesi (beyit 3143)13. Mutriblerinin Hurşîd’in şarkısınısöylemesi (beyit 3335)14. Ferahşâd’ın cevabı (beyit 3357)Tercî‘-bend: Hurşîd’in Ferahşâd’a uzun biraşk şiiri göndermesi (beyit 3749)15. Ferahşâd’ın Hurşîd’e vedası (beyit6089)16. Hurşîd’in Ferahşâd’a vedası (beyit6102)17. Hurşîd’in Ferahşâd’ın geleceğindenümidi kesmesi (beyit 6698)18. Ferahşâd’ın Hurşîd’e rüyasında cevapvermesi (beyit 6759)19. Ölüm döşeğindeki babasının oğluFerahşâd’a nasihati (beyit 6920)20. Hurşîd’in Ferahşâd’a gazel göndermesi(beyit 7228)21. Ferahşâd’ın cevabı (beyit 7265)22. Ferahşâd’ın Hurşîd’den ayrı oluşundanşikâyet etmesi (beyit 7405)Yine açıkça belirlenmiş bir dizi gazel (4-14. gazeller), sonuncusunun hemenardından başlayan (beyit 3472 vd.) aşksahnesinin yolunu tayin eder. Bunlardanilki (4. gazel) kurguda önemli bir rol oynar.Ferahşâd’ın kölesi Âzâd gazeli yazar veHurşîd’e ulaştırır. Hurşîd’in verdiği cevap(5. gazel) karşılıklı tutkulu şiirlersöylenmesinin yolunu açar: ikincisimektuplarla (6-7), biri âşıkların yüz yüzeilk karşılaşmalarında (9-10), bir diğeri deâşıkların vuslatlarından evvel tertip edilenmükellef mecliste (13-14). Bu gazellerâşıkların ayrılıktan şikâyet ettikleri ikifasılla kesilir (8, 11-12). Birliktedeğerlendirildiğinde on bir gazelaksiyonun arka plan müziğinioluşturmaktadır. Bunları takip eden tercî‘-bend anlatının tam merkezineyerleştirilmiştir ve ilk bölümü sonlandırır.Kahramanlık maceralarını ve savaşları195


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111tasvir eden sonraki 2000 beyitte lirikparçalar yer almamaktadır. Yalnız sonadoğru Hurşîd’le evlenebilmesi içinFerahşâd’ın yerine getirmesi gerekenkahramanlık gösterisi yüzünden âşıklartekrar ayrıldıklarında yeni bir gazel serisibaşlar. Burada Hurşîd’in ağıdı (beyit 6697)ile rüyasında okuduğu cevap (17-18)Süheyl ü Nevbahâr’da benzer şekildekarşılıklı şiir söylemeyi hatıragetirmektedir.Bu gruptaki eserlerin üçüncüsüMehemmed’in hezec 1 vezni ile kalemealdığı ve metinde iki yerdeki eksikliklerle8700 beyitten oluşan Işk-nâme (800/1397)adlı eseridir. Eserde yer alan otuz gazeldekullanılan vezinler şunlardır: hezec 1 (1, 4,12-13, 20, 21-22, 30), muzâri‘ 1 (10-11),munsarih (14-15), müctess (diğerleri).Dokuz yerde gazeller çift olarak karşımızaçıkar. Üçü hariç her çiftte aynı vezin,üçünde (10-11, 14-15, 25-26) ise aynı redifkullanılmıştır (bk. beyit 2036: Redîfingözledi dirşürdi Ferruh/Velîkin kâfiyedegşürdi Ferruh). Gazellerin tamamındagazeli dile getiren karakterin mahlası yeralmaktadır.1. Ferrûh’un Hıtâ’ya ulaşması (beyit 985)2. Hümâ’nın rüyadan uyanması (beyit1015)3. Ferrûh’un Hürremâbâd’a varması (beyit1125)4. Hümâ’nın uykusuz bir gece geçirmesi(beyit 1174)5. Hümâ’nın Ferrûh’la buluşma iştiyakı(beyit 1381)6. Ferrûh’un Hümâ ile buluşma iştiyakı(beyit 1672)7. Hümâ’nın Ferrûh’tan beklentisi (beyit1706)8. Ferrûh’un Hümâ’nın bahçesine ulaşması(beyit 1729)9. Ferrûh’un geçirdiği baygınlıktanuyanması ve Hümâ’nın gittiğini görmesi(beyit 1858)10. Hümâ’nın dadısının tavsiyesinireddetmesi (beyit 1996)11. Ferrûh’un dostunun tavsiyesinireddetmesi (beyit 2038)12. Ferrûh’un Hümâ’ya gazel yazması(beyit 2109)196


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:11113. Hümâ’nın baygınlık geçiren Ferrûh’tanşiiri alması ve cevap yazması (beyit 2129)14. Ferrûh’un Hümâ ile vuslata ermesi,safa gecesi (beyit 2282)15. Hümâ’nın cevabı (beyit 2293)16. Ferrûh’a kavuşturduğu için Hümâ’nınAllah’a şükretmesi (beyit 2404)17. Ferrûh’un cevabı (beyit 2413)18. Ferrûh’un kederli zamanlarında metinolması için Hümâ’ya mesaj göndermesi(beyit 2662)19. Hümâ’nın cevabını göndermesi (beyit2692)20. Ferrûh’un Hümâ’nın bahçesinde şarkısöylemesi ve kendinden geçene kadariçmesi (beyit 2721)21. Ferrûh’un Hümâ ile barışması (beyit3376)22. Hümâ’nın cevabı (beyit 3386)23. Hümâ’nın Alemşâh’a verilmesi üzerinekahrolması (beyit 3551)24. Ferrûh’un cevabı (beyit 3573)25. Ferrûh’un Hümâ’dan ayrılacak olmasıüzerine kahrolması (beyit 3707)26. Hümâ’nın cevabı (beyit 3724)27. Siyahi köle tüccarından kaçanHümâ’nın kendi haline üzülmesi (beyit4265)28. Pek çok maceradan sonra Ferrûh’unHüma’ya kavuşması (beyit 6474)29. Hümâ’nın cevabı (beyit 6484)30. Ferrûh’un tekrar Hümâ ile birleşmesi(beyit 8075)Ahmedî’nin İskender-nâme’si esasitibariyle aşk hikâyesi olmayıp didaktik birkişisel gelişim eseri olması hasebiyleburada ele alınan tüm diğer mesnevilerdenfarklıdır. İskender’in, İran zaferinden sonraHindistan zaferinden önce Seyistânhükümdarı Zeresb’in kızı Gülşâh’a kuryaparak onun gönlünü kazanması eserinbaşlarında konudan konuya hızlıca geçilenbölümlerde gerçekleşir. Açıkça görülüyorki Ahmedî, İskender’in eğitiminin,kariyerinin ilk yıllarında romantik birmaceraya ihtiyaç duyduğunudüşünmektedir ve bu macera tabiatıylakarşılıklı gazel söylemeyi de ihtivaetmektedir. Bölümün sonunda Ahmedî,Nizâmî’nin Leylî ve Mecnûn ile Ferhâd ve197


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111Şîrîn hikâyeleriyle mukayese edildiğindeeserinin bu bölümünün aşkın sırlarını açığaçıkardığını iddia etmekte, pek çok Işknâme(Mehemmed’in eserine birgönderme?) yazıldığını ancak hiçbirininbunun gibi olmadığını, bu kısmıokuyanların Cemşîd ü Hurşîd’i (aynı isimlekendisinin yazmış olduğu eseregönderme?) unutacaklarını belirtmekte vedahası 605 cevher (beyit)den oluşan bukısmı iki günde yazdığını söylemektedir. 5Mesnevi ile aynı vezinde (remel 1) yazılanaltı gazelde mahlas bulunmamaktadır.5 Yayınlanan tıpkıbasımda (haz. Ünver) bu bölüm,8754 beytin 1331’den 1933’e kadar olan kısmınıkapsamaktadır. Bazı elyazması nüshalarda altıgazelin ilk ikisi atlanmıştır ve bu metinlerde Ahmedîbu bölümün 605 değil 551 “cevher” ihtiva ettiğinisöylemektedir. Bu mesele şu makalede elealınmıştır: “The Romance of Iskender and Gülshah,”Turkic Culture: Continuity and Change, ed. S. M.Akural, (Indiana University Turkish Studies 6.Bloomington, IN, 1987): 95-103. [Yeniden basım:Robert Dankoff, From Mahmud Kaşgari to EvliyaÇelebi: Studies in Middle Turkic and OttomanLiteratures (İstanbul: Isis, 2008): 229-238] [Türkçetercümesi, Osmanlı Divan Şiiri Üzerine Metinler,haz. Mehmet Kalpaklı, (İstanbul: Yapı KrediYayınları, 1999): 315-320].1. Gülşâh’ın İskender’e ipek üzerineyazılmış gazel göndermesi (beyit 1434)2. İskender’in cevabı (beyit 1463)3. İskender’in Gülşâh’a yazdığı ayrılıkmektubundaki (firâk-nâme) gazel (beyit1659)4. Gülşâh’ın İskender’e yazdığı ayrılıkmektubundaki gazel (beyit 1659)5. İskender’in gazeli (beyit 1813)6. Gülşâh’ın gazeli (beyit 1874)*Hüsrev ü Şîrîn (takriben 828/1425) adlıeserinde, gazel üstadı olduğu hâlde Şeyhî“belagat nakdinin mihenk taşının mesneviolduğu”nda ısrar etmektedir (beyit 567).Buna rağmen bu uzun mesneviye 27 gazeleklemekten kendini alamaz ve böyleceNizâmî’yi Batı Türkçesine uyarlayan Fahrî(768/1367)’nin aksine eserini Türk aşkmesnevilerinin akış yatağına yerleştirir.Şeyhî’nin gazelleri de gazeli söyleyenkarakterin adı yerine müellifin adınıtaşıyan iki tanesi (1 ve 20. gazeller) hariç,mahlassızdır. Şeyhî mahlası ayrıca uzuntercî‘-bendin (beyit 4781-4850) Ferhâd’ınağzından söylenen son bendinde ve Şîrîn198


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111tarafından dile getirilen münâcâtta (beyit5453 vd.) da yer alır. Fuzûlî tarafındantutarlı bir şekilde takip edilen bu uygulama(aş. bk.) aşk mesnevilerine gazel eklemegeleneğinin son yeniliğidir. Şeyhî’ninkullandığı on farklı vezin şunlardır: uzunremel 1 (12, 14, 17, 19, 27), remel 2 (10-11), hezec 1 (8-9), uzun hezec 1 (6-7, 22,26), hezec 2 (2), hezec 3 (tercî‘-bend),muzâri‘ 1 (1, 3, 13, 20, 21, münâcât),müctess (4-5, 16, 24, 25), hafîf (18, 23),mütekârib (15).1. Şâvûr’un Şîrîn’i tasvir etmesi (beyit1049)2. Şîrîn, Hüsrev’in resmini görüp âşıkolduğunda mutribinin Şîrîn’in ağzındangazel söylemesi (beyit 1308)3. Hüsrev, Ermenistan’a ulaştıktan veŞîrîn’in gitmiş olduğunu gördükten sonraiçtiğinde mutribinin Hüsrev’in ağzındangazel söylemesi (beyit 2012)4. Hüsrev’in dilinden ozan Bârbed’in gazelsöylemesi (beyit 2985)5. Şîrîn’in dilinden ozan Nigîsâ’nın gazelsöylemesi (beyit 3006)6. Hüsrev’in dilinden Bârbed’in gazelsöylemesi (beyit 3021)7. Şîrîn’in dilinden Nigîsâ’nın gazelsöylemesi (beyit 3032)8. Hüsrev’in dilinden Bârbed’in gazelsöylemesi (beyit 3124)9. Şîrîn’in dilinden Nigîsâ’nın gazelsöylemesi (beyit 3133)10. Hüsrev’in dilinden Bârbed’in gazelsöylemesi (beyit 3214)11. Şîrîn’in dilinden Nigîsâ’nın gazelsöylemesi (beyit 3224)12. Hüsrev’in Şîrîn’den ayrı oluşundanşikâyet etmesi (beyit 3549)13. Şîrîn’in hasretini çeken Hüsrev’indilinden Bârbed’in gazel söylemesi (beyit3885)14. Şîrîn’in, Hüsrev’in hasretini çekmesi(beyit 3924)15. Mehîn Bânû’nun ölmesi (beyit 3970)16. Şîrîn’in, Hüsrev’in hasretini çekmesi(beyit 4047)17. Şîrîn’in ağzından Şâvûr’un Hüsrev’egazel söylemesi (beyit 4160)18. Hüsrev’in dilinden Bârbed’in gazelsöylemesi (beyit 4181)199


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:11119. Hüsrev’in dilinden Bârbed’in gazelsöylemesi (beyit 4189)20. Ferhâd’dan Şîrîn’e (beyit 4365)21. Ferhâd’ın Şîrîn için deli olması (beyit4418)22. Ferhâd’ın Şîrîn için deli olması (beyit4485)Tercî‘-bend: Şîrîn’in kendisini dağdaziyaret etmesi üzerine Ferhâd’ın şiirsöylemesi (beyit 4781)Münâcât: Şîrîn’in Allah’tan merhametdilemesi (beyit 5453)23. Şîrîn’in kalesine Hüsrev’in sarhoş birşekilde gelmesi üzerine (beyit 5574)24. Şîrîn’in dilinden Nigîsâ’nın gazelsöylemesi (beyit 6125)25. Hüsrev’in dilinden Bârbed’in gazelsöylemesi (beyit 6170)26. Şîrîn’in dilinden Nigîsâ’nın gazelsöylemesi (beyit 6215)27. Hüsrev’in dilinden Bârbed’in gazelsöylemesi (beyit 6277)Görüldüğü üzere Şeyhî her fırsatta anlatıyagazel dâhil etmiş, hatta Nizâmî’nineserinde Bârbed ve Nigîsâ adlı ozanlarıniki âşıkın sözcülüğünü ettiği meşhursahneyi tekrarlamıştır.Şâhidî, Gülşen-i Uşşâk adlı aşkmesnevisinde (883/1478-79) gazelkullanmış (bk. Levend, 1959: 108-32, 160-76), Hamdullah Hamdî de hem Yûsuf uZelîhâ (897/1491-92) adlı mesnevisindehem Leylâ ve Mecnûn (905/1499-1500)adlı mesnevisinde gazel kullanmıştır. 6Yûsuf u Zelîhâ (897/1491-92)’dakigazelleri inceleyen Hüseyin Ayan,gazellerin hikâyenin en dokunaklınoktalarında, şiirin hikâyesi karşısındakarakterlerin ruh hâline hızlı bir bakışatmamıza müsaade edecek ve soluklanmaşansı vererek okuyucunun mesneviye yenibir ilgi ve bağlılıkla dönmesini sağlayacakşekilde karşımıza çıktığını belirtiyor (1972:32). On beş gazelin hiçbiri Yûsuftarafından dile getirilmemiştir. İlk üçü,6 Bu aşk hikâyesinin Yahyâ Bey (ö. 983/1575)tarafından kaleme alınan ve geçtiğimiz yıllardaneşredilen geç dönem versiyonunda gazel yeralmamaktadır. Mustafâ Darîr (768/1366)tarafından kaleme alınan daha eski birversiyonunda tümü mesnevî ile aynı veznipaylaşan gazeller mevcuttur (İz, 1967: 591-605).200


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111oğlunun hasretini çeken Ya‘kûb’unşikâyeti; dördüncüsü Mısırlılar’ınYûsuf’un güzelliğini övdükleri şarkı;beşten dokuzuncuya kadar Zelîhâ’nınYûsuf’u rüyasında gördükten sonra çektiğihasret ve kötü talihinden şikâyetini dilegetiren şiirler, onuncusu Yûsuf’u Zelîhâ’yasatan kervanbaşının pişmanlığı, on birincisiBâziga’nın açık artırmada rakiplerinindikkatini dağıtmada başarısız olarakYûsuf’u satın alamaması nedeniyleduyduğu hayal kırıklığını dile getirenyakınması, on ikinciden on beşinciye kadarZelîhâ’nın, aşkını ilan ettiği ve ıstırabınıdile getirdiği Yûsuf tarafındanreddedilmesini anlatan şiirlerdir.Hamdî’nin sanat konusundaki saflığıAyyûkî’yi akla getirmektedir. Gazellerdekullanılan vezinler hafîf (mesnevi, no 1),remel 1 (no 3; tuyuğ, 8 ve 9 numaralararasında geçen aşk üzerine bilgecenasihat), uzun hezec 1 (no 9), remel 2 (no13), müctess (2, 4, 7, 14, 15 numaralar) vemuzâri‘ 1 (5, 6, 8, 10, 11, 12)’dir. Gibb(1900-9: c. 2, 207=c. 6, 77; no 112) yerigeldiğinde bir gazel örneği (Ayan’da 5numaralı gazel) veriyor.Şeyhî’nin aksine Fuzûlî’nin, mesneviyenazaran gazeli yüksek bir mevkiyekonumlandırdığı görülmektedir. Fuzûlî,Türkçe Dîvân’ın önsözünde cennetiandıran ve kalbi incelten (Bir bakımaMecnûn ile Leylâ’nın birbirlerine âşıkolduğu okula benzer) bir okul tasarlar(1958: 4):Sahn-ı latîf ü hûbân der vey nişeste saf safDîdâr-ı şân mübârek hem-çün sutûr-ıMushaf(Güzellerin saf saf oturduğu latif bir avluMübarek yüzleri mushafın satırları gibi)Bu ilahi ilim yuvasının delikanlılıkçağındaki mensupları dinî ilimlerin incehususlarından masun olduklarından “bucennetâsâ mecliste aşk şiirlerinden başkabir şey söylenmemekte, okuduklarısahifelerde kalp yakan gazellerden başkabir şey bulunmamaktadır.” (1958: 6)Gazeldür safâ-bahş-ı ehl-i nazar201


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111Gazeldür gül-i bûstân-ı hünerGazâl-ı gazel saydı âsân degülGazel münkiri ehl-i irfân degülGazel bildürür şâ‘irin kudretinGazel arturur nâzımın şöhretinGönül gerçi eş‘âra çok resm varGazel resmin it cümleden ihtiyârKi her mahfilin ziynetidür gazelHıred-mendler san‘atıdur gazelFuzûlî’nin, Türk aşk mesnevi geleneğininzirvesini temsil eden Leylâ ve Mecnûn(963/1556) adlı eserinde 22 gazel, 2murabba ve 2 münâcât yer almaktadır.Tüm lirik parçalarda şairin kendi mahlasınıkullanması Fuzûlî’nin bir bütün olarakşiirdeki temayülüyle uyum hâlindedir:İnsani ve şahsi aşk trajedisini mistikhasrete ve uhrevî emeller seviyesineyükseltmek. Şeyhî ile başlayan bu yöngenellendiğinde Fuzûlî sadece remel 2 (1,7, 9-10), uzun hezec 1 (3, 8, ikincimurabba, 12, 18-19, 21), hezec 2 (4),müctess (11), muzâri‘ 1 (6, birinci ve ikincimünâcât), uzun remel 1 (diğerleri)’ikullanarak vezin sayısını azaltmıştır.1. Leylâ’nın Mecnûn’dan ayrı oluşundanşikâyet etmesi (beyit 715)2. Mecnûn’un Leylâ’dan ayrı oluşundanşikâyet etmesi (beyit 789)3. Mecnûn’un, aşkından divane oluşusebebiyle dostlarından kendisini mazurgörmelerini istemesi (beyit 889)4. Aklını başına devşirmesi için babasınınMecnûn’a nasihat etmesi (beyit 972)5. Mecnûn’un babasından kendisini mazurgörmesini istemesi (beyit 1016)6. Mecnûn’un Kâbe’de Allah’tan aşkbelasını kendisinden almamasını dilemesi(beyit 1123)7. Buluta hitap eden Leylâ’nın aşkındanşikâyet etmesi (beyit 1398)8. Mecnûn’un bivefa dünyayı Nevfel’eşikâyet etmesi (beyit 1485)9. Leylâ’nın Mecnûn’u zincire vurulmuşbir esir olarak görmesi (beyit 1641)10. Leylâ’yı gören Mecnûn’un adaletdilemesi (beyit 1670)11. Leylâ’nın İbni Selâm ile evleniyorolmasından şikâyet etmesi (beyit 1750)Murabba: Leylâ’ya yazdığı bir mektubunsonunda Mecnûn’un, Leylâ’nınvefasızlığından şikâyet etmesi (beyit 1922)202


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111Murabba: Leylâ’nın, cevabının sonundakendini mazur göstermesi (beyit 1996)Münâcât: Mecnûn’un Allah’tan merhametdilemesi (beyit 2323)12. Zeyd’in, Leylâ’nın aşk şarkısınıiletmesi (beyit 2379)13. Mecnûn’un İbni Selâm’ın ölümünüduyması (beyit 2475)Münâcât: Leylâ’nın Allah’tan merhametdilemesi (beyit 2536)14. Mecnûn’un, yaşadığı sıkıntıları dilegetirerek Leylâ’ya kim olduğunuispatlaması (beyit 2608)15. Leylâ’nın cevabı (beyit 2637)16. Mecnûn’un Leylâ’ya kim olduğunusorması (beyit 2657)17. Leylâ’nın cevabı (beyit 2686)18. Mecnûn’un, fiziki vuslata gerekduymayan aşkının mükemmelliğinde ısraretmesi (beyit 2727)19. Leylâ’nın cevabı (beyit 2767)20. Mecnûn’un tasavvufi ezgisi (beyit2809)21. Leylâ’nın ölümü üzerine Fuzûlî (beyit2904)22. Leylâ’nın kabri başında Mecnûn (beyit2981)Lirik parçaların tamamı hikâye bölünerekancak anlatının akışı bozulmayacak şekildemaharetli bir biçimde yerleştirilmiştir.Fuzûlî o zamana kadar görmediğimizbiçimde ahenkli bir taslak kullanarakmalzemesiyle bir çatı oluşturmuş vehikâyenin zirvesine tırmanarak şiirleri neyaptığını bilen mahir bir sanatkâr edasıylayerleştirmiştir. Dört çift gazelin üçü,hikâyenin düğüm bölümünde, Leylâ’nın ennihayetinde divane âşıkı ile vuslata ermefırsatını ele geçirdiği ve Mecnûn’un fizikivuslattan daha ulvi bir seviyeye ulaştığıgerekçesiyle bunu reddettiği yerde birarada gruplandırılmıştır. Aynı vezin vekafiyeyi paylaşan (ve aynı zamandaŞeyhî’nin yukarıda zikredilen şiirine nazireolan) mukabil münâcât, diğer iki gazeleçerçeve olmak üzere son bulur. İki uzunlirik parça hikâyenin merkezinde âşıklarınbirbirlerine yazdıkları mektuplardakarşımıza çıkar. Eserin başında Mecnûn’unbabasının ağzından ve sonunda şairin (veyameçhul “bilge kişi”, hıredmend, beyit2903) ağzından söylenen gazel bu203


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111eklemelerin ahengini muhafaza etmektedirki ana hatları şöyle gösterilebilir:1-3: Leylâ-Mecnûn-Mecnûn4-6: Mecnûn’un babası-Mecnûn-Mecnûn7-20: Leylâ-Mecnûn (9 defa)21-22: Fuzûlî-MecnûnBir hayâl ola meger gördüğümüz yoksanigârMutlakâ hâtıra gelmez ki gele yanumuzaYâr mihmânumuz oldı gelün ey cân u gönülKılalum sarf nemüz var ise mihmânumuzaFuzûlî’nin, mesnevisinde gazel kullanımşeklini resmedebilmek için aşağıdakibölümü ele alabiliriz (1602-40. beyitler):Mecnûn zincirlenmiş bir esirin yerinegeçer ve bir ihtiyarın peşinde Leylâ’nın evicivarında dolaşır. Onun acıklı hâlini görenLeylâ neşeli bir şarkı söyler:Dilberün câna imiş kasdı Fuzûlî gel kimCân virüp dilbere mihnet koyalumcânumuza1648-69. beyitler: Bölüm, Leylâ’yı görenMecnûn’un, Sultanından adalet istercesineaşkını ilan ettiği şu gazelle devam eder:Yâr rahm itdi meger nâle vü efgânumuzaKi kadem basdı bugün külbe-i ahzânumuzaKüfr-i zülfün salalı rahneler îmânumuzaKâfir ağlar bizüm ahvâl-i perîşânumuzaEşk bârânı meger kıldı meded kim nâgehBitdi bu şâh-ı gül-i tâze gülistânumuzaBize âh âteşinün yandugı andan bilünürKi çerağ eyledi rûşen şeb-i hicrânumuzaBu visâle yuhu ahvâli dimek mümkin idiEger olsaydı yuhu dîde-i giryânumuzaSeni görmek müteazzir görünür böyle kieşkSana bakdukca dolar dîde-i giryânumuzaCevri çok eyleme kim olmaya nâgeh tükeneAz idüp cevr ü cefâlar kılasın cânumuza204


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111Eksük olmaz gamumuz bunca ki bizdengam alupHer gelen gamlu gider şâd gelüpyanumuzaVar her halka-i zencîrümüzün bir ağzıMuttasıl virmege ifşâ gam-ı pinhânumuzaGam-ı eyyâm Fuzûlî bize bîdâd itdiGelmişüz acz ile dâd itmege sultânumuzasonrasında ne gibi gelişmeleringörüldüğünü söylemek güçtür. Ancak ŞeyhGâlib’in Türk mesnevi geleneğindekuğunun son şarkısı sayılabilecek ünlüHüsn ü Aşk (1197/1782) adlı mesnevisiniburada zikredebiliriz: 2100 beyitlik bueserde 4 lirik parça yer alır. Mesnevinin devezni olan hezec 3 ile kaleme alınan buşiirler, çok yaygın olmayan muhammesnazım şeklinde kaleme alınmıştır.Mesnevinin bu bölümü aşağıdaki dörtbeyitle son bulur (1676-79):Bir lahza kılup bu resme feryâdSultânına zulm-i aşkdan dâdZencîrini itdi pâre pâreDutdı yine halkdan kenâreEndâmı şikeste çeşmi nemnâkRüsvâ vü harâb ü mest ü bî-bâkArdınca koşun koşun uşağlarAhvâline kim güler kim ağlar*Sonraki dönem aşk mesnevilerini henüzçalışma fırsatı bulamadığımız içinmesnevide lirik söyleme geleneğinin nederecede kalıcı olduğunu veya Fuzûlî1. Dadısının bebek Aşk’a ninni söylemesi(beyit 319)2. Aşk’ın Hüsne’e sevdalanması (beyit1188)3. Aşk’tan kendini bir müşkülden kurtaranve ona Hüsn’ü hatırlatan Sühan’a (beyit1527)4. Aşk’ın ilk sevdasının mesut günlerinihatırlaması (beyit 1717)Bu eklemeler, alegorik bir figür olanAşk’ın Hüsn’le olan münasebetindeki krizanlarını vurgulamaktadır. Şair, usule uygunbir şekilde her seferinde muhammestenönceki mısrada aynı kâfiyeyi ve hatta aynıkelimeyi (inşâd) kullanarak, ilk üçünde205


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111ayrıca bunun da öncesindeki mısralardaaynı kelimeleri kullanarak (beyit 317:felâket/râhat; beyit 1185: çâlâk/eflâk, beyit1186: râhat/felâket; beyit 1525: çâlâk/çâk)bu şiirleri irtibatlandırmaktadır.Lirik eklemeler, Şeyh Gâlib veya Fuzûlîgibi mükemmel sanatkârların elinde,anlatıyla bir uyum içerisinde entegreedilmesinin yanı sıra müstakil olarak dadeğerlerini koruyabilmekte ve ber-hayatolabilmektedir (Bu şiirler genellikleşairlerin gazelleri ve kısa şiirleri ile birlikteantoloji kitaplarına dâhil edilmektedir).Mesnevilerde yer alan gazellerin amacının,kendi içinde kafiyeli beyitlerdenkaynaklanacak tekdüzeliği kırmak olduğuiddia edilmektedir (misal için bk. Rypka,1968: 177, 259; Gibb, 1900-9 c. 1, 309; c.2, 173). Şüphesiz aşk mesnevilerinin çoğu(tesadüfi parlak eserlerin dışında [bk.Tietze, 1974]) –Mordtmann’ın Süheyl üNevbahâr’ı “von ermüdenderWeitschweifigkeit [uzun ve sıkıcı],”şeklinde karakterize ettiği gibi- kendinitekrarlayan sıkıcı eserlerdir ve budurumlarda lirik parçalar esasında anlatıyırenklendirmekte ve şiirin durağan yapısınacazibe kazandırmaktadır. Ancak geleneğinoluşmasının ve devam etmesinin sebebi budeğildir. Bu uygulamayı başlatanAyyûkî’nin, fikri Arapça kaynağındanaldığı muhakkaktır (yk. bk.: Z. Safâalıntısı). Ayrıca, hele de hikâyeninkahramanı bir şair veya ozansa, gazelşeklindeki lirik parçaları mesneviye dâhiletmek tabiî ve beklenen bir durumdur.Nizâmî’nin Leylî ve Mecnûn’unda dahineden bu uygulamayı tercih etmediğibildiğimiz kadarıyla Fars edebiyatıtarihçilerince henüz sorgulanmamıştır.Ancak ben burada bir öneri sunacağım.Nizâmî’den önce Fahrüddîn Gürgânî deVîs ü Râmîn (takriben 1050) adlı eserinde,Râmîn, Varka gibi maşukuna şiirlersöyleyen bir ozan olduğu hâlde, lirikparçalardan imtina etmiştir. Gürgânî ileAyyûkî’nin farklı yollar izlemesikaynaklarının farklı olmasından ilerigeliyor olabilir, kaynaklardan biriİslamiyet öncesi dönem Fars aşkhikâyeleri, diğeri ise Arap aşk şairlerininhikâyeleridir (bk. Melikian-Chirvani, 1970:30). Ayyûkî ile Gürgânî, Nizâmî için iki206


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111muhtemel model ise Nizâmî’nin nedenGürgânî’yi tercih ettiğini anlamakkolaydır: Gürgânî bariz bir biçimdeüstündür. Sonrasında ise Nizâmî’nindevasa nüfuzu, Fars mesnevi geleneğininmecrasını tayin etmiştir.Türk şairlere gelince Türk halkedebiyatındaki benzer uygulama sebebiyle–mensur bir hikâyeye lirik parçalarserpiştirme- Türk şairlerinin lirik parçalarımesneviye dâhil etmeye hevesli olupolmadıkları göz önünde bulundurulmalıdır.Bu, Anadolu ve Azerbaycan âşıklarınınhikâyelerinde hatta Özbek bahşılarınındestanlarında uyguladıkları bir yöntemdir(bk. Boratav, PTF, 1964: c. 2, 31). Neyazık ki halk edebiyatının bu ürünleri XVI.asırdan evvel yazıya geçirilmemiştir. DedeKorkut’un kahramanlık hikâyeleri (XV.asır?) bir tür serbest nazım ve nesirkarışımından oluşur; fakat Türk âşıklarınınsürekli nesir kullandıklarını veyaOğuzların kahramanlık hikâyelerinin,Kırgızlardaki modern mukabillerindeolduğu gibi baştan sonra manzumolduğunu söylemek güçtür.Dânişmend-nâme (761/1360) ile ilk Türkçeaşk mesnevisi örneklerine yakın birdöneme ve çevreye geri gidiyoruz.Türkmenlerin Anadolu fetihlerini anlatanbu destansı hikâye, muhtelif uzunluktamesnevi, gazel/kaside biçiminde manzumparçalar içeren mensur bir eserdir. Aruzvezniyle yazılmış olmasından ötürümanzum kısımlar elit edebî geleneğiyansıtır. Müellifi Ârif Ali, türünün ilkörneği olan metninin diğerlerine nazaranmanzum parçaları az ihtiva etmesisebebiyle kusurlu olacağı hususunda bizibilgilendirir ([1970]: 289, terc. 459); bununtabiî neticesi olarak şairlik kabiliyetinisergilemek ve belki de anlatıyırenklendirmek amacıyla eserine manzumparçalar eklemiştir.Bu bağlamda zikredilmesi gereken birdiğer eser de lirik parçalar ihtiva edenmensur kahramanlık hikâyesi Battâl-nâme(bu da XIV. asır?)’dir (bk. Kocatürk, 1964:295); Ethé’nin yaptığı tercümeye (1871)bakarak eserin yapısı konusunda hüküm207


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111vermek güçtür. 7 Ancak, bu eserin modeliolan ve aynı vezin ve aynı kafiyede (Lanetarafından taklit edilmiştir, 1908: 425-26)mukabil lirik parçalar ihtiva eden ArapçaSîretü Zâti’l-Himme, dikkat çekecekölçüde Türk aşk hikâyelerinebenzemektedir. 8Hiç şüphesiz mensur bir metne manzumparçalar serpiştirmek hemen evrensel birolgudur ve hâlihazırdaki konumuzla ancakdolaylı olarak alakalıdır. Bunun, Budistmetinlerinden Suvarṇaprabhāsasūtra’nın7İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, YazmaEserler numara 6353’teki eserde anlatının ilkkısmında (ilk 30 varak) mensur metin sık sıknazım parçalarıyla inkıtaya uğramakta, sonrasında(mesela 37a ile 111a arasında) ise nadirenbölünmektedir. Beş Avrupa elyazması ile Kazanbaskısına dayanan uyarlamasında Ethé tuhaf birşekilde manzum parçaları zikretmemiş, imada dahibulunmamıştır. Battâl-nâme’nin erken dönem dörtelyazmasına dayanan neşrinde de (ed. YorgosDedes, 2 c., Sources of Oriental Languages andLiteratures, ed. Şinasi Tekin, Cambridge, MA:Department of Near Eastern Languages andCivilizations, Harvard University, 1996) lirikeklemeler yer almamıştır.8 Arap şiirinde nazmın işlevi Steinbach tarafındanincelenmiştir, 1972: 121-26.Uygur edebiyatında Altun Yaruk adıylabilinen tercümesinde (“Aç Kaplan”hikâyesinde, ed. Gabain, 1974: 294-307)bir numunesini ve Oğuz-nâme’de meşhurbir örneğini (bk. Gabain’in incelemesi,PTF, 1964: c. 2, 220) görüyoruz. Bu, Arapve Fars edebiyatlarında Binbir GeceMasalları geleneğinin ve Bigâmî’nin FîrûzŞâh-nâme (bk. Hanaway, 1974: 19-20) gibiFarsça mensur aşk hikâyelerininkarakteristik özelliğidir. Erken dönemAnadolu Türkçesinin dinî-öğreticimetinlerinden Behcetü’l-Hadâyık adlımensur eser de Hamzavî’nin Hamzanâme(takriben 1400: Gibb, 1900-9: c. 1,255)’sinde olduğu gibi nazımlazenginleştirilmiştir.Bu tarz örneklerin çokluğu dikkatealındığında Türk şairlerin yalnız aşktanbahseden mesnevilere değil her türdenmesnevi metnine gazel dâhil etmelerişaşılacak bir durum değildir. XIII. asır gibierken bir dönemde Ahmed Fakîh, KitâbuEvsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe adlı kısa dinîşiirinde, ana metnin de vezni olan hezec 1vezniyle yazılmış gazele benzeyen iki208


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111metin (beyit 30-37, mahlaslı; beyit 79-85)görüyoruz. Kemâloğlu’nun Arap gecelerimaceralarını manzum bir şekilde anlatanFerah-nâme (789/1387; Kocatürk, 1964:131-33)’sinde ve Abdî’nin Câmesb-nâme(833/1430; Gibb, 1900-9: 437) adlıeserinde de karşımıza çıkıyorlar. IX/XV.asrın sonunda Süleymân Çelebi’nin(812/1409) meşhur Mevlid’indeolmamasına rağmen Hamdî, Mevlid-i Nebî(Gibb, 1900-9: c. 2, 191) adlı eserine lirikparçalar dâhil ediyor.Hulâsa olarak mesnevi metnine gazel dâhiletme geleneği, Fars aşk hikâyelerindekimütevazı geçmişiyle yetinerek bugelenekte hızlıca kaybolmuş fakat Türkşairlerinin ellerinde çiçek açmıştır.Okuduğunuz makale bu sahadakiçalışmaların öncüsü olmayıamaçlamaktadır ve konuya dair edebî vetarihî değerlendirmelerin ilk fişeğidir.VEZİNLERremel 1 - . - - - . - - - . –uzun remel 1 - . - - - . - - - . - - - . –remel 2 . . - - . . - - . . –remel 3 . . - . - . - - . . - . - . - -hezec 1 . - - - . - - - . - -uzun hezec 1 . - - - . - - - . - - - . - - -hezec 2 - - . . - - . . - - . . - -hezec 3 - - . . - - . . - -muzâri‘ 1 - - . - . - . . - - . . - -muzâri‘ 2 - - . - . - - - - . - . - -müctess . - . - . . - - . - . - . . –hafif . . - - . - . - . . –recez 2 - . . - . - . - - . . - . - . –münserih - . . - - . - - . . - - . –mütekârib . - - . - - . - - . -ÇALIŞMADA İSTİFADE EDİLENESERLERFARSÇAAYYÛKÎ, (1964). Varka vü Gülşâh. ed. Z.Safâ. Tahran: Dânişgâh-ı Tahran.MEKTEBÎ, [1964]. Leylî vü Mecnûn. ed. İ.Eşref. Şiraz: Kitâbfurûşî-i MuhammedŞîrâzî.SELMÂN-I SÂVECÎ, (1969). Cemşîd üHurşîd. ed. F. Vahman ve J.P.Asmussen. Tahran: Bungâh-i Tercümeve Neşr-i Kitâb.209


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111TÜRKÇEAHMED FAKÎH, (1974). Kitâbu EvsâfıMesâcidi’ş-Şerîfe. haz. H. Mazıoğlu.Ankara: Türk Tarih Kurumu .AHMEDÎ, (1975). Cemşîd ü Hurşîd. haz.M. Akalın. Ankara: AtatürkÜniversitesi.AHMEDÎ, (1983). İskender-nâme. haz. İ.Ünver. Ankara: Türk Tarih Kurumu.ÂRİF ALİ, (1960). Dânişmend-nâme. 2 C.ed. I. Melikoff. Paris: A.Maisonneuve.FAHRÎ, (1974), Hüsrev ü Şîrîn. ed. B.Flemming. Wiesbaden: F. Steiner.FUZÛLÎ, (1955). Leylâ ile Mecnun. haz.N. H. Onan. İstanbul: Maarif Vekâleti.FUZÛLÎ, (1958). Türkçe Divan. haz. K.Akyüz vd. Ankara: Türk TarihKurumu.MEHMED (MEHEMMED), (1965). Işknâme.haz. S. Yüksel. Ankara: TürkDili ve Edebiyatı AraştırmalarıEnstitüsü.MES‘ÛD BİN AHMED, (1991). Süheyl üNevbahâr. haz. Cem Dilçin. Ankara:Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu.ŞEYH GÂLİB, (1968). Hüsn ü Aşk. haz.A. Gölpınarlı. İstanbul: Altın KitaplarYayınevi.ŞEYHÎ, (1963 ve 1980). Hüsrev ü Şîrîn.haz. F.K. Timurtaş. İstanbul: İstanbulÜniversitesi Edebiyat Fakültesi.ŞEYHOĞLU MUSTAFA, (1979). Hurşîdnâme.haz. H. Ayan. Erzurum: AtatürkÜniversitesi.YAHYÂ BEY, (1979). Yûsuf ve Zelîhâ.haz. M. Çavuşoğlu. İstanbul: EdebiyatFakültesi.YÛSUF-I MEDDÂH, (1976). Varqa veGülşāh. ed. G.M. Smith. Leiden: Brill.İKİNCİL KAYNAKLARATEŞ, A., (1979). “Mesnevî,” İslamAnsiklopedisi. C. 8, Ankara: MillîEğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı:127-133.AYAN, H., (1974). “Hamdullah Hamdî’ninYûsuf u Züleyhâ MesnevîsindekiGazeller.” Edebiyat FakültesiAraştırma Dergisi 5: 31-49 (Erzurum).BANARLI, N.S., (1936-39). “Ahmedî veDâsitan-ı Tevârîh-i Mülûk-ı Âl-iOsmân.” Türkiyat Mecmuası 6: 49-135.ETHÉ, H., (1871). Die Fahrten des SajjidBatthâl: ein alttürkischer Volks- undSittenroman. 2 Vols. Leipzig: F.A.Brockhaus .210


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:80 K:111GABAIN, A., (1974). AlttürkischeGrammatik. 3. Auflage. Wiesbaden:Harrassowitz.GANDJEÏ, T., (1971). “The Genesis andDefinition of a Literary Composition:The Dah-nāma (‘Ten love-letters’).”Der Islam 47: 59-66.GIBB, E.J.W., (1900-9). A History ofOttoman Poetry. 6 Vols. London:Luzac.HANAWAY, W.L. Jr., (1974). Love andWar: Adventures from the Firuz ShāhNāma of Sheikh Bighami. New York:Scholars’ Facsimiles & Reprints.İZ, F., (1966-67), Eski Türk EdebiyatındaNazım. 2 C. İstanbul.KOCATÜRK, V.M., (1964). TürkEdebiyatı Tarihi. Ankara: EdebiyatYayınevi.LANE, E.W., (1908). Manners andCustoms of the Modern Egyptians.New York: E.P. Dutton & Co.MORDTMANN, J.H., (1925).Introduction to Mes c ūd, Suheil undNevbehār : romantisches Gedicht desMesʻūd b. Aḥmed, Hanover: HeinzLafaire.PTF, (1964). Vol. 2=Philologiae TurcicaeFundamenta. Vol. 2. Wiesbaden:Steiner.RYPKA, J., (1968). History of IranianLiterature. Dordrecht: D. Reidel .SAFÂ, Z., c Ayyūqī, Varka vü Gülşâh (yk.bk.), Giriş bölümü.STEINBACH, U., (1972). Dāt al-Himma:Kulturgeschichtliche Untersuchungenzu einem arabischen Volksroman.Wiesbaden: F. Steiner.TIETZE, A., (1974). “Meḥemmeds ‘Buchvon der Liebe’: ein alt-osmanischesGedicht” in W. Hoenerbach. ed. DerOrient in der Forschung: Festschriftfür Otto Spies. Wiesbaden: 660-85.YÜKSEL, S. Mehmed, Işk-nâme (yk. bk.),Giriş bölümü.LEVEND, A.S., (1959). Arap, Fars veTürk Edebiyatlarında Leylâ veMecnun Hikâyesi. Ankara: Türkiye İşBankası Yayınları.MELIKIAN-CHIRVANI, A.S., [1970]. Leroman de Varqe et Golšâh… 22. Paris:Arts asiatiques.211


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125BURSALI SEYYİD NAKÎB-ZÂDE Nİ‘METÎ (ö. H.1060/M.1650?)’NİN MUAMMÂ MECMUASI VE MUAMMÂLARITHE ENIGMA COLLECTION OF NAKÎB-ZÂDE Nİ’METÎ, APOET FROM BURSA (death: H.1060/1650?), AND HIS ENIGMASDr. Yılmaz TOPKartal Yüksel İlhan Alanyalı Fen Lisesi, İstanbulyilmaz.top@hotmail.comÖzet: Muammâ, bir ismin şiir içerisinde gizlenmesişeklinde düzenlenen manzum bilmece olarakGiriş tanımlanabilir. Muammâlar başlangıçta Allâh’ın 99ismi (Esmâ-i Hüsnâ) hakkında düzenlendiği haldesonrasında esmâ-i Nebî ve insan isimleri için deyazılmıştır. Hazırlanış ve çözümleme aşamalarındazekâ, maharet ve geniş bir bilgi birikimi gerektirenmuammalar, teşbîh ve mecaz unsurları bakımındanzengin malzemeler taşıdığı için ihmal edilemeyeceksanat değerlerine sahiptir. Bu sebeple dîvânlarınsonunda bu tür şiirlere “mu‘ammeyât” başlığı altındayer verilmiştir. Ayrıca muammâ türünün beğenilenürünleri mecmualar şeklinde derlenerek bu türe özgübir telif geleneği oluşturulmuştur. Bu tarzmecmuaların 17. yüzyıl Türk edebiyatının Anadolusahasına ait bir örneği, Bursalı Seyyid Nakîb-zâdeNi‘metullâh (Ni‘metî) Efendi (ö. H.1060/M.1650)’yeait Mecmû‘a-i Mu‘ammeyât’tır. Bu mecmua,Süleymaniye Kütüphanesi Giresun Yazmaları 179numarada kayıtlıdır. Ni‘metî, kendi kaleminden çıkanbu muammâ mecmuasında, kendisine ait 64muammâyla birlikte, Türk ve İran şâirlerine ait çoksayıda muammâ örneğini derlemiştir. Ayrıcamuammâ türünün Türk ve İran edebiyatlarında öneçıkan temsilcilerine ait telif ve tercüme çalışmalarınada bu mecmuada yer verildiği görülmektedir.Anahtar Kelimeler: muammâ, isim, bilmece,Ni‘metî, mecmuaAbstract: Enigma (muammâ) can be defined as apoetical riddle that a name is hidden in a poem. Whileenigmas were written about the 99 Names of God(Esmâ-i Hüsnâ) initially, they were written also forthe names of Prophet Mohammed and otherindividuals’ names in time. Enigmas takeintelligence, skill and a comprehensive knowledgeaccumulation to write and solve, and have artisticvalue that cannot be overlooked, because of the richmaterial as regards the simile and metaphor theyinclude. Therefore, such poems are included at theend of the divans under the headline “enigmas”.Furthermore, a tradition of compilation was createdby bringing the favored samples of this genretogether in the form of collections. An example ofsuch collections related to the Anatolian area of theTurkish literature in seventeenth century is theEnigma Collection (Mecmû‘a-i Mu‘ammeyât) ofMaster Nakîb-zâde Ni‘metullâh (Ni‘metî) of Bursa,(death: H.1060/1650?). This collection is registeredin Giresun Manuscripts, Süleymaniye Library, withregistry number 179. Ni‘metî had collected his 64enigmas together with a large number of enigmaexamples of Turkish and Persian poets in this enigmacollection. In addition, it is seen that original andtranslated works of leading Turkish and Persianrepresentatives of the enigma genre are also includedin this collection.Key Words: enigma, name, riddle, Ni‘metî,collection212


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Tâhirü’l-Mevlevî’yi, “Allâh uğraşanlaratükenmez sabır ve oynamaz akıl ihsanetsin!” (Tâhirü’l-Mevlevî, 1973: 101)şeklinde duâ etmeye yönlendiren muammâ,şiirde söz ustalık ve zarafetinin zekâ vemaharetle kaynaşmasından doğan manzum-bazen de mensur- bir bilmece türüdür.Muamma; nesnelerin gözün idrâkinekapanması, körlük, görmezlik (Sâmî, 1996:952) anlamındaki “ ‘amiye” kökününtef‘ile bâbında çekimlenmesinden oluşanta‘miye kelimesinin ism-i mef‘ûlüdür.Ta‘miye, “köreltme; kapalı bir sûretle veîmâ tarîkiyle ifade” (Sâmî, 1996: 418)demektir. Ta‘miye’nin ism-i mef‘ûlü olanmuamma, bu çekimlemede, kişiye bir şeyigizleme; saklanan, gizli tutulan şeyanlamını kazanır. Şiir ıstılâhında damuammâ; şâirin şiirinin manasını kapalıtutması, şiirinde -görünürdeki manadışında- bir şahsın nâmına remz, îmâ, kalbve tashîf yoluyla delâlet etmesi (Bilgegil,1980: 272) yani ta‘miye yapması anlamınagelir. Muammâyı söyleyene “muammâgûy”,çözene de “muammâ-küşâ” denir.Edebî bir tür olarak muammâ;cevâbı, Cenâb-ı Hakk’ın Rahmân, Rahîmgibi isimlerinden (Esmâ-yı Hüsnâ) veyaesmâ-i Nebî’den biri, genel olarakherhangi bir insan ismi, seyrek olarak daemîr, çelebi, paşa, imâm, sultân, dervîş gibivasıflara dâir olan bir tür bilmecedir.Bununla birlikte Türk edebiyatındamuammâ kelimesi, bu genel anlamınındışında lûgaz yerine veya âşık tarzı halkedebiyatında şairlik hünerini ortaya koyanbir tür bilmece (askı bağlaması, bağlamaaçma,deyişmeli bağlama) karşılığında dakullanılmıştır (Bilkan, 2000: 36-37;Çelebioğlu, 1979: 422).Lâmi‘î Çelebi, Mîr HüseynNişâbûrî’nin Esmâü’l-Hüsnâsını tercümeve şerh ettiği Mir’âtü’l-Esmâ isimlieserinde muammayı tanımlarken aynızamanda muammanın hazırlanışına ilişkinönemli bir bilgi vermektedir: “ …Istılâh-ızurefâ vü i‘tibâr-ı ‘urefâda şol kelâmadirler ki bi-tarîki’r-remz ve’l-îmâ andaistihrâc-ı isme işâret oluna vü bir vech-ileki tab‘-ı selîm ü zihn-i müstakîm anımüstahsen ü makbûl tuta…” (Lâmi‘îÇelebi, 14 a ). Bu tanımlamadanyararlanarak; “muhtelif usullere riayetederek bir ismi elfâz arasına gizleme”(Tarlan, 1936: 7) şeklinde tanımlananmuamma sanatında, güzel zevksahiplerinin hoş karşılayacakları vemüstakîm zihinlerin gizlenen manayaintikallerinin mümkün olduğu (Saraç,1997: 297) ürünler ortaya koymakgerektiği anlaşılmaktadır. Bu nedenlemuammâların, toplumun ortak zekâsına veörfüne uygun şekilde şekillendirilmesiesastır. “Halledilemeyen muammâ ise‘edebî’ muammâ değil ‘ebedî’muammâdır.” (Tarlan, 1936: 7) sözünden213


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125hareket ederek hiçbir şekilde çözülemeyenmuammâların edebî değer taşımadığınısöylemek de mümkündür (Durmuş, 2005:322).Muammâda kelime ve cümleleringösterdikleri anlamlarla bunlardan asılkastedilenler arasındaki ilgi, bilinenbenzerlik ve mecaz ilgilerinin dışındadır.Bu sebeple muammâ ancak başka usul vebilgilerle çözülüp anlaşılabilir. Bu dazihnin gizlenen manaya intikâlinizorlaştıran bir durumdur. Bu bakımdanmuammânın fesâhate aykırı bir anlatımtarzı olduğu söylenebilir (Saraç, 1997:299). Bununla birlikte muammâ, “gizlenenşey üzerine gizli ışık verebilmek” şeklindetanımlanabilecek bir beyân maharetiniteliği taşıdığı için beyân ilmine bağlı birdisiplin olarak kabul edilmiştir (Tarlan,1936: 7).MuammatürününözellikleriMuammâlar genellikle matla‘şeklinde/musarrâ tek beyit halinde kalemealınır ve gizlenen isim genellikle ikincimısrada yer alır. Mesnevî tipindekafiyelendirilmiş murassâ beyitler ya dakafiyesiz müfretler halindeki muammâörnekleriyle karşılaşmak mümkündür.Gazel, rubâ‘î ve kıt‘â nazım şeklindeyazılmış muammâ örnekleriyle de az daolsa karşılaşılabilmektedir (Bilkan, 2000:58). Nihânî’nin (ö. 1519), Yavuz SultanSelîm Hân’ın tahta geçişi sebebiyle yazdığıcülûsiye türündeki, 41 beyti bulan ve herbeytinde “Sultân Selîm” adının gizlendiğikasîdesi ise muammâ türünün bu nazımşekliyle kaleme alınmış nâdir bir örneğidir(Yavuz, 1998: 547).Muammâ, çözümü açısından yadoğrudan doğruya bir isme işaret eder yada verilen ipuçlarından ortaya çıkarılanharflerin birleştirilmesiyle bir isim ortayaçıkarılır. Aynı zamanda muammâ tek birkelimede olabileceği gibi birden fazlakelime üzerinde uygulanarak tek bir ismeulaşılması da istenebilir. Bir beyitte tek birisim bulunabileceği gibi, birden fazla isimde gizlenebilir. Muammâlar manzumdüzenlenebileceği gibi mensur da tertipedilebilir (Lâmi‘î Çelebi, 14 a ). Nâbî’nin“Ayn” harfini anlattığı mensur birmuammâsı vardır (Bilkan, 2000: 153;Saraç, 2005: 322).Muammâyı hem yazmak hem deçözmek için Arapça ve Farsçayı bilmeninyanı sıra dil bilgisi, ebced hesâbı, edebîsanatlar, İslâm kültürü, çeşitli inançlar veKlâsik edebiyat alanlarında da bilgi sahibiolmanın önemi büyüktür (Saraç, 2005:322). Muammânın ne şekildedüzenleneceği ve nasıl çözüleceği “amel”adı verilen dört usul üzerinden takip edilir.Şiirde gizlenen ismin harflerini veren usule“amel-i tahsîlî”; gizlenen isme işaret etmeküzere bulunan harf ve hecelerin nasıl yanyana getirileceğiyle bunların kaldırılmasıveya yer değiştirmesini gösteren usule214


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125“amel-i tekmîlî”; muammanın çözümünükolaylaştıracak usule “amel-i teshîlî”;gizlenen isme hareke, sükûn, şedde ilaveetme yollarına da “amel-i tezyîlî” denir(Saraç, 2005: 322).Muammâlarda harflerin sembolikkarşılıklarından, ebced hesabındaki sayısaldeğerlerinden ve buna bağlı olarakharflerle günler arasındaki ilişkiden, on ikiburcun her birinin işaret ettiği harf vesayılardan, yedi gezegenin gösterdiği belliharflerden ve harflerle organlarınaralarındaki şeklî benzerlikten (boy, kadelif;dehân-mîm) yararlanılabilir. Şiirdekelimeden harf düşürülecekse “atmak,bırakmak, bağışlamak”; harflerin yerlerideğiştirilecekse “tecnîs, numûne, nişân,mânend”; harflerin noktaları kaldırılacakveya yerleri değiştirilecekse “gevher, dağ,ben, hâl, dâne” gibi kelimeler yardımıylaipuçları verilir. Kelimenin ilk harfindekiharf düşürme/değiştirme işlemi için “âgâz,alın, başlangıç”; ortadaki harfe işaret için“kalb, miyân, vasat, merkez”; son harfeişaret için “âhir, âkıbet, dâmen”; hem ilkhem son harfe işaret için “cânib, taraf,yan”; ilk ve son harflere birlikte işaret için“câme, hil’at, libâs” gibi kelimelerkullanılır (Saraç, 2005: 322).Muammâ ile lugaz arasında şekil,muhteva ve çözüm yolları bakımındanfarklılıklar bulunur. Muammâlar Allâh’ınisimlerinden (Esmâ-i Hüsnâ) biri veya birinsan ismi hakkında düzenlenirken lugazlarhemen her şey hakkında düzenlenebilir.Lugazların muammâlardan ayrılan önemliyönlerinden biri, lugazların çözümünükolaylaştıracak ipucu ifadelerinin (nedürol, ol nedür gibi) anlatımda bulunmasıdır.Lugazda bir bakıma bir nesne çeşitliyönleriyle tarif edilir. Muammâlardaaranan isim şiirin başında verildiği halde,lugazlarda gizli tutulan bir isim veyanesnenin tarif üzerinden bulunmasıamaçlanır (Bilkan, 2000: 53-54).Bir hâdise hakkında tertip edilenmısra, beyit veya cümlenin harflerineverilmiş sayı değerlerini toplamak sûretiylehâdisenin meydana geliş târîhini çıkarmaküzere hazırlanan târîhlerin eksiğinigidermek ya da fazlasını çıkarmak(tarhetmek) üzere kullanılan îmâ ve remizliusule ta‘miye denir. Ta‘miyede kullanılansayı toplama, sayı çıkarma, îmâ ve işaretyoluyla bir ifadeye dikkat çekme gibiuygulamalar, muammâ çözümündekullanılan yöntemlerle benzerlikgöstermektedir. Ni‘metî Efendi’nin vefâtı(H.1060?) dolayısıyla Sebzî’nin düşürdüğütârîh ( Gitdi ya âh Ni‘metî Çelebi) birta‘miye örneği olarak alınabilir.Bir muammâ halli/çözümü/istihrâcıörneği olarak; Edâyî Çelebi’nin, -Ni‘metî’nin de muammâ mecmuasına dâhilettiği- Ni‘metî Çelebi ismi hakkındahazırladığı muammayı ve bu muammânınmuhtemelen Ni‘metî tarafından yapılançözümünü örnek verebiliriz. EdâyîÇelebi’nin kıt‘a şeklindeki bu muammâsışöyledir:215


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Edâyî Çelebi be-nâm-ı Ni‘metî ÇelebiH v ân -ı derd-i firkat-ı dil-dârı çok gördüñ katıNi‘met-i bî-had yidürmek olmış anuñ ‘âdetiDil bu şeb ister ki yine hâk-i pâyine düşeÇekdi bî-had çün Edâyî derd-i rûz-ı firkati (MM, 71 a )Bu muammânın ikinci dizesindeki“Ni‘met-i bî-hadd” ifadesinde Ni‘metî ismigizlenmiş olmalıdır. Gizlenen isimdekiÇelebi kelimesinin çözümü, muammânınhemen altında şöyle izah edilmiştir:“ Hâk-i pây durياki ki dürام(‏em‏)‏ yinelafzınuñامibâretiyle‏‘‏ dürميمhâki ki çihildürdil-i şeb beşdür ki çihilüñ durهاdili kirakamîsi beşdür düşe bâkîچلibâretiyle‏‘‏kalur haddبىlafz-ı çeke maksûd husûlepeyveste olur.” (MM, 71 a )Muamma türünün Türkedebiyatındaki seyriMuammâ Arap edebiyatında ortayaçıkmış, İran edebiyatına geçtikten sonramüstakil bir ilim şeklinde değerlendirilerekbu türün kurallarına dair esaslar tespitedilmiştir. Bu konuda İran edebiyatında ilkçalışmayı Şerefeddin Ali Yezdî (ö.H.858/M.1454)’ninyaptığıbelirtilmektedir. Ali Yezdî’nin belirlediğikuralları geliştiren Abdurrahmân-ı Câmî(ö. H.898/M.1492)’den sonra muammâ çokrağbet edilen bir edebî tür olarak boygöstermiş Mîr Hüseyin b. MuhammedŞîrâzî-i Nîşâbûrî (ö. H.904/M.1498) ileileri bir seviyeye erişmiştir (Saraç 2005:322).Türk edebiyatında muammâ nazımtürüne ait örnekler, Çağatay ve AzerîTürkçesi sahasında XV. yüzyıldan itibarengörülmeye başlamıştır. Bu türün Anadolusahasında ilgi görüp yaygınlıkkazanmasında İran ve Azerbaycan’dangelen şâirler önemli rol oynamıştır. Busahada muammâ türünün ilk önemliörnekleriyle XVI. yüzyıldan itibarenkarşılaşılmaktadır. Bu türde XV. yüzyıldaAhmedî, Muînî, Cem Sultan, Alî ŞîrNevâî, Şibân Hân, Mahmud Paşa (Adnî);XVI. yüzyılda Bâbür Hân, Lâmi‘î Çelebi,Fuzûlî, Edirneli Emrî, Kınalızâde AlîÇelebi, Bâkî, Gelibolulu Âlî, MuammâyîAlî; XVII. yüzyılda Hâşimî, Konyalı Nâlî,Nâbî, Nedîm-i Kadîm; XVIII. yüzyıldaŞeyhülislâm Es‘ad, Akkovalı-zâde Hâtem,216


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Haşmet, Fıtnat Hanım, Sünbül-zâde Vehbî,Nahîfî, Hamî-i Âmidî; XIX. yüzyılda Aynîve Nâmık Kemal’in isimleri öneçıkmaktadır (Bilkan, 2000: 61-63).Türk edebiyatında muammâhakkında yazılmış eserlerin ilk örneklerineXV. yüzyılda rastlanmaktadır. Bu yüzyıldaBedr-i Dilşâd’ın Murâd-nâme adlı eseri,muammâ hakkında teorik bilgiler veren vemuammâ çözüm yollarını manzum olarakaçıklayan bir eserdir (Bilkan, 2000: 39-40).Râgıp Paşa Kütüphanesi’nde yer alan‘Arûz Risâlesi adlı eser de muammâlarınçözüm yollarını açıklayan, halk için basitve anlaşılır bir üslûpla yazılmış teorik birçalışmadır (Bilkan, 2000: 42-44).Türk edebiyatında muammâ kalemealan şâirlerin yanı sıra bu sahada yazılanFarsça eserleri tercüme ve şerh eden şâirlerde çıkmıştır. Ali Şir Nevâî, Fuzûlî, Lâmi‘îÇelebi, Surûrî, Nev‘î gibi şâirlerinmuammâ risâleleri ve şerhleri bu bağlamdaanılan eserlerdir. Türkçe kaleme alınan bueserler genellikle Molla Câmî ve HüseyinMuammâyî’nin eserlerinden tam veyakısmî tercüme şeklindedir. ÂmilÇelebioğlu, Molla Câmî’nin muammâtürüne dâir eserlerine şerh yazan şairlerişöyle listelemektedir: “Edirneli İbrahim,Abdürrahman Şeref, Bediî, Râgıb-ı Âmidî,Mustafa Sürûrî, Salâhî-i Uşşâkî,Kınalızâde Ali Efendi, Fethullah Ârifî,Lâmiî Çelebi, Muhyî-i Gülşenî, TireliMuammâyî, Nazîra-i Gülşenî, Niyâzî-iMısrî” (Çelebioğlu, 1979: 423).Ali Şir Nevâî’nin muammâkonusunda Farsça bir risâle yazdığıbilinmektedir (Bilkan, 2000: 45).Fuzûlî’nin bu tür hakkında kaleme aldığıFarsça Muammâ Risâlesi’ni 1 Kemal EdipKürkçüoğlu 1949 yılında ilim âleminetanıtmıştır (Kürkçüoğlu, 1949: 61 vd.).Bursalı Lâmi‘î Çelebi (ö. H.938/M.1541),Mîr Hüseyin Muammâyî’nin Esmâü’l-Hüsnâ isimli eserin Mir’âtü’l-Esmâ adıylaTürkçeye tercüme şerhinigerçekleştirmiştir. Bu esere Câm-ı Cihânnümâda denilmektedir. Lâmi‘î butercümesinde muammânın tanımı, aksâmıve çözüm yöntemleri hakkında bilgivermektedir (Bilkan, 2000: 49). SürûrîMustafa Efendi (ö. H.969/M.1562);Hüseyin Muammâyî, Molla Câmî ve AliKer’in muammâlarına yazdığı şerhlerle(Şerh-i Mu‘ammeyât-ı Mîr HüseyinMu‘ammâyî, Şerh-i Mu‘ammeyât-ı MollaCâmî, Şerh-i Mu‘ammâ-yı ‘Alî Ker) ve buşerhlerde tarih düşürme ile muammâsanatlarına dâir sergilediği maharetledikkat çekmektedir (Bilkan, 2000: 48-49).Bunların yanı sıra Behiştî Ahmed Sinan1Fuzûlî, bu risâlesinin mukaddimesinde eserikaleme alma sebebini şöyle dile getirmektedir:“Fazîlet bostanında bu fidanın (mu‘ammânın)dalından meyve dermemekliğimi ve belâgatsofrasında bu nevâleden bir menfaatgörmemekliğimi kendime yediremedim…Allâh’ahamdolsun, şiir fenlerinden mevcûd her fendeyükselmek istedim; Hakk’ın feyzinden arzum yerinegeldi. Câmi‘iyyet binâsında bir gedik olmasın diyemu‘ammâda da adımın anılmasını isterim.”(Kürkçüoğlu, 1949: 67).217


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Çelebi’nin Şerh-i Mu‘ammeyât-ı MollaCâmî ve Nev‘î’nin Şerh-i Mu‘ammâ-yıCâmî adlı şerhleri de Türk edebiyatındamuammâ vadisinde kaleme alınan- vemuammâ çözüm yollarını da ihtivâ edenönemlieserler arasında yer alır.Seyyid Nakîb-zâde Ni‘metîEfendi (ö. H. 1060?)’nin hayatı veeserleriMecmû‘a-i Mu‘ammeyât’ınderleyicisi Nakîb-zâde Ni‘metî, 17.yüzyılın ilk çeyreği içerisinde Bursa’dadoğmuş ve yaşamış önemli bir şâirdir veasıl adı Seyyid Ni‘metullâh (Ni‘metî)Efendi’dir (Beliğ, H. 1287a: 508).Nakîbü’l-eşrâf Alî Efendi ahfâdındanSeyfullâh-zâde Mehmed Efendi’ninoğludur (Tuman, 2001: 1082). Babasınınve dedesinin nakîbü’l-eşrâf olmasıdolayısıyla Nakîb-zâde olarak tanınmıştır(Şeyhî Mehmed Efendi, 1989: 709-710).Bursa Medresesi’nde kırk akçelik medrese2pâyesiyle müderrislik ve BursaMahkemesi’nde başkâtiplik (Beliğ, H.1287a: 509) yapmıştır. İsmail Beliğ,Ni‘metî hakkında en kapsamlı biyografikbilgileri içeren Güldeste-i Riyâz-ıİrfân’ında, Ni‘metî’nin bizzat kendi elyazısı ile kaleme aldığı seyyidlik silsilesini2“…Mülâzîmîn zümresine duhûl ü pâye-imedrese-i çihil akçeden ma‘zûl olup …” (Beliğ, H.1287a: 509)vererek onun, on yedinci atadan HazretiHüseyin’e bağlı olduğunu belirtir. 3Ni‘metî, şiirdeki ustalığının yanısıra hoş ve gösterişli hattı ile meşhurdur(Beliğ, H. 1287a: 509; Karatay, 2008: 317,422). Ayrıca sakk 4 , inşâ, târîh düşürme vemuammâ konusunda da önemli birşahsiyettir (Beliğ, H. 1287a: 509). Dilikolay, akıcı ve tatlı kullanımıyla dikkatleriçeken Nimetî, bilhassa sakk ve inşâdakigeniş bilgisi ve ustalığıyla yüksek rütbelikadı ve hâkimlerin yakın arkadaşlığınıkazanmıştır (Beliğ, H. 1287a: 509).İsmail Beliğ’in Güldeste’sindeNimetî ile ilgili olarak verilen, Güldeste’yikendilerine kaynak alan biyografikçalışmalarda ve Nimetî’nin Divân’ıüzerinde yapılan iki tez çalışmasındadeğinilmeyen önemli bir bilgi onun; ilimve belâgat sahasındaki hüner veolgunluğunun bir göstergesi olarakkendisine bir kitaphâne tesis edip bunun3 “…Kendi hatt-ı latîfleri ile silsile-i şerîfleri buvech ile rakamzededür ki (es-Seyyid Ni‘metullâhbin es-Seyyid Şeyhî el-ma‘rûf bi-Nakîbzâde ibnü’s-Seyyid Mehemmed bin es-Seyyid ‘Alî bin es-Seyyid Hüseyn ibnü’s-Seyyid Mukallid ibnü’s-Seyyid Mehemmed ibnü’s-Seyyid el-Ecell eş-Şeyhü’l-İmâm Hadîdü’l-‘Irâkî)dür ki on yidinciatadan İmâmü’l-hümâm (Sultânü’ş-Şühedâ HazretiHüseyn) şehîd-i Kerbelâ (rıdvânu’llâhi te‘âlâ‘aleyhim ecma‘în) hazretlerine vâ-bestedür…”(Beliğ, H. 1287a: 508-509)4 sakk: Şeriat mahkemelerinden verilmiş olanhüccet, ilâm, berat; bu gibi yazıların kompozisyonu,bunlardaki terim ve deyimler (Özön, 1955: 734) .218


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125içerisinde -yeşil sarığıyla- kitâbetle, nazımve nesir tarzında ilim neşriyâtıyla meşgulolduğu şeklindedir (Beliğ, H. 1287a: 510).Bunun yanı sıra Nakîb-zâde Ni‘metî,Eyyûb-zâde Mîkâtî Muslî Çelebi adlıüstattan hesâba dair bazı ilimleri görerektaksîm-i gurâmâ 5 alanında benzerigörülmemiş bir tarz geliştirmiş ve bunumanzum yolla açıklamıştır (Beliğ, H.1287a: 510).Nakîb-zâde Ni‘metullâh Bursa’davefat etmiş ve Pınarbaşı’nda akrabalarınınyanına defnedilmiştir (Beliğ, H. 1287a:509). Şâirin vefat tarihi konusunda ihtilafbulunmaktadır. Vefat tarihi olarak bazıkaynaklar H. 1060/M. 1650 (İpekten vd.,1988: 343-344; Beliğ, 1999b: 486-487;Beliğ, H. 1287a: 509) (M. 1650); bazıkaynaklar da H. 1070/M. 1659-1660tarihini (Süreyyâ, 1971: 574; TDEA, 1990:63; Tuman, 2001: 1082; Şeyhî MehmedEfendi, 1989: 709-710) vermektedir.Tuhfe-i Nâilî’de 1060 tarihinin yanlışolduğu özellikle belirtilmiş (Tuman, 2001:1082) olsa da hemen bütün kaynaklar,Ni‘metî’nin vefat tarihi olarak Sebzî’nintârîh beyitini - Didi Sebzî vefâtına târîh /Gitdi ya âh Ni‘metî Çelebi - (Beliğ, H.1287a: 510) alıntılamaktadır. Nimetî’ninvefat tarihini H. 1060 olarak gösteren5 taksîm-i guramâ: (matematik) 1. Kârı veya zararıortaklar arasında koydukları sermâye nisbetinde taksimetme; (fıkıh) 2. Bir borçlunun terekesini alacaklıların borçmiktarları nisbetinde aralarında taksim etme (Devellioğlu,1997: 1027)kaynaklar, bu târîh beyitindeki ikincidizenin ebced değeri olan 1070 sayısından,“Gitdi ya” işareti doğrultusunda ( ى )ninebced değeri olan 10 sayısını çıkararak busayıya ulaşmış olmalıdır. Nimetî’nin vefattarihini H. 1070 olarak gösteren kaynaklarise, ikinci dizenin ebced değeri olan 1070sayısını esas almış görünmektedir. İsmailBeliğ’in Güldeste’sinde, Ni‘metî’nin vefatıhakkındaki “Sinn-i şerîfleri vâsıl-ı hadd-ierba‘în olmamış iken bin altmış senesindeziyâfethâne-i bekâya intikâl ve ni‘am-ıcinâna vusûl ile hoş-hâl oldı.” (Beliğ, H.1287a: 509) ifadesi, şâirin doğum tarihininyaklaşık olarak belirlenebilmesine imkânvermektedir. Zîrâ Ni‘metî, Mecmû‘a-iKasâ‘id adlı şiir mecmuasını H. 1039 yılıRebî‘ülevvel ayının 20’sinde (8 Kasım1629) tamamlamıştır (Mecmû‘a-i Kasâ’id,315 a ). Dolayısıyla Ni‘metî’nin H. 1020civarında doğmuş olması ve Mecmû‘a-iKasâ‘id adlı derlemeyi de 16-18 yaşlarıarasında kaleme almış olması kuvvetlemuhtemeldir. Bu da Ni‘metî’nin doğumtarihinin H. 1060 olma ihtimalinikuvvetlendirmektedir.Ni‘metî’nin, bu yazıda tanıtılanMecmû‘a-i Mu‘ammeyât adlı mecmuasıdışında tespit edilebilen üç eseri vardır. Bueserlerinden ilkiDîvân’ıdır. Ni‘metîDîvânı’nın bilinen tek nüshası, KonyaBölge Yazma Eserler Kütüphanesi 2661demirbaş numarasında kayıtlıdır (Ersöz,2007: 15). Bu dîvânda 13 kaside, 1219


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125mektûb-ı manzûm, 1 şikâyetnâme, 2terkîb-bend, 1 bahr-i tavîl, 8 tesdîs, 1müseddes, 2 tahmîs, 146 gazel, 3 târîh yeralmaktadır (Gülen, 2007: 25). Manzummektup ve bahr-i tavîl gibi, divanlarda sıkrastlanmayan nazım şekillerini ihtiva edenNi‘metî Dîvânı’ndaki gazeller içindenoktasız gazel, muammâ gazel gibi değişikşekiller de bulunmaktadır (Ersöz, 2007:18).Ni‘metî’nin, Dîvân’ı gibi yalnızcabir nüshasına ulaşılan ikinci eseri, Tuhfe-iNi‘metî adlı Farsça manzum lügattır. 6 Bulügatın bilinen tek nüshası, Çorum HasanPaşa Kütüphanesi 1898 demirbaşnumarada kayıtlıdır (Gülen, 2007:31).Toplam 29 varak olan bu nüshanın teliftarihi, 29 b sayfasında H. 1047 (M. 1637)olarak kaydedilmiş olup aynı sayfadamüstensih olarak da şâirin kardeşi ŞeyhîÇelebi’nin adı geçmektedir (Gülen, 2007:32).Ni‘metî, bilinen tek nüshasıSüleymaniye Kütüphanesi Esat Efendi3424 numarada kayıtlı olan Mecmû‘a-iKasâ’id adlı mecmuasında 16. yüzyıla ve17. yüzyılın ilk yarısına ait şâirlerinşiirlerinden örnekler sunmaktadır.Mecmuanın baş tarafında “Mecmû‘a-iKasâ’id” kaydı yer almaktadır. Ancak bu6Ni‘metî’ye ait bu Farsça manzum lügat,Güldeste’de şöyle tanıtılır: “… Lisân-ı Fârisî’de birlugât-i garîbe cem‘ itmişdür…” (Beliğ, H. 1287a:510).şiir mecmuası; kasidenin yanı sıra gazel,muhammes, terkîb-bend, tercî‘-bend,tahmîs, tesdîs, rubâ‘î, kıt‘a, matla‘ ve târîhgibi, dîvânlarda örneklerine çokçarastlayabileceğimiz nazım şekillerindenseçkiler içermektedir (Ni‘metî Efendi,H.1039: 1 a -315 a ).Ni‘metî Efendi’nin muammalarıve Mecmû‘a-i Mu‘ammeyât adlımuammâ mecmuasıNi‘metî’nin muamma vadisindekiustalığını İsmail Beliğ, Güldeste’sinde“Fenn-i mu‘ammâda dahı hayli nâmçıkarmışdur.” (Beliğ, H.1287: 509)cümlesiyle dile getirmektedir. Ni‘metî,Dîvân’ında yedi beyitlik bir gazelimuamma şeklinde yazarak her bir beyittenbir isim çıktığını ifade etmiştir (Gülen,2007: 207-208). Üstelik Ni‘metî, bumuamma gazeline, Mecmû‘a-iMu‘ammeyât adlı eserinde de yer vermiştir(Ni‘metî Efendi, H.1046: 80 a7 ).Ni‘metî Efendi’nin muammalarınıniçerisinde yer aldığı Mecmû‘a-iMu‘ammeyât 8 adlı mecmua, SüleymaniyeKütüphanesi Giresun Yazmaları 179numarada kayıtlı, beş bölümden oluşan bir7 Mecmû‘a-i Mu‘ammeyât’taki varak numaralarıverilirken, yazmanın/risâlenin CD kopyasındakivarak numaralandırması esas alınmıştır.8 Bu mecmua, bu makalede yer alan dipnotlardaMM kısaltması ile anılacaktır.220


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125risâlenin içerisinde yer almaktadır.Kütüphane kayıtlarında Giresun Yazmaları179/1’de yazar olarak Arab-zâde MehmedEfendi ismi ve ona ait Mecmû‘a-iMu‘ammeyât adlı eser yer almaktadır. 9Ni‘metî’nin Dîvân’ı üzerinde yüksek lisansçalışması yapan Ahmet Gülen; yazarınıArab-zâde Mehmed Efendi olarak tanıttığı,Süleymaniye Kütüphanesi GiresunYazmaları Bölümü 179’da kayıtlıMecmû‘a-i Mu‘ammeyât adlı eserdeNi‘metî’ye ait 26 muammâ bulunduğunubelirtmektedir (Gülen, 2007: 6, 32, 33).Giresun Yazmaları 179/1içerisinde 55 b -57 baralığında, Ni‘metî’nin hâlen Bursa’dakiSarrâfiye Medresesi’nde müderrislikyapmakta olduğunun da belirtildiği birbaşlığın altında Ahmet Gülen’in sözünüettiği muammâlar verilmektedir. Ancak bumuammâların sayısı 26 değil 53’tür.Giresun Yazmaları 179/1’deNi‘metî Efendi’ye ait 53 muammânınverildiği bölümün başlığında yer alan“Mu‘ammeyât li’l-‘abdi’l-fakîr e’s-Seyyid9Ni‘metî…” ifadesi ve kırk yedincimuammanın başlığındaki “Li-muharririhibe-nâm-ı Hâdî” şeklindeki ifade, GiresunYazmaları 179/1’de -Arab-zâde MehmedEfendi’ye ait bir muamma mecmuasınınyanı sıra- Ni‘metî’ye ait bir muammamecmuasının bulunduğuna işaretetmektedir. Bu yazmanın 8 a sayfasında,“E’l-‘abdi’l-fakîr e’s-Seyyid Ni‘metî eşşehîrbi-Nakîb-zâde”ye ait Mecmû‘a-iMu‘ammeyât adlı muammâ mecmuasınınH. 1046 (M. 1636) tarihli istinsah kaydı veNi‘metî’nin, Mecmû‘a-i Kasâ’id adlımecmuasındaki istinsah kaydının(Mecmû‘a-i Kasâ’id, 314 a ) hemen altındabulunan mührüne çok benzeyen mührü yeralmaktadır. Bunların yanı sıra risâlenin 2.bölümünün (179/2) 80 a sayfasında, “GazeliMu‘ammâ li-muharririhi el-‘abdi’l-fakîre’s-Seyyîd Ni‘metullâh eş-şehîr bi-Nakîbzâde”başlığı altında, şâirin Dîvân’ında dayer alan ve her bir beytinde bir ismin10çıktığı muammâ gazeliylekarşılaşılmaktadır. Ayrıca yazmanın 5 bsayfasında verilen muammâlardan birininbaşlığı da “Li-muharririhi be-nâm-ıNi‘metî” şeklindedir. Bu bulgularınışığında Giresun Yazmaları 179’da kayıtlırisâlenin 5 a -89 a aralığındaki 1 ve 2.bölümleri, başından itibaren taranarak 55 b -57 b aralığında görülen yazı stiline ve10 Yedi beyitlik bu gazelin (14. gazel) her birbeytinden bir isim çıkmaktadır. Bu isimler: İlyâs,Murâd, Selâm (2 kere), Hâver, Hüsâm ve ‘Âlî’dir(Muammâyî Ahmed Efendi) 113 a -196 a (Gülen, 2007: 207-208).Süleymaniye Kütüphanesi Giresun Yazmalar179’da kayıtlı risâle şu beş bölümden oluşmaktadır:1. 179/1 Mecmû‘a-i Muammiyât (ArabzâdeMehmed Efendi) 5 a -64 a2. 179/2 Şerh-i Lugaz-ı ‘Acem (İshakHocası Güzelhisarlı Acem AhmedEfendi) 64 b -89 a3. 179/3 Şerh-i Manzûme-i Mu‘ammiyât(Behiştî Hasan Efendi ) 89 b -103 b4. 179/4 Mesâil-i Tıbbiye (Zeynelabidinb. Halîl et-Tabîb) 104 a -112 b5. 179/5 Mecmû‘a-i Mu‘ammiyât221


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125muamma içeriğine sahip sayfaların izisürüldüğünde; Ni‘metî’ye ait, sayfalarıdağınık vaziyette en azından 80-85varaklık, derleyicisinin kaleminden çıkmışbir muamma mecmuasının bu risâlede yeraldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu80-85 yaprağın bir kısmını, risâlenin 3, 4ve 5. bölümlerine karışmış olduğunu daeklemek gerekir. Yani Ahmet Gülen’inNi‘metî’ye ait olarak tespit ettiği 26muamma, Ni‘metî’nin kaleminden çıkanMecmû‘a-i Mu‘ammeyât adlı nispetenhacimli bir muammâ mecmuasında yeralmaktadır. Bu mecmua; varakları birbirinekarışmış vaziyette, Arab-zâde MehmedEfendi’ye ait başka bir muammamecmuasıyla -ve risâlenin diğer üç bölümüile- iç içe olacak şekilde GiresunYazmaları 179’da bulunmaktadır.Ni‘metî, Giresun Yazmaları 179/1bölümünün 8 a sayfasında yer alan istinsahkaydına göre, Mecmû‘a-i Mu‘ammeyât’ıH. 1046 yılı Muharrem ayının ilkgünlerinde (5-15 Haziran 1636)tamamlamıştır. Bu mecmuada Ni‘metî,11kendine ait 64 muammaya yervermektedir. Kendi muammâları dışında;hemşehrisi/Bursalı olan Baldır-zâdeSelîsî’nin 60 kadar muammâsını 12 (50 b -11 Bu 64 muammanın 53’ü Giresun Yazmaları179’da 55 b -57 b aralığında, 9’u 5 b ’de ve 2’si de160 ah ’de yer almaktadır.12Bu muammaların verildiği bölümün başlığışöyledir: “Mu‘ammeyât li’l-mevlâ el-‘âlim MevlânâMehemmed Efendi el-ma‘rûf beyne’l-fudalâi’s-52 b , 98 b ), Hâşimî Efendi’nin –şerhleri dedâhil olmak üzere- 40 kadar muammâsını 13(72 b -76 b ) ve ‘Avnî Çelebi’nin 15 kadar14muammasını (53 a -53 b ) derlemesinealmıştır. Edîbî Çelebi (50 a ), ‘Aşkî Efendi(50 a ), Edâyî Çelebi (23b, 71a, 72 a ), AhmedÇelebi (25 b -26 a , 70 a , 71 b , 113 a ), HısâlîÇelebi (53 b , 54 a ), Zihnî-i Bagdâdî (53 b ),Re’yî Çelebi (53 b ), Fürûgî (10 a ), Misâlî(54 a ), Rumûzî (54 a ), Agazâde (54 a ), BâkîEfendi (70 a ), Vardârî (138 a ), Tursun-zâde‘Abdullâh Efendi 15 (78 b -79 b ), Kınalı-zâde‘Alî Efendi 16 (10 a ) ve Su‘ûdî-zâde (70 b ) deNi‘metî’nin muammâ mecmuasındamuammâlarını derlediği şâirler arasındadır.Mecmû‘a-i Mu‘ammeyât’tamuammâları derlenen Türk şâirleriarasında Edirneli Emrî (ö.H.983/M.1575)’ye ayrı bir başlık açmaksâde bi-Baldır-zâde Efendi el-Bursevîsellemehu’llâhi te‘âlâ vü ebkâh”13 Bu muammaların verildiği bölümün başlığışöyledir: “ Mu‘ammeyât u şerh-i mu‘ammeyât li’lmevlâel-merhûm el-magfûr Hâşimî Efendi el-Bursevî ‘aleyhi’r-rahmeti ve’r-rıdvân” HâşimîEfendi’ye ait muammaların altında, Ni‘metîEfendi’ye ait, H. 1045 tarihini taşıyan ferağ kaydıyer almaktadır.14Bu muammaların verildiği bölümün başlığışöyledir: “Mu‘ammeyât-ı ‘Avnî Çelebi el-Bursevî”15Tursun-zâde’ye ait muammaların verildiğibölümün başlığı şöyledir: “Mu‘ammeyât li’l-mevlâel-merhûm ‘Abdullâh Efendi el-ma‘rûf bi-Tursunzâde”.Bu bölümde, alfabetik sıra ile şâirin 30’ayakın muamması verilmektedir.16Kınalı-zâde Alî Efendi’ye ait muammalarınverildiği bölümün başlığı şöyledir: “Mu‘ammeyât-ıKınalı-zâde ‘Alî Efendi”. Bu bölümde şâirin 9muamması yer almaktadır.222


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125gerekir. Çünkü Emrî, altı yüzü aşkınmuammâsıyla bu türün Klâsik Türkedebiyatındaki en velûd şâirleri arasındayer almaktadır. Ni‘metî’nin demecmuasında Emrî’ye, onun üretkenliğinispetinde bir yer ayırdığını söylemekmümkündür. Mecmuanın 138 b -160 aaralığında Emrî’nin 440 civarındamuammâsı alfabetik sıra ile verilmiştir. 17Ayrıca mecmuanın farklı yapraklarında(70 a , 71 a , 71 b , 72 a , 113 a ) da Emrî’ye ait 13muammâ bulunmaktadır.Ni‘metî’nin,muammamecmuasında derlediği çalışmaları şöylesıralamak mümkündür:1. Rumûzî Efendi’nin, “Hazret-iSultân Selîm Hân” ismihakkında kaleme aldığı gazelşeklinde yedi beyitlikmuammâsı (MM, 160 a )2. Baldır-zâde Selîsî Efendi’nin,muammâlardaki teşbîhunsurlarını tanıtan çalışması(MM, 97 b -98 a ) 183. Şihâb’ın Farsça muammârisâlesi (MM, 59 b -64 a ) 194. Çoğu Câmî’ye ait olmak üzere30 civarında Farsça muammâ(MM, 45 b -46 a ) 205. Mevlânâ Câmî’nin muammârisâlesi (MM, 46 b -48 b ) 216. Bursalı Lâmi‘î Çelebi’ninMir’âtü’l-Esmâ adlı tercümesi(MM, 13 b -15 a )7. Mîr Hüseyin Nişâbûrî’nin gazelşeklinde kaleme aldığı dokuzbeyitlik muammâsı (MM, 44 b ) 2217Bu bölümün başlığı şöyledir: “Dîvân-ımu‘ammeyât li’l-mevlâ el-merhûm Emrî Efendi‘aleyhi’rrahmeten”18 Bu çalışmanın başlığı şöyledir: “Der teşbîhât-ımu‘ammeyât li-Mevlânâ Baldır-zâde EfendiSellemehu’llâhi te‘âlâ”. Bu çalışmanın altındaNi‘metî Efendi’ye ait, H. 1045 tarihini taşıyan ferağkaydı yer almaktadır.19 Başlık şöyledir: “Mu‘ammeyât-ı Şihâb”. Burisâlenin altında Ni‘metî Efendi’ye ait, H. 1045tarihini taşıyan ferağ kaydı yer almaktadır.20 Başlık şöyledir: “Mu‘ammeyât-ı Fârisî”21 Başlık şöyledir: “Risâle-i mu‘ammâ li’l-mevlâ elmerhûmMevlânâ Câmî ‘aleyhi’rrahmetenve’rrıdvân” Bu risâlenin sonunda, eserin telif tarihiolarak H. 947 tarihi verilmiştir.22 Başlık şöyledir: “Gazel-i muammâ li-merhûmMîr Hüseyn Nîşâbûrî ‘aleyhi’rrahme”223


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:1258. Molla Hıred’in Farsça muammâları (MM, 22a-22b) 239. Mîr Hüseyin Nişâbûrî’nin muammâları ve Lâmi‘î Efendi’nin bu muammâlarüzerine kaleme aldığı şerhi (MM, 26 b -32 a ) 2410. Nasrullâh Şîrâzî’nin, Esmâ-yı Hüsnâ üzerine Farsça muammâları (MM, 32 b -38 a ) 2511. Hz. Muhammed’in isimleri/vasıfları üzerine Farsça muammâlar (MM, 38 b -44 a )12. ‘Abdullâh Efendi’nin “Baba” ismi hakkında kaleme aldığı gazel şeklinde altıbeyitlik lugazı (MM, 160 a ) 26Mu˘ammeyāt li’l-˘abdi’l-faķír e’s-Seyyid Ni˘metí e’ş-şehír bi-Naķíbzādeel-müderris ģālen be-Medreseti Ŝarrāfiyye el-vāķı˘ati be-Burūsetiel-maģrūse 2755 b 28 1 Be-nām-ı Ġanímefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünKenār-ı bāġda gördüm hezār-ı zārı cānā benNihāl-i ķamışa ķonmış ider bir gül içün şíven 292 Hümām23 Başlık şöyledir: “Mu‘ammeyât-ı Molla Hıred mu‘ammâ-şikâf râst”24 Başlık şöyledir: “Mu‘ammeyât-ı merhûm Mîr Hüseyn Nîşâbûrî ma'-şerh-i merhûm Lâmi‘î Efendi el-Bursevîrahmehuma’llâhi te‘âlâ”25 Balşık şöyledir: “Mu‘ammeyât-ı merhûm Nasrullâh Şîrâzî ‘alehi’rrahme”26 Başlık şöyledir: “Lugaz be-nâm-ı Baba li’l-mevlâ el-merhûm ‘Abdullâh Efendi el-mûmâ‘ileyh”27Seyyid Nakîb-zâde Ni˘metî, Mecmû˘a-i Mu˘ammeyât, Süleymaniye Kütüphanesi, Giresun YazmalarBölümü 179/1, 55 b.28Mecmû˘a-i Mu˘ammeyât’taki varak numaraları verilirken, yazmanın/risâlenin CD kopyasındakinumaralandırma esas alınmıştır.29Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “bāġda”, “hezār” ve “ķamışa” kelimelerininaltlarına kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.224


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilünOlıcaķ ˘āşıķ-ı şeydā ruĥ-ı dil-dāra ķamer˘Arż-ı dil eyledi üç kez dehen-i yāra ķamer 303 Ŝādıķímef˘ūlü mefā˘ìlün mef˘ūlü mefā˘ìlünDüşdüm šama˘-ı ĥāma görince o sím sāķıĶatl itmege ˘uşşāķı çeşmüñ ŝanemā bāķí 314 Ġaybímefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünHezāruñ bāġ u rāġ içre çü yoķdur gördi pāyānıAña bí-ģad ri˘āyet ķıldı seyr it verd-i ĥandānı 325 Hāşimfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilün30Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “üç kez”, “dehen” ve “ķamer” kelimelerininaltlarına kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.31Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “çeşmüñ” ve “bāķí” kelimelerinin altlarınakırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.32Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “hezāruñ” ve “bí-ģad” kelimelerinin altlarınakırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.225


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Bulmadum kūyuñ gibi ˘ālemde bir cāy-ı lašífGeşt idüp ešrāfı gördi nıŝfını ķalb-i ża˘íf 336 Be-nām-ı Nev˘í vü Bayrāmfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünOlıcaķ zencír-i zülf-i yāre nā-geh beste-dilÇeşminüñ her kūşesini gördi bí-ģad ĥaste-dil 347 Be-nām-ı Cin Çavuşmefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünDerem-dārān cihānda šutdı zülf ü ķadd-i dil-dārıMiśāl-i āftāb anuñ o dem oldı meded-kārı 358 Be-nām-ı Celílfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünŞāne almış destine zülfini ķılmış tārumārGöricek zülfin gice maķŝūdum oldı āşikār 3633Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “ešrāfı” kelimesinin altına kırmızımürekkeple işaretleme yapılmıştır.34Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “çeşminüñ”, “bí-ģakk” ve “ĥaste-dil”kelimelerinin altlarına kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.35Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “derem-dārān”, “cihān”, “zülf”, “ķadd”,“miśāl” ve “āf-tāb” kelimelerinin altlarına kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.226


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:12555 bh37 9 Be-nām-ı Edhemfe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilünMübtelā olalı ˘ışķuñla senüñ şām u seģerDerd-i dil oldı muķābil ġamuña ey gül-i ter 3810 Be-nām-ı Seyyid Me˘ālímefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünSeni el üzre ey mihr-i cihān-tābum šutarken benDehān u çeşm ü ķaddüñ baña oldı her biri reh-zen 3911 Ben-nām-ı Sinānfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilün˘Arż-ı dídār eyleyince āftāba ķarşu yārBuldı cānānuñ yanında mihr-i enver iştihār 4036Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “zülfin” ve “gice” kelimelerinin altlarınakırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.37 Varak numaraları verilirken kullanılan “h” harfi, tanıtılan şiirin derkenarda yazılı olduğuna işaretetmektedir.38 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “derd”, “dil” ve “ġamuña” kelimelerininaltlarına kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.39 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “el”, “mihr”, “dehān”, “çeşm”, “ķaddüñ” ve“baña” kelimelerinin altlarına kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.227


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:12512 Be-nām-ı Aģmedfe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilünEle mirˇāt alıcaķ seyr idüñ ol sím-teniŜūret-i āyinede oldı nümāyān deheni13 Be-nām-ı Aģmedmüstef˘ilün müstef˘ilün müstef˘ilün müstef˘ilünBu Ni˘metí-i ĥasteye itseñ šabíbüm bir nažarNaķş-ı ĥam-ı zülfüñ olur derd-i dilinde cilve-ger 4114 Be-nām-ı Ģāmid ü Aģmedmef˘ūlü mefā˘ílü mefā˘ílü fe˘ūlünMeddāģ olıcaķ dil ruĥ-ı rengínüñe cānāOldı gül-i ter gibi sözi ĥūb u mušarrā 4240 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “cānānuñ” ve “mihr” kelimelerinin altlarınakırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.41 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “ĥam” ve “derd” kelimelerinin altlarınakırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.42 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “meddāģ” kelimesinin altına kırmızımürekkeple işaretleme yapılmıştır.228


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:12515 Be-nām-ı Bāķífe˘ilātün mefā˘ilün fe˘ilünNice kez firķatüñde ey gül-i terGördi bí-ģad göñül ġamuñla keder56 a 16 Be-nām-ı Ģüseynfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünEy göñül seyr it ser-i zülfin müşg-efşānı görĀfitāb-ı rūyı üzre ser-nigūn olmış yatur17 Be-nām-ı Ģüseynmef˘ūlü mefā˘ìlün mef˘ūlü mefā˘ìlünBaĥtum gibi tār olur dünyā dil-i şeydāyaĤurşíd-i ruĥı üzre zülfini ŝala sāye18 Be-nām-ı Ģācımefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünCihānda ehl-i faķruñ rūyını resm it siyāķatleAña peyveste olsun zülf-i bí-ġāye nezāketle229


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:12519 Be-nām-ı Ģüsāmmefā˘ìlün mefā˘ìlün fe˘ūlünĶılup maġribde zülfinüñ ĥayālinFerāmūş eyledüm ķaddiyle ĥālin20 Be-nām-ı Ĥalílmefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünDāne-i ĥardal ķadar gelmezdi çeşmine cihānBāde-i bí-ģürmeti görse ķaçan ol pehlevān 4321 Be-nām-ı Rüstemfe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilünYār olur ŝanma saña ey göñül ol ġonce-femiKendüsi gibi iki yüzlüdür anuñ sitemi 4422 Be-nām-ı Recebfe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilün43 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “bāde” ve “pehlevān” kelimelerinin altlarınaişaretlemeler yapılmıştır.44Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: kiستم“‏ iki yüzlü ola murād durرا Rüstem olur.”230


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Ser-be-ser oldı cihān díde-i ġam-dídeme tārSíne-i dilde ķarār eyleyicek zülf-i nigār 4523 (Ķıš˘a) Be-nām-ı Recebmef˘ūlü mefā˘ílü mefā˘ílü fe˘ūlünŜahbā-yı lebüñ nūş idicek Ni˘metí-i zārOldı reh-i ˘ışķuñda senüñ vālih ü medhūşŠolardı dür-i ma˘nā ile sāģil-i ˘ālemMānend-i baģır olsa göñül şevķ-ile pür-cūş24 Be-nām-ı Receb ü ˘Ísífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünŜadr-ı dilde rūy-ı cānānum olınca cilve-gerÇeşm-i bí-ģad gördi ol māhı vü oldı ĥıyre-ver 4625 Be-nām-ı Raģmífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilün45Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Síne-i dil dürربki zülf dürandaجيمki ķarār eyleseRecebolur.”46Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Çeşmden durعينmurād bí-ģad عىola olur māhdan murādolur.” عيسىcümlesi dürسى231


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Ģasret-i la˘lüñ ġamıyla bādenüñ ey ġonce-femGöñli elden gidicek mey görüp itdi def˘-i ġam 4756 ah 26 Be-nām-ı Nef˘ífe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilünŠālib olduġum içün Ni˘metíyā ma˘rifeteHedef-i nāvek-i ša˘n itdi beni her bed-ĥūĢāsidüñ baġrını ķan eyleyicek reşk ü ģasedDikdi fenn-i dilüme díde-i bí-ģaddi ˘adū 4856 b 27 Be-nām-ı Selísífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünGün gibi bulsam şeref evc-i selāsetde dilāHer šarafdan āftāb u meh muķārindür baña 4928 Be-nām-ı Şehídfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünŜāye-veş pāmālüñ olsam n’ola iy mihr-i münírĠam yimezdüm źerrece ger olsañ iy şeh dest-gír 5047Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “bādenüñ” ve “göñli” kelimelerinin altlarınaişaretlemeler yapılmıştır.48Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Fenn ki dil olurنفola díde-i bí-ģad عى dür.”49 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “āf-tāb”, “meh” ve “baña” kelimelerininaltlarına işaretlemeler yapılmıştır.232


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:12529 Be-nām-ı Şehídfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünTāc u taĥtı terk idüp bir gün olursın ĥāke pestŞimdi iy şeh šutalum kim saña ˘ālem vire dest 5130 Be-nām-ı ˘Alífe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilünĀteş-i ˘ışķuñ ile gülşen-i hicrüñde seģerBülbülüñ yandı kül/gül oldı bedeni iy gül-i ter 5231 Be-nām-ı ˘Alímüstef˘ilün müstef˘ilün müstef˘ilün müstef˘ilünDārü’ş-şifā-yı kūyuña varduķca buldum ˘āfiyetBen ĥastenüñ ayaġını kesdüñ šabíbüm ˘āķıbet 5332 Be-nām-ı ˘Alímef˘ūlü mefā˘ílün fa˘ūlünYārumla beni görince ol ān50Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “ kiشه dest-gír ola يدya˘ni i شهيدtuta olur.”51 Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “ Bu daĥı mezbūr gibidür.”52 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “bülbülüñ” kelimesinin altınaişaretlemeyapılmıştır.53Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Ĥasteden dürعليلmurād ayaġı ‏”.‏olurعلىkesile233


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Göz dikdi baña ˘adū-yı nādān 5433 Be-nām-ı ˘Alífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünGöricek zülfi gibi başdan períşān olduġumYār dimiş Ni˘metí ˘āşıķ gibi şimdi baña34 Be-nām-ı ˘Ālífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünGöricek ŝahbā-yı la˘l-i nāb-ı yārı bí-mirāŞöyle žann itdüm ki degdi ˘ālemüñ nıŝfı baña 5535 Be-nām-ı ˘Amrfe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘˘ilünBaş virince yoluña gökde ķamer iy meh-rūŞöyle beñzer ki ģasedden aña göz dikdi ˘adū 5656 bh 36 Be-nām-ı ˘Ośmānfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilün54 Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Göz durعينki baña ki ‏”.‏olurعلىdürلىArabíde‏˘‏55Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “˘Ālemüñ nıŝfı lafžınaلىdurعاki ‏”.‏olurعالىdege56 Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Ser-i durقافķamer ķalurمرgidince ˘adū ki göz‏”.‏olurعمرdike234


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125˘Arż-ı ruĥsār eyleyince dün ser-i kūyında yārCennet üzre āftābı gördi her kes āşikār37 Be-nām-ı Hāşimfe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘˘ilünŜu gibi aķdı göñül pāyına ol serv-ķaddüñĀh-ı dil yanına vardı āfitāb-ı bí-ģaddüñ 5757 a 38 Be-nām-ı ˘Amrfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünAyuñ on dördi gibi ˘arż-ı cemāl idince yārGitdi kendinden ķamer ĥacletden oldı şerm-sār39 Be-nām-ı Fehmímef˘ūlü fā˘ilātü mefā˘ílü fā˘ilünGördüm ķapuñda ˘aks-i mehi ey şeh-i cihānK’olmış cemālüñ ayına üftāde bí-gümān 5840 Be-nām-ı Ferruĥífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilün57Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “Āh-ı dil” ve “āf-tāb” kelimelerinin altlarınakırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır. Ayrıca ikinci dizenin vezninde problem vardır.58Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Ķapu dürدرki ma˘nā-yı dürفىArabísi‏˘‏ ˘aks-i meh ki‏”.‏olurفهمىdürcümlesiهم235


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Ol ķamer-veşde eśer yoķ gördi femden cān gibiPāyına šaķıldı ˘āşıķ zülf-i bí-pāyān gibi 5941 Be-nām-ı Nāmífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünĶadģ idüp meclisde yine vā˘iž-i kec-i˘tiķādBādeyi meksūr idince oldı iy dil nā-murād 6042 Ķıš˘a Be-nām-ı Nāmífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünİrdi dil dārü’ş-şifā-yı vaŝluña şimdengerüŠutamaz zencírler bir dem dil-i dívāneyiNi˘metí olsa períşān šañ mı zírā kim senüñŠutdı cānā zülf-i bí-pāyānuñ üzre şāneyi 6143 Be-nām-ı Bekrmef˘ūlü fā˘ilātü mefā˘ílü fā˘ilünTírine sínemi siper idince ol nigār59Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “Ķamer”, “fem” ve “zülf” kelimelerininüstlerine kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır Bu muammanın kenarında da şöyle yazılıdır:“Ķamer-veş dürفمرki femden dürميمmurād ‏.‏olurفرolmaya Zülf dürجيمki bí-pāyān olurجىola dürخىgibiجى‏”.‏olurفرخىcümlesi60Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Bāde-i dürمىmeksūr ‏”.‏olurنامىnā-murād-ile61Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: zülf-iناLafž-ı‏“‏ bí-pāyān üzre cā ‏”.‏olurناجىšuta236


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Peykān-ı nāvekin baña gönderdi bergüźār 6244 Be-nām-ı Meģemmedmef˘ūlü fā˘ilātü mefā˘ílü fā˘ilünArtursa šañ mı ˘āşıķ eger āh u zārınıGördüm dilinde naķş-ı ĥam-ı ebruvānını 6345 Be-nām-ı Šāhirmef˘ūlü fā˘ilātün mef˘ūlü fā˘ilātünNām-ı nigārı iy dil bilmek dilerseñ āĥirBir noķša ķonsa aña fi’l-ģāl olurdı žāhir46 Be-nām-ı Ĥurrem ü Bayrāmfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünĠonca-i la˘lüñ ruĥ-ı ķalbe ger olsa muttaŝılŞād u ĥandān olur idi anuñ-ile ĥaste dil 6457b 47 Li-muģarririhi be-nām-ı Hādífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilün˘Arż-ı ģüsn itseñ nigārā bā˘iś-i şādí olur62 Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Peykān-ı lafžınaبرdurكافnāvek ‏”.‏olurبكرgele63 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “Gördüm” ve “ĥam” kelimelerinin üstlerinekırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.64 Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Ruĥ-ı ķalb eميمdurخرki muttaŝıl ‏”.‏olurخرمola237


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Şöhret-i ģüsnüñe ammā āh-ı dil bādí olur 6548 Be-nām-ı Ķāni˘ífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünĢasret-i la˘lüñ ile ķan aġlamaķdan dembedemDíde-i bí-ģaddi šutdı ĥūn-ı ġam iy ġonca-fem 6649 Be-nām-ı Ģāşimímefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünĤayāl-i la˘l-i cān-baĥş u ģayāt-efzāñ-ile cānāSeģerden şāh-ı dil mey görüp itdi def˘-i ġam tenhā 6750 Be-nām-ı Ķadrímefā˘ìlün mefā˘ìlün fe˘ūlünĠamuñla itmez idüm āh u zāríGöreydüm ķaddiñi bir kerre bārí 6865 Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “Bādí ( ) بادى ileبا bile dimekdür.” Bu muammanınçözümünü göstermek üzere, beyitteki “āh-ı dil” ve “bādí” kelimelerinin üstlerine kırmızı mürekkepleişaretlemeler yapılmıştır.66 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “Díde-i bí-ģaddi” ve “ĥūn” kelimelerininüstlerine kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.67 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “şāh-ı dil” ve “mey” kelimelerinin üstlerinekırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.68 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “ķaddiñi” ve “bārí” kelimelerinin üstlerine) قد ( “Ķad kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır. Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır:‏”.‏olurقدرىolaبارى238


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:12551 Be-nām-ı Çelebifā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünSeg raķíbüñ postını yüzmekde diķķat eyledümCild-i bí-pāyānına bí-ģad ri˘āyet eyledüm 6952 Kerímmüfte˘ilün fā˘ilün müfte˘ilün fā˘ilünYolda görince beni itdi ġażab nā-gehānŠutdı giríbānumuñ çākin o ġonca-dehān 7053 Kerímfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünPādişāh-ı ˘ālemüñ derd ü belāsı çoķ gibiMír-i devrānuñ göñül başında tācı yoķ gibi 71***5 b72 54 Be-nām-ı Maģmūd li-muģarririhi el-faķír69Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “cild” ve “bí-ģad” kelimelerinin üstlerinekırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.70Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “giríbānumuñ” ve “dehān” kelimelerininaltlarına kırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.71Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “yoķ gibi” ifadesinin altına kırmızımürekkeple işaretleme yapılmıştır. Bu muammanın kenarında şöyle yazılıdır: “ devrمير ‏”.‏olurريمitse72Ni‘metî, muammalarını bir başlık altında topluca verdiği 55 b -57 b aralığı dışında, 5 b ’de de 9 adetmuammasını mecmuasına dâhil etmiştir.239


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilün˘Aks-i ģadd-i dil olaydı ni˘met-i vaŝla ķarínNey gibi baġrum delüp itmez idüm āh u enín55 Velehu be-nām-ı Şāhfā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünŜaķınur çeşm-i ˘adū-yı bed-nažardan dāˇimāĤāk-i rāhuñ üzre zírā dil ider başın fedā 7356 Be-ism-i Bedr velehufā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünŞol ki cānın bir kemān-ebrūya ķurbān eylemezTír-i dil-berde ne ģālet vardur iź˘ān eylemez57 Be-nām-ı Yümnímefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünBahār eyyāmı gül-geşt-i çemen rindāna vācibdürŞarāb-ı nāb devr eylerse destümde münāsibdür 7458 Li-muģarririhiel-faķír be-nām-ı Ni˘metí73Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “rāhuñ” ve “dil” kelimelerinin altlarınaişaretlemeler yapılmıştır.74“ ىن - لا - ال“‏ Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “destümde”kelimesinin altınaşeklinde işaretleme yapılmıştır. Ayrıca “münāsibdür” kelimesi مباسبد ر şeklinde yazılıdır.240


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125fe˘ilātün fe˘ilātün fe˘ilünDest-būsa el uzatdum nā-gāhEl ucıyla elümi šutdı o māh59 Be-nām-ı Şāh li-muģarririhifā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünĶaşlaruñ miģrābını görseydi cānā muttaŝılSecde-i şükr eyler idi ĥāk-i rāhuñ üzre dil60 Be-nām-ı Ģüsām li-muģarririhifā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünCevrdür ˘uşşāķa iy meh-veş hemíşe ˘ādetüñÇeşm-i gevher-pāşı cāy itdi nihāl-i ķāmetüñ 7561 Li-muģarririhi be-nām-ı Źekímefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlün mefā˘ìlünLeb-i la˘le ki ĥāl-i ˘anberín virdiyse bir ģāletDil-i mecrūģumuñ bir dāġın alsın iy sehí-ķāmet62 Li-muģarririhi be-nām-ı Sebzífā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilātün fā˘ilünYār ġayra yüz virür ˘ömrüm geçer ālām-ile75Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “çeşm” ve “ķāmetüñ” kelimelerinin altlarınakırmızı mürekkeple işaretlemeler yapılmıştır.241


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Eşk-i çeşm-i ˘āşıķı rízān ider düşnām-ile 76160 ah77 63 Velehu be-nām-ı Sührābmefā˘ìlün mefā˘ìlün fe˘ūlünKenār-ı cūyda ol māh-ı ġarrāYitürmiş gevherin eyler temāşā 7864 Velehu be-nām-ı Ŝāliģmefā˘ìlün mefā˘ìlün fe˘ūlünĤalāŝ oldı göñül bend-i belādanNiśār itdi dür-i eşkin ŝafādan 7976 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “çeşm”, “˘āşıķı” ve “düşnām-ile”kelimelerinin altlarına işaretlemeler yapılmıştır.77Ni‘metî, 160 ah ’de 2 adet muammasını mecmuasına dâhil etmiştir. Ni‘metî’nin, bu iki muammanınhemen üzerinde yer alan muammasının başlığı “Be-nām-ı Kerím li-muģarririhi’l-faķír” şeklindedir.78 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “cūyda”, “māh” ve “gevherin” kelimelerininüstlerine işaretlemeler yapılmıştır. Ayrıca “gevherin” kelimesinin altında “noķša” yazılıdır.79 Bu muammanın çözümünü göstermek üzere, beyitteki “Ĥalāŝ”, “göñül” ve “dür” kelimelerininüstlerine işaretlemeler yapılmıştır. Ayrıca “dür” kelimesinin altında “noķša” yazılıdır.242


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125SonuçBursalı Nakîb-zâde Ni‘metîEfendi’nin, Giresun Yazmaları 179’da yeralan Mecmû‘a-i Mu‘ammeyât adlımecmuası, muammâ türünün Türk ve İranedebiyatlarındaki temsilcilerine aitörnekleri ve bu türe ilişkin önde gelen telifve tercüme çalışmalarını içermektedir.Başta Emrî olmak üzere Baldır-zâde Selîsî,Hâşimî Efendi, ‘Avnî Çelebi, Edîbî Çelebi,Edâyî Çelebi, Tursun-zâde ‘AbdullâhEfendi ve Kınalı-zâde ‘Alî Çelebi bumecmuada muammâları derlenen Türkşâirleri arasında yer alırlar.Ni‘metî, H. 1046 (M. 1636) yılındatamamladığı muammâ mecmuasındakendisine ait 64 muammâyı tanıtmaktadır.Ayrıca Dîvân’ında yer alan ve herbeytinden bir ismin çıktığı yedi beyitlikmuammâ gazelini de bu derlemesinealmıştır. Bu 64 muammânın büyükçoğunluğu mesnevî tipindekafiyelendirilmiş murassâ beyitlerhalindedir. Üç muammâ (23, 26 ve 42numaralı muammâlar) kıt‘a ve birmuammâ (33 numaralı muammâ) dakafiyesiz müfred şeklinde düzenlenmiştir.Ni‘metî’nin, 64 muammâsındagizlediği kelimelerin büyük çoğunluğuinsan ismidir. Bu isimler arasında Ganî veKerîm gibi Esmâ-yı Hüsnâ isimleri; Bâkî,Nef‘î, Selîsî ve Hâşimî gibi şâir isimleri veHâcı, Çelebi ve Şâh gibi unvan isimleri yeralmaktadır. 7 ve 10 numaralımuammâlarda kelime grupları (Cin Çavuşve Seyyid Me‘âlî) gizlenmiştir. 6, 14, 24 ve46 numaralı muammâlarda ise ikişer isim(Hurrem ü Bayrâm gibi) saklanmıştır.Gizlenen isimlerin çıkarılmasınısağlayacak kelimeler ağırlıklı olarakbeyitlerin ikinci mısrâlarınayerleştirilmiştir.Ni‘metî, mecmuasında derlediği 64muammânın çoğunda aruzun remel vehezec bahirlerinden yararlanmıştır. Bumuammâlarda en fazla kullanılan aruzkalıpları fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün(28 muammâda), fe‘ilâtün fe‘ilâtünfe‘ilâtün fe‘ilâtün (9 muammâda) vemefâ‘ilün mefâ‘ilün mefâ‘ilün mefâ‘ilün (9muammâda) dür.Ni‘metî, mecmuasına aldığımuammâlarından 33’ünde, muammânınçözümlenmesinde yararlanılacakkelimeleri kırmızı mürekkepleişaretlemiştir. Bu kelimeler bazen iki bazenüç tanedir. İşaretlenen kelimeleringenellikle beyitlerin ikinci dizelerindeolduğu görülmektedir. Ni‘metî, 19muammâsının kenarlarına yazdığı kısaaçıklamalarla bu muammâlara gizlediğiisimleri çıkarma yollarını göstermiştir.Ni‘metî, muammâlarında gizlediğiisimleri şiirlerin başlığında çoğunlukla“Be-nâm-ı …” (…’nin adına) ibâresiyle243


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125vermiştir. Beş altı muammâda ise sadecegizlediği isimlerle başlık oluşturmuştur.Ni‘metî’ninMecmû‘a-iMu‘ammeyâtadlı mecmuası ve bumecmuada derlediği 64 muammâsı,muammâ geleneğimizin 17. yüzyıldakitemsilcileri arasında ona haklı bir yerverilmesini temin edecek değerdedir.KAYNAKÇABELİĞ, İ., (H. 1287a). Güldeste-i Riyâz-ıİrfân ve Vefeyât-ı Dânişverân-ıNâdiredân, SüleymaniyeKütüphanesi Rauf Yekta Bölümü:482, Hüdâvendigâr Matbaası.______, (1999b). Nuhbetü’l- Âsâr Li-ZeyliZübdeti’l-Eş‘âr, (haz.: AbdülkerimAbdülkadiroğlu), Ankara: AtatürkKültür Merkezi Başkanlığı YayınlarıBİLGEGİL, K., (1980). Edebiyat Bilgi veTeorileri, Ankara: Sevinç Matbaası.BİLKAN, A. F., (2001). TürkEdebiyatında Muamma, Ankara: AkçağYayınları, 181 s.ÇELEBİOĞLU, Â., (1979).“Muammâlara Dâir”, Türk Kültürü, Sayı:200-201- 202 (Haziran Temmuz-Ağustos), XVII.DEVELLİOĞLU, F., (1997). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 14. Baskı,Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları.DURMUŞ, İ., (2005). “Muamma” (ArapEdebiyatı ), Türkiye Diyanet Vakfı İslamAnsiklopedisi, XXX.ERSÖZ, G. E., (2007). Ni‘metî Divanı,Danışman: Prof. Dr. İ. ÇetinDerdiyok, YayımlanmamışYüksek Lisans Tezi, ÇukurovaÜniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü Türk Dili ve EdebiyatıAnabilim Dalı, 360 s.GÜLEN, A., (2007). Seyyid Nakib-zâdeNi‘metî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti,Eserleri ve Divânı, Danışman:Prof. Dr. Ali İrfan Aypay,Yayımlanmamış Yüksek LisansTezi, Afyon KocatepeÜniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü Türk Dili ve EdebiyatıAnabilim Dalı, 325 s.İPEKTEN, H., MUSTAFA İSEN,RECEP TOPARLI, NACİ OKÇU,TURGUT KARABEY, (1988).Tezkirelere Göre DivanEdebiyatı İsimler Sözlüğü, Ankara:Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.KÜRKÇÜOĞLU, K. E., (1949).“Fuzûlî’nin Mu‘ammâ Risâlesi”, Dil veTarih Coğrafya Fakültesi Dergisi,VII, Sayı: 1(Mart), s. 61-109.LÂMİ‘Î ÇELEBİ. Mir’âtü’l-Esmâ veCâm-ı Cihân-nümâ, Süleymaniye244


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125Kütüphanesi Hacı MahmudEfendi: 4046/2, 11 b -37 a .SÜREYYÂ, M., (1971). Sicill-i ‘Osmânî(The Ottoman National Biography), IV,İstanbul 1308/1890-1315/1897,Westmead: Gregg InternationalPublishers Limited.Nİ‘METÎ EFENDİ, S. N., (H. 1039).Mecmû‘a-i Kasâ’id, SüleymaniyeKütüphanesi Esad Efendi: 3424,1 a -315 a .TÜRK DİLİ VE EDEBİYATIANSİKLOPEDİSİ, (1990).“Seyyid Nimetullah Efendi(Nakibzâde)”, VII, İstanbul:Dergah Yayınları, 63.YAVUZ, K., (1998). “Nihânî’nin Sultan I.Selim Adına Yazdığı MuammalıKasidesi ve Çözümü”,Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, XXVIII.SARAÇ, M. A. Y., (2005). “Muamma”(Türk Edebiyatı), Türkiye Diyanet Vakfıİslam Ansiklopedisi, XXX._______, (1997). “Muamma ve DivanEdebiyatındaki Seyri”, Türk Dili veEdebiyatı Dergisi, XXVII.ŞEYHÎ MEHMED EFENDİ, (1989).Şakaik-ı Nu’maniye ve Zeyilleri–Vakayiü’l- Fudalâ, (haz.:Abdülkadir Özcan), İstanbul: ÇağrıYayınları.TÂHİRÜ’L-MEVLEVÎ, (1973). EdebiyatLügatı, İstanbul: Enderun Kitabevi.TARLAN, A. N., (1936). DivanEdebiyatında Muamma, İstanbul:Burhaneddin Matbaası.TUMAN, M. N., (2001). Tuhfe-i Nâilî –Divan Şâirlerinin MuhtasarBiyografileri-II, (haz. CemalKurnaz - Mustafa Tatcı), Ankara:Bizim Büro Yayınları.245


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125243


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125244


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125245


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125246


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125247


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:103 K:125248


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120SOSYAL MEDYADA FUTBOL ve NEFRET SÖYLEMİFOOTBALL IN SOCIAL MEDIA AND PERCEPTION OF HATREDYrd. Doç. Dr. Müge DEMİR*, Doç. Dr. Ahmet TALİMCİLER***Beykent Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Televizyon Haberciliği ve ProgramcılığıBölümü, mugedemir@beykent.edu.tr**Ege Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü,ahmet.talimciler@ege.edu.trÖzet: Futbol, modern anlamda ilk kez İngiltere’de ortayaçıkmasına rağmen bugün dünyanın hemen her ülkesinde milli birspor dalı olarak diğer spor dallarının önüne geçmiştir. Futbolunyaklaşık yüz elli yıl içerisinde tüm dünyada kat ettiği bu aşamayıbaşka hiçbir toplumsal etkinlik (sinema, tiyatro, müzik vb.)başaramamıştır. Futbol, girdiği ülkelerin toplumsal yapısıiçerisinde kendisine yer açmış ve kısa bir süre içerisinde o kültürelyapının önemli bir göstereni haline gelmiştir. Bugün futbol, içindenbakılarak farklı toplumlar ve toplumsal yapılarıngözlemlenebileceği önemli bir prizma haline gelmiş; bir spormüsabakasından çok şiddet olayları ve güvenlik önlemleri ilebirlikte hatırlanan ve hatta bu sorunların oyunun da önüne geçmeyebaşladığı bir spor dalına dönüşmüştür. Futbolun şiddetle anılırolmasının yanında taraftarlık kavramı da son dönemde neredeyse,fanatizm ve holiganizm kavramlarıyla özdeşleşmiştir. Yaralama vebazen de ölümle sonuçlanan olaylar sonunda sorumlu aramak vesorumluluğu diğerine yüklemek şeklindeki tartışmaların medyaüzerinden yaşanması adeta bir alışkanlık halini almıştır. Futboluülkelerin içinden geçtiği toplumsal, siyasal ve ekonomikdönüşümlerden soyutlayarak ele almak ve anlamlandırmakaraştırmacıları yanlış yönlere sevk edecektir. Türkiye’de futbolsahalarının, toplumsal hayatın içindeki şiddetin yansıtıldığımekânlar olarak kullanıldığını ve bu doğrultuda çıkan olaylar ile buolayları çıkaranlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmamızgerektiği gerçeği artık görülmek zorundadır. Dolayısıyla, hemakademik çalışmalara katkı sağlaması hem de TFF, Gençlik veSpor Bakanlığı gibi devletin birçok kurumu, spor kulüpleri, taraftargrupları, sporcular ve medyanın oluşturduğu “spor kamuoyu”bakımından futbolda şiddete neden olan geleneksel ve sosyal (yeni)medyadaki söylemler için incelemelerde bulunmanın ülkemizaçısından önemi gittikçe daha fazla hissedilir hale dönüşmüştür. Budüşüncelerden hareketle, çalışmamızda sözü edilen aktörleraracılığıyla futbol sahalarında ve dışında şiddete neden olduğunuvarsaydığımız futbol medyası ve sosyal medyada kullanılan dil venefret söylemleri üzerine genel bir değerlendirme yapmayaçalışacağız.Anahtar Kelimeler: Futbol, nefret söylemi, dil, sosyal medya,internetAbstract: Although football emerged in England for the first timein the modern sense, today it had surpassed other sport branches asa national sport in almost every country of the world. No othersocial events (cinema, theater, music, etc.) made such a progressthat football have made in about a hundred and fifty years all overthe world. Football opened a place for itself in the social structureof the countries to which it enters and has become an importantsignifier of that cultural structure. Discussing and giving themeaning of football by isolating it from social, political andeconomical transformations the countries going through wouldrefer researchers to the wrong direction. Today, football hasbecome an important prism looking through different communitiesand social structures can be observed. Today, football turned intoto be a sport branch which is remembered with violence events andsecurity measures and in which these problems even takesprecedence over the game rather than being a sports competition.In addition to the fact that football is being referred together withviolence, the concept of being fun is also identified withfanaticism and hooliganism recently. The fact that discussions inthe form of searching for someone who is responsible after theevents resulting in injury and sometimes death and throwing thebook at another occur over the media has become a habit. The truththat the football pitches in Turkey are used as the places ofreflecting the violence in the social life and that we must have moreinformation about the events occurred accordingly and those whocreates these events have to be seen now. Therefore, theimportance of a study which can do studies for the discourses in thetradational media and new media that causes violence in footballand which can bring an arrangement for the media in terms ofmany of the state institutions such as, TFF, The Ministry of Youthand Sports, sports clubs, supporters' groups, players and the sportpublic opinion the media creates has started to be felt more andmore. We will try to evaluate that created in football through theactors mentioned in the research and the discourses in thetradational media and social media which causes violence in andout of the football pitches.Keywords: Football, perception of hatred, language, socialmedia,internet249


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120GirişDünyanın en kitlesel spor dalı olanfutbol, aynı zamanda bünyesinde şiddetve fanatizmi bürünmesi, futbol vetoplumsal yaşam ilişkisi üzerineçalışmalar yapılmasını tüm etkisi altındatutan bir spor dalı olmasına karşın, bualanda bilimsel anlamda yapılan çalışmasayısı son derece sınırlıdır. Bu nedenlefutbolda yaşanan şiddet konusundaçözüm sürecine yol gösterecekverilerden yoksun bulunmanın verdiğisıkıntı aşılamamakta ve çözüm önerilerietkisiz kalmaktadır. Toplumsal yaşamınbir minyatür modeli olarak futbol,içinden bakılarak yaşanılanlar hakkındabilgi sahibi olabileceğimiz pek çokgöstergeyi barındıran adeta büyülü biroyundur. Gündelik hayattaki şiddet,futbol sahalarında kendisine uygun birzemin bulabildiği gibi, futbolsahalarından gündelik hayata yansıyanbir şiddet akışı da söz konusudur. Buyüzden taraftarların şiddet kullanmanedenlerinin neler olduğununsaptanması son derece önemtaşımaktadır. Ancak bu konudaAvrupa’da yaşanan taraftar şiddetiçalışmalarının aynen ülkemizeuyarlanmasından kaynaklanan büyüksorunlar ve kavramsallaştırma sıkıntılarıda bulunmaktadır.Futbolda şiddet, değişik toplumsal vetarihsel bağlamlarda incelenmesigereken karmaşık ve dinamik birolgudur. İçinde yaşanılan toplumsalkoşullardan, ekonomik, siyasi vekültürel faktörlerden etkilenmekte bunakarşın yarattığı sonuçlarla toplumsalyaşamı etkilemektedir. Çağımızdafutbol, artık sadece futbol olmadığı gibi,seyirci de sadece seyirci olarakkalmamaktadır. Örgütlü fanatikgrupların ortaya çıkışıyla futbolseyircisinin de profili önemli ölçüdedeğişmektedir. Futbol maçları ölümkalım savaşına dönüşürken, karşıtakımın taraftarları da ‘düşman’ olarakgörülmektedir(Talimciler,, Balkız,&Önen, 2011). Futbol sahalarında vetoplumsal hayatın içerisinde futboldolayımı ile yaşanan şiddeti analiz250


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120edebilmenin yolu futbolun tümaktörlerine odaklanacak geniş bir bakışaçısını hayata geçirmekten geçecektir.Bu noktada hiç kuşkusuz en önemliaktörlerin başında medya kuruluşlarıgelecektir. Çünkü futbolun geniş kitlelerile nasıl ve ne şekilde buluşacağınıbelirleyen güç medyadır.Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibiülkemizde taraftarlığın, her geçen gündaha yakıcı bir sorun haline geldiği birgerçektir. Bu sorunun evrensel bazıyönleri olmakla birlikte, bize özgüyanları da bulunmaktadır. Dolayısıylabu konuda dünyada olup bitenleri vearaştırmaları incelemenin yanı sıratoplumumuzdaki taraftarlık olgusunuanlamamıza yardımcı olacak bir veritabanı oluşturma gayreti içinde olmakdaha fazla önem kazanmaktadır. Hergeçen yıl kendine olan ilgiyi artıran,yarattığı global ekonomik pazarla genişhalk kitlelerini peşinden koşturan, adetabir endüstriye dönüşen, toplumların veülkelerinsosyo-ekonomikgeleceklerinde etkileyici rol oynayan,yine toplumların olumlu ya da olumsuzkitle psikolojilerine yön veren futbololgusu tam anlamıyla hayatımızınayrılmaz bir parçası olmuştur. Üstelikfutbolun sosyolojik, kültürel veekonomik yönlerini göz ardı etmek demümkün değildir. Günümüzdeekonomik, sosyal ve kültürel yaşamınyanı sıra siyasal alanda da etkili olanfutbolun bu kadar önem kazanmasındarenkli ve hararetli anlatımları vetartışma ortamları ile her geçen gündaha fazla izleyici ve okuyucu kitlesineulaşan futbol medyası, izleyici /okuyucu kitlenin gözünde daha farklıbir konuma sahip olmaya başlamış,izlenme, okunma ve tıklanma oranlarıarttıkça medya futbola daha geniş yerayırarak, bu iki olgu birbirlerinidestekler duruma gelmişlerdir.Futbolla ilgili bilişsel kalıplarımızınoluşturulmasında, televizyonlardakifutbol programları ve yorumcuları ileyazılı basındaki köşe yazarları, sosyalmedyadaki söylemler aracı bir roloynamaktadır. Bunlar, yayınları ve251


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120söylemleriyle taraftarların takımlarıylailgili fikirlerinin gelişmesinde veyenilerinin oluşmasında rol oynarken,aynı zamanda söylemleriyle “biz” ve“öteki” imgelerini de zihinlerdeyaratmakta, farklılıkları keskinleştirerektakımlar arası gerginliğiarttırmaktadırlar.Medya, kullandığı dil ve söylemleraracılığıyla ideolojinin ve birtakımdeğer ve statü kalıplarının toplumsalyaşama aktarılmasında aracı olmaktadır.Medyanın takındığı tavır, kimliklerinşekillenmesinde etkilidir; futboluncoşkusunun kitlelere aktarılmasındaaracı olurken aynı zamanda kullandığıdil vasıtasıyla üstü örtük bir biçimdeideolojik öğeleri de kitlelereaktarmaktadır.Çalışmamızın amacı futbol medyasındave sosyal medyada kullanılan dil vesöylemin, nefretin suça dönüşmesindetaraftarların davranışlarını körükleyicive teşvik edici yanını irdelemektir.1. Dil, Nefret Söylemi ve FutbolToplumsal yaşam içerisinde yer alanbireyler, dil aracılığı ile anlaşarak sözlüve yazılı kültürün oluşmasına katkıdabulunurlar. Dil, dünyaya bakışımızda veyaşananları yorumlamada kullandığımızbir araç olarak aynı zamanda ideolojininaktarılmasını ve işlemesine de olanaksağlamaktadır. Bireyler, dil ve diliniçerdiği ideolojiyi paylaşarak, toplumsalyaşam içindeki varlıklarınısürdürebilirler.Bireylerin, kitle ile kurması gerekenzihinsel bağı, yapılandırılmış birgerçeklik sistemi içinde sağlayan isekitle iletişim araçlarıdır. Bireyler,medyadaki imgelerden yararlanmaksuretiyle içinde yaşadıkları toplumsalgerçekliği ve yaşananlarıyorumlayabildikleri için medyanınyönlendirmelerindendeetkilenmektedirler.Söylem, dil içinde kodlanan toplumsalkökenli bir ideolojidir. İdeolojiler dil ilebelirlenir. Dili kullananların seçtiğisözcükler, sözcük öbekleri, konuşma252


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120biçimi, anlatımı, hatta cümle kurmayetileri söylemin oluşmasında çokönemli bir etkendir. Medya kullandığıdil ve söylemler aracılığıyla ideolojininve birtakım değer ve statü kalıplarınıntoplumsal yaşama aktarılmasında aracıolmaktadır. Medyanın takındığı tavır,kimliklerin şekillenmesinde etkilidir(Talimciler, 2014). Medya, aynızamanda toplumsal algılarımızışekillendiren önemli unsurlardan biriolarak nefret söyleminin oluşmasında veyaygınlaştırılmasında en etkiliaraçlardan biridir.Nefret söylemi, bireylere, ırkları, tenrenkleri, etnik kökenleri, toplumsalcinsiyetleri, milliyetleri, dinleri, cinseltercihleri, yetersizlikleri ve diğerbireysel ayrımcılık biçimleri temelindeyöneltilen nefreti içeren ve teşvik edensöylemler olarak tanımlanabilir(Akdeniz, 2009). Nefret suçu, nefretsöyleminden beslenmekte, ardındafarklı etnik, dini kimliklere, cinselyönelimlere karşı önyargılar, ayrımcılık,ırkçılık, yabanı düşmanlığı,cinsiyetçilik, transfobi bulunmaktadır(Binark, 2010:23).Temelde bir dışlama pratiğine işareteden “ötekilik”, en yalın haliyle bireyseldüzeyde “ben olmayan” toplumsaldüzeyde ise, “biz olmayan”dır(Yanıkkaya, 2009:24). Kişininkendisini algıladığı, konumlandırdığı vekendisini ait hissedip-tanımladığı yeregöre kendisinden farklı olan, “ötekiler”değişmektedir. Ancak, kimi zaman bukonumlandırmada kişi, önyargılar,ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibinedenlerle kendisinden farklı olandannefret edebilmektedir. Bu his, önceliklekullanılmakta olan dile, yani söylemeyansımaktadır (Aygül, 2010:96). Haber,var olan egemen söylemlerin bir ürünüolarak, egemen ideolojinin “biz”liktanımı üzerinden, söylem ve ideolojiikilisini de yanına katarak, olumsuz,alaycı ifadeler, küfür, hakaret,aşağılama kullanarak ötekileştirdiğigrupları kamu güvenliğini tehdit edici“potansiyel risk ve tehdit saçan öcüler”gibi sunarak, toplumdaki “öteki”ye253


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120karşı önyargıları ve nefret suçlarınıkışkırtır (İnceoğlu ve Sözeri, 2012:24).Futbol ve futbolu bize aktarmaklagörevli olan futbol medyası kullandığıdil ve söylem aracılığıyla nefretsöyleminin kitlelerle buluşmasında veşiddetin alt yapısının hazırlanmasındaetkin bir rol üstlenmektedir.Futbol medyasının haber veyorumlarında kullandığı sözcükler vemecaz anlamlı söz kalıplarının,taraftarın düşünce yapısında birşekillenmeye neden olduğu söylenebilir.Sadece renkli bir anlatım için söylenenmilitarist ve savaş metaforları, sporsahalarındaki şiddet ortamınınoluşmasına zihinsel bir alt yapıhazırlamaktadır. Sonunda çatışmayakadar varan davranış kalıplarınınşekillendiği yerlerden biri de sporsayfalarındaki taraftarların kulüplerinebağlılık duygusunu pekiştireceknitelikteki, nesnellikten uzaklaşmışhaberler ile genellikle taraflı olduklarınıaçıklamaktan çekinmeyen yazar veyorumcuların söylemleridir (Özsoy,2011:93). Genellikle biz ve diğerleridiyalektiği üzerine inşa olan taraftarlıktahayyülünün beraberinde getirdiğigüçlü grup kimliği kaçınılmaz olarak“içeri” ve “dışarıyı” tanımlayan bir sınırinşasını gerektirir. Sembolik olaraküretilen bu sınırların hayati önemtaşıdığı “taraftar olma durumunun”ortaya çıkmasını ve yenidenüretilmesini sağlayan faktörlerden enönemlilerinden biri de dil-söylemüzerinden kurulan hayali dünyalardır.Medya, futbolun coşkusunun kitlelereaktarılmasında aracı olurken aynızamanda kullandığı dil vasıtasıyla üstüörtük bir biçimde ideolojik öğeleri dekitlelere aktarmaktadır. Futbol medyası,özellikle milli maçları ve derbimaçlarını aktarırken kullandığı dil vesöylemlerde sıkça metaforlarkullanmakta ve bu metaforlararacılığıyla üstü kapalı bir biçimde,evrenselcilik, aşkınsallık, kahramanlık,rekabetçilik, bireysel güdülenim vetakım ruhu gibi sporla ilintili ideolojik254


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120ifade ve değerlerin dolaşımasokulmasına aracı olmaktadır(Talimciler, 2012:257). Şiddet ve terörüçağrıştıran savaş, asker, silah, kırmak,düello, kurşun, yaylım ateşi, intikam,ateş, ölmek, bomba, kelle götürmek,ipini çekmek, eşkıyalık gibi ifadelermanşetlerde çok sıkça yer almaktadır.Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de enyaygın spor dalı olan futbol, şiddetolaylarının en yoğun şekilde görüldüğübranş olma özelliğine de sahiptir venefret söyleminin futbol çevresindekolaylıkla vücut bulduğunun sayısızörneği hem yurtiçinden hem deyurtdışından verilebilmektedir.Futbol alanında zihinsel anlamharitalarımızın oluşturulmasındagazetelerdeki futbol sayfaları,televizyonlardaki futbol programları,sosyal medyadaki yorumlar, internetyayıncılığında kullanılan ifadeler aracıbir rol oynamaktadırlar. Bu yayınorganları yaptıkları yayınlarla taraftarıolunan takımla ilgili zihinlerde var olanşemaların gelişmesinde ve yenişemaların oluşmasında rol oynarlarken,medyanın ikili karşıtlıklar üzerinekurulu dili içinde ‘bizim takım’ ve‘rakip takım’ imgesini kurgularlar vefarklılıkları keskinleştirmek suretiylegeriliminartmasınısağlarlar”(Talimciler,2014;Arık,2004;Clarke& Clarke,1985;Real,1989; Gökalp,2005). Gelenekselve yeni medyada yer alan bu yazı veyorumlar, inanacak davranış kalıplarıbulmaya çalışan alt kültür gruplarınıbesleyen malzemeler üretirken, birtaraftan da bu grupların eylemedönüşmüş saldırganlıklarını taklitetmeleri için adeta şablonlar ortayakoyarlar. Taraftarı olunan kulübünyüceltildiği, rakibin aşağılandığıyorumlar, stada döner bıçağıgötürenlerin fotoğrafları, savaşı vekavgayı ima eden haber başlıkları, rakiptakım aleyhine tribünlerde atılansloganların tekrarı vb bu kapsamdasayılabilmektedir. Spor haberlerindekullanılan provokatif dil, rakip255


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120taraftarlar arasında gerginliğikörüklemekte ve kalıp yargılarıgüçlendiren birer araca dönüşmektedir.Görüldüğü gibi, nefret söylemibağlamında düşünüldüğünde, futboletrafındaki taraftarlık kültürünü, grupaidiyetinin içe kapalı ve dışlayıcıyanından beslenen ve aynı zamanda onupekiştiren bir futbol medyası dilindenbahsedilebilmektedir.2. Sosyal Medya ve Nefret Söylemiİnternetin hayatımıza girmesininardından başta sosyal ağlar olmak üzereyeni iletişim teknolojilerinin tümü, bilgiçağının en etkili ve öne çıkan olgusuolarak karşımıza çıkmaktadır. Ses,görüntü ve verinin aynı anda iletiminisağlayan yeni iletişim teknolojileriiletişim sistemlerinin yapısını her geçengün değiştirmektedir (Büyükaslan veKırık, 2013:7).Bu değişim ve gelişim süreci Web1.0’dan Web 2.0’a geçişle daha dahızlanmış, etkileşim olgusu kendisiniçok daha yoğun bir şekildehissettirmeye başlamıştır. Etkileşimliweb teknolojileri yeni medyayadönüşümü beraberinde getirmiş, sosyalmedyayı ortaya çıkarmıştır.En genel tanımıyla sosyal medya;kullanıcıların diğer kullanıcılarlaçevrimiçi haber, fotoğraf, video, metin,içerik paylaşılmasını sağlayan websitelerine verilen ortak addır. Katılım vepaylaşım sosyal medyanın dayanaknoktasını oluşturur. Aynı zamandasosyal medya Web 2.0 tabanlıhizmetlerin üretilmesine veyaygınlaşmasına imkan veren yeniiletişim ortamlarına verilen genel addır(Kırık, 2013:74-75).Sosyal medya olarak adlandırılan vegeleneksel medya uygulamalarının tamtersine sıradan bireylerin aktif katılımınısağlayan yeni iletişim ortamında, herşey çok daha farklı ve hızlı bir biçimdegerçekleşmektedir. Sosyal medya; tekyönlü, iletişim etkinliklerini ortadankaldırmaktadır. İçeriğini, internet256


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120kullanıcılarının ürettiği, anlık bilgipaylaşımına ve yüksek etkileşime dayalıiletişimin gerçekleştiği sosyal medyaaracılığı ile hem mesaj üretilebilmektehem de üretilen bu mesajlar tıpkı bizlergibi diğer bireylerin rahatlıklaulaşabilecekleriplatformlaragönderilebilmektedir.İnternet ve sosyal medya, özelliklegençlerin zamanlarının büyükbölümünün online olarak geçirdikleridevrim yaratan sosyal bir etkileşimdir.Online dünya bize tecrübelerimiziyayabileceğimiz sayısız seçeneğinkapılarını açarken, aynı zamanda yeniriskler ve tehditler de yaratmaktadır.Yeni medya ortamlarını, gelenekselmedyadan farklılaştıran dijitallik,etkileşimsellik, hipermetinsellik,yayılım ve sanallık ve multimedyabiçimselliği gibi özellikleri nedeniylegeleneksel medyaya göre yenimedyadaki nefret söyleminin dahadoğal, daha yaygın, daha kolayerişilebilir, daha kolay üretilebilir vedaha sıradan olmasına yol açmaktadır(Binark, 2010:26).Yeni medya ortamında gündelikyaşamda söylemsel pratiklerde üretilenve geleneksel medya metinlerindedolaşıma sokulan homofobik,transfobik, heteroseksist cinsiyetçi,yabancı düşmanı, ırkçı, etnik milliyetçive ayrımcı nefret söylemi yeni medyaortamının saydığımız özelliklerindendolayı çok daha kolay bir şekildeyaygınlaşmakta ve sıradanlaşarakdolaşıma girmektedir. Böylece her türlüayrımcı ve dışlayıcı söylemsel pratiklerkanıksanmakta, zaman içindetoplumdaki farklı kimlikleri ve varoluşpratiklerini ötekileştirmekte, hatta yokedici eylemlere, diğer bir deyişle nefretsuçlarınadönüşebilmektedir(Binark,2010:11).Günümüzde nefret söyleminin yayılmaşekilleri, internet ve sosyal paylaşımağlarının gündelik iletişim sistemlerindeher gün yaratmakta olduğu değişimlerleyakından ilişkilidir. Gazete, radyo,257


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120televizyon gibi geleneksel kitle iletişimaraçlarının aksine; yeni medya,etkileşimli kamusal alanlar yarataraknefret söyleminin yaşam bulabileceği veyeniden üretime girebileceği en elverişliortamı sağlamaktadır.Her türden söyleme ev sahipliği yapanmevcut Web uygulamaları, her geçengün gelişmekte ve yeni araçlar iledesteklenmektedir. Bu sayede mevcutsosyal ağlar daha kompleks birgörünüme bürünmekte, ayrıca – hertürden düşünceye açık bir yapı arzetmesinden ötürü – çeşitli gruplarınmücadelesine sahne olmaktadır (Doğu,2010:223).İnternet ve toplumsal paylaşım ağlarınınkullanıcıya sağladığı özgürlük ortamı,ortamdaki birey ve toplulukların başkakişilere ve gruplara yani “ötekilere”karşı, ırkçı düşüncelerini, öfkelerini venefretlerini denetimsiz bir şekilde ifadeettikleri bir alana dönüşmektedir. Bunefretin temeli hiç kuşkusuz yeni medyaortamında atılmamakta, günlükyaşamdaki “ötekileştirmeden” ve“ayrımcılıktan” beslenmekte, gelenekselmedya metinleriyle de güçlenmektedir(Eser, 2010:111).Geleneksel medya kuruluşlarının enazından bazılarında etik ilkelerine dahadikkat edilirken aynı hassasiyet yenimedya alanında gösterilmemektedir.Geleneksel yayıncılıkta olduğu gibiamacı kar elde etmek olan İnternetyayıncılığı da haberleri “şok’lu, flaş’lı”başlıklarla vermektedir. Ötekileştirmeve egemen söylemin kitlelere yayılımıhaber başlığından fotoğraflarına,söyleminden yorumlarına kadargörülebilmektedir. “Biz”lik ve“ötekileştirme” sosyal ağlardaki veinternet yayıncılığındaki okur yorumlarıaracılığıyla perçinlenmekte, yani diğerbir deyişle nefret katılımcı yorumları ileeklenerek büyümektedir. Haberlereyapılan yorumlarda çoğunlukla haberinkonusuna ilişkin fikir beyan etmektense“biz”i yücelten, “öteki”leri küfür halinedönüştüren söylemlere rastlanmaktadır(Dirini, 2010:63). Yeni medya ortamı,258


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120egemenlerin söylemsel pratiklerinibaşlığından yorumuna dek tekrar tekrarservis etmekte, olumsuz söyleminetkisini arttırmaktadır. Hızın büyükönem kazandığı internet yayıncılığındahaberlerin denetimsiz servis edilmesi,nefret söylemi ile ilgili sorunlarıberaberinde getirmektedir.Sosyal medya ve sosyal ağ kullanıcılarıaçısından yeni medya ortamındaki birnefret sitesinden başka nefret sitelerine,belli bir konuda etnik gruplara, cinselkimliklere ve yönelimlere karşı nefretsöylemini yayan çevrimiçi habersayfasından, nefret içerikli bir videopaylaşımına ya da Facebook gibipopüler olarak kullanılan toplumsalpaylaşım ağlarında örgütlenmiş nefretgruplarının duvarlarında paylaşılan vebeğenilen nefret içerikli videopaylaşımlarına ulaşmak günümüzdeoldukça kolaydır.Video paylaşım ağlarındaki içeriklerdenefret söylemi barındıran unsurlara,videonun doğası gereği sıklıklarastlanabilmektedir. Bu ağlardaki içerik,kullanıcılar tarafından oluşturulmalarınedeniyle çok çeşitlidir. Dolayısıylanefret söylemi barındıran ve üreten pekçok örnek, video paylaşım ağlarında,çeşitli alanlarda ve çeşitli düzeylerdebulunabilmektedir. Kullanıcı türevli biriçerik türü olarak ele alındığında video,kullanıcının ifade etmek istediğiunsurları akılda kalıcı ve çok kişiyeulaşma potansiyeli ile birlikte iletmeimkanına sahiptir. Videoların özellikletoplumsal paylaşım ağları aracılığıyla“paylaşılan” birer unsur haline gelmesi,nefret söylemi de dahil olmak üzereçeşitli söylemlerin dolaşımagirebilmesinde, videoları etkin bireraraca dönüştürmektedir. Video paylaşımağlarının arayüzleri incelendiğinde ise,bu ağların, kullanıcı (izleyen) yorumlarıgibi uygulamalar sayesinde kullanıcılariçin dinamik birer tartışma ortamıyarattığı görülebilmektedir (Çomu,2010:141).3.Futboldaki Nefret SöylemininSosyal Medyadaki Örnekleri259


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Bilgisayar teknolojisinin kullanımagirmesiyle birlikte yeni bir aracılıiletişim dönemine girilen kitleiletişiminde internetin yaygınlaşmasıylasanal iletişim hız kazanmış, evrensel birdilin oluşmasına imkan tanınmıştır.Sanal iletişime bağlı olarak gelişensanal kültür, Facebook, Twitter,Google+ ve MySpace gibi sosyalpaylaşım ağlarının üzerindeyükselmektedir (Kırık, 2013:71).2013 yılında Gençlik ve SporBakanlığı’nca gerçekleştirilen onlinearaştırma sonuçları da başta Facebookve Twitter olmak üzere sosyal paylaşımağları kullanımının giderek arttığınıgöstermektedir(http://www.gsb.gov.tr/HaberDetaylari/1/3816/genclik-ve-spor-bakanligiturkiyenin-en-kapsamli-sosyal-medyaarastirmasini-yapti.aspx).Onlineolarakgerçekleştirilen araştırmada gençlerinsosyal medya kullanım şekilleri deincelenmiş, 2004 yılında kurulan veinsanların başka insanlarla iletişimkurmasını, bilgi alışverişi yapmasınıamaçlayan bir sosyal paylaşım sitesiolan Facebook’un en çok tercih edilensosyal ağ olduğu ortaya çıkmıştır.Araştırmadan elde edilen dikkat çekicibaşka sonuçlar ise gençlerin %89’ununsosyal medyada listelerindeki kişi vekurumların paylaştıklarını takip ettiklerive %88’inin arkadaşlarınınpaylaştıklarına yorum yapmalarıdır.Sosyal medyada görsel yükleme, yazıyazma/tweet atma, ürün, marka/şirkethakkında yorum yazma gibi gençlerinkendi oluşturduğu içeriği başkalarıylapaylaşma davranışlarıyla yoğun birşekilde karşılaşılmıştır. Gençlerin yarısısosyal medyada tartışmaya/polemiğe enaz bir kere girdiğini belirtirken, oranınen yüksek göründüğü 15-17 yaş grubu,erkekler, öğrenciler ve bekârlar en azbirkaç kez böyle bir durumu tecrübeetmiş Twitter kullanıcılarıdır. Sosyalmedya mecraları arasında gençlerin ençok kullandığı sosyal ağ olanFacebook’u ikinci sırada %57 oranlaYoutube ve Instegram gibi görselpaylaşım siteleri takip etmektedir. 2006260


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120yılında hayatımıza dahil olan, 140karakter kullanarak istediğiniz mesajısizi takip eden kişileregönderebileceğiniz bir mikrobloguygulaması Twitter, araştırmaya katılan15-29 yaş grubundaki gençlerin %45’itarafından kullanılmaktadır. ErkeklerinTwitter’da takip ettikleri arasında ilk ikisırayı spor ve teknoloji oluşturmaktadır.Yapılan araştırma ile gençlerin sosyalmedyayı çeşitli açılardan politik /toplumsal bir platform olarak gördüğügözlemlenmiş, gençlerin %56’sının“sosyal medyanın kitleleri hareketegeçirme gücü olduğu” düşüncesindeolduğu sonucuna varılmıştır.Wearesocial” tarafından Dünyagenelinde internet ve sosyal medyakullanıcı sayıları ve penetrasyonoranlarını ortaya koyan “GlobalDigitalStatistics 2014 Raporu”nun(http://www.dijitalajanslar.com/internet-ve-sosyal-medya-kullanici-istatistikleri-2014) sonuçlarına göre Dünya üzerinde2.5 milyar internet kullanıcısının ve bukullanıcıların 1.8 milyarının sosyalmedya ağlarında hesaplarıbulunmaktadır. Sosyal medya aktifkullanıcı sayıları her geçen yıl artmaklabirlikte Facebook, 1,184 milyarlıkgüncel aktif kullanıcı sayısı ile sosyalağlar arasında lider konumdadır. Aktifkullanıcı istatistiklerine göre en popülerilk 10 sosyal medya platformununsıralaması Facebook (1,184 milyar), QQ(Tencent) (816 milyon), Qzone (632milyon), Whatsapp (400 milyon),Google+ (300 milyon), Wechat (272milyon), LinkedIn (259 milyon),Twitter (232 milyon), Tumblr (230milyon) ve TencentWeibo (220 milyon)şeklindedir.Araştırma sonuçlarına göreTürkiye’deki istatistiklere bakıldığında35 milyonun üzerinde internetkullanıcısının bulunduğu ve 36 milyonaktif Facebook hesabının varlığıgörülmektedir. Türkiye’de en çokkullanılan sosyal medya platformu olanFacebook’u (%93) sırayla Twitter(%72), Google+ (%70) ve LinkedIn(%33) takip etmektedir.261


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120İletişime yönelik olarak yeniuygulamaların ve parametrelerinoluşmasını sağlayan başta internet vesosyal ağlar olmak üzere yeni iletişimteknolojilerinin tamamı, iletişimdünyasının dinamiklerini vegerçeklerini de değiştirmiştir. Yeniiletişim teknolojileri arasında en çokkullanılan ve hızla yaygınlık kazanansosyal medya ve sosyal ağlar, insanlarınkendi düşüncelerini, fikirlerini veyaratıcılıklarını paylaşabildiklerikatılımcı bir ortam sağlamıştır. Bukatılımcı ve kullanıcı tabanlı sanalortam, kalabalıkları bir araya getirmesive aralarındaki etkileşimi arttırmasıaçısından önemlidir. Sosyal medya ileinsanlar zamansal ve uzamsal alanlarıve sınırları geçersizleştirircesine iletişimolanağı sağlamaktadır. İnsanlarevlerinde, işlerinde internet ortamlarınagirerek arkadaş gruplarıyla iletişimkurabilmekte, kamusal alana ilişkinbirtakım konu ve sorunlarıtartışabilmekte, kamu gündeminiilgilendiren konuları ve sorunlarıgündeme taşıyabilmektedir. İnsanlarFacebook, Twitter gibi sosyal medyaortamlarında birbirleriyle iletişimkurarak, gruplar oluşturarak, hayransiteleri kurarak kamusal alanın bir başkaboyutununyapılanmasınısağlamaktadırlar. Normal koşullarda biraraya gelmeleri imkansız olan pek çokinsan sosyal medyada buluşmakta,kaynaşmakta, grup oluşturmaktadır.Modern toplumun ötelediği etnik, dinive ideolojik düzeyde ittifaklar da sosyalmedya ortamında yeniden belirmeyebaşlamaktadır.Sosyal medyada oluşturulan en önemliittifaklardan biri de futbol dünyasındakitaraftar gruplarının meydanagetirdikleridir. Sosyal medya, taraftarforumlarındaki ayrımcı ve dışlayıcısöylemlerin hızla dolaşıma girmesindeetkili olmaktadır. Cep telefonugörüntüleri ile kaydedilen rakibiaşağılayıcı ve tahrik edici görüntülerin,sosyal medyada özellikle YouTube gibigörüntülü video paylaşım ağlarındagösterilmesi ile karşılıklı husumet262


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120artmaktadır. Galatasaray ve Fenerbahçearasında oynanan 2014 Süper KupaFinal maçında Melo ve Volkan Demirelarasında gerçekleşen kavganın ardındantelevizyon kameralarına yansımayan birgörüntünün seyircilerden birinin ceptelefonu kamerası ile yakalanması vegörüntünün Youtube üzerindenyayınlanması bu duruma örnekgösterilebilmektedir(http://www.youtube.com/watch?v=weReFTWajq4). Bu konuda medyanın enbüyük avantajı sosyal medya aracılığıile daha önce görünür olmayan bilgi vegörüntülerin artık çok daha fazlaulaşılabilir hale dönüşmüş olmasıdır.Ülkemizin neresinde olursa olsun futbolsahalarında yaşanan şiddet hareketlerineya da tribünlerdeki söylemlere sosyalmedya sayesinde ulaşmak mümkün halegelmektedir.Yeni taraftar grupları için, sosyal medyave futbol neredeyse ayrılmaz bir ikilihaline dönüştürmüştür. Artık sadecesunucular değil program konukları daekrana tablet bilgisayarlarla ya da ceptelefonları ile katılmakta ve gelentweetleri ekranda paylaşmaktadırlar.Televizyon programlarını taraftarlarınkendi görüşlerini rahatça aktarabildiği,ulaşılabilir ve demokratik bir alanhaline getiren sosyal medya, kullanılandil ve nefret söylemi nedeniyleyorumcuların işini giderekzorlaştırmaktadır.Sosyal medya savaşları aslında bir fikirsavaşı haline gelmiştir. Bu fikirler,kitleleri harekete geçirebilir,manipülasyon yapabilir, insanları sanalgündem maddeleriyle uğraştırıp gerçekgündemden uzaklaştırabilmektedir.Hedef kitlenin ilgisini çekecek bir olaybulup, bombanın fitili ateşlendiğindekitlenin olaya sıcak bakması ve kendiçevresiyle paylaşması, olayın yayılmasıkendiliğinden gerçekleşebilmektedir.Gerek yazılı ve görsel medyada gerekseson yıllarda özellikle gençler arasındakullanımıyaygınlaşan,televizyonlardaki canlı futbolprogramları sırasında da kullanılan263


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120sosyal medyada futbolla ilgili haberlerverilirken, taraftarlar arasındaki rekabetidüşmanlığa çevirmeye zeminhazırlayacak türde bir dilkullanılmaktadır. Bazı medyakuruluşlarının kendi gruplarınınyayınladığı basın etik ilkeleri bulunsada sosyal medyada ve internetyayıncılığında birçok haber ürünü builkeleri ihlal edebilmektedir. Böylesi birdilin hem sosyal medyada hem deinternet yayıncılığında kullanılmasıtaraftarlar arasında gerginlik verakiplere yönelik yaygın bir önyargınınyerleşmesine yol açmaktadır.Günümüzde sosyal medyadaki bazı yazıve yorumlar, inanacak davranış kalıplarıbulmaya çalışan alt kültür gruplarınıbesleyen malzemeler üretirken, birtaraftan da bu grupların eylemedönüşmüş saldırganlıklarını taklitetmeleri için adeta şablonlar ortayakoymaktadırlar. Taraftarı olunankulübün yüceltildiği, rakibinaşağılandığı yorumlar, stada dönerbıçağı götürenlerin fotoğrafları, savaşıve kavgayı ima eden haber başlıkları,rakip takım aleyhine tribünlerde atılansloganların tekrarı vb bu kapsamdasayılabilmektedir.Hem sosyal medyada ve internetyayıncılığında hem de gelenekselmedyada tahrik edici sloganlarüretilmekte, başlıklar atılmakta,verilmemiş demeçler verilmiş,söylenmemiş sözler söylenmiş gibikullanılabilmektedir. Şiddet ve terörüçağrıştıran savaş, asker, silah, kırmak,düello, kurşun, yaylım ateşi, intikam,ateş, ölmek, bomba, kelle götürmek,ipini çekmek, eşkıyalık gibi ifadelersosyal medyada ve internetyayıncılığında sıkça yer almaktadır.Trabzonspor ve Galatasaray arasındaSüper Lig’de gerçekleşecek olankarşılaşmayı Fotomaç’ın “DevlerinSavaşı”(http://www.fotomac.com.tr/trabzonspor/2014/11/22/devlerin-savasi) başlığı ilevermesi buna örnekgösterilebilmektedir.264


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Fotoğraf 1: Genç Fenerbahçeliler taraftar grubunun Facebook sayfasında paylaşılan“Kadıköy Yanıyor” başlıklı fotoğraflarda Fenerbahçe taraftarının coşkusu bildirilmeyeçalışılmıştır. Fotoğraf 7801 Like (beğeni) almış, 1438 kez paylaşılmıştır.Ayrıca; medyanın, spor müsabakalarınıölüm metaforlarıyla okuyucularınaaktarmasının gereğinden fazla önemkazandırılmış müsabakalarıngerginliğini artıracağı öngörülebilir.Özellikle milli maçlar ve Avrupatakımlarıyla yapılan uluslararasıkarşılaşmalarda medya milliyetçisöylemleri sıklıkla kullanarak tarihiolaylara vurgu yapmaktadır. Oyunhakkında sadece basitçe haberveriyormuş, sahada olup biteniaktarıyormuş gibi yapan sosyal medyahaber ve yorumları durumu yapılaşmışbir ideolojik söylemsel kompleksiniçine yerleştirerek sunmaktadır. Budurumda taraftar beklentisininyükselmesi,müsabakalarınkaybedilmesi halinde şiddete varanolayların çıkması için zeminoluşturmaktadır.265


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Fotoğraf 2: Galatasaray taraftar gruplarından Ultraaslan’ın Twitter hesabındaGalatarasaray’ın Karabükspor ile yaptığı müsabakada taraftar grubununSALDIRGALATASARAY hashtag’ini açtığı görülmektedir.266


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Fotoğraf 3: Beşiktaş taraftar gruplarından Karagümrüklüler’in Twitter sayfasında Bursa– Beşiktaş maçı öncesinde paylaştıkları “İstanbul’da maça giden herkes bilir kiKaragümrüklüler tehlikelidir, kavgaya her zaman hazırdır” ve “Karagümrük Bursamaçında kan dökülür. Karagümrüklüler stada yaklaştırmaz Texas’ı” yorumu adetataraftarları savaşa, şiddete yönlendiren yorumlardır.Fotoğraf 4: Yine Ultraaslan’ın Twitter hesabında Dortmund ile yapılacak olankarşılaşma için adeta savaşa gider gibi “Tüm Temsilciliklerimizle Dünyanın hertarafından GELİYORUZ…” tweetini atması milliyetçi söylem ile gerginliğin arttırılmaçabasına örnek verilebilmektedir.267


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Fotoğraf 5: Beşiktaş taraftar gruplarından ForzaBeşiktaş’ın Vine sayfasında da“Kleberson’den Dk.90’da Fener’e Füze” başlığının kullanıldığı video ile benzer birsöylem bulunmaktadır.Fotoğraf 6: NKFVAS AntiFenev taraftar grubunun Facebook sayfasında 22 Aralık2012 tarihinde konulmuş bir fotoğraf Avrupa Kupası’na giden Galatasaray ve268


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Fenerbahçe için yine milliyetçisöylemin yer aldığı “Bekle Bizi AvrupaTürkler Geliyor” başlığı ileyayınlanmıştır.Futbol, militarize dil ve zihniyetin ensık kullanıldığı ve bu anlayışın yerleşip,gelişmesine en kolay ortam hazırlayanalanlardan birisi, belki de birincisidir.Futbol üzerinden gerçekleştirilen‘politika diskuru’ ile milliyetçilik, tambağımsızlık, düşmana/ötekine karşıyurdun korunması, Türk’ün gücününtüm dünyaya gösterilmesi ve Türk’ünTürk’ten başka dostu yoktur algısı vebenzerleri tüm topluma ve toplumsalyaşama aktarılabilmektedir.“Ötekiler” genellikle koyu taraftargruplarınca rakip kulüp taraftarlarıolarak görülürken, bazen de kendikulübünün “öteki taraftarları”olabilmekte, küfürlü tezahürat ve nefretsöylemleri bu grup için dekullanılabilmektedir.Fotoğraf 7: 8 Kasım 2014 tarihinde atılan tweet Fenerbahçe’nin iki alt taraftar grubuolan Aziz Yıldırım’ın başkanlığının karşısında bulunan Genç Fenerbahçeliler ile Aziz269


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Yıldırım taraftarı Anadolu GençFenerbahçeliler arasında da “Öteki”kavramınınbelirginleştiğinigöstermektedir.Sosyal medyadaki futbol haber veyorumları söz konusu olduğundakullanılan argo konuşma ve deyimleriiçeren dilin, zaman zaman faşizanögeleri de bünyesinde barındıran ‘kirli’bir dil haline geldiği görülmektedir.Erkeksi dilin ön planda tutulduğu vebunun milliyetçi bir söylemlebirleştirildiği noktada homofobik birzihniyet algısının kitlelere aktarımındaetkili olduğu söylenebilmektedir.Facebook’ta yer alan NKFVASAntiFenev sayfasında Emre Belözoğluiçin yapılmış yorumlar(https://www.facebook.com/nkfvas.antifenev?fref=ts)homofobik söyleme örnekolarak verilebilir.Fotoğraf 8:Maça giderken Genç Fenerbahçeliler’in otobüste Galatasaray için açtıkları“İ…Galatasaray. Acımak Yok, Nefret Var” afişi de hem nefret söylemi hem dehomofobik bir ifade içermektedir.270


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Taraftarlar arasında kolektif hafızanınoluşturulmasında ve ortak değerlerinşekillendirilmesinde ‘küfürlütezahüratlar ve kavga etme’nin etkiliunsurlar olduğu bilinmektedir. Yeniiletişim teknolojilerinin varlığı ve sosyalağların kullanımının artması ile birliktetaraftarlar için kavga mecraları dadeğişmiştir. Kavgalar artık sadece maçöncesi ya da sonrasında sokaklardagerçekleşmemekte, teknolojinin deyardımıyla klavye başında yaşanankavgalar, atışmalar çok daha etkili birdurumu ortaya koymaktadır.Kişilik haklarını ihlal edici, ırkçı, erkekegosunu besleyen, şiddet ve cinsellikyüklü dil ile erkek egemen ideolojitelevizyonlardaki futbol programlarıyla,gazetelerdeki haber ve köşe yazılarıyla,sosyal medyada paylaşılan görseller,yapılan yorumlar ya da kurulanforumlarla yeniden üretilmek suretiyledolaşıma sokulmaktadır.271


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Fotoğraf 9: GençFB Facebook sayfasında “Sabah kurban kesimi, akşam Rumkesimi…Fenerle kimse başa çıkamaz!” Fenerbahçe’nin 2012 yılında Kıbrıs Rum kesimiile gerçekleştireceği maçı yorumlamak için yazılan bir yorum.Fotoğraf 10: Genç Fenerbahçeliler Facebook sayfasında “Oruç olsan tutulmazsınFenerbahçe” yorumunu yazan bir Galatasaray taraftarına karşı “Oruç köpeklere farzdeğil zaten” cevabının verilmesi ile 2014 yılında oynanan Fenerbahçe- Galatasaray maçısırasında FB kalecisi Volkan Demirel ile GS futbolcusu FelipeMelo arasında geçenkavganın ardından Volkan Demirel’in FelipeMelo için televizyonlara yaptığı “Belediyegereksiz sokak köpeklerini zehirlesin.” açıklamasına gönderme yapılmıştır.272


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Fotoğraf 11:Yukarıdaki yorumun ardından yine Genç Fenerbahçeliler Facebooksayfasında Felipe Melo’nun telefonla konuşurken çekilmiş bir fotoğrafı üzerine “AloooKasap mı? Bana 6 kilo kemik yollar mısın?” yazısının eklenerek yayınlandığı ve buradada hem 6 Kasım 2002 yılında FB-GS maçında Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı 6-0yenmesi hem de Volkan Demirel ve Felipe Melo kavgasına gönderme yapıldığıgörülmektedir.Duygu belirten noktalama işaretlerininbolca kullanımı ve milliyetçisöylemlerde sıkça rastlanan bazısözcüklerin büyük harf ya da koyu renkkarakterle yazılarak vurgulanması,nefret söylemi örneği olarakgösterebileceğimiz örneklerde tespitedilen ortak bir unsur olarak karşımızaçıkmaktadır. Ünlem (!) gibi noktalamaişaretlerinin yinelenerek kullanılması yada bazı kelimelerin tümüyle büyükharfle yazılması duyguların okuyanaaynı coşkuyla geçmesini hedeflerkenokuru kışkırtıcı bir nitelik detaşımaktadır. Milli Takımoyuncularından Arda Turan’ın Türkiye-Kazakistan karşılaşmasının ardındanAkşam ve Milliyet gazetelerinin internetsayfalarında paylaştıkları başlıklar bunaörnek gösterilebilmektedir: Arda Fena273


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Patladı!(http://www.aksam.com.tr/Haber/arda-fena-patladi--busaygisizlik/haber-354466),MilliTakımda Arda Şoku!(http://www.milliyet.com.tr/milli-takimda-arda-soku---1612134-skorerhaber/).Değerlendirme ve SonuçFutbol, toplumsal bir olgu olduğu içinsözlü ve yazılı açıklamalar ile birlikte,futbol üzerine yapılan yorumlardan daayrı düşünülemez. Olan bitenlerikamuoyuna aktarmakla görevli olanmedyanın en büyük güçlerinden biriside toplumun düşünce kalıplarınışekillendirmesidir.Futbolla ilgili bilişsel kalıplarımızınoluşturulmasında, televizyonlardakifutbol programları ve yorumcuları ileyazılı basındaki köşe yazarları, sosyalmedyadaki söylemler aracı bir roloynamaktadır. Bunlar, yayınları vesöylemleriyle taraftarların takımlarıylailgili fikirlerinin gelişmesinde veyenilerinin oluşmasında rol oynarken,aynı zamanda söylemleriyle “biz” ve“öteki” imgelerini de zihinlerdeyaratırlar, farklılıkları keskinleştirerektakımlar arası gerginliğiarttırmaktadırlar.Futbol medyası, gerek geleneksel kitleiletişim araçları gerekse sosyal medyaaracılığıyla, futbolun coşkusununkitlelere aktarımında aracı olurken aynızamanda kullandığı dil vasıtası ile üstüörtük bir biçimde ideolojik öğeleri dekitlelere aktarmaktadır. Avrupa kupasıve milli maçlar öncesinde karşılaşmalarıyönetecek hakemlerin ‘Türkler’hakkındaki düşüncelerinden, cinselkimliğine kadar futbol dışı her türlüunsur hem futbol medyası hem detaraftarlarca Avrupa’ya karşı ideolojikduruşunsağlanmasındakullanılmaktadır. Uluslararasıkarşılaşmalarda‘biz-onlar’kategorizasyonukolaylıklagerçekleştirilmekte ve milli takım ilekulüp takımlarının yaptığıkarşılaşmalarda ‘milliyetçi’ veçoğunlukla da ‘şiddet’ içeren bir dil274


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120başlıklara ve yorumlarayansıtılmaktadır.Türkiye’de futbol, erkeklik statüsününkurulmasında ve kimlik edinmesürecinde son derece etkili bir alangörünümündedir. Geleneksel ve sosyalmedyada futbol ve futbol üzerineyapılan yorumlarla birlikte kullanılansöylemler, Türkiye’deki ‘erkekkültürü’nün inşasına katkıdabulunmaktadır. Futbol, erkeklere özgübir dünyanın kapılarını açarken, futbolmedyası kullandığı söylem aracılığı ileözellikle cinsellik içeren argo veküfürlerle erkek egemen değeryargılarını ve maço bir kültürünkalıplarını üretmekte, dolaşımasokmakta ve hepsinden önemlisi futbolseyircilerinin önemli bir kısmınıoluşturan 12-20 yaş arasındaki kitleninzihniyet kalıplarını şekillendirmektedir.Çünkü ideolojiler yalnızca kafalarda yeralan birer fikir demeti değillerdir, onlaraynı zamanda yaşanan gerçekpratiklerdir. İdeolojiler, gündelik hayatpratikleri içerisinde, söylemlerindebulunurlar ve ortak duyununoluşturulmasını sağlarlar. Türk toplumuiçin futbol ve futbol dolayımı ileoluşturulan erkek kültürü yine bukültüre ait simge ve değerlerle gündelikyaşam içerisinde üretilmekte, dolaşımasokulmaktadır. Futbolun dilinin vesöyleminin içerdiği erkeksi öğeler,erkeklerin bir arada yaşadıklarımekanlarda ve zamanlarda üretmişoldukları cinsellik yüklü ve sadeceerkeklere özgü olan söz ve kalıpları daiçerdiği için de futbol erkekler içinvazgeçilemez bir alandır.Nefretin giderek daha fazla ayrıştırdığıtakım kimliklerine yapılan vurgularkadar kadınları aşağılayan ve erkeksideğerleri yücelten futbol medyasınınyeniden düzenlenmesi Türk futbolu vesporu açısından büyük önem arzetmektedir. Futbolun kitlelerlebuluşmasında aracı rol oynayan sosyalmedyada kullanılan söylemlerin buaçıdan ne gibi etkiler bıraktığının tespitedilmesi büyük önem taşımaktadır.Taraftarları oluşturan kitlenin büyük275


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120çoğunluğun gençler olduğu göz önünealındığında yeni medya uygulamaları vefutbol arasındaki ilişkinin her geçen günbiraz daha fazla önem arz ettiği daha iyianlaşılacaktır. Çünkü futbol ve yenimedya gençler açısından giderek dahafazla kendilerini ifade etme aracı olarakbir araya getirilmektedir. Taraftarlarınbir araya gelme mecrası olarak yenimedyanın yaratmış olduğu olanaklarıkullanması önümüzdeki dönemde dahafazla ilgilenilmesi ve üzerindeçalışılması gereken bir alanyaratmaktadır. Futbolun gündelik hayatüzerinden geniş kitleler ile kurmuşolduğu bağlantıda yeni medyadakullanılan söylemsel yapılarınincelenmesi ve bu yapılar üzerindentoplumsal hayata aktarılan ideolojilerinsaptanması büyük önem arz etmektedir.Burada ‘öteki’ne yönelik nefret,aşağılama, homofobi, ayrımcılık vb.gibi pek çok kavramı görebilme vebunların tutulan takım üzerinden neşekilde kitleleri bir araya getirdiğiniöğrenme şansını elde edebiliriz.Gündelik yaşam rutininin ayrılmaz birparçası olan yeni medya ortamındadolaşıma sokulan ve yaygınlaştırılannefret içerikli metinler ile görsel veişitsel imgelerin cinsiyetler, bireyler,gruplar ve kültürler üzerindeki vearasındaki iletişim pratiklerine olasıolumsuz etkileri iletişim bilimlerialanında dikkatle ele alınmalı,gözlemlenmelidir.Yeni medya ortamında futboltaraftarları ve futbol medyası tarafındandolaşıma sokulan nefret söyleminingerçek yaşamdaki nedenleriaraştırılmalı ve Binark’ın (2010) dadediği gibi cinsiyetler, bireyler, gruplarve kültürler arasında ayrımcılığın ve hertürlü hoşgörüsüzlük biçiminin ortadankaldırılabilmesi için önleyici vesınırlayıcı yasal düzenlemelerin yanısıra eğitim temelli önleyici programiçeriklerinin geliştirilmesi vehazırlanması gerekmektedir.276


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120KAYNAKÇAARIK, M. B.(2004). Top Ekranda (Futbol ve Televizyon ArasındakiVazgeçilmez İlişki), İstanbul:Salyangoz Yayınları.AYGÜL, E. (2010). “Yeni MedyadaNefret Söylemi” içinde“Facebook’ta Nefret SöylemininÜretilmesi ve DolaşımaSokulması”, İstanbul: KalkedonYayınları, s.95-140.BİNARK, M. (2010). “Yeni MedyadaNefret Söylemi” içinde “NefretSöyleminin Yeni MedyaOrtamında Dolaşıma Girmesi veTüretilmesi”, İstanbul: KalkedonYayınları, s.11-54.BÜYÜKASLAN A. ve KIRIK A.M.(2013). Sosyal MedyaAraştırmaları 1, Ed.Büyükaslan,A. ve Kırık, A.M., Konya: ÇizgiKitabevi, s.7CLARKE, A. & CLARKE, J. (1985).“Highlightsand Action Replays:Ideology, Sportand Media”,Sport, CultureandIdeology (Der)Hargreaves, J.,London, ss. 62-87.ÇOMU, T. (2010). “Yeni MedyadaNefret Söylemi” içinde “VideoPaylaşım Ağlarında NefretSöylemi”, İstanbul: KalkedonYayınları, s.141-180.DİRİNİ, İ. (2010). “Yeni MedyadaNefret Söylemi” içinde “OkurYorumlarıyla Yeniden YenidenÜretilen Nefret Söylemi”,İstanbul: Kalkedon Yayınları,s.55-94.DOĞU, B. (2010). “Yeni MedyadaNefret Söylemi” içinde “SanalNefret Pratikleri: İnternet’teNefret Söylemi ve KarşıÖrgütlenmeler”, İstanbul:Kalkedon Yayınları, s.223-254.GÖKALP, E.(2005). Medya ve Spor yada Spor / Futbol Medyası,277


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Toplum ve Bilim, Sayı 103, ss.121-137.KIRIK, A.M. (2013). Gelişen WebTeknolojileri ve Sosyal MedyaBağımlılığı. Sosyal MedyaAraştırmaları 1, Ed.Büyükaslan,A. ve Kırık, A.M., Konya: ÇizgiKitabevi, s. 69-112.İNCEOĞLU, Y. ve SÖZERİ, C. (2012).Nefret Suçlarında MedyanınSorumluluğu: “Ya sev ya terk etya da…”, Der. Yaseminİnceoğlu, Nefret Söylemi ve /veya Nefret Suçları, (s.23-39)İstanbul: Ayrıntı Yayınları.ÖZSOY, S. (2011). Spor GazetelerininBaşlıklarında Militarist veŞiddet İçerikli Metaforlar,Gümüşhane Üniversitesi İletişimFakültesi Elektronik Dergisi,Sayı 1.REAL, M. (1989).“SportandSpectacle”, MediaSports andSociety, (Ed)Lawrence A.Wenner, ss. 460-475, London& New York:SagePub.TALİMCİLER, A. (2012). “NefretSöylemi ve/veya Nefret Suçları”içinde “Ötekine YönelikNefretin Fark Edilmediği ya daKanıksandığı Alan: TürkiyeFutbol Medyası”, Ed.Yaseminİnceoğlu, İstanbul: AyrıntıYayınları, s.257.TALİMCİLER, A.(2014). Türkiye’deFutbol Fanatizmi ve Medyaİlişkisi, İstanbul: BağlamYayıncılık.TALİMCİLER, A., Balkız, B. & Önen,E.(2011) “Futbolda TaraftarlıkFanatizm ve Şiddet: Fenerbahçe,Galatasaray, Beşiktaş veTrabzonspor Örneği” Tübitak108 K 073 nolu Sobag Projesi.YANIKKAYA, B. (2009). “GündelikHayatın Suretinde: ÖtekiKorkusu, Görsel Şiddet”, Medya278


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:94 K:120Milliyetçilik Şiddet, Der.BarışÇoban, İstanbul: Su Yayınları,s.24http://www.milliyet.com.tr/milli-takim-skorerhaber/da-arda-soku---1612134-http://www.aksam.com.tr/Haber/arda-https://www.facebook.com/nkfvas.antifenev?fref=tshttp://www.fotomac.com.tr/trabzonspor/2014/11/22/devlerin-savasihttp://www.youtube.com/watch?v=weReFTWajq4fena-patladi--bu-saygisizlik/haber-354466http://www.dijitalajanslar.com/internet-http://www.gsb.gov.tr/HaberDetaylari/1ve-sosyal-medya-kullanici-istatistikleri-2014/3816/genclik-ve-spor-bakanligi-turkiyenin-en-kapsamli-sosyal-medya-arastirmasini-yapti.aspx279


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106MİDYAT HALK KÜLTÜRÜNDE GEÇİŞ DÖNEMLERİ(DOĞUM-EVLENME-ÖLÜM)TRANSITION PERIODS IN MIDYAT’S FOLK CULTURE (BIRTH-MARRIAGE-DEATH)Dr. N. Gamze ILICAK*, Neslihan PINAR***İstanbul Üniversitesi Dil Merkezi, gamzeilicak@hotmail.com**İstanbul Arel Üniversitesi, neslihanndenizz@hotmail.comÖzet: Bu makalede Mardin’in Midyatilçesindeki geçiş dönemleri doğum, evlenme,ölüm âdetleri üzerinde durulacaktır. Gerekkültürel gerek tarihî açıdan zengin ve farklı biretnik yapıya sahip olan Midyat, Türkkültürünün devamlılığının tespiti açısındanönemli bir yerleşim birimidir. Gelişenteknolojiyle ortaya çıkan kültürel etkileşim veküreselleşme, okuma yazma oranında görülenartış, halk kültürünün değişmesindeki önemlietkenler arasında görülebilir. Midyat halkkültüründe de bu etkiler nedeniyle isteristemez değişim gerçekleşecektir.Çalışmada Midyat bölgesinde yer alan geçişdönemlerine yönelik halk inançlarıyla eskiTürklerde ve Türk Dünyası’nda bulunan benzerörnekler karşılaştırılacak ve böyleliklekozmopolit bir topluluğa sahip Midyat’ıngeçmişten günümüze hangi gelenek, göreneklerikoruduğu Türk Dünyası ile hangi ortaklıklarıgösterdiği ortaya konulmaya çalışılacaktır.Anahtar Kelimeler: Midyat, Mardin, halkkültürü, halk inançları, geçiş dönemleri.Abstract: Birth, marriage and death traditionsin transitional periods in Midyat district ofMardin province will be discussed in this article.Midyat, having a rich and different ethnicstructure both culturally and historically is animportant settlement place in terms ofdetermining the continuity of the Turkishculture. Cultural interactions and globalizationthat has emerged with the advancingtechnology, and increased rate of literacy, canbe seen as the major factors in the change offolk culture. These effects will inevitably lead tochanges in Midyat’s folk culture.Examples from folk beliefs in the transitionalperiods in Midyat will be compared with folkbeliefs of ancient Turks and Turkish world thatare similar in this study, and thus it will beshown which traditions and customs Midyat -which has a cosmopolitan community- hasprotected from past to present and whichcommon points it has with the Turkish world.Keywords: Midyat, Mardin, folk culture, folkbeliefs, transition periods.280


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106GİRİŞMardin ilinin bir ilçesi olanMidyat, yüzyıllardır farklı dinlerin veçeşitli dillerin bir arada olduğu biryerleşim birimi olmuştur. Telkârininbeşiği Midyat, gümüş işleme sanatı iletüm dünyaya adını duyurmuştur.Midyat, Mardin’in doğusunda, Midyatdağlarının eteğinde kurulmuştur. Midyatdenildiğinde akla çoğunlukla telkâri,üzüm bağları ve mimari gelmiştir. Amabu çalışmanın konusu Mardin’in Midyatilçesindeki geçiş dönemleri olmuştur.Çalışmanın alanı Midyat ilçesikapsamında, doğusundaki asıl Midyatve batısındaki Etsel olaraksınırlandırılmıştır.Araştırmanın amacı Midyat’tageçmişten bugüne devam eden “geçişdönemlerine yönelik uygulamaların,inançların” tespiti olmuştur. Ayrıcaçalışmada bu ürünlerin, Anadolu veTürk Dünyası’ndaki benzerleri ilekarşılaştırma gerçekleştirilmiştir.Araştırmanın metodu noktasında ilkolarak geçiş dönemlerine yönelikbibliyografya çalışması yapılmış, bellibaşlı kaynakların okunması ile öncedenhazırlanan sorular eşliğinde kaynakkişilere “yönlendirilmiş mülakattekniği” uygulanmıştır. Saha çalışmasıyapılmıştır.1.MİDYATMidyat kenti Sümer, Asur,Urartu, Makedon, Pers, Roma, Abbasive Osmanlı dönemlerini görmüş ve buuygarlıklarınkültürleriyleyoğrulmuştur. Tarihin ilk Hıristiyanhalkı bu bölgede yaşamıştır. İlçenin adıM.Ö. IX. yüzyılda Asur tabletlerinde“Matiate” olarak geçmiştir. Resmîkayıtlara göre bölge XVI. yüzyılda köyolarak varlığını sürdürürken 1810’lardakaza, 1890’lı yıllarda ise belediyeteşkilatı kurularak ilçe olmuştur. 1927yılında Mardin’e bağlanmış ve 1930yıllarında Midyat ve Etsel belediyeleri,Midyat adı altında birleşmiştir (Dalkılıç,Akarsu, 2004: 304).281


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106Midyat, ortalama yükseltisi1200-1300 metreyi bulan Mardin-Midyat Platosu üzerinde, il merkezine70 kilometre uzakta kurulmuştur. Doğubatıdoğrultusunda birbirine 2kilometrelik uzaklıkta, 1577kilometrekarelik yüzölçümüne sahip ikiayrı yerleşim merkezinden oluşmuştur.Doğudaki kısma “Asıl Midyat”,batıdaki kısma “Etsel” adı verilmiştir(Daşdemir, 2009: 12). İlçenin adı pekçok defa değiştikten sonra Farsça,Arapça ve Süryanice karışımı “Midyat”olmuştur (Daşdemir, 2009: 48).2.MİDYAT HALK KÜLTÜRÜNDEGEÇİŞ DÖNEMLERİLatince toprağı işlemekten gelenkültür kelimesi Türkçeye yüksek umûmîbilgi mânasında girmiştir (Kafesoğlu,2007: 15). Bir millete ait maddî vemanevî değerlerin bütünü olan kültür,toplumların sosyal mirası olarakgörülmüştür. “Halk kültürü ürünlerihalk arasında mayalandığı için, halkınkültür yapısını ve dokusunu ortayakoyar. Halk kültürü toplumsal yaşamdabirlikteliği pekiştirici, dayanışmayıarttırıcı özelliklerini sürdürerek birişlev üslenir, halkın kendi kültürüyleyabancılaşmasını önler. Halk kültürüürünlerinin halkın ortak duygu vedüşüncelerini dile getirmeleribakımından Türk kültürününkorunmasında, yaşatılmasında önemliişlevleri vardır. Halk kültürü,uygarlıkların yaratıcısı olan insanlarınkimlik ve kişiliğinin temelbelirleyicisidir.” (Günay, 1999: 24).Halk kültürüne bağlı olarak halkkültürü ürünleri de incelenmesi gerekenönemli konulardan olmuştur. Halkkültürü ürünleri, halkın kültür yapısınıyansıtan ve yaşadığı toplumundokusunu meydana getiren yaratımlarolarak kabul edilmiştir. Doğum,evlenme ve ölüm önemli geçişdönemleri arasında sayılmıştır. Geçişdönemleri çevresinde birçok inanç,dinsel ve büyüsel özlü işlem yeralmıştır. (Örnek, 2000: 131).282


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:1062.1.DOĞUMDoğum tüm toplumlarda önemlibir olay kabul edilmiştir. Hamileliğinbaşlamasından, bebeğin dünyayagelişine hatta bebeğin doğmasındansonra da bazı pratikleruygulanagelmiştir (Acıpayamlı, 1961:137).2.1.1.Doğum Öncesi2.1.1.1.Kısırlığı Gidermeİnsan hayatının dünyadakiserüveninin başlangıcı olan doğum,toplumlarca en mutlu hadiselerden biriolarak görülmüştür. Çocuk sahibiolmayan çiftler toplumca horlanmıştır.“Dede Korkut Hikâyeleri”ndekısırlık;“Kimin ki oğlu, kızı yok, karaotağa kondurun, kara keçeyi altınadöşeyin, kara koyun yahnisinden önünegetirin, yerse yesin, yemezse kalksın,gitsin, demişti. Oğlu olan ak otağa, kızıolan kızıl otağa kondurun; oğlu, kızıolmayanı Allah Taâlâ hor görmüştür,bizde hor görürüz, belli bilsin, demişti.”şeklinde geçmiştir (Gökyay, 2006: 32).Kısırlığın ortadan kalkması içinpek çok yola başvurulmuştur. Çiftler,çocuk sahibi olabilmek için dinselbüyüsel ritüellerden, halk hekimliğiuygulamalarından faydalanmıştır.Türkmen destanlarındaki çocuksuzkahramanlar, evliya mezarlarındasabahlayarak çocuk sahibi olmuştur(Şahin, 2009: 380).Midyatçevresindegerçekleştirilen çalışmada kısırlığıngiderilmesi için kadınların çeşitli ziyaretyerlerine götürülmesi uygulamasınarastlanmıştır. Bu uygulamalar âdetageleneksel kültürümüzün kalıntısışeklinde Anadolu ve Türk Dünyası’ndadevam etmiştir. K.K.1: ‘Türbeleregötürürlerdi. Türbede bir gece yatmageleneği vardır.’ ve K.K.11: ‘Aziz-Azize Türbesi var oraya giderler. Beşiksallarlar. Bebek olunca burayageleceğim kurban keseceğim derler.’demiştirler. Diğer bir ritüelde ise kısır283


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106kadınlar; evliya ve yatırların,kiliselerdeki toplu mezarların veya şehitmezarlarının üzerinden atlatılmıştır.K.K.9: ‘Teyzem evlendiğinde yedi seneçocuğu olmadı. Onu kiliseye götürdüler.Orada ölüleri üst üste gömüyorlar yaüzerinden atlattılar ve çocukları oldu.’demiştir. Mezardan atlatılarak kısırlığıngiderilmesi pratiğinin yanında bu türmezarlardan alınan topraklarla dabirtakım uygulamaların yapıldığıgörülmüştür. K.K.13: ‘Bazıları şehitmezarlarından toprak getiriyor, suyakoyuyor. O suyla yıkanıyorlar,çocukları olsun diye.’ bilgilerinivermiştirler.Ağaçlara bağlanılan çaputların,buğuların sayesinde de bu sorununortadan kalkacağı düşünülmüştür.Çocuğu olmayan kişilerin, çocuklarınınolması için ağaçlardan, çalılardan,ziyaret yerlerinden medet ummasınıntemellerinde Türk inancının parçalarınınolduğu fikri kabul edilegelmiştir(Tacemen, 1995: 124). K.K.2: ‘İlaçlaryaparlardı. Bir ot var dağlarda yetişen,onu toplayıp kaynatır, içine birkaç otdaha katıp kadının üzerini örtüp onunbuğusunun üzerine oturturduk’ veK.K.11: ‘Bizim yaşlıların yaptıklarıilaçlar var. Hamam, sıcak iyidir. Kadınhastalıklarında iltihaplar olur ya işte onusöktürmek için maydanoz suyunukaynatıp, kadını bir müddet üzerineoturtuyorlar.’ bilgilerini vermiştirler.K.K.6: ‘İki üç tane ot var onu kaynatıpiçiyorlar. Süt ve samanı kaynatıp birkovaya koyup üzerine oturtuyorlar.’demiştir.Kısırlığın giderilmesinde ardıçdalı, soğan ve sarı samandan meydanagetirilen buğudan da faydalanılmıştır(Gökbel, 1998: 87). K.K.10 ‘Bizimorada bir kadın kasık çekerdi. Bunuyaparken de parmaklarını kullanırdı. Birde otları kanatıp içiyorduk’ diyerekkısırlığın giderilmesi noktasındabuğuların yanı sıra bel ve kasıkçektirme yönteminin de kullanıldığıbilgisini vermiştir.284


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:1062.1.1.2.AşermeHamilelikte bazı yiyeceklerekarşı aşırı düşkünlük gösterme veyanefret etme aşerme kelimesinin anlamıolarak kabul edilegelmiştir. K.K.9:‘Diyorlar, tatlı yersen erkek, ekşi yersenkız oluyor. Ben lokum severdim erkekoldular.’ demiştir. K.K.14 ise ‘Etaşerenler erkek, sebze aşerenler kızdoğurur.’ bilgisini vermiştir. Toplumdaanne adayının canın istediği şeyleriyiyememesinin bebeği etkilediğidüşüncesi hâkim olagelmiştir. K.K.9:‘Benim canım ciğer ve dalak çekmişti,yiyemedim. Oğlum ayağında ciğer vedalak lekesi olarak doğdu.’, K.K.5 de‘Canım balık çekti, yiyemedim,oğlumun bacağında balık izi çıktı.’bilgilerini vermiştirler.Yiyecekler dışındaki şeyler deaşerilmiştir. K.K.13: ‘Benim canımtoprak istiyordu. Avuç avuç yiyordum.Kimse görmesin diye odalara gizlenipyiyordum.’ ve K.K.2: ‘Beyaz kumyermiş hamile kadın, aşerermiş. Onuyediği zaman çocuğu beyaz olurderlermiş. Bazıları da nar yerlermiş alyanaklı olsun diye. Sigara külüaşerenler bile varmış.’ demiştirler. Türkdestanlarında görülen aşerme(yerikleme), olağan bir nesneye olanyerikleme olmamıştır. Bu nesnelerinbaşında kaplan, aslan, ayı gibihayvanların eti gelmiştir. ManasDestanı’nda, Çıyırdı, Kırgızların,Hıtayların ve Kalmukların yemekleriniistememiş ve istediği şeyin aslan yüreğiolduğunu belirtmiştir (Aça, 1997: 78-81). Türk Dünyası’nda görülen hamilekadının olmadık şeyleri aşermesidurumunun Midyat’ta halen devamettiği görülmüştür.2.1.2.Doğum AnıDoğum anı anne adayı içinsancılı ve ağrılı bir süreç olmuştur.Doğum olayının sağlıklı bir biçimdegerçekleşebilmesi anne ve çocuğunzarar görmeden bu evreyi atlatabilmesiiçin çeşitli uygulamalar yapılmıştır.K.K.1: ‘Kozalağı suya koyarlar. O285


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106açılınca doğum kolay olur diyorlar.Kur’an’dan belli ayetler okunur’,K.K.8: ‘Elem Neşrah ayeti okunur,tespih çekilir. Fadime Ana Eli otukaynatılıp içirilir.’, K.K.10 da‘Göbeğine yağ sürüyorduk, son aylardayürütüyorlardı. Bir ayet okurduk, hocabir kâğıda yazıyordu, suyun içinde eritipiçiyorduk. Gebe doğumda fazla kaldığızaman kocası gidip ebenin sırtına elinidayardı, bu hakkımı helal ediyorumsana, anlamına gelirdi.’ demiştirler.Anadolu’nun diğer bölgelerinde dedoğumun kolay geçmesini sağlamakiçin gebeye çeşitli sular içirilmiştir.2.1.3.Doğum SonrasıDoğum sonrası anne ve bebekiçin önemli bir dönem olmuştur.Bebeğin göbek bağının bebeğingeleceğini, ilerideki yaşamınıetkileyeceği düşünülmüştür. K.K.9:‘Sakladım ben onu. Yaramaz olmadı,çünkü bağları bende.’, K.K.14: ‘Vallabir yere atarlar. Hastane midir, okulmudur artık. Ben saklıyorum.’, K.K.13:‘Saklıyoruz ya da memur olsun diyeokula falan atıyoruz.’, K.K.11: ‘Göbekbağı saklanır ya da okul bahçesine atılırokusun diye.’ demiştir. Eski Türklerdeve Anadolu’da bebeğin göbeği, eşiyleilgili birçok uygulama görülmüştür.Çocuğun göbek bağı cami avlusuna,okul bahçesine gömülmesi gibiuygulamalar yapılmıştır (Örnek, 1979b:107-108).2.1.3.1.LohusalıkLohusalık döneminde özellikledoğumdan sonraki kırk gün anne vebebek sağlığına dikkat edilmiştir.Lohusa kelimesi halk arasında yenidoğum yapmış kadınlar içinkullanılmıştır. Yeni doğurmuş, doğuruphenüz yataktan kalkamamış kadına“lohusa”, “loğsa”, “dığaskesen”,“emzikli”, “nevse” gibi adlar verilmiştir(Acıpayamlı, 1961: 65). Lohusalıksürecinde kadın ve yeni doğan bebekkoruma altına alınmıştır.286


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106K.K.8: ‘Bıçak, Kur’an, makaskoyuyorlar yastığının altına. 40 günkorumada tutuluyor. 13 gün sonrabanyo yapılıyor. Orada da makas bıçakkonur.’, K.K.6: ‘Kur’an koyarlar. Bıçakya da makas, bir lokma ekmek koyarlar.Muska yaparlar çocuk için.’, K.K.13:‘Doğum yaptığımız yere makaskoyuyoruz, üç harfliler gelmesin diye.Kur’an, çengelli iğne koyuyoruz, dışarıçıktığımız zaman ekmek koyuyoruz.’,K.K.2: ‘Kur’an’ı başındanayırmazlarmış. Muska falanyazdırırlarmış. Doğum yapan kadınınetrafından cinler gezerlermiş. Gümüşlealtın takarlarmış, o da korurmuş. Yalnızve ışıksız bırakmazlarmış. Bazıları daçarpılırlarmış. Kızıltepe’de doğuran birkadın karanlıkta yalnız kalmış,çarpılmış. Hem bebek hem anneölmüşler. Böyle olunca çok zoriyileşirlermiş. Ya bebeğe ya anneyemusallat olurlarmış.’ bilgilerinivermiştirler.Erzincan’da lohusayı ve bebeğikorumak için lohusanın yanına iğne vekılıç konulmuştur. Ayrıca lohusa vebebek yalnız bırakılmamış, yanlarındakilambalar sürekli açık bırakılmıştır(Küçük, 1987: 249). K.K.9: ‘Bentehlikeli olmuştum. O çocuğuboğabilirdim. Bu yüzden Kur’an, bıçak,çengelli iğne, bir ekmek, bir muskayastığın altına konur. Yalnız bırakılmaz,kadın.’ demiştir.Lohusanın sütünün bol olmasıiçin bazı pratikler uygulanmıştır. Yenidoğum yapmış kadına bazı tatlıyiyecekler yedirilmiş ve içecekleriçirilmiştir. K.K.2: ‘Pekmez, yumurtakarışımı içirirler, et yedirmezlermiş. Birde sıcak su içirirlermiş. İyileşene kadarmeyve yedirmezlermiş. Soğuk su ağrıyaparmış, bir sene pirinç, bulgur gibitahıl yemekleri yedirmezlermiş,çocuklara gaz olurmuş.’, K.K.6:‘Pekmezle yumurta içirilir. Meyveiyidir yedirilir ama sancı yapıyor.’,K.K.11: ‘Bitkisel şeyler, baklagiller,287


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106tatlı, sütlaç, pekmez yediririz.’, K.K.13:‘Bulgur pilavı, soğan yediririz sütüartması için.’ ve K.K.9: ‘Lohusayapekmez yedirirler, pekmezi yumurta ilekaynatıp veriyorlar. Ekşi, bulgur falanvermezler. Süte karışıp gaz olmasındiye.’ bilgilerini vermiştirler.Lohusanın sütü bol olsun diyeAfganistan’daki Hazara Türkleri sütten“deleme” ve undan “alele”, pirinç vesütten “şirbirine” gibi özel yemeklerhazırlamıştır (Çelik, 2001: 12).Nevşehir’de de lohusanın sütününartması için sütlü bulgur çorbası, şerbet,kayısı ezmesi gibi yiyecekler yapılmışve lohusaya yedirilmiştir (Sevindik,1996: 236).2.1.3.2.Kırk Karışması / BasmasıDoğumdan sonraki kırk güniçerisinde lohusa ve bebeğinhastalanması durumuna kırk basmasıdenmiştir. Anadolu’nun bazı yerlerindebu durum için “kırk düşmesi, kırkkarışması, kırk bastı, loğusa bastı” gibiadlar kullanılmıştır. Kırk basmasınıyaşayan çocuğun zayıflayacağı,aklından özrü olacağı ya da öleceğidüşünülmüştür (Acıpayamlı, 1961: 85).Kırk karışımını önlemek için de bazıpratikler gerçekleştirilmiştir (Örnek,1977: 146).K.K.9: ‘İki lohusa bir arayageldiğinde hiç konuşmuyoruz. Hiçkonuşmadan birbirimize iğneiğneliyoruz. Sonra konuşmayabaşlıyoruz.’, K.K.11: ‘Şimdi hastanedekaç kişi doğuruyor. Buna inanmamaklazım.’, K.K.12: ‘Birbirlerinin sesiningitmemesi gerektiğine inanıyoruz. Biridiğerinin sesini duyarsa onun evindenbir şey çalar veya yakar. Kısır olacağınaveya kanamadan kurtulamayacağınainanırlar.’ ve K.K.6: ‘Doğum yapankadınlar karşılıklı gelecekler birbirlerinekibrit çöpü verecekler. Verirken ‘ne bensana zarar vereceğim ne sen bana’diyecekler. Ya da konuşmadan topluiğne verirler birbirlerine.’ bilgilerinivermiştirler.288


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106Anadolu’nun pek çok bölgesinde“kırk basması” inancı görülmüştür.Erzurum’da kırk basması yaşayançocuğun ağlayacağı, huysuzlaşacağı,meme istemeyeceği ve uyku düzenininbozulacağı düşünülmüştür. Âdetli veyagusül abdesti almamış bir kadın, bu kırkgün içinde yeni doğan bebeği görmeyegiderse bebeğin ölümüne sebepolacağına inanılmıştır (Taş, 1996: 205).2.1.3.3.Kırklama / Kırk ÇıkarmaLohusa ve bebeğin kırk günüdoldurduklarında gerçekleştirilenpratiğe kırklama denilmiştir. Buişlemden sonra lohusa ve bebeğinkoruma altında olduğu düşünülmüştür(Acıpayamlı, 1961: 94). Kırklama suiçine altın, gümüş, buğday, çakıl gibinesnelerin konularak bebek velohusanın yıkanması işlemi olarakaçıklanmıştır (Önal, 1988: 46).Anadolu’nun her yerinde uygulanan buuygulamaya, Erzurum’da “kırk dökme”(Erk, 1976: 101), Malatya ve Denizli’de“kırk çıkarma”, Ankara Elecik’te“aydaşlama” (Erdoğan, 1996: 188),Bursa’da “ kırk uçurması” denilmiştir(Taş, 2002: 488).K.K.10: ‘40 kaşık su ölçüpbaştan yıkıyorduk bebeği ve lohusayı.’,K.K.8: ‘40 delikli süzgeçten sudöküyorlar, dua okuyorlar. Anne veçocuğa aynı şey yapılıyor.’, K.K.14:‘Sureler var onları okuyoruz.Banyolarını yaptırıyoruz. Başlarındansu döküp çıkartıyoruz.’, K.K.5: ‘40kepçe su koyuyorlar ibriğe o suyla duaokuyarak yıkıyorlar.’ ve K.K.6: ‘40kaşık su dolduruyoruz kovanın içinde,bir de tuz atıyoruz. Onunla yıkayarakkırklığından çıkarıyoruz.’ bilgilerinivermiştirler.2.1.3.4. Ad KoymaÇocuğa verilecek adın çocuğunhayatını ve kişiliğini belirlediğineinanılmıştır. Eskiden yeni doğançocuğun ismini evin büyüklerivermiştir. İlk doğan çocuğa cinsiyetinegöre dedenin, babaannenin veya yakın289


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106zamanda vefat eden akrabalardanbirisinin adı verilmiştir. K.K.1:‘Kulağına kamet okunur ve üç defa ismisöylenir.’ ve K.K.3: ‘Bizim buradaçocuklara büyüklerin adları verilir. Benoğluma babamın ismini verdim.’bilgisini vermiştirler. Midyat’ta adkoyma geleneğinde, büyüklerin adlarınıverme haricinde çocuğun dilendiğitürbede yatan şahsın isminin de bebeğekoyulduğu gözlemlenmiştir. TürkDünyası’nda ve Anadolu’da ad koymageleneğini genellikle aile büyüklerigerçekleştirmiştir. Bu örneklerErzurum’da (Taş, 1996: 203), Harput’ta(Araz, 1995: 108) da görülmüştür.2.1.3.5.Bebeğin İlkleriÇocuk ilklerine yönelik çeşitlipratikler uygulanmıştır. K.K.11: ‘İlk dişçıktığı vakit hedik yapılır. Bizde şeyderler, bebek ‘bilse ki annem ne kadarzor diş çıkardığımı, üstündeki elbiseleriyırtıp bana nohudu kaynattığı kazanınaltında yakardı.’ dermiş. Kaşınır ishaleder, ateşlenir. O yüzden ilk görüldüğüanda diş sadakası yapılıp verilmeli.’,K.K.8: ‘Hedik yapılır. Akrabalar biraraya toplanır. Hediye götürülürçocuğa.’ demiştirler.Anadolu’nun birçok yöresindeçocuğun ilk dişinin çıkmasından bir ikigün sonra çocuğun dişinin sağlam vekolay çıkması için “hedik” pişirilmiştir.Araştırmacılar hedik törenlerinin kökeniHz. Muhammed’e kadar götürmüştür(Artun, 2001: 29). Diş hediği töreniKaraçay-Malkar Türklerinde debulunmakta ve bu âdete “tiş cırna”denilmiştir. Buğday, mısır, kuru fasulye,nohut, kuru üzüm pişirilmiştir.Uygulama için akraba ve komşular evedavet edilmiş, çocuğun anne ve babası“dişlerin de böyle çıksınlar” diyerekçocuğun başından bir avuç mısırdökmüştürler (Kalafat, 1998: 114).Midyat’ta ilk dişi çıkan bebeğe hediyealındığı belirtilmiştir. K.K.10: ‘Dişçıkardığı zaman ilk ben gördümdiyelim, ben ona hediye alırım, baştanaşağı donatırım. Tam diş çıktığı zaman290


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106ise nohut yapılıyor onun kafasınınüzerinde gezdiriliyor.’ bilgisinivermiştir.Anadolu’nun birçok yerindebebeğin ilk tırnağı kesildikten sonra elibabasının cebine sokulup, paraaldırılmıştır. Bu uygulamayla babanınkazancının artacağı ve bebeğin hırsızolmasının engelleneceği düşünülmüştür(Başçetinçelik, 2009: 138). K.K.8: ‘40gün kesmezdik. Kırk gün sonunda dauna batırırdık. İnce olduğu içinsoyulurdu’ demiştir. İlk tırnak kesilmesiile ilgili uygulamalar, Anadolu ve TürkDünyası’nda da sıklıkla görülmüştür.Bulgaristan’da bebeğin tırnakları, bebekuzanıp bir yerden bir şey alıncaya kadarkesilmemiştir. Bundan önce kesilirsebebeğin hırsız olacağına inanılmıştır(Tacemen, 1995: 307).Çocuğun ilk saçı da çocuk biryaşını bulmadan kesilmemiştir. K.K.2:‘Berberde kesiyorlar, sonra onu teraziyekoyuyorlar. Karşılığı gelen paraylaşeker alıp dağıtıyorlarmış. Bir de bebekdoğduktan sekiz gün sonra bir tutam saçkesilip, bebeğin adı konuluyor veardından kurban kesiliyormuş. Saçı,huyu kime benzesin isteniyorsa, okesiyormuş.’ bilgisini vermiştir.Erzurum’da çocuğun ilk saçı gümüşletartılarak kesilmiştir. Kesilen saçınparasal karşılığı ise bir fakire verilmiştir(Karataş, 1995: 153).2.2.EVLENMEEvlenme geçiş dönemlerinin enkarmaşığı, ilginci ve incelenmesi en zordönemi olarak görülmüştür. Çünkü budönemde evlenmek isteyen çiftten dahafazlasının bulunduğu düşünülmüştür(Boratav, 1984: 167).2.2.1.Evlilik Öncesi2.2.1.1.Kısmet AçmaEvlilik yaşına gelmiş kız veerkeğin kısmetinin bol olması ve kısasüre içinde evlenmesi için çeşitlipratikler gerçekleştirilmiştir. K.K.1:‘Hocalar var, sihir yapıyorlar, kısmet291


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106açıcı. Muska yapıyorlar. Papazlar varburada onlar da yapıyor.’, K.K.6:‘Hocaya gidiyorlar, muska yapıyorlar,su falan içiriyorlar.’ ve K.K.7:‘Ziyaretlere gidiyorlar. Şeyhlere muskayaptırıyorlar.’ demiştirler. Adana veçevresinde cuma günü camiden çıkanilk kişinin açacağı kilitle kapalı olankısmetin açılacağına inanılmıştır(Başçetinçelik, 2009: 170-171).2.2.1.3.Kız Arama / Görücülük /DünürcülükOğullarını evlendirmek isteyenaileler, görücülerden faydalanmıştırlar.Kayseri’de görücülerin, kız bakılanevde kızın yaptığı hareketlere göreterbiyesi ve becerikliliği hakkında kararverdiği belirtilmiştir (Barlas, 1968: 13-14). K.K.9: ‘Görümce ve kaynanagider. Çocuk beğendiği varsa söyler vekadınlar gidip kızı görürler.’, K.K.1:‘Erkeğin annesi teyzesi falan gider.Kızın boyuna, güzelliğine,hamaratlığına bakarlar karar veririler.’,K.K.14: ‘Genelde komşu, akraba veyadüğün kına gibi yerlerde bakılır, filankişinin kızı diye soruşturulur. Bir dehamama götürüler Mardin’de. Orada dakız bakılıyor.’ ve K.K.13: ‘Öncekadınlar giderler kıza bakarlar. Kızındavranışlarına, vücuduna bakılır,komşularına sorulur. Aileye bakılır.’diye belirtmiştirler. Anadolu’daki pekçok yörede, bu uygulama günümüzekadar gelmiştir.2.2.1.4.Kız İsteme / Söz KesmeKız bakma olayında çoğunluklakadınlar ön planda yer almıştır.Aranılan kız bulununca belirlenengünde kız istemeye gidilmiştir. Sözkesimi Türklerde, çok değer verilen birantlaşma olarak görülmüştür. Türklereskiden at üzerinde söz kesmiştir (Ögel,2001: 265). K.K.3: ‘Kız istemeğeerkeğin büyükleri giderler. Tabi öncebayanlar anlaşırlar, şu gün şu saatteerkeklerimiz gelecek diye. Allah’ınemri peygamberin kavliyle kızı isterler,zaten kız tarafının vermeye niyeti yoksabaştan söylerler. Sonrasında Fatiha292


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106dediğimiz olay var. 10-15 tabakbaklavaydı, tatlıydı alıp gidiyorlar kıztarafına. İmam eşliğinde Fatihaokuyorlar. Tabi damadı götürmüyorlar.Damadın kardeşi yoksa amcası mutlakabir akrabası kalkar kız babasının,dedesinin elini öper. Sonra tatlılarınıyerler. İşte nişan takacağız diyesözleşirler.’ bilgisini vermiştir.K.K.13: ‘Önce kadınlar gider,kıza bakarlar. Kız tarafının gönlü varsasöyler, gün verilir. Sonra erkeklerlegidilir istenir. Fatiha okunur sonra birliste veriyorlar.’, K.K.11: ‘Gelirler kızıisterler, iki taraf evet dedikten sonra elöpülür kız verilir tatlı yenir. ArdındanFatiha okurlar. Kızı önce babadanisterler, sonra hoca kızı yeniden ister.’diye belirtmiştirler. Kız isteme “DedeKorkut Hikâyeleri”nde de görülmüştür.Bamsı Beyrek Hikâyesi’nde DedeKorkut, Banu Çiçek’i “Tanrınınbuyruğu ve peygamberin kavli ile”Bamsı Beyrek’e istemiştir (Ergin, 2001:66-67).Kızı isteme ve söz kesmede roloynayan diğer bir unsur ise başlık parasıolmuştur. K.K.9: ‘Kız istemeyegiderken hiç bir şey götürmezler. Başlıkparası isterler.’, K.K.1: ‘Nadirde olsavar. Özellikle kız kaçırıldıysa yüklümiktarda 30-40 milyara anlaşmalaryapılıyor.’ demiştirler. K.K.14:‘Köylerde var, burada da nadiren. İkimetre zincir ya da iki burma bilezikisterler gelinin kardeşine.’ bilgisinivermiştir. Başlığa Anadolu’nun kimiyerlerinde “kalın” kimi yerlerinde ise“süt hakkı” denilmiştir.2.2.1.5.NişanSöz kesimini takip eden aşamanişan merasimi olarak kabul edilmiştir.Genellikle kız evinde yapılan, bir büyüktarafından yüzüklerin takıldığı törenolarak ifade edilmiştir (Örnek, 1977:193). Özçaltı Köyü’nde nişanyemeğinde erkekler ve kadınlar ayrıodalarda yemek yemekte, dürü adıverilen takılar geline takıldıktan sonra293


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106törenin sona erdiği belirtilmiştir(Altınışık, 1971: 6112).K.K.13: ‘Nişan yüzükleri takılır.Nişandan sonra hemen kız tarafı erkektarafını yemeğe alıyor. Eğer almasadamat evlenene kadar kız evinegiremiyor.’, K.K.11: ‘Nişan kesildiktensonra bizde özel bir âdet vardır. Gelin,erkek tarafını çağırır. Hepsine hediyelerhazırlanır. Gömlek, kravat, bluz gibi…Kaburga doldurulur, âlâ sofra hazırlanır,gelenler de hediye getirir onlar da kızınçeyizine konur.’ bilgilerini vermiştirler.K.K.3: ‘Fazla kalabalık olmaz. Aileyapısına göre belirledikleri kişi vesayıyla kızın belirlediği yere gidilir.Yüzüklerini takarlar 1-2 saat kendiaralarında eğlenirler. Kaynanalar düğüntarihini belirler. Düğünden bir haftaönce damadı yemeğe davet edersin.Damat zarfın içine para koyar, miktarıkendi kararı artık. O para kızın çeyizhazırlıkları için babaya verilir. Nişanmasrafları erkeğe aittir.’ demiştir.Nişan masraflarına yönelikK.K.9: ‘Mesela Batı’da nişan, kına kızaaittir. Ama burada yok, her şey erkeğeait. Başlık parası da bu sebeple verilir.’bilgisini vermiştir. Nişanlılarıngörüşmesine yönelik de K.K.9:‘Görüşemezler. Kimi dinî nikâh yaparkimi yapmaz. Ama nikâh da yapsagöstermiyorlar. Damat ayda bir defagelir, ayrı yerlerde otururlar’ derkenK.K.1: ‘Serbest. Tek başına bir oda dakaldıkları da oluyor.’ demiştir.2.2.3.Düğün2.2.3.1.Çeyiz Hazırlıkları / ÇeyizSermeEskiden İstanbul’da çeyiz sermepazartesi günleri yapılmıştır. Buçeyizler kahve ve şerbet takımları,yatak, yorganlardan oluşmuştur (Sezer,Özyalçıner, 2005: 209). Kütahya’daçeyiz pazartesi, perşembe ve cumagünlerinden birinde taşınmıştır.Kütahya’da çeyizler genellikle el emeğiişlemelerden meydana gelmiştir (Barlas,294


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106Efe, 1963: 22). K.K.12: ‘Kız tarafıyazma, çorap erkek tarafı büyük eveşyalarını yapar. Çeyiz kızın yaşayacağıeve serilir.’, K.K.6: ‘Kız küçükkullanılacak eşyalar çarşaf yapıyor eşyaerkeğe aittir. Çeyiz serme yapılıyor, birhafta kalıyor.’, K.K.11: ‘Eskiden kızhiç bir şey yapmazdı. Sandık çeyiziyapılırdı. Şimdi paylaşılıyor. Çeyizserme de artık olmuyor. Eskiden çeyizüç gün serilirdi. Gelenlerde hediyeligelirdi.’, K.K.4: ‘Mutfak eşyaları kızaaittir, gerisi erkeğe.’ ve K.K.9: ‘Kıztarafı hiçbir şey yapmıyor. Her şeyierkek tarafı yapıyor. Çeyiz kızın evindeserilir. Millet gidiyor, bakıyor, hediyegötürüyor.’ bilgilerini vermiştirler.2.2.3.2.Kına GecesiKınanın hem İslamiyet ile hemde eski Türk inançlarıyla ilgili olduğudüşünülmüştür. Hz. Muhammed’inserçe parmağına kına yaktığı rivayetedilmiştir (Şimşek, 2003: 24). K.K.10:‘Damadın yakını bir kadın kınayıyoğurur. Yoğururken türkü söyler. Kınayakılırken ‘kınayı getir anne’ türküsüsöylenir. Eskiden gelinin saçına dayakardık’, K.K.9: ‘Eskiden kızın kafasıve ayaklarına da yakılıyordu. Elineyakılıyor, altın konuyor. Erkeğe deyakılıyor. Kınayı damat tarafındanmutlu olan biri yakıyor.’, K.K.3:‘Burada kız erkek karışık yapılıyor.Kendi evinin bahçesinde kalabalıkolmayacak şekilde kızın arkadaşlarıtoplanır. Erkek de 2-3 arkadaşını alırgider. Bir iki şarkı çalar oynarlar. Erkekkızın avucuna lira koyar, kapatır kınayakılır bağlanır. Erkeğin serçeparmağına yakılır. Erkeğin sol kızın sağeline yakılır. Kına kız tarafından halası,teyzesi falan ama boşanmamış biriyakar.’ demiştirler. Türk dünyasında veAnadolu’da kına gecesi sıklıkla yapılanbir uygulama olmuştur.2.2.3.3.Gelin Çıkarma / Gelin AlmaSinop’ta gelin almaya gelingöçürme denmiştir. Genellikle gelingöçürme kağnı arabalarıyla yapılmıştır.Kızın erkek kardeşinin veya bir295


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106yakınının evin kapısını kilitleyerek kapıparası istediği belirtilmiştir. Paraalındıktan sonra kapının açıldığı, erkekevinden gelenlerin gelinin çevresineleblebi şekeri, para serptiği ifadeedilmiştir (Özdoğru, 1971: 6111).K.K.11: ‘Akrabalar gelirdi gelinialmaya, kapı kapatılırdı. Gelinin kardeşipara isterdi yoksa vermeyiz derdi. Gelinevden çıkarken kırmızı kuşak bağlanır.‘Namusumu sana teslim ediyorum.Şimdiye kadar ben sahiplendim,şimdiden sonra sen sahiplen’ demektir.Kızın abisi, erkek kardeşi, dayısı, babasıfalan bağlar.’, K.K.10: ‘Atgötürüyorduk, bir siyah çarşaf gelininüzerine koyuyorduk. Gelini atın üzerinebindirip getirirken önüne erkek çocukkoyardık. İlk çocuğu erkek olsun diye.’K.K.3: ‘Kızın ufak kardeşinin cebine 3-5 bir şey konur, kapıyı açtırırsın kızıalırsın. Sonra kızın erkek kardeşi kızınbeline kırmızı kuşak bağlar.’ bilgilerinivermiştirler. Anadolu’nun çeşitliyerlerinde gelin getirmeye gelinçıkarma, gelin alma, gelin götürme,gelin indirme, gelin göçürme gibiisimler verilmiştir.2.3.ÖLÜMÖlüm bütün canlılar içinkaçınılmaz son olmuştur. Ölümherkesin başına gelen bir olayolduğundan ölümle ilgili âdetler âdetaevrensel bir karaktere sahip olmuştur.Coğrafi ve kültürel bakımdan farklı olantoplumlarda bile ölümle ilgili inançlarınbenzerlik taşıdığı görülmüştür (Örnek,1977: 207).2.3.1.Ölüm Öncesi2.3.1.1.Ölümü Düşündüren BelirtilerÖlüm korkusu çevresinde birçokinanç yaratılmıştır. Anadolu’da ve TürkDünyası’nda ölüme yönelikönbelirtilerin olduğuna inanılmıştır.Hayvanların ötüşleri, ulumaları,alışılmışın dışında yaptıkları hareketlerölüm işareti kabul edilmiştir. K.K.9:‘Baykuş için ölüm kuşu denir. Yinemesela saç kesildiği zaman köy296


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106meydanından biri ölecek denir.Hamileyken saç kesilmez, çocuğunömrü kısalır derler.’, K.K.1: ‘Baykuş vekara kedi için ölümü haber edenhayvanlar derler. Makasın ağzı açıkbırakılmaz, kefen biçeceğine inanılır.’,K.K.3: ‘Baykuşun uğursuzluğunainanılır, gece tırnak kesilmez, makasaçık bırakılmaz. Kara çarşamba denilenbir olay var burada. O dönemde kimseevde durmaz piknik yaparlar.’, K.K.14:‘Terlik üst üste bindiğinde de ters döndüyani biri ölecek derler’ bilgilerinivermiştirler. Karga ötmesi, köpekuluması iyiye yorulmamıştır. Zamansızöten horozun ölüm getirdiğidüşünülmüştür (Örnek, 1979a: 18).Ahıska Türklerinde de köpek ulumasıve horozların akşamdan ötmesi,uğursuzluk olarak kabul edilmiştir(Kalafat, 1999: 70).2.3.2.Ölüm AnıÖleceği anlaşılan kişiyegenellikle Kur’an okunmuştur. Ölümüngerçekleşmesiyle ölünün gözlerikapatılmış, çenesi bağlanmış, karnınabıçak ya da makas konmuştur.Bulunduğu odanın pencereleri açılmış,gece ise oda aydınlatılmış ve başındaKur’an okunmaya devam edilmiştir(Boratav, 1984: 195). K.K.9: ‘Yasinokunur, zemzem suyu içirilir.’, K.K.3:‘Kur’an okunur başında, bütünakrabaları ziyaretine gider.’, K.K.11:‘Sekarattaysa yapılacak bir şey yok.Başında Yasin okunur.’ demiştirler.Bulgaristan’da hastanın son anlarında,şeytanın susuzluktan içi yanan kişiyeimanı karşılığında su teklif ettiğineinanılmıştır (Tacemen, 1995: 589).2.3.3.Ölüm Sonrası2.3.3.1.Ölüm Olayının DuyurulmasıÖlüm gerçekleştikten sonrakomşular aracığıyla camilerden salâyla,gazetelere ilan verilerek ölüm olayıduyurulmuştur (Örnek, 1977: 213).K.K.3: ‘Camilerde salâ getirilir. Burasıküçük yer olduğu için hemenduyuluyor.’, K.K.10: ‘Camdan bağırılır,297


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106ağıt yakılır, camilerde salâ verdirilir.’bilgilerini vermiştirler. Ağıt yakmakAnadolu’da ve Türk Dünyası’ndayaygın olarak görülen bir gelenekolmuştur (Tacemen, 1995: 599).2.3.3.2.Ölünün GömülmeyeHazırlanmasıÖlünün bir an önce gömülerekhuzur bulacağına inanılmıştır. K.K.1:‘Ölü alınır, yıkanır. Camide genellikleölü yıkayıcısı yıkar ama artıkhastanelerde de var. Mezarlığagötürülür. Mezara konulurken Telkinokunur. Helallik alınır, duası yapılır.’,K.K.3: ‘Ölüyü yıkarsın sonrakefenlersin. Başı kıbleye gelecekşekilde ne sırt üstü ne omuz üstü yan birşekilde gömülür. Kazada öldüyse kişievin önüne getirilir, helallik alınır amaeceliyle öldüyse direk gömülür.’demiştirler. Anadolu’da bu uygulamabenzer şekillerde gerçekleştirilmiştir.2.3.3.3.Anma Günleri veUygulamalarÖlüm olayının kırkıncı günündeçeşitli uygulamalar görülmüştür. Belirlisayılarla karşılanan bu tür günler, sözkonusu sayılara kazandırılmış olandinsel, büyüsel ve gelenekselniteliklerden dolayı önemsenmiştir(Örnek, 1979a: 78). K.K.11: ‘40’ındave senesinde mevlit okunur, yiyecekdağıtılır.’, K.K.9: ‘Bizde 40’ında mevlityapılıyor. Bayramdan 10-20 gün önceöldüyse, bayramda yine taziye yapılır.’,K.K.1: ‘Perşembe günleri mezarlığagidilir. 40’ında ve yılında mevlitokutulur.’ bilgilerini vermiştirler.SONUÇBu araştırmada, insan hayatınönemli yapıtaşlarından olan geçişdönemleri Midyat bölgesinde sahaaraştırması esas alınarak incelenmiştir.Geçiş dönemi inanmalarının eski Türkkültürünün devamı niteliğinde olduğugörülmüştür. Türk kültürü, İslami kültürdairesine girildikten sonra Türk gelenekve göreneklerinin bir bölümü aynenyaşatılmış, bir bölümü ise İslami298


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106kültürde yeniden yapılanmıştır. Bölgededoğum öncesinde ailelerin bebek sahibiolmak, kısırlığı önlemek adınageleneksel kültürümüze ait bazıuygulamaları yaptıkları tespit edilmiştir.Gebelik döneminde anneadayının ve bebeğin sağlıklı kalmasıiçin de pek çok yönteme başvurulduğugörülmüştür. Hamilelik dönemindeaşerme inancından, çocuğun cinsiyetinibelirlemeye kadar yörede eskikültürümüze ait unsurlararastlanılmıştır. Midyat’ta doğumsırasında geleneksel kültürümüze dayalıpratiklerin yapıldığı görülmüştür.Çocuğun göbeği, lohusa ve bebeğikoruma adına gerçekleştirilenuygulamalarda da eski Türk inançsistemi karşımıza çıkmıştır. Al karısı,kırk basması gibi kötülüklerden anne vebebeği korumak için Midyat’ta muskayazdırmak, anne ve bebeğin yanındabıçak bulundurmak gibi gelenekselkültürümüzden gelen pratiklerinuygulandığı fark edilmiştir. Bebeğinilklerine yönelik pratiklerin de Anadoluve Türk Dünyası’ndaki pratiklerlebenzerlik gösterdiği görülmüştür.Midyat’ta evlenme geçişdöneminde görücülük, nişan, gelingöçürmede… uygulanan geleneklerineski Türk sistemi ile paralellikgösterdiği tespit edilmiştir. Geçişdönemlerinin son safhası olan ölümhadisesinde yer alan ölüm anındaki vebelirli günlerdeki pratiklerin bölgedegeleneksel kültür ile İslami inançdairesinde kaynaşmış olarakuygulandığı fark edilmiştir.Bilgilerine danışılan kaynakkişiler ortalama eğitim seviyeleri liseyedenk insanlardan seçilmiştir. Bazıpratiklere inanmayan, hurafe olarakdeğerlendiren kaynak kişilerin bile yinebu pratikleri yapmaya özen gösterdiğigörülmüştür. Geçiş dönemlerine yönelikuygulamaların çoğunun bölgede halenaktif olarak uygulandığı anlaşılmıştır.Araştırma sonucunda yöre halkınınuyguladığı âdet, görenek ve inanmaların299


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106Anadolu ve Türk Dünyası’ndauygulanan pratikler ile büyük ölçüdebenzerlik gösterdiği tespit edilmiştir.KAYNAKÇA1. YAZILI KAYNAKLARACIPAYAMLI, O. (1961). Türkiye’deDoğumla İlgili Âdet ve İnanmalarınEtnolojik Etüdü, Ankara: Türk TarihKurumu Basımevi.AÇA, M. (1997). “Türk DestanlarındakiAşerme (Yerikleme) Motifinin DestanKahramanları Üzerindeki Etkisi veHayvan Ata (Ecdat) İnancıyla OlanBağlantısı”, Millî Folklor, Cilt 5, Yıl: 9,Sayı: 34, (78–81).ALTUN, I. (2008). “Halk KültüründeElma”, İnternational Periodical ForThe Languages, Literature and Historyof Turkish of Turkis, Volume 3 / 5,(262-281).ALTINIŞIK, N. (1971). “ÖzçaltıKöyünde Nişan Töreni”, Türk FolklorAraştırmaları, Sayı: 267, (6112).ARAZ, R. (1995). Harput’ta Eski Türkİnançları ve Halk Hekimliği, Ankara:Atatürk Kültür Dil ve Tarih YüksekKurumu Atatürk Kültür Merkezi YayınıNo: 108.ARTUN, E. (2001). “Adana’da,Törenlere, Adaklara, Özel Günlere Aitİnançlar, Pratikler ve Bunlara BağlıMutfak Kültürü”, Millî Folklor, Cilt 7,Yıl: 13, Sayı: 49, (27-37).BARLAS, U. & EFE S. (1963). KütahyaDüğün Âdetleri, İstanbul: YurttaşKitapevi Folklor Yayınları: 3.BARLAS, U. (1966). Kayseri Düğünleri,İstanbul: Yurttaş Kitabevi FolklorYayınları: 2.BAŞÇETİNÇELİK, A. (2009). AdanaHalk Kültüründe Doğum EvlenmeÖlüm, Adana: Altın Koza Yayınları: 50.BORATAV, P. N. (1984). 100 SorudaTürk Folkloru, 2. bs., İstanbul: GerçekYayınevi.300


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106ÇELİK, A. (2001). “Afganistan’dakiHazara Türkleri ile Doğu KaradenizBölgesi’ndeki Çepni Türkleri ArasındaYaşayan Halk İnanmaları Üzerine BirMukayese Denemesi”, Millî Folklor,Cilt 7, Yıl: 13, Sayı: 50, (9-21).DALKILIÇ, N. & AKARSU I. (2004).“Midyat Geleneksel Kent Dokusu veEvleri Üzerine Bir İnceleme”, Ankara,Gazi Üniversitesi, Mimarlık veMühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 29,(304).DAŞDEMİR, D. (2009). “Midyat İlçeMerkezi’nin Coğrafyası”, AtatürkÜniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Coğrafya Ana Bilim Dalı,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Erzurum.ERDOĞAN, Z. (1996). “Ankara’nınAkyurt İlçesine Balı Elecik Köyü’ndeDoğumla İlgili Adet ve İnanmalar”, I.Türk Halk Kültürü Araştırma SonuçlarıSempozyumu Bildirileri II, Ankara,(185-189).ERGİN, M. (2001). Dede Korkut Kitabı,İstanbul: Boğaziçi Yayınları.ERK, Z. (1976). “Anadolu’daKırklama”, I. Uluslararası Türk FolklorKongresi Bildirileri, Ankara, (101-109).GÖKBEL, A. (1998). AnadoluVarsaklar’ında İnanç ve Âdetler,Ankara: Atatürk Kültür MerkeziBaşkanlığı Yayınları.GÖKYAY, O. Ş. (2006). Dede KorkutHikâyeleri, İstanbul, Kabalcı Yayınevi.GÜNAY, U. (1999). Osmanlıİmparatorluğu ve Türk Halk Kültürü,Osmanlı Kültür ve Sanat Cilt 9, Ankara:Yeni Türkiye Yayınları.KAFESOĞULU, İ. (2007). Türk MillîKültürü, İstanbul: Ötüken Neşriyat.KALAFAT, Y. (1998). KuzeyAzerbaycan-Doğu Anadolu ve KuzeyIrak’ta Eski Türk Dini İzleri: DiniFolklorik Tabakalaşma, Ankara, KültürBakanlığı Yayınları.301


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106KALAFAT, Y. (1999). “Kazakistan’dakiTürk Halk İnançları”, Millî Folklor, Cilt6, Yıl: 11, Sayı: 42, (66-71).KARATAŞ, A. (1995). “ErzurumNarman Çimenli Köyü’nde DoğumAdetleri”, Türk Halk KültüründenDerlemeler 1993, Ankara, (149-153).KÜÇÜK, A. (1987). “Erzincan veÇevresindeki Halk İnanışlarına TopluBakış”, III. Milletlerarası Türk FolklorKongresi Bildirileri, Cilt 4 (Gelenek-Görenek ve İnançlar), Ankara, (241-255).ÖGEL, B. (2001). Dünden Bugüne TürkKültürünün Gelişme Çağları,(Genişletilmiş Dördüncü Baskı),İstanbul.ÖNAL, M. N. (1988). Romanya /Dobruca Türkleri MukayeseleriyleDoğum Evlenme Ölüm Âdetleri,Ankara: Kültür Bakanlığı.ÖRNEK, S. V. (1977). Türk Halk Bilimi,Ankara: İş Bankası Kültür Yayınları.ÖRNEK, S. V. (1979a). AnadoluFolklorunda Ölüm, Ankara: Dil veTarih-Coğrafya Fakültesi Basımevi.ÖRNEK, S. V. (1979b). GelenekselKültürümüzde Çocuk, Ankara: Türkiyeİş Bankası.ÖRNEK, S. V. (2000). Türk Halk Bilimi,Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.ÖZDOĞRU, C. (1971). “SinopKöylerinde Düğün”, Türk FolklorAraştırmaları, Cilt 13, Sayı: 267,İstanbul, (6111).SEVİNDİK, H. “Akçaören ve Yeşilöz(Nevşehir) Köylerindeki DoğumGeleneğinin Halkbilimsel Açıdanİncelenmesi”, I. Türk Halk KültürüAraştırma Sonuçları SempozyumuBildirileri II, Ankara, (227-242).SEZER, S. & ÖZYALÇINER A.(2005). Bir Zamanların İstanbulu,İstanbul: İnkılap Kitabevi.ŞAHİN, H. İ. (2009). “TürkmenistanSahası Destancılık Geleneği ve302


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106Türkmen Destanları”, BalıkesirÜniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı,Yayımlanmamış Doktora Tezi,Balıkesir.ŞİMŞEK, E. (2003). “Kadirli ve Sumbas(Osmaniye)’ta Evlenme Adetleri”,Osmaniye Folkloru ve Halk KültürüSempozyumu, (Osmaniye, 4–5 Ocak2003), Osmaniye, (11-35).TACEMEN, A. (1995). Türk Fin-Ugor,Moğol-Mançu Toplulukları İnanışlarıZemininde Bulgaristan Türkleriİnanışları veya Türk Kimliği, Ankara.TAŞ, H. (1996). “Erzurum’da Doğum veÇocukla İlgili Eski Adet ve İnançlar”,Türk Halk Kültüründen Derlemeler1994, Ankara, (187-214).TAŞ, H. (2002). “Bursa İli ve ÇevresindeDoğum ve Çocukla İlgili Gelenek-Görenek ve İnançlar”, I. Bursa HalkKültürü Sempozyum Bildirileri, Cilt 2,Bursa, (477-497).2. SÖZLÜ KAYNAKLARK.K.1. Abdulvahap Acar, 34 yaşında,üniversite mezunu, öğretmen,Midyat/EstelK.K.2. Adile Genç, 90 yaşında, lisemezunu, ev hanımı, Midyat/EstelK.K.3. Ali Bulun, 30 yaşında, üniversitemezunu, memur, Midyat/EstelK.K.4. Ali Murat Üstün, 33 yaşında, lisemezunu, memur, Midyat/EstelK.K.5. Behiye Ağırman, 38 yaşında,ilkokul mezunu, ev hanımı,Midyat/MerkezK.K.6. Behiye İşcan, 42 yaşında, ilkokulmezunu, kuaför, Midyat/EstelK.K.7. Bir kaynana üç gelin,Midyat/MerkezK.K.8. Canan Keleş, 56 yaşında, lisemezunu, ev hanımı, Midyat/EstelK.K.9. Emine Akay, 46 yaşında, ilkokulmezunu, ev hanımı, Midyat/Estel303


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:97 K:106K.K.10. Fahra Bilim, 46 yaşında, lisemezunu, ev hanımı, Midyat/EstelK.K.11. Leyla Altunkaynak, 46 yaşında,ilkokul mezunu, ev hanımı,Midyat/EstelK.K.12. Sema Hanım, 22 yaşında, lisemezunu, ev hanımı, Midyat/MerkezK.K.13. Semire Aytekin, 37 yaşında,ilkokul mezunu, ev hanımı,Midyat/MerkezK.K.14. Semire Dağar, 39 yaşında, lisemezunu, ev hanımı, Midyat/MerkezK.K.15. Semire Bedir, 39 yaşında, lisemezunu, ev hanımı, Midyat/Merkez304


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109BÜYÜK ÖLÇEKLİ YAPILAR KURAMI ÇERÇEVESİNDE ŞİİRİANLAMLANDIRMAUNDERSTANDING POEMS IN THE FRAME OF MACRO-STRUCTURES THEORYOkt. Dr. Demet OTAND.E.Ü. Yabancı Diller Yüksekokuludemetotan@yahoo.comÖzet: Şiir, yazınsal metin türleri arasında, yazınsaliletişimi estetiksel boyutlara dayanan ve okumasürecinde okurundan bilişsel olarak çok fazla çababekleyen bir türdür. Şiirin amacı okurunubilgilendirmek değil, duygularını, düşünceleriniharekete geçirmek ve heyecanlandırmaktır. Bubağlamda da şiiri okuma ve anlamlandırma süreciokurun her zaman aktif olmasını gerektirir. Şiirindoğasında varolan “çok yönlü anlam” (multiplemeaning) okuru sadece şiirin yüzey yapısında görülenideğil, aynı zamanda yüzeyde görünmeyen ve derinyapıda saklı olan anlamları kendi geçmişyaşantısından edindiği sosyo-kültürel altyapıya bağlıolarak anlamlandırmaya zorlar. Bu çalışma, yazınsaledimbilim çerçevesinde okuma ve anlamlandırmasürecinin yazar, metin, okur ve bağlamın etkileşimisonucunda gerçekleşen yaratıcı bir süreç olduğuanlayışını temel almaktadır. Bu çalışmada metnin okurüzerindeki etkisi üzerine odaklanarak anlamaulaşmaya çalışılmış ve böylelikle yaratıcı bir süreçtengeçerek bilişsel bir metin dünyasına ulaşılıp rastgeleseçilen iki Attila İlhan şiiri anlamlandırılmış ve budoğrultuda şiirler Büyük Ölçekli Yapı Kuramına göreincelenmiştir.Anahtar Kelimeler: Şiir, şiirsel söylem, bağlam,Büyük Ölçekli Yapılar KuramıAbstract: This study takes its departure from theunderstanding posited by literary pragmatics thatthe reading and interpretation process occurs asa result of author, text, reader and contextinteraction. As the result of this interpretationprocess a cognitive text world emerges as amental representation. This study focuses on thiscontextualization process generated by poetry asa text type. Poetry is a genre in which languagepatterns are perceived in a conscious andattention demandig way by its reader.Explanation of any meaning making processwithout recourse to cognitive processesis nevercomplete. To capture this process ofcontextualization enacted by the reader and hisevaluation of a poem as exhibiting the criteriaexpectedfrom poetry this study focuses on theanalysis of two poems written by Attila İlhan, awell-known Turkish poet and novelist. Theanalysis is conducted within the generalframework of literary pragmatics and proceeds atMacro-structure Theory.Key Words: Poem, poetic discourse, context,Macro-structure Theory305


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109GİRİŞBir yazılı metni anlamlandırmakokurun zihinsel olarak sürekli faalolmasını gerektiren bir süreçtir. Anlam,metni yazan kişi tarafından yazma edimisırasında ona yükledikleriyle sınırlıdeğildir. Çünkü anlam, metnin okurutarafından okunduğunda yapılanır ve biranlamda yeniden üretilir. Buanlamlandırma süreci okurun sosyokültürelaltyapısıyla doğrudan ilintilidir.(Birch, 1989). Bu bağlamda metin türüolarak şiirin, okurun okuma sürecinde enaktif olduğu edebiyat türlerinin başındageldiği söylenebilir. Çünkü şiir, çok azsözcükle çok fazla şey çağrıştırma, ifadeetme sanatıdır. “Saydam” bir yapıyasahip değildir (Hanauer, 1998; Birch,1989) ve “iyi bir şiir” diğer edebiyattürlerine kıyasla okurundan çok dahafazla bir çaba bekler. Şiir dili edebiyatındiğer dillerinden çok farklı özellikleresahiptir. Şiir, okurun dünyasınızenginleştiren, düş gücünü, hayallerinigenişleterek yüreklere seslenen,duyarlılıkları harekete geçiren, heyecanveren ve yazınsal iletişimi daha çokestetiksel boyutlara dayanan bir türdür.Şiir okurun duygularını, düşüncelerini,hayal gücünü harekete geçirir. Fakatbunun yanı sıra “şiiri okuma veanlamlandırma” okuru düşünmeye veyeniden üretmeye zorladığı için aslakolay bir süreç değildir (Reeves, 1956;aktaran Birch, 1989). Her okur kendisosyo-kültürel altyapısına bağlı olarakokuduğu şiirde farklı anlamla, farklıçağrışımlar çıkarır. Bir anlamda, buanlamlandırma süreci okur tarafındanşiirin yeniden yazılmasıdır (Birch, 1989;Verdonk,1991). Çünkü şiir, şairtarafından yazıldıktan sonrabağımsızlaşır ve şiirden çok sayıdaanlam elde edilebilir. Şiirinanlamlandırılması için de bir okurtarafından okunması gerekmektedir. İştebu düzeyde okurun söz konusu şiirianlamlandırabilmesi için şiirde bağlamoluşturması gerekmektedir. Çünkü biryazılı metni anlamlandırmak metniancak bağlamı doğrultusunda ele alarakgerçekleşebilir. Bir metni bağlamıdışında anlamlandırmak olanaklıdeğildir. Metnin bağlamı, söz konusu306


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109metinle ilgili yer, zaman, katılımcılar,nesneler, olaylar, bilgiler, düşünceler,durumlar gibi metne anlam katacak tümetken öğelerden oluşur ve metindebütüncül anlama ulaşmada en önemlirolü üstlenir.Bu çalışma, yazınsal edimbilimçerçevesinde, anlamlandırma sürecinin,metin-bağımlı (text-oriented) modellerdoğrultusunda değil, bağlamlaştırılmışyaklaşımlar (contextualized approach)doğrultusunda açıklanabileceğigörüşünden hareketle yazınsal iletişimi,söylem ya da toplumsal etkileşim(social interaction) olarak ele almaktadır(Verdonk ve Weber, 1995). Bu da,dilbilimsel olarak metinsel boyutunuoluşturan (sözdizimsel, sözcüksel veanlambilimsel) çözümlemenin yanı sırametin dünyasını dil yoluyla kurgulayanyazar ve bu metin dünyasını yenidenbilişsel olarak kurgulayan okurungerçekleştirdiği bilişsel süreçleriaçıklamak gereğini doğurmaktadır. Bunedenlerden dolayı metinsel boyutuoluşturan Büyük Ölçekli Yapı Kuramı(Gee, 1999) bu çalışmanın kuramsaltabanını oluşturmaktadır.1. ŞİİR, ŞİİRSEL SÖYLEMVE ÖZELLİKLERİBu çalışmada şiirsel metinlerinçözümlemeleri yapılacaktır. Dolayısıyla“şiir”i ve şiir dilini incelemek gerekir.Şiir kavramı, kökeni Yunanca’dan gelen(poiėo) “yapmak, imal etmek, yaratmak,uydurmak” anlamında kullanılan birterimdir (Aksan, 1993).Şiiri bir yapı ve biçim olarakayakta tutan özellikler vardır. Şiirdilinde şair yazınsal iletişimi kurarkenniyeti okura bilgi vermek değildir. Şiirestetik değerlere göre yazılır veanlamlandırılır. Dış dünyadaki çıplakgerçeklik kendisiyle bağlı olarakyazılmamalı ve algılanmamalıdır. Şiirinkendine özgü yapısı, dilde gerçekleşensoyutlamalar, dönüştürmelerlekurulmalı ve saydam (transparent) biryapıya sahip olmalıdır. Çünkü şiirindoğasında varolan çok yönlü anlamlılık307


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109(multiple meaninig) şairin ancakgeçirimsiz (opaque) bir yapıoluşturmasıyla gerçekleşir. Dolayısıylaşiir, kolay anlaşılabilir değildir. Okur,şiiri okuma aşamasında düşünmeyezorlanmalıdır. (Hanauer, 1998).Özetle, şiiri anlamlandırma“yeniden üretme” aşamasıdır. Şairingünlük dili kullanarak ikinci bir dilyarattığı şiirin özelliklerini dikkate alanokur şiirdeki sözcüklere, öbeklere,belirli örüntülere dayanarak çok farklıanlamlar ifade eder. Okuma sürecindeokur bu örüntülerin farkındadır vedolayısıyla okuma çizgisel olmayan veyavaş ilerleyen bir süreçtir. Şiirindoğasındaki geçirimsiz olma özelliği,onun kolay anlaşılırlığını engeller veokuru zihinsel bir süreç içine sokar.Bununla birlikte okur şiiri yenidenüretme aşamasında birden çok şemasınıharekete geçirir (Hanauer 1998). Şiirinörüntülerinin yanı sıra okur kendi genelbilgisini de anlamlandırma sürecinekatar. Böylelikle şiirden tek bir anlamdeğil fakat çok yönlü anlamalar çıkar.Şiir uzun süreli aşamalardan geçerekanlamlandırılır. Çünkü okur şiirden eldeettiği bilgilerle zihninde varolan çeşitlişemaları canlandırarak şiiri yenidenoluşturur. Şiirdeki sözcüklerden,öbeklerden ve çeşitli örüntülerden eldeedilen bilgi okurun genel bilgisini dekullanarak birçok olası anlamlaroluşturmasına olanak verir.2. BAĞLAMİnsanlar bir edebi metinlekarşılaştıklarında ve okumayabaşladıklarında metindeki karakterlerle,olaylarla, düşüncelerle yoğunlaşarakfarklı dünyalara dalarlar. İçindeyaşadıkları dünyadan çıkıp kendilerineyenidünyalar yaratırlar. Kendilerinifarklı dünyalar içinde hissetmeleri deyaşam deneyimleri ve bilgileriyle,metindeki sözcükler arasında bağlantılarkurarak, boşlukları doldurarakgerçekleşir. Kendilerini bu tür dünyalariçinde tasarlamaları, metindekisözcüklerin bağlama ne kadar yakınilişki içerisinde olduğu ile ilgilidir.308


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109Metni anlamlandırabilmek için, metninokur deneyimiyle nasıl etkileşim içindeolduğunu açıklamak gerekir. Bu da,yazınsal metinleri okuma sürecindemetinde “bağlam” oluşturulabildiğiölçüde gerçekleşecektir (Stockwell,2002).Yazınsal metinlerde anlam veyoruma ulaşmak ancak bağlamçerçevesinde oluşabilmektedir. Bağlam,bir metni anlama ve yorumlamadaanahtar kavram olarak belirmektedir.Fakat anahtar kavram olarak nitelenenbağlamı tanımlamak kolay değildir(Akman, 2000). En geniş anlamıylabağlam şu şekilde tanımlanabilir: birşeyin bağlamı onu anlamlı halegetirmek için onunla bağlantılı tümdüşünceler, durumlar, olaylar vebilgilerdir; bir şeyin anlamlı halegelmesi için onu kendi bağlamı içindeve onunla ilgili tüm etken öğelerledüşünmek gerekir; bağlamı dışındadüşünülen her şey anlamsızlaşır(Akman, 2000). Bu anlamda bağlam,yazınsal metinlerde yazınsal iletişimikurmak için en önemli öğedir. Birbağlam çerçevesinde düşünülmeyenhiçbir yazınsal metnin anlamıolmayacaktır,dolayısıylayorumlanamayacaktır. Bağlamoluşturabilmenin yedi boyutu vardır(Harris, 1998; aktaran Akman, 2000).Birincisi dünya bilgisidir (worldknowledge). Eğer okur, kendideneyimleri ve bilgisi dışında olan biryazınsal metinle karşılaşırsa, sözkonusu yazılı metin okur için hiçbiranlam ifade etmeyecektir. Okur,metinle ilgili bir bağlamoluşturamayacak dolayısıyla metindenbir anlam çıkaramayacaktır. Metin de,okur için sözcüklerle dolu bir kağıtparçasından öteye geçemeyecektir.İkincisi, verili bir dilin bilgisidir(knowledge of language). Eğer okurmetindeki dilbilimsel öğelerle ilgili birbilgiye sahipse metnianlamlandırabilmesi daha kolayolacaktır. Çünkü yazınsal iletişimikurmak sadece kişinin deneyimlerinebağlı değildir. Okur, kendideneyimleriyle metindeki dilbilimsel309


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109yapıyı ilişkilendirdiği sürece anlamaulaşabilecektir. Üçüncüsü, yazarla ilgilibilgidir (authorial dimension). Metninyazarı ile ilgili bilgiye sahip olmak,metnin yüklendiği anlamı yenidenyapılandırmaya yardımcı olacaktır.Dördüncüsü, metin türü ile ilgili bilgidir(generic dimension). Bu da, metniözellikli hale getiren biçem, biçim,içerikle ilgili ulamlardır. Okur, okuduğumetnin türünü bilerek onu okumayabaşlar. Okurun sahip olduğu tür bilgisimetni anlamlandırılmasında ona yönverir ve böylelikle metni daha kolayanlamlandırabilir. Beşincisi, okurun veyazarın ortak bilgisidir (collectivedimension). Yazar, okuru ile her zamanaynı bilgilere sahip olmayacağınıdüşünerek, okurun metinden belliçıkarımlarda bulunmasına izin verecekşekilde eserini dile getirmelidir.Altıncısı, özgül boyuttur (specificdimension). Burada söyleminoluşturduğu özel durumlar vardır vegenellikle söylem katılımcılarınınetkileşimiyle gerçekleşir. Son boyut isemetinsel boyuttur (textual dimension).Metinsel boyut, metin içinde geçenolayların, süreçlerin v.b. metinde neşekilde verildiği ile ilgili bilgidir. Okurbu boyutların çoğunluğuna sahip isemetinde bağlamı oluşturabilecektir.Anlaşılacağı gibi bağlama ulaşmakokuru, okuma sürecinde her zaman faalbırakan ve kolay elde edilmeyen birsüreçtir, fakat bir yazınsal metnibağlamı dışında düşünmek olanaksızdır.Bağlamı dışında düşünülen bir yazınsalmetin, okuru tarafındananlaşılamayacağı gibi yoruma da açıkolmayacaktır.3. BÜYÜK ÖLÇEKLİYAPILAR KURAMIBu makaledeki amaç, şiirianlamlandırma, bir başka ifadeyleşiirdeki bağlamı okurun nasıl zihinselve bilişsel süreçlerden geçerekoluşturduğunun saptanmasıdır.Çalışmada şiirsel metinler üzerineçözümlemeler yapılacak veçözümlemeler Büyük Ölçekli YapılarKuramı çerçevesinde gerçekleşecektir.310


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109Dolayısıyla Büyük Ölçekli Yapı Kuramıuygulanarak şiirlerin sözdizimsel veanlamsal olarak tamamlanmalarısağlanacaktır.Gee’ye göre (1999), dizeler,büyük ölçekli dizeler, kıtalar ve büyükölçekli yapılar, bir anlatıda ya dametinde okurun sözdizimsel yapıyı veanlamsal düzeyi nasıl birleştirdiğini vesonunda bağlama nasıl ulaştırdığınıgöstermek için önemli unsurlardır. Aynızamanda metni bu şekilde bölümlereayırmak anlamın metnin içinde nasılkurulduğunu da ortaya koymaktadır veanlatının (şiirin) anlamsal temsilinibilişsel bir süreç içerisineyerleştirmektedir. Bu bilişsel süreç,temelde birbirinden bağımsız olmayan,aksine birbirine sistemli bir şekildebağlı olan, hiyerarşik yapıya sahip ikifarklı düzeyde ortaya çıkmaktadır. (Gee,1999; vanDijk, 1980)a-) Küçük-ölçekli yapılarb-) Büyük-ölçekli yapılar3.1. KÜÇÜK ÖLÇEKLİ YAPIKüçük ölçekli yapılar,dizelerden ve kıtalardan oluşmaktadır(Gee,1999). Dizeler, kendi içlerindeküçük-ölçekli dizeler ve büyük-ölçeklidizeler olarak ikiye ayrılırlar. Küçükölçekli-dizeler,sözcük ve öbekleri,büyük-ölçekli dizeler ise önermeleri vetümceleri bildirirler. Küçük-ölçeklidizelerde kullanılan sözcük ve öbeklerinbirlikteliklerinin ne tür önermelertaşıdıkları daha sonra büyük-ölçeklidizelerde ortaya çıkmaktadır. Dizelerokura net anlamlar vermezler. Okurubağlama götüren ise kıtalardır. Kıtalarküçük-ölçekli yapının ikinci bölümünüoluştururlar. Kıtalar, bir anlatıdakibilginin daha büyük ve bölünmezparçasını oluşturmaktadır.Şiirler dizelerden oluştukları içinşiirdeki metin dünyasında yer alanunsurlara ait bilgi akışı dizeleraracılığıyla sağlanır. Çizgisel olaraksıralanan dizeler, bir metnin bilgiyapısını yansıtırlar. Şiirler dizelerdenoluştukları için şiirde kurulan metin311


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109dünyasında yer alan unsurlar vekonuşmacının duygularına (sevgi,özlem, öfke v.b.) ilişkin bilgi okuradizeler arcılığıyla aktarılır. Okur her birdizeyi okurken farklı bilgilere ulaşır.Her bir dize okura, yer, zaman,katılımcılar v.b. hakkında yeni bilgileraktarır. Bu bağlamda dizeler tekbaşlarına şiirin bütünü hakkında okuratam bir bilgi iletmeye yetmez. Bu türkarmaşık bilgi içeren ve bütünde tekbaşlarına bir anlam taşımayan dizeleriGee, küçük-ölçekli dizeler olarakadlandırır. Küçük-ölçekli dizeler,şiirdeki sözcük, öbekler ve onlarınyüklendikleri anlamlar ayrıca sözcük veöbeklerin eşdizimsel (collocational)olarak birbiriyle kullanımları sonucuortaya çıkan yeni anlamlardanoluşmaktadır.Küçük ölçekli dizeler anlatıdadetayları verdikleri için daha karmaşıkbilgileri içerirler ve daha somutdüzeydedirler (van Dijk, 1980). Çünküküçük-ölçekli dizelerde okur, bilgininsadece belli bir kısmına ulaşabilir.Küçük-ölçekli bir dize okura okuduğumetin ile ilgili tam bir bilgiveremeyebilir, yani küçük ölçeklidizeler her zaman şiirde sözdizimsel veanlambilimsel bir bütünlüğe sahipolmayabilirler. Bu tür dizelerin şiirdekikonuyla ilgili tam ve bütüncül bir anlamverebilmesi için yani bilginin bütününeulaşmak için, dizelerin sözdizimsel veanlamsal olarak tamamlanmalarıgerekmektedir. Her bir küçük-ölçeklidizenin sözdizimsel ve anlamsal olaraktamamlandığı ve bilginin bütününeulaşılabildiği dizeleri Gee, büyükölçeklidizeler olarak adlandırmaktadır.Bu bağlamda küçük ve büyük-ölçeklidizelerin bilginin bütününe ulaşmak içinönemli rolleri vardır. Küçük-ölçeklidizeler anlatıda küçük-ölçekli yapıyıoluşturan aşamasal sıranın ilk öğesidir(Gee, 1999). Daha sonra büyük ölçeklidizeler gelmektedir. Büyük ölçeklidizeler önermelerden ve tümcelerdenoluşmaktadır. Fakat şiirin yapısındakıtalardan söz edilemeyeceği içinbüyük-ölçekli dizeler kıta göreviniüstlenmekte ve şiirdeki bağlamı312


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109oluşturmaktadır. Küçük-ölçekli dizedekiher bir yeni bilgi büyük-ölçekli dizedesözdizimsel ve anlamsal olaraktamamlanarak bilginin bütününe ulaşır.Böylelikle bilgiler gruplanırlar vekıtaları oluştururlar. Yani kıtalar,büyük-ölçekli dizelerden oluşmaktadırve şiirdeki her bir kıta okurun şiirdebağlamı oluşturmasına yarayacak yer,zaman, katılımcı v.b. gibi konulardabilgiler sunmaktadır. Konu değiştiğindekıtalar da değişmektedir. Böyleliklebağlamı oluşturan bütüncül anlamaulaşılmaktadır. Küçük-ölçekli yapıanlatıda okuru bütüncül anlamaulaştıramaz. İşte bu durumda okurunkarşısına aşamalı olarak daha üstseviyede olan büyük-ölçekli yapı çıkar.Yani büyük-ölçekli yapı, küçük-ölçekliyapıdan doğar (van Dijk, 1980). Birmetinde/şiirde anlamsal bütünüoluşturan, okurun daha genel anlamlaravarmasını sağlayan, daha büyük ve dahagenel bilgileri içeren ve anlatının soyutkısmını oluşturan seviye büyük-ölçekliyapıdan oluşmaktadır.3.2. BÜYÜK ÖLÇEKLİ YAPIBir söylemin, metninanlambilimsel yapısı sadece küçükölçekli yapının analizi ile ortayaçıkmaz. Çünkü metnin önermelerindenbütüncül bir anlambilimsel yapı ya davan Dijk ve Kintch’in (1978)adlandırdığı gibi “söylemin konusu”nuoluşturmak için büyük ölçekli yapıyaihtiyaç duyulmaktadır. Söylemin,metnin konusunda biçimlenen anlamlıbir bütün kurabilmek için bütüncül birsınırlama gereklidir. Söylemin, metninkonusunun açıkça ortaya çıkması içinanlambilimsel büyük ölçekli yapılaraihtiyaç vardır. Metnin konusununönermelere bağlı olarak ortaya çıkmasıise bazı kurallar çerçevesindegerçekleşir. Bu tür kurallar metninküçük ölçekli yapısında bulunan detaylıbilgiyi azaltarak düzenler. Metindekiaynı gerçekleri, fakat daha bütüncül birbakış açısından değerlendirirler. Bukurallar: silme (deletion), genelleme(generalization), ve kuruluştur(construction). Büyük-ölçekli yapı belli313


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109bir hiyerarşi içerisinde küçük-ölçekliyapıdan daha üst seviyededir. Büyükölçekliyapı bir anlatının bütüncül vekapsamlı anlamını temsil eder. Okurbüyük-ölçekli yapı sayesinde anlatıyıanlar, alımlar ve değerlendirir. (vanDijk ve Kintch; 1978).Büyük-ölçekli yapının, okurubütüncül anlama götürecek önemliişlevleri vardır (van Dijk, 1980).Bunların ilki bilgi düzeneği karmaşıkolan küçük-ölçekli yapılardaki bilgiyidüzenlemesidir. Okurun sadece küçükölçekliyapıdan elde ettiğimiz karmaşıkve bütünü kapsamayan bilgi ile asıl,kapsamlı anlama ulaşması mümkündeğildir. Bu tür bir anlambilimseldüzeni sağlayan en önemli faktörlerdenbiri bağdaşıklıktır. Büyük-ölçekliyapılar bir anlatının bağdaşık bir bütünolmasını sağlarlar. Büyük-ölçekli yapıtarafından belirlenen bağdaşıklıkolmazsa, okurun bir anlatıyı, birsöylemi, bir metni, bir diğer anlatıdan,söylemden ya da metinden ayırt etmesimümkün değildir.Büyük-ölçekli yapı, küçükölçekliyapıdan elde edilen somut vekarmaşık bilgiyi düzenler ve daha soyutfakat genel bilgiye ulaştırır. Küçükölçekliyapıdaki karmaşık bilgininbüyük-ölçekli yapı sayesinde düzenesokulması sonucu okur, bilgiyihafızasında tutabilir dolayısıyla bilgiyidaha anlaşılır ve kullanılır hale sokar.Böylelikle okur, hafızasındatutamayacağı, yararlanamayacağıbilgiyi büyük-ölçekli yapı sayesindedüzenler, belli bir forma sokar ve işletir.(van Dijk, 1980).Büyük-ölçekli yapının bir diğerişlevi, küçük-ölçekli yapı seviyesindekikarmaşık bilginin azaltılmasıdır. Okur,her ne kadar büyük-ölçekli yapısayesinde küçük-ölçekli yapıdakikarmaşık bilgiyi düzenlese de bubilginin hafızada kalması vekullanılması için azaltılmasına ihtiyaçvardır. Çünkü her hangi bir hikayeyi, birolayı v.b anlatırken, anlatan kişi oolayın, hikayenin ya da anlatının tüm314


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109ayrıntılarını değil sadece belli başlı,önemli kısımlarını aklında tutabilir veanlatabilir. İşte büyük-ölçekli yapı bueksiltmeyi yapıp bilgiyi hatırlamayı vekullanmayı sağlar. Büyük-ölçekli yapıbu azaltılan karmaşık bilginintemsilidirler ve bilgiyi daha genel veaçık bilgi haline getirirler.Sonuç olarak, büyük-ölçekliyapı, bilginin hızlı ve etkili bir şekildeverilmesini ve uygun kullanılmasınısağlarlar. Dolayısıyla okurun hiyerarşiksıralamada daha alt seviyede olanküçük- ölçekli yapıdaki anlamdan dahagenel anlamlara varmasını sağlar.Böylelikle de okur, anlatıdaki karmaşıkbilgiyi anlar, alımlar ve söz konusumetinden/şiirden yeni bir anlam vebağlam oluşturur.Daha önce de bahsedildiği gibiküçük-ölçekli yapı okuru, şiirdeiletilmek istenen bilginin tümüneulaştıramazlar. Onlar, şiirdeki bilgininsadece belli kısımlarını ve karmaşıkolarak verirler. Dolayısıyla, okurubütüncül anlama ulaştıramazlar ve kendiiçlerinde anlamsal bir bütünlüksağlayamazlar. Bu durumda okurunkarşısına büyük-ölçekli yapıçıkmaktadır. Küçük-ölçekli yapılaranlambilimsel bir bütünlüksağlayamadıkları için bu anlamsalbütünlüğü sağlayan büyük-ölçekliyapılardır. Diğer bir deyişle bu türyapılar okurun anlatıyı anlayıp hafızadatutmasını sağlayan derin yapısınıoluşturmaktadır. Gee, ise konuşma diliçözümlemelerinde uyguladığı (1999)modelinde büyük-ölçekli yapıyı altıbölüme ayırmaktadır.1) yer ve zaman,2) problemin ortaya atılması,3) problemin doruk noktası,4) değerlendirme,5) problemin çözüldüğü bölüm,6) derin yapıdaki öykünün bitiş noktası.Fakat bu altı bölümden oluşanbüyük ölçekli yapı anlatı üst yapısınınçözümlemelerinde (narrativesuperstructure) kullanılan bir yöntemdir.Anlatı üst yapısı, büyük ölçekli yapının315


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109en üst seviyesini oluşturmaktadır ( vanDijk, 1977; Kintch ve Dijk, 1983;aktaran, Cortazzi, 1993) ve bir anlatımetninin bütüncül anlamını kapsayangenel yapısını göstermektedir. Anlatıüst yapısı, anlatıdaki bütüncül biçimisağlayarak anlamsal büyük ölçekliyapıları düzenler (Cortazzi, 1993).Gee’nin (1999) sunmuş olduğu bu altıbölüm sonucunda okur, okuduğumetinde bağlama ulaşacak bilgileri (yer,zaman, katılımcılar, anlatının konusugibi) edinir. Anlatı üst yapısı ise okurunbüyük ölçekli yapıdan elde etmişolduğu bilgileri hatırlamasına veyeniden üretmesine yardımcı olur(Cortazzi, 1993). Okur, bilişsel olarakşiiri bu bölümlere ayırmaktadır.Böylelikle şiirin dize boyutunda değilfakat bütününde şiir hakkında derinyapıda oluşan bütüncül ve genel bilgiyeulaşmaktadır. Bu altı bölüm, şiirin enbüyük parçalarını oluşturmakta ve şiiringeçtiği yer, zaman ve katılımcıları; herhangi bir problemin ortaya atılması;aynı problemin belli bir çözüme doğruyönelmesi; söz konusu eserinilginçliğini açığa vuran değerlendirmebölümü; daha sonra ise eserde ortayaatılan problemin çözüldüğü ve de şiiringeri plandaki olayın bitiş bölümünükapsamaktadır. Dolaysıyla okur bu altıbölüm sonunda şiirde bağlamoluşturmakta ve şiirianlamlandırmaktadır.5. ÇÖZÜMLEME VEBULGULARBu çalışmada Gee’nin (1999)metnin kendi içinde var olan anlamı vebizim metne yüklediğimiz anlamıylametnin yapısını birbirindenayırmaksızın bir arada tutarak okurunbağlama ulaşabilmesi için sunduğumodel vardır ve bu model şiirlerin ilkolarak küçük ölçekli ve büyük ölçeklidizeleri oluşturan küçük ölçekliyapısını, daha sonra asıl, bütüncülanlama ulaşmasını sağlayan büyükölçekli yapısını oluşturmaya yöneliktir.Böylelikle okur, şiirin yapısını veanlamını birleştirecek, onu sözdizimselve anlambilimsel olarak tamamlayarak316


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109bağlama ulaşacak ve sonuçta şiirianlamlı hale getirecektir. ÇözümlemeAttila İlhan’ın iki şiiri üzerindeyapılacaktır: 1. Yalnızlık şiiri, 2.Deprem bekçisi.5.1. “YALNIZLIK ŞİİRİ”ADLI ŞİİRİN İNCELENMESİÇalışmadaki inceleme konusu ilkşiir Attila İlhan’ın “Yalnızlık Şiiri” adlışiiridir.Yalnızlık Şiiri1a karanlığın insanı delirten birihtişamı vardır1b yıldızlar aydınlık fikirler gibihavada salkım salkım1c bu gece dağ başları kadaryalnızım2a çiçekler damlıyor geceninparmaklarından2b dudaklarımda eski bir mekteptürküsü2c karanlıkta sana doğru uzanmışellerim2d gözlerim gözlerini arıyordurmadan2e nerdesin5.1.1. BÜYÜK ÖLÇEKLİYAPI ÇÖZÜMLEMESİ:5.1.1.1.KÜÇÜK ÖLÇEKLİYAPIa. Küçük ölçekli dizelerGee’nin modeline göre (1999)bazı dizeler sözdizimsel veanlambilimsel olarak kendi içinde birbütünlük göstermeyebilir. Bu dizeleriGee, (1999) küçük ölçekli dizeler olarakadlandırır. “Yalnızlık şiiri”isimli şiirdekidizelerin sözdizimsel olaraktamamlandığı noktaya kadar taramayapıldığında görülmektedir ki her birdize kendi içinde sözdizimsel veanlambilimsel bir bütünlüğe sahiptir.Dolayısıyla bu şiirde küçük ölçeklidizeler bulunmamakta ve her bir dizekendi içinde sözdizimsel veanlambilimsel bir bütünlük sağladığı içinbüyük ölçekli dize niteliğindedir.b. Büyük ölçekli dizeler317


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109Şiirde verilen bilginin bütününeulaşmak için dizelerin sözdizimsel veanlambilimsel olarak tamamlandığınoktaya kadar tarama yapılmış ve her birdizenin büyük ölçekli dize niteliğindeolduğu saptanmıştır. Bu dizeler 1a- 1b-1c şeklinde numaralandırılmış ve yenibilgi veren sözcüklerin altı çizilmiştir.Gee’nin yöntemi içinde büyük ölçeklidizeler bağlama ulaşmamızı sağlayankıtaları oluşturmaktadır. Bilindiği gibikıtalar, belli bir zaman ve yerde birolayla ilgili bilgi verirler ve bu bilgilerdeğiştiğinde kıtalar da değişir.“Yalnızlık şiiri” isimli şiirde 1a- 2b- 1ctek başına büyük ölçekli dizelerdir, fakatbirlikte bir kıta oluştururlar. Bu kıtalargruplanır, bilgiler değiştiğinde yenikıtaya geçilir ve farklı şekildenumaralandırılır.1a karanlığın insanı delirten birihtişamı vardır1b yıldızlar aydınlık fikirler gibihavada salkım salkım1c bu gece dağ başları kadaryalnızımKonuşmacı 1a dizesindekaranlığı tanımlamaktadır. “Karanlığınihtişamı” eşdizimi niteleme derecesiniarttırarak karanlığın yoğunluğunuvurgulamaktadır. Bu karanlığı ancakyıldızların gece gökyüzünü aydınlattığıgibi fikirler kırabilir. İnsanlar gökyüzüneve yıldızlara kendilerini en yakın dağbaşlarında hissederler ve dağ başları herzaman yalnızlığı simgeler. Konuşmacı,1c dizesi ile dağ başlarındaki bu ruhhalini okura açıklar. Özellikle geceleriyoğun bir karanlık içinde dağ başlarındakaranlığı kıracak sadece yıldızlar vardır.Konuşmacı içinde bulunduğu yalnızlığıtüm yaşamdan soyutlayıp dağbaşlarındaki ruh haline benzetmektedir.2a çiçekler damlıyor geceninparmaklarından2b dudaklarımda eski bir mekteptürküsü2c karanlıkta sana doğru uzanmışellerim2d gözlerim gözlerini arıyordurmadan2e nerdesin318


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109Umutsuz ve yalnız zamanlardaçoğu kez insanlar geçmişe, mutlugünlerine yoğun bir özlem duyarlar. 2bdizesinde bu özlem bir mekteptürküsüyle vurgulanmaktadır. Tüm bukaramsar ortamda ise özlemi duyulankişiye bir sesleniş, bir yakarışhissettirilmektedir. Konuşmacınınduyduğu yalnızlık ve onulmaz karanlıkiçin gördüğü tek çare beklediği, umutettiği kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.2e dizesinde “neredesin” diyerekkonuşmacı, onu içinde bulunduğubuhrandan kurtaracak kişiyeyakarmaktadır.5.1.1.2. BÜYÜK ÖLÇEKLİYAPIŞiirdeki anlambilimsel yapısadece küçük ölçekli yapınınincelenmesi sonucu ortaya çıkmaz.Okurun şiirdeki bütüncül anlamaulaşabilmesi ve geri plandaki öyküselboyutu ortaya çıkarabilmesi için şiirinbüyük ölçekli yapısına ihtiyaç vardır. Buşiirde konuşmacının yalnızlık duygusuyansıtılmaktadır ve Gee’nin modelinegöre (1999) şu şekilde açıklanabilir.a) Şiirde konuşmacını derindenhissettiği yalnızlık duygusunun özelliklebir gece vaktine denk geldiğigörülmektedir. Zaman, “bu gece” öbeğiile belirtilmiştir. Zaman,açık bir şekildezihinde canlandırılamamaktadır, sadecebir gece vakti olduğunu bilinir. Çünkükonuşmacı “bu” gösterici öğesi ile kendizihnindeki zamanı yansıtmaktadır.Gösterici öğeler onları dile getiren kişiyegöre anlam kazanırlar. Olayın geçtiği yerbelirtilmemiştir.b) Şiirin tümü incelendiğindegörülmektedir ki problemin ortayaatılması 1a dizesiyle birliktebaşlamaktadır. Şiirde konuşmacınınyalnızlık duygusu verilmekte ve şiiraktıkça bu duygu nitelenmektedir. Fakat1a dizesinde konuşmacı “insanı delirtenkaranlık”tan bahsederken içindehissettiği duygunun kıvılcımlarınıvermektedir. Daha sonraki dizelerdegösterici öğe ile belirtilen zamanın birgece vakti olduğu anlaşılmaktadır ve o319


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109geceki karanlık konuşmacının yalnızlıkduygusunu daha da arttırmaktadır.c) Problemin duygusal doruknoktası 1c dizesi ile karşımızaçıkmaktadır. Konuşmacı duyduğuyalnızlık hissini “dağ başının yalnızlığı”benzetmesiyle nitelemekte ve buduygununyoğunluğunuvurgulamaktadır. Problemin ortayaatılmasıyla verilen “karanlık” sözcüğüproblemin doruk noktasındakonuşmacını yalnızlık duygusuylakesişmekte ve daha da anlamkazanmaktadır.d) Son aşamada şiirde yaşananduygusal noktanın belli bir çözümeulaşmadığını ve şiirin doruk kısmıylabittiği görülmektedir. Probleminduygusal, doruk noktası 1c dizesiylebaşlamakta ve şiirin sonuna kadarsürmektedir. Konuşmacı, yaşadığıyalnızlık duygusuyla birlikte büyükolasılıkla bir sevgiliye olan seslenişi dilegetirmekte ve yalnızlığının getirdiği cansıkıntısını, kederi ve hüznü seslendiğikişinin gelmesini umut ederekgidermeye çalışmaktadır. Şiir“neredesin” dizesiyle sona ermekte vebir çözüme ulaşamamaktadır.Konuşmacını yalnızlık duygususevgiliye yapılan seslenişle giderilmeyeçalışılmakta, fakat bu yakarışı birçözüme ulaşamamaktadır. Çünküsevgiliyi arayış, bir anlamda da içindebulunduğu yalnızlıktan kurtulmak içinyaptığı arayış şiirin bitişinde hala devametmektedir.5.2. “DEPREM BEKÇİSİ”ADLI ŞİİRİN İNCELENMESİÇalışmada kuramsal çerçevedeverilen bilgiler doğrultusundaincelenecek üçüncü şiir Attila İlhan’ın“Deprem bekçisi” isimli şiiridir.Deprem Bekçisi1ai mıknatıstı bir anten gibi tektek1aii gökyüzüne açılmışkirpiklerim1b dilimde yanık yıldızların tadı1c ayakta ne uyku ne durak1d bütün gece deprem bekledim1e olmadık saatleri yokladım1f hiçbiri yerinden kımıldamadı320


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:1091g deprem gecesini dördekatladım1h karanlıkta sustum büyükbekledim1i ölüm bıçak gibi parlıyordu5.3.1. BÜYÜK ÖLÇEKLİYAPI ÇÖZÜMLEMESİ:5.3.1.1. KÜÇÜK ÖLÇEKLİYAPIa. Küçük ölçekli dizelerŞiirde tüm dizeler sözdizimsel veanlambilimsel olarak tamamlandıklarınoktaya kadar tarandıklarında, sadece 1adizelerinin küçük ölçekli yapıözelliğinde olduğu görülmektedir. 1ai,1aii dizeleri tek başlarına, iletilmekistene bilginin bir kısmını içermektedirve ancak ikisi birlikte okunduğundaverilen bilginin bütününe ulaşılabilir.Şiirdeki diğer dizeler ise sözdizimsel veanlambilimsel olarak kendi içinde birbütünlük gösteren tümceniteliğindedirler.Şiirdeki dizeler sözdizimsel veanlambilimsel olarak incelendiğinde,yukarıda da açıklandığı gibi, 1a dizeleridışındaki dizelerin büyük ölçekli dizeözelliği taşımakta olduğu görülmektedir.Çünkü bu dizeler kendi başlarınasözdizimsel ve anlambilimsel birbütünlük oluşturmakta ve dolayısıylabağımsız tümce niteliği taşımaktadırlar.Fakat “mıknatıslı bin anten gibi tek tek”ve “gökyüzüne açılmış kirpiklerim”tümceleri tek başlarına tümce niteliğindeolmadıkları için küçük ölçekli dize,birlikte bütünlüğe sahip oldukları içinbüyük ölçekli dize oluşturmaktadır.Şiirde her büyük ölçekli dize 1a, 1b, 1c,1d şeklinde numaralandırılmıştır.Gee’nin modelinde (1999) büyük ölçeklidizeler gruplanarak kıtaları oluşturur.Kıtalar farklı bilgiler içeren farklıolaylara göre değişir. “Deprem bekçisi”isimli şiirde Gee’nin modeli (1999)doğrultusunda tek bir kıta olduğugörülmektedir.b. Büyük ölçekli dizelertek1ai mıknatıstı bir anten gibi tek321


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:1091aii gökyüzüne açılmışkirpiklerim1b dilimde yanık yıldızların tadı1c ayakta ne uyku ne durak1d bütün gece deprem bekledim1e olmadık saatleri yokladım1f hiçbiri yerinden kımıldamadı1g deprem gecesini dördekatladım1h karanlıkta sustum büyükbekledim1i ölüm bıçak gibi parlıyorduKonuşmacı, “mıknatıslı biranten”e benzettiği kirpiklerini hiçkırpmadan, ayakta ve uykusuz birbekleme süreci içine girmiştir. Bubeklemenin depremle ilgili olduğuçıkarımı, şiirin başlığından yola çıkılarakyapılabilmektedir. Bu çıkarım, 1ddizesiyle doğrulanmaktadır. Konuşmacı,daha önce deprem yaşamış insanınkorkusu ve kaygısı içinde, bir şeylerinkıpırtısını, etraftaki en ufak kımıltıyıgözlemektedir. 1g dizesinde bu beklemesüresinin ona ne kadar uzun geldiğinitanımlamaktadır. “Bıçak gibi parlayanölüm” benzetmesiyle, depremin tıpkı birbıçak gibi soluğunu sürekli hissettirirşekilde kendisine yakın olduğunuvurgulamaktadır. Karanlıkta bıçak nasılparıldar ve orda olduğunu hissettirirse,deprem de (ölüm) varlığını ve korkusunuhissettirmektedir. Konuşmacı bukorkuyu ancak tüm algıları açık vekaygılı şekilde sabahı bekleyerekyenebilmektedir.5.3.1.2. BÜYÜK ÖLÇEKLİYAPIŞiirin anlambilimsel yapısınıortaya çıkarıp bütüncül anlamaulaşabilmek ve geri plandaki öyküsünü(konusunu) açığa çıkarabilmek içinbüyük ölçekli yapının kurulmasıgerekmektedir. Gee’nin modeline göre(1999) “Deprem bekçisi” isimli şiirinbüyük ölçekli yapısı şu şekildeaçıklanabilir.a) Şiirde geçen zaman gecevaktidir ve 1d büyük ölçekli dizesinde “bütün gece” sözcük öbeğiylebelirtilmiştir. Olayın geçtiği,konuşmacının sözünü ettiği zaman tüm322


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109geceyi kapsayan bir zaman dilimindegerçekleşmektedir. Hangi gece olduğuaçık bir şekilde verilmemiştir fakat bu,şiirianlamlandırmayıengellememektedir. Şiirde olayın geçtiğiyer belirtilmemiştir, ancak konuşmacınınbütün gece hiç uyumadan ayaktadepremi beklemiş olması düşünülerekşiirde olayın geçtiği yerin konuşmacınınevi olduğu çıkarımı yapılabilir.b) Şiirde problemin ortayaatılması 1d dizesinde karşımızaçıkmakta, ancak 1d ye kadar olan dizelerproblem hakkında ön bilgileriçermektedir. 1d dizesine kadarkonuşmacının neden uykusuz kaldığıanlaşılmamaktadır, fakat 1d dizesi ilebirlikte yaşanan deprem sonucundahissedilen psikolojik bunalımla başka birdeprem kaygısı yüzünden uykusuzkaldığı anlaşılmaktadır.c) 1e, 1f, 1g dizelerinde şiirdeproblem duygusal noktasınavarmaktadır. Konuşmacı daha öncekideprem gecesinde yaşamış olduğukorkuyu, kaygıyı, dehşeti bu sefer dahafazla hissetmekte ve duygularının dahayoğun bir noktaya ulaştığını dilegetirmektedir.d) Şiirde problemin çözüldüğü vebitiş noktası birbiriyle iç içe girmişdurumdadır ve 1h ile 1i dizelerindeverilmiştir. Konuşmacı yapabileceği birşeylerin olmadığını bilerek ümitsizcebeklemektedir. Ama her an gelebilecekdepremin korkusunu yaşamakta veölümü düşünmekten kendinialamamaktadır. Şiirin bitimikonuşmacının depremi bekleyerekölümü düşünmesiyle sonuçlanmaktadır.6. BULGULAR VETARTIŞMABu çalışmada Attila İlhan’ınşiirlerinde anlama ulaşma sürecindemetnin yüzey yapısında yer alandilbilimsel öğelerin biçimselçözümlemesi gerçekleştirilmiştir. BüyükÖlçekli Yapı Kuramı Gee’nin (1999)sunmuş olduğu model doğrultusundauygulanmış ve şiirler ilk olarak küçükölçekli yapı daha sonra büyük ölçekliyapılarına ayrılmıştır. Gee’ninmodelinde (1999) küçük ölçekli yapı,323


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109küçük ölçekli dizeler, büyük ölçeklidizeler ve kıtalardan oluşmaktadır. Şiir,yapısı gereği anlatı türlerinden çok farklıözellikler taşıdığı için şiirsel metinlerinçoğunluğunun küçük ölçekli dizelerdenoluşması beklenmektedir, küçük ölçeklidizeler, iletilmek istenen bilginin sadecebelli kısmını verirler. Dolayısıylasözdizimsel olarak tamamlanmamışbiçimdedirler. İlhan’ın şiirleri bu modeldoğrultusunda incelendiğinde iseşiirlerde küçük ölçekli dizelere çok azrastlandığı ya da hiç rastlanmadığıgörülmektedir. Şiirlerin sadece sözcükve öbek düzleminden oluşan,sözdizimsel olarak tamamlanmamışdizeler şeklinde değil, daha çoksözdizimsel bütünlüğe sahip tümcelerşeklinde yazıldıkları görülmektedir.Yani şiirler çoğunlukla büyük ölçeklidizelerden oluşmaktadır. Bu da, şiirlerindüzyazı (anlatı) özelliğini yansıtmasınaneden olmaktadır. Şiirlerdeki dizelerinçoğunluğu hem sözdizimsel hem deanlambilimsel olarak tamamlanmışdizelerdir. Küçük ölçekli dizelererastlanmaması bu şiirlerin şiirselliktanımına değil, Rimmon-Kenan’ın(2002) öykü tanımına uygun olduğunugöstermektedir. 1Bu da, bu şiirlerin“öykü” etkisi yaratmasına nedenolmaktadır. Rimmon-Kenan (2002)öyküyü tanımlayarak öyküselliğe de bazı1Attila İlhan’ın şiirlerindeyakaladığımız öyküsellik boyutunun, bu türeözgü hangi özellikleri taşıdığını bulabilmek içinbir metin türü olarak öykünün hangi dilselözellikleri taşıdığını bilmemiz gerekir. Buçalışmada, Rimmon-Kenan’ın (2002)saptamalarından yararlanılacaktır. Rimmon-Kenan (2002) öyküyü tanımlayarak öyküselliğede bazı kıstaslar getirir. Rimmon-Kenan’a göre(2002:3) öykü, metindeki düzenlenişindensoyutlanarak, içindeki katılımcılarla birliktezamandizinsel olarak tekrar kurulan olaylardanoluşmaktadır. Olaylar ve katılımcılar metindensoyutlanmış biçimde bulunmaktadır ve busoyutlama öykünün, açıklığını, elle tutulurluğunuengeller. Öyküye açıklık kazandırmak iseöyküyü açımlama (paraphrase) şeklinde yazarakgerçekleşir. Öykü açımlaması da öykünün içindegeçen olayların akışını isimlendirerek (labeling)elde edilir. Öykü açımlamasında olaylarıisimlendirmek öyküde kullanılan sözcüklerleaynı olmak zorunda değildir. İsimlendirme,soyutlamanın seviyesi ve öyküyü anlamlıkılabilme gerekliliğine göre başlıklar altındatoplanarak yapılabilir. Öykü boyunca ilerledikçebu isimlendirmelerde değişebilmektedir. Öyküaçımlamasının gerçekleşebilmesi için olaylarınzamandizinsel bir sırası olmalı ve o sıralamayagöre düzenlenmesi gerekmektedir. Bunun yanısıra bir anlatıya öyküsellik boyutunu katan diğerkoşul ise nedenselliktir (causality). Birbirinitakip eden olaylar birbirlerine neden-sonuçilişkisi ile bağlanırlar. Bu tür neden-sonuç ilişkisiöykünün içerisinde geçen ve birbirini takip edenolaylara açıklık getirerek okurun, öyküyüanlamlandırmasını kolaylaştırmaktadır (Rimmon-Kenan, 2002: 13-20).324


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109kıstaslar getirir. Attila ilhan’ın veritabanını oluşturan şiirleri kuramsalçerçevedeki bilgiler ışığındaincelendiğinde Rimmon-Kenan’a göre(2002) öykünün temel özellikleri olan“isimlendirerek açımlamanın”,“zamandizinsel sırada ilerlemenin”,“nedenselliğin” Attila İlhan şiirinintemelini oluşturduğu görülmektedir. Buşiirlerin geri planında zamandizinselşekilde ilerleyen, gerçekleşen olaylarkurgulanmıştır. Fakat bu olaylarınbazıları çizgisel düzlemde verilmeyipyerleri değiştirilmiş ve o şekilde etkiyaratılmaya çalışılmıştır. Bununlabirlikte şiirlerin açımlamasıyapılabilmekte (Rimmon-Kenan, 2002)ve şiirlerde geçen olaylar, olayların akışıaçımlama ile isimlendirilebilmektedir.Örneğin, “Deprem Bekçisi” isimli şiiri“endişeyle deprem bekleme” gibiisimlendirmeyle açımlayabilmekteyiz.Şiirin içinde geçen olaylarındeğişmesiyle, açımlama sırasındayapılanisimlendirmelerdedeğişmektedir. Bir başka ifade ile, Attilaİlhan şiirlerinin geri planında öyküleryaratıldığını gösteren diğer bir bulgudur.Oysaki Caudwell (1974) şiirinözelliklerini belirtirken şiirin başka birdile çevrilmesini zorluğundanbahsetmektedir. Bu da, şiirin açımlamayapılmasındaki zorluğu ön planaçıkarmaktadır. Şiirlerde dizinsellikkarışık olarak verilse de açımlamalardanelde edilen isimlendirmeler sayesindezihinde zamandizinsel bir düzlemkurulabilmektedir.Attila İlhan şiirlerindeöyküselliği açığa çıkaran son göstergeise şiirlerin “nedensellik” üzerinekurulmuş olmasıdır (Rimmon-Kenan,2002). Nedensellik, okurun,zamandizinsel ilerleyen kurguçerçevesinde neden-sonuç ilişkisi ileilgili çıkarımlarda bulunmasını sağlar.Bu tür bir neden-sonuç ilişkisi de ancaksözdizimsel düzlemde oluşturulabilir.Veri tabanını oluşturan şiirlerincelendiğinde, şiirlerin içinde geçenolayların birbirlerine neden-sonuçilişkisi ile bağlı olduğu görülmektedir.Örneğin, “Garipseme” isimli şiirde şiiri325


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109dile getiren konuşmacı içinde bulunduğudurumdan dolayı hüzünlü, sıkıntılı,kasvetli, kederli bir hava içerisindedir.Konuşmacının içinde bulunduğu buhüzünlü, sıkıntılı, kederli havanın nedeniise ilk bakışta mevsim gibi görünse deaslında toplumsal kaygı ve sevgiliyeduyulan özlemden kaynaklandığı gözeçarpmaktadır. Şiirde geçen olaylarneden-sonuç ilişkisi içinde kolaycabirbirlerine bağlanarak şiiranlamlandırılabilmektedir. Bu da, veritabanını oluşturan şiirlerin şiirselliközelliğinden çok, öyküsellik özelliğininağır bastığı yönünde bir etkiyaratmaktadır.SONUÇBu çözümlemede şiirsel metinlerGee’nin modeli doğrultusundaincelenmiştir ve kuralların ne ölçüdeişlediği bulunmuştur. Sonuç olarakçalışmada kullanılan şiirlerin, bağlamıdil aracılığı ile gönderimsel vegösterimsel öğelerle açık biçimdeoluşturduğu, bu aşamayı, şiirselözelliklerle değil, öyküsel özelliklertaşıyarak gerçekleştirdiği söylenebilir.Bu şiirler, yapısal olarak şiir özellikleritaşısalar da aslında Rimmon-Kenan’ın(2002) önerdiği ve bir öykü için gerekliölçütlerle temellendikleri görülmektedir.Şiirlerde derin yapıda, bir başlangıcıolan, birbiri ardına gelen ve sonlananolaylar dizgesi neden-sonuç ilişkisi ilebirbirine bağlı öyküler oluşmaktadır.Dolayısıyla şiir türü ile ilgili olarakzihinde varolan yazınsal şemalarınbozulmalarına neden olmakta ve bununsonucu olarak söylem sapması/ türsapması gerçekleşmektedir. Şiirlerdeşemalar, her okurun bilişsel olarak aktifolmasını yönlendirmeden, hazır birşekilde bulunmaktadır. Sözcükler ilkanlamlarıyla kullanıldıkları için, farklıanlamlar yaratmaya gerek kalınmadanşiir anlamlandırılabilmektedir. Ayrıcabaşlıkların canlandırdığı şemalar şiirboyunca ya da şiirin sonunda sürprizetkiler yaratmamaktadır.Sonuç olarak bu çalışmanın, okuma veanlamlandırma sürecinin yazar, metin,okur ve bağlamın etkileşimi sonucunda326


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109gerçekleşen yaratıcı bir süreç olduğuanlayışını doğruladığı düşüncesindeyiz.Okurun anlamlandırma sürecininbağlamlaştırılmış yaklaşımlardoğrultusunda açıklayarak birçözümleme gerçekleştirilmiş veyazınsal iletişim, toplumsal biretkileşim olarak karşımıza çıkmıştır. Buçalışmada,bağlamlaştırılmışyaklaşımlar doğrultusunda ele alınan budilbilimsel çözümleme, sözdizimsel veanlambilimsel düzeyin yanı sıra, yazarındil yoluyla sunmuş olduğu metindünyasını yeniden bilişsel olarakkurgulayan okurun gerçekleştirdiğibilişsel süreçleri/boyutu dakapsamaktadır. Yani bu çalışmadakullanılan Büyük Ölçekli Yapı Kuramıdoğrultusunda gerçekleşen çözümlememetnin yüzeysel yapısının dilbilimselçözümlemesiyle sınırlı kalmamışbilişsel boyut da katılarak okurun aktifsürecinin ne olduğu saptanmıştır.KAYNAKÇAAKMAN, Varol. (2000). RethinkingContext as a Social Construct.Journal of Pragmatics.32. 48-58AKSAN, Doğan. (1993). Şiir Dili veTürk Şiir Dili. Şafak Matbaacılık:Ankara.BIRCH, David. (1989). Language,Literature And CriticalPractice: Ways of AnalysingText. Routledge: London andNew York.CAUDWELL, Christopher. (1974)Yanılsama ve Gerçeklik. PayelYayınevi: İstanbul.CORTAZZI, Martin. (1993). NarrativeAnalysis. Tha Falmer Press: London.GEE, J.Paul. (1999). An Introductionto Discourse Analysis:TheoryandMethod.Routledge: London.327


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:95 K:109HANAUER, David. (1998). The GenrespecificHypothesis of Reading:Reading Poetry andEncyclopedic Items. Poetics.63-72.İNCE, Özdemir. (1993). YazınsalSöylem Üzerine. Can Yayınları:İstanbul.KINTSCH, Walter.& VAN DIJK, TeunA. (1978). Toward a Model ofComprehension and Production.Psychological Review. Volume85. Number 5.MAYAKOVSKI, V. (1990). Şiir NasılYazılır? Yaşantı Sanat Kitapları:İstanbul.RIMMON-KENAN, Shlomith. (2002).NarrativeFiction:Contemporary Poetics.Routledge:New YorkSTOCKWELL, Peter. (2002). CognitivePoetics An Introduction. Routledge:London.VAN DIJK, A. Teun. (1980).Macrostructures. New Jersey:Lawrence Erlbaum AssociatesPublishers.VERDONK, Peter. (1991). Poems asText and Discourse. Sell,Roger. (haz.) içinde LiteraryPragmatics. Routledge:London.VERDONK, Peter ve WEBER, J.Jacques. (1995). Introduction.Verdonk, Peter, Weber, JeanJacques. (haz.) içindeTwentieth-Century Fiction:From Text To Context.Routledge: London.328


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110PERFORMANS, KALİTE VE HASTA GÜVENLİĞİ KONULU SAĞLIKHABERLERİ ÜZERİNE BİR İÇERİK ANALİZİA CONTENT ANALYSIS ON HEALTH NEWS OF PERFORMANCE,QUALITY AND PATIENT SAFETYHarun KIRILMAZ, Mahmut AKBOLAT, Fatma AYPARÇASISakarya Üniversitesi İşletme Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümühkirilmaz@sakarya.edu.trÖzet: Sağlık hizmetlerinin toplumun geneliniilgilendirdiği göz önüne alındığında, SağlıkBakanlığı’nın uygulamaları kamuoyunundikkatini çeken kamu hizmetlerinin başında yeralmaktadır. Medyada yer alan sağlık haberlerikamuoyunun yakından takip ettiği haberlerinbaşında gelmektedir. Bu çerçevede, SağlıkBakanlığı’nın “döner sermaye”, “ek ödeme”,“tam gün”, “performans”, “kalite” ve “hastagüvenliği” kavramları çerçevesinde hayatageçirdiği uygulamalar kamuoyunu yakındanilgilendirmektedir.Bu çalışmada içerik analizi yöntemiyle “dönersermaye”, “ek ödeme”, “tam gün”,“performans”, “kalite” ve “hasta güvenliği”kavramlarının yer aldığı sağlık haberlerindesağlık çalışanlarının hak ve taleplerine yerverilen haberler ile kalite ve hasta güvenliğineilişkin haberler karşılaştırmalı olarakincelenmiştir. Sonuç olarak medyanın gündemoluşturma yaklaşımını benimseyerek “dönersermaye” ve “ek ödeme” konulu haberlereöncelik verdiği, “kalite” ve “hasta güvenliği”konulu haberleri geri plana attığı ve daha az yerverdiği görülmüştür.Anahtar kelimeler: Performans, Kalite, HastaGüvenliği, Eşik Bekçisi, İçerik AnaliziAbstract: When it is considered that healthservices concern general public,implementations of the Ministry of Health is theleading public service drawing attention of thepublic opinion. Health news covered in media isthe leading news followed up by the publicopinion closely. In this context, applicationsrealized in the framework of “revolving fund”,“supplementary payment”, “full time”,“performance”, “quality” and “patient safety”interest the public closely.In this study, news covering rights and demandsof health workers and news on quality andpatient safety were scrutinized comparatively bythe content analysis method in health newsincluding “revolving fund”, “supplementarypayment”, “full time”, “performance”, “quality”and patient safety” concepts. In conclusion, itwas seen that media adopted an agenda-formingapproach of the media and giving priority to thenews on the subject of “revolving fund” and“supplementary payment”, and pushing the newson the subject of “quality” and “patient safety”into the background.Keywords: Performance, Quality, PatientSafety, Gatekeeper, Content Analysis329


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110GİRİŞSosyal medya olgusunun ortaya çıkmasıylabirlikte, kitle iletişim araçlarınınetkinliğinin bir kez daha önem kazandığıbir döneme girilmiştir. İletişimteknolojisinde yaşanan gelişmeler, kitleiletişim araçlarının her geçen gün daha daetkin hale gelmesine ve bireylerin vetoplumun vazgeçemeyeceği bir araç halinegelmesine neden olmuştur. Gelenekseliletişim araçları ile başlayan kitle iletişimi,teknolojik gelişmelerin doruk noktasınaulaştığı 21. yüzyılda tüm hızı ve yeniiletişim araçları ile devam etmektedir.Kamuoyunun gündemde olan konularhakkında bilgi sahibi olma ihtiyacı kitleiletişim araçları tarafındankarşılanmaktadır. Kitle iletişim araçlarınınüstlendiği önemli işlevler arasında güncelgelişmeler hakkında haber ve bilgi sağlamaile politik olayları yorumlayarak kamuoyuoluşturma yer almaktadır. Günümüzdekitle iletişim araçlarının propaganda vekamuoyu oluşturmadaki rolü giderekartmaktadır. Diğer taraftan kamupolitikalarının bir sonucu olarakvatandaşlara sunulan kamu hizmetlerihakkında bilgilendirme ve kamuoyuoluşturma işlevi de kitle iletişim araçlarıylayapılmaktadır. Kamu hizmetleri ile ilgiliistenilen konularda gazete, radyo vetelevizyon kitle iletişim aracı olarakkullanılarak, kamuoyuna yönelik“propaganda”, “etkileme” ve“manipülasyon” yapılması mümkünolmaktadır.Sağlık hizmetlerinin özelliği gereği SağlıkBakanlığı’nın uygulamaları kamuoyunundikkatini çeken kamu hizmetlerininbaşında yer almaktadır. Kitle iletişimaraçlarında yer alan sağlık haberleri iletoplumun hemen hemen bütün kesimlerineulaşılmaktadır. Bunun yanı sıra, kitleiletişim araçlarında yer verilen sağlıkkonulu haberlere kamuoyunun büyükönem verdiğine ve güven duyduğunailişkin çeşitli araştırmalar da mevcuttur.Sağlık politika ve stratejileri, kamu hizmetiniteliği taşıması sebebiyle toplumungenelini ilgilendirmektedir. Bu bağlamda,330


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110Sağlık Bakanlığı’nın “döner sermaye”, “eködeme”, “tam gün”, “performans”, “kalite”ve “hasta güvenliği” kavramlarıçerçevesinde hayata geçirdiği uygulamalarkamuoyunu yakından ilgilendirmektedir.Kuşkusuz kamuoyunu ilgilendirenkonularda medyanın rolü çok önemlidir.Birincil görevi “kamuoyu oluşturmak” ve“kamuoyunu yansıtmak” olan medyanınkamusal görevleri arasında haber verme,denetim ve eleştiri, kamuoyunu açıklamave oluşturma, hedef kitleyi eğitme,kamuoyu ile yöneticiler arasında bağlantıkurma ve diyalog sağlama yer almaktadır.Bu çalışmada performans, kalite ve hastagüvenliği konularında Sağlık Bakanlığıuygulamalarının yazılı basında sunumu vetemsiliyeti değerlendirilmektedir.Kavramsal çerçeve boyutunda DavidManning White (1950: 383-391) tarafındangeliştirilen “eşik bekçiliği modeli”çerçevesinde iletişim ve kitle iletişimi ilesağlık iletişim kavramları incelenmiş veSağlık Bakanlığı’nın performans, kalite vehasta güvenliği alanlarında yaptığıuygulamalara değinilmiştir. Araştırmakısmında ise içerik analizi yöntemiyle“döner sermaye”, “ek ödeme”, “tam gün”,“performans”, “kalite” ve “hastagüvenliği” kavramlarının yer aldığı habersayıları belirlenmiş; sağlık çalışanlarınınhak ve taleplerine yer verilen haberler ilekalite ve hasta güvenliğine ilişkin haberlerkarşılaştırmalı olarak incelenmiştir.1. İLETİŞİM VE KİTLE İLETİŞİMİİletişim, insanlığın var olmasıyla birlikteortaya çıkan bir gereksinim olmaklaberaber insanın fiziksel varoluşununyanında toplumsal varoluşunun da temelkoşuludur (Erdoğan, 2011: 32). İletişimeilişkin net bir tanım yapılamamaktadır.Ancak Aziz (2010: 27)’e göre yaklaşık 200tanım bulunmaktadır. Tanımlanmasındakizorluk ise değişen ve dönüşen bir yapıdaolmasıyla birlikte gelişen durumlara göreşekillenmesi aynı zamanda dinamik birsüreç olmasından kaynaklanmaktadır. Buda geliştirilen her tanımın doğru olarakkabul edilmesi gerektiğini göstermektedir.331


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110Rigel (1995: 139)’ e göre iletişim herhangibir ortamdan yararlanarak bilgigöndermektir. Birey bazında elealındığında ise iletişim gönderilen iletileregöre yeni düşünce ve davranışlar geliştirmesistemidir. Sosyolojik olarak iletişim;belirli araçlar ve ortamlar kullanılarak bilgidüşünce ve tutumların insanlardaninsanlara karşılıklı olarak aktarılmasıdır(Aziz, 2010: 26).İletilerin hedef kitleye ulaştırıldığı enönemli araçlar kitle iletişim araçlarıdır.Kitle iletişimi ön koşullara bağlı olanolağan üstü bir araç (Oskay, 1992: 16),kamusal etkileşimin en geniş ortakakıntılarını sağlayarak (Gerbner, 2010: 81)kitlelere yönelik ileti üretimi vedağıtımının kurumsallaşmış biçimlerinin(Rigel, 2000: 154) aktarıldığı bir sürecianlatmaktadır (Işık, 2012: 20). Kitleiletişimi sırasında iletiler medyaorganizasyonun yapısına, hedef kitleninniteliğine göre şekillendirilir. Medyabağlamında işlenerek yapısı değiştirilenbelirli söylemsel ve ideolojik yapılarıüzerinde barındırarak tasarımlanan iletilereise haber denir (Rigel, 2000: 151).Haberin oluşumu içinde söylemseçkinlerinin payı büyüktür. Söylemseçkinleri gazetecilerin kendileri olmaklabirlikte habere kaynaklık eden siyasiler,kanaat önderleri meslek gruplarıtemsilcileri de olabilir. Dolayısıyla söylemseçkinlerinin belirlediği argümanlarlaoluşturulan içerikler dolayımlama ilemedyaya ve kamuoyuna uygun halegetirilir (Rigel, 2000: 179). Medyanınkurmuş olduğu gündem sayesinde insanlargündelik hayatta yaşananları kendiülkesinde ve dünyanın herhangi bir yerindeolan bitenle ilgili bilgilendirilir. Medyanın‘bilgilendirme’ işlemi her yaşanan durumaait sunumdan ziyade seçilen bilgiye göreşekillenir. Burada artık eşik bekçilerininmüdahalesi söz konusu olmaktadır(Yaylagül, 2006: 72; McQuail ve Windahl,2005: 217). Eşik bekçisi medyanın vermekistediği mesajı seçen, nelerin haber olupolmayacağını, verilecek haberin süresini,gazetede ise hangi sayfada ve sayfanın332


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110neresinde, ne kadar uzunlukta yerverilmesini belirleyen kimselerdir.Eşik bekçileri kamuoyuna –ya daokuyucuya- sunulacak haber paketlerinibelli kurallara göre belirlerler. Baştabelirttiğimiz gibi medya organizasyonunyapısı ve ideolojisine göre seçilenhaberlerle medyanın gündemibelirlenmektedir. Gündem belirlenirkenhalka ne düşüneceklerini söylemedenziyade ne hakkında düşünecekleri anlatılır.Bu bağlamda kitle iletişim araçları dünyayıyeniden inşa etme sürecinde hem yeteneklihem de bu yönde çalışmaktadırlar. Böylecemedya, kendi önceliğini halkın önceliğidurumuna getirmektedir (Erdoğan veAlemdar, 2002: 211- 212). Kitle iletişimaraçları gündem belirlemede kamuoyunuhaberdar etme ve farkındalık yaratmaişlevinin yerine artık tutum değişikliği vedavranışları değiştirme gibi etkilere nedenolmaya başlamaktadır (İrvan, 2001: 69).Medyanın bu etkisi nedeniyle bireylerkendilerini asıl ilgilendiren konularınyerine başkalarını ilgilendiren ve bunlaradair görüşleri benimseyip “onay verme”durumuna geçmektedirler. Bu da gündembelirleme etkisiyle tutum ve davranışlarındeğişeme uğradığını göstermektedir.2.2. SAĞLIK İLETİŞİMİ1970’li yıllarda ABD’de gelişmeyebaşlayan iletişim ve sağlık disiplinlerinibirbirine bağlayan sağlık iletişimi alanıTürkiye’de henüz çok yeni bir alandır.(Çınarlı, 2007: 43) Alanın yeniliği ve farklıdisiplinler tarafından ele alınmasındandolayı tanımlanması da değişiklikgöstermektedir. Sağlık iletişimi insanetkileşiminin sağlıktaki rolü ve sağlıkhizmetleri ile ilgilenen aktif araştırma alanı(Sezgin, 2011: 91) olmakla birlikte içeriğisağlık olan her türlü insan iletişimi (Tunçelvd., 2012: 99)’nin bireyler arasında oluşanetkileşim ve işlemlere iletişim kavram vekuramların uygulanması (Tabak, 1999: 29)ve sağlıkla ilgili mesajların yayılması veyorumlanmasıdır (Çınarlı, 2007: 44).Sağlık iletişimi tıp ve sağlık alanındayaşanan gelişmelerin iletişim, sosyoloji,333


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110antropoloji, ekonomi, istatistik, sağlıkeğitimi, sağlığın geliştirilmesi, işletme,siyaset bilimi ve enformasyon teknolojisi,kamu sağlığı bilimi ile doğrudan birebirilişki içindedir (Çınarlı, 2007: 45).Bireylerin sağlığından ve yaşamkalitelerinin artırılmasıyla sağlıkhizmetlerinin üretilmesi ve pazarlanması,sağlık hizmeti tüketicilerinin tedavisüreçleri ve seçeneklerininçeşitlendirilmesine (Koçak ve Bulduklu,2010: 8) kadar pek çok konu sağlıkiletişimi disiplini içerisinde sıklıklakullanılmaktadır.Sağlık iletişiminde kitle iletişim araçlarıbilgi kaynağı olmak bakımından ilkkaynaklardan biridir. Burada medyanınolumlu sağlık davranışlarınayöneltebilecek mesajlara yer vermesininyanında olumsuz yönde etkileyecekmesajları taşıması (Çınarlı, 2007:123)kamunun sağlık politikaları nezdindebilinçlendirilmesinin dışında mevcutiktidarı ve sağlık politikalarını savunacakpozisyonlarda yayın yapabileceği durumuda gözden kaçmamalıdır. Çünküunutulmaması gereken ve artıkkanıtlanmasına gerek kalmayan sağlıkpolitikasını belirleyen siyaset kurumu ilekitle iletişimini sağlayan kurumlararasındaki ilişkinin toplumsal bir gerçeklikolarak yaşanmasıdır. (Kaya, 2009: 233) Bubağlamda üretilen sağlık iletişimine dairiletilerin medya okuryazarlığı yoluyla birsüzgeçten geçirilerek kötü durumlardankorunmayı da beraberinde getirmektedir(İnceoğlu, 2011: 20).3. PERFORMANS, KALİTE VEHASTA GÜVENLİĞİTürkiye’de sağlık hizmetlerinde kaliteuygulamalarının geçmişi “toplam kaliteyönetimi”ne dayanmakla birlikte, SağlıktaDönüşüm Programı öncesinde bu alandamevzuat altyapısının oluşturulamadığı vesistematik kurumsal çalışmaların hayatageçirilemediği görülmektedir. NitekimSağlık Bakanlığı tarafından hayatageçirilen performans, kalite ve hastagüvenliği uygulamalarının temelleri, 2003334


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110yılında yayınlanan Sağlıkta DönüşümProgramı’na dayanmaktadır (Kırılmaz,2012b: 124).Sağlık hizmetlerinde yüksek performanselde etmek için verimlilik, kaliteli hizmetsunumu ve sağlık hizmetlerine erişimönemli araçlar olarak nitelendirilmekteolup, bu araçlar Sağlıkta DönüşümProgramı’nın amaçlarını oluşturanunsurlardır. Bu çerçevede SağlıktaDönüşüm Programı’nın temel amaçlarınısağlık hizmetlerinin etkili, verimli vehakkaniyete uygun bir şekilde organizeedilmesi, finansmanının sağlanması vesunulmasının temin edilmesi şeklindesıralamak mümkündür. Yine SağlıktaDönüşüm Programı’nın anabileşenlerinden biri de sağlık hizmetlerindekalite ve akreditasyondur (Aydın, 2007:253-254).Etkinlik, verimlilik, vatandaş ve çalışanmemnuniyeti ile uzun vadeli malisürdürülebilirliği sağlayarak sağlıkhizmetlerinin performansını yükseltmekiçin kurumsal ve hizmet sunumuna yönelikönemli değişiklikler öngören SağlıktaDönüşüm Programı’nın (OECD, 2008: 36)en önemli bileşenlerinden biri de idari vemali özerkliğe sahip sağlık işletmelerininhayata geçirilmesi olup (Sağlık Bakanlığı,2003: 31), söz konusu bileşenin doğrudanperformans yönetimi anlayışını yansıttığınısöylemek mümkündür.Her ne kadar “performans”, “kalite” ve“hasta güvenliği” kavramları birbirindenayrı gibi görünmekle birlikte, SağlıkBakanlığı’nın yaptığı düzenlemeler vehayata geçirdiği uygulamalar göz önündebulundurulduğunda, söz konusukavramların birbiriyle ilişkili olduğu vebirbirini desteklediği görülmektedir. Diğertaraftan, bu çalışmada içerik analizine tabitutulan “döner sermaye”, “ek ödeme” ve“tam gün” kavramları da Sağlık BakanlığıPerformans Yönetimi Modeli ile doğrudanilgilidir. Diğer bir ifadeyle “dönersermaye”, “ek ödeme”, “tam gün”,“performans”, “kalite” ve “hastagüvenliği” Sağlık Bakanlığı PerformansYönetimi Modelini oluşturan kavramlarolup; Modelin “ek ödeme”den “hasta335


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110güvenliği”ne doğru bir gelişim çizgisiizlediği görülmektedir.Nitekim bireysel performansa dayalı olarakücret temelinde 2003 yılında 10 hastanedepilot uygulama şeklinde başlayan SağlıkBakanlığı Performans Yönetimi Modeli,2004 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’nabağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlarınayaygınlaştırılmıştır. Performans YönetimiModeli ile ortaya konan sağlık yönetimi vehizmet sunumunda paradigma değişimininpolitika belirleyiciler, yöneticiler veçalışanların benimsemesiyle birlikte dahaetkili sonuçlara ulaşılacağına dikkatçekilmiştir (Akdağ, 2007: 250).Sağlık Bakanlığı Performans YönetimiModelinin ilk adımı olan “performansadayalı ek ödeme”, Sağlık Bakanlığıtarafından belirlenen hizmet sunum şartlarıve ölçütleri dikkate alınarak unvan, görev,çalışma şartları ve süresi, hizmete katkı,performans, eğitim, öğretim, inceleme vearaştırma faaliyetleri ile yapılan muayene,ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler,özellik arz eden riskli bölümlerde çalışmagibi unsurlar çerçevesinde sağlıkhizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli veverimli hizmet sunumunun teşvik edilmesiamacıyla, döner sermaye gelirlerindenpersonele ek ödeme yapıldığı bir sistemdir(Demir, 2007: 279).Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında2004 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’nabağlı tüm kurum ve kuruluşlardaperformansa dayalı ek ödeme sistemiolarak uygulanmaya başlayan SağlıkBakanlığı Performans Yönetimi Modelineyöneltilen eleştirilerin başında sağlıkhizmetlerinde nicelik boyutunu ön planaçıkararak kaliteyi göz ardı ettiği hususugelmektedir (Balcı ve Kırılmaz, 2005: 190-196). Söz konusu eleştiriler doğrultusunda,2005 yılında yürürlüğe konan “SağlıkBakanlığı Yataklı Tedavi KurumlarıKurumsal Kaliteyi Geliştirme vePerformans Değerlendirme Yönergesi” ilePerformans Yönetimi Modeli, bireyselperformans sisteminin yanı sıra kurumsalperformans sistemini de içeren bir yapıyadönüştürülmüştür.336


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110Sağlık Bakanlığı tarafından hastanelerdesunulan hizmetlerin iyileştirilmesiamacıyla, kurumsal performansın nasılölçüleceği ve izleneceği sorusunun cevabıDünya Sağlık Örgütü raporları ve değişikülkelerde uygulama örnekleri analizedilerek verilmeye çalışmıştır. Buçerçevede “kalite geliştirme ve kurumsalperformans” kavramları gündeme alınarakSağlık Bakanlığı Performans YönetimiModeline yeni bir boyut kazandırılmış;“Sağlık Bakanlığı Yataklı TedaviKurumları Kurumsal Kaliteyi Geliştirmeve Performans Değerlendirme Yönergesi”hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştur(Demir, 2007: 286). Nitekim yapılan biraraştırmaya göre, Sağlık BakanlığıPerformans Yönetimi Modeline “kalite”boyutunun eklenmesi ile birlikte niteliğeyönelik eleştirilerin azaldığı vevatandaşların sağlık hizmetlerindenmemnuniyet düzeyinin arttığı görülmüştür.Araştırma sonucunda vatandaşların sağlıkhizmetleri hakkında görüşlerine ilişkinbulgulara göre, genel olarak memnuniyetdüzeyinin yüksek olduğu ortaya çıkmıştır(Kırılmaz, 2012a: 246).2005 yılından itibaren farklı içerik veuygulamalara sahip üç farklı Yönerge ileSağlık Bakanlığı Performans YönetimiModelinin kurumsal performans boyutudüzenlenmiş olup, bu Yönergelerde dezaman zaman değişikliğe gidildiğigörülmektedir. Son olarak 2011 yılındauygulamaya konan Sağlıkta Performans veKalite Yönergesi’ne göre, hastanelerinkurumsal performansının ölçülmesi vedeğerlendirilmesinde kullanılan faktörleraşağıda sıralanmaktadır (Kırılmaz, 2012b:137): Hizmet kalite standartları, Hasta ve çalışan memnuniyeti, Performans verilerinin doğru vezamanında kayıt altına alınması.Bu çalışmada ele alınan Sağlık BakanlığıPerformans Yönetimi Modelinin son adımıise “hasta güvenliği”dir. Sağlık hizmetlerigibi hem teknoloji yoğun hem de emekyoğun bir alanda hizmet alan ve hizmetverenlerin güvenliğinin sürekli gözdengeçirilmesi ve iyileştirme yapılması sağlıkkurumlarının temel görevi kabul edilmekte337


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110(Güler, 2009: 14); bu konuda SağlıkBakanlığı’nın rol üstlenmesi gerektiğiifade edilmektedir (Demir vd., 2008: 65-88). Nitekim hasta güvenliği 1990’larınsonlarından beri tüm dünyada oldukça ilgigören konulardan biri olmuştur. Sonzamanlarda hasta güvenliği birçok ülkeninsağlık politikalarında ve sağlıkuygulamalarında önemli bir yer tutmuştur(Korkmaz, 2012: 94).Günümüzde sağlık sistemlerindeamaçlanan temel konulardan biri de hastagüvenliği olup, söz konusu kavramı sağlıkhizmetine bağlı hataların önlenmesi vesağlık hizmetine bağlı hataların nedenolduğu hasta hasarlarının azaltılması veyaeliminasyonu olarak tanımlamakmümkündür (Ovalı, 2010: 34). Hastagüvenliğinde temel amaç; hasta ve hastayakınları ile sağlık çalışanlarını fiziki vepsikolojik açıdan olumlu etkileyecek birortam oluşturarak güvenliği sağlamaktır.Bu güvenli hizmet ortamını sağlamak içinsağlık hizmeti sunumu sırasında hataoluşumunu engelleyecek, olası hatalarnedeniyle zararlara karşı hastayıkoruyacak, hata olasılığını ortadankaldıracak bir sistemin kurulmasıgerekmektedir (Güven, 2007: 411).Türkiye’de de bu konunun önemi farkedilmiş ve 29.04.2009 tarihinde “SağlıkKurum ve Kuruluşlarında Hasta ve ÇalışanGüvenliğinin Sağlanması ve Korunmasınaİlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ”yayınlanmış; 2011 yılında bu tebliğ “Hastave Çalışan Güvenliğinin SağlanmasınaDair Yönetmelik’e çevrilmiştir. Buyönetmelik ile tüm sağlık kurumlarında,hasta ve çalışan güvenliği için güvenlihizmet sunumu ve güvenli bir ortamsağlanmasına, hizmet sunumunda kaliteninartırılmasına, sağlık kurumunda hasta veçalışanlar için muhtemel risklerinbelirlenmesine, bu risklerin giderilmesiiçin uygun yöntem ve tekniklerinbelirlenmesine, hizmet içi eğitimler ilegüvenli hizmet sunumu ve güvenli çalışmaortamınınsürdürülebilirliğininsağlanmasına yönelik usul ve esaslardüzenlenmiştir (Kır Biçer vd., 2013: 15).338


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110Söz konusu Yönetmelikte sağlıkkurumlarının hasta güvenliği uygulamalarıkapsamında hasta kimlik bilgilerinitanımlanmaları ve doğrulamaları, hastayauygulanacak girişimsel işlemler içinhastanın rızasının almaları, sağlık hizmetisunumunda iletişim güvenliğinisağlanmaları, ilaç güvenliğinisağlanmaları, kan ve kan ürünlerinintransfüzyon güvenliğini sağlanmaları,cerrahi güvenliği sağlanmaları, hastadüşmelerini önlenmeleri, radyasyongüvenliğini sağlanmaları, engelli hastalarayönelik düzenleme yapmaları gerektiğiifade edilmiştir. Çalışan güvenliğiuygulamaları kapsamında ise çalışangüvenliği programı hazırlamaları,çalışanlara yönelik sağlık taramalarıyapmaları, engelli çalışanlara yönelikdüzenleme yapmaları, çalışanların kişiselkoruyucu önlemleri almasını sağlanmaları,çalışanlara yönelik fiziksel saldırılarınönlenmesine yönelik düzenleme yapmalarıgerektiğinin altı çizilmiştir (06.04.2011tarih ve 27897 sayılı Resmî Gazete).Sağlık hizmetlerinde kalite, hasta veçalışan güvenliği ile hasta ve çalışanmemnuniyetini esas alan son düzenlemeise “Sağlık Hizmeti KalitesininGeliştirilmesi ve Değerlendirilmesine DairYönetmelik” ile hayata geçirilmiştir. BuYönetmelik ile sağlık kurum vekuruluşlarında kaliteli hizmet sunumununsağlanması için, hasta güvenliği, çalışangüvenliği, hasta memnuniyeti ve çalışanmemnuniyetini esas alan sağlık hizmetkalite standartları ile bu standartlarınuygulanması hedef olarak belirlenmiştir.Yönetmelikte dikkati çeken bir husus da,kaliteli sağlık hizmeti sunumu için hasta veçalışan güvenliği ile hasta ve çalışanmemnuniyeti hedefinin teşhis, tedavi verehabilitasyon hizmeti ile koruyucu sağlıkhizmeti sunan kamu ve özel tüm sağlıkkurum ve kuruluşlarını kapsamasıdır(06.08.2013 tarih ve 28730 sayılı ResmîGazete).2004’ten günümüze yaklaşık 10 yıllık biruygulamanın ardından Sağlık BakanlığıPerformans Yönetimi Modelinin yolharitası hakkında üç temel nokta dikkat339


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110çekmektedir. Öncelikle, Sağlık BakanlığıPerformans Yönetimi Modeli vatandaşlarınsağlık hizmetlerine güvenli bir şekildeerişebilmesini sağlamaktadır. İkinci birhusus ise hastaların teşhis, tedavi vebakımları için yeterli süreler garanti altınaalınmaktadır. Son olarak, Sağlık BakanlığıPerformans Yönetimi Modelinin tek tekvatandaşların ve genel olarak toplumunsağlık durumunu iyileştirmeye odaklanmışsağlık personeli modelini ortaya çıkarmakiçin gerekli teşvik sistemlerini içermektedir(Demir, 2009: 36). Kuşkusuz son dönemdeSağlık Bakanlığı tarafından “hastagüvenliği” ve “akreditasyon” alanındaatılan adımların sağlık hizmetlerinin etkili,verimli, erişilebilir, hakkaniyete uygunsunumunda, hasta ve çalışanmemnuniyetini ile hasta ve çalışangüvenliğini sağlamada kurumsallaşma ilebirlikte sağlık çalışanlarının veyöneticilerinin konuyu içselleştirmesindeson derece önemli olduğudüşünülmektedir.4. GEREÇ VE YÖNTEM4.1. Amaç ve YöntemPerformansa dayalı ek ödeme sistemi,döner sermaye, kalite, hasta güvenliğikonularının yazılı basındaki sunumunailişkin hazırladığımız bu çalışmada,belirtilen kavramlara ve sağlık iletişimineilişkin literatür taraması yapılmıştır.Çalışmanın amacı içerik analizi yöntemiyleperformans, ek ödeme, döner sermaye,kalite ve hasta güvenliği kavramlarının yeraldığı haber sayılarını belirlemek, sağlıkçalışanlarının hak ve taleplerine yer verilenhaber sayıları ile kalite ve hastagüvenliğine ilişkin haberlerinkarşılaştırmalı olarak incelenmesidir.İncelemede iletişim bilimlerinin gündembelirleme yaklaşımı göz önündebulundurularak yazılı basından seçilenZaman ve Hürriyet gazetelerin internetsayfalarından 1 Ocak 2003 ile 31 Aralık2013 tarihleri arasında hasta güvenliği,kalite, performansa dayalı ek ödemesistemi ve döner sermaye konularına ilişkinhaberler seçilerek nicel içerik analizi340


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110yöntemiyle önceden belirlenmiş kategorilerçerçevesinde analiz edilecektir.Çalışmada Zaman gazetesinden belirlenentarihler arasında yayınlanan haberlerden140 tanesi, Hürriyet gazetesinden ise 68haber inceleme için seçilmiştir. Seçilen buhaberler “ana haber” kategorisi ve “karşıhaber” kategorisi şeklinde ayrımlanmıştır.“Ana haber” kategorisine Başbakan’ın,Sağlık Bakanı’nın, YükseköğretimKurulu’nun ve bazı ilgili bakanlıklarınaçıklamaları dahil edilmiş bunlar gazeteninkurguladığı haber anlayışı ve cümleyapılarına göre incelenerek olumlu,olumsuz ve nötr şekilde yeniden kendiiçinde sınıflandırılmıştır. Bu grup ayrıcaresmi kurum haberleri başlığı altındayeniden toparlanmıştır. Aynı şekilde “karşıhaber” kategorisinde ise sivil toplumkuruluşlarının, çalışan örgütlerinin,muhalefet partilerinin ve bazı özel hastanetemsilcilerinin haberleri dahil edilmiş oluphaberler gazetelerin haber anlayışı vecümle yapıları göz önüne alınarak olumlu,olumsuz ve nötr olarak kendi içindekategorize edilmiştir. Bu grup ayrıca resmiolmayan kurum başlığı altında yenidenhaber sayıları toplanarak toplam habersayıları yeniden incelenmiştir. Dönersermaye, ek ödeme, performans, tam gün,kalite ve hasta güvenliği kavramları her ikigazetedeki haberlerde ne sıklıklatekrarlandığı belirlenmiştir. Çalışmadabahsi geçen kavramlarla ilgili olarak kamuhastanelerinin ve özel hastanelerinhaberlerine ne sıklıkla yer verildiğiaraştırılmıştır.4.2. Veri Toplama Tekniğiİçerik analizi tekniğine ilişkin birçok tanımyapılmaktadır. Bu tanımlamalar tekniğeilişkin yapılan çalışmalarla birlikte netlikkazanmıştır. İçerik analizi yöntemininkuramsal temellerini ortaya atan ilk kişiBerelson olup, iletişim araştırmalarındaiçerik analizi alanında çalışması dabulunmaktadır (Berelson, 1952).Berelson’a göre içerik analizi, iletişiminaçık belirgin nesnel, sistematik ve niceltanımlamasına yönelik bir araştırmatekniğidir (Gökçe, 2006: 35).341


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110İçerik analizi tekniği, önceden belirlenmişsınıflamalar (Geray, 2006: 147)çerçevesinde belge, doküman veya mülakatkayıtlarının incelenmesini sağlayan“araştırmacıyı toplanan verilere aşinaetmekte ayrıca verilerin daha ileri analizleriçin kullanılmasını da kolaylaştırmaktadır(Altunışık vd., 2004: 234).4.3. Verilerin AnaliziYapılan bu çalışmada 1 Ocak 2003 ile 24Aralık 2013 tarihleri arasında Zaman veHürriyet gazetelerinin internet sayfalarındaperformansa dayalı ek ödeme sistemi,döner sermaye, kalite ve hasta güvenliğikavramlarının yer aldığı haberlerincelenmiştir.İçerik analizi uygulamasına tabi tutulan208 habere ilişkin bulgular alt başlıklarhalinde şu şekilde belirlenmiştir.Tablo 1: Yayın organlarından seçilentoplam haber sayısıHaber Sayısı Zaman HürriyetToplam 140 68İncelemeye alınan haberlerin gazetelerdekidağılımında Zaman gazetesi 140 habereyer verirken Hürriyet gazetesi ise 68habere yer vermiştir. Bu haberler aşağıdabelirlenen kategoriler içerisinde analizedilmiştir.Tablo 2: Resmi kurumlara aithaberlerin tonuAna Haber Zaman HürriyetOlumlu 52 15Olumsuz 6 5Nötr 38 12Toplam 96 32Resmi kurumların ve resmi niteliği olankişilerin performans, döner sermaye, kaliteve hasta güvenliğine ilişkin açıklamalarıana haber başlığı altında gazetelerin haberiolumlu, olumsuz ve nötr şekilde yerverdikleri sayılar yukardaki gibidir. Bunagöre konuya ilişkin Zaman’da 96 anahabere, Hürriyet’te ise 32 ana habere yerverilmiştir. Bunlardan olumlu haber sayısıZamanda 52 iken Hürriyet’te ise 15;olumsuz haber sayısı Zaman’da 6 ikenHürriyet’te 5;nötr haber sayısı iseZaman’da 38 olmuş ve olumlu haberlerdendaha az yer bulmuştur. Hürriyet’te ise 12342


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110haberin nötr şekilde verildiğibelirlenmiştir.Tablo 3: Resmi olmayan kurumlara aithaberlerin tonuKarşı Haber Zaman HürriyetOlumlu 21 29Olumsuz 1 0Nötr 22 7Toplam 44 36Bu kategoride resmi olmayan kurumlar,meslek örgütleri, çalışanların örgüt ilişkisiolmadan yaptıkları açıklamalar, muhalefetpartilerinin açıklamaları toplanarakhesaplanmış bu haberlerin veriliş şekli yineolumlu, olumsuz ve nötr olarak kategorizeedilmiştir. Zaman gazetesi olumsuz 1habere yer verirken Hürriyet gazeteolumsuz tek haber yayınlamamıştır. Zamanolumlu ve nötr haber sayısınıdengelemişken Hürriyet nötr haberdenziyade olumlu haberlere daha çok yervermiştir. Burada Zaman gazetesinin resmikurumların haberlerine daha çok yerverdiğini buna karşılık Hürriyetgazetesinin ise STK ve çalışan örgütlerinedaha çok yer verdiği görülmektedir.Tablo 4: Yayın organlarındakihaberlerde kullanılan kavramlarınsıklığıKavramlar Zaman HürriyetDöner Sermaye 53 57Kalite 20 1Performans 14 16Ek ödeme 33 16Tam gün 30 12Hasta güvenliği 14 4Zaman ve Hürriyet’ten seçilen 208 haberdeen çok kullanılan ifadeler yukarıdakitabloda belirlenmiştir. Kavramların toplamhaber sayılarıyla uyumluluğu dikkatealınmamıştır. Aynı haber içinde aranılankavramlara rastlandığı için bir kavrambirden çok kez sayılmıştır. Buna görekalite ile ilgili haber sayısına Zamangazetesi 20 haberde yer verirken Hürriyet 1haberde yer vermiştir. Hasta güvenliğiyleilgili olarak Zaman gazetesinde 14 habereyer verilirken Hürriyet gazetesinde 4 haberyer almıştır. Bu iki kavramın toplamsayısının 6 katı oranında diğer kavramlarayer verildiği belirlenmiştir. Buna göre heriki yayın organının hasta güvenliği vekaliteye ilişkin haberleri arka planaattıkları ortaya çıkmaktadır. Dikkat çekici343


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110olan diğer bir durum ise döner sermayekavramının haberlerde daha çokkullanıldığı bununla birlikte “tam gün”kavramının da diğer kavramlardan dahaçok ön plana alındığı konunun başlı başınahaber yapıldığı da belirlenmiştir.Tablo 5. Habere konu olan hastaneler(kamu / özel)Hastaneler Zaman HürriyetKamu47 46hastaneleriÖzel hastaneler 9 0Seçilen haberlere konu edilen alanlartarandığında Zaman gazetesi 47 haberdekamu hastanelerine yer verirken 9 haberdeözel hastanelere yer vermiştir. Özelhastanelere kalite ve hasta güvenliğiyleilgili açıklamalarından dolayı yer verdiğibelirlenmiştir. Hürriyet ise 46 haberdekamu hastanelerine yer verirken özelhastanelere yer vermediği belirlenmiş olupkalite ve hasta güvenliğiyle ilgili olarakyapılan haberlerde kamu hastanelerindenveya resmi kurumlardan yapılanaçıklamalar dikkate alınmıştır. Kamuhastanelerinin temsiliyetinin her iki yayınorganında daha fazla olduğu saptanmıştır.Tablo 6. Yayın organlarının haberlerinekaynaklık eden kurumlarHaberinZaman HürriyetKaynağıSTK 51 30Bakanlık 65 23Zaman ve Hürriyet gazetelerinde yer alanhaberlere kaynaklık eden gruplarincelemeye alındığı resmi olmayan gruplarSTK başlığı altında, resmi olan kurumlarise Bakanlık başlığı adı altında kategorizeedilmiştir. Burada bu iki grupla ilgiliolarak belirlenen sayılar toplam habersayılarıyla uyumluluğu dikkatealınmamıştır. Buna göre Zaman, STKhaberlerine Bakanlık haberlerineoranlarınla daha az yer vermişken,Hürriyet STK haberlerine Bakanlıkhaberlerinden daha fazla yer vermiştir. Buda iki gazetenin haber kaynağıkullanımındaki farklılığı göstermektedir.5. SONUÇBu çalışmada Sağlık Bakanlığı tarafından2003 yılından bu yana uygulanmayaçalışılan performansa dayalı ek ödeme344


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110sistemi, döner sermaye konusu buna bağlıolarak sağlık kurumlarında kalite ve hastagüvenliğine ilişkin çalışmaların medyadakitemsiliyeti araştırılmaya çalışılmıştır.resmi olmayan kurumlara yer vermişken;Hürriyet ise resmi olmayan kurumları 36haberde, resmi olan kurumlara ise 32haberde yer verdiği belirlenmiştir.Çalışmada basın yayın organlarından olanZaman ve Hürriyet gazetelerinin internetsayfalarından 1 Ocak 2003 ile 31 Aralık2013 tarihleri arasında yayınlanan haberlerincelenmeye çalışılmıştır. Araştırmadainternet sayfaları üzerinden “dönersermaye, ek ödeme, performans, kalite vehasta güvenliği bunun yanındakamuoyunda sıkça tartışılan tam günyasası” gibi kelimeler aranmıştır. Çıkanhaberler içinde araştırmaya konuedilebilecek Zaman’da 140, Hürriyet’tenise 68 haber seçilmiştir.Haberlerde resmi kurumlar ve resmiolmayan kurumların haberleri, bunlarınhaber dilindeki tonu araştırılmıştır.Olumlu, olumsuz ve nötr olarak belirlenenkategoriler çerçevesinde resmi kurumlar veresmi olmayan kurumların haberleriincelenmiştir. İncelemelerde Zaman 96haberde resmi kurumlara, 44 haberde iseHaberlerin veriliş tonuna bakıldığında iseZaman 52 haberde resmi kurumlarınaçıklamalarını olumlu olarak sayfalarınataşırken resmi olmayan kurumlara 21haberde olumlu olarak yer vermiştir.Resmi kurumlar aynı yayın organında 6kez olumsuz şekilde yer alırken resmiolmayan kurumların açıklamaları 1 kezolumsuz şekilde yer bulmuştur. Gazeteninresmi kurumların açıklamalarını toplamhaber içinde daha çok olumladığı ya danötr olarak yer verdiği saptanmıştır.Hürriyet gazetesinde ise 32 haberde resmikurumlara, 36 haberde ise resmi olmayankurumların açıklamalarına yer verdiğibelirlenmiştir. Gazete bakış açısı veideolojik duruşu nedeniyle resmikurumların açıklamalarına daha olumsuzşekilde yer verirken, resmi olmayankurumlara ait haberlerde daha olumlu birdil kullanmıştır. Buna göre resmi olamayan345


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110kurumlara ait haberler 29 yerdeolumlanmışkenolumsuznitelendirilebilecek hiçbir habere yerverilmemiştir. Yine bu kurumlara aithaberlere 7 kez nötr şekilde yer verilmiştir.Çalışmada yapılan kavram taramalarındaaynı haber içinde döner sermaye, eködeme, performans ve tam günkavramlarına rastlanmış bunlar habersayılarına uyumluluğu dikkate alınmadanhesaplanmıştır. Buna göre Zaman’da 53kez döner sermaye, 14 kez performans, 33kez ek ödeme, 30 kez tam gün kavramlarısayılmıştır. Hürriyet gazetesi ise 57 kezdöner sermaye, 16’şar kez performans veek ödeme, 12 kez tam gün kavramlarınatoplam haber sayıları içinde yer verdiğibelirlenmiştir.Çalışmada kalite ve hasta güvenliğikavramlarına yayın organlarının kaç kezverdiği de hesaplanmıştır. Buna göreZaman 20 kez kalite kavramına, 14 kez dehasta güvenliği kavramlarına veaçıklamalarına yer vermişken; Hürriyet 1kez kalite kavramına 4 kez de hastagüvenliği kavramlarına ilişkin haberler veaçıklamalar içeren metinlere yer vermiştir.Bu bağlamda hasta güvenliği ile sağlıkkurumlarında kaliteye ilişkin haberlerindiğer haberlere göre daha az yayınlandığıyine Zaman gazetesinin hasta güvenliği vekalite uygulamalarını Hürriyet gazetesinegöre sayfalarına daha çok taşıdığıbelirlenmiştir.Seçilen haberlerde resmi olmayankurumlar içinde STK’lar, meslek örgütlerive muhalefet partilerinin açıklamaları dadâhil edilerek yapılan haberlerin bilgikaynağı kategorisi incelendiğinde Zamangazetesinin 51 haberde resmi olmayankurumların kaynaklığını, Hürriyet’in ise 30haberde bu kurumların kaynaklığını gözönüne alarak haber yaptığı belirlenmiştir.Bunun yanında Zaman gazetesinin resmikurumların kaynaklık ettiği 65 haberesayfalarında yer verdiği, Hürriyetgazetesinin ise 23 haberde bu kurumlarınkaynaklığını benimseyerek haber yaptığıbelirlenmiştir. Burada göz önüne alınmasıgereken Zaman gazetesinin resmikaynaklara daha çok yer vererek sağlık346


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110kurumu çalışanlarının taleplerini sıralayanmeslek örgütlerini geri plana ittiğidir.Bunun yanında Hürriyet gazetesi ise resmiolmayan kurumlara daha fazla yer vererekkarşılıklı bir medya kullanımının olduğunusöylemek mümkün olacaktır.Kategorilerden bir diğeri ise kamuhastanelerinin özel hastanelere oranla dahaçok haberlerde temsiliyetinin olduğubölümdür. Buna göre kamuoyuna kamuhastanelerinin daha çok gösterildiği ve biryönlendirmenin söz konusu olduğudur.Zaman 47 haberde, Hürriyet ise 46 haberdekamu hastanelerine yer verirken yineZaman 9 haberde özel hastanelerisayfalarına taşımış buna karşılık Hürriyetherhangi bir özel hastaneyi haberlerinekonu etmemiştir. Zaman’da özelhastanelerin temsiliyetine ise hastagüvenliği ve sağlık kurumlarında kaliteçalışmalarına yönelik atılan adımlardandolayı yer verilmiştir.Tüm bu analiz çalışması göstermiştir kimedya gündem oluşturma yaklaşımınıbenimseyerek kamuoyunu yönlendirmeişlevini yerine getirmektedir. Sağlıkçalışanlarının taleplerinin, maddihesapların, döner sermaye, ek ödeme, tamgün gibi konuların halkın gündeminegirmesi için içeriklerin hazırlandığıbelirlenmiştir. Sağlık hizmetitüketicilerinin taleplerinin geri planaatıldığı ya da daha az yer verildiği, sağlıkkurumlarında kalite çalışmalarına ilişkindetaylara yer verilmediği, hasta veyakınlarını ilgilendiren hasta güvenliğineilişkin konuların göz önündebulundurulmadığı sadece çalışan haklarınınve buna bağlı olarak resmi kurumlarınaçıklamalarının yer aldığı belirlenmiştir.KAYNAKÇAAKDAĞ, R. (2007). “Sağlık HizmetleriAnlayışında Değişim: SağlıkBakanlığı Performans YönetimiModeli”, Sağlık SektöründePerformans Yönetimi: TürkiyeÖrneği (drl. Hamza Ateş, HarunKırılmaz ve Sabahattin Aydın),Ankara: Asil Yayınları, sayfa: 246-250.ALTUNIŞIK, R. vd. (2004). SosyalBilimlerde Araştırma Yöntemleri347


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110SPSS Uygulamalı, Adapazarı:Sakarya Kitapevi.AYDIN, S. (2007). “Sağlıkta DönüşümProgramı ve Sağlık HizmetlerindePerformans Yönetimi AnlayışınaGeçiş”, Sağlık SektöründePerformans Yönetimi: TürkiyeÖrneği (drl. Hamza Ateş, HarunKırılmaz ve Sabahattin Aydın),Ankara: Asil Yayınları, sayfa: 252-277.AZİZ, A. (2010). İletişime Giriş, 3. Baskı,İstanbul: Hiperlink Yayınları.BALCI, A. ve KIRILMAZ, H. (2005).“Performansa Dayalı ÜcretlendirmeSistemleri ve Kamu SektöründeUygulanabilirliği: SağlıkBakanlığı’nda Döner SermayeGelirlerinden Performansa DayalıEk Ödeme Sistemi”, Bilgi ÇağındaTürk Kamu Yönetiminin YenidenYapılandırılması-I (drl. AhmetNohutçu ve Asım Balcı), İstanbul:Beta Yayınları, sayfa: 169-201.BERELSON, B. (1952). Content Analysisin Communication Research,Glencoe: Free Press.ÇINARLI, İ. (2007). Sağlık İletişimi veMedya, Ankara: Nobel Yayınları.DEMİR, M. (2009). “T.C. SağlıkBakanlığı Performans ve KaliteStratejisi - Yeni Yaklaşımlar”,Uluslararası Sağlıkta Performansve Kalite Kongresi Bildiriler KitabıCilt 1 (drl. Harun Kırılmaz),Ankara: Sağlık Bakanlığı Yayınları,sayfa: 33-39.DEMİR, B. vd. (2008). “HastaGüvenliğinde Devletin (SağlıkBakanlığı’nın Rolü)”, HastaGüvenliği Yaklaşımları (drl. HaydarSur), İstanbul: Medipolitan Eğitimve Sağlık Vakfı Yayınları, sayfa:65-88.DEMİR, M. (2007). “Sağlık BakanlığıPerformansa Dayalı ÜcretlendirmeSistemi”, Sağlık SektöründePerformans Yönetimi: TürkiyeÖrneği (drl. Hamza Ateş, HarunKırılmaz ve Sabahattin Aydın),Ankara: Asil Yayınları, sayfa: 279-305.ERDOĞAN, İ. (2011). İletişimi Anlamak,4. Baskı, Ankara: Erk Yayınları.ERDOĞAN, İ. ve ALEMDAR, K. (2002).Öteki Kuram, Ankara: ErkYayınları.GERAY, H. (2006). ToplumsalAraştırmalarda Nicel ve NitelYöntemlere Giriş, Ankara: SiyasalKitabevi.GERBNER, G. (2010). “Kitle İletişimAraçları ve İletişim Kuramı”, Kitleİletişim Kuramları (drl. ErolMutlu), Ankara: Ütopya Yayınları,sayfa: 75-100.GÖKÇE, O. (2006). İçerik AnaliziKuramsal ve Pratik Bilgiler,Ankara: Siyasal Kitabevi.348


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110GÜLER, H. (2009). “Açılış Konuşması”,Uluslararası Sağlıkta Performansve Kalite Kongresi Bildiriler KitabıCilt 1 (drl. Harun Kırılmaz),Ankara: Sağlık Bakanlığı Yayınları,sayfa: 14-16.GÜVEN, R. (2007). “Dezenfeksiyon veSterilizasyon UygulamalarındaHasta Güvenliği Kavramı”, 5.Ulusal Sterilizasyon DezenfeksiyonKongresi Bildiri Kitabı (drl. MuratGünaydın, Recep Öztürk, SercanUlusoy, Meral Güntekin, sayfa:411-422.Hasta ve Çalışan GüvenliğininSağlanmasına Dair Yönetmelik(2011). 6 Nisan 2011 tarih ve27897 sayılı Resmî Gazete.IŞIK, M. (2012). Kitle İletişim TeorilerineGiriş, 4. Baskı, Konya: EğitimYayınevi.İNCEOĞLU, Y. (2011). “MedyaOkuryazarlığı”, Medyayı DoğruOkumak (drl. Nurçay Türkoğlu veMelda Cinman Şimşek), İstanbul:Parşömen Yayıncılık, sayfa: 20-35.İRVAN, S. (2001). “Gündem BelirlemeYaklaşımının Genel BirDeğerlendirmesi”, İletişim Dergisi,Sayı 9, sayfa: 69-106.KAYA, R. (2009). “Türkiye’de Kitleİletişimi Dün-Bugün-Yarın”,Türkiye Siyasal Yaşamında1980’ler Sonrası Gelişmeler veMedya (drl. Korkmaz Alemdar),Ankara: Gazeteciler CemiyetiYayınları, sayfa: 233-243.KIR BİÇER, E. vd. (2013). “HastaGüvenliğine İlişkin DüzenlenenHizmet İçi Eğitimin HemşirelerinBilgi Düzeyine Etkisi”,Hemşirelikte Eğitim ve AraştırmaDergisi, Cilt 10, Sayı 1, sayfa: 14-20.KIRILMAZ, H. (2012a). “SağlıkBakanlığı Performans YönetimiModelinin Hasta MemnuniyetineEtkileri: Poliklinik HastalarıÜzerine Bir Alan Araştırması”,Organizasyon ve Yönetimi BilimleriDergisi, Cilt 4, sayfa: 235-249.KIRILMAZ, H. (2012b). SağlıkHizmetlerinde PerformansYönetimi: Sağlık Bakanlığı’naBağlı Hastaneler Örneği,Yayımlanmamış Doktora Tezi,Sakarya Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü, Sakarya.KORKMAZ, O. (2012). “HemşirelerinHasta Güvenliği KonusundaYöneticilerinTutumunuAlgılayışı”, Dokuz EylülÜniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 4,sayfa: 91-112.MCQUAIL, D. ve WİNDAHL, S. (2005).İletişim Modelleri, (çev. KoncaYumlu), İmge Yayınları, Ankara.349


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:82 K:110OECD, (2008). OECD Sağlık Sistemiİncelemeleri: Türkiye, OECDYayınları.OSKAY, Ü. (1992). Kitle HaberleşmesiTeorilerine Giriş, 4. Baskı, DerYayınları, İstanbul.OVALI, F. (2010). “Hasta GüvenliğiYaklaşımları, Sağlıkta Kalite vePerformans Dergisi, Sayı 1, sayfa:33-43.Performans Dergisi, Sayı 3, sayfa:93-118.WHİTE, D. M. (1950). “The gate keeper:A case study in the selection ofnews”, Journalism Quarterly, Cilt27, sayfa: 383-391.YAYLAGÜL, L. (2006). Kitle İletişimKuramları, Dipnot Yayınları,Ankara.RİGEL, N. (2000). İleti TasarımındaHaber, Der Yayınları, İstanbul.RİGEL, N. (1995). Haber, Çocuk veŞiddet, Der Yayınları, İstanbul.Sağlık Bakanlığı (2003). SağlıktaDönüşüm, Sağlık Bakanlığı Yayını,Ankara.Sağlık Hizmeti Kalitesinin Geliştirilmesive Değerlendirilmesine DairYönetmelik (2013). 6 Ağustos 2013tarih ve 28730 sayılı Resmî Gazete.SEZGİN, D. (2011). Tıbbileştirilen YaşamBireyselleştirilen Sağlık, AyrıntıYayınları, İstanbul.TABAK, R. S. (1999). Sağlık İletişimi,Literatür Yayınları, İstanbul.TUNÇEL, M. vd. (2012). “PerformansSistemine Medyanın BakışınıAnlamak: Performans KonuluSağlık Haberleri Üzerine BirAraştırma”, Sağlıkta Kalite ve350


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112TANZİMAT DÖNEMİ ROMANLARINDA KADIN 1THE WOMEN IN NOVELS OF TANZIMAT PERIODPınar BAYRAMEge Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Genel Gazetecilik Anabilim Dalı, Doktora Öğrencisipinarbayram@windowslive.comÖzet: Tanzimat dönemi romanları Türk siyasitarihinin önemli arşivlerinden biridir.Dolayısıyla bu romanları birer edebiyat ürünüolarak görmek hatalı bir görüş olacaktır. Buçalışmada modernleşmenin taşıyıcıları olarakgörülen kadınların, Tanzimat Döneminde,günlük yaşamda karşılaştıkları problemlerineodaklanılmaktadır. Dönemin roman yazarlarıeserlerinde, Osmanlı toplumunda evlilik,boşanma, namus, yasak aşk gibi değerlerikadınlar üzerinden incelemişlerdir. Ayrıca kadınhakları konusuna da yüzeysel olarakdeğinmişlerdir. Kadına dair sorunların ilk kezçok boyutlu kaleme alındığı Tanzimat dönemiromanlarını incelemek, bugünü yorumlamadafarklı bir bakış açısı olarak değerlendirilebilir.Tanzimat döneminde kadınların toplumsalyaşamda maruz kaldığı problemler, bugün halatartışılmakta ve çoğu kadının problemleriolmaya devam etmektedir.Anahtar Kelimeler: Modernleşme, Evlilik,Boşanma, Gündelik Yaşam, NamusAbstract: The novels of the Tanzimat period areone of the most important archives of Turkishpolitical history. Therefore seeing novels just asliterature will be a mistaken opinion. In thisstudy, the object is to focus on problems of thewomen who are bearers of modernization, in thetransition phase to civic culture from traditionalculture, in their daily life. The novelistsanalyzied social values like marriage, divorce,virtue, in their novels. Additionally theysuperficially interested with feminism.Therefore this study assessed as a differentperspective for comment today. Because theseproblems of women in social life at Tanzimatperiod are still being debated and a lot of womencontinue to live these problems today.Key Words: Modernization, Marriage, Divorce,Daily Life, Virtue1 Bu makale “19. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma Aracı Olarak Roman” adlı yüksek lisanstezimden esinlenerek oluşturulmuştur. BAYRAM, Pınar (2011), 19. Yüzyıl Osmanlı Devleti’ndeBatılılaşma Aracı Olarak Roman, Muğla Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu YönetimiAnabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla.351


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112GİRİŞTanzimat dönemi romanlarındayeni ve modern toplumun ancak yeni vemodern kadınlar tarafındankurulabileceği fikri, Cumhuriyet’inilanına kadar edebi eserlerin ortaktezlerinden biri hâline gelmiştir(Coşkun, 2010:1). Bu dönemde erkekromancıların yanında Fatma Aliye,Güzide Sabri, Halide Edip Adıvar gibikadın romancılar da edebiyat sahnesineçıkarak, modernleşen kadınınmeselelerini “kadın gözüyle” elealmışlardır.Tanzimat ve sonrasında kadınlar,toplumdaki statüleri, aile içindekiyerleri ve giyim kuşamlarıyla toplumdaneredeyse değişimin ölçüsü, göstergesive simgesi olmuşlardır. Osmanlı’dakadın meselesi, Tanzimat’tan beri“modernleşmeci” bir zihniyetle elealınmaya çalışılmış ve kadın, toplumungeri kalmışlığında bir odak noktasıolarak görülüp ilerleme için çözülmesigereken bir konu olarak gündemegelmiştir (Karataş, 2009:1657).Çalışmada dönem romanlarınınincelenmesiyle kamusal alanda kadınınyeri, evliliklerde ve boşanmalardakadının karşı karşıya karşılaştığısorunlar incelenecek, yazarlarıngörüşlerisorgulanacaktır.karşılaştırılarakİnceleme ilk romanın yazıldığı1872 yılından 1914 Birinci DünyaSavaşı arasındaki yılları arasınıkapsamıştır. Çalışmada yer alan romanyazarları Ahmet Mithat Efendi 2 , AhmetHilmi 3 , Ahmet Ahmet Rasim 4 , FatmaAliye 5 , Namık Kemal 6 , RecaizadeMahmut Ekrem 7 , Mehmet MehmetRauf 8 , Mehmet Celal 9 , Saffeti Ziya 10 ,Saffet Nezihi 11 , Nabızade Nazım 12 ,Şemsettin Sami Sami Samipaşazade2 Acaib-i Alem, Çengi, Dürdane Hanım, FelatunBey ve Rakım Efendi, Jön Türk, Müşahedat adlıeserleri incelenmiştir.3 Amak-ı Hayal adlı eseri incelenmiştir.4 Meşakk-ı Hayat, Güzel Eleni ve Leyal-iIzdırab adlı eserleri incelenmiştir.5 Muhadarat ve Udi adlı eserleri incelenmiştir.6 Cezmi ve İntibah adlı eserleri incelenmiştir.7 Araba Sevdası adlı eseri incelenmiştir.8 Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Eylül adlıeserleri incelenmiştir.9 Küçük Gelin adlı eseri incelenmiştir.10 Salon Köşelerinde adlı eseri incelenmiştir.11 Zavallı Necdet adlı eseri incelenmiştir.12 Zehra adlı eseri incelenmiştir.352


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112Sezai 13 , Vecihi 14 , Güzide Sabri 15 , HalitZiya Uşaklıgil 16 , Hüseyin RahmiGürpınar 17 , Bekir Fahri 18 , Raif NecdetKastelli 19 , Mehmet Mizancı Murat 20 ,Cemil Süreyya 21 ve Şemsettin ŞemsettinSami Sami Sami’dir 22 . Adı belirtilenroman yazarları ve romanları arasındakadın konusunu ele alan verilerçalışmaya dahil edilmiştir.TanzimatKadınların Gündelik YaşamıOsmanlıDöneminderomanlarında,kadınların çoğunlukla günlük yaşamınıgeçirdiği mekânlar, evleri olmuştur. Evdüzeni ise haremlik ve selamlık olarakikiye ayrılmakta, erkekler harem13 Sergüzeşt adlı eseri incelenmiştir.14 Mehcure ve Hikmet adlı eseri incelenmiştir.15 Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi adlıeseri incelenmiştir.16 Ferdi ve Şürekası, Bir Ölünün Defteri, Mai veSiyah, Aşk-ı Memnu,17 Gulyabani, Mürebbiye ve Nimetşinas adlıeserleri incelenmiştir.18 Jönler adlı eseri incelenmiştir.19 Uful adlı eseri incelenmiştir.20 Turfanda Mı Yoksa Turfa Mı? Adlı eseriincelenmiştir.21 Siyah Gözler adlı eseri incelenmiştir.22 Taaşşuki Talat ile Fitnat adlı eseriincelenmiştir.tarafına, kadınlar ise selamlık bölümünegirememektedir(AhmetRasim,2004:66).Kadınların nadir girebildiğiortak yaşam alanlarından toplu taşımaaraçları da aynı bölünmeye maruzkalmıştır. Örneğin bu dönemde OsmanlıŞehri Hayriye vapurlarında oturmadüzeni haremlik ve selamlıktır.Vapurların arkasında kadınlar ileerkekleri ayıran bir perde bulunmaktadır(Ahmet Rasim,2004:44). Ortakkullanılan bu alanlarda, özellikle inişçıkışlarda, kadınlar özenli davranmakzorundadır. Çünkü vapurlar iskelededurduğunda kadınların, erkeklerinönünden geçmesi utanılacak birdurumdur (Ahmet Mithat,2005:12).(…) İşte başkalarının namuslukadınlarını, böyle kendilerine hasretgözünü diken ve çamurlaşangirişte, çıkışta dizleri dibinden geçirmeksorununa, otuz yıldır çözümbulamamış şirketin, bu durumda ki halide kınanacak gibi değil midir?(Ahmet Mithat, 2005:12).353


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112Bu dönemde kadınların tiyatroyaveya Frenk mahallerine gitmelerine dehoş bakılmamakta, halk bunu çeşitlibahanelerle dile getirip olayçıkartmaktadır. Kadınların kocalarıylasokağa çıkmaları bile toplum tarafındanayıp görülmekte, hatta mesireyerlerinde 23 kocalarıyla beraberoturmalarına polis engel olmaktadır(Mehmet Rauf,1997:36).Bugün bir kadının kocasıylasokağa çıkması halen ayıp görülüyor,hatta gezinti yerlerindeberaberoturmalarına polis engel oluyor(Mehmet Rauf, 1997:36).Görüldüğü gibi kamusal alandakadına sınırlı bir yaşam alanıöngörülmüştür. Bu dönemde kadınlar,vakitlerinin çoğunu evlerindeki pencerekenarlarında veya cumbada geçirirler vesokaktan geçenleri seyrederler(Şemsettin Sami, 2011:83). Genç KızKalbi romanında, İstanbul kadınlarınıanlatan Mehmet Rauf, bu kadınların,hayatlarını dedikoduya ayırdıklarını, her23 Bunun nedeni ise mesirelere giden kadın veerkeklerin mektuplaşma ya da görüşmeleri gibisebeplerle bu alanların adaba aykırı yerlerolarak tasvir edilmesidir (Vecihi, 2003:10).yerde bağdaş kurup birbirleriniçekiştirerek yaşadıklarını anlatmaktadır(Mehmet Rauf, 1997:18). AhmetRasim’e göre kadınların kapalı biralanda yetişmeleri ve eğitimsizlikleri,onların “hiçbir düşüncelerinin evduvarlarının ardından dışarı yansıyacakkadar derin” olmamasına sebep olur(Ahmet Rasim, 2004:47).Romancıların kadınlaraverilmesi gereken özgürlük alanıbakımından uzlaştıkları söylenemez.Örneğin, Ahmet Rasim, kadının erkeğeşiddetli bir biçimde ihtiyacı olduğunudüşünür. Bunun nedeni ise erkek (koca)evlilik kurumu ile kadını toplumsalbaskılardan korur ve kadınlarınbağımsız davranmalarını kolaylaştırır(Ahmet Rasim,2004:54). MehmetRauf’un, Eylül romanında halktarafından benimsenen “kadın kocasınaitaate tamamen mecburdur” düşüncesidile getirilmiştir (Mehmet Rauf,2005:37). Uşaklıgil ise kadınları incefidanlara benzetir. “Kadınlar boylarınındoğrultularını korumak için bir desteğe354


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112yani bir erkeğe muhtaçtırlar” (Uşaklıgil,1984:41).Ataerkil yapının sürdürüldüğügeleneksel Osmanlı toplumu, kadınıerkeğe muhtaç bir biçimde kurgularken,Mehmet Rauf kadın kahramanınıngözüyle bu durumu eleştirir. MehmetRauf’un tespitleri duygusallıktan çokrasyonalite içerir. Yazar, Genç KızKalbi romanında, kadın ve erkekarasında özgürlük kıyaslaması yapmışve kadının erkeğe muhtaç olarakyaşamasının, kadın için aşağılayıcı birdurum olduğuna değinmiştir (MehmetRauf,1997:47).Mesela Behic Bey, şimdiistediğini yapmakta, istediğinigörmekte, istediğini sevmekteserbesttir; arzu ettiği zaman istediğiyere gider, istediği adamlarlagörüşür, istediği şeylerle meşgulolur. Bizim bu esir hayatımıza göre nekadar imrenilecek bir hayat!... İşte,ben, ne istediğim vakit sokağaçıkabilirim… Ne de istediğim şeyiyapabilirim, ne istediğim yeregidebilirim… Çünkü kadınım…Yani iradesiz, arzusuz, kudretsizbir aciz, bir esir… (Mehmet Rauf,1997:47).Dönemin roman yazarları,kaleme aldıkları romanlarda “idealkadın” tasvirleri de yapmışlardır. AhmetRasim’e göre kadın, evini temizlemeli,düzenli olmalı ve kocasının her türlükahrını çekmelidir. Kadının tavırları vekonuşması da onun kadınlığınıdesteklemektedir(AhmetRasim,2004:57).Evin içi çok temiz ve düzenliydi.Bu durum, karşılayanın gerçekten“kadın” olduğunu belli ediyordu;tavırları ve konuşması da bunukanıtlıyordu (Ahmet Rasim, 2004:57).Mizancı Murat ise kadına biçilenev içi görevlerin, toplumsal bir işlevininolmadığına dikkat çeker.Bir kadının marifetleri yalnızkocasının zevklerini hoşnut etmekse,“kadın” demek erkeklerin gerekliihtiyaçlarını giderecek, eksiğinitamamlayacak “ev eşyası” demekdeğil mi? (Mizancı Murat, 2010:112).355


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112Mizancı Murat sorgulamayıseçerken, Mehmet Rauf bir adım dahaatarak kadını kapalı alanlardanuzaklaştırmaya çalışır. Yazarın tespitleriçözüm odaklıdır. O, bir kadınınkocasının sosyal hayatına katılabilmesive hayatına eşlik edebilmesi gerektiğinisavunur. Kadınları örtülü bulundurmak,onları hayattan dışlamak demekdeğildir. Ayrıca devletin kadınlarınahlakını korumak için kılık kıyafetlerinekarşı düzenlemeye gitmesini deeleştiren yazar (Mehmet Rauf,1997:32),kılık kıyafet düzenlemeleri altındaanılan çarşaf konusunu adi bir politikoyuncak olarak görür.Kadınların örtülü olmasıgerekse örtünsünler. Onları örtülübulundurmak hayatımızdan çıkarmakdemek midir? Bugün bir kadınınkocasıyla sokağa çıkması halenayıp görünüyor, hatta gezinti yerlerindeberaber oturmalarına polis engeloluyor. Sorun bu kadar önemliyken buhanımların bahsettikleri çarşafoyunları adi bir oyuncaktan ibaret kalır.Bence bizde bugün kadın meselesiyalnızca bundan ibarettir (MehmetRauf,1997:36).Tanzimat dönemi romanlarındakadınların günlük yaşamdakisorunlarının başında kamusal alanda yeralamamaları ve ev işleriylegörevlendirilmeleri gelmektedir. Bukonuda Mehmet Rauf, Genç Kız adlıkitabında döneme göre ilerici görüşlerortaya atmıştır.Evlilik ve BoşanmaErgenlik dönemlerine kadareğitim alıp erkeklerle aynı ortamıpaylaşabilen kız çocukları, ergenlikleberaber evlilik için hazırlanmayabaşlamaktadır. Osmanlı toplumundaevlilik ve buna bağlı olarak aile pek çokaçıdan incelenmesi gereken önemli birkurumdur. Romanlarda yazarlar,özellikle görücü usulü evliliklereeleştirilerini yoğunlaştırırlar. Onlaragöre bu konuda Osmanlı toplumunungeleneksel yapısı ve zihniyeti değişimeuğramalıdır.356


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112Şemsettin Sami, Taaşşuk-i Talatile Fitnat’ta kadın ve erkeklerinbirbirlerini görmeden evlendirmelerinekarşı çıkmış, gençlerin kararlarına saygıduyulmasının gereği üzerindedurmuştur.Benim beğendiğimi, seninbeğendiğini oğlum beğenir mi bakalım?Hep alem nasıl yaparsa biz de öyleyapalım diyorsun. Lakin görmez misinki halkın çoğu bugün evlenir,yarın kocası karısını yahut karısıkocasını bırakır. Bin türlü rezaletolur. Olacak a, görmedik bilmedik birkız alırlar, hiç sormaksızın birkocaya verirler. Acaba çocuk okızla imtizaç edecek mi? (uyumsağlayacak mı?) Beğenecek mi?Sevecek mi? Kız da onu isteyecek mi?Babası, anası buralarını hiçdüşünmüyorlar (Şemsettin Sami,2011:28).Romanda dikkat çekilen birdiğer önemli konu, kadının kör, yaşlı yada sağır olmasının bir özür olarak kabuledilip evliliğe engel olmasıdır. Fakaterkeklerin bu özelliklere sahip olması,evlilik için engel teşkil etmez(Şemsettin Sami, 2011:37).Şemsettin Sami’nin aynıromanında dadı kalfa karakteri,gelenekçi yaklaşımını sürdürerek,evliliğin geleneksel düzeninin devamettirilmesi taraftarıdır. Aşk evliliğiyapan anne ise bu geleneğe karşı çıkar.Görüldüğü üzere kadınlarla ilgili sorunyalnızca kadın erkek ilişkilerinde değil,aynı zamanda kadınlar arasında dakuşak çatışmasına yol açmıştır. Modernkadın, eş seçiminde kadınınözgürlüğüne vurgu yaparken, gelenekselkadın geleneklerin sürdürülmesitaraftarı olmuştur.Ah biçare biz karılar! Bizi hiçinsan sırasına koymazlar! Babalarımız,istedikleri adamlara bizi hediyeverircesine verirler. O adamın tabiatınıbize sormazlar. Biz o adamlar ilegeçinecek miyiz? Orasını hiçdüşünmezler (Şemsettin Sami,2011:37).Dönemin bir başka romanı olanMeşakk-ı Hayat, benzer olarak görücüusulü evlilikleri ele alır. Kocasının357


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112çirkinliğinden yakınan kadının,kocasına olan sevgisizliği ve ondanayrılmak istemesini romanda konu alanAhmet Rasim, hikayenin merkezinekadını oturtur ve onun iç dünyasınıkeşfetmeye çalışır (AhmetRasim,2004:35).Genç Kız Kalbi’nde, MehmetRauf, görücü usulü geleneği eleştirirkenbunun bir maskaralık olduğunu belirtir(Mehmet Rauf, 1997:9-10). Özenli birterbiye ve eğitimle büyüyen kızlar,evliliklerini görücü usulü ile yanibaşkalarının fikir ve değerleridoğrultusunda gerçekleştirirler.Evlilikte sorgulanan şey mevki,zenginlik ve namustur. Ahlak vetavırlar, eğilim ve fikirler toplumca okadar değersizdir ki konuşulmaya bilegerek görülmez. Evlilikten beş on günsonra ise ilişkide çatlaklar meydanagelir, çünkü eşler arasında, fikiruyuşmazlıkları baş gösterir. Böylelikleyazara göre ailelerin yüzde doksandokuzu geçimsizlikle karşı karşıya kalırve buna neden olarak “kader”igösterirler. Halbuki yazara göre kader“insanların kendi kötülüklerine,kendilerinin verdiği bir isim”dir(Mehmet Rauf, 1997:20-21). MehmetRauf sevmenin sadece erkek ve kadınıngörüşmeleri, sohbetleri ve birbirlerinietraflıca incelemeleri ile mümkünolacağı görüşündedir (Mehmet Rauf,1997:9-10).Benzer olarak Vecihi, Mehcureromanında görücü usulü evliliktenbahsetmiş ve birbirini tanımayan ikikişinin hayatını, birleştirmenin zor birmesele olduğunu belirtmiştir. Yazar,özellikle kadının bir anda ömrünü,geleceğini, gönlünü, arzusunu tamamenbir erkeğe teslim edeceğini, bu sebepleevliliğin “tesadüfe” bırakılmamasıgerektiğini düşünür (Vecihi, 2003:9).Birbirlerini tanımadan yapılanevliliklerin olumsuz sonuçları Mai veSiyah adlı romanda da takip edilebilir.Romanın başkahramanı, Ahmet CemilEfendi’nin, kız kardeşi İkbal’in, matbaasahibinin oğluyla birbirlerini tanımadanve görmeden evlenmeleri sonucu, çiftin“fikren olduğu kadar ahlaken” deanlaşamamaları İkbal’in ölümüyle358


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112sonuçlanır. Bu duruma sebep olanİkbal’in ağabeyi Ahmet Cemil ise kızkardeşinin ölümüyle yıkılır (Uşaklıgil,1971:184-216).Osmanlı toplumunda evliliğinasıl önemi, bir aileye sahip olmaktır.Romanlarda aileye özel önem verildiğive ailenin kutsal sayıldığıgörülmektedir. Örneğin Vecihi’ninMehcure romanının kahramanı AkifBey’in en kıymet verdiği şey, “ahlakenve hissi” olarak kendisine tamamenuygun olan karısıdır (Vecihi, 2003:5).Gözünde en kıymet verdiği şey,ahlaken ve hissi olarak kendisinetamamen uygun olan karısıydı. Busayede evliliğin akıllı kişilerce takdiredilmiş olan güzelliklerindenfaydalanmıştı (Vecihi, 2003:5).Vecihi, en önemli “nimeti” hayatolarak görürken, hayatın “en şerefliyadigarını” ise evlat olarak tanımlar.Evlat, herkesin ölümünden sonraanılmasını sağlayacak eseridir (Vecihi,2003:7).Ahmet Rasim, Leyal-i Iztırapadlı eserinde “ailenin geleceği”düşüncesinin uygar toplumların birürünü olduğuna işaret eder (AhmetRasim, 2004:32).Romanlarda konu edilen aileler,genellikle geniş aile biçiminde tasviredilmiştir. Farklı olarak Eylülromanında geniş aileden çekirdek aileyegeçişin izleri görülür. Suat ve Süreyyabirlikte yaşadıkları ailelerini bırakıp,yeni bir eve taşınırlar. Mehmet Raufçekirdek ailede ev hanımlığının tek birkadına ait olmasının ise bir “cinnete”neden olabileceğini söylerken,doktorlara da yeni bir hastalıkçıkabileceğini belirtmiştir (MehmetRauf, 2005:62).Romanlarda evlilikler aynızamanda sınıf atlamanın da kolay biryolu olarak görülür. Mehmet Celal’in,Küçük Gelin adlı romanında zenginerkek, fakir kızla evlenirken, fakir ailekendisini bir düşte hisseder. AhmetMithat’ın, Felatun Bey ve Rakım Efendiromanında yine bir sınıf atlama durumugözümüze çarpar. Bir köle kızın, iyieğitim ve ahlakla eğitilip Rakım359


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112Efendi’yle evlenebilmesi bu durumunönemli bir örneğidir.Evlilikle sınıf atlama olayıerkekler için de geçerlidir. ÖrneğinUşaklıgil’in, Ferdi ve Şürakası, adlıromanında gazete çalışanı İsmailTayfur, gazetenin sahibi Ferdi Bey’inkızıyla evlenir ve işyerinin ortağı olur.Aynı şekilde Mai ve Siyah’ta AhmetCemil’in kız kardeşi, patronuyla evlenirve Ahmet Cemil işyerinde önemli birpaya sahip olur. Mürebbiye adlıromanda, Sadri’nin evlenmeden öncekihayatı sefalet içinde geçmiştir. DehriBey’e damat gelen “Sadri Efendi”, bueve girişiyle “Sadri Bey” olur.Samipaşazade Sezai’ninSergüzeşt romanında ise durumdiğerlerinden farklıdır. Bu romandaüzerinde durulan konu zengin ile fakirarasındaki uçurumdur ve fakir hep horgörülür. Dilber ile Cevat Bey’inevliliğinin gerçekleşememesi bu sınıfsaluçurumdan kaynaklanır.Sınıf atlama olayı gerçekleşsebile evliliklerin mutsuz sonuçlarınaözellikle kadınlar katlanmak durumundakalırlar. Çünkü boşanma toplumca hoşkarşılanmaz ve dul kadınlar üzerindebüyük bir toplumsal baskı vardır.Bu baskı ve baskının aşılmasıFatma Aliye’nin, Muhadarat adlıromanında açıkça görülür. Romandaana karakter olan Fazıla, olancasevgisini kocasına verir ve “mutluolacaksa da üzülecekse de hep kocasıyüzünden” olacağını kabullenir (FatmaAliye, 2005:173). Fazıla, sevmediği,mutlu olmadığı ve ahlaksızdavranışlarını tasvip etmediğikocasından toplum baskısı nedeniyleboşanmak istemez. O, herkes içinde dulolarak damgalanmaktan ve bunun içininsanlara laf anlatmaktansa sevmediğibir koca ile oturmayı göze almaktadır(Fatma Aliye, 2005:204). Fatma Aliye,romanda geleneksel değerlerin ön planaçıkarıldığı Osmanlı toplumunda kikadını ele alır. Ancak yazar, romanınilerleyen bölümünde bu yargıları yıkar.Fazıla intiharın eşiğindeyken dinikudretiyle intihar etmekten vazgeçer veevden kaçarak izini kaybettirir. FatmaAliye, takındığı modern tavrıyla360


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112romanında kadını kocasına yenikdüşürmez. Fazıla bir süre sonra hizmetçiolarak bir eve gider. Erkeğe ihtiyaçduymadan çalışmaya başlayan kadınkahraman, romanın sonunda, sadeceaşık olduğu için bir evlilik yapar.Roman tam anlamıyla gelenekseldüşünceden modern düşünceye geçişisimgelemektedir. Eve kapatılan vekocasına muhtaç kadın, iş hayatınagirmiş, kendi ayakları üzerinde durmuşve özgürleştirilmiştir.Bu örneğin tersine AhmetRasim, Meşakk-ı Hayat adlı romanındageleneksel toplum düşüncesini yansıtır.Yazar, kocasından kaçan bir kadınınkurtuluşunu, başka bir erkektebulmaktadır. Kahramanını çalıştırmayanAhmet Rasim’in romanında kadın birerkeğe “varıncaya kadar kapı kapısürünmek” zorunda kalmıştır (AhmetRasim,2004:56). Romanda kocasındanayrılan kadın, iki seçenek arasındabırakılır: ya başka bir erkekle evlenecekya da kocasıyla barışacaktır (AhmetRasim,2004:58). Ayrıca Ahmet Rasimtoplumda yaşanan kadına dairsorunlarına da değinir. Kadınlarkocalarından dayak yerken ya daonların sarhoşluklarıyla ilgilenirken bilekocalarını iyisiyle kötüsüylekabullenirler.“Öyle ama kızım, kadınların dasonuna kadar tahammül etmesi gerekir.Ben pederinin nice dayaklarınıyedim. Malımı mülkümü sattı, yedi; benyine sabrettim; fakat bir zaman geldiki benim kadınlığımı anlayarak utandı.Ondan sonra rahat ettim. Eğerdünyada rahat, oturduğumuz yerdeayağımıza gelmiş olaydı, sabrın darahatın da değeri kalmazdı. Kocanıngüzeli, çirkini olmaz. Sen hanım olda, onu sarhoşluktan vazgeçir” (AhmetRasim, 2004:51).Ahmet Rasim, Meşakk-ı Hayatadlı romanında toplumun “koca neyaparsa yapsın, kadın kocasına sahipçıkmalı” görüşüne dikkat çeker (AhmetRasim,2004:51). Yazar, kadının ya daerkeğin dayak yemesinin hoş bir durumolmadığını düşünür (AhmetRasim,2004:53) ve erkeğin kadınamaddi ya da manevi şiddet361


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112göstermesini, erkeklerin katı ve sert bireğitimle yetiştirilmelerine bağlar(Ahmet Rasim,2004:64).XIX. Yüzyıl Osmanlıtoplumunda kadın olmak toplumsal birbaskıya maruz kalmak demektir.Örneğin Mehmet Rauf’un, Genç KızKalbi romanının Sermed karakteri,kadın olmayı “kadınlar asında çirkinolmaya” benzetir ve kendisinin kadınolmasa mutlu olacağına inanır. Çünkükadınların “yazgılarına boyun eğişlerive terk edilme korkuları” Sermed’e acıverir (Mehmet Rauf, 2005:53).Az önce değindiğimiz gibimutsuz evliliklerde bir taraf olankadınların katlanmaları gereken vebaskıya sebep olan en önemli husus dulkalma korkusudur. Çünkü toplum dulkadına iyi bir gözle bakmaz. Dul kadın,hareketlerine ve yaşamına dikkat etmek,daha sınırlı yaşamak zorundadır.Cemil Süreyya, Siyah Gözleradlı romanında otuzunu geçkin dul birkadınla, henüz yirmi iki yaşında gençbir delikanlının aşkını ve bu aşkınkadını baskı altında bırakmasını konualır. Görüşmelerinin, (hem dul hem deerkeğin kendisinden yaşça küçükoluşunun) namusuna, lekegetireceğinden korkan kadın, yinetoplumsal baskı altında aşk ve ahlakarasında bocalama yaşar. Dulluğun vekendisinden yaşça küçük bir erkekleevliliğin psikolojik etkilerininincelendiği roman, kadının deliripaşığını öldürmesiyle son bulur.Ahmet Rasim Meşakk-ı Hayatadlı romanında toplumun dul kadınabakışını inceler. En küçük kabahatlerbu kadınlardan bilinmekte ve dulkadınlar erkekleri baştan çıkarıcı olarakdüşünülmektedir.Bohçası koltuğunda sokaklardabaşıboş gezinmek; göz aşinası olduğu,yarenlik ettiği kadınların yanınasığınmak; erkeklerinden dokundurmalıdavranışlar görmek, karılarındaniftiralara uğramak; git gide bir takımuğursuz düşünceleri benimsemek;sürekli olarak aşağılanmaların,alayların konusu olmak, sürükleyipgötürdüğü hayatın dayanılmazgüçlüklerine eklenen felaketlerdendi362


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112(…) (Ahmet Rasim, 2004:71-72).Ayrıca dul kadınlar cariye olarakbile ucuza satılmakta ve on sekiz yaşınıgeçtikten sonra odalık olarakalınmamaktadırlar (Fatma Aliye,2005:316).Görüldüğü gibi yazarların ortakolarak karşı geldikleri öncelikli meselegörücü usulü olmuştur. Çünkü görücüusulü evliliklerin sonu boşanma,dolayısıyla dul kalma gibi başkameselelere de kapı aralamaktadır.Kadınların özgürleşmesi konusu iseFatma Aliye tarafından cesaretle elealınmış ve kadının kocası olmadan dayaşayabileceği fikri dile getirilmiştir.Aydınların boşanma konusundaise eski ve yeni değerler arasındabocaladıkları ve ortak payda dabuluşamadıkları görülmektedir.Yazarlar görücü usulüne sert bir dillekarşı çıkarken boşanma konusunda dahasessiz kalmışlardır. Fakat bu tezatlıkyazarların dar görüşlü olmasıylaaçıklanamaz. Çünkü modernleşmeevresinde eski-yeni kültür ve yapılarınçatışmadan ve hatta karşılıklı uyumgöstererek var olma kapasiteleritoplumsal değişmede sık görülen birolgudur, eski yeniyle zorunlu olarak yerdeğiştirmez (Köker,1995:56).Modernleşme sürecinde eski-yenideğerler, çatışmalarıyla, çelişkileriyleve yarattığı alternatifleriyle süreç içindetoplumsal anlamını bulmuştur.Namus ve Yasak Aşkİncelenen romanlarda görücüusulüyle yapılan evlilikler veboşanmanın toplumsal baskıya yolaçması yasak aşkları gündeme getirir.Yasak aşklar ve bu aşklar üzerindenyapılan “namus” tartışmalarıromanlarda sık karşılaşılan bir durumolmuştur.Namus konusu romanlarda ikiyönüyle ele alınır. Bunlardan ilkitoplumun ahlaki yapısında görülendeğişimin yansıtılması, ikincisi isekadınların ve erkeklerin iç dünyalarınıaktararak psikolojik incelemelerdebulunmak istemeleridir.363


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112Romanlarda yasak aşk yaşayankadın kahramanlar ilahi adaletinpençesinden kurtulamamışlardır.Genellikle intihar, ölüm, sefalet veyatoplumdan dışlanma; yasak aşklarınbedeli olmuştur. Romanlarda yasak aşkve namus birbirleriyle sıkı sıkıyailişkilendirilmiştir. Çünkü toplumdanamus “kadın”dır ve kadının hayatındada en önemli değer yine “namus”tur.Namuslu bir kadının hayattaki enönemli görevi ise serbestliğininsınırlarını çizmesi ve ona göredavranmasıdır.(…) Mektubu bir yana attı vebirden, o zamana kadar hissedilmiş birsinir isyanıyla yerinden fırlayarak:“Lakin ben ne yapıyorum?” dedi, “Birkadın için bu kadarı bile birnamussuzluk..” (…) Ve namuslu birkadın için böyle davranmak,hayatında en önemli bir görevdi (…)(Cemil Süreyya,2006:45).Roman yazarlarının namusdüşüncesini yasak aşk konusu ilesorgulamaları aslında toplumun içindebulunduğu ahlaki ve kültürel bunalımaışık tutar. Toplumun en önemli değeriolan “namus” düşüncesinin yarattığıtoplum baskısı ve özgürce yaşamakistedikleri “aşk” arasında kalan kadınlarkeşmekeşe sürüklenir. Bu keşmekeşiokuyucuya en detaylı sunan ve aynızamanda ilk psikolojik roman olanEylül’dür. Mehmet Rauf, romanındapek çok yazar gibi yasak bir aşkı konualır. Ancak bu romanı özel kılankişilerin psikolojik durumlarına yervermiş ve sorgulamalara gitmişolmasıdır.Bu roman toplumun önyargılarını ve kişilerin içlerine düştüğübunalımı okuyucuya aktarır. Kadınlarınnamussuzluğundan yakınan romankahramanı Necip için aşık olmadanönce, kadın kelimesi “saçma, hain vekuş beyinli” anlamına gelirken, kadınlıkdemek ona göre “aldatabilmektir”. OysaNecip, kendi namusunu sorgulamaz vetoplumdaki ahlaki bozulmadan yakınır(Mehmet Rauf, 2005:110). Yaşadığıçarpık ilişkilerde namussuz olan tarafıkadın olarak yorumlayan romankahramanı Necip, yakın bir aile dostu364


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112olan Süreyya’nın eşi olan Suat’a aşıkolunca düşünceleri değişir. Suat’ınnamusuna düşkünlüğü romanda sıklıkladile getirilirken Necip yoğun hisleriyle,Suat’ı “aşk, merhamet, teşekkür, sevgi,şiir, saygı, korku, pişmanlık vehaysiyet” gibi birçok duyguyla tanımlar.Ancak bu tanımlamanın en sonda geleninamus olur. Ana babasından,büyüklerinden duyduğu, kitaplardaokuduğu, bütün insan kanunlarınıntemeli ve amacı olan namus en sonragelir ve o, namusu “herkesin söylediğifakat kimsenin rast gelmediği bir türkuş” olarak tanımlar (Mehmet Rauf,2005:222).Burada dikkat çeken nokta aşkve toplumsal baskı arasında bocalayanNecip’in, namuslu bir kadına aşıkolması ve aşkına kavuşamamasıdır. Budurum onu “namus” kavramınısorgulamaya iter, ancak bir çıkar yolbulamaz.Evet namus, ana babasından,büyüklerinden duyduğu, kitaplarındaokuduğu namus, bütün insankanunlarının esası ve amacı olaraktanıtılmış olan namus en sonragelebiliyor, “namus… Herkesinsöylediği fakat kimsenin rast gelmediğibir tür kuş olmalı!...” diye omuzsilkiyordu (Mehmet Rauf, 2005:222).Bu bocalama Suat’ta da görülürve romanın sonunda bu yasak aşkınnamusuna ve eşine zarar getireceğindenkorkan Suat, evde çıkan yangında kalırve Necip’le birlikte yanarak ölür(Mehmet Rauf, 2005:311-312).Güzide Sabri Aygün’ün ÖlmüşBir Kadının Evrak-ı Metrukesi adlıromanında yine yasak bir aşk konuedilir. Romanın Fikret kahramanı evlive iki çocuk babası olan doktoruna aşıkolur ve bunun üzerine aşkındanvazgeçerek, üç insanın (doktorunkarısının ve iki çocuğunun) hayatınıkendi mutluluğuna feda etmez (Aygün,2010:28). Güzide Sabri, romanındayasak aşkın bir evlilik ihlali olduğutespitinde bulunur (Aygün, 2010:162).Aynı romanda, Fikret karakteri,yaşadıklarının ve toplum baskısınınağırlığını taşıyamayarak ağır bir365


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112hastalığa yakalanır ve ölür (Aygün,2010:186).Uşaklıgil’in, Aşk-ı Memnuromanı da yasak aşk üzerinde durur.Zenginliği için Adnan Bey’le evlenenBihter, evliliğinden bir süre sonramücevherlerden, yalıdan, paradan çok“sevmek” istediğini fark eder. Onun içinartık bütün mutluluk “sevmek”tir(Uşaklıgil, 2006:211). Bihter sevgiyi,aşkı, gençliği Behlül’de bulurken yasakbir aşkın kapısı aralar. Bu aşk ortayaçıktığında Bihter, bu utançlayaşayamayacağını anlayarak intihareder.O zaman Bihter için FirdevsHanım’ın hayatı başlayacaktı. Etraftankendisine gülümseyerek bakmakiçin salahiyet (yetki) bulan gözleraçılacak, yalının şehnişininemektuplar atılacak ve… bütünvücudundan buzlar akıtan bir raşe(ürperme) ile titriyordu(Uşaklıgil, 2006:506).Hüseyin Rahmi Gürpınar,Nimetşinas adlı romanında, toplumunalt kesiminde yer alan bir hizmetçininhayatını konu eder. Bu roman, fakirhizmetçi kızların evin erkekleritarafından göz hapsine alındığını veyatacize uğradıklarını da gösterir. Bu fakirama namuslu kadınlar, korumadanyoksun veya aciz olup, sesleriniçıkaramamakta ancak güçlü duraraknamuslarınıkorumayıbaşarabilmektedirler. Romanda evinhanımı, kocasının aşkına yenilerek,cariyeyi üstüne kocasıyla nikahlamakister, ancak namusuna sıkı sıkıya bağlıcariye bu duruma şiddetle karşı çıkar(Gürpınar, 1965:160).Nabızade Nazım, Zehraromanında evin efendisinin cariyeyeaşık olmasını işler. Ancak burada durumfarklılaşır, çünkü cariyede efendiye aşıkolmuştur (Nabizade Nazım, 2007:50).Okumuş zengin bir tüccarın kızı olanZehra’nın bu aşkı öğrenmesiyle hayatıdeğişir. Kıskançlık, nefret ve intikamheveslerine kapılarak çeşitli entrikalaryaratır. Bu entrikalardan biri deZehra’nın, Ürani adında “düşkün” birkadını kocasına musallat ederek,cariyesinden intikam almasıdır. Zehra366


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112amacına ulaşır, ancak bu amaç onu dahaçok mutsuz eder. Çünkü bu kez kocası,Ürani’ye aşık olmuştur. Romanınsonunda cariye intihar eder, kocasıÜrani’nin kendisini aldatmasınıhazmedemez ve onu öldürür. Zehra isevicdan azabı ile hastalığa tutulur vekocası da (Suphi) Trablusgarp’a sürülür(Nabizade Nazım, 2007:156).Bu yazarlardan farklı olarakVecihi, Mehcure romanında erkeklerinnamusunu konu alır. Vecihi’ninkahramanlarından Mükerrem namussuzve sadakatsiz bir adamdır. KarısıMehcure’yi aldatmış başka bir kadınaaşık olmuştur. Ayrıca Mükerrem,karısının ölüm döşeğinde olmasını fırsatbilerek aşık olduğu Rana ile evlenmiştir(Vecihi, 2003:137). Karısınınölümünden ders çıkaramayanMükerrem, Rana ile anlaşamayan oğluHikmet’i de evden atmıştır (Vecihi,2003:137).Romanda, Mükerrem’in karısıölüm döşeğindeyken onun başka birkadınla evlenmesi, toplumsal birbaskıya yol açmaz. Ancak Mükerrem,başına gelen felaketlerle hatasını anlarve intihar eder (Vecihi, 2003: 153).Vecihi, romanında toplumunahlaki çözülmesine de değinmiştir.Romanda, parası olan erkeklerinevlerine farklı kadınlar getirmelerinemahalleli göz yumarken (Vecihi,2003:211), kadınların evlerinden sokağaçıkmaları ya da mahallelerinde yabancıbir erkekle görülmeleri mahalleliyirahatsız etmektedir (Vecihi, 2003:206-207).Yasak aşkların (evlilik dışı)sonucu olan bebeklerin durumunu iseAhmet Mithat, Acaib-i Alem adlıromanında modern bir bakışla ele alır.Evlilik dışı ilişkilerden doğançocukların geleceği konusundaendişelenen Ahmet Mithat, Rusya’dagördüğü yeni bir kurumla tanıştırırhalkı. Yazar, bu çocukların sağlığı,eğitim ve öğretimleri için yapılan devletdairesi niteliğindeki yuvaları, uygarlıkve insanlık için önemli görür. ÇünküOsmanlı’da evlilik dışı çocuklarınbüyük bir çoğunluğu boğulmakta ya daöldürülmektedir. Ama böyle bir kurum,367


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112o çocukları eğitip birer meslekedindirerek yaşamlarını idameettirmelerine katkıda bulunur (AhmetMithat, 2004:246-247).Erkeğin, toplumsal-aileseldüzeni korumakla görevlendirilmesi veahlak bekçiliğinin namus/şerefkodlarıyla pekiştirilmesiyle birliktekadın, erkek için bir tehdit ve tehlikeolarak görülür (Berktay, 2007:58-59).Modernleşmenin taşıyıcıları olanyazarlar, konu “namus” oluncageleneksel ataerkil düşüncelerdensıyrılamamış, romanlarının sonunda“namussuz” kadın kahramanlarınıöldürmüşlerdir. Üstelik bu ölümü kadınkahramanların kendisi seçmiştir.Romanlar eski değerlerinsorgulanması, eleştirilmesi üzerinekurulup, ilerici fikirleri gündeme getirsede, bazı konularda modernleşmesavunucuları olan Osmanlı aydınlarımuhafazakarlıklarını da bir kenarabırakmamışlardır.Kadın HaklarıXIX. yüzyıl tüm dünyada değişimrüzgârlarının etkin olduğu bir süreçtir.Milliyetçilikhareketlerininyoğunlaştığı, imparatorluklarındağılmaya başladığı bu süre içinde,düşünce sisteminde de köklüdeğişikliklerin olduğu; özgürlük, eşitlik,adalet gibi kavramların sorgulandığı vetalep edilmeye başlandığı görülür. Tümdünyada görülen bu değişimler, elbetteki artık son dönemini yaşayan Osmanlıİmparatorluğunu da etkilemektedir.Böylesi bir manzara içerisinde Osmanlıkadınlarının da haklarını savunabilmekamacıyla çabaladıkları görülmektedir(Karataş, 2009:1655).Jön Türk adlı eserinde Feminizmedeğinen Ahmet Mithat, feminizmiOsmanlı ülkesi içinde değerlendirir.Avrupa’da kadının yerini irdeleyenyazar, feminizmi Avrupa kadınlarınıngeçmişten itibaren uğradıkları boyuneğmeden, ezilmekten kurtarıp, insanhaklarına ve medeniyete ulaşmak içinyapılan yürekli bir mücadele olarakgörür. Çünkü Ahmet Mithat Avrupa’dagerçekte kadına içi boş bir saygı368


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112gösterildiğini ve bunun sadece bir“kadın aldatıcılık” olduğunu düşünür.Mithat, İslam toplumlarında kadınınkendi ana malından başka her hukukasahip olduğu halde, hiçbirine layıkgörülemeyerek erkeğin isteğine bağlıkalınmasının ne kadar şaşılacak birdurum olduğuna dikkat çeker.Müslüman kadınlarının aksine,Avrupa’daki kadınlar ise saygı içindetutulurken gerçekte Avrupa kadınıhiçbir hakka sahip değildir. Yazar,Avrupa’da kadının bir isminin bileolmadığını, evlendiğinde servet ayrımıyapılmamışsa kendi servetine bile maliksayılmadığını, kocasının onayı olmadanhiçbir senede imza koyamayacağını,kocası onu nereye götürürse götürsüngitmem diyemeyeceğini ve mutlak biritaatle kocasına boyun eğmek zorundaolduğunu anlatır (Ahmet Mithat, ty:77-79).Aynı zamanda yazar, Avrupa’dayapılan evliliğin bozulamadığı, kiliseönünde geçerli bir gerekçeyle bozulsabile kadın ve erkeğin bir dahaevlenemeyeceklerini belirtir. Fransa’daboşanma kanunuyla boşanmanınhafifletildiği ancak kadınların diğerhaklarından mahrumiyetleri meselesininsürmekte olduğunu anlatır (AhmetMithat, ty:77-79).Geleneksel toplum öğelerinden olanataerkil ideoloji ilk şekillenmeyebaşladığından itibaren erkeğirasyonellik, uygarlık ve kültür ile;kadını irrasyonellik, doğa veduygusallık ile özdeşleştirmiştir.Modernleşmenin mücadele alanlarındanbiri de kadının dışlanması üzerinekurulu bu “insan” ve “yurttaş”tanımlamasınınkapsamınıngenişletilerek kadını da içine almasıdır(Berktay, 2007:276). Yeni gelişenkapitalizm bu süreçte kadını da işhayatına çekmeye başlamıştır.Ahmet Mithat, kadının çalıştığıalanlara örnekler verir. Kadınlarfabrikalarda çalışmakta aynı zamanda,yapma çiçekçilik ve dikişçilik gibi işleritekellerinde bulundurmaktadırlar.Ayrıca postanelerde, telgrafhanelerde,telefonhanelerdeçalışmakta,mağazalarda tezgahtarlık yapmakta,369


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112veznedarlık hizmetlerinin çoğundagörev almaktadırlar. Bu dönemdekadınlar doktorluk, avukatlık,mühendislik işlerine de el atmışlar hattaarabacılık bile yapmaya başlamışlardır(Ahmet Mithat, ty:79).Ancak Ahmet Mithat bu yenigelişmelere ve yeni fikirlere yalnızcaOsmanlı’da değil Avrupa’da da azrastlandığını iddia ederek, “kadın”özgürleşmesi konusunda tedbiri eldenbırakmaz (Ahmet Mithat, ty:55).Mithat, kadınları kafesler içindekanarya kuşu gibi yetiştirmenin tehlikeliolduğunu ancak onların sınırsız birhürriyetle başıboş gezmelerinin debaşlıca tehlikelerini dile getirmektedir(Ahmet Mithat, ty:57).Ahmet Mithat aynı romanında buyeni fikirleri Ceylan karakterindetoplarken, eski ve yeni fikirler arasındaorta bir yol bulup yeniyi eskide sindirenAhdiye karakterini Ceylan’lakarşılaştırmaktadır(AhmetMithat,ty:17). Kadınların, erkeklereboyun eğmemelerini ve başlarınabuyruk yaşamalarını Ceylan karakteriüzerinde somutlaştıran yazar, budurumdan doğan problemleri de dilegetirir. Bu problemlerin başında evlilikdışı ilişkiler ve işlenen cinayetler vardır.Yazar evlilik dışı ilişki yaşayanlararasında resmi bir bağ olmadığından,kadının erkeği ya da erkeğin kadınıbıraktığında, pek çok cinayetinişlendiğini anlatır. Eskiden halkın aşağıtabakasında görülen bu cinayetler,1900’lerde yukarı tabakalara kadarsıçramıştır. Ahmet Mithat, Paris’tedoğan çocukların 1900lü yıllarda yüzdeotuzunun gayrı meşru olarak doğduğunubelirtir. Bu durumların gazetelerdeyayınlanmasıyla çocuk ve anne toplumateşhir edilir. Ancak bir de “yakayı elevermeyenler” vardır ki bunların oldukçayüksek oranlarda olduğunu düşünür.Serbest evlilik taraftarlarının bu gibiolayları düzenleme çabasına girdiklerinibelirten Ahmet Mithat, toplumun birkısmının bu olaylara objektifyaklaştığını vurgulamakta, bir kısmınınise kendilerine göre anlamlar çıkartıpolmadık düşüncelere sürüklendiklerinianlatır. Kahramanlarından Ceylan,370


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112kendi anlamlarıyla yola çıkarkenNurullah bey ise tarafsızca olaylarıtahlil etmeye çalışır (Ahmet Mithat,ty:81).Bizim Nurullah Bey gibi aklıbaşında olanlar hiçbir şeye katiyen kararveremezlerse de Ceylan Hanım gibi aklıbaşında olmayanlar bu yayınlarıokudukları zaman neye kararvereceklerini de bilemeyerek bütünbütün baştan çıkar giderler (AhmetMithat, ty:81).Şemsettin Sami doğrudan olarakfeminizm konusuna girmese deTaaşşuk-i Talat ile Fitnat adlı eserindekadınlar ve evlilik konuları üzerindedurur. Evlenecek kişilerin birbirinitanımamalarının yarattığı kötü sonuçlarıkonu alan romanında yazar, kadınlarırahatsız eden problemlere erkek gözüyle(kadın kılığına giren kahramanıyla)inceler. Romanında, Osmanlıtoplumunun ahlaki sorunlarına yer verir.Seyirlik gezinti yerlerinin edepsizlerinve hırsızların mahalleri olduğunu,buralarda madamların bilebulunmadığını belirtir. Avrupa’dakadınların, erkeklerin meclislerinegirdiklerini, onlarla birlikte kahvelerdeoturduklarını, ancak kimsenin onlarınyüzüne bakmaya bile cesaretedemediklerini belirten yazar, Osmanlıtoplumunda ise kadınların yolda bileyürüyemediklerinden yakınır (ŞemsettinSami, 2011:87-95).Mizancı Murat erkek ve kadınlarındurumunu göz önüne alarak Fransızlarlakarşılaştırmaya gider. Fransızerkeklerinin kadınlara daha saygılıdavrandıklarını söyleyen yazar, sokakrezaletlerine Hıristiyan kadınların izinvermeyeceklerini, Türk kadınlarının iseseyirlik yerlerde mektuplaşarak bunaizin verdiklerini belirterek eleştirir(Mizancı Murat, 2010:91-92). Romanınkadın kahramanı Zehra Hanımİstanbul’da seyirlik yerlere gittiğinde,kadınlarlaerkeklerinmektuplaşmalarından hoşnut olmamaktave bu davranışları Müslümanlık adabınasığdıramamaktadır (Mizancı Murat,2010:89).Mehmet Rauf da bu dönemdeAvrupa’da kadınların seçim ve371


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112memuriyet hakkı istediklerini, Osmanlıda ise kadınların evlerinehapsolduklarını, sokağa çıktıklarında daazıcık şık ve bakımlı olduklarındaerkeklerin saldırganca tavır vebakışlarına maruz kaldıklarınıgözlemler (Mehmet Rauf,1997:30).SONUÇ1939 Tanzimat Fermanıyla birliktebaşlayan reform döneminde, kadınlarınhayatı, roman yazarları tarafındanincelemeye alınmıştır. Bu dönem romanyazarlarını sadece edebiyatçı görmekhatalı olacaktır. Onlar, OsmanlıDevleti’nin politik ve toplumsalalanlarında önemli aktörleri olanpolitikacıları, askerleri, yöneticileri, vefikir insanlarıdır. Bu sebeple buromanlar edebi yönünün dışındaOsmanlı’nın son dönemine ışık tutan vedeğişimin yönünü, hızını sonrakikuşaklara aktaran eserler olarakgörülmelidir.XIX. yüzyılın son çeyreğindeyazılan, yazılırken modern bir toplumukurgulayan bu romanlar gelenekseldeğerlerin sorgulayıcıları/eleştiricileriolmuşlardır. Kimi zaman gelenekseldeğerleri evrensel değerlere tercih edenkimi zamansa modern değerleri üstüntutan bakış açıları bir toplumungeleneksel/modern toplum arasındaki iççelişkilerini de açığa çıkarıcı bir rolüstlenmiştir.Romanlarda kadın sorunlarınıbirçok yönden ele alan yazarlar,toplumsal yaşam içersinde kadınınyerini sorgulamışlar, ancak çözümodaklı düşünceler geliştirememişlerdir.Evli kadınların hayatını masayayatıran yazarların çoğu, geleneksel birdeğer olarak görücü usulü yönteminekarşı çıkmışlardır. Yazarlar, ataerkilkuşatma altında kalan kadınlarınpsikolojilerini toplumsal sonuçlarıylairdelemeye çalışmışlardır.Görücü usulünün en önemlitoplumsal sonucu boşanma ve dulkalma olgusu olmuştur. Dul kalmanınve toplumun dul kadına bakışının kadın372


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112üzerindeki baskısını inceleyen yazarlar,önemli bir toplumsal sorunuvurgulamaktan öteye gidememişlerdir.Kadının eş seçme özgürlüğününbulunmayışı beraberinde yasak aşkolgusunu da beraberinde getirmiştir.“Yasak aşk”ı ortaya çıkaran gelenekselkoşulları (görücü usulü) romanlarındaişleyen yazarların, bu konudageleneksel bakış açılarını yineaşamadıkları görülmektedir. Onlaryasak aşk yaşayan kadın kahramanlarınıromanlarının sonunda ölüme mahkumetmişlerdir. Bu ölüm kadının kendicanına kıyması şeklinde gerçekleşmiştir.Görüldüğü gibi XIX. yüzyılOsmanlı romanları modern-gelenekselbakış açılarıyla yeni bir döneminkapısını aralamışlar ve bu yeni dönemintanıtıcılığı, değerlendiriciliği vekurgulayıcıları olarak gerek TürkSiyasal hayatında gerekse edebiyatalanında önemli izler bırakmışlardı.Fakat yazarlar, kadınlarla ilgilimeselelerde genel bir görüş ortayakoyamamışlar, problemlere mikrodüzeyde çare aramışlardır.KAYNAKÇAAHMET MİTHAT (2004). Acaib-iAlem, İstanbul: Bordo SiyahYayınları.AHMET MİTHAT (2005). Çengi,İstanbul: Bordo Siyah Yayınları.AHMET MİTHAT (ty), Jön Türk,İstanbul: Beyaz BalinaYayınları.AHMET MİTHAT (2005), Müşahedat,İstanbul: Beyaz BalinaYayınları.AHMET RASİM (2004), Leyal-iIztırab, İstanbul: Bordo SiyahYayınları.AHMET RASİM (2004), Meşakk-ıHayat, İstanbul: Bordo SiyahYayınları.AYGÜN, G. S., (2010), Ölmüş BirKadının Evrak-ı Metrukesi,İstanbul: Antik Türk KlasikleriYayınları.BERKTAY, F., (2007), “Tek TanrılıDinlerde Kadın BedenininToplumsal Denetimi”,Kadınların Ezilmesi Allah’ın373


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112Emri mi Kul’un Fikri mi?,Pazartesi Dergisi, Sayı:113,İstanbul: Orhan Matbaa.COŞKUN, B. (2010), “TürkModernleşmesini KadınRomanları Üzerinden OkumakTanzimat’tan Cumhuriyet’e”,http://turkishstudies.net/Makaleler/1443274718_44Co%C5%9Fkun_Bet%C3%BCl.pdf, ErişimTarihi: 05.08.2011.FATMA ALİYE (2005), Muhadarat,İstanbul: Beyaz BalinaYayınları.FATMA ALİYE (2005), Udi, İstanbul:Selis Yayınları.GÜRPINAR, H. R., (1965),Nimetşinas, İstanbul: AtlasYayınları.GÜRPINAR, H. R., (1997),Mürebbiye, İstanbul: ÖzgürYayınevi.KABAKLI, A., (1973), Türk EdebiyatıC:2, İstanbul: Türkiye Yayınları.KABAKLI, A., (2002), Türk EdebiyatıC:3, İstanbul: Türk EdebiyatıVakfı Yayınları.KARATAŞ, E., (2009), “Türkiye’deKadın Hareketleri VeEdebiyatımızda Kadın Sesleri”,http://www.turkishstudies.net/eng/sayilar/sayi21/83-evrenkaratas.pdf, Erişim Tarihi:20.06.2011.KURDAKUL, Ş., (1992), Çağdaş TürkEdebiyatı 1, MeşrutiyetDönemi/1, Ankara: BilgiYayınları.LEWİS, B., (1984), ModernTürkiye’nin Doğuşu, Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları.MARDİN, Ş., (1995), TürkModernleşmesi, İstanbul:İletişim Yayınları.MEHMET CELAL (2005), KüçükGelin, İstanbul: Bordo SiyahYayınları.MEHMET MURAT(2005), Turfandamı Turfa mı?,İstanbul:BeyazBalina Yayınları.MEHMET RAUF (1997), Genç KızKalbi, İstanbul: Arma Yayınları.374


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z19October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:96 K:112MEHMET RAUF (2005), Eylül,İstanbul: Sahaflar Kitap SarayıYayınları.MEHMET VECİHİ (2003), Mehcure,İstanbul: Selis Yayınları.MORAN, B., (1983), Türk RomanınaEleştirel Bir Bakış: AhmetMithat’tan A. H. Tanpınar’a,İstanbul: İletişim Yayınları.NABIZADE NAZIM (2007), Zehra,İstanbul: Morpa Yayınları.OKAY, O., (1998), Osmanlı Devleti veMedeniyet Tarihi Serisi no:3(Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu),İstanbul: Ircica Yayınları.ÖZÖN, M. N., (1985). TürkçedeRoman, İstanbul: İletişimYayınları.ÖZYURT, C., (2005). “Dilde veEdebiyatta Uluslaşma: GençKalemler ve Yeni LisanHareketi”, MuhafazakarDüşünce, Yıl:2, Sayı:5.PARLA, J., (2006). Babalar veOğullar, İstanbul: İletişimYayınları.SAMİPAŞAZADE SEZAİ (2008).Sergüzeşt, İstanbul: AlkımYayınları.SEVİL, M., (1999). Türkiye’deModernleşmeveModernleştiriciler, Ankara: VadiYayınları.CEMİL SÜREYYA (2006). SiyahGözler, İstanbul: Bordo SiyahYayınları.ŞEMSETTİN SAMİ (2011). Taaşşuk-uTal’at ve Fitnat, İstanbul: BordoSiyah Yayınları.UŞAKLIGİL, H. Z., (1984). Ferdi veŞürekası, İstanbul: İnkilap veAka Yayınları.UŞAKLIGİL, H. Z., (2006). Aşk-ıMemnu, İstanbul: ÖzgürYayınevi.375


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62BİR KADININ ANATOMİSİ FİLMİNE PSİKO-ANALİTİK BİRYAKLAŞIMA PSYCHOANALYTICAL APPROACH TO THE FILM:"BİR KADININ ANATOMİSİ”Doç. Dr. F. Neşe KAPLANMarmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümüfnesekaplan@gmail.comÖzet: Bu çalışma, Bir Kadının Anatomisifilminin analiziyle; kadın davranışlarınınanatomik yapıyla ilişkisini araştırmayaçalışmaktadır. Kadını anlamayı amaçlayan bufilmde, metnin ana karakteri olan kadınıntemsili(ve betimlenmesi) önemlidir. Eleştirelyaklaşımımız, film metninin analizininantropolojik referanslara da başvurularak psikoanalitikmetodla yapılmasını gerekli kılmıştır.Anahtar Kelimeler: Anatomi, kişilik, libido,eros, motifAbstract: This study is trying to figure outwomens behaviors related to anatomicalstructure via analysing the film which is BirKadının Anatomisi. This film argues tounderstand women depicting main femalecharacter in its text. Our critical approach needsto analyse this film through psychoanalysismethod by referring anthropological references.Key Words: Anatomy, personality, libido, eros,figure376


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62GirişFilm, hayatın akışı içinde kadınlarınolaylara karşı davranışlarının nedeniniaçıklarken cinsiyet özellikleri vedolayısıyla kadın anatomisi çerçevesindebütünlüklü bir serimleme yapmaktayetersiz kalmıştır. Kadın anatomisininsinematografik düzlemde örneklem birkesit olarak sunumu niteliğindedir. Busunum; sosyoekonomik ve kültürelstatüleri, kişilik yapıları birbirinden ayrılanüç farklı erkek figürünün, ikisiyle evlilikve birisiyle sevgili olarak birlikte yaşamdenemesi yapan, başrolünü Hülya Avşar’ınoynadığı bir kadın motifi üzerindenyapılmıştır. Bu çalışmada, “Bir KadınınAnatomisi”(Yavuz Özkan-1995) filmiincelenirken; kadınların genelkarakteristiklerinin “sevgi, aşk ve yuva”ekseninde, erkeklerden farklı süreçlerizleyerek geliştiği konusu ve bununcinsiyete dayalı özgül psikodinamiklerianalitik bir perspektifle tartışılacaktır.Kadın anatomisi, ruhsal bileşenleriylebirlikte analitik açıdan çeşitli analojilerebaşvurularak incelenecektir. Bu çerçevedefilm düzlemi “özne, uzam ve olay”düzlemleri üzerinden evrensel motifleredeğinilerek okunacaktır.1- Kadın-ErkekFarklılaşmasının AnatomikKökenlerivePsikodinamikleriGılgamış şöyle yanıtladı Avcıyı: “…bir tuzakkur; giderken yanına güzel bir rahibe al tapınaktan,Shamhat’ı, göstersin ona bir kadının cazibesini vegücünü. Sonra Enkidu su kuyusuna yine gelince, izin verShamhat’a soyunsun, yalnız bırak ki, göstersin tümgüzelliklerini. Eğer kadına kapılır ve sürüyle dostluğubırakırsa, vahşi hayvanları da peşini bırakırEnkidu’nun… … Enkidu dağlarda dolanıp, hayvanlarınyemeklerini tıpkı onlar gibi yiyen oğlan, canı isteyince suiçmeye geldi kuyudan, uyanan ve gerinen hayvanlarlayorgun kolları karşılasın diye yeni gelen günü. Kadın(Shamhat) anladı ki yolun başındaydı, uzak ormanlardangelip, can alıp veren. İşte orada, güzel aşık; onusırılsıklam et dilinle, göğsünle, belinle. Mutluluğunu dışataşır, saklı cazibeni açığa çıkar, üzerine atla veomuzlarına otur. Soluğu kesilecek (Enkidu’nun) ve içinegirmek için yanaşacak, üzerindekileri çıkar ve ona izinver. Bırak görsün bir kadının gücünü. Vahşi dostları onuterk eder, eğer (Enkidu’nun) içindeki insan, girerse senin(Shamhat’ın) kokulu çalılığına… Shamhat giysileriniçıkarıp açığa çıkardı mutluluk kaynağını. Enkidu, ağzıaçık bir mağaraya dalan bir rüzgar tanrısı gibi daldımutluluğuna. Ateş bastı ve kabardı önce, kadın hızla377


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62atıldı üzerine, kesti keskin nefesini, kendine çekerek,sonra aşka. İzin verdi bir kadının gücünü görmesine, vekonakladı (Shamhat) Enkidu’nun kokulu çalılığında, yedigece; zıplayarak, ıslanarak, ağlayarak, uyuyarak...”(Jackson 2005: 7-9)İnsanoğlu diğer türlerden farklıolarak, kendi türünün üyelerine aldığıtutum, duyuş ve davranışlar açısındandiğer türlerden ayrılır. İnsan, yaşadığıtoplum içerisinde türünün özdeş hemcinsleriyle ve karşıt cinsleriyle başka hiçbirtürde rastlanamayan boyutlarda özdeşimlerkurabilme ve karşısındaki bireyin(ötekinin) ruhsal dünyasını sosyokültürelpozisyonlarıyla beraber düşünsel veduygusal yollarla algılayabilme yeteneğinesahiptir. Kültürel antropoloji üzerinedeğerli çalışmalar vermiş olan Illinoisüniversitesinden Stanley Ambrose’a göre;anatomik gelişime paralel olarak, insanınnörolojik gelişimi; alet kullanma, pusuavcılığı, cinsler arası ayrım ve işbölümüüzerinden eşgüdümlü süreçlerlegerçekleşmiştir. Tüm bunlara dayalı olarakgelişen dil ve soyutlama yetenekleri doğaiçerisinde insanoğlunun bir kültür varlığıolarak belirmesini sağlayan majörelementlerdir. (Zülal 2001: 50, Bezen1995: 64-66) Ambrose’un bu değerlitanımına ek olarak yeri gelmişken Marx’ınbir bütün olarak insanı nasıl gördüğünübelirtmek yerinde olacaktır. Marx veEngels’e göre; İnsanoğlu aslında doğanınileri ve yetkin bir uzantısı, evrilmişgelişkin ve otonom bir durumudur . (Marx2000: 113) İnsan, doğanın insanlaşmasınınve insanın doğallaşmasının bir tözbirliğidir. Türün, cinsleri arasındakibedensel ve ruhsal çok katmanlıetkileşimin bir eseri olarak beliren enküçük toplumsal birim olan aile vedolayısıyla toplum; doğanın, insanlatamamlanmış bir töz birliği -doğanıngerçek dirilişi- insanın ‘doğalcılığı’ ile,doğanın ‘insancıllığı’nın (hümanizmasının)tamamlanışıdır. (Marx 2000: 114)“Doğa, bir bütün olarak dışgerçeklik, insanoğlunu içinden çıkılmasıgereken birçok durumlarla kaçınılmazolarak karşı karşıya bırakmaktadır. Budurumlar (Doğa olayları gibi genelfenomenler; korunma, beslenme, barınmave avlanma gereksinimleri ve üreme,doğum, ölüm gibi kontrol edilebilen veya378


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62edilemeyen insansal veya doğal durumlar)çoğu zaman insanın kavrayış, idrak veanlamlandırma kapasitesi ve yeteneğiniaşmaktadır. Böyle bir durumda ‘çıplakgerçeklik’ tüm ürkütücülüğüyle ortayaçıkmaktadır.” (Kaplan 2007: 27) Çıplakrealitenin düz etkisi şüphesiz yıkıcıdır.(Mengüşoğlu 1958: 4-6) Bu yıkıcılığı veetkilerini minimize etmek, hattainsanoğluna hizmet eder bir hale getirmekçok uzun bir evrim, değişim ve gelişimsüreci içerisinde gerçekleşebilmiştir.Evrimin temel iki boyutu, zaman vemekandır. Mekan dünyamız iken, zamanise canlılığın başlangıcından itibaren geçenzaman dilimidir. Biyolojik bir realite olanevrim, canlıların zaman içinde değişenortama gösterdikleri fiziksel tepkidir.Yalnız insanoğlu, bu evrimsel değişimefiziksel bir vektörle katılmakla kalmayıp;diğer hiçbir canlıda ileri düzeydegözlemlenemeyen bir başka ve özgünvektör, ‘kültür’ vektörüyle de katılmaktave diğer tüm canlılardan ayrılmaktadır.(Teber 1982: 27, Arsebük 1995: 20-21)Kültürün ortaya çıkması veinsanoğlunun doğa karşısında daha yetkinpozisyonlar alması; fizikopsikolojik algısüreçleriyle, nesneyle kurulan fiziksel vetinsel adaptasyonlar aracılığıyla, cinsiyetedayalı ayrım ve algılamaların doğaya vedoğal döngüsel süreçlere kaydırılmasıyla,yine insan biçimci algılamalar ile doğaolaylarının insansal ve toplumsal düzlemekaydırılması üzerinden gelişmiştir. (Kaplan2007: 43,77,129, Kaplan 2006: 211-212)David Hume’e göre; “insanoğlunda, bütündiğer varlıkları insana benzer şekildedüşünmek ve alışık olup çok yakındanbildiği bütün nitelikleri nesnelere atfetmekyönünde evrensel bir eğilim vardır.” (Bkz.:Aktaran Freud 2002a: 110) İnsan,düşünmeye başladığı ilk zamanlardan beridış dünyayı İnsan-biçimci olarak algılayıpanlamlandırmaktadır.Bilincin gelişimi ve zamanlayetkinleşmesine paralel olarakinsanoğlunun kendini doğadan ayırması,cins ve cinsiyete dayalı ayrımlar veişbölümü üzerinden biçimlenen kültüriçindeki insan; öte yandan kendini doğadanayıran ve onun üzerinde vektörel (erektil)bir unsur olan bilincinin bir telafisi olarak,‘sentetik’ süreçler ve tinsel algılamalarla379


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62kendini doğa anaya yeniden bağlamakta,kültür ve doğa arasında antropomorfolojikyansıtmalarla tinsel bir denge ilişkisikurmaktadır. Doğal yapılar arasındakitopografik ve fenomenal döngüsel ilişkiler;“erkek ve dişi” cinsler arasındakianatomik, psikolojik ve sosyokültürelilişkilerin içsel ve dışsal etkileşiminin birerontolojik yansıması durumundadır.(Campbell 2010: 283-320) Erkek ve dişi,farklı anatomilere sahip olan aynı türünfarklı iki cinsidir. Erkek doğal olarakfiziksel yönden dişiden daha güçlü veüstündür. Bu yanıyla erkek, doğa ile dahaetkin ilişkilerde bulunabilmektedir. Bubakımdan dişilere göre sanki daha azevrilmiş gibidir, halen mekanik doğaya aitnesnel bir güçtür. İçerisinde fiziksel açıdanfarklılıklar bulunan bireylerin oluşturduğutoplulukta, ilk ayrım, doğal ve mekanikolarak fizikopsikolojik refleks süreçlerle(Freud 2002b: 207-208) ortaya çıkmıştır.İlkel insan bu fiziksel farklılıklar üzerinedüşünmemiş; sadece görmüş, duyumlamışve deneyimlemiştir. Her iki cins,birbirlerini ruhsal ve bedensel açıdantamamlamaktadır. (Jacobi 2002 166-181)Yapılan birçok çalışma kadınların beyinyarım kürelerini kullanmalarındaerkeklerden ayrıldıklarını, genel olaraksosyal zekalarının çok gelişkin olduğunu,sezgisel ve tümdengelimsel yetilerininerkeklerden daha üstün olduğunu, fizikselacıya dayanıklılıklarının üstün olduğunu,bazı hastalıklara, değişen koşullara veiklim durumlarına erkeklerden çok dahadirengen olduğunu göstermektedir. (Jung1982: 41-55)Povinelli’ye göre; benlik bilinci,önce ‘beden bilinci’ olarak gelişmiştir.Şempanzeler üzerinde doğal ortamlarda veklinik ortamlarında yapılan ve çocukyuvalarında çocuklarımız üzerindenyapılan pek çok çalışmada, renk ve aynadeneyleri ve daha birçok yöntemlerle,benlik ve bilincin gelişiminin Beden bilinciolarak geliştiği gösterilmiştir. Bedenin,annenin bedeninden ayrı bir varlık olarakalgılanmaya başlanması ya da topluluklariçin, topluluğun kendini doğadan ayırmasıile gelişen toplumsal benlik ve aidiyetalgısının değişimi, Beden ve bir aradalık(biz) algısıyla birlikte Ben ve Bilincin,koşut bir gelişim süreci takip ederek ortaya380


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62çıktığını göstermektedir. (Yılmaz 1998:54) Dişi ya da erkek 0-12 aylık bebekleriçin ilk nesne ve doğa anne ve anneninbedenidir. 0-12 aylık insan yavrularıkendilerini annenin bir parçası olarakduyumsarlar. (Freud 2006a: 77-80) Buduyumsama ilkel insanların kendilerinidoğanın ayrılmaz bir parçası olarakduyumsadıkları ve Levy Bruhl’un‘Participation Mystique’ olaraktanımladığı durumdan farklı olarak hertürlü tinsel değerlemeden arınık saltbiyofiziksel bir durumdur ve bu bağzamanla psikofiziksel (Freud 2002b: 206-209) ve sosyokültürel bir bağlamadönüşerek yansıtmalı aktarımsal süreçlerlevarlığını sürdürecektir. (Campbell 2010:10-44, Rosenfeld 2001: 53-85) İnsanlarannelerinin bağrında gelişirken, ileridekiyaşamlarında annelerinin ikamesi olanyaşam veren içe alıcı anaç ortamlarüzerinden aslında daima anneye dönmeküzere yaşamlarını sürdürürler.Psikofiziksel açıdan mezarlar bile anneninmetinomik temsili olan içe alıcı rahimalanlar olmak üzere, annenin ve karanlıkrahim ortamının birer yerine geçenidir.(Rosenfeld 2001: 32-55, Bkz.: Freud2006a, Freud 2006b)İlkel insan topluluklarının doğakarşısındaki gelişimleri, mental ve kültürelinisiyasyon geçişleri, August Comte’agöre; Büyü-Sihir dönemi (Din öncesiTotem&Tabu dönemleri), Dinsel dönem,aklın giderek ön plana çıktığı Bilimseldönem aşamalarından geçmiştir. (Bkz.:Aktaran Freud 2002a) Bunun gibi,Sigmund Freud’a göre ise; verili kültürortamı içerisinde birey insanın gelişimi,Pregenital dönem (otoerotik faz-anal fazfallikfaz ve latent geçiş fazı), Genitaldönem şeklinde gerçekleşmektedir.(Brenner 1998: 1-36, Lagache 2005: 25-33,Freud 2004: 110-142) Otoerotik fazda benve bilinç gelişimi yok denecek boyuttadır,anal ve fallik fazda bilinç ve benlik yavaşyavaş gelişir, bu aşamada primitifinsanlarda olduğu gibi ‘düşüncelerinmutlak gücü’ egemendir, anneden kopuştam olarak gerçekleşmez ve Oidepalkompleksin geçici çözümlenmesiyle latentfaza geçilir. (Freud 2002a: 53-128, Freud2006a: 33-34, 52-55, 58-61, 77-80) Latentfazda çocuğun bilinci ve benliği381


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62yetkinleşir, kişiliği gelişir, toplumsalkurallar içselleştirilir, üstben ve ben idealiyavaş yavaş gelişmeye başlar, akıl verasyonel düşünce ön plana çıkmaya başlar.İçgüdüsel ve libidinal tepilerin karşısındaferagat, tehir, telafi, yansıtma, yüceltme(süblimasyon) yetileri daha egemen birişlerlikle çalışır, anneye bağımlılık kontrolaltına alınır. Annenin birey için önemi veişlevi anne ikamelerine, dış nesneleredoğru kaydırılır. Latent faz sonrasıerginlenme sürecinde, beden ve genitalorganların gelişimini tamamlamasıylabireyin kişiliği oturmaya başlar, annedenkopuş denemeleri rasyonel bir şekildegerçekleşir ve anne ikamesi nesnelerekalıcı yatırımlar yapılır, akıl ön planaalınır, yaşlılık sürecinde çocukluğagerileme (regresyon) görülebilir. (Freud2006b: 71-125, Freud 2002b: 101-133, 261-325, Freud 2004: 143-171)Kadın ve erkek arasındakibiyolojik, anatomik ve mental ayrımlarasistematik bir şekilde bir de ruhsalayrımları eklemleyerek geçişimli genelpsikolojik tipleri tanımlayan Carl GustavJung’a göre; (Jacobi 2002: 19-85, Jung2004: 63-141) davranış tipleri, “içedönükve dışadönük” olmak üzere ikiye;psikolojik tipler ise, “duyumsal, duygusal,düşünsel ve sezgisel” tipler olmak üzeredörde ayrılır. Bu kategorilerin seçilimlikombinasyonu 8 psikolojik tip ortayaçıkarır. Bir insan aynı zaman, durum vemekanda hem içedönük hem dışa dönükolamaz. Bir birey hem sezgisel hem deduyumsal olamaz. Bir birey hem düşünselhem de duygusal olamaz. Kültür ortamı,öğrenme, genetik yatkınlık, karşılaşmalar,yaşam çağları (gençlik, olgunluk, yaşlılık)gibi değişkenlere göre, bir bireyindavranışsal ve psikolojik tip kombinasyonugeçişkendir ve değişebilir. Karşılaşılankişi, olay ve toplumsal rollere göre, bireygerektiğinde optimum psişik ve davranışsaltipinden ayrılarak, değişik davranışsal vepsikolojik durumlara bürünebilir. (Jung2006: 123-144, Jung 2009: 158-230, Halland Nordby 2006: 98-108, Bennet 2006:43-59)Çağrışım testleri, rüya analizleri,psikolojik tipler gibi birçok özgünçalışmalarıyla Analitik psikolojiyi ortayakoyan Jung, bireyin psikolojik ve kişisel382


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62gelişimi için iki temel bütünleşmeyiöngörmektedir; birey bilinçdışı ve gölgeyanıyla karşılaşmalı ve psişikkomplekslerini rasyonel bir şekildeçözümlemelidir. Bireyin ruhsal bütünlüğüve bireyselleşmesinin gerçekleşmesi saltbu çözümleme ile sağlanamaz. (Jung 2005:1-21, Jung 2006: 262-285, Fordham 1983:94-116, Jacobi 2002: 143-181) Birey,ruhsal açıdan tamamlayıcı parçası olankişileşmiş arketipine kulak asmalıdır vebu arketipin yansısını üzerinde taşıyan dışdünyadaki karşı cinsle gerçek yaşamdahayatını birleştirmelidir. Her kadınınbilinçdışında kolektif bilinçdışının birparçası olan ideal bir erkek imgesi(animus), her erkeğin bilinçdışında kolektifbilinçdışının bir parçası olan ideal birkadın imgesi (anima) bulunur. Bunlartemel arketiplerdir. Bireylerin arketipleri;genel olarak, sahip oldukları davranışsal vepsikolojik tiplerinin karşıtı olan davranışsalve psikolojik tiptedir. Birey, çoğu zamanbilinçdışı süreçlerle kendi davranışsal vepsikolojik tipinin karşıtı olan vebilinçdışındaki arketipinin özellikleriniüzerinde barındıran tipteki karşıt cinse yada dosta doğru yönelir. Bireylerin özellikleeş seçimleri, arketiplerinden, bilinçli birşekilde izah edilemeyecek ölçeklerdeetkilenir. Aşk, sevgi ve arzu halinin izahedilemeyen yapısı, arzu edilen nesneninçoğu kez dolaysız olarak bilinçdışındabulunan arketiple ilişkisinin bilinçtarafından algılanamaz ya da çok azsezilebilen durumuyla yakından ilintilidir.(Jung 2006: 165-185, Jung 2005: 10-77,Jung 1991: 1-36, Jung 1982: 101-131)Arketipler, kişiliğin arkaik kalmışve gelişmemiş yönlerini üzerinde taşırlarve bireylerin seçimlerine bilinçdışısüreçlerle yol gösterirler. Örneğin, ağırlıklıolarak düşünsel süreçleri gelişkin,duyumsal ve içedönük bir tipin,tamamlayıcı hayat arkadaşı ya da dostu,sezgisel yönü gelişmiş, duygusal vedışadönük sosyal bir tip olabilir.Bilinçdışının çağırılarına kulak tıkayıp,kültürel değerleri aşırı ön plana alıp, buyönde seçimler yapan bireyler, kendileriniruhsal ve bedensel açıdan tamamlamayantercihleri nedeniyle çoğu zaman ruhsalmutluluğu yakalayamazlar. Özellikletoplumsal ve sosyoekonomik383


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62kaygılarından, toplumsal rollerininimlediği sorumluluklardan dolayı bireyler,yanlış tercihler yapabilirler. Ancak bireylerkendi kişiliklerinin bütünlüğüne kulakasarak, bu durumu kuramsal açıdan daimadüzeltebilme potansiyeline sahiptirler.(Jung ve Kereny 1989: 25-83, Jung 2006:262-285, Jung 2005: 10-77, Jacobi 2002:19-61, 154-181, Bennet 2006: 76-177)2- Genç Bir Anadolu KadınınınSevgi Arayışı Yolunda BurukBir SerüveniBu bölümde, Bir KadınınAnatomisi filminin sunduğu kariyer sahibi,kültürlü ve kentli genç bir Türk kadınınınserüveni; betimsel analojilere vepsikanalitik çözümlemelere başvurularakkısaca serimlenmektedir.Cinsiyetler arasındaki anatomik vekültürel farklılıkların ana hatlarıyla en iyiokunabileceği düzlem, şüphesizuygarlıkların bize aktardığı ve verilitoplumumuz üzerinde kırıntılarının halayaşamakta olduğu, sözlü ve yazılı anlatılarolacaktır. (Jung 2005: 78-120, Jung 1991:73-123, 157-203, Jung 2009: 104-158)Dolayısıyla bizim için, Çin-Tibet-Hintuygarlıkları ve Mısır uygarlığından daetkilenerek “uygarlıklar sentezi” olarakkarşımıza çıkan iki temel uygarlık;“Mezopotamya, Anadolu ve Antik Yunan”metinleri çok önemlidir. Bir KadınınAnatomisi filminin yönetmeni YavuzÖzkan, bir Anadolu entelektüeli olarak,filmini ilksel olarak kuşkusuz Anadoluinsanının imgelemlerine sunmaktadır.Ancak yine film, “kadın anatomisini”serilmeme çabası açısından evrenselözellikler göstermekte ve tüm insanlığamesaj vermektedir. Cinsiyetler arasıkültürel farklılaşmalar, anaerkil ve ataerkilformasyona sahip toplumlarda farklılıklargöstermekle birlikte, tüm dünyadaparalellik gösteren süreçler ve temsilbiçimleri görülmüştür. (Jung 1982: 101-131, Jung 2006: 270-282, 350-361,Rosenfeld 2001: 76-98, 143-152) Jung’unsözünü ettiği arketiplerin kadın ve erkekimgelerinin (Anima ve Animus); kolektifbilinçdışından kültürün manevi yaratılarınaevrensel işlevlerle yansıması, dünyanınbirbirine uzak köşelerindeki topluluklardaparalel ve eşdeş motiflerle karşımıza384


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62çıkması durumu, cins ve cinsiyetler arasıilişkilerin özdeş yollar takip ettiğinigösteren bir kanıttır. (Jung 1982: 142-166,Segal 2012: 123-151, Rosenfeld 2001: 99-105, Campbell 2010: 283-320, 345-399,Jung 1991: 1-36)Anadolu’lu bir yönetmen olarakYavuz Özkan’ın, “Bir KadınınAnatomi”sini anlatması bakımından,filmin çözümlenmesi için, Mezopotamyave Antik Yunan uygarlıklarınınanlatılarındaki cinsiyetler arası ilişkiler vealgı düzlemlerinin motifleri analojikbağdaştırmalarla hatırlanabilir. Anadolu;Mezopotamya ve Antik Yunan arasındazengin ve sentetik bir kültürel geçişkoridoru konumundadır.Evrensel bir motif olarak kadınıtemsil eden Hülya Avşar, acaba hayatveren bir Tanrıça mı? Su kenarlarında,meyve bahçelerinde bir görünen birkaybolan işveli ve oyunbaz, sevimli veerotik sonsuz bakire mi? Bir Nympha mı,bir Satyr mi, Kirke mi, Artemis mi,Calypso mu, Denizkızı mı? YoksaOdysseus’un koruyucusu Athena mı,tekinsiz Hera mı? Yoksa Gılgamış’ınAnası bilgelik tanrıçası vahşi ve güçlükadın Ninsun mu? Ya da Uruk kentindetanrıça İştar’ın tapınağı Eanna’ya adanmışve Hayvan Adam Enkidu’yu insanlaştırıpuygarlaştıran kutsal rahibe güzeller güzeliShamhat mı? Yoksa kötücül nitelikleri ağırbasan, öldürücü ve yutucu bir tanrıça, yaşlıbir cadı mı?Hülya Avşar’ın film boyunca bumotiflerden hangilerine büründüğü, filmdüzleminde değişen zaman-uzam-olaylarçerçevesinde, deneyimlediği dönüşümlerüzerinden görülecektir.2.1. Açılış Sekansı ve evlenmeritüeli:Film, nezih bir mekandaKadın’ın(Hülya Avşar’ın) I. Kocasıylaevlendiği düğün sekansıyla açılır.Düğünde çiftin ortak iş arkadaşları, başkakonuklar, kadının erkek kardeşi ve erkekkardeşinin sevgilisi ile bir erkek arkadaşıbulunur. Film boyunca ve düğünsekansında çiftlerin ebeveynlerine yönelikherhangi bir bilgi yoktur. Kadının erkekkardeşinin düğüne getirdiği erkek arkadaş,385


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62kadının iki evlilik sonrasında ilişkiyaşayacağı üçüncü erkek tiplemesidir.Gelin ve damat, sağ ve sol yandakonukların ayakta dizili bir şekildeoluşturduğu kalabalığın arasında dansederler ve kalabalık onları seyretmektedir.Kadın beyaz gelinlikler içerisindedir. Buevlilik merasimi, kutsal olduğu kabuledilen aile kurumunun düğündeki topluluktarafından onanmasıdır. Düğün ritüelininçok katmanlı sembolik örüntüsü; toplumhuzurunda bir araya gelen çiftlere bundansonraki ortak yaşamlarında birbirlerine vetopluma karşı üstlenecekleri rol vesorumluluklar açısından yeterli olgunluğaeriştiklerinin tasdik edildiği birİnisiyasyon durumunun göstergesidir.Evlilik ritüeliyle birlikte bekarlık yaşamınason verilmiş ve başka bir toplumsal yaşamformuna geçilmiş olur. Toplum huzurundaevlilik kurumunun ruhuna uygun sözlervermek ve bunu imza etmek suretiyleçiftler; birlikteliklerini meşrulaştırmakta,karşılıklı sorumluluk- sevgi-saygı veferagat temelinde olmak üzere bir arayagelmektedirler.Soyun devamına yönelik olarak“mental ve libidinal” isterler çerçevesindekarşıt cinslerin bir araya geldiği ailekurumu, bireysel libidonun sağlıklı birşekilde sosyokültürel açıdan kontrol altınaalınmasını ve topluma katılımını sağlayantoplumsal eros’un (kolektif libido)yüceltilmiş bir biçimidir. (Jung 1982: 41-55, Freud 2006b: 150-160, 177-191)Freud’a göre, en dar anlamıyla libido,karşıt cinsler arasında cinsel eylemeyönelik içgüdüsel enerjiyi ifade eder.Yüksek enerjili bu itki, cinsler arasıbirincil bağlanımlar (biyolojik) yaratmaksuretiyle popülasyon üyelerini erkek vedişi çiftler halinde bir araya getirerek,soyun ve toplumsal yaşamın devamı içintoplumsal tabanın biyososyal açıdan enküçük ikili yapıtaşını ve toplumsalın engüçlü birimini meydana getirir. En genişanlamıyla ise libido, libidinal enerjilerinseksüel yanının sosyoseksüel formlarayüceltilerek cinsel eylem hariç olmak üzereikincil bağlanımları (sosyal) temsil eden‘her türlü bir araya geliş ediminin’sevgiyle toplumsal birliği kurmasını, yanibiyoseksüel bazlı libidonun kolektif libido386


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62(toplumsal eros) biçimine bürünmesiniifade eder. Bu bakımdan psikanaliz içinlibido “eros” olarak alındığında, karşıtcinsleri sevgiyle bir araya getiren ve cinseleyleme neden olan libidinal ruhsalenerjidir. Toplumsal değerlerin sevgiylebir araya getirilip işlerlik kazanmasınaneden olan bütünleşmenin ve biraradalığın sosyal sinerjisini gösterentoplumsal eros’tur. (Freud 2002b: 101-133, Freud 2006a: 90-100, Brenner 1998:20-108, Lagache 2005: 25-33)Düğün ritüelinin biçim ve içeriği,kültürden kültüre farklılıklar gösteriyorsada, karşıt cinslerin bir araya gelişininanatomisinin birey ve toplumunimgeleminde nasıl bir topografya çizdiğinigösteren evrensel motifler barındırır.Düğünle düğümlenerek seramonial birbiçimde bir araya gelen karşıt cinslerintesis ettiği kutsal ve tinsel aile kurumu,sosyoerotik kültürel bir işleve sahiptir.(Jacobi 2002: 77-83, 154-181, Freud2006b: 178-220)Evlenme ritüelinin ritleri biçim(motif) ve içerik (tin) açısından bireysel vetoplumsal bellekte mnemic (belleğeişlemiş) simgeler halinde köklü bilinçdışıçağrışımlara neden olurlar. Bu biçim veiçerikler, evrensel olarak tüm belleklerdedaha yüksek bir yaşam biçimine geçirici,hayat veren, doğurgan, anaç ve içe alıcıortamları, bir bütün olarak anne imgesinive bunun topografik temsili olan cennetselyuvayı, Oasis’i imler. (Kaplan 2011: 124-146) Daha önce belirttiğimiz gibi ilkelinsanların kendilerini bir doğa parçasıolarak duyumsadıkları gibi, insan yavrularıdışsal ilk nesne olarak anne anatomisiniduyumsarlar, dolayısıyla “doğa veanne”nin yerine geçen her türlü “hayatveren, içe alıcı” türevsel simgelerbelleklere kazınmıştır. Bireysel ve kolektifbilinçdışı açısından bu ortamlar dişiltopografyalar olan Oasis’ler olarakalgılanır ve hayat veren dişil imgenin tinselve bedensel anatomisini yansıtır.Belleklere kazınmış bu simgeler, kültürünmaddi ve manevi yaratılarında anaçmotifler olarak karşımıza çıkar ve kadınınanatomisini yansıtırlar. (Jung 1991: 157-202, Campbell 2010: 52-62, Freud 2006b:180-189, Kaplan 2011: 124-146)387


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62Düğün öncesi ve düğün seremonisiritüelleri kültürden kültüre değişikliklergösterse de değişmeyen temel motiflerşunlardır: (Jung 1982: 41-131)a. Arınma, yeniden doğuş ve yeniaşamaya geçişin göstergesi olarakYunak(hamam-yıkanma) motifi vardır. b.Yaratıcı kadın imgesinin işlevsel biryerine-geçeni olarak evlilik hayatınakadının bir hediyesi olan çeyiz ve sandıkmotifi. c. Cennetsel Oasis tasarımınıngöstergesi olarak düğün ve gerdekmekanının jeneratif unsurlarla tütsülenip,süslenmesi. d. Düğün esnasında toplumsalerosun göstergesi olarak; kolektif birşekilde yapılan danslar. Mekanının kutsalbir mekan olarak seçilmesi ya da ritüellerlekutsallaştırılması e. Gelin ve damadınbirer adak olarak alınması. Düğün mekanıbir sungu kabı, gelin ve damat ise adakdurumunu alır. Bu durumda evlilikkurumunun kendisi, topluma adanmışlığıngöstergesidir; bu ‘akt’ın temsil ettiği kutsalaile kurumunun bozulmasının karşısındaolan, ‘erkek’ten ziyade ‘kadın’ doğasıdır.Çünkü kadın doğası, evrensel bir yasa olan‘soyun devamı ilkesi’ne sadakatingöstergesidir. f. Düğün alanı içindekileranalojik açıdan, uygulanan ritüellerlebirlikte bir bütün olarak; kültürel sistemeait temel dataların yüklü olduğubilgisayar ve hard-diski gibidir. g. Hediyemerasimi ortak bir motiftir. h. Eşiktengeçirme motifi. Gelin ve damadın, düğüntopluluğu tarafından karşılanması veuğurlanması, bu koridor ve geçiş; doğumanında bebeğin vajinal kanaldan geçerekdünyaya gelmesine karşılık gelir. GöbekKordonu’nun simgesel çerçevede yenidencanlandırılmasıdır, yeniden anaç ortamadönüşün göstergesidir ve evlenen çift içinyeni hayata geçişin sembolik köprüsüdür. i.Düğün ya da nişan seremonisinde evrenselbir başka motif ise; bağlılığın sembolüolarak yüzüktür. k. Yolculuk motifi.Kadın ve erkeği bir araya getirendüğün ritüelinin içeriğine ilişkin yukarıdayapılan psikanalitik açıklamalar, ‘BirKadının Anatomisi’ filminin analitikincelenmesine katkıda bulunmak vesonuçlarını anlaşılır kılmak açısındanönemlidir.388


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62Filmde kadının ilk eşiyle düğünsonrası çıktığı mavi yolculuk motifi; sevgibağıyla kurulan bir evliliğin ve erotik birilişkinin göstergesi olduğu gibi, karşılıklısorumluluk ilişkisini gerektiren birkurumsal yapıya geçişin de simgeselgösterenidir. İlk eşinin ölümünden sonrakadının yolculuğu ve arayışı sürecektir.Ancak bu arayış, sevgiyi içerdiği gibilibidinal hazzı da içermektedir. Bunedenle, ikinci eşinde bulduğu şevkat vesevgiye karşın libidinal hazzın eksikliğinedeniyle aile kurumu bozulacaktır. Çünkükadının aradığı; “tinsel ve bedensel” açıdantatmin olmak, tamamlanmak arzusudur.Üçüncü ilişkisinde ise eksik olan eros’tur.İlişkileri erotik değil, şiddete dayalıdır. BirKadının Anatomisi filminde, libidinalisterlerin ve şiddetin göstergesi olarak kanmotifi ve kırmızı renginin işlevi önemlidir.Filmde “haz”la karşı karşıya gelen kadınruhsal ve bedensel olmak üzere mutlulukve eros yükü içindedir. Bu nedenle kadınınkendisi gibi mimar olan birinci eşi ile olanilişkisi eros yüklüdür. “Haz”sızlıkla karşıkarşıya kalan kadın ise ruhsal ve bedenselşiddete maruz kalmış görünmektedir.Klasik müzik sanatçısı olan ikinci eşiyleolan ilişkisinde mağdur olan hem kadınhem de erkektir. Çünkü bedensel olarakbirbirlerini tamamlayamamışlardır. Kadıniçin ikinci ilişkisinde eksik olan libidinalhaz iken, üçüncü ilişkisinde eksik olan iseerotik hazdır. Anadolu’da bir şantiyedemühendis olan üçüncü eşiyle ilişkisindesevgi bağının olmadığının en belirgingöstergesi, ilişkinin cinselliğe indirgenmesive fiziksel şiddete dönüşmesidir. Nitekimkavga ederler, yaralanan ve yüzü kanlariçindeki adam için kadın cinsel çekiciliğinikaybetmemiştir. Burada “kan ve kırmızı”,ilişkinin şiddete dönüştüğününsembolüdür. Ayrıca kadının ilk eşindenolan çocuğuyla ilişkileri bakımından dafarklı erkek tutumları sergilenir. Müzisyenolan ikinci eş; çocuğa şefkat göstermekte,kendi çocuğuyla iletişim kurmasının veyakınlaşmasının yollarını aramaktadır.Bununla birlikte film, çocukların psikolojikdurumlarına ilişkin bilgi vermez. Üçüncüeş ya da sevgilinin ise çocuğa karşıtutumunu gösteren bir serimleme yoktur.Ancak kadın ve sevgilisi arasındaki“libidinal bir bağla” kurulmuş ilişkinin389


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62şiddeti imleyen görüntüsü, çocuğun hemanne hem de sevgilisi için, yabancılaşmışbir figüre dönüştüğünü ortayakoymaktadır.2.2. Filmin Kısa Analitik ÖyküsüÇerçevesinde KişilikTemsilleriYönetmen kadının anatomisi’niserimlemek için örneklem olarak seçtiğikadın motifine(kentli-entelektüel-mimar),film düzlemi boyunca bir arayış edimiyüklemiştir. Film, bu arayışın sürüklediğikadın profilini çizer. Yavuz Özkan kadınruhunun anatomisini; iki evlilik ve birbirliktelik ilişkisi deneyimleyen bir kadınfigürü üzerinden göstermeye çalışmıştır.Böylece yönetmene göre; kadınınanatomisi, en iyi şekilde “evlilik ve cinselilişkiler” üzerinden okunabilmektedir.Filmde kadının olaylar karşısındakitutumunu göstermek için, bazı durum vekişilerinsilikleştirildiğigözlemlenmektedir. Yönetmen çalışan birkadının sosyoekonomik ve psikososyaldurumlarını cinsel öğelere vurguyapmaksızın, çevresindeki insanlarlailişkileri çerçevesinde gösterebilir, kadınanatomisini toplumsal tüm dinamik vedeğişkenler üzerinden anlatabilirdi. Ancakbu filmde kadın anatomisini görmeninyöntemi olarak; “kadının karşıt cinsle olanilişkileri, evlilik ve cinsel yaşam” olgularıseçilmiştir. Film, kadının anatomikniteliklerini serimlemek için cinsel öğeyevurgu yapmakla birlikte, aslında içindecinselliğin de olduğu ama libidinalarzulardan öte sevgi dolu bir limanarayışını anlatmaya çalışmıştır. Buna görekadın; kendisini emek ve sevginin yanısıra, enerjik bir aşkla sevebilen libidinalyatırım yapabileceği bir erkek aramaktadır.Kadın, cinsel kimliğine koşut olarak,karşılıklı sevgi ve aşkı arayan bir özneolarak sunulmaya çalışılmıştır.Filmin açılış sekansında başroldekikadın (Hülya Avşar) I. Kocasıylaevlenmektedir. Film, düğünün son anlarınıveren sekansla açılmakta, çift dansetmektedir, daha sonra katılımcılararasından geçerek(kordon) uğurlanırlar vegeçişleri esnasında başlarından aşağıyakonfetiler dökülür. Burada konfeti, dölbereketi’nin temsilidir ve toprak anayı390


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62besleyen yağmurun metinomisidir.(Campbell 2010: 283-320, Segal 2012:120-151) Bereketin metaforu olaraktahılgillerin, taneli bitkilerin yerini modernzamanlarda konfeti almıştır. Çiftinebeveynleri, aile ve akrabalarıgösterilmemektedir ve herhangi bir bilgiverilmez. Yönetmen, kadının kararları vetutumunu etkileyecek bu unsurları dışarıdabırakmış, kadını onların etkisindenarındırmıştır. Böylece kadının özgülanatomisine daha iyi yaklaşmayıamaçlamıştır. Gelin ve damadın konfetisağanağı altında “geçit-kordonundan”geçişleriyle sahne kapanır.Filmde kişilerin karakterözelliklerinin anlatımı oldukça yüzeyselkalmıştır, bu nedenle kişilerin iç dünyalarıtam olarak anlaşılamamaktadır. Ancak yinede filmin akışında anlamlı bir yer edinentemel motiflerin psikolojik ve davranışsaltipleri kabaca şöyle verilebilir:Başroldeki “kadın”; duygusal,sezgisel ve dışadönüktür. Kendisi gibimimar olan “kadın arkadaş”; düşünsel,sezgisel ve dışadönüktür. I. Koca(mimar);düşünsel, duyusal ve dışa dönüktür. I.Kocanın evlilik öncesi sevgilisi(gençmimar kadın); düşünsel, duyusal vedışadönüktür. II. Koca(müzisyen);düşünsel, sezgisel ve içedönüktür. III.Koca adayı ya da sevgili; duygusal,duyusal ve dışadönüktür. Kadının erkekkardeşi; düşünsel, duyusal vedışadönüktür. Erkek kardeşin sevgilisi,II. Kocanın eski karısı ve çocukkonusunda yeterli analitik malzeme yoktur.Filmdeki kişilerin “psikolojik vedavranışsal” tiplerine baktığımızda,kadının davranışsal-psikolojik tipini; I.koca, II. Koca ve III. Koca adayı sevgilitam olarak karşılayamamaktadır. Yine dekadının en iyi anlaşabileceği kişilik birincieşidir. Kuramsal açıdan kadını tamamlayantip; “düşünsel, duyumsal ve içedönük” birerkek tipi olabilir. Kadının filmdüzleminde verilen durumu açısındanarketipi animus’un özelliklerini üzerindetaşıyan, aşık olup sevebileceği,bütünleşeceği ideal erkeği kuramsal açıdan“düşünsel, duyumsal ve içedönük”yapıdadır. İnsanların mutlu bir ilişkiyisonuna dek sürdürmeleri veya iyi391


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62anlaşabilecekleri tipi bulmaları için,kuramsal ideallerine uygun vearketipleriyle birebir örtüşen tipiyakalamaları şart değildir. Çünkü süreçiçerisinde kişiliklerin genel yapısının vebireylere has özel donanım ve niteliklerinetkisi belirleyicidir. İnsanların birbirinisevmesi, aşık olması ya da böylezannederek bir araya gelmeleri içintiplerinin kuramsal uygunluğu gerek koşuldeğildir. Filmde erkeklerin sergilediğidavranış ve özel tutumlardan hareketederek, kadının anlaşmasının çok güçolacağı tipin III. Koca adayı sevgili olduğusöylenebilir.Bu sevgili, kadının erkek kardeşininarkadaşıdır. Onu ilk olarak, kadının I.Kocayla nikah töreninde bir davetli olarakgörürüz. Daha sonra ise, kadının II.Kocasıyla henüz tanışma aşamasındaoldukları bir yemekte karşımıza çıkar.Kadının erkek kardeşi ve sevgilisiylebirlikte davetli olarak yemektedir. II.Kocayla evliliğin nikah töreninde ve buevlilik sonrası II. Kocanın evininmobilyalarının düzenlenmesinde yine onugörürüz. Kadının erkek kardeşiyle birlikteyardımda bulunur ve ödül olarak akşamyemeği yerler. Bu tip, kadının henüz I.Kocayla düğün merasimi boyunca ‘alıcıgözlerle’ eğilip bükülerek her fırsatta gelinisüzüp durmuştur. Kadınla ilişkisi sırasındaise kaba bir tutum sergileyecek ve kadınakarşı davranışlarında bunu nesnel birşekilde uygulayacaktır. Bu sevgili tipinin,kadına olan libidinal duyguları kadınınevlilikleri ve evlilik sonrası zamanlarındakuluçkada beklemiş gibidir. Kadının II.Evliliği boşanmayla sonlandığında bu tipyine sahneye çıkmıştır. Kadının evindeinzivaya çekildiği bir dönemde onu ziyareteder ve uzun yıllar boyunca kadına yazmışolduğu ama hiçbir zaman postayavermediği şiirleriyle dolu bir bavulukadının ayaklarına boca eder. Kadınıngönlünü çelmiştir. Bu şiirsel mektuplar,kadına karşı beklentisiz saf bir sevgibeslediği izlenimini uyandırır, emekverilmiş bir süreci ve duygu yükünü ifadeeder. Kadın, “sevgiyi ve emeği” temsileden bir bavul dolusu mektuptan vesevgisini gizlemeyi başaran sabırlı birkişilikten etkilenmiştir. Burada kadınanatomisi; emek-sabır-sevgi çerçevesinde392


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62tanımlanmaktadır. Ancak film metni bizeşunu işaret eder: III. Adamın kadına karşıbeslediği esas duygu, şiirsel anlatımınardına saklanan libidinal duygulardır.Kadın açısından cinsellik; ancak arada birsevgi bağı varsa anlamlı olabilmektedir ve“haz” daima sevginin bir sonucu olarakduyumsanmaktadır. Kadın, III. Adamınkendisine yönelttiği ve sevgi olaraksunduğu ilgiye inanmıştır, cinsellik bundansonra kendini açığa vurmuştur.Evlilik öncesi yaşantıları veberaberlikleri filmde verilmemekle birlikte,Kadın ve I. Kocası, aslında birbirlerineoldukça uygun çiftlerdir. Toplumsalstatüleri ve işleri aynıdır, iş arkadaşı olarakaynı mimarlık şirketinde çalışırlar.Biyolojik(yaş), psikolojik, sosyoekonomikve sosyokültürel durumları birbirine yakıngenç insanlardır. Ancak gençliğin verdiğiduygusal yoğunlaşmaların iyiyönetilememesi nedeniyle çift arasındakiiletişimin az da olsa bozulduğu görülür.Film metni tamamlandığında izleyicideoluşturduğu duygu adeta şudur: Ölümkendilerini ayırmasaydı, ideal ve mutlu biryuvaları olacaktı, süreç içindeolgunlaşacak ve daha iyianlaşabileceklerdi. Filmde serimlenen tümkişilik yapısıyla birlikte, “ruhsal vebedensel” açıdan, kadını en iyitamamlayan erkek I. Kocadır.II. Koca, 5-6 yaşında bir erkekçocuk babasıdır. Kendisi gibi sanatçı olanve turnelere çıktığı filmde verilendiyaloglardan anlaşılan bir kadındanolmuştur bu çocuk. Karısındanboşanmıştır. Duygusal, sezgisel veiçedönük tipteki bu adam Klasik müziksanatçısıdır. Entelektüel, varlıklı, saygınbir kariyeri olan, orta yaşlarda dingin birkişiliktir. Bir sanatçının karakterözelliklerini genel olarak sergiler. Doğaylaiç içedir, çocukları sever, müzik dışındabaşka sanatlara da (şiir gibi) ilgilidir, naifbir profil çizer. Davranışlarında, boşanmasonrası içedönüklüğü ve yalnızlığının birazdaha derinleştiği görülmektedir. İlişkidelibidinal hazzı öncelemez. Çünkü özleminiduyduğu şey, “sevgi ve güven” birliğidir,cinsellik bunun tamamlayıcısı gibidir.Tüm bu kişilik betimlemeleriçerçevesinde kadının erkeklerle olan393


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62ilişkilerinde belirleyici olan; sevgi bağıdırve bu bağın libidinal tutkuyla beslenmesiarayışıdır. Nitekim ilk eşiyle olan ilişkisibu arzunun göstergesidir. İlişkilerindekiaksaklıklar, erkeğin kariyeri için yeni bir işdeneyimini talep etmesi, dolayısıylamevcut işini riske almasıyla başlamıştır.Kadının onaylamamasına karşın, birlikteçalıştıkları şirketten ayrılan ilk kocasıbüyük ve riskli bir mimarlık projesinigerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Budavranışıyla I. Koca, Odysseiadestanındaki antik Yunan kahramanıOdysseus motifine karşılık gelir. Bu büyükprojenin altından kalkmak için savaşvermekte, onlarca işçiyi yönetmek içinmücadele etmektedir. Eski işarkadaşlarından(eski sevgilisi ve orta yaşlı“bilge kadın rolündeki” mimar arkadaşı)destek almasına karşılık, eşinden beklediğiilgiyi göremez. Yalnız kalmıştır. Kadınıneşinin bu macera girişiminicezalandırmasının göstergesi ise, hamileolduğunu gizlemesi bilgisidir. Sevgi bağı,farklılıkları tolere etmede yeterliolmamıştır. Kadının beklentisi erkeğindaha çok ilgi göstermesidir. Nitekim adam,bir telefon tartışması sonrasında işindenevine dönerken kaza geçirmiş ve ölmüştür.Bu durum, kadında suçluluk kompleksineneden olmuştur. Onu bu psikolojiktravmadan kurtaran kişilik ise; “yardımcıadam-yaşlı bilge adam” motifiniçağrıştıran, her ikisinin de iş arkadaşı ortayaşlı mimar kadındır. İkinci eşiyle tanışmacesaretini bu kadın aracılığıyla bulmuştur.Deniz kıyısında yürüyüş yaparkenkarşılaştıkları müzisyen, naif ve içedönükbir kişilik sergiler ve bu yönüyle kadınıetkilemiştir. Bu ilişkide eksik olantutkudur, kadının libidinal hazdan yoksunoluşudur. Kadın, bu yoksunluğunu eşindengizlemesi bakımından aldatankonumundadır. Kişiliğinin sezisel yönügüçlü olan erkeğin bu durumdanşüphelenerek telefon kayıtlarını dinlemesiüzerine ilişki yıkılır. Kadın, uzun telefonsohbetleriyle arkadaşına(orta yaşlı mimarkadın) eşinin onu mutlu edemediğini, rolyapmak zorunda kaldığını anlatmaktadır.Bu ilişkide yıkıcı olan ve aldatan kadındır.Bu yıkıcılıktan sonra kadının üçüncü eşineya da sevgiliye sürüklenişi daha kolayolmuştur. İkinci eşiyle ilişkisindeki394


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62eksikliğin yani “tutkunun” peşindengitmiştir. İşini bırakmak zorunda kalmış,büyük şehirden ayrılıp Anadolu’da birşantiyede çalışan sevgilisinin yanınayerleşmiştir. Bu ilişkide çocuk iyicesilikleşmiştir. “Yaşlı bilge” motifiniçağrıştıran kadın arkadaşı bu ilişkiyirasyonel bulmamıştır. Ve onu özellikle busürecin çocuğunun eğitimi için sorunolacağı konusunda uyarmıştır. Nitekimfilm, kadın ve sevgilisi arasındaki ilişkininyıkıcılığını serilmeyen bir sahneyle biter.III. Kocanın ya da sevgilinin aşırıkıskançlıkları; ilişkideki “sevgi ve güveneksikliğini” açığa vurmaktadır. Bu durumilkelliğe işaret eder. Çünkü tinselliktensıyrılmış ya da erostan yoksun olan “haz”yıkıcı olabilmektedir. Film, kadınınkendisini terk edişini kabullenemeyenerkeğin evi yıkma ve yakma ve dolayısıylasahip olamadığı kadını yok etmegirişimiyle biter. Filmde gördüğümüzdavranışlarıyla kadın, ne hayat verenTanrıçadır, ne de yok edici bir cadı.Odysseus’un koruyucusu olan Athena dadeğildir. Bununla birlikte, Gılgamışdestanındaki hayvan adam Enkidu’yuinsanlaştıran baştan çıkarıcı kutsal rahibeShamhat’ ı anıştırdığını söyleyebiliriz. III.Koca, Enkidu bile olamamıştır, çünkükadının baştan çıkarıcı güzelliği ilişkiyierotizme dönüştürememiştir.SonuçFilm, kadının ruhsal dünyasınailişkin felsefi bir düzleme sahip değildir.Kadının anatomisini ayrımlarken bilinçdışısüreçlere göndermeler yapan doyurucusembolik örüntüler de kuramamıştır. Film,adının gerektirdiği analitik malzemeyisinematografikaçıdankarşılayamamaktadır, sembolik dilbakımından oldukça sınırlıdır. Filmdekitiplemelerin iç dünyaları ve kişilikleri sonderece yüzeysel, adeta silüetler halindesunulmaktadır. Filmin başrolü olan vegenel bir gösterge olarak; “dişilkarakteristik ve eğilimlerin temsilcisi”durumundaki kadın motifine ilişkin deyeterli bilgi verilmemiştir. İç dünyasınailişkin ipuçları ve göndermeler almayıbeklediğimiz kadının tutum vedavranışlarının kaynağına işaret eden birsahneleme ve özel bir çaba395


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62bulunmamaktadır. Kadının arkadaşları,hatta çocuğuyla ilişkisi neredeyse siliktir.Kadının anatomisini serimlemeyiamaçlayan bir sinematografik eser;“bedensel ve anatomik isterlerintablosunu” ortaya koymakla birlikte,kadının ruhsal kökenini ve dişil zihniyetyapısını da açığa çıkarmayı hedeflemelidir.Çünkü “kadının anatomisi” kavramınınimlediği anlam; kadını, fiziksel vepsikolojik açıdan bütünlüklü bir kavrayışalgısı içinde anlama çabasına işaret eder.Bir Kadının Anatomisi filminde, böyle birgirişim vardır, ancak yüzeysel kalmıştır.Kadın; evlilik denemeleri üzerinden, erotikgöndermelerle çözümlenmeye çalışılmış,böylece film metninin kendisi kadını psişikyapısından soyutlayarak “bedenselisterlerin göstergesi olarak anatomik biryapıya” indirgemiştir.KAYNAKLARARSEBÜK G (1995) İnsan Evrim Alet,Bilim ve Teknik Dergisi, TübitakYayınları, 332, 20-21.BEZEN Ç (1995) Taş Devrini Gözlemek,Bilim ve Teknik Dergisi, TübitakYayınları, 330, 64-66.BRENNER C (1998) Psikanaliz: TemelKavramlar, Işık Savaşır ve YusufSavaşır (çev), 2.basım, HYBYayıncılık, Ankara.BENNET E A (2006) Jung Aslında NeDedi?, Işıl Çobanlı (çev), 1.basım,Say Yayınları, İstanbul.CAMPBELL J (2010) Kahramanın SonsuzYolculuğu, Sabri Gürses (çev),2.basım, Kabalcı Yayınevi,İstanbul.FREUD S (2002A) Totem ve Tabu, K.Sahir Sel (çev), 3. basım, SosyalYayınlar, İstanbul.FREUD S (2002B) Metapsikoloji, EmreKapkın ve Ayşen Tekşen Kapkın(çev), 1.basım, Payel Yayınevi,İstanbul.FREUD S (2004) Psikanaliz Üzerine, A. AvniÖneş (çev), 13.basım, Say yayınları,İstanbul.396


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62FREUD S (2006A) Cinsiyet Üzerine, A.Avni Öneş (çev), 13.basım, SayYayınları, İstanbul.FREUD S (2006B) Sevgi ve CinsellikÜzerine, Akın Kanat (çev),1.basım, İlya Yayınevi, İzmir.FORDHAM F (1983) Jung PsikolojisininAna Hatları, Aslan Yalçıner (çev),1.basım, Say Yayınları, İstanbul.HALL C S VE NORDBY V J (2006) JungPsikolojisinin Ana Çizgileri, EnderGürol (çev), 1.basım, CemYayınevi, İstanbul.JACKSON D P (2005) Gılgamış Destanı,Ahmet Antmen (çev), ArkadaşYayınevi, 1.basım, Ankara.JACOBİ J (2002) C. G. Jung Psikolojisi,Mehmet Arap (çev), 1.basım, İlhanYayınevi, İstanbul.JUNG C G (1982) Aspects of Feminine,R.F.C. Hull (Trans), CollectedWorks of C. G. Jung, Vol. 6, 7, 9i,9ii, 10, 17, 1st. Printing, PrincetonUniversity Press, New Jersay, USA.JUNG C G VE KERENY C (1989) Essayson a Science of Mythology, R.F.C.Hull (trans.), Collected Works of C.G. Jung, 8th. Printing, PrincetonUniversity Press, New Jersay, USA.JUNG C G (1991) Psyche and Symbol,Hull R F C (trans.), CollectedWorks of C. G. Jung, Vol. 8-9,11,13,18 1st. Publication,Princeton University Press, NewJersay, USA.JUNG C G (2004) İnsan Ruhuna Yöneliş,Engin Büyükinal (çev), 5.basım,Say Yayınları, İstanbul.JUNG C G (2005) Dört Arketip, ZehraAksu Yılmazer (çev), 2.basım,Metis yayınları, İstanbul.JUNG C G (2006) Analitik Psikoloji,Ender Gürol (çev), 2.basım, PayelYayınevi, İstanbul.397


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62JUNG C G (2009) İnsan ve Sembolleri,Ali Nahit Babaoğlu (çev), 4.basım,Okyanus Yayınları, İstanbul.KAPLAN A B (2006) Kimliğin İfşaasındaGöstergenin Başat Söylemi:İletişim Kuramları AçısındanModern İnsanın KendiniTanımlamasında (“kimlik” ve“kimliksizleşmesi”) KimliğinGöstergeye DönüştürülerekFetişleştirilmesi Olgusuna EleştirelBir Yaklaşım, C Bilgili(ed.),Medyada Olmayanlar, 1. basım,Beta Basım, İstanbul, 211-212.KAPLAN A B (2007) Birey ve ToplumunDoğa ile Diyalektiği Çerçevesindeİletişim ve Yönetim SüreçlerininSinematografik DüzlemdeOkunması: 2001 A Space OdysseyÖrneği, Yüksek Lisans Tezi, KÜSos. Bil. Enst., Koceeli.KAPLAN A B (2011) Dark City FilmindeSöylemi Kuran Temel MotiflerinDiyalektik İlişkisi Üzerine BirTartışma, F N Kaplan ve G T Ünal,Bilim Kurgu Sinemasını Okumak/Göstergebilimsel Yaklaşım,1.basım, Derin Yayınları, İstanbul.LAGACHE D (2005) Psikanaliz, EvinAktar(çev), 1.basım, Dost Kitabevi,İstanbul.MARX K (2000) 1844 El Yazmaları,Birikim Yayınları, İstanbul.MENGÜŞOĞLU T (1958) Felsefeye Giriş,İÜ Edebiyat Fakültesi Yayımları,İstanbul.ROSENFELD O R (2001) DoğumTravması, Sabir Yücesoy (çev),1.basım, Metis Yayınları, İstanbul.SEGAL R E (2012) Mit, Nursu Örge (çev),1.basım, Dost Kitabevi, İstanbul.TEBER S (1982) Doğanın İnsanlaşması,Öncü Kitapevi, 3. basım, İstanbul.ZÜLAL A (2001) Teknoloji, Kültür veİnsan Evrimi Üzerine, Bilim veTeknik Dergisi, Tübitak Yayınları,408, 50.398


UHİVEwww.uhedergisi.comUluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları DergisiEkim / Kasım / Aralık - Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 5 Yıl:2014 Jel Kodu: Z11October / November / December - Fall Semester Volume: 2 Issue: 5 Year: 2014ID:49 K:62YÜZYILLARIN ÇÖZÜLEMEYEN SIRRIBİLİNÇ (1998), Ayşegül Yılmaz(çev), Bilim ve Teknik Dergisi,Tübitak Yayınları, 366, 54.399

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!