12.07.2015 Views

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

olmayanlardan okuma yazma bilenler, Medine’de okuma yazma bilmeyen on kişiye okuma ve yazmayıöğretecek, ondan sonra Mekke’ye gidebileceklerdi. Esirler arasında, Peygamber efendimizin amcasıAbbas da vardı.“Evindeki altınları unuttun mu?”Bedir savaşında alınan esirler arasında, Peygamber efendimizin amcası Abbas da vardı. Efendimizona; “Ey Abbas! Kendin, kardeşinin oğlu Ukayl (Akil) bin Ebi Talib, Nevfel bin Haris içinkurtulmalık akçesi ödeyiniz. Çünkü sen, zenginsin” buyurdu.Hazret-i Abbas da; “Ya Resulallah! Ben Müslümanım. Kureyşliler beni zorla Bedir’e getirdiler” dedi.Resulullah; “Senin Müslümanlığını Allahü teâlâ bilir. Doğru söylüyorsan, Allahü teâlâ sana elbetteonun ecrini verir. Fakat sen, görünüş itibariyle aleyhimizdesin. Bunun için, kurtulmalık akçeniödemen lazımdır” buyurdu.Hz. Abbas, “Ya Resulallah! Yanımda ganimet olarak aldığınız 800 dirhemden başka servetim yok”deyince, Peygamber efendimiz; “Ya Abbas! Ya o altınları niçin söylemiyorsun?” buyurdu. O da;“Hangi altınları?”dedi.Sevgili Peygamberimiz; “Hani sen Mekke’den çıkacağın gün, hanımın Haris’in kızıÜmm-ül-Fadl’a verdiğin altınlar! Onları verirken yanınızda sizden başka kimse yoktu. Sen,Ümm-ül-Fadl’a; “Bu seferde başıma ne geleceğini bilemiyorum. Eğer bir felakete düçar olup dadönemezsem, şu kadarı senindir, şu kadarı Fadl içindir, şu kadarı Abdullah için, şu kadarıUbeydullah için, şu kadarı Kusem içindir” dediğin altınlar” buyurdu.Hazret-i Abbas şaşırdı ve; “Yemin ederim ki, ben bu altınları hanımıma verirken yanımızda kimseyoktu. Bunu nereden biliyorsunuz?” dedi. Peygamber efendimiz; “Allahü teâlâ haber verdi” buyurdu.Hz. Abbas ; “Senin, Allahü teâlânın resulü olduğuna ve doğru söylediğine şehadet ederim” deyipKelime-i şehadet getirdi. Müslüman olunca, Peygamber efendimiz hazret-i Abbas’ı Mekke’devazifelendirdi. Oradaki Müslümanları korumasını, İslâmiyet’e düşman olanlarla ilgili haberlerigöndermesini emir buyurdu.Bedir gazasında hezimete uğrayan Kureyş’e haber gönderilip, fidye karşılığında esirlerinialabilecekleri bildirildi. Ancak, hicretten önce Peygamberlerin efendisine pek çok eziyet ve işkencelerdebulunan Nadr bin Haris ve Resul aleyhisselam Kabe’de namaz kılarken mübarek sırtına deve işkembesikoymak bedbahtlığını gösteren alçak Ukbe bin Ebi Mu’ayt öldürüldü.Bu azılı İslâm düşmanı öldürülünce, Resulullah efendimiz, Allahü teâlâya hamd ettiler. Yanınavarıp; “Vallahi Allahü teâlâyı, resulünü ve Kur’an-ı kerimi inkar eden, peygamberini işkencedenişkenceye uğratan senin kadar kötü bir kimse bilmiyorum” buyurdular.Esirler, sahipleri tarafından fidye karşılığı alınıncaya kadar, Eshab-ı kiramın yanında kaldılar.Sahabenin hepsi de esirlere çok iyi muamele edip, onları yiyeceklerine ortak ettiler. Mus’ab bin Umeyr’inkardeşi Ebu Aziz esirler arasında idi. O esirlere gösterilen muameleyi şöyle anlattı:“Ben de Medineli bir Müslümanın evinde esir idim. Bana çok iyi davranıyorlar, sabah ve akşamyiyecekleri ekmeği bana veriyorlar, kendileri sadece hurma yemek mecburiyetinde kalıyorlardı. Onlardanbirinin eline bir ekmek parçası geçse, doğruca bana getirip verirdi. Utandığımdan ekmeği, getirene geriverirdim. Fakat o, ekmeği tekrar bana iade ederdi.”Yine esirlerden Yezid ismindeki Kureyşli şöyle anlattı: “Müslümanlar Bedir’den Medine’ye gelirken,biz esirleri hayvanlara bindirdiler, kendileri ise yaya olarak yürüdüler.”İşte insanlık bu... Esirlerine böyle muamele eden başka bir kavim gelmiş midir?“Vallahi onlar meleklerdir!”Müşriklerin Bedir’de hezimete uğrayıp, perişan bir vaziyette savaş meydanından kaçmaları,Mekke’de büyük bir şaşkınlık meydana getirdi. Hiç beklemedikleri, hatta hiç akıllarından geçmeyen birnetice ortaya çıkmıştı.Haberi ilk getirenin sözlerine, Ebu Leheb ve diğer müşrikler inanmadılar. Harp meydanından kaçanEbu Süfyan Mekke’ye geldiğinde, onu hemen yanlarına çağırdılar. Ebu Leheb ona; “Ey kardeşimin oğlu!Anlat bakalım, nasıl oldu?” diye sordu.Ebu Süfyan orada, bir yere oturdu. Birçok kimse de ayakta dinliyorlardı. Ebu Süfyan şöyle anlattı:“Hiç sorma, Müslümanlarla karşılaşınca, sanki elimiz kolumuz bağlı idi. İstedikleri gibi hareket ettiler. Birkısmımızı öldürdüler, bir kısmımızı esir ettiler. Yemin ederim ki, ben, bizimkilerden kimseyi kınayıp,ayıplamıyorum. Çünkü, o sırada yer ile gök arasında kır atlar üzerinde beyazlara bürünmüş kimselerlekarşılaştık. Onlara ne bir şey dayanabilir, ne de bir kimse karşı durabilirdi.”İslâmın ilk zamanlarında Müslüman olmasına rağmen, müşriklerin şerrinden çekindiği içinMüslümanlığını açığa vurmayan Hz. Abbas’ın kölesi Ebu Rafi’ hazretleri orada idi. Sessizce onlarıdinlemekte olan Ebu Rafi’, sevincinden her şeyi unuttu ve; “Vallahi onlar meleklerdir” deyiverdi.Ebu Leheb, ona şiddetli bir tokat vurdu ve kaldırıp yere çarptı. Bir hayli de dövdü. Bunun üzerine,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!