12.07.2015 Views

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

saldırmaya teşebbüs edince, atının ayakları yine yere saplandı. Süraka, atını ne kadar zorladıysa da, onubir türlü kurtaramadı. Başka yapacağı hiçbir şey yoktu.Çaresiz kalınca, şefkat ve merhamet sahibi olan Resulullah efendimize yalvarmaya başladı. Bütünolgunlukları ve iyi ahlakı kendisinde toplayan, üstün ahlak ve yaratılış üzere olan Peygamberimiz onun budileğini kabul etti.Süraka; “Ya Muhammed! Muhafaza olunduğunu anladım. Dua et de kurtulayım. Bundan sonrasana asla zarar vermem. Senin peşine düşenlere de senden hiç bahsetmiyeceğim” diyordu.Kâinatın efendisi; “Ya Rabbi! Eğer o sözünde doğru ve samimi ise, atını kurtar” diye duaedince, Allahü teâlâ bu duayı kabul buyurdu.Süraka bin Malik’in atı, ancak bu duadan sonra çukurdan kurtulabilmişti. Süraka, hayretleriçerisinde kaldı ve bütün bu olup bitenlerden, Muhammed aleyhisselamın daima korunmakta olduğunuanladı. Pek çok şeye şahid olmuştu.Sonunda; “Ya Muhammed! Ben Süraka bin Malik’im! Benden asla şüpheniz olmasın. Size sözveriyorum. Bundan sonra beğenmediğiniz hiçbir işi yapmıyacağım. Kavmin, seni ve arkadaşlarınıyakalayana çok mükafat vereceğini va’detti” dedi ve Kureyş müşriklerinin yapmak istediklerini birer bireranlattı.Hatta, onlara yol azığı ve binmek için deve vermek istediyse de, sevgili Peygamberimiz kabuletmedi ve ona: “Ey Süraka! Sen İslâm dinini kabul etmedikçe, ben de senin deveni ve sığırını arzuetmem, istemem. Sen bizi gördüğünü gizli tut, yeter” buyurdu.Süraka bundan sonra izi üzerine geri döndü. Başından geçenleri karşılaştığı kimselere deanlatmadı...(Süraka daha sonra Müslüman olmakla şereflendi.)Bütün gözler ufukta!..Peygamber efendimiz, hazret-i Ebu Bekir, Amir bin Füheyre ve kılavuzları Abdullah bin Üreykıt,Rebi’ul-evvel ayının sekizinde Pazartesi günü (Miladi 622 yılı Eylül ayının 20. Günü) kuşluk vakti “Kuba”köyüne ulaştılar.Bugün, Müslümanların Hicri Şemsi yılının sene başı oldu. Külsüm bin Hidm isminde birMüslümanın evinde kaldılar. Burada ilk mescidi yaptılar.Kuba vadisinde ilk Cuma namazını kıldılar ve ilk hutbeyi irad ettiler. Kuba mescidi, ayet-i kerimedemealen; “...Temeli takva üzerine kurulan mescid” (Tevbe suresi 108) diye buyrularak medh edildi.Bu arada Mekke’de kalan hazret-i Ali, Resulullah efendimizin Kabe-i şerifte devamlı bulunduklarımakama oturdu. “Resul-i ekremde kimin nesi var ise, gelsin alsın!” diye nida ettirdi. Herkes gelip,nişanını söyleyerek emanetini aldı. Böylece emanetler sahiplerine teslim edildi.Mekke-i mükerremede kalan Eshab-ı güzin, hazret-i Ali’nin kanadı altına sığındılar. Resulullah’ınsaadethaneleri Mekke’de olduğu müddetçe, hazret-i Ali de orada kaldı. Bir zaman sonra Resul-i ekremefendimiz, evinin Medine-i münevvereye getirilmesini emir buyurdular.Allah’ın aslanı hazret-i Ali, Kureyş kâfirlerinin toplandıkları yere gitti. “İnşaallahü teâlâ yarınMedine-i münevvereye gidiyorum. Bir diyeceğiniz var mı? Ben burada iken söyleyin” buyurdu.Hepsi başlarını eğip, hiçbir şey söylemediler. Sabah olunca, hazret-i Ali, Resul-i ekrem efendimizineşyalarını toplayıp, Resulullah efendimizin Ehl-i Beyti ve kendi akrabaları ile beraber yola koyuldu.Resulullah efendimize, şişmiş olan ayaklarından kanlar akar vaziyette, Kuba’da yetişti. Gündüzlerisaklanıp, geceleri yaya olarak yürüdüğü bu yolculuğun sonunda, Peygamberimizin huzuruna gidemiyecekbir hale gelmişti.Resul-i ekrem efendimiz bunu haber alınca, bizzat kendisi teşrif etmiş, hazret-i Ali’yi görünce halineacımış, sevgili, fedakar amcazadesini kucaklamış, mübarek elleriyle o hak yolunda binlerce meşakkatekatlanmış olan narin, nazik ayaklarını okşamış, kendisine afiyet için dua buyurmuştu.Hatta hazret-i Ali’nin bu fedakarlığı üzerine; “İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allahü teâlânın rızasıiçin nefsini feda eder” (Bekara suresi- 207) ayet-i celilesinin nazil olduğu rivayet edilir.Medine’ye daha önce hicret eden Eshab-ı kiram ile Medineli Müslümanlar, Kâinatın sultanınınMekke’den hicret için hareket ettiğini duyunca, teşrifini hararetle ve heyecanla bekliyorlardı.Bu sebeple Medine-i münevverenin dış semtlerine gözcüler koyup, şehirlerini şereflendireceklerianda, Efendimizi karşılamak için can atıyorlardı. O’nun muhabbetiyle yananlar, kızgın çölün suya olanhasreti gibi gözlerini ufka dikerek bekliyorlardı...Medine... Medeniyet kelimesinin mefhum yatağı Medine... Peygamber beldesi Medine... İşte incecikhurma ağaçları ve dümdüz damlı çatılarıyla ufuk çizgisi üstünde yayılmış “Medine-i münevvere” olmayacan atıyor.Kâinatın efendisi, yaratılmışların en üstünü, Efendimiz devesine binmiş, yanında mağara dostu EbuBekir... Medine’ye “Nur” geliyor.Günlerdir herkes ayakta, gözler pür dikkat ufukta...

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!