Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem barış, hem de savaş zamanları için kabul edip, O’na tabioluyorsunuz. Eğer, mallarınıza bir zarar gelince, akraba ve yakınlarınız helak olunca,Peygamberimizi yalnız ve yardımsız bırakacaksanız, bunu şimdiden yapınız. Vallahi, eğer böyle birşey yaparsanız dünyada ve ahirette helak olursunuz! Eğer davet ettiği şeyde, mallarınızıngitmesine ve yakın akrabalarınızın öldürülmesine rağmen, O’na vefa göstereceğinize aklınızkesiyorsa, tutunuz. Vallahi bu, dünyanız ve ahiretiniz için hayırlıdır” deyince, arkadaşları;“Biz Peygamberimizden, mallarımız ziyan olsa da, yakınlarımız öldürülse de vazgeçmeyiz. Ondanhiçbir zaman ayrılmayaz. Ölmek var, dönmek yok!” dediler.Sonra Peygamber efendimize dönerek, “Ya Resulallah! Biz bu ahdimizi yerine getirirsek, bize nevardır?” diye sordular.Sevgili Peygamberimiz o zaman; “Allahü teâlânın razı olması ve Cennet var!” buyurdular.Bunlardan her biri kavminin temsilcileri, vekilleri olarak söz verdiler.İlk önce hazret-i Es’ad bin Zürare; “Ben, Allahü teâlâya ve O’nun Resulüne verdiğim sözü yerinegetirmek, canımla ve malımla O’na yardım hususundaki vaadimi gerçekleştirmek üzere bi’at ediyorum,söz veriyorum “ diyerek müsafeha etti. Arkasından her biri bu şekilde bi’atı tamamladılar.Böylece, Resulullah’ın uğrunda canlarını ve mallarını çekinmeden ortaya koydular. Kadınlar ile bi’at,sadece söz ile yapılmıştı.Sevgili Peygamberimiz; “Allahü teâlâya hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık, iftira ve zinaetmemek, çocuklarını öldürmemek, yalan söylememek, hayırlı işlere muhalefette bulunmamak...”hususlarında onlardan söz aldılar.Abbas bin Ubade; “Ya Resulallah! Yemin ederim ki, istediğin takdirde, yarın sabah, Mina’dabulunan kâfirlerin üzerine yürür ve hepsini kılıçtan geçiririz” dedi.Peygamber efendimiz memnun oldular, fakat; “Bize, henüz bu şekilde hareket etmemizemrolunmadı. Şimdilik yerlerinize dönünüz” buyurdular.HicretHicrete izin verildiArtık büyük dava merkezden muhite, çevreye sıçradı. Genişleye genişleye bütün insanlığı içinealacak...Fakat, bu genişleme büyük bir gizlilik içinde yapılıyor... Müşrikler, İslâm nurunun, Medine’yisarmaya başladığını görüyorlar. Ancak, işin büyüklüğünü hala tam anlamış değiller... İçlerinde gizli birkorku var... Korkuyorlar fakat anlamıyorlar. Anladıkları sadece müthiş bir hareketin başlamakta olduğu...Son Akabe biatıyla Medine; Müslümanlara, huzur bulacakları ve sığınacakları bir yer olmuştu. İkinciAkabe biatını duyan Mekkeli müşriklerin tutumları, çok şiddetli ve pek tehlikeli bir hal almıştı.Müslümanlar için Mekke’de kalmak tahammül edilemeyecek derecede idi. Peygamberefendimizden, durumlarını arz ederek, hicret için müsaade istediler.Bir gün, sevgili Peygamberimiz, sevinçli bir halde Eshab-ı kiramın yanına gelip; “Sizin hicretedeceğiniz yer bana bildirildi. Orası Yesrib (Medine) dir. Oraya hicret ediniz” ve “Orada Müslümankardeşlerinizle birleşin. Allahü teâlâ onları size kardeş yaptı. Yesrib’i (Medine’yi) size emniyet vehuzur bulacağınız bir yurt kıldı” buyurdu.Resulullah efendimizin izni ve tavsiyesi üzerine Müslümanlar, Medine’ye birbiri ardınca bölük bölükhicret etmeye başladılar. Peygamber efendimiz, hicret edenlere son derece ihtiyatlı ve tedbirlidavranmalarını sıkı sıkıya tenbih ediyordu.Müslümanlar, müşriklerin dikkatini çekmemek için küçük kafileler halinde yola çıkıyor ve mümkünmertebe gizli hareket ediyorlardı. Medine’ye ilk hicret eden Ebu Seleme, müşriklerden çok eziyetgörmüştü. Neden sonra işin farkına varan müşrikler hicret için yola çıkan Müslümanlardan, görebildikleriniyoldan çevirmeye, kadınları kocalarından ayırmaya, gücü yettiklerini hapse atmaya başladılar ve çeşitlicefalara tabi tuttular.Onları dinlerinden döndürmek için her türlü eziyeti yaptılar. Fakat bir iç harbin patlak vermesindenkorktukları için öldürmeye cesaret edemediler. Müslümanlar ise, buna rağmen her fırsatı değerlendirerekMedine yollarına düştüler.Hazret-i Ömer de, bir gün kılıcını kuşandı. Yanına oklarını ve mızrağını alıp herkesin önündeKabe’yi tavaf etti. Oradaki müşriklere, yüksek sesle şunları söyledi: “İşte ben de dinimi korumak içinAllahü teâlânın yolunda hicret ediyorum. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak, anasınıağlatmak isteyen varsa şu vadinin arkasında önüme çıksın!..”Böylece hazret-i Ömer ile yirmi kadar Müslüman, güpe gündüz, çekinmeden Medine’ye doğru yolaçıktıklar. O’nun korkusundan bu kafileye hiç kimse dokunamadı. Artık göçlerin arkası kesilmiyor, Eshab-ıkiram bölük bölük Medine’ye ulaşıyordu.
Bu arada hazret-i Ebu Bekir de hicret için izin istedi. Resul-i ekrem efendimiz, “Sabr eyle! Ümidimodur ki; Allahü teâlâ bana da izin verir. Beraber hicret ederiz” buyurdu.Hazret-i Ebu Bekir; “Anam-babam sana feda olsun! Böyle ihtimal var mıdır?” diye sorunca,Peygamberimiz; “Evet vardır” buyurarak sevindirdiler. Hz. Ebu Bekir sekiz yüz dirhem vererek iki devesatın aldı ve o günü beklemeye başladı.Artık Mekke’de; sevgili Peygamberimiz ile hazret-i Ebu Bekir, hazret-i Ali, fakirler, hastalar, ihtiyarlarve müşriklerin hapse attığı mü’minler kalmıştı.“Sana hiçbir zarar gelmez!”Mekke’den hicret edip kendilerine sığınan muhacirleri, Medineliler çok iyi karşılayıp, misafir ettiler.Onların rahat etmeleri için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadılar. Kan kardeşliğinden de öte bir kardeşlikmeydana geldi. Aralarında kuvvetli bir birlik oluştu...Medine’ye hicret; Resulullah’ın da hicret edip Müslümanların başına geçeceği ihtimaliyle, Mekkelimüşrikleri telaşlandırmıştı.Önemli işleri görüşmek için bir araya geldikleri Dar-ün-Nedve’de toplandılar, ne yapacaklarınıkonuşmaya başladılar. Şeytan, Şeyh-i Necdi kılığında yani ihtiyar bir Necdli şeklinde müşriklerin yanınageldi. Konuşmalarını dinledi. Çeşitli teklifler öne sürüldü. Fakat hiçbiri beğenilmedi.Sonra şeytan söze karıştı ve; “Düşündüklerinizin hiçbiri çare olamaz. Çünkü O’ndaki güler yüz vetatlı dil her tedbiri bozar. Başka çare düşününüz” diyerek fikrini söyledi.Kureyşin reisi olan Ebu Cehil; “Her kabileden kuvvetli bir kimse seçelim. Ellerinde kılıçları ileMuhammed’in üzerine saldırsınlar. Kılıç vurup kanını döksünler. Kimin öldürdüğü belli olmasın. Böylecemecburen diyete razı olurlar. Biz de diyetini verir, sıkıntıdan kurtuluruz” dedi. Şeytan da, bu fikri beğendive hararetle teşvik ve tavsiye etti.Müşrikler bu hazırlık içindeyken Allahü teâlâ, Resulüne hicret emri verdi. Cebrail aleyhisselamgelerek, müşriklerin kararını ve o gece yatağında yatmamasını bildirdi.Sevgili Peygamberimiz hazret-i Ali’ye kendi yatağında yatmasını, bıraktığı emanetleri sahiplerinevermesini söyleyerek, “Bu gece yatağımda yat uyu, şu hırkamı da üzerine ört! Korkma, sana hiçbirzarar gelmez” buyurdu.Hazret-i Ali, Peygamber efendimizin emr ettiği şekilde yattı. Habibullah’ın yerine hiç korkmadankendi nefsini feda etmeye hazırdı.Hicret gecesi müşrikler, Resulullah efendimizin saadethanelerinin etrafını sarmışlardı. Peygamberefendimiz mübarek evlerinden çıktılar. Yasin-i şerif suresinin başından on ayet-i kerimeyi okudular ve biravuç toprak alıp kâfirlerin başına saçtılar. Oradan uzaklaştılar.Bir müddet sonra müşriklerin yanına biri gelip; “Burada ne bekliyorsunuz?” diye sorunca;“Muhammed’in evden çıkmasını” diye cevap verdiler. O gelen; “Yemin ederim ki, Muhammed aranızdangeçip gitti, başınıza da toprak saçtı” dedi.Müşrikler, ellerini başlarına götürdüler. Hakikaten, başlarında toprak buldular. Derhal kapıya hücumedip içeri girdiler. Hazret-i Ali’yi, Resul aleyhisselamın yatağında görünce, Resul-i ekremin neredeolduğunu sordular.Hazret-i Ali; “Bilmem! Beni, O’nun muhafazasına memur mu ettiniz?” dedi. Bunun üzerinehazret-i Ali’yi tartakladılar. Kabe’nin yanında bir müddet hapsettikten sonra bıraktılar. Müşrikler,Resulullah efendimizi bulmak için dışarıya çıkıp aramaya başladılar.Önce hazret-i Ebu Bekir’in evine giderek, kızı Esma’ya sordular. Cevap vermeyince döğdüler. Heryeri aramalarına rağmen, bulamadılar ve çılgına döndüler.En azılıları olan Ebu Cehil, Mekke ve civarında tellallar bağırtarak, sevgili Peygamberimizi vehazret-i Ebu Bekir’i bulup getirenlere ve yerlerini bildireceklere 100 deve vereceğini vaad etti. Onun buvaadini duyan ve mala tamah eden bazı kimseler silahlanıp, atlarına binerek aramaya koyuldular.Resulullaha da izin verildiResulullah efendimiz, hazret-i Ebu Bekir’in evine teşrif edip, “Hicret etmeme izin verildi”buyurunca, Ebu Bekir-i Sıddik heyecanla; “Mübarek ayağınızın tozuna yüzümü süreyim ya Resulallah!..Ben de beraber miyim?” diye sorunca, Efendimiz, “Evet...” buyurdular.Hazret-i Sıddik, sevincinden ağladı. Gözyaşları arasında; “Anam-babam, canım sana feda olsun yaResulallah! Develer hazır. Hangisini murad ederseniz onu kabul buyurunuz” dedi. Âlemlerin sultanı;“Benim olmayan deveye binmem. Ancak parası ile satın alırım” buyurdular. Bu kesin emir karşısındamecbur kalan hazret-i Sıddik, devenin fiyatını söyledi.Hazret-i Ebu Bekir, Abdullah bin Üreykıt isminde, kılavuzluğu ile meşhur olan zatı çağırıp, yolgöstermesi için ücretle tuttu ve develeri üç gün sonra Sevr dağındaki mağaraya getirmesini emretti.Safer ayının 27’sinde Perşembe günü, Peygamber efendimiz ve Ebu Bekir-i Sıddik yanlarına birmiktar da yiyecek alarak yola çıktılar. İzleri belli olmasın diye parmaklarına basarak gidiyorlardı. Hz. Ebu
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10: Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15: cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17: adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19: duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21: Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23: - Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25: dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27: - Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29: Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31: Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33: kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35: yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37: Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39: saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41: gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43: O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45: ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47: Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49: Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51: zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53: Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55: gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57: yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59: - Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 62 and 63: Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65: saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67: üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69: fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71: “Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73: Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75: kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77: çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79: - Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81: sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83: O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85: Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87: orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89: ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91: Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93: azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95: ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97: etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99: çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101: Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103: Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105: “Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107: aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109: Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111:
“Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113:
olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115:
ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117:
Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119:
Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121:
ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123:
Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125:
Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127:
Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129:
İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131:
nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133:
ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135:
mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137:
in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139:
Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141:
vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143:
geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145:
ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147:
Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149:
etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151:
Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153:
esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155:
çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157:
Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159:
Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161:
yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163:
“Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165:
hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167:
ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169:
“Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171:
ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173:
Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175:
İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177:
Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179:
şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181:
ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183:
ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185:
unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187:
Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189:
unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191:
Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193:
Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195:
elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197:
Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199:
Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201:
Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203:
Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205:
“Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207:
* * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209:
Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211:
Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213:
Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215:
mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217:
Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219:
sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde