Çok melek gördüm. Saf halinde, cümlesi secdede idiler. Yaratılalıdan beri secdede olup,kendilerine mahsus tesbih ile tesbih ederler. Cebrail aleyhisselam; “Bu meleklerin ibadeti böyledir. Allahüteâlâdan iste ki, bu ameli ümmetine müyesser eylesin” dedi. Hak teâlâdan diledim. Kabul edip namazdasize nasib eyledi.Dördüncü kat göğe eriştim. Saf gümüşten yapılmış, nurdan bir kapısı var. Nurdan bir kilitvurmuşlar. Kilidin üzerinde, “La ilahe illallah Muhammedün resulullah” yazılı idi. Sual ve cevaptansonra kendimi, İdris aleyhisselamın yanında buldum. Bana “Merhaba” dedi ve duada bulundu. Allahüteâlâ, onun hakkında (mealen); “Biz onu yüksek bir mekana ref’ettik” buyurmuştur. (Meryem suresi:57)Bir melek gördüm. Bir kürsi üzerine oturmuş, gamlı ve üzüntülü idi. Etrafında o kadar çok melekvardı ki, sayısını ancak cenab-ı Hak bilir. Sağında nurani melekler gördüm. Yeşiller giymişler, çok güzelkokuları var. Her birinin güzelliğinden yüzlerine bakılamaz. Sol tarafında ağızlarında ateşler saçanmelekler vardı. Önlerinde ateşten mızrak ve kamçılar var. Öyle gözleri var ki, bakmağa takat getirilmez.Taht üzerinde oturan meleğin, başından ayağına kadar gözleri var.Daima önündeki deftere bakar, bir an gözünü ondan ayırmazdı. Önünde bir ağaç vardı. Kah sağeliyle ondan bir şey alıp sağındaki nurani meleklere teslim eder, kah sol eliyle bir şey alıp solundakizulmani meleklere verirdi. Bu meleğe nazar edince, kalbime bir korku geldi. Hazret-i Cebrail’e; “Bu melekkimdir?” dedim. “Azrail’dir. Bunun yüzünü görmeğe kimsenin takati yetmez” dedi.Yanına varıp; “Ey Azrail! Bu, ahir zaman peygamberidir ve Allahü teâlânın habibi, sevgilisidir” dedi.Azrail aleyhisselam kalkıp bana tazim etti; “Merhaba! Hak teâlâ senden daha şerefli bir kimse yaratmadı.Ümmetin de, cümle ümmetlerden üstündür. Ben senin ümmetine, baba ve analarından daha çok acırım”dedi.“Senden bir ricam vardır. Ümmetim zayıftır. Onlara yumuşak davranasın. Ruhlarınıyumuşaklıkla alasın” dedim. “Seni en son peygamber olarak gönderen ve kendine habib kılan Allahüteâlânın hakkı için, Allahü teâlâ gece ve gündüzde yetmişkere; “Ümmet-i Muhammed’in ruhlarınıyumuşaklıkla ve kolaylıkla al ve işlerini lütf ile gör” diye emreder. Bunun için ben de senin ümmetine,ana ve babalarından daha çok şefkat ederim, dedi.Beşinci kat göğe çıktık, orada Harun aleyhisselamla karşılaştık. Bana “Merhaba” dedi ve hayırduada bulundu.Beşinci kat gök meleklerinin ibadetlerini gördüm. Cümlesi ayakta duruyor ve ayaklarınınparmaklarına nazar ediyor, asla başka yere bakmıyor, yüksek sesle tesbih ediyorlardı. Hazret-iCebrail’den “Bu meleklerin ibadeti böyle midir?” diye sordum. “Evet, Hak teâlâdan dile de, bu ibadetiümmetine nasib eylesin” dedi. Dua ettim. Cenab-ı Hak ihsan etti.Sonra altınca kat göğe çıktık. Orada Musa aleyhisselam ile karşılaştık. Bana “Merhaba” dedi vehayır duada bulundu. Sonra yedinci kat göğe yükseldik, aynı soru-cevaptan sonra İbrahim aleyhisselamıBeyt-i Ma’mur’a arkasını dayamış olarak buldum. O Beyt-i Ma’mur ki, her gün oraya yetmiş bin melekgiriyor bir daha sıraları gelmiyor. İbrahim aleyhisselama selam verdim. Selamımı aldı. “Merhaba salihpeygamber, salih oğlum” dedi. Sonra;“Ya Muhammed! Cennet’in yeri gayet latif ve toprağı temizdir. Ümmetine söyle, oraya çok ağaçdiksinler” dedi. “Cennet’e ağaç nasıl dikilir?” dedim. “La havle vela kuvvete illa billah” ve“Sübhanellahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber” tesbihini okuyarak, dedi.Cebrail aleyhisselam sonra beni, Sidret-ül-Münteha’ya götürdü. Sanki onun yaprakları fil kulaklarıgibi, meyveleri de kuleler gibi idi. O, Allahü teâlânın emirlerinden herhangi birisiyle karşılaştığında,öylesine değişiyordu ve güzelleşiyordu ki, Allahü teâlânın yaratmış olduğu mahlukatından, hiç kimse onungüzelliğini anlatamaz.Cebrail aleyhisselam, Sidret-ül-Münteha’nın ilerisine iletti ve bana veda eyledi. Dedim ki: “EyCebrail! Beni yalnız mı bırakıyorsun?” Cebrail aleyhisselam ıstıraba düştü. Hak teâlânın heybetindentitremeğe başladı ve; “Eğer bir adım daha atarsam, Allahü teâlânın azametinden helak olurum.Bütün vücudum yanar, yok olur” dedi.Âlemlerin efendisi, buraya kadar Cebrail aleyhisselam ile gelmişti. Cebrail aleyhisselam, buradakendisini; yaratılmış olduğu suret üzere kanatlarını açmış, her bir kanadından inciler, yakutlar saçılır birhalde Resulullah’a gösterdi. Sonra ziyası güneşten daha parlak, Refref adında yeşil bir Cennet yaygısıgeldi. Durmadan Allahü teâlânın zikriyle meşgul oluyor, bulunduğu âlemi tesbih sadası dolduruyordu.Peygamber efendimize selam verdi. Resulullah efendimiz Refref’in üzerine oturdu. Bir anda çokyükseklere çıktılar, hicab denilen yetmiş bin perdeden geçtiler. Her hicab arası çok uzak idi. Her perdedevazifeli melekler vardı. Refref, Peygamber efendimizi birer birer o perdelerden geçirdi. Böylece; Kürsi, Arşve ruh âlemlerini aştılar.Habib-i ekrem efendimiz, her bir perdeden geçerken; “Korkma ya Muhammed! Yaklaş, yaklaş!”diye emredildiğini duyuyordu. Bilinmeyen, anlaşılamayan, anlatılamayan şekilde, Allahü teâlânın dilediğiyüksekliklere ulaştı. Mekansız, zamansız, cihetsiz, sıfatsız olarak rü’yet hasıl oldu yani Allahü teâlâyıgördü. Gözsüz, kulaksız, vasıtasız, ortamsız olarak Rabbi ile konuştu. Hiçbir mahlukun bilemiyeceği,
anlıyamıyacağı nimetlere kavuştu...“Ümmetimi isterim?”İmam-ı Rabbani hazretleri, Efendimizin Miracını şöyle anlatır:“Resulullah efendimiz, Mirac gecesinde, Rabbini, dünyada görmedi, Ahirette gördü. Çünkü, Resulaleyhisselam o gece, zaman ve mekan çevresinden dışarı çıktı. Ezeli ve ebedi bir an buldu. Başlangıcı vesonu, bir nokta olarak gördü. Cennet’e gideceklerin, binlerce sene sonra, Cennet’e gidişlerini ve Cennet’teoluşlarını o gece gördü. İşte o makamdaki görmek, dünyada görmek değildir. Ahiret görmesi ilegörmektir.”Peygamber Efendimize; “Rabbini sena eyle!” buyrulduğunda, O hemen; “Ettehiyyatü lillahivessalevatü vettayyibat” (yani, bütün lisanlar ile olan medhler, övgüler ve senalar, beden ile olanhizmetler ve taatler, mal ile olan iyilikler ve ihsanlar Allahü teâlâ için olsun) dedi.Önce Allahü teâlâ, Habibine gözsüz, kulaksız, vasıtasız, mekansız olarak; “Esselamü aleykeeyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berakatüh... (Ey Resulüm! Selamım, bereketim ve rahmetim seninüzerine olsun)” buyurarak, selam verdi.Peygamber efendimiz; “Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin... (Ya Rabbi! Bize ve salihkullarına da selam olsun)” diye cevap verdiler.Bunu işiten melekler, hep bir ağızdan; “Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enneMuhammeden abdühu ve resulüh... (Gözümle görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan başkailah yoktur. Muhammed aleyhisselam O’nun kulu ve resulüdür)” dediler.Allahü teâlâ buyurdu ki: “Ey Habibim! Benim misafirimsin. İste benden ne istersen!..”Resulullah efendimiz; “Ümmetimi isterim ya Rabbi” dedi.Hak teâlâ, bu suali yedi yüz defa tekrarladı. Resulullah efendimiz hepsinde; “Ümmetimi isterim”diye cevap verdi.Allahü teâlâ; “Hep ümmetini istersin” buyurunca, O; “Ey Rabbim! Dileyen benim, verensensin. Cümle ümmetimi bana bağışla” diye taleb etti.Cenab-ı Hak; “Eğer ümmetinin hepsini şimdi sana bağışlarsam, benim rahmetim ve seninizzetin zahir olmaz. Bir kısmını şimdi sana bağışladım. İki kısmını tehir ettim. Kıyamet günü sendileyesin, ben bağışlıyayım. Ta ki, benim rahmetim ve senin izzetin (şerefin) belli olsun” buyurdu.Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde buyurdular ki:“O gece (Mirac gecesi), Allahü teâlâdan cümle ümmetimin hesabını bana ısmarlamasını istedim.Hak teâlâ buyurdu ki:“Ya Muhammed! Bundan muradın odur ki, hiç kimse, ümmetinin kabahatlerine muttaliolmasın. Benim muradım odur ki, sen şefkatli peygambersin, yabancılara olduğu gibi, senden dahikabahatleri ve çirkin işleri örtülü olsun.Ya Muhammed! Sen onların yol göstericisisin. Ben onların rabbiyim. Sen onları yeni gördün.Ben evvelden ebede onlara nazar ettim ve nazar ederim.Ya Muhammed! Eğer senin ümmetin ile söyleşmeği sevmeseydim, kıyamet günü onlarıhesaba çekmezdim. Büyük ve küçük hiçbir günahlarını sormazdım.”Resulullahın sualleriPeygamber Efendimiz Miracda Cenab-ı Hakka sorduğu sualleri ve aldığı cevapları bir hadis-işeriflerinde şöyle anlatır:Dedim ki: “Ya Rabbi! Cebrail’e altı yüz bin kanat verdin. Buna karşı bana olan ihsanınnedir?”Hak teâlâ buyurdu ki: “Senin bir kılın bana Cebrail’in altı yüz bin kanadından sevgilidir. Senin birkılın sebebiyle, binlerce asi günahkarı kıyamet günü azad ederim. Ya Habibim! Cebrail kanadını açsa,doğu ile batı arasını doldurur. Sen şefaat etsen, doğu ile batı arası asi dolu olsa, hepsini sanabağışlarım.”Dedim ki: “Pederim Âdem’e (aleyhisselam) karşı melekleri secde ettirdin. Buna karşı, banaolan ikramın nedir?”Hak teâlâ buyurdu ki: “Meleklerin, Âdem’in önünde secde etmeleri, senin nurunun, onun alnındaolması sebebiyledir. Ya Habibim! Sana ondan üstün şey verdim. İsmini ismime yakın eyledim ve Arş-ı alaüstüne yazdım. O zaman Âdem yaratılmamış idi, namı ve nişanı yok idi. Senin ismini gökler kapısında,hicablar üzerinde, Cennetler kapısında, köşkler ve ağaçlarda, Cennet’in her yerinde yazdım. Cennet’te,üzerinde “La ilahe illallah Muhammedün resulullah” yazılmış olmayan hiçbir şey yok idi. Bu mertebe,Âdem’e verilen mertebeden daha üstündür.”Dedim ki: “Ya Rabbi! Nuh’a (aleyhisselam) gemi verdin. Buna karşı bana ne ihsan eyledin?”Buyurdu ki: “Sana Burak verdim ki, bir gecede yerden Arş’a eriştirdim. Cennet ve Cehennem’i
- Page 1: Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5: Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7: İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9: ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10: Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15: cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17: adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19: duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21: Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23: - Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25: dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27: - Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29: Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31: Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33: kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35: yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37: Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39: saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41: gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43: O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45: ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47: Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49: Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51: zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 54 and 55: gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57: yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59: - Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61: Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63: Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65: saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67: üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69: fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71: “Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73: Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75: kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77: çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79: - Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81: sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83: O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85: Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87: orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89: ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91: Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93: azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95: ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97: etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99: çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101: Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109:
Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111:
“Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113:
olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115:
ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117:
Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119:
Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121:
ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123:
Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125:
Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127:
Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129:
İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131:
nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133:
ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135:
mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137:
in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139:
Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141:
vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143:
geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145:
ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147:
Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149:
etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151:
Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153:
esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155:
çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157:
Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159:
Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161:
yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163:
“Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165:
hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167:
ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169:
“Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171:
ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173:
Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175:
İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177:
Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179:
şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181:
ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183:
ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185:
unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187:
Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189:
unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191:
Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193:
Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195:
elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197:
Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199:
Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201:
Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203:
Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205:
“Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207:
* * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209:
Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211:
Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213:
Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215:
mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217:
Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219:
sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde