12.07.2015 Views

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ediyordu. Eshab-ı kiram toplanmış, O’nun nurlu cemalini görmekle, tatlı, te’sirli sözlerini işitmeklekalblerini cilalıyor; sonsuz lezzet, zevk ve neş’e içinde halden hale dönerek ruhlarını ferahlatıyorlardı.Hazret-i Ömer’in geldiği, Erkam’ın evinden görüldü. Kılıcı da yanında idi. Heybetli, kuvvetliolduğundan, Eshab-ı kiram, Resulullah’ın etrafını sardı. Hazret-i Hamza,”Ömer’den çekinecek ne var,iyilik ile geldi ise, hoş geldi. Yoksa o kılıcını çekmeden başını uçururum” dedi.Resulullah efendimiz sakindi; “Yol verin, içeri gelsin!” buyurdu.Cebrail aleyhisselam, daha önce, hazret-i Ömer’in iman etmek için geldiğini ve yolda olduğunuhaber vermişti. Resulullah hazret-i Ömer’i tebessüm buyurarak karşıladı,“Bırakınız, yanından ayrılınız!”buyurdu.Hz.Ömer, Resulullah’ın önünde diz çöktü. Resulullah, hazret-i Ömer’i kolundan tutup; “İmana gel,ya Ömer!” buyurdu. O da temiz kalb ile Kelime-i şehadeti söyledi. Eshab-ı kiram, sevinçlerinden tekbirseslerini göklere yükselttiler...Hazret-i Ömer, Müslüman olduktan sonraki halini şöyle anlatır:“Müslüman olduğum zaman, Eshab-ı kiram, müşriklerden gizlenir ve ibadetlerini gizli yaparlardı. Buduruma çok üzüldüm ve;-Ya Resulallah! Biz hak üzereyiz? Artık açığa çıkalım. Kavmimiz bize karşı insaflı davranırsane ala, yok taşkınlık etmek isterlerse, kendileriyle çarpışırız, dedim.Kabul buyurulunca, iki saf halinde dışarı çıkıp, Harem-i şerife doğru yürüdük. Safların birininbaşında Hamza, diğerinin başında da ben vardım. Sert adımlarla, toprağı un edercesine, tozuta tozutaMescid-i Haram’a girdik. Kureyşli müşrikler, bir bana, bir Hamza’ya bakıyorlardı. Öyle bir hüzün ve kedereuğradılar ki, belki hayatlarında böyle bir yeise hiç düşmemişlerdi.Hazret-i Ömer’in bu gelişi üzerine, Ebu Cehil ileri çıkıp;- Ya Ömer! Bu ne haldir? deyince, hazret-i Ömer hiç aldırış etmeden;“Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulüh” dedi. EbuCehil ne diyeceğini şaşırdı. Donakaldı. Hazret-i Ömer bu müşrik güruhuna dönerek;- Ey Kureyş!.. Beni bilen bilir! Bilmeyen bilsin ki, ben Hattaboğlu Ömer’im... Karısını dul,çocuklarını yetim bırakmak isteyen yerinden kıpırdasın! Kımıldayanı, kılıcımla doğrayıp yeresererim!.. deyince, Kureyşli müşrikler bir anda dağılıp, oradan uzaklaştılar. Resulullah ve yüce Eshabı,saf tutup, yüksek sesle tekbir getirdiler. Mekke semaları, Eshab-ı kiramın; “Allahü ekber!... Allahüekber!..” nidaları ile çınladı. İlk defa Harem-i şerifte açıktan namaz kılındı.Hazret-i Ömer Müslüman olunca, Enfal suresinin 64. ayet-i kerimesi indi. Mealen;“Ey Peygamberim! Sana yardımcı olarak, Allahü teâlâ ve mü’minlerden senin izinde gidenleryetişir” buyuruldu. Artık Müslümanların sayısı gün geçtikçe çığ gibi büyümeye başlamıştı.Habeşistan’a ikinci hicretHabeşistan’daki Müslümanlara, “Müslümanlar müşriklerle anlaşma yapmışlar!” diye yanlış bir habergeldi... Bu sebeple muhacirler, Habeş hükümdarından izin alarak Mekke’ye geri döndüler...Peygamber efendimizin huzuruna gelip, Habeşistan’da çok rahat ettiklerini uzun uzun anlatıp,hükümdardan memnuniyetlerini bildirdiler... Fakat Mekke’ye gelince, müşrikler yine eza ve cefayabaşladılar. Zulümleri gittikçe arttı. Her türlü işkenceyi hiç çekinmeden yapıyorlardı...Bir gün hazret-i Osman, Resulullaha gelip tekrar Habeşistan’a gitmeleri için izin istedi. Bununüzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki:-Tekrar Habeşistan’a dönün ki, Allahü teâlânın ismiyle mahfuz olasınız!- Ya Resulallah! Eğer siz, orayı teşrif etseniz, onlar belki Müslüman olurlar. Ehl-i kitapolduklarından, çabuk İslâm’a gelirler ve yardımlarını esirgemezler.- Ben, huzur ve rahata memur olmadım. Hicret hususunda Allahü teâlânın emr-i şerifinibekliyorum. Nasıl emrolunur ise öyle amel ederim!..Yüzbir kişilik bir kafile ikinci defa Habeşistan’a doğru yola çıktı. Bu kafilenin başına, Ca’fer bin EbiTalib hazretleri tayin edilmişti. Sağ salim Necaşi’nin ülkesine vardılar.Mekkeli müşrikler bu durumdan haberdar olunca, Habeşistan hükümdarına iki elçi göndermeyekarar verdiler. Necaşi’ye son derece kıymetli hediyeler hazırladılar. Necaşi’nin çok sevdiği çokça Mekkemeşini (deri) hazırlandı. Necaşi’nin din adamlarına, devlet erkanına hediyeler ayrıldı. Bu işe, Abdullah binEbi Rebia ile Amr bin As vazifelendirildi. Bu iki elçiye, Necaşi’nin huzurunda neler söyleyecekleri öğretildi.Onlara;“Hükümdar ile konuşmadan evvel, onun patriklerine ve kumandanlarının her birine hediyeleriniveriniz. Sonra Necaşi’ninkini takdim ediniz. Bu işi yaptıktan sonra, oradaki Müslümanların size tesliminiisteyiniz. Necaşi’nin Müslümanlar ile görüşüp konuşmasına meydan vermeyiniz” denildi.Elçiler, Habeşistan’a geldiler. Devlet erkanını görüp hediyelerini verdikten sonra, her birine;“İçimizde bir takım insanlar türedi. Bunlar, bizim ve sizin bilmediğimiz yeni bir din uydurdular. Bugelenleri, kendi yurtlarına geri götürmek istiyoruz. Hükümdarınızla, onlar hakkında görüştüğünüz zaman,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!