12.07.2015 Views

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Âdem aleyhisselam vefat edeceği zaman, oğlu Şit aleyhisselama şu vasiyette bulundu:“Yavrum! Bu alnında parlayan nur, son peygamber Muhammed aleyhisselamın nurudur.Bunu, mümin, temiz ve afif hanımlara teslim et ve oğluna da böyle vasiyette bulun!”Muhammed aleyhisselama gelinceye kadar, bütün babalar, oğullarına böyle vasiyet etti. Hepsi buvasiyeti yerine getirip, en asil ve en kibar kızlar ile evlendiler. Nur, kadın erkek, temiz alınlardan geçerekasıl sahibine ulaştı.Resulullah efendimizin dedelerinden birinin iki oğlu olsa, yahut bir kabile iki kola ayrılsa,peygamberimizin nuru, en şerefli ve hayırlı olan tarafta bulunurdu. Her asırda O’nun dedesi olan zat,yüzündeki nurdan belli olurdu.O’nun nurunu taşıyan seçilmiş bir soy vardı ki, her asırda bu soydan olan zatın yüzü pek güzel veçok nurlu olurdu. Bu nur ile kardeşleri arasında seçilir, içinde bulunduğu kabile başka kabilelerden dahaüstün, daha şerefli olurdu.Peygamber efendimiz bu hususu şöyle ifade buyurdu:“Benim dedelerimin hiçbiri zina yapmadı. Allahü teâlâ, beni, temiz, tayyib, iyi babalardantemiz analardan getirdi. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında, eniyisinde bulunurdum.”Başka bir hadis-i şerifte de,“Mensup olduğum topluluk, ne zaman ikiye ayrılmış ise, Allahü teâlâ beni muhakkak onlarınen hayırlı olan tarafında bulundurmuştur.” buyurdu.Âdem aleyhisselamdan beri, evladdan evlada geçerek gelen bu nur, Taruh’a, ondan oğlu İbrahimaleyhisselama, sonra oğlu İsmail aleyhisselama geçmiştir. Onun da alnında güneş gibi parlayan nur,evladlarından Adnan’a ondan Me’add, ondan da Nizar’a intikal etmiştir.Nizar doğunca, babası Me’add, oğlunun alnındaki nuru görüp sevinmiş, büyük bir ziyafet vererek;“Böyle oğul için, bu kadar ziyafet az bir şey” dediği için, oğlunun adı Nizar, yani az birşey manasındakalmıştır.Bundan sonra da bu nur, sıra ile intikal ederek asıl sahibi olan sevgili peygamberimiz Muhammedaleyhisselama ulaştı.Misk kokulu AbdülmuttalibPeygamber efendimizin babası Hz. Abdullah, Resulullahın dünyayı teşrifinden önce vefat ettiği içindedesi Abdülmuttalib O’nu himayesine almıştı.Abdülmuttalib’in esas ismi Şeybe’dir. Şeybe, babası Haşim vefat ettiğinde, daha çocuktu. Bir günMedine’de dayılarının evi önünde arkadaşlarıyla ok talimleri yapıyordu. Onları seyreden büyükler,Şeybe’nin alnında parlayan nurdan, onun şerefli bir kimsenin oğlu olduğunu tahmin ederek hayrankaldılar.Ok atma sırası Şeybe’ye geldiğinde, yayını gerip hedefe okunu saldı. Ok, tam isabet edince, oheyecanla; “Ben Haşim’in oğluyum. Elbette okum hedefini bulur!” dedi. Onun bu sözlerinden,Mekkeli Haşim’in oğlu olduğunu anladılar.O sırada Haşim vefat etmişti. Abdü Menaf oğullarından biri Mekke’ye döndüğünde, Haşim’inkardeşi Muttalib’e; “Medine’de bulunan yeğenin Şeybe çok akıllı bir çocuk. Alnında da herkesihayran bırakan bir nur parlıyor. Böyle kıymetli bir çocuğu yanınızdan ayırmanız doğru mu?” dedi.Bunun üzerine Muttalib, hemen Medine’ye gitti ve yeğeni Şeybe’yi alarak Mekke’ye getirdi. Mekkesokaklarında; “Bu çocuk kimdir?” diye soranlara da; zarar vermemeleri için “Kölemdir” derdi. Bundansonra Şeybe’nin ismi, Muttalib’in kölesi anlamına gelen Abdülmuttalib olarak kaldı.Abdülmuttalib’in mübarek bedeninden misk kokusu gelirdi. Alnında, Allahü teâlânın habibiMuhammed aleyhisselamın nuru parlar, etrafına hayırlar, bereketler saçardı. Her ne zaman Mekkebeldesine yağmur yağmayıp kıtlık olsa, Mekkeliler Abdülmuttalib’in eline yapışıp kendisini Sebir dağınaçıkarırlar, dua etmesi için ona yalvarırlardı.O da kimseyi kırmaz, Allahü teâlâya yağmur ihsan etmesi için dua ederdi. Cenab- Hak da,Abdülmuttalib’in alnında parlayan sevgili Peygamberimizin nuru bereketine duasını kabul eder, bol bolyağmur gönderirdi. Böylece Abdülmuttalib’in günden güne kıymet ve itibarı çoğaldı.Mekkeliler onu başlarına reis seçtiler. Ona karşı gelen olmaz, emri altına giren de rahat ve huzurbulurdu. O devrin hükümdarları da, Abdülmuttalib’in faziletini ve büyüklüğünü tasdik ederlerdi. Sadeceİran kisrası çekemez, açık ve gizli olarak ona düşmanlık beslerdi.Abdülmuttalib, Hanif dinine tabi olup, Müslüman idi. Bu din, dedelerinden İbrahim aleyhisselamındini idi. Bu sebeple, hiçbir zaman puta tapmadı ve hatta yanlarına bile yaklaşmadı. Kabe’nin etrafındaAllahü teâlâya dua eder, ibadetlerini yapardı.Zemzem kuyusu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!