taktı. Bunu görünce, “Niçin sende put kokusu duyuyorum?” buyurdu.Nasıl yüzük kullanayım, ya Resulallah dedi. “Gümüş yüzük takabilirsin. Ağırlığı da bir miskali(4.8 gr) geçmesin ve sağ eline tak!” buyurdu.Amr ibni Şu'ayb diyor ki, Resulullah, altın ve demir yüzükleri çıkartır, gümüş yüzüklere mani'olmazdı.Peygamberimiz, Acem Şahına, Rum Kayserine ve Habeş Necaşisine mektup yazdırmak istediğizaman,- Ya Resulallah! Onlar, bir mektubu, mühürlü olmadıkça, okumazlar! denilmişti.Bunun üzerine, Peygamberimiz, gümüşten bir yüzük edindi ki, kaşına üç satır üzerine:“Muhammed’ür’Resulullah” nakş edilmişti.Mühür yüzükteki yazı, aşağıdan yukarıya doğru“Muhammed” bir satır,“Resul” bir satır,“Allah” bir satır olmak üzre, üç satır halinde idi.Peygamberimizin gümüş yüzüğündeki taş, Habeş taşı idi.Bu gümüş yüzüğün kaşının gümüşten olduğu da, rivayet edilir.Peygamberimizin döşeğiPeygamberimizin, üzerinde yatıp uyuduğu döşeğin, yatağın yüzü, deridendi. İçi, hurma lifidoldurulmuştu. Kendisi de, Zevcesi de, onun üzerinde yatardı. Başının altına koyduğu yastığının da, yüzüderiden olup içi, hurma lifi doldurulmuştu.Hz. Aişe validemiz anlatır: “Yanıma, Ensar kabilesinden bir kadın geldi. Resul aleyhisselamındöşeğini görünce, gidip içi yün doldurulmuş bir yatak gönderdi.Resul aleyhisselam, yanıma gelip “Nedir bu?” diye sordu. “Ya Resulallah! Ensardan filanca kadın,yanıma gelmişti. Döşeğini görünce, gidip bunu, sana gönderdi.” dedim. “Bunu, hemen ona geri çevir!”buyurdu.Fakat, ben, geri çevirmedim. Onun, evimde bulunması, hoşuma gitmişti. Resul aleyhisselam, busözünü, üç kere tekrarladı. Sonunda “Vallahi, ey Aişe! İsteseydim, Allah, altın ve gümüş dağlarınıbenim yanımda yürütürdü!” buyurdu. Peygamber aleyhisselamın minderi de, iki Abadan ibaretti.Bir gece, yanıma geldiği zaman, bu Abayı katlayıp daraltmış idim. Onun üzerinde uyudu. Sonra “EyAişe! Bu geceki döşeğim, ne için her zamanki gibi değildi?” diye sordu. “Ya Resulallah! Onu, seniniçin katlayıp daralttım.” dedim. “Sen, onu, eski haline çevir!” buyurdu.Yine Hz. Aişe anlatır: “Kureyşilere, Mekkede serir üzerinde uyumaktan daha hoş bir şey yoktu.Resul aleyhisselam, Medine’ye geldiği ve Ebu Eyyub’un evine indiği zaman, ona “Ey Ebu Eyyub! Sizin birseririniz yok mu?” diye sordu. Ebu Eyyub da “Yok vallahi” dedi.Ensardan Sa’d bin Zürare, bunu, haber alınca, Resulullaha, direkleri saç ağacından yapılmış, üzeriketen lifle dokunmuş hasırla kaplı bir serir gönderdi.Resulullah, evine taşınıncaya kadar, onun üzerinde uyumuştu. Vefatına kadar da, onun üzerindeuyudu.”Resulullah aleyhisselam, yıkanıp kefenlendiği zaman, bu Serir’in üzerine konularak cenaze namazıda, kendisi bu Serir üzerinde bulunduğu halde, kılınmıştı. Halk, ölülerini taşımak üzre, onu, bizden isterlerve onunla teberrük ederlerdi. Ebu Bekir’in Ömer’in cenazesi de, onun üzerinde taşınmıştı.”Hz. Aişe der ki “Resul aleyhisselamın bir Hasır’ı vardı ki, geceleyin onun üzerinde namaz kılar,gündüzün de, serip üzerinde halk ile otururdu.”Peygamberimizin yanında taşıdığı şeylerPeygamber efendimizin, bir arşın boyunda veya biraz daha uzun bir Mıhcen’i vardı.Mıhcen, ucu eğri değneğe denir. Hacerülesved’i, uzaktan onunla işaret ederek İstilam ederdi.Deveye bindiği zaman, onu, önüne asardı. Efendimizin, Urcun diye anılan bir de Mıhsarra’sı vardı.Peygamberimiz, Bakiülgarkad’a giderken, onu, yanında bulundurur, ona dayanır otururken, onu, elindeevirir çevirirdi.Peygamberimizin, elinde bu Mıhsarrası bulunduğu halde, hutbe irad buyurduğu da, olurdu. dağağaçlarından kesilmiş, Memşuk adıyla anılan bir de, Kadib’i Değneği vardı.Hz. Osman, Peygamberimizin Kadib’i, elinde bulunduğu ve Minberde hutbe irad ettiği sırada,Cahcah bin Said veya Cahcah bin Kays, varıp Hz. Osman’ın elinden Kadib’i alır ve dizine dayayarakbüker, kırar. Halk, Cahcah’a bağırırlar. Hz. Osman, Minberden iner ve evine girer.Bunun üzerine, yüce Allah, Cahcah’ın eline veya dizine Ekile (kaşıntı) hastalığı verir. Cahcah, Hz.Osman’ın şehadetinden sonra bir yıla varmadan, kaşına kaşına ölür.Peygamberimiz; yanında tarak, ayna, misvak, gülyağı, sürme makası bulunduğu halde, sefereçıkar seferde ve hazerde bunları, yanından ayırmazdı.
Hz. Aişe “Gazalar için Resul aleyhisselamın gülyağını, tarağını, aynasını, iki Makas’ını,Sürmedanlığını ve Misvak’ini hazırlardım.” buyurdu.Peygamberimiz, her gün, sakalını iki kere tarardı.Enes bin Malik “Resul aleyhisselam, sık sık, başının saçına gülyağı sürer, sakalını, su ile tarardı.”diyor.Tertip düzene çok önem verirdiPeygamberimiz efendimiz, temizliğe, tertip düzene önem verirdi. “Kimin saçı varsa, ona iyi baksın!”buyururdu. Mescidde iken, saçı sakalı karma karışık biri içeri girmişti.Peygamberimiz “Bu kişinin saçını yatıştıracak Gülyağı da mı, bulunmuyor?” buyurduktansonra ona, hemen dışarı çıkararak saçını, sakalını düzeltmesini eli ile işaret etti. O kimse, öyle yapıpdönünce, Peygamberimiz “Sizden birinizin, böyle gelmesi mi, yoksa saçı sakalı Şeytan gibi karmakarışık gelmesi mi, daha iyidir?” buyurdu.Peygamberimiz, sakalının boyundan ve yanlarından biraz alırdı. Cuma namazına çıkmadan önce,bıyığını kırpar, tırnaklarının uzayanını keserdi. Müslümanlara da, bıyıklarını kırpmalarını emir etmiştir.Peygamberimiz, aynaya baktıkca, Allaha hamd eder “Allahım! Suretimi güzel yarattığın gibi,ahlakımı da, güzelleştir!” diyerek dua ederdi.Peygamberimiz, her gece, uyumadan önce, gözlerine üçkere sürme çekerdi. Sürmeyi, sağ gözüneüç, sol gözüne ikikere çekerdi. “Sürme çekiniz! Çünki, o, gözü cilalandırır, saçı (kirpiği) bitirir.” buyururdu.İslâm büyükleri erkeğin tedavi için sürme çekmesi caiz olduğunu fakat zinet için çekmesi caizolmadığını bildirmişlerdir. Cemal ve Zinet kelimelerini birbirleri ile karıştırmamalıdır. Cemal, çirkinliğigidermek, vekar sahibi olmak ve şükretmek için, ni'meti göstermek demektir. Gösteriş için, öğünmek için,ni'meti göstermek, cemal olmaz, kibir olur.Resulullah Misvak kullanmaya çok önem verirdi. Bunu yanından ayırmazdı. Peygamberimiz “Erakağacının çubuğu ile Misvakleniniz!” buyururdu. Ağıza güzel koku verir. “O, hem benim, hem de,benden önceki Peygamberlerin Misvakidir.” buyurmuştur.Ayrıca “Eğer, ümmetime meşakkat vermeseydim, her namaz için Misvak kullanmalarını,onlara muhakkak emrederdim!”“Misvak tutunmanızı, size çok çok tavsiye ederim!”“Misvak, ağızın temizliği ve Rabbimin hoşnudluğudur!” buyurmuştur.Peygamberimizin, evine girdiği zaman, ilk işi, dişini Misvaklemek olurdu.Peygamberimiz, yanında Misvak bulundurmadıkça, uyumaz, uyandığı zaman da, işe, dişiniMisvaklemekle başlardı. Peygamberimiz, geceleyin Teheccüd namazına kalktığı zaman da, dişleriniMisvaklardı.Hz. Aişe “Peygamber aleyhisselam, hiçbir gece veya gündüz uyumazdı ki, uyanınca, abdesttenönce, Misvak tutunmuş olmasın!” demiştir.Resulullahın Hane-i saadetleriPeygamberimiz, Medine’de Mescidini yaptırdığı zaman, Mescid’in yanına, kerpiçten iki oda da,yaptırmış ve üzerlerini hurma kütüğü ve dalları ile örttürmüştü.Hz. Aişe’nin odasının kapısı, Mescid’e giden yola doğru idi. Hz. Sevde için yapılan odanın kapısıda, Mescid’in üçüncü kapısı olan Al-i Osman kapısına doğru idi.Peygamberimiz, başka zevceler alınca, sonradan, odaların sayısı arttı ve bunlar da, Hz. Aişe’ninodası ile Kıble arasında, yani Mescid’in doğusuna düşen kısmında yapıldı. Odalardan bazısı kerpiçten,bazısı da, taştandı.Bazısı hurma dallarından (Bağdad tarzında) yapılarak üzerleri çamur harçla sıvanmış ve hurmadalları ile de, tavanlanmıştı.Hasan bin Ebilhasan der ki “Ben, erginlik çağında iken, Resulullah’ın evlerine girmiş, elimletavanına uzanıp yetişmiştim. Resulullah’ın odasının örtüsü, servi veya ardıç kütüğü üzerine gerilmiş bir kıldokumadan ibaret idi.”İmam-ı Buhari’nin bildirdiğine göre de “Resulullah’ın evinin kapısı halkasız olup Yay ucu ileçalınırdı.”Muhammed bin Hilal ile Ataül’Horasani de, Peygamberimizin zevcelerinin odalarını görmüşler,onların, hurma dallarından yapılmış ve kapı olarak siyah kıldan Palas perdeler bulunduğu bildirmişlerdir.Davud bin Kays’ın görgüye dayanan ifadesine göre: odaların kapıdan kapıya kadar her birinin eni6-7 zira kadar, içten derinlikleri de, tahminen onar zira idi.Hz. Sevde, odasını Hz. Aişe’ye vasiyet temiş, Hz. Safiyye’nin odasını da vefatına kadar içindeoturmak şartile Velileri, yüz seksen veya iki yüz bin dirheme Muaviye bin Ebi Süfyan’a satmışlardır.
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109:
Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111:
“Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113:
olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115:
ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117:
Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119:
Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121:
ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123:
Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125:
Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127:
Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129:
İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131:
nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133:
ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135:
mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137:
in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139:
Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141:
vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143:
geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145:
ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147:
Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149:
etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151:
Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153:
esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155:
çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157:
Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159:
Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161:
yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163:
“Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165:
hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167:
ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169:
“Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171:
ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173:
Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175:
İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177:
Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179:
şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181:
ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183:
ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185:
unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187:
Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189:
unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191:
Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193:
Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195:
elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197:
Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199:
Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201:
Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205: “Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207: * * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209: Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211: Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213: Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215: mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217: Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219: sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221: afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223: yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225: olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227: Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229: zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231: ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233: yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235: “Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237: Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239: ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241: Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243: iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245: Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247: Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249: çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251: ayağının altında dürülürdü!
- Page 254 and 255: Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257: “Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259: Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260: Târîhde hep böyle oldu; küfrde