12.07.2015 Views

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İslâm hukukunda kıyasın şer’i delillerden biri ve ictihadın meşru olduğuna dair Peygamberefendimiz döneminden bir olay nakledilir. Buna göre Hz. Peygamber Muaz bin Cebel’i Cened’e kadı veöğretmen olarak gönderirken, kendisine bir dava getirildiği zaman neye göre hüküm vereceğini sordu.Hz. Muaz “Allah’ın kitabına göre hüküm veririm” dedi. Hz. Peygamber “O’nda bir hüküm olmazsaneye göre verirsin?” diye sordu. Muaz “Resulüllah’ın sünnetine göre hüküm veririm” dedi. Burada dabulamazsan ne yaparsın diye sorunca, kendi ictihadımla hüküm veririm” dedi. Peygamber efendimiz onunbu cevabından son derece memnun olur.Peygamber efendimiz, Muaz hakkında “Ümmetim içinde helal ve haramı en iyi bilen Muaz’dır”buyurmuştur. Hz. Muaz’ın, Yemen’e gönderildiği esnada yaşlı başlı bir insan olduğu düşünülebilir. Halbukio tarihte 26-27 yaşlarında bulunuyordu.Peygamber efendimiz vahiy katiplerini genellikle gençler arasından seçmiştir. Gençlerin fetvavermesine müsaade etmiştir. Gençlerden öğretmenler tayin etmiştir. Gençleri çoğu yaşlı sahabilerdenoluşan ordulara komutan tayin etmiştir. Çoğu savaşlarda sancağı bizzat kendisi gençlere vermiştir.Mesela Tebük seferinde sancağı Zeyd bin Sabit’e, Bedir’de Hz. Ali’ye, vermiştir. 18 yaşlarında olanÜsame bin Zeyd’i Suriye’ye gönderdiği orduya komutan tayin etmiştir.Peygamber efendimiz, 20 yaşında iken Hilfülfudul cemiyetine katılmıştı. Bu suretle Mekke’ninemniyetinin sağlanmasına henüz genç iken katkıda bulunmuştu.Peygamber efendimiz, kıyamet gününde arşın gölgesi altında mutlu olacaklar arasında, gönlüAllah’a bağlı, severek Allah’a ibadet eden gençleri de saymıştır.“Sen onlar üzerinde bir tahakküm edici değilsin”Peygamberimizin nübüvvetini tebliğinden önce ve sonraki devirlerde, devletlerde, hatta kabilelerin içbünyesinde ve kabileler arasında bile kavga, savaş eksik olmuyordu.Mekke döneminde Müslümanlar ve hatta bizzat Peygamber efendimiz de bu şiddete maruzkalmışlardır. Mekke’de gücü elinde bulunduran müşrikler, İslâmın yayılışını önlemek için Müslümanlarasosyal ve ekonomik boykot, baskı, keyfi tutuklama, göçe mecbur bırakma, bağlama, zincire vurma, kızgınkumlar üzerine yatırıp üzerlerine taş yığma gibi çeşitli işkence türleri ve hatta öldürme gibi yöntemleruygulamışlardır.Müşriklerin Müslümanlara karşı şiddet uygulaması, İslâmın Mekke döneminin son gününe kadarsürmüştür. Nitekim hicretten önce Darünnedve’de toplanan müşriklerin, Resulullah efendimize uygulamaküzere aralarında tartıştıkları üç husustan (bağlamak, sürgün etmek ve öldürmek) herbiri birer şiddetyöntemidir. Mekkeliler fırsat düştükçe Medine döneminde de ele geçirdikleri Müslümanlara şiddetuygulamaktan geri durmamışlardır. Nitekim hicretin dördüncü yılında Zeyd bin Desinne ve Hubeyb binAdiy’i işkence ile öldürmüşlerdir.Müşrikler şiddet yöntemiyle İslâmın yayılışını önlemeye muvaffak olamadıkları gibi, bilakis bukonuda başarısızlığa uğradılar. Öte yandan başarıya ulaşan, şiddet uygulayan değil, uygulanan taraf, yaniMüslümanlar oldu. Çünkü Hz. Peygamber müşriklere aynı yöntemle karşılık vermedi ve onlardan intikamalma yoluna gitmedi. Müslümanlar çektikleri işkencelerden dolayı kendisine sızlandıklarındasabretmelerini öğütledi. Çünkü kendisi şiddet taraftarı olmadığı gibi, onun asıl hedefi şiddeti önlemekti.Kur’an-ı kerimde “Sen onlar üzerinde bir tahakküm edici değilsin” buyrulmaktadır.Şiddeti aile içi ve toplumsal şiddet olarak iki kısımda ele almak mümkündür. Aile içi şiddettenbahsedildiğinde ilk akla gelen, aile reisinin, diğer aile bireyleri ve büyüklerin küçükler üzerinde uyguladığışiddet ve baskıcı tavırlardır.Bu tür bir uygulamanın ailede huzuru, sevgi ve saygıyı ortadan kaldıracağı gibi, böyle bir ortamdayatıp kalkan çocuklar ve gençler için kötü sonuçlar doğuracağı ve onların karakteri üzerinde olumsuzetkide bulunacağı ortadadır. Çünkü şidde alışan aile fertlerinin de artık şiddetin bulunmadığı yerdeyaşamak istememesi ve kendisinin de ileride aynı yollara başvuması doğaldır.Bunu önlemek de şiddet, baskı ve ezici tavırlar yerine karşılıklı sevgi ve saygının hakim olduğu biraile yuvası oluşturmakla mümkündür. Çok sayıda ferdi ve toplumsal çatışmanın kaynağı olan şiddet, birtoplumda problemleri çözüm ve irtibat aracı haline geldiği zaman, basit sorunlar dahi üzücü olaylarlasonuçlanabilir.“İnsanların anlayışına göre hitap ediniz!”Resulullah efendimiz, insanların anlayışına, kültürüne, tabiatına göre hitap ederdi. Herkesedavranışı aynı olmazdı. “İnsanların, aklına, anlayışına göre hitap ediniz!” buyururdu. Çünkü insanlarıçeşit çeşittir.Büyük İslâm alimi İmam-ı Gazali insanları dört kısma ayırmaktadır: Bunlardan birinci kısımdakiler,dünyada yimek içmek ve zevk etmekden başka bir şey bilmiyenlerdir. İkinci kısmdakiler, cebir, şiddet,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!