afve vel âfiyete fiddînî veddünyâ ve âhırete”.Ya Ali! Sana bir katılık erişdiği zeman, “Allahümme inni es’elüke bi hakkı Muhammedin aliMuhammedin illa neciteni” söyle.Ya Ali! Benim vasıyyetimi hıfz et. Nasıl ki ben Cebrail aleyhisselamdan, O Rabbül âlemindensübhanehü ve teâlâ hıfz etti. Ya Ali! Sana bu vasıyyette evvelin ve ahirin ilmini verdim. Her kim ki bununile amel eylerse, dünyada ve ahiretde selamet üzere olur.Ezd kabilesine nasihatlarıEzd kabilesi temsilcileri, Peygamberimizi ziyarete geldiler. Onların ağır başlılıkları ve konuşmaları,Peygamberimizin hoşuna gitti.Peygamberimiz “Siz, nesiniz?” diye sordu.Onlar “Mü’minleriz!” dediler.Peygamberimiz, gülümsedi ve “Her sözün bir hakikatı vardır. Sizin sözünüzün ve imanınızınhakikatı nedir?” diye sordu.Onlar “On beş haslet (huy) tir.Onlardan beşi; iman etmemizi, beşi de: işlememizi, elçilerinleemrettiğin şeylerdir. Geri kalan beşi ise: cahiliye çağından şu ana kadar benimseyip adet edine geldiğimizsen istemezsen bırakacaklarımızın dışındaki şeylerdir ya Resulallah!” dediler.Peygamberimiz “İnanmanızı, elçilerimle size emir ettiğim beş şey nelerdir?” diye sordu.Onlar“Sen, Allaha, Allahın Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmamızıElçilerinle emretmiştin.” dediler.Peygamberimiz “İşlemenizi, size emrettiğim beş şey nelerdir?” diye sordu.Onlar “Sen, la ilaheillallah Muhammedünresulullah dememizi, namazı kılmamızı, zekatı vermemizi, ramazan orucunututmamızı, yoluna güç yetince, Beytullahı hac etmemizi bize elçilerinle emretmiştin.” dediler.Peygamberimiz “Cahiliye çağında benimseyip adet ve huy edinmiş olduğunuz beş şeynelerdir?” diye sordu.Onlar “Bolluk zamanlarında nimete, hakkını yerine getirmek sureti ile şükür, bela vemusibet zamanlarında sabır ve tehammül etmek, uğranılan kazaya rıza, savaş meydanlarında düşmanlakarşılaşınca, sebat göstermek ve savaşa gerçekten girişip savaşın hakkını yerine getirmek, düşmanınüzülmesine sevinmeyi veya düşmanın sevinmesine üzülmeyi terk etmektir.” dediler.Peygamberimiz “İlim ve hikmet sahibi imişler. ” buyurdu.Sonra da:“Ben, size beş haslet dahaartırayım da, söylemiş olduğunuz hasletleriniz yirmiyi bulup tamamlansın:1-Siz, yemeyeceğiniz şeyleri, toplayıp biriktirmeyiniz!2-Oturmayacağınız binayı yapmayınız.3-Kendisinden yarın ayrılacağınız şeyler üzerine üşüşüp birbirinizle uğraşmağakalkışmayınız.4-Amellerinize göre mükafatlandırılmak veya cezalandırılmak üzre kendisinedöndürüleceğiniz ve huzuruna çıkarılacağınız Allahın emirlerine aykırı davranmaktan sakınınız!5-Siz, Ahirete sunacağınız hayırlı amelleri çoğaltıp masiyetleri bırakmak ve içinde temellikalacağınız Cenneti elde etmek hususunda yarışmağa rağbet gösteriniz!Ezd temsilcileri, Peygamberimizin öğütlerini ezberleyip hareket ettiler.“Mazlumun bedduasından sakın!”Peygamberimiz, bir gün sabah namazını kıldırdıktan sonra cemaata yüzünü döndürüp “EyMuhacirler, ey Ensar cemaatı! Hanginiz Yemen’e hazırlanıp gider?” diye sordu.Hz. Ebu Bekir “Bengiderim ya Resulallah!” dedi.Peygamberimiz sustu. Ona cevap vermedi.“Ey Muhacirlerle Ensar cemaatı!Hanginiz Yemen’e hazırlanıp gider?” diye tekrar sordu.Hz. Ömer kalkıp “Ben giderim ya Resulallah!” dedi. Peygamberimiz sustu. Ona da, cevapvermedi.Sonra “Ey Muhacirlerle Ensar cemaatı! Hanginiz hazırlanıp Yemen’e gider?” diyerek üçüncü kezsordu.Muaz bin Cebel kalkıp “Ben giderim ya Resulallah!” dedi.Peygamberimiz “Ey Muaz! Bu vazife,senindir. Ey Bilal! Bana sarığımı getir!” buyurdu. Sarık getirilince, onu, Muaz bin Cebel’in başına sardı.Muaz bin Cebel, Cened’de Kadılık, Hakimlik yapacak, halka İslâmiyeti, Kur’an okumayı öğretecek, Yemenülkesinde tahsil edilen zekat ve sadakaları da vazifelilerinden teslim alacaktıPeygamberimiz, Muaz bin Cebel’e “Sana bir dava getirilip arz edildiği zaman nasıl ve neyegöre hüküm verirsin?” diye sordu.Muaz bin Cebel “Allahın Kitabındaki hükümlere göre hüküm veririm!”dedi.Peygamberimiz “Eğer Allahın Kitabında dayanacağın açık bir hüküm olmazsa? Neye görehüküm verirsin? diye sorduMuaz bin Cebel “Resulullahın o husustaki hükümlerine Sünnetine göre hüküm veririm!” dedi.Peygamberimiz “Eğer, Resulullahın hükümlerinde Sünnetinde de dayanacak bir hükümbulunmazsa, ne yaparsın?” diye sordu
Muaz bin Cebel “O zaman, ben de tereddüd etmeden kendi görüşüme göre ictihad eder, hükümveririm!” dedi Bunun üzerine, Peygamberimiz, elini Muaz bin Cebel’in göğsünü sığayarak “Hamd olsun oAllah’a ki, Resulullahın Elçisini , Resulullahın hoşnud olacağı şeye muvaffak kıldı.” buyurduSonra şu tavsiyelerde bulundu:“Sen, Kitap ehli olan bir kavme gidiyorsun.Onları, Allah’tan başka ilah bulunmadığına,benim de, Resulullah olduğuma şehadet getirmeğe davet et! Eğer, bu hususta sana itaatederlerse, kendilerine bildir ki: Allah onlara, her gün ve gecede, beş vakit namaz farzkılmıştır.Eğer, sana bu hususta da, itaat ederlerse, onlara bildir ki: Allah, kendilerine,zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek bir zekat farz kılmıştır.Eğer, sana bu hususta da, itaatederlerse, sakın, mallarının en kıymetlilerini alma! Mazlumun bedduasından sakın! Çünkü, bu duaile yüce Allah arasında perde yoktur!” buyurduMuaz bin Cebel hazretleri “ Bana, tavsiyenizi artırın! “deyince, Peygamberimiz,“ Günahınarkasından hemen sevabı yetiştir ki, onu, yok etsin!” buyurdu.“Bana tavsiyeni biraz daha artırın!“deyince, Peygamberimiz,“ İnsanlara, güzel ahlakla muamele et!” buyurdu. Sonra şöyle devam etti:“ Ey Muaz! Sen ki Kitap Ehli bir kavmın üzerine gidiyorsun.Onlar, senden, Cennetin anahtarı neolduğunu soracaklardır.Onlara “Cennetin anahtarı, “La ilahe illallahü vahdehu la şerike leh” de!”buyurduMuaz bin Cebel “Bana, Kitapta bulunmayan ve sizden de, işitmediğim bir şey sorulur ve halli içinbana getirilirse, ne buyurursun?” diye sordu.Peygamberimiz “Allah için tevazu göster. Allah, seni yükseltir. Sakın, iyice bilmedikçe, hükümverme! Sana, müşkil, karmaşık gelen işi ehline sor, danış, utanma! En sonra ictihad et!Muhakkak ki, Allah, doğruluğuna göre seni muvaffak kılar.İşler, sana karma karışık gelirse,gerçek, sence belli oluncaya kadar bekle, yahut, bana yaz! O hususta keyfine göre hareketetmekten sakın! Yumuşak davranmanı sana tavsiye ederim!“Yarım hurma bile olsa sadaka verin!”Cerir bin Abdullah anlatır: Gündüzün ortalarında, Peygamber efendimizin yanındabulunuyorduk.Derken, yalın ayak, kaplan postu rengindeki gömleklerini, abalarını başlarına geçirmiş,kılıclarını sıyırmış yarı çıplak bir takım kimseler çıkageldiler.Resul aleyhisselam, onların fakir ve yoksul hallerini görünce, üzüntüden yüzünün rengi değişti.Öğlenamazını kıldırdıktan sonra cemaata bir hutbe irad etti.Bilesiniz ki, yüce Allah, kitabında buyuruyor ki.. diyerek şu ayetleri okudu:“Ey insanlar! Sizi, bir tek candan yaratan, ondan da, yine onun eşini vücuda getiren veikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbınızdan korkunuz.Şüphe yok ki, Allah, sizinyaptığınız herşeyi görüyor.. (Nisa: 1)Ey iman edenler! Allahdan korkunuz. Herkes, yarın (Ahiret günü) için ne gönderdiğine birbaksın!Allah’dan korkunuz! Çünki, Allah, ne yaparsanız, hakkıyle haberdardır. “ (Haşr: 18)Sözüne devamla “İnsan, dinarından, dirheminden, elbisesinden bir sa’ buğdayından, bir sa’kuru hurmasından hatta yarım hurma bile olsa sadaka vermelidir.” buyurdu.Derken, Ensardan bir adam, hemen hemen elinin taşıyamayacağı kadar, hatta elinin taşımaktanaciz kaldığı bir kese getirdi.Sonra, birbiri ardınca herkes, bir şeyler getirmeğe başladılar.Nihayet,yiyeceklerden ve elbiselerden iki küme meydana geldiğini gördüm.Resul aleyhisselamın yüzünün memnuniyetten, altınla yaldızlanmış gümüş gibi parıldadığınıgördüm.Bunun üzerine, Resul aleyhisselam “Her kim, İslâmda güzel bir çığır açarsa, o çığırın ecri ilekendisinden sonra o çığırla amel edenlerin ecirlerinden hiçbir şey eksiltilmemek şartile sevaplarıkendine aid olur. Her kim de, İslâmda kötü bir çığır açarsa, o çığırın vebali ile kendisinden sonraonunla amel edenlerin vebalı, hiçbir eksikleri olmamak üzere ona aid olur!” buyurdu.“Tecrübe edin!... “Peygamber efendimiz tecribeye, fenne önem verirdi. Çünkü dinimiz, fen bilgilerini emir etmektedir.Kur'an-ı kerimin çok yerinde, tabiatı, yani mahlukatı, canlı ve cansız varlıkları görmek, incelemek emiredilmektedir. Eshab-ı kiram birgün Peygamberimize sordu :"Ya Resulallah!Yemene gidenlerimiz, oradahurma ağaçlarını, başka türlü aşıladıklarını ve daha iyi hurma aldıklarını gördük. Biz Medine'dekiağaçlarımızı babalarımızdan gördüğümüz gibi mi aşılayalım, yoksa, Yemen'de gördüğümüz gibi aşılayıpda, daha iyi ve daha bol mu elde edelim?"Resulullah efendimiz, bunlara şöyle diyebilirdi: Biraz bekleyin! Cebrail aleyhisselam gelince, onasorar, anlar, size bildiririm. Veya, biraz düşüneyim. Allahü teâlâ, kalbime doğrusunu bildirir. Ben de, sizesöylerim, demedi ve "Tecribe edin! Bir kısm ağaçları, babalarınızın üsulü ile, başka ağaçları da,Yemende öğrendiğiniz üsul ile aşılayın! Hangisi daha iyi hurma verirse, her zaman o üsul ile
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109:
Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111:
“Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113:
olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115:
ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117:
Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119:
Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121:
ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123:
Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125:
Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127:
Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129:
İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131:
nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133:
ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135:
mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137:
in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139:
Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141:
vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143:
geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145:
ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147:
Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149:
etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151:
Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153:
esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155:
çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157:
Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159:
Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161:
yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163:
“Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165:
hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167:
ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169:
“Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195: elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197: Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199: Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201: Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205: “Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207: * * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209: Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211: Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213: Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215: mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217: Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219: sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 222 and 223: yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225: olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227: Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229: zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231: ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233: yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235: “Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237: Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239: ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241: Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243: iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245: Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247: Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249: çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251: ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253: taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255: Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257: “Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259: Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260: Târîhde hep böyle oldu; küfrde