12.07.2015 Views

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

Kainatın Efendisi - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

“Böyle güzel bir yüz görmemiştim”Zübab bin Haris hazretleri anlatır:Cahiliyyet zamanında bir putum vardı, ona tapardım. Cinden de bir dostum vardı. Arablararasındaki hadiseleri bana haber verirdi. Bir gün o putun önünde uyumuştum. Aniden cin dostum geldi vebana,- Ey Zübab! Ey Zübab, dinle hayret verici haberi! Muhammed “aleyhisselam” bir kitabla peygamberolarak gönderildi. Mekkede insanları da’vet ediyor. Da’vetini kabul etmiyorlar. O doğru söylüyor, yalansöylemiyor, dedi.Bu sözleri işitince hayret ettim. Kavmime haber vereyim diye dışarı çıktım. O sırada aniden birkimse geldi ve Muhammed aleyhisselamın peygamberliği ile alakalı haberi getirdi. Tapmakta olduğumputu kırdım. Bir deveye binip, Resulullahın huzuruna gitmek üzere yola çıktım. Huzuruna varıp mübarekyüzünü gördüm. O zamana kadar ömrümde böyle güzel bir yüz görmemiştim. Mübarek yüzünde nursaçılıyordu. Yanına yaklaşdım. Bana, “Niçin, geldin, ya Zübab!” buyurdu. Ne emir buyurursanız tutayımdiye geldim, dedim.Bana memleketimde kırdığım putumdan ve cinnimden haber verdi. Putu kırdığım ve cinnin banahaber getirdiği günü söyledi. Ben “Eşhedü enneke Resulullah” (şehadet ederim sen Allahın resulüsün)dedim. Önce Eşhedü en la ilahe illallah de sonra Eşhedü enneke Resulullah de buyurdu.* * *Mazin bin el-adube şöyle anlatır:Kavmimizin bir putu vardı. Herkes ona tapardı. Bir gün o putun önünde bir kurban kestim. Putuniçinden: “Ey Mazin! Beni dinle, memnun kalırsın. Hak zuhur etti, açığa çıkdı. Şer kayboldu. Allahü teâlâ birPeygamber ile dinini gönderdi. Taşları, yontulan putları terket ki, Cehennem ateşinden kurtulasın.”Bu sesten korktum. Kendi kendime büyük bir iş olacak dedim. Birkaç gün sonra o putun önünde birkurban daha kesdim. Yine putun içinden bir ses geldi. Şöyle diyordu:“Bana gel de herkesin bildiği şeyleri duyasın. Bir Peygamber vahy ile gönderildi. Yakacağı taş olanCehennem ateşinden kurtulmak için Ona iman et.”Kendi kendime bu beni ikaz eden bir haberdir, dedim. Aradan günler geçti. Bir gün bize bir kimsegeldi. O kimseden haber sordum. Dedi ki, “Mekkede Kureyş kabilesinden bir zat Peygamber olduğunusöylüyor, ismi Ahmeddir. Her kime rastlasam Allahü teâlânın da’vetcisine iman ediniz diyor,” dedi. Kendikendime putun içinden işittiğim haber budur dedim. Kalkıp putu parçaladım.Mekkeye gitmek üzere yola çıktım. Resulullahın huzuruna varıp Müslüman olmakla şereflendim.Ben gece gündüz nefsinin arzuları peşinde koşan, şarab içen fahişe kadınlarla düşüp kalkan bir kimseidim. Nice seneler kıtlık ve zillet, şiddetli sıkıntı içinde yaşardım. Mallarım hep helak olurdu. Oğlumolmazdı. Resulullahdan bu kötülüklerden soğuyup uzaklaşmam için dua istedim. Benim için şöyle dua etti:“Allahım! Onu kötü işlerden kurtarıp, Kur’an-ı kerim okuyucu eyle. Haramla meşguliyyetinihalal ile meşguliyyete çevir. Ona şerab yerine halal içecekler nasib eyle. Fuhşdan kurtar, iffetnasib eyle. Nefsine uymakdan kurtar, haya ihsan et ve ona salih bir evlad ver.”Allahü teâlâ benim için yapılan bu duaları kabul buyurdu.Bu kimse bir mescid yaptırdı ve o mescidde ibadet ederdi. Zulme uğrayan her kim o mescidde üçgün ibadet yapıp, kendine zulmeden zalime beddua eylese o zalim kısa zamanda helak olurdu veya barashastalığına yakalanırdı. O mescide Muberris denirdi.Her derde deva olan ağaçÜmmü Ma’bed anlatır: Resulullah efendimiz çadırıma uğradı. Gece çadırımda istirahat edip, uyudu.Uyanınca su istedi. Mübarek ellerini yıkadı ve ağzını çalkalayıp, suyunu çadırımın yanında bulunan birdikenin dibine döktü.Sabahleyin baktık ki, oradan büyük bir ağaç yetişmiş. Kocaman meyveler vermişti. Meyvelerinkokusu anber gibi, tadı şeker gibi idi. O meyveleri aç kimse yese doyar, susuz kimse yise suya kanar,hasta olan yese sıhhate kavuşurdu. Üzüntülü kimse yese neş’elenirdi. O ağacın yaprağından yiyen deveve koyunlar hesabsız süt verirdi. Her derde deva idi. Biz o ağacın adını “mübarek ağaç” koymuştuk.Çevredeki kabileler, hastaları için onun meyvelerinden istemeye gelirlerdi. Bir seher vaktinde oağacı yemişleri dökülmüş, yaprakları küçülmüş bir halde gördüm. Çok korktum ve üzüldüm.Sonra Resulullahın vefat haberi geldi. Bu hadiseden sonra, aradan otuz sene geçti. Yine bir sabahvakti dışarı çıkıp bakdım ki, o ağaç kökünden budaklarına kadar diken halini almış, meyveleri yeredökülmüştü. Hazret-i Alinin şehid edildiği haberini işittik.Bu hadiseden sonra o ağaç artık meyve vermedi. Fakat yapraklarından faydalanıyorduk. Bir günbaktım ki ağacın içinden halis kan akıyordu. Yaprakları solmuştu. Üzüntülü bir halde otururken, hazret-iHüseyin şehid edildi diye haber getirdiler. Ondan sonra o ağaç kökünden kurudu ve belirsiz oldu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!