Peygamber efendimizin tevazu hasleti, hiçbir kimsede, hatta hiçbir peygamberde (aleyhimüsselam)bulunmayacak kadar büyük ve emsalsizdi.Kibir duygusu, O’nda asla meydana gelmemiştir. Peygamberimiz, melik bir peygamber olmakla, kulbir peygamber olmak arasında serbest bırakıldığında, O, kul bir peygamber olmayı tercih etti.Bunun üzerine İsrafil aleyhisselam, Peygamber efendimize; “Şüphesiz, Allahü teâlâ tevazugösterdiin o hasleti de sana vermiştir. Çünkü kıyamette sen, Âdemoğullarının en büyüğüsün. Kabrindenkalkacak ilk insan sensin. İlk şefaat edecek olan da sensin” dedi.Peygamber efendimiz hazret-i Aişe validemize buyurdular ki: “Bana Mekke’nin taşı, toprağı altınolması sunuldu. Hayır ya Rabbi, dedim. Bir gün aç kalayım, bir gün tok. Aç kaldığım gün sanayalvarıp dua ederim. Tok kaldığım gün, sana hamdü senada bulunurum.”Cebrail aleyhisselam, Peygamber efendimize gelip; “Allahü teâlânın sana selamı var. İsterse şudağları O’na altın yapayım. Nereye giderse gitsin, o altın dağları O’’nunla beraber olur” buyurdu.Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki: “Ey Cebrail! Dünya, evi olmayanın evidir. Ve yine (o) malıolmayan kimsenin malıdır. Bunları aklı olmayan kimse yığar.”Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam; “Ya Muhammed! Allahü teâlâ seni kavl-i sabit ile dimdikkılmıştır” dedi.Hazret-i Aişe validemiz; “Zaman olurdu tam bir ay beklerdik, evimizde (yemek yapmak için) ateşyakmazdık. Sadece hurma ile su bulunurdu” buyurmuştur.Hz. İbn-i Abbas; “Resulullah efendimiz ve Ehl-i beyti, birçok geceler akşam yemeği yemedenyatarlardı. Akşam yiyecek bir şey bulamazlardı” buyurdu.“En çok sevdiğim dostlarımdır”Hz.Aişe validemiz buyurdu ki: “Resulullah efendimizin mübarek karnı, hiçbir zaman yemektendoymamıştır. Bu hususta, bir kimseye de yakınmamıştır. İhtiyaç, O’nun için zenginlikten daha iyi idi. Bütüngece açlıktan kıvransa bile bu durum O’nu gündüz orucundan alıkoymazdı.İsteseydi, Rabbinden yeryüzünün bütün hazinelerini, yiyeceklerini ve refah hayatını isterdi. Yeminederim ki, O’nun bu halini gördüğüm zaman, acırdım ve ağlardım. Elimle mübarek karnını sıvazlar;“Canım sana feda olsun! Sana güç verecek şu dünyadan, bazı menfaatler te’min etsen olmaz mı?”derdim.O da, “Ey Aişe! Ben dünyayı ne yapayım? Ülü’l-azmden olan Peygamber kardeşlerim,bundan daha çetin olanına karşı tahammül gösterdiler. Fakat o halleri ile yaşayışlarına devamettiler. Rablerine kavuştular.Bu sebeple Rableri, onların kendisine dönüşlerini çok güzel bir biçimde karşıladı,sevablarını artırdı. Ben refah bir hayat yaşamaktan haya ediyorum. Çünkü böyle bir hayat, benionlardan geri bırakır.Benim için en güzel ve sevimli şey, kardeşlerime, dostlarıma kavuşmak ve onlarakatılmaktır” buyururlardı.Hazret-i Aişe validemiz buyurdular ki: “Resulullah, bu sözlerinden bir ay kadar sonra vefat ettiler.”Peygamber efendimiz cömertliği de dillere destan idi. Bu güzel huyda da Peygamberimize kimseyetişemez.Hz. İbn-i Abbas “Resulullah efendimiz iyilik yapmak bakımından insanların en cömerdi idi.Ramazan-ı şerifde ve Cebrail aleyhisselam ile buluştukları zaman, sabah rüzgarından daha cömertolurdu” demiştir.Hz. Enes bin Malik buyuruyor ki:“Resul aleyhisselam ile birlikte gidiyordum. Üzerinde bürd-i Necrani vardı. Yani,Yemenkumaşından bir palto vardı. Arkadan bir köylü gelip, yakasından öyle çekti ki, paltonun yakası mübarekboynunu çizdi ve izi kaldı. Resul aleyhisselam, adamın bu haline tebessüm etti ve ona bir şey verilmesiiçin emir buyurdu.”Resul aleyhisselamın komşusu, bir ihtiyar kadın vardı. Kızını, Resul aleyhisselama gönderdi.“Namaz kılmak için örtünecek bir elbisem yok. Bana, namazda örtünecek bir elbise gönder” diyeyalvardı.Resul aleyhisselamın o anda başka elbisesi yoktu. Mübarek arkasındaki antariyi çıkarıp, o kadınagönderdi. Namaz vakti gelince, elbisesiz mescide gidemedi.Eshab-ı kiram, bu hali işitince, Resul aleyhisselam o kadar cömertlik yapıyor ki, gömleksiz kalıp,mescide cemaate gelemiyor. Biz de her şeyimizi fakirlere dağıtalım, dediler.Allahü teâlâ, hemen İsra suresinin 29. ayet-i kerimesini gönderdi. Önce Habibine mealen;“Hasislik etme, bir şey vermemezlik yapma” buyurdu, sonra da; “Sıkıntıya düşecek ve namazıkaçırarak, üzülecek kadar da dağıtma! Sadakada vasat davran” buyurdu.
İnsanların en cömerdi idiCömertlik hususunda da, Peygamberimiz gibisi yoktu.Hz. Ali “Resul aleyhisselam, eli açıklıkta, insanların, en Cömerdi idi.”Hz. Aişe “Resul aleyhisselam,hayırda, esen rüzgardan daha cömerd idi.”Abdullah bin Abbas “Resul aleyhisselam, insanların, en Cömerdi idi.”Abdullah bin Ömer “Resul aleyhisselamdan daha Cömerd bir kimse görmedim!” demiştir.Peygamberimizde Cömerdliğin her türlüsü; Allah yolunda, Allah’ın dinini açıklamak, Allah’ın kullarınıdoğru yola sevketmek, açlarını doyurmak, cahillerini öğütlemek, haceti görüleceklerin hacetlerini görmek,yararlanacakları, her yolla yararlandırmak ve ağırlıklarına tahammül etmek gibi ilim, mal ve nefscömerdliğinin hepsi kendisinde mevcud idi.Peygamberimiz “Ben, ancak Dağıtanım! Veren ise, Allah’dır!” “Bize, Mirascı olunmaz! Bizimbıraktığımız, Sadakadır. Ancak, ailesi, ondan, yer!” buyurmuştur.Ebu Zer Gıfari hazretleri anlatır: “Resul aleyhisselam, bana “Ey Ebu Zer! Şu, hangi dağdır?” diyesordu. “Ya Resulallah! Uhud’dur!” dedim.Resulullah “Varlığım, kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki; O’nun, benim için altın’açevirilmesi, beni asla sevindirmez.Onu, bir Kırat bile bırakmaksızın Allah yolunda harcarım!”buyurdu.“Ya Resulallah! Bir Kantar mı bırakmaksızın?” diye sordum.Resulullah “Bir Kırat bile bırakmaksızın!” buyurdu ve bunu, üçkere tekrarladı.Sonra da “Ey Ebu Zer! Ben, ancak, az olanı, az derim, çok olanı, çok derim!” buyurdu.”“Akşama doğru, Medine’nin Harre mevkiinde, Peygamber aleyhisselamla birlikte yürüyordum veUhud dağına bakıyorduk.Peygamber aleyhisselam “Ey Ebu Zer!” buyurdu. “Buyur ya Resulallah! Emrineamadeyim!” dedim.Resul aleyhisselam, Uhud’e bakarak “Şu Uhud’un, benim için altın’a çevirilmesini ondan birtek Dinar’ın, üç günden fazla yanımda akşamlamasını, beklemesini arzu etmem! O bir tek Dinar’ıda, ben, sadece borç için yanımda bulundurur hepsini, Allah’ın kullarına (Eliyle sağına, önüne vesoluna işaret ederek) alınız! Alınız! derim!” buyurdu. Sonra, yürümeğe devam ettik.“Ey Ebu Zer! Çok mal sahipleri vardır ki Kıyamet gününde onlar sevapça pek azdırlar. Ancak,(Yine eliye sağına, önüne ve soluna dağıtma işareti yaparak) mallarını, şöyle, şöyle harcayanlar,müstesnadır! Böyleleri de, pek azdır.) buyurdu.”Her kim ne isterse verirdiPeygamber efendimizin on yıl hizmetinde bulunmuş olan Enes bin Malik hazretleri anlatır:“Resul aleyhisselamdan, bir şey istenmezdi ki, Resul aleyhisselam, onu, isteyene vermiş olmasın.”“Peygamber aleyhisselamın yanına bir adam gelir sadece, dünyayı, dünya malını elde etmeyiumarak Müslüman olur o gün, akşam olmadan İslamiyet, kendisinin nazarında, dünyadan ve dünyaüzerindekilerden daha sevgili olurdu!”Kureyş müşriklerinin Eşrafından Safvan bin Ümeyye, Mekke’nin fethinden sonra, Müslümanolmadığı halde, Huneyn ve Taif savaşlarında Peygamberimizin yanından ayrılmamıştı.Peygamberimiz, Ci’rane’de toplanan ganimet malları arasında dolaştığı ve onlara göz gezdirdiğisırada, Safvan bin Ümeyye, Peygamberimizin yanında bulunuyor, develer, davarlar ve güdücülerle doluvadiye doğru bakıyordu. Bakışını, uzattı durdu.Peygamberimiz ise, onun bu halini göz ucuyla süzüyordu.“Ebu Vehb! O vadi, pek mi hoşuna gitti?” diye sordu.Safvan bin Ümeyye “Evet!” dedi.Peygamberimiz “O vadi de, içindekiler de, senin olsun!” buyurdu.Bunun üzerine, Safvan, kendini tutamadı:“Peygamber kalbinden başka, hiçbir kimsenin kalbi, bu derece Cömerd ve üstün olamaz! Şehadetederim ki: Allah’dan başka ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki: Muhammed, Allah’ın Kulu ve Resulüdür!”dedi ve hemen orada Müslüman oldu.İbn-i Şihab’üzzühri’nin bildirdiğine göre: Resul aleyhisselam, o gün, Safvan bin Ümeyye’ye yüz devevermiş, sonra, yüz daha, sonra, yüz daha eklemişti.Safvan “Vallahi, Resul aleyhisselam, bana verdiğini, verdi. Ama, kendisi, bana insanların enmünfuru idi. Bana, vermekte devam etti de, nihayet, nazarımda, insanların en sevimlisi oldu!” demiştir.Peygamberimiz, böyle, iki dağ arasını dolduran davarları verince, Safvan bin Ümeyye, kavmi olanKureyşilerin yanına döndü.Onlara “Ey Kavmım! Müslüman olunuz! Çünkü, vallahi, Muhammed, öyle ihsanda bulunuyor ki,yokluktan, yoksulluktan hiç korkmuyor!” dedi.
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109:
Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111:
“Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113:
olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115:
ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117:
Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119:
Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121:
ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123:
Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125:
Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127:
Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129:
İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131:
nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133:
ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135:
mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137:
in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139:
Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161: yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195: elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197: Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199: Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201: Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205: “Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207: * * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209: Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211: Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213: Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215: mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217: Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219: sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221: afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223: yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225: olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227: Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229: zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231: ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233: yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235: “Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237: Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239: ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde