unlar için, Cennetler hazırladı. Bu Cennetlerin altından nehirler akmaktadır. BunlarCennetlerde sonsuz olarak kalacaklardır.” (Tevbe suresi: 100)Eshab-ı kiram hakkındaki bazı hadis-i şerifler:“ Eshabımdan sonra gelenlerden bir kimse dağ kadar altın sadaka verse, Eshabımdanbirinin bir avuç arpa vererek kazandığı sevaba veya yarısına kavuşamaz.”“Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayete kavuşursunuz.”“Eshabıma düşmanlık etmekten sakınınız. Allah’dan korkunuz! Onları seven benisevdiği için sever. Onlara düşmanlık eden, bana düşmanlık etmiş olur. Onları inciten, beniincitmiş olur. Beni inciten de, elbette Allahü teâlâyı incitir.”“Ümmetimin en iyisi benim bulunduğum zamanda olanlardır. Onlardan sonra en iyisionlardan sonra gelenlerdir. Onlardan sonra da en iyisi daha sonra gelenlerdir.”“Beni gören ve beni görenleri gören bir Müslümanı Cehennem ateşi yakmaz.”Bu ayet-i kerime ve hadis-i şerifler, Eshab-ı kiramın üstünlük ve faziletini açıkçagöstermektedir.--------------------------------------İkinci bölüm------------------------Resulullahın üstün ahlakıGüzel huyuAllahü teâlâ, sevgili Peygamberine verdiği iyilikleri, ihsanları sayarak, O’nun mübarek kalbiniokşarken, kendisine güzel huylar verdiğini de saymakta, mealen; “Sen, güzel huylu olarak yaratıldın”buyurmaktadır.Hz. İkrime buyuruyor ki: “Abdullah ibni Abbas’dan işittim: Bu ayet-i kerimede, “Huluk-ı azim” yanigüzel huylar, Kur’an-ı kerimin bildirdiği ahlaktır. Ayet-i kerimede mealen, “Sen Huluk-i azim üzeresin”(Kâlem suresi: 4) buyruldu. Huluk-ı azim; Allahü teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile de güzelhuylu olmak demektir. Çok kimselerin İslâm dinine girmesine, Resulullah’ın güzel ahlakı sebep oldu.Sözleri gayet tatlı olup gönülleri alır, ruhları cezb ederdi. Aklı o kadar çoktu ki, Arabistanyarımadasında, sert, inatçı insanlar arasında gelip, çok güzel idare ederek ve cefalarına sabrederek,onları yumuşaklığa ve itaate getirdi.Çoğu, dinlerini bırakıp Müslüman oldu ve din-i İslâm yolunda, her şeylerini feda ettiler. O’nunuğrunda mallarını, yurtlarını feda edip, kanlarını akıttı.Halbuki böyle şeylere alışık değildiler. Güzel huyu, yumuşaklığı, affı, sabrı, ihsanı, ikramı o kadarçoktu ki, herkesi hayran bırakırdı. Görenler ve işitenler seve seve Müslüman olurdu.Hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik, hiçbir kusurgörülmemiştir. Kendisi için kimseye gücenmediği halde, din düşmanlarına, dine dil ve el uzatanlara karşısert ve şiddetli idi.Muhammed aleyhisselamın binlerce mucizesi göründü, bunu; dost-düşman herkes söylerdi. Bumucizelerin en kıymetlisi, edebli ve güzel huylu olması idi.Ebu Sa’id-i Hudri hazretleri buyurdu ki: “Resulullah , hayvana ot verirdi. Deveyi bağlardı. Evinisüpürürdü. Koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının söküğünü diker, çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ilebirlikte yerdi. Hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca, ona yardım ederdi. Pazardan öte-beri alıp,torba içinde eve getirirdi.Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam verirdi. Bunlarla müsafeha etmek için,mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı.Her kim olursa olsun, çağrılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da, hafif, aşağı görmezdi.Akşamdan sabaha ve sabahtan akşama yemek bırakmazdı.Güzel huylu idi. İyilik etmesini sever, herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü, tatlı sözlü olup, söylerkengülmezdi. Üzüntülü görünürdü. Fakat, çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi. Fakat, kaba değildi.Nazik ve cömert idi. Fakat, israf etmez, faydasız yere bir şey vermez, herkese acırdı. Mübarek başıhep önüne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, O’nun gibi olmalıdır.”Hz. Enes bin Malik buyuruyor ki: “Resulullah’a on sene hizmet ettim, birkere üf demedi. Şununiçin böyle yaptın, bunu niçin yapmadın buyurmadı.”Hz. Ebu Hüreyre buyuruyor ki: “Resulullah’a bir gazada, kâfirlerin yok olması için dua buyurmasınısöyledik; “Ben, lanet etmek için, insanların azab çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik
etmek ve insanların huzura kavuşması için gönderildim” buyurdu.”Allahü teâlâ Enbiya sursinin 107. ayet-i kerimesinde mealen; “Seni, âlemlere rahmet, iyilik içingönderdik” buyuruyor.Faydasız şeyle meşgul olmazdıHz. Enes bin Malik diyor ki: “Resulullah, bir kimse ile müsafeha edince, o kimse elini çekmedikçe,mübarek elini ondan ayırmazdı. O kimse, yüzünü çevirmedikçe, mübarek yüzünü ondan çevirmezdi. Birkimsenin yanında otururken, iki diz üzerine oturur, edebinden ve ona değer verdiğinden, mübarekbacağını dikip oturmazdı.”Hz. Cabir bin Sümre diyor ki: “Resulullah az konuşurdu. Lüzumlu olduğu zaman veya bir şeysorulunca söylerdi.”Bundan anlaşılıyor ki, her Müslümanın malayani, faydasız şey söylemeyip, susması lazımdır.Mübarek sözlerinde tertil ve tersil vardı. Yani, gayet açık ve düzenli konuşur ve kolay anlaşılırdı.Hz.Enes bin Malik buyuruyor ki: “Resul aleyhisselam hasta ziyaretinde bulunur, cenaze arkasındayürür, çağrılan yere giderdi. Merkebe de binerdi. Resul aleyhisselamı Hayvber gazasında gördüm. Yularıbir ip olan merkeb üzerinde idi. Resul aleyhisselam, sabah namazından çıkınca, Medine çocukları veişçileri su dolu kablarını önüne getirirler, mübarek parmağını içine sokmasını isterler, kış ve soğuk su olsada, isteklerini geri çevirmez, gönüllerini hoş ederdi. Bir küçük kız, Resul aleyhisselamın elini tutup, bir işiçin götürseydi, birlikte gider, müşkülünü hallederdi.”Hz. Cabir diyor ki: “Resul aleyhisselamdan bir şey istenip de yok dediği işitilmedi.”Peygamber efendimiz, haya sahibi olmak yönüyle de bütün yaratılmışlardan üstün idi. Uygunolmayan şeylere karşı gözleri adeta kapalı idi. Hiç kimseye hoşlanmadığı şeyle hitab etmezdi.Hazret-i Aişe validemiz anlattılar ki: “Resulullah efendimize, bir kimsenin, hoşlanılmayan bir şeyiyaptığı haber verildiğinde, adını söylemeden umumi manada “Niçin böyle yapıyorlar?” buyururlardı.Bu şekilde o kimseyi, yaptı veya söylediği kötü işten alıkordu ve adını vermezdi.Hz. Enes bin Malik anlattı: “Bir gün Peygamber efendimizin huzuruna, yüzüne sarı renkte bir şeybulaşmış bir kimse girdi. Ona hiçbir şey demedi. Üzülecek bir şey söylemedi. O dışarı çıkınca;“Söyleseydiniz de, yüzündekini yıkasaydı ya!” buyurdu.Resulullah efendimiz, kavimleri birleştiriciydi. Onları birbirlerinden nefret ettirmezdi. Her kavminbüyüğüne ikramlarda bulunur ve onu baş köşeye oturturdu.Kimseyi kendi mübarek cemalinden mahrum etmezdi. Eshab-ı kiramını arar, gelmiyenleri sorardı.Yanına oturanlara nasihat eder, onların nasibini verirdi.Davranışı ile birini diğerinden çok seviyor düşüncesi, kimsenin kalbine gelmezdi. Yanına şikayetiçin gelen birine karşı tahammül gösterir ve dinlerdi.Gelen şahıs yanından ayrılmadıkça, onu yüz üstü terkedip gitmezdi. Bütün insanlara güzel huy veahlakını en iyi şekilde sunardı. Nezdinde hak ve adalet bakımından herkes bir idi. Kimsenin kimseden birüstünlüğü, ayrılığı yloktu.Hazret-i Aişe validemiz buyurdu ki: “Resulullah efendimiz kadar güzel ahlaka sahip hiç kimsegörmedim. Ne zaman Eshabından veya Ehl-i beytinden biri O’nu çağırmışsa, mutlaka; “Buyur” diyekarşılık vermişlerdir.Âlemlere rahmet olarak gönderildiResululllah efendimiz, eshabını en güzel isimlerle çağırırlar, kimsenin sözünü yarıda kesmezlerdi.Konuştuğu kimse, sözünü bırakmadan veya gitmek için ayağa kalkmadan sözünü kesmezlerdi.O’nun bir hüsn-i muamelesi, şefkati, merhameti hakkında Allahü teâlâ mealen; “Zahmetçekmeniz O’nu incitir ve üzer. Size çok düşkündür; mü’minlere çok merhametlidir, onlara çokhayır diler” buyurdu.Ve Enbiya suresinin 107. ayet-i kerimesinde mealen; “(Ey Habibim!) Seni ancak âlemlere rahmetolarak gönderdik” buyurdu. Peygamber efendimiz ümmetine karşı bazı şeyleri zor gelir endişesiylekolaylaştırırdı. “Ümmetime zorluk vermemiş olsaydım, her abdestte misvak kullanmalarınıemrederdim” buyurdu.Sözünde durmak yönüyle de insanlar arasında Peygamber efendimizden daha üstün bir kimsegelmedi.Abdullah bin Ebi’l-Hamsa anlattı ki: “Peygamberimiz ile, henüz kendilerine peygamberliğibildirilmeden önce alış-veriş yapmıştım. Kendi hesabına bir bakiye kalmıştı. O’na, falan zamanda filanyerde buluşmak üzere söz verdim ve unuttum. Üç gün sonra verdiğim sözü hatırlayınca hemen o yerekoştum. O’nun üç gündür orada beklemekte olduğunu görünce, hayretimden dona kaldım. Bana;“Delikanlı beni yordun! Ben seni burada tam üç gündür bekliyorum” buyurdular.
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109:
Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111:
“Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113:
olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115:
ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117:
Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119:
Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121:
ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123:
Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125:
Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127:
Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129:
İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131:
nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133:
ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135:
mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137:
in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161: yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195: elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197: Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199: Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201: Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205: “Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207: * * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209: Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211: Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213: Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215: mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217: Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219: sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221: afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223: yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225: olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227: Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229: zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231: ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233: yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235: “Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237: Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde