şekilde, Resulullah efendimize, hayatta imiş de, yüksek huzurlarında bulunuyormuş gibi edeb üzerebulunmalıdır. Sekinet ve vekarı terketmemelidir. Elini, kabr-i şerifin duvarlarına koymayıp, uzaktaedeble durmak, hürmete daha muvafıktır. Namazda gibi durmalıdır.Resulullah efendimizin mübarek, latif suretini hayaline getirmeli, kendisini bildiğini, sözünü,selamını ve dualarını işittiğini düşünmeli ve cevap verdiğini, amin dediğini düşünmelidir. NitekimResulullah efendimiz; “Kim bana kabrimde salat okursa, onu işitirim” buyurdu. Yine hadis-i şerifde,Resulullah efendimizin kabr-i şeriflerinde bir melek vekil bırakıldığı, o meleğin, ümmetinden selamedenlerin selamını kendisine ulaştırıldığı bildirildi.Resulullahı vesile etmekPeygamber efendimize her zaman; yaratılmadan önce, yaratıldıktan sonra, dünyadakihayatında ve vefatından sonra; berzah kabir âleminde, tevessül edilmiş; kıyamet günü dirildiktensonra, Arasat meydanında ve Cennet’te de edilecektir. Vesile, Allahü teâlânın, nezdinde yakınlığave hacetlerin, sıkıntılarının giderilmesine sebeb kıldığı her şeydir.Resul-i ekrem ile tevessül, yani Resulullah efendimizi, Allahü teâlâ katında vesile etmek,O’nun yardımını ve şefaatini istemek caizdir. Bunlar; Peygamberlerin (aleyhimüsselam), Selef-isalihin’in, ulema ve diğer müslümanların yaptığı şeylerdendir. Müslümanlardan hiç kimse bunu kötügörmemiştir. Şimdiye kadar, bozuk itikad sahipleri dışında, bunları kabul etmeyen hiç kimseyerastlanmamıştır.İnsanların babası Âdem aleyhisselam yeryüzüne indirildiği vakit, Peygamber efendimizi vesileyapmıştır. Bunu, sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle anlatmışlardır: “Âdem(aleyhisselam) zellesi sebebiyle Cennet’ten çıkarılınca: “Ya Rabbi! Beni Muhammed’inhürmetine affet” dedi. Allahü teâlâ “Ya Âdem! Sen Muhammed’i nasıl bildin. Daha beni O’nuyaratmadım?” buyurdu. Âdem (aleyhisselam); “Ya Rabbi! Beni yaratıp bana ruh verdiğinzaman, gözümü açıp baktığımda, arşın kenarında “La ilahe illallah, MuhammedünResulullah” yazılı gördüm. İsmini isminle sevdiğin O’dur dedi. Allahü teâlâ; “Doğru söylediney Âdem! Mahlukatımdan en çok sevdiğim O’dur. O’nun hürmetine af dilediğin için seniaffettim” buyurdu.” Bir rivayete göre de; “O senin zürriyetinden gelecek olan birPeygamberdir. O’nu yaratmasaydım, seni, evladını yaratmazdım. O’nu şefaatçi gösterdiğiniçin seni affettim, bağışladım” buyurdu.”Bununla ilgili binlerce misal vardır:İki gözü âmâ bir kimse, gözlerinin açılması için Resulullah efendimizden dua istedi.Resulullah da; “İstersen dua ederim. Fakat sabredip katlanırsan, senin için daha iyi olur”buyurdu. “Sabretmeye gücüm kalmadı. Dua etmeniz için yalvarırım” dedi. “Öyle ise, abdest alıpşu duayı oku!” buyurdu. “Allahümme inni es’elüke ve eteveccehü ileyke bi nebiyyikeMuhammedin nebiyy-ir-rahmeti. Ya Muhammed! İnni eteveccehü bike ila Rabbi fi-hacetilitakdiye Allahümme şeffi’hü fiyye.”O kimse, bu duayı okuyunca, Allahü teâlâ kabul buyurarak gözlerinin açıldığını, hadisalimlerinden İmam-ı Nesai bildiriyor.“Bir şey isteyeni boş çevirmeyiz!”Resulullah’ı vesile ederek muradlarına kavuşanlardan biri de, Muhammed bin Münkedir’dir.Şöyle anlatır: “Bir adam, babama seksen altın bırakıp cihada gitmişti. “Bunları sakla! Çok muhtacolana da yardım edebilirsin” demişti. Medine’de kıtlık oldu. Babam, altınların hepsini açlıktanbunalanlara dağıttı. Altınların sahibi gelip istedi. Babam; “Bir gece sonra gel” dedi. Hücre-i seadetegidip, sabaha kadar Resulullah’a yalvardı. Gece yarısı, bir adam gelip; “Uzat elini!” dedi. Bir kese altınverip, sonra oradan kayboldu. Babam evde altınları sayıp seksen adet olduğunu görünce, sevinerekhemen sahibine verdi.”Muhammed Musa hazretleri, başından geçen bir hadiseyi şöyle anlattı: “637 (m.1239)senesinde, Sader kalesinden seçkin bir cemaatle beraber çıktık. Yanımızda bize kılavuzluk eden birkimse vardı. Bir müddet gittikten sonra suyumuz tükendi. Su aramaya başladık. Ben de bu aradaihtiyacımı görmek için gittim. Bu sırada müthiş bir şekilde uykum geldi. Nasıl olsa giderken beniuyandırırlar deyip, başımı yere koydum. Uyandığımda, kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum.Arkadaşlarım beni unutup gitmişlerdi. Yalnızlıktan büyük bir korkuya kapıldım. Çölde, sağa solayürümeye başladım. Nerede bulunduğumu, nereye gideceğimi bilemiyordum. Her taraf dümdüzkumdu. Az sonra hava karardı. Yolculuk yaptığımız kafilenin izi bile yoktu. Ben, gece karanlığındayapayalnızdım. Korkum daha da şiddetlendi. Telaşla daha sür’atli yürümeye başladım.Bir müddet gittikten sonra, çok susamış ve yorulmuş bir halde yere düştüm. Artık hayatımdan
ümidimi kesmiş, ölümümün yaklaştığını hisseder gibi olmuştum. Susuzluk ve yorgunluktan, ızdırap veelemim son haddine varmıştı. Birden aklıma geldi. Gece karanlığında; “Ya Resulallah! Yetiş! Senden,Allahü teâlânın izniyle yardım etmeni istiyorum!” diye inledim.Sözümü bitirir bitirmez, birinin bana seslendiğini duydum. Sesin geldiği tarafa baktığımda; gecekaranlığında, etrafına ışıklar saçan, bembeyaz elbiseler giyinmiş, o zamana kadar hiç görmediğim birkimsenin beni çağırdığını gördüm. Bana yaklaşıp elimi tuttu. O anda bütün yorgunluğum vesusuzluğum kayboldu. Yeniden doğmuş gibi oldum. Ona canım birden ısınıverdi. El ele bir müddetyürüdük. Hayatımın en tatlı anlarından birini yaşadığımı hissettim. Bir kum tepeceğini aşınca, beraberyolculuk yaptığım kafilenin ışıklarını görüp, arkadaşlarımın seslerini duydum. Onların yanlarına doğruyaklaştık.Benim bindiğim hayvan en arkada onları takib ediyordu. Birden gelip önümde durdu. Bineğimiönümde görünce, sevinç çığlıkları attım. Ben bağırınca, benimle gelen zat elini elimden çekti. Sonraelimden tutup bineğime bindirdi. Sonra da; “Bizden bir şey isteyeni ve yardım talebinde bulunankimseyi biz boş çevirmeyiz” diyerek geri dönüp gitti.Salevatı şerife getirmekPeygamber efendimizin ismi söylenip işitildiği ve yazıldığı zaman, saygı ve hürmet ifadesiolarak O’na salevat-ı şerife okumak, en önemli vazifelerimizdendir. Kur’an-ı kerimde Ahzabsuresinin 56. Ayet-i kerimesinde mealen; “Gerçekten Allahü teâlâ ve melekleri, Peygamberesalat ederler (şeref ve şanını yüceltirler) Ey iman edenler! Siz de O’na salat edin ve O’nagönülden teslim olun” buyrulmuştur.Tefsir alimleri bu ayet-i kerimede zikredilen salat kelimesinin; Allahü teâlâdan rahmet,meleklerden istigfar ve mü’minlerden dua manalarına geldiğini bildirmişlerdir. Bütün İslam alimleri,Peygamber efendimizin mübarek isimlerinden biri işitildiği, yazıldığı ve söylendiği zaman; salevat-ışerife yazmak ve söylemenin birincisinde vacib, tekrarında ise müstehab olduğunu sözbirliğiylebildirmişlerdir.Allahü teâlâdan bir şey isteyen kimse, önce Allahü teâlâya hamd ve sena ettikten sonra,Resulullah efendimize salat okumalıdır. Böyle bir dua, kabule pek layıktır. İki salat ile (duanınbaşında sonunda olmak üzere) yapılan dua geri çevrilmez.Ebu Talha hazretleri anlatır: “Resulullah’ın huzuruna girmiştim. Kendisinde daha önce hiçgörmediğim bir sevinç ve hoşnudluk gördüm. Sebebini sorduğumda; “Nasıl sevinmeyeyim? Birazönce Cebrail (aleyhisselam) müjde getirdi. Allahü teâlâ buyurdu ki: ‘Ümmetinden biri sana, birsalevat söyleyince, Allahü teâlâ, ona karşılık olarak, on salevat eder’ dedi” buyurdu.”Bu konuda hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:“Kim bana salat ü selam getirirse, o kimse bir köle azad etmiş gibi sevab alır.”“Bana öyle kavimler gelirler ki, ben onları ancak bana getirdikleri salat ü selamınçokluğu sebebiyle tanırım.”“Yanında ismim anılıp da bana salat ü selam getirmeyen kişinin burnu yerde sürtülsün.Ramazan ayı girip de günahlarını affetirmeden Ramazan ayı çıkıp giden kimsenin de burnuyerde sürtülsün. Anne ve babasının ihtiyarlıklarına ulaşıp da, onların rızasını kazanıp Cennet’egiremeyen kimsenin de burnu yere sürtülsün.”“Yanında ismim zikredilip, bana salat ü selam getirmeyen kimse, cimrilerin encimrisidir”“Kim ki yanında ismim anılır da salat ü selam getirmezse, o kimse Cennet’in yolunubulamaz” ve “Herhangi bir kavim (topluluk) bir yerde toplanarak oturur, Allahü teâlâyızikretmeden ve bana salat ü selam getirmeden dağılırsa, Allahü teâlâ onlara noksanlık verir.Allahü teâlâ onları dilerse af, dilerse azab eder.”“Kim bana salat ü selam getirirse, o kimse bir köle azad etmiş gibi sevab alır.”“Cum’a günü bana çok salat ü selam getirin. Okunan salevatlar bana bildirilir. Kıyamettebana en yakın olanlarınız, dünyada bana en çok salevat-ı şerife getirenlerdir.”Ebu Humeyd es-Saidi hazretleri bildirir; “Sahabe-i kiramdan bazıları, Resulullah efendimizesordular ve dediler ki; “Ya Resulallah! Sana nasıl salat ü selam getirelim?” Resulullah efendimizbuyurdular ki: “Allahümme salli ala Muhammedin ve ezvacihi ve zürriyyatihi kema salleyte alaİbrahime ve barik ala Muhammedin ve ezvacihi ve zürriyyatihi kema barekte ala İbrahimeinneke hamidün mecid” deyiniz.”Bazı salevat-ı şerifeler şöyledir:“Allahümme salli ala seyyidina Muhammed”, “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala aliMuhammed, kema salleyte ala İbrahime ve ala ali İbrahim...”, “Allahümme salli ala Muhammedin ve
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109:
Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111:
“Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113:
olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115:
ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117:
Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119:
Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121:
ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123:
Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125:
Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127:
Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129: İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131: nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133: ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135: mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137: in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161: yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195: elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197: Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199: Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201: Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205: “Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207: * * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209: Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211: Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213: Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215: mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217: Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219: sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221: afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223: yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225: olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227: Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde