ve gönülleri yaralayan bir sesle; “Ey benim babacığım!..” diye seslendi.Hiç cevap gelmeyince bu sefer; “Canım sana feda olsun ya Resulallah! Ne olur mübarek gözlerinibir aç da bana bir şey söyle..” dedi.Âlemlerin efendisi, mübarek gözlerini açıp, kızının gözyaşlarını sildi ve onun kulağına vefatedeceğini bildirdi. Bunun üzerine hazret-i Fatıma ağlamaya başladı. Bu defa kulağına; “Ehl-i beytimden,ilk önce, benim yanıma gelecek sensin!” buyurdular. O da bu müjdeye sevinip teselli buldular.Hazret-i Fatıma validemiz; “Ey babacığım! Bugün ayrılık günü! Bir daha sana ne zamankavuşurum?” diye sordu. Resulullah efendimiz; “Ey kızım! Beni kıyamet günü havzın kenarındabulursun. Ümmetimden, havza gelenlere su veririm” buyurdu.Hazret-i Fatıma; “Eğer seni orada bulamazsam, ne yaparım?” diye sorunca, Peygamber efendimiz;“Mizanın yanında bulursun. Orada, ben ümmetime şefaat ederim” buyurdu.Hazret-i Fatıma validemiz; “Orada da bulamazsam ya Resulallah!” deyince, Peygamber efendimiz;“Sıratın yanında bulursun. Ben orada Rabbime; “Ya Rabbi! Benim ümmetimi ateşten muhafazaeyle” diye yalvarırım” buyurdu.Bundan sonra hazret-i Ali hüzünlü bir sesle; “Ya Resulallah! Siz ruhunuzu teslim ettikten sonra,sizin gaslinizi kim yapacak, neye kefenleyeceğiz. Namazınızı kim kıldıracak, kabre kim koyacak?” diyesordu.Peygamber efendimiz; “Ey Ali, beni sen yıka, Fadl bin Abbas sana su döksün. Cebrail sizinüçüncünüz olur. Gasl (yıkama) işimi bitirince, kefenimi yaparsınız. Cebrail, Cennet’ten güzel kokugetirir. Sonra beni mescide götürünüz ve çıkınız. Çünkü ilk önce Cebrail, sonra Mikail, sonraİsrafil, sonra melekler grup grup namazımı kılacaklar. Daha sonra siz giriniz, saf saf olunuz. Hiçkimse benden öne geçmesin” buyurdu.Sonra, beklemekte olan Azrail aleyhisselama; “Ey Azrail! Ziyaret için mi geldin, yoksa ruhumukabzetmek için mi?” diye sorunca, Azrail aleyhisselam; “Hem misafir, hem de vazifeli olarak geldim.Allahü teâlâ bana, senin huzuruna izinle girmemi emretti. Mübarek ruhunu ancak izninle alırım. YaResulallah! İzin buyurursan, emrinize uyar, ruhunuzu kabz ederim. Yoksa döner, Rabbime giderim” dedi.“Benim endişem ümmetimdir!”Peygamber efendimiz ruhu almak için gelen ölüm meleğine; “Ey Azrail! Cebrail’i neredebıraktın?” buyurdu. Cebrail’i dünya semasında bıraktım. Melekler, onu senin vefatın sebebiyle taziyeediyorlar” dedi.Böyle konuşurlarken Cebrail aleyhisselam geldi. Resulullah efendimiz; “Ey kardeşim Cebrail!Artık dünyadan göç vakti geldi. Allahü teâlânın katında benim için ne var? Bana onu müjdele degönül rahatlığı ile emaneti sahibine teslim edeyim” buyurdu.Cebrail aleyhisselam; “Ey Allahü teâlânın sevgilisi! Ben semanın kapısını açık bıraktım. Meleklersaf saf olmuşlar, senin ruhunu sevgiyle beklerler” dedi.Peygamber efendimiz; “Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Sen bana müjde ver! Rabbiminnezdinde benim için ne var?” buyurdu.Cebrail aleyhisselam; “Ya Resulallah! Senin teşrifinden dolayı, Cennet kapıları açılmış, Cennet’innehirleri akmış, Cennet’in ağaçları sarkmış, huriler süslenmiştir” dedi.Peygamber efendimiz yine; “Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Sen bana başka müjde ver yaCebrail!” buyurdu. Cebrail aleyhisselam; “Ya Resulallah! Sen kıyamet günü ilk şefaat eden ve ilk şefaatıkabul olunansın” dedi.Sevgili Peygamberimiz tekrar; “Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Ya Cebrail! Bana başkamüjde ver” buyurunca, Cebrail aleyhisselam; “Ya Resulallah! Neyi soruyorsunuz!” dedi.Bunun üzerine Peygamber efendimiz; “Benim bütün endişem, üzüntüm ve kederim, bendensonra geride bıraktığım ümmetimdir” buyurdu.Hazret-i Cebrail; “Ey Allahü teâlânın Habibi! Allahü teâlâ kıyamet günü, sen razı oluncaya kadarümmetini bağışlar. Bütün peygamberlerden önce seni, bütün ümmetlerden önce senin ümmetini Cennet’ekoyacaktır” dedi.Sevgili Peygamberimiz, Cebrail aleyhisselama; “Allahü teâlâ katında üç muradım vardır: Biri;ümmetimin günahkarlarına beni şefaatçı etmesi, ikincisi; dünyada yaptıkları günahlardan dolayıonlara azab etmemesi, üçüncüsü; Perşembe ve Pazartesi günleri ümmetimin amellerinin banaarzedilmesidir. (Eğer amelleri iyi ise dua ederim, Allahü teâlâ kabul eder. Kötü ise şefaat edip, ameldefterinden silinmesini isterim)” buyurdu.Cebrail aleyhisselam, Allahü teâlâdan, bu üç arzusunun da kabul edildiği haberini verdi. Bununüzerine sevgili Peygamberimiz rahatladılar.
“Şimdi rahatladım vazifeyi yerine getir!”Peygamber efendimiz, Azrail aleyhisselam ruhu almaya geldiği vakit hem ümmetinin halini merakediyordu. Bunun üzerine Allahü teâlâ vahy etti ki: “Ey Habibim! Ümmetine bu kadar muhabbet ve şefkatgöstermeni, mübarek kalbine kim getirdi?”Peygamber efendimiz; “Beni yaratıp, terbiye eden Rabbim teâlâ” diye cevap verdi. Cenab-ı Hakda; “Senin ümmetine, benim rahmetim, merhametim seninkinden bin kat fazladır. Onları bana bırak”buyurdu.Sonra sevgili Peygamberimiz; “Şimdi rahatladım. Ey Azrail! Emrolunduğun vazifeyi yerinegetir!” buyurdu.Azrail aleyhisselam, vazifesini yapmak üzere hürmetine yaratıldığı Kâinatın sultanının huzurunayaklaştı. Sevgili Peygamberimiz, yanındaki su kabına mübarek iki elini batırıp, ıslak ellerini mübarekyüzüne sürdü ve; “La ilahe illallah! Ey Allah’ım! Refik-i ala!..” buyurdu.Azrail aleyhisselam, Âlemlerin efendisinin mübarek ruhunu almaya başladı. Resulullah efendimizinmübarek benzi bazan kırmızı oluyor, bazan sararıyordu. Azrail aleyhisselam; “Ümmetimin canını daböyle şiddet ve zorla mı alırsın!” buyurunca, o; “Ya Resulallah! Hiç kimsenin canını böyle kolayalmadım” cevabını verdi.Son anında bile ümmetini unutmayan sevgili Peygamberimiz; “Ey Azrail! Ümmetime edeceğinşiddeti bana eyle! Zira onlar zayıftır, dayanamazlar...” buyurdu. Sonra; “La ilahe illallah! Refik-i ala!”buyurdular ve mübarek ruhları alındı ve ala-yı illiyyine ulaştırıldı...Essalatü vesselamü aleyke ya Resulallah!Essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah!Essalatü vesselamü aleyke ya Seyyidel evveline vel-ahirin!Şefaat ya Resulallah! Dahıylek ya Resulallah!Cebrail aleyhisselam, Peygamber efendimize; “Essalamü aleyküm ey Allahü teâlânın Resulü!Benim maksudum, matlubum sen idin. Artık, bir daha yeryüzüne gelmem!” diyerek veda eyledi.Resul-i ekrem efendimizin mübarek ruhu, yüksek âleme gidince, hazret-i Fatıma validemiz veezvac-ı tahirat ağlamaya başladılar.“Her canlı ölümü tadacaktır!”Resulullah efendimizin mübarek ruhu kabzedildiği sırada sahibi görünmeyen bir ses; “Esselamüaleyküm ya Ehli beyt! Ve Rahmetullahı ve berekatühü” diye selam verdi ve; “Biliniz ki, her canlı ölümütadacaktır. Ve kıyamet günü, size ecirleriniz tamamıyle verilecektir” mealindeki Al-i İmran suresinin185. ayet-i kerimesini okudu.Sonra, onlara teselli verip; “Allahü teâlânın ihsanlarına, ikramlarına güveniniz. O’na sarılıp, O’ndanumunuz. Feryad etmeyiniz! Asıl musibete uğrayan, sevabdan mahrum kalandır!” diyerek taziyedebulundu.Bu sözleri oradakilerin hepsi işitip selamına cevap verdiler. Bunları söyleyen Hızır aleyhisselam idi.Resul-i ekremde mevt (ölüm) alametleri görülünce, Ümm-i Eymen, oğlu Üsame’ye haber gönderdi.Üsame, hazret-i Ömer ve Ebu Ubeyde bu acı haberi alınca, ordudan ayrılıp, Mescid-i Nebevi’ye geldiler.Hz. Aişe-i Sıddika ve diğer kadınlar ağlayınca, Mescid-i şerifdeki Eshab-ı kiram şaşırdı. Neolduklarını anlayamadılar. Beyinlerinden vurulmuşa döndüler.Hazret-i Ali ölü gibi, hareketsiz kaldı. Hazret-i Osman’ın dili tutuldu. Hazret-i Ebu Bekir, o andaevinde idi. Koşarak geldi. Hemen hücre-i seadete girdi. Fahr-i âlemin yüzünü açtı. Vefat etmiş olduğunugördü. Mübarek yüzü ve her yeri latif, nazif olarak, nur gibi parlıyordu.”Mematın da, hayatın gibi ne güzelya Resulallah!” diyerek, öptü.Çok ağladı. Mübarek yüzünü örttü. Evdekilere teselli verdi. Mescid-i şerife geldi. Minbere çıkarakEshab-ı kirama bir hutbe okudu. Allahü teâlâya hamd ve sena etti ve Resul-i ekrem sallallahü aleyhi vesellem efendimize salat okuduktan sonra; “Her kim Muhammed aleyhisselama iman etmişse bilsin ki,Muhammed aleyhisselam vefat etti. Her kim Allahü teâlâya tapıyorsa, O, hayy (diri) ve bakidir (ölmez,ebedidir)” buyurdu ve sonra; “Muhammed (aleyhisselam) resuldür. O’ndan önce de resuller gelmiştir.O da ölecektir. Vefat ederse veya öldürülürse, dininizden, döner misiniz? Dininden çıkan olursa,Allahü teâlâya zarar vermez. Kendine zarar verir. Dininden dönmeyenlere, Allahü teâlâ sevablarverir” mealindeki Al-i İmran suresinin 144. ayet-i kerimesini okudu.Eshab-ı kirama nasihat edip, ortalığı düzene koydu. Böylece hepsi Resulullah’ın vefat etmişolduğuna inandı. Hüzün ve keder, Eshab-ı kiramın yüreğine bir zehirli hançer gibi saplandı. Gözler ağlar,gözyaşları çağlar, hasret ateşi herkesin ciğerini dağlar idi.“Ya Rabbi! Ümmetim!.. Ümmetim!...”
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109:
Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111:
“Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113:
olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115:
ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117:
Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119:
Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121: ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123: Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125: Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127: Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129: İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131: nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133: ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135: mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137: in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161: yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195: elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197: Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199: Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201: Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205: “Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207: * * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209: Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211: Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213: Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215: mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217: Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219: sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde