yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve abdest almasın!..” buyurdular.Herkes bu emre uydu. Gece çıkan kuvvetli bir fırtına her tarafı alt-üst etmeğe başladı. Bu sıradadevesini bağlamayı ihmal eden biri, aramak için tek başına ayağa kalktığında fırtınaya kapılaraksürüklenip Tayy dağının eteklerine atıldı.Birisi de çok sıkışmıştı. Abdest bozmak için gittği yerde, Hunak denilen bir hastalığa yakalandı.Peygamber efendimizin dua buyurması ile yeniden sıhhate kavuştu.O sabah su kaplarında hiç su kalmamıştı. Susuzluktan herkes ölecek hale gelmişti. DurumÂlemlerin efendisine arzedildiğinde, mübarek ellerini kaldırdılar ve Allahü teâlâya yağmur ihsan etmesiiçin yalvardılar. Sıcak ve bulutsuz bir havada derhal yağmur bulutları peyda oldu. Şiddetli bir yağmurbaşladı.Herkes kaplarını doldurarak abdest alıp, hayvanlarını suladı. Yağmur durup bulutlar dağılınca,yağmurun yalnız ordunun üzerine yağdığı görülmüştü.Sevgili Peygamberimiz ve sahabiler tekbir getirdiler. Allahü teâlâya hamd ettiler.Açlık da son haddine gelmişti. Öyle ki, bir hurmayı iki kişi bölüşür vaziyete düşmüşlerdi. Şiddetlisıcağa, çekilen açlık ve susuzluğa rağmen, Tebük’e yaklaşılmıştı.Habib-i ekrem efendimiz; “Yarın inşaallah kuşluk vaktinde Tebük kaynağına varacaksınız. Bengelinceye kadar o suya el uzatmayınız” buyurdular.Ertesi gün oraya vardılar. Kaynağın suyu oldukça azdı. Sevgili Peygamberimiz, o sudan, bir kabakoydurdular ve içine mübarek elini sokup dua ettiler. Sonra kaynağa döktüler.Sular bir anda kabarıp çoğaldı. Otuz bin kişilik İslâm ordusu içtiği halde hiç eksilmedi. SonradanFahr-i kâinat efendimizin bir mucizesi olan bu su ile, her taraf sulandı. O bölge yemşeyil bir sahra olup,bereketlerle dolup taştı.Resul-i ekrem efendimiz, şanlı Eshabı ile Tebük’e geldiklerinde, Bizansılarla, Amile, Lahm veCüzam gibi hıristiyanlaştırılmış Arab kabilelerinden müteşekkil Rum ordularını karşılarında bulamadılar.Mute’de üç bin mücahide karşı yüz bin kişilik Rum ordusu mağlub olmuştu. Şimdi ise, karşılarındaotuz bin mücahid vardı ve komutanları Kâinatın efendisi idi. Rumlar, sevgili Peygamberimizin kahramanEshabını toplayıp geldiğini duyunca, her biri kaçacak yer aramışlardı.İnsanların hayırlısıResulullah efendimiz, karşılarında savaşacak düşman ordusu çıkmayınca, eshabıyla istişareederek Tebük’ten öte gitmediler. Bu sırada o bölgelerde oturan bazı kabileler ve devletler, İslâmordusunun geldiğini işitmişlerdi.Korkularından Peygamber efendimize birer hey’et gönderip, cizye vermek üzere eman dilediler.Peygamber efendimiz, merhamet buyurup tekliflerini kabul eyledi ve her biriyle ayrı ayrı antlaşmamaddeleri yazılarak, emniyette oldukları söylendi.Server-i kâinat efendimiz, yirmi güne yakın düşmanı bekledi. Tebük’te Eshab-ı kiramıyla nicesohbetler edip, gönüllerini nur deryası ile yıkadı. Mübarek kalbinden fışkıran feyz ve bereketleri onlarınkalblerine akıttı.Yaptığı benzeri bulunmaz sohbetlerinden birinde buyurdu ki: “İnsanların en iyisi ve şereflisinisize haber vereyim mi?” Eshab-ı kiram; “Veriniz, ya Resulallah!” dediler.Bunun üzerine; “insanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında, yahud iki ayağı üzerinde,son nefesine kadar Allahü teâlânın yolunda çalışan kimsedir. İnsanların kötüsü de, Allahü teâlânınKitabını okuyup ondan hiç faydalanamayan azgın kimsedir” buyurdu.Şehidlik hakkında soran bir kimseye de; “Varlığım yed-i kudretinde bulunduran Allahü teâlâyayemin ederim ki, şehidler, kıyamet günü, kılıçları boyunlarında asılı olarak gelecekler. Nurdanminberlerin üzerine oturacaklardır” buyurdular.Tebük’te bir müddet kalındı. Sonra Medineye dönmek için hazırlıklar yapıldığı bir sıra, açlıktandayanılamayacak hale gelen sahabiler, durumlarını Peygamber efendimize arzettiler.Resulullah efendimiz onların arta kalan yemeklerini bir deri yaygı üzerine toplattı. Bunlar küçük birtencereyi zor doldururdu. Server-i âlem efendimiz, abdestini tazeleyip iki rekat namaz kıldı.Mübarek ellerini açıp, yiyeceklerin bereketli olması için dua eylediler. Sonra Eshabına, kablarınıgetirmelerini emrettiler. Koca orduda hiçbir kab boş bırakılmayacak şekilde dolduruldu. Ayrıca, bütünmücahidler doyuncaya kadar yedikleri halde, sofradaki yiyeceklerin hiç eksilmediği görüldü.Mücahidler, Tebük’ten ayrılıp Medine’nin yolunu tutmuşlardı. Bir gece ordunun içinde bulunanmünafıklar, ilerdeki dar geçitte sevgili peygamberimize tuzak kurup öldürmek üzere aralarında anlaştılarve pusuda beklemeğe başladılar.Peygamber efendimizin devesinin yularını Ammar bin Yaser hazretleri çekiyor, arkasında dahazret-i Huzeyfe bin Yeman geliyordu. Münafıkların anlaşıp, su-i kast tertib ettiklerini Cebrail aleyhisselamhaber verdi.Resul-i ekrem efendimiz oraya yaklaşınca, bu münafık grubu yüzlerini maskeleyerek hücuma
geçtiler.Hazret-i Huzeyfe; “Ey Allahü teâlânın düşmanları!” diyerek elindeki sopa ile münafıklara vehayvanlarına vurmağa başladı. Bu bağırıp çağırmadan korkan on iki münafık, derhal askerin arasınakarıştılar.Resulullah efendimiz, onların isimlerini hazret-i Huzeyfe’ye bildirdi ve başkalarına söylememesinitenbih etti. Hadiseyi işiterek huzura gelen Üseyd bin Hudayr hazretleri, Peygamber efendimize; “Canımsana feda olsun ya Resulallah! Onları bana bildir de başlarını size getireyim!” diyerek çok yalvardı. FakatResulullah müsade etmedi.Mescid-i Dırar’ın yıkılışıTebük seferi ile, sevgili Peygamberimiz ve kahraman Eshabı, Bizanslıların gözünü korkutmuş vemukavemetlerini kırmış olarak nurlu Medine’ye yaklaşmışlardı.Kâinatın sultanı, Medine’ye çok yakın olan Zi-Evan denilen yerde, Eshabına konaklamalarınıemretti. Sahabiler dinlenirken birkaç münafık, sevgili Peygamberimize gelip, Mescid-i dırar’a teşrifetmesini istedi.Mescid-i Dırar, Kuba’da bulunuyordu. Resulullah efendimizin, Medine’ye hicreti esnasında Kuba’dayaptırdığı ilk mecsidin karşısına münafıklar tarafından yapılmıştı.Sevgili Peygamberimiz, Eshabıyla Tebük’e giderken, münafıklar huzura gelip; “Ya Resulallah! Yenibir mescid yaptık, teşrif edip bize bir namaz kıldırır mısınız?” diyerek davet etmişler, fakat sefer halindeolan Âlemlerin efendisi, nasib olursa Tebük’ten dönüşte uğrayabileceklerini buyurmuşlardı.Münafıkların maksadı; Müslüman cemaati bölmek, kendi emellerine alet etmek, fitne çıkararakonları birbirlerine düşürmekti. Hatta, Bizans askerlerini Medine’ye davet edip, bu mescide depo ettiklerisilahlarla onlara yardım edeceklerdi.Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla, Mescid-i Dırar’ın mukaddes bir yerolduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece Müslümanlar, orada namaz kılmak için birbirleriyle yarış edecek vegüya münafıkların ağına düşeceklerdi!..Server-i âlem efendimiz, münafıkların bu davetini kabul buyurmuş, gitmeğe karar vermişti. Allahüteâlâ Tevbe suresi 107-110. Ayet-i kerimelerini göndererek işin iç yüzünü bildirdi:” Münafıklar arasında bir de müminlere zarar vermek, hakkı inkar etmek, müminlerin arasınaayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için birmescid kuranlar ve: Bununla iyilikten başka birşey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlarda vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.Onun içinde asla orada namaz kılma! İlk günden takva üzerine kurulan mescit (KubaMescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır.Allah da çok temizlenenleri sever.Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısınıyıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine gidenkimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.Yaptıkları bina, kalblerinde şüphe ve ızdırap kaynağı olmakta kalbleri paralanana kadardevam edecektir. Allah bilendir, hakimdir.”Bunun üzerine Âlemlerin efendisi, Malik bin Duhşüm ile Asım bin Adiy’e ; “Şu, halkı zalim olanmescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız” buyurdular.Onlar akşam ile yatsı arasında gidip, binayı ateşe verdiler. Sonra da yıkıp yerle bir ettiler.Münafıklardan hiç ses çıkmadı.Sevgili Peygamberimizin Tebük seferi dönüşünden iki ay sonra, münafıkların başı Abdullah binÜbeyy öldü. Bundan sonra münafıkların birlikleri bozulup dağıldılar.Böylece, sadece münafıkların değil, Arabistan’da müşriklerin ve Yahudilerin de başlarıezilmiş, İslâm’a karşı durma, engelleme faaliyetleri söndürülmüş oldu.VEDA HACCI ve VEFATIVeda haccıPeygamber efendimiz, Medine’ye hicret ettikten sonra bir defa Hac etmiştir.Peygamberimizin bu haccına, “ Haccetülveda”, Haccetül’İslâm”,”Haccetülbelağ”,“Haccetüttemam” gibi isimlerle anılmıştır.Hz. İbn-i Ömer’e göre: Peygamberimiz, bu haccında, Müslümanlarla vedalaşınca “Bu, Vedahaccıdır!” demiştir. Peygamberimiz, bundan sonra hac yapmamış, bu hac, kendisinin Veda haccıolmuştur.Hz. İbn-i Abbas ise, buna Haccetülveda demeyip Haccetül’İslâm demeyi daha uygun görmüş,
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109:
Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111: “Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113: olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115: ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117: Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119: Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121: ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123: Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125: Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127: Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129: İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131: nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133: ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135: mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137: in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195: elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197: Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199: Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201: Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205: “Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207: * * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209: Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211:
Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213:
Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215:
mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217:
Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219:
sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde