Merhamet deryası olan Sevgili Peygamberimiz, bundan sekiz sene önce kendisine eziyet edenTaifliler için; "İzin verirsen, şu dağları başlarına çevireyim" diyen meleğe; "Ben âlemlere rahmet olarakgönderildim. İstediğim tek şey, Allahü teâlânın, bu müşriklerin sulbünden, Hak teâlâya hiçbir ortakkoşmaksızın ibadet edecek bir nesil ortaya çıkarmasıdır" buyurmuştu.Şimdi de merhamet buyurup; "Ya Rabbi! Sakiflilere doğru yolu göster! Onları bize getir!" diyedua ediyordu.Habib-i ekrem efendimiz, Eshabı ile Taif'ten ayrılıp Huneyn'de ele geçirilen esirler ve ganimetlerintoplandığı Cirane'ye geldi.Altı bin esirin yanı sıra yirmi binden ziyade büyük ve kırk binden ziyade küçük baş hayvan ilehesapsız zinet eşyası, ganimet alınmıştı.Onları, hak sahibi mücahidlere paylaştırmıştı. O sırada Hevazin kabilesinden bir hey'etin, huzurakabul edilmek içinistirhamda bulundukları öğrenildi.Sevgili Peygamberimiz, onları kabul etti. Hey'et, Hevazin kabilesinin toptan Müslüman olduğunubildirince, Âlemlerin efendisi, çok memnun olmuşlardı. Bunun üzerine kendisine düşen esirleri, derhalazad edip, geri verdi.Eshab-ı kiram da aynı şekilde sevgili Peygamberimizi takib etti. Resulullah efendimizin birmerhameti, bir anda altı bin esirin hürriyetine kavuşmasına sebeb olmuştu.Bu haber, Taif'e sığınan Hevazin kabilesinin reisi, Malik bin Avf'a ulaştırıldığında, o da gelipMüslüman olmuş, Peygamber efendimiz, onu ihsanlara boğmuştu.Artık, burada yapılacak iş kalmamşıtı. Kâinatın sultanı her zaman olduğu gibi muzaffer olarak,Eshabı ile Mekke'ye döndü. Attab bin Esid'i , Mekke'ye vali yaptı.Mu'az bin Cebel hazretlerini de din işlerini öğretmek için bıraktı. Kabe-i muazzamayı tavaf edip,umresini yaptıktan sonra şanlı Eshabı ile tekrar Medine'nin yolunu tuttular...Bir sene sonra, Taifliler, Müslümanlığı kabul ettiklerini bildiren heyet gönderdiler. Resul-i ekremefendimiz, onların Müslüman olmalarına çok sevindi. Başlarına Osman bin Ebi'l-As hazretlerini vali tayineyledi.Tebük seferiResulullah efendimiz, Medine-i münevvereyi teşrif ettikten sonra, çeşitli devletlere elçiler gönderiponları İslâm'a davet eyledi.Umman, Bahreyn hükümdarları tebeasıyla Müslüman olmakla şereflendiler. Ayrıca birçokkabilelerden hey'etler gelerek, Âlemlerin efendisine tabi olduklarını bildirdiler ve saadete kavuştular.Artık İslâmiyet büyük bir hızla yayılıyordu. Çevre kabilelere, devletlere dinin esaslarını öğretmeküzere muallimler, onları idare etmek için valiler gönderiliyordu. Hicretin dokuzuncu senesinde Medine,Müslüman olan hey'etlerin akınına uğradı.İslâmiyet'in Arab yarımadasında hızla yayıldığı bu dokuzuncu senede "İslâm Devleti"ni kıskanan vebüyümesini engellemek isteyen hıristiyan Arablar Bizans imparatoru Herakliüs'a,; " Müslümanlar şimdikıtlık ve yokluk içindeler. Eğer, onları dinine çevirmek istiyorsan, şimdi tam sırasıdır!" diye mektupyazdılar.Bu mektup üzerine Herakliüs, kırk bin kişilik bir orduyu, Kubad'ın kumandasında Müslümanlarlasavaşmak için yola çıkardı.Bu durumu haber alan Fahr-i kâinat efendimiz, Eshabını toplayarak harbe hazırlanmalarını emirbuyurdu.O sene kuraklık olduğundan sahabiler maddi yönden büyük bir darlık içinde bulunuyorlardı.Sadece, ticaret yapanların durumu, biraz iyi idi. Peygamber efendimiz, Eshabının, harbe katılacak olanaskerin techizatı için mali yardımda bulunmalarını da arzu buyurmuşlardı.Efendimizin bu arzuları, sahabileri harekete geçirdi. Herkes elinde avucunda ne varsa getiriyor,malı ve canı ile cihada hazırlanmağa çalışıyordu.Peygamber efendimizin mağara arkadaşı hazret-i Ebu Bekir, malının tamamını getirmişti. Resul-iekrem efendimiz; "Aile efradına ne bıraktın, ya Eba Bekir?" buyurunca, o; "Allahü teâlâyı ve Resulünübıraktım" diye cevap vermeşti.Hazret-i Ömer malının yarısını yardım olarak getirmiş, Peygamber efendimzi ona da; "Ailene nebıraktın, ya Ömer?" diye sual edince; "Getirdiklerim kadar bıraktım" diye cevap vermiş, Peygamberefendimiz de; "İkinizin arasındaki fark, sözleriniz arasındaki fark gibidir" buyurmuştu.Bunun üzerine hazret-i Ömer; "Anam-babam sana feda olsun ya Eba Bekir! Hayır yolundaki bütünyarışlarda beni geçiyorsun. Artık hiçbir şeyde seni geçemeyeceğimi iyice anladım" diye onu takdir etmişti.Eshab-ı kiram, gücü yettiği kadar yardım etmeğe çalışıyordu. Fakat münafıklar; "Siz gösteriş içinveriyorsunuz" diye Eshab-ı kiram ile alay ediyorlardı. Peygamber efendimiz; "Kim bugün, bir sadaka
verirse, sadakası kıyamet günü Allahü teâlâ katında, onun lehinde şahidlik yapacaktır" buyurdu.Peygamber efendimizin bu mübarek sözleri üzerine, mü'minler daha fazla yardım etmeyebaşladılar. Hazret-i Osman bin Affan, ordunun üçtebirini techiz etti.Böylece, Müslümanların en fazla yardım edeni oldu. Hazret-i Osman ordunun ihtiyaçlarını o şekildekarşılamıştı ki, su tulumlarını tamir ederken kullanacakları çuvaldızı bile koymayı ihmal etmemişti. O'nunbu yardımı üzerine, Resul-i ekrem efendimiz; "Bugünden sonra, Osman'a günah yazılmaz" buyurdu.Herkes varını yoğunu verdiPeygamber efendimizin isteği üzerine, herkes orduya yardım için elinden gelen gayretigösteriyordu. Maddi durumu çok zayıf olan sahabilerden biri de, cihada yardım sevabına kavuşmak için, ogece sabaha kadar bir hurma bahçesinde su çekmiş, kazandığı hurmayı Peygamber efendimize getirmişve; "Ya Resulallah! Rabbimin rızasını kazanmak için elimde olanı getirdim. Kabul buyrunuz" demişti.Müslüman erkekler, ellerinden geldiği kadar yardıma çalışırken, kadınlar da bu yolda kendilerinedüşen vazifeyi hakkıyla yapıyorlardı.Tebük seferine hazırlandıkları zaman, Müslümanlar, çok sıkıntılı bir zamanda idiler. Kıtlık öyleşiddetli idi ki, elinde avucunda bir şeyi kalmayan Eshab-ı kiramdan pek çok kimseler, Resulullahefendimizin huzuruna gelip; "Ya Resulallah! Yaya kaldık! Yiyecek bir şeyimiz de yok! Bu gazada sizdenayrılmayıp cihad sevabına kavuşmak isteriz" diyorlardı.Sevgili Peygamberimiz, onlara, kendilerini bindirecek bir şeyin kalmadığını üzülerek bildiriyorlardı.Bir defasında Salim bin Umeyr, Abdullah bin Mugaffel, Ebu Leyla Mazini, Ulbe bin Zeyd, Amr bin Hümam,Heremi bin Abdullah, İrbad bin Sariye , Sevgili Peygamberimizin huzuruna gelerek aynı dilektebulunmuşlardı.Efendimiz de onlara büyük bir üzüntü içinde; "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" buyurunca,onlar, Peygamber efendimizinden ayrı kalma ve cihada katılamamanın verdiği üzüntü ile ağlamayabaşladılar.Bunun üzerine Allahü teâlâ, şu ayet-i kerimeyi gönderdi. Mealen; "Bir de o kimselere günahyoktur ki, kendilerini, bindirip savaşa sevkedesin diye sana geldikleri zaman onlara; "Sizibindirecek bir hayvan bulamıyorum" demiştin. Bu uğurda sarfedecekleri şeyi bulamadıklarındandolayı kederlerinden, gözleri yaş döke döke döndüler" (Tevbe suresi: 92) buyruluyordu.Sonunda onları da hazret-i Abbas ile hazret-i Osman, gazaya hazırladılar.Hazırlıklar tamamlanınca, Peygamber efendimiz, orduyu Seniyyet-ül-Veda'da topladı. Gazayakatılmayan yok denecek kadar azdı.Resul-i ekrem efendimiz, orduyu toplayıp harekete karar verince, Muhammed bin Mesleme'yiMedine'de kendi yerine bıraktı. Sefere başlıyacağı sırada, Peygamber efendimiz; "Yanınıza fazlaayakkabı alınız. Yedek ayakkabınız bulunduğu müddetçe sıkıntı çekmezsiniz" buyurdu.Ordu hareket ettiği zaman, münafıkların başı Abdullah bin Übeyy, Müslümanları korkutmak için,olmayacak sözler söyledi. Hatta; "Yemin ederim ki, sanki Eshabı ikişer ikişer iplere bağlanmış haldegörür gibi oluyorum..." diyordu.Fakat bu sözlere, Eshab-ı kiram hiç aldırış etmiyor, cihada katılma aşkı gittikçe artıyordu. Bunugören münafıklar kahroluyorlardı.Resulullah efendimiz, Seniyyet-ül-Veda'dan Tebük'e hareket edeceği zaman, ordunun bayraklarınıve sancaklarını açtırdı. En büyük sancağı hazret-i Ebu Bekir'e, en büyük bayrağı da Zübeyr bin Avvamhazretlerine verdi.Evs kabilesinin bayrağını Üseyd bin Hudayr'a, Hazrec kabilesinin sancağını Ebu Dücane'ye verdi.Peygamber efendimizin kumandasındaki Eshab-ı kiramın sayısı, on bini süvari olmak üzere, otuz bin kişiidi. Sağ kol kumandanlığına hazret-i Talha bin Ubeydullah, sol kola da Abdurrahman bin Avf hazretleritayin edildi.Rumlar karşılarına çıkamadıŞanlı sahabiler, pek sıcak bir havada ve Peygamberlerinin kumandası altında sefer için hareketegeçtiler... Başlarında Allahü teâlânın Habibi olduktan sonra, yiyecek ve içeceklerinin olmaması onlarıyollarından döndüremez; gidecekleri yolun uzaklığı, düşman askerlerinin çokluğu da gözlerinikorkutamazdı. Bu halde her yere gidilirdi.Sevgili Peygamberimiz ve kahraman sahabiler, her konak yerinde bir müddet istirahattan sonratekrar yollarına devam ediyorlardı. Sekizinci konak yerleri, Salih aleyhisselamın kavminin helak edildiğiHicr’di.Peygamberlerinin emrini dinlemedikleri için Allahü teâlâ, şiddetli bir sayha yani ses ile onları helaketmişti. Kâinatın sultanı, Eshabına; “Bu gece kuvvetli ve ters istikametten bir fırtına esecektir. Kimse,yanında arkadaşı olmadıkça ayağa kalmasın. Herkes devesinin dizini bağlasın. Burası azab inen
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105:
“Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107:
aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109: Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111: “Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113: olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115: ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117: Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119: Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121: ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123: Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125: Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127: Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129: İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131: nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133: ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135: mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137: in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 160 and 161: yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195: elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197: Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199: Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201: Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205: “Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207: * * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209:
Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211:
Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213:
Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215:
mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217:
Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219:
sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde