çok merak ediyor, diğerlerinden farklı olacağını tahmin ediyordu.Bu sebeple sık sık; “Bunlar Resulullah’ın birliği midir?” diye sormaktan kendini alamıyordu...Nihayet peygamberlerin sultanı, Âlemlerin efendisi güneş gibi, nur saçarak devesi Kusva’nın üzerindegöründü.Etrafında Muhacirler ve Ensar bulunuyordu. Her biri tepeden tırnağa Davudi zırhlara bürünmüş,Hindi kılıçlar kuşanmış, cins atlara ve develere binmiş olarak geliyorlardı.Ebu Süfyan onları görünce; “Kim bunlar, ya Abbas?” diyerek merakla sordu. O da; “ortadaki Resulaleyhisselam, Etrafındakiler de şehid olmak aşkı ile yanan Ensar ve Muhacirlerdir!..” dedi.Sevgili Peygamberimiz onların yanından geçerken Ebu Süfyan’a; “... Bugün, Allahü teâlânın,Kabe’nin şanını yücelteceği bir gündür. Bugün, Beytullah’a örtü örtüleceği gündür! Bugün,merhamet günüdür... Bugün, Allahü teâlânın Kureyşlileri (İslâm ile) aziz edeceği bir gündür!”buyurdu.Ebu Süfyan, göreceğini görmüş, işiteceğini de işitmişti; “Ben, Kayser’in de, Kisra’nın da saltanatınıgördüm. Fakat böyle ihtişamlısını görmedim! Ben, hiçbir zaman bugünkü gibi bir ordu ve cemaat ilekarşılaşmadım! Böyle bir orduya hiç kimse karşı koyamaz, onlara güç yetiremez!” diyerek Mekke’ninyolunu tuttu...Hz. Ebu Süfyan, Mekke’ye gelip, kendisini merakla bekleyen müşriklere Müslüman olduğunuaçıkladıktan sonra;“Ey Kureyş cemaatı! Muhammed aleyhisselam, karşısında dayanamayacağınız kadar büyük birordu ile yanıbaşınıza gelmiş bulunuyor. Boş yere kendi kendinizi aldatmayınız! Müslüman olunuz ki,kurtulasınız! Ben sizin görmediklerinizi gördüm! Sayısız bahadırlar, atlar ve silahlar gördüm. Hiç kimseninonlara gücü yetmez! Kim, Ebu Süfyan’ın evine girerse, ona eman verilmiş, öldürülmekten kurtulmuştur!Kim, Beytullah’a sığınırsa, ona eman verilmiştir. Kim, evine girip kapısını kapatırsa, ona da emanverilmiştir!” dedi.Bunun üzerine müşriklerin azılılarından bazıları, Ebu Süfyan hazretlerine karşı çıkarak, hakaretettiler. Hatta, İslâm ordusuna karşı çıkmak için, acele hazırlığa başladılar. Fakat bunların sayıları çokazdı. Diğerleri, bunlara iltifat etmeyip evlerine koştular. Bir kısmı da Mescid-i Haram’a sığındılar.“Hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz!”Servet-i âlem efendimiz ve şanlı sahabiler, Zituva vadisine gelip toplandılar. Âlemlerin efendisi,mübarek gözleriyle Eshab-ı kiramını şöyle bir süzdükten sonra, hatırına, sekiz sene önce Mekke’denayrılışı, hicreti geldi.O zaman saadethanelerinin etrafını müşriklerin sardığını, Yasin-i şerifden ayet-i kerimeler okuyarakçıktığını, hazret-i Ebu Bekir ile kimselere görünmeden Sevr mağarasına girdiklerini; Mekke hudutlarındanayrılmadan son bir defa dönüp;“Ey Mekke! Vallahi, biliyorum ki sen, Allahü teâlânın yarattığı yerlerin içinde en hayırlısısın.Rabbim katında da benim yanımda da en sevgili olanısın. Senden zorla çıkarılmamış olsaydım;senden çıkmaz, ayrılmazdım” buyurduğunu; bu mahzunluğu karşısında, Cebrail aleyhisselamın Kassassuresi 85. Ayet-i kerimesini okuyup, mübarek hatırını teselli ettiğini ve Mekke-i mükerremeye döneceğinimüjdelediğini; bir avuç Eshabı ile Bedir’de, Uhud’da, Hendek’de, Hayber’de, Mute’de düşmanlara nasılgalip geldiğini hatırladı.Şimdi, on iki bin Eshabı etrafında pervane olmuş, Mekke’ye girmek için bir emirini bekliyorlardı...Server-i âlem efendimiz, bütün bunları ihsan eden Allahü teâlâya, en derin minnet ve şükran duygularıyladolu olarak hamd etti. Tevazu ile mübarek başını önüne eğdi.Fahr-i kâinat efendimiz, kahraman Eshabını dört gruba ayırdı. Sağ kol kumandanlığına Halid binVelid hazretlerini, sol kol kumandanlığına Zübeyr bin Avvam hazretlerini, piyadelerin başına Ebu Übeydebin Cerrah hazretlerini, diğer gruba da Sa’d bin Ubade hazretlerini tayin eyledi.Hazret-i Halid, Mekke’nin güneyinden girecek, müşriklerden kim karşı çıkarsa cezalarını verecek,Safa tepesinde, Fahr-i kâinat efendimizle birleşecekti. Hazret-i Zübeyr, Mekke’nin kuzeyinden girecek,Hacun mevkiine bayrağını dikip Server-i âlem efendimizi bekleyecekti. Batıdan, hazret-i Sa’d bin Ubadehazretleri ilerleyecekti.Resul-i ekrem efendimiz, kumandanlarına; “Size saldırılmadıkça, asla, hiç kimseyle çarpışmayagirmeyeceksiniz. Hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz” buyurdu.Ancak isimleri belirtilen on beş kişiden kim yakalanırsa, Kabe’nin örtüsü altına bile gizlenseler,cezaları verilecekti.Ramazan-ı şerifin on üçü, Cuma günü idi. Mücahidlerden en önce harekete geçen, Halid bin Velidhazretleri oldu. Mekke’nin güneyinden Handeme dağının eteklerine geldiklerinde, azılı Kureyşmüşriklerinin kendilerine ok yağdırdıklarını gördü. İki mücahid, şehid olmuştu.Hazret-i Halid, savaş düzenindeki askerlerine; “Ancak, bozguna uğrayıp kaçanlaröldürülmeyecektir?” emrini verdikten sonra, ileri atıldılar. Bir anda müşrikleri geriye püskürttüler. Çarpışma
esnasında yetmiş müşrik öldürüldü. Diğerleri, dağ başlarına, evlerine kaçtılar.Mukaddes Mekke’ye diğer yönlerden giren şanlı sahabiler, her hangi bir direnişle karşılaşmadılar.Öldürülmesi emredilenler, içinde beş tanesi yakalanıp cezaları verildi. Diğerleri ekke’den kaçtılar.Mücahidler, büyük bir heyecanla, dalga dalga; “Allahü ekber!Allahü ekber!” tekbirleri arasındaMekke’ye giriyorlardı."Hak gelince batıl gider"Server-i âlem efendimiz, devesi Kusva'nın üzerinde terkisinde Üsame bin Zeyd olduğu halde büyükbir tevazu içinde, doğduğu belde mukaddes Mekke'ye giriyordu. Kendisine bu günleri gösteren Allahüteâlâya hamdediyor, Mekke'nin fethini müjdeleyen, Fetih suresini tilavet buyuruyordu.Fahr-i kâinat efendimiz, büyük bir sürur içinde, muzaffer Eshabının arasında Kabe-i muazzamayadoğru yöneldiler. Sağında hazret-i Ebu Bekir, solunda Üseyd bin Hudayr hazretleri olduğu halde Kabe-imuazzamaya yaklaştılar.Hacer-ül-esved'i ziyaret ettikten sonra, telbiye ve tekbir getirdiler. Bunu sahabiler takib etti ve;"Allahü ekber! Allahü ekber!" sesleri ile Mekke-i mükerreme semaları inlemeye başladı.Sonra Âlemlerin <strong>Efendisi</strong> ve şanlı Eshabı tavafa başladılar. Tavafın yedinci devresini bitirdiktensonra, devesinden inen sevgili Peygamberimiz, Makam-ı İbrahim'de iki rekat namaz kıldı.Sonra hazret-i Abbas'ın kuyudan çıkardığı zemzemden içti. Zemzem ile abdest almayı arzubuyurdular. Fahr-i kâinat efendimiz abdest alırken, Eshab-ı kiram, sevgili Peygamberimizin mübarekvücuduna değen abdest suyunu yere düşürmeden havada kapışmaya başladılar.Bu durumu gören müşrikler; "Biz, hayatımzda böyle bir hükümdar ne gördük, ne de işittik!.." diyerekhayrete düştüler.Server-i âlem efendimiz, Kabe'nin çevresine taştan ve tahtadan yapılmış bütün putların yıkılmasınımurad ettiler.İsra suresinin mealen; "Hak gelince batıl gider, batıl her zaman gidicidir" 81. Ayet-i kerimesiniokuyarak, mübarek elindeki asayı putlara doğru uzattılar. Asanın değdiği her put, birer birer yüzü üzereyıkılıverdi. Üç yüz altmış put yerle bir edildi.Öğle vakti girdiğinde, Resul-i ekrem efendimiz hazret-i Bilal'e, Kabe'de ezan-ı şerifi okumasını emirbuyurdu.O da, derhal bu mukaddes vazifeyi ifa eyledi. Ezan okunurken, mü'minlerin kalbinde engin bir sürurmeydana geliyor, müşrikler ise ziyadesiyle elem ve üzüntü içinde kahroluyorlardı.Sevgili Peygamberimiz, içerdeki resimleri ve yıkılan bütün putları temizlettikten sonra, yanındahazret-i Üsame bin Zeyd, hazret-i Bilal, hazret-i Osman bin Talha olduğu halde, Kabe'ye girdiler.Peygamber efendimiz, içerde kapıyı arkasına alarak iki rekat namaz kıldı. Her köşede tekbir getiripdua eyledi. Halid bin Velid hazretleri kapının önünde duruyor, halkın oraya yığılmasına mani olmayaçalışıyordu.Bütün Kureyşliler Mescid-i Haram'a dolmuşlar, korku ile karışık ümitle, sevgili Peygamberimizebakıyorlardı.Zira onlar, Peygamber efendimize ve Eshabına her türlü işkenceyi yapmışlardı. Boyunlarına ipbağlayıp, sürümüşlerdi!.. Ateşe atıp, yakmaya çalışmışlardı!.. Kızgın kayaları göğüslerine koyup,bayılıncaya kadar işkence yapmışlardı!.. Ateşte kızartılmış şişleri vücutlarına sokmuşlardı!.. Üç sene açsusuz bir mahalleye hapsedip, her şeyden mahrum bırakmışlardı! Ayaklarından develere bağlayıp, ayrıyönlere çekmek suretiyle parçalamışlardı. Hepsinden öte yurtlarından çıkarmışlardı... Bu yetmiyormuşgibi, tamamen ortadan kaldırmak için kaç defa harbetmişlerdi... Fakat bütün bunlara rağmen ümitli idiler.Çünkü karşılarında, âlemlere rahmet olarak gönderilen merhamet deryası vardı."Senden sadece iyilik bekleriz!"Sevgili Peygamberimiz, korku içinde, ne yapacaklarını şaşırmış haldeki müşriklere bir müddetbaktı. Onlara, "Ey Kureyş cemaati! Şimdi, hakkınızda, benim ne yapacağımı zan ediyorsunuz!"buyurdular.Onlar da; "Biz, senden hayır bekliyor, hayır ümid ediyoruz. Çünkü sen, kerim kardeşsin. Kerem veiyilik sahibi bir kardeşimizin oğlusun. Bize galip geldin! Senden iyilik umuyoruz" dediler.Resul-i ekrem, onlara tebessüm buyurdular ve; "Benim halimle sizin haliniz, Yusuf'un(aleyhisselam) kardeşlerine söylediği gibi olacaktır. Onun gibi ben de;‘Bu günden sonra günahınızıyüzlerinize vurmak suretiyle benim tarafımdan size, bir kınama ve ayıplama yoktur! Allahü teâlâ,sizi magfiret buyursun’ (Yusuf suresi: 92) diyorum. Gidiniz. Hürsünüz, serbestsiniz!" buyurdu.Bu muazzam merhamet, katı kalbleri yumuşatmış, nefret halini muhabbete çevirmişti. Âlemlerinefendisi, onları İslâm'a davet edince, Müslüman olmak için toplandılar.
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95:
ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97:
etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99:
çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101:
Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103:
Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105: “Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107: aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109: Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111: “Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113: olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115: ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117: Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119: Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121: ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123: Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125: Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127: Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129: İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131: nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133: ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135: mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137: in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161: yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195: elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197: Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199: Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201: Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203: Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205:
“Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207:
* * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209:
Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211:
Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213:
Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215:
mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217:
Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219:
sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde