ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık. Muhammed bizimle niçin çarpışsın?..” diyorlardı.Derhal aralarından bir hey’eti, Peygamber efendimizle görüşmek üzere gönderdiler.Bu sırada Âlemlerin efendisi, Mekke’yi görebilecekleri Batn-ı Ye’cec denilen yere gelmişlerdi.Üzerlerindeki kılıçtan başka bütün silahlarını burada bıraktılar. Silahları beklemek üzere de iki yüzsahabiyi nöbetçi koydular.Bu hazırlıklar bitince, Kureyş heyeti, Peygamber efendimizle görüşmek ve huzura kabul edilmekiçin izin istedi.Kabul edilince; “Ya Muhammed! Hudeybiye antlaşmasından beri, size karşı herhangi bir ihanetimizolmamıştır. Buna rağmen Mekke’ye, kavminin yanına bu silahlarla mı gireceksin? Halbuki, antlaşmamızagöre; kınına sokulmuş kılıçlardan başkası yanınızda olmayacaktı!..” dediler.Buna, Âlemlerin efendisi; “Ben, çocukluğumdan bu güne kadar verdiğim sözde durmak vevefakarlığımla tanınırım. Harem’e, kınlarında sokulu kılıçlarımızdan başkası ile girecek değiliz.Fakat, silahların bana yakın bir yerde olmasını istiyorum” buyurarak cevap verdiler.Hey’et, kendilerine iletilen haberin değişik olduğunu anlayarak, rahatladılar ve; “Ya Muhammed!Doğrusu senden hep vefakarlık ve iyilik gördük. Sana yaraşan da odur” diyerek geri döndüler. Mekke’yegelip, durumu Kureyşlilere bildirdiler. Onlar da rahatladılar.Kureyş’in ileri gelenleri, kin ve kıskançlıklarından, Peygamber efendimizi ve Eshabının bu mesudanlarını görmemek için, Mekke’yi terk ederek dağlara çıktılar.Sevgili Peygamberimiz, işaretli kurbanlık develeri Zituva mevkiine önden gönderdi. Sonra,Eshabıyla hazırlıklarını tamamlayıp, mukaddes Mekke şehrine girmek üzere yürüdüler.Eshab-ı kiram, Âlemlerin efendisini ortalarına almışlardı. Kâinatın sultanı, devesi Kusva üzerinde,binlerce yıldızın varlığını örten bir güneş gibi, etrafına nur saçıyordu. Aman ya Rabbi! O ne güzellik! O, neihtişamlı manzaraydı!..Dillerde; “Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk! Lebbeyk! La şerike leke Lebbeyk!..” sadaları,gönüllerde Allahü teâlâ ve Resulünün muhabbeti vardı.Adım adım muazzam Kabe’ye doğru ilerliyorlardı. Yaklaştıkça heyecanları bir kat daha artıyor,adeta coşuyorlardı.Hep bir ağızdan söylenen telbiye nidaları Mekke’yi dolduruyor, müşrikler, bu muhteşem manzarayıgördükçe içleri eriyor, gönüllerine ılık ılık bir muhabbet şerbetinin aktığını hissediyorlardı. Birçoklarınınkalbine, İslâm’ın sevgisi düşmüştü bile... Sonunda Muhammed aleyhisselam galip gelmişti...“Ya Ömer! Ona mani olma!”Sevgili Peygamberimiz ve şanlı Eshabı, bellerinde kılıçları olduğu halde yıllar sonra Kabe-imuazzamaya giriyorlardı... Peygamber efendimizin devesi Kusva’nın yularını Abdullan bin Revahahazretleri tutarak ilerliyordu.Mekkeli bazı müşrikler, kadınları ve çocukları Dar-ün-Nedve’de dizilmişler, sevgili Peygamberimizive kahraman Eshabını seyrediyorlardı. Abdullah bin Revaha ilerledikçe, şu beytleri müşriklerin başına birbalyoz gibi vuruyor, ta gönüllerine kadar indiriyordu.Ey kâfirler çekilin, Peygamberin yolundan,Ki, Allahü teâlâ, O’na gönderdi Kur’an.Her hayır ve iyilik vardır O’nun dininde,Bu din için ölmekdir, en hayırlı ölüm de.Gerçek Resulullah’dır, kabul ettim yürekten,Her sözüne inandım, kabul ettim şimdi ben.Ey kâfirler! Kur’an’ın, Allahü teâlâdan,İndiğini siz inkar eylediğiniz zaman,Nasıl indirdik ise, darbeleri aniden,Ve nasıl ayırdıksa, başınızı gövdeden.Onun manasına da, inanmazsanız eğer,İner aynı şekilde başınıza darbeler.Başlarım O Allah’ın, mübarek ismiyle ki,Yoktur O’nun dininden, başka din-i hakiki.
Ve yine başlarım ki, ismiyle O Allah’ın,Muhammed hem kulu ve hem resulüdür O’nun.Hazret-i Ömer dayanamayıp; “Ey İbn-i Revaha! Sen, Resulullah’ın önünde ve Harem-i şerifde nasılşiir okuyabiliyorsun?” diye ikaz ettti.Fakat Peygamber efendimiz müdahale etti:“Ya Ömer! Ona mani olma. Allahü teâlâya yemin ederim ki, onun sözleri, bu Kureyşmüşriklerine ok yağdırmaktan daha çabuk, daha çok te’sirlidir. Ey İbn-i Revaha devam et!”Peygamber efendimiz biraz sonra Abdullah bin Revaha hazretlerine;“Allahü teâlâdan başka ilah yoktur! Bir olan O’dur. Vadini gerçekleştiren O’dur! Bu kulunayardım eden O’dur! Askerlerini güçlendiren O’dur! Toplanmış olan kabileleri, bozguna uğratan dayalnız O’dur” de!” buyurdu. Abdullah bin Revaha da;“Allahü teâlâdan başka yoktur, bir ilah!Yoktur O’nun şeriki, La ilahe illallah!O’dur Müslümanların, askerine güç veren!Ve O’dur kâfirleri, dağıtan, mağlub eden!”diye söylemeye başladı. Müslümanlar da bu sözleri tekrar ediyorlardı.Artık ayrılık zamanı gelmiştiSevgili Peygamberimiz Beytullah’a girince, mübarek sağ omuzunu açtılar. Mübarek tenleriningüzelliği gözleri alıyor, gönülleri cezbediyordu.Sonra; “Bugün, şu şirk ehline, kendisini güçlü ve zinde gösterecek yiğitleri, Allahü teâlâ,rahmeti ile yarlıgasın!” buyurdular.Bunun üzerine Eshab-ı kiram sağ omuzlarını açıp, heybetli bir şekilde hızlı hızlı yürüyerek Kabe’yiüç defa tavaf ettiler.Ancak, Rükn-i Yemani ile Hacer-ül-esved köşesi arasında ağır ağır yürüdüler. Peygamberefendimiz ve Eshabı, hacer-ül-esved’e yaklaşıyor, onu öpüyorlar veya geriden ellerini açıp,Hacer-ül-esved’e karşı tutuyorlardı.Müşrikler, gerilerden eshabı takip ediyor, onların bu heybetli ve gösterişli yürüyüşlerine şaşıyorlardı.Çünkü onlara, Müslümanların Medine’ye gideliden beri zayıf ve hasta düştükleri anlatılmış ve bunabenzer haberler yayılmıştı. Şimdi ise, tam tersi bir hale şahid oluyorlardı ve hayretleri artıyordu.Geri kalan dört tavaf ise yavaş yavaş, ağır ağır adımlarla yapılarak tamamlandı. Tavaftan sonraMakam-ı İbrahim’de iki rekat namaz kıldılar.Daha sonra Safa ile Merve tepeleri arasında yedikere sa’y yaptılar. Kurbanlar kesildikten sonra,Peygamber efendimiz mübarek başını kazıttılar.Mübarek saçları havada kapışılmıştı. Eshab-ı kiram da tıraş oldular. Böylece Resul-i ekremsallallahü aleyhi ve sellem efendimizin tam bir bir sene önce gördüğü rüya gerçekleşti.Umre ziyareti tamamlanmış, öğle vakti girmişti. Âlemlerin efendisi, hazret-i Bilal’e, Kabe’de ezanokumasını emredince, Bilal-i Habeşi derhal emri yerine getirdi.O, Kabe’de ezan-ı şerifi okurken, bütün Mekke çalkalanmaya başladı. Eshab-ı kiram, büyük birhuşu içinde ezanı dinliyor, hafif bir sesle onu tekrar ediyorlardı.Bitince, Habibullah efendimiz imam oldular. Hep birlikte kılınan öğle namazının, müşriklerinkalbindeki te’siri bir başka idi.Sevgili Peygamberimize, Ebtah’da deriden bir çadır kurulmuştu. Sahabiler de etrafındaki çadırlardaüç gün ikamet ettiler. Namaz vakitlerinde Beytullah’da toplanıyor, cemaatle namazlarını kılıyorlardı.Diğer vakitlerde akrabalarını ziyaret ediyorlar, İslâm’ın, kendilerine bahşettiği güzel ahlak ile onlaraörnek oluyorlardı.Onlar da, Eshabın bu güzel halleri karşısında adeta eriyorlar, hayranlıklarını gizliyemiyorlardı. Bu üçgün zarfında, Mekke sanki içten fethedilmişti.Üç gün dolmuştu... Artık ayrılık zamanı gelmişti. Akşama doğru Peygamber efendimiz; “Umre içingelen Müslümanlardan hiçbir kimse, akşamı Mekke’de geçirmeyecek, yola çıkacaktır!” buyurdu.Herkes derlenip toparlandı ve Medine’ye doğru yola çıkıldı...Mute savaşı
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93:
azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95: ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97: etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99: çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101: Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103: Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105: “Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107: aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109: Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111: “Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113: olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115: ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117: Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119: Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121: ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123: Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125: Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127: Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129: İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131: nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133: ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135: mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137: in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161: yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193: Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195:
elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197:
Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199:
Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201:
Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203:
Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205:
“Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207:
* * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209:
Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211:
Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213:
Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215:
mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217:
Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219:
sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde