geçen ganimetin, haddi hesabı yoktu. Hayber’in o verimli arazileri, hurmalıkları tamamen İslâm ordusunabırakılmıştı.Resulullahı zehirlemek istedilerYahudilerle antlaşma yapılmıştı. Bu sırada, memleketlerine dönen Gatafanlılar, Yahudilere yardımiçin geri Hayber’e dönmüşlerdi.Peygamber efendimizin Hayber’i fethedip Yahudileri teslim aldığını gördükleri zaman; “EyMuhammed! Sen, Hayber’i terkettiğimiz takdirde, bize Hayber’in bir senelik hurmasını vermeyi vadetmiştin. Sözümüzde durduk. Haydi bize onları ver!” dediler.Efendimiz onlara; “Filanca dağ sizin olsun” buyurdular. Gatafanlılar da; “Öyle ise biz, sizinleçarpışırız” diyerek tehdide yeltendiler. Resul-i ekrem efendimiz de; “Çarpışma yerimiz Cenefa olsun”buyurdu. Cenefa, Gatafanlıların bir bölgesinin ismi idi. Gatafanlılar bunu duyunca korkularından çekilipgittiler.Sevgili Peygamberimiz ve kahraman Eshabı, Hayber’in fethi esnasında çok yorulmuşlardı. Birtaraftan yaralılar tedavi ediliyor, diğer yandan dinleniyorlardı.Yahudilerin ileri gelenlerinden Selam bin Mişken’in karısı Zeynep, Peygamber efendimizizehirleyerek öldürmek istedi. Bunun için, bir keçi kesip pişirdi ve ete bol mikdarda zehir kattı.Sonra, Resulullah efendimizin huzuruna çıkarak, hediye getirdiğini söyledi. Resul-i ekrem efendimizkabul edip, Eshabını çağırdılar. Hep birlikte yemek için oturdular.Âlemlerin efendisi, keçinin kol kısmından bir parça koparıp; “Bismillahirrahmanirrahim” diyerekmübarek ağızlarına aldılar. Birkaç defa çiğnedikten sonra hemen mübarek ağızlarından çıkarıp; “EyEshabım! Bu yemekten elinizi çekiniz! Zira şu kürek eti, zehirlenmiş olduğunu bana haber verdi”buyurdular.Sahabiler derhal ellerini yemekten çektiler. Fakat etten bir lokma yiyen Bişr bin Bera hazretlerinin,hemen vücudu morardı ve şehid oldu.Sevgili Peygamberimize Cebrail aleyhisselam gelip, mübarek tükürüklerine karışan zehirinte’sirinden kurtulmak için, mübarek omuzları arasından hacamat yaptırarak kan aldırmasını söyledi.Öyle yapıldı. Sonra, zehirli kebab toprağa gömüldü. Bu işi yapan Zeynep, yakalanarak huzuragetirildi. Efendimiz ona; “Bu davar kebabını sen mi zehirledin?” buyurdular.O da, yaptığını itiraf ederek; “Evet! Ben zehirledim!” dedi. Peygamber efendimiz; “Bunu niçinyapmak istedin!” diye sorduklarında; “Sen, benim kocamı, babamı, amcamı öldürdün. Kendi kendime;“Eğer O, hakikaten peygamber ise, Allah O’na bildirir. Değilse, bu zehir O’na te’sir eder ve ölür. Böylecekendisinden kurtulmuş oluruz” dedim.Eshab-ı kiram, bu hadiseye çok üzülmüştü. “Canımız sana feda olsun ya Resulallah! Bunuöldürelim mi?” diye sorduklarında, kendi şahsına yapılan her hakareti affeden Âlemlerin efendisi, bunu daaffetti.Bu büyük merhameti gören Zeynep, Kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu.Yahudiler yola geldiHayber’de ele geçen ganimetler ve esirler arasında, Huyey bin Ahtab’ın kızı Safiyye de vardı.Âlemlerin efendisi, bunu azad etti. O da bu hale çok duygulanıp, canu gönülden, Kelime-i şehadetgetirerek Müslüman oldu.Bu duruma çok sevinen sevgili Peygamberimiz, hazret-i Safiyye validemizi nikahıyla şereflendirip,sevindirdiler.Böylece hazret-i Safiyye, müminlerin annesi oldu. Sehba mevkiinde düğünü yapılıp, kavun vehurmadan velime yani düğün yemeği verildi.Safiyye validemizin, mübarek gözlerinde bir morluk görülüyordu. Sevgili Peygamberimiz; “Nedir buiz?” buyurduklarında, şöyle anlattı:“Bir gece rüyamda ayın gökten inip koynuma girdiğini görmüştüm. Kocam Kenane’ye anlatınca;“Sen şu üzerimize gelen Arab Meliki’nin hanımı olmaya göz dikmişsin!” diyerek, gözüme bir tokat vurdu vegördüğünüz gibi morardı”Hayber fethedildikten sonra, Yahudiler, Peygamber efendimize; “Ya Muhammed! Biz Hayber’dençekip gideceğiz. Fakat, biz ziraattan, tarla, bağ, bahçe bakımından iyi anlarız. İstersen, bu verimli arazileribize kiraya ver. Bu mülkleri işleyelim ve çıkan mahsulün yarısını sana verelim!” diye teklifte bulundular.Sevgili Peygamberimizin ve sahabilerin, tarla işleri ile uğraşacak zamanları yoktu. Onlar din-i İslâm’ıyaymak için uğraşıyor, cihad-ı fi sebilillah için gecelerini gündüzlerine katarak durmadan çalışıyorlardı.Bu teklife Peygamber efendimiz memnun oldular ve; “Sizi istediğimiz zaman çıkarmak şartı ile!”buyurdular. Yahudiler bunu kabul ettiler ve Hayber arazilerini işletmeye başladılar.Peygamber efendimiz, Eshabı ile, muzaffer olarak Medine’ye döndüler. Bu arada daha önce
Habeşistan’a hicret eden Eshabının, Ca’fer bin Ebi Talib başkanlığında geldiklerini görünce, çoksevindiler.Hazret-i Ca’fer’in alnından öpüp, bağrına bastı ve; “Ben Hayber’in fethine mi, yoksa Ca’fer’ingelişine mi sevineyim bilemiyorum. Sizin hicretiniz iki defadır. Siz , hem Habeş ülkesine, hem deyurduma hicret ettiniz” buyurdular.Hayber’de elde edilen ganimetler; Hudeybiye antlaşmasına katılan bütün Eshab-ı kirama, Hayber’ekatılanlara, Habeşistan’dan hicret eden Eshaba ve fethe iştirak eden Devs kabilesine paylaştırıldı.Hayber’in fethedilmesi ile, Arabistan’daki bütün Yahudiler, Peygamber efendimizin emri altınagirmiş oluyorlardı.Artık müşriklere yardım etme imkanları kalmamıştı. Çevrede bulunan kabileler ve devletler de, silahve asker bakımından fethedilmesi imkansız gibi görünen Hayber kalesini zapteden Müslümanların, büyükbir güce sahib olduğunu anladılar ve Müslümanlardan çekinmeye başladılar.Mekkeli müşrikler, Hayber’in fethi ile büyük bir üzüntüye ve ye’se kapıldılar. Bu fetihden sonra,küçüklü büyüklü pek çok kabileler, Müslüman olmak için Medine-i münevvereye geldiler ve Eshab-ıkiramdan olmakla şereflendiler, hatta Gatafanlılar bile...Yola gelmeyen bazı kabileler ise kuvvet gönderilerek itaat altına alındılar.Umre... (Umret-ül kaza seferi)Hudaybiye antlaşması üzerinden bir sene geçmişti. Kurban bayramına bir ay kala, Resul-i ekremefendimiz, Eshab-ı kiramına, umre için hazırlık yapmalarını emrettiler.Umre için Hudeybiye’ye gidip Bi’at-ür-Rıdvan’a katılanlar, vefat edenler hariç, hazırbulunacaklardı. Bu emir üzerine Eshab-ı kiram hazırlıklarını tamamladılar.Kurban edilmek üzere yetmiş deve alındı. Bunların Mekke’ye kadar otlatılarak götürülmesi için,Naciye bin Cündüb’e ve dört arkadaşına vazife verildi.Ayrıca Muhammed bin Mesleme hazretlerinin emrine yüz süvari verilerek; zırh, mızrak, kılıç gibiharpte kullanılacak silahları götürmek üzere önden gönderildi.Müşriklere güvenilmezdi. Herhangi bir saldırı halinde, bu silahlardan istifade edilecekti. Eshab-ıkiramdan bazıları; “Ya Resulallah! Hudeybiye antlaşmasına göre, umreye, kınına sokulmuşkılıçlardan başka silah ile gelmiyecektik!” dediler.Âlemlerin efendisi; “Biz, bu silahları Harem’e, Kureyşlilerin yanına sokmayacağız. Ancakonlar, Kureyşlilerden bize yapılacak bir saldırı karşısında yakınımızda, elimizin altındabulundurulacaktır” buyurdu.Medine-i münevvereye vekil olarak Ebu Zer-il-Gıfari bırakıldı. İki bin sahabi, sevgiliPeygamberimizle birlikte Mekke’ye doğru yola çıktılar.Eshab-ı kiram, çok heyecanlanmıştı. Senelerdir, Allahü teâlâ yolunda, sevgili Peygamberimizuğrunda evlerini, ocaklarını, terk ettikleri yurtlarını göreceklerdi...Beş vakit namazda yönlerini döndükleri Kabe-i muazzamayı ziyaret edeceklerdi... Henüz Müslümanolup da antlaşma gereği Medine’ye gelemeyen akrabalarına kavuşacaklardı...Senelerdir, kendilerine gözlerinden yaş yerine kan akıtan, zulüm altında inim inim inleten, putlarınataptırmak için pek çok kardeşlerini şehid eden Kureyşli müşriklere, İslâm’ın haysiyet ve şerefinigöstereceklerdi.Belki bunu gören müşriklerin kalbine İslâm sevgisi düşer de, Müslüman olurlardı!..Medine’de kalanlar, Veda yokuşuna kadar Âlemlerin efendisini tekbirlerle teşyi edip, uğurladıktansonra geri döndüler.Sevgili Peygamberimiz, Medine’ye on kilometre kadar uzakta bulunan Zülhuleyfe’ye gelince, ihramagirdiler. Şanlı Sahabiler de O’na uydular.Herkes beyazlara bürünmüştü. Umre yapmak için Mekke-i mükerreme yolculuğu başlamıştı. Artık;“Lebbeyk! Allahümme lebbeyk! Lebbeyk! La şerike leke lebbeyk! İnnel hamde ven-ni’meteleke vel-mülke, la şerike lek!..” sadalarıyla yer gök inliyordu.Yolculuk, Allahü teâlâya hamd etmek ve yalvarmakla, O’nun mübarek ismini zikretmekle, çok zevkligeçiyordu.“Senden hep iyilik gördük “Umre için önden giden Muhammed bin Mesleme komutasındaki birlik Mekke’ye yaklaşınca,Kureyşli müşrikler tarafından görüldü. Korku ile yanlarına yaklaşıp, biz, bir sene önce böyle mi anlaşmıştıkdercesine; “Bu nedir?” diye sordular.Muhammed bin Mesleme , onlara iliklerini donduran şu cevabı verdi: “Bunlar, Allahü teâlânınResulünün süvarileridir... Allahü teâlâ izin verirse, yarın onlar da burayı teşrif edeceklerdir!..”Müşrikler, korka korka geri dönüp haberi Mekke’ye ulaştırdılar. Mekkeli müşrikler de; “Yemin ederiz
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61:
Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63:
Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65:
saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67:
üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69:
fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71:
“Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73:
Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75:
kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77:
çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79:
- Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81:
sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83:
O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85:
Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87:
orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89:
ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91:
Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93: azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95: ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97: etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99: çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101: Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103: Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105: “Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107: aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109: Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 110 and 111: “Hissesine düştüğüm sahibiml
- Page 112 and 113: olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115: ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117: Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119: Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121: ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123: Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125: Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127: Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129: İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131: nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133: ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135: mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137: in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161: yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163: “Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165: hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167: ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169: “Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171: ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173: Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175: İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177: Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179: şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181: ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183: ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185: unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187: Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189: unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191: Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193:
Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195:
elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197:
Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199:
Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201:
Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203:
Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205:
“Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207:
* * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209:
Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211:
Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213:
Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215:
mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217:
Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219:
sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde