“Hissesine düştüğüm sahibimle, dokuz altın karşılığında hürriyete kavuşmam için anlaştım.Bana yardım ediniz!” dedi.Peygamber efendimiz, merhamet buyurarak, onun bu arzusunu yerine getirip satın aldı. Sonra azadedip, hürriyetine kavuşturdu. Sevgili Peygamberimizin, İslâmı tebliğ etmesi ile Müslüman oldu.Onun Müslüman olmasına son derece sevinen Âlemlerin efendisi, mükafat olarak nikahıylaşereflendirdi. Bunu gören Eshab-ı kiramın hepsi de; “Biz, Resulullah’ın ailesi olan annemizin,akrabasını hizmetçi olarak kullanmaktan haya ederiz” dediler ve esirlerini serbest bıraktılar.Bu nikah yüzlerce esirin hürriyetine kavuşmasına sebep oldu. Sevgili Peygamberimiz, mübarekzevcesinin Berre ismini, Cüveyriyye olarak değiştirdi. Hazret-i Cüveyriyye validemiz için, hazret-i Aişevalidemiz; “Ben, Cüveyriyye’den daha hayırlı, daha bereketli bir kadın görmedim” derdi.Dördüncü yılın olaylarıİçki içmeyi haram kılan ayet-i kerime , hicretin dördüncü yılında indi.Uhud gazasında yaralanıp sonra vefat eden hazret-i Ümmü Seleme’nin kocası, geriye birkaç taneçocuk bırakmıştı. Ümmü Seleme validemiz, yaşlı hali ile güç durumda kalmıştı. Sevgili Peygamberimiz,ona çok acıyıp merhamet buyurarak nikahına almakla şereflendirmesi de bu yılda oldu.Yine bu yılda Zatürrika’ gazası yapılarak, etraftaki müşrik kabileler sindirildi.Hazret-i Osman’ın, Peygamber efendimizin kızı hazret-i Rukayye’den olma altı yaşındaki oğluAbdullah vefat etti. Âlemlerin efendisi, torunun namazını kıldırdı ve bizzat kabre koydu. Çok üzülmüşlerdi,mübarek gözyaşları kabre döküldü. Mezar taşını, mübarek elleriyle diktiler ve; “Allahü teâlâ, kullarındanmerhametli ve yufka yürekli olanlara rahmet eder” buyurdular.Hazret-i Ali’nin annesi Fatıma binti Esed de bu yılda vefat etti. Buna, sevgili Peygamberimiz çoküzülüp; “Bugün annem vefat etti!” buyurdu.Sevgili Peygamberimiz, dedesi Abdülmuttalib’in vefatından sonra, onun yanında büyümüştü.Peygamberliğini bildirdiğinde ise hemen Müslüman olmakla şereflenmişti.Bu sebeple, Kâinatın sultanı, onu anne yerinde tutar, çok hürmet gösterirdi. Ona olanmerhametinden, üzerindeki mübarek gömleğini çıkarıp kefen olarak sarılmasını emretti.Cenaze namazını kıldırdıktan sonra, yetmiş bin meleğin namazda hazır olduğunu bildirdi. Kabrekadar gidip içine indiler. Kabir hayatının rahat ve hoş olması için, kabrin köşelerine doğru genişletir gibiişaret yaptıktan sonra kabre uzandılar.Kabirden çıktığında, mübarek gözleri yaşla dolmuş ve mübarek gözyaşları kabre dökülmüştü.Aman ya Rabbi! Bu ne merhametti?.. Ve bu ne kadar talihli bir hanımefendi idi?..Hazret-i Ömer dahi dayanamamış; “Canım sana feda olsun ya Resulallah! Hiçbir kimseyeyapmadığınızı, bu hanıma yaptınız!” diye sual edince, vefalıların en vefalısı olan sevgili Peygamberimiz;“Ebu Talib’den sonra bu hanımcağız kadar bana iyiliği dokunan bir kimse olmamıştır. Obenim annemdi. Kendi çocukları aç dururken, en önce benim karnımı doyururdu. Kendiçocuklarının üstleri başları tozlu topraklı dururken, o, önce benim saçımı tarar ve gül yağları ileyağlardı. O, benim annemdi!” buyurdular.Bundan sonra Fatıma binti Esed validemiz için, şöyle dua ettiler:“Allahü teâlâ seni magfiret etsin, bağışlasın, seni mükafatlandırsın! Ey annem! Allahü teâlâsana rahmet eylesin. Allah’ım! Annem Fatıma binti Esed’i affeyle, bağışla! Ona hüccetini bildir.Kabrini genişlet. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım! Ben peygamberin ve geçmişpeygamberlerin hakkı için, bu duamı kabul buyur.”Bunların arkasından, Resul-i ekrem efendimizin mübarek hanımefendilerinden hazret-i Zeynebbinti Huzeyme otuz yaşında olduğu halde vefat etti. Yine bu sene, hazret-i Ali ile hazret-i Fatıma’nın ikinciçocukları hazret-i Hüseyin doğdu.Yine bu yılda, Mekkeli müşrikler, İslâmiyetin yayılmasını önlemek için Bedir’e hareket etti.Mücahidlerin kendilerinden önce Bedir’e geldiğini öğrenen müşriklerin kalblerine korku düştü.GeriMekke’ye döndüler.Hendek SavaşıHicretin beşinci yılı idi. Medine-i münevvereden sürülen fitne ve fesat kaynağı Yahudi Nadiroğulları,gruplara ayrılmış, bir kısmı Şam’a, bir kısmı da Hayber’e gitmişlerdi.Fakat, İslâm’a ve Peygamber efendimize olan kin ve intikam duyguları kalblerini bürümüştü.Reisleri Huyey, kavminin ileri gelenlerinden yanına topladığı yirmi adamı ile Mekke’ye gitti.Müşrikler ile görüşüp, sevgili Peygamberimizin mübarek vücudunu ortadan kaldırmak üzereanlaşmaya oturdular. “Bu işi bitirinceye kadar hiç ayrılmadan yanınızda bulunacağız!” dediler.Müşrikler; “Bizim düşmanımıza düşman olanlar, bizim katımızda makbuldür. Fakat, sizegüvenebilmemiz için, putlarımıza tapmanız lazım. Ancak bundan sonra samimi olduğunuzu kabul edip,
emin olabiliriz” dediler.Gayelerine kavuşmak için dinlerini dahi veren Yahudiler, putların önünde yerlere kapandılar...Kitaplı kâfir iken, kitapsız oldular. Sevgili Peygamberimizi ortadan kaldırmak ve din-i İslâm’ı yıkmak içinyemin ettiler.Müşrikler, derhal savaş hazırlığına başladılar. Komşu müşrik kabilelere de adamlar gönderdiler.Yahudiler de çeşitli kabileleri ikna etmek için harekete geçtiler.Bazı kabilelere para ve hurma vad ederek silahlandırdılar. Müşrikler, Mekke civarından dört binkişilik büyük bir kuvvet çıkarmıştı. Ebu Süfyan, Dar-ün-Nedve’de sancak bağlayıp, Osman bin EbiTalha’ya verdi. Orduda üçyüz at, bol sayıda silah ve binbeş yüz deve vardı.Dörtbin kişilik müşrik ordusu, Merrazzahran’a geldiklerinde; Süleymanoğulları, Fezareoğulları,Gatafanlılar, Mürreoğulları, Esedoğulları gibi pek çok kabileler, altı bin kişilik yardımla müşrik ordusununsayısını on bine çıkarmıştı. Bu, o zamana göre pek büyük bir kuvvet idi.Öteden beri Resul-i ekrem efendimiz ile dost geçinen Huzaa kabilesi, derhal Medine’ye haberuçurmuş, on günlük yolu dört günde alan bir süvari, Peygamber efendimize, müşriklerin durumunuteferruatıyla haber vermişti.İşlerini, Eshab-ı kiramla istişare ederek yapan sevgili Peygamberimiz, derhal sahabilerini toplayıp,durumu müzakere ettiler. Savaşın, nerede ve nasıl yapılması hususunda, her sahabi teklifini bildirdi.Bu hey’et içinde bulunan Selman-ı Farisi hazretleri söz alıp; “Ya Resulallah! Bizde bir harb usulüvardır. Düşmanın, baskın yapma ihtimalinden korktuğumuz zaman, etrafımıza hendek kazarak savunmayapardık” dedi.Bu usul, Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiramın hoşuna gitti ve bu şekilde düşmanla çarpışmağakarar verildi.Peygamber efendimiz derhal, Eshabından bazılarını alıp, hendeğin nereye kazılması lazım geldiğinikeşf ettiler. Medine’nin güney tarafı bahçelik olup, sık ağaçlarla kaplı idi. Müşriklerin buradan topluhücuma geçmeleri ihtimali zayıftı. Sonra buranın müdafasını az bir kuvvet başarabilirdi. Sonunda, batı vekuzey taraftaki arazide kazılmasına karar verildi.Bu taraflardan hendek kazılacak yerler tesbit edildi. Eshab-ı kiramın herbirine üç metre kadar yerdüşüyordu. Herkes hissesine düşen yeri iki adam boyunda (3,5 metre kadar) kazacak, hendek sür’atlekoşan bir atın atlayamacağı kadar geniş olacaktı. Zaman azdı. Düşman, Mekke’den çıkmış, Medine’yedoğru yürümüştü. Hendeğin en kısa zamanda kazılması lazımdı.İlk kazmayı Resulullah vurduSevgili Peygamberimiz, başta bizzat kendisi olmak üzere, kahraman eshabıyla“Bismillahirrahmanirrahim” diyerek, hendek için ilk kazmayı vurdular.Herkes, bütün gayretiyle bir an önce hendeği kazmaya çalışıyordu. Hendekten çıkarılan topraklarzenbillerle bu tepenin etrafına dökülüyor, gelirken de düşmana atmak için Sel’ dağından taşlar çekiliyordu.Zenbil bulamayanlar, eteklerinde toprak taşıyordu.Sevgili Peygamberimiz de yoruluncaya kadar çalışıyordu. Bu hali gören Eshab-ı kiram, gayretegeliyor ve; “Canımız sana feda olsun ya Resulallah! Bizim çalışmamız yeter. Sen çalışma, istirahat buyur”demelerine rağmen; “Ben de çalışarak kazandığınız sevaba ortak olmak istiyorum” buyurarak cevapveriyorlardı.O günlerde hava çok soğuktu. Ayrıca o sene kuraklık yüzünden kıtlık hüküm sürüyordu. Yiyecekbulmak da hayli güçtü. Âlemlerin efendisi dahil olmak üzere, bütün Eshab-ı kiram müthiş bir açlık içindebulunuyorlardı. Kendilerini güçlü hissetmeleri için, açlıktan karınlarına taş bağlıyorlar, midelerinisıkıştırarak yemek ihtiyacını gidermeye çalışıyorlardı.Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz, kendi açlığını düşünmüyor, Eshabınınbu soğukta aç olarak çalışmasına ve çektiği zahmetlere çok üzülüyor, onlara acıyor ve; “Allah’ım! Ahirethayatından başka (istenecek) bir hayat yoktur. Ya Rabbi! Ensar ile Muhacirlere magfiret eyle!”diyerek dua buyuruyorlardı.Onlar da canlarından çok sevdikleri Habib-i ekrem efendimize; “Hayatımızın sonuna kadar Allahüteâlânın yolunda, din-i İslâm’ı yaymak için Resulullah efendimize tabi olduk” diyerek cevap veriyorlardı. Bukarşılıklı muhabbet; açlık, susuzluk gibi nice meşakkatleri kökünden söküp götürüyordu.Hendek kazmak, her gün sabah erkenden başlıyor, akşama kadar sürüyordu. Bir gün kazıesnasında, Ali bin Hakem hazretleri ayağından yaralandı. Ata bindirerek Peygamber efendimizinhuzuruna getirdiler. Âlemlerin efendisi; “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek, onun ayağını sığadı.Efendimizin bir mucizesi olarak, bir anda ayağının kanı durdu ve ağrısı kesildi.Hendek kazmaya devam ediliyordu. Eshab bir ara çok sert bir yerle karşılaştılar. Kazmak mümkünolmuyordu. Resul-i ekrem efendimize gelip, durumu bildirdiler.Teşrif buyurarak hendeğe indiler. Bir kapla su istediler. Bir yudum alıp, tekrar kaba boşalttılar.Sonra suyu sert yere serptiler. Balyozu alıp, o yeri bir vuruşta kum gibi dağıttılar. Orası kolayca kazılır
- Page 1:
Kâinatın Efendisi( Peygamberimiz
- Page 4 and 5:
Dede Abdülmuttalib’e, bir gün r
- Page 6 and 7:
İsa aleyhisselamın getirdiği Hı
- Page 8 and 9:
ayağını yıkayıp, ipeğe sardı
- Page 10:
Abdülmuttalib idi. İsteklerini ö
- Page 14 and 15:
cevaplar önceden okuduğu kitaplar
- Page 16 and 17:
adındaki putlara yemin et de inana
- Page 18 and 19:
duyar oldu. Otuz sekiz yaşına gir
- Page 20 and 21:
Yine Kur’an-ı kerimde mealen ş
- Page 22 and 23:
- Bu nedir? diye sordu.Resul-i ekre
- Page 24 and 25:
dinlemeyiniz, diye küfürde direte
- Page 26 and 27:
- Burada annen var, söylediğimi i
- Page 28 and 29:
Velid bin Mugire, Ebu Cehil (Amr bi
- Page 30 and 31:
Sonra sırtındaki ve başındaki y
- Page 32 and 33:
kabiledendir. Bir daha oradan nası
- Page 34 and 35:
yayılmıştır. Arab kabileleri ya
- Page 36 and 37:
Hazret-i Halid, babasının hak din
- Page 38 and 39:
saflarında yer almıştı.Bu bekle
- Page 40 and 41:
gelenlerle görüşülmeden bize te
- Page 42 and 43:
O da dahil olmak üzere müşrikler
- Page 44 and 45:
ibret almak isteyenlerin seyretmesi
- Page 46 and 47:
Sevgili Peygamberimizi evde görün
- Page 48 and 49:
Peygamber efendimiz Taif’ten Mekk
- Page 50 and 51:
zaman henüz iman etmemişti. “Ki
- Page 52 and 53:
Çok melek gördüm. Saf halinde, c
- Page 54 and 55:
gördün. Ümmetine de mescidler ve
- Page 56 and 57:
yüzüne bile bakmazdı. Buyurdu ki
- Page 58 and 59:
- Hele biraz otur, sözümüzü din
- Page 60 and 61: Bunun üzerine; “Siz O’nu, hem
- Page 62 and 63: Bekir, Resulullah’ın çevresinde
- Page 64 and 65: saldırmaya teşebbüs edince, atı
- Page 66 and 67: üzerine bastırdık ki, bir damla
- Page 68 and 69: fevkalade bir edeble;“Ya Resulall
- Page 70 and 71: “Muhammed “aleyhisselam” Alla
- Page 72 and 73: Bu sırada Yahudiler, Resulullah ef
- Page 74 and 75: kapının önünde bekliyordum. Muh
- Page 76 and 77: çekirdekleri gördü ve; “Bunlar
- Page 78 and 79: - Bilmeyiz.- Günde kaç deve kesiy
- Page 80 and 81: sana ibadet eden bulunmayacaktır!.
- Page 82 and 83: O sırada Resulullah efendimiz, haz
- Page 84 and 85: Muhacirlerden altı, Ensardan sekiz
- Page 86 and 87: orada bulunan hazret-i Abbas’ın
- Page 88 and 89: ana nikahlamıştır. Ey din karde
- Page 90 and 91: Naile, Abbas bin Bişr, Haris bin E
- Page 92 and 93: azılarının şehid düşeceğine
- Page 94 and 95: ekrem efendimiz, bu geçide Abdulla
- Page 96 and 97: etrafındakilere; “Hamza nerededi
- Page 98 and 99: çarpışıyor, diğer taraftan da
- Page 100 and 101: Beşincisi on dört yerinden yarala
- Page 102 and 103: Amir’in kazdığı derin çukura
- Page 104 and 105: “Mü’minlerden öyle yiğitler
- Page 106 and 107: aşladı. Vura vura İbn-i Kamia’
- Page 108 and 109: Koşup çocuğa baktım. Hubeyb , g
- Page 112 and 113: olmuştu. Bu vuruş esnasında, sev
- Page 114 and 115: ordu halinde getirmiş bulunuyorum.
- Page 116 and 117: Amr, bütün teklifleri ret etti. V
- Page 118 and 119: Yahudiler, derhal yirmi deve yükü
- Page 120 and 121: ara, müşrik ordusunun kumandanı
- Page 122 and 123: Hazret-i Sa’d bin Mu’az hükmü
- Page 124 and 125: Hicretten bu yana, doğup büyüdü
- Page 126 and 127: Eshab-ı kiram; kana kana su içtil
- Page 128 and 129: İslâm ordusunun, gece-gündüz sa
- Page 130 and 131: nimetini ve yardımlarını tamamla
- Page 132 and 133: ize geleceğini müjdelediği peyga
- Page 134 and 135: mektubunu okudu: “Onun için, bir
- Page 136 and 137: in Ebi Beltea , yolda bunlara Müsl
- Page 138 and 139: Onlar bu hazırlıkları yaparken,
- Page 140 and 141: vurdu. Kahraman Amir anında kalkan
- Page 142 and 143: geçen ganimetin, haddi hesabı yok
- Page 144 and 145: ki, biz antlaşmaya bağlı kaldık
- Page 146 and 147: Âlemlere rahmet olarak gönderilen
- Page 148 and 149: etmeyiniz. Ahde vefasızlık göste
- Page 150 and 151: Âlemlerin efendisinin mübarek eli
- Page 152 and 153: esirgiyorsun?” diyerek hayretini
- Page 154 and 155: çok merak ediyor, diğerlerinden f
- Page 156 and 157: Sevgili Peygamberimiz, peygamberli
- Page 158 and 159: Merhamet deryası olan Sevgili Peyg
- Page 160 and 161:
yerdir. Kimse bu sudan içmesin ve
- Page 162 and 163:
“Peygamber aleyhisselam, Veda hac
- Page 164 and 165:
hafifçe dövüp sakındırabilirsi
- Page 166 and 167:
ulunan sahabiler; “Biz de, şimdi
- Page 168 and 169:
“Dünya malı ile gitmek istemem!
- Page 170 and 171:
ve gönülleri yaralayan bir sesle;
- Page 172 and 173:
Peygamberimizin vefatından hemen s
- Page 174 and 175:
İkisi de, Cennettedir. Yalandan sa
- Page 176 and 177:
Bunun için, İmam-ı Nevevi hazret
- Page 178 and 179:
şekilde, Resulullah efendimize, ha
- Page 180 and 181:
ala alihi ve sahbihi ecmain”, “
- Page 182 and 183:
ziyadelesiyle kötüleşir. Meşakk
- Page 184 and 185:
unlar, ona hizmetçi oldu ve hazret
- Page 186 and 187:
Ebü’l-As, önce iman etmedi. Bed
- Page 188 and 189:
unlar için, Cennetler hazırladı.
- Page 190 and 191:
Peygamber efendimizin tevazu haslet
- Page 192 and 193:
Peygamberimizden bir şey istenildi
- Page 194 and 195:
elbise giydiği de olurdu. Cuma ve
- Page 196 and 197:
Nesep ve sebep bakımından, yani k
- Page 198 and 199:
Hazreti Peygamber, ancak yapılan i
- Page 200 and 201:
Gümüş gibi görünürdü, ayân.
- Page 202 and 203:
Uzun kimseyle yürüseydi.Ne kadar,
- Page 204 and 205:
“Dördüncüsünü de kabul ettim
- Page 206 and 207:
* * *Resulullah efendimiz hicret s
- Page 208 and 209:
Haris bin Ebi Dırar, Bedir savaş
- Page 210 and 211:
Acem padişahı Hüsrev’den Medin
- Page 212 and 213:
Resulullahın Peygamberliğinin ilk
- Page 214 and 215:
mübarek eline verdiler. Resulullah
- Page 216 and 217:
Resulullahın en büyük mucizesiRe
- Page 218 and 219:
sever.Ya Ali! Bahilde, cimride üç
- Page 220 and 221:
afve vel âfiyete fiddînî veddün
- Page 222 and 223:
yapın!" buyurdu.Yani tecribeyi, fe
- Page 224 and 225:
olan bir mal veya köle değil, hak
- Page 226 and 227:
Resulullah efendimiz ticari bir mal
- Page 228 and 229:
zulüm ile hareket edenlerdir. Üç
- Page 230 and 231:
ki, mahşerde yolun aydınlık olsu
- Page 232 and 233:
yumuşak idi. Mübarek teni miskten
- Page 234 and 235:
“Kişi sevdiği ile beraberdir”
- Page 236 and 237:
Allahın emir ve yasaklarının hep
- Page 238 and 239:
ismi vardır. Bunların içinden te
- Page 240 and 241:
Peygamberimiz, namazın sonunda, ü
- Page 242 and 243:
iki ölçeği, tüylü bir örtüs
- Page 244 and 245:
Hz.Hanzala bin Hızyem “Peygamber
- Page 246 and 247:
Peygamber efendimizin ve Ev halkın
- Page 248 and 249:
çok yisin!.” buyurmuştur. Önce
- Page 250 and 251:
ayağının altında dürülürdü!
- Page 252 and 253:
taktı. Bunu görünce, “Niçin s
- Page 254 and 255:
Halife Abdulmelik’in, Peygamberim
- Page 256 and 257:
“Hastalıkların başı, çok yim
- Page 258 and 259:
Sonsuz derdden sakınmalı; hattâ,
- Page 260:
Târîhde hep böyle oldu; küfrde