12.07.2015 Views

bülten 67 (pdf) - Bilim ve Sanat Vakfı

bülten 67 (pdf) - Bilim ve Sanat Vakfı

bülten 67 (pdf) - Bilim ve Sanat Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMBÜLTEN’DENBÜLTENMay›s-A¤ustos 2008Y›l 19 Say› <strong>67</strong>Yay›n Kurulu Ali Pulcu, Faruk Deniz,Mustafa Demiray, Salih Pulcu,F. Samime ‹nceo¤lu, Nermin TenekeciBask› Elma Bas›mBask› Tarihi Ekim 2008Vefa Cad. No. 35 34134 Vefa ‹stanbulTel: 0212. 528 22 22 pbxFaks 0212. 513 32 20e-posta bsv@bisav.org.trwww.bisav.org.trÜcretsizdir. Dört ayda bir yay›nlan›r.Kaynak gösterilerek al›nt› yap›labilir.Yay›nlanan yaz›lar›n sorumlulu¤u yazar›na aittir.‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E RBSV HAVAD‹S 2BSV 2008 Yaz Seminerleri 5K AM Küresel Araflt›rmalar Merkezi 17MOLA Belcanto / ‹lhan Berk 25MAM Medeniyet Araflt›rmalar› Merkezi 26MOLA Belcanto / ‹lhan Berk 40SAM <strong>Sanat</strong> Araflt›rmalar› Merkezi 41MOLA Belcanto / ‹lhan Berk 50TAM Türkiye Araflt›rmalar› Merkezi 51SEYRÜSEFER Afro-Arap Bir Sentez: Sudan/ Serhat Orakç› 85MESNEV‹ Susuz birisinin duvar›n üstünden ›rma¤atafl, topaç atmas› 90MECMUAKevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema Ailesi / Zeynep Altuntafl 92“Kufl uçsa gölge kal›r” der flair Gülten Ak›n, kitab›n›n ad›n› tafl›yanbir m›sras›nda. Bu y›l da, art›k geleneksel hale gelen çeflitli faaliyetlerimizle,reha<strong>ve</strong>t sözcü¤üyle özdefllefltirilen yaz günlerini dima¤lardabir iz b›rakarak, “gölge ederek” geçirmeye gayret ettik. Notlar serisindenç›kan dört farkl› çal›flma, TAL‹D dergisinin “Türk SosyolojiTarihi” say›s› <strong>ve</strong> uluslararas› “Klasi¤i Yeniden Düflünmek” sempozyumununüçüncü kitab› ‹slâm <strong>ve</strong> Klasik bu u¤rafl›m›z›n yay›nlanm›flörnekleri aras›nda yer buldu.Merkeze insan› koyan, onun merak duygusunu, anlama iste¤ini canl›tutan, anlam-de¤er dünyas›na yat›r›m yapan giriflimlerin at›l kalmayaca¤›aflikâr. Bu derinlikte kavranan <strong>ve</strong> bu sorumlulukla üretilenbilgilerle siyasetinden ekonomisine, tarihinden kültürüne istikrarl›bir toplumun geliflebilece¤ine inan›yor, bu do¤rultuda mütevaz›ad›mlar atmaya çabal›yoruz.Büyük ekonomilerin, y›k›lmaz zannedilen kalelerin çalkaland›¤› <strong>ve</strong>gündemin reklam panolar› gibi de¤ifli<strong>ve</strong>rdi¤i dünyam›zda, en sahici<strong>ve</strong> en kal›c› taraf›m›za at›lan bu mütevaz› ad›mlar Güz <strong>ve</strong> K›fl dönemietkinliklerimizle de devam edecek.Bülten’in bir önceki say›s›nda <strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf›’n›n, çaba <strong>ve</strong> ilgisinibir üni<strong>ve</strong>rsite kurarak taçland›raca¤›n› duyurmufl, ‹stanbul fiehirÜni<strong>ve</strong>rsitesi’nin farkl› nitelikteki her tür metodik <strong>ve</strong> teorik aç›l›-ma öncülük etmeyi hedefledi¤inden bahsetmifltik. Bu y›lki yaz seminerlerimizide Türkiye’nin önemli meselelerinden biri olan üni<strong>ve</strong>rsitekonusuna ay›rd›k <strong>ve</strong> sekiz ayr› oturumda felsefesinden mimarisineüni<strong>ve</strong>rsiteyi tart›flt›k.Her y›l düzenledi¤imiz ö¤renci <strong>ve</strong> ihtisas sempozyumlar›nda sunulantebli¤lere ay›rd›¤›m›z Mecmua bölümünde, bu say› Zeynep Altuntafl’›n“Kevâkibîzâdeler: Osmanl›larda Bir Ulema Ailesi” bafll›kl› makalesineyer <strong>ve</strong>rdik.‹lerleyen sayfalarda, Yuvarlak Masa toplant›lar›, ihtisas <strong>ve</strong> atölyegruplar›nda ele ald›¤›m›z meselelerin dökümüne ulaflabilir, Mola’lardabu yaz kaybetti¤imiz ‹lhan Berk’in dizeleriyle soluklanabilirsiniz.Hay›rda kal›n!1


BSVHAVAD‹SBSV Notlar 10 <strong>ve</strong> 11 ç›kt›<strong>Sanat</strong> Araflt›rmalar› Merkezi (SAM)’ninhaz›rlad›¤› Notlar 10 <strong>ve</strong> 11 yay›nland›.Notlar’dan ilki, Türk Edebiyat›’n›n Bat›-l›laflmas›: Orhan Okay bafll›¤›n› tafl›yor.Bu kitapç›k, SAM’›n “K›rkambar” toplant›lar›<strong>ve</strong>silesiyle Orhan Okay’la 2005y›l›nda yapt›¤› bir söylefliyi içeriyor.On birinci Notlar’da ise 2006 y›l›ndagerçeklefltirilen “Eski Türk Edebiyat›Toplant›lar›”n›n bir <strong>ve</strong>rimi olarak ÖmerZülfe, Murat Kara<strong>ve</strong>lio¤lu, Fatma Melihafien <strong>ve</strong> Reyhan Çorak’›n, Osmanl›baflkentleri Edirne, Bursa <strong>ve</strong> ‹stanbuleksenindeki 15. <strong>ve</strong> 16. yüzy›l divan fliirleriniinceleyen makaleleri yer al›yor.Kitap盤›n bafll›¤›, Eski Türk Edebiyat›Toplant›lar›: 15. <strong>ve</strong> 16. Yüzy›l Divanlar›ndaEdirne, Bursa <strong>ve</strong> ‹stanbul.‹ki ÖdülHayal Perdesi Sinema Toplulu-¤u’nun gerçeklefltirdi¤i filmlerdenikisi Marmara ‹letiflim 10.K›sa Film Yar›flmas›’nda ödülkazand›. Yaklafl›k 100 filminkat›ld›¤› festivalde k›sa kurmacadal›nda Eski Kazan’la En ‹yi Senaryo, “En ‹yi ‹stanbul Belgeseli” dal›ndaGeri Dönüflüm’le Jüri Özel Ödülü’ne hak kazan›ld›. Ayr›ca Geri Dönüflüm belgeseli,2008 Temmuz ay›nda gerçeklefltirilen, Mecid Mecidi, Coen Kardefller<strong>ve</strong> Paul Thomas Anderson gibi ünlü yönetmenlerin filmleriyle kat›ld›klar› 11.Uluslararas› Shanghai Film Festivali’nde genel programa seçildi.Yaz seminerleri sona erdi2008 Yaz seminerleri 30 Haziran-5Temmuz tarihleri aras›ndagerçekleflti. Üni<strong>ve</strong>rsite temas› etraf›ndadevam eden seminerlerboyunca, ‹hsan Fazl›o¤lu, ‹brahimfiirin, Ahmet Y›lmaz, CoflkunÇak›r, Süleyman S. Ö¤ün, ‹shakArslan, Savafl Barkçin <strong>ve</strong>Mustafa Özel birer sunum yapt›.Yaz seminerleri geleneksel Sapancagezisiyle son buldu.BSV Notlar 12 <strong>ve</strong> 13 ç›kt›BSV Notlar serisinin on ikincisi “Kurtuluflun‹ki Yüzü: Hakikat <strong>ve</strong> Siyaset/ 350.Ölüm Y›ldönümünde Katip Çelebi”bafll›¤› ile yay›nland›. Kitapç›kta, KatipÇelebi’nin 350. ölüm y›ldönümü nedeniyle,17 Kas›m 2007 tarihinde TürkiyeAraflt›rmalar› Merkezi (TAM)’nin düzenledi¤ipanelin tebli¤ özetleri yer al›-yor. Oturum baflkanl›¤›n› ‹hsan Fazl›-o¤lu’nun yürüttü¤ü panele, Fikret Sar›-cao¤lu, Eflref Altafl <strong>ve</strong> Emrullah Bulutkonuflmac› olarak kat›lm›fllard›.On üçüncü Notlar, Osmanl› ‹lmiyesibafll›¤›n› tafl›yor. Kitapç›kta, TAM bünyesindegerçeklefltirilen <strong>ve</strong> Osmanl› ilmiyesininyap›s›n›, iflleyiflini konu edinenalt› toplant›n›n dökümleri bulunuyor.3


4BSVHAVAD‹Sfiakir Kocabafl web sitesi aç›ld›19 A¤ustos 2006 y›l›nda aram›zdan ayr›lan Doç.Dr. fiakir Kocabafl, ölümünün ikinci y›ldönümündedostlar› <strong>ve</strong> ö¤rencileri taraf›ndanEyüp’teki kabri bafl›nda an›ld›.Ayn› zamanda, ö¤rencileri Hocalar›n›n an›s›nabir web sitesi haz›rlad›. Doç. Dr. Kocabafl’›n yay›nlananlard›fl›nda tamamlanmam›fl eserlerinin,özel belgelerinin, kavram çal›flmalar›n›n,ders notlar›n›n, çizimlerinin <strong>ve</strong> di¤er çal›flmalar›n›npaylafl›ma aç›ld›¤› siteye www.sakirkocabas.comadresinden eriflilebilir.<strong>Bilim</strong> Tarihi Okuma Grubu<strong>Bilim</strong> Felsefesi Okuma Grubu, 2008 Bahar döneminde2. kademeyi tamamlayan <strong>ve</strong> ö¤renci sempozyumundatebli¤ sunan kat›l›mc›larla yap›ld›.‹shak Arslan’›n nezaretinde 15 günde bir toplanangrubun amac›, <strong>Bilim</strong> felsefesinin 19. yüzy›ldan 20.yüzy›la geçifl sürecinde do¤a bilimlerinde yaflananola¤anüstü geliflmelere paralel olarak geçirdi¤idönüflümün anlafl›lmas›yd›. Bu amaç çerçe<strong>ve</strong>sindeseçilen metinler ›fl›¤›nda bilimin <strong>ve</strong> bilim felsefesininpozitivist karakterini aflama aflama yitirmesi <strong>ve</strong>giderek olas›l›kç›, ço¤ulcu bir yap›ya dönüflmesininnedenleri tart›fl›ld›.5. <strong>ve</strong> 6. dönem Osmanl›ca seminerleritamamland›TAM’›n düzenledi¤i Osmanl›ca seminerlerinin 5.dönemi, toplam 178 kifliden oluflan dokuz gruplaMay›s-Temmuz aylar› aras›nda tamamland›. Yazaylar›nda ‹stanbul’a gelenlerin hedeflendi¤i 6. dönemh›zland›r›lm›fl Osmanl›ca seminerleri ise, toplam 70kiflilik dört grup ile A¤ustos sonuna kadar alt› haftadevam etti.TAL‹D’in 11. say›s› ç›kt›Türkiye Araflt›rmalar›Literatür Dergisi(TAL‹D)’nin 11. say›-s› “Türk SosyolojiTarihi” bafll›¤›yla yay›mland›.Türkiye’desosyoloji <strong>ve</strong> alt dallar›,kuram <strong>ve</strong> metodolojitart›flmalar›,Türk sosyolojisindemodernleflme bat›l›-laflma <strong>ve</strong> küreselleflmetart›flmalar›, sosyolojitarihleri <strong>ve</strong> ders kitaplar› gibi konular›ngöze çarpt›¤› bu say›da, Bahattin Akflit, KorkutTuna <strong>ve</strong> Nükhet Sirmen’le yap›lm›fl söyleflileryer al›yor.


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹Felsefî Aç›dan ‹yi’ye E¤itmekDo¤ru’yu Ö¤retmek‹hsan Fazl›o¤lu30 Haziran 2008De¤erlendirme: N e r m i n T e n e k e c iÜni<strong>ve</strong>rsite temas› etraf›nda, 30 Haziran - 5 Temmuztarihleri aras›nda <strong>ve</strong>rilen Yaz seminerlerininilkini ‹hsan Fazl›o¤lu sundu. Fazl›o¤lu “Felsefî Aç›-dan ‹yi’ye E¤itmek Do¤ru’yu Ö¤retmek” bafll›kl›konuflmas›nda üç kavram üzerinde durdu: terbiye(e¤itim), talim (ö¤retim) <strong>ve</strong> tedib (edep). Kavramlar›nklasik kültürümüzdeki tarihî sürecine de¤indi<strong>ve</strong> konuyla ilgili felsefî analizlerde bulundu.K›saca, -pedagojik ayr›mlar etraf›nda- terbiyeyidavran›flta, talimi bilgide ortaya ç›kan bir süreçolarak de¤erlendiren, edebi ise ikisinin terkibi,davranmas›n› <strong>ve</strong> düflünmesini bilmek olarak tan›mlayanFazl›o¤lu, sunumunda özetle flu görüfllereyer <strong>ve</strong>rdi:‹nsan esas itibariyle iki katmanl› bir varl›kt›r; bir tabiat›n<strong>ve</strong> bir hayat›n içine do¤ar. Akil bali¤ oldu-¤unda bir kiflilik gelifltirir. Talim, terbiye <strong>ve</strong> edep buiki katmana dayan›r. Tabiat, bütün canl›larla ortakolan bir yap›, hayat ise sadece insan türüne ait, fizi-¤e dayal› ama fizi¤in de üstünde bir varl›k alan›d›r;do¤as› gere¤i toplumsald›r. Dolay›s›yla insan modernfelsefenin iddia etti¤inin aksine, bireysel de¤iltoplumsal bir varl›kt›r; bireysellik bir idrak sürecindeortaya ç›kar. Terbiye, talim <strong>ve</strong> tedib bu insanlaflmasürecidir.<strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf›2008 Yaz Seminerleri“ÜN‹VERS‹TE”Felsefî Aç›dan ‹yi’ye E¤itmek Do¤ru’yu Ö¤retmekE¤itimde Postmodern Masallar‹hsan Fazl›o¤lu30 Haziran 2008Bekir Gür30 Haziran 2008Üni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> Sosyal <strong>Bilim</strong> Sorunlar›‹brahim fiirin—1930-40’lar Deneyimi— 1 Temmuz 2008Bir Kampus ‹nfla Etmek: Bir Yap› Bir MimarAhmet Y›lmaz1 Temmuz 2008Film Gösterimi: “Çit” 1 Temmuz 2008Yön: Philip Noyce, 2002, Avustralya, 94’Darülfünundan Üni<strong>ve</strong>rsiteyeCoflkun Çak›rTürk Yüksekö¤renim Tecrübesi 2 Temmuz 2008Film Gösterimi “Hiç Eksiksiz” 2 Temmuz 2008Yön: Yimou Zhang, 1999, Çin, 106’Üni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> Elefltirel DüflünceÜni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> <strong>Bilim</strong>Süleyman Seyfi Ö¤ün3 Temmuz 2008‹shak Arslan3 Temmuz 2008Film Gösterimi “Büyük Yolculuk” 3 Temmuz 2008Yön: ‹smail Faruki, 2003, Fr.-Fas, 108’Liderler <strong>ve</strong> TakipçileriDe¤erlendirmeSavafl Barkçin4 Temmuz 2008Mustafa Özel4 Temmuz 2008Geleneksel Sapanca Gezisi 5 Temmuz 20085


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹Fazl›o¤lu, konuflmas›nda terbiye,talim <strong>ve</strong> tedib kavramlar›n›n klasikkültürümüzdeki tarihî sürecinede¤indi <strong>ve</strong> konuyla ilgilifelsefî analizlerde bulundu.Terbiye nedensiz bir ö¤retimdir, organik <strong>ve</strong> bütüncüldür.Ait oldu¤umuz kültüre <strong>ve</strong> alt kültürlere görede¤ifliklikler gösterir. Toplumsal hayat›n kurgusuo kadar karmafl›kt›r ki her yerin (ev, ifl, okul, siyasetortam› vs.) kendine ait bir anlam dünyas› vard›r.Terbiye, insan› do¤du¤u toplumun anlam <strong>ve</strong> de¤erdünyas›na, eflyayla temas kurma biçimine göre‘e¤ip büker’, ‘yontar’. Nedensiz oldu¤u için, terbiyedeesas olan ‘örnek’ olmakt›r; bir rehber, bir örnekflahsiyet ister.Sonuçta terbiye toplumdaki davran›fl süreklili¤inisa¤lar. ‹nsanlaflma sürecinde kültürün eflyayla ifltutma, temas kurma tavr›n›/tarz›n› belirler. Bu aç›-dan ithal <strong>ve</strong> geliflmifl kültür diye bir ayr›m yoktur;elli kiflilik bir kabile kültüründe de bir terbiye sürecivard›r.Talim, ad› üzerinde “bilgi <strong>ve</strong>rme” iflidir. Akla dayal›bir süreç oldu¤u için nedenlidir. Terbiyede bir kültürüniyi <strong>ve</strong> kötü yanlar› gösterilir, talimde ise eflyan›ndo¤ru <strong>ve</strong> yanl›fl taraflar› ö¤retilir. Düflünceyle,ak›lla iliflkin oldu¤u için örnek istemez. Terbiyetüm hayata yay›lan <strong>ve</strong> yolda, otobüste, ailede… kazan›lanbir süreç iken, talim tarih boyunca hep biryer (mescit, mektep, medrese, okul vs.) <strong>ve</strong> de¤iflikörgütlenmeler gerektirmifltir. Toplumlar›n davran›flsüreklili¤ini terbiye, düflünce süreklili¤ini ise talimsa¤lar. Terbiye, yaz›l› bir metin gerektirmezken,talim metin esasl›d›r; kolektif haf›zan›n bellenmesi<strong>ve</strong> bireylere yetenekleri oran›nda aktar›lmas›d›rçünkü. Bir kolektif haf›za ne kadar geliflmiflse, okültüre mensup bireylerin ö¤retimi de o kadar geliflmifltir.Bu nedenle bütün kültürler kütüphane sahibiolmakla övünür.Tedib (edep) ise, terbiye <strong>ve</strong> talimin (davran›fl <strong>ve</strong> düflüncenin)birleflimidir. Birçok anlam› olmas›nara¤men, en temelde insan›n ‘iyi’ ad›na benimsedi-¤i fleylerin toplam›d›r. Latinceye ‘hümanizm’ olarakçevrilmifltir: insan bilimleri. Bu nedenle estetikbir karakteri vard›r <strong>ve</strong> estetik biliminin (tamam›n›nözdefli de¤ilse de) bir tür karfl›l›¤›d›r. ‹yi <strong>ve</strong> do¤ru,davran›fl <strong>ve</strong> düflünceye yans›t›lamazsa edep gerçekleflmez.Terbiyedeki ‘iyi’ye <strong>ve</strong> talimdeki ‘do¤ru’ya,edepte ‘güzel’ karfl›l›k gelir.Gelene¤imizde hemen her fleyin bir âdâb› vard›r.Nefsin âdâb› ahlâk, akl›n âdâb› mant›k, dilin âdâb›ise en uygun tarzda konuflmakt›r; dil <strong>ve</strong> edebiyat bilimlerinibilmektir. Nitekim edebiyat ilmi (ilm-iedeb) klasik gelenekte dil bilimlerinden bafllar,çünkü konuflma esas al›n›r. Edep üst bir sistemdir<strong>ve</strong> büyük oranda flehir kültüründe ortaya ç›kar.Kültürümüzde terbiyenin nihai amac› kalb-i selim,talimin amac› akl-› selim, tedibin amac› ise zevk-iselim bir insan yaratmakt›r. Bu üç selim sahibinde,bunlar meleke halini alm›flt›r.Fazl›o¤lu konuflmas›n›n son bölümünde, terbiye,talim <strong>ve</strong> edeple ba¤lant›l› olarak tefekkür kavram›-na yer <strong>ve</strong>rdi:‹nsanlar büyük oranda toplumun kendisine <strong>ve</strong>rdi¤iterbiye, e¤itim <strong>ve</strong> edeple s›n›rl›d›r. Bu çerçe<strong>ve</strong>nind›fl›na ç›kanlar hakiki manada ‘kifli’ olmufl, bireyselleflmifl,‘o’ haline gelmifllerdir. Bu kifliler (beflerîmanada peygamberler, sanatç›lar, din adamlar›,bilginler, filozoflar vs.) toplumsal davran›fl kal›plar›n›<strong>ve</strong> siyasal yap›y› dönüfltürebilirler. Toplumdakiyap›n›n kendisinden öte, bu yap›y› infla eden süreçlemücadele ederler <strong>ve</strong> entelektüel manada çat›flmabafllat›rlar. Yarat›c› insanlard›r. Düflünceyi de¤ildüflünmeyi bilirler; tefekkür ederler. En önemli6


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹özellikleri ‘özgü<strong>ve</strong>n’dir; ancak kendine gü<strong>ve</strong>nen insankendisini feda eder.Yarat›c› insan›n bir okulu yoktur; kifli <strong>ve</strong> kurumlarcaözel olarak yetifltirilmez. Terbiyesi, talimi <strong>ve</strong> edebigüçlü olan kültürlerin do¤al sonucu olarak ortayaç›karlar. Bu nedenle Avrupa’da dahiler 17. yüzy›ldaço¤alm›fl, ancak bu y›llarda neflvünema bulacaklar›geliflmifl bir yap›ya kavuflmufllard›r.Eski bir sözdür: “As›l, ancak farkl› olana tahammülederse asaletini korur.” Bu aç›dan ‘ayr›kotlar›’ muhafazaedilmelidir. Ne var ki bu da tamamen o kültürünörgütlenme biçimiyle alakal›d›r. Örne¤in Nazikültürü <strong>ve</strong>ya bizde Cumhuriyet kültürü buna tahammülkârde¤ildir.E¤itimde Postmodern MasallarBekir Gür30 Haziran 2008De¤erlendirme: Zülfikar KürümYaz seminerleri çerçe<strong>ve</strong>sinde Bekir Gür “E¤itimdePostmodern Masallar” bafll›kl› bir seminer sundu.Konunun “E¤itimde Neo-Liberal Masallar” diye de-¤ifltirilmesinin daha do¤ru olaca¤›n› vurgulayaraksöze bafllayan Gür, e¤itimde neo-liberalizmi “e¤itimdeserbest piyasa mekanizmas›n›n uygulanmas›d›r”fleklinde tan›mlad› <strong>ve</strong> Amerika’daki e¤itimsisteminden örneklerle, bu ülkedeki e¤itim sistemindeneo-liberal politikan›n uygulanmas› s›ras›nda<strong>ve</strong> sonras›ndaki aksakl›klar›, yanl›fll›klar› istatistiklerleanlatt›.Amerika’da e¤itim sorunlar›na getirilen neo-liberalçözüm önerilerini “masal” olarak niteleyen BekirGür, okullardaki okuma-yazma yafl› <strong>ve</strong> oran›nadair istatistiklerin bu neo-liberal çözüm politikalar›ylabirlikte olumlu manada de¤iflmedi¤ini, sabitkald›¤›n› vurgulad›. Neo-liberal politikalarla birliktesadece e¤itime ayr›lan bütçe masraflar›n›n artt›-¤›ndan, fakat bunun yan›nda e¤itim kalitesinin <strong>ve</strong>yayg›nl›¤›n›n ayr›lan bütçeyle paralel bir seyir izlemedi¤indenhareketle Gür, Amerika’da uygulanan<strong>ve</strong> ifllerli¤inin olmad›¤› ispatlanan bu sisteminTürkiye’de de uygulanmak istendi¤ini hat›rlatt›.Konuflmas›n›n temel amac›n›n ülkemizde uygulanmakistenen, hatta k›smen uygulanan serbestpiyasa mant›kl› e¤itim sisteminin bir ifle yaramayaca¤›n›nanlafl›lmas›na bir katk› oldu¤unu söyleyenGür, ö¤renci <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>linin bir ‘müflteri’ gibi düflünülmesinin,okulu “hizmet <strong>ve</strong>ren bir ticarethane”, ö¤renciyide “bu hizmeti alan bir müflteri” gibi görüp“makbuz keserek” e¤itim <strong>ve</strong>rme fikrinin e¤itim sistemimizenefes ald›rmas›n›n mümkün olmad›¤›n›belirtti.ODTÜ Matematik Ö¤retmenli¤i mezunu olan BekirGür Florida State Uni<strong>ve</strong>rsity’de Ö¤retim Teknolojisiüzerine yüksek lisans yapt›. Utah State Uni<strong>ve</strong>rsity’dedoktoras›n› tamamlayan Gür, e¤itim üzerineçal›flmalar yapmakta.7


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹fiirin, 1930-40’l› y›llardaüni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> sosyalbilimlere bak›ld›¤›nda,günümüzdeki problemleride anlamland›racak tasfiyehareketlerine dikkat çekti.Üni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong>Sosyal <strong>Bilim</strong> Sorunlar›-1930-40’lar Deneyimi-‹brahim fiirin1 Temmuz 2008De¤erlendirme: Mustafa Öztürk<strong>Bilim</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf›’n›n düzenledi¤i Yaz Seminerlerikapsam›nda “Üni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> Sosyal <strong>Bilim</strong> Sorunlar›–1930-1940’lar Deneyimi–” adl› sunumuyla ‹brahimfiirin, Türkiye’deki sosyal bilim sorunlar›n› geniflolarak ele ald›. Türk tarihi <strong>ve</strong> gelene¤indeki tasfiyehareketlerinden yola ç›karak, 1930-40’lardakiüni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> sosyal bilim konular›ndaki geliflmelerlebirlikte günümüzdeki Üni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> sosyal bilimsorununu bir temele oturtmaya çal›flt›.fiirin, 1930-40’l› y›llarda üni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> sosyal bilimlerebak›ld›¤›nda, günümüzdeki problemleri anlamland›rabilecekönemli üç tasfiye hareketininvarl›¤›na dikkat çekerek sözlerine bafllad›: Bu tasfiyehareketlerinden birincisi, Tanzimat’la birliktemedreselerin yerini alan Dârülfünun’un 1933 Üni<strong>ve</strong>rsiteReformu’yla birlikte tasfiyesi; ikincisi, bu reformdaöncü rolü oynayan, dönemin kar›fl›k atmosferindeAlmanya’da bar›namam›fl <strong>ve</strong> reformugerçeklefltirmek için Türkiye’ye gelmifl bulunan YahudiAlman akademisyenlerin Türkiye’deki flartlar›nzorlamas›yla birlikte ülkeden ayr›lmas›; üçüncüsü,yine bu dönemde Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi Dil Tarih<strong>ve</strong> Co¤rafya Fakültesi’ndeki tasfiye hareketi olarakkarfl›m›za ç›kmaktad›r.fiirin, bu üç tasfiye hareketinde etkili olan sebeplerin,(1) devletin/yeni rejimin propagandas› s›ras›ndaDârülfünun’un tasfiyesinde çekinik kalmas›,devrimleri desteklememesi <strong>ve</strong> (2) üni<strong>ve</strong>rsite hocalar›n›nkendi aralar›ndaki çekiflmelerin ön planaç›kmas› oldu¤unu belirterek, tasfiye hareketininCumhuriyet’e has bir durum olup olmad›¤› sorusuylakonuya farkl› bir boyut kazand›rd›: “1930’lardabafllayan bu tasfiye hareketi Cumhuriyet’e hasbir durum mu? Selçuklularda <strong>ve</strong> Osmanl›larda böylebir tasfiye gelene¤inden bahsedilebilir mi?”“1930-40’lar ars›ndaki geliflmeleri anlamak için tarihedönüp ‹slâm dünyas›ndaki ilk medreselerinneden kuruldu¤unun araflt›r›lmas› gerekmektedir.”Bu ba¤lamda Selçuklu <strong>ve</strong>ziri Nizamülmük’ün açt›¤›“Nizamiye Medreseleri”nin kurulma nedenini sorgulayan‹brahim fiirin, 11. yüzy›la gelinceye kadartoplumda bilgiyi üreten iki kesimin varl›¤›ndanbahsetti: Ulema <strong>ve</strong> kâtipler.“Ulema s›n›f›n›n o dönemde devletle herhangi birba¤› yoktu. Bu kesim ekonomik anlamda özgürlü¤üelinde bulunduruyordu. Bu da onlara rahat hareketetme imkân› <strong>ve</strong>riyordu. Ama Nizamiye Medreselerikurulunca bu kesim, devlet taraf›ndan kontrol edilirhale geldi <strong>ve</strong> devletin ideolojik bir ayg›t›na dönüfltü.Nitekim daha sonra bu medreseler fiiili¤ekarfl› propaganda yaparak Sünni ‹slâm’› desteklemeyebafllad›lar.”Osmanl›’n›n da bu mirastan pay ald›¤›n› belirtenfiirin, Fatih döneminde devletten ‹mparatorlu¤ageçifl sürecinde, medreseler bünyesinde Gazâlî gelene¤iyle‹bn Rüfld gelene¤inin tart›fl›lmas›na <strong>ve</strong>‹bn Rüfld gelene¤inin tasfiye edilmesine ek olarak,dönemin önemli ilim adamlar›ndan biri olan MollaLütfü’nün de medreseden tasfiye edildi¤ini belirtti.8


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹Tanzimat dönemine gelindi¤inde medreselerin yerini,Dârülfünun’lar›n ald›¤›n› söyleyen fiirin, Cumhuriyetdöneminde bu kurumun tasfiye edilmesiningerisinde yatan nedenleri aç›klamaya çal›flt›.Ona göre, gerek Tanzimat döneminde tasfiye edilenmedreseler, gerekse de Cumhuriyet dönemindetasfiye edilen Dârülfünun bilim ad›na de¤il, politikç›karlar ad›na tasfiye edilmifllerdi.Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yap›lan her darbedensonra ilk elden geçirilen kurumun üni<strong>ve</strong>rsiteleroldu¤unu <strong>ve</strong> yap›lan müdahaleler neticesinde birçoktasfiye hareketinin vuku buldu¤unu söyleyenfiirin, bu durumun üni<strong>ve</strong>rsitelerde <strong>ve</strong> sosyal bilimlerdeyol açt›¤› problemleri sorgulad›: “Üni<strong>ve</strong>rsitelerinkadrolar› her müdahalenin ard›ndan budan›-yor. Sosyal bilim denilen fley bir gelenekle, bir birikimlebirlikte oluflur. Bu tür tasfiyeler ise bu birikimlebirlikte gelene¤i de yok ediyor.”‹brahim fiirin, devletin ideolojik ayg›t›na dönüflenkurumlar›n kendi bünyelerindeki problemlerdende bahsetti. Bu noktada ön plana ç›kan problemin,üni<strong>ve</strong>rsiteler bünyesindeki ç›kar çat›flmalar› oldu-¤unu belirtti.Sosyal bilimde özgür olman›n <strong>ve</strong> elefltirel olman›nen önemli flartlar oldu¤unu belirttikten <strong>ve</strong> Türkiye’dekisosyal bilimlerin ideolojik bir misyonla yüklüoldu¤unu ifade ettikten sonra sözlerini flu flekildenoktalad›:“Bizde bir düflünme gelene¤inin, bir birikimin olmamas›n›nnedenini kendi tarihimizde arad›¤›m›zdaciddi bir tasfiye hareketiyle karfl›lafl›yoruz. Devletinsiyasî erkinin bunu yapt›¤›n›, soysal bilimcilerinkendi içinde bunu yapt›¤›n› <strong>ve</strong> bir sosyal bilimlerigelifltiremedi¤imizi görüyoruz.”Bir Kampus ‹nfla Etmek:Bir Yap› Bir MimarAhmet Y›lmaz1 Temmuz 2008De¤erlendirme: Nermin TenekeciBir flehiriçi üni<strong>ve</strong>rsitesinde, üstelik flehrin ‘varofl’tabir edilen bölgelerinde, kampus planlamas› nas›lyap›l›r?Yaz seminerlerinin üçüncü konu¤u mimar AhmetY›lmaz, sunumunda bu soruya cevap arad›. Tasar›m<strong>ve</strong> proje ekibinde yer ald›¤›, uygulama <strong>ve</strong> flantiyeifllerini yürüttü¤ü Bilgi Üni<strong>ve</strong>rsitesi’nin Kufltepe<strong>ve</strong> Dolapdere kampuslar›yla ilgili deneyimlerini buminvalde dinleyicilerle paylaflt›.‹fllerin, “haydi bir kampus tasarlayal›m” fleklindeyürümedi¤ini, proje <strong>ve</strong> planlaman›n, yönetimin,Bilgi Üni<strong>ve</strong>rsitesi’ni bir flehir üni<strong>ve</strong>rsitesi yapma arzusuylaörtüflür vaziyette <strong>ve</strong> eldeki imkânlar dahilindeilerledi¤ini kaydetti.Buna göre, üni<strong>ve</strong>rsite heyetinin kendi politikalar›etraf›nda belirledi¤i Kufltepe <strong>ve</strong> Dolapdere’dekimevcut at›l yap›lar, proje <strong>ve</strong> iflçili¤in iç içe geçti¤idar zamanlarda <strong>ve</strong> s›k›fl›k alanlarda, h›zl›ca üni<strong>ve</strong>rsiteyedönüfltürüldü.Kampus binalar›, d›flar›n›n k›s›tl› olanaklar› düflünülerek,ö¤rencilerin her türlü ihtiyac›n› (kütüphane,sinema, spor salonu, teneffüs alanlar›…) içeridekarfl›layacak flekilde tasarland›; çevrenin renkli <strong>ve</strong>parçal› dokusuyla bütünleflecek tarzda kurguland›.Tüm mekânlar›n günefl ›fl›¤›ndan en yüksek düzey-9


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹Y›lmaz, tasar›m-proje ekibinde yerald›¤› <strong>ve</strong> uygulama-flantiye iflleriniyürüttü¤ü Bilgi Üni<strong>ve</strong>rsitesi’nin Kufltepe<strong>ve</strong> Dolapdere kampuslar›yla ilgilideneyimlerini dinleyicilerle paylaflt›.de faydalanmas› için emek sarfedildi. ‹fle yarayantüm eski malzemeler de¤erlendirildi. Hukuk fakültesiiçin, gerçe¤i ile birebir örtüflen bir mahkemesalonu yap›ld› <strong>ve</strong> böylece üni<strong>ve</strong>rsitelerde görülmeyenbir ortam yarat›lmaya çal›fl›ld›. Tercih edilenmalzemeden kaynaklanan aç›k <strong>ve</strong> so¤uk görüntü,(tüm merdi<strong>ve</strong>nlerin ahflap olmas› gibi) s›cak unsurlarlayumuflat›ld›. Sürekli ayn› ekiple çal›flmak, s›vac›s›ndandemircisine mimar›n ne yapmak istedi¤inibilen ustalar›n yetiflmesini sa¤lad› <strong>ve</strong> bu da inflaatsürecini h›zland›rd›.Yap›sal elemanlar›n (zorunlu olmad›kça) aç›kta durankurgusu, aktif olarak kullan›ma aç›k ucuz maliyetlikonferans salonlar›, kolayca sökülüp tak›labilenbasamaklar›, y›lsonu törenleri için kald›r›l›p konulabilenanfileri <strong>ve</strong> ekonomik, yal›n ayr›nt›lar›ngöze çarpt›¤› iç mimarîsiyle çok lüks olmayan amaifl görür mekânlar gelifltirildi. Y›lmaz’›n deyimiyle,“Birçok fley belki çok konforlu olmad› ama insanlar›ntekerlekli sandalyeyi elle kald›r›p götürece¤i birgörüntü de oluflmad›.”Kampuslar›n, farkl› malzemelerin kullan›lmas›ylaoluflan hareketli, parçal› mimarîsi, ö¤rencinin tümvaktini içeride geçirmekten memnun kalaca¤› çokamaçl› yap›s› <strong>ve</strong> çevresiyle kurdu¤u iliflkiler sayesindedevlet üni<strong>ve</strong>rsitelerinden farkl›, renkli birüni<strong>ve</strong>rsite kimli¤i ortaya ç›kt›. Kufltepe’de bafllay›pDolapdere’de olgunlaflan projelerle, al›fl›k olmad›-¤›m›z bir üni<strong>ve</strong>rsite dili, çizgisi tutturuldu.Böylece, hem kenar köflede devasa bir leke gibi duranat›l binalar de¤erlendirildi <strong>ve</strong> etraftakiler için deifl imkân› do¤du, hem üni<strong>ve</strong>rsite yönetimi bu binalar›daha ucuza mâl etti, hem de çevrenin çehreside¤iflti <strong>ve</strong> bu bölgeler yeni bir kimlik kazand›.fiantiyede bilfiil yer alman›n çok zevkli, büyük birdeneyim oldu¤unu belirten Y›lmaz, yap›larla ilgilimimarî detaylar› haz›rlad›¤› slaytlarla dinleyicilereaktard›.1996 y›l›nda, Kufltepe’de 12.500 metrekare kapal›alana kurulu at›l durumdaki betonarme karkas yap›elden geçirildi. Çevrenin çok renkli kimli¤ine uygunolarak “pop art” tarz›nda bir dekorasyon anlay›fl›benimsendi. Artan mekân gereksinimini karfl›-lamak için 1998’de ikinci kampus binas› yap›ld›.2000 y›l›nda, Dolapdere’de 12.500 metrekare kapal›alanda, ‹ngilizler taraf›ndan infla edilmifl (1957)eski bir kamyon montaj fabrikas› kampusa çevrildi.Duvarla çevrili yap› bir aç›k alanm›fl gibi düflünüldü.Dersliklerin, koridorlar›n çat›dan ›fl›k ald›¤› <strong>ve</strong>tüm birimlerin köprülerle, prizmalarla birbirineba¤land›¤› çelik bir bina üretildi. Cephe duvar›,hem yak›n çevrenin olumsuzluklar›n› (gürültü, gü<strong>ve</strong>nlik…)çözdü, hem de sergi alan› ifllevi gördü. Yap›,2002 8. Ulusal Mimarl›k Sergisi Yap› Yaflam Çevresi1. Ödülü’ne lay›k görüldü.Dolapdere’deki 2. Kampus binas›, 14.500 metrekarekapal› alanda yap›sal çelikle, do¤rudan ›fl›k alabilecekflekilde infla edildi. 2005 Türk Çelik Derne¤i(TUCSA) Mimarî Tasar›m Türkiye I. Ödülü <strong>ve</strong> 2005Avrupa Çelik Birli¤i (ECCS) Mimarî Tasar›m Ödülüald›.Türkiye’de bu manada ilk defa çok katl›, çelik konstrüksiyonbir üni<strong>ve</strong>rsite binas› yükseldi.10


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹Çak›r, sunumunda üni<strong>ve</strong>rsiteninTürk modernleflmetecrübesi içerisinde tekabületti¤i yeri <strong>ve</strong> modernleflmehareketleri karfl›s›ndakirolünü irdeledi.Darülfünun TarihiCoflkun Çak›r2 Temmuz 2008De¤erlendirme: E fl r e f K a l e n d e r<strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf› taraf›ndan Güz <strong>ve</strong> Bahar dönemiseminerlerinden farkl› bir tarzda, belirli bir meseleyiçeflitli aç›lardan irdelemek amac›yla her y›ldüzenlenen yaz seminerlerinin, bu seneki temas›üni<strong>ve</strong>rsite idi. Bu çerçe<strong>ve</strong>de Doç. Dr. Coflkun Çak›rDarülfünun Tarihi adl› bir seminer <strong>ve</strong>rdi.Çak›r, üni<strong>ve</strong>rsitenin Türk modernleflme tecrübesiiçerisinde tekabül etti¤i yeri <strong>ve</strong> modernleflme hareketlerikarfl›s›nda ne denli katalizatör rolü oynad›¤›-n›, özelde Darülfünun genelde ise Türkiye’nin di¤erhat›r› say›l›r yüksekö¤retim kurumlar› ile bu kurumlar›nhocalar› <strong>ve</strong> ö¤rencileri üzerinden cevaplamayaçal›flt›. Buna göre, modern yüksekö¤retim kurumlar›,Osmanl› modernleflmesinin daha geniflalanlara yay›lmas› yönündeki politikas› ile do¤rudanirtibatl›yd›. Bu sebeple, üni<strong>ve</strong>rsite üzerine yo-¤unlaflan tart›flmalar -yahut üni<strong>ve</strong>rsitenin bizzatkendisi-, yüksek e¤itimin/ö¤retimin nas›l olaca¤›ndanziyade, t›pk› Türk tarih yaz›c›l›¤›nda oldu¤u gibi,esas itibari ile Türkiye’nin <strong>ve</strong> Türk toplumununhangi istikametlerde seyretti¤i <strong>ve</strong> seyretmesi gerekti¤iile ilgiliydi. Bu hususunun özellikle alt›n› çizenÇak›r, meselenin aktüel boyutlar›na da temas etmekleberaber, tarihî boyutlar›n› ortaya koymayaçal›flt›.Klasik e¤itim sistemi <strong>ve</strong> kurumlar›n›n belirli kesimlerehitap etti¤ine, kalabal›k halk kitlelerini hedefalan yüksekö¤retim anlay›fl›n›n ise modern bir olguoldu¤una de¤inen Çak›r, Darülfünun’un <strong>ve</strong> di¤erkurumlar›n bu çerçe<strong>ve</strong>de de¤erlendirilmesi gerekti¤ineiflaret etti <strong>ve</strong> Darülfünun tecrübesini dört dönemeay›rd›:1. Kurulufl fikrinin oluflmaya bafllad›¤› 1845 ile ilkkez aç›ld›¤› <strong>ve</strong> iki y›l sonra kapat›ld›¤› 1865 y›llar›aras›.2. 1870 y›l›nda tekrar aç›l›p 1873’de <strong>ve</strong>rimsiz oldu-¤u gerekçesi ile kapat›ld›¤› dönem.3. Saffet Pafla’n›n teflebbüsü ile tekrar faaliyet gösterdi¤i1873-1881 y›llar› aras›.4. Abdülhamit’in cülusunun 25. y›l›na tesadüf eden1900 y›l› ile la¤<strong>ve</strong>dilip ‹stanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi’ninkuruldu¤u 1933 y›l› aras›.1900-1933 y›llar› aras›na tekabül eden son evrede,Osmanl›/Türk yüksekö¤retim sistemine 1915 y›l›ndanitibaren, özellikle 1933 üni<strong>ve</strong>rsite reformusonras›nda, Alman ekolü hakim olmaya bafllad›.Bu etki Darülfünun’dan sonra kurulan ‹stanbulÜni<strong>ve</strong>rsitesi’nde <strong>ve</strong> Cumhuriyet’in kurucu kadrolar›taraf›ndan aç›lan Ankara üni<strong>ve</strong>rsitelerinde dedevam etti.Di¤er taraftan ODTÜ’de Amerikan, Hacettepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi’ndeFrans›z ekolü temsil zemini buldu.Çak›r’›n, konuflmas› boyunca vurgulad›¤› tespitlerdenbiri de, üni<strong>ve</strong>rsitenin mütemmim cüzlerindenbirisi olarak ö¤retim elemanlar› <strong>ve</strong> hocalar›n t›pk›içindeki müesseseler gibi modernleflme tecrübemizdeoynad›klar› kilit roldü.Gerek Darülfünun gerekse Cumhuriyet dönemindeaç›lan üni<strong>ve</strong>rsitelerde görev yapan hocalar telif-ter-11


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹kat›ld›¤›m›z ya da kat›lmad›¤›m›z) anlamland›rmalar›n›anlamland›r›r›z. Ama her hikâyeye de inanmakzorunda de¤iliz. Ö¤ün’e göre bize anlat›lan hikâyenin“niçin o flekilde anlat›ld›¤›”n›, “anlat›lmadankalan fleyin niçin anlat›lmad›¤›”n› sormak en tabiihakk›m›zd›r. Böylelikle kendi anlamland›rmam›-z› yapma imkân› elde ederiz, doktrinimizi ortaya koyabiliriz.Konuflmac› hikâyeleri içeriden çok iyi anlamayavurgu yaparak, söyleneni söylenmeyen fleylerle<strong>ve</strong> baflka fleylerle yorumlama faaliyetinin, her hikâyeyeinanmaman›n bir gere¤i oldu¤unu belirtmektedir.Zaten elefltirel düflünce esas›nda bu mant›ktayatmaktad›r. Ö¤ün konuflmas›n› böylece bitirdiktensonra, dinleyicilerin daha ziyade üni<strong>ve</strong>rsitebilimiliflkisi hakk›nda yöneltti¤i sorular› cevaplad›.Bir buçuk saati aflan bu sunum üni<strong>ve</strong>rsite-elefltireldüflünce-bilim iliflkisinin elefltirel bir nazarla incelenmesivurgusunun önemli oldu¤unu gösterdi.Üni<strong>ve</strong>rsite <strong>ve</strong> <strong>Bilim</strong>‹shak Arslan3 Temmuz 2008De¤erlendirme: E y ü p S ü z g ü n<strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf›’n›n düzenledi¤i Üni<strong>ve</strong>rsite konulubu y›lki Yaz seminerlerinin konu¤u olan ‹shakArslan, bir kurum olarak üni<strong>ve</strong>rsitenin do¤uflunu<strong>ve</strong> geliflim sürecinin bilim tarihindeki iz düflümleriniözetledi¤i genifl kapsaml› bir konuflma gerçeklefltirdi.M.S. 8. yüzy›lda Bat› Avrupa’da say›lar› gittikçe artankiliselerin etraf›nda, o dönem itibariyle henüzokul denemeyecek, küçük e¤itim kurumlar› olanKilise okullar›n›n ortaya ç›kt›¤›n› ifade eden Arslan,bunlar›n ard›ndan 9. <strong>ve</strong> 10. yüzy›llarda aç›lanManast›r <strong>ve</strong> Katedral okullar›n›n üni<strong>ve</strong>rsitelerinBat›’daki ilk nü<strong>ve</strong>lerini oluflturdu¤unu belirtti.Üni<strong>ve</strong>rsitelerin tarihi itibariyle önemli geliflmelerdenbir di¤eri de 10. yüzy›l›n sonlar›nda Syl<strong>ve</strong>stre(Gerbert ad›yla da bilinir) adl› bir düflünürün Papal›¤agetirilmesi olmufltur. Syl<strong>ve</strong>stre’in ‹spanya’dayaflad›¤› dönemde ‹slâm dünyas›yla iliflkikurdu¤u <strong>ve</strong> Kurtuba’da e¤itim görerek Arapça <strong>ve</strong>‹slâm bilimlerini ö¤rendi¤i rivayet edilmifltir. Ayr›-ca, Papal›¤a seçilmesinin ard›ndan kilise okullar›-n›n e¤itim müfredat›nda da önemli de¤ifliklikleryapm›flt›r. Mesela Astronomi, Matematik <strong>ve</strong> Mant›kgibi dersler ilk kez bu dönemde okutulmayabafllanm›flt›r.Dönemin önemli bir baflka geliflmesi de, Paris’e yak›nolan Charters kentinde Syl<strong>ve</strong>stre’in bir ö¤rencisitaraf›ndan Charters Okulu’nun aç›lmas›d›r. Matematik,Astronomi <strong>ve</strong> Mant›k gibi dersler ilk kez buokulda okutulmaya bafllanm›fl <strong>ve</strong> yaklafl›k iki yüzy›lsonra ‹bn Sina’n›n tercümeleri baflta olmak üzere,klasik felsefe metinleri tercüme edilerek okutulmufltur.Bir süre sonra okulun baz› hocalar› Paris’egelerek, burada Paris Üni<strong>ve</strong>rsitesi’nin çekirde¤inioluflturan bir e¤itim-ö¤retim sistemi kurmufllard›r.Paris’in d›fl›nda da bu model uygulanm›fl <strong>ve</strong> birçokyerde üni<strong>ve</strong>rsiteler kurulmaya bafllanm›flt›r (Napoli,Padua, Sevilla, Toledo, Oxford, Cambridge Üni<strong>ve</strong>rsitesivb).‹slâm dünyas›nda üni<strong>ve</strong>rsitelerin tarihine de k›sacade¤inen Arslan, Bat› Avrupa’da üni<strong>ve</strong>rsitelerin kili-14


BSV2008YAZSEM‹NERLER‹Arslan, sunumunda bir kurum olarak üni<strong>ve</strong>rsitenindo¤uflunu <strong>ve</strong> geliflim sürecinin bilim tarihindekiizdüflümlerini ele ald›.se okullar›ndan hareketle kurulmas›na benzer flekilde,‹slâm dünyas›nda üni<strong>ve</strong>rsitelerin camilerdendo¤du¤unu belirtti. Fakat ‹slâm dünyas›nda dind›-fl› bilim <strong>ve</strong> araflt›rmalar daha erken dönemde camilerdenayr›lm›flt›r. Bu çerçe<strong>ve</strong>de kurulan ilk kurumHalife Memun zaman›nda kurulan Beytû’l-Hikme(M.S. 832) iken, sistemli ilk üni<strong>ve</strong>rsite ise Alparslan<strong>ve</strong> Melikflah’›n <strong>ve</strong>zirli¤ini yapan Nizamülmülk taraf›ndan1065 tarihinde Ba¤dat’ta kurulan NizamiyeMedresesi’dir. Bu medrese teflkilat› <strong>ve</strong> müfredat› k›-sa süre içinde Niflabur, Herat, ‹sfehan, Basra, Merv<strong>ve</strong> Amul gibi büyük yerleflim merkezlerinde de uygulanm›flt›r.Üni<strong>ve</strong>rsitelerin süreç içerisinde kiliseden giderekba¤›ms›zlaflmas› <strong>ve</strong> nispeten özgür e¤itim-ö¤retimmüfredat›na kavuflmas›yla, H›ristiyan teolojisindenba¤›ms›z bilim <strong>ve</strong> araflt›rma yapman›n önü de aç›lm›flt›r.Fakat kilise gibi e¤itim aç›s›ndan kat› bir kurumdanayr›lan üni<strong>ve</strong>rsiteler, kendi içlerindeki totaliter/otoriteryap›dan bir türlü ayr›lamayarak, zamanlakendi skolastisizmlerini kurmufllard›r. Bunedenle 15. yüzy›la gelindi¤inde üni<strong>ve</strong>rsiteler art›kbilim <strong>ve</strong> araflt›rman›n oda¤› olmaktan çok, mevcutbilgilerin muhafaza edilerek yeni nesillere aktar›ld›¤›s›k›-kat› yap›lara dönüflmüfllerdi.Konuflmas›n›n devam›nda “Üni<strong>ve</strong>rsiteler bu kadarkat› yap›lar oldu¤u halde, nas›l oldu da 16. <strong>ve</strong> 17.yüzy›llarda ad›na bugün ‘<strong>Bilim</strong> Devrimi’ dedi¤imizhadise gerçekleflti?” sorusuna da cevap arayan Arslan,zannedildi¤inin aksine, bu geliflmelerin üni<strong>ve</strong>rsitelerdede¤il, onlar›n d›fl›nda kurulmufl olansivil kurumlarda <strong>ve</strong> özellikle bünyesinde tüccarlar›n,sanatç›lar›n, edebiyatç›lar›n, bilim adam› <strong>ve</strong> filozoflar›nbulundu¤u “<strong>Bilim</strong> Akademileri”nde meydanageldi¤ini ifade etti. Örne¤in Roma’da Accademiadel Lincei (1603-1630), Floransa’da Accademiadel Cimento (1657-16<strong>67</strong>) Londra’da Royal Society(1662), Paris’te Academie des Sciences (1666) buakademiler aras›nda zikredilebilir.Peki, bugün ‘bilim’ dedi¤imiz fley, e¤er üni<strong>ve</strong>rsitelerdeortaya ç›kmam›flsa, o halde bilim <strong>ve</strong> üni<strong>ve</strong>rsitearas›nda ne gibi bir iliflki olabilir? Bu sorunun,“Üni<strong>ve</strong>rsitenin temel misyonu nedir <strong>ve</strong>ya üni<strong>ve</strong>rsiteyene gibi misyonlar yüklemeliyiz?” gibi sorularlayak›n bir iliflki içinde oldu¤unu belirten Arslan, üni<strong>ve</strong>rsitelerinbu yeni misyonunu flöyle özetledi: “Ça-¤›n sahip oldu¤u canl› fikirler sisteminin e¤itiminiyapmak <strong>ve</strong> yeniden üretmek.” Örne¤in, Ortaça¤daüni<strong>ve</strong>rsite araflt›rma yapmak yerine tanr›, insan <strong>ve</strong>do¤a hakk›nda sabit hakikatler olarak kabul etti¤idin-bilim, felsefe <strong>ve</strong> sanatlar› ö¤retmekle s›n›rl›yd›.15


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMKAM TezatTürk D›fl-Politikas›ndaYeni Bir Perspektif:Medeniyetler ‹ttifak› Giriflimi?Nebi Mifl6 May›s 2008De¤erlendirme: M u r a t Y e fl i l t a flKAM YuvarlakMasa Toplant›lar›TEZATTürk D›fl Politikas›nda Yeni Bir Perspektif: Nebi MiflMedeniyetler ‹ttifak› Giriflimi? 6 May›s 2008‹ç-D›fl Ayr›m›n› ‹ptal Etmek ya da Ali Balc›D›fl Politikan›n Alt›n› Oymak 16 May›s 2008ÖZEL ETK‹NL‹KÖ¤renilmifl Çaresizlik‹ran’›n Nükleer Politikas›Elif Kara3 May›s 2008M. Kazem Sajjad Pour14 May›s 2008Clash of Organizations? A New Theory to Abdulkader H. SinnoExplain the Dynamics of Conflict 16 Haziran 2008American Presidential ElectionDan Schlafly18 Haziran 2008May›s ay›nda Küresel Araflt›rmalar Merkezi’nin düzenledi¤iTezat sunumlar›n›n ilk konu¤u SakaryaÜni<strong>ve</strong>rsitesi Kamu Yönetimi Bölümü araflt›rma görevlilerinden<strong>ve</strong> ayn› bölümün doktorantlar›ndanNebi Mifl idi. Mifl, Ali Balc› ile birlikte kaleme ald›klar›<strong>ve</strong> Turkish Studies dergisinin 2008 güz dönemisay›s›nda yay›nlanacak “Türk D›fl Politikas›nda YeniBir Perspektif: Medeniyetler ‹ttifak› Giriflimi?(Turkey’s Role in the Alliance of Civilizations: ANew Perspecti<strong>ve</strong> in Turkish Foreign Policy?)” bafll›kl›ortak çal›flmalar›n› sundu.Konuflmas›na 11 Eylül olaylar›n›n, 1990’lar›n bafl›ndanitibaren çokça tart›fl›lan çat›flma temelli söylemlerin(Bernard Lewis: The Roots of Muslim Rage;Daniel Pipes: The Muslims are Coming! The Muslimsare Coming!; Samuel P. Huntington The Clashof Civilizations?) bir anlamda hakl›l›¤› olarak temellendirildi¤iniöne sürerek bafllayan Mifl, tüm buçal›flmalarda “‹slâm dininin çat›flmalar› körükledi¤itezinin” ifllendi¤ini vurgulad›. Bununla birlikte, 11Eylül’den önce bafllayan çat›flma temelli söylemlerealternatif olabilecek diyalog çal›flmalar›n›n (Eylül1998, Iran Cumhurbaflkan› Hatemi, BM zir<strong>ve</strong>sinde“medeniyetler diyalogu” giriflimini resmilefltirerek2001 y›l›n›n medeniyetler diyalogu y›l› ilan edilmesinisa¤lam›flt›r), söz konusu olaydan sonra dahafazla önem kazand›¤›n› belirten Mifl, Medeniyetleraras›ittifak projesinin bu arka plandan beslendi¤inedikkat çekti.Mifl’e göre, medeniyetleraras› diyalog <strong>ve</strong> ittifaksöylemleri 11 Eylül sonras›nda giderek artt›. Bunlardanbiri de, 12–13 fiubat tarihleri aras›nda ‹stan-17


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMbul’da Türkiye’nin ev sahipli¤inde gerçekleflen“Medeniyet <strong>ve</strong> Uyum” konulu, AB-‹KÖ Ortak Forumuidi. Müslümanlara <strong>ve</strong> ‹slâm’a yönelik 11 Eylül’leh›z kazanan yanl›fl alg›lamalar›n ortadan kald›r›lmas›,bölünmelere yol açacak konular›n çözümekavuflturulmas›, farkl›l›klar›n kabul edilmesi,paylafl›lan de¤erlerin benimsenmesi <strong>ve</strong> korunmas›için ortak sorumluluklar almak <strong>ve</strong> çözüme katk›sa¤lamak amac›yla düzenlenen foruma, 70’in üzerindeülkeden 40’›n üzerinde d›fliflleri bakan› <strong>ve</strong>50’den fazla bakan kat›ld›. Konferansa Avrupa’danbirçok bakan›n yan›nda Avrupa Konseyi GenelSekreteri <strong>ve</strong> AB Ortak Savunma <strong>ve</strong> D›fl Politika YüksekTemsilcisi de ifltirak etti. Yap›lan görüflmelersonucunda, 11 Eylül olaylar› ile ortaya ç›kan derinönyarg›lar›n yeniden ortaya ç›kmas›n› engellemekiçin, farkl› kültürler aras›nda hoflgörü <strong>ve</strong> diyalogungüçlendirilmesi gere¤i dile getirildi.11 Mart 2004’de El-Kaide’nin ‹spanya’n›n baflkentiMadrid’de gerçeklefltirdi¤i terör sald›r›s›nda 191 kiflininölmesi, sald›r›dan üç gün sonra yap›lan seçimleriLuis Rodriguez Zapatero’nun kazanmas›nayol açt›. Mifl’e göre, Zapatero’nun terörle savaflta‘fliddet’ yerine ‘diyalok’u bir politika olarak benimsemesinegiden sürecin ürünü olan Medeniyetler‹ttifak› Giriflimi, Zapatero’nun 21 Ekim 2004’te BMGenel Kurulu’nda yapt›¤› konuflmada, Bat› ile Müslümandünya aras›nda bir “Medeniyetler ‹ttifak›”kurulmas› önerisiyle bafllad›. Bu öneri üzerine Aral›k2004’de BM <strong>ve</strong> ‹spanya temsilcilerinden oluflan<strong>ve</strong> inisiyatifin ilk tasla¤›n› oluflturmakla görevlendirilenküçük bir grup kurulmas›ndan sonra, Temmuz2005’te BM Genel Sekreteri Kofi Annan’›n birMüslüman ülkeyle birlikte hareket etme tavsiyesiüzerine Zapatero, kültürel olarak ‹slâmî, politik olarakBat›l› bir ülke olan Türkiye’yi tercih ederek BaflbakanRecep Tayyip Erdo¤an’a ortak baflkanl›könerisinde bulunmufltur. Önerinin kabul edilmesiyle,Türkiye giriflime dahil olmufl, giriflimin eflbaflkanl›¤›n› üstlenmesinin ard›ndan BM, 14 Temmuz2005’te “Medeniyetler ‹ttifak›” girifliminin resmenbafllad›¤›n› aç›klam›flt›r.Mifl, Ali Balc› ile birlikte yapt›klar› çal›flmada Medeniyetler‹ttifak› toplant›lar›n› tek tek ele alarak birsöylem analizi yapmaya çal›flt›klar›n› belirtti <strong>ve</strong> tekerteker tüm toplant›lar› <strong>ve</strong> toplant›lardaki anatart›flma konular›n› aktard›. Temel konunun terörizm<strong>ve</strong> bu sorunun nas›l önüne geçilebilece¤i ile ilgiliolan ilk toplant›, 27–29 Kas›m 2005 tarihlerinde‹spanya’n›n Palma de Mallorca kentinde gerçeklefltirilmifltir.Giriflimde ‹slâm dünyas›n›n bir temsilcisikonumunda olan Türk taraf›n›n üzerinde durdu-¤u nokta, terörizm <strong>ve</strong> ‹slâm’›n özdefllefltirilmesitehlikesini tafl›yan “‹slâmî terörizm” nitelemesininyanl›fll›¤›yd›. Baflbakan Erdo¤an yapt›¤› konuflmada,terörizmin dinî temelli olmad›¤›n›, esas sorunundiyalog eksikli¤inden kaynakland›¤›n› vurgulad›.25–28 fiubat 2006 tarihleri aras›nda Katar’›n Dohakentinde yap›lan ikinci toplant›ya ise, Fransa’dakigöçmenlerle Frans›z polisi aras›nda yaflanançat›flmalar damgas›n› vurdu. Giriflimin üçüncütoplant›s› May›s 2006’da Dakar’da yap›lm›flt›r. Medeniyetler‹ttifak› girifliminin nihaî sonuç bildirisininkamuoyuna aç›kland›¤› dördüncü toplant› ise,13 Kas›m 2006’da ‹stanbul’da yap›lm›flt›r. “Toplumlararas›nda köprüler kurma, diyalog ile yeni bir18


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMMifl, Ali Balc› ile birlikte yürüttükleri çal›flmadaMedeniyetler ‹ttifak› toplant›lar›n› tek tek analizettiklerini belirtti <strong>ve</strong> toplant›lardaki anatart›flma konular›n› aktard›.anlay›fl gelifltirme <strong>ve</strong> dünyadaki dengesizliklerinüzerine gitmek amac›yla ortak siyasî irade oluflturmaihtiyac› hiç bu kadar aç›k flekilde hissedilmemifltir”tespitiyle, Medeniyetler ‹ttifak›’n›n varl›ksebebinin aç›kland›¤› raporda, “farkl› kültürel <strong>ve</strong>dinî geleneklerden gelen insanlar aras›nda karfl›l›kl›sayg› örneklerini tekrar teyit ederek <strong>ve</strong> bu amacayönelik müflterek bir eylemin bafllat›lmas›na yard›mc›olarak, toplumlar aras›nda büyüme gösterenayr›l›klara dikkat” çekilmifltir.Mifl’e göre ‹spanya’n›n önerisi ile hayata geçen bugiriflimin baflar›s› <strong>ve</strong> dünyada kabul görmesi içinTürkiye büyük çaba göstermifl <strong>ve</strong> birçok uluslararas›toplant›da Baflbakan Tayyip Erdo¤an, giriflimigündeme getirmifl <strong>ve</strong> taraflar›n deste¤ini istemifltir.Giriflim, diyalog konusundaki ilk ciddi s›nav›n› karikatürkrizi esnas›nda yaflam›fl <strong>ve</strong> sonuç almayayönelik çabalar içine girmifltir. Bu anlamda, Medeniyetler‹ttifak› Giriflimi’nin efl baflkanlar› olan TürkiyeBaflbakan› Erdo¤an <strong>ve</strong> ‹spanya Baflbakan› Zapatero,‹slâm dünyas›n› rahats›z eden karikatürlerkonusunda International Herald Tribune gazetesinde“Sükûnet <strong>ve</strong> Sayg›” bafll›kl› ortak bir yaz› yay›nlayarak,“iki tarafta da sadece gü<strong>ve</strong>nsizlik <strong>ve</strong> anlay›fls›zl›kizi b›rakacak bu durumu derhal etkisizhale getirmedi¤imiz takdirde kaybeden hepimizoluruz” uyar›s›nda bulunmufllar, söz konusu “talihsizolaylar”›n ittifak çabalar›n›n önemine bir kezdaha vurgu yapt›¤›n› belirtmifllerdir.2003 y›l›nda AK Parti, iktidara gelmesinin ard›ndaniç politikadaki “çat›flmac› olmayan <strong>ve</strong> konsensüsaray›c›” duruflunu d›fl politikaya da yans›tm›flt›r. Buanlamda Medeniyetler ‹ttifak› gibi bar›flç›l bir giriflimisahiplenerek Bat› dünyas› ile ittifak kurabilecekbir alg›lamaya sahip oldu¤unu gösterme çabas›n›nbir yans›mas› olarak bu gibi süreçlerin içindebulunmufltur. Ayr›ca Türk d›fl politikas›n›n yenidenorganizasyonu anlam›nda uluslararas› kurulufllardainsiyatif üstlenici <strong>ve</strong> çat›flmalar›n çözümündeaktif rol oynay›c› bir misyonu benimsemifl <strong>ve</strong> kararalma mekanizmalar›nda varolmay› öncelikli hedefihaline getirmifltir. Ayr›ca, Mifl’e göre AK Parti kararal›c›lar›, Türkiye’nin medeniyetler ‹ttifak› ile üstlenece¤ibir misyonun ülkenin AB’ye girmesini kolaylaflt›raca¤›n›düflünmektedirler. Medeniyetler ‹ttifak›,Mifl’e göre Türk d›fl politikas› aç›s›ndan yenibir perspektif sunmufltur. Cumhuriyet’in kuruluflundanitibaren Bat›’ya dönük bir politika izleyen<strong>ve</strong> ‹slâm ülkelerine mesafeli duran Ankara, bu giriflimedahil olarak bir anlamda ‹slâm dünyas›n›nsözcülü¤ünü üstlenmifltir. Türkiye, global bir olu-19


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMflumun önderli¤ini üstlenmifltir. Ba¤dat Pakt› <strong>ve</strong>Karadeniz Ekonomik ‹flbirli¤i gibi bölgesel oluflumlaraönderlik etmesinin ard›ndan daha önce hiçbiruluslararas› olufluma önderlik etmedi¤i düflünüldü¤ünde,bu giriflimin d›fl politikada yeni bir sürecetekabül etti¤i yads›namaz.Konuflman›n ard›ndan Mifl’e Medeniyetleraras› ‹ttifakprojesinin geleneksel Türk d›fl politikas›ndanfarkl›laflan yönleri <strong>ve</strong> AB ile iliflkilere olumlu olumsuzkatk›lar› üzerine yorumlar <strong>ve</strong> sorular yöneltildi.‹ç-D›fl Ayr›m›n› ‹ptal Etmek ya daD›fl Politikan›n Alt›n› OymakAli Balc›16 May›s 2008De¤erlendirme: N e b i M i flKüresel Araflt›rmalar Merkezi taraf›ndan düzenlenenTezat toplant›lar›n›n May›s ay› konu¤u SakaryaÜni<strong>ve</strong>rsitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü doktorantlar›ndanAli Balc› idi. Toplant›da Balc›’n›n,“Türk D›fl Politikas› <strong>ve</strong> Devlet Kimli¤i: Avrupa Birli-¤i Üyelik Sürecinin Türk Devlet Kimli¤ine Etkisi”bafll›kl› doktora çal›flmas› tart›fl›ld›.Balc›’ya göre, Cumhuriyet dönemi devlet söylemininhangi parametreler etraf›nda döndü¤ü sorusuproblemli bir sorudur. Zira Balc›’ya göre, bu soruya<strong>ve</strong>rilen Bat›c›l›k, Ulus-devlet <strong>ve</strong> Laiklik gibi cevaplarCumhuriyet dönemini süreklili¤i olan bütünselbir tarihî aral›k fleklinde tasvir etme tehlikesinibar›nd›rmaktad›r. Devlet söyleminin bir projeninürünü olmad›¤›, aksine koflullar taraf›ndan belirlenenbir fley oldu¤u argüman›ndan hareketeden Balc›’ya göre, Cumhuriyet dönemi denen tartihselaral›kta koflullarda yaflanan önemli de¤iflikliklerinnas›l olup da bu süreklili¤e halel getirmedi-¤i sorusu önemli bir soru olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.Bu soru, “Türk devlet söyleminin” dönemleregöre bir farkl›l›k gösterip göstermedi¤i, gösterdiysedile getirmelerin kendi içinde benzerliklergösterdi¤i birbirlerinden farkl› bu dönemlerin neleroldu¤u <strong>ve</strong> bu dönemlerin “hangi koflullar›n”ürünü olarak ortaya ç›kt›¤› gibi sorular› da beraberindegetirmektedir.Balc›, çal›flmas›nda Cumhuriyet dönemi Türk d›flpolitikas›nda “devlet kimlik” söylemini analiz ediyor.Çeflitli koflullar›n dikkate al›nd›¤› böyle bir analizde,Balc›’ya göre Cumhuriyet dönemini üç farkl›söylemsel alana bölmek mümkündür: 1920’lerinikinci yar›s›ndan 1940’lar›n sonuna kadar devameden <strong>ve</strong> dünya konjonktürü ile de örtüflen Diktatöryaldönem; 1950’lerin sonlar›ndan 1980’lerin ilk y›llar›nakadar süren Militarist dönem <strong>ve</strong> 1980’lerinikinci yar›s›ndan 1990’lar›n ikinci yar›s›na kadardevam eden Ekonomik Liberal dönem. Balc›’n›n budönemlefltirme çabas›nda, küresel ölçekte önemlietkileri olan Faflizm, So¤uk Savafl <strong>ve</strong> Neo-liberalizmgibi dönemsel dalgalar›n belirleyici oldu¤u gözeçarpmakta. Balc›’ya göre böyle bir tan›mlama Türkd›fl politikas›n›n süreksizlik unsuru etraf›nda flekillendi¤iiddias›ndan hareket etmektedir. fiöyle ki,“Cumhuriyet döneminin bir süreklilik de¤il de, de-20


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMBalc›, çal›flmas›nda Cumhuriyet dönemi Türk d›flpolitikas›nda devlet kimlik söylemini analiz ediyor.¤iflimi mümkün k›lan kopmalara aç›k bir zaman dilimioldu¤unun gösterilmesi” <strong>ve</strong> “kopmalar› ortayaç›karan bu yeniden dönemlefltirmenin sonucundabeliren farkl› dönemlerin, kendi içlerinde nas›l birbütünlük oluflturduklar›” gibi iki önemli soru buba¤lamda cevapland›r›lmay› beklemektedir.Balc›’ya göre, iki ad›mdan oluflan böylesi bir giriflimilk olarak dünya konjonktürüne odaklanaraköznelerin alg›lama biçimini belirleyen koflullar›analiz etmeyi <strong>ve</strong> daha sonra da “devlet söylemi”denen olguyu dönemin aktörlerinin eylem <strong>ve</strong> söylemlerineodaklanarak ortaya ç›karmay› hedeflemektedir.Böylesi bir teflebbüs devlet söylemininbelli özneler taraf›ndan bilinçli flekilde tasarlananbir fley olmad›¤›n› gösterece¤inden, gelenekselTürk siyasî hayat› metinlerini de karfl›s›na al›r. Buiddial› ç›k›fl, iç-d›fl ayr›m›n›n mümkün k›ld›¤› bugeleneksel okuma biçimi, yani “içerinin d›flar›danba¤›ms›z bir flekilde kendi söylemini gelifltirece¤i”sanr›s›, problemli bir yaklafl›md›r. Bu nedenle içd›flayr›m›n›n bir mit oldu¤unu gösterecek olan biranaliz, bir taraftan bu mitin d›fl›na ç›karak Cumhuriyettarihini yeniden okumay› mümkün k›larken,di¤er taraftan yine ayn› mitin “Cumhuriyet projesinde”nas›l bir ifllev üstlendi¤ini göstermenin deyolunu açacakt›r.Böylesi bir teflebbüs, ayn› zamanda klasik Türk d›flpolitikas› metinlerine de karfl› bir argüman gelifltirir.Klasik Türk d›fl politikas› çal›flmalar› iç-d›fl ayr›-m›n› bir <strong>ve</strong>ri olarak kabul ettikleri için, Cumhuriyet’in‘süreklili¤ini’ d›fl politikada da aramaya giriflmifller<strong>ve</strong> d›fl politikay› evrimsel bir çizgide analizetmifllerdir. Bu durumda “d›fl politika” denen fleyidevletin kimli¤inin bir yans›mas› olarak gören analizlerde, bu kimli¤in ya da söylemin nas›l olufltu¤unu›skalad›klar› noktada problemlidir. Balc›’ya göre,‘iç’i bilinçli bir öznenin bilinçli bir projesi olarakgörmek, koflullar› göz ard› etmek anlam›na gelecektir.Do¤ru olan koflullar›n ürünü olan bir ‘iç’in (devletsöyleminin) oldu¤unu görebilmek, di¤er bir ifadeyled›flar›s› zannedilen fleyin asl›nda ‘iç’i kuranbir unsur oldu¤unu görebilmektir. Bu bakma biçimiCumhuriyet dönemi devlet söylemini bölebilmeyimümkün k›larken, de¤iflimin de olas› oldu¤unugöstermesi aç›s›ndan anlaml›d›r.Balc›’n›n konuflmas›n›n ard›ndan özellikle Türk siyasalmetinleri üzerine yapt›¤› genellemeler <strong>ve</strong> yenidendönemlendirme çabas› hakk›nda sorular <strong>ve</strong>yorumlar geldi. Militarist <strong>ve</strong> diktatöryel dönemolarak tan›mlad›¤› dönemlerin her ne kadar Balc›’n›niddia etti¤i gibi faflizan <strong>ve</strong> militarist karakter-21


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMKader anlay›fl›n› “ö¤renilmifl çaresizlik”ekseninde inceleyen Kara, konuyla ilgiliilginç saptamalarda bulundu.ler tafl›sa da, genel siyaset bilimi <strong>ve</strong> uluslararas› iliflkilerliteratürü içinde söz konusu kavramlar›n kullan›l›fl›ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda çok farkl›l›klar oldu-¤u belirtildi.KAM Özel EtkinlikÖ¤renilmifl ÇaresizlikElif Kara3 May›s 2008De¤erlendirme: H a r u n T ü r k e r K a r aKüresel Araflt›rmalar Merkezinin Özel Etkinlikprogram›n›n May›s ay›ndaki ilk konu¤u OndokuzMay›s Üni<strong>ve</strong>rsitesi ‹lahiyat Fakültesi Ö¤retim Görevlisi<strong>ve</strong> Din Psikolojisi Anabilim Dal›’nda doktoraaday› Elif Kara idi. “Ö¤renilmifl Çaresizlik” konusununözellikle din psikolojisi alan›ndaki izdüflümleriniinceleyen konu¤umuz Kara ile konunun dinî<strong>ve</strong> psikolojik boyutlar› üzerine konufltuk.Sunumuna 1965’den bu yana “ö¤renilmifl çaresizlik”kavram›n›n kullan›lmaya bafllad›¤›n› belirterekbafllayan Kara, çaresizli¤in ö¤renilebilmesinin anlam›n›ele alarak kavram›n çerçe<strong>ve</strong>sini çizmeye çal›flt›.Ö¤renilmifl çaresizlik kavram›n› ilk kez ortayaatan Seligman’›n hayvanlar üzerinde uygulad›¤› birdeneyi anlatarak kavrama girifl yapan konu¤umuz,bu deneyle insan psikolojisinin süreçlerinden birinede ›fl›k tutuldu¤unu vurgulad›. Söz konusu deneydehayvanlar önce kaçamayacaklar›, bafl edemeyecekleribir ac›ya maruz b›rak›lm›fllard›r. Denekhayvanlar, bir süre kaçmak için çabalam›fllarfakat baflar›l› olamam›fllard›r. Bu ilk uygulama birkaçkez yap›ld›ktan sonra hayvanlara yeni bir ac›<strong>ve</strong>rici flok, baflarabilecekleri kaçma f›rsat›yla beraber<strong>ve</strong>rilmifltir. Ancak hayvanlar bu defa kaçmay›denememifllerdir.Ö¤renilmifl çaresizlik modeli aç›s›ndan, bu deneyinönemi, deneklerin “davran›fl›n sonucu etkilemeyece¤i”nedair bir ö¤renme kazanm›fl olmalar›d›r.Daha sonra yap›lan insan deneylerinde de benzersonuçlara ulafl›lm›flt›r.Kara, bunun ancak ö¤renilmifl çaresizlik ile mücadeleedebilme yollar›n› gösteren e¤itimlerle afl›labilece¤inivurgulad›. Çaresizlik hissine kap›lman›ngenel olarak d›flsal <strong>ve</strong> içsel nedenleri oldu¤unu belirterek,‘kader’ inanc›n›n modelin kurgusu gere¤iiçsellefltirilerek daha ciddi çaresizlik alg›s›na yol aç-22


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMt›¤›n› söyledi. Kader anlay›fl›n› ö¤renilmifl çaresizlikekseninde inceleyen konu¤umuz flu saptamalardabulundu: “Ö¤renilmifl Çaresizlik modeline göre, birbirey, ne tür bir davran›flta bulunursa bulunsun,belirli bir sonucu kontrol edemedi¤ini ö¤rendi¤itakdirde bir baflar›s›zl›k beklentisi oluflturacak <strong>ve</strong>benzer durumlarda, davran›fllar›yla sonucu kontroletmesi mümkün olsa bile gereken davran›fllar› yapmayacakt›r.”“Baz› insanlar›n kiflisel kontrol duygusu yüksekiken, baz› insanlar davran›fllar› ile bafllar›na gelenolaylar aras›nda ba¤lant› kurmazlar. D›fl kontrolodakl› bireylerin, olumsuz olaylar›n gerçekleflmesiniengelleyemeyecekleri düflüncesiyle, iç kontrolodakl› bireylere oranla daha fazla kayg›, stres <strong>ve</strong>depresyon yaflad›klar› görülmüfltür. Yaflad›¤› olaylar›nkontrolünü hiçbir flekilde kendi elinde görmeyecekflekilde bir kader inanc›na sahip olan kifli, d›flkontrol odakl›d›r <strong>ve</strong> bu flekilde baflar›y› kendi çabalamas›naba¤l› düflünmeyen, içsel dinamiklerinide¤erlendirmeyen kifli çaresizli¤e oldukça aç›kt›r.”“Dinimizde özgür irade ile davranan insan, seçimlerininsonucundan sorumlu tutulmufltur. Ancak,cebri kader anlay›fl›, kiflilerin çevrelerindeki olaylardaetkili olamayacaklar›n›, olumlu olumsuz tümkoflullarda kaderin önünde sürüklenen bir yaprakgibi her fleye boyun e¤meleri gerekti¤i düflüncesiniiçermektedir. Bu yön göz önünde bulundurularak,bu flekilde inanman›n çaresizli¤e itebilece¤ini söyleyebiliriz.Zira bu modele göre kiflinin olaylar üzerindekontrolü yoktur.”“Kader inanc› de¤erlendirilirken, çaresizlik içerendüflünce çizgisinde olmamak, psikolojik aç›dan <strong>ve</strong>dinî inanç aç›s›ndan önemlidir. ‹nsan hayat›ndaönemli bir yer tutan dinî inanç, inanc›n özündesundu¤u insan›n iyili¤i <strong>ve</strong> geliflimi esas›na ters düflecekflekilde yorumland›¤›nda psikolojik yaralaraçabilmektedir. Bunun önlemini almak için bu gibipsikolojik çal›flmalara ihtiyaç vard›r.”Kara’n›n özellikle kader inanc›n› ö¤renilmifl çaresizlikaç›s›ndan ele almas›, dinleyicilerden kaderinanc›n›n çok basite indirgendi¤i elefltirilerini alsada bu konuda amprik çal›flmalar yap›ld›¤›n› <strong>ve</strong> bulgular›nistatistiki aç›dan anlaml› oldu¤unu vurgulamas›<strong>ve</strong> bu sonuçlar› paylaflma sözü <strong>ve</strong>rmesi tart›flmalar›hafifletti.Dinleyicilerin üzerinde durdu¤u bir di¤er husus,özellikle müzakere <strong>ve</strong> reel politik meselelerde “çaresizli¤inö¤renildi¤i” konusunda bulgular olup olmad›¤›ise, sonraki çal›flmalara ilham <strong>ve</strong>recek biresin oldu.Clash of Organizations?A New Theory to Explain theDynamics of ConflictAbdulkadir H. Sinno16 Haziran 2008De¤erlendirme: Mustafa BiçerKüresel Araflt›rmalar Merkezi Haziran ay› özel etkinlikprogramlar›n›n ilk konu¤u Indiana Üni<strong>ve</strong>rsitesiSiyaset <strong>Bilim</strong>i <strong>ve</strong> Ortado¤u Araflt›rmalar› Bölü-23


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMSinno’nun çal›flmas›n›n en ilgi çekiciyanlar›ndan biri de, <strong>ve</strong>rdi¤i örneklerinbir k›sm›n›n bizzat bölgede bulundu¤udönemlerdeki gözlemlerine dayanmas›.mü Ö¤retim Üyesi Prof. Abdulkadir Sinno idi. CornellUni<strong>ve</strong>rsity Press taraf›ndan yay›nlanan Organizationsat War in Afghanistan & Beyond bafll›kl› kitab›ndaiç savafllar/etnik savafllar üzerine gelifltirmeyeçal›flt›¤› teori <strong>ve</strong> konular üzerine sunum yapanProf. Sinno, medeniyetlerin, uluslar›n, etnikgruplar›n, dinlerin vs. de¤il bunlar üzerinden söylemgelifltiren gruplar›n (<strong>ve</strong>) organizasyonlar›n savaflt›¤›n›öne sürmektedir.Organizations at War in Afghanistan and Beyondkitab›nda Sinno, sivil savaflla ilgili çal›flmalaraönemli bir katk›da bulunuyor. Taliban’›n iflbafl›nagelmesinden önce Afganistan’da neler olup bitti¤inide çarp›c› bir flekilde anlatt›¤› kitab›nda sivil savafl,etnik çat›flmalar <strong>ve</strong> di¤er bölgesel savafllar›ngeliflimi <strong>ve</strong> sonuçlar›n› aç›klamada örgütsel teoridenyararlan›yor. Bu teorinin bir bak›ma testiniyapt›¤› çal›flmas›nda Sinno, 1979 sonras› Afgan çat›flmalar›n›ele al›yor <strong>ve</strong> yüzden fazla organizasyonunsöz konusu dönemde k›rk› aflk›n mücadeledekiperformans›n› gösteren istatistiksel <strong>ve</strong>rilerdenyararlan›yor. Afganistan’daki sivil/iç savafl›n nas›lortaya ç›kt›¤›n› <strong>ve</strong> yay›ld›¤›n› ortaya koymaya çal›-flan Sinno’ya göre, Afganistan’da süregiden çat›flmadevletleraras› bir çat›flmadan ziyade çeflitli ç›kargruplar›n›n <strong>ve</strong> örgütlerinin idareyi ele geçirme çabas›d›r.Çal›flmas›n›n en ilgi çekici yanlar›ndan biri de, <strong>ve</strong>rdi¤iörneklerin bir k›sm›n›n bizzat bölgede bulundu¤udönemlerdeki gözlemlerine dayanmas›. Buyönüyle bir bak›ma saha çal›flmas› niteli¤inde olanbu detayl› çal›flmas›n› bizimle paylaflan Sinno, çeflitlietnik, dinî <strong>ve</strong> siyasî gruplar›n, mücadelelerindebirlik <strong>ve</strong> kapsaml› bir strateji gelifltirememelerininy›k›c› sonuçlar do¤urdu¤unu örnekler üzerindenaç›klamaya çal›flt›. ‹ç savafllar›n istatistikî <strong>ve</strong>ri analiziniyaparak bu sonuca ulaflan Sinno, sunumundadetayl› bir flekilde kulland›¤› istatistiksel metodolojiyiaktard›. Baflar›l› bir mücadelenin gereklerini s›-ralarken etkin mobilizasyon, strateji gelifltirme, iflbirli¤i,hizipçili¤in kontrolü <strong>ve</strong> bilgi paylafl›m› gibiunsurlar›n önemine dikkat çeken Sinno, bu tarzoluflumlar›n söz konusu gereklilikleri yerine getirebilmesinindüflmanla mücadeledeki önemine özelliklevurgu yapt›.Normalde devlet düzeyindeki yap›lanmalar›n ayr›kgerilla örgütlenmelerinden daha baflar›l›, ancak bütünbirimleriyle sürekli bir merkezden kontrol edilmekzorunda olmas› itibariyle düflman sald›r›lar›nadaha aç›k hale geldi¤ini belirten Sinno, bar›nak(shelter) tarz› yerlerden düflmana sürpriz sald›r›laryapan mücadele fleklinin rakibin/düflman›n iflinizorlaflt›rd›¤›n›, hatta kimi zaman büyük kay›plarasürükledi¤ini söyledi. Söz konusu oluflumlar›n,kontrolü bir kez ele geçirdikten sonra h›zla merkezileflmesinin<strong>ve</strong> organize olmas›n›n baflar›ya ulaflmadaetkili oldu¤unun çeflitli örneklerde görüldü-¤ünü belirtti.Sunum sonras›nda yer alan tart›flma bölümündesoru <strong>ve</strong> yorumlarda özellikle gerek Afganistan gerekseIrak’ta yaflanan geliflmeleri organizasyonlarüzerinden aç›klamaya çal›flan Sinno’nun teorisinintest edilebilirli¤i tart›fl›ld›.24


25Belcanto‹lhan BerkIfakir kolyozlar korosuBu dünyay› b›rak›p nereye gidiyor bu gökyüzleri, ya¤c› BorisNihas, bileyci Niko MargaritBir evin soka¤a bakan penceresi, eski bir balkon, yenidikilmifl bir sabahl›kAiya Efemiya, alabal›klar, Boao ‹mparatoru, Lehliler Havras›,Katini?Ya Küçük Duvarc› Soka¤›na ne denirGünefli gökyüzünü yüklenip gitsinAyios ‹anios mumlar› söndürsün, bizim gibi giyinsin, iki k›zlagö¤e ç›k›p kaybolsunlar?Hiçbir fley anlafl›lm›yor kim ne derse desin.☞40MOLA


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMMedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMDin ile felsefe iliflkisinin modern felsefe tarihinin önemliproblemlerden biri oldu¤unu belirten Ertu¤rul, sunumundaHegel’in bu meselelerle ilgili görüfllerini ele ald›.MAM TezgâhtakilerHegel’in Din FelsefesiTacettin Ertu¤rul3 May›s 2008De¤erlendirme: E r d a l Y › l m a zMAM taraf›ndan tertip edilen Tezgâhtakiler toplant›serisinin May›s ay› konu¤u Galatasaray Üni<strong>ve</strong>rsitesiFelsefe Bölümü doktora ö¤rencisi Tacettin Ertu¤rul’du.Ertu¤rul, ayn› üni<strong>ve</strong>rsitede haz›rlad›¤›“Hegel’in Din Felsefesi” bafll›kl› yüksek lisans tezinidinleyicilerle paylaflt›.Ertu¤rul, din <strong>ve</strong> felsefe iliflkisinin modern felsefe tarihininönemli problemlerden biri oldu¤unu belirtti.Hegel’in de gençlik döneminden itibaren Tanr›hakk›ndaki bilgimiz, dinler tarihi <strong>ve</strong> din-devlet iliflkileriüzerinde yo¤un olarak durdu¤unu <strong>ve</strong> bu meselelerinHegel’in sisteminde önemli bir yer iflgaletti¤ini ifade ederek sözlerine bafllad›.Kant’›n kritiklerinden sonra “Tanr›’y› bilmek”tenbahsetmenin pek makul karfl›lanmad›¤›n›; iman›n,duygu alan›na, özel sferin s›n›rlar› içine hapsedildi-¤ini <strong>ve</strong> bilginin yaln›zca fenomenal alanla s›n›rland›r›ld›¤›n›belirten Ertu¤rul, bu durumu özetlemekiçin Hegel’in Din Felsefesi Dersleri’ndeki flu ifadelereat›f yapt›: “<strong>Bilim</strong>lerin genifllemesi neredeyse s›-n›rs›z bir hal ald›… Tüm bilimlerin bir Tanr› bilimioldu¤u bir zaman vard›, ça¤›m›z›n ay›r›c› özelli¤iise Tanr›’ya iliflkin hiçbir bilgiye sahip olmaks›z›nher fleyin bilgisine sahip olmakt›r.” Hegel, ça¤›n›nbilgeli¤inin Tanr›’y› bilincimizden uzakta duransonsuz bir hayalete <strong>ve</strong> buna paralel olarak insan bilincinide sonlu bir hayalete çevirdi¤ini vurgular.Ancak Hegel’e göre dinin buyru¤u aç›kt›r: “Tanr›’y›biliniz… ‹sa flöyle diyor: Göksel baban›z gibi mükemmelolunuz.”Ertu¤rul, Hegel’in Tanr›’ya iliflkin bilgimizi, duygu(Gefühl), temsil (Vorstellung) <strong>ve</strong> düflünme (Denken)formlar›ndan hareketle aç›klad›¤›n› ifade etti. Duyguformu alt›nda dile getirdiklerini flu flekilde özetledi:“Hegel’e göre duygu formel bir karakter tafl›r;yani çok çeflitli <strong>ve</strong> karfl›t içeriklere sahip olabilir. Birbaflka ifadeyle, duygunun içeri¤i en yüce varl›k olabilece¤igibi en düflük varl›k da olabilir. Dolay›s›ylaTanr› bizim duygumuzdaysa, en düflük fley üzerindehiçbir üstünlü¤e sahip de¤ildir. Ayr›ca gerçek birfleyin duygusunu tafl›yabilece¤im gibi tümüyle hayalîbir fleyin duygusunu da tafl›yabilirim. Duyguiçeri¤inin varoluflu onun duygusunun varolufluna26


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMba¤l› de¤ildir. Dolay›s›yla ‘Tanr›’y› hissediyorum’diye ‘Tanr› varolmak’ zorunda de¤ildir. Böyleceduygu içerik itibariyle daima muhtemel (contingent)bir karakter tafl›r, onun içeri¤i arzuma <strong>ve</strong> keyfiirademe göre varolufl bulabilir. Onun içeri¤i bizatihikavram›n kendisiyle birlikte <strong>ve</strong>rilmifl de¤il, dolay›s›yladuygu içeri¤i flu ya da bu olmas› karfl›s›ndakay›ts›zd›r. Duygunun içeri¤inin bu flekilde muhtemelolmas›n› Hegel olumsuz anlamda sübjektiviteolarak adland›r›r. Bu durumda insan <strong>ve</strong> hayvan aras›ndaduygu ortak bir yetidir <strong>ve</strong> Tanr› yaln›zca duygununbu muhtemelli¤ine kal›rsa, di¤er duygu içeriklerindenhiçbir üstünlü¤ü olmaz. Onun evrenselli¤i<strong>ve</strong> mutlakl›¤› yaralanm›fl olur. Böylece Tanr›’ylayaln›zca kelimenin kötü anlam›nda sübjektifbir iliflkiye girmifl oluruz.”Ertu¤rul, Hegel’in Tanr›’ya dair bilgimizin temsilformu alt›ndaki yaklafl›m›n› da “Hegel, kendisi birtemsil formu olan dinin, metaforlar, analojiler,imajlar tafl›d›¤›n› söyler. Tanr›’n›n bir o¤lu oldu¤unusöyledi¤imiz zaman bunun yaln›z bir imaj oldu-¤unu bildi¤imizi <strong>ve</strong> burada benzer bir iliflkinin sözkonusu olmad›¤›n›, baflka bir iliflkinin resmedildi-¤ini bilmekteyiz der. Hegel’e göre din, analojilerin<strong>ve</strong> imajlar›n alan› iken, felsefenin görevi onlar›ngerçek içeriklerini ortaya ç›karmakt›r. Yine Hegel’egöre Eski Ahit’teki bilgi a¤ac› tarihsel olarak varolmuflgerçek bir a¤aç de¤ildir <strong>ve</strong> onun mey<strong>ve</strong>si degerçek bir mey<strong>ve</strong> de¤ildir” sözleriyle dile getirdi.Hegel’e göre dinin, mutlak hakikatin bilinci oldu-¤unu, bu anlamda felsefenin de dinle ayn› oldu¤unusöyleyen Ertu¤rul, dinin temsiller yoluyla dilegetirdi¤i hakikati, içerik ayn› kalmak kofluluyla fel-MAM YuvarlakMasa Toplant›lar›TEZGÂHTAK‹LERHegel’in Din FelsefesiMolla Sadra’n›n Ontolojisinde Varl›k <strong>ve</strong> MahiyetTARTIfiMALI TOPLANTILAR D‹Z‹S‹Tacettin Ertu¤rul3 May›s 2008Sümeyye Par›ldar16 A¤ustos 2008Modern Döneme Geçiflte ‹slâmî ‹limler Tasavvuru-4:Geleneksel Düflüncenin K›r›lma Dönemi:‹brahim Hatibo¤luOsmanl› Düflüncesinde Hadis <strong>ve</strong> Sünnet 5 Nisan 2008Modern Döneme Geçifl SürecindeMehmet ÖzflenelHint Alt K›tas›nda Hadis ‹lminin Durumu 5 Nisan 2008Modern Döneme Geçiflte ‹slâmî ‹limler Tasavvuru-5:‹hya ile Modernizm Aras›nda F›k›hEyyüp Said Kaya7 Haziran 2008Sami ErdemF›k›htan ‹slâm Hukukuna:Osmanl› Hukuk Düflüncesinde Dönüflüm 7 Haziran 2008‹HT‹SAS TOPLANTILARITürkiye’de/Türkçede Felsefe Bir Felsefe Dili KurmakFelsefe-<strong>Bilim</strong>e Ramak Kalm›flken‹HT‹SAS SEMPOZYUMU‹smail Kara20 May›s 2008Teoman Dural›28 Haziran 2008‹slâm Siyaset Klasiklerini Yeniden Okumak 1 Mart 2008sefenin kavramla ifade etti¤ini belirtti. Böylece Hegel’inmetafizi¤i ya da onto-teolojisi dini, temsilî <strong>ve</strong>mecazî karakterinden s›y›r›p onun dile getirdi¤i hakikatia盤a vurmaya çal›fl›r.27


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMTanr›’ya dair bilgimizin Hegel taraf›ndan düflünme(Denken) formu alt›nda nas›l ele al›nd›¤›n› ise Ertu¤rulflu ifadelerle dile getirdi: “Hegel’e göre yaln›zinsan›n bir dini vard›r. Bu Tanr›’n›n yaln›zca ‘düflünme’için oldu¤unu gösterir; zira insan› hayvandanay›ran özellik budur. Dinin düflünmeden ba-¤›ms›z <strong>ve</strong> ona yabanc› oldu¤unu söylemek Hegel’egöre bir ge<strong>ve</strong>zelikten öte bir fley de¤ildir. Düflünmeolmaks›z›n insan dine yetenekli olamayaca¤› gibietik yaflama <strong>ve</strong> hukuka da yetenekli olamayacakt›r;zira bunlar yaln›zca ‘özgürlük’le mümkündür <strong>ve</strong>‘kendini özgür bir fley olarak bilmeye’ ba¤l›d›r. Onagöre dinin temel belirlenimini düflünme oluflturur.Dinsel duygu afl›lmas› gereken bir momenttir. ‹nsanbilinçli varl›k olmas›yla hayvandan ayr›ld›¤›için duyusal varl›¤›n› aflmal› <strong>ve</strong> kendisinin bilgisinesahip olmal›d›r.”Ertu¤rul, sunumunun devam eden bölümünde Hegel’intarihsel dinlere nas›l bakt›¤›n› flu flekilde dilegetirdi: Geist’›n kendisini farkl› temsiller ile aç›mlad›¤›diyalektik devinim içinde, tarihsel dinler, dinkavram›n›n farkl› momentlerini oluflturur. Hegelfelsefesinde din kavram›n›n tamamlan›fl›, H›ristiyanl›klagerçekleflecektir. Söz konusu tarihsel dinlerinbelirlenmifl dinler olma karakterine karfl›n tamamlanm›fldin olarak H›ristiyanl›k mutlak din flekildeadland›r›lacakt›r. Dinin ilk formu henüz dinindüflünceye yükselmedi¤i dolay›ms›zl›k formudur.Hegel dinin bu ilk dolay›ms›zl›k formunu do¤al dinolarak adland›r›r. Do¤al dinin temel belirlenimi “bilincinonda henüz hiçbir bölünmeye u¤ramam›flolarak durdu¤u do¤al bilinç” düzeyinde kalmas›d›r.Dinin bu ilk formu bölünme aç›s›ndan da en eksikformu oluflturur. Geist <strong>ve</strong> do¤an›n bir oldu¤u budinde cennetten kovulma anlat›s›nda ifadesini bulan<strong>ve</strong> diyalektik devinimi bafllatan bölünme henüzgerçekleflmemifltir. Bu masumiyet durumudur. Yahudili¤egelince, Hegel’e göre onun temel belirlenimlerisoyut Tanr› <strong>ve</strong> yasa karakterine sahip olmas›d›r.Soyut Tanr›’n›n karakteristi¤i tamamen Bir olmas›d›r.Dinin Yahudilik momentinde do¤an›n art›kyarat›lm›fl bir fley düzeyine indi¤ini <strong>ve</strong> Tanr›n›nilk konumu iflgal eder hale geldi¤i görülür. Tanr›tüm do¤an›n yarat›c›s› <strong>ve</strong> efendisi olarak karfl›m›zaç›kar. Hegel söz konusu Bir’in, yani Yahudi Tanr›s›-n›n yaln›zca Yahudi halk›n›n, ‹brahim’in <strong>ve</strong> onunsoyundan gelenlerin Tanr›s› olmas› sebebiyle d›fllay›c›bir birlik karfl›s›nda bulundu¤umuzu söyler.Ertu¤rul’a göre, Hegel dini genel olarak Tanr› bilincifleklinde tan›mlam›flt›r. Dinde bilincin konusuTanr›’yd›. ilk kez mutlak dindedir ki sonlu Geist ilesonsuz Geist özdefl hale gelmifltir, cennetten kovulmahikayesinde mecazi anlamda dile getirilen Geist’›nbölünüflü, mutlak dinde ortadan kald›r›lm›flt›r.Art›k bilinç söz konusu ayr›m›n <strong>ve</strong> onun ortadankald›r›l›fl›n›n bilincinde olan bilinç haline gelmifltir<strong>ve</strong> bu mutlak özdeflli¤in bilinci dindir, böylece dinkavram›n›n tamamlan›fl› “Mutlak Din” ad›n› al›r.Bu itibarla gerçek din, Mutlak Din’dir. Yani Tamamlanm›fldin kavram› Hegel için H›ristiyanl›ktakarfl›l›¤›n› bulmaktad›r.Ertu¤rul, sunumunun son k›sm›nda “Mutlak din”bafll›¤› alt›nda “H›ristiyanl›k” <strong>ve</strong> “H›ristiyan DinininDevletle ‹liflkisi” meselelerini tart›flt›. H›ristiyanl›¤adair olan k›sm›n› flu ifadelerle özetledi:“Hegel H›ristiyanl›kta ‘din’ kavram›n›n tamamlan›-fl›n›, sonlu <strong>ve</strong> sonsuz <strong>ve</strong>çheler aras›ndaki yeniden-28


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMbiraraya-geliflin (réconciliation) gerçekleflti¤ini görür.‹sa hem sonsuzdan hem de sonludan mürekkepbir figür olarak, Geist’›n bölünmüfllü¤ünün evrenseltarih içindeki uçurumsal karakterini, iki <strong>ve</strong>çheninafl›lmaz <strong>ve</strong> uzlaflmaz bir karfl›tl›k içinde bulundu¤uyap›y› yerle bir eder. Tanr›-‹nsan olarak‹sa bedenli varl›¤› ile duyusal tekil belirlenimi içindekisonlulu¤a, onu sonsuzlu¤a açarak de¤erini <strong>ve</strong>rir.Hegel H›ristiyanl›k için aç›mlanm›fl/vahyedilmifldin (religion révélée) ifadesini kullanacakt›r, ziraH›ristiyanl›kta Tanr›’n›n tümüyle aç›mlanm›fl oldu¤unudüflünür. Bu aç›mlan›fl bölünmenin iki<strong>ve</strong>çhesinin yeniden-biraya-geliflini ifade eder.”Ertu¤rul, Hegel’in H›ristiyan Dininin Devletle ‹liflkisi’nenas›l yaklaflt›¤›n› ise flöyle özetledi: “Hegelbir toplumun dini <strong>ve</strong> devlet yap›s› aras›nda çok s›k›bir iliflki bulundu¤unu, toplumun dini yanl›fl ise,devlet yap›s›n›n da yanl›fl olaca¤›n› düflünüyordu.Dinin devlete d›flsal bir biçimde eklemlendi¤i düflüncesinefliddetle karfl› ç›km›fl, dinin d›flar›dan gelenbir fley olmad›¤›n›, aksine bir halk›n tüm varoluflunundine dayand›¤›n› dile getirmifltir. Dinin bireyler,halklar, devletler aç›s›ndan yararlar› oldu¤udo¤rudur. Ancak dinin de¤eri <strong>ve</strong> gereklili¤i, sa¤lad›-¤› faydada aranmamal›d›r. Faydas› ölçüsünde gereklioldu¤u düflünülecek olursa, din ikincil bir fleyhaline getirilmifl <strong>ve</strong> faydal› fleyler aras›ndaki muhtemelbir fley düzeyine indirgenmifl olacakt›r. Oysadin bir araç de¤ildir. Öte yandan dünyadaki varoluflungeçici oldu¤unu <strong>ve</strong> devletin de bu varolufl alan›ndayer ald›¤›n› söyler. Onun gelip geçici karakteri,rölatif <strong>ve</strong> meflru k›l›nmas› gereken dünyasall›¤›,onun ancak mutlak bir biçimde meflru olan bir ilkeyesahip olmas› itibariyle meflruiyet kazanabilir. ‹fltedevlete meflruiyetini <strong>ve</strong>recek olan fley, Hegel nazar›ndaancak <strong>ve</strong> ancak onun kendisini Tanr›salözün gerçekli¤i olarak ortaya koymas›yla sa¤lanabilecektir.”Hegel, her belirli devletin belirli bir dinden ç›kt›¤›-n›, devletlerin köklerini dinde buldu¤unu <strong>ve</strong> din yap›s›ile devlet yap›s› aras›nda organik bir iliflkininbulundu¤unu ifade eder. Böylece, din-devlet aras›ndakurdu¤u iliflkiden hareketle, Atina <strong>ve</strong> Romadevletlerinin yaln›zca bu halklara özgü paganik koflullariçinde var oldu¤unu <strong>ve</strong> Katolik devletin deProtestan devletten baflka bir ruhu oldu¤unu vurgular.Ertu¤rul, ufuk aç›c› sunumunu soru-cevap k›sm›ndakat›l›mc›lardan gelen sorular› tart›flarak nihayeteerdirdi.Molla Sadra’n›n OntolojisindeVarl›k <strong>ve</strong> MahiyetSümeyye Par›ldar16 A¤ustos 2008De¤erlendirme: Erdal ZarifMAM taraf›ndan tertip edilen Tezgâhtakiler toplant›dizisinin A¤ustos ay› konu¤u Sümeyye Par›ldar,Marmara Üni<strong>ve</strong>rsitesi SBE ‹slâm Felsefesi <strong>Bilim</strong> dal›ndahaz›rlad›¤› “Molla Sadra’n›n OntolojisindeVarl›k <strong>ve</strong> Mahiyet” bafll›kl› tezini sundu. Par›ldar,Molla Sadra’n›n ‹slâm felsefesi aç›s›ndan oldu¤u29


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMPar›ldar, Molla Sadra’n›n ‹slâm felsefesi aç›s›ndanoldu¤u kadar modern felsefî problemlerealternatif cevaplar üretebilmek aç›s›ndan daanahtar bir isim oldu¤unu belirtti.kadar modern felsefî problemlere alternatif cevaplarüretebilmek aç›s›ndan da anahtar bir isim oldu-¤unu, bu sebeple 17. yüzy›lda ‹ran’da yaflam›fl olanfilozofa dair çal›flmalar›n önem arzetti¤ini ifadeederek bafllad›. Temel kavramlar› varl›k, mahiyet,idea, cins-fas›l <strong>ve</strong> madde-suret olan çal›flmada, Sadra’n›nyan›nda Heraklit-Parmenides, Aristo-Eflatun,Farabi-‹bn Sina-Sühre<strong>ve</strong>rdi gibi filozoflar›n dagörüfllerine at›f yap›ld›. Felsefenin önemli bir tart›flmakonusu olan varl›k’a dair Antik Yunan filozoflar›<strong>ve</strong> ‹slâm filozoflar›n›n temel yaklafl›mlar›n› temsiletmeleri <strong>ve</strong> varl›k-mahiyet ayr›m›na dair temel tart›flmalar›yapmalar›, bu isimlerin tercih edilmesindeetkili olmufltur.Par›ldar, sunumunun önemli bir k›sm›n› Sadra’n›nvarl›k görüflüne ay›rd›. Di¤er bir önemli kavram mahiyetise, varl›k merkezinde incelendi. Molla Sadra’n›nvarl›k merkezli felsefesi varl›k, varl›¤›n hakikati<strong>ve</strong> varl›k hiyerarflisi gibi konular üzerinden incelendi.Sadra’n›n ‘varl›k’› anlatan temel ifadesi,onun asil olufludur. Sadra ‘asalet’ kelimesi ile yegânehakikat olmay›, kendinde var olmay›/bir sebebeba¤l› olmadan var olmay› <strong>ve</strong> zihnî olmamay› kastetmektedir.Sistemde ikincil k›l›nan ‘mahiyet’ ise geneldebu s›fatlar›n aksini yüklenmektedir. Sadra’n›nsisteminde varl›k, tek bir hakikattir. Dinamik bir tabiatasahiptir <strong>ve</strong> kendi mahiyetini a盤a vurur. Safvarl›k d›fl›ndaki her varl›k, sahip oldu¤u varl›k derecesinegöre varl›k <strong>ve</strong> mahiyet kar›fl›m› görünümündedir.Bu durum, Sadra’n›n sistemine varl›¤›n dereceliyo¤unlu¤u (teflkik), her varl›¤›n sürekli cevherindehareket halinde olmas› (cevherî hareket) <strong>ve</strong>varl›¤›n birlik <strong>ve</strong> çokluk ‹lkesi olmas› fleklinde yans›-m›flt›r. O’nun felsefesinde “zorunlu varl›k” saf varl›kt›r;onun d›fl›ndaki her fley varl›k <strong>ve</strong> mahiyettenoluflur. Varl›k, her fleyi kapsar (sereyan <strong>ve</strong> inbisat).Varl›k <strong>ve</strong> mahiyet ile külliler konusunun anlafl›lmas›aç›s›ndan önemli bir ayr›m zihnî <strong>ve</strong> haricî varl›kayr›m›d›r. Sadra’ya göre mahiyet, hakikî bir varl›¤asahip de¤ildir, zihnîdir. Aklî bir analiz sonucu <strong>ve</strong>varl›¤a ba¤l› olarak ortaya ç›kmaktad›r. Sadra’n›nsisteminde mahiyet bir tabii küllidir, böylece zihindekiortak-anlam› ifade eder. Varl›k <strong>ve</strong> mahiyetile irtibatl› di¤er bir husus, ayr›m ilkesinin ne oldu-¤udur. Klasik olarak (özellikle Meflflai gelenekte)fleylerin birbirinden ayr›lmas› ilkesi olarak mahiyetöne sürülmekte iken, Sadra (birlik <strong>ve</strong> çoklu¤un ilkesiolarak vazetti¤i) varl›¤›n kendisinin önceliksonral›k,(varl›klar›ndaki) kuv<strong>ve</strong>t <strong>ve</strong> zay›fl›k ile ayr›milkesi oldu¤unu ortaya koyar.Sorular fasl›nda, Sadra’n›n metodu üzerinde duruldu<strong>ve</strong> dinamik bir varl›k anlay›fl›nda felsefenin imkân›tart›fl›ld›. Burada, kelam <strong>ve</strong> felsefenin, tasavvufyolundan ayr›l›p <strong>ve</strong> fakat bunlardan ba¤›ms›z olarakkeflfe dayal› burhan metodunu merkeze almas›-na dikkat çekildi. Yine Sadra’n›n düflüncesinde Kuran<strong>ve</strong> Sünnet metinlerini <strong>ve</strong> Ehl-i Beyt’in sözlerinirahat <strong>ve</strong> sistemli kullan›fl›na dikkat çekildi.Par›ldar bir soru üzerine Molla Sadra felsefesi hakk›ndaçal›flman›n gereklili¤ini flu üç madde ile özetleyerektoplant›y› nihayete erdirdi: “Birincisi, MollaSadra’n›n yaflad›¤› dönem ‹slâm felsefesinin oluflumunutamamlam›fl hali hakk›nda bilgi <strong>ve</strong>rmesi aç›-s›ndan önemlidir. ‹kincisi, onun felsefesinde modernfelsefenin t›kand›¤› baz› problemlere dair sorular<strong>ve</strong> cevap aray›fllar› ortaya ç›kar. Onun dinamikevren anlay›fl› yeni bilimsel geliflmelerle sabit-30


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMlikten yoksun kalan yeni kozmoloji üzerine nas›l birmetafizik <strong>ve</strong> epistemoloji kurulabilece¤ine dair imkânalanlar› açabilir. Son olarak, Molla Sadra’n›nmahiyet elefltirisi, Kant’›n insan akl›n›n s›n›rlar›nadair getirdi¤i elefltiri ile t›kanan modern metafizi¤i,akl›n s›n›rlar›n› tan›yarak yeniden infla etmenin imkânlar›n›gündeme getirebilir.”MAM Tart›flmal› Toplant›lar DizisiModern Döneme Geçiflte‹slâmî ‹limler Tasavvuru-4:Geleneksel Düflüncenin K›r›lmaDönemi: Osmanl› DüflüncesindeHadis <strong>ve</strong> Sünnet‹brahim Hatibo¤luModern Döneme Geçifl SürecindeHint Alt K›tas›nda Hadis ‹lmininDurumuMehmet Özflenel3 May›s 2008De¤erlendirme: H a l i t Ö z k a nMAM taraf›ndan düzenlenen “Modern DönemeGeçiflte ‹slâmî ‹limler Tasavvuru” ana temal› toplant›dizisinin hadis <strong>ve</strong> sünnet konulu oturumu,Uluda¤ Üni<strong>ve</strong>rsitesi ‹lahiyat Fakültesi’nden Prof.Dr. ‹brahim Hatibo¤lu ile Sakarya Üni<strong>ve</strong>rsitesi ‹lahiyatFakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özflenel’inkat›l›m›yla gerçeklefltirildi. Toplant›da, moderndöneme geçifl sürecinde hem Osmanl› <strong>ve</strong> M›-s›r’da modernist düflüncenin önderlerinin, hem de‹slâm dünyas›n›n Hint alt k›tas› gibi bölgelerindeetkin olan baz› gruplar›n Sünnet <strong>ve</strong> hadis alg›s› üzerindeduruldu.“Geleneksel Düflüncenin K›r›lma Dönemi: Osmanl›Düflüncesinde Hadis <strong>ve</strong> Sünnet” bafll›kl› sunumundaProf. Hatibo¤lu öncelikle bafll›kta yer bulan baz›temel unsurlar›n anlam› üzerinde durdu. Konuflman›nsonraki safhas›nda, gelene¤in ink›ta›, gelene¤egü<strong>ve</strong>nsizlik, dinî düflüncenin k›r›lma dönemi,Bat›’ya hayranl›k, “ma¤lubiyet psikolojisi”, “gelenekseluleman›n sessizli¤i”, geleneksel uygulamalardanvazgeçilmesi, saf ‹slâm’a yahut ilk dönemkaynaklar›na dönüfl gibi konulara de¤inildi.Konuflmas›nda modernist <strong>ve</strong>ya ›slahatç› düflünceyi“teflekkül dönemi” <strong>ve</strong> “sistemleflme dönemi” fleklindeikiye ay›rarak ele alan Hatibo¤lu, teflekkül dönemi›slahatç›lar› aras›nda M›s›r’da Afgani <strong>ve</strong> Abduh’un,Osmanl›’da ise Tunuslu Hayrettin Pafla <strong>ve</strong>Ahmet Cevdet Pafla’n›n görüfllerine temas etti. Hatibo¤lu,erken dönem ›slahatç›lar›nda Bat›’n›n teknolojikilerlemesi kadar, müesseselerinin de benimsenmesifikrinin hakim oldu¤unu, devlet ricalininöncülü¤ünde <strong>ve</strong> kurumsallaflma esas› üzerindenyürütülen bu ilk çabalar›n, modern e¤itim kurumlar›n›naç›lmas› suretinde tecessüm etti¤ini <strong>ve</strong>geleneksel yönteme bir alternatif oluflturma çabas›içine girildi¤ini söyledi. Ço¤u devlet ricaline men-31


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMHatibo¤lu ile Özflenel, hem Osmanl› <strong>ve</strong>M›s›r’da modernist düflüncenin önderlerininhem de Hint alt k›tas› gibi bölgelerde etkinolan baz› gruplar›n sünnet <strong>ve</strong> hadis alg›s›üzerinde durdular.sup <strong>ve</strong> klasik e¤itimle yetiflmemifl ilk dönem ›slahatç›lar›n›n“esasa dair” sorunlara çare bulmaamac› daha a¤›r bast›¤›ndan, hadis <strong>ve</strong> sünnetin konumugibi tali konulara temas etme f›rsat› bulamad›klar›n›<strong>ve</strong> bunun biraz da kas›tl› olarak yap›ld›¤›-n› ifade etti. Bu meyanda Afgani <strong>ve</strong> Abduh’un felsefîkonulara öncelik <strong>ve</strong>rmeleri sebebiyle hadis kitaplar›yla<strong>ve</strong> hadis ilminin temel konular›yla ilgilenmediklerinisöyleyen Hatibo¤lu, yine de her iki isminhadis <strong>ve</strong> sünnetle ilgili baz› görüfllerine temasetti. Bunlar›n ö¤rencisi konumundaki Reflit R›-za’n›n, hocalar›na göre geleneksel sünnet alg›s›nadaha yak›n durdu¤unu, Mehmet Akif’in ise sünnet<strong>ve</strong> hadisle ilgili hususi yorumlar›n›n bulunmad›¤›-n›, bu konudaki fikirlerini esasen görüfllerini benimsedi¤ikiflilerin eserlerinden tercümeler yapmaksuretiyle ifade etti¤ini söyledi. Bigiyef’in ise asl›ndabir ›slahatç› olmas›na ra¤men, Hindistan’ayapt›¤› bir ziyaret s›ras›nda tan›flt›¤› sünnet karfl›t›Ehl-i Kur’an hareketine bir reddiye mahiyetindekaleme ald›¤› Kitabü’s-Sünne’deki görüfllerinin klasiksünnet alg›s›n› daha çok yans›tt›¤›n› söyledi. Buba¤lamda Hatibo¤lu, Bigiyef’in sünnet tan›m›na <strong>ve</strong>sünnetin k›s›mlar› (sünnetullah, sünnetü’l-mürselîn,sünnetü’l-ev<strong>ve</strong>lîn) hakk›ndaki görüfllerine dede¤indi.Hatibo¤lu’nun konuflmas›na son <strong>ve</strong>rirken yapt›¤›birtak›m tespitler bütün sunumunu özetler mahiyetteydi.Buna göre, modern dönemde Hz. Peygamber’inörnekli¤inin ‹slâmî ilimler <strong>ve</strong> hadis ilmiiçin varoluflsal unsur oldu¤u gerçe¤i <strong>ve</strong> hadislerinhayatla irtibat› göz ard› edilmifl, ‹slâmî ilimlerinbirbiriyle irtibat› kopar›lm›fl, iç tutarl›l›k <strong>ve</strong> bütünlükortadan kalkm›fl, k›raat, hadis <strong>ve</strong> tasavvuf gibirivayet-icazet sistemiyle aktar›lan ilimler gelenekseldönemde bilgi-davran›fl gelene¤ini muhafazaedip aktar›rken, rical esasl› ilimlerin küçümsenmesisebebiyle modern dönemde gözden düflmüfllerdir.Geleneksel ulema modern problemlere çözümolamasa da hadisleri aktarma fonksiyonunu sürdürmüfl,oysa modernistler hem gelenekten kopmufllar,hem de sorunlara çözüm olamam›fllard›r.Yenilikçi düflünürler kendi kabullerini Kur’an’asöylettirme tav›rlar›n› sünnete de yans›tm›fllar, bukabullerine ayk›r› hadisleri göz ard› etme yolunagitmifllerdir. Hadisler klasik dönemde ehli taraf›ndan<strong>ve</strong> icazetle ele al›n›rken, modern dönemde isnadarka plana at›lm›fl, hadisler popüler literatürdenal›nmaya bafllanm›flt›r. Binaenaleyh, hadisle ilgilitutumun önyarg›lara ba¤l› hale gelecek flekildede¤iflmesi, bizi biz yapan temel unsurlardan biriolan sünnet alg›s›n›n zay›flamas›na yol açm›fl, bununsonucunda geçmifl literatüre yaklafl›m›n zeminikaym›flt›r. Bu yüzden de ihtilafl› konular›n sadeceehli aras›nda tart›fl›ld›¤› geleneksel tav›r yerini,ehliyet flart›n›n göz ard› edilip her konunun avamilefltirildi¤i<strong>ve</strong> herkes taraf›ndan tart›fl›ld›¤› bir ortamab›rakm›flt›r. Modernistler eliyle ictimai hadisflerhçili¤i denilen bir yorum yöntemi ortaya ç›km›fl,seçmeci bir üslupla <strong>ve</strong> siyasî-toplumsal olaylarla ilgilikonular için serlevha edilerek yorumlanan hadisler,bir tür meflruiyet arac› olarak kullan›lm›flt›r.Tart›flma konular› kad›n haklar›, eflitlik, miras, mucizegibi s›n›rl› konulara hasredilmifl, hadislerle ilgiliolarak seçmeci, savunmac›, gündelik siyasetle irtibatl›<strong>ve</strong> ak›lc› bir üslup kullan›lm›fl, mevcut durumaacilen çözüm bulma esas amaç olmufltur. K›sacas›geleneksel sistemin k›r›ld›¤› modern dönem32


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMOsmanl› düflüncesinin hadis alg›s›, sistematikliktenuzak, usul sistemati¤ine yabanc›, rivayet <strong>ve</strong> müzakeregelene¤ini kaybetmifl, as›l amac›n› gözden kaç›rm›fl,gövdesiz bir dal mesabesinde kalm›flt›r.Mehmet Özflenel ise “Modern Döneme Geçifl SürecindeHint Alt K›tas›nda Hadis ‹lminin Durumu”bafll›kl› sunumunda ayn› dönemlerde özellikle Hintalt k›tas›nda vücut bulan Ehl-i Kur’an, Ehl-i Hadis,Diyobendilik gibi birtak›m gruplar›n sünnet <strong>ve</strong> hadisalg›s›n›, bunlar›n oluflum <strong>ve</strong> geliflim süreçlerinede iflaret ederek anlatt›.Öncelikle Hint alt k›tas›n›n bize biraz ‘uzak’ kald›-¤›ndan <strong>ve</strong> yeterince üzerinde durulmad›¤›ndanbahseden Özflenel, yüksek lisans yapmak için gitti-¤i bölgede yaflad›¤› tecrübeler sayesinde buralar›daha yak›ndan tan›d›¤›n› söyledi.Hint bölgesinde hadis ilminin <strong>ve</strong> hadis kültürününher zaman revaçta oldu¤una de¤inen Özflenel, bölgede‹slâm’›n ilk dönemlerinden itibaren ciddi birilmî faaliyetin bafllad›¤›n›, hatta hadis ilminin ilkmusanniflerinden Rabi b. Sabih’in de bölgeye gitti-¤ini <strong>ve</strong> orada flehit düfltü¤ünü söyledi.Özflenel, Hindistan’daki hadis faaliyetleriyle siyasîotorite merkezi aras›nda daima ilgi oldu¤unu belirtti.18. asra gelene kadar yaflam›fl önemli isimlerede¤indi <strong>ve</strong> 18. as›rda en önemli isim olan fiah Veliyyullahed-Dehlevî’nin Hicaz’da geçirdi¤i birkaç y›-l›n ard›ndan bölgeye gelerek yo¤un bir hadis e¤itimfaaliyeti bafllatt›¤›n›, bu faaliyetlerin daha sonra o¤luAbdülaziz taraf›ndan devam ettirildi¤ini söyledi.Özflenel’e göre fiah Veliyyullah devletin zay›flamas›<strong>ve</strong> toplumsal yap›n›n çözülmesi gibi problemlerinçözümünü hadis merkezli çal›flmalarda bulmufl,medreselerde aklî ilimlere a¤›rl›k <strong>ve</strong>rilip hadisinunutulmas›n› sorun olarak gördü¤ü için hadisokutma faaliyetlerine a¤›rl›k <strong>ve</strong>rmifltir.Özflenel’in tespitine göre 19. as›r bölgede çok dahakar›fl›k, ayn› zamanda önemli bir dönemdir. Biryandan devlet y›k›lm›fl <strong>ve</strong> ‹ngiliz iflgalciler iyice yerleflmifl,bir yandan da bölgede birçok ekol ortayaç›km›flt›r. Abdülaziz Dehlevî 1823’te yay›nlad›¤› birfetvayla Hindistan’›n art›k ‹slâm ülkesi olmaktanç›kt›¤›n›, iflgal edildi¤ini <strong>ve</strong> bütün Müslümanlar›ncihad etmesi gerekti¤ini söylemifltir. Bu fetva Hindistantarihinde önemli bir dönüm noktas› olmufl,bütün Hint halk›n›n kat›l›m›yla ç›kart›lan SipahiAyaklanmas› kanl› biçimde bast›r›lm›flt›r. Ayaklanman›nbu flekilde sonuçlanmas› <strong>ve</strong> siyasi çözümaray›fllar›n›n baflar›s›z kalmas› üzerine gelenekselHint ulemas› e¤itime a¤›rl›k <strong>ve</strong>rmifl, ‹ngilizlerinmodern okullar›na karfl› kendi e¤itim kurumlar›n›açm›flt›r. Abdülaziz Dehlevî <strong>ve</strong> ö¤rencilerinin gayretleriyleaç›lan bu e¤itim kurumlar› ayn› zamandafarkl› görüfllerin ortaya ç›kmas›na da <strong>ve</strong>sile olmufltur.Zamanla ekolleflen bu görüfller içinde enönemlisi Diyobendiliktir. Diyobendiler daha çokgeleneksel tarz› benimsemifller <strong>ve</strong> modern e¤itimkurumlar›ndan uzak durmufllard›r. Özellikle Hanefimezhebine ba¤l›l›¤› <strong>ve</strong> hadis e¤itimini ön planaç›karan Diyobendiler, 18<strong>67</strong>’de Kuzey Hindistan’dakiDiyobend kasabas›nda Daru’l-Ulum isimli ilkmedreselerini açm›fllar <strong>ve</strong> klasik e¤itimi biraz tadiletmek suretiyle e¤itime bafllam›fllar; k›sa zamandabütün ülkeye yay›lm›fllard›r. Devletten herhangi birdestek almaks›z›n gerçeklefltirilen, ilkokuldan üni<strong>ve</strong>rsitesonuna kadar süren bu e¤itimde hadis a¤›rl›kl›bir yer iflgal etmekte <strong>ve</strong> özellikle üni<strong>ve</strong>rsitenin33


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMHatibo¤lu’na göre, geleneksel sistemink›r›ld›¤› modern dönem Osmanl› düflüncesininhadis alg›s›, as›l amac›n› gözden kaç›rm›fl <strong>ve</strong>gövdesiz bir dal mesabesinde kalm›flt›r.son s›n›f› sadece hadis derslerine ayr›larak Kütüb-iSitte’nin tamam› yan›nda birtak›m baflka temelmetinler de okutulmaktad›r.Ehl-i Hadis ekolü ise hadis e¤itimine a¤›rl›k <strong>ve</strong>rmeklebirlikte Diyobendilerin aksine, herhangi birmezhebe ba¤l›l›k kayg›s› gütmeksizin Selefi görüflübenimsemifllerdir. Kendilerinin klasik dönemdekiSelefilerle iliflkilendirilmesinden de hofllanmayanEhl-i Hadis mensuplar›, zaman içerisinde tepkisiniyumuflatm›fl <strong>ve</strong> gitgide hükümete ayk›r› düflmemenoktas›na gelmifltir. Bu son nokta Diyobendiliklearalar›ndaki çatla¤›n daha da büyümesine sebepolmufltur.Birelvî hareketi 19. yüzy›lda ortaya ç›kan tasavvufîbir ak›md›r <strong>ve</strong> az da olsa e¤itim sistemlerinde hadiseyer <strong>ve</strong>rmifllerdir. Hanefi mezhebine ba¤l› olmaklabirlikte özellikle tasavvufa, menak›b kültürüneafl›r› ba¤l›l›klar› yüzünden Diyobendilerden farkl›-laflm›fllard›r.Seyyid Ahmed Han ise baflta geleneksel tavra sahipken,zaman içinde ‹ngilizlere yak›nlaflm›fl <strong>ve</strong>Hint alt k›tas›nda modernist düflüncenin temelleriniatm›flt›r. Bir yanda geleneksel alimler di¤eryanda Seyyid Ahmed Han gibi modernistlerin aras›ndakalan <strong>ve</strong> orta yolu bulmak isteyen baz› alimlerNed<strong>ve</strong>tü’l-Ulema isimli ekolü oluflturmufllard›r.Bunlar Hanefi mezhebine ba¤l› olmakla birlikte buba¤l›l›¤› afl›r›ya kaç›rmam›fllar, sentezci bir yol izlemifllerdir.Hindistan’da hadise afl›r› ba¤l› gruplar›n yan›ndaonu tamamen inkâr eden Ehl-i Kur’an gibi gruplarda söz konusudur. Daha çok tepkisel olarak ortayaç›kan Ehl-i Kur’an grubunun oluflumunda d›fl etkenlerinde rolü vard›r. Özellikle o dönemde Hindistan’as›kça gelip giden müsteflriklerin <strong>ve</strong> SeyyidAhmed Han’›n hadislerin s›hhati üzerine serdettiklerigörüfller, hadislerin tamamen inkâr edilmesi <strong>ve</strong>Kur’an’›n esas al›nmas› gibi bir fikrin oluflmas›nayol açm›flt›r.Sonuçta, Hindistan’›n 19. as›rda yaflad›¤› çalkant›-lar, hadisle ilgili olarak birbirine tamamen z›t, birbiriylehiçbir zaman anlaflamayan Ehl-i Kur’an, Diyobendilik<strong>ve</strong> Ehl-i Hadis gibi gruplar›n ortaya ç›kmas›nasebep olmufltur. Bu gruplar›n ortaya ç›kmas›n›nen önemli sonuçlar›ndan birisi, her grubunkendi görüfllerini savunmak üzere mufassaleserlerin telif edilmesi olmufltur. Mesela Hanefimezhebinin hadisle ilgili görüfllerinin çok ayr›nt›l›biçimde ele al›nd›¤› ‹laü’s-Sünen isimli eser bu tart›flmalar›nbir ürünüdür. Ayr›ca medreselerde yap›-lan hadis derslerinde yard›mc› metin olmas› amac›ylayaz›lan birçok flerh, bugün ‹slâm dünyas›n›ndi¤er bölgelerinde de kullan›lmaktad›r. Avnü’l-Ma‘bûd, Bezlü’l-Mechûd <strong>ve</strong> Tuhfetü’l-Ah<strong>ve</strong>zî bunlar›nen önemlileridir. Geleneksel hadis e¤itimininsürdürülmesinin bir di¤er sonucu isnad <strong>ve</strong> icazetsisteminin varl›¤›n› sürdürmesidir. Ayr›ca medreselersayesinde hadis <strong>ve</strong> sünnet kültürü canl›l›¤›n›muhafaza etmifl, medreselerden yetiflen ö¤rencilerhalk›n hadis kültürüne de katk›da bulunmufllard›r.Hint alt k›tas›nda bugün hâlâ varl›klar›n› sürdürenbu gruplar›n fikirleri, di¤er ‹slâm ülkelerinde de zamanzaman karfl›l›k bulmufl, belirli dönemlerdetercümeler vas›tas›yla Türkiye’ye de aktar›lm›flt›r.Sunumun ard›ndan oturum soru cevap fasl›yla sonaerdi.34


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMKaya, 18. as›rda ortaya ç›kan ihya hareketlerininözelliklerini anlatt› <strong>ve</strong> modernistyaklafl›mlar›n görüfllerini s›ralad›. Erdem iseMecelle’nin modern döneme geçifltekianahtar rolüne iflaret etti.Modern Döneme Geçiflte‹slâmî ‹limler Tasavvuru-5:‹hya ile Modernizm Aras›ndaF›k›hEyyüp Said KayaF›k›htan ‹slâm Hukukuna:Osmanl› Hukuk DüflüncesindeDönüflümSami Erdem7 Haziran 2008De¤erlendirme: M u s t a f a D e m i r a yMAM’›n düzenledi¤i “Modern Döneme Geçiflte ‹slâmî‹limler Tasavvuru” tart›flmal› toplant›lar serisininbeflincisinde Türkiye Diyanet Vakf› ‹slâmAraflt›rmalar› Merkezi araflt›rmac›lar›ndan Dr. EyyüpSait Kaya <strong>ve</strong> Marmara Üni<strong>ve</strong>rsitesi ‹lahiyat FakültesiAraflt›rma Görevlisi Dr. Sami Erdem, moderndöneme geçiflte f›k›h ilminin durumunu konualan sunumlar yapt›lar.‹lk konuflmay› yapan Kaya, “‹hya ile ModernizmAras›nda F›k›h” bafll›kl› sunumunda önce 18. as›rdaortaya ç›kan ihya hareketlerinin özelliklerini anlatt›,sonra da modernist yaklafl›mlar›n görüfllerini s›-ralad›. Modernizmden önce karanl›k ça¤›n hakimoldu¤u fleklindeki görüflü elefltiren Kaya, bilakis budönemde tüm ‹slâm co¤rafyas›nda yo¤un bir hareketlilikbulundu¤unu söyledi. Bu hareketlere öncülükedenler aras›nda Dihlevi, fievkani, Osman danFodio <strong>ve</strong> ‹bn Abdül<strong>ve</strong>hhab say›labilir. Toplumu f›-k›h düzenledi¤i için ‹slâm toplumlar›n›n o günkühaline f›k›h üzerinden tepki gösteren bu hareketler,“bidatlar› <strong>ve</strong> taklid tavr›n› ortadan kald›rma, sünneti<strong>ve</strong> ictihad› ihya etme” fleklinde bir ortak görüflesahiptir. Bu hareketler ‹slâm dünyas›n›n Hindistan,Hicaz, Yemen <strong>ve</strong> Nijerya gibi çevre bölgelerindeortaya ç›karken, ‹stanbul <strong>ve</strong> Kahire gibi merkezlerdebu ictihad <strong>ve</strong> ihya söylemine çok rastlanmad›ysada “selefe dönüfl <strong>ve</strong> müteahhirini zemmetme”tavr› buralarda da görülmüfltür. Bu çerçe<strong>ve</strong>deEbu Yusuf’un Kitâbu’l-Harâc <strong>ve</strong> es-Siyerü’l-Kebîrisimli eserlerinin Türkçeye çevrilmesine, el-Harâc’›nflerhedilmesine <strong>ve</strong> Kudurî’nin klasik metniel-Kitâb’›n Abdülgani el-Guneymî el-Meydanî taraf›ndanel-Lübâb ad›yla <strong>ve</strong> hadislerle irtibat› kurularakflerhedilmesine iflaret edilebilir.35


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMKaya, sunumunda önce 18. as›rda ortayaç›kan ihya hareketlerinin özelliklerinianlatt›, sonra da modernist yaklafl›mlar›ngörüfllerini s›ralad›.Bu ba¤lamda “selefe, mütekaddimîne dönüfl”ün,modernizm öncesi dönemin ortak temayülü oldu-¤u söylenebilir. Bat›’ya gidip okumufl bir münev<strong>ve</strong>rtak›m› ortada yokken, do¤an bu hareketlerin içeridenbir elefltiri <strong>ve</strong> cevap çabas› teflkil etti¤ini <strong>ve</strong> buhareketler aras›nda yak›n <strong>ve</strong> kuv<strong>ve</strong>tli iliflkiler bulunmad›¤›n›da belirtmek gerekir.Modernizmin ‹slâm dünyas›na gelifli, aklî <strong>ve</strong> f›khîistidlalleri etkilemifl <strong>ve</strong> modernizmle gelen banka,anayasa, flura, kad›n vb. meseleler de f›kh›n meselelerihaline gelmifltir. 19. as›rda ortaya ç›kan modernisthareketler ise kendilerini nevzuhur teflebbüslerolarak göstermekten ziyade 18. asr›n ›slah,tecdit isteyen, taklid karfl›t›, ictihad taraftar› <strong>ve</strong> ihyac›alimlerine <strong>ve</strong> hareketlerine at›fla meflruiyetkazanmaya çal›flm›fllard›r. ‹slâmî ilimlerin, özelliklede f›k›h <strong>ve</strong> f›k›h usulünün naslar›n anlafl›lmas›-n›n önünde bir engel teflkil etti¤ini öne süren Afgani- Abduh – Reflit R›za çizgisi, amac›n› “taklid zincirindenkurtulmak <strong>ve</strong> dini, ihtilaflar›n olmad›¤›selef dönemine döndürmek” olarak ortaya koymufltur.Tarihi, özellikle de ‹slâmî ilimler tarihini yenidenyazan <strong>ve</strong> bu amaçla kendi kanunlar›n› tespit etmeyeyönelen modernist hareket, ortak özellikleri (1)‹slâm medeniyetinin esas geliflim çizgisine temeldenitirazlar getirmek (‹bn Hazm’›n el-‹hkâm <strong>ve</strong> el-Muhallâ’s› gibi) <strong>ve</strong> (2) maslahata yo¤un vurgudabulunmak (fiât›bî’nin el-Muvâfakât’› gibi) olan birkütüphane infla etmifltir. Böylece yeni bir kaynak <strong>ve</strong>otorite silsilesi belirlenmifltir. Modernist hareketinbir di¤er özelli¤i de f›k›h kavramlar›na Bat›’dan karfl›l›kbulma çabas›d›r. Mesela fluran›n ‘demokrasi’ile, mudarebenin ‘sigorta’ ile ilintilendirilmesi buçaban›n bir sonucudur.Kaya, sözlerini, modernist hareketin ‹slâmc› toplumsalhareketlere b›rakt›¤› mirasa iflaret ederek bitirdi.“F›k›htan ‹slâm Hukukuna: Osmanl› Hukuk DüflüncesindeDönüflüm” bafll›kl› sunumuyla ikincikonuflmay› yapan Sami Erdem ise, Mecelle’nin moderndöneme geçiflteki anahtar rolüne iflaret etti.Bu ba¤lamda Mecelle, f›k›h kitab›ndan kanun kitab›nageçiflin dönüm noktas›n› teflkil etmektedir. ‹ctihadkavram›na yeni bir aç›l›m getiren ‹slâm modernizminin,ayn› zamanda yeni bir f›k›h tarihi, yenibir usul <strong>ve</strong> yeni bir ictihad peflinde oldu¤unusöyleyen Erdem, yeni ictihad telakkisinin modernistlerles›n›rl› kalmad›¤›na, muhafazakârlarda dagörüldü¤üne iflaret etti. ‹ctimaî f›k›h tart›flmalar›ndanda bahseden Erdem, Mecelle’de çok bask›n ol-36


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAM“Sabite <strong>ve</strong> Vâk›a Denkleminde Siyasî Düflünce”bafll›kl› ikinci bölüm, oturum baflkan›Sami Erdem’in girifl konuflmas›yla bafllad›.mayan ama zamanla artan örf vurgusunun, f›kh›nkaynak hiyerarflisini alt üst etti¤ini, naslar›n yerineörf <strong>ve</strong> adetin konulmaya çal›fl›ld›¤›n› dile getirdi.Toplant›, soru cevap fasl›yla sona erdi.MAM Sempozyum‹slâm Siyaset KlasikleriniYeniden Okumak1 Mart 2008De¤erlendirme: Hümeyra Karagözo¤lu‹htisas sempozyumlar›n›n yedincisi, MedeniyetAraflt›rmalar› Merkezi’nin düzenledi¤i “‹slâm SiyasetKlasiklerini Yeniden Okumak” sempozyumuVefa salonunda yap›ld›. 2003 y›l›ndan bugüne Dr.H›z›r Murat Köse yönetiminde devam eden SiyasetFelsefesi atölyesinin ilk çal›flmalar›, “Klasi¤i YenidenDüflünmek” sempozyumunda sunulmufltu.Yaklafl›k bir y›ld›r yeni çal›flma grubuyla yoluna devameden atölye, ortaya konan çal›flmalar› ikincisempozyumla sundu.Klasik eserleri yeniden okumak suretiyle ‹slâm SiyasetDüflüncesinin ana hatlar›n›, temel kavramlar›n›<strong>ve</strong> bunlar üzerinden ulafl›labilecek yeni bak›flaç›lar›n› ortaya ç›karmay› hedefleyen atölyede, f›-k›h eserlerinden siyasetnamelere kadar pek çokfarkl› eser ele al›nd›. Ele al›nan eserler üzerindenortaya ç›kan sonuçlar›n paylafl›ld›¤› sempozyum ikioturumdan oluflmaktayd›. Felsefî eserleri inceleyenkat›l›mc›lar›n tebli¤lerinin yer ald›¤› “Felsefe ZeminindeSiyaset” bafll›kl› ilk oturum Dr. H›z›r MuratKöse taraf›ndan yönetildi. ‹lk konuflmac›, “NiçinErdemli fiehir? Saadet, ‹lk Reis <strong>ve</strong> Toplum ÜçgenindeFârâbî’nin Erdemli fiehri” bafll›kl› tebli¤iyleMustafa Öztürk idi. “Niçin erdemli flehir?” sorusunuön planda tutarak haz›rlad›¤› konuflmada Öztürk,saadet, ilk reis <strong>ve</strong> toplum kavramlar›n› öne ç›-kard›¤› bir yaklafl›mla Fârâbî’nin ‹slâm Siyaset Düflüncesinekatk› sa¤layan yönlerini ortaya koydu.‹lk oturumun ikinci konuflmac›s› Hümeyra Karagözo¤lu,bir ahlâk filozofu olarak tan›nan ‹bn Miske<strong>ve</strong>yh’inadalet <strong>ve</strong> hükümdar hakk›ndaki fikirleriniele alarak, filozofun siyasete dair yaklafl›m›na de-¤indi. “‹deal <strong>ve</strong> Gerçek: ‹bn Miske<strong>ve</strong>yh’in SiyasetDüflüncesine Dair Bir De¤erlendirme” isimli tebli-¤inde ‹bn Miske<strong>ve</strong>yh’in yaflad›¤› dönemdeki siyasîdurumdan da bahseden Karagözo¤lu, filozofun de-37


MedeniyetAraflt›rmalar›MerkeziMAMKöse, de¤erlendirme konuflmas›nda ‹slâm siyasetdüflüncesini hakk›yla anlayabilmek yolundakizorluklara <strong>ve</strong> farkl› disiplinleri içeren biraraflt›rma yapman›n gereklili¤ine vurgu yapt›.¤indi¤i <strong>ve</strong> de¤inmedi¤i konular›n söz konusu siyasîdurumla iliflkisine dikkat çekti. Üçüncü konuflmac›M. Cüneyt Kaya, “Peygamberin Yasa Koyuculu¤uBa¤lam›nda ‹bn Sînâ’n›n Siyaset Düflüncesi” bafll›kl›tebli¤inde, pratik felsefe alan›ndaki fikirleri fazlaöne ç›kmam›fl olan ‹bn Sina’n›n siyasete bak›fl›nadair önemli bir iddiay› dile getirdi. Kaya, ‹bn Sînâ’n›npratik felsefe alan›nda ilâhî dinin ortayakoydu¤u hükümlerin nihaî <strong>ve</strong> en mükemmel kurallaroldu¤u fikrinden hareketle, siyasete dair konulardada peygamberin, ‹bn Sînâ için temel ilkelerinkayna¤› oldu¤u ana fikrini dile getirdi. ‹lk oturumunson konuflmac›s› Osman Safa Bursal› ise, “Tûsî’ninSiyaset Düflüncesinde Adalet-Sevgi ‹liflkisi”bafll›kl› tebli¤inde, Nas›rüddin Tûsî’nin Ahlâk-› Nâs›rîeserinde dile getirdi¤i fikirler çerçe<strong>ve</strong>sinde,adalet <strong>ve</strong> sevgi kavramlar›n› öne ç›karan bir de¤erlendirmeyapt›.“Sabite <strong>ve</strong> Vâk›a Denkleminde Siyasî Düflünce”bafll›kl› ikinci bölüm, oturum baflkan› Dr. Sami Erdem’ingirifl konuflmas›yla bafllad›. fieyma fiahino¤lu<strong>ve</strong> Mustafa Kömürcüo¤lu’nun birlikte haz›rlad›¤›“Güç <strong>ve</strong> Adalet Aras›nda Bir Devlet Adam›: Nizamülmülk<strong>ve</strong> Siyasetname’si” bafll›kl› çal›flma, fieymafiahino¤lu taraf›ndan sunuldu. Tebli¤de, Siyasetname’ninyeniden okunmas› sürecinde öne ç›-kar›labilecek kavramlar›n neler oldu¤u <strong>ve</strong> prati¤eyönelik çal›flmalar olarak görülen siyasetnamelerinteorik bir yap›s›n›n olup olmad›¤› sorular›n›n üzerindeduruldu. “Mutedil Bir Pragmatist: Keykâvus<strong>ve</strong> Kâbusname” bafll›kl› sonraki tebli¤in sahibi SerhatAslaner, Kâbusname adl› eserden örnekler <strong>ve</strong>rerek,gerçekçi <strong>ve</strong> pragmatist olarak nitelenebilecekbir siyaset anlay›fl›n› ortaya koyan Keykâvus’a de-¤indi. Son tebli¤ ise, Özgür Kavak taraf›ndan sunulan“Siyâsî F›khî Ahkâm›n F›k›h Usulü ZeminindeTemellendirilmesi: Cü<strong>ve</strong>ynî’nin G›yâsî’si <strong>ve</strong> ModernYorumlar›” idi. Cü<strong>ve</strong>ynî’nin f›khî kavramlarmuvacehesinde ele ald›¤› siyasî bahislere de¤inenKavak, fakihin yapt›¤› kavramsal ay›r›mlara dikkatçekerek siyaset düflüncesine f›k›h penceresindenyap›lan katk›lara örnek <strong>ve</strong>rdi.Tebli¤lerin sonunda Dr. H›z›r Murat Köse bir de-¤erlendirme konuflmas› yaparak, sunulan çal›flmalar›nk›sa bir hikâyesini dile getirdi. ‹slâm SiyasetDüflüncesini hakk›yla anlayabilmek yolundaki zorluklarade¤inen Köse, farkl› disiplinleri içeren biraraflt›rma yapman›n gereklili¤ine vurgu yapt›. Naslar›nsiyasî konularda ayr›nt›l› hükümleri bar›nd›rmad›¤›n›hat›rlatt›ktan sonra, bunun kat’î prensiplerinolmad›¤› anlam›na gelmedi¤ini <strong>ve</strong> ‹slâm’›n bunoktada Bat› Siyaset Düflüncesinden ayr›ld›¤›n› ifadeetti. Müsteflriklerin ‹slâm Siyaset Düflüncesinebak›fllar›ndaki hatal› yönlere dikkat çeken Köse,Müslüman bak›fl aç›s›yla yap›lm›fl bir analize duyulanihtiyac› dile getirerek, yap›lan çal›flmalar›n sözkonusu ihtiyaca katk› yapmas› temennisiyle sözlerineson <strong>ve</strong>rdi.38


<strong>Bilim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf›Medeniyet Araflt›rmalar› MerkeziVI. ‹htisas Sempozyumu1 Mart 2008 Cumartesi‹SLAM S‹YASET KLAS‹KLER‹N‹ YEN‹DEN OKUMAKI . OTUR U MFelsefe Zemininde SiyasetOturum Baflkan›: H›z›r Murat KöseNiçin Erdemli fiehir?Saadet, ‹lk Reis <strong>ve</strong> Toplum Üçgeninde Fârâbî’nin Erdemli fiehri / Mustafa Öztürk‹deal <strong>ve</strong> Gerçek:‹bn Miske<strong>ve</strong>yh’in Siyaset Düflüncesine Dair Bir De¤erlendirme / Hümeyra Karagözo¤lu“Peygamberin Yasa Koyuculu¤u” Ba¤lam›nda‹bn Sînâ’n›n Siyaset Düflüncesi / M. Cüneyt KayaTûsî’nin Siyaset Düflüncesinde Adalet-Sevgi ‹liflkisi / Osman Safa Bursal›II. OTURUMSabite <strong>ve</strong> Vâk›a Denkleminde Siyasî DüflünceOturum Baflkan›: Sami ErdemGüç <strong>ve</strong> Adâlet Aras›nda Bir Devlet Adam›:Nizâmülmülk <strong>ve</strong> Siyasetnâme’si / fieyma fiahino¤lu-Mustafa Kömürcüo¤luMutedil Bir Pragmatist: Keykâvus <strong>ve</strong> Kâbusnâme / Serhat ArslanerSiyâsî F›khî Ahkâm›n F›k›h Usûlü Zemininde Temellendirilmesi:Cü<strong>ve</strong>ynî’nin G›yâsî’si <strong>ve</strong> Modern Yorumlar› / Özgür KavakDe¤erlendirme: H›z›r Murat Köse39


40Belcanto‹lhan BerkIIHorozbinalar sinaritler korosuHiflt, Saint-Michel, Dame de Sion, Robert CollegeBizim kimsenin topra¤›nda gözümüz yok.Biz sinaritler, horozbinalar, fakir kolyozlarS›k›l›p ç›km›fl›z bir pazar denizdenBir su bir pencere önü bir bulutBir çiçe¤in, bir kad›n›n yan› s›ra yürümekEvler sokaklar caddeler a¤açlarHep evler sokaklar caddeler a¤açlarGalatasaray, Küçük Duvarc› Sokak, ‹stiklal CaddesiBiz fakir sinaritler kolyozlar horozbinalar.Bakt› Avgiri karagözler orkinozlar bakt› bütün bal›klar,sardalyeler, mercanlarBakt› bas›yor, Beyo¤lu’nu.Avgiri ç›kt› K›zkulesi’neBa¤›rd› ba¤›rd› ba¤›rd›.(‹lya Avgiri’nin ba¤›rmas›n› bir bileyci Niko Margaritbir Terzi Toridis bir Çiçekçi çingene kad›n anlad›.)☞50MOLA


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMK›r›kç›, tezinde 12. <strong>ve</strong> 13. Yüzy›l Anadolu Türksüsleme sanat›nda günefl, ay <strong>ve</strong> y›ld›z motifilerininne flekillerde ifllendi¤ini <strong>ve</strong> sonras›nda da neanlamlara gelebilece¤ini araflt›r›yor.SAM K›rkambar12. <strong>ve</strong> 13. Yüzy›lAnadolu Türk Süsleme <strong>Sanat</strong>›ndaGünefl, Ay <strong>ve</strong> Y›ld›z SimgelerininDe¤erlendirilmesiEmine K›r›kç›14 Haziran 2008De¤erlendirme: Zeynep Gökgöz‹nsano¤lu, evreni tan›ma <strong>ve</strong> anlamland›rma u¤rafl›s›ndakorku, heyecan, hayranl›k <strong>ve</strong> flaflk›nl›k gibiduygular›n›, yöneldi¤i nesnelere yans›tma yolunagitmifl, varl›klar› bu do¤rultuda sembolize ederekonlara de¤erler yüklemifltir. Bu yüzden sembollerleu¤raflmaya bafllad›¤›m›zda “ne flekilde?” sorusundanyola ç›k›p ‘nas›l’ <strong>ve</strong> ‘niçin’e cevap aramayaçal›fl›r›z. Hakikaten zor bir yoldur kat edilmesi gereken.Emine K›r›kç›’n›n ‹stanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi <strong>Sanat</strong> TarihiBölümü’nde 2004 y›l›nda tamamlad›¤› yüksek lisanstezinin bafll›¤›: “Anadolu Selçuklu <strong>Sanat</strong>›ndaGünefl, Ay <strong>ve</strong> Y›ld›z Motiflerinin Simgesel De¤eri”K›r›kç› da zoru seçmifl; kayd›n, belgenin b›rak›lmad›¤›bir alan›n pefline düflmüfl, önce bu üç motifinne flekillerde ifllendi¤inin <strong>ve</strong> sonras›nda da ne anlamlaragelebilece¤inin izini sürmüfl. Slaytlar›ngösterimiyle sunumunu gerçeklefltiren K›r›kç› ile ilkdura¤›m›z, Anadolu’da Selçuklular d›fl›ndaki medeniyetlerdebu üç motifin nas›l kullan›ld›¤›na dairörneklerdi: Hititlere ait günefl kurslar›, M›s›r’dakigünefl tanr›s› tasvirleri, Yunan mitolojisinden Helios(günefl tanr›s›), Selene (ay tanr›s›) görünümleri,Hindistan’dan günefl tanr›s›na adanan tap›nak örne¤i<strong>ve</strong> Babil’den Sin (ay tanr›s›) Mabedi gibi.Eski Türklerde de gö¤e <strong>ve</strong> günefle özellikle önem<strong>ve</strong>rildi¤ini, Mani dininin kabul edilmesinden öncetanr›ya “Gök Tanr›” diyen Türklerin, Mani dinininkabulünden sonra “Ay Tanr›” demeye bafllad›klar›-n› görüyoruz.Pagan inanc›n›n alttan alta nas›l sürdü¤ünün örnekleriniçokça gördü¤ümüz H›ristiyan sanat›nda -Evrenin Efendisi diyebilece¤imiz- Pantokrator ‹satasvirleri s›kça kullan›lm›fl; zira Hz. ‹sa H›ristiyanlaragöre bütün dünya için par›ldayan, adaletin <strong>ve</strong>do¤rulu¤un güneflidir. Ay›n <strong>ve</strong> güneflin de do¤rudanHelios <strong>ve</strong> Selene’ye at›fla kiflisellefltirilerek <strong>ve</strong>rildi¤ini,zamanla bu iki sembolden güneflin Hz.41


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMSAM YuvarlakMasa Toplant›lar›KIRKAMBAR12. <strong>ve</strong> 13. Yüzy›llar›n Anadolu Türk Süsleme <strong>Sanat</strong>›nda Emine K›r›kç›Günefl, Ay <strong>ve</strong> Y›ld›z Simgelerinin De¤erlendirilmesi 11 Haziran 2008B‹R B‹R‹K‹ME YEN‹DEN BAKMAKTürk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-6:Anlat›yorum, Öyleyse Nas›l:Nüket EsenTürk Roman›na Anlat›bilimsel Bir Bak›fl 7 May›s 2008Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-7:Suskunlukla Ç›¤l›k Aras›nda:Özden SözalanTürk Roman›nda Kad›n Dilini (Yeniden) Düflünmek 21 May›s 2008Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-8:Gece’nin K›lavuzlu¤unda Yaz›nsal Etik <strong>ve</strong> Politika: Berat Aç›lBilge Karasu Roman›na Konukse<strong>ve</strong>r Bir Yaklafl›m 4 Haziran 2008Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-9:Bir Edebî Tasar›m Olarak Adalet,Sad›k Yals›zuçanlarRoman›n da Bir Temeli Olabilir mi? 25 Haziran 2008Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar 10:80 Sonras› Roman Elefltirisinde Kültürelli¤in Anlam›: Fatih Altu¤Bir ‹mkân Olarak Roman Elefltirisi 9 Temmuz 2008S‹NEMA SOHBETLER‹Yeflilçam’a Yeniden BakmakTürk Sinemas›n›n Endüstriyel Sorunlar›Halit Refi¤8 May›s 2008Osman S›nav12 Haziran 2008‹sa’y›, ay›n Hz. Meryem’i ya da güneflin Ahd-› Cedid’i,ay›n Ahd-› Atik’i temsil edebilece¤i fleklindeyorumlar yap›ld›¤›n› görüyoruz.Emine K›r›kç›’n›n as›l araflt›rma konusuna zeminteflkil eden Anadolu Selçuklular› dönemine geldi¤imizdeflöyle bir sonuca var›yoruz: Selçuklular, OrtaAsya, ‹ran, M›s›r <strong>ve</strong> Mezopotamya’dan getirdiklerimiras›, Anadolu uygarl›klar›n›n <strong>ve</strong> Bizans’›n b›rakt›klar›mirasa katan, tüm bu birikime ‹slâm Medeniyeti’ninetkilerini de iflledikleri eklektik bir tabloçiziyorlar.Bu farkl› medeniyetlere ait ö¤elerin birbirine kat›-fl›p içsellefltirilerek devam etmesi kaç›n›lmazd›.Özellikle 13. yüzy›l Anadolu’suna damgas›n› vuranbir üslubun yarat›ld›¤›, kesme tafl an›tsal mimarisiile mesken tuttu¤u flehirleri (ör. Konya, Ni¤de, Kayseri,Amasya, Sivas) adeta birer aç›k hava müzesineçeviren Selçuklularda günefl, ay <strong>ve</strong> y›ld›z motiflerininfarkl› flekillerde nas›l kullan›ld›¤›na dair örnekler,sunumun ikinci bölümünü oluflturdu. Bu örneklerdedo¤rudan günefl <strong>ve</strong> ay›n temsili yerinesembolik tasvirler kullan›ld›¤›n›, y›ld›z›n ise kendifleklinde temsil edildi¤ini, her eklenen kol say›s› ilenas›l farkl› anlamlara gelebilece¤ini gördük.‹lk örnekleri, insan bafl› fleklindeki günefl <strong>ve</strong> ay tasvirlerioluflturdu. Günefl genellikle etraf›nda ›fl›nlarile insan bafl› fleklinde <strong>ve</strong>rilmifl, bu bafllar bazen tek,bazen de kad›n <strong>ve</strong> erkek ikili olarak gösterilmifllerdi.(Örnek: Ni¤de Aleaddin Camii portali, SilvanEbu’l Muzaffereddin Camii minaresi)Sonraki slaytlar, hayvan <strong>ve</strong> insan tasvirlerinin birliktekullan›ld›¤› örneklerdi. Bo¤a-insan ya da boynuzluinsan fleklindeki bu tasvirler ay› simgelemekteydi;Selçuklularda boynuzlu hayvanlar ay›ifade etmek için kullan›l›yordu (ör. Emir SaltukKümbeti). Aslan-günefl birlikteli¤inin (ör. ‹ncirHan, Karatay Han) gücün simgesi oldu¤unu, 2. G›-yaseddin Keyhüsrev’in de bunu kendi armas› ola-42


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMHAYAL PERDES‹May›sDersu Uzala (Rusya-Japonya, 1975, 140’), Yön: Akira KurosawaHaremde Dört Kad›n (1965, Türkiye, 85’), Yön: Halit Refi¤Makinist (1991, Amerika, 137’), Yön: Andrei KonchalovskyDekalog: Komflunun Mal›n› Çalmayacaks›n (1990, Polonya, 45’)Yön: Krzysztof KieslovskiDekalog: Kadere Meydan Okunmaz (1992, Polonya, 50’),Yön: Krzysztof KieslovskiHaziranKay›p Gü<strong>ve</strong>rcin Gerdanl›¤› (1991, Tunus, 90’), Yön: Nas›r HamirKap›lar› Açmak (1992, Türkiye, 100’), Yön: Osman S›navQu fii’nin Yolculu¤u (1992, Çin, 100’), Yön: Yimou ZhangBaba (1996, ‹ran, 96’), Yön. Mecid MecidiTemmuzKiraz›n Tad› (1997, ‹ran, 95’), Yön: Abbas KiyarüstemiCennetin Çocuklar› (1997, ‹ran, 89’), Yön: Mecid MecidiPi (1999, Amerika, 84’) Yön: Daren AronofskyMay›s S›k›nt›s› (1999, Türkiye, 130’), Yön: Nuri Bilge CeylanA¤ustosE<strong>ve</strong> Yolculuk (1999, Çin, 89’), Yön: Yimou ZhangSar› Köpe¤in Yuvas› (2005, Mo¤olistan, 93’), Yön: Byambasuran DavaKuyucakl› Yusuf (1985, Türkiye, 93’) Yön: Feyzi Tunarak kulland›¤›n› görüyoruz. Ejder tasvirlerinin degenifl yer tuttu¤u slayt örneklerinde ejderhalar›ntek bafllar›na günefli, çiftseler günefl ile ay› birliktesimgeledikleri, bunun da ayd›nl›k-karanl›k, yaflam-ölüm,gök-yer kavramsal çiftlerine göndermeolabilece¤i ifade edildi (ör. Susuz Han, Konya AlaiyeDarüflflifas›).Seramiklerde, minyatürlerde <strong>ve</strong> maden ifllerinde dekarfl›m›za ç›kan bu tasvirlerin tam olarak neyi ifadeettiklerini bilmemiz güç. Ayn› tasvir üzerine ayr›yorumlar›n yap›labildi¤i, tek bafllar›na farkl›ykenyanlar›na eklenen her bir figürle bambaflka anlamlaragelebilen motiflerden günefl, tek bafl›na ›s›, ›fl›k<strong>ve</strong> yaflam kayna¤›d›r; gücün <strong>ve</strong> yenilmezli¤in sembolüdür.Günefli kiflisellefltirmenin nedeni, bir yönüylefayda sa¤lamas›, di¤er yönüyle de insan›nonun bir parças› oldu¤unu düflünmesi olabilir. Ayise güneflten ald›¤› ›fl›kla karanl›¤› ayd›nlatand›r;özellikle hayvanlarla birlikte kullan›ld›¤› tasvirlerdeburçlar› temsil eder.Genellikle kozmolojik anlamda kullan›m›n yayg›nolarak görüldü¤ü bu motiflerin bir de mistik cephesivar. 13. yüzy›l›n Mevlana, Hac› Bektafl <strong>ve</strong> ‹bniArabî’nin ça¤› oldu¤unu düflünürsek tasavvufun etkisigöz ard› edilemez. Meselâ günefl, Tanr›’n›n zat›n›;güneflten ald›¤› ›fl›¤› yans›tan ay, Hz. Muhammed’i(SAV); y›ld›zlar ise ashab›n› <strong>ve</strong> di¤er peygamberleriiflaret ederler. Yap›lan di¤er benzetme deflöyle: Ay, küfür karanl›¤›n› gideren fleriate, günefltek bir hakikate, y›ld›zlar da tarikatlara delâlet eder.Tamam›yla simgesel anlam yüklendikleri için bumotifleri camilerde <strong>ve</strong> mezar tafllar›nda kullanmaktabir beis görmeyen Selçuklulardan sonra Osmanl›larageldi¤imizde bu figür-sembollerin kitap sayfalar›ndand›flar›ya ç›kamad›klar›n› görürüz.Semboller, neyi ifade ettiklerini arayan <strong>ve</strong> bu kadarçok anlam katman› aras›nda kaybolan muhataplar›ndaseç-be¤en-al duygusu uyand›rsa da benzerçal›flmalar›n ço¤almas›yla görüflümüzün netlik kazanaca¤›n›umuyoruz.43


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMEsen, sunumunda müdahil anlat›c› ilekarakter anlat›c› ayr›mlar›na geniflçe yer<strong>ve</strong>rdi <strong>ve</strong> müdahil anlat›c›n›n Bat›’da18. yüzy›lda gözden düfltü¤ünü hat›rlatt›.SAM Bir Birikime Yeniden BakmakTürk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-6:Anlat›yorum, Öyleyse Nas›l:Türk Roman›na Anlat›bilimselBir Bak›flNüket Esen7 May›s 2008De¤erlendirme: Neslihan DemirciKeynes, kuramdan hazzetmeyen iktisatç›lar›n kuramyanl›lar›ndan tek fark›n›n yaln›zca daha eski birkuram›n etkisinde kalmalar› oldu¤unu söyler. TerryEagleton da bu meram› flöyle dillendirmiflti: “Kuramagösterilen düflmanl›k ço¤unlukla, baflkalar›namuhalefet ederken kendininkini unutma anlam›nagelir.” Bu tespit, edebiyat için de geçerlidir. En kuflbak›fl›hâliyle kuramlar, edebiyat eserinin ‘nerede’durdu¤unu bilmemize yararlar. Anlat›bilim de buamaca hizmet eden <strong>ve</strong>rimli mecralardan biri.Bo¤aziçi Üni<strong>ve</strong>rsitesi Türk Dili <strong>ve</strong> Edebiyat› BölümBaflkan› Prof. Dr. Nüket Esen, anlat›bilim nevindenkavramlar› duyup da irkilenler için bir tür konsantregirifl dersi <strong>ve</strong>rme iste¤ini hissettiren yumuflakbir üslûpla bize anlat›biliminin de¤ilse de anlat›n›n‘abc’sini aktarmaya çal›flt›.Metin hep vard›. Ama metni anlat›bilim terazisindetartmak yirminci yüzy›l›n ikinci yar›s›ndakilere nasipoldu. Nedir bu anlat›bilim, ne anlat›r? Bat›’dakinarratology teriminin karfl›l›¤› olan bu alan›n do¤uflunu,-bilinçli okurun- “Ne yap›yor ki bu metin,bizde bu etkiyi yarat›yor?” sorusuna merak sarmas›naba¤layarak kestirmeden özetledi Prof. Esen.Biz, daha vaz›h olmas› için “metnin tomografi sonucunuflorasanl› tabelaya koyup uzman gözüylekemiklerini saymak” da diyebiliriz.Tan›mdan sonra anlat›y› oluflturan ö¤elerin birbirinekar›flan k›s›mlar›n› ay›klamaya geliyor s›ra. Bilindi¤iüzere metnin anlat›m› ilkin iki temel ö¤eyemuhtaç: Anlat›c› <strong>ve</strong> muhatap. Tabii burada anlat›-c›yla yazar› zinhar birbirine kar›flt›rmamam›z elzem.Yazarla anlat›c› ayn› kifli de¤ildir. Yazar gider,metnin içinde muhatap oldu¤umuz anlat›c› gelir;bunlar farkl› seslerdir. Zaten yazar metnin içindeetiyle kemi¤iyle bulunamaz ki! Hele ölmüflse bu nas›lolabilir? (Burada daha iyi anlafl›lmas› için ölü yazarolarak Ahmet Mithat Efendi örne¤ini <strong>ve</strong>riyorNüket Han›m) Yazar metnin içine anlat›c›n›n sesiylekat›l›r, kendi kimli¤iyle de¤il. Anlat›c› dedi¤imizunsur da çeflit çeflit… Ama en genel hâliyle ikiyeay›rmak mümkün: Müdahil anlat›c› <strong>ve</strong> karakter anlat›c›.Nüket Esen bu temel ayr›m üzerinde uzuncadurdu. Müdahil anlat›c›y› 19. yüzy›lda b›rakt›¤›m›z›zannetti¤imizi; hâlbuki bu otoritenin Bat›’da gözdendüflmesinin 18. yüzy›la tekabül etti¤ini hat›rlat-44


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMt›. Bu devir teslim s›ras›nda hem tanr›-yazar, hemtanr›sal anlat›c› sahneden çekilirken yerine okuradaha yak›n -en az›ndan yeryüzünde- duran, kurmacaiçinde bir karaktere bürünen anlat›c› gelmiflti.Modern roman›n milâd›n›n anayurdunda1910’lara denk düfltü¤ünü, Birinci Dünya Savafl›’n›ngeride b›rakt›¤› y›k›mla beraber Bat›l› bireyingü<strong>ve</strong>ndi¤i da¤lara kar ya¤d›¤›n›, böylece de¤iflenzihniyetle terakki (progress) kavram›n›n da de¤iflti¤ini;nedenselli¤in de, kesinli¤in de, gerçekçili¤inde, klasik roman›n da miad›n› doldurduklar›n› anahatlar›yla aktard›. Bütün bu de¤iflimden kurmacametinlerin pay›na düflen: Gerçekli¤in parçalanmas›ylaanlat›m da parçalanm›flt›.Nüket Esen modern <strong>ve</strong> postmodern edebiyat›n s›rt›-n› dayad›¤› tekniklerden de birer cümleyle bahsetti:‹ç konuflma, iç çözümleme, bilinç ak›fl›, ço¤ul anlat›m…Modern kurmacada anlat›c›yla bak›fl aç›s›n›nher zaman örtüflmesinin gerekmedi¤ine de¤indi.Son y›llarda yaz›lan romanlar <strong>ve</strong> bugünkü okur profiliüzerine yap›lan söylefliyle toplant› noktaland›.Özetle, Ahmet Mithat’tan Orhan Pamuk’a kadarpek çok yazar <strong>ve</strong> romandan örneklemelerle kat›l›mc›larlakarfl›l›kl› olarak teorinin a¤›r leblebilerini yuvarlamakyerine, edebiyat üzerine sohbetin dayan›lmazhafifli¤i tercih edildi.“Anlat›yorum, Öyleyse Nas›l: Türk Roman›na Anlat›bilimselBir Bak›fl” gibi oturakl› bir bafll›k alt›ndakibir toplant›da anlat›bilimin soya¤ac›na, dahas›atas› yap›salc›l›¤a te¤et bile geçilmemesi, kuramyanl›s› kat›l›mc›larda biraz hayal k›r›kl›¤› yaratmad›de¤il. Hele -edebiyat kuram›na yedi kat el say›lan-Freud yâd edilsin de, anlat›bilimin göbe¤ini kesenTodorov, Propp, Genette, Lévi-Strauss <strong>ve</strong> Barthes’›nadlar› geçmesin... Bu <strong>ve</strong>fas›zl›k karfl›s›nda birburuk oluyor insan. Belki baflka bahara…Türk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar-9:Bir Edebî Tasar›m Olarak Adalet,Roman›n da Bir TemeliOlabilir mi?Sad›k Yals›zuçanlar25 Haziran 2008De¤erlendirme: Ayflenur GönenTürk Roman›na Kritik Yaklafl›mlar bafll›kl› programdizisinin 25 Haziran 2008 tarihindeki konu¤u, TRTAnkara Televizyonu E¤itim-Kültür Programlar›Müdürlü¤ü yap›mc›lar›ndan, hikâyeci-yazar Sad›kYals›zuçanlar’d›.“Bir Edebî Tasar›m Olarak Adalet, Roman›n da BirTemeli Olabilir mi?” konulu sunum, flu sorular çerçe<strong>ve</strong>sindeflekillendi: Edebî bir metin içerisindeadalet ne türden bir temsil buluyor kendisine? Metinadaletin “tecelli etmesinde” rol alabilir mi? Yada flöyle sorarsak: Bir metnin oluflum sürecinde yaz›ylaadalet aras›nda ne türden bir iliflki kurulabilir?Yazar adaleti temsil etmek için mi, tecelli ettirmekiçin mi yazar? Adaletin karfl›t› olan kötülük, haks›zl›k,zulüm gibi kavramlar edebi metinlerde ne türbir temsil buluyor? Adalete dair suskun metinlerinbu tutumlar›n›n nedenleri nelerdir?Adalet ilkesinin gerçekleflmesi ile yazar›n zihinselçabas› aras›ndaki iliflkinin imkân› <strong>ve</strong> önemi üzerindensorularla sunumuna bafllayan Yals›zuçanlar,ço¤unlukla “geç kalm›fl adalet, adalet de¤ildir” temas›üzerinden metinlerini kurgulayan yazarlar›45


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMYals›zuçanlar, adalet duygusu en güçlüromanc›m›z olarak niteledi¤i O¤uz Atay'›n,Tehlikeli Oyunlar’da adalet ilkesini nas›l iflledi¤inigösteren örneklerle sunumuna son <strong>ve</strong>rdi.anarak sürdürdü konuflmas›n›; gündelik yaflamdakisosyal çarp›kl›klar› ironik bir biçimde iflleyen AzizNesin, toplumsal gerçekçi hikâyeleriyle benzer temalar›çokça tekrarlayan Orhan Kemal gibi... Kafka’n›n“Kanun Önünde” isimli k›sa hikâyesini okuduktansonra, O¤uz Atay’›n Tehlikeli Oyunlar’›nabirkaç at›f yaparak, ilerleyen dakikalarda bu örneklemeleredevam etmek üzere adalet kavram›n›nfarkl› literatürlerdeki tan›mlar›na yer <strong>ve</strong>rdi.En genel tan›m›yla “bir fleyin yerli yerine konmas›”olarak aç›klanan adalet ilkesinin kayna¤›n›n Allah’›n“el-Adl” s›fat› oldu¤unu söyleyen Yals›zuçanlar,adaletin dinî <strong>ve</strong> felsefî metinlerde, tarihî mesellerde,hukukta, edebiyatta hangi anlamlarda <strong>ve</strong>hangi ilkelerin z›dd› olarak kullan›ld›¤›yla ilgili etimolojikde¤erlendirmelerle sunumunu sürdürdü.Emaneti ehline <strong>ve</strong>rmek, ihsan, hükümranl›k <strong>ve</strong> egemenlikgibi kavramlar›n temel ilkesinin adalet oldu¤unuhat›rlatan Yals›zuçanlar, bolca at›f yapt›¤›dinî metinlerden örneklerle, adalet <strong>ve</strong> zulüm kavramlar›hakk›nda ilahiyat temelli bir aç›l›m kazand›rd›meseleye.Yals›zuçanlar son olarak, O¤uz Atay’›n, adalet duygusuen güçlü romanc›m›z oldu¤unu söyledi. Yazar,Tehlikeli Oyunlar’dan bir pasaj okuduktansonra adalet ilkesinin metinde nas›l ifllendi¤ini yorumlad›.Metinde kahramanlar›n isimlerinin seçiminden,yazar›n metnin kurulmas› aflamas›ndaö¤eleri yerli yerine koyma hususundaki titizli¤inekadar adaleti gerçeklefltirme yönündeki kararl›l›¤›-na de¤inen Yals›zuçanlar, anlam bak›m›ndan dayap› bak›m›ndan da adil metinler olarak gösterdi¤iörneklerle sunumunu noktalad›.SAM Sinema SohbetleriYeflilçam’a Yeniden BakmakHalit Refi¤8 May›s 2008De¤erlendirme: Esra Tice“Yeflilçam bir mucizeydi...”<strong>Sanat</strong> Araflt›rmalar› Merkezi’nin Sinema sohbetleriad› alt›nda düzenledi¤i mutat toplant›lar›n›n May›say› söylefli konu¤u Türk sinemas›n›n tecrübeli yönetmeniHalit Refi¤ idi.Türk sinemas›nda önemli bir dönemin temsilcilerindenolan Halit Refi¤ Robert Koleji, MühendislikBölümü’nde ö¤renimini tamamlar. Mezuniyetininard›ndan askerli¤ini yedek subay olarak Kore’de46


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMHalit Refi¤ ile yap›lan özel söylefli, Yeflilçamolgusu üzerinden Türk sinemas›n›n 1950’lerden1990’l› y›llara kadarki seyrini resmetti.yapar. Bu s›rada savafl görüntüleriyle bezeli 8 mm’-lik amatör filmler çeker.1950’li y›llar›n sonunda kendi çabas›yla elde etti¤isinema birikiminin yard›m›yla çeflitli dergilerdefilm elefltirileri yazmaya bafllar. Yazd›¤› elefltirilersinema camias›n›n dikkatini çeker. Böylece Türk sinemas›n›nusta yönetmenleri Ömer Lütfi Akad,Metin Erksan, At›f Y›lmaz gibi isimlerle tan›flma f›rsat›bulur. Tan›flt›¤› ustalardan asistanl›k tekliflerial›r. Halit Refi¤, At›f Y›lmaz’›n Yaflamak Hakk›md›r(1958) isimli filminde asistanl›k görevini üstlenir;böylece Türk sinemas›nda profesyonel anlamda ilkçal›flmas›n› gerçeklefltirmifl olur.Sonraki y›llarda meslekî baflar›lar› art arda gelir.1960’ta kendisine ait ilk filmi Yasak Aflk’›, 1963’tefiehirdeki Yabanc›, 1964’te Gurbet Kufllar›, 1965’teHaremde Dört Kad›n , 1969’da Bir Türk’e GönülVerdim filmlerini çeker. Bu filmlerle çeflitli ulusal <strong>ve</strong>uluslararas› ödüllere lây›k görülür. Halit Refi¤ 1960y›l›ndan bafllayan, 2000’li y›llara kadar süren çoksay›da filmin yönetmenli¤inin yan› s›ra yap›mc›l›k<strong>ve</strong> senaryo yazarl›¤› yapm›fl; yurt içi <strong>ve</strong> yurt d›fl›ndaçeflitli üni<strong>ve</strong>rsitelerdeki sinema e¤itmenli¤i de dahil,has›l› her alanda Türk sinemas›na katk› sa¤lam›flbir isim olma özelli¤i tafl›r.Halit Refi¤ ile yapt›¤›m›z bu özel söylefli Yeflilçamolgusu üzerinden Türk sinemas›n›n 1950’lerden1990’l› y›llara kadarki serü<strong>ve</strong>nini/tarihî süreciniresmetti. Ayr›ca ilk dönemin flartlar› sebebiyle Türkiye’desinemaya <strong>ve</strong>rilen önemin s›n›rl› kald›¤›n›,sinema alan›ndaki e¤itimin yok denilebilecek kadaryetersiz oldu¤unu belirtti. Buna karfl›n usta yönetmen,Yeflilçam’›n Türk sinemas› için bir de¤eroldu¤unu da vurgulad›. Halit Refi¤’in Türkiye’ye televizyonungelifliyle sona eren o döneme <strong>ve</strong> döneminsinema anlay›fl›na yönelik samimi paylafl›mlar›,kat›l›mc›lara Yeflilçam sinemas›n› de¤erlendirmef›rsat› sa¤lad›.Halit Refi¤’in tecrübelerinden yararlanma flans›n›da sunan söyleflide, Türk sinemas›n›n o y›llardakiflartlar›na paralel olarak küçük sinema iflletmecilerininengelleri bertaraf etme yöntemleri, bu yoldagösterilen çaba, elde edilen baflar› <strong>ve</strong> seyircinindeste¤iyle kendi kendini oluflturan Türk sinemas›-n›n unutulmayan dönemi Yeflilçam tüm detaylar›ylakonufluldu.Usta yönetmen, Yeflilçam olgusundan yola ç›karakTürk sinemas›nda <strong>ve</strong> -tabii kendisinin de bir parças›oldu¤u- Türk toplumundaki oluflumlar› <strong>ve</strong> de¤iflimlerimümkün oldu¤unca aktard›.Halit Refi¤ söyleflinin kalan k›sm›nda, yöneltilensorular çerçe<strong>ve</strong>sinde Türk sinemas›n›n bugününü47


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMde de¤erlendirdi. Türk sinemas›nda son dönemdeseyirci taraf›ndan be¤enilen birkaç yap›ma iliflkinyorum <strong>ve</strong> elefltirilerini dile getirdi. Baz› yap›mlar›n‘Yeflilçam’ ruhunu tafl›yan yönetmenlerin baflar›s›oldu¤unu vurgulad›; yani Yeflilçam tarihsel olaraksona ermiflti ama b›rakt›¤› izler hâlâ takipçileri taraf›ndansürdürülmekteydi.Ayr›ca bir soru üzerine Halit Refi¤ ulusal sinema düflüncesindede¤iflen bak›fl aç›lar›n› 90’l› y›llarda Türkiye’ninizledi¤i d›fl politikalar üzerinden aç›klad›.Halit Refi¤’in dünya görüflünden istifade etme flans›sunan söylefli, Türk sinemas›na de¤iflim <strong>ve</strong> hareketlilikgetiren ‘Yeflilçam’ özelinde, yerli sinemay›farkl› aç›lardan düflünme olana¤› sa¤lad›.SAM fiiir Akflamlar›Türk Sinemas›n›nEndüstrileflme SorunuOsman S›nav12 Haziran 2008De¤erlendirme: E s m a A c a r<strong>Sanat</strong> Araflt›rmalar› Merkezi’nin düzenledi¤i sinemasohbetlerinin yedinci konu¤u Osman S›nav idi.90’lardan itibaren Türk sinemas›nda farkl› bir yaklafl›msergileme çabas›nda olan S›nav ile Türkiye’desineman›n neden endüstrileflemedi¤i üzerine birsohbet gerçeklefltirildi.Osman S›nav, ‹stanbul Devlet Güzel <strong>Sanat</strong>lar Akademisi,Sinema-Televizyon Enstitüsü’nde ö¤renimgördükten sonra bir süre reklâmc›l›k yapar. ‹lk olarak1989’da senaryosunu ‹lhami Algör ile birlikteyazd›klar› Hünkâr›n Bir Günü adl› filmi çeker. Yalanc›fiafak, Küçük Dünya <strong>ve</strong> Aflka Kimse Yok sinemafilmlerinden sonra 1993’te büyük ilgi gören SüperBaba isimli TV dizisinin yönetmenli¤ini yapar.Ard›ndan Melek Apartman›, Mavi Düfller, S›cak Saatler,Deli Yürek, Ekmek Teknesi, Kurtlar Vadisi gibibaflar›l› TV dizilerine imza atar. 1998’de Gerilla,2001’de Deli Yürek: Bumerang Cehennemi, 2007 y›-l›nda ise Pars: Kiraz Operasyonu adl› sinema filmleriniçeker.S›nav, Türkiye’de sineman›n sorunlar›ndan bahsedilirken,mikro düzeyde bakmakta zorlan›ld›¤›-n›n alt›n› çizdi; genel anlamda her fleyin tart›fl›ld›-¤›n› ama Türk sinemas›n›n endüstriyel sorunlar›<strong>ve</strong> endüstri olamay›fl›n›n sebepleri üzerine konuflulmad›¤›n›söyledi. S›nav’a göre, zaman›nda ençok film üreten üç ülkeden biriyken art›k üretemezhale gelmemizin ana nedeni, sinemam›z›n endüstrikuramay›fl›d›r; ayr›ca Türkiye’de yap›mc›lar›nifladam› say›l›p say›lamayaca¤› da tart›flma konusu.S›nav, “Amerika’da bundan yaklafl›k 81 y›l öncekurulmufl Amerikan Sinema <strong>Sanat</strong>lar› <strong>ve</strong> <strong>Bilim</strong>leriAkademisi ad› alt›nda bir akademi var. Ben sinemaokuluna giderken Yeflilçam’dakiler bize ‘Bu iflinokulu mu olurmufl!’ diye gülüyorlard›. ‹flte bu nedenlerlebiz film yapamaz hale gelirken, onlarmarkalar›n› bile filmle sat›yorlar” diyerek sinemaendüstrisi olmamas›n›n nedenlerinden bahsetti.Bir türlü gerçekleflemeyen Fetih <strong>ve</strong> Atatürk filmlerininprojeleri üzerine henüz bir plan <strong>ve</strong> tasar› ol-48


<strong>Sanat</strong>Araflt›rmalar›MerkeziSAMEndüstrinin dünya kültürü hâline geldi¤igünümüzde, S›nav’a göre, kendi kültürümüzürekabet ortam›nda anlatmak zorunday›z; bununyolu ise sineman›n endüstrileflmesinden geçiyor.miz elefltirisini getirdi. Örne¤in yüz y›ll›k tarihî geçmifledayanan Amerika’n›n, yenildi¤i Vietnam Savafl›üzerine milyonlarca film üretti¤ini, pek çokkahramanlar yaratt›¤›n› hat›rlatt›. Çocuklar›m›z bukahramanlar› biliyorlar ama kementle uçak düflürengerçek kahraman›m›z Osman Batur’u tan›m›-yorlar.Meselenin farkl› bir boyutu olan <strong>ve</strong>rgilendirme sistemindenbahseden Osman S›nav, Türk sinemas›-na en büyük katk›n›n <strong>ve</strong>rgi oranlar›n› de¤ifltirmekleyap›laca¤›n› belirtti. Endüstrinin salt teknolojik geliflmedenibaret olmad›¤›n›, planlama gerektirdi¤ini,bunun için de bir iflletme olarak görülerek desteklenmesininflart oldu¤unu söyledi.mad›¤› halde ülkemize gelen eski aktör KevinCostner’a sürekli “Atatürk filminde oynayacak m›-s›n›z?” diye sorulmas›n› garipsiyor S›nav. Ünlü yönetmenegöre film yapmak bir ‘ifl’tir; en basit filmbile üç y›lda tasarlan›p tamamlanabilir. Bu tür popülistyaklafl›mlar da endüstri olamay›fl›m›z›n nedenlerindenbiridir.Osman S›nav, Türk milleti olarak hayal kurmay›unuttu¤umuzu <strong>ve</strong> hayallerimizi nas›l gerçeklefltirece¤imizüzerine bir fikrimiz olmad›¤›n› söyledi.Oysa, yurtd›fl›na film satmak için önce kendimizitan›y›p bunun üzerine hayal kurmam›z, hayalimizide nas›l gerçeklefltirece¤imiz üzerine do¤ru <strong>ve</strong>rilerleçal›flarak plan yapmam›z gerekiyor. S›nav,Türk halk›n›n sinematografik kültüre en fazla sahipülkelerden biri oldu¤u halde, kendi hikâyelerimizibilmedi¤imiz, bunlar›n üzerine düflünmedi¤i-Endüstri <strong>ve</strong> pazarlamada hem teknik, hem de estetikaç›dan dünya standard›n› yakalamam›z gerekti-¤inin alt›n› çizdi. Bu alanda ifl görmek <strong>ve</strong> ürün satmakiçin insan dokusu ba¤lam›nda kendi kültürümüzüanlatt›¤›m›z bir sinema diline sahip olmal›,dünya pazar›nda kabul görebilmek içinse belli prototiplerikullanan endüstri kurman›n zorunlu oldu¤unubelirtti. Küçük bütçeli yap›mlar›n hep varolaca¤›n› ama dünya sinema sanayinin böyle yürümedi¤inihat›rlatarak, sinemada sanat <strong>ve</strong> endüstrininiç içe oldu¤unu söyledi. Sadece Amerikan rüyas›n›reddederek hiçbir fley yap›lamayaca¤›n›, direnmeninyolunun ortak pazara ç›kmaktan geçti¤inisöyledi. Endüstrinin dünya kültürü hâline geldi-¤i günümüzde, S›nav’a göre, kendi kültürümüzürekabet ortam›nda anlatmak zorunday›z; bununyolu ise sineman›n ortak paydas›nda kendi söyleyiflinizleyer almaktan, k›sacas› endüstri olmaktangeçiyor.49


50Belcanto‹lhan BerkIVAld› çiçekçi çingene kad›nN’oldu bu ‹stanbul’aNe Sevim ne Yanula biri yok.Anlam›yorum do¤rusuKaridesçi bu dünyay› koyup gitsin.Sevim’in penceresi pencerelerin flah›Gel dayan bu haline.Denize bakmak bencePara etmez nafile Sevim’siz.Diyorum yetiyordu bana çünküDeniz, bir soka¤›n gülüflü.Ben kime satay›m bu çiçekleri flimdiGünefli, ay› al›p gitmifller.(Ifl›d› ortal›k, Bakt› kedi her fley yerli yerinde, yerindegökyüzleri, sinaritler, karidesler, Taksim yerinde.)MOLA


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMTAM Tez / Makale Sunumlar›I. Küreselleflme Ça¤›ndaOsmanl›’dan Arjantin’e Göçler1840-1914Kaz›m Baycar5 May›s 2008De¤erlendirme: C. Ersin Ad›güzelTürkiye Araflt›rmalar› Merkezi taraf›ndan düzenlenenTez-Makale sunumlar›n›n May›s ay› konu¤u,Bo¤aziçi Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih Bölümü’nde haz›rlad›¤›“Birinci Küreselleflme Ça¤›’nda Osmanl›’dan Arjantin’eGöçler (1870-1914)” bafll›kl› yüksek lisans çal›flmas›ylaKaz›m Baycar idi.Günümüzde Suriye, Lübnan <strong>ve</strong> Filistin topraklar›n›kapsayan bölgeden Arjantin’e yap›lan göçleri sosyal<strong>ve</strong> ekonomik yönleriyle inceleyen Baycar’›n çal›flmas›,Osmanl›’n›n birinci küreselleflme ça¤› olarakisimlendirilen dönemdeki nüfus <strong>ve</strong> iktisadî yap›lar›na›fl›k tutmas› ile dünyadaki ekonomik geliflmelerkarfl›s›ndaki tutumunu incelemesi aç›lar›ndanoldukça önemlidir.Baycar, çal›flmada Baflbakanl›k Osmanl› Arflivi belgeleribaflta olmak üzere, Arjantin Devlet Kay›tlar›ile söz konusu dönemde Arjantin’de bas›l›p Osmanl›göçmenleri hakk›nda yaz›lar yay›nlayan gazete<strong>ve</strong> dergiler gibi farkl› niteliklerde kaynaklarkulland›¤›n› ifade etti.Baycar’›n çal›flmas› üç bölümden oluflmaktad›r. ‹lkbölümde, söz konusu dönemdeki göç dalgas› genelolarak incelenerek Osmanl›’dan Arjantin’e yap›langöçlerin, bu dönemdeki göçler içerisindeki yerinintespitine çal›fl›lm›fl.Baycar’›n ifadesine göre, XIX. yüzy›l›n ortas›ylabafllayan dönemde önceki yüzy›llarda görülmedikbir hareketlilik yaflanmaktayd› ki, bu dönemi öncekiyüzy›llardan ay›ran en önemli fark da budur. Sözkonusu dönemde Avrupa’dan Amerika <strong>ve</strong> Avustralya’ya60 milyon kiflinin göç etti¤ini hat›rlatan Baycar,bu dönemde özellikle Amerika’ya yo¤un birgöç hareketinin varl›¤›na dikkat çekti. Bu ba¤lamda,Arjantin’in söz konusu dönemde göç alan ülkelerdenbiri oldu¤unu <strong>ve</strong> Arjantin’e yap›lacak göçlerinbizzat Arjantin hükümeti taraf›ndan teflvik edildi¤inivurgulad›. Arjantin’in bu göçleri niçin destekledi¤inede aç›kl›k getirmeye çal›flan Baycar,kaynaklar› bol, ifl gücü az bir ülke olan Arjantin’in,ifl gücü a盤›n› kapatabilmek için bu politikay› takipetti¤ini ifade etti.Sürecin Osmanl› boyutunun incelendi¤i ikinci bölümdeBaycar, söz konusu bölgeden Arjantin’e göçlerinnedenleri, muhacir say›s›, göçlerin ne gibi yollarlagerçekleflti¤i sorular›ndan hareketle, genelolarak göçmen profilini tespit etmeye çal›flmakta <strong>ve</strong>Osmanl›’n›n söz konusu göçler karfl›s›ndaki tutumuüzerinde durmaktad›r. Baycar’›n tezine göreOsmanl›’dan Arjantin’e yap›lan göçlerin en önemlinedenlerinden biri, Balkanlar, K›r›m <strong>ve</strong> Kafkaslardangelen göçlerle Suriye bölgesindeki nüfusunciddi bir flekilde artmas› neticesinde ekonomidegörülen bozukluktur. Bu dönemde Suriye bölgesindeyaflanan dinî çat›flman›n Arjantin’e yap›lan Osmanl›göçlerinin sebeplerinden biri olarak gösteril-51


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMTAM Yuvarlak Masa Toplant›lar›meye çal›fl›lmas›n› elefltiren Baycar, göçmenler aras›ndaçok say›da Müslüman›n bulundu¤unu, dahas›söz konusu göçlerin bu olaylar›n cereyan etti¤itarihten 40-50 sene kadar sonraki dönemde yo¤unlukkazand›¤›n›, dolay›s›yla Suriye bölgesinde MüslümanlarlaH›ristiyanlar aras›nda 1860’larda bafllad›¤›görülen baz› sorunlar›n, 1904’ten sonra ciddirakamlara ulaflan Osmanl› göçlerinin nedeni olamayaca¤›n›belirtti.Arjantin’e Suriye bölgesindeki farkl› dinî <strong>ve</strong> sosyalgruplardan insanlar ile çeflitli mesleklere sahip kiflileringöç ettiklerine de¤inen Baycar, baz› kiflilerinArjantin’e girerken göçmen olarak kabul edilebilmekiçin gerçek mesleklerini saklad›klar›n› <strong>ve</strong> popülermesleklerden birini kendi meslekleriymifl gibigöstermeye çal›flt›klar›n› vurgulayarak göçmenleringerçek mesleklerinin tespit edilebilmesindeki zorluklaraiflaret etti. Göçlerin, baz› seyahat acenteleri<strong>ve</strong> simsarlar vas›tas›yla <strong>ve</strong>ya Arjantin’e giden Osmanl›vatandafllar›n›n memleketlerinde kalan yak›nlar›nayard›m etmeleriyle gerçekleflti¤ini sözlerineekledi.Osmanl› Yahudileri için Arjantin’e göç özel bir anlamtafl›yordu. Baycar, Yahudilerin, “arz-›mev‘ûd”da kendi devletlerini kurmadan önce birdevlet kurmalar› için en uygun yerin Arjantin oldu-¤unu düflündüklerini ifade ederek, Arjantin’de ‹spanyolcakonuflulmas›n›, Yahudilerin lisan sorunuyaflamadan göç etmelerini kolaylaflt›r›c› bir etkenolarak de¤erlendirmektedir.Baycar’a göre, Arjantin’e Avrupa’dan göç edenlerintar›mda istihdam edilmelerine karfl›l›k Osmanl›’dangöç edenlerin ticaretle u¤raflmas›, Osmanl›TEZ/MAKALE SUNUMLARII. Küreselleflme Ça¤›nda Kaz›m BaycarOsmanl›’dan Arjantin’e Göçler 1870-1914 5 May›s 2008Bir Tanzimat Diplomat› Kostaki Musurus Pafla Nurdan fiafak9 Haziran 2008Mekteb-i Hukuk’un Kuruluflu <strong>ve</strong>Ali Adem YörükFaaliyetleri (1878-1900) 7 Temmuz 2008Sömürgecili¤e Karfl› Abdülhak Hâmid Tiyatrosu Sevim Kebeli4 A¤ustos 2008B‹R K‹TAP B‹R YAZARII. Meflrutiyette Medreseler <strong>ve</strong> Din E¤itimi Zeki Salih Zengin26 May›s 2008Tereddüd <strong>ve</strong> Tekerrür- Mimarl›k <strong>ve</strong> Bülent TanjuKent Üzerine Metinler (1873-1960) 30 Haziran 2008Hat›ralarla Yak›n Tarih (2): Osmanl› Sunan: Abdülhamit K›rm›z›Arnavutluk’undan An›lar (1885-1912) 6 Haziran 2008Hat›ralarla Yak›n Tarih (3): fieyhülislâm Sunan: Süleyman KayaCemaleddin Efendi’nin Siyasî Hat›ralar› 11 Temmuz 2008Hat›ralarla Yak›n Tarih (4):Sunan: Abdullah Saçmal›Ali Kemal, Ömrüm 1 A¤ustos 2008SOHBETÖtüken Yay›nlar›Ahmet ‹yioldu12 May›s 2008Forced Migrations of Muslim Communities in Nicole ImmigSouth-Eastern Europe: A Case of Thessaly after 1881 2 Haziran 2008Kebikeç Yay›nlar›Kudret Emiro¤lu23 Haziran 2008ÖZEL ETK‹NL‹KXVIII. Yüzy›l Osmanl› Düflüncesinde Bunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl I Mehmet Genç‹ktisat <strong>ve</strong> Siyaset 10 May›s 2008XVIII. Yüzy›l Osmanl› Düflüncesinde Bunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl II ‹hsan Fazl›o¤luFelsefe-<strong>Bilim</strong> 31 May›s 2008XVIII. Yüzy›l Osmanl› Düflüncesinde Bunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl III H. ‹brahim fiimflekTasavvuf 14 Haziran 2008‹Z BIRAKANLAR (Bir Eser-Bir fiah›s-Bir Olay)‹hsan Fazl›o¤lu 24 May›s 2008 / 21 Haziran 200852


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMgöçlerini Avrupa göçlerinden ay›ran en önemlifarklardan biridir. Fakat daha sonralar› bu durumdabaz› de¤ifliklikler meydana gelmifltir. 1909’daBuenos Aires Baflflehbenderli¤ine atanan Emin Arslan,Arjantin’e gelen Osmanl› vatandafllar›n› tar›malanlar›na yönlendirmifl <strong>ve</strong> bir süre sonra Arjantintar›m bakan›, Emin Arslan’a söz konusu çabalar›ndandolay› teflekkür mektubu göndermifltir.Çal›flman›n üçüncü bölümünde ise Arjantin’e göçeden Osmanl› vatandafllar›n›n Arjantin’deki sosyal<strong>ve</strong> ekonomik yap›ya entegrasyonu ele al›nmaktad›r.Baycar, konuflmas›n›n sonunda Arjantin’e göçeden Osmanl› vatandafllar› ile ilgili Arjantin’dekigazete <strong>ve</strong> dergilerde yay›nlanan haber/yaz›lar bafltaolmak üzere bu konuda ulaflabildi¤i her türlü tarihîmalzemeyi dinleyicilerle paylaflarak sunumunugörsel aç›dan zenginlefltirdi. Program, kat›l›mc›lar›nsoru <strong>ve</strong> katk›lar›yla sona erdi.Bir Tanzimat Diplomat›Kostaki Musurus PaflaNurdan fiafak9 Haziran 2008De¤erlendirme: F. Samime ‹nceo¤luOsmanl› Devleti’nde Pafla unvan› alan ilk gayrimüslimolma özelli¤ini haiz Kostaki Musurus Pafla’y›,Haziran ay›ndaki Tez/Makale sunumlar›ndaNurdan fiafak’›n Marmara Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih Bölümü’ndehaz›rlad›¤› “Bir Tanzimat Diplomat› KostakiMusurus Pafla” bafll›kl› doktora tezi çerçe<strong>ve</strong>sindetart›flt›k. fiafak tezinde, fiubat 1807´de ‹stanbul´unseçkin Rum ailelerin yaflad›¤› Fener semtinde do-¤an Kostaki Musurus Pafla’n›n ailesi, iliflki a¤lar›,nas›l bir e¤itim sürecinden geçti¤i, bir Osmanl› diplomat›n›nnas›l yetiflti¤i vb. sorular çerçe<strong>ve</strong>sindekonuyu incelemektedir.Konuflmas›na Osmanl› Devleti’nde sefir <strong>ve</strong> sefaretlerintarihî geçmifli ile bafllayan fiafak’›n belirtti¤iüzere, III. Selim öncesinde Avrupa <strong>ve</strong>ya Asya topraklar›nabelli (uluslararas› anlaflmalar, tahta ç›kankral› tebrik vb.) sebeplerle gönderilen sefirler III.Selim dönemiyle birlikte, 1793’te Londra’da daimisefaretin aç›lmas› üzerine, daimi olarak Avrupa’yagönderiliyor. 1830’dan itibaren hariciye iflleri;1836’da Hariciye Nezareti kurulduktan sonra da sefirlerönem kazan›yor.Tezin temel sorusu <strong>ve</strong> iddias›, Musurus’un birçokbürokratik entrikalar›n yafland›¤› Tanzimat dönemindeLondra sefirli¤inde 34 y›l gibi uzun bir sürenas›l kald›¤›n› <strong>ve</strong> 1821 Mora ‹syan›’ndan sonraRumlar›n Osmanl› bürokrasisinden uzaklaflt›r›ld›¤›iddialar›n›n as›ls›zl›¤›n› Musurus Pafla’n›n bürokratikhayat› üzerinden ortaya koymaktad›r.Dört bölümden oluflan tezde fiafak, ilk bölümde intisap<strong>ve</strong> himayeyi, ikinci bölümde Atina (1840-1848) <strong>ve</strong> Viyana (1848-1850) sefirli¤i tecrübesi ba¤lam›ndabir Osmanl› diplomat›n›n yetiflmesini,üçüncü bölümde Londra sefirli¤ini (1851-1885) <strong>ve</strong>son bölümde iktidar›n <strong>ve</strong> de¤erlerin de¤iflmesi karfl›s›ndayeni Kostaki Musurus Pafla portresini eleal›yor.Aslen Girit’li nüfuzlu bir Rum Ortodoks ailenin çocu¤uolarak ‹stanbul-Fener’de dünyaya gelen Mu-53


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMfiafak, Kostaki Musurus Pafla’n›n ailesini,iliflki a¤lar›n›, e¤itim sürecini inceledi¤itezinde bir Osmanl› diplomat›n›n nas›lyetiflti¤i sorusuna cevap ar›yor.Musurus’un kariyer basamaklar›n› kolay ç›kmas›n›sadece bu iliflkiler a¤› <strong>ve</strong> himayeye ba¤laman›ndo¤ru bir yaklafl›m olmayaca¤›n›n da alt›n› çizmektedir.Bütün bunlar bir etkendir ancak tek amil de-¤ildir. Burada Musurus Pafla’n›n kiflisel baflar›s›n›da göz ard› etmemek gerekir.surus pek çok yenili¤in gerçekleflti¤i Tanzimat dönemindeyaflam›fl, çeflitli devlet görevlerinden sonrahariciyeye intisap etmifltir. Nas›l bir e¤itim ald›-¤›na dair kesin bir bilgiye ulaflamayan fiafak’a göre,Musurus bir Avrupa baflkentinde <strong>ve</strong>ya ‹stanbul’dabir cemaat okulunda okumufl ya da özel hocalardanders alm›fl olabilir.Musurus’un Osmanl› bürokrasisine nas›l intisap etti¤isorusuna da cevap arayan fiafak, Musurus’unbir devlet dairesine girip oradan yükselerek de¤ilnetworkleri sayesinde bürokrasinin önemli kademelerindeyer ald›¤›n› belirtmektedir. fiöyle ki; ‹stefanikiVogorides 1832’de Sisam’a tayin edilmifl, ancakkendisi gitmek istemeyince Musurus adaya onutemsilen kaymakam olarak gönderilmifltir. 6 y›l bugörevde kalan Musurus’un kariyer süreci böylecebafll›yor. Daha sonra Bulgar as›ll› Ortodoks Vogorides’ink›z› ile evlenen Musurus kendisini haz›r biriliflkiler a¤› içinde buluyor. Bununla birlikte fiafak,1840’ta Müslümanlar›n Yunanistan’daki emlakmeselelerinin halli için Atina Sefirli¤ine atanan <strong>ve</strong> 8y›l boyunca bu görevde kalan Musurus, Atina’daOsmanl› elçisi iken suikasta u¤ray›nca –ki bir OrtodoksRum’un Osmanl› elçisi olarak Osmanl› Devletiad›na hareket etmesi ulus devlet olma yolundakiYunanistan’da hofl karfl›lanmam›flt›- Viyana’ya ortaelçiolarak gönderilir. 2-2.5 y›l sonra tekrar ‹stanbul’aça¤r›l›r. Zira o dönemde elçilik görevi ortalama3 y›ld›r. Daha sonra, 1851’de Londra’daki sergiiçin geçici bir görevle ‹ngiltere’ye gönderilen Musurus1885’te II. Abdülhamit taraf›ndan emekli edilinceyekadar Londra elçili¤inde kal›r. 34 y›l gibiuzun bir süre bu görevde kalmas›n›n nedenlerinide araflt›ran fiafak, bu konuda çeflitli varsay›mlar›dile getirmektedir. Bunlardan biri, Kraliçe Viktorya’n›norada Müslüman birisini görmek istememesidir.Dolay›s›yla Musurus, Rum-H›ristiyan oldu¤uiçin tercih edilmifltir. fiafak’a göre 1856 y›l›nda Musurus’aOksford Üni<strong>ve</strong>rsitesi taraf›ndan doktoraunvan› <strong>ve</strong>rilmesi de bu görüflü destekler mahiyettedir.Ancak yine de bunun salt H›ristiyan olmas›ylaaç›klanamayaca¤›n›n alt›n› çizen fiafak, bu noktada,Musurus’un iyi bir diplomat olmas›na <strong>ve</strong> networkiliflkilerinin önemine de dikkat çekiyor. Musurus’unbir baflka özelli¤i ise, 18<strong>67</strong>’de kendisine<strong>ve</strong>zirlik rütbesi <strong>ve</strong>rilerek Pafla unvan› ile taltif edilenilk gayrimüslim olmas›d›r.54


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMYörük, hukukun modernleflmesi teflebbüslerininsa¤l›kl› bir zeminde de¤erlendirilmesi içindüflünce tarihi disiplini <strong>ve</strong> biyografi yaz›m›n›nönemi üzerinde durdu.Musurus Pafla’n›n 1885’te emekli edilmesinin yafl›ylailgili olabilece¤i gibi, II. Abdülhamit’in, nüfuzlusefirlerin varl›¤›ndan hofllanmamas›ndan dakaynaklanabilece¤ini belirten fiafak, son olarak,emeklili¤inde ‹stanbul’a dönen Musurus Pafla’n›n1891’de <strong>ve</strong>fat edinceye kadar yine bofl durmad›¤›-na, Dante’nin ‹lahi Komedya’s›n› ‹talyanca’danRumca’ya çevirdi¤ine, bu çabas›n›n, onun entelektüelkimli¤ini ortaya koydu¤una, maddi aç›dan dadöneminin bürokratlar›na nazaran ailesinden gelenbir zenginli¤e sahip bulundu¤una de¤indi.Mekteb-i Hukuk’un Kuruluflu <strong>ve</strong>Faaliyetleri (1878-1900)Ali Adem Yörük7 Temmuz 2008De¤erlendirme: A l i E r o ¤ u zTürkiye Araflt›rmalar› Merkezi’nin Temmuz ay›ndagerçeklefltirilen Tez/Makale sunumu program›nda,modern hukukun Türkiye’ye girifli <strong>ve</strong> modernhukuk e¤itiminin bafllamas› problemini elealan, tamamlanma aflamas›ndaki, “Mekteb-i Hukuk’unKuruluflu <strong>ve</strong> Faaliyetleri (1878-1900)” bafll›kl›Marmara Üni<strong>ve</strong>rsitesi Tarih Bölümü’nde haz›rlamaktaoldu¤u tezi çerçe<strong>ve</strong>sinde Ali Adem Yörük’üdinledik.Modernleflme döneminde hukuk alan›nda gerçeklefltirilençabalar›, tarihî zemininde <strong>ve</strong> kendi maceram›zolarak de¤erlendirebilme gayesiyle çal›flmayagiriflti¤ini söyleyen konu¤umuz, çal›flma s›ras›ndaünsiyet kurdu¤u arfliv kaynaklar›, dönemin bas›-n›, eski harfli hukuk literatürü, hukukçu biyografilerigibi çeflitli kaynaklardan istifade etmeye çal›flt›-¤›n› belirterek konuflmas›na bafllad›. Memur mektepleri<strong>ve</strong> Tercüme Odas›’nda okutulan kimi derslerinmodern hukuk sahas› içerisinde de¤erlendirilebilece¤ini;ancak müstakil hukuk mekteplerininfler‘iyye mahkemelerinin yan›nda nizamiye mahkemelerininteflkilatland›r›lmas› neticesinde kuruldu¤unusöyledi. Adliye Nezareti bünyesinde aç›lanbir dershanenin (Kavânîn <strong>ve</strong> Nizamat Dershanesi),Mekteb-i Sultanî içinde kurulan hukuk mektebinin<strong>ve</strong> Mekteb-i Hukuk-› fiâhâne’nin yeni mahkemelerinhâkim ihtiyac›n› karfl›lamay› hedefledi¤ine <strong>ve</strong>ayr›ca devlet ricalinin avukatl›k u¤rafl›n› bir meslekhaline getirme çabas›na dikkat çekti.55


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMDivan-› Ahkâm-› Adliyye’nin kurulmas›ndan itibarenyeni bir geliflme olarak Türkiye’de “hukukçulukmesle¤i”nin do¤du¤unu ifade eden <strong>ve</strong> bu geliflmenin,merkezîleflen bürokratik yap›yla alakas›na de-¤inen Yörük, medreseyi/medreselileri içermekleberaber bu mesle¤in kurulufl mant›¤› itibariyle bürokrasitemelli oldu¤una <strong>ve</strong> pratik ihtiyaçlar› gidermehedefine dönük olarak iflledi¤ini vurgulad›.Mektep-medrese, fler‘iyye-nizamiye mahkemesi gibik›smen do¤ru, fakat dikkatle takip edilmesi gerekenayr›nt›lar› siliklefltiren kal›plar›n bizi bu dönemdekigeliflmeleri anlamaktan uzaklaflt›raca¤›n›da belirtti.1878 y›l›nda kurulup Haziran 1880’de ö¤retimebafllayan Mekteb-i Hukuk’un hâkim, savc›, avukat<strong>ve</strong> adliye memuru yetifltirilmesi <strong>ve</strong> hukuk dallar›n›nbirer bilim disiplini olarak teflekkül etmesi aç›s›ndanmerkezî yerine iflaret eden Ali Adem Yörük, sadece‹stanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Hukuk Fakültesi’nin de-¤il Ankara da dahil olmak üzere taflra hukuk mekteplerininde bu kaynaktan beslendi¤ini vurgulad›.Bu kadar önemli bir kurumun tarihine dair kapsay›c›bir çal›flman›n yap›lmam›fl olmas› gibi flafl›rt›c›bir problemi ortaya koyan Yörük, hukuk modernleflmesiteflebbüslerinin sa¤l›kl› bir zeminde de¤erlendirilmesiiçin düflünce tarihi disiplini <strong>ve</strong> biyografiyaz›m›n›n önemi üzerinde durdu.Sömürgecili¤e Karfl›Abdülhak Hâmid TiyatrosuSevim Kebeli4 A¤ustos 2008De¤erlendirme: Mine ‹nceA¤ustos ay› Tez/Makale sunumlar›nda Sevim Kebeli’ninBilkent Üni<strong>ve</strong>rsitesi Türk Edebiyat› Bölümü’ndetamamlad›¤› “Sömürgecili¤e Karfl› AbdülhakHâmid Tiyatrosu” bafll›kl› tezini tart›flt›k. Tezde,Tanzimat döneminde Bat› tesirlerini Türk fliirinesokan, flair-i azam olarak kabul edilen flair, tiyatroyazar› <strong>ve</strong> diplomat Abdülhak Hâmid’in (1852-1937), ‹ngiliz sömürgecili¤ini konu edinen tiyatroeserlerindeki sömürü iliflkileri, sömürge sonras› kuramlardanyararlanarak incelenmektedir.Kebeli, Hâmid’in ‹ngiltere’ye gitmeden önce yazd›-¤› Duhter-i Hindû (1876), Hindistan’daki görevindensonra ‹ngiltere’de iken yazd›¤› Fitnen (1898),Birinci Dünya Savafl› y›llar›nda yazd›¤› Yadigar-›Harb (1917) <strong>ve</strong> Cumhuriyet döneminde yazd›¤› Cünûn-›aflk (1925-26) ile Yabanc› Dostlar (1924-25)oyunlar› üzerinden meseleyi ele almaktad›r.Kebeli’nin ifadesiyle, bu konuyu seçmesindeki entemel amil, XIX. yüzy›lda yaflayan, ‹ngiltere <strong>ve</strong>Fransa üzerine yaz›lar yazan, bunun da ötesindeçok siyasî befl tane tiyatro eseri kaleme alan bir Osmanl›entelektüelinin -Hâmid’in- eserleri üzerinehiç çal›fl›lmamas›d›r.Yöntem olarak, birincil kaynaklar a¤›rl›kl› olmaküzere Avrupa merkezci yaklafl›mlara cevaben ortayaç›km›fl sömürge sonras› kuramlar› –özellikle te-56


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMKebeli, tezinde flair, tiyatro yazar› <strong>ve</strong> diplomatAbdülhak Hâmid’in ‹ngiliz sömürgecili¤inikonu edinen tiyatro eserlerini inceliyor.zinin birinci bölümünde- kullanan Kebeli’nin tezidört bölümden oluflmaktad›r. Tezin birinci bölümündeAbdülhak Hâmid’in Avrupa’dan yeni türlerinal›nmas› <strong>ve</strong> Osmanl› edebiyat› gibi konulardakigörüfllerini sahiplenme, ulusal öz aray›fl› gibi kavramlardanyola ç›karak de¤erlendiren Kebeli, Hâmid’inBat›’dan yeni türlerin al›nmas› hususundabir sentez aray›fl›nda oldu¤unu <strong>ve</strong> bunu eski edebiyatgelene¤i ile birlefltirdi¤ini ileri sürmektedir.Tezin ikinci, üçüncü <strong>ve</strong> dördüncü bölümlerindehem kronolojik bir s›ra, hem de konuyla do¤rudanilgisi nedeniyle, s›ras›yla Duhter-i Hindû, Finten <strong>ve</strong>Cünûn-› Aflk isimli eserleri inceleyen Kebeli, Yadigar-›Harb <strong>ve</strong> Yabanc› Dostlar adl› eserlere ise konuylailiflkileri çerçe<strong>ve</strong>sinde yer <strong>ve</strong>rmektedir.Tezinin ikinci bölümünde Hâmid’in Duhter-i Hindûadl› tiyatro eserini Hindistan’daki ‹ngiliz Sömürgecili¤i’ninsiyasî elefltirisi olarak okuyan Kebeli,çal›flmas›nda Duhter-i Hindû’nun önsözünütemel almaktad›r. Hintli bir k›z›n ‹ngiliz bir zabiteaflk›n› iflleyen oyunda Hâmid, Bat›’n›n Do¤u’yusahiplenmesinin yalanlarla dolu bir süreç oldu¤unuanlatmaktad›r. Burada ikili karfl›tl›klar çok netbir flekilde ortaya konmaktad›r; zira ‹ngilizlerolumsuz, Hintliler de masum tipler olarak resmedilmifltir.Kebeli, tezinin üçüncü bölümünde ele ald›¤› Finten’de‹ngiliz toplumu <strong>ve</strong> sömürgelerden gelenleraras›ndaki çat›flmalar <strong>ve</strong> sömürgecili¤in psikolojiketkileri üzerinde durmakta <strong>ve</strong> Finten’in sömürgepolitikalar›nda ifllevsel olan Shakespeare’le iliflkisiniincelemektedir. Kebeli burada yerleflim mekân›-n›n Hindistan’dan Londra’ya geçti¤inin alt›n› çizmekte<strong>ve</strong> kahraman›n ise bir Hintli de¤il Kanadal›oldu¤una dikkat çekmektedir. Bu eserde Kanadal›bir kad›n (Finten)’in bir ‹ngiliz ile evlenip ‹ngiliztoplumuna kat›lma çabas› anlat›lmaktad›r. Kebeli’ninifadesiyle, burada yaln›z Do¤ulu bireyin Bat›’yakat›lma çabas› de¤il, ayn› zamanda Bat›’daki‹ngiliz s›n›f sistemi d›fl›nda kalan toplumlar›n da‹ngiliz s›n›f sistemine kat›lma çabas› görülmektedir.Hâmid’in Finten’de Shakespearevari bir tutumizlemesinin politik nedenini de araflt›ran Kebeli,Hâmid’in Shakespeare’in eserlerine -özellikleMachbeth’e- benzer yazarak “Türkçe’yle de Shakespearetarz›nda bir tiyatro yazabilirim”i göstermegayreti içine girdi¤ini vurgulamaktad›r.Kebeli, tezinin son bölümünde Cünûn-› Aflk’tanhareketle emperyalizmin kültürel etkilerine de¤inmektedir.Hem ‹ngiltere hem de Hindistan’da geçenCünûn-› Aflk, bir mihracenin kendi iç dünyas›ndakiçat›flmalar üzerine kurulu. Hintli mihracekarakteri ne kendi halk› ne de ‹ngilizler taraf›ndanbenimsenmifl bir tip. Eserde, sömürgecili¤in esasitibariyle insanlar›n zihinlerini ele geçirmek oldu¤uanlat›lmak isteniyor. Kebeli’ye göre burada sömürgecilikdaha karmafl›k, soyut bir boyutta karfl›m›zaç›k›yor.Yadigâr-› Harb, Yabanc› Dostlar <strong>ve</strong> Cünûn-› Aflk’taortaya ç›kan Avrupal› sevgili <strong>ve</strong> vatan aras›nda seçimyapma çat›flmas›n›, kültür <strong>ve</strong> emperyalizmleiliflkili olarak okuyan Kebeli, çal›flman›n sonundaHâmid’in, sömürgecili¤i sadece siyasî yönleriylede¤il kültürel <strong>ve</strong> psikolojik boyutlar›yla da ele ald›¤›sonucuna ulaflmaktad›r. Bu oyunlarda sömürgeci-57


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMli¤in ‹ngiltere ile s›n›rland›r›larak elefltirilmesine dedikkat çeken Kebeli, Hâmid’in, eserlerinde sadecesömürgecili¤i elefltirmedi¤ini ayn› zamanda fiarkiyatç›l›kgibi özcü söylemlerin de alt›n› oydu¤unuiddia etmekte <strong>ve</strong> Hâmid’in fiarkiyatç›l›¤› elefltirirkenkarfl›l›¤›nda oksidantalizmi getirmedi¤ini belirtmektedir.Son olarak Türk Edebiyat› çal›flmalar›ndaki mevcutkuramlar›n yeniden gözden geçirilmesi gerekti¤iniifade eden Kebeli, farkl› yaklafl›m yollar›n›n gelifltirilmesininönemine de iflaret ederek sunumunubitirdi.TAM Bir Kitap Bir YazarJön Türkler <strong>ve</strong>Makedonya Sorunu (1890-1918)Mehmet Hac›saliho¤lu28 Nisan 2008De¤erlendirme: E b u b e k i r C e y l a nTürkiye Araflt›rmalar› Merkezinin ayl›k faaliyeti BirKitap Bir Yazar serisinin 48. toplant›s›nda MehmetHac›saliho¤lu’nu a¤›rlad›k. Hac›saliho¤lu ile 2001y›l›nda Almanya’da tamamlad›¤› doktora tezininkitaplaflm›fl <strong>ve</strong>rsiyonu olan <strong>ve</strong> Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›ndanyay›mlanan Jön Türkler <strong>ve</strong> MakedonyaSorunu (1890-1918) adl› kitab› üzerine konufltuk.Yüksek lisans tezinde “Türk Ansiklopedisinde Yunanistan‹maj›” üzerine yo¤unlaflan, doktora içinJön Türkler <strong>ve</strong> Balkanlar konusunu seçen yazar,daha sonralar› Makedonya meselesi ön plana ç›-k›nca bu konu üzerine çal›flmalar›na a¤›rl›k <strong>ve</strong>rmifltir.Döneme iliflkin hat›ratlara ila<strong>ve</strong>ten Bulgaristan’da<strong>ve</strong> Osmanl› arflivlerindeki birincil kaynaklardanistifade eden yazar, kitab›n›n ana iskeletinide bu arflivlerden elde etti¤i bilgiler ›fl›¤›ndaoluflturmufltur.Hac›saliho¤lu, çal›flmas›nda Osmanl› Balkan topraklar›ndakigruplar›n, komitelerin <strong>ve</strong> partilerin bak›flaç›s›na da yer <strong>ve</strong>rmektedir. Bu ba¤lamda, MakedonyaDevrimci Örgütü, bu örgütün yap›s›, liderli-¤i, Jön Türklere <strong>ve</strong> Meflrutiyete bak›fl›, hükümetle<strong>ve</strong> di¤er gruplarla iliflkileri kitab›n orijinal taraflar›ndand›r.Ayr›ca kitapta Balkan ülkelerindeki tarihyaz›m› da tetkik edilerek, özellikle Bulgaristan’dakihakim tarih yaz›m› elefltirilmektedir.Literatürdeki hakim görüfle göre, 1908 devrimindensonra Makedonya’da hürriyet kutlamalar› yap›lmakta<strong>ve</strong> Müslüman halk da bu kutlamalara yo¤unbir biçimde kat›lmaktad›r. Yazar’a göre anlat›lan budurum flüphelidir. Çünkü halk›n kendi bafl›na hareketeden bir kitle olmas›ndan ziyade çok farkl›gruplar, yap›lanmalar <strong>ve</strong> örgütler mevcuttur <strong>ve</strong> bölgeülkeleri bu örgütler üzerinde etkilidir.Ç›karlar› gere¤i Yunan hükümeti, Rum MakedonKomitesi’ni <strong>ve</strong> Ortodoks Cemaati’ni Jön Türkler’edestek olmamalar› yönünde uyar›larda bulunmufltur.Çünkü ‹ttihad <strong>ve</strong> Terakki (‹T)’in eski düzeni <strong>ve</strong>millet sistemini de¤ifltirmek istemesiyle Rum milletinin<strong>ve</strong> Rum Patrikhanesi’nin ayr›cal›kl› statüsü58


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMHac›saliho¤lu, kitab›nda Osmanl› Balkantopraklar›ndaki gruplar›n, komitelerin <strong>ve</strong>partilerin bak›fl aç›lar›na da yer <strong>ve</strong>riyor.zarar görecek <strong>ve</strong> zay›flayacakt›r. Ulahlar›n ayr› birkilise kurmas› <strong>ve</strong> ‹T’nin Rum Patrikhanesi’nin ayr›-cal›klar›n› s›n›rland›rmaya çal›flmas›, bu durumudo¤rulayan unsurlardan sadece birkaç›yd›. ‹T’ninRumlara karfl› sert tavr›ndan sonra bu gruplar›n dahürriyet kutlamalar›na kat›ld›klar› gözlenmifltir.Benzer flekilde devrimi desteklemeyen baflka gruplarda ihtilal sonunda, kerhen de olsa, kutlamalarakat›lm›fllard›r. ‹htilale karfl› olanlar oldu¤u gibidestekleyenler de vard›: Romanya Ulah MakedonyaKomitesi, Selanik, Üsküp <strong>ve</strong> Manast›r Yahudileriihtilali destekleyen önemli gruplard›. Dolay›s›ylayazar Makedonya’daki durumun literatürde bahsedildi¤indendaha karmafl›k oldu¤unu ifade etmektedir.Bu dönemde önemli meselelerden birisi de JönTürklerin s›k› Türk milliyetçili¤i ile ilgilidir. JönTürklerin Osmanl›c›k siyasetiyle asl›nda Türkçülü-¤ü kastetti¤i, nüfus politikalar›ndan e¤itim politikalar›nakadar milliyetçi davrand›klar› <strong>ve</strong> Türklefltirmepolitikalar› uygulad›klar› yönündeki iddialar(özellikle de Yunan tarih yaz›m›nda) çokça seslendirilmifltir.Yazar bu tart›flmalara Makedonya özelindede¤inmifltir. Soru-cevap k›sm›nda da bu konudagelen sorulara detayl› cevaplar <strong>ve</strong>ren Hac›saliho¤lu,Osmanl›c›l›kla Türkçülü¤ün siyah-beyazçizgilerle birbirinden net bir flekilde ay›rt edilemedi¤ini,gri bölgelerin bulundu¤unu vurgularken,Balkan savafllar›ndan sonra bile En<strong>ve</strong>r Pafla gibi ‹ttihatç›lar›nsöyleminde dahi Osmanl›c› yaklafl›mlararastlan›ld›¤›n› belirtmektedir. En<strong>ve</strong>r Pafla 1914y›l›nda askerlik konusunda, gayrimüslimlerin paralar›n›nkazan›lmas›ndan ziyade onlar›n “Osmanl›vatan›”na kazand›r›lmas›n›n daha önemli oldu¤unusöylemektedir. Hac›saliho¤lu ayr›ca Makedonya’dakie¤itim sisteminde Türklefltirme unsurlar›-n›n bulunmad›¤›na dikkat çekmektedir. Okullar›nmerkezî hükümet taraf›ndan kay›t alt›na al›nmas›,Osmanl› tabiiyeti olmayan ö¤retmenlere izin <strong>ve</strong>rilmemesi<strong>ve</strong> cemaat okullar›n›n teftifl edilmek istenmesiRumlar taraf›ndan Türklefltirme politikalar›olarak de¤erlendirilmifltir.Gayrimüslim unsurlara iliflkin bir di¤er ‹T politikas›da askerlik meselesidir. ‹T 1909 y›l›nda eflitlik ilkesinidogmatik bir biçimde uygulayarak gayrimüslimlerinde askerlik yapmalar› için kanunî düzenlemeyapar. Fakat bölgedeki afliretler askerli¤e <strong>ve</strong> nüfussay›m›na, dolay›s›yla da <strong>ve</strong>rgi ödemeye karfl›ç›kt›klar›ndan isyan etmeye bafllam›fllard›r.Yazar›n mevcut literatüre getirdi¤i elefltirilerden biriside ‹T’nin genel olarak Balkanlarda, özelde deMakedonya’da programs›z <strong>ve</strong> plans›z bir flekilde siyasetizledi¤i iddialar›d›r. Hac›saliho¤lu, ‹T’nin Makedonya’yailiflkin politikas›n›n 1800’lerin son y›llar›<strong>ve</strong> 1900’lü y›llar›n bafl›nda bir program olarakbelli oldu¤unu, dolay›s›yla bu iddialar›n do¤ruyuyans›tmad›¤›n› ileri sürmektedir.Son olarak yazar, ‹T ile ilgili yap›lan çal›flmalar›ndaha ziyade merkez bölgelerde yo¤unlaflt›¤›n›, oysa‹T’nin taflradaki yönetiminin incelenmesinin bundansonraki araflt›rmalar için daha isabetli olaca¤›-n› ifade etmektedir.59


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMZengin’e göre, modernleflme dönemi ileberaber yönünü Bat›’ya çeviren Osmanl›Devleti medreselerle giderek daha az ilgilendi;deyim yerinde ise kendi kaderine terk etti.II. Meflrutiyette Medreseler <strong>ve</strong>Din E¤itimiZeki Salih Zengin26 May›s 2008De¤erlendirme: ‹smail Hakk› K›rz›l›Osmanl› modernleflme tecrübesi içerisinde, sosyal,siyasî <strong>ve</strong> daha pek çok alanda kendinden öncekidönemlere göre daha önemli <strong>ve</strong> radikal de¤iflikliklerinyafland›¤› dönemlerden birisi II. Meflrutiyety›llar›d›r. II. Meflrutiyet, sadece Osmanl› modernleflmetecrübesi aç›s›ndan de¤il, bunun yan› s›raTürkiye Cumhuriyeti’ne çeflitli aç›lardan yapt›¤› etki/katk›itibari ile de bizim için bütünüyle öneminimuhafaza eden bir zaman dilimine tekabül etmektedir.Hiç kuflkusuz Osmanl› siyasî/idarî/e¤itim sistemininuzun bir süre temelini teflkil eden medreselerde modernleflme döneminde <strong>ve</strong> özellikle II.Meflrutiyet y›llar›nda hakim olan ak›mdan etkilenmifl<strong>ve</strong> baz› de¤iflikliklere maruz kalm›flt›r. TürkiyeAraflt›rmalar› Merkezi, ayl›k olarak düzenledi¤i BirKitap Bir Yazar program›n›n May›s ay›ndaki oturumunda,II. Meflrutiyet’in medreseler üzerindeki etkileriniele almak amac› ile çal›flmalar›n› modernleflmedönemi din e¤itimi üzerinde yo¤unlaflt›ranZeki Salih Zengin’i II. Meflrutiyette Medreseler <strong>ve</strong>Din E¤itimi adl› kitab› çerçe<strong>ve</strong>sinde misafir etti.Zengin’e göre, modernleflme dönemi ile beraberyönünü Bat›’ya çeviren Osmanl› Devleti medreselerlegiderek daha az ilgilendi; deyim yerinde isemedreseleri kendi kaderine terk etti. Buna paralelolarak dönemin medreselilerinde de, medreselerinyetersizli¤ine dair önemli bir kanaat yerleflti. II. Abdülhamitdönemi medreseler aç›s›ndan de¤ilse dedin e¤itimi aç›s›ndan <strong>ve</strong>rimli y›llard›. Medreselerin›slah›na iliflkin ciddi teflebbüsler ise ancak II. Meflrutiyetdöneminde yap›labildi.Daha sonra, söz konusu ›slah›n bahse de¤er boyutlar›üzerinde duran Zengin’in özellikle alt›n› çizdi¤ihususlar› flu flekilde s›ralayabiliriz:- II. Meflrutiyet döneminde medreselerde yap›lmayaçal›fl›lan ›slah teflebbüsleri klasik dönemde yap›landüzenlemelere <strong>ve</strong>ya modernleflmenin bafllang›çevrelerine göre birtak›m farkl›l›klar arzetmektedirki bunlar›n bafl›nda medresenin modelolarak kendisine mektebi almas› <strong>ve</strong> giderek mektebedaha da yak›nlaflan bir yap›ya kavuflmas›/kavuflturulmakistenmesi gelmektedir. Medresele-60


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMrin idarî iflleyifli, müfredat›, ö¤renciler ile ilgili yap›landüzenlemeler klasik dönemden farkl›, kaynakitibar› ile mekteplerden esinlenilerek oluflturulandüzenlemelerdir. Nitekim yabanc› dil, ilm-iictima, resim, beden e¤itimi gibi derslerin müfredatagirmesi de bunun bir baflka göstergesidir.- II. Meflrutiyet dönemi medrese ›slah›na yönelikyap›lan <strong>ve</strong>ya yap›lmas› düflünülen çal›flmalar saltsiyasî/idarî mekânizman›n iradesi ile gerçeklefltirilmiflde¤ildir. Resmî makamlar›n yan› s›ra ulema<strong>ve</strong> dönemin ileri gelen ayd›nlar› da medreselerinyetersiz olduklar›, dolay›s› ile ›slah edilmesigerekti¤inde mutab›kt›rlar. Bu, II. Meflrutiyet öncesindebu kadar bariz görülebilecek bir hususde¤ildir.- Daha ehil din görevlileri yetifltirmek üzere aç›lanMedresetü’l-Vaizin, Medresetü’l-Eimme <strong>ve</strong>’l-Hutabâda klasik dönemde karfl›laflamayaca¤›m›z, II.Meflrutiyet <strong>ve</strong> yetersizlik fikrinin etkisi ile berabere¤itim sistemine dahil olan kurumlard›r.- Medreselerin ›slah› çal›flmalar› ‹stanbul’da uygulanmaimkân› bulmakla beraber tam anlam› iletaflrada uygulanabildi¤ini söylemek imkân dahilindede¤ildir. Taflrada ›slah çal›flmalar› orta derecelimedreselerle s›n›rl› kalm›flt›r. Di¤er taraftan›slah edilen medrese programlar›n›n her y›l az daolsa de¤iflikliklere u¤ramas›, söz konusu çal›flmalar›nkökleflmesini engelleyen bir unsur olarakzikredilebilir. Yine ›slah çal›flmalar›n›n hemenakabinde I. Dünya Savafl›’n›n bafllamas› nedeniylemedrese ö¤rencilerinin cepheye sevkedilmeleri,söz konusu teflebbüslerin arzu edilen boyutlaraulaflmas›n› engelleyen bir baflka unsur olmufltur.Tereddüd <strong>ve</strong> Tekerrür -Mimarl›k <strong>ve</strong> Kent ÜzerineMetinler (1873-1960)Bülent Tanju30 Haziran 2008De¤erlendirme: Fatma Sevde Y›ld›r›mMaziye ait eflkâle fazla ra¤betin flu ahlâkî fenal›-¤› vard›r ki, yaflayanlar› hayatlar›ndan zevk almazbir hale getirdikten baflka, istikbalden denevmîd eder. Arkaya baka baka, yere yuvarlanmaks›z›n,istenilen istikamette kaç ad›m gidilebilir?Ecdada hürmet, onlar› taklid etmekle de-¤il, fakat azim, zeka <strong>ve</strong> kabiliyette onlardan hiçde afla¤› olmad›¤›m›z› <strong>ve</strong> bize b›rakt›klar› flerefmiras›n› omzumuzda tafl›yacak kuv<strong>ve</strong>tte oldu-¤umuzu göstermekle mümkündür. Kas›m <strong>ve</strong> Sinan’ahayran olmaktan baflka yapacak bir hüneriolmayan bir mimar; Fuzuli, Baki <strong>ve</strong>ya Nedim’inmukallidi bir flair bu flanl› ecdad silsilesinehafîd olmaya lay›k de¤ildir.(Ahmed Haflim, Tereddüd <strong>ve</strong> Tekerrür, s. 94)Ak›n Nalça Kitaplar›’n›n beflincisi, Tereddüd <strong>ve</strong> Tekerrür- Mimarl›k <strong>ve</strong> Kent Üzerine Metinler 1873-1960 adl› kitap çal›flmas›, Türkiye’de XIX. yüzy›l sonundanXX. yüzy›l ortalar›na kadar modern mimarl›¤›nkendine özgü anlay›fl <strong>ve</strong> birikimi ile flekillenentarihî metinleri bir araya getirmektedir. Bir KitapBir Yazar program›n›n Haziran ay› konu¤u olan mimarl›ktarihçisi Bülent Tanju taraf›ndan derlenen61


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMmetinler, Montani Efendi’den Ahmet Haflim’e, ‹smailHakk›’dan Abdülhak fiinasi’ye, Mimar AptullahZiya’dan Mimar Behçet Ünsal’a, Tanp›nar’danMimar Kemaleddin’e kadar, bu kritik dönemin gerekedebiyat gerek mimarl›k çevrelerinin önde gelenisimlerinin mimarî <strong>ve</strong> kent üzerine görüflleriniiçeriyor.Konuflmas›na insano¤lunun sürekli farkl›l›k üretti-¤ini, modern tarih çal›flmaya baflland›¤›nda moderntarihin büyük bir insanl›k tarihinin son dereceyak›n <strong>ve</strong> küçük bir bölümüne tekabül etti¤ini vurgulayarakbafllayan Tanju, “Modern tarihi modernyapan ya da hâlâ içinde bulundu¤umuz bir dönememodern ad›n› <strong>ve</strong>rmemize yol açan fley ne?” sorusununcevab›n›n da bu oldu¤unu belirtti. Bu ontolojikkabul bir tür epistemolojik sonuca yol açar.Kitab›n›n konusunu bunun fark›na varmak olarakaç›klayan yazara göre, farkl›l›ktan korkmamayabafllad›¤›m›z andan itibaren modern yaflar›z. Moderndünya bunun fark›na varmak <strong>ve</strong> o bilinçle yaflamakt›r.Modernist tav›r ise farkl›l›ktan keyif almak,korkmamak demektir. Yanl›fl cümle kurmaktankorkmamak, o yanl›fl cümle ile farkl› bir düflünceüretece¤ini düflünmektir.Bafl›ndan itibaren insan üretimi farkl›l›k gösterir.Bunu bilir, giderek farkl› olmaktan korkmamayabafllarsak asl›nda o modern bilinçle yafl›yoruz demektir.Yazar, modernli¤e iliflkin kabulünü “moderndünyan›n fark›na varmak <strong>ve</strong> o bilinçle yaflamak”fleklinde tan›mlarken bu bilinçle üretmeyebafllad›¤›m›z anda bunun tereddüde <strong>ve</strong> duraksamayayol açaca¤›n› ileri sürmektedir. Duraksamane kadar uzat›l›rsa <strong>ve</strong> ne kadar ac›l› sürerse asl›ndadüflünmek denilen fley burada karfl›m›za ç›kar.Çünkü bu an, modern anlamda düflünmenin, felsefeninan›d›r <strong>ve</strong> onu germek, uzatmak gerekir.Tanju’ya göre farkl›l›¤›n do¤al oldu¤unu kabullenmeyerek,en genel anlam›yla, de¤iflmeyecek olanailiflkin yan›lsaman›n kaybolmas›na gösterilen tepkide muhafazakârl›kt›r. Söz gelimi, XIX. yüzy›l pozitifbilimi de¤iflmeyecek, sa¤lam, aslî temeli infla etmeyeu¤raflt›¤› için muhafazakâr bir dünya görüflüdür.Çünkü kendi söylemi <strong>ve</strong> iddias› d›fl›ndaki her sözü,“bu irrasyonel” diyerek atma e¤ilimindedir. Belirleyiciolan, ortak olandan çok, o ortakl›¤›n üzerindenne kadar farkl›lafl›ld›¤›d›r asl›nda. Çünkü ayr› öznellikler,özne dedi¤imiz fley, bu arada ortaya ç›kar.Önemli olan temsil araçlar› ile dünyadaki nesneleraras›ndaki iliflkinin yap›fl›k de¤il, gevflek bir iliflki oldu¤unuak›lda tutmakt›r.Yazar›n ifadesi ile Tereddüd <strong>ve</strong> Tekerrür muhafazakâranlat›y› dahi üretmeyen dolay›s› ile az üretenbir co¤rafyan›n mimarl›k <strong>ve</strong> kent üzerine metinleridir.Bir flekilde farkl›l›¤› üretmeyecek yolu bulsakdiye durman›n ad›d›r tereddüd; yani duraksama,farkl›l›k üreten fleyse bu onu kontrol etmeye çal›flman›nyoludur. Bununla yüzleflmek modernist olmakt›r.Bunun fark›na var›ld›¤› dönem moderndönem; bütün dünya tarihi ba¤lam›nda tekrar›n,ideal <strong>ve</strong> de¤iflmeyecek olan› yeniden üretmesinisa¤lamay› hayal etmenin, araman›n yolu da tekerrür.Kitaptaki metinler farkl› <strong>ve</strong>çhelerle bunlar› örnekliyor.Her birinin nas›l tereddüd <strong>ve</strong> tekerrür etti¤ini ayr›-ca anlatmak gerekti¤ine de iflaret eden yazar, bunlar›nçeflitli nedenlerle tereddüd <strong>ve</strong> tekerrür etti¤ini62


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMvurgulamaktad›r. Söz gelimi edebiyat kökenliler,farkl›l›¤› olumlayarak dünyaya bakarlar. Bunlarmodern bilinç anlam›nda mimarlardan daha ileridedir,zira edebiyatç›lar duraksaman›n süresiniolumlayarak kullan›rlar. Mimarl›k üzerinden ise ilginçbir fley okumak pek mümkün de¤ildir.Bu farkl›l›¤›n nedenlerine de de¤inen Tanju, mimarl›¤›,mekân›n üzerine baflka türlü yerleflmifl birdünyay›, bu epistomolojik problemle yüz yüze kalm›fldünyay›, yeniden kat›laflt›rman›n temel araçlar›ndanbiri olarak tan›mlamaktad›r. Mimarl›¤›nmodern tarihi bunun üzerine kuruludur. Mimarl›kbunu XX. yüzy›la da tafl›m›flt›r. Baflka bir problemise mimarl›¤›n meslek olarak kalmas›d›r.Erken cumhuriyet dönemi mimarlar›n›n aidiyetproblemine yani devletin kurum <strong>ve</strong> bürokrasisi ileolan iliflkilerinden kaynaklanan bir tür grup aidiyetiproblemine de iflaret eden yazara göre, AhmetHaflim, Abdülhak fiinasi, Tanp›nar, Fuat Köprülügibi erken cumhuriyet dönemi yazarlar› da tereddüd<strong>ve</strong> tekerrür ediyorlar. Cumhuriyet’le birlikte ise“bulduk” yaklafl›m› vard›r.Yazar son olarak, sorulan bir soru üzerine mimarîyap›lar› bir tür konuflman›n ürünü olarak de¤erlendirsekbile o zaman da tarih yaz›c›l›¤›n›n kurban›oldu¤umuza dikkat çekerek sözlerini bitirdi. ZiraAnkara merkezli küçücük bir grup üzerinden de¤ilLevantenlerin, Ermeni-Rum kalfalar›n hepsininüzerinden bir hikâye anlatmak gerekiyor.TAM Tarih Okumalar›Osmanl›lardan BahsedenBizans KronikleriDe¤erlendirme: Abdülhamit K›rm›z›Türk tarihçili¤inde hak ettikleri iltifata hâlâ mazharolamayan kaynaklar aras›nda Bizans kronikleri vard›r.Rum müelliflerin Osmanl›’dan bahseden tarihkitaplar›n› tarihçilerimiz yeterince kullanm›yor. Bizansl›tarihçilerin Osmanl› devletinin ilk iki yüzy›l›-n› ilgilendiren eserleri hâlâ Türkçemize kazand›r›-lamad›; geçmiflte çevrilenlerin ise eksik <strong>ve</strong> gediklerihenüz giderilemedi. Tenkitli <strong>ve</strong> notlarla zenginlefltirilmiflyay›nlara ihtiyaç duyulan <strong>ve</strong> mutlaka Osmanl›çal›flmalar›na eklenmesi gereken bu sahayailgi çekmek amac›yla, TAM’da birkaç metni birlikteokuyal›m dedik.Avrupa kimli¤inde önemli bir yeri olan Roma ‹mparatorlu¤u’nundo¤udaki devam› olmas› hasebiyle,Bizans’›n son ulema <strong>ve</strong> rical mensuplar› taraf›ndanyaz›lan bu eserler üzerinde Bat›’da çokça tetkikyap›lm›flt›r; fakat bu kaynaklar ülkemizde pek bilinmemektedir.Osmanl›’n›n kurulufl dönemi felsefesinianlamak için gerçeklefltirdi¤imiz tart›flmalar›tamamlayacak bir cüz olarak bu kaynaklar üzerindebefl bölümlük bir tart›flma dizisi planlad›k. Birkarfl›laflt›rma imkân› <strong>ve</strong>rmesi aç›s›ndan, Anadolu<strong>ve</strong> Rumeli’de Osmanl› Devleti kurulurken yenilentaraf›n olay› nas›l gördü¤ünü, Rum yazarlar›n Osmanl›’n›nilerleyiflini nas›l tasvir etti¤ini ö¤renmekistedik. Geçmifl y›llarda gerçeklefltirdi¤imiz Os-63


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMmanl› kronik okumalar›n›n bir devam› olarak da eleald›¤›m›z bu okumalar› ortak baz› izlekler üzerindende¤erlendiren tart›flmalarla nihayetlendirdik.Osmanl› Devleti’nin kurulufl devrine ›fl›k tutan,özellikle ‹stanbul’un fethini Osmanl› kaynaklar›ndandaha genifl bir flekilde anlatan, dört Bizansl›müellif vard›r: Dukas, Halkokondilis, Francis <strong>ve</strong>Kritovulos. Biz bunlara ila<strong>ve</strong>ten, Selanik’in ikincidefa fethini anlatan bir din adam›n›n, Anagnostis’ineserini de inceledik.Birinci toplant›da (14 May›s 2007) Dukas Tarihi eleal›nmadan önce tarihî ba¤lama yer <strong>ve</strong>rildi, RomaTarihi özetlenerek oryantasyon sa¤land›. BizansTarihi (Çev. V. Mirmiro¤lu, ‹stanbul, 1956) künyesiyledilimize çevrilen Dukas’›n eserinde ilk olarakBizans toplumunun siyasal bölünmüfllü¤ü hakk›ndakimütalaalar göze çarpar. Bizans toplumu çokderin ikiliklere bölünmüfltür. Sadece Kantakuzen-Paleolog hanedanlar› aras›ndaki savafl yoktur. Mezhepleraras› birleflme ya da birleflmeme yönündetoplumda iki e¤ilim vard›r. Bu bölünmelerde DukasKantakuzencidir, Latin <strong>ve</strong> Ortodoks kiliselerininbirleflmesi taraftar›d›r, Cenevizlilerle ittifak yanl›s›-d›r. Eserde Osmanl›lar›n iç savafltan faydalanarakGelibolu’dan Trakya’ya nas›l ç›kt›klar›, SüleymanÇelebi ile etraf› nas›l zaptettikleri, Türkleri oralaranas›l iskan ettikleri anlat›l›yor. Fakat daha mufassalolarak müellif kendisinin de yaflad›¤› dönemi, yaniY›ld›r›m Beyaz›t devrinden 1462 Midilli’nin fethinekadarki zaman› anlat›yor. Dukas kitab›nda kaynakolarak canl› tan›k ifadeleri de kullan›r. Mesela Fatih’in‹stanbul’u fetheden askerleriyle mülakatlar›vard›r.Dukas Tarihi’nde sadece padiflahlar <strong>ve</strong> Rum imparatorlar›de¤il, Börklüce Mustafa, Gündüz/KunduzBey, tanassur ederek Dimitri ad›n› alan flehzade Yusuf,Düzmece Mustafa, Çandarl› Halil Pafla gibiflahsiyetler hakk›nda zengin biyografik malzemevard›r. Kitapta Osmanl› hanedan›n›n ald›¤› Rum <strong>ve</strong>S›rp gelinler, devflirmeler, fetret devri beyleri, savaflteknolojisi (mesela top dökümü <strong>ve</strong> gemilerin karadanyürütülmesi), kardefl katli hakk›nda da ilginçbilgiler bulmak mümkün.Halkokondil Tarihi ikinci toplant›da (25 Haziran2007) Asl›han Ak›fl›k’›n sunumu çerçe<strong>ve</strong>sinde masayayat›r›lm›flt›r. Halkokondil birinci elden, defterdarlardan,Osmanl› merkezî idaresi <strong>ve</strong> bütçesi hakk›ndaönemli bilgiler sunar. Bizans tarih yaz›m› gelene¤indeBat› Avrupa’ya en genifl yer <strong>ve</strong>ren müellifolarak Halkokondil ‹talya, ‹berya yar›madas›, Almanya,Fransa, Macaristan, Polonya, Balkanlar <strong>ve</strong>‹ngiltere siyasî tarihini <strong>ve</strong> bu co¤rafyalardaki de¤iflikyönetim biçimlerini anlat›r, Bat› Avrupa topluluklar›hakk›nda detayl› etnografik bilgiler <strong>ve</strong>rir. Bubilgiler Bizans Devleti’nin çöküflü <strong>ve</strong> Türklerin yükseliflindenba¤›ms›z de¤ildir, Roma kimli¤inin mirasyoluyla Osmanl›’ya geçip geçemeyece¤i tart›flmas›ylailgilidir <strong>ve</strong> müellif Osmanl›-Venedik karfl›-laflt›rmas› için bir zemin yarat›r. Halkokondil’in Osmanl›Türklerinin kökeni hakk›nda ilginç fikirlerivard›r.fiehir Düfltü bafll›¤›yla Türkçeye baz› k›s›mlar› çevrilenFrancis / Sphrantzes Tarihi’ni, üçüncü toplant›-da (23 Temmuz 2007) Mevlüde Bak›r sundu. Francis’indi¤er müelliflerden fark›, hiyerarflide en yüksekmakama (mega logothetes) ulaflm›fl mühim bir64


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMdevlet adam› olmas›d›r. Francis di¤er müelliflerenazaran Fatih için daha yumuflak tabirler kullan›r,onu en fazla “H›ristiyanl›¤›n ba¤naz düflman›”,“kötü niyetli adam” <strong>ve</strong> “imans›zlar›n sultan›” olaraktasvir eder. Kitapta XI. Konstantin Paleologos’untahta geçmesi, bunu Sultan II. Murat’a bildirmeküzere bizzat müellifin görevlendirilmesi,daha sonra imparatora efl bulmak için Gürcistan <strong>ve</strong>Trabzon’a da elçi olarak gitmesi ayr›nt›l› olarak anlat›l›yor.‹stanbul muhasaras›na iki taraf›n yapt›¤›haz›rl›klardan, mesela Rumelihisar›’n›n yap›m›ndanbahsediliyor. Za¤anos Pafla ile Çandarl› aras›ndakifetih tart›flmas›ndan, Fatih’in at›n› denize sürmesinden<strong>ve</strong> Ulubatl› Hasan’dan ismen bahsedilmesi,Francis Tarihi’nin fetihle ilgili kaynak olarakde¤erini art›rmaktad›r.Fetret devrinde elden ç›kan <strong>ve</strong> bu arada RumlardanVenediklilere geçen Selanik’in 1430’da Osmanl›lartaraf›ndan yeniden fethedilmesini anlatan AnagnostisTarihi dördüncü toplant›da (21 Ocak 2008)incelenmifltir. Venedik tahakkümü hakk›ndaki flikâyetlerlebafllayan bu eseri bir din adam› yazm›flt›r;bu nedenle eserde görülen ana izleklerden birisiSelaniklilerin gördü¤ü zulümlerin kendi günahlar›ndankaynakland›¤› <strong>ve</strong> nihayet Allah’›n kendileriniTürklerin fethiyle cezaland›rd›¤›d›r. Bu tarz dinîizahlar di¤er kroniklerde görülmekteyse de, bukadar yo¤un de¤ildir. Sultan Murat’›n flehrin sulhenteslimi için üç defa elçi <strong>ve</strong> mektup arac›l›¤›ylaça¤r›da bulunmas›, kuflatma s›ras›nda Rum askerlerinevlerine kaçmalar›, Osmanl› askerlerinin vardiyausulü savaflmalar›, üç gündür flehri alamayankumandan Sinan Pafla’n›n ilginç motivasyon yöntemleri<strong>ve</strong> flehrin ancak ya¤ma ilan edilmesindensonra ele geçirilmesi kitapta yer alan ilginç konulardand›r.Bu toplant› ayr›ca Anagnostis’in Türk askerlerinikötülerken, padiflah› temize ç›karan üslubununsebepleri üzerine güzel bir tart›flmaya sahneolmufltur.Beflinci <strong>ve</strong> son toplant›, tek orijinal nüshas› Topkap›Saray› Müzesi koleksiyonunda bulunan KritovulosTarihi üzerine yap›lm›flt›r (17 Mart 2008). Do¤rudanFatih Sultan Mehmet’e yaz›lan <strong>ve</strong> onun baflar›lar›n›anlatan bu tarih kitab›n› Esra Güzel Erdo-¤an sundu. Sonra çeviriler aras› tutars›zl›klar, müellifinkaynaklar›, di¤er kroniklerle benzerlikler,eserin Bizans tarihçilerince kasten ihmal edilmesigibi usul meseleleri d›fl›nda müellifin Fatih’e duydu¤uhayranl›¤›n nedenleri gibi konular tart›fl›ld›.TAM bu <strong>ve</strong>rimli tart›flmalar› yak›nda BSV Notlarolarak neflredecektir.Hat›ralarla Yak›n Tarih-1:‹ttihatç› Bir Arap Ayd›n›n›nHat›ralar›25 Nisan 2008De¤erlendirme: M . T a l h a Ç i ç e kCebel-i Lübnan m›nt›kas›nda nüfuzlu bir Dürzi ailesinemensup olan fiekip Arslan, Osmanl› birli¤inindevam› idealine gönül <strong>ve</strong>rmifl <strong>ve</strong> 1923’e kadarOsmanl› birli¤inin devam›na yönelik çal›flmalar›nadevam etmifltir. Bu tarihten sonra bu idealin sürdü-65


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMfiekib Arslan'›n hat›ralar› yak›n dönem Osmanl›tarihi aç›s›ndan önemli bir kaynak niteli¤indeolup özellikle I. Dünya Savafl›’nda Osmanl› Arapvilayetleri üzerine önemli bilgiler içeriyor.rülemeyece¤ini görerek Arap dünyas›n›n birli¤inisa¤lamak <strong>ve</strong> Bat›l› devletlerin Araplara yönelik sömürgecipolitikalar›na engel olmak için mücadeleetmifltir. Söylemi ideolojik anlamda daralmaklabirlikte ‹slâmc› ton <strong>ve</strong> vurgu, her zaman fiekib Arslan’›ndüflüncesinde ön planda olmufltur.Arslan, Osmanl› Devleti unsurlar› aras›nda cinsiyetasabiyesini reddetmifl, ‹slâm asabiyesini savunmufltur.Vilayetlerde merkezî yönetimin güçlü olmas›n›nözellikle sömürgeci güçlerin Arap topraklar›nayönelik planlar›n›n gerçekleflmesini engelleyece¤inibelirten fiekib Arslan, Suriye <strong>ve</strong> Lübnan’daII. Meflrutiyet sonras› ortaya ç›kan adem-i merkeziyetçihareketleri, merkezî yönetimin zay›flamas›nayol açaca¤› <strong>ve</strong> yabanc› nüfuzunu art›raca¤› gerekçesiile elefltirmektedir. I. Dünya Savafl› sonras› yazd›¤›bir kitapta, Arap topraklar›nda kurulan mandayönetimlerinin sebebi olarak bu dernekleri göstermekte<strong>ve</strong> bunlar›n faaliyetlerini elefltirmektedir. Buanlamda kendisi s›k› bir merkeziyetçidir.“Hat›ralarla Yak›n Tarih” program› çerçe<strong>ve</strong>sindeokuyup tart›flt›¤›m›z fiekib Arslan’›n hat›ralar› yak›ndönem Osmanl› tarihi aç›s›ndan büyük önem arzedenbir kaynak niteli¤indedir. Özellikle I. Dünya Savafl›dönemi Osmanl› Arap vilayetleri üzerineönemli bilgiler içermektedir. Döneme tan›kl›k edenbirçok Arap ayd›n›n›n tersine entegrasyonculu¤usavunmas› <strong>ve</strong> döneminde gerçekleflen olaylara döneminayd›nlar›ndan farkl› bir bak›fl aç›s›yla yaklaflmas›bak›m›ndan farkl› bir yerde durmaktad›r.Arslan’›n I. Dünya Savafl› s›ras›ndaki en tart›flmal›olaylardan olan fierif Hüseyin ‹syan›’na iliflkin de-¤erlendirmeleri, onun entegrasyoncu-ittihatç› çizgisinigöstermesi aç›s›ndan dikkate de¤erdir. Arslan’agöre, Cemal Pafla’n›n icraatlar› ile fierif Hüseyinisyan› aras›nda herhangi bir ba¤lant› yoktur. Zirafierif Hüseyin zaten önceden ‹ngilizlerle anlaflm›flt›<strong>ve</strong> f›rsat›n› buldu¤u anda Osmanl› Devleti’neisyan edecekti. Arap sorununun Cemal Pafla yüzündenç›kt›¤›, Pafla ileri gelen Suriyelileri <strong>ve</strong> edebiyatç›lar›öldürmese fierif Hüseyin’in devlete isyan etmeyece¤isöylentilerinin asl› yoktur. Ona göre fierifHüseyin’in ‹ngilizlerle ba¤lant›s› <strong>ve</strong> devlete isyandüflüncesi Sultan Abdülhamit dönemine kadar gider(Arslan, 192). Cemal Pafla da bu isyan konusundaneredeyse ayn› de¤erlendirmeleri yapmaktad›r.Cemal Pafla’n›n makam›nda bulundu¤u bir s›radafierif Hüseyin isyan›na yönelik olarak flu de¤erlendirmeleriyapt›¤›n› belirtmektedir:“Bir gün Cemal Pafla’n›n makam›nda bulunuyordum.O s›rada fierif Hüseyin devlete isyan etmiflti.Cemal Pafla bana dönerek: ‘Görüyorum ki Araplarkâfir korumas›na girmeye raz› olmufllar’ dedi <strong>ve</strong>Araplar›n ihanet ettiklerinden dem vurup bunakarfl›l›k <strong>ve</strong>rilmesi gerekti¤ini söyledi. Karfl›mdakininCemal Pafla gibi meflhur bir zorba oldu¤unu <strong>ve</strong>k›l›c› elinde tuttu¤unu unutarak, daha sözünü bitirmedenitiraz ettim <strong>ve</strong>: ‘Niye böyle söylüyorsunuz?fierif Hüseyin bütün Araplar› temsil etmez ki! Suriye<strong>ve</strong> Irak’taki yüz binlerce Arap’›n sizinle ayn› saftaçarp›flt›¤›n› görmüyor musunuz?’ dedim.” (Arslan,140)fierif Hüseyin isyan›n› bu flekilde elefltiren fiekibArslan ‹ttihatç›lar›n önde gelenlerinden <strong>ve</strong> döneminSuriye genel valisi olan Cemal Pafla’y› da zorbal›k<strong>ve</strong> Suriye’yi Türklefltirmeye çal›flmakla suçla-66


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMmaktan geri durmam›flt›r. Özellikle Cemal Pafla’n›nyapt›¤› idamlar <strong>ve</strong> sürgünler fiekip Arslan’›n en çokelefltirdi¤i konulard›r. Bunu da yine entegrasyoncubak›fl aç›s›yla ba¤daflt›rarak anlamland›rabiliriz. Zirakendisi Cemal Pafla’n›n icraatlar›n›n Araplar ileTürkler aras›ndaki ba¤lar› zay›flataca¤›n› <strong>ve</strong> Araplar›Türk idaresinden so¤utaca¤›n›, dolay›s›yla entegrasyonuimkâns›z hale getirece¤ini düflünmektedir.Son tahlilde fiekip Arslan’›n hat›ralar› hem entegrasyonu-‹ttihatç›düflünceyi anlamak hem de o dönemdebirçok tart›flmal› olaya tan›kl›k etmesindendolay› birinci el bir tarih kayna¤› olarak büyük birönem arz etmektedir.Hat›ralarla Yak›n Tarih-2:Avlonyal› Ekrem Bey,Osmanl› Arnavutluk’undanAn›lar (1885-1912)6 Haziran 2008De¤erlendirme: Abdülhamit K›rm›z›Avlonya Osmanl› idarî bünyesine dahil olan ilk Arnavutflehirlerinden biridir. Buraya Arnavutça’daVlorë/Vlora <strong>ve</strong> ‹talyanca’da Valona dendi¤i halde,Osmanl›lar Aulon/Aulona fleklindeki Roma ‹mparatorlu¤u’ndakikullan›m› sürdürmüfllerdir. Avlonya’n›nAdriyatik Denizi’nin en dar noktas›nda, 60km geniflli¤indeki Otranto bo¤az›nda önemli bir limanoldu¤unu fark eden Osmanl›lar, daha 15. yüzy›l›nbafllar›nda buray› fethetmifllerdir.Hat›rat›n› ele ald›¤›m›z Ekrem Bey’in atas› SinanPafla’n›n aslen Konyal› oldu¤u <strong>ve</strong> 1480 y›l›nda sancakbeyi atanmas› üzerine Avlonya’ya yerleflti¤i biliniyor.As›rlarca imparatorlu¤a hizmet etmifl mühimbir aileye mensup olan Ekrem Bey’in Osmanl›Devleti’ndeki kendi kariyeri pek k›sad›r. ‹stanbul’daMekteb-i Hukuk’ta okurken Hariciye NezaretiHukuk Dairesi’nde kâtip olarak çal›flm›fl <strong>ve</strong> ogenç haliyle 1904 Sonbahar›’nda Hicaz Demiryolu’nunilk etab›n›n (fiam-Maan) aç›l›fl› için bölgeyegönderilen heyette nezareti temsilen yer alm›flt›r.Bu s›rada Ekrem Bey’in amcalar›ndan Ferid PaflaSadrazam, Neflet Pafla fiura-y› Devlet Azas›, Nam›kBey Meclis-i S›hh›ye Azas›, babas› Süreyya Bey iseCemiyet-i Rusumiye Reisi’dir. Ekrem Bey’in ablas›Suat Han›m fiura-y› Devlet Reisi Said Pafla’n›n o¤luKürd Fuad Pafla ile evlidir. Babas›n›n kuzeni ‹smailKemal Bey, uzun bir bürokrasi kariyerinden sonraSultan II. Abdülhamid taraf›ndan Trablusgarp valili¤ineatand›ktan sonra ölüm korkusuyla 1900 y›l›ndaAvrupa’ya kaçan, Brüksel’de gazeteler neflreden,1908 ‹htilali’nden sonra ‹stanbul’a mebus olarakdönen <strong>ve</strong> bilahare Jön Türk rejimine küserek Arnavutluk’unba¤›ms›zl›¤›nda baflrol oynayan bir eylemadam›d›r.Osmanl› sefirlerinden (Arnavut) Turhan Pafla baflkanl›¤›ndakiheyetle seyahati s›ras›nda imparatorlu¤unsadece baflkentinde de¤il, dört bir taraf›ndaArnavut devlet adamlar›n›n görev yapt›¤›n› görünce,on dokuz yafl›ndaki Ekrem Bey pek flafl›racakt›r.Rodos’ta Cezayir-i Bahr-i Sefid Valisi Abidin (Dino)<strong>67</strong>


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMAlmancadan çevrilen hat›rat›n ikinciyar›s›nda, soydafllar› hakk›nda hayalk›r›kl›¤›na u¤ram›fl münhezim bir eylemadam›n›n bezgin portresini buluyoruz.Pafla, Beyrut’ta Vali Ergirili Halil (Alizoti) Pafla, Suriyebaflkad›s› Libohoval› Nafiz (Yusufati) Efendi iletan›flt›ktan sonra, vard›klar› Maan kazas›ndaki kaymakam›nda Ergirili bir Arnavut oldu¤unu ö¤renince,“Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Arnavut’un olmad›¤›neresi var ki!” diye akl›ndan geçirir.Kitapta de¤inilen Arnavut flahsiyetler aras›ndaMustafa Kemal’i gören her Türk okuyucu hakk›ylaflafl›racakt›r. Ekrem Bey’e bak›l›rsa Mustafa Kemal’in“babas› 1878 y›l›nda Arnavutlar›n yaflad›¤›Leskovac (Güney S›rbistan) civar›ndan Prifltina’yagöç etmiflti. Annesi Pargal› (Yunanistan) bir Arnavut’tu.”Fakat ona göre, “Mustafa Kemal’in Atatürkad›n› almas›yla birlikte, onun Slav m›, Türk mü,yoksa Arnavut mu oldu¤u sorusunun manas› kalmam›flt›r.”Yarbay Mustafa Kemal Bey’le 1910 y›l›ndakarfl›laflmas›n› anlatan Ekrem Bey, onu nafile yeremilliyetçi hareketlerine kazanmaya çal›flt›ktansonra flöyle bir yarg›da bulunur: “Arnavut millîduygular›na sahip olmas› zaten beklenemezdi. Ancakbeni bugün dahi flafl›rtan, onun kesin olarak Arnavutdilinin yaz›m›nda Arap harflerinin kullan›m›-na taraftar olmas›d›r.” Görüflmelerinde kendisindenald›¤› tepkiye bak›l›rsa, “Mustafa Kemal Arnavutdili için Latin harflerinin kullan›lmas›ndan sözedildi¤ini dahi duymak istemiyordu; çünkü Latinharflerini, Türk-Müslüman-Osmanl› ‹ttihad› ilkesiniçökertecek bir ara olarak görüyordu.”Almanca’dan çevrilen hat›rat›n ilk yar›s›nda, Avlonya’dak›rk dönümlük bir bahçenin ortas›nda yeralan koca konaktaki çocukluk günleri, Viyana’dakilise e¤itimi, ‹stanbul’daki talebelik <strong>ve</strong> kâtiplik y›llar›ylabu s›rada yap›lan seyahatler yer al›yor. Asil Osmanl›ailelerinin son dönemdeki ihtiflaml› hayat›na›fl›k tutan <strong>ve</strong> zevkle okunan bu sat›rlardan sonra,art›k Ekrem Bey’in Arnavut milliyetçili¤iyle yo¤rulanideoloji <strong>ve</strong> siyaset dünyas›na giriyoruz. Arnavutçumillî hareketler, ihtilaller <strong>ve</strong> savafllar aras›ndadolanan bu dumanl› sat›rlarda, soydafllar› hakk›ndahayal k›r›kl›¤›na u¤ram›fl münhezim bir eylemadam›n›n bezgin portresini buluyoruz.Hat›ralarla Yak›n Tarih-3:fieyhülislâm CemaleddinEfendi’nin Siyasî Hat›ralar›11 Temmuz 2008De¤erlendirme: S ü l e y m a n K a y aHat›ralarla Yak›n Tarih okumalar›n›n üçüncü kitab›fieyhülislâm Cemaleddin Efendi’nin Siyasî Hat›ralar›misimli eseriydi.1848 do¤umlu olan Cemaleddin Efendi hem annehem de baba taraf›ndan soylu bir ailenin çocu¤udur.24 yafl›nda memuriyete bafllar, 31 yafl›ndaatand›¤› Meflihat Mektupçulu¤u görevinde yaklafl›k13 y›l kal›r. Bu vazifeden sonra direk fleyhülislâml›-¤a atan›r. ‹lmiyede kendisinden daha k›demli kimseleroldu¤u halde Sultan Abdülhamid’in tercihiylebu makama yükselir.Padiflah›n gü<strong>ve</strong>nini o kadar kazanm›flt›r ki 17 y›laral›ks›z bu makamda kal›r. Hatta padiflah onu bir68


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMCemalettin Efendi sadece fleyhülislâml›¤agelen meselelere cevap <strong>ve</strong>rmekle yetinmez,her türlü ülke meselesine dair kanaatleriniheyet-i vükelada dile getirir.ara sadrazam yapmay› bile düflünür. Sonunda ‹ttihat<strong>ve</strong> Terakki’yle olan sürtüflmesinden ötürü padiflah›nher türlü ›srar›na ra¤men sa¤l›k sorunlar›n›bahane ederek emekliye ayr›l›r.Meflrutiyet taraftar› olan Cemaleddin Efendi, meflrutiyetinilan› s›ras›nda halk›n coflku <strong>ve</strong> heyecan›naortak olur. Kanun-i Esasi’ye ba¤l›l›k konusunda okadar hassast›r ki II. Meflrutiyeti ilan eden hatt-›hümayunda yer alan “harbiye <strong>ve</strong> bahriye naz›rlar›-n›n padiflah taraf›ndan seçilmesi”ni öngören maddeyefliddetle karfl› ç›kar. Padiflahtan, meflrutiyetitekrar ask›ya almayaca¤›na dair Kur‘an’a el basaraksöz al›r. Avrupa hayranl›¤› da dikkat çeken CemalettinEfendi’nin bu durumunu flu ifadeleri aç›kçaortaya koyar: “… medeniyet feyzini kendilerindenald›¤›m›z erdemli uluslar …”Cemaleddin Efendi sadece fleyhülislâml›¤a gelenmeselelere cevap <strong>ve</strong>rmekle yetinmez, askerî, siyasî,iktisadî vb. her türlü ülke meselesine dair kanaatleriniheyet-i vükelada dile getirir. Sultan Abdülhamid’inCemaleddin Efendi’nin onay› olmayan hiçbirkarar› imzalamayaca¤›n› bildirmesi, onun kanaatleriniönemli k›lar.Cemaleddin Efendi’nin hat›rat›, II. Meflrutiyet’tenBalkan savafllar›n›n bitimine kadar geçen süreçtekisiyasî olaylara dairdir. ‹ttihat <strong>ve</strong> Terakki’ye karfl›aç›kça cephe alan Cemaleddin Efendi bir yandanonlar›n yapt›klar› hatalar› ortaya koyarken, bir yandanda ‹ttihat <strong>ve</strong> Terakki taraf›ndan, gelinen kötünoktan›n yegâne sorumlusu olarak görülen <strong>ve</strong> bundandolay› yarg›lanmalar›na karar <strong>ve</strong>rilen döneminsadrazamlar› Gazi Ahmed Muhtar Pafla <strong>ve</strong> KamilPafla’y› aklamaya çal›fl›r.Cemaleddin Efendi ‹ttihat <strong>ve</strong> Terakki Cemiyeti’ninMeflrutiyet <strong>ve</strong> Kanun-i Esasi’ye ba¤l›l›k hususundabile samimi olmad›¤›n› düflünür. Ona göre, Meflrutiyet<strong>ve</strong> Kanun-i Esasi’nin koruyucusu olarak görülüpOsmanl› toplumu taraf›ndan yüceltilen ‹ttihat<strong>ve</strong> Terakki Cemiyeti, Meflrutiyet’in ilan›ndan alt› aysonra Kanun-i Esasi’ye ayk›r› yollara te<strong>ve</strong>ssül edereksadrazam Kamil Pafla’ya el çektirmifl <strong>ve</strong> böyleceMeflrutiyet’e ilk darbeyi vurmufltur. Üstelik cemiyetmensuplar› birçok konuda kanunlar›n d›fl biçiminikorumakla birlikte asl›nda kanunlar›n özüne ayk›r›keyfi uygulamalara imza atm›fllard›r.Cemaleddin Efendi Yemen, Havran, Kerek, Arnavutlukgibi bölgelerde ç›kan isyanlar›n da ‹ttihat <strong>ve</strong>Terakki Cemiyeti’nin hatalar›ndan kaynakland›¤›n›savunur. Trablusgarp’›n kaybedilmesinin yegânesorumlusu da ‹ttihat <strong>ve</strong> Terakki’dir. Bölgedeki birliklerin<strong>ve</strong> mühimmat›n baflka yerlere kayd›r›lmas›bölgenin adeta ‹talyan’lara teslim edilmesi anlam›-na gelir.Cemaleddin Efendi’ye göre Araplar›n Osmanl›yakarfl› cephe almas›n›n arka plan›nda da, Arap bölgelerindeyer alan mahkemeler taraf›ndan <strong>ve</strong>rilecekilamlar›n öncekilerin aksine Türkçe yaz›lmas›nadair emirler <strong>ve</strong>rilmesi gibi hatalar vard›r. Balkandevletlerinin ittifak yap›p Osmanl›’ya savafl açmas›nda<strong>ve</strong> savafl›n bozgunla neticelenmesinde de ‹ttihat<strong>ve</strong> Terakki’nin önemli pay› vard›r. CemaleddinEfendi sonuç olarak ‹ttihat <strong>ve</strong> Terakki Cemiyeti’ninbariz hatalar› olmasayd› baflta Balkanlar olmaküzere birçok yerin kaybedilmeyece¤i kanaatiniserdeder.69


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMHat›ralarla Yak›n Tarih-4:Ali Kemal, “Ömrüm”1 A¤ustos 2008De¤erlendirme: A b d u l l a h S a ç m a l ›Ömrüm, Ali Kemal’in hayat›n›n ilk yirmi yedi y›l›n›,çocuklu¤undan bafllay›p Halep’ten Paris’e kaçt›¤›dönemi kapsayan 1868 ile 1895 aras›n› anlatt›¤› hat›rat›na<strong>ve</strong>rdi¤i isim. Asl›nda Yazar eseri bir kitapolarak de¤il bir tefrika olarak kaleme al›yor. 1913 y›-l›nda ç›kmaya bafllayan tefrikalar, 1914’te kesintiyeu¤ruyor <strong>ve</strong> nihayet 1919’da tekrar ç›kar›larak1920’de toplam 32 say› ile hitama eriyor.Hat›ralarla Yak›n Tarih program›n›n dördüncüsündetart›flt›¤›m›z bu hat›rat Ali Kemal’in <strong>ve</strong> o devrinbirçok ayd›n <strong>ve</strong> entelektüelinin isimlendirdi¤i gibi“devr-i istibdad”a flahitlik etmesi, Osmanl› Devleti’ninh›zl› bir modernleflme yaflad›¤› dönemlere›fl›k tutmas› <strong>ve</strong> II. Abdülhamid gibi geç Osmanl› dönemindekikritik bir padiflah›n devrinde yaflananhadiseleri ayd›nlatmas› sebebiyle –her ne kadarbelli bir zaviyeden aktar›lsa da– gayet de¤erli bir seviyeyeyükseliyor.Ali Kemal, hat›rat›n bafllar›nda çocuklu¤undan, budevirlerdeki ‹stanbul’dan, Süleymaniye’den <strong>ve</strong>özellikle babas›ndan bahseder <strong>ve</strong> babas›n› detayl›bir flekilde tasvir eder. Dindar, geleneklerine ba¤l›,padiflah efendisine sad›k bir bende <strong>ve</strong> ticaretiniyapt›¤› mumlar› camilere bilâ-bedel <strong>ve</strong>recek kadarhay›rse<strong>ve</strong>r, ayn› zamanda zeki, iflbilir bir tüccarportresidir bu. Babas›n›n kendisini daha çok ticareteyönlendirmek istedi¤ini söyleyen Ali Kemal, annesindennadir bahsetti¤i yerlerden birinde, validesininkendisinin iyi bir tahsil görmesinden yanaoldu¤una iflaret eder. Bu ikilikten annesi <strong>ve</strong> tabii ki,kendi gönlü de okumakta, yazmakta, fliir söylemekteolan müellif galip ç›kar. Bahsi geçen bu y›llarda,yazar›n ihsas›n›n da bir neticesi olarak, çok dahaasude <strong>ve</strong> hofl bir ‹stanbul seyrederiz. Hem mekânanlam›nda hem de insan iliflkileri boyutunda vaziyetböyledir. Çünkü bu resimde, ailesine sahip ç›-kan, mesuliyet sahibi <strong>ve</strong> dirayetli bir baba, Süleymaniye’dekisabah namazlar› <strong>ve</strong> hemen arkas›ndan,Gülistan, Baharistan gibi eserlerin okundu¤udersler <strong>ve</strong> sulh içinde bir toplum vard›r.Kitapta hemen kendini ortaya koyan hususiyetlerdenbafll›cas›n›n üstün bir edebî zevkten süzülmüflestetik bir dil <strong>ve</strong> üslup oldu¤unu söylemek mübala-¤a olmayacakt›r. Müellif, kitab› kaleme al›rken kulland›¤›her kelimeyi hassas bir teraziyle tartt›¤›n›her yerde gösteriyor <strong>ve</strong> edebiyatç› kimli¤i eserinbütün kelimelerinde hissediliyor. Mesela flu sat›rlarherhalde bu tespite en güzel bir delildir:“Mektep melce-i flebab oldu¤u için baflka birsaf<strong>ve</strong>t <strong>ve</strong> safiyet muhitidir. ‹nsan hüznile itirafamecbur oluyor. Bilâhare bâr-girân-› hayat o rengârenkmeflakk›yle, mezâhimiyle flebâb›n o letaifini,mekârimini târâc eyliyor. Zaten nuhbe-ihayat nedir, bir zübde-i hat›rat de¤il midir?” 1Yine dil, <strong>ve</strong> edebî seviye çerçe<strong>ve</strong>sinde dikkatleri çekenbir baflka nokta da, bahsini etti¤imiz bu devirlerdeçok yüksek bir edebî <strong>ve</strong> entelektüel seviyenin yaflanmas›<strong>ve</strong> bunun mebzul olmas›. Yani Mülkiye’de-1 Ali Kemal, Ömrüm, hz. M. Kayahan Özgül, Hece Yay›nlar›,Ankara 2004, s. 44.70


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMki ö¤rencilerin tamam›na yak›n› seri flekilde <strong>ve</strong> içindebulunduklar› duruma muvaf›k fliirler yazabiliyorlar.Ve yine naz›mla yap›lan muarazalara naz›mlamukabele edebiliyorlar. ‹fade etti¤im gibi, böyleyüksek bir edebi-entelektüel seviyeye bu yaflta sahipolanlar›n oran›, hat›rattan anlafl›ld›¤›na göre hiç dedüflük de¤il. Ali Kemal Gülflen isimli edebiyat dergisinion sekiz yafl›nda ç›kar›yor <strong>ve</strong> burada yay›nlad›¤›fliirler Muallim Naci, Ahmet Midhat Efendi gibi o zaman›nbüyük ustalar› taraf›ndan takdir görüyor.Ayr›ca Ali Kemal, dönemin modas›na uyarak yapt›-¤› Avrupa seyahatleri <strong>ve</strong> sürgünler sebebiyle ‹stanbulharicinde birçok baflka memleketi de görmeimkân› buluyor <strong>ve</strong> gördü¤ü bu ülkeleri, flehirleri gayetayr›nt›l› bir flekilde okuyucuya arzediyor. MeselaHalep’e sürüldü¤ü vakit, meflrutiyet, yahut kenditabirleriyle “hürriyet” taraftarlar›yla irtibata geçmeimkân› buluyor. Dönemin ideolojilerinin, tart›flmalar›n›nmerkezden nispeten uzak bir eyalette nas›lmakes buldu¤una flahit oluyor. Ve genelde, tan›flt›-¤› insanlar› da ikiye ay›r›yor: hürriyetçi <strong>ve</strong> hürriyetmuhalifi. Kendi siyasî hedefleri ile de ilgili olarakbaz› gözlemler <strong>ve</strong> tespitler yap›yor. Mesela, kendilerininmuhalif oldu¤u padiflah›n Halep’te toplumunbütün katman <strong>ve</strong> k›s›mlar›nda ciddi seviyedebir prestijinin oldu¤unu görüyor <strong>ve</strong> flöyle söylüyor:“Haleb’in en bâlâ-per-vaz (yüksekten uçan), enazametli eflraf›, hattâ Müslüman <strong>ve</strong> H›ristiyan âyân›,büyükleri bile, Abdülhamid Hân’›n küçük birtaltifi, bir rütbe ya bir niflan› için ç›ld›r›rlard›.” 2Netice olarak flunu söyleyebiliriz ki, yak›n tarihimizinhem edebî, hem siyasî kiflili¤iyle böyle öne ç›-2 Ali Kemal, a.g.e., s. 193.kan bir ayd›n›n ilk yirmi yedi senesini anlatt›¤› buhat›rat, bu özellikleriyle yeterince büyük bir önemihaiz. Kitap okundukça, o devrin tipik ruh hali olankaotik <strong>ve</strong> bölük zihni içeriden görme <strong>ve</strong> okuma-anlamland›rmaimkân› ortaya ç›k›yor. Ayr›ca bir JönTürk’ün kendi üzerinden kendi dönemini, bugününanlafl›lmas›nda ayr› <strong>ve</strong> özel bir önemi olanTanzimat sonras› Osmanl›’s›n› anlatmas›, hat›rat›döneme baflka bir aç›dan ›fl›k tutan k›ymetli bir eserkonumuna yükseltiyor.TAM SohbetP›nar Yay›nlar›Cevat Özkaya14 Nisan 2008De¤erlendirme: fi e y m a fi a h i n o ¤ l uTürkiye Araflt›rmalar› Merkezi, Türkiye araflt›rmalar›bünyesinde de¤erlendirilebilecek, Türkiye üzerineyay›n yapan dergi <strong>ve</strong> yay›nevleriyle Türkiye’yedair yay›nc›l›k yapman›n problemlerini, bugününü<strong>ve</strong> gelece¤ini tart›flmaya devam ediyor. Bu minvalüzere düzenlenen TAM Sohbet program›n›n üçüncükonu¤u P›nar Yay›nlar›’ndan Cevat Özkaya idi.Söyleflide P›nar Yay›nlar›n›n kuruluflundan, döneminsiyasî flartlar›na uzanan bir serü<strong>ve</strong>ni dinlemeimkân› bulduk.Özkaya, öncelikle yay›nc›l›k maceralar›n›n nas›l birserü<strong>ve</strong>n takip etti¤inden bahsetti. “Yay›nc› olal›m”diye yay›nc›l›¤a bafllamad›klar›n› ifade eden Özka-71


“Yay›nc› olal›m” diye ifle koyulmad›klar›n›belirten Özkaya’ya göre, yay›nc›l›¤a meyletmeleriasl›nda 1980 öncesi süreçte Türkiye’dekigruplaflmalar›n bir sonucuydu.ya’n›n vurgulad›¤› üzere “yay›nc›l›k”lar› asl›nda,1980 öncesi süreçte Türkiye’deki gruplaflmalar›nbir sonucuydu. Özkaya, o dönemde, 64’lerde birö¤renci hareketi fleklinde bafllayan <strong>ve</strong> devletle birbiçimde ba¤lant›lar› bulunan Yeniden Milli MücadeleHareketi içinde olduklar›n› belirtti.Yay›nc›l›k faaliyetinden önce bir süre ö¤retmenlikyapan Özkaya, ‹stanbul’a geldikten sonra bir anlamdakendini yay›n dünyas›n›n içinde bulmufl.Konuflmas›na 80 ‹htilalinin yay›n dünyas›nda b›-rakt›¤› etkilere dair ilgi çekici tespitlerle devameden Özkaya’ya göre, o dönemde darbe yanl›s› olmayaninsanlar bile darbe beklemeye bafllam›fllard›.Çünkü, çocu¤unu okula gönderen anne-baba,çocu¤unun e<strong>ve</strong> sa¤lam dönmesini istiyordu. Konu-¤umuz, darbenin yay›n dünyas›yla iliflkisini de fluflekilde dile getirdi:“Bizim hareketimizde de o dönemde bir sars›nt›bafllad›. Biz o dönemde Yeni Ortam diye bir gazeteç›kard›k. Ayn› dönemde Bizim Anadolu gazetesivar, Yeni Asya var, Bab›âli’de Sabah var. Necip Faz›llar,‹rfan Atagül a¤abeyler vs. var camiada. Fakat‘bizim’ diyebilece¤iniz bas›n›n hepsini toplasanöbür bas›n›n onda birine bile denk gelmiyordu. Bizimgençli¤imiz ‹nk›lab, Aka <strong>ve</strong> Remzi yay›nevlerininkitaplar›yla geçti. Biz de bu bas›n hayat›na girmekistiyorduk. Gazete ç›karmaya gücümüz yoktuama yay›n yapt›rabilirdik. Böyle düflünüyorduk. ‹nsanlarbunun için parasal yard›mda bulundular. Buinsanlar›n ço¤u flirketin orta¤› bile olmad›, sadeceparasal yard›m etti. Bizde kitap asl›nda tebli¤ vas›-tas›d›r <strong>ve</strong> tebli¤e konu olan bir fleyin para ile sat›lmas›da bizim al›fl›k oldu¤umuz bir fley de¤ildir.Ancak insanlar›n nezdinde kitab› k›ymetli hale getirmeninyolu kitab› parayla satmakt›. Hareket gevflemeyebafllad›¤›nda ise çok fazla kendi kendimizekald›¤›m›z› fark ettik. MTTB ile binam›z karfl› karfl›-ya oldu¤u halde hiçbir MTTB’li arkadafl› tan›mad›-¤›m› fark ettim. Bu sadece bizim için böyle de¤ildi,her grup kendi içinde dönüyordu. Ama ihtilaldensonra etraf›m›zdaki halkalar y›k›l›nca sudan ç›km›flbal›¤a döndük <strong>ve</strong> bir da¤›lma süreci bafllad›. Biz deo da¤›lma sürecinde, Anadolu’ya gidecek olan buarkadafllar› en az›ndan iyi ifller yapan arkadafllarolarak gönderelim istedik. Birilerine bir fleyler anlatal›mistedik <strong>ve</strong> bu düflüncemiz bir kitapevi kurmaylakendini gerçeklefltirdi. Oraya gençler gelir,derlenir toparlan›r yay›nevi de kendini devam ettirmiflolur, diye düflündük. Bu flekilde bafllad›k.”Özkaya, konuflmas›na yay›nevi çevresinden isimleredair hat›ralar›n› paylaflarak devam etti. Söylefli,soru cevap fasl›yla nihayet buldu.Ötüken Yay›nlar›Ahmet ‹yioldu12 May›s 2008De¤erlendirme: N . B i l g e Ö z e lTürkiye Araflt›rmalar› Merkezi’nin ayl›k faaliyetlerindenTAM Sohbet kapsam›nda bir süredir Türkiye’ninbelli bafll› yay›nevlerini tan›maya çal›fl›yoruz.Yay›nevi toplant›lar›n›n May›s ay›nda konu¤uÖtüken Yay›nevi idi. Ötüken’in 44 y›ll›k serü<strong>ve</strong>nini72


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMHalihaz›rda 735. kitab› yay›nlad›klar›n› belirten‹yioldu, rakam›n azl›¤›n› seçici olmalar›na, millîkültür, din <strong>ve</strong> gelene¤e uygunlu¤a <strong>ve</strong> kaliteyeönem atfetmelerine ba¤l›yor.yay›nevinin kurucu ortaklar›ndan Ahmet ‹yioldu’dandinledik. Bas›n Yay›n Birli¤i Derne¤i YönetimKurulu üyesi de olan ‹yioldu, sunumunda istikrarl›bir yay›nevinin s›rr›n› gözler önüne serdi.1964’te Laleli–Vezneciler’de yar› bodrum kat› birdükkânda Yaprak Kitabevi olarak temelleri at›lanÖtüken Neflriyat, 1977-78’e kadar bu adla faaliyetinisürdürüyor. Kurulufl aflamas›nda yer alan sekizismin e¤itimlerine bak›ld›¤›nda hukukçular›n a¤›rl›ktaoldu¤u görülüyor. Mehmet Niyazi Özdemir,Fehim Üç›fl›k, Nevzat Köso¤lu, Mustafa Y›ld›r›m <strong>ve</strong>Ahmet ‹yioldu o dönemde Hukuk Fakültesinde ö¤renciler.Ahmet Nuri Yüksel <strong>ve</strong> Özer Revano¤lu iseTeknik Üni<strong>ve</strong>rsiteli. Nurhan Alpay yay›nevinin1968’den bu yana genel müdürlü¤ünü yap›yor. 3sene önce, Ötüken Neflriyat’›n 40. y›l›nda, yönetimiikinci kufla¤a b›rakt›klar›n› belirten ‹yioldu, kurucusekiz ismin ortak olma s›fatlar›n› sürdürdüklerinibelirtti.1964’te Necip Faz›l’›n Reis Bey adl› piyesini basarakyay›n hayat›na ad›m atan Ötüken, hedefini, Türk-‹slâm çizgisinde eserler basmak olarak belirliyor.Millî kültüre hizmet amac›yla kurulan bu yay›nevi,Türk yay›n hayat›nda ‹slâmî <strong>ve</strong> millî çizgide birçoktelif, tercüme <strong>ve</strong> kaynak eser yay›nl›yor. Yay›nevininçizgisini bas›lan eserler üzerinden de detayland›ran‹yioldu, özellikle ilk k›rk kitaba ayr›nt›l› olarakde¤indi. Yay›nevinin kuruldu¤u 1964 y›l›nda, NecipFaz›l’›n Reis Bey’ine ila<strong>ve</strong>ten, Osmanl› padiflahlar›-n›n k›sa hayat hikâyelerini anlatan Nas›l Öldüler?(Vecdi Bürün) <strong>ve</strong> Stalin’le Konuflmalar (Milovan Cilas)yay›nlan›yor. 1965’te yine Necip Faz›l’a ait ikieser yay›nlan›yor: Ruh Burkuntular›ndan Hikâyeler<strong>ve</strong> Ulu Hakan Abdülhamid Han. Peyami Safa’n›nÖtüken taraf›ndan neflredilen ilk eseri ise Sosyalizm(1966). 19<strong>67</strong> tarihli Lozan <strong>ve</strong> Bat› Trakya adl› mecmuaise Türk dünyas›n›n farkl› co¤rafyalardakiproblemlerini ele alan bir çal›flma olarak yay›nevininçizgisinde yerini al›yor. Dönemin fikrî <strong>ve</strong> siyasîatmosferi içerisinde tart›fl›lagelen konulara ‹slâmî<strong>ve</strong> millî bir bak›fl aç›s› getirmeye çal›flan Ötüken,19<strong>67</strong>’de Sezai Karakoç’un ‹slâm’›n ekonomi modeliniinceledi¤i ‹slâm Toplumunun Ekonomik Strüktürüadl› eserini yay›nl›yor. Ötüken ilk takibat›n› da19<strong>67</strong>’de, yine ayn› yazar›n ‹slâm’›n Dirilifli adl› kitab›n›yay›nlamas› akabinde yafl›yor.Necip Faz›l, Peyami Safa, Tar›k Bu¤ra, Nihal Ats›z,Cemil Meriç, Cengiz Aytmatov, Cengiz Da¤c›, Abdülhakfiinasi Hisar, Mehmet Niyazi, Emine Ifl›nsu,Mustafa Necati Sepetçio¤lu, Niyazi Y›ld›r›m Gençosmano¤lu,Y›lmaz Öztuna, Sevinç Çokum, MehmetGenç, Beflir Ayvazo¤lu, Ahmet Turan Alkan yay›nevininöne ç›kan yazarlar›ndan. Lamartine <strong>ve</strong>Piyer Loti gibi isimlerin yan› s›ra Orta Asya TürkCumhuriyetlerinden yazarlar›n eserleri de tercümeediliyor. Kurucu üyeler de bizzat bu faaliyetlerinöncüsü oluyor. Nevzat Köso¤lu’nun haz›rlad›¤› 14ciltlik Büyük Türk Klasikleri adl› eserde, tarih boyuncaTürkçe ile yaz›lm›fl eserler inceleniyor. Kaynakeserler de bast›klar›n› belirten ‹yioldu, YaflarÇa¤bay›r’›n haz›rlad›¤› 5 ciltlik Ötüken Türkçe Sözlük’ün246.000 kelime ile alan›nda en genifl kapsaml›sözlük oldu¤unu belirtti. Türkiye’nin ilk telifansiklopedisi olan 12 ciltlik Yeni Türk Ansiklopedisi,Sahih-i Buhari Tercümesi (17 cilt), Mesnevi fierhi(6 cilt) de bu ba¤lamda ismi geçen di¤er eserlerden.73


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMHalihaz›rda 735. kitab› yay›nlad›klar›n› belirten ‹yioldu,bu rakam›n daha fazla olmamas›n› seçici olmalar›na;millî kültüre, dine <strong>ve</strong> gelene¤e uygunlu¤a<strong>ve</strong> kaliteye önem atfetmelerine ba¤l›yor <strong>ve</strong> “sa¤dabir markay›z” diyor.Ahmet ‹yioldu, Ötüken’in hikâyesinin yan› s›ra odönem <strong>ve</strong> günümüz yay›nc›l›¤›n›n sorunlar›na dade¤indi. Günümüzde yay›nevlerinin say›s›n›n ço-¤ald›¤›n›, bunun yay›nc›l›k dünyam›z aç›s›ndan iyioldu¤unu, ancak kaliteye de özen gösterilmesi gerekti¤inibelirtti. Telif haklar›, korsan yay›nc›l›k, da-¤›t›m <strong>ve</strong> pazarlama problemlerine de de¤inen ‹yioldu,1973’te Ötüken öncülü¤ünde kurulan <strong>ve</strong> bizzatkendisinin baflkanl›¤›n› yapt›¤› ANDA da¤›t›m›n hikâyesinide ayr›nt›lar›yla anlatt›. Biz flu kadar›n›söyleyelim: 1971’de Malazgirt’in 900. y›l› an›s›nayay›nlanan eserler aras›nda Emine Ifl›nsu’nun Ötüken’denyay›nlanan Ak Topraklar’› ödül al›yor. Da-¤›t›lmak üzere dönemin tek da¤›t›m flirketi BATEfi’e<strong>ve</strong>rilen 100 adet roman, uzun bir aradan sonra, da-¤›t›m flirketine teslim edildi¤i haliyle geri al›n›yor <strong>ve</strong>bu, ANDA’n›n do¤umuna <strong>ve</strong>sile oluyor. 1984’tekiyang›n ise ANDA’n›n hazin sonunu haz›rl›yor… ‹yibir da¤›t›m flirketi modeli sunan böyle bir sistemegünümüzde de ciddi ihtiyaç duyuldu¤u dile getirildi.1960 <strong>ve</strong> 70’lerin siyasî atmosferini sa¤ meyilli biryay›nevi olarak fazla sars›nt› yaflamadan geçirmelerini,›rki manada bir Türkçülük de¤il, kültürü benimseyenbir çizgi takip etmelerine ba¤layan ‹yioldu,sunumunu, kat›l›mc›lara kitap hediye etme inceli¤iyletamamlad›.Kebikeç Yay›nlar›Kudret Emiro¤lu23 Haziran 2008De¤erlendirme: Hatice Çolak YentürkKebikeç, Do¤u mitolojisinde kitaplar› her türlü haflerattankoruyan cinin ad›d›r. Kitab›n üzerine “YaKebikeç” yaz›ld›¤›nda kurtlar o kitab› yemez. KebikeçYay›nlar› <strong>ve</strong> ‹nsan <strong>Bilim</strong>leri ‹çin Kaynak Araflt›rmalar›Dergisi’nin hem kendi içre, hem de Türk yay›nc›l›¤›ndaismiyle müsemma böyle bir ifllevi yerinegetirdi¤ini söylemek mübala¤a olmayacakt›r san›yoruz.Türkiye Araflt›rmalar› Merkezi’nin düzenledi¤iTAM- Sohbet/Yay›nevleri program›n›n beflincikonu¤u Kudret Emiro¤lu ile hem kendi yazar,editör <strong>ve</strong> çevirmen kimlikleri <strong>ve</strong> hem de kurucusu<strong>ve</strong> hâlen yay›n yönetmeni bulundu¤u Kebikeç dergisi-yay›nlar›üzerine sohbet ettik.Emiro¤lu ilkin, belki bir teflekkür mahiyetinde, AhmetYüksel’in finansörlü¤ünün yay›nevleri <strong>ve</strong> dergileriiçin büyük nimet oldu¤unu, böylece hiç malîdarbo¤aza girmediklerini <strong>ve</strong> her fleyden pervas›z,gönüllerince çal›flabildiklerini söyleyerek konuflmas›nabafllad›. Genel seyrinde yay›nevinden ziyadedergi üzerine konuflan Emiro¤lu, yay›nc›l›kta gönüllüçal›flmalarla aktif kald›klar›ndan <strong>ve</strong> hatta kitapgelsin diye de¤il, gelmesin diye bakt›klar›ndanbahsederek y›lda iki defa ç›kar›lan <strong>ve</strong> tiraj› ortalamabin civar›nda seyreden Kebikeç dergisinde ›smarlamayaz› bulunmad›¤›n› belirtti.Çeviri <strong>ve</strong> çeviri kitap meselesine de de¤inen Emi-74


Çeviri meselesine de de¤inen Emiro¤lu’nagöre, çevirmenlik Türkiye’de amelelik gibidir;çevirirken zeytin ekmek yenir, çeviri bitinceparas›z kal›n›r.ro¤lu’na göre Türkiye’de çeviri gerçek anlamda birmeslek olamam›flt›r. Yaln›z, harçl›¤a ihtiyaç duyanlarbu ifli yapmaktad›r. Bugün Amerika’da 4-5 kitapçevirmek çevirmenin 20 y›l›n› finanse ederken,Türkiye’de amelelik gibidir; çevirirken zeytin ekmekyenir, çeviri bitince paras›z kal›n›r.Yay›nc›l›kla ilgili s›k›nt›lar›n bafl›nda yay›nc›l›¤›nyaflad›¤› dönüflüm yatmaktad›r, art›k yay›nc›l›ktada iflleyen, sermaye zihniyetidir. Yay›nevlerinin enkötü senesi olan geçen y›l (2007), Türkiye için asl›ndabir rekor y›l›d›r, zira 20 bin farkl› kitap bas›lm›flt›r.Bu bir dönüflümün tepe noktas›d›r. Ancak kitab›nçok bas›lmas› çok sat›ld›¤›n›, çok sat›lmas› daçok okundu¤unu <strong>ve</strong> hele de kalitesini garantilemez.Örne¤in toplumsal kesimlere göre bestsellerlar, ‹hyâ-y›Ulûmi’d-dinler, Kapital (Das Capital)’ler modakitaplard›r rafta tutulmas› gereken. Edebiyattaise gençli¤in okudu¤u kendi tecrübesizlikleridir,bas›lan kitaplar›n ço¤u ilk aflk›n ilk roman› mahiyetindedir.Kitapevi olmakla kitapse<strong>ve</strong>r olmak aras›ndaki farkada iflaret eden Emiro¤lu için bunlardan birincisi ticarettir<strong>ve</strong> günümüz flartlar›nda okuyucuya yok dememekiçin dükkân›nda ortalama 50 bin kitap bulundurmakzorunda olan Kitapevi için piyasa oldukças›k›nt›l›d›r. Piyasa gibi zaman <strong>ve</strong> zamanlaorant›l› olarak her fley de¤iflmektedir. Art›k yay›mc›-l›k sektöründe, sorun k⤛t <strong>ve</strong> kazanan k⤛tç›lar de-¤ildir. Arabalar›n, tak›mlar›n bile kendilerine özeldergileri vard›r. ‹flte bizim bu çeflitlilikte ne oldu¤umuzönemlidir; sohbetlerde söyleyecek laf›m›z olsundiye de¤il, çeflitlenmek için okumal›y›z. Klasikgelene¤imizde bilen de¤il, bilmeyen yazard›. Bilen,ö¤renci yetifltirmeye çal›fl›rd›. Sözlü gelenek kalmad›¤›ndan<strong>ve</strong> kanallar ifllemedi¤inden pek çok fley gibibu durum da sorunlu art›k. Önceden adam olmakistenirdi, flimdi herkes kendini satma derdinde.Yay›nc›l›k gibi da¤›t›m sorunlar›na da de¤indi¤imizsohbetimizde Ankara, ‹stanbul <strong>ve</strong> ‹zmir gibi metropollerd›fl›nda, yay›nevinin taflrada borcunu toplayamad›¤›için, kitap da¤›t›m›n›n zorlu¤undan bahseden<strong>ve</strong> bu noktada internet üzerinden kitap sat›fllar›meselesine giren Emiro¤lu’na göre, da¤›t›mc›-l›k <strong>ve</strong> taflradakilerin ma¤duriyeti aç›s›ndan internetsat›fllar› büyük avantaj olarak görülebilir. Ancak kâ-¤›t fiilen var olmakt›r, internet ise hukuken. A¤abeylerinikitapç›larda tan›d›klar›n›, okuman›n olmasada kitab›n böylece kutsallaflt›¤›n› anlatanEmiro¤lu için internetteki kitap siteleri kitapç› s›-cakl›¤›n› <strong>ve</strong> samimiyetini <strong>ve</strong>rebilmekten epeyceuzakt›r. Türkiye’de art›k kitap gökten rafa inmektedir;rekabet dolu, k›s›tl› sürelerde kendini göstermekzorunda oldu¤u, baflar›s›na göre s›rttan ya dayüzden gösterildi¤i raflara.Son olarak Türkiye’deki <strong>ve</strong> Avrupa’daki yay›nc›l›klar›,matbaan›n icad›ndan bu yana seyreden süreçiçinde konumland›r›p karfl›laflt›ran Emiro¤lu’nagöre halimiz hiç de parlak de¤ildir. Yay›nevlerimizAvrupa’da enstitülerin bast›¤› kitaplar› basmaktad›r<strong>ve</strong> üstelik bast›klar›n›n da önemli bir k›sm› çeviridir.Has›l› kazanmaktan ziyade onlara kazand›rmaktay›z.Bu noktada insan ba¤lam›nda iyimser,ancak kurumsal anlamda kötümser oldu¤unu söyleyenEmiro¤lu, sunumunun ard›ndan dinleyicilerinsorular›n› içtenlikle cevaplad›.75


Immig sunumunda 1881 sonras› Teselya örne¤iüzerinden Güney Do¤u Avrupa'daki Müslümantopluluklar›n zorunlu göçlerini anlatt›.Forced Migrations ofMuslim Communities inSouth-Eastern Europe: A Case ofThessaly after 1881Nicole Immig2 Haziran 2008De¤erlendirme: Gülçin Tunal› KoçNicole Immig ile gerçeklefltirdi¤imiz TAM Sohbetprogram›m›zda 1881 sonras› Teselya örne¤i üzerindenGüney Do¤u Avrupa’daki Müslüman topluluklar›nzorunlu göçlerini tart›flt›k. Haziran ay›nda konu¤umuzolan ‹mmig, Free Ü. Berlin, Viyana Ü. <strong>ve</strong>Atina Üni<strong>ve</strong>rsitesinde doktora çal›flmalar›n› yürütmektedir.Konusu itibariyle özellikle Avrupa’dakimsenin dokunmak istemedi¤i bir alanda araflt›rmayapan Immig’i, ayn› zamanda klasik bir Almandoktora sistemini bizlere gösterdi¤i için de dinlemeyede¤er bulduk. Bu sistem çokça hareketlilik,bilinen yabanc› dillerin bollu¤u <strong>ve</strong> farkl› lisans altyap›lar›ndan gelmeyi içeriyor. Immig de aslen birBizans tarihçisi ama ayn› zamanda Güney-Do¤uAvrupa tarihinden de diplomas› var; Yunancay› bilmedentezini yazmas› da mümkün de¤il. Osmanl›-ca bilmeden <strong>ve</strong> Osmanl› kaynaklar›yla beslenmedentezinin tez olmayaca¤›n› da Türkiye ziyaretindeö¤renmifl oldu!1881 sonras› Yunanistan’›n Teselya flehrindekiMüslümanlar›n zorunlu göçlerini anlatan Immigkendisinden önce bu konuda herhangi bir araflt›rmayap›lmamas›ndan kaynaklanan zorluklar› dayüklenmifl durumda. Konuflmay› özetleyecek olursak,Berlin Antlaflmas› sonucu gerçekleflen Müslümanlar›ngöçünün, Bulgaristan <strong>ve</strong> S›rbistan’dakiörneklerinin aksine ‘sayg›l›’ bir atmosferde gerçekleflti¤inisavunan Immig, bunu yeni kurulan devletinnüfus; Avrupa nezdinde ise nüfuz gereksinimineba¤l›yor. ‹mmig’e göre, hem yüzy›llard›r Teselya’n›nbüyük ço¤unlu¤unu Müslüman ahalininoluflturmas›na ba¤l› olarak zirai faaliyetlerde meydanagelebilecek s›k›nt›, hem de seçimler esnas›ndakioy potansiyelleri Yunan hükümetini muhacirlerkonusunda antlaflmalara ba¤l› kalmaya itiyor.Topraklar›nda kalanlar tamamen çekilmeden önceokul dahil çeflitli ihtiyaçlar›n› karfl›layabiliyorlar; enönemli sorunlar›n bafl›ndaysa vak›f mallar› geliyor.Burada zikredilmesi gereken bir husus da Yunanhükümetinin Teselya örne¤inde Müslüman ahaliyebak›fl›yla Osmanl›’ya bak›fl› aras›ndaki fark. ‹lkinedevlet içerisinde farkl› din mensubu ‘vatandafl’ gözüylebak›l›rken kendi topraklar› d›fl›ndakiler ‘kötüTürk’e dönüflü<strong>ve</strong>riyor. Bu yüzden de Yunan resmîbelgelerinde <strong>ve</strong> gazetelerde geçen Müslüman sözcü¤üayr›nt› içermiyor; sadece bir gazetede Yunancaharfli Türkçe yay›n yapacak baflka bir gazetedenbahsedilmesi ‘Müslümanlar’›n kökeni hakk›ndaipucu <strong>ve</strong>riyor.Son olarak flunu ifade edebiliriz ki Selanik ile Atinaaras›nda kalan unutulmufl Teselya Müslümanlar›-n›n tarihine ›fl›k tutabilecek bir teze imza atmayahaz›rlanan Nicole Immig’in, çal›flmas›na Osmanl›kaynaklar›n› da dahil etti¤inde büyük bir bofllu¤udolduraca¤›na flüphe yok...76


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMTAM Özel EtkinlikXVIII. Yüzy›l Osmanl›Düflüncesinde Bunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl-I‹ktisat <strong>ve</strong> SiyasetMehmet Genç10 May›s 2008De¤erlendirme: S ü l e y m a n K a y aTürkiye Araflt›rmalar› Merkezinin düzenledi¤i“XVIII. Yüzy›l Osmanl› Düflüncesinde Bunal›m <strong>ve</strong>Aray›fl” seminerleri dizisinin ilk konu¤u MehmetGenç idi. XVIII. yüzy›lda yaflanan bunal›m <strong>ve</strong> aray›fllar›iktisat <strong>ve</strong> siyaset aç›s›ndan ele alan MehmetGenç, bu yüzy›la dair genel bir perspektif <strong>ve</strong> yaflananbunal›mlar ile sisteme olan gü<strong>ve</strong>nin kaybedilmesisürecini özetle flu flekilde ortaya koydu:XVIII. yüzy›l klasik Osmanl› profilinin tamamland›-¤› bir yüzy›l olarak görülmelidir. Bu yüzy›l eski tasniflerde“gerileme dönemi” olarak nitelendirilse deasl›nda gerilemeden söz edilemeyece¤i aç›kt›r. Kurumsalyap› <strong>ve</strong> de¤iflmelerde de gerileme söz konusuedilemez. Bu yüzy›lda Osmanl› bürokrasisinigözlemleyen birçok yabanc›, Osmanl› bürokrasisindenhayranl›k <strong>ve</strong> takdirle bahseder. Mesela 16 y›l‹stanbul’da kalan ‹ngiliz elçisi, hiçbir H›ristiyandevletin böylesine mükemmel bir bürokrasisininolmad›¤›n› söyler.Osmanl› Devleti XVIII. yüzy›la büyük bir bunal›mlagirdi. Büyük bir savafl› kaybettiler <strong>ve</strong> birçok toprakellerinden ç›kt›. Ayr›ca iki büyük darbe oldu; 1687<strong>ve</strong> 1703’te 16 sene arayla iki kere iktidar de¤iflti. Viyanabozgunundan sonra daha önce hiç karfl›laflmad›klar›Avrupa ittifak›yla karfl›laflt›lar. 15-16 senemücadele ettiler <strong>ve</strong> kaybettiler. Osmanl›lar önemlibir diplomatik maharetle Avrupa devletlerinin ittifak›naengel oluyorlard›. Yoksa Avrupa ittifak›n› dahaönce de yenmeleri zordu. Ama Viyana’da diplomatiktalihsizlik söz konusu oldu, Avrupa ittifak›naengel olunamad›. Yine de bu büyük bozgundansonra Osmanl› seçkinleri kendi sistemlerine olangü<strong>ve</strong>nlerini kaybetmediler <strong>ve</strong> XVIII. yüzy›l›n ilk yar›s›ndaKarlofça’da kaybettikleri yerlerin hemenhepsini geri almay› baflard›lar.Küçük Kaynarca Antlaflmas›’yla biten 1768-1774Osmanl› Rus savafl› ise, Osmanl›larda Karlofça’n›nyaratt›¤›ndan daha büyük bir flok yaratt›; zira devletinkalbini tehdit eden bir de¤iflme söz konusuydu:Karadeniz ilk defa Osmanl› gölü olmaktan ç›k›-yor <strong>ve</strong> önemli bir düflman Karadeniz’e yerlefliyor,orada gemilerini kullanabilir hale geliyordu. Onuniçin Osmanl› seçkinlerinin 1774’ten sonra bir tekhedefi vard›: bütün gücünü toplay›p Rusya’dan intikamalmak. Bunun için 13 sene çok iyi haz›rland›-lar, bütün potansiyellerini kulland›lar <strong>ve</strong> 1787’desavafla bafllad›lar. Hiç hesapta olmayan Avusturyaaraya girdi. Avusturya ordular›n› hep yendiler amaRus ordular›na karfl› yine kaybettiler. Bu savafllabirlikte sistemlerine duyduklar› inançlar›n› da kaybettiler.Karlofça’dan sonra “Biz hata yapt›k, hatay›nas›l düzeltebiliriz” diyorlard›. Ama 1790’dansonra “Bu sistemde bir kusur var, bu sistemi de¤ifltirmeklaz›m” demeye bafllad›lar. Bu fikir yavafl ya-77


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMGenç’e göre, eski tasniflerde gerilemedönemi olarak nitelendirilse de, asl›nda 18.yüzy›l klasik Osmanl› profilinin tamamland›¤›bir yüzy›l olarak görülmelidir.vafl yerleflti. Nizam-› cedid denilen büyük reformhareketinin temelinde bu flokun yaratt›¤› de¤iflmeiradesi vard›r.XVIII. yüzy›l› iktisadî <strong>ve</strong> siyasî bak›mdan ikiye ay›rmakmümkündür. Yüzy›l›n ilk yar›s›yla son k›sm›aras›nda önemli farklar vard›r:‹lk yar›da Osmanl› Devleti savafllar› genelde kazand›,Karlofça’yla kaybetti¤i topraklar› geri almay› baflard›,böylece kaybetti¤i kaynaklar› tekrar kontrolalt›na ald›; üretim <strong>ve</strong> ihracat artt›, iktisadî terminolojiyleekonomi büyüdü. Osmanl› yöneticileri ilk defaekonomiyle çok aktif bir flekilde ilgilenmeye bafllad›.Daha önce ekonomik alanda devletin aktif rolalmas› pek söz konusu de¤ildi. Bu dönemde devletyat›r›mlar›yla ekonomiyi önemli ölçüde geniflletti,birçok fabrikalar, manifaktürler kurdu, en önemlisiesnaflar›n faaliyetlerini geniflletecekleri flekilde yat›-r›mlar yapt›. Ancak sistemde bir de¤ifliklik, fiilen de,düflünce anlam›nda da söz konusu de¤ildi. Sisteminparadigmas› içinde kalmaya devam edildi. Yat›r›mlaresnafa <strong>ve</strong> tüccara devredilmek üzere yap›ld›.Provizyonizm prensibi terk edilmedi¤inden, yenikurulan fabrikalar için Bat›’daki ça¤dafllar› taraf›ndanyap›ld›¤› gibi gümrük duvarlar› örülmedi.Yüzy›l›n ilk yar›s›nda görülen bu yat›r›mlar, ikincidönemde görülmez oldu. Bu dönemdeki bütünkaynaklar savafl› kazanmak üzere harekete geçirildi<strong>ve</strong> ekonomiden önemli ölçüde kaynak al›nd›. Devletinsavunmay› malî olarak karfl›layacak kaynaklar›azald›¤› için çok büyük kaynaklara ihtiyaç duyduklar›ndanbaz› önemli de¤iflimler yapt›lar. Meselailk kez 1770’lerde özel flah›slar›n miraslar›na elkoymaya bafllad›lar. Daha önce özel flah›slar›n mallar›nadevletin el koymas› söz konusu de¤ildi. Özelflah›slar›n miraslar›na el konulmas›, iktisadî bak›mdanyat›r›m çözümlenmesi denilen bir süreçtir.Gerçi devlet savafltan sonra ödemek üzere miraslarael koyuyordu. Ancak mesela bir ticaret ya da imalat›nmirasç›lar taraf›ndan sürdürülmesi yerinebunlar parçalan›p sat›larak hazineye devrediliyordu.‹leriki y›llarda bu paralar›n geri ödenmesi biranlam ifade etmeyece¤i için özel sermaye çözülmesiylebirlikte özel sektör yat›r›mlar› da son dereceazald›.XVIII. Yüzy›l Osmanl›DüflüncesindeBunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl-IIFelsefe-<strong>Bilim</strong>‹hsan Fazl›o¤lu31 May›s 2008De¤erlendirme: E y ü p S ü z g ü n1768’de Rusya ile girilen savafl <strong>ve</strong> ard›ndan 1774’teyap›lan Küçük Kaynarca Antlaflmas›’na kadar, sistemmensubiyeti güçlü <strong>ve</strong> büyük bir özgü<strong>ve</strong>n sahibiolan Osmanl› elitinin aksine, yüzy›l›n bafl›ndanitibaren Osmanl› düflünürleri kendi ilmî paradigmalar›ndanflüphe duymaya bafllam›fl <strong>ve</strong> ciddi ara-78


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMy›fllara girmifllerdir. Bu yüzden, ilim hayat› aç›s›ndanOsmanl› XVIII. yüzy›l boyunca oldukça önemligeliflmelere sahne olmufltur. Geliflmelerin önemiyledönem üzerine bugün yap›lan çal›flmalar k›yasland›¤›ndaise ortaya büyük bir orant›s›zl›¤›n ç›kt›-¤› görülmektedir.Uzun y›llar›n› bu orant›s›zl›¤› giderme amac›nahasreden ‹stanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Felsefe Bölümü Ö¤retimÜyesi Doç. Dr. ‹hsan Fazl›o¤lu, Türkiye Araflt›rmalar›Merkezi’nin düzenledi¤i “XVIII. Yüzy›lOsmanl› Düflüncesinde Bunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl” adl›toplant›lar dizisinin May›s ay› konu¤uydu.Konuflmas›na, ilmin Osmanl›’da her zaman özel biru¤rafl alan› oldu¤unu, bilgiyi devletin üretmedi¤inihat›rlatarak bafllayan Fazl›o¤lu, XVIII. yüzy›l›n ikinciyar›s›ndan itibaren Osmanl›’n›n medreselerdeüretilen ilmi kontrol alt›na ald›¤›n› <strong>ve</strong> II. Mahmudile birlikte art›k bilginin tamamen devletin kontrolünegeçti¤ini belirtti.Tüm s›n›flamalar›n itibarî oldu¤u kayd›n› düflmeklebirlikte, Fazl›o¤lu Osmanl› ilim hayat›n› kabacaüç ana döneme ay›rabilece¤imizi ifade etti:(1) Klasik Dönem: 1337’de ‹znik Medresesi’nin kuruluflundan1702’ye kadar. Bu dönemi de kendiiçinde dört alt bölüme ay›rmak mümkündür:(a) ‹rfanî <strong>ve</strong> pratik karakteri yüksek bir ilim anlay›-fl›na sahip olan Davud el-Kayserî ile Molla Fenarîaras› dönem.(b) Molla Fenarî taraf›ndan 1380’lerden itibaren varolan irfanî yap›ya kelam <strong>ve</strong> usulün eklendi¤i MollaFenarî ile Ali Kuflçu aras› dönem. Fatih Sultan Mehmeddönemine gelindi¤inde de Ali Kuflçu gibiönemli ilim adamlar›n›n yer ald›¤› Semerkant Okuluarac›l›¤›yla, bu ilim gelene¤ine matematiksel <strong>ve</strong>felsefî bir karakter kazand›r›lm›flt›r.(c) 1480’de Ali Kuflçu’nun ölümünden 1585’te Takiyüddin’inölümüne kadar olan matematiksel karakteriyüksek dönem.(d) Bu üç klasik dönemin sentezi olarak görülebilecek,1585’te Takiyüddin’in <strong>ve</strong>fat›ndan 1702’de Müneccimbafl›Ahmet Dede’nin <strong>ve</strong>fat›na kadar olankelam a¤›rl›kl›, ama ‹bn Sina’n›n da dikkate al›nd›-¤› dönem.(2) Bunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl Dönemi: 1702’de Müneccimbafl›Ahmet Dede’nin <strong>ve</strong>fat›ndan 1773’te Mühendishane’ninkurulufluna kadar.(3) Yenileflme Dönemi: 1773’ten günümüze kadar.Bu dönemde birbirinden farkl› üç yaklafl›m›n sergilendi¤inisöyleyebiliriz:(a) Geçmifli terk ederek gelece¤i kurmak.(b) Geçmifli bugüne aktararak gelece¤i kurmak.(c) Gelece¤i geçmifle eklemlemek.Osmanl›lar›n içinde yaflad›klar› klasik paradigman›n,felsefî ilimlerde ‹bn Sina (ö. 1037), matematikbilimlerde ‹bn Heysem (ö. 1039) <strong>ve</strong> kelamda FahrettinRazî’yle (ö. 1209) bafllay›p 1447-49’da SemerkantOkulu’nun y›k›l›fl›na kadar geçen sürede oluflmuflçerçe<strong>ve</strong> oldu¤unu ifade eden Fazl›o¤lu, XVIII.yüzy›l›n bafl›ndan itibaren bir aray›fl içerisine girenOsmanl› entelektüellerinin ilk defa, bu paradigman›ns›n›rlar› d›fl›na ç›karak geriye do¤ru gittiklerinibelirtti. Halbuki bundan önce hiç kimse ‹bn Sinaöncesi üretilen bilgi birikimine (mesela Farabî, Kindî,Harezmî gibi düflünürlere; Helenistik döneme79


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMFazl›o¤lu, Osmanl› ilim hayat›n›, Klasik Dönem,Bunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl Dönemi <strong>ve</strong> Yenileflme Dönemiolmak üzere kabaca üç ana kola ay›rd›.<strong>ve</strong>ya Aristo <strong>ve</strong> Platon gibi Yunan klasiklerine) bakmaihtiyac› hissetmemiflti.Bu aray›fl›n ilk tipik örne¤i ise Müneccimbafl› AhmetDede’dir. Müneccimbafl›’n›n kaleme ald›¤› ilkeserleri klasik ilmî paradigmaya uygun olmakla birlikte,bir süre sonra bunlar› b›rakarak, bir taraftanAli Kuflçu ile birlikte Osmanl› felsefe-bilim gelene-¤inden tamamen tasfiye edilen Pitagorasç›l›¤› yenidendiriltmeye çal›flm›fl, di¤er taraftan ise klasik Osmanl›ilim paradigmas›n›n temel bilgi formu olanönermeyi kritik etmifltir. Kendisinden sonra gelenilim adamlar›n›n eserlerinin birço¤u da yine önermelerhakk›ndad›r.Fazl›o¤lu, konuflmas›n›n devam›nda, Bunal›m <strong>ve</strong>Aray›fl olarak adland›rd›¤› bu ikinci dönemde meydanagelen geliflmeleri ise k›saca flöyle s›ralad›:- Var olan ilmî paradigmaya duyduklar› inanc› kaybedenOsmanl› bilginleri, ilk ifl olarak, ‹bn Sinaöncesi kaynaklara dayanarak yeni mant›k çal›flmalar›yapm›fllard›r. Yine, ‹bn Sina eksenli olan ilmîgelenek terk edilmeye bafllan›l›nca, ‹bn Rüfld’edönülmüfl <strong>ve</strong> Tehafüt’ül-Tehafüt tekrar istinsahedilmifltir.- <strong>Bilim</strong> Devrimi ile birlikte Bat› dünyas›nda da benzerflekilde yaflanan bu tart›flmalar sonucu, matematikdo¤a araflt›rmalar›n›n dili haline getirilmiflti.Osmanl›’da ise, Ali Kuflcu-Takiyüddin Ras›dçizgisinde belli bir uyuma kavuflturulan bu karfl›tfikirler, XVIII. yüzy›lda yeniden gündeme gelmifltir.Mesela dönemin önemli simalar›ndan MustafaS›dk› Efendi, kendisinden önce yaz›lm›fl Matematikeserlerini gözden geçirerek yeniden yay›mlarken,Yirmisekiz Mehmed Çelebi de fiehrezuri’ninfelsefe kitab›ndan fizik bölümünü Osmanl›-caya tercüme etmifltir.- Din-bilim çat›flmas› da ilk defa bu dönemde ortayaç›km›flt›r. XIX. yüzy›lda söz konusu olacak <strong>ve</strong>XX. yüzy›lda da devam edecek olan din-bilim konusundakibirçok tart›flma bu dönemde bafllam›flt›r.Abbas Vesimi’nin “‹slâm dünyas›nda anatomiçal›flmalar›n›n ilerlemeyiflini dinin insan bedenininteflrih edilmesini yasaklamas›na ba¤lamas›<strong>ve</strong> bu alanda bir fley yap›lmak isteniyorsa budini ‘anlay›fl’›n gözden geçirilmesi gerek[ti¤i]”fleklindeki fikirleri bu tart›flmalara örnek gösterilebilir.- Dönemin di¤er bir önemli özelli¤i ise bilginin toplumsallaflmas›çabalar›d›r. Bunun tipik bir örne¤iErzurumlu ‹brahim Hakk› <strong>ve</strong> eseri Marifetname’dir.Marifetname <strong>ve</strong> benzeri çal›flmalar sayesinde,var olan ilmi bilgi bu dönemde toplumsallaflt›r›lm›flt›r.Ayr›ca, bu amaçla yap›lan birçok tercümedenyola ç›karak, gittikçe artan bir Türkçelefltirmefaaliyetinin varl›¤›ndan da söz edilebilir.Yenileflme Dönemi’nde var olan e¤ilimleri de de¤erlendirenFazl›o¤lu, Osmanl› âlimlerinin geçmifltenhareketle gelece¤i infla etme projesinin çok zamanald›¤›n› <strong>ve</strong> k›sa yoldan daha fazla ifl yapmak gerekti¤inidüflündükleri için bu fikirden vazgeçerek1773’te Mühendishane’yi kurduklar›n› ifade etti.Fazl›o¤lu’na göre, Osmanl›lar›n “Geometri evi” anlam›nagelen Mühendishane tabirini seçmeleri, Bat›dünyas›ndaki bilimin matematiksel karakteriniçok iyi tespit ettiklerini göstermektedir. Di¤er birdeyiflle, onlar bu yeni bilim anlay›fl›n›n Medreselerdeokutulan mant›k diliyle infla edilmifl sistemden80


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMoldukça farkl›, niceli¤e, deney <strong>ve</strong> gözleme dayal› oldu¤unugörmüfllerdir. ‹çinde bulunulan s›k›nt›lar›aflmak için geçmifle gitmek yerine mevcuttan (Bat›’dan)faydalanmak gerekti¤ini öne süren bu dönem(3a) düflünürlerine en iyi örnek ‹shak Hoca’d›r.Mecmua-› Ulum-u Riyaziyye’ye (Matematiksel<strong>Bilim</strong>ler Ansiklopedisi) adl› eserine bak›ld›¤›nda,‹shak Hoca için geçmifl ilmî birikimin hiçbir anlamifade etmedi¤i rahatl›kla görülecektir. Mühendishane’denAvrupa’ya bu dönem boyunca okumayagönderilen ö¤rencilerin durumu da hocalar›ndanfarkl› de¤ildir.Ard›ndan, içinde yaflad›klar› zamanda ortaya ç›kangeliflmeleri izlemekle birlikte, özellikle Mühendishane’deokuyan <strong>ve</strong> Türkçeden baflka dil bilmeyenyeni nesilleri düflünerek geçmifli bugüne tafl›ma(3b) amac›yla büyük bir tercüme hareketine girenikinci bir yaklafl›ma de¤inen Fazl›o¤lu, tercümeedilen bu eserlerin dikkat çekici oldu¤unu ifade etti.Daha önce kelam <strong>ve</strong> felsefe eserleri tercüme edilirken,bu dönemde a¤›rl›kl› olarak geçmiflte kalemeal›nan matematiksel karakterdeki eserler tercihedilmifltir.Üçüncü grup, yani klasik paradigman›n ana payandalar›n›d›fllamaks›z›n, oradan gelen bir süreklilikiçerisinde yeni ö¤rendiklerini aç›klama çabas›n›n(3c) en güzel örne¤i ise ‹smail Gelenbevî Efendi’dir.Klasik ‹slâm matemati¤inin kurgusundan yola ç›-karak logaritmay› türetti¤i için, Osmanl›larda logaritman›nmucidi olarak kabul ediliyordu. Yeni bilgiyigeçmiflin gövdesine eklemleyerek ilerlemeye deyine Gelenbevî’nin Kitab’ul-Burhan adl› eserinigöstermek mümkündür. Gelenbevî’nin Burhan’dayapmaya çal›flt›¤›n› ‹ran’da Tabatabaî’nin çabas›ylak›yaslayan Fazl›o¤lu, her ikisinin de yeni ilmi,geçmifl ilmî paradigmayla bir süreklilik içerisindeele almaya çabalad›klar›n› belirtti.“Gelenbevî’nin tak›nd›¤› tutum kendisinden sonrasürdürülebilseydi, bu topraklarda daha yerli <strong>ve</strong> derinliklibir düflünce de infla edilebilirdi. Bu yap›lamad›¤›ndan,içinde bulundu¤umuz zamana ulafl›ncayakadar sürekli tercümelere, yenileflme çaba<strong>ve</strong> aray›fllar›na mahkûm olduk” sözleriyle konuflmas›n›sonland›ran Fazl›o¤lu, ard›ndan sorular› cevaplad›.XVIII. Yüzy›l Osmanl›DüflüncesindeBunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl-IIITasavvufHalil ‹brahim fiimflek14 Haziran 2008De¤erlendirme: O s m a n S a c i d A r ›Türkiye Araflt›rmalar› Merkezi’nin “XVIII. Yüzy›lOsmanl› Düflüncesinde Bunal›m <strong>ve</strong> Aray›fl” bafll›kl›toplant›lar serisinin tasavvufla ilgili bölümü, HititÜni<strong>ve</strong>rsitesi ‹lahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr.Halil ‹brahim fiimflek’in kat›l›m›yla gerçeklefltirildi.Çal›flmalar›n› Nakflibendiyye tarikat›n›n bir kolu81


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMÇal›flmalar›n› Müceddidîlik üzerine yo¤unlaflt›ranfiimflek, 18. yüzy›lda Osmanl› tasavvufçevrelerinde görülen tart›flmalara de¤indi.da, XVIII. yüzy›lda da tart›fl›lmaya devam etmifl,hatta bu meselelere yeni tart›flma konular› eklenmifltir.Bunun yan› s›ra tasavvuf aç›s›ndan bu yüzy›ldakibir di¤er önemli olay, XVII. yüzy›lda Hindistancivar›nda vahdet-i vücûd düflüncesine karfl›,ona bir alternatif olarak ortaya ç›kan vahdet-i fluhûddüflüncesinin Osmanl› toplumunda yank› bulmayabafllamas›d›r.olan Müceddidîlik hareketinin Osmanl›’daki yans›-malar› <strong>ve</strong> Osmanl›’da yaflam›fl Müceddidîler üzerineyo¤unlaflt›ran fiimflek’in sunumu, XVIII. yüzy›ldatasavvufî çevrelerde tart›fl›lan meseleler üzerineydi.Konuflmas›n›n bafl›nda Osmanl›’n›n XVIII. yüzy›ldüflünce tarihine dair henüz yeterince çal›flma bulunmad›¤›n›nalt›n› çizen fiimflek, XVII. yüzy›ldaOsmanl›’daki tasavvuf çevrelerinde bafllayan tart›flmalar›n,toplumda Avrupa etkilerinin daha barizolarak görülmeye baflland›¤› XVIII. yüzy›lda da devametti¤ini belirtti. XVIII. yüzy›la tasavvuf aç›s›ndanbak›ld›¤›nda XVII. yüzy›lda bafllayan medresekanad›n› temsil eden Kad›zâdeliler ile tasavvuf çevrelerinitemsil eden Sivâsîler aras›ndaki tart›flmalar›nsonuç bölümleri ile karfl›lafl›l›r. XVII. yüzy›ldaKad›zâdeliler ile Sivâsîler aras›nda tart›flma konusuolan meseleler, taraflar art›k bu isimlerle an›lmasaXVI. yüzy›l›n sonlar›nda Hindistan’da yaflayan Ekberfiah, din-i ‹lâhî ismiyle yeni bir eklektik din anlay›fl›gelifltirme gayretlerine giriflmifl <strong>ve</strong> bu yeni dinanlay›fl›nda tasavvufî düflüncede yer alan, ‹bnü’l-Arabî’nin sistemlefltirdi¤i, vahdet-i vücûd düflüncesinikullanmak istemifltir. Bu dönemde ayn› co¤rafyadayaflayan Nakflibendiyye tarikat›na mensupfieyh ‹mam Rabbânî, Ekber fiah’›n bu giriflimine <strong>ve</strong>bu giriflimin bölgede yaflayan Müslüman halk›ninançlar› üzerinde yapabilece¤i olumsuz etkilerekarfl›, vahdet-i vücûd düflüncesini elefltirerek vahdet-ifluhûd fikrini ortaya koymufltur. Burada dikkatçekici bir husus, ‹mam Rabbânî’nin vahdet-i vücûddüflüncesinden dolay› ‹bnü’l-Arabî’yi ‘küfür’le de-¤il, ‘hata’ ile itham etmesidir.‹mam Rabbânî’nin bafllatt›¤› Müceddidîlik hareketiAnadolu co¤rafyas›na ilk olarak XVII. yüzy›l›nsonlar›nda Murad Buhârî vas›tas›yla gelmifltir. Müceddidîli¤inAnadolu co¤rafyas›nda yay›lmas›n›sa¤layan ikinci önemli kifli ise Mekke’de ikameteden <strong>ve</strong> Mehmet Emin Tokâdî gibi baz› halifeleriniAnadolu’ya gönderen Ahmed Cüryânî’dir.Hint bölgesindeki Müceddidîlerin aksine, Anadolu’dakiMüceddidîler aras›nda vahdet-i vücûd düflüncesininyayg›n oldu¤unu ifade eden fiimflek,82


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMMüceddidîli¤in Anadolu’ya gelmesini sa¤layan flah›slar›neserlerinde hem ‹mam Rabbânî’nin, hemde ‹bnü’l-Arabî’nin görüfllerine yer <strong>ve</strong>rdiklerinedikkat çekti. XVIII. yüzy›l›n ilk yar›s›nda MüceddidîlikAnadolu topraklar›na ulaflt›ktan sonra di¤erNakflîler de vahdet-i fluhûd <strong>ve</strong> vahdet-i vücûd meselesinisorgulamaya bafllad›lar <strong>ve</strong> sonunda XVIII.yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren vahdet-i vücûdgörüflü di¤er Nakflî gruplar aras›nda da karfl› ç›k›lmayan<strong>ve</strong> hatta savunulan bir görüfl haline geldi.Fakat XIX. yüzy›lda Hâlidîlik ile beraber tekrar vahdet-ifluhûd düflüncesi Nakflibendîler aras›nda revaçbulmufltur.Halil ‹brahim fiimflek, XVIII. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndaNakflîlerin vahdet-i vücûd düflüncesine do¤rukaymas›n›n sebepleri hakk›nda gelen soru üzerine<strong>ve</strong>rdi¤i cevapta, buradaki de¤iflimde siyasî ya dasosyal sebeplerden çok tasavvufî sebeplerin a¤›rbast›¤›n› ifade etti. fiimflek, XVIII. yüzy›l›n bafl›ndaKad›zâde-Sivâsî çat›flmalar› henüz taze olmas› sebebiyle,genel olarak sûfîler <strong>ve</strong> özel olarak da Nakflîlerinbelirli bir tarafta yer almak istememifl olabileceklerini,ancak XVIII. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda art›kbu endiflelerin ortadan kalkmas›yla sûfîlerin görüfllerinidaha rahat bir flekilde ortaya koyabilecekleribir ortam›n olufltu¤unu söyledi.fiimflek’in konuflmas›n›n sona ermesinin ard›ndankonuyla ilgili baz› kanaatlerini dile getiren ‹.Ü. ‹lahiyatFakültesi’nden Prof. Dr. Reflat Öngören,‹mam Rabbânî öncesi <strong>ve</strong> muas›r› birçok Nakflîninvahdet-i vücûd görüflünü savundu¤unu, ‹mamRabbânî’nin ise siyasî <strong>ve</strong> dinî endiflelerle Ekberfiah’›n vahdet-i vücûd düflüncesini kendi görüfllerineeklemlemesini engellemek üzere, vahdet-i fluhûdgörüflünü ortaya koydu¤unu belirtti. Bununönemli bir delili, onun takipçilerinin Anadolu’yageldiklerinde bu görüflü devam ettirmeyip vahdet-ivücûd fikrine dönmeleridir. Anadolu’daki NakflîlerinXVIII. yüzy›lla beraber tekrar vahdet-i vücûdakarfl› ç›kmas› da, bu dönemde Bat› etkisinin günlükyaflam›n yan› s›ra dinî yaflamda da kendini gösterdi¤i<strong>ve</strong> Nakflîlerin ‹mam Rabbânî’nin Ekber fiah’akarfl› tafl›d›¤› endiflelere benzer bir flekilde, vahdet-ivücûda bir tepki göstermeye bafllad›¤› fleklinde de-¤erlendirilebilir. Öngören, buradan hareketle vahdet-ifluhûd anlay›fl›n›n, vahdet-i vücûd düflüncesinekarfl› tasavvuf temelli bir karfl› ç›k›fl de¤il de, döneminsiyasî-dinî ortam›na karfl› bir tedbir olarakanlafl›lmas›n›n mümkün <strong>ve</strong> makul olabilece¤ini belirtti.TAM ‹z B›rakanlarHer ay düzenlenen bu programda, Osmanl› co¤rafyas›ndamedfun bilim <strong>ve</strong> düflünce hayat›m›za katk›dabulunan flah›slar, ölüm y›ldönümlerine görean›lmakta, bu <strong>ve</strong>sile ile tarihe iz b›rakanlar›n hat›rlanmas›hedeflenmektedir. 2006 A¤ustos ay›ndanitibaren tarihte iz b›rakan olaylar da programa dahiledilerek program›n çerçe<strong>ve</strong>si geniflletilmifltir.Programda 2007 Ekim ay›ndan itibaren iz b›rakaneserlere de yer <strong>ve</strong>rmeye bafllad›k. May›s <strong>ve</strong> Temmuzaylar› aras›nda düzenlenen programlar s›ras›ndazikredilen flah›slar›n, ölüm tarihleri ile medfunolduklar› yerler, tarihte iz b›rakan ay›n olaylar›<strong>ve</strong> eserleri afla¤›da <strong>ve</strong>rilmektedir. Nefle Vona, Rey-83


TürkiyeAraflt›rmalar›MerkeziTAMhan Sar›kaya <strong>ve</strong> Berra Kepekçi’nin katk›lar›yla haz›rlananprogram›n yan› s›ra söz konusu ay içerisinde<strong>ve</strong>fat etmifl baz› bilim <strong>ve</strong> düflünce adamlar›-m›z ile ay›n önemli olaylar› <strong>ve</strong> eserlerinin foto¤raflar›ndanoluflan resim sergisi de Meryem Üke, BerraKepekçi <strong>ve</strong> Reyhan Sar›kaya’n›n katk›lar›yla devametti. Temmuz ay›ndaki programdan sonra ‹zB›rakanlar program›na ara <strong>ve</strong>rildi.May›sMAYIS 2008Bir Kifli‹brahim Halebî (May›s 1776)Bir Olay‹stanbul’un Fethi (29 May›s 1453)Bir EserY›ld›z Saray› (XIX. yüzy›l)HAZ‹RAN 2008Bir KifliLevnî (1732)Bir OlayYeniçeri Oaca¤›’n›n Kald›r›lmas›/Vak‘a-y› Hayriye(15 Haziran 1826)Bir EserAya Triada Kilisesi (1844)HaziranTEMMUZ 2008Bir KifliGelenbevî ‹smail Efendi (1790)Bir OlayKöseda¤ Savafl› (1 Temmuz 1243)Bir EserMostar Köprüsü (1566)84Temmuz


85Afro-Arap Bir Sentez: SudanSerhat Orakç›Sudan’a ayak basmadan önce, orada burada ismini s›kça duydu¤um ama hakk›nda teferruatl›bilgi sahibi olmad›¤›m s›radan bir Afrika ülkesiydi gözümde. Uluslararas› medyadas›kl›kla “Darfur krizi” ile an›lmas›, zihnimde devaml› kargaflan›n yafland›¤› bir atmosfercanland›rmama sebepti san›r›m. S›cak bir iklim kufla¤›nda olmas› ise, gözümdecanlanan bu kargaflay› daha da derinlefltiriyordu. Kavurucu s›cak alt›nda kabilelerin birbirleriylesavaflt›¤›n› düflünüyordum. ‹ster istemez biraz ürküyordum. Neyse ki ülkeyeayak bast›¤›mda iflin öyle olmad›¤›n› gördüm.Yeni bir co¤rafyada geçirilen ilk gece… Bölük pörçük bir uyku. Gözümü her aç›fl›mda dahasabah olmam›fl. Kula¤›ma çal›nan sesler, geldi¤im yerde al›fl›k oldu¤umdan farkl›.Birkaç araban›n yoldan geçifli. Iss›z <strong>ve</strong> ürkütücü. fiehrin sesi farkl›. Gece kufllar›n›n ötü-SEYRÜSEFER


86flü farkl›. Kafam›n üstünde u¤uldayan bir klima. Odan›n tavan›nda ç›lg›nca dans eden birpervane. Gündüzden ›s›nan oda duvarlar› hâlâ rahatlamam›fl. Bunalt›c› bir hava…Sabah›n ilk ›fl›klar› ile k›zg›n günefl yükselmeye bafll›yor. Sabah›n körü olmas›na ra¤mens›cakl›k hissediliyor. Musluktan akan sular güneflle birlikte k›z›flmaya bafll›yor. Saat ö¤leyeyaklaflt›¤›nda musluktan akan suya el de¤mek mümkün de¤il. S›ca¤a ra¤men flehir sokaklar›ndaad›mlayan insanlar. O s›ca¤›n alt›nda küçük tezgâhlar›nda sat›fl bekleyen esnaflar.Üzerlerinde UN yaz›l› lüks jiplerin aras›nda telaflla dolanarak trafikteki araçlara su satmayaçal›flan çocuklar. Tam ortama al›flt›¤›m› düflünmeye bafllam›flken, birden aylardan fiubatoldu¤unu hat›rl›yorum. Mevsim daha k›fl. Yaz yaklafl›yor.Sudan’a dair yaz›lm›fl birçok yaz›da flu ifadeye rastlad›m: “Afrika k›tas›n›n en büyük ülkesi.”Bu do¤ru. Sudan, bulundu¤u k›ta içerisinde yüzölçümü aç›s›ndan en büyük topra¤a sahip.Türkiye’nin iki üç kat› büyüklükte bir ülke. Ama Sudan’› di¤er Afrika ülkelerinden dahaayr› k›lan özellik belki de bir geçifl ülkesi olmas›. En kaba hatlar› ile ülke Arap dünyas›ndanAfrika dünyas›na geçifl özelli¤i tafl›rken, ayn› zamanda Müslüman bir iklimden H›-ristiyan bir iklime geçifli de simgelemekte. Bir kufl gibi M›s›r’dan Sudan topraklar›na, oradanda k›tan›n daha afla¤›lar›na süzülebilsek, uçsuz bucaks›z Nil Nehri’nin yan›nda bu geçiflisimgeleyen özellikleri de görürdük san›r›m. Çöl ikliminden ekvatoryal iklime geçifl;Arap kültüründen Afrika kültürüne geçifl; camilerden kiliselere geçifl bu ülkenin bir ucundandi¤er ucuna uzanmakta. Bu özellik Sudan’a di¤er Afrika ülkelerinde de s›kça rastlananbir miras b›rakm›fl: çok kültürlülük. Hem kabilesel, hem de dinsel manada bir renklilik gözehemen çarpmakta.Ülkenin baflkenti Hartum, tam da bahsetti¤im bu geçifl noktas›n›n merkezinde bulunmakta.Uganda’dan ç›kan Beyaz Nil <strong>ve</strong> Etopya’dan ç›kan Mavi Nil nehirlerinin birbirine kavufltu-¤u “Nileyn” diye bahsedilen noktada yer almakta. Hartum, ayn› zamanda geleneksel yaflamdanmodern yaflama geçifli de simgelemekte. Özellikle son y›llarda ülkede ç›kart›lmaya bafllananpetrol ile baflkent Hartum’u “Afrika’n›n Dubai’si” yapma hayali de gündeme gelmifl.Baflkentin Nil’i çevreleyen bereketli topraklar›nda yükselen gökdelenler <strong>ve</strong> ihtiflaml› binalarbu de¤iflimin en büyük habercisi. Emlak fiyatlar›n›n tavan yapt›¤› bu havzada lüks oteller <strong>ve</strong>ifl merkezleri h›zla yükselmekte.Sudan varl›k içinde yokluk çeken bir ülke. ‹nsan ister istemez Hindistan’dan ‹ngilizler taraf›ndanparçalan›p getirilerek Nil’in üzerine dikilen eski demir köprüden afla¤›da ak›p gidenSEYRÜSEFER


87‹stanbul bo¤az› geniflli¤indeki uçsuz bucaks›z nehrin sessiz sedas›z sular›na bakarkenböyle düflünüyor. Bu bile bafll› bafl›na büyük bir nimet bir ülke için. Su s›k›nt›s›n›n yafland›¤›Sahra Havzas›’nda böyle bir su kayna¤›na sahip olmak en az petrol kuyular›na sahipolmak kadar önemli olmal›. ‹fl gelip yine Bat›’n›n tekni¤inde t›kan›yor; bu suyu de¤erlendirmede,topra¤a aktarmada kullan›lacak alet edevatlarda kilitleniyor. Kaynak var ama teknikyok! Böyle bir kayna¤a ra¤men ülke su s›k›nt›s› çekiyor. Sömürgeci ‹ngilizlerden kalmaaltyap› ile idare edilen ülkede su efleklerin çekti¤i tankerlerle tafl›n›yor. Bu manzara karfl›-s›nda ben de ülkeyi gezen di¤er yabanc›lar gibi hay›flan›yorum. Olay› oldu¤u gibi kabullenmekvarken, bu nehrin üzerine kaç baraj kurulabilece¤ini hesapl›yorum. Sonra da kendikendime k›z›yorum.Baflkentin tam göbe¤inde di¤erlerinden mimarî olarak farkl› bir cami beliriyor. ‹nce el iflçili¤id›flar›dan bile hemen fark edilebiliyor <strong>ve</strong> caminin yak›nlar›nda Osmanl› paflalar›na aittürbeler beliriyor. Türkiye’den oldukça uzakta olmama ra¤men hâlâ Osmanl› topraklar›ndaoldu¤umu idrak ediyorum. Osmanl›’n›n yapt›rd›¤› camilerde ibadet etme flans› buluyo-SEYRÜSEFER


88rum. Osmanl› miras› denen fley bu olsa gerek. Daha caminin avlusundayken yerli halk›n“Dedeleriniz…” diye bafllayan cümleleri ile muhatap oluyorum. Konuflmalardan anlafl›lan,dedelerim kimilerine göre sömürgeci, kimilerine göre ise kurtar›c›. ‹nsan›n durup bakt›¤›yere göre görüflü de farkl›lafl›yor.Uluslararas› krizlerle ismini s›kça duydu¤um, katliam vs. iddialar› ile çalkalanan Darfurbölgesine uzak de¤ilim; burnumun dibinde. Baflkent Hartum’dan uçakla iki saatlik mesafede.Ama baflkentte bir tuhafl›k var… Buradakiler sanki Darfur’u hiç duymam›fl gibi; kimseninDarfur’dan bahsetti¤i yok. K›sa sohbetlerimde Sudanl›lara sordu¤umda ise, a¤›zbirli¤ietmiflçesine Darfur’da sorun olmad›¤›ndan, Bat›’n›n konuyu bilerek gündemde tuttu-¤undan bahsediyorlar. Tatmin edici gelmiyor. fiafl›rmamak mümkün de¤il. Baflkentte herkesdurumdan hoflnut görünüyor. Avrupa <strong>ve</strong> Amerika’n›n iddia etti¤i katliamlardan kimsehaberdar de¤il; bu durumu anlamak oldukça güç. Darfur sanki kendi kaderine terk edilmifluzakta bir yer.Baflkentin befl on kilometre d›fl›nda ise ifller de¤ifliyor. Petrol geliriyle infla edilen gösterifllibinalar›n yerini derme çatma evler <strong>ve</strong> yolu olmayan engebeli sokaklar al›yor. BaflkenttenSEYRÜSEFER


89uzaklaflt›kça fakirlik daha da art›yor. K›rsal kesimlerde yaflam daha meflakkatli. Altyap›yok. E¤itim <strong>ve</strong> sa¤l›k hizmetleri çok yetersiz. ‹flsizlik <strong>ve</strong> hastal›k oranlar› yüksek. Çevre temizli¤iyok denecek derecede. Bütün bu olumsuzluklar›n üstüne bir de s›cak eklendi¤indedurum daha da trajik hale geliyor.Bütün bu olumsuzlu¤a ra¤men, Sudanl›lar tav›rlar›nda <strong>ve</strong> inan›fllar›nda içten, pozitif <strong>ve</strong> gururlu.Di¤er co¤rafyalardaki Müslümanlara örnek teflkil edecek kadar maneviyatlar›na önem<strong>ve</strong>rmekteler. Özellikle namazlar› vaktinde <strong>ve</strong> camide k›lmaya büyük özen gösteriyorlar. Baflkayerlerde nadir rastlanacak sünnetleri hayatlar›n›n rutini haline getirmifller. Tüm olumsuzluklarkarfl›s›nda sab›r göstermekte <strong>ve</strong> ne olursa olsun mutlu görünmekteler. Ülkede fakirlikciddi boyutlara varmas›na ra¤men h›rs›zl›k oran› çok düflük. Ço¤u Afrika ülkesinintersine, gü<strong>ve</strong>nlik yabanc›lar için bile oldukça iyi. Afrika’daki ço¤u ülkenin tersine, AIDS <strong>ve</strong>tecavüz vakalar›n›n oran› da çok düflük. Böyle nitelikli bir insan toplulu¤unu gördü¤ümdeülke hakk›ndaki tüm olumsuzluklar› unutuyorum <strong>ve</strong> Sudan’›n gelece¤i için umutlan›yorum.Sokaklarda yal›nayak gezen çocuklar›n, iflsiz güçsüz bekleflen fakir insanlar›n durumununiyileflece¤ine; hastanelerdeki imkâns›zl›klar›n, okullardaki tüm sorunlar›n günü geldi¤indebir flekilde hallolaca¤›na inan›yorum.SEYRÜSEFER


90Susuz birisinin duvar›n üstünden ›rma¤a tafl, topaç atmas›Bir ›rmak k›y›s›nda yüksek bir duvar vard›. Duvar›nüstünde dertli bir susuz duruyordu. Suya eriflmesineo duvar maniydi. Susuz adam, adeta su için bal›k gibiç›rp›nmaktayd›. Birden suya bir kerpiç parças› att›.Suyun sesi bir göz gibi kula¤›na geldi. O ses, tatl› birsevgilinin sesi gibiydi. O ses, adam› flarap gibi sarhofletmiflti. O mihnetlere düflmüfl adam, suyun temiz sesindenhofllan›p duvardan kerpiç kopararak suya atmayabafllad›.Su sanki “Ey adam, bana böyle tafl atmadan ne faydaelde ediyorsun ki?” diye ba¤›rmaktayd›. Susuz dedi ki:“Ey su, iki fayda var. Onun için ben bu iflten el çekmem.Birinci fayda flu: Su sesini duymak, susuzlararebap dinlemek gibi. Su sesi ‹srafil’in sesine benziyor.Ölü bile bu sesten hayat bulmada. Yahut bu ses, bahargünlerindeki gök gürültüsü sesini and›r›yor. Bu sesyüzünden ba¤lar, bahçeler ne kadar güzelleflir, çiçeklerledolar. Yahut yoksula zekat zaman›n›n geldi¤isöylenmifl, mahpusa kurtulufl müjdesi <strong>ve</strong>rilmifl gibi…Muhammed’e Yemen’den gelen <strong>ve</strong> a¤›zs›z söylenenRahman nefesine. Yahut âsilere flefaate gelen Ahmed’in,yahut da zay›f Yakub’un can›na eriflen güzel<strong>ve</strong> latif Yusuf’un kokusuna benziyor. Öbür faydas› daduvardan kopar›p tertemiz suya att›¤›m her tafl, herkerpiç parças›, yüksek duvar› biraz daha alçalt›yor,her defas›nda duvar biraz daha inmifl oluyor. Duvar›nalçalmas› suya yaklaflmama sebep olmakta. Duvar›nortadan kalkmas› vuslata çare bulmakta.”Duvardaki o tafllar›, kerpiçleri koparmak “Secde et deyaklafl” ayetindeki yak›nl›¤› mucip olan secdedir. Duvar›nboynu yüksekken bu bafl indirme¤e manidir. Butoprak bedenden kurtulmad›kça Âb›hayata secde edemem.Duvar üstündekilerden en fazla susuz kimse; tafl›, topac›en çabuk kopar›p atan da odur.Suyun sesine en fazla âfl›k olan, duvardan en büyüktafl› kopar›p atar.O adam, suyun sesinden, adeta bo¤az›na kadar flarababatm›flças›na neflelenir. Yabanc› kifli ise kerpicinsuya düflünce bluk diye ç›kard›¤› sesten baflka bir fleyduymaz. Ne mutlu o kifliye ki gençlik ça¤›n› ganimetbilir de borcunu öder.Kudretli oldu¤u günlerde, s›hhatli, güçlü, kuv<strong>ve</strong>tli bulundu¤uzamanlarda bu ifli baflar›r. Çünkü gençlik ça-¤›, yemyeflil terütaze bir bahçe gibi esirgemeksizinmey<strong>ve</strong>ler yetifltirir. Genç adam›n kuv<strong>ve</strong>t <strong>ve</strong> fleh<strong>ve</strong>t çeflmeleriak›p durur. Bedenin zeminini onlarla yeflertir.Gençlik; mamur, tavan› adamak›ll› yüksek, dört duvar›sapasa¤lam bir e<strong>ve</strong> benzer. Ne mutlu o kifliye ki ihtiyarl›kgünleri gelip çatmadan, boynunu liften yap›lm›fliple ba¤lamadan.. Toprak çoraklafl›p akmadan,kaymadan iflini baflarm›flt›r. Çünkü çorak yerden güzelnebatat asla yetiflmez. ‹htiyar›n gücü kuv<strong>ve</strong>ti kesilir,fleh<strong>ve</strong>t suyu akmaz olur. Kendisinden de faydalanmaz,baflkalar›na da faydas› dokunmaz. Kafllar› eyerkuskunu afla¤› düfler, gözü yaflar›r, görmez olur. Yüzüburuflur, kertenkele s›rt›na döner. Söz söyleyemez, tatalamaz olur. Diflleri bir fley kesmez bir hale gelir.Gün geçip gitmifl, akflam ça¤› gelip çatm›fl, lefl gibi bedentopallamakta, yolsa uzun.. ‹fl görülecek yer y›k›k,ifl iflten geçmifl.. Kötü huylar›n kökleri kuv<strong>ve</strong>tlenmifl,onu kökünden söküp ç›karma kuv<strong>ve</strong>ti de azalm›fl!MESNEVÎ’DEN


KüreselAraflt›rmalarMerkeziKAMMECMUAKevâkibîzâdeler:Osmanl›larda Bir Ulema Ailesi / Zeynep Altuntafl 9291


Max Weber’inKad› Adaleti Kavram›Osman Safa Bursal›Kevâkibîzâdeler:Osmanl›lardaBir Ulema Ailesi *Zeynep Altuntafl **GiriflUleman›n çocuklar›ndan <strong>ve</strong>ya yak›nlar›ndan baz›lar›ailelerinden gelen mesle¤i sürdürerek müderris, kad›,kad›asker olmufl hatta bir k›sm› fleyhülislâml›¤a kadaryükselmifllerdir. Onlar›n ilmiye içindeki görevlerininnesilden nesile devam etmesiyle de “Osmanl› ulemaaileleri” teflekkül etmifltir. Osmanl› Devleti’nin ilk dönemlerindenbafllayarak son dönemlerine kadar varl›klar›n›sürdüren ulema aileleri, yap›lan araflt›rmalardayeterince incelenmemifl, ailelerdeki âlimler tek tekaraflt›r›lsa da bu konudaki boflluklar henüz doldurulamam›flt›r.Halep’ten ‹stanbul’a uzanan yolda, ilmiye ricalindekigörevleriyle <strong>ve</strong> özellikle son dönemlerde birbirindenfarkl› tav›rlar›yla dikkat çeken Kevâkibîler de bu tür* Bu çal›flma, <strong>Bilim</strong> <strong>Sanat</strong> Vakf›’n›n 8-9 fiubat 2008 tarihindedüzenledi¤i XIX. Ö¤renci Sempozyumu’nda tebli¤ olaraksunulmufltur. Bu <strong>ve</strong>sileyle k›ymetli tavsiyelerinden dolay›Prof. Dr. ‹smail Kara’ya, bas›lm›fl <strong>ve</strong> bas›lmam›fl metin neflirlerindekiKevâkibîlerin geçti¤i yerleri söyleyen Prof. Dr.Ziya Y›lmazer’e flükranlar›m› arzederim. Ayr›ca çal›flmamesnas›nda beni teflvik ederek metin üzerinde tashihler yapanYunus U¤ur <strong>ve</strong> arkadafl›m Arzu Güldöflüren’e de müteflekkirim.** M.Ü. Sosyal <strong>Bilim</strong>ler Enstitüsü ‹slâm Tarihi Bölümü Doktoraö¤rencisi.bir çal›flmay› bekleyen ulema ailelerinden biridir.“Kevâkibî ailesinde kimler vard›? Bu kiflilerin menflelerineydi? Hangi e¤itim süreçlerinden geçmifl <strong>ve</strong>hangi görevlerde bulunmufllard›? ‹lmî, sosyal <strong>ve</strong> siyasîhayattaki rolleri neydi?” gibi sorulardan yola ç›karakbafllad›¤›m›z çal›flmam›zda, Osmanl› Devleti s›-n›rlar› içinde 17. yüzy›l›n ilk yar›s›ndan itibaren isimlerindenbahsedilen <strong>ve</strong> günümüze kadar çeflitli statü<strong>ve</strong> makamlarda bulunan Kevâkibî ailesini genel hatlar›ylaortaya koymaya çal›flt›k. Araflt›rmalar›m›z neticesindeelde etti¤imiz s›n›rl› <strong>ve</strong>rilerden yola ç›karakbir ulema ailesinin kimlerden olufltu¤unu, hangi e¤itimsüreçlerinden geçtiklerini, evliliklerini kimlerleyapt›klar›n› <strong>ve</strong> siyasetle olan ba¤lant›lar›n› de¤erlendirdik.Ayr›ca medfun olduklar› yerleri, ilmî eserlerini<strong>ve</strong> vak›flar›n›n kay›tlar›n› da kullanarak fizikî miraslar›olan yal›, köflk, cami, medrese <strong>ve</strong> türbelerinitespit ettik.Kevâkibî ailesine geçmeden önce daha çok ulema ailelerindekiâlimleri inceleyen s›n›rl› say›daki çal›flmalar›görelim:1. Majer Hans Georg, Vorstudien zur Geschichte der‹lmiye im Osmanischen Reich. I. Zu Uflakîzade, seinerFamilie und seinem Zeyl-i fiakay›k, Münih1978 [Beitrage zur Kenntnis Südosteuropas unddes Nahen Orients, XXXII], IV+347 s.Majer kitab›na Osmanl› Devleti’nde ilmiye s›n›f› hakk›ndayaz›lan <strong>ve</strong>ya bu konuda bas›lan eserlerin tan›t›-m› <strong>ve</strong> tenkidiyle bafllam›fl, ard›ndan Zeyl-i fiakay›k yazar›Uflakizâde’nin ailesi üzerinde durmufltur. Ayr›caailenin ser<strong>ve</strong>tini tereke defterlerinden tespit ederekbir Osmanl› âliminin portresini çizmeye çal›flm›flt›r. 12. Faruk Bilici, “Büyük Bir fieyhülislâm Ailesinin SonHalkas›: Dürrizâde Abdullah Efendi”, Bekir Kütü-92


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflko¤lu’na Arma¤an, Edebiyat Fakültesi Bas›mevi,‹stanbul 1991, s. 307-318.Bilici, Dürrizâde ailesini tan›t›c› genel bilgiler <strong>ve</strong>rdiktensonra Abdullah Efendi’nin hayat hikâyesinik›saca anlatm›flt›r. Makalede Dürrizâde’nin Anadolu’dasürdürülen mücadele ile ilgili fetvalar› da eleal›nm›flt›r.3. Mîrzâ-Zâde Ahmed Neylî <strong>ve</strong> Divan›, Atabey K›l›ç(haz.), Kitabevi, ‹stanbul 2004, 573 s.Eser esas itibariyle edebî <strong>ve</strong> siyasî bak›mdan 18. yüzy›l›nönemli simalar›ndan Ahmet Neylî’nin enönemli eseri olan Divân›’n›n tenkitli metnini ihtivaetmektedir. ‹lmiye tarikinde önemli görevler alanAhmed Neylî’nin hayat›ndan, edebî flahsiyetinden<strong>ve</strong> Mirzazâde ailesinden bahsetmesi sebebiyle ulemaailesi çal›flmalar› içinde zikredilmesi gereken örnekbir eserdir.4. Mehmet ‹pflirli, “fieyhülislâm Minkarîzade YahyaEfendi”, Mübühat Kütüko¤lu’na Arma¤an, ‹stanbulÜni<strong>ve</strong>rsitesi Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›, ‹stanbul2006, s. 229-249.Makalede XVII. yüzy›l ilmiye s›n›f›n›n genel panoramas›çizildikten sonra Minkarîzâde Yahya Efendi’ninhayat hikâyesine geçilmifl, padiflahla olan iliflkisi<strong>ve</strong> fleyhülislâml›¤› zaman›nda yaflanan önemliolaylar anlat›lm›flt›r. Fetva mecmuas›nda bulunanbaz› seçme fetvalar› da ek olarak <strong>ve</strong>rilmifltir.5. Arzu Güldöflüren, “Bir Osmanl› Ulema Ailesi:Arabzâde Örne¤i”, BSV Bülten, Eylül-Aral›k 2007,sy. 65, s. 58-76.Makalede meflhur Arabzâde ailesinin tümü ele al›nm›fl;ailenin ortaya ç›k›fl› <strong>ve</strong> büyümesi, ilmiye tarikindeilerlemesi, ald›klar› e¤itim <strong>ve</strong> istihdam alanlar›,meflâyihle münasebetleri, vak›flar›, gelir kaynaklar›,rütbe <strong>ve</strong> niflanlar›, ilgilendikleri sanat dallar›,eserleri <strong>ve</strong> hazireleri konu edilmifltir.6. Yaflar Sar›kaya, Merkez ile Taflra Aras›nda Bir Osmanl›Âlimi Ebu Said El-Hâdimî, Kitap Yay›nevi,‹stanbul 2008, 351 s.Sar›kaya çal›flmas›nda Konyal› Hadîmi ailesinemensup Ebu Said Muhammed el-Hâdimî’yi merkezealarak onun e¤itimini, faaliyet <strong>ve</strong> etki alanlar›n›,eserlerindeki kelamî, f›khî <strong>ve</strong> tasavvufî görüfllerini,talebelerini, ilmî miras› <strong>ve</strong> çeflitli alanlardaki etkileriniincelemifltir. Bunun yan›nda Hâdimî’nin yaflad›¤›dönemin tarihî arka plan›yla, Hâdimî soyu <strong>ve</strong> aileside eserde ifllenen di¤er konulard›r. 21. Aile fieceresiIV. Murad dönemi ulemas›ndan Halepli ‹brahimEfendi evlatlar› Kevâkibîzâdeler olarak tan›mlansada 3 ailenin kökeni ‹brahim Efendi’nin dedesine kadargötürülmekte, Erdebil emirlerinden biri olan es-Seyyid ‹brahim es-Safaviye, hatta onun da ötesindeHazreti Muhammed’e kadar dayand›r›lmaktad›r. 4Halep’in en eski ailelerinden biri olan Kevâkibîlerinatalar› dört as›r önce Halep’e yerleflmifl <strong>ve</strong> buradagenifl bir aile kurmufllard›r. Özellikle ‹stanbul’da tan›nanbu aileden birçok âlim <strong>ve</strong> devlet adam› yetiflmifltir.5 Nitekim tespit edebildi¤imiz kadar›yla Kevâkibîailesinden 1 fleyhülislâm, 3 Rumeli kad›askeri, 2Anadolu kad›askeri, 3’ü kad›askerlik <strong>ve</strong> fleyhülislâml›kyolunu açan ‹stanbul kad›l›¤› baflta olmak üzere16 kad›, 1 müftü, 1 nak›büleflraf, 1 vilayet merkeznaibi, 5 müderris ç›km›flt›r. Osmanl›’n›n son dönemlerinedo¤ru ise Meflihat <strong>ve</strong> yeni kurulan mahkemelergibi ilmiye tarikinin d›fl›ndaki farkl› bürok-93


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflratik yerlerde görev yapan Kevâkibîler de olmufltur.“Y›ld›zlar” anlam›ndaki kevâkib kelimesine eklenenaidiyet ekiyle kevâkibî kelimesinin “y›ld›zlara ait,y›ld›zla ilgili” anlam›na gelmesi, ilk anda ailenin‹lm-i Nücum’la ilgilendikleri kanaatini uyand›rsada, fiakaik-i Numaniyye’de Kevâkibîlerin ilk ceddiolarak bilinen ‹brahim Efendi’nin “Kevâkibî” olarakmeflhur olmas›n›n tesiriyle ‹lm-i Nücum’la u¤raflt›-¤› söylenmektedir. 6Kevâkibîlerin menflei olan Halep’e bakt›¤›m›zda buflehrin Osmanl› idaresi alt›nda bulunan önemlikentlerden biri oldu¤unu görürüz. 17. yüzy›l›n sonlar›ndaönde gelen Sünnî Müslüman ailelerin ço¤uHanefi mezhebine geçmifller, hatta nüfuzlu eflraf liderleribile Hanefi olmufllard›. 7 Birçok kiflinin Peygambersoyundan geldi¤ini iddia etti¤i Halep’te, bugrubun idarî sorumlusu olan Nakibüleflraf, kentinsiyasî hayat›nda ortaya ç›kan kar›fl›kl›klarda en nüfuzlusivil otoritelerden biriydi. 18. yüzy›la gelindi-¤inde ise birçok önde gelen aile, flehrin iktisadî <strong>ve</strong> siyasîhayat›na etkin bir biçimde kat›lmaya bafllam›flt›.Osmanl› idaresinin bafllang›c›ndan, hatta muhtemelendaha öncesinden beri —statüleri, dinî otoritelerinden<strong>ve</strong> flehirdeki birçok vakf›n yöneticisi olmalar›ndankaynaklanan— önde gelen yerel ulemaaileleri kent nüfusunun temsilcileri gibi hareket ediyorlard›.Kentin ticarî yap›s› büyük oranda vak›flarcafinanse edildi¤i için bu kurumlarda yönetici olanlar,bu vak›flardan hem maddi hem de manevi aç›danfaydalan›yorlard›. Cabirî, Müderris, Kudsî <strong>ve</strong> Tahaafliretlerinden oluflan bu unsurlar aras›nda Kevâkibîlerde vard›. 8Osmanl› tarihine iliflkin kaynaklarda Osmanl› Devleti’ndemeflhur olmufl ilk Kevâkibî olarak <strong>ve</strong>rilen Halepdo¤umlu ‹brahim Efendi, Yahya fieyh Mehmed’intorunu, Ahmed Efendi’nin o¤lu, MehmedEfendi’nin ye¤enidir. Halep’ten ‹stanbul’a gelen ‹brahimEfendi 9 , birçok medresede müderrislik yapt›ktansonra Ayasofya Medresesi’ne terfi etmifl, ard›ndanMekke kad›l›¤›na kadar yükselmifl <strong>ve</strong> 1040’da(1630/1631) Sü<strong>ve</strong>yfl’te <strong>ve</strong>fat etmifltir. 10‹brahim Efendi’nin Anadolu’da iyi s›fatlar›yla tan›-nan Hasan isminde bir kardefli, Hasan Efendi’nin ise1018’de (1609/1610) Halep’te do¤an, Halep kad›l›¤›yapm›fl <strong>ve</strong> Hanefi fakihi olan fiemseddin Mehmed ismindebir o¤lu vard›r. Mehmed Efendi, fieyhülislâmYahya Efendi’den mülazemetle <strong>ve</strong> k›rk akçeli medreseyleilmiye tarikine dahil olarak buradan mazul olmufltur.Ard›ndan Halep kad›l›¤›na tayin edilmifl <strong>ve</strong>bu görevdeyken 1096’da (1684/1685) <strong>ve</strong>fat etmifltir. 11Ailenin ilmiye tarikinde etkin olan nesli, ‹brahimEfendi’nin o¤lu fieyh Mehmed Efendi üzerinden devametmifltir. fieyh Mehmed, ‹stanbul’un farkl›medreselerinde müderrislik yaparak SüleymaniyeMedresesi müderrisli¤ine kadar yükselmifl, ard›ndanHalep, Bursa, Mekke <strong>ve</strong> en son olarak da ‹stanbulkad›l›¤›na getirilmifltir. Emekli olduktan sonra1093’de (1682) ‹stanbul’da <strong>ve</strong>fat etmifltir. 12 fieyhMehmed’in Hüseyin, Ahmet <strong>ve</strong> Veliyyüddin ismindeüç o¤lu vard›:Araflt›rmalar›m›z s›ras›nda Hüseyin Efendi hakk›ndabir bilgiye ulaflamad›k; o¤lu Ahmet Efendi ise, Halepfeteval›¤›, müderrislik <strong>ve</strong> Trablusflam kad›l›¤› yapm›flard›ndan ‹stanbul’a gelmifl, 1124’de (1712) orada<strong>ve</strong>fat etmifltir. 13Ahmet Efendi, ‹stanbul’un içinde <strong>ve</strong> d›fl›nda çeflitlimedreselerde müderrislik yapm›fl, SüleymaniyeMedresesi’nde bulundu¤u s›rada 1133’de (1721) <strong>ve</strong>-94


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflfat etmifltir. 14 Ahmet Efendi’nin iki o¤lundan biriolan Ubeydullah Efendi müderrislik <strong>ve</strong> M›s›r kad›l›-¤› yapm›fl, 1181’lerde (17<strong>67</strong>/1768) <strong>ve</strong>fat etmifltir; 15di¤er o¤lu Mustafa Efendi ise, Süleymaniye müderrisli¤inekadar yükselmifl, Kudüs kad›l›¤›nda bulunduktansonra Üsküdar’a dönmüfl <strong>ve</strong> orada 1137’de(1725) <strong>ve</strong>fat etmifltir. 16Bundan sonra bahsedece¤imiz Kevâkibî ailesi, fieyhMehmed’in di¤er o¤lu Veliyyüddin Efendi üzerindendevam etmifltir. Veliyyüddin Efendi, farkl› medreselerdemüderrislik yaparak Süleymaniye Medresesi’nekadar ç›km›fl, ard›ndan Halep, M›s›r, Kahire, ‹stanbulgibi kad›l›klarda bulunarak Anadolu <strong>ve</strong> Rumelikad›askerli¤ine kadar yükselmifltir. 1139 (1727)y›l›nda ‹stanbul’da <strong>ve</strong>fat etmifltir. 17 VeliyyüddinEfendi’nin 1150’de (1737/1738) <strong>ve</strong>fat eden, müderrislik<strong>ve</strong> Selanik kad›l›¤› yapan Abdülbaki ismindebir o¤lu olmufltur. 18 fierifzade Mehmed Efendi’yleevli oldu¤u bilinen fakat flimdilik ismi meçhul bir k›-z›ndan baflka Ayfle <strong>ve</strong> Safiye isminde iki k›z› dahavard›r. 19 fierifzade Mehmed Efendi’yle evlenen k›-z›ndan do¤ma torunlar›ndan biri Rumeli kad›askerli¤inekadar yükselen <strong>ve</strong> 1820’de <strong>ve</strong>fat eden MustafaEdip’tir. Di¤er ikisi ise Selanik, fiam, ‹stanbul kad›-l›klar›nda bulunan <strong>ve</strong> 1823’de <strong>ve</strong>fat eden Ebu’l-HayrMehmed <strong>ve</strong> Mekke kad›l›¤›ndayken 1795’de <strong>ve</strong>fateden Mehmed fierif Efendi’dir. 20 Veliyyüddin Efendi’nino¤lu Abdülbaki Efendi’den olma torunlar› ise1178’de (1765) müderrisken <strong>ve</strong>fat eden Mehmed VeliyüddinEfendi <strong>ve</strong> mevaliden olup I. Abdülhamiddönemine (1774-1789) yetiflen Feyzullah Efendi’dir.21Feyzullah Efendi’nin ise iki o¤lu vard›r. BunlardanMehmed Raflid 1189’da (1775) ilmiye s›n›f›na girmifl,Darülhadis müderrisli¤ine kadar yükselmifl ard›ndanSelanik, Bursa <strong>ve</strong> ‹stanbul kad›l›klar›nda bulunduktansonra 1239’da (1824) <strong>ve</strong>fat etmifltir. 22 Di¤ero¤lu Abdülbaki Efendi ise 1179’da (1766) ilmiye tarikinegirmifl, 1210’da (1795) Yeniflehir mollas› olmufl<strong>ve</strong> ayn› y›l içinde <strong>ve</strong>fat etmifltir. 23Mehmed Raflid Efendi’nin ilmiye s›n›f›nda görevalan üç o¤lu olmufltur. Bunlardan biri Mustafa RacihEfendi’dir. 24 Di¤eri 1251’de (1835) ilmiye tarkine girenfarkl› medreselerde müderrislik yaparak derecesiniyükselten <strong>ve</strong> 1279’da (1862) ‹zmir kad›l›¤›nagetirildikten sonra 1281’de (1865) <strong>ve</strong>fat eden MehmedEmin Efendi’dir. 25 Mehmed Raflid Efendi’ninüçüncü o¤lu ise 1250’de (1834) Mekkizâde MustafaEfendi’nin üçüncü fleyhülislâml›¤› döneminde ilmiyeyegirerek çeflitli medreselerde müderrislik yapan,1277’de (1861) Sofya kad›l›¤›na getirildi¤i halde bugöre<strong>ve</strong> bafllayamadan <strong>ve</strong>fat eden Mustafa ‹zzet Efendi’dir.26 Mehmed Emin Efendi’nin 1261’de (1845) ‹stanbul’dado¤an o¤lu Mehmed Necmeddin EfendiMeflihat’ta farkl› görevlerde bulunmufl <strong>ve</strong> birçok yerdenaiblik yapm›flt›r. ‹btida-i Hariç ‹stanbul müderrisli¤iruusu da alan Mehmed Necmeddin Efendi,Süleymaniye müderrisli¤ine kadar terfi etmifltir.1320’de (1904) ikinci defa getirildi¤i Ba¤dad vilayetimerkez naibli¤inden emekli olmufltur. 27Abdülbaki Efendi’nin o¤lu Mehmed Said Efendi ilmiyetarikine 1211’de (1796) girmifl, Süleymaniyederecesine yükselene kadar çeflitli medreselerdemüderrislik yapm›fl, ard›ndan Kudüs, M›s›r, Mekke,Medine, ‹stanbul kad›l›klar›yla Anadolu <strong>ve</strong> Rumelikad›askerli¤inde de bulunmufltur. Mazul oldu¤u1270 (1854) y›l›nda <strong>ve</strong>fat etmifltir. 28 Mehmed SaidEfendi’nin iki o¤lu Mehmed Ataullah <strong>ve</strong> ‹brahim Sa-95


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflrim Efendiler de ilmiye tarikinde görev alm›flt›r:Bunlardan 1251’de (1835) ‹stanbul’da do¤an MehmedAtaullah Efendi <strong>ve</strong>kayi kâtipli¤inde, tezkerecilikte<strong>ve</strong> niyabetlerde vazife alm›fl, Meclis-i Temyiz riyaseti<strong>ve</strong> mutasarr›fl›k gibi görevlerde de bulunduktansonra 1260’da (1844) ‹stanbul müderrisli¤iyle ilmiyetarikine girmifltir. Müderrislikten sonra Trabzon<strong>ve</strong> ‹stanbul kad›l›¤› yapm›fl, 1297’de (1880) mazulolmufl <strong>ve</strong> Anadolu Kad›askerli¤i’ne kadar yükselmifltir.29 Ulema-y› resmiyeden iken Lazistan mutasarr›fl›¤›nda<strong>ve</strong> 1314’de (1896) Ba¤dad valili¤indebulunmufltur. 30 Mehmed Ataullah Efendi’nin 1290(1873/1874) senesinde ‹stanbul’da do¤an o¤lu AbdülhalikMidhad Efendi de babas› gibi hem müderrislikyapm›fl, hem de bürokraside görevler alm›flt›r.Medresede Mus›la-i Sahn derecesine kadar yükselenAbdülhalik Efendi, Maarif Nezareti <strong>ve</strong> Hukuk Mektebigibi farkl› alanlarda çeflitli görevler alm›fl, 311329’da ise <strong>ve</strong>fat etmifltir. 32Mehmed Said Efendi’nin di¤er o¤lu ‹brahim SarimEfendi ise müderrislik yapt›ktan sonra 1268’de(1852) Trabzon mollas› olmufl <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>fat etmifltir. 33Mehmed Said Efendi’nin kad›asker payeli SeyyidAhmed Halid’le evlendirdi¤i k›z›ndan do¤ma torunlar›‹brahim Sami Efendi, Cemaleddin Efendi <strong>ve</strong>Mustafa Neflet Molla Bey’dir <strong>ve</strong> bunlar Kevâkibî olaraktan›nm›flt›r:1264’de (1848) ‹stanbul’da do¤an Cemaleddin Efendi,Meflihat <strong>ve</strong> mahkemelerde çeflitli görevlerde bulunmufl,‹btida-i Hariç derecesiyle ‹stanbul müderrisli¤inegetirilmifl <strong>ve</strong> daha sonra Süleymaniye müderrisli¤inekadar ç›km›flt›r. Bilâd-› Hamse mevleviyeti,‹stanbul kad›l›l›¤›, Anadolu <strong>ve</strong> Rumeli kad›askerli¤ipayelerini de alm›fl, 4 kez getirildi¤i fleyhülislâml›kgörevinde 17 y›la yak›n bir süre hizmet etmifltir.34 Osmanl› ulemas› içinde bilhassa kibarl›¤›,nezaketi, zerafeti <strong>ve</strong> zekas›yla temayüz etmesindendolay› Meflihat mektupçulu¤undan fleyhülislâml›¤akadar yükselmifltir. 35 Cemaleddin Efendi’nin MahmudKemaleddin <strong>ve</strong> Ahmet Muhtar isminde iki o¤lu,Ayfle Aliye (Topuzlu) isminde de bir k›z› olmufltur.1954’de <strong>ve</strong>fat eden o¤lu Mahmud Kemaleddinkad›askerlik görevinde bulunmufltur. 1943’de <strong>ve</strong>fateden di¤er o¤lu Ahmet Muhtar ise genç yaflta AmedîDivan-› Humayun odas› hulefal›¤›na, ard›ndanda fiura-y› Devlet Mülkiye Dairesi azal›¤›na tayinedilmifltir. 36Mehmed Said Efendi’nin di¤er torunu Mahkeme-iTemyiz Hukuk Dairesi azas› <strong>ve</strong> Anadolu Kad›askerli-¤i payesi sahibi Mustafa Neflet Molla Bey’in 37 ise müderrisolan Mehmed Esad, Mehmed Mesud <strong>ve</strong> MehmedSaid Molla isminde üç o¤lu olmufltur. 38 1296(1880) do¤umlu Said Molla, Meflihat’ta <strong>ve</strong> mahkemelerdefarkl› görevler icra etmifl, k›sa bir süreli¤inede olsa Medresetü’l-Kuzat’ta muallimlik yapm›flt›r.Son görevi Adliye Nezareti Müsteflarl›¤› olan <strong>ve</strong>1930’da <strong>ve</strong>fat eden Said Molla’ya 1306 tarihli ‹btidaiHariç ‹stanbul müderrisli¤i ruusu <strong>ve</strong>rildikten sonraHamise-i Süleymaniye’ye kadar terfi olunmufl, Mahreç,Bilad-› Hamse <strong>ve</strong> Haremeyn-i Muhteremeynpayelerine nail olmufltur. 39 1943’de Lefkofle’de <strong>ve</strong>fateden kardefli Mehmed Mesud Efendi ise fiura-y›Devlet Tanzimat Dairesi’nin eski bir azas›d›r. 40Haklar›nda detayl› bilgi bulmaya çal›flmakla beraberaile fleceresine ekleyemedi¤imiz Kevâkibî ailesinemensup di¤er fertler ise Medine kad›s› AbdullahEfendi, 41 Halep nakibüleflraf› Hasan Efendi, 42 ibtida-iharic derecesiyle 1229’da (1814) müderrislik yapma-96


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflya bafllayan <strong>ve</strong> ayn› y›l <strong>ve</strong>fat eden Mehmed AtaullahEfendi, 43 1854-1902 y›llar› aras›nda yaflayan <strong>ve</strong> MenafiSand›¤› <strong>ve</strong>killi¤i, Ticaret Mahkemesi üyeli¤i, TicaretOdas› reisli¤i, Belediye reisli¤i, Mahkeme-ifier‘iye baflkatipli¤i gibi çeflitli görevlerde bulunankad›l›¤a tayinini istedi¤i halde kendisine bu görev <strong>ve</strong>rilmeyenHalep Mahkeme-i fier‘iye Baflkatibi AbdurrahmanEfendi 44 <strong>ve</strong> Halep ahalisinden oldu¤unu bildi¤imizKevâkibî Kaz›m Efendi’dir. 45 Ayr›ca Darende’deikamete memur Mehmed Hanefi de Kevâkibîailesindendir. Hanefi Efendi, Darende’nin ‹brahimPafla Mahallesi’nden <strong>ve</strong> ulema-i meflâyihten SükûtiMustafa Efendi’nin o¤ludur. Sivas <strong>ve</strong> Darende’demüftülük yapm›fl, bir dönem Darende’den il genelmeclis üyesi seçilerek Darende’yi Sivas’ta temsil etmifl,70 yafl›ndayken Darende’de <strong>ve</strong>fat etmifltir. 46a. E¤itimleri <strong>ve</strong> ‹lmî SeviyeleriHalep’in seçkin Müslümanlar›, o¤ullar›n› medreselerdee¤itim görmeleri için ‹stanbul’a <strong>ve</strong> Anadolu’dakidi¤er dinî merkezlere özellikle de Konya’yagönderiyorlard›. 47 Halep menfleli Kevâkibîlerden deHalep d›fl›na ç›karak ‹stanbul <strong>ve</strong> Anadolu çevresindee¤itim alanlar olmufltu.Erken dönemde yaflam›fl Kevâkibîlerin e¤itimlerinegenel olarak bak›ld›¤›nda onlar›n daha çok babalar›ndan,akrabalar›ndan <strong>ve</strong>ya dönemin önemli âlimlerindenders ald›klar› görülmektedir. Bu dönemdeKevâkibîler, görev alabilecek niteliklere ulaflt›ktansonra ilmiye tarikine girmekteydiler. Babas›n›n birüst vazifeye terfi etmesiyle ondan boflalan göre<strong>ve</strong> getirilenbir Kevâkibî örne¤i de bu s›rada karfl›m›zaç›kmaktad›r.Osmanl› Devleti’nin son dönemlerine do¤ru birçokalanda oldu¤u gibi e¤itimde de de¤iflim yaflanm›fl,bu durum Kevâkibîlerin tahsiline de yans›m›flt›r. Odönemde klasik usulde e¤itim alan Kevâkibîler oldu-¤u gibi modern mekteplerde e¤itim ald›ktan sonramedrese tahsilinde bulunanlar ya da Garb kültürünüö¤reten hususi muallimlerden e¤itim alanlar davard›r.Kevâkibilerin, dâhil olduklar› ‹slâm ço¤rafyas›ylabirlikte yaflad›klar› söz konusu farkl› e¤itim süreçlerini,flu flekilde örneklendirebiliriz:Kevâkibî ‹brahim Efendi, ‹stanbul’daki hocalardanmülazim olarak erbain rütbesiyle ilmiye tarikine girmifltir.‹lm-i Nücum talibi, usûl <strong>ve</strong> fürû’da herkesçekabul görmüfl biri olan ‹brahim Efendi ulum-› Arabiyedebirçok emsalinden daha iyidir. 48Hasan Efendi’nin o¤lu Halep kad›s› fiemsüddinMehmed Efendi, babas›n›n amcas› Mehmed Efendi<strong>ve</strong> Cemaleddin el-Babulî baflta olmak üzre birçokâlimden ders alm›flt›r. Aklî <strong>ve</strong> naklî ilimlerde kendisiniyetifltirerek genç yaflta eser <strong>ve</strong>rmeye bafllayanMehmed Efendi, fieyhülislâm Yahya Efendi’den mülazimolarak ilmiye tarikine dahil olmufltur. Ömrününsonuna kadar ö¤retim faaliyetlerini sürdürmüfl,aralar›nda Bahflî <strong>ve</strong> Berzencî gibi önemli flahsiyetlerinbulundu¤u birçok talebe yetifltirmifltir. Devrindekiilim <strong>ve</strong> devlet adamlar›n›n övgü <strong>ve</strong> sayg›s›n› dakazanan Kevâkibî Mehmed Efendi bunlardan baz›-lar›yla istiflarî mahiyetli yaz›flmalar yapm›flt›r. fieyhülislâmMinkârizade Yahya Efendi taraf›ndan kendimakam›na lay›k görüldü¤ü rivayet edilen MehmedEfendi, flair ruhlu, çeflitli fazilet <strong>ve</strong> hasletlere sahip,her fende mahir biridir. 49‹brahim Efendi’nin o¤lu fieyh Mehmed Efendi istidadrütbesine eriflti¤i zaman fieyhülislâm’dan mülazimolarak k›rk akçeli medreseye girmifltir. Yüksek97


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflbir ilme sahip olan fieyh Mehmed birçok safi hasletesahiptir. 50Hüseyin Efendi’nin o¤lu Ahmet Efendi, Kevâkibîfieyh Mehmed Efendi’nin o¤lundan, amcas› AhmetEfendi’den <strong>ve</strong> babas›ndan ilim tahsil etmifl, onlardanistifade ederek yükselmifl, k›sa sürede ulemaaras›ndaki yerini alm›flt›r. fieyhülislâm MinkârizadeEfendi’den mülazim olup k›rk akçeli medreseyle ilmiyetarikine dahil olmufltur. ‹lmi faziletiyle meflhurolmas› yan›nda önemli hasletlere de sahiptir. Herkesinbe¤endi¤i <strong>ve</strong> kabul etti¤i bir eser olan Beyzaviüzerine de hafliyeleri vard›r. 51fieyh Mehmed Efendi’nin o¤lu Ahmed Efendi mukaddemât-›ulumu tahsil edip gerekli özelliklere desahip olduktan sonra, fieyhülislâm Ankaravî MehmedEfendi’nin sevkiyle büyük kad›lar›n evlatlar›naihsan olunan mülazemetlerden birine nail <strong>ve</strong> k›rkakçeli medreseye vâs›l olmufltur. 52Ahmed Efendi’nin o¤lu Mustafa Efendi, maarife, çeflitlifazilet <strong>ve</strong> kabiliyetlere sahip biri olarak tarik usulüüzre ders meclislerine devam etmifl, asr›n üstadlar›ndanilim tahsil etmifl <strong>ve</strong> k›rk akçeli medreseyle ilmiyetarikine girmifltir. ‹lmî salahiyet bak›m›ndanönemli bir yere sahiptir. 53Veliyyüddin Efendi ise, maarif faziletine sahip biriolarak tahsiline devam etmifl, 1079 Rebiulahirinde(Eylül/Ekim 1668) Süleymaniye müderrisli¤indensonra Halep kad›l›¤›na geçen babas›n›n iadelerindemülazemetle erbain payesi alm›fl böylece tedrise dahilolmufltur. 54Feyzullah Efendi’nin o¤lu Mehmed Raflid Efendi iseyumuflak tabiatl›, teracim-i fetava <strong>ve</strong> sukuka intisab›olan bir zatt›. 55Mekteplerin aç›lmas›, nizami mahkemelerin kurulmas›,Adliye, Evkaf <strong>ve</strong> Maarif naz›rl›klar›n›n tesisi gibidüzenlemeler medreselerin, müderrislerin <strong>ve</strong> dinîe¤itimin, fler‘î mahkemelerin <strong>ve</strong> buralarda çal›flankad›lar›n hem faaliyet alanlar›n› daraltm›fl, hem degittikçe artan bir oranda, bürokraside <strong>ve</strong> siyasî hayattaitibarlar›n› zedelemifl, zay›flatm›flt›r. 56 Bu ba¤lamdamedreseler, buralarda okuyan ö¤rencilere biristikbal vaat edememifl, halk da çocuklar›n› medreselerdenziyade mekteplere göndermeyi tercih etmifllerdir.57 Meselâ Mehmed Emin Efendi’nin o¤luMehmed Necmeddin Efendi Üsküdar’da Ç›nar MahallesiS›byan Mektebi’ndeki ilk tahsilinden sonraRüfltiyeye girmifltir. Babas› taflraya gitti¤i için Rüfltiyedenflehadetname alamayan Mehmed Necmeddin,babas›n›n <strong>ve</strong>fat› üzerine ‹stanbul’a gelmifl, Fatih<strong>ve</strong> fiehzade Camilerinde Mekke payeli Laz HasanEfendi’den Akaid’e kadar okumufltur. Hocas›n›nMekke’deki Mahmudiye Medresesi müderrisli¤inetayin edilmesiyle icazetname alamam›fl, daha sonrakay›npederi Seyfeddin Efendi’den Tefsir <strong>ve</strong> sair ilimleritahsil etmifltir. 1279’da (1863) 18 yafl›ndayken iseruus maafl›na nail olmufltur. 58 Görüldü¤ü gibi sadecemektep e¤itimiyle yetinilmemifl medrese usulüe¤itime de önem <strong>ve</strong>rilmifltir.Bundan sonra bahsedece¤imiz kiflilerin e¤itimi degenellikle mektep <strong>ve</strong> medrese fleklinde çift yönlüolarak yürümüfltür. Kevâkibî Said Efendi’nin o¤luMehmed Ataullah Efendi, Fatih Camii’nde Sarf, Nahiv<strong>ve</strong> Mant›k okumufl, F›k›h’tan Dürer, Farsça’danGülistan’a kadar ders görmüfltür. On iki yafl›nda iken1263 (1847) ‹stanbul kad›l›¤› <strong>ve</strong>kayi kâtipli¤i kaleminemülazemeten tayin olunmufltur. 59 fieyhülislâmMehmed Cemaleddin Efendi ise ‹btidai mektepdeKur‘ân-› Kerim’i h›fzetmifl, tecvit <strong>ve</strong> ilmihal okumufl,98


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflhususi muallimlerden <strong>ve</strong> baz› üstadlardan ders ald›-¤› gibi babas›ndan da bilinen tertip üzre Arabî ilimleri<strong>ve</strong> mütedavil fenleri tahsil etmifltir. 60 CemaledinEfendi, o¤lu Ahmed Muhtar Bey’in de gerek flarkkültürü gerekse garb ilmi <strong>ve</strong> lisanlar› için hususi surettetuttu¤u ehliyetli muallimlerden mümkün oldu-¤u kadar k›sa sürede büyük <strong>ve</strong> mütenevvi malumatkazanmas›n› sa¤lamaya çal›flm›flt›r. Ahmed Muhtarald›¤› e¤itimin de etkisiyle garbl› bir mütefekkir gibidüflünüp yaflamaya bafllam›flt›r. 61 Mustafa NefletMolla Bey’in o¤lu Said Molla ise ilk tahsilini Ravza-iTerakki, fiemsu’l-Maarif <strong>ve</strong> Numune-i Terakki Mekteblerindeyapm›fl daha sonra bir müddet Mekteb-iHukuk’ta okumufl <strong>ve</strong> girdi¤i Medresetü’l-Kuzât’tatahsilini tamamlayarak Recep 1321’de (6 Ekim 1903)flahadetname alm›flt›r. Fatih dersiamlar›ndan Tokatl›fiakir Efendi’nin tedris halkas›na devam ederek ikmal-inüsah etmifl <strong>ve</strong> icazet alm›flt›r. 62fieyh Abdurrahman ise çocuklu¤unu Antakya’dakiteyzesinin yan›nda geçirerek Türkçe’yi ö¤renmifltir.1865’de Halep’e dönerek o y›llarda müdürlü¤ünübabas›n›n yapt›¤› el-Medresetü’l-Kevâkibiyye’de ö¤reniminedevam etmifl, Türkçe <strong>ve</strong> Arapça’n›n yan›s›ra Farsça’y› da ö¤renmifltir. 63 Darende Müftülü¤üyapm›fl olan Mehmed Hanefi Efendi de ‹stanbul’daDarü’l-Hilâfeti’l-Aliyye’de okumufltur. 64Küçük yaflta ruus <strong>ve</strong>rilen Cemaleddin Efendi 65 <strong>ve</strong> yineküçük yafllarda tarik maafl› alarak ‹stanbul müderrisli¤iruusu tevcih olunan Said Molla 66 Kevâkibîailesinden beflik ulemas› tabirine örnek teflkil edebilecekbir iki örnek olabilir.b. EvlilikleriHiç flüphe yok ki yap›lan evlilikler ailelerin nüfuzalan›n› etkiler, kifli evlendi¤i zat›n <strong>ve</strong>ya ailesininmaddi <strong>ve</strong> manevi ayr›cal›klar›ndan nasibini al›r.Ebussuud Efendi’nin k›z›yla Malulzâde MehmedEfendi’nin, <strong>67</strong> Minkârizâde Yahya Efendi’nin k›z›ylaÇank›r›l› Mustafa Rasih Efendi’nin yapt›¤› evlilik, 68Mirzazâdelerin özellikle Hamamizâdelerle, 69 Arapzâdelerinilmiye s›n›f›ndan farkl› kiflilerle yapt›¤› 70 <strong>ve</strong>Dürrizâdelerle Paflmakç›zâdeler aras›ndaki evliliklerailelerin etki alanlar›n› nas›l genifllettiklerini görmekiçin kaydade¤er örneklerdir.Aileler aras›nda evlilikler yoluyla kurulan siyasî, iktisadî,ilmî ba¤lar 71 Kevâkibî ailesinde net olarak tespitedilemese de bu ailedeki bir k›s›m evliliklerinkimlerlerle gerçekleflti¤ini görmek mümkündür:Buna göre Kevâkibî ‹brahim Efendi, Tursunzade AbdülbakiEfendi’nin k›z›yla evlenmifl <strong>ve</strong> kad›l›k yapt›-¤› kazada onun naibi olmufltur. 72 Veliyüddin Efendiikinci evlili¤ini Çatalcal›zade fieyhülislâm Ali Efendi’nindul k›z› Ayfle Han›m’la yapm›fl, Ayfle Han›m’›nilk kocas›ndan olan o¤lu fieyhülislâm fierifzâdeMehmed Efendi’yle ilk kar›s›ndan olma k›z›n› evlendirmifl<strong>ve</strong> bu evlilikten birkaç k›z <strong>ve</strong> erkek çocukdünyaya gelmifltir. 73 Kevâkibî Mehmed Raflid Efendiise Medine mollas› ‹sazâde Abdullah Efendi’nin k›-z›yla evlenmifltir. 74 Darende’de fieyh Hamid-i Velihazretlerinin fieyhli, Zaimli, Paflal› <strong>ve</strong> Erdebillilerolarak dört kola ayr›lan neslinden Zaimliler di¤er birisimle Abidin Paflal›lar 400 seneden beri Kevâkibîzâdelerek›z al›p <strong>ve</strong>rmifllerdir. 75 Kevâkibî AbdülbakiEfendi ise 1786’da <strong>ve</strong>fat eden Bursa kad›s› K›r›mîzâdefiükrullah Efendi’nin damad› olmufltur. 76 KevâkibîMehmed Said Efendi’nin k›z› ise Karacasuluulemas›ndan fieyh Yusufzâde soyundan olup MecelleCemiyeti azas› <strong>ve</strong> ‹ntihâb-› Hükkâm <strong>ve</strong> Tedkikat-›fier‘iyye Meclisleri reisi, Anadolu kad›askerli¤i paye-99


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflli es-Seyyid Ahmed Halid’le evlenmifl, bu evliliktenfleyhülislâml›k görevine birkaç kez gelecek olan CemaleddinEfendi dünyaya gelmifltir. 77 fieyhülislâmCemaleddin Efendi de Mekke payeli <strong>ve</strong> 1865’lerde<strong>ve</strong>fat eden Serezlizâde Ahmed Nuri Beyin k›z›yla, 78ye¤eni Said Molla ise Hasan Sabri Pafla’n›n k›z› ZinnurHan›m’la evlenmifltir. 79Kevâkibîlerin evlilikleri görüldü¤ü gibi fleyhülislâm,molla, kad› <strong>ve</strong> pafla gibi kiflilerin k›zlar›yla gerçekleflmifltir.Kevâkibîlerin k›zlar›ndan biri fleyhülislâmla,bir di¤eri ise Anadolu Kad›askerli¤i payeli biriyle evlenmifltirki ailedeki k›zlar›n yapt›¤› bu evliliklerönemlidir. Nitekim Kevâkibîzâdeler Türkiye’dekivarl›klar›n› Mehmed Said’in k›z›yla fieyh Yusuf EfendizâdeAhmed Halid’in yapt›¤› evlilik sonucunda devamettirmifller, anne taraf›ndan Kevâkibî olan CemaleddinEfendi’nin o¤lu Ahmet Muhtar Bey de Kevâkibîsoyad›n› alm›flt›r. 80c. Siyasetle ‹liflkileriKevâkibîlerin siyasetle olan ba¤lant›lar› incelendi-¤inde ortaya ç›kt›klar› ilk dönemlerde yönetim <strong>ve</strong> siyasetleiliflkileri aç›kça görülememektedir. Bununyan›nda Sicil-i Osmanî’de 1130 Rebiulev<strong>ve</strong>linde (fiubat/Mart1718) Anadolu kad›askeri olan VeliyyüddinEfendi’nin 1131 Cemaziyelev<strong>ve</strong>linde (Mart/Nisan1719) azl edilip 1131 fiaban›nda (Haziran/Temmuz1719) ne sebeple oldu¤u henüz bilinmese de Midilli’yesürüldü¤ü, 1132 Rebiulev<strong>ve</strong>linde de (Ocak/fiubat1720) affedilip 1134 Rebiulev<strong>ve</strong>linde (Aral›k/Ocak1721/1722) Rumeli kad›askeri oldu¤u yaz›-l›d›r. 81 Osmanl›’n›n son dönemlerine do¤ru ise Kevâkibîlerdenbaz› kifliler, yönetimi destekleyici <strong>ve</strong>yatenkid edici söz <strong>ve</strong> hareketlerde bulunarak isimlerindenepeyce sözettirmifllerdir.Bunlardan fieyhülislâm Cemaleddin Efendi, Osmanl›Devleti’nin en buhranl› döneminde II. Abdülhamidtaraf›ndan üstün zekas›, mizac› <strong>ve</strong> dönemin olaylar›-na vukufu oldu¤u gerekçesiyle fieyhülislâml›¤a getirilmifl,bu görevde 17 y›l kalarak Zenbilli Ali Efendi’densonra fieyhülislâml›k makam›nda en uzun bulunankifli olma ünvan›na sahip olmufltur. II. Abdülhamid,fieyhülislâml›¤a Cemaleddin Efendi’yi getirirken‹ttihad <strong>ve</strong> Terakki Partisi’nin Türklük <strong>ve</strong> Türkçülükideolojisine karfl› olan Cemaleddin Efendi’nindüflüncelerinin kendi düflünceleriyle örtüflece¤inibilmekteydi. Cemaleddin Efendi, devletin bekas› içindevlet içinde Osmanl›l›¤›n, ‹slâm âleminde ise ‹ttihad-›‹slâm’›n yan›ndayd›. 82 ‹lmiye s›n›f›n›n çok yönlüa¤›r tenkitlere <strong>ve</strong> suçlamalara muhatap oldu¤u 31Mart olay›ndan sonra 83 istifa etmek istemiflse de padiflahonun görevinden kendisiyle beraber ayr›laca-¤›n› söyleyerek engel olmufltur. Cemaleddin Efendi,‹ttihad <strong>ve</strong> Terakki Partisi’nin muhalifleriyle iflbirli¤iyaparak mücadelesini sürdürmüfltür. II. Abdülhamid’inde ç›kmad›¤› bir hafta hariç, di¤er bütün Cumaselaml›klar›nda padiflah›n yan›nda olmufltur. 84Cemaleddin Efendi’nin kendi düflüncesine ayk›r›hadise <strong>ve</strong> kiflilere karfl› gelmekten çekinmeyen o¤luAhmet Muhtar Bey ise Avrupa gazete <strong>ve</strong> mecmualar›n›takip etmifl, Avrupal› seçkin ailelerin hayatlar›n›benimsemifltir. Saray’a <strong>ve</strong> Abdülhamid’e muhalifolmas›na ra¤men, Saray onu görmezlikten gelmifltir.Bu durumun padiflah›n fieyhülislâm› gücendirmekistememesiyle ilgili olmas› kuv<strong>ve</strong>tle muhtemeldir.Meflrutiyet ilan edilene kadar Saray’›n fliddetlimuar›zlar›ndan biri olan Ahmet Muhtar Bey,Meflrutiyet’in ilan edilmesiyle ilginç bir flekilde Abdülhamidtaraftar› olmufltur. 85100


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep AltuntaflAmcas› Cemaleddin Efendi’nin fieyhülislâml›¤› s›-ras›nda 2 Eylül 1908’deki Tensikat’ta ‹stinaf Mahkemesiazal›¤›na terfi ettirilen Mehmed Said Molla ise,siyasî faaliyetlerinden bilhassa da ‹ngiliz MuhiplerCemiyeti’ni kurmas›, bunun reisi olmas› <strong>ve</strong> bu s›fatlaç›kard›¤› ‹stanbul gazetesinde müdafaa etti¤i fikirlerindendolay› ‹stiklal Harbi’ni takiben 10 Eylül1924 tarihli Vekiller Heyeti karar›yla yüzellilikleredâhil edilmifl <strong>ve</strong> yurtd›fl›na ç›kar›lm›flt›r. Yurtd›fl›ndaen çok ikamet etti¤i yer olan Lefkofle’de herhangibir siyasî faaliyeti olmam›fl, bu s›rada yürütülenyurtd›fl› muhalefet hareketlerini muhaliflerin ‹ttihat<strong>ve</strong> Terakki’ye alet edilmesi fleklinde yorumlam›fl <strong>ve</strong>bu safhada siyaset d›fl›nda kalm›flt›r. 86 Said Molla’n›nkardefli Mehmed Mesud Efendi ise Hürriyet<strong>ve</strong> ‹tilaf F›rkas›’n›n en nüfuzlu mensuplar›ndanolup ‹ngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin K›z›ltoprak-Feneryoluflubesi reisli¤inde bulunmufl afl›r› ‹ngiliz taraftar›biridir. 87‹stanbul kanad›nda farkl› siyasî tav›rlar sergileyenKevâkibî ailesinin Halep aya¤›nda Reflid R›za <strong>ve</strong>Muhammed Abduh’tan etkilenerek yönetim aleyhtar›tav›rlar›yla, özellikle de Osmanl› <strong>ve</strong> Abdülhamidkarfl›t› fikirleriyle, tan›nan Kevâkibî fieyh AbdurrahmanEfendi dikkat çekmektedir. O bir k›s›mMüslüman gençleri organize ederek Fransa, ‹ngiltere<strong>ve</strong> ‹talya konsolosluklar›n› tafllatmakla suçlanm›fl,bunun üzerine II. Abdülhamid taraf›ndan hakk›ndasoruflturma bafllat›lmas› istenmifltir. Sultanlado¤rudan görüflebilen Halepli fieyh Ebü’l-Hüda es-Sayyâdi arac›l›¤›yla kad›l›¤a tayinini isteyen Kevâkibî,bundan bir sonuç alamay›nca Osmanl› yönetimiyleiliflkisini keserek Kahire’ye gitmek üzre Halep’tenayr›lm›flt›r. Abdurrahman Efendi Müslümanlar›n<strong>ve</strong> özellikle Araplar›n geri kalmas›ndanOsmanl›lar› sorumlu tutmufltur. Ona göre Osmanl›-lar en güçlü olduklar› dönemde bile ‹slâm’a hizmetetmemifller, aksine Abbasi hilafetine son <strong>ve</strong>rerek <strong>ve</strong>Araplar›n eserlerini yok ederek dine büyük zarar<strong>ve</strong>rmifllerdir. Hilafet karfl›t› olmas›ndan dolay› Abdülhamid’itenkid eden Abdurrahman Efendi,Türkleri uygulad›klar› merkeziyetçi politika sebebiylede çok elefltirmifltir. 88d. Niflanlar›Osmanl›’da iktidar›n simgeleri aras›nda yer alan niflanlar,II. Abdülhamid döneminde devletin cömertli¤inindaha özgül <strong>ve</strong> kiflisel tezahürleri olarak<strong>ve</strong>rilmifl, 19. yüzy›l onur niflanlar› ça¤› haline gelmifltir.II. Abdülhamid rejimi, niflanlar› alan kiflininiyi niyet besleyece¤i umuduyla niflan da¤›tmay›al›flkanl›k edinmifltir. Disiplin ya da denetim alt›naalamad›¤› kiflilere niflan <strong>ve</strong>ya ödül <strong>ve</strong>rme Bab-›Âli’nin s›k baflvurdu¤u siyasal araçlardan biri olmufl,yapt›r›m gücü azald›kça bu olgu daha da gerçeklikkazanm›flt›r. 89‹flte II. Abdülhamid devrinin ünlü fleyhülislâmlar›ndan<strong>ve</strong> anne taraf›ndan Kevâkibî olan CemaleddinEfendi’nin fieyhülislâml›¤› döneminde Kevâkibî ailesindenbirçok kifliye niflan <strong>ve</strong>rilmifltir. Bu durumCemaleddin Efendi’nin kendi soyundan gelen kiflilerikollama düflüncesiyle ilgili olabilece¤i gibi, 17 y›lgibi çok uzun bir süre fieyhülislâml›k görevinde bulunmas›ylada ba¤lant›l› olabilir. Kevâkibî ailesindenolmayanlara <strong>ve</strong>rilen niflan say›s›yla Kevâkibîlere <strong>ve</strong>rilenniflan say›s› karfl›laflt›r›ld›¤›nda, <strong>ve</strong>rilen niflanlar›nyad›rganacak bir say›da olmama ihtimalimümkündür.101


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep AltuntaflVerilen niflanlara bak›ld›¤›nda Meflihat’tan gelentezkireler sonucunda Halep eflraf›ndan Kevâkibî AbdurrahmanEfendi’ye dördüncü rütbeden Osmanî; 90Mehmed Ataullah ‹brahim Efendi’ye ‹stanbul rütbesinikazand›¤› zaman ikinci rütbeden <strong>ve</strong> Anadolu kad›askerli¤ipayesini kazand›¤› zaman da birinci rütbedenMecidî, üçüncü rütbeden Osmanî 91 MehmedAtaullah Efendi’nin Haremeyn-i Muhteremeyn payelio¤lu Kevâkibî Abdülhâlik Efendi’ye ise üçüncürütbeden bir k›ta Mecidî niflan› ihsan olundu¤u görülür.92 Ayr›ca fievval 1311’de (Nisan/May›s 1894)üçüncü rütbeden Osmanl› niflan› <strong>ve</strong>rilen MehmedNecmeddin Efendi’ye Anadolu kad›askerli¤i payesitevcih olunmufl <strong>ve</strong> Ba¤dad vilayeti merkez naibi oldu¤us›rada birinci rütbeden Mecidî niflan› ihsanbuyrulmufltur. 93fieyhülislâm Cemaleddin Efendi’ye de Muharrem1297’de (Aral›k 1879/Ocak 1880) üçüncü, Rebiulahir1300’de (fiubat/Mart 1883) üçüncü, fievval 1302’de(Temmuz/A¤ustos 1885) ikinci <strong>ve</strong> Recep 1306’da(Mart/Nisan 1889) birinci rütbeden Mecidî fiaban1307’de (Mart/Nisan 1890) ikinci <strong>ve</strong> Safer 1309’da(Eylül/Ekim 1891) birinci rütbeden Osmanl› niflanlar›ihsan olunmufl; Rebiulev<strong>ve</strong>l 1309’da (Ekim/Kas›m1891) Osmanl›, Zilhicce 1309’da da (Haziran/Temmuz1892) Mecidî niflanlar›n›n Murassa,ayn› y›l›n Zilhiccesinde Alt›n Liyakat Madalyas›n› ihrazetmifltir. Yapt›¤› hizmetlerden <strong>ve</strong> sadakatindendolay› Murassa ‹ftihar Niflan› da <strong>ve</strong>rilmifltir. 94 CemaleddinEfendi’nin o¤lu kad›asker Mahmud KemaledinEfendi’ye ikinci rütbeden Osmanî <strong>ve</strong> ikinci derecedenMecidî niflan›; di¤er o¤lu Ahmed MuhtarBey’e de birinci rütbeden Osmanî, ikinci rütbedenMecidî niflan› <strong>ve</strong>rilmifltir. 95e. Medfun Olduklar› YerlerKevâkibî ailesinin büyük bir k›sm› Karacaahmet Mezarl›¤›’ndakiaile sofas›nda medfundur. Bu mezarl›k,her ne kadar büyük bir alana yay›larak <strong>ve</strong> yerleflimbölgelerinin d›fl›nda kalarak topo¤rafik özellikleriylebüyük bir mezarl›k kimli¤i tafl›sa da buraya gömülenlerintoplumsal yap›s› nedeniyle ayr›cal›kl› bir yeresahiptir. ‹stanbul’un Anadolu yakas›ndaki en büyük<strong>ve</strong> en önemli mezarl›¤› olan Karacaahmet’in kutsalflehirlerle ayn› topraklarda (Mekke-Medine) yer almas›buraya gömülmeyi daha anlaml› <strong>ve</strong> önemli k›lmaktad›r.Nitekim ‹stanbul’da yatan 97 fleyhülislâmdan13’ü Karacahmet’tedir. 96 Ayr›ca ulema ailelerindenMirzazâdelerin de Karacaahmet’te —günümüzeçok az say›da mezar› kalan— aile sofas› vard›r. 97Kevâkibîlerin aile sofas› da da¤›n›k <strong>ve</strong> harap durumdaolup Melek Baba Türbesi ile Yan›k Ömer Kap›s›aras›nda, L noktas›n›n biraz ilerisindedir. Bu sofada;Veliyyüddin ‹bnü’fl-fieyh Mehmed, Ayifle Molla Kad›n,es-Seyyid Ali Efendi’nin efli Safiye Han›m , AbdülbakiEfendi’nin o¤lu Mehmed Veliyüddin, MehmedRaflid Efendi, Mehmed Said Efendi’nin kar›s›Ayifle Kad›n <strong>ve</strong> damad› Kara Halil Efendizade el-HacAhmed Molla Efendi medfundur. 98Tümü ayn› sofaya defn edilmeyen Kevâkibîlerin birk›sm› gittikleri görev mahallerinde <strong>ve</strong>fat etmifl <strong>ve</strong>muhtemelen buralarda defn edilmifltir. 99 ‹stanbul’da<strong>ve</strong>fat ettikleri halde Edirnekap› d›fl›, 100 Zincirlikuyu101 gibi Karacaahmet’teki Harmanl›k Mezarl›¤›haricinde defn edilenler de vard›r. Ayr›ca VeliyyüddinEfendi’nin dedesi ‹brahim Efendi de Sü<strong>ve</strong>yfl’tedenize düflmüfl <strong>ve</strong> bo¤ularak <strong>ve</strong>fat etmifltir. 102Remle’de <strong>ve</strong>fat eden <strong>ve</strong> cenaze namaz› ‹skenderiye’deotuz binden fazla Müslüman›n kat›lmas›yla102


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflk›l›nan Cemaleddin Efendi’nin nafl› ‹stanbul’a getirilmifl,Ca¤alo¤lu’nda Seyit Molla Bey’in kona¤›ndan25 Nisan 1335 (1919) tarihinde al›narak Topkap›Saray›’nda merasim düzenlenmifltir. Bakanlar,senatörler <strong>ve</strong> uleman›n kat›ld›¤› bu merasimdensonra büyük bir törenle Fatih Otlukçu Yokuflu’ndakiaile mezarl›¤›na defnedilmifltir. Mezar daha sonraEdirnekap› fiehitli¤i’ne nakledilmifltir. 103 Ye¤eniSaid Molla ise tedavi için gitti¤i Pire’de, 14 Temmuz1930’da <strong>ve</strong>fat etmifl <strong>ve</strong> Vehip (Kaçi) Pafla <strong>ve</strong> arkadafllar›taraf›ndan oradaki Müslüman Mezarl›¤›na defnedilmifltir. 1042. Eserleria. ‹lmî eserleriKevâkibîlerin Osmanl› ulemas› aras›nda görülmeyebafllad›klar› ilk dönemlerine ait eserleri genellikle F›-k›h, Tefsir, Kelam, Hadis <strong>ve</strong> Mant›k’la ilgilidir. Bunlararas›nda bizzat kendilerinin yazd›¤› kitaplar oldu¤ugibi flerh <strong>ve</strong> hafliye olarak kaleme ald›klar› kitaplarda vard›r. Bunlar›n yan›nda Kevâkibîlerin kitaplar›nayaz›lan flerh <strong>ve</strong> hafliyeler de mevcuttur.Özellikle Ahmed Efendi’nin, babas› fiemseddin Muhammed’inkitaplar›na yazd›¤› hafliyeleri <strong>ve</strong> istinsaheserleri dikkat çekmektedir.Osmanl›’n›n son dönemlerine do¤ru ise ilmî eseryazmaktan çok siyasî kitaplar yazan Kevâkibîlerdengazete neflredenler de olmufltur. Ayr›ca hukukla, flehirtarihiyle ilgili yazd›klar› kitaplarla hat›rat niteli-¤inde yaz›lm›fl bir kitaplar› da bulunmaktad›r:i. fiemsüddin Muhammed b. Hasan b. Ahmed- Manzumetü’l-Kevâkibî fi’l-F›k›h, Ebü’l-Berekâten-Nesefî’nin Usul-› F›k›h’a dair Menârü’l-Envâr’›n›nmanzum fleklidir. 105 Eser M›s›r’da1317’de bas›lm›flt›r.- ‹rfladü’t-talib ila Manzumeti’l-Kevâkib, Bir öncekieserin bizzat müellifi taraf›ndan yap›lan flerhidir.O¤lu Ahmed Efendi de bu flerhe el-Mebâhisü’l-Acaib alâ flerhi Manzumeti’l-Kevâkib ad›yla bir hafliyekaleme alm›flt›r. M›s›r Bulak Matbaas›nda1327 y›l›nda bas›lan eserin (II cilt, 496 s.) yazmanüshalar›nda baz›lar› flu flekildedir: Köprülü Faz›lAhmed Pafla/514; Süleymaniye Laleli/680; SüleymaniyeFatih/1385 (müst. ‹mam Ahmed); SüleymaniyeVeliyüddin Efendi/996 (Avnü’r-Rabbi’l-Vahib ‹rfladi’t-Talib fierh-i Manzumeti’l-Kevâkib,müst. Ahmed b. Muhammed, h. 1079).- el-Feraidü’s-Seniyye, Sadrü’fl-fierîa’n›n en-Nukaye’sininmanzum fleklidir. (Mahmud Bey Matbaas›,‹stanbul 1329, 307 s.)- el-Fevaidü’s-Semiyye fierhi’l-Feraidi’s-Seniyye, birönceki eserin Kevâkibî taraf›ndan yaz›lan flerhidir.O¤lu Ahmed’in bu kitap üzerine bir hafliyesi vard›r.Kevâkibî’nin bahsetti¤imiz dört eseriyle Abdullahb. Abdurrahman el-Hanbelî’nin el-Levâmiu’z-Ziyâiyye’sibir arada neflredilmifltir. (I-II, Bulak1322–1324). Eserin baz› nüshalar› flunlard›r: KöprülüFaz›l Ahmed Pafla/596; Koca Rag›p Pafla/535;Nuruosmaniye/1651; Süleymaniye K›l›ç Ali Pafla/412.- el-Fetâva’l-Kevâkibiye. ‹brahim b. Muhammed el-Bahflî taraf›ndan derlenmifltir.- Hafliye ala fierhi’l-Mevak›f, Seyyid fierif el-Cürcâni’ninAdudüddin el-‹cî’nin el-Mevâk›f’›na yapt›¤›flerhin hâfliyesidir (Süleymaniye fiehid Ali Pafla/1618).103


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntafl- Hafliye ala Hafliyeti Sadi Efendi ala Envari’t-tenzil,Beyzavî’nin tefsirine Sadullah Sadi Çelebi’ninyapt›¤› hâfliye üzerine elefltirel bir çal›flmad›r (SüleymaniyeAmcazade Hüseyin/61; SüleymaniyeAflir Efendi/16, 18; Süleymaniye Ayasofya/316…)- Hafliye ala Hafliyeti’l-‹sam ala Tefsiri’l-Beyzavi, ‹sâmüddinel-‹sferâyini’nin Beyzavi tefsiri hâfliyesininhafliyesidir. (Süleymaniye Amcazade Hüseyin/60;Süleymaniye Ayasofya/358…)- Nazmü’l-Menar fi’l-Usul, Usul’e dair olan eser Kahire’de1317 y›l›nda bas›lm›flt›r. (el-Matbaatu’l-‹lmiye1317, 109 s.)- Tefsîrü Kavlihi Teala ‹nnellahe Yudh›lü’l-LezineÂmenu (Süleymaniye Reisülküttab/1195).- Risale fi Kevni’n-Nebi Hayyen ale’d-Devam (SüleymaniyeReflid Efendi/447; Süleymaniye fiehid AliPafla/1348).- Risâletün fi’l-Kimya. 106ii. Ahmed b. Muhammed b. Hasan- Hafliye ala Tefsiri’l-Beydavi (Süleymaniye Yeni Camii/128)iii. Muhammed Mesud Ebu’s-Suud b. Ahmed b.Muhammed- Tuhfetü’t-Tullab fi Nazmi’l-Adab- fierhu Tuhfetu’t-Tullab fi Nazmi’l-Adab- fierhu Risaleti’l-Adab li Taflköprizadeiv. fiemseddin Muhammed b. Halil b. Ebubekir- fierhu Kasideti’l-Bürdev. Abdurrahman b. Muhammed- Ümmü’l-Kura, Matbaatü’t-Takaddüm’de bas›lan<strong>ve</strong> Arapça olan eser siyasetle ilgilidir. Kevâkibî AbdurrahmanEfendi’nin Halep’teyken yazd›¤› ancakmuhtevas›ndan dolay› yay›mlamad›¤› yaz›lar›n›geniflleterek neflretti¤i kitab›d›r. Bunlardan ilkiolan Ümmü’l-Kura, Seyyid Furâtî takma ad›ylabas›lm›flt›r. Eser el-Menar’da Nisan 1902-fiubat1903 tarihleri aras›nda tefrika edilmesiyle geniflokuyucu kitlesine ulaflm›flt›r. Eserdeki hilafet karfl›t›fikirlerinden dolay› II. Abdülhamid çok endiflelenmifl,kitab›n Osmanl› Devleti’nde da¤›t›m›n›yasaklaman›n ötesinde fieyh Ebü’l-Hüda arac›l›¤›ile Abdurrahman Efendi’yi ‹stanbul’a getirtereketkisiz hale getirmeye çal›flm›flt›r. 107- Tabâ‘iu’l-‹stibdad <strong>ve</strong> Mesâriu’l-‹sti‘bâd. Önce RehhâleK. takma ad›yla el-Müeyyed gazetesinde(1900) tefrika edilmifl, ard›ndan kitap haline getirilmifltir.Kevâkibî Abdurrahman bu yaz›lar›yla HidivAbbas Hilmi’nin dikkatini çekmifl, kitab›n ismidahi muhaliflerin müstebitlikle suçlad›¤› II. Abdülhamid’inendiflelerini artt›rmaya yetmifltir.Bafllang›çta dar bir çerçe<strong>ve</strong>ye ufllaflabilen KevakibîAbdurrahman Efendi’nin eserleri, XX. yüzy›l›n ikinciyar›s›nda Arap milliyetçilerinin fikirlerine itibar etti¤iönemli isimlerden biri haline gelmesiyle birçok defabas›lm›fl, önce Amâre taraf›ndan el-A‘mâlü’l-Kâmileli Abdurrahman el-Kevakibî ad›yla (Kahire 1970) dahasonra di¤er yaz›lar›n› da içeren bütün çal›flmalar›Muhammed Cemal taraf›ndan A‘mâlü’l-Kâmile li’l-Kevakibî bafll›¤›yla (Beyrut 1995) neflredilmifltir. 108vi. Muhammed-Sahaflar fieyhizade Ahmed Nazif- Risâletü’l-‹rflad Tercümesi, eserin konusu hadistir.vii. Abdülhalik Midhat Efendi- Co¤rafya Muallimi, 1. Kitap (Alem Matbaas›, ‹stanbulH. 1314 (1897), 74 s.) 109 Kitap, önsözü mütea-104


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflkip Asya k›tas›n›n mevkiinin, hudud <strong>ve</strong> yüzölçümününanlat›ld›¤› bir giriflle bafllar. Birinci maka-- Tarihçe-i Darende. 121viii. Kevakibîzâde Hanifi Hocale k›tan›n tabiî co¤rafyas›, ikinci makale iktisadîix. Cemaleddin Efendico¤rafya <strong>ve</strong> mahsulat, üçüncü makale ise siyasîco¤rafya üzerinedir. Son olarak Asya tarihine dair - fieyhülislâm Merhum Cemaleddin Efendi HazretlerininHat›rat-› Siyasiyesi, 1336 Dersaadet. (1330 se-k›sa bilgiler <strong>ve</strong>rilir. Osmanl› Asyas› kitapta konuedilmedi¤ine göre bir baflka ciltte müstakil olarak nesinde M›s›r’da tahrir etmifltir.) 122ele al›nmas› planlanm›fl olmal›d›r. 110x. Said Molla- Hukuk-i Ceza, ‹kdam Matbaas›, ‹stanbul R. 1326 - ‹stanbul gazetesi.(1910), 84 s. 111- Mahfler gazetesi. Gazete 9 Eylül 1910’da tek say›- Hukuk-› Cezaiye, S›rat-› Müstakim Matbaas›, ‹stanbulR. 1328 (1912), nflr. Sermed, 32 s. 112iki ay hapse mahkum edilmifltir. 123olarak ç›km›fl <strong>ve</strong> Said Molla 17 Eylülden itibaren- Hukuk-› Cezaiye, Nazariyat Hukuk-i Ceza, c. I, AhmedSaki Bey Matbaas›, ‹stanbul R. 1325 (1909),b. Fizikî Miraslar›Yal›, Köflk <strong>ve</strong> Sokak295+4 s. 113Nerede oldu¤u tam olarak bilinmese de Üsküdar’da- Jeografya Muallimi, Alem Matbaas› Ahmed ‹hsanKevâkibîlere ait bir yal› oldu¤u söylenmektedir.<strong>ve</strong> fiürekas›, ‹stanbul H. 1314 (1897), 1. Kitap, 73+1124Köflkleri de yine Üsküdar’da Selams›z (Selami Alis. 114Efendi) Caddesi üzerinde, Solak Sinan Camii ile ToygarHamza Camii yan›nda <strong>ve</strong> Kevâkibîzâde Ç›kmaz›- Kanun-› Ceza fierhi, Ahmed Saki Bey Matbaas›, ‹stanbulR. 1326 (1910). 115ile Solak ç›kmaz› aras›ndayd›. Kona¤›n bahçesi, kademelibir flekilde, Hac› Mutlu Soka¤›’na kadar uza-- Usul-i Cezaiye, Selanik R. 1324 (1908), 199+15 s. 116- Usul-i Cezaiye, 2. K›s›m, ‹kdam Matbaas›, ‹stanbul n›yordu. Bugün yerinde evler vard›r. Kona¤›n fieyhR. 1326 (1910), 323-428 s. 117Mehmed el-Kevâkibî’nin o¤lu Veliyüddin Efendi taraf›ndanyapt›r›ld›¤› <strong>ve</strong>ya babas›ndan intikal etti¤i- Usul-i Muhakemât-› Cezaiye fierhi, c. I, Matbaa-iKütüphane-i Cihan, ‹stanbul H.1323 (1905), 351+5 tahmin edilmektedir. 125s. 118Medreseleri, Cami <strong>ve</strong> Türbeleri- Usul-i Muhakemât-› Cezaiye fierhi, c. II, Matbaa-i Kevâkibî ailesi Halep’te meflhur birçok eserin sahibidir.Bu eserlerden en tan›nm›fl› “el-Medresetü’l-Ke-Kütüphane-i Cihan, ‹stanbul H.1323 (1905), 355-699+2 s. 119vâkibiyye”dir. 126 Kevâkibî Medresesi, vakf› olan HasanEfendi’nin babas› Ahmed Efendi taraf›ndan infla- Usul-i Muhakemât-› Cezaiye fierhi, c. III, Matbaa-iKütüphane-i Cihan, ‹stanbul R. 1324 (1908), 707- edilmifltir. Kevâkibî soyunun ilk atas› efl-fieyh Ebu1014+2 s. 120 Yahya Muhammed Efendi el-Kevâkibî’nin ismini ta-105


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflfl›yan caminin yan›ndad›r. Ayn› yerde Ebu YahyaMehmed Kevâkibî’nin türbesi de bulunmaktad›r. 127Vak›flar›Malî gücü yüksek olan kifliler taraf›ndan geliri ihtiyaçl›laratahsis edilmek üzre kurulan <strong>ve</strong> kökleri ‹slâm›nilk dönemlerine kadar uzanan vak›flar, 128 Osmanl›Devleti’nde de varl›¤›n› sürdürmüfl, insanlar›nfaydas›na sunulan pek çok vak›f eserler yap›lm›flt›r.Özellikle ‹stanbul’da padiflahlar baflta olmak üzresultanlar, <strong>ve</strong>zirler, ilim adamlar› <strong>ve</strong> baz› saray mensuplar›taraf›ndan medreseler infla edilmifl, 129 bu kiflilergelirlerini cami, medrese, çeflme gibi yerlere vakfetmifllerdir.Birçok fleyhülislâm <strong>ve</strong> kad›askerin dedahil oldu¤u hay›r ifllerine ulemadan fieyhülislâmDürrizâde Mustafa Efendi’nin 130 <strong>ve</strong> Arapzâde AhmedAtaullah Efendi’nin vak›flar› iyi birer örnektirler. 131Bu konuda önemli bir örnek de Kevâkibîzâdelere aitvak›f mallar›n› gösteren vakfiyelerdir. Bu vakfiyelerdenbiri Seyyid Hasan Efendi bin es-Seyyid AhmedEfendi’ye di¤eri ise Veliyyüddin Efendi’ye aittir.Kevâkibî Hasan Efendi’ye ait üç vakfiye Vak›f fiuras›’n›n9 Haziran 1333 (9 Haziran 1917) tarihli karar›naistinaden 29 fievval 1335 (18 A¤ustos 1917) tarihindesad›r olan irade-i seniyye mucebince kaydedilmifltir.Hasan Efendi’ye ait vakfiyelerdeki mallar›n tümü devak›flarca idare edilen eserlerin bol bulundu¤u flehirlerdenbiri olan Halep’in 132 farkl› mahallerinde yeralmaktad›r. 6 fiaban 1206 (30 Mart 1792) tarihli birincivakfiyedeki mallar aras›nda evler, ba¤lar, bahçeler,bostan <strong>ve</strong> de¤irmenlerden hisseler <strong>ve</strong> zeytinlikler bulunmaktad›r.Ço¤u ev <strong>ve</strong> araziden oluflan bu vak›f mallar içindetefsir, hadis, f›k›h, flehir <strong>ve</strong> edebiyat gibi konular›n ifllendi¤iilmî de¤eri yüksek birçok kitapla Kevâkibîlerinyazd›klar› flerhler <strong>ve</strong> Manzume-i F›kh›yye, MecamiuEfl‘âr, Mecmua-i Terâcim gibi eserler de vard›r.Sayd›¤›m›z vak›f mallar›n tasarruf hakk› baz› flartlaraba¤lanm›flt›r. Buna göre tevliyeti, hayat› boyunca vâk›fatahsis edilmifl, kendisinden sonra nesline, soylar›kesilirse de vak›f el-Culum Mahallesi’ndeki EbuYahya Camii’ne <strong>ve</strong> bu cami yan›nda vâk›f›n dedesiEbu Yahya Muhammed Kevâkibî’nin mezar›na, bucami <strong>ve</strong> mezar›n tamamen y›k›lmas› halinde de zikredilenmahallenin Müslüman fukaras›na vakf olunacakt›r.Kendisinden sonra gelen müte<strong>ve</strong>lli zikredilenkitaplar›, talebelerin faydalanmas› için vâk›f›nbabas› taraf›ndan infla edilen Ebu Yahya Camii’ninyan›ndaki Kevâkibî Medresesi’ne <strong>ve</strong>recektir. Evlad›ise vak›f mal›ndan sükna olarak faydalanabilecektir.K›z evlatlar› bekâr olduklar› sürece sükna haklar› olacak;ancakkocalar› ölür ya da boflan›rlarsa bu haklar›iade edilecektir. Ayr›ca müte<strong>ve</strong>lli tüm vak›f mal›n›ecr-i misille kiraya <strong>ve</strong>recek, vakf›n geliriyle önce tamir<strong>ve</strong> bak›m ifllerini yapt›racak, artan› da tevliyetkarfl›l›¤› olarak kendisi alacakt›r. Her y›l on kurufl naz›ra,on iki kurufl Halep d›fl›ndaki Seyyid Muhsin Ziyaretgah›’n›nhâdimine, on iki kurufl cabiye <strong>ve</strong>rilecektir.Ayr›ca her gün vâk›f›n kabrinde bir cüz okunacak<strong>ve</strong> sevab›n› Peygamberlerin, vâk›f <strong>ve</strong> ailesi de dahiltüm Müslümanlar›n ruhlar›na ba¤›fllanacakt›r. Ziyaretlerdekikandiller için bir kurufl ya¤ bedeli, RamazanlardaHalep Büyük Emevi Camii’nde hatimokuyacak <strong>ve</strong> sevab›n› ba¤›fllayacak fakir bir adama ikikurufl, her Cuma vâk›f›n mezar› yan›nda Delâil okuyacakbirine, Kevâkibî Medresesi’nde müderris olan<strong>ve</strong> Rebiulev<strong>ve</strong>l ay›nda mevlid okuyacak kifliye bir kuruflödenecektir. Mevlid zaman›nda on kurufl sarf106


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntafledilecek, artan› mevkufun aleyh olanlar aras›ndataksim edilecektir. Vak›f, zikredilen mezar <strong>ve</strong> camiyegeçerse müte<strong>ve</strong>llisi, cami <strong>ve</strong> mezar›n tamir <strong>ve</strong> bak›mmasraflar›ndan sonra kalan bakiyeyi ya¤, has›r <strong>ve</strong>hal› masraflar›na harcayacakt›r. 133Hasan b. Ahmed’e ait 20 fiaban 1216 (26 Aral›k 1801)tarihli ikinci vakfiyede ise çeflitli yerlerdeki evlerlefarkl› yerlerde bulunan bostan, de¤irmen, dükkân,mahzen <strong>ve</strong> bahçelerden hisseler vakfedildi¤i görülmektedir.‹lk vakfiyedeki tevliyet hakk›ndan farkl› olarak müte<strong>ve</strong>lliningelirin fazlas›n› türbenin has›r, kilim, ya¤<strong>ve</strong> mum gibi masraflar›na harcayaca¤›, mumlar›nher Cuma <strong>ve</strong> Ramazan’›n onarl› gecelerinde, Regaib,Beraat <strong>ve</strong> bayram gecelerinde yak›laca¤› belirtilmektedir.134Hasan b. Ahmed Efendi b. Ebussuûd Efendi KevakibîzâdeVakf›na ait 17 fievval 1220 (8 Ocak 1806) tarihliüçüncü vakfiyedeki vak›f mallar aras›nda ise üç cüzBuharî-i fierif, farkl› yerlerdeki k›zartma, künefe, ya¤,terzi, kuyumcu, örmeci, attar, yumurtac› dükkân› gibidükkânlarla de¤irmen, bostan, ba¤dan <strong>ve</strong> Bab-›Antakya haricindeki bahçelerden hisseler bulunmaktad›r.Di¤er iki vakfiyeden farkl› olarak vakf›n müte<strong>ve</strong>llisitamir <strong>ve</strong> bak›m masraflar›ndan sonra artan miktardanher biri her sabah vâk›f›n babas› taraf›ndan inflaedilen Kevâkibî Medresesi’nde Buhari’den bircüz okumak üzre on kurufl hadis ehline ödenecek,sevab›n› Peygamberlerin, evliyan›n, vâk›f›n <strong>ve</strong> yak›nlar›n›nruhlar›na ba¤›fllayacakt›r. Müte<strong>ve</strong>lli kalan›miktar› belirtilen flartlara göre vak›ftaki hak sahipleriaras›nda taksim edecektir. Zikredilen kurralar›ntayini <strong>ve</strong> azli müte<strong>ve</strong>llinin elinde olacak <strong>ve</strong>baflkas› kar›flmayacak, medreseye okunmas› içinBuhari konulacakt›r. 135Kevâkibîzâde ailesinin Midilli’de de baz› vak›f mallar›vard›r. Midilli’deki “Rumeli kad›askeri KevâkibîzâdeVeliyüddin Efendi Vakf›”na ait 5 Cemaziyelev<strong>ve</strong>l1141 (7 Aral›k 1728) tarihli vakfiyeye göre Midilli’yetabi Lodra karyesi Yoma Yolu <strong>ve</strong> Loka nam mevzidevaki zeytinliklerle yine Midilli’de Canderuz adl› karyedevaki zeytin bahçeleri, ‹zmir’de birbirine muttas›lmasarac›, berber <strong>ve</strong> bardakç› olmak üzre toplamüç mülk dükkân vakfedilmifltir. Bu vak›f mallar› daKevâkibî Hasan Efendi’nin vakf› gibi baz› özel flartlaraba¤lanm›flt›r.SonuçKevâkibî ailesi, Kevâkibî ailesi Osmanl› Devleti’ndekifarkl› bölgelere üç merkezden yay›lm›fllard›: Kevâkibîlerinmenflei Halep, devletin merkezi ‹stanbul<strong>ve</strong> Malatya’n›n önemli yerleflim birimlerinden olanDarende. Halep’te kalan Kevâkibîlere dair yeterli bilgiyeulaflamasak da Kevâkibîlerin Halep’teki ahfad›ndangünümüzde yaflayan baz› kiflilerin oldu¤unubilmekteyiz. Birçok âlim yetifltiren Darende’de deKevâkibîzâde olarak tan›nm›fl ilmiye <strong>ve</strong> farkl› mesleklerdende¤erli kifliler yaflam›flt›r. Darende’dekiKevâkibîleri yapm›fl oldu¤umuz de¤erlendirmelerealmakla birlikte, bizim inceledi¤imiz Kevâkibî ailesinemensubiyetleri konusunda kesin birfley söyleyemiyoruz.Bu aile, ilmiyedeki varl›klar›n› daha çok bu üç merkezdenbiri olan <strong>ve</strong> çal›flmam›z›n da merkezine yerleflen‹stanbul’da hissettirmifllerdir. ‹lk dönemlerdee¤itimlerini yak›n çevrelerinden <strong>ve</strong>ya medreselerdenalan Kevâkibîler, mekteplerin yayg›nlaflmas›yla107


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflberaber mektep tahsili alm›fllard›r; ancak aileninson üyeleri de medrese usulünde tahsil almay› ihmaletmemifllerdir. Evliliklerini ise genellikle ulemadank›z al›p <strong>ve</strong>rmeyle gerçeklefltirmifl, aç›k olarakgörülmese de kurduklar› bu aile ba¤lar›yla nüfuzlar›n›artt›rm›fllard›r. Günümüze intikal eden ilmîeserleri <strong>ve</strong> vak›f mallar›yla da varl›klar›n› hâlâ devamettirmektedirler.Osmanl› Devleti’nde ilmiye mensublar›ndan tarikata,tarikat mensublar›ndan da ilmiyeye intisabedenler olmufl, 136 pek çok yüksek dereceli uleman›ngüçlü sufi temayülleri görülmüfltür. 18. yüzy›l <strong>ve</strong> erkendönem 19. yüzy›lda fleyhülislâmlar›n ço¤ununNakflibendî <strong>ve</strong>ya Mevlevi tarikat›na ba¤l› oldu¤u, di-¤erlerinin de tekkeler infla ettikleri ya da bunlar›destekledikleri bilinmektedir. 137 Son dönem ilmiyemensuplar› aras›nda ise Nakflîlerin hususen Halidi-Nakflîlerin ekseriyeti teflkil etti¤i hemen dikkat çekmektedir.138 Kevâkibî ailesinin tarikat <strong>ve</strong> meflayihleolan iliflkileri netlik kazanmasa da Darende’deki KevâkibîlerdenMustafa Efendi’nin de Nakflî tarikatiyleilgisi oldu¤u, Nakflî tarikatini Mekke’deki fleyhindenDarende’ye getirdi¤i <strong>ve</strong> farkl› yerlerde birçokmüridinin bulundu¤u bilinmektedir. 139K›sacas› Kevâkibîzâdeler, 17–19. yüzy›llar aras›ndaulema-bürokrat bir aileyken, 20. yüzy›l›n bafllar›ndazaman›n ruhuna uyarak siyasete kar›flm›fl <strong>ve</strong> siyasetteyeknesak bir tav›r sergilememifllerdir. Bu anlamdaCemaleddin Efendi’nin fieyhülislâml›k yapt›¤› dönemdebaz› Kevâkibîlerin muhalif durufllar› dikkatçekicidir.‹lmiye tarikinde belli bir devaml›l›klar› olmakla birlikte,aile olmaktan gelen ortak hareket etme, menfaatpaylafl›m› gibi durumlar belirgin flekilde görülmemektedir.1703’ten 1839’a kadar Arapzâde, ‹shakzâde,Dürrizâde, Damadzâde, Feyzullahzâde, Mekkizâde,Mirzâzâde, Paflmakç›zâde, Pirizâde, Salihzâde<strong>ve</strong> Vassafzâdeler gibi ilmiyede etkin oldu¤u söylenenulema ailelerinin ilmiye s›n›f›nda kadrolaflt›klar›nadair yayg›n bir kanaat olsa da 140 Kevâkibîzâdeleriçin bu durum söz konusu de¤ildir.Dipnotlar1 Kitab›n tan›t›m› için bkz. ‹lber Ortayl›, “Hans Georg MajerZu Uflakizade seiner Familie und seinem Zeyl-i fiakay›k”Osmanl› Araflt›rmalar›, sy. 1, 1980: 282-283. Ortayl›, bu çal›flmay›de¤erlendirirken “ilmiye s›n›f›n›n anlafl›lmas› <strong>ve</strong>idarî, içtimaî, iktisadî, kültürel hayattaki rollerinin kavranmas›için bu gibi betimsel çal›flmalar›n artmas› gerekti¤ini”söyleyerek bu tür çal›flmalar›n önemine vurgu yapmaktad›r.2 Ayr›ca Kaliforniya Üni<strong>ve</strong>rsitesi doktora ö¤rencisi Hasan Karatafltaraf›ndan Müeyyedzâde Abdurrahman Çelebi hakk›ndabir tez haz›rlanmaktad›r.3 Mehmed Süreyya, Sicil-i Osmanî, Matbaa-i Amire, c.IV, s.703-704.4 Mehmed Rag›b et-T›bah, “el-Allâmetü es-Seyyid Mesud el-Kevakibî”, Mecelletü’l-Mücemmu‘ el-‹lmî el-Arabî, c. X, sy.1, s. 44-45; fieyhülislâm Cemaleddin Efendi Siyasi Hat›ralar›m,(haz. Selim Kutsan), ‹stanbul 1990, s. 9.5 Yusuf ‹lyan Serkis, Mucemu’l-Matbuati’l-Arabiyye <strong>ve</strong>’l-Muarrebe,M›s›r 1928, s. 1575; Aysel Ergül, “Abdurrahman elKevâkibî”, Akademik Araflt›rmalar, sy. 1 (Yaz 1996), s. 30.6 Nevizade Ataullah Efendi, fiakaik-i Numaniye <strong>ve</strong> Zeylleri:Hadâiku’l-Hakâik fi Tekmileti’fl-fiakaik, (haz. AbdülkadirÖzcan) ‹stanbul 1989, c. II, s. 738.7 Bruce Masters, “Halep: Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun KervanKenti”, Do¤u ile Bat› Aras›nda Osmanl› Kenti Halep,‹zmir <strong>ve</strong> ‹stanbul, ‹stanbul 2003, s. 19, 46.108


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntafl8 Masters, “Halep: Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun KervanKenti”, s. 56-57.9 F›nd›kl›l› ‹smet Efendi, fiakaik-› Numaniye <strong>ve</strong> Zeylleri:Tekmiletü’fl-fiakaik fî Hakk-› Ehli’l-Hakaik, (haz. AbdülkadirÖzcan), ‹stanbul 1989, c. V, s. 137.10 Nevizade Ataullah Efendi, a.g.e, c. II, s. 738-739; MehmedSüreyya, Sicil-i Osmanî, Matbaa-i Amire, c. I, s. 100; Y›lmazÖztuna, Devletler <strong>ve</strong> Hanedanlar: Türkiye (1074-1990), Ankara 1969, c. II, s. 714.11 fieyhi Mehmed Efendi, fiakâiku’n-Numâniyye <strong>ve</strong> Zeylleri:Vekâyiü’l-Fudala I, (haz. Abdülkadir Özcan), ‹stanbul1989, c. III, s. 521; Serkis, a.g.e., s. 1575; Ahmet Yaman,“Muhammed bin Hasan”, D‹A, c. XXV, (Ankara 2002), s.340-341.12 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. III, s. 490-491; MehmedSüreyya, a.g.e., c. IV, s. 185.13 fieyhi Mehmed Efendi, fiakaiku’n-Numaniye <strong>ve</strong> Zeylleri,Vekayiu’l-Fudala II-III, (haz. Abdülkadir Özcan), ‹stanbul1989, c. IV, s. 345; Mehmed Süreyya, a.g.e., c. I, s. 237.14 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 513-514.15 Mehmed Süreyya, Sicil-i Osmanî., Matbaa-i Amire, 1311,c. III, s. 414.16 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 581-583; MehmedSüreyya, a.g.e., c. IV, s. 420.17 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 635-637; MehmedSüreyya, a.g.e., c. IV, s. 635-637; Mehmed Esad Efendi, VakanüvisEsad Efendi Tarihi, (haz. Ziya Y›lmazer), OSAV,‹stanbul 2000, s. 300.18 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 635-637; MehmedSüreyya, a.g.e., c. IV, s. 635-637; Mehmed Süreyya, a.g.e.,c. III, s. 44, 298.19 Vak›flar Genel Müdürlü¤ü, defter nr. 735, sayfa nr. 53, S›ranr. 25.20 Öztuna, a.g.e., s. 606-607. Öztuna’da, Sahhaflar fieyhizadeMehmed Esad Efendi’nin Mustafa Edip Efendi’nin damad›oldu¤una dair bilgi de vard›r.21 Mehmed Süreyya, Sicil-i Osmanî, Matbaa-i Amire 1311, c.II, s. 353; Mehmed Süreyya, a.g.e., c. IV, s. 38, 612-613;Esad Efendi, a.g.e., s. 300.22 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. II, s. 353; Mehmed Süreyya,a.g.e, III: s. 391; Mehmed Süreyya, a.g.e., c. IV, s. 612-613;Esad Efendi, a.g.e., s. 218, 300; Arzu Güldöflüren, 19. Yüzy›l›n‹lk Yar›s›nda Tarik Defterlerine Göre ‹lmiye Ricali,Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, M.Ü. Sosyal <strong>Bilim</strong>lerEnstitüsü, ‹stanbul 2004, s. 389.23 Millet Kütüphanesi, Tarik Defteri, Ali Emiri, nr. 64, v. 28a;Abdülbaki Efendi’nin 1209 y›l›nda Yeniflehir mollas› oldu-¤una dair bilgi için bkz. Mehmed Süreyya, a.g.e., III: 44-45, 300.24 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. IV, s. 612-613.25 Mehmed Süreyya’da (a.g.e., c. II, s. 353) Mehmed EminEfendi, Mehmed Raflid Efendi’nin Mekke payeli mahdumuolarak geçse de Tarik defterlerinde Mekke payeli oldu-¤una dair bilgi yoktur. Bkz. Güldöflüren, a.g.t., s. 199-200;Mehmed Süreyya’da (a.g.e., c. I, s. 433) Said Efendi’ninmahdumu, ayn› eserin baflka bir yerinde (c. III, s. 44-45)Mehmed Said’in evlad› olarak <strong>ve</strong>rilmekte ayr›ca 1279’da‹zmir mollas› oldu¤u <strong>ve</strong> daha sonra <strong>ve</strong>fat etti¤i söylenmektedir.Burada bahsedilen Mehmed Emin Efendi, görevmahalli <strong>ve</strong> öldü¤ü tarih itibariyle Mehmed Raflid’ino¤lu Mehmed Emin Efendi’ye benzemektedir. Bu benzerliksebebiyle Mehmed Emin Efendi’yi Mehmed Said’inde¤il de Mehmed Raflid’in o¤ullar› aras›nda <strong>ve</strong>rdik.26 Millet Kütüphanesi, Tarik Defterleri, Ali Emiri, nu. 56, v.86a; nu. 57, v. 75a; nu. 58, v. 104b, 114a, 123a, 132a, 143b;nu. 59, v. 85a; nu. 62, v. 71a; nu. <strong>67</strong>, v. 49a, 116a, 104a, 35a,41b, 55a, 66a, 111a, 60a; fier‘iye Sicilleri, nu. 1, v. 108a; nu.2, s. 154; nu. 3, v. 76a, nu. 2; s. 166; nu. 2, s. 179; nu. 2, s.193; nu. 3, v. 63, nu. 3; v. 69a; Muallim Cevdet, nu. 094, v.64, 57b, 70a, 73b, 75b, 83b, 96b; Topkap› Saray› Revan, nu.1506, v. 68a, 70b.27 ‹.TAL, 436/1325 L-057 (1325.L.14); Sad›k Albayrak, Son DevirOsmanl› Ulemas›, ‹stanbul Büyükflehir Kültür ‹flleriDaire Baflkanl›¤› Yay›nlar›, ‹stanbul 1996, III: s. 251.28 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. IV, s. 612-613, 711-712; MehmedSüreyya, a.g.e., c. III, s. 44-45; Esad Efendi, a.g.e., s.382; Güldöflüren, a.g.t., s. 136-137, 470-471.29 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 35; Güldöflüren, a.g.t., s. 136-137.30 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. III, s. 44-45; Mehmed Süreyya,a.g.e., IV: s. 711-712.31 DH.SA‹Dd, 68/21; Osmanl› Co¤rafya Literatürü Tarihi,(ed. Ekmeleddin ‹hsano¤lu), IRCICA, ‹stanbul 2000, c. II,s. 427-428. Bu eserde Abdülhalik Efendi’nin do¤um tarihi1285/1868 olarak <strong>ve</strong>rilmifltir.32 Co¤rafya Literatürü, c. II, s. 427.33 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. III, s. 44-45. Tarih Vakf› YurtYay›nlar›’n›n neflretti¤i Sicil-i Osmanî’de (Mehmed Süreyya,Sicil-i Osmanî-Osmanl› Ünlüleri, (haz. Nuri Akbayar),‹stanbul 1996, c. V, s. 1482) <strong>ve</strong> Osmanl›ca yay›nlananSicil-i Osmanî’de (c. III, s. 198) ‹brahim Sarim Efendi’ninGelenbevizade olarak gösterildi¤ine dikkat çekilmifl, ‹b-109


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflrahim Sarim Efendi Kevakibîzâde Sarim ‹brahim olarakkayda geçmifltir.34 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 63. Ayn› yerde birinci fleyhül‹slâml›¤›n›non yedi sene, on ay, yirmi üç gün; ikinci fieyhülislâml›¤›n›nda alt› ay on gün sürdü¤ü söylenmifl, üçüncü<strong>ve</strong> dördüncü kez fieyhülislâml›k görevine getirildi¤ine dairbilgi <strong>ve</strong>rilmemifltir. Abdülkadir Alt›nsu, Osmanl› fieyhül‹slâmlar›,Ayy›ld›z Matbaas›, Ankara 1972, s. 218-221.35 Mustafa Rag›p Esatl›, “fieyhül‹slâmzâde Ahmet MuhtarKevakîbî”, Akflam, 11 Eylül 1943, s. 5.36 Öztuna, a.g.e, s. 848-849. Ali Birinci, (Tarih U¤runda, DergahYay›nlar›, ‹stanbul 2001, s. 227) Öztuna’n›n AhmedMuhtar’›n (1878-1943) soyad›n› “Mollao¤lu” fleklindeyanl›fl <strong>ve</strong>rdi¤ine dikkat çekmekte, as›l soyad›n›n “Kevâkibî”oldu¤unu söylemektedir.37 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 325; Öztuna, a.g.e., s. 848; fieyhülislâmCemaleddin’in kardefli Mustafa Neflet Molla içinbkz. Ali Birinci, “Sait Molla’n›n Serencam›”, Müteferrika,sy. 30 (K›fl 2006), s. 147/dn.8’den naklen Adalet Bakanl›¤›,Adliye Nezareti Sicill-i Ahvâl Defteri, nr. 001, s. 40-41.38 Öztuna, a.g.e., s. 848. Said Molla’n›n hayat›n› ayr›nt›l› birflekilde ele alan Birinci, (a.g.m., s. 145-158) Öztuna’da SaidMolla’n›n kardefli olarak <strong>ve</strong>rilen Mehmed Esad Efendi’denhiç sözetmemifltir.39 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 325-326; Öztuna, a.g.e., s. 848; Birinci,a.g.m., s. 145-158. Bahsi geçen bu üç çal›flmada dazaman zaman Said Molla’yla ilgili farkl› bilgiler <strong>ve</strong>rilmektedir.40 Birinci, a.g.m., s. 146.41 C.ADL, 61/3688 (1182.M.29).42 C.EV, 309/15745 (1213.M.29).43 Güldöflüren, a.g.t., s. 129.44 DH.MKT, 1963/<strong>67</strong> (1309.Za.23); Y.MTV, 62/77 (1309.L.20);Y.PRK.BfiK, 41/57 (1312.Z.09); Y.MTV, 102/95 (1312.S.13);Y.MTV, 115/86 (1312.fi.28); Y.PRK.UM, 59/37 (1320.Ra.15); Tufan Buzp›nar, “Kevâkibî Abdurrahman b. Ahmed”,D‹A, c. XXV, (Ankara 2002), s. 339.45 DH.MKT, 701/1 (1321.S.4).46 DH.MKT, 937/4 (1323.M.04); Darende’de bulunan ancakbizim aile fleceresine koymakta tereddüd etti¤imiz KevakibiMehmed Dervifl, 1005 tarihli vak›fnamesi oldu¤u söylenenAli Kevâkibî <strong>ve</strong> di¤er kifliler için bkz. Mehmed AliCengiz, Tohma Havzas›, Beyda¤› Matbaas›, Malatya 1987,s. 160, 169-170.47 Masters, a.g.m., s. 46.48 Nevizade Ataullah Efendi, a.g.e., c. II, s. 738-739.49 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. III, s. 521; Yaman, a.g.m.,s. 340.50 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. III, s. 490-491.51 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 345.52 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 513-514.53 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 581-582.54 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 635.55 Sicil-i Osmanî, c. II, s. 353; Mehmed Esad Efendi, a.g.e., s.300. Ayn› yerde “Zeyenallahu teâla semae türbetihi bi kevâkibirahmetihi” yani “Allah teâla topra¤›n›n semas›n›rahmet y›ld›zlar›yla süslesin” anlam›nda bir dua da vard›r.56 ‹smail Kara, ‹slâmc›lar›n Siyasî Görüflleri, 2. bsk., DergahYay›nlar›, ‹stanbul 2001, c. I, s. 47.57 Yaflar Sar›kaya, Medreseler <strong>ve</strong> Modernleflme, ‹z Yay›nc›l›k,‹stanbul 1997, s. 77.58 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 251.59 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 35; Alt›nsu, a.g.e., s. 219.60 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 63.61 Mustafa Rag›p Esatl›, a.g.m., s. 5. Esatl›, Ahmet Muhtar’›nParis’te parlak bir meslek tahsilinden sonra memleketindemodern cerrahl›¤› tesis eden Prof. Cemil Topuzlu’yudamad› olarak seçmesini, garb ilmiyle yetiflerek temayüzedenlere, ne kadar büyük ehemmiyet <strong>ve</strong>rdi¤inin <strong>ve</strong> seleflerindenayr›lmas›n›n bir göstergesi olarak yorumlam›flt›r.62 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 325; Birinci, a.g.m., s. 147, 149.63 Buzp›nar, a.g.m., s. 339.64 Cengiz, a.g.e., s. 160. Cengiz, Mehmed Hanefi’nin ‹stanbulHulefa-i Âliyyede okudu¤unu söylese de bu bir yaz›m hatas›olsa gerek.65 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 62; Alt›nsu, a.g.e., s. 218. Albayrak,Cemaleddin Efendi’nin 1264’de (1848) do¤du¤unu <strong>ve</strong>1275’de (1858/1859) ruus maafl›na nail oldu¤unu söylemektedirki bu bilgiye göre Cemaleddin Efendi 10-11 yafllar›ndamaafl almaya bafllam›flt›r. Alt›nsu da onun Ruus-›Hümayun defterine 10 yafl›ndayken kaydedildi¤ini, ayda125 kurufl maafl ald›¤›n› söylemektedir.66 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 325-326; Birinci, a.g.m., s. 147. Albayrak,Said Molla’n›n do¤um tarihini 1296 (1880), tarikmaafl›na nail oluflunu ise Haziran 1307 (Haziran/Temmuz1891) olarak <strong>ve</strong>rir ki bu da tarik maafl›n› ald›¤›nda 11yafl›nda oldu¤unu gösterir. Birinci ise, do¤um tarihini110


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntafl1883, tarik maafl›n›n ba¤land›¤› tarihi 1891 <strong>ve</strong>rir <strong>ve</strong> sekizyafl›ndayken 63 kurufl maafl ba¤lad›¤›n›, bu miktar›n “alt›yüz doksan befl kurufl on paraya” kadar yükseldi¤ini söyler.Birinci, bu paray› tahsil bursu olarak görmek de“mümkündür” fleklinde bir yorum yapmaktad›r.<strong>67</strong> Col›n Imber, fieriattan Kanuna: Ebussuud <strong>ve</strong> Osmanl›’da‹slâmi Hukuk, Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›, ‹stanbul 2004, s.25.68 Mehmet ‹pflirli, “fieyhül‹slâm Minkarîzade Yahya Efendi”,Mübühat Kütüko¤lu’na Arma¤an, ‹stanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesiEdebiyat Fakültesi Yay›nlar›, ‹stanbul 2006, s. 237.69 Mîrzâ-Zâde Ahmed Neylî <strong>ve</strong> Divan›, (haz. Atabey K›l›ç), Kitabevi,‹stanbul 2004, s. 21-22, 31.70 Güldöflüren, a.g.m., s. 63.71 Faruk Bilici, “Büyük Bir fieyhül‹slâm Ailesinin Son Halkas›:Dürrizâde Abdullah Efendi”, Bekir Kütüko¤lu’na Arma-¤an, Edebiyat Fakültesi Bas›mevi, ‹stanbul 1991, s. 307-318.72 Nevizade Ataullah Efendi, a.g.e., c. II, s. 738-739.73 Vak›flar, defter nr. 735, sayfa nr. 53, s›ra nr. 25; Öztuna,a.g.e., s. 605-606, 715.74 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. III, s. 391.75 Cengiz, a.g.e., s. 1<strong>67</strong>.76 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. III, s. 300; Mehmed Süreyya,a.g.e., c. IV, s. 612-613; Öztuna, a.g.e., s. 718.77 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 325; Öztuna, a.g.e., s. 715, 848;Mehmed Süreyya’da (a.g.e., c. IV, s. 711-712) Ahmed Halid’in,Meclis-i Tedkikat <strong>ve</strong> Meclis-i ‹ntihab-› Hükkam-›fier‘ <strong>ve</strong> Meclis-i ‹dare-i Emvâl-i Eytâm reisi oldu¤u yaz›l›-d›r. “Mehmed Ataullah Efendi 1270’den 1280’e kadar(1854-1864) Gümülcine, Kayseri, ‹slimye, T›rnova <strong>ve</strong> Sivasniyabetleriyle fiam <strong>ve</strong> Mekke mevleviyetlerinde enifltesifieyh Yusuf Efendizade Ahmed Halid Efendi’nin maiyetindekâtiplik <strong>ve</strong> niyabette bulunmufltur” fleklindeki bilgi içinbkz. Albayrak, a.g.e., c. III, s. 35.78 Öztuna, a.g.e., s. 848.79 Birinci, a.g.m., s. 147.80 Kevâkibî soyad› için bkz. Mustafa Rag›p Esatl›, a.g.m., s. 5.81 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. IV, s. 613.82 Alt›nsu, a.g.e., s. 219; Kutsan, a.g.e., s. 11-13.83 Kara, a.g.e., s. 52.84 Alt›nsu, a.g.e., s. 219; Kutsan, a.g.e., s. 13.85 Mustafa Rag›p Esatl›, a.g.m., s. 5.86 Birinci, a.g.m., s. 145-146, 149. Birinci, (a.g.m., s. 149) budevrede siyasete kar›flmam›fl olmas›n› dikkate de¤er birkeyfiyet olarak görmekte <strong>ve</strong> “bu davran›fl›na binaen art›kecnebi deste¤i ihtiyac›n›n ortadan kalkm›fl oldu¤unainand›¤› söylenebilir” fleklinde bir yorum yapmaktad›r.Ayr›ca Birinci, (a.g.m., s. 152) Said Molla’n›n ‹ngiliz taraftarl›¤›ile baflkalar›n›n Frans›z <strong>ve</strong>ya Alman taraftarl›¤› aras›ndabir mahiyet fark› bulunmad›¤›n›, hemen hepsindekendine inanmayan <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nmeyen bir hâlet-i ruhiyenindikkati çekti¤ini söylemektedir.87 Birinci, a.g.m., s. 146-147.88 Buzp›nar, a.g.m., s. 339-340.89 Selim Deringil, ‹ktidar›n Sembolleri <strong>ve</strong> ‹deoloji, II. AbdülhamidDönemi (1876-1909), Yap› Kredi Yay›nlar›, ‹stanbul2007, s. 38, 54.90 BOA, Y.A.RES, 78/5. (2 Ramazan 1313/5 fiubat 1311).91 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 35; Öztuna’da (a.g.e., s. 715) birincirütbeden Mecidî <strong>ve</strong> Osmanî niflan› (4 A¤ustos 1896) <strong>ve</strong>rildi¤iyaz›l›d›r.92 ‹.TAL, 166/1316 L-068 (1316.L.25); DH.SA‹D, 68/21(1290.Z.29).93 ‹.TAL, 436/1325L-057. (1325.L.14); Albayrak, a.g.e., III: s.252.94 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 63. Murassa iftihar, Murassa imtiyaz,Murassa Osmanî, Murassa Mecidî niflanlar›yla alt›nliyakat madalyas› <strong>ve</strong>rildi¤ine dair bilgi için bkz. Alt›nsu,a.g.e., s. 221. Üçüncü rütbeden Mecidî (1880), ikinci rütbedenMecidî (1885), birinci rütbeden Mecidî (1889), murassaMecidî, üçüncü rütbeden Osmanî (1889), ikinci rütbedenOsmanî (1890), birinci rütbeden Osmanî (1891),murassa Osmanî, murassa imtiyaz ile murassa iftihar(1893) niflan› <strong>ve</strong>rildi¤ine dair bilgi için ise bkz. Öztuna,a.g.e., s. 848.95 Öztuna, a.g.e., s. 848-849. Öztuna, Ahmet Muhtar Bey’eOsmanî niflan›n›n 1900, Mecidî niflan›n›n ise 1897 y›l›nda<strong>ve</strong>rildi¤ini söylemektedir.96 Hans-Peter Laqueur, Hü<strong>ve</strong>’l-Baki: ‹stanbul’da Osmanl›Mezarl›klar› <strong>ve</strong> Mezar Tafllar›, 2. bsk, Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›,‹stanbul 1997, s. 14, 16.97 K›l›ç, a.g.e., s. 60.98 Mehmet Nermi Haskan, Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, ÜsküdarBelediyesi, ‹stanbul 2001, c. II, s. 707-709; Albayrak,a.g.e., c. III, s. 35.99 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e, c. III, s. 521; fieyhi MehmedEfendi, a.g.e., c. IV, s. 581-582; Mehmed Süreyya, a.g.e.,111


Kevâkibîzadeler:Osmanl›larda Bir Ulema AilesiZeynep Altuntaflc. IV, s. 420; Mehmed Süreyya, a.g.e., c. III, s. 198, 300,414.100 fieyhi Mehmed Efendi, a.g.e., c. IV, s. 345.101 Mehmed Süreyya, a.g.e., c. III, s. 44-45.102 Nevizade Ataullah Efendi, a.g.e., c. II, s. 738-739; MehmedSüreyya, a.g.e., c. I, s. 100.103 Albayrak, a.g.e., c. III, s. 63; Alt›nsu, a.g.e., s. 221; Kutsan,a.g.e., s. 15.104 Birinci, a.g.m., s. 147.105 Muhammed b. Hasan’›n eserlerinin önemli bir k›sm› içinbkz. Yaman, a.g.m., s. 340.106 ‹stanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi’ndeki nüshas› için bkz. Osmanl›Tabii Ve Tatbiki <strong>Bilim</strong>ler Literatürü Tarihi, (ed. Ekmeleddin‹hsano¤lu), IRCICA, ‹stanbul 2006, c. I, s. 99-100.107 Buzp›nar, a.g.m., 339.108 Buzp›nar, a.g.m., s. 339.109 Seyfeddin Özege Katalo¤u; BDK.110 Co¤rafya Literatürü, s. 427-428.111 ÖZEGE 7795; TBTK 504.112 BDK; ÖZEGE 24720; TBTK 505.113 ÖZEGE 7811; TBTK 506.114 M‹L; ÖZEGE 9771; TBTK 507.115 BDK; ÖZEGE 24966.116 TBTK 9592.117 ÖZEGE 22112; TBTK 509.118 BDK; ÖZEGE 22236.119 BDK; ÖZEGE 22236. Abdülhalik Midhat Efendi’ye ait eserisimleri Seyfeddin Özege Katalo¤u’ndan al›nm›flt›r.120 BDK; M‹L; ÖZEGE 22236; TBTK 510.121 Cengiz, a.g.e., s. 2, 160.122 Bu eser Selim Kutsan (fieyhül‹slâm Cemaleddin Efendi SiyasiHat›ralar›m, Nehir Yay›nlar›, ‹stanbul 1990, s. 131;Siyasi Hat›ralar›m II. Abdülhamid’in fieyhül‹slâm› CemaleddinEfendi, Nehir Yay›nlar›, ‹stanbul 2005, s. 144.)taraf›ndan da iki defa yay›na haz›rlanm›flt›r.123 Birinci, a.g.m., s. 148-149.124 Mehmed fieyhi Efendi, a.g.e., c. IV, s. 581-582.125 Haskan, a.g.e., c. III, s. 1379.126 Serkis, a.g.e., s. 1575; Ergül, a.g.m., s. 30.127 Vak›flar, defter nr. 608/2, sayfa nr. 97, s›ra nr. 80; Ayn› yersayfa nr. 100, s›ra nr. 81; ayn› yer sayfa nr. 102, s›ra nr. 82.128 Ziya Kaz›c›, Osmanl› Vak›f Medeniyeti, Bilge Yay›nlar›, ‹stanbul2003, s. 34.129 Kaz›c›, a.g.e., s. 84-85.130 Zilfi Madeline, “Elite Circulation in The Otoman Empire:Great Molas of the Eighteenth Century”, JESHO, XXVI/II-I, 1983, s. 350-351.131 Arzu Güldöflüren, “Bir Osmanl› Ulema Ailesi: ArabzâdeÖrne¤i”, BSV Bülten, sy. 65 (Eylül-Aral›k 2007), s. 65-66.132 Kaz›c›, a.g.e., s. 85-86.133 Vak›flar, defter nr. 608/2, sayfa nr. 97, s›ra nr. 80.134 Vak›flar, defter nr. 608/2, sayfa nr. 100, s›ra nr. 81.135 Vak›flar, defter nr. 608/2, sayfa nr. 102, s›ra nr. 82.136 Örnekler için bkz. Hans Georg Mayer, “‹çtimâî Tarih Aç›-s›ndan Osmanl› Devleti’nde Ulemâ-Meflâyih Münasebetleri”,Kubbealt› Akademi Mecmuas›, IX/4 (‹stanbul1980), s. 56-58.137 Ur›el Heyd, “III. Selim <strong>ve</strong> II. Mahmud dönemlerinde bat›l›laflma<strong>ve</strong> Osmanl› Ulemas›”, Dergah, VII/80, (‹stanbul1996), s. 19.138 ‹smail Kara, Din ‹le Modernleflme Aras›nda Ça¤dafl TürkDüflüncesinin Meseleleri, Dergâh Yay›nlar›, ‹stanbul2003, s. 338.139 Cengiz, a.g.e., s. 170-171.140 Madeline C. Zilfi, The Politics Of Piety: The Ottoman Ulemain the Postclassical Age (1600-1800), B›bl›otheca Islamica,Minneapolis 1988, s. 47. Arzu Güldöflüren, a.g.t., ‹stanbul2004.112

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!