12.07.2015 Views

KiTAP iNCELEMESi - Siyasal Bilgiler Fakültesi - Ankara Üniversitesi

KiTAP iNCELEMESi - Siyasal Bilgiler Fakültesi - Ankara Üniversitesi

KiTAP iNCELEMESi - Siyasal Bilgiler Fakültesi - Ankara Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>KiTAP</strong> <strong>iNCELEMESi</strong>Torbjorn L. KNUTSEN (2006), Uluslararası İlişkiler Teorisi Tarihi(İstanbul: Açılım Kitap, çev. Mehmet Özay, 440 s.).Türkçe' de Uluslararası İlişkiler teorisi üzerine çeviri ya da telif kitap neredeyseyok denecek kadar az. Torbjorn L. Knutsen'in Uluslararası ilişkiler TeorisiTarihi kitabının çevirisinin yayınlanması, bu boşluğu kapatmak için atılanadımlardan biri olarak önem taşıyor. Norveç'te Trondheim Üniversitesi,Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Bölümü'nde öğretim üyesi olan Knutsen'indilimize çevrilen kitabının ilk baskı yılı 1992; kitabın gözden geçirilmiş ikincibaskısı ise 1997 yılında yapılmış. Bu ikinci baskının Türkçe çevirisinin yayıntarihi ise yaklaşık on yıl sonra, Mayıs 2006.Knutsen, eserinde dönüşüme uğrayan Uluslararası İlişkiler teorisi tarihininizlerini sürmek ve kökenlerinden günümüze kadar bu teorinin serüvenini ortayakoymak iddiasıyla yola çıkıyor. Disiplinin kökenlerini 20. yüzyılın başındagören ortodoks bir Uluslararası İlişkiler yaklaşımını benimsemiş olsaydı bile,bu başlı başına oldukça zor bir görevdi. Ancak Knutsen, Uluslararasıİlişkiler' deki Kuzey Atlantik geleneğinin dışına çıkarak ve kıta Avrupasıgeleneğine daha yakın durarak, Uluslararası İlişkiler teorisinin kökenlerinimodern devletin oluşumuyla eşzamanlı olarak değerlendiriyor. Analitik birUluslararası İlişkiler geleneğinin kökenlerini, tarihsel yaklaşımların savunduğugibi Antik Yunan'a kadar götürmese de, teorinin ortaya çıktığı dönem olarak16. yüzyılı gösteren Knutsen, kitabında teoriyi bu dönemde aramakla kalmayıp,Karanlık Çağlar-Rönesans arası dönemi de mercek altına alıyor. Bu kadar genişbir tarihsel aralığı Uluslararası İlişkiler teorisinin ipuçlarını arayarak gözdengeçirmek, Knutsen'in iddiasını destelemek için üstlenmesi gereken görevi dahada zor kılıyor.Uluslararası İlişkiler disiplininin Birinci Dünya Savaşı 'nın ardından ortayaçıkmış görece yeni bir disiplin olduğu iddiasına karşın, Knutsen'in çalışmasınınomurgasını oluşturan temel argüman, modern devletin oluşumundan bu yanadevletlerarası ilişkiler üzerine kuramların ve Uluslararası İlişkiler teorisigeleneğinin var olduğudur. Yazarın bu iddiayı ne ölçüde karşılayabildiğinoktasına inceleme boyunca değinilecektir.Kitabın bir diğer önemli iddiası ise, uluslararası lıişkiler gözlemcilerinin,uluslararası siyasetin doğası ve mantığına ilişkin algılarının tespit edilmesi vegözlemcilerin içinde bulundukları dönemin siyasal-entelektüel iklimieriyle


318 e <strong>Ankara</strong> Üniversitesi SBF Dergisi e 61-3birlikte değerlendirilmesidir. Yazar, bu amaçla, ele aldığı her dönemdekibaşlıca gelişmeleri, dönemde hakim olan düşünceyi, dönemin genel havasınınele alınan düşünürleri nasıl etkilediğini ve düşünürlerin siyasal kuramlarınıincelemiştir. 20. yüzyıl için, Uluslararası İlişkiler kuramlarını siyasal kuramiçinde tespit edip ayırmak diğer dönemlere oranla görece daha mümkündür,çünkü bu yüzyıl Uluslararası İlişkiler'in kendini bir disiplin olarak ilan ettiğidönemdir. Yazarın bundan önceki dönemler için yaptığı, aslında, siyasalteorinin tarihini tarihselolaylarla birlikte ortaya koymaktır. Uluslararasıİlişkiler teorisini siyasal teorinin bir parçası olarak ele alırsak bu nokta sorunludeğildir. Ancak, yazarın Giriş'te kendine koyduğu hedef, siyasal teori içindeUluslararası İlişkiler teorisi geleneğini ortaya çıkarmaktır. Bu nokta, kitabıdeğersiz kılmamakla birlikte sadece ortaya konan hedefi n ne ölçüdegerçekleştirildiğini anlamaya yönelik bir tespittir.Bu bağlamda, yazarın genel eğilimi teorileri anlatırken aslında bir taraftan dauluslararası ilişkiler tarihini anlatmaktır. Uluslararası İlişkiler teorileriniuluslararası ilişkilerden mutlak biçimde ayırarak saf bir teoriyi anlatmanınzaten pek gerçekçi olmadığını belirtmek gerekir. Yazarın burada içine düştüğütuzak, uluslararası ilişkiler hakkında tabii ki belli başlı düşüncelerin olduğu,fakat sosyal bilimler anlamında uluslararası ilişkiler üzerine bir teorinin henüzoluşmadığı dönemlerde de, siyasal kuram içinden devletlerarası ilişkilereilişkin birkaç noktayı cımbızla çekip bunu bir teorik gelenek olarak sunmasıdır.Kaldı ki, Ortaçağ' ı ele alan bölümde uluslararası ilişkilerin kendisinedeğinmesine rağmen, bu alan için bu dönemde üretilmiş bilgiyi siyasal kuramiçinde bile bulup ortaya çıkaramamıştır.Geniş bir tanımla, uluslararası ilişkiler dünya siyasal yapılanmasındaki farklıbirimler arasındaki ilişkiler şeklinde algılanırsa, Modern çağ böyle birincelerneyi başlatmak için çok geç bir tarihtir. Knutsen'in yaptığı gibi,devletlerarası ilişkilerin kuramının ancak modern devletle ve moderndevletlerarası sistemle ortaya çıktığını söylemekse, yazarın uluslararası ilişkilertanımı yaparken ufkunun, ortodoks teoriden daha geniş olmakla birlikte,kapitalizmle sınırlı olduğunu göstermektedir. Bu rota, ayrıca Knutsen'in kitabınsonunda belirttiği gibi uluslararası ilişkiler bilgisinin Foucault'cu birarkeolojisini yapma iddiasından öteye (s. 364), yazarın ortodoks Uluslararasıİlişkiler teorilerinde olduğu gibi alanı sadece ulus-devletler arasındaki ilişkiyeindirgeme eğilimini simgelemektedir.Kitabın geneli değerlendirildiğinde, Uluslararası İlişkiler'i 20. yüzyıl disipliniolarak ele alan ortodoks yaklaşıma karşı çıkarken ve teorinin göz ardı edilenkadim bir geleneğe sahip olduğunu kanıtlamaya çalışırken, bu geleneğinizlerini sadece Batı düşüncesinde araması Knutsen' in anlatısının başka birsınırlılığını göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında, yazar, bir yandan


319süregiden kalıpların dışına çıkmaya çalışırken, diğer yandan sadece Batımerkezci bir yol izleyerek devletlerarası ilişkiler hakkındaki kuramları başkabir kalıbın içine sokmuştur.Knutsen'in Uluslararası İlişkiler teorilerine dair perspektifi ve iddiası, kitabınkurgulanış yönteminde kendini gösteriyor. Kitap, üç temel kısımda toplanan onbölüm şeklinde kurgulannuştır. Yazar, Uluslararası İlişkiler teorisinin oluştuğutarih olarak belirlediği 16. yüzyıla gelmeden önce, "Başlangıçlar" kısnunda, budönemin teorik verimsizliği uyarısını yaparak Ortaçağ'da siyaset teorisininortaya çıkmasını önceleyen gelişmeleri ve düşünceleri ele alnuştır. Bukısımdaki ilk bölüm olan "Tanrılar, Günahkarlar ve Uluslararası İlişkilerTeorisinin Kökenleri"nde Uzak Batı'nın çöküşünü ve yükselişini, Bizans, İslamve Uzak Batı'dan oluşan üç Ortaçağ medeniyetini, Batı politikasınınteorileştirilmesinin kaynakları olarak din, yasa ve dış politikayı, Haçlı seferlerive devletlerarası ilişkileri, Ortaçağ biliminde yaşanan evrimi ve Batı'nınkendine özgü şartlarını ele alnuştır. "Modem çağın Kökenleri: Rönesans'taDevletlerarası Siyaset" isimli bölümdeyse, bu dönemde izlenen siyasete vehakim olan algılama biçimine, Ortaçağ düşüncesine ve Modem düşüncelerinortaya çıkışına yer vermiştir. Knutsen bu bölümde ayrıca Machiavelli veGuicciardini' ye özelolarak değinmiştir. Uluslararası İlişkiler teorisinde sıkçaanılan bir isim olan Machiavelli'nin yanında, pek yankı bulmayanGuicciardini' nin hayatını ve eserlerini ele alması teorik kökene katkı yapmasıaçısından orijinaldir. Knutsen, Guicciardini'yi "gücün vakanüvisi" olaraktanımlamakta, İtalyan şehir devletleri arasında kuvvetler dengesi mekanizmasıüzerinde tespitleri olduğunu aktarmaktadır. Knutsen 'in yorumuna göre,Guicciardini bu tespitleri büyük ölçüde Thucydides'ten alnuştır (s. 72).Knutsen'in bu bölümdeki önemli iddialarından biri de, Uluslararası İlişkilerkuramsallaştırmasının Batı Avrupa'da çoğulcu devlet sisteminden doğduğu, budüşüncenin Yakın ve Ortadoğu imparatorlukları içinden çıkamayacakolduğudur (s. 54)."Modem çağ" başlıklı ikinci kısım ise, 16. yüzyıldan 19. yüzyılın sonunakadar olan dönemi ele almaktadır. Yazar, "Silahlar, Gemiler ve Matbaalar: 16.Yüzyıl ve Modem Dünyanın Doğuşu" isimli üçüncü bölümde, Uluslararasıİlişkiler teorisinin 16. yüzyılda, modem devlet sistemi ve modem dünyaekonomisiyle birlikte ortaya çıktığını belirtmektedir (s.83). Dönem aynızamanda genelolarak seküler teorilerin oluşumuna sahne olmuştur (s. 113). Bubölümde, -diğer bölümlerde olduğu gibi- dönemin gelişmelerine yer verilirken,ateşli silahlar, pusula ve matbaa gibi yeniliklerin yol açtığı toplumsal,ekonomik ve siyasal değişimin ve bunların sonucunda modem devletinoluşmaya başlamasının üzerinde durulmaktadır. Dönemin düşünürlerindenlustus Lipsius, Thomas Campanella, Giovanni Botero'nun siyasal düşünceleri


320. <strong>Ankara</strong> Üniversitesi SBF Dergisi. 61.3anlatılıp, içlerinden uluslararası analize yakın olanları ön plana çıkartılmıştır.Bu isimlerin yanında, bu dönemde ön plana çıkan İberya geleneğindenBartolomeo Las Casas, Francisco de Vitoria, Domingo Soto ve İtalyageleneğinden Alberico Gentili gibi düşünürlerin uluslararası hukukun dakurumsallaşmasına etki eden görüşleri aktarılmıştır. Bu bölümde ayrıcaUluslararası İlişkiler teorilerinin temel ilgi alanlarından olması gereken"egemenlik" kavramının Bodin tarafından ortaya konuluşu ve kavramın budönemdeki anlamı üzerinde de durulmaktadır (s. 102-110)."Mutlakiyetçi Politika: 17. Yüzyıl ve Devletlerarası Sistemin Gelişmesi"olarak adlandınlmış olan dördüncü bölüm, asılolarak modern uluslararasısiyasetin temel öğelerinin bu dönemde oluşumunu ele almaktadır. Bu bölümdeUluslararası İlişkiler' de sıkça yapılan olgu ve isim atıfları da dikkat çekiyor.Bölünmüş bir Avrupa'da teritoryal devletler, Otuz Yıl Savaşları, WestphaliaBarışı, mutlakiyetçilik ve merkantilizm bu bölümün genel temaları arasında yeralmaktadır. Yazar, bu dönemle ilişkili olarak, Emeric Cruce, Spinoza, HugoGrotius ve Thomas Hobbes'un görüşlerine yer vermektedir. "AydınlanmaSiyaseti: 18. Yüzyıl ve Halk Egemenliğinin Ortaya Çıkışı" başlıklı beşincibölümde büyük savaş dalgalarının Avrupa tarihine etkileri ve halk egemenliğiüzerinde durulmuştur. Knutsen, bu bölümde devletlerarası ilişkiler hakkındakuramları gün ışığına çıkarmak amacıyla İngiliz teorisyenlerden David Humeve William Godwin, Fransız Aydınlanma düşünürleri ve Alman geleneğindenKant'ı ele almıştır. Eleştirel teori tarafından çokça karşı çıkılan Aydınlanmacıbir Uluslararası İlişkiler teorisinin genel ilkelerini ortaya koymuştur.19. yüzyılın ve toplumsal düşüncede devrimin ele alındığı altıncı bölümde,yazar, Liberal, Radikal ve Muhafazakar düşüncenin önemli temsilcilerininsiyasal kuramlarına ve bu dönemdeki gelişmelere yer vermektedir. Knutsen, bugeniş düşünce yelpazesi içinde Adam Smith'ten Jeremy Bentham'a, Saint-Simon'dan Karl Marx'a, Edmund Burke'dan von Clausewitz'e kadar birçokönemli düşünürün siyasal teorisini, döneme damga vuran eserleriyle birlikteincelemektedir.Çağdaş Dönem'i ele alan üçüncü kısım ise, "İntermezw: ÇağdaşlaşmayaDoğru" bölümüyle açılmaktadır. Milliyetçilik, sanayileşme, emperyalizm,Darwinci devrim ve modernlik üzerinde durulan bu geçiş bölümünde, 20.yüzyılı hazırlayan siyasal gelişmelere ve kuramlara değinilmektedir.Ortodoks Uluslararası İlişkiler teorisinin, bu alanı, akademik bir disiplin olarakkurguladığı dönemi irdeleyen sekiz, dokuz ve onuncu bölümlerde ise, kitabınbaşlangıçtaki iddiasına karşın Ortodoks teoriyle benzer bir anlatıbenimsenmiştir. "İki Savaş Arası Dönemde Siyaset: Yirmi Yıl Süren Kriz"isimli sekizinci bölümde, Rusya'nın Birinci Dünya Savaşı'ndan çekilmesiyle


321ABD' nin savaşa müdahilolması arasındaki kavramsal ilişki ele alınmaktadır(s.273-282). Knutsen'in iddiası, göz ardı edilen bu ilişkinin 20. yüzyıluluslararası siyasetinde önemli etkileri olduğu yönündedir. Bu ilişkiyi ortayakoymaya çalışırken Knutsen'in yaptığı şey, teorik bir geleneği ortayakoymaktan çok, dönemin siyasi tarihini anlatmaktır. Bu bölümde yer alan birdiğer önemli konu ise, Uluslararası İlişkiler disiplininin başlangıç ilkeleridir.Yazar, yeni bir akademik disiplin olarak galip devletler tarafından oluşturulanUluslararası İlişkiler'in ortaya çıkışını Birinci Dünya Savaşı'nın sonuçlarıarasında saymaktadır (s. 272). Yazar ayrıca net bir biçimde "Uluslararasıİlişkiler, bir disiplin olarak Birinci Dünya Savaşı'nın ardından ortaya çıktı."demektedir (s. 282). İlginç olan, yazarın kitabı üstüne kurduğu temel iddiasınıdestekleyecek kavramsal ayrılığı aynı netlikte ortaya koymamış olmasıdır.Dolayısıyla yazar, Uluslararası İlişkiler teorisinin eleştirdiği önermesiyle aynınoktada buluşmuştur. Bu alandaki teorinin 16. yüzyılda kurulmaya başlandığınıkanıtlamaya çalışan Knutsen, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından teorinin yenibir döneme girdiği ve olgunlaştığı varsayımıyla bu iddiasını destekleyebilirdi.Ancak, burada yoruma görece daha kapalı olan nokta, ilk Uluslararası İlişkilereğitiminin bu dönemde başlaması, ilk bölümlerin bu dönemde kurulmasıyladisiplinlere bölünmüş bir akademik çalışma alanı içinde Uluslararası İlişkiler'inkendisini 20. yüzyılın başında kurmuş olduğudur. Nasıl ki tarihyazımınınprofesyonelleşmesinin 19. yüzyılda başlaması tarihin de bu dönemdebaşladığını göstermemektedir ve bu dönemde profesyonelleşen tarihyazımıtarihin tüm dönemlerini çalışma konusu olarak seçebilir; aynı şekildeUluslararası İlişkiler'in profesyonelleşmesi de 20. yüzyılda başlamıştır veçalışma alanını tarihte istediği kadar erken bir döneme götürebilir. Bupencereden bakıldığında ortodoks teoriyle Knutsen'in yaptığı ortak şey, onaltıncı yüzyıla ve ulus devletlerin ortaya çıkışına geri dönmektir. Knutsen'infarklı iddiası bu dönemde teoriyi bulmaktır, ancak burada bulduğu teori siyasalteorininkendisidir. Knutsen Uluslararası İlişkiler teorisini tüm dönemlerboyunca siyasal teori içine yerleştirseydi bu nokta sorunlu olmayacaktı; fakatKnutsen Birinci Dünya Savaşı 'nın hemen adından Uluslararası İlişkilerteorisinin kurulduğunu söylemektedir.Yine sekizinci bölümde, Knutsen'in Uluslararası İlişkiler disiplinine getirdiğitemel eleştiriler, aslında Eleştirel Kuram'ın çıkışına kadar geçerliliğini mutlakbiçimde korumuştur. Bu eleştirilerin başında öğrencilerin gerçeklikten kopukbir eğitim aldığı, disiplinin bir "Atlantik Fenomeni" olduğu ve Kuzey Atlantikkültürüyle, İngilizceyle ve liberalizmle sınırlı olduğu, toplumbilimsel birmetodolojiden yoksun olduğu gelmektedir (s. 283-286). Yazar, disiplininkuruluş yıllarında reelpolitiğin, komünizmin ve faşizmin önermelerinindisiplini n konusu dahi olamadığını, liberalizmin alana hakim olduğunu


322 e <strong>Ankara</strong> Üniversitesi SBF Dergisi e 61.3belirtmektedir (s. 287). Ancak Knutsen, kendisi bu konulara Uluslararasıİlişkiler teorisinin bir parçası olarak yer vermiştir.Soğuk Savaş dönemini inceleyen dokuzuncu bölümde, Knutsen, Uluslararasıİlişkiler'in bu dönemde olgunlaşan bir disiplin olduğunu ve İdealizm'in yerineRealizm'in hakim olduğunu belirtmektedir. Bu bölümde bir taraftan SoğukSavaş'ın tarihi ele alınmış, diğer bir taraftan da Realizm, LiberalKurumsalcılık, Sistem kuramları, Uluslararası Ekonomi Politik yaklaşımları bubağlamda genel hatlarıyla ortaya konmuştur. Yazar, Uluslararası İlişkiler'dekiüç temel paradigmanın üç farklı ideolojiyle örtüşen Realist, Rasyonalist veDevrimci paradigmalar olduğunu öne sürmektedir (s. 336). Ancak, bu basitüçlemenin, Uluslararası İlişkiler teorisinde 1960'lardan sonra ortaya çıkançeşitlenmeyi karşılamakta zayıf kaldığını yazar da kabul etmektedir (s 342)."Modernite Sona mı Eriyor?" isimli son bölümde, yazar Soğuk Savaş'ınbitiminden 1990'ların ortasına kadar olan süreçteki siyasal ve ekonomikdönüşümleri ele alarak devletlerarası ilişkilerin yeni rotasını tespit etmeyeçalışıyor. Bu dönemle birlikte, Uluslararası İlişkiler'deki üç paradigmanın dadönüşüme uğradığını ve postmodern kaygılarla birlikte alanın nasıl çalışılmasıgerektiğinin sorgulanmaya başlamasıyla giderek belirsizleştiğini söylemektedir.Knutsen, üç temel paradigmanın Neoliberalizm, Neorealizm ve Post-Revüsyonalizm'e dönüştüğünü ve1990'larla birlikte bunların da karışık vemuğlak bir halaldığını belirtmektedir. Bununla birlikte, yeni sorunların yenikonulara yol açtığını ve disiplinin ufkunun da bir anlamda post-yapısalcıkuramlarla genişlediğini belirten yazar, teori inşa edici yeni araçlar bulunanadek, özellikle Ortaçağ' a. ait eski vizyonların ve fikirlerin anlamlarınındeğiştirilerek kullanılmasını önermektedir (s. 379).Genel hatlarıyla bakıldığında bu kitap, her ne kadar teori konusundaki iddiasınıtam olarak karşılayamamış olsa da, derli toplu bir uluslararası ilişkiler vesiyasal kuram tarihi sunmaktadır. Knutsen'in diğer eserlerinde olduğu gibi,Uluslararası İlişkiler'i tarihsel bir perspektife oturtma çabası bu çalışmada daağırlıklı olarak kendini göstermektedir. Ayrıca, sadece bir kuram tarihi kitabıolmaktan öteye, her kuramın oluştuğu dönemin gelişmelerini ve başlıcaolaylarını aktarması, teorinin gerçek dünyayla ilişkilerini yansıtmasıbakımından ilgi çekici ve öğreticidir.Son olarak, Knutsen kitabı anadilinde değil de İngilizce yazmış olmasınarağmen, akıcı bir dil kullanmıştır. Ancak, Türkçe çevirideki bazı hatalar anlamkarışıklıklarına yol açmaktadır. Örneğin kitabın İngilizce orijinalinde birakademik disiplin olarak Uluslararası İlişkiler' den bahsedilirken büyük harfkullanılmasına ve ilişkilerin kendisi anlatılırken küçük harf kullanılmasınaçeviride özen gösterilmemiştir. Yazarın bilinçli olarak "international society"


323kullandığı yerlerde, çeviride bazen "uluslararası toplum", bazen de"uluslararası topluluk" terimlerinin kullanılması; "çevreleme" olarak Türkçe' dekarşılık bulan "containment" teriminin "geliştirmeme siyaseti" olarakaktarılması, benzer anlam karışıklıklarına yol açan özensizlikleregösterilebilecek örneklerdir.Arş. Gör. Nazan Bedirhanoğlu, <strong>Ankara</strong> Üniversitesi <strong>Siyasal</strong> <strong>Bilgiler</strong>Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!