12.07.2015 Views

Download (5Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

Download (5Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

Download (5Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

iT.C.SÜLEYMAN DEMĐREL ÜNĐVERSĐTESĐSOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜÇALIŞMA EKONOMĐSĐ VE ENDÜSTRĐ ĐLĐŞKĐLERĐANABĐLĐM DALITÜRKĐYE’DE 1980 SONRASINDA ĐHRACATA DAYALIBÜYÜME MODELĐNE GEÇĐLMESĐNĐN ĐŞSĐZLĐĞEETKĐLERĐNĐN KÜRESELLEŞME BAĞLAMINDAĐNCELENMESĐMehmet YĐYĐTYÜKSEK LĐSANS TEZĐDanışman: Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTÜRKISPARTA – 2011


iÖNSÖZYaşadığımız çağı, gerek kültürel, gerek siyasi, gerekse ekonomik açıdanşekillendiren olgunun “küreselleşme” olduğu çok açıktır. Gündelik hayatımızdadahi, örneğin; ilişkide olduğumuz insanlarla iletişimimizde, yaptığımız alışverişteveya Amerika Birleşik Devletleri’nde patlak verip tüm dünya ekonomilerini etkisialtına alan son krizde gözlemleyebildiğimiz üzere, mesafeler, zamanlar kısalmışdurumdadır. Bunun yanında dünyanın herhangi bir yerinde olup bitenden dahaçabuk etkilenir ve dünyayı daha çabuk etkiler hale gelmiş bulunmaktayız.Ülkemiz de sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik açıdan elbette bu süreçtenetkilenmekte ve bu sürece bir yandan da uyum sağlamaktadır.Bu çalışma üçü teorik biri uygulama olan dört bölümden oluşmaktadır.Türkiye ekonomisinin küreselleşme sürecinden nasıl etkilendiği ve ona ne dereceuyum sağladığı ilk üç bölümde teorik olarak tarihsel süreç içerisinde ele alınacakve son bölümde küreselleşme olgusunun işsizlik oranlarımıza ne kadar ve neyönde yansıdığı ekonometrik uygulama ile ortaya konulmaya çalışılacaktır.Çalışmam süresince benden maddi manevi yardımlarını esirgemeyen, tümarkadaşlarıma, Şırnak’ta bulunmam nedeniyle Isparta’da görülmesi gereken tümişlerim ile vaktini ayırıp ilgilenen Arş. Gör. Şerife DURMAZ’a, konuyla hiç birilgisi olmamasına rağmen özellikle tezimin uygulama bölümü içinazımsanmayacak zaman ayıran kuzenim Đnş. Müh. Cihan ONARICI’ya, her türlübilgi ve tecrübesini benimle paylaşan çok değerli danışman hocam Yrd. Doç. Dr.Mustafa ÖZTÜRK’e ve bu yaşıma kadar her türlü fedakarlığı göstererek herzaman arkamda olan aileme en içten teşekkürlerimi sunarım...24.12.2010Mehmet YĐYĐT


iiÖZETTÜRKĐYE’DE 1980 SONRASINDA ĐHRACATA DAYALI BÜYÜMEMODELĐNE GEÇĐLMESĐNĐN ĐŞSĐZLĐĞE ETKĐLERĐNĐNKÜRESELLEŞME BAĞLAMINDA ĐNCELENMESĐMehmet YĐYĐTSüleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ĐlişkileriBölümü Yüksek Lisans Tezi, Ocak 2011, 86 sayfaDanışman: Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTÜRKKüreselleşme olgusu yaş, cinsiyet, statü ayrımı olmaksızın hepimizinhayatına doğrudan ve/veya dolaylı olarak etki etmektedir. Bizlerin tekilhayatlarımızı etkilediği kadar ülke yönetimlerini de etkilemekte, dolayısı ile ülkeyönetimlerinin, tüm ülke vatandaşlarının hayatını etkileyecek olan siyasi veekonomik kararlarının şekillenmesinde de etkili bir rol oynamaktadır.Literatüre bakıldığında küreselleşmeyle ilgili bugüne kadar sadece Türkçeyazılmış binlerce akademik yayın olduğu söylenebilir. Tüm dünyada ise özellikle1980’li yıllardan itibaren en fazla rağbet gören konulardan biridir. Yeni birkavram olması, henüz net bir tanımı olmaması ve tüm dünyayı öyle ya da böyleetkiliyor olması, üzerine yapılan araştırmaları arttırmaktadır.Bu tezin amacı 1980 yılına kadar korumacı ekonomik politikalaruygulamış olan Türkiye’de bu yıldan sonra küreselleşme olgusuyla uyumlu olarakliberalizasyon sürecine girilmesinin işsizliğe etkilerinin belirlenmesidir.Anahtar Kelimeler: 1980 Dönüşümü, Küreselleşme, Büyüme, Đşsizlik.


iiiABSTRACTANALYSIS OF THE EFFECTS OF TRANSITION TO EXPORT–LEDGROWTH MODEL ON UNEMPLOYMENT IN POST 1980 TURKEY INCONTEXT OF GLOBALISATIONMehmet YĐYĐTSüleyman <strong>Demirel</strong> Univercity, Department of Labor Economics andIndustrial Relations, Master Thesis, January 2011, 86 pagesSupervising: Assistant Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRKConcept of globalisation effects lives of all of us directly and/or inderctlywithout considering age, sex and statute. As effecting our single lives, it alsoeffects public administrations, hence it plays an effective role in shaping ofgovernment political and economical desicions that will effect all lives of citizensof the whole country.We can say that there are thousands of academical publications aboutglobalisation written in Turkish up to now according to the literature. It’s one ofthe most demanded subjects in all over the world, especially after 1980’s. Thenumber of researches on globalisation is increasing because it’s a new concept, ithas no clear definitions and it effects all the world in any case.The purpose of this thesis is to determine the effects of entering theliberalisation process consistant to globalisation after 1980 in Turkey whereprotective policies were appied until 1980.Key Words: 1980 Transformation, Globalisation, Growing, Unemployment


ivĐÇĐNDEKĐLERSayfaÖNSÖZ ...................................................................................................................... iÖZET ..................................................................................................................... iiABSTRACT ...............................................................................................................iiiĐÇĐNDEKĐLER .......................................................................................................... ivKISALTMALAR DĐZĐNĐ ........................................................................................ viiŞEKĐLLER DĐZĐNĐ .................................................................................................. ixTABLOLAR DĐZĐNĐ ................................................................................................. xGĐRĐŞ ..................................................................................................................... 1I. ÇALIŞMANIN AMAÇ, KAPSAM VE KISITLARI .......................................... 2II. ÇALIŞMANIN ÖNEMĐ ..................................................................................... 2III. ÇALIŞMANIN ĐÇERĐĞĐ................................................................................... 2BĐRĐNCĐ BÖLÜMBÜYÜME VE ĐŞSĐZLĐK1.1. BÜYÜME ............................................................................................................. 41.1.1. Büyüme Teorileri ........................................................................................... 41.1.1.1. Klasik Büyüme Teorisi .......................................................................... 41.1.1.2. Rostow’un Büyüme Aşamaları Teorisi .................................................. 51.1.1.3. Harrod – Domar Modeli ......................................................................... 51.1.1.4. Schumpeter: Yenilikler ve Büyüme ....................................................... 61.1.1.5. Solow Modeli ......................................................................................... 61.1.1.6. Đçsel Büyüme Teorileri........................................................................... 71.1.1.7. Đhracata Dayalı Büyüme Modeli ............................................................ 71.2. ĐSTĐHDAM VE ĐŞSĐZLĐK ĐLE ĐLGĐLĐ TANIM VE KAVRAMLAR .......... 81.2.1. Đstihdam ve Đstihdam ile Đlgili Kavramlar ...................................................... 81.2.1.1. Đstihdamın Tanımı .................................................................................. 81.2.1.2. Kurumsal Nüfus ..................................................................................... 81.2.1.3. Tam Đstihdam ......................................................................................... 91.2.1.4. Eksik Đstihdam ....................................................................................... 9


v1.2.1.5. Aşırı Đstihdam ......................................................................................... 91.2.2. Đşsizlik ve Đşsizlik Đle Đlgili Kavramlar ........................................................ 101.2.2.1.Đşsizliğin Tanımı ................................................................................... 101.2.2.2. Đşgücü ................................................................................................... 101.2.2.3. Đstihdam Oranı ..................................................................................... 111.2.2.4. Đşsizlik Oranı ........................................................................................ 111.2.3. Đşsizlik Türleri .............................................................................................. 111.2.3.1. Friksiyonel Đşsizlik ............................................................................... 111.2.3.2. Yapısal Đşsizlik ..................................................................................... 121.2.3.3. Doğal Đşsizlik ...................................................................................... 121.2.3.4. Đradi Đşsizlik ......................................................................................... 121.2.3.5. Konjonktürel Đşsizlik ............................................................................ 121.2.3.6. Mevsimlik Đşsizlik ................................................................................ 131.2.3.7. Gizli Đşsizlik ......................................................................................... 131.3. BÜYÜME-ĐŞSĐZLĐK ĐLĐŞKĐSĐ ....................................................................... 14ĐKĐNCĐ BÖLÜM1923'TEN 1980 YILINA KADAR TÜRKĐYE EKONOMĐSĐ2.1. 1923 – 1960 DÖNEMĐ ....................................................................................... 172.2. 1960-1980 DÖNEMĐ (PLANLI DÖNEM) ....................................................... 232.2.1. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ............................................................... 242.2.2. Đkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ................................................................. 252.2.3. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977)......................................... 262.2.4. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983)..................................... 27ÜÇÜNCÜ BÖLÜMKÜRESELLEŞME VE 1980 SONRASI TÜRKĐYE EKONOMĐSĐ3.1. KÜRESELLEŞME ............................................................................................ 323.1.1. Küreselleşme Olgusu Üzerine Tartışmalar .................................................. 323.1.2. Küreselleşme Kavramına Yönelik Yaklaşımlar .......................................... 343.1.3. Küreselleşmenin Ölçülmesi ......................................................................... 343.1.4. Küreselleşme Olgusunun Tarihsel Olarak Đncelenmesi ............................... 36


vi3.1.5. Küreselleşme Olgusunun Ekonomik Unsurları ........................................... 383.1.5.1. Kamunun Sektörünün Küçültülmesi .................................................... 383.1.5.2. Özelleştirme Uygulamaları .................................................................. 403.1.5.3. Finansal Liberalizasyon ....................................................................... 413.1.5.4. Kambiyo Rejiminin Serbestleştirilmesi ............................................... 413.1.5.5. Ülke Ekonomisini Yabancı Sermaye Đçin Cazip Hale GetirmeyeYönelik Düzenlemeler ........................................................................ 423.1.5.6. Dış Ticaretin Serbestleştirilmesi .......................................................... 443.1.5.6.1. Đhracata Yönelik Düzenlemeler .................................................... 453.1.5.6.2. Đthalata Yönelik Düzenlemeler..................................................... 463.2. 1980 SONRASI TÜRKĐYE EKONOMĐSĐNĐN SEYRĐ ................................. 473.2.1. 1980-1988 Dönemi ...................................................................................... 493.2.2. 1989-2000 Dönemi ...................................................................................... 513.2.3. 2001’den Günümüze .................................................................................... 533.2.4. 1980 Yılından Günümüze Đşsizliğin Seyri ................................................... 54DÖRDÜNCÜ BÖLÜM1980 SONRASI GSYH BÜYÜME ORANLARININ VEKÜRESELLEŞMENĐN ĐŞSĐZLĐK ORANLARINA ETKĐSĐNĐN ZAMANSERĐLERĐ ĐLE ANALĐZ EDĐLMESĐ (1980-2009)4.1. VERĐLERĐN ANALĐZĐ .................................................................................... 624.1.1. Görsel Analiz ............................................................................................... 624.1.2. Birim Kök Testi ........................................................................................... 644.1.3. Eş Bütünleşme Testi (Engle-Granger Đki Aşamalı Eş Bütünleşme Testi) .. 674.1.4. VAR Modeli Đçin Uygun Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi veYapısal Kırılma Analizi ............................................................................. 684.1.5. Granger Nedensellik Testi ........................................................................... 704.1.6. Var Modeli ................................................................................................... 73SONUÇ ................................................................................................................... 77KAYNAKÇA ............................................................................................................ 79ÖZGEÇMĐŞ .............................................................................................................. 86


viiKISALTMALAR DĐZĐNĐABABDa.g.e.ANAPBkzÇevDPTDODYSDYYGEGPGSMHGSYHIMFIZAĐOKĐTKKBGMM.S.OEECOECD: Avrupa Birliği: Amerika Birleşik Devletleri: Adı Geçen Eser: Anavatan Partisi: Bakınız: Çeviri: Devlet Planlama Teşkilatı: Dışa Açıklık Oranı: Doğrudan Yabancı Sermaye: Doğrudan Yabancı Yatırım: Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı: Gayri Safi Milli Hasıla: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla: International Monetary Fund: Institute for the Study of Labor: Đşsizlik Oranı: Kamu Đktisadi Teşebbüsü: Kamu Kesimi Borçlanma Gereği: Đthalat: Milattan sonra: Organisation for Economic Co-operation andDevelopment: Organisation for Economic Co-operation andDevelopment


viiiPPSSsTCMBTKFTÜĐKUDYvb.X: Phillips-Perron: Sayfa: Sayfa Sayısı: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası: Toplu Konut Fonu: Türkiye Đstatistik Kurumu: Uluslararası Doğrudan Yatırımlar: Ve Benzeri: Đhracat


ixŞEKĐLLER DĐZĐNĐSayfaŞekil 2.1: 1960-1980 Yılları Arasında Tarım ve Sanayi Sektörlerinin GSMHĐçerisindeki Payları .................................................................................... 29Şekil 2.2: 1960-1980 Yılları Arasında Đhracatın ve Đthalatın GSMH ĐçerisindekiPayları ........................................................................................................ 30Şekil 2.3: 1960-1980 Yılları Arasında Dış Ticaret Hacmi ve Dış Ticaret Dengesi(Milyon $) .................................................................................................. 31Şekil 3.1: 1989-2009 Yılları Arasında Toplam Đç Borç Stoku (Milyon TL) ............. 58Şekil 3.2: 1989-2009 Yılları Arasında Net Dış Borç Stoku (Milyon $) .................... 59Şekil 3.3: 1980-2009 Yılları Arasındaki GSMH Büyüme ve Đşsizlik Oranları ......... 59Şekil 3.4: 1980-2009 Yılları Arasındaki Reel GSYH (Milyon TL) .......................... 60Şekil 3.5: 1983-2009 Yılları Arasındaki Enflasyon Oranları .................................... 61Şekil 4.1: GSYH Değişkeninin Zamana Bağlı X-Y Grafiği ...................................... 63Şekil 4.2: DAO Değişkenin Zamana Bağlı X-Y Grafiği ........................................... 63Şekil 4.3: ĐO Değişkenin Zamana Bağlı X-Y Grafiği ................................................ 64Şekil 4.4: Değişkenlere Đlişkin CUSUM ve CUSUM Q Grafikleri ........................... 69Şekil 4.5: Etki Tepki Analizi ..................................................................................... 75


xTABLOLAR DĐZĐNĐSayfaTablo 1.1: 1980 – 2009 Yılları Arasındaki Büyüme ve Đşsizlik Oranları ................. 15Tablo 2.1: 1923-1959 Yılları Temel Makro Ekonomik Verileri ............................... 22Tablo 3.1: 2007 Küreselleşme Endeksi Đlk 10 ve Türkiye ....................................... 35Tablo 3.2: KOF Küreselleşme Endeksi Listesi (2010).............................................. 36Tablo 3.3: Yıllar Đtibariyle Türkiye’de Özelleştirme................................................. 40Tablo 3.4: Uluslararası Doğrudan Uatırımlar (1995-2009) (milyon dolar) .............. 44Tablo 3.5: 1980-2009 Yılları Temel Makroekonomik Verileri ................................. 57Tablo 4.1: PP Birim Kök Testi Sonuçları .................................................................. 67Tablo 4.2: Hata Terimine Đlişkin Phillips-Perron (PP) Testi Sonuçları.....................67Tablo 4.3: Var Modeli Đçin Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi ............................ 68Tablo 4.4: Birinci Dönem Gecikmeli Granger Nedensellik Testi ............................ 71Tablo 4.5: Đkinci Dönem Gecikmeli Granger Nedensellik Testi .............................. 72Tablo 4.6: Üçüncü Dönem Gecikmeli Granger Nedensellik Testi ........................... 72Tablo 4.7: Dördüncü Dönem Gecikmeli Granger Nedensellik Testi ....................... 73Tablo 4.8: Varyans Ayrıştırması Sonuçları ............................................................... 74


1GĐRĐŞKüreselleşme olgusu Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte, Amerika BirleşikDevletleri’nin liderliğinde, tek kutuplu hale gelen dünyamızda yeni sistem olarakanılmaktadır. Küreselleşme bazılarına göre kaçınılmaz bir süreç ve bugünündünyasını şekillendiren yegane sistem olarak tanımlanmaktadır. Bazılarına göreise zannedildiği kadar etkin bir sistem olmaktan uzaktır.Küreselleşme daha çok ekonomik yönü ön planda olan bir olgudur. Ülkeekonomilerinin müdahalecilikten uzak olduğu, daha serbest olduğu vebirbirleriyle karşılıklı bağımlılıklarının arttığı bir süreçtir. Bu süreçte yeni fırsatlarortaya çıkmakla beraber özellikle ekonomik krizlerin dünya üzerinde daha hızlıyayılması ve bütün dünya ülkelerini etkilemesi gibi olumsuz yönleri debulunmaktadır. Bazı ülkeler, daha çok ekonomik serbestliğin kazanıldığı busüreçten kazanç sağlarken, özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin isegelişmiş ülkelerle aralarındaki refah makasının açıldığı iddia edilmektedir.Türkiye 1980 yılında alınan kararlarla birlikte küreselleşme sürecine dahahızlı uyum sağlamaya başlamış, ekonomisini liberalize etmiş, dış dünyayla dahahızlı bütünleşir hale gelmiştir. Đzlenen liberal politikalarla dışa açılmayı sağlamış,dış ticareti arttırmış, yabancı sermaye çekebilmiştir. Ancak dünyanın başkayerlerinde çıkan krizlerden de daha fazla etkilenir hale de gelmiştir.Özellikle 1980-2001 yılları arasında çok sayıda krize maruz kalan Türkiyeekonomisinin en temel sorunlarından birisi işsizliktir. Đşsizlik ise sadece ekonomikdeğil aynı zamanda özellikle sosyal yönleri de olan bir sorundur ve pek çokbelirleyeni bulunmaktadır. Ekonomik şartkar haricinde eğitim, teknoloji, cinsiyet,nüfus gibi çok sayıda faktörden etkilenmektedir.Ekonomik değişkenler arasındaki ilişkilerin giderek karmaşıklaştığıküreselleşme sürecinde işsizlik sorunu üzerine eğilinmeli ve sorunla ilgili mikroboyutta çözümler üretilmelidir.


2I. ÇALIŞMANIN AMAÇ, KAPSAM VE KISITLARIÇalışmanın temel amacı, küreselleşme sürecinin Türkiye’deki işsizlikoranlarına etkisini incelemektir. Küreselleşme süreci ile birlikte neo-klasikpolitikalar uygulanmış; kamu sektörü küçültülmüş, özelleştirme uygulamalarınaağırlık verilmiş, dış ticaret serbestleştirilmiş, finansal liberalizasyon ile yabancısermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamalar kaldırılmıştır. Bu düzenlemeler ileistikrarlı bir serbest piyasaya kavuşmak ve yatırım ortamının iyileştirilmesiamaçlanmıştır. Çalışmada küreselleşme olgusunun ekonomik unsurlarının işsizlikoranlarına etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır.Çalışmada küreselleşme sürecinin işsizlik oranlarına etkisini somutlaştırmakiçin ekonometrik bir analiz yapılmıştır. Başta TÜĐK olmak üzere çeşitlikaynaklardan elde edilen 1980-2009 yılları arasına ait büyüme oranı, işsizlik oranıve dışa açıklık oranı zaman serileri kullanılarak ilgili değişkenler arasındakiilişkiler belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma ile ilgili hesaplamalarda Eviews 5.1paket programı ve Microsoft Excel programından faydalanılmıştır.II. ÇALIŞMANIN ÖNEMĐÇalışmada 1980 yılından bu yana uygulanmakta olan neo-liberal politikalarınişsizlik oranlarına etkisini ortaya koymaya çalışılacaktır. Uygulanan politikalarındoğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir vermesi açısından önem taşımaktadır.Dışa açılma ile ekonomi için daha fazla kaynak sağlanabileceği, böylecebüyüme oranlarının yükseleceği öngörülmektedir: Büyüyen ekonomi sayesindeise gelir ve yatırımlar artacaktır; böylece emeğe olan talep de artacak ve işsizlikoranlarında da düşüş sağlanacaktır yönündeki görüş bu çalışma ile test edilmişolacaktır.III. ÇALIŞMANIN ĐÇERĐĞĐÇalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm büyüme ve işsizlik ile ilgiliteorik ve kavramsal bilgilerin verildiği bölümdür. Bölüm üç kısımdanoluşmaktadır. Birinci kısımda büyümenin tanımı yapılıp büyüme teorileriyle ilgilibilgi verilmiştir. Đkinci kısımda istihdam ve işsizlik ile ilgili tanım ve kavramlar


3verilmiştir. Üçüncü kısımda ise büyüme-işsizlik ilişkisi teorik olarakincelenmiştir.Đkinci bölüm, 1980 dönüşümünü gerekli kılan süreci anlayabilmek adına,Cumhuriyetin ilanından 1980 yılına kadar olan süreçte Türkiye ekonomisinianlatmaktadır. Đki kısımda incelenmiştir: 1923-1960 dönemi ve 1960-1980dönemi.Üçüncü bölüm küreselleşme olgusunun ve 1980 sonrası Türkiye ekonomisininincelendiği bölümdür. Bu bölümde küreselleşme olgusuna ve küreselleşmeninekonomik unsurlarına açıklık getirmeye çalışılmıştır.Dördüncü ve son bölümde ise önceki bölümlerde teorik olarak ele alınanişsizlik, büyüme ve küreselleşme konuları, ekonometrik yöntemler ilesomutlaştırılmaya çalışılmıştır. Çalışmada 1980-2009 yılına ait GSYH, işsizlikoranı ve [(X+M)/GSYH] olarak ifade edilen dışa açıklık oranını içeren zamanserileri kullanılmıştır.


4BĐRĐNCĐ BÖLÜMBÜYÜME VE ĐSTĐDAM1.1. BÜYÜMEBüyüme bir ülke ekonomisinde bir yılda yaratılan katma değeri ifade eder.Başka bir deyişle büyüme; bir ülke kişi başına düşen Milli Gelir’de meydanagelen artıştır. Büyümenin elbette pozitif olması arzu edilir ancak bazı dönemler,özellikle ekonomik krizler ve doğal afet dönemlerinde, büyüme negatif de olabilir,yani ekonomi küçülebilir.Büyüme bir ülke ekonomisi için vazgeçilmez unsurdur. Zira günümüziktisadi sisteminde refah ne kadar üretilip ne kadar tüketildiğiyle ölçülür.Dolayısıyla ekonomik refahın artmasının, insanların yaşam koşullarınıniyileştirilmesinin, daha geniş çerçeveden bakıldığında ülkelerin daha güçlü vemüreffeh olabilmelerinin yolu ekonomik büyüme ve sonrasında ekonomikkalkınmadan geçmektedir. Dolayısıyla büyüme iktisat biliminin en önemlikonularından, iktisat politikalarının da en öncelikli amaçlarından biridir.1.1.1. Büyüme Teorileri1.1.1.1. Klasik Büyüme TeorisiKlasiklere göre ekonomi kendi iç dinamikleri sayesinde büyümeyikendiliğinden gerçekleştirir. Üreticiler kar elde ettikçe tasarruf ederler ve yeniyatırımlara yönelirler. Yeni yatırımlar yatırım mallarına olan talebi arttırır. Bu daüretimin dolayısıyla da karların artması anlamına gelir. Ancak karlar emek, toprakve sermaye için yapılan ödemelere bağlıdır. Bu ödemeler yapıldıktan sonra halakar elde edilebilen düzeylerde üretim gerçekleştirilir. 1 Ancak klasik teoridebüyümenin sürekli olmayacağı, sonunda muhakkak bir durgunluk döneminegirileceği öngörülmüştür. Bunun nedeni olarak da ücret ve rantlar gösterilmiştir.Zira üreticinin karı emeğin marjinal hasılasına bağlıdır. Nüfus ise artmaeğilimindedir. Nüfusun artması emeğin marjinal verimini düşürecek ve ücret1 DÜĞER H., DULUPÇU M. A., Đktisada Giriş, Graphis Yayınları, Đstanbul 2000, s: 478


5giderlerinin artmasına neden olacaktır. Bu durumda da karlar düşecek, üreticinintasarrufları ve dolayısıyla da yatırım mallarına olan talebi düşecektir. Sonuçolarak da ekonomi durgunluğa girecektir. 21.1.1.2. Rostow’un Büyüme Aşamaları TeorisiW. W. Rostow ülkelerin beş aşamada büyüyüp geliştiklerini söyler.Sırasıyla: Geleneksel Toplum Dönemi, Kalkışa Hazırlık Dönemi, Kalkış Dönemi,Olgunluk Dönemi, Kitle Tüketimi dönemi. Rostow ülkelerin bu aşamalardangeçerek geliştiklerini söylemektedir: Toplumlar önce daha çok tarımla uğraşan veilkel üretim teknikleri kullanmaktadırlar. Daha sonraları teknolojik gelişmeylebirlikte üretim teknikleri ve toplumun yapısı değişmeye başlar. Kır yaşamınınyerini yavaş yavaş şehir yaşamı almaya başlar. Teknolojinin iyice gelişmesiylebirlikte sanayi toplumuna geçilir, bu süreç içinde ise sermaye ve tasarrufların milligelir içindeki payı sürekli artar. En nihayetinde geleneksel üretim ve yaşayıştarzlarından sermayenin hakim olduğu kitle tüketim dönemine gelinir. 31.1.1.3. Harrod – Domar ModeliModern büyüme teorisinin “birinci dalgası” olarak adlandırılan Harrod –Domar modeli, Keynes’in “piyasa mekanizması kendiliğinden tam istihdamısağlamaz” görüşünün büyüyen bir ekonomide geçerli olup olmadığını test etmeyiamaçlamaktadır. 4 R. Harrod eksik istihdamdan tam istihdama geçişin şartlarınıincelerken, kendisinden sonra E. Domar ise tam istihdam durumundaki birekonomide dengeli büyümenin koşullarını araştırmış 5 , bu koşulları yatırımın talepve arz yönündeki etkilerinin aynı seviyeye çıkarılması şeklinde ortayakoymuştur. 62 DÜĞER H., DULUPÇU M. A., a.g.e., s: 4803 ACAR Y., Đktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, Dora Yayıncılık, 5. Baskı, Bursa 2008, , s:93-974 ÜNSAL E. M., Đktisadi Büyüme, Đmaj Yayıncılık, Ankara 2007, s: 1005 BERBER M., Đktisadi Büyüme ve Kalkınma, Derya Kitabevi, 3. Baskı, Trabzon 2006, s: 516 DÜĞER H., DULUPÇU M. A., a.g.e., s: 484


61.1.1.4. Schumpeter: Yenilikler ve BüyümeSchumpeter’e göre büyümenin kaynağı yenilikler ve girişimcilerdir.Girişimciler ortaya çıkan bir yeniliği yatırıma dönüştürür ve o yeniliğin (mal veyahizmet) başlangıçta tek üreticisi (monopolü) konumuna gelirler ve yüksek karlarelde ederler. Bu durumsa başka girişimcilerin kendilerini takip etmeleri ve başkaendüstrilerde de yeniliklerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu da yatırımlarınartmasına ve ekonomik büyümeye ön ayak olur. Bu süreç eskiyen endüstrilerinyıkılmasına yeni endüstrilerin gelişmesine neden olur. Bu sürece Schumpeter“yaratıcı yıkım” adını vermiştir. 7 Günümüzde cep telefonu ve bilgisayarın icadıve bu ürünlerdeki yeniliklerin sürekli devam etmesi Schumpeter’in yaklaşımınaörnek olarak gösterilebilir.1.1.1.5. Solow ModeliSolow modelinin “teknolojik ilerlemenin olmadığı” varsayımı altındakiversiyonuna “temel Solow” modeli denir 8 . Temel Solow modelinde 3 temelvarsayım vardır: Ölçeğe göre sabit getiri, tam rekabet ve dışsallıkların olmaması.Bu varsayımlar altında Solow sermaye birikiminin büyüme üzerindeki etkisiniincelemiş ve bunu işçi başına sermaye düzeyi ile işçi başına çıktı düzeyinikıyaslayarak ölçmüştür. Uzun dönemde, işçi başına sermaye düzeyi ile işçi başınaçıktı düzeyi değerlendirilerek ölçülen büyüme, durağan duruma gelme, yanisabitlenme eğilimindedir. Durağan duruma varıldıktan sonra durağan durum gelirdüzeyi artabilir ancak büyüme oranı artmaz. 9 Durağan durumun ne kadarlık birrefah düzeyinde gerçekleşeceği ise tasarruf haddine ve nüfus artış haddinebağlıdır 10 . Temel Solow modelinin, hükümetin, teknolojinin ve açık ekonomininde katıldığı uzantıları da vardır. 117 ÜNSAL E. M., a.g.e., s: 788 ÜNSAL E. M., a.g.e., s: 1119 BERBER M., a.g.e., s: 16310 ÜNSAL E. M., a.g.e., s: 14811 ÜNSAL E. M., a.g.e., s: 155 – 185


71.1.1.6. Đçsel Büyüme TeorileriĐçsel büyüme teorileri Solow ve öncesinde büyümede dışsallık olarakanılan, teknoloji, eğitim, nüfus, devlet vb değişkenlerin dışsal (sabit, müdahaleedilemez, ekonomik sistemin dışında) olarak kabul edilmemesi temeline dayanır.Bu değişkenler de aslında ekonomik sistemin dışında olmayan, ekonomiksistemden etkilenen ve hatta sistem içinde değişebilen değişkenlerdir. Örneğin;teknoloji firmaların üretim süreçlerinde değişip gelişebilen bir değişkendir 12 .Beşeri Sermaye Modeli, Araştırma – Geliştirme Modeli, Kamu Politikası Modeli,AK Modeli içsel büyüme modellerindendir. 131.1.1.7. Đhracata Dayalı Büyüme ModeliBu modelde büyümenin itici gücü ihracattır. Milli Geliri artırmanınyolunun ihracatı artırmak olduğu düşüncesinden yola çıkılır. Basit milli gelirdenklemini göz önüne alırsak:Y = C + I + G + (X - M)Tüketim, yatırım ve kamu harcamalarının aynı düzeyde seyredeceğivarsayılırsa geliri artırmanın yolunun denklemin dış ticareti ifade eden (X - M)kısmının artırılması olduğu görülür. Bunu yapmanın yolu ise ithalatı azaltmak(ithal ikameci politika) ya da ihracatı artırmaktır (ihracata dayalı büyüme).Türkiye 24 Ocak 1980 kararlarıyla o yıla kadar uygulanan ithal ikamecipolitikalardan vazgeçmiş ve liberalleşme ve küreselleşmeye de uygun olacakşekilde ihracata dayalı büyüme modeline geçmiştir. Kararlarla hem dünyaekonomisiyle entegrasyon, hem de ekonomik büyümenin sağlanmasıamaçlanmıştır.Đhracata dayalı büyüme modelinde büyümenin bir ekonomideki üretim veistihdamındaki büyümenin temel belirleyicisi olduğu görüşü 3 temel iddia iledesteklenmektedir. Bunlardan ilki Keynesyen bir iddiadır ve ihracattaki artışındış ticaret çarpanı aracılığıyla üretim hacminde genişleme yaratacağını öne sürer.Đkinci görüşe göre ihracattan elde edilen dövizin sermaye malları ithalatında12 BERBER M., a.g.e., s: 172 – 17413 BERBER M., a.g.e., s: 179 – 183


8kullanıldığı ve dolayısıyla ekonomik büyümeye neden olduğu savunulmaktadır.Üçüncü teze göre ihracat pazarındaki hacim ve rekabet ölçek ekonomilerine veüretimde teknolojik ilerlemeye ve yayılmalara (spill over) sebep olur. 141.2. ĐSTĐHDAM VE ĐŞSĐZLĐK ĐLE ĐLGĐLĐ TANIM VE KAVRAMLAR1.2.1. Đstihdam ve Đstihdam ile Đlgili Kavramlar1.2.1.1. Đstihdamın TanımıTürk Dil Kurumu tarafından “bir görevde, bir işte kullanma” şeklindetanımlanan 15 istihdam, bir başka tanıma göre; ülkedeki mevcut işgücününekonomik faaliyetler içinde sürekli olarak çalıştırılmasıdır. Diğer bir tanım iseistihdamı; bir ekonomide belli bir dönemde üretim öğelerinin var olan teknolojikdüzeye göre ne ölçüde kullanıldığı şeklinde tanımlar. 16Đstihdam bir ülke ekonomisindeki en önemli konulardan biridir. Çünküdoğrudan bir ülke ekonomisinin üretim kapasitesi ve sosyo – ekonomik refahı ileilgilidir.1.2.1.2. Kurumsal NüfusTÜĐK tarafından kurumsal nüfus tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Günlükyaşam gereksinimleri, yasal bir düzenlemeye dayalı olarak kurulan, özel ya datüzel kurum/kuruluşlarda kısmen ya da tamamen karşılanan, bireysel karar vedavranışlarında yetkili otoritenin kurallarına kısmen ya da tamamen bağımlıolarak hareket eden, ancak bireysel harcamalarına karar verebilen yaşamlarınısürdürdükleri alanlarda yaşayan nüfusa kurumsal nüfus denir. 17 Okul, yurt, otel,çocuk yuvası, huzur evi, hastane, hapishane, kışla ya da orduevinde ikamet14 KÖSEKAHYAOĞLU L., ŞENTÜRK C., “Đhracata Dayalı Büyüme Hipotezinin Testi: Türkiyeve Yeni Gelişen Ekonomiler Üzerine Karşılaştırmalı Bir Đnceleme”, S.D.Ü. Sosyal BilimlerEnstitüsü Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 4, 2006, s: 2615TDK, http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=istihdam&ayn=tam, (02.11.2010,20:39)16 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stihdam, (10/11/2010, 17:40)17 TÜĐK, Đşgücü, Đstihdam ve Đşsizlik Đstatistikleri: Sorularla Resmi Đstatistikler Dizisi – 1, TÜĐKMatbaası, 2. Basım, Ankara 2007, s: 8


9edenlerle yabancı uyruklular dışında kalan nüfus ise “kurumsal olmayan sivilnüfus” olarak adlandırılır. 181.2.1.3. Tam ĐstihdamGeniş anlamıyla tüm üretim faktörlerinin (emek, sermaye, girişimci,toprak) tam olarak üretim sürecine katılması, dar anlamıyla ise emek faktörününtam olarak üretim sürecine katılmasını ifade eder. Yani iş arayan ve çalışmakarzusunda olan her yetişkin bireyin çalışıyor olması durumunda dar anlamıyla tamistihdam gerçekleşmiş demektir. 19Đktisat politikalarının nihai amacı tamistihdama ulaşmaktır. Zira istihdam kaybı telafi edilemeyecek refah kaybıanlamına gelmekle birlikte sadece ekonomik bir sorun değil, sosyal ve kültürelyansımaları da olan toplumsal bir sorun olabilmektedir.1.2.1.4. Eksik ĐstihdamTÜĐK eksik istihdamı iki grup halinde ölçmekte ve bu iki grubun toplamıeksik istihdamı vermektedir: Görülebilir eksik istihdam ve diğer nedenlerle eksikistihdam. Görülebilir eksik istihdam; mevcut işinde ekonomik nedenlerle 40saatten daha az çalışıp mevcut işinde veya başka bir işte daha fazla süre çalışmayamüsait kişilerden oluşurken diğer nedenlerle eksik istihdam; görülebilir eksikistihdam dışında kalanlardan mevcut işindeki gelir azlığı veya kendisine uygunolmadığı için başka iş aradığını bildiren kişilerden oluşur. Bu iki grubun toplamıeksik istihdamı oluşturur. 201.2.1.5. Aşırı ĐstihdamBir ekonomide belirli bir dönemde mevcut bulunan üretim faktörlerindendaha fazla bir faktör kullanımının söz konusu olduğu bir durumdur. Bu tipdurumda toplam arz toplam talebi karşılayamamakta ve aradaki fark aşırıistihdamla, örneğin; iş görenlerin fazla mesai yapmalarıyla karşılanmaktadır. 2118 BĐÇERLĐ, M., K., Çalışma Ekonomisi, 3. Baskı, Beta Basım Yayım, Đstanbul, 2005, s: 5219 DĐNLER Z., Đktisada Giriş, , Ekin Basım Yayın Dağıtım, 15. Baskı, Bursa 2009, s: 47620 TÜĐK, a.g.e., s: 26 – 2721 ÇOBAN O., Makro Đktisat, Gazi Kitabevi, Ankara, 2009, s: 83


101.2.2. Đşsizlik ve Đşsizlik Đle Đlgili Kavramlar1.2.2.1.Đşsizliğin TanımıBir ekonomide, cari ücret düzeyinde çalışmak istek ve arzusunda olmasınarağmen iş bulamayan kişiye işsiz denir. Tanım gereği, kendi isteğiyle iştenayrılmış, şahsi beklentileri nedeniyle iş aramayan veya kendi işini kurmak üzerebekleyen kişiler işsiz sayılmamaktadır. Ayrıca herhangi bir nedenle çalışmakistemeyen kişiler de (örneğin ev hanımları) işsiz kapsamında yer almamaktadır.Aşağıdaki özelliklere sahip olanlar işsiz sayılırlar: 22- Đşi olmayanlar; istihdam dışında kalanlar,- Halen çalışmaya hazır ve çalışma ihtiyacında olanlar,- Herhangi bir iş arama kanalını kullanarak iş arayanlar,- Geri alınmaları konusunda herhangi bir güvence olmaksızın geçiciolarak işten çıkarılanlar,- Đktisaden faal nüfus dışında olup (öğrenci, ev hanımı), iş arayıpbulamayanlar, iktisaden faal olmayan nüfus grubu içinde ayrı olarakele alınmalıdırlar.1.2.2.2. ĐşgücüYasalarca belirlenmiş yaş aralığında olup çalışmak istek ve arzusuna sahipkişilerin oluşturduğu gruptur. Đşgücü istihdam edilenler, iş arayanlar ve işsizlertoplamından oluşur. Türkiye’de her yıl, nüfus artış hızı, eğitim seviyesi, cinsiyetve diğer faktörlere bağlı olarak işgücüne katılım oranı artmaktadır. Bu da her yılülke ekonomisinin daha fazla istihdam imkanı yaratması gerektiği anlamınagelmektedir. Đşgücü dışında olanlar ise şöyle sıralanabilir: 23- Eğitim kurumlarına devam edenler,- Hane halkı hizmetini yerine getirenler (ev hanımı),22 TÖRÜNER, M. ve LORDOĞLU, K., Çalışma Ekonomisi, Beta Basım Yayım, Đstanbul, 1991,s: 2623 TÖRÜNER, M. ve LORDOĞLU, K., a.g.e., s: 26


11- Emekliler,- Hastalık ve sakatlık gibi nedenlerle işi olmayanlarla, halen çalışmayahazır fakat kendi isteğiyle çalışmayanlar.1.2.2.3. Đstihdam OranıKurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfusun ne kadarının istihdamedildiğini gösteren orandır. 241.2.2.4. Đşsizlik OranıCari ücret düzeyinde iş aramasına rağmen iş bulamamış kişilerin işgücüneoranına verilen isimdir.1.2.3. Đşsizlik TürleriĐşsizlik türleri ortaya çıkış nedenlerine göre sınıflandırılmaktadır.1.2.3.1. Friksiyonel ĐşsizlikGeçici işsizliktir. Đş gücüne yeni katılan, iş değiştirmek için işini bırakanya da çalıştığı iş yerinin kapanması sonucu işsiz kalıp iş aramakta olan kişiler budurumundadır. Bu kişiler eninde sonunda bir iş bulacaklardır 25 . Bu işsizlik türüekonomi tam istihdamda olsa bile ortaya çıkabilir. Tam istihdam düzeyinde ikenbile, iş değiştirme amacı ile işinden ayrılıp başka iş arayanlar veya işgücüne yenidahil olanlar kendilerine uygun iş bulana kadar geçen sürede işsiz olaraknitelendirilecektirler. Đşçi ihtiyacı içinde olan firmalar ile iş arayanların eşleşmesibelirli bir zaman alacaktır. Friksiyonel işsizlik istihdam imkanlarının olmadığıdurumlarda değil, imkanların var olup birbirine uygun iş ve işçilerin eşleşmesisürecinde ortaya çıkan işsizlik türüdür. 2624 TÜĐK, a.g.e., s: 2625 ERTEK T., Makroekonomiye Giriş (Basından Örneklerle), Beta Yayınları, Đstanbul 2004, s:10726 AKYILDIZ, H., Çalışma Ekonomisi, Alter Yayıncılık, Mart, 2010, s: 303-304


121.2.3.2. Yapısal ĐşsizlikToplumdaki talep tercihlerindeki değişmelerinden dolayı bazı mal vehizmetlerin üretiminin azalıp başka mal ve hizmetlerin üretiminin artması veyateknolojik yenilikler sonucu üretim tekniklerinin değişmesi gibi ekonomidekigenel yapıdaki değişikliklerden kaynaklanan işsizliktir. Bu durumda işinikaybeden kişilerin yeni mal ve hizmetlerin üretiminde veya yeni teknolojilerinkullanımında kendilerini geliştirmeleri gerekir. Yeni süreçlere uyum sağlayanakadar muhtemelen işsiz kalacaklardır. Yapısal işsizlik “uyumsuzluk işsizliği”olarak da adlandırılır. 271.2.3.3. Doğal ĐşsizlikBir ekonomideki geçici ve yapısal işsizler toplamının işgücüne olanoranına doğal işsizlik oranı denir. Doğal işsizlik haddi ortadan kaldırılmasımümkün olmayan işsizlik oranıdır. Dolayısıyla “tam istihdam işsizlik haddi” dedenilebilir. 281.2.3.4. Đradi ĐşsizlikYetişkin olup kendi isteğiyle, mevcut koşullarda ve cari ücret düzeyindeçalışmayanların oluşturduğu işsizlik türüdür. 291.2.3.5. Konjonktürel ĐşsizlikEkonomik yaşam her zaman mevcut seyrini sürdürmez. Ekonomiler bazıdönemler daralma süreçleri yaşarken bazı dönemler ise canlanma süreçleri yaşar.Ekonomide canlanma ve daralma dönemleri birbirini takip eder. 30Canlanmasüreçlerinde ekonomi genişleyip talep artar ve buna bağlı olarak istihdamda daartışlar gözlenir. Bunun tersine zaman zaman ise (özellikle kriz zamanlarında)ekonomide daralmalar gözlenir. Bu daralma zamanlarında ise talep ve kapasitekullanım oranları düşer. Bu da üretim faktörlerine, özellikle kısa dönemde ise27 ÜNSAL M. E., a.g.e., s: 9228 ÜNSAL M. E., a.g.e., s: 9229 PEKĐN T., Makro Ekonomi, Zeus Kitabevi, Đzmir 2005, s: 10330 PEKĐN T., a.g.e., s: 105


13emek faktörüne olan talebi azaltır. Dolayısıyla da bu tür konjonktürel daralmadönemlerinde işsizlik artar.1.2.3.6. Mevsimlik ĐşsizlikMevsimlik işsizlik iş bulma fırsatlarının belli dönemlerde artması veazalmasına göre oluşur. Bazı işlerin görülebileceği mevsimler bellidir. Örneğin;turizm sektörü daha çok mevsimin özelliği gereği yaz aylarında canlanır. Đnşaatsektörü ve tarım sektörü de daha çok mevsimlik iş yaratan sektörlerdir ve yazaylarında bu sektörlerde iş yaratma kapasitesi artar. Dolayısıyla bu sektörlerdeistihdam edilenler yaz aylarında çalışırken kış aylarında işsiz kalabilmektedirler.Mevsimsel işsziliğin iki türlü genel sebebi vardır. Birincisi mevsimselişsizliğe doğrudan doğruya ve ani etki eden, ikincisi ise daha genel mevsimselişsizliğe dolayısı ile etki eden sebeplerdir. Birinci türden sebepler hava şartları vemevsim değişmeleridir. Đkinci türden sebepler ise sanayiin bünyesindenkaynaklanan sebepler olup iş bölümünün gelişmiş olması ile ilgilidir. 311.2.3.7. Gizli ĐşsizlikBelli bir üretim faaliyetinde çalışan işçilerin sayısı azaltılsa bile üretimazalmıyorsa orada gizli işsizlikten bahsedilir. Özellikle tarımda aileişletmelerinde, zanaat kesimlerinde ve bazı devlet kurumlarında çalışanların birkısmı gizli işsiz durumundadır. 32 Yani istihdam edilir görünen bir kısım emeksahipleri kapasitelerinin tamamını kullanmıyorsa gizli işsizlikten bahsedilir. Gizliişsizlik iki sebepten ortaya çıkabilir: 33- Đhtiyaçların belirli oluşu sebebiyle veya emek arzı ile ücret seviyesiarasındaki fonksiyonel ilişkinin iyi işlememesi, yani emek arzının ücretartışı karşısında menfi elastikiyet göstermesi sebebiyle; yaniihtiyaçların belirli oluşundan ve tembellikten ileri gelebilir,31 ZAĐM, S. Çalışma Ekonomisi, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 10. Baskı, Filiz Kitabevi, Đstanbul1997, s: 17932 ŞAHĐN H., Makro Đktisat, Ezgi Kitabevi, Bursa 2006, s: 37633 ZAĐM, S., Türkiye’nin Yirminci Yüzyılı Toplum/Đktisat/Siyaset, Đşaret Yayınları, Đstanbul,2007, s: 508


14- Emek sahiplerinin çalışma istek ve arzusunda olmalarına rağmen işbulamamalarından ileri gelebilir.1.3. BÜYÜME-ĐŞSĐZLĐK ĐLĐŞKĐSĐLiteratüre bakıldığında büyüme – işsizlik ilişkisi daha çok Okun Kanunuüzerinden değerlendirilmekte ve anlamaya çalışılmaktadır. Arthur Okun ĐkinciDünya Savaşının döneminde ABD ekonomisindeki işsizlik ve büyüme oranlarıüzerine yaptığı çalışmasında, ABD ekonomisinde doğal işsizlik oranı olarak kabulgören yüzde 4’ülk işsizlik oranı üzerindeki her yüzde 1’lik artışın GSYH’dayüzde 3’lük bir azalmaya yol açtığı sonucuna ulaşmıştır. Daha sonra yapılanbenzer çalışmalarda bu ilişki 3:1 ile 2:1 arasında değişen oranlarda bulunmuş veOkun Kanunu diye adlandırılmıştır 34 .Büyüme ile işsizlik arasındaki ilişkinin Okun Kanununda olduğu gibi tersyönlü olması beklenir. Ekonominin büyümesinin işsizlik sorunun çözümyollarından biri olmalıdır. Çünkü büyüme, üretilen mal ve hizmetlerin artması,böylece gelirler ve harcamaların artmasıyla yeni yatırımların teşvik edilmesisonucu yeni iş alanlarının yaratılması sonucunu getirecektir. Ancak Türkiye’dedurum biraz farklı görünmektedir. Yüksek büyüme oranlarına rağmen bununişsizlik oranlarına beklenen oranda yansımadığı hatta bazı yüksek oranlı büyümedönemlerinde bile işsizlik oranının arttığı gözlemlenmiştir.34 DEMĐR O. ve BAKIRCI F., “Türkiye’de Đşsizlik Sorunu ve Büyüme-Đşsizlik Đlişkisi”, III.Uluslar arası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi, 05-09 Haziran 2005, Celalabat-Kırgızistan; s: 477-486


15Tablo 1.1: 1980 – 2009 Yılları Arasındaki Büyüme ve Đşsizlik OranlarıGSMH Büyüme* (%)Đşsizlik1980 -2,8 8,11981 4,8 7,11982 3,1 7,01983 4,2 7,71984 7,1 7,61985 4,3 7,11986 6,8 7,91987 9,8 8,31988 1,5 8,41989 1,6 8,61990 9,4 8,01991 0,3 8,21992 6,4 8,51993 8,1 9,01994 -6,1 8,61995 8,0 7,61996 7,1 6,61997 8,3 6,81998 3,9 6,91999 -3,4 7,72000 6,8 6,52001 -5,7 8,42002 6,2 10,32003 5,3 10,52004 9,4 10,82005 8,4 10,62006 6,9 10,22007 4,7 10,32008 0,7 11,02009 -4,7 14,0Kaynak: TÜĐK, BULUTAY, T., Employment, Unemployment and Wages in Turkey,International Labour Office, 1995, Ankara (1989 yılına kadar işsizlik oranları).*Büyüme oranları 1998 yılına kadar 1987 bazlı, 1998 yılından itibaren 1998 bazlıfiyatlara göredir.


16Tablodan görüldüğü üzere mevcut dönemde yıllık ortalama yaklaşık yüzde4,4’lük bir büyüme oranına sahip olmamıza rağmen, işsizlik oranımız yüzde8,1’den yüzde 14’e yükselmiştir. Yüksek oranlı büyüdüğümüz yıllarda bileişsizlik oranımızın arttığı da görülmekte buna mukabil ekonomimizin küçüldüğüyıllarda işsizlik oranımızın azaldığı da görülebilmektedir. Elbette bu iki değişkenarasındaki ilişki literatürde ampirik olarak da incelenmiştir. Ancak bilinen birgerçek var ki Türkiye’deki yüksek büyüme oranlarına rağmen işsizlik oranı halaçok yüksektir. Özellikle 2001 yılındaki krizden sonra artan işsizlik oranın halaartma eğilimi içerisinde olduğu da görülmektedir.


17ĐKĐNCĐ BÖLÜM1923’TEN 1980 YILINA KADAR TÜRKĐYE EKONOMĐSĐ2.1. 1923 – 1960 DÖNEMĐTürkiye ekonomisi 1980 yılında alınan kararlarla birlikte tam bir dönüşümiçine girmiştir. O zamana kadar daha çok korumacılığa, devlet müdahaleciliğineve ithal ikameci sanayi politikalarına dayanan Türkiye ekonomisi 1980 yılındaalınan kararlarla birlikte dışa açık, ihracata dayalı, dünya piyasalarıylabütünleşmeyi amaçlayan bir yapısal dönüşüm hedeflemiştir. Bu açıdanbakıldığında tam simetrik olmasa bile ortaya konan vizyon açısından tam birdönüşüm içine girilmiştir. “Küreselleşme” kavramından bağımsızaçıklanamayacak olan 1980 dönüşümü noktasına nasıl gelindiğini anlamakaçısından Türkiye ekonomi tarihine göz atmak faydalı olacaktır.17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında düzenlenen Đzmir ĐktisatKongresi kurulacak olan yeni devletin karşılaşabileceği muhtemel ekonomiksorunların, ilgili tarafların temsilcileriyle birlikte tartışıldığı, yeni devletinuygulayacağı iktisat politikalarının ana hatlarıyla belirlenmeye çalışıldığı ilkekonomik faaliyet olarak kabul edilebilir 35 . Kongrede köylü üzerinde yükoluşturan aşar vergisinin ve reji idare ve yönetiminin kaldırılması, koruyucugümrük tarifelerinin kabulü, hisse senedi ve tahvil borsaları açılması,limanlarımıza kabotaj hakkı tanınması, sanayi teşvik kanununun süresininuzatılması, sanayi bankasının kurulması, işçinin sekiz saat çalışması ve sendikalhaklara sahip olması gibi, tarım, sanayi, ticaret, işçi hakları ve sermayepiyasalarıyla ilgili kararlar alınmıştır. 361929 yılında meydana gelen “Büyük Buhran”a kadar sanayileşmeyeyönelik liberal politikalar izlenmiştir ve ciddi bir başarı da sağlanmıştır. 1923 –1929 döneminde sanayi sektöründe yüzde 10,2 gibi yüksek bir oranda büyümesağlanmıştır ancak ekonomisinin büyük bölümü tarıma dayalı olan ülkemizde35 BORATAV K., Türkiye Đktisat Tarihi 1908 – 2007, Đmge Kitabevi, 13. Baskı, Ankara, 2009,s: 4536 PARASIZ M. Đ., Türkiye Ekonomisi, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2004, s: 7


18GSMH içindeki payı yüzde 11 kalmıştır ve bu haliyle milli gelirin lokomotifiolarak nitelenemez. 1927 Sanayi Sayımına göre imalat sanayiinde çalışan 237.000kişinin yüzde 46’sı 4’ten az işçi çalıştıran işyerlerinde istihdam edilmekte idi.Evlerde yürütülen üretim faaliyetlerini de dikkate alırsak zanaatların ve küçükatölyelerin “sınai” üretimin çoğunu oluşturduğu 37 bir başka deyişle ise özelliklegünümüzde “sanayi” olarak nitelenebilecek bir üretim yapısının olmadığısöylenebilir. Zira 1923 yılında yapılan ithalatın kalemlerine baktığımızda limonkadar tarım aleti, hurma kadar ağır maden yağları ve çaydan daha az benzinolduğu görülür. Bu veriler bile amaçlanan şekilde bir “sanayi”nin varlığından sözedemeyeceğimizi gösterir. 381929 yılına gelindiğinde ortaya çıkan “Büyük Buhran”ın özellikleTürkiye’nin başlıca ihraç ürünleri olan tarım ürünlerinin fiyatlarında yarattığıdüşüş ülke ekonomisini ciddi şekilde etkilemiştir. Bunun sonucunda zaten henüzgelişmiş ülkelerle rekabet edebilecek durumda olmayan Türkiye ekonomisinigüçlendirmek amacıyla korumacı politikalara yönelinmiş ve 1930 yılında Türkparasının kıymetinin korunması ile ilgili kanunun çıkarılması, BankalarKonsorsiyumunun kurulması, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yasasınınçıkarılması, ithalatı azaltıp ihracatı artırmaya yönelik önlemler alınması 39 gibi birdizi önlemlerle devletçilik ilkesi benimsenmeye başlanmıştır. Bu sayede devletekonomik hayata yatırımcı, işletmeci ve denetleyici bir aktör olarak müdahilolmaya başlamıştır. 401929 krizinden sonra devletin ekonomiye müdahale etmesini, her şeyipiyasa koşullarına bırakılmamasını öngören Keynesyen görüş ağırlık kazanmışhükümetler ekonomiye doğrudan müdahale etmeye başlamışlardır. Buna uygunolarak Birinci ve Đkinci Beş Yıllık Sanayi Planları hazırlanıp uygulamayakonulmuştur. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planında: Hammaddeleri yurtiçindebulunan veya edinilmesinde zorluk bulunmayan sanayiler temel olarak alınmış veilgili alanlarda kurulacak sanayi tesislerinin kapasitelerinin yurtiçindeki ihtiyacı37 BORATAV K., a.g.e., s: 51 - 5238 PARASIZ M. Đ., a.g.e., s: 2639 PARASIZ M. Đ., a.g.e., s: 3740 BORATAV K., a.g.e., s: 68


19karşılamada yeterli olması hedeflenmiştir. Ayrıca özel sektör tarafındankurulmasına imkan görülmeyen sanayi dallarında da devlet tarafından yatırımlarınyapılması hedeflenmiştir. Bu amaçlar doğrultusunda; mensucat sanayii,madenciliğe dayanan sanayi, selüloz sanayii, seramik sanayii ve kimya sanayiiplan kapsamına alınmıştır. 41 Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın başarılı olmasısonucu Đkinci Beş Yıllık Sanayi Planı 1936 yılında hazırlanmaya başlanmıştır.Kapsamı ise Birinci Beş Yıllık Sanayi Planından daha geniştir. Đkinci plana görekurulacak ve geliştirilecek olan sanayiler şunlardır: Madencilik, maden kömürü veocakları, elektrik santralleri, yakacak sanayii ve ticareti, toprak sanayii, gıdamaddeleri sanayii ve ticareti, kimya sanayii, mihaniki sanayii, denizcilik. 42 Ancak1938 yılında yükselen savaş beklentileri yüzünden Đkinci Beş Yıllık Sanayi Planıuygulanamamış, onun yerine Đktisadi Savunma Planı devreye sokulmuştur. 43Đkinci Dünya Savaşı süresince (1940-1945) üretim daralması, emisyon hacmininartışı ve askeri harcamalar gibi nedenlerle enflasyon hızla yükselmiştir ancak sözkonusu dönemde dış ticaret oranlarının ülkemiz aleyhine değişmesine ve dışticaret hacminin daralmasına rağmen 1938 yılı hariç diğer bütün yıllarda dışticaret fazlası oluştuğu ve bu nedenle de altın ve döviz stoklarında önemli artışolduğu gözlenmiştir. 441946 yılında çok partili siyasi hayata geçilmesi ve Demokrat Partininiktidarı ele almasıyla ekonomi politikaları da değişmiştir. Demokrat Partiekonomide liberalizmi ve dış alemle entegrasyonu savunmaktaydı. DemokratParti iktidarının bu amaçla uyguladığı iktisat politikaları devletçi ekonomimodelinden serbest piyasa ekonomisine geçilmesi, KĐT’lerin özelleştirilmesi veözel sektörün desteklenmesi şeklinde özetlenebilirdi. 4541 GÖKÇEN M. A., “Cumhuriyet Döneminde Đktisadi Gelişme” Yeni Türkiye, Cumhuriyetin75.yılı Özel Sayısı Eylül-Aralık 1998, Cilt 23-24 s: 3258-3259, Ankara 199842 GÖKÇEN M. A., a.g.e., s: 7 – 843BAYTAL Y., “Demokrat Parti Dönemi Ekonomi Politikaları (1950 – 1957), AnkaraÜniversitesi, Türk Đnkılap Tarihi Enstitüsü, Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 40, Kasım 2007,Ankara, s: 54844 AKYILDIZ H.,EROĞLU Ö., “Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Uygulanan Đktisat Politikaları”,S.D.Ü. ĐĐBF Dergisi, Cilt 9, Sayı 1, 2004, Isparta, s: 5045 GÖKÇEN M. A., a.g.e., s: 11


20Daha açık ve dünya ile entegre bir ekonomiye sahip olma amacıyla 1946yılında devalüasyona gidilip dış ticaret serbestleştirildi, 1947’de DünyaBankası’na ve 1948 OEEC’ye (1961’den sonra OECD) üye olundu. 46 Zira dışdünyadan, özellikle de Amerikalı uzmanlardan ekonominin daha liberal bir yapıyakavuşturulması yönünde telkinler geliyordu. ABD 1947 sonrasında TrumanDoktrini’nin uygulanması ve Marshall Planı çerçevesinde Türkiye’ye pek çokinceleme uzmanı gönderdi. Uzmanların hazırladığı raporlarda ekonominin“sağlıklı” olduğu belirtiliyor ancak özel sektör girişimlerine yeterli serbestisininverilmediği, iç ve dış ticaretin yeterince serbestleştirilmediği ve kamu kesimininekonomiye hakim olduğu ve onu denetim altında tuttuğu yönünde şiddetlieleştiriler de yer alıyordu. 47Bu arada 1950 yılında patlak veren Kore Savaşı ülkemiz dış ticaretiaçısından olumlu sonuçlar yaratmıştı. Savaş sırasında tarım ürünlerine olan talepartışı ülkemiz ihracatında artış sağlamış ve liberal ekonomi politikalarınınuygulanmasını teşvik etmiştir. 48Doğrudan yabancı sermayeyi teşvik ile ilgili ilk yasal düzenlemeler deDemokrat Parti iktidarı döneminde, 1951 ve 1954 yılları arasında yapılmıştır.Ancak oldukça liberal düzenlemeler olarak görülmelerine rağmen 1960’lı ve1970’li yıllarda kısıtlayıcı bir çerçeve oluşturduğu gözlenmiştir. 49Demokrat Parti iktidarıyla birlikte uygulanmaya başlanan liberalpolitikaların sonucu dış ticaret açığının ve dış borçların artması şeklinde ortayaçıkmaktadır. Dış borç ve dış ticaret açığının artması ülkede özellikle dışfinansman sorununa neden olmuş ve ülke kriz sürecine girmiştir. Böylece liberalekonomi söylemiyle iktidara gelen Demokrat parti 1955 yılında devalüasyonyapıp tekrar korumacı politikalara yönelmiş ancak kriz 1958 yılına gelindiğinde46 AKYILDIZ H.,EROĞLU Ö., a.g.e., s: 50-5147KEPENEK Y., YENTÜRK N., Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, 10. Basım, Ocak 2000,Đstanbul, s: 9348 AKYILDIZ H.,EROĞLU Ö., a.g.e., s: 5249 ŞENSES F., TAYMAZ E., “Unutulan Bir Toplumsal Amaç: Sanayileşme Ne Oluyor? NeOlmalı?”, ERC Working Papers In Economics 03/01, Şubat 2003, Ankara, s: 4


21iyice derinleşmiş ve devalüasyon ihtiyacı tekrar doğmuştur. Đktidar özelleştirmeyapmaya çalıştıysa da başarılı olamamış hatta yeni KĐT’ler kurulmuştur. 501958 yılından itibaren para arzını daraltıcı ve kamunun ekonomidekipayını küçültücü yönde düzenlemelere gidilmiş, Ortodoks istikrar tedbirleriuygulanmaya çalışılmıştır. 511923-1960 yıllarını kapsayan dönemi değerlendirecek olursak,Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda ekonominin özel sektör girişimciliğine dayalıolması gerektiği, devletin bu konuda özel sektöre yardımcı olması gerektiği fikribenimsenmiş ve zamanın şartlarında mümkün olduğunca liberal politikalaruygulanmaya çalışılmış ve sanayileşme öncelikli amaç olarak edinilmiştir. Ancak1929 ekonomik krizinden fazlasıyla etkilenen ülke ekonomisi karşısında dönemintek parti iktidarı korumacı ve devletçi politikalara yönelmiş sanayi sektörünügeliştirmeyi hedef olarak kabul etmeye devam etmiştir. 1946 yılında çok partilidöneme geçilmesiyle iktidara geçen Demokrat Parti ise liberal politikalaruygulamakta kararlı idi. Bu amaçla dış ticaret ve yabancı sermayeye serbestiverildi. Ancak 1958 yılına gelindiğinde iyice hissedilen ekonomik kriz neticesindetekrar korumacı politikalara yönelindi.50 AKYILDIZ H.,EROĞLU Ö., a.g.e., s: 5251 PARASIZ M. Đ., a.g.e., s: 165-169


22YILLARTablo 2.1: 1923-1959 Yılları Temel Makro Ekonomik VerileriGSMH *(milyonTL)DeğişimOranıĐHRACAT(bin $)DeğişimOranıĐTHALAT(bin $)DeğişimOranı1923 2929 50790 - 86872 -1924 3364 14,9 82435 62,3 100462 15,61925 3793 12,8 102700 24,6 128953 28,41926 4484 18,2 96437 -6,1 121411 -5,81927 3910 -12,8 80749 -16,3 107752 -11,31928 4341 11 88278 9,3 113710 5,51929 5278 21,6 74827 -15,2 123558 8,71930 5394 2,2 71380 -4,6 69540 -43,71931 5866 8,7 60226 -15,6 59935 -13,81932 5235 -10,7 47972 -20,3 40718 -32,11933 6064 15,8 58065 21 45091 10,71934 6430 6 73007 25,7 68761 52,51935 6234 -3 76232 4,4 70635 2,71936 7680 23,2 93670 22,9 73619 4,21937 7798 1,5 109225 16,6 90540 231938 8538 9,5 115019 5,3 118899 31,31939 9128 6,9 99647 -13,4 92498 -22,21940 8678 -4,9 80904 -18,8 50035 -45,91941 7780 -10,3 91056 12,5 55349 10,61942 8217 5,6 126115 38,5 112879 103,91943 7413 -9,8 196734 56 155340 37,61944 7038 -5,1 177952 -9,5 126230 -18,71945 5960 -15,3 168264 -5,4 96969 -23,21946 7864 31,9 214580 27,5 118889 22,61947 8192 4,2 223301 4,1 244644 105,81948 37065 - 196799 -11,9 275053 12,41949 35213 -5 247825 25,9 290220 5,51950 38506 9,4 263424 6,3 285664 -1,61951 43446 12,8 314082 19,2 402086 40,81952 48621 11,9 362914 15,5 555920 38,31953 54091 11,2 396061 9,1 532533 -4,21954 52480 -3 334924 -15,4 478359 -10,21955 56642 7,9 313346 -6,4 497637 41956 58428 3,2 304990 -2,7 407340 -18,11957 62995 7,8 345217 13,2 397125 -2,51958 65844 4,5 247271 -28,4 315098 -20,71959 68521 4,1 353799 43,1 469982 49,2Kaynak: TÜĐK, Đstatistik Göstergeler 1923-2008, * 1948 sabit fiyatlarıyla


23Tablodaki rakamlar ve oranlar da incelediğimiz dönemin ana hatlarınıyansıtmaktadır. 1923-1929 alt döneminde yani “Büyük Buhran”la birliktekorumacı ve devletçi politikalara geçilene kadarki dönemde Türkiye ekonomisiortalama yaklaşık yüzde 11 GSMH ve yüzde 9,8 ihracat artış oranı yakalamıştır.Aynı dönemde ithalatın artış oranı ortalama olarak yaklaşık yüzde 6,9 olarakgerçekleşmiştir. Her ne kadar ihracatımız nominal olarak ithalatımızın gerisindeolsa da aradaki makasın kapanması adına olumlu bir gelişmedir. 1930-1944 altdöneminde GSMH büyüme oranımız ortalama yüzde 2,4 olarak gerçekleşmiş veoldukça düşük bir düzeyde kalmıştır. Krizin yıkıcı etkilerinin görüldüğü vedolayısıyla korumacı ve devletçi uygulamaların benimsendiği bu döneminverilerine baktığımızda büyüme oranlarının 1929 krizi ve Đkinci Dünya Savaşınınizlerini taşıdığını söylememiz mümkündür. Aynı dönemde ihracatımız ortalamayüzde 12,3 artarken ithalatımız ortalama yüzde 6,7 oranında artmıştır. 1945-1960Demokrat Parti iktidarının liberal politikalara yöneldiği dönemde yaklaşık yüzde5,7 GSMH, yüzde 6,3 ihracat ve yüzde 13,2 ithalat artış oranı gerçekleşmiştir. Dışborçlanma ve dış yardımların artmaya başladığı bu dönemde ithalattaki artış ciddiboyutlara ulaşmaya başlamıştır. Sözünü ettiğimiz alt dönemlerdeki ihracatınithalatı karşılama oranına baktığımızda sadece 1930-1945 dönemindeihracatımızın ithalatımızı 1938 yılı hariç her yıl karşıladığını görüyoruz.Korumacı ve devletçi politikaların uygulandığı bu dönem ve 1946 yılı hariç birdaha hiçbir dönemde ihracatımız ithalatımızı karşılayamamıştır.2.2. 1960-1980 DÖNEMĐ (PLANLI DÖNEM)1961 Anayasası kalkınma, sosyal adalet ve demokrasi temelleri üzerinekonulmuştur. Sosyal adalet vurgusu devletin sosyal hayata ve ekonomiyemüdahale edeceğinin işaretidir ve devlet bunu elbette “planlama” ile yapacaktır 52 .Bu amaçla 30 Eylül 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve YüksekPlanlama Kurulu (YPK) kurulmuştur. Plan hazırlama ve uygulama sürecinin52 LEBLEBĐCĐ D. N., ERKUL E., “Planlı Kalkınma Deneyiminde Stratejik Kalkınmaya Geçiş:Türkiye Örneği”, H.Ü. ĐĐBF Dergisi, Cilt 26, Sayı 1, 2008, s: 276


24teknik kısmını DPT merkez teşkilatı üstlenirken, ilk basamak siyasi karar organınıise YPK oluşturur. 531960 yılında yapılan askeri müdahaleden sonra ithal ikameci vesanayileşmeye yönelik beşer yıllık kalkınma planları hazırlanmış ve uygulamayakonulmuştur. Türkiye’de uygulanan karma ekonomi ve planlama uygulamalarınınortak özelliği ise kamu sektörü için emredici özel sektör için yol göstericiolmasının yanında ekonomik yapının tarımdan sanayiye doğru yönelmesinisağlamaktır. 542.2.1. Birinci Beş Yıllık Kalkınma PlanıBirinci Beş Yılık Kalkınma Planı 1963-1967 yılları arasında uygulamayakonulmuştur. Planın öncelikli hedefleri yıllık yüzde 7 civarında büyüme hızınınyakalanması, istihdam sorununun çözülmesi, nitelikli bilim adamı ve uzmanınyetiştirilmesi, dış ödemelerde dengenin sağlanması ve sosyal adalet ilkelerineuyulmasıdır. Kalkınmak için tarım sektörü ile sanayi sektörü arasında dengeli biryaklaşım öngörülmüştür. Ancak uygulamada 1965 yılından sonra sanayi sektörüağırlık kazanmıştır. 55 Sektörel bazda, bu tarihe kadar ve daha sonraki yıllardagörüleceği üzere, sanayi sektörü önem arz ederken, planlar dönemince ithalatıazaltıp (ithal ikamecilik) ihracatı artırmak da hedef olarak edinilmiştir.Đhracatı artırmak için planda devletin alacağı öngörülen tedbirler: Đhraçmallarında sınıflama ve standardizasyon eksikliğinin giderilmesi için çalışılması,dış pazar çalışmaları, piyasa araştırmaları, reklam-tanıtım çalışmalarınınyapılması, ihracat kredisi probleminin çözülmesi, mamul madde ihracında vergiiadesi uygulanması, ihracat rejimi uygulamalarının basitleştirilmesi, saklamatesislerinin artırılması, ihracat alanında çalışacak personelin özel olarakyetiştirilmesi, gönüllü ihracatçı birliklerinin kurulması şeklinde sıralanabilir. 5653 Planlama Dergisi, 42. Yıl Özel Sayısı, Ankara 2002, s: 1, http://ekutup.dpt.gov.tr/planlama/42nciyil/ (07/12/2010)54 GÖKÇEN M. A., “Cumhuriyet Döneminde Đktisadi Gelişme, Makale55 AVCI S., “Türkiye’nin Ekonomi Politikaları ve Coğrafi Sonuçları”, Coğrafya Dergisi, Sayı 8,Đstanbul 2000, s: 4456 PIÇAK M., “Planlı Kalkınma Dönemi Türkiye Đhracat Politikaları Üzerine Bir Değerlendirme”,Mevzuat Dergisi, Yıl 12, Sayı 148, Nisan 2010, http://www.mevzuatdergisi.com/2010/04a/02.htm (07/12/2010)


25Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında GSMH büyüme oranı yüzde 7 olarakhedeflenmiş, yüzde 6,7 olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaret ile ilgili olarak 2 milyar$ ihracat ve 3,203 milyar $ ithalat gerçekleşmesi beklenmiş, dönem sonundaihracat 2,256 milyar $, ithalat ise 3,201 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Bununyanında planda öngörülen toplam yatırımın yüzde 16,9’u imalat sanayiine, yüzde17,7’si tarım kesimine ayrılması öngörülmüştür. 57Gerçekleşmeler ise toplamyatırımın imalat sanayii sektörüne yüzde 19,1’i tarım sektörüne yüzde 14,6’sışeklinde olmuştur. 582.2.2. Đkinci Beş Yıllık Kalkınma PlanıĐkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ilk planda yakalanan yüzde 6,7’likGSMH büyüme oranından da cesaret alınarak yine yüzde 7’lik GSMH büyümeoranı hedeflenmiştir. Bu hedefe ulaşılabilmesi için yatırımların da yıllık yüzde 14oranında artmak zorunda olduğu tespit edilmiştir. 59Đthalatın yıllık yaklaşık yüzde 7,4 civarında ve GSMH oranın üzerindeartış hızına sahip olacağı, 1968-1972 döneminin toplam ithalatının 4,865 milyardolar olarak gerçekleşeceği öngörülmüş, bu durumun da büyüme için gerekliyatırım mallarının ithalatından kaynaklanacağı ifade edilmiştir. Bu dönemde enönemli ithalat ikamesinin petro-kimya, metalürji ve makina imalat sektörlerindesağlanacağı planlanmıştır. Hala tarım sektörü ürünlerinin önemini koruduğuekonomik yapıda ihracatın ise yıllık yaklaşık olarak yüzde 7,2 oranında artarakdönem sonunda toplam 3,115 milyar dolar olacağı ancak dönemin sonlarına doğruihracat kalemleri içerisinde tarım sektörünün payının azalacağı öngörülmüştür. 60En çok üzerinde durulan iki sektör olan tarım ve sanayi ile ilgili olarak: Tarımsektörünün toplam yatırımlardan alacağı pay yüzde 15,2 imalat sanayiinin iseyüzde 22,4 olarak belirlenmiştir. 6157 PARASIZ M. Đ., a.g.e., s: 177, 18058 DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), s: 3059 DPT, Đkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972, s: 628-62960 DPT, Đkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972, s: 9161 DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), s: 30


26Đkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hızlı gelir artışını hedeflerken, gerek gelirgrupları arasındaki gelir dağılımı açısından gerekse bölgeler arası gelişmişlikfarkları açısından dengeli bir refah artışı hedeflemiştir. Kalkınmanın halkın geçimseviyesi erişilenin altına düşürülmeden gerçekleştirilmesi esastır. Plandakalkınmanın getiri ve maliyetlerinin toplum katmanlarına adaletli dağılımınadikkat edileceği vurgulanırken, istihdam imkanlarının genişletilmesi, dengelidağılan kamu hizmetleri, kişilerin yetişme ve gelişmelerinde fırsat eşitliği ve gelirfarklarını azaltıcı yöndeki diğer politikalar da sosyal adaletingerçekleştirilmesinde kullanılacak başlıca araçlar olarak sayılmaktadır. 62Planda yüzde 7 olarak hedeflenen GSMH artış oranı yüzde 6,9 olarakgerçekleşip, hedefle neredeyse örtüşmüştür. Đthal ikameci politikanın en önemliiki amacından biri olan dış ticaret verilerine baktığımızda da belirlenen hedeflereulaşılması açısından oldukça başarılı bir tablo görmekteyiz. Dönemde hedeflenenihracat tutarının yüzde 96’sı gerçekleştirilmiş, hedeflenen ithalatın ise yüzde 2,7üzerine çıkılmıştır. 63 Tarım sektörnün toplam yatırımlardan aldığı pay yüzde 11,8,imalat sanayiinin ise 25,7 olarak gerçekleşmiştir. 64Dönem içinde sanayisektörünün geliştirilmesi amacına uygun olarak sanayi sektörüne arılan yatırımlarhedeflenenden fazla gerçekleştirilmiş, tarım sektörüne ayrılan yatırımlar isedüşürülmüştür.2.2.3. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977)Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında GSMH büyüme oranı yüzde 7,9,dönemdeki ihracat toplamı 5 milyar dolar, ithalat toplamı 8,198 milyar dolarolarak hedeflenmiştir. Toplam yatırımların yüzde 11,7’sinin tarım sektörüne,yüzde 31,1’inin imalat sanayiine ayrılması öngörülmüştür. 65Temel makro ekonomik hedeflerin yukarıdaki gibi belirlendiği ÜçüncüBeş Yıllık Kalkınma Planında çözülmesi gereken sorunlar; hızlı nüfus artışı,istihdam yetersizliği ve verim düşüklüğü, gelir dağılımında adaletsizlik, nitelik ve62 DPT, Đkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972, s: 628,63 DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), s: 56-5764 DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), s: 3065 DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), s: 156, 192, 170


27nicelik yönünden eksik eğitim ve sağlık hizmetleri, dağınık yerleşme, iç tasarrufaçıkları ve kredileme sistemindeki bozukluklar, üretim faaliyetlerinin örgütsel veteknolojik geriliği, dış ticaret açıkları ve dış ticaretin yapısı, kalkınma çabalarınayeterince katkıda bulunamayan masraflı ve yavaş ilerleyen bir kamu yönetimi veayrıca AET ile ilişkilerden doğan sorunlar olarak sıralanmıştır. 66Amaçların; yaşama düzeyinin yükseltilmesi, sanayileşme, dış kaynaklarabağlılığın azaltılması,istihdam sorununun çözülmesi ve gelir dağılımınındüzeltilmesi şeklinde sıralandığı Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında temelmakro ekonomik hedeflerle ilgili gerçekleşmeler ise şöyle olmuştur: GSMHbüyüme hızı, planın uygulanmaya başlanacağı 1973 yılından bir önceki yılıngerçekleşmelerine bakılarak yüzde 7,4 olarak düzeltilmiş, yüzde 6,5 olarakgerçekleşmiştir. 67 Toplam yatırımlardan tarım sektörüne ayrılan pay yüzde 11,8,imalat sanayiine ayrılan pay ise yüzde 28,2 olarak gerçekleşmiştir. 68 Dış ticaretgerçekleşmelerine baktığımızda dönem sonunda plan hedefleri 1976 yılı fiyatlarıbaz alınarak yeniden incelenmiş ve planın başında belirlenen ithalat ve ihracathedefleri 20,384 milyar dolar (ithalat) ve 9,819 milyar dolar (ihracat) olarak revizeedilmiştir. Dönemde toplam gerçekleşmeler ise 22,531 milyar dolar ithalat, 8,421milyar dolar ihracat şeklinde olmuştur. 69 Ancak 1974 yılında vuku bulan petrolkrizi ile dört kat artan petrol fiyatları dış ödemeler dengemize yansımış ve 1977yılına geldiğimizde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 30’a kadardüşmüştür. 702.2.4. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983)Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında temel makro ekonomikdeğişkenlerle ilgili hedefler şöyledir: GSMH büyüme oranı yüzde 8 71olarakbelirlenmiş, toplam yatırımlardan tarım sektörüne ayrılacak pay yüzde 12,2,66 DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), s: 10367 DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), s: 7-868 DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), s: 3469 DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), s: 6370 PARASIZ M. Đ., a.g.e., s: 245-24671 DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), s: 205


28sanayi sektörüne ayrılacak pay yüzde 27,4 72 olarak öngörülmüş, dönemdeyapılacak toplam ihracat 19,550 milyar dolar, ithalat ise 30,750 73 milyar dolarolarak belirlenmiştir.Planın uygulamaya konulduğu 1979 yılında dünyada ikinci petrol krizipatlak vermiş ve petrol fiyatları iki kat daha artmıştır. 74Plan döneminde GSMH, yıllık ortalama yüzde 1,7 oranında büyümüştür. 75Toplam yatırımlardan tarım sektörü yüzde 10, imalat sanayii sektörü yüzde 25,6pay almıştır. 76 Dönemde ihracat toplamı 21,345 milyar dolar ile hedeflenene yakıngerçekleşirken ithalatın dönem toplamı 39,988 milyar dolar olarak gerçekleşmişve hedeflenen tutarın yaklaşık yüzde 30 üzerinde gerçekleşmiştir. Đthalat tutarındahedeflenen ile gerçekleşen arasındaki yüzde 30’luk sapmada 1979 yılında patlakveren ikinci petrol krizi ile petrol fiyatlarının iki kat daha artması da etkiliolmuştur. Dönemde ihracat yıllık ortalama yüzde 21,66, ithalat ise yıllık ortalamayüzde 16,5 büyüme hızına erişmiştir. 77Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı ekonomik büyümenin yanında adilgelir dağılımı sağlanmasını da amaçlamıştır. Bunun için köylüye yönelikpolitikalar geliştirilmeye çalışılmış, kooperatifleşme önerilmiştir. Böylece kırsalkesimin ekonomik etkinliğe kavuşturularak pazara girmesi ve uzun vadede sanayimülkiyetinin yaygınlaştırılıp gelir dağılımı adaletinin sağlanması amaçlanmıştır. 78Ancak devletin alacağı tedbirlere bakıldığında en çok ihracat üzerinde durulduğugörülmektedir. Đhracatın artırılması, tarım ürünlerinin de ihracata yönlendirilmesi,ihracatta yasadışı satım yollarının engellenip kayıt altına alınması, ihracatta dışrekabeti desteklemek amacıyla devlet desteğinin sağlanıp özendirici önlemlerinalınması, hizmet ihracının özendirilmesine yönelik düzenlemeler alınmasıöngörülen tedbirler arasındadır. 7972 DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), s: 21573 DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), s: 24974 PARASIZ M. Đ., a.g.e., s: 26275 DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), s: 184, yazar tarafından, 1973-1983arası büyüme oranları verileri dikkate alınarak hesaplanmıştır76 DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), s: 1077 TÜĐK, Đstatistik Göstergeler 1923-2008, Türkiye Đstatistik Kurumu Matbaası, Ankara 2009, s:47678 AVCI S., a.g.e., s: 5079 PIÇAK M., a.g.e., http://www.mevzuatdergisi.com/2010/04a/02.htm


29Đlgili dönemi değerlendirecek olursak, planlı dönem olarak adlandırılan1960-19801980 yılları arasında temel amaç tarıma dayalı ekonomik yapıdan sanayisektörünün lokomotifliğini yaptığı bir ekonomik yapıya geçiştir. Bu amacaulaşmak için ise dış ticaret rejimi olarak ithal ikameci politikalar uygulanmıştır.Temel amaçları açları yansıtması açısından GSMH büyüme oranları, ithalat ve ihracatverileri ve tarım ve imalat sanayii sektörlerinin toplam yatırımlardan aldığı paylarıincelediğimizde Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planından önceki üç planda ilgilideğişkenlerde hedeflenen en oranlarla gerçekleşmeler birbirine oldukça yakındır.Ancak dördüncü planda GSMH beklenen büyüme oranından çok düşük, ithalat isehedeflenenden yüzde 30 fazla gerçekleşmiştir.Gerçekleştirilmeye çalışılan yapısal dönüşümü incelediğimizde ise 1960-1980 dönemi içerisinde tarım sektörünün GSMH içindeki payının yıllar itibariyleazaldığını, sanayi sektörünün payının ise arttığını ancak 1979 yılı sonunagelindiğinde hala tarım sektörünün GSMH içeisindeki payından az olduğunugörmekteyiz. Aşağıdaki grafik bu durumu gözler önüne sermektedir.Şekil 2.1: 1960-19801980 Yılları Arasında Tarım ve Sanayi Sektörlerinin GSMHĐçerisindeki PaylarıKaynak: TÜĐK, “Đstatistik Göstergeler 1923-2008”den derlenmiştir.


30Đthal ikameci politikalar izlenen bu dönemde ithalat azaltılıp ihracatartırılmaya çalışılmış, ancak arzu edilen başarı sağlanamamıştır. Aşağıdakigrafiklerde dış ticaret ile ilgili bazı göstergeler incelenmiştir.Şekil 2.2: 1960-1980 Yılları Arasında Đhracatın ve Đthalatın GSMHĐçerisindeki PaylarıKaynak: TÜĐK, “Đstatistik Göstergeler 1923-2008”den derlenmiştir.Đhracat ve ithalat tutarları dönem içerisinde miktar olarak artmıştır. Ancakithalat azaltılmaya ihracat artırılmaya çalışılmasına rağmen ihracatın GSMHiçerisindeki payı çok fazla artamamış hatta dönem sonunda dönem başından dahadüşük oranda gerçekleşmiş, ithalatın payı ise artmıştır. Grafikte görülen bir başkanokta ise ithalat ile ihracatın zamana bağlı olarak birbirleriyle paralellik arzedenbir seyir içinde olduklarıdır. Bu durumsa aralarında bir nedensellik ilişkisininvarlığına işaret etmektedir. Nedensellik ilişkisi ise genellikle ithalattan ihracatadoğrudur 80 yani ihracatımız ithalatımıza bağlı olduğu görülmektedir.80 Bir örnek için bkz: ARTAN S., BERBER M., “Kamu Kesimi Büyüklüğü ve Ekonomik BüyümeĐlişkisi: Çoklu Ko-Entegrasyon Analizi”, C. Ü. Đktisadi ve Đdari Bilimler Dergisi, Cilt 5, Sayı2, 2004, s: 13-29


31Şekil 2.3: 1960-19801980 Yılları Arasında Dış Ticaret Hacmi ve Dış TicaretDengesi (Milyon $)Kaynak: TÜĐK, “Đstatistik Göstergeler 1923-2008”den derlenmiştir.Dış ticaret hacminin artmasına paralel olarak dış ticaret açığımız daartmıştır. Bu durumun sebebi ihracatımızın artmasına rağmen ithalatımızınihracatımızdan daha fazla a artmasıdır. Đthalatımızdaki bu artışın sebebi olaraksanayi sektörünün gelişmesi amacıyla ilgili yatırım mallarının ithal edilmekzorunda olunması ve 1974 ve 1979 yılında meydana gelen petrol krizlerinedeniyle petrol fiyatlarının sırasıyla dört kat ve iki kat artması gösterilebilir.1923-19601960 yılları arasında tarıma dayalı olan ülke ekonomisinin yapısınındeğiştirilmesi ve sanayiye dayalı bir ekonomiye geçiş yapılması amaçlanmıştır.Bu amaçla 1929 Büyük Buhranının etkisiyle önce korumacı politikalara dahasonra ise 1960 yılından itibaren daha korumacı ve devletçi politikalaruygulanarak, devletin öncülüğünde ithal ikamecilik benimsenmiştir. Ancak 1980yılına gelindiğinde içinde bulunulan ekonomik koşullar iyice ağırlaşmış veözellikle döviz darboğazının etkisiyle 24 Ocak 1980 tarihinde “24 Ocak Kararları”olarak bilinen “istikrar tedbirleri” uygulamaya konmuştur. Bu kararlarla birlikteTürkiye ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikalarından vazgeçip, ihracatadayalı büyüme modeline geçişi başlatmıştır.


32ÜÇÜNCÜ BÖLÜMKÜRESELLEŞME VE 1980 SONRASI TÜRKĐYE EKONOMĐSĐ3.1. KÜRESELLEŞME3.1.1. Küreselleşme Olgusu Üzerine TartışmalarKüreselleşme sürecinde önemli rol oynayan uluslararası kuruluşlardan biriolan Dünya Bankasına göre küreselleşme; “bireylerin ve işletmelerin diğerülkelerdeki birey ve kurumlarla gönüllü olarak ekonomik faaliyetler başlatmaözgürlük ve yeteneğidir”. Küreselleşme; dünya ekonomisini oluşturan sosyal veiktisadi parçaların birbirleriyle ve giderek dünya piyasalarıyla eklemlenmesiolarak tanımlanmaktadır. 81 Bazı tanımlamalara göre ise küreselleşme ilekastedilen durum çok net bir görünüme sahip değildir. Kavram, bazen dünyatoplumlarının homojen bir kültüre doğru birbirlerine benzemelerini; bazen detoplumların, toplulukların ve kültürlerin birbirlerinden farklılıklarını ifade etmekiçin kullanılmakta. 82 Bu şekliyle küreselleşmenin kültürel yönüne dikkatçekilmektedir. Bir başka görüşe göre ise küreselleşme, kapitalizminuluslararasılaşmasıdır. Ulus – devletin ise kapitalizmin uluslararasılaşmasısürecinde ancak ekonomik ve sosyal yapının bu sürece uyumunu sağlamak gibibir işlevi vardır. 83 Hatta küreselleşme kavramının ulus – devletin sonu fikrindenbağımsız olarak tanımlanamayacağını ileri süren görüşler de bulunmaktadır. 84Küreselleşme kavramını sadece dış ticaretin önündeki tüm engellerin ortadankaldırılması şeklinde tanımlayanlar da bulunmakla beraber bir ülkede yaşayaninsanların kendi dışındaki dünya ile ister istemez irtibata geçmesi şeklinde, bu81YELDAN, E., “Neoliberal Küreselleşme Đdeolojisinin Kalkınma Söylemi ÜzerineDeğerlendirmeler”, Praksis Dergisi, sayı 7, yaz 2002, s: 19-34, 2082 EKEN H., “Küreselleşme ve Ulus Devlet”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı16, 2006, s: 24383 KARGI V., ÖZUĞURLU Y., “Türkiyede Küreselleşmenin Vergi Politikaları Üzerine Etkileri:1980 – 2005 Dönemi”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi Yıl: 2007 cilt: 14, Sayı 1, CBÜMANĐSA ĐĐBF84 SUNGUR S., Kod Adı Küreselleşme: 21. Yüzyılda Emperyalizm, Yordam Kitabevi, istanbul,2008, s: 22


33bağlamda kaçınılmaz bir süreç olarak, daha geniş çerçevede ele alınan tanımlar dabulunmaktadır. 85Küreselleşme elbette ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel yönleri de olan,tüm dünyayı öyle veya böyle, etkileyen bir süreçtir. Ancak daha çok ekonomikyönü ön plandadır. Esas itibariyle sermayenin liberalizasyonu odaklı bir süreçtirküreselleşme. Küreselleşmenin ardındaki yön verici düşünce, serbest piyasakapitalizmidir; ekonomi piyasa kuvvetlerinin idaresine bırakıldığı, serbest ticaretve rekabete açıldığı ölçüde etkin olacaktır. Küreselleşme serbest piyasakapitalizminin neredeyse her ülkeye yayılması demektir. 86 Sermayenin tüm dünyaülkelerinin piyasalarına rahatça ve herhangi bir engelle karşılaşmadan, gerekdoğrudan yatırım gerekse portföy yatırımı olarak, girip çıkabilme kabiliyetinikazandığı bir süreçtir küreselleşme. Bu süreçte artık geri kalmış ve gelişmekteolan ülkelerin kalkınmışlık sorunları göz ardı edilmekte ve hatta “geri kalmışülke” ve “gelişmekte olan ülke” tanımları yerine “yükselen piyasalar” tanımıliteratürde yer edinmeye başlamıştır. 87 Böylece artık tüm dünyada reelekonomiden çok finansal piyasalar önem kazanmaya başlamıştır. Đktisatyazınındaki bu farklılaşma da sürecin piyasa ve sermaye odaklı olduğunugörmemize yardımcı olmaktadır.Teorik olarak bakıldığında küreselleşme, sadece sermayenin değil, bütünüretim faktörlerinin daha mobil hale geldiği bir süreci tarif etmektedir. Ancak tümüretim faktörleri, özellikle de niteliksiz işgücü için bu çok mümküngörülmemektedir. Bakıldığında mal, hizmet ve sermaye hareketleri önünde engelbulunmazken emek hareketleri (nitelikli emek hariç) sınırlı mobiliteye sahiptir. Budurumsa gelişmekte olan ülkeler açısından küreselleşme sürecine katılımıolumsuz etkilemektedir. 8885 KOVANCILAR B., MĐYNAT M., Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Kamu Kesimi, GaziKitabevi, 2008, Ankara, s: 186 FRIEDMAN T. L., Lexus ve Zeytin Ağacı Küreselleşmenin Geleceği, BoynerYayınları, 3.Baskı, Đstanbul Haziran 2003, Çev: Elif ÖZSAYAR, s: 3187 YELDAN, E., a.g.e., s: 20, s 19-3488 KOVANCILAR B., MĐYNAT M., a.g.e., s: 2


343.1.2. Küreselleşme Kavramına Yönelik YaklaşımlarKüreselleşmeyle ilgili yaklaşımlar çoğunlukla üç başlık altındasınıflandırılmaktadır: “Hiper-globalistler”, “şüpheciler” ve “dönüşümcüler.” 89Hiper-globalistlerin temel argümanı ulus-devletin sonunun geldiği, yönetim, siviltoplum, uygarlık vb değişkenlerin “küresel” düzeyde, “ulus”u aşan şekildetanımlanmakta olduğudur. Şüpheciler küreselleşmeye hiper-globalistlerin tersineulus-devletlerin yıprandığı bir süreç olmaktan ziyade, hükümetlerin güçlerininartırılmış ya da çoğaltılmış, ulusal çıkarların ve bölgeselleşmenin ön plandaolduğu bir süreç olarak bakmaktadırlar. Ayrıca şüphecilere göre iddia edildiği gibidünya üzerindeki artan ilişkilerin büyük bölümünü hala gelişmiş ülkelerarasındaki ilişkiler oluşturmaktadır. Dönüşümcülere göre ise küreselleşme sadeceekonomik değişkenlere açıklanamayacak, askeri, politik, kültürel unsurları daiçererek, gücün yeniden şekillenmesine neden olan ancak belirsiz bir süreçtir. 903.1.3. Küreselleşmenin ÖlçülmesiÜlkelerin küreselleşme sürecine ne kadar uydukları ya da başka bir deyişlene kadar küreselleştikleri pek çok unsura bağlıdır. Foreign Policy Magazinetarafından A. T. Kearney imzasıyla yapılan ölçümde politik yükümlülük,teknolojik bağlanılırlık, kişisel iletişim ve ekonomik bütünleşme ana başlıklarıaltında yabancı yardımlar, anlaşmalar, örgütler, barışa katkı, internet kullanıcısayısı, sunucu sayısı, güvenli sunucular, 91 telefon görüşmeleri, seyahat, kişiselpara hareketleri, uluslararası ticaret ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıkriterleri dikkate alınmakta ve ülkelerin bu kriterlere göre gösterdikleriperformanslar göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılmaktadır. 9289 KOVANCILAR B., MĐYNAT M., a.g.e., s: 15,90 KOVANCILAR B., MĐYNAT M., a.g.e., s: 17-18,91 şifrelenmiş, kamuya açık olmayan verilerin saklandığı internet sunucuları92 KEARNEY, A., T., Global Top 20, “Measuring Globalization”, Foreign Policy Magazine,November-December 2007


35Tablo 3.1: 2007 Küreselleşme Endeksi Đlk 10 ve TürkiyeSıra No1 Singapur2 Hong Kong3 Hollanda4 Đsviçre5 Đrlanda6 Danimarka7 ABD8 Kanada9 Ürdün10 Estonya2007 Küreselleşme EndeksiĐlk 10 ve Türkiye65 TürkiyeKaynak: A.T. Kearney, Global Top 20, “Measuring Globalization”, Foreign Policy Magazine, s:71Endekse göre Türkiye’nin 2001 yılından bu yana küreselleşmede geriyegitmektedir. Türkiye 2001 yılında 37, 2004 yılında 55 ve 2007 yılında ise 65sırada görülmektedir. 93Endeksin 2007 yılı ilk 10 sırasındaki ülkelerebaktığımızda Singapur ve Hong Kong’un ekonomik entegrasyonda ABD’nin iseteknolojik bağlanırlık konularında diğer ülkelere göre oldukça ileride olduklarıgörülmektedir. Buna karşılık ABD ilk 10’daki ülkeler arasında en düşükekonomik entegrasyona sahipken Ürdün ise en düşük teknolojik bağlanılırlıkdüzeyine sahiptir. 94Bir başka küreselleşme ölçümü ise KOF Index of Globalization tarafındanyapılmaktadır. Ülkelerin ekonomik, sosyal ve politik görünümlerine göre yapılanölçümün 2010 sıralamasında ilk 10 ve Türkiye’nin yeri aşağıdaki tablodaverilmiştir.93 KOVANCILAR, B., MĐYNAT, M., a.g.e., s: 1994 KEARNEY, A., T., a.g.e. s: 68


36Tablo 3.2: KOF Küreselleşme Endeksi Listesi (2010)Sıra NoÜlkeler1 Belçika2 Avusturya3 Hollanda4 Đsviçre5 Đsveç6 Danimarka7 Kanada8 Portekiz9 Finlandiya10 Macaristan56 TürkiyeKaynak: 2010 List by KOF Index of Globalization, http://en.wikipedia.org/wiki/Globalization_Index (Erişim: 24/09/2010, 15:10).KOF Index of Globalization’a göre Türkiye 2010 yılında 181 ülke arasında56. sıradayken 2007 yılında 122 ülke arasında 44. sıradadır. 2007 yılına göreendeksteki puanını (63.45) 2010 yılında yükseltmesine rağmen (64.91), 12 sıragerileyerek 56. sırada yer alabilmiştir. 953.1.4. Küreselleşme Olgusunun Tarihsel Olarak ĐncelenmesiKüreselleşme sürecinin başlangıcı için birbirinden çok farklı, yakınzamanlardan bahsedildiği gibi çok eski zamanlara kadar da uzanan, tarihlertelaffuz edilir. Amit K. Bhandari ve Almas Heshmati’nin IZA (Institute for theStudy of Labor) için hazırladıkları raporda küreselleşmenin 1789 yılındaki SanayiDevrimi ile başladığını öne sürülürken, 96 multidisiplinariter sosyal bilimciWallerstain küreselleşmenin yeni bir şey olmadığını, yüzyıllardır sistemin temelözelliklerinden biri olmasına rağmen henüz keşfedildiğini, Samir Amin iseküreselleşmenin Amerikanın Keşfiyle başlayıp bugüne kadar devam eden bir952007, 2010 List by KOF Index of Globalisation, http://en.wikipedia.org/wiki/Globalization_Index, (Erişim: 24/09/2010, 15:10)96 BAHANDRI A. K., HESHMATI A., Measurement of Globalization and Its VariationsAmong Countries, Regions and Over Time, Nisan 2005, s: 4, http://ftp.iza.org/dp1578.pdf,(04/11/ 2010, 16:15)


37süreç olduğunu belirtir. 97 Hatta küreselleşmenin başlangıcı olarak M.S. 1000 yılıdolayları bile telaffuz edilir. 98Genellikle küreselleşme olgusunun tarihi iki dönem olarak incelenir:Birincisi 18. yy’da ortaya çıkan Sanayi Devrimi ile başlayan süreçtir. SanayiDevrimi ile birlikte teknolojinin üretim faaliyetlerinde yoğun olarak kullanımı sözkonusu olmuş, bu durumsa kitle üretimi beraberinde getirmiştir. Bu sayedeAvrupa’da, özellikle de başlangıçta Đngiltere’de, artan üretim miktarları yenipazarların bulunması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır ve ilk küreselleşme olgusubu şekilde ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, iktisadın bir bilim olarak kabuledilmesini sağladığı kabul edilen Adam Simith ve diğer klasik iktisatçılartarafından serbest dış ticaret rejimleri önerilmiş ve “Mutlak Üstünlükler” ve“Karşılaştırmalı Üstünlükler” gibi teorilerle desteklenen, dış ticarete taraf olanülkelerin her birinin kazançlı çıkacağı (win-win) iddiasıyla, ülkelere liberalpolitikalar izlemeleri önerilmiştir. Birinci küreselleşme dönemi bu şekildebaşlamış ve I. ve II. Dünya Savaşı ile kesintiye uğramış, ardından ABD veRusya’nın önderliğindeki iki kutuplu dünya düzeninin de soğuk savaşınbitmesiyle birlikte yerini ABD’nin süper güç olduğu yeni dünya düzeninebırakmasıyla ikinci küreselleşme süreci başlamıştır.Đkinci küreselleşme süreci birincisine oranla, özellikle teknolojikgelişmenin etkisiyle, çok daha hızlı gelişen bir süreçtir. Đletişim, ulaşım, bilişimalanlarındaki çok hızlı ilerleme eskiden çok daha fazla zaman alan faaliyetlerinçok daha kısa zamanlarda gerçekleştirilebilmesini mümkün kılmaktadır.1970’li yıllarda Bretton Woods sisteminin çökmesiyle birlikte gelişenserbest değişken kur sistemi, 1980’li yıllarda zirvesini yakalamış olan liberalleşmedöneminde hükümetlerin finansal serbstleşmeye de imkan tanımaları, bazı dahayüksek ekonomilerin dış ödemeler dengesinde ortaya çıkan yapısaldengesizliklerden ve üçüncü dünya ülkelerinin borçlanmalarına yardım97 SEZGĐN K., Küreselleşme ve Sosyal Bilimler, Genişletilmiş 2. Baskı, Anı Yayıncılık, Ankara,Nisan 2003,98 GEORGE M., Küresel Dönüşümler, Hazırlayanlar: David held, anthony mcgrew, çeviri: alirıza güngön vd; eray sarıot, Phonenix Yayınevi, Ankara 2008, s: 75.


38konusunda banka ve diğer ödünç veren kurumların oldukça istekli olmaları daikinci küreselleşme sürecini etkileyen unsurlardandır. 99Đkinci küreselleşme sürecinde çok uluslu şirketlerin büyük payı vardır. Pekçok ülkede üretim, satış, pazarlama faaliyetlerinde bulunan çok uluslu şirketlerekonomik bir güç olmanın yanında özellikle doğrudan yatırım yaptıkları ülkelerdeuygulanan politikaları da etkileyebilmektedirler. Örneğin Türkiye’de, 12 Ekim2006 tarihinde “Ermeni Soykırımı iddiasını reddetmeyi suç sayan” yasatasarısının Fransa’da kabulünden sonra, Fransız ürünlerine yönelik boykotçağrıları yapılmıştı. Aynı gün Türkiye’de ciddi doğrudan yatırımları bulunanFransız otomotiv şirketi Renault, üretim adetleri, ihracat tutarları, istihdamettikleri işçi sayısı gibi verileri içeren bir açıklama yapmış ve Türkiye ekonomisiiçin önemini hatırlatma gereği duymuştur.3.1.5. Küreselleşme Olgusunun Ekonomik Unsurları3.1.5.1. Kamunun Sektörünün KüçültülmesiÖzellikle 1980’den sonra artan liberalleşme hareketleriyle birlikteneoliberal politikalar kamunun iktisadi etkinliğinin daraltılması ve devletinekonomiden elini çekmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Dolayısıyla da kamununküçültülmesi ve özel sektörün liderliğinde bir ekonomik sistem öngörülmüş veözellikle gelişmiş ülkeler tarafından dünyanın geri kalanına bu yönde telkinleryapılmıştır.Ulus devletler ise bu süreçte; içte tam istihdam yerine dışta uluslararasırekabet, gelirin yeniden dağılımını engelleyen sosyal hakların yerine kaynaklarıüretime sevk etmeyi hedefleyen bir biçimde sosyal politikanın yenidendüzenlenmesi; örneğin emeklilik yaşının yükseltilmesi, transfer harcamalarının vesübvansiyon harcamalarının azaltılması, devletin başat rolü yerine yeni yönetimmekanizmalarına yönelmiş, tüm bunların sonucu olarak ulusal devletin amacı99 AKDĐŞ M., “Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri ve Türkiye:FinansalKrizler Beklentiler”, http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/akdis.doc


39artık “dengeli ulusal ekonomi” değil “uluslararası rekabet edebilen ekonomi”olmuştur. 100Ortodoks iktisat öğretisinde karar alıcı mekanizma piyasadır. Herkes içinen doğru, en verimli kararı piyasa mekanizması, kendine ait dinamiklerle,verebilmektedir. Dolayısıyla da devlet gibi ekonominin tamamını etkileyebilecekbir aktörün karar mekanizmalarına mümkün olduğunca az müdahale etmesi vekarar süreçlerini piyasalara bırakması gerekir. Zira devletin ekonomiye her nevimüdahalesi verimsiz olacaktır. Bu öngörünün örneğini Türk iktisat yazınındayapılan tartışmalarda bulabiliriz. Örneğin ülkemizde yaşanan krizlerin nedenlerisadece “kamu maliyesi” sorunu olarak görülmekte ve kamu ekonomisininbüyüklüğü ve beceriksizliğine bağlanmaktadır 101 . Bu tespitten hareketle devletinekonomiye her türlü müdahalesinin asgariye inmesi ve KĐT’leri özelleştirmesiyoluyla iktisadi faaliyetlerini de minimize etmesi yönünde politikalar önerilmiştir.Piyasa mekanizmasını güçlendirmek üzere uygulanan neo-liberal politikalaradayalı yapısal uyum ve istikrar politikası süreçleri: 102− Fiyatların serbestleştirilmesi yoluyla iç ve dış ticaretinserbestleştirilmesini (liberalizasyon),− Özelleştirmeler yoluyla mülkiyet ilişkilerinin değiştirilmesini,− Sıkı maliye ve para politikalarıyla makro ekonomik istikrarınsağlanmasını,− Finansal serbestleşme yoluyla pozitif faiz oranlarını gerçekleştirerekuluslararası sermayenin ülkeye girişini sağlamak ve böylece yurtiçitasarruf açığını kapatmak,− Devletin ekonomideki ağırlığını sınırlandırarak dışlama etkisiniortadan kaldırmak böylece özel yatırımların gerçekleşmesine ortamhazırlamak,100 EKEN, H., a.g.e., s: 258101 YELDAN, E., Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi: Bölüşüm, Birikim ve Büyüme,Đletişim Yayınları, 2. Baskı, Đstanbul, 2001, s: 9102 KARGI V. ve ÖZUĞURLU, Y., “Türkiye’de Küreselleşmenin Vergi Politikaları ÜzerineEtkileri: 1980 – 2005 Dönemi”, Celal Bayar Üniversitesi ĐĐBF Yönetim ve EkonomiDergisi, Cilt: 14, Sayı: 1, Manisa, 2007, s: 278-279


40− Piyasaya müdahale ederek piyasada oluşan kaynak dağılımınıetkileyen devletin ekonomiye müdahalesini azaltarak özel sektörağırlıklı bir piyasa mekanizmasının oluşturulmasını sağlamak yanidevletin ekonomik ve sosyal süreçleri belirleme ve düzenleme işlevininortadan kaldırılmasını (deregülasyon) kapsamaktadır.Bu amaçla Türkiye’de de 1980 sonrasında serbest piyasa sisteminegeçilmesi amacına uygun olarak özelleştirme uygulamalarına başlanmıştır.3.1.5.2. Özelleştirme UygulamalarıÖzelleştirme uygulamaları küreselleşme sürecinin en belirginözelliklerindendir. Devletin ekonomiye müdahalesinin minimuma indirilmesininde koşullarından biridir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 1980 sonrasındaözelleştirme uygulamalarına hız verilmiştir. Ancak özelleştirme konusunda enhızlı olunan dönem 2000’li yıllardır.Tablo 3.3: Yıllar Đtibariyle Türkiye’de ÖzelleştirmeYILLAR ÖZELLEŞTĐRME TUTARI (milyon $)1985 – 1999 4.6802000 2.7172001 1202002 5362003 1872004 1.2832005 8.2222006 8.0962007 4.2592008 6.2972009 2.2752010 945TOPLAM 39.617Kaynak: Özelleştirme Đdaresi Başkanlığı,http://www.oib.gov.tr/program/uygulamalar/yillara _gore. htm (31/08/2010, 14:52).Tablodan görüldüğü gibi 1985’ten 2000 yılına kadar geçen 15 seneliksürede yaklaşık 4,680 milyon $’lık özelleştirme yapılırken, 2000 yılı ve


41sonrasında üstün bir özelleştirme performansı gösterilmiş ve 2000 – 2010 yıllarınıkapsayan 11 yıllık dönemde yaklaşık 34.937 milyon $’lık özelleştirme yapılmıştır.Çeşitli yöntemlerle satışı gerçekleştirilen varlıklardan 31 Aralık 2009 tarihiitibariyle net 28 milyar $ giriş sağlanmıştır. 103 Ancak en fazla özelleştirme yapılandönem 2005 – 2009 yılları arsındadır. Sadece bu beş senelik dilimde yaklaşık29.149 milyon $’lık özelleştirme yapılmıştır.3.1.5.3. Finansal LiberalizasyonFinansal liberalizasyon yerli ve yabancı sermayenin hisse senedi, döviz,tahvil vb piyasalara herhangi bir engelle karşılaşmadan serbestçe girip çıkabilmesianlamına gelir.Günümüzde çok yüksek miktarlı fonlara hükmeden kişi ve kuruluşlarmevcuttur. Finansal liberalizasyonla birlikte ülkelerin sermaye hareketleriüzerindeki kısıtlamaları kaldırmaları ve teknolojideki muazzam gelişmenin deetkisiyle, hem yüksek miktarlı fonlara sahip hem de küçük yatırımcıdiyebileceğimiz aktörler her gün milyarlarca dolarlık para transferlerigerçekleştirmekteler. 1980’li yılların başında günlük yaklaşık 190 milyar dolarolan döviz piyasası işlemleri 2000’li yılların başında yaklaşık 1,7 trilyon dolarayükselmiştir ve bu tutarın yüzde 80’i bulunduğu piyasayı bir hafta içerisinde terketmektedir. Bu durumsa özellikle yeterli finansal derinliğe sahip olmayan ülkeekonomilerinin sürekli spekülasyon tehtidi altında olmalarına neden olmaktadır. 104Örneğin, hedge fonların tanınmış ustası George Soros’un böyle bir hareketle 1992yılında Đngiliz Sterlini’ne hücum ettiği ve bu girişimden bir milyar dolar kazançsağladığı bilinmektedir. 1053.1.5.4. Kambiyo Rejiminin SerbestleştirilmesiTürkiye ekonomisinin dünya mal piyasalarıyla eklemlenmesi 1980dönüşümü ile başlatılmış, 1989-1990 yıllarında da ulusal mali piyasaların103 Özelleştirme Đdaresi Başkanlığı, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları Bülteni, s: 10,http://www.oib.gov.tr/yayinlar/yayinlar.htm, (31/08/2010, 15:00)104 YELDAN, E., a.g.e.,s: 19-20105AKDĐŞ, M., a.g.e., http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/Tanitim KoordinasyonDb/akdis.doc


42serbestleştirilmesi ve uluslararası sermaye hareketleri üzerindeki kambiyokontrollerinin kaldırılmasıyla tamamlanmıştır. 106Mayıs 1981’den başlayarak döviz kurlarının oluşumunda daha esnek birkur oluşum sistemine doğru ilerlenirken diğer yandan da 1980-1982 dönemindealınan bir dizi kararla iç finansal liberalizasyona başlanmış ancak hukuksal altyapı zayıflıklarının da etkisiyle bu süreç “bankerler krizi” diye adlandırılan büyükbir kriz ile ciddi yara almıştır. Öte yandan özellikle Haziran 1984 ve Ağustos1989’da alınan iktisat politikası kararlarıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarınınbankalarda döviz tevdiat hesabı açtırabilmelerine imkan tanımak da dahil olmaküzere köklü dış finansal liberalizasyon önlemleri yürürlüğe koyulmuştur. Ancak1989 yılından sonra yüksek kamu kesimi açıkları, yüksek yurtiçi faiz hadleri, hızlıkısa vadeli sermaye girişleri ve düşük kur artışları ile ekonomi giderek daha fazla“sıcak para” bağımlısı bir duruma düşmüştür. 1073.1.5.5. Ülke Ekonomisini Yabancı Sermaye Đçin Cazip Hale GetirmeyeYönelik DüzenlemelerTürkiye’ye yönelik Doğrudan Yabancı Sermaye yatırımları bakımından1980 başları tarihi bir milat olmuştur. 24 Ocak 1980 tarihinde alınan kararlarlasadece içe dönük ithal ikame sanayileşme stratejisinden dışa açık büyüme vesanayileşme stratejisini hedeflenmekle kalınmamış aynı zamanda başlatılankapsamlı bir liberalleşme programının bir parçası olarak DYS alanında da önemlibir değişim öngörülmüştür. Yeni programın devreye sokulmasıyla birlikte DYSgirişlerini hızlandıracak idari ve yasal düzenlemeler yapılmıştır. 25 Ocak 1980tarihinde Başbakanlığa bağlı olarak kurulan Yabancı Sermaye Dairesi, YabancıSermaye Genel Müdürlüğü ismiyle önce 1991’de DPT’ye 1994’te ise HazineMüsteşarlığı bünyesine alınmıştır. 1954 tarihli 6224 sayılı “Yabancı SermayeKanunu”na 24 Ocak sonrası süreçte 1986, 1992 ve 1995’te önemli değişikliklergetirilmiş, böylece mevzuat liberalleşme yönünde mesafe almıştır. Bununla106 YELDAN, E., “Küreselleşmenin Neresindeyiz? Türkiye Ekonomisinde Borç Sorunu ve IMFPolitikaları (1)”, STRADĐGMA.COM aylık e-dergi, Sayı: 10, Kasım 2003,www.stradigma.com, s: 2107 KĐBRĐTÇĐOĞLU A., “Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Hükümetler, 1969-2001”, YeniTürkiye Dergisi, Ekonomik Kriz Özel Sayısı, Cilt 1, Yıl 7, Sayı 27 (Eylül-Ekim): ss: 176-177


43beraber 17 Haziran 2003’te 4875 sayılı “Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu”yeni yasal çerçeveyi belirlerken doğrudan yabancı sermayeye yönelik yatırımortamının daha da gelişmesine imkan verilmiştir. 108 Bu yasayla yabancıyatırımcının hakları açık bir şekilde belirtilmekte, yerli-yabancı ayrımıkaldırılmakta, yatırım öncesi kontrol üzerine kurulmuş olan yatırım ön–izinsistemi yerine yabancı yatırımcıyı ülkeye çekmek, yatırım sürecini kolaylaştırmaküzerine kurulmuş yatırım promosyonu sistemine geçiş için çok önemli bir aşamagerçekleştirilmiştir. 4875 sayılı DYY yasasının yanı sıra, yine Haziran 2003’teyürürlüğe giren 4884 sayılı yasa ile Türk Ticaret Yasasında yapılan değişikliklerleanonim ve limited şirketlerin kuruluş ve ana sözleşme değişikliğine ilişkin usul veesaslar yeniden belirlenmiştir. Bu yasayla, daha önce 19 zorunlu aşamadan oluşanşirket kurma işlemleri 3 aşamaya indirilmiş ve daha önce yaklaşık 2,5 ay sürenşirket kurma işlemi 1 günde gerçekleşir hale getirilmiştir. Ayrıca çıkarılanYabancıların Çalışma Đzinleri Hakkındaki 4817 sayılı yasa ile şirketlerin istihdamedecekleri yabancı uyruklu çalışanlar hakkında geçmişte uygulanan katı kurallargevşetilmiştir. 4686 sayılı Tahkim Yasası ile, devletin de dahil olduğuuyuşmazlıkların çözülmesinde Uluslararası Tahkime başvurmanın usul ve esaslarıbelirlenmiş; böylece yabancı yatırımcıların uyuşmazlıkların çözümüne ilişkinendişeleri giderilmiştir. 109108 ÜLGEN G., “Yabancı Sermayenin Đstihdam Üzerine Etkileri”, Marmara Üniversitesi ĐĐBFDergisi, Cilt: 20, Sayı: 1, 2005, s: 38109YILMAZ K., Türkiye Đçin Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisine Doğru, s: 30,http://www.yased.org.tr/webportal/Turkish/Yayinlar/Documents/DYYStrateji-TR.pdf


44Tablo 3.4: Uluslararası Doğrudan Yatırımlar (1995-2009) (milyon dolar)UDYToplamDoğrudanYabancıSermayeSermaye(Net)1995-2001(Birikimli)2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 20098.469 1.082 1.702 2.785 10.031 20.185 22.047 18.269 7.6608.469 1.082 704 1.442 8.190 17.263 19.121 15.332 5.8408.469 566 556 888 8.053 16.876 18.100 14.299 5.345Giriş 9.547 571 564 986 8.454 17.533 18.843 14.334 5.427Çıkış -1.078 -5 -8 -98 -401 -657 -743 -35 -82YenidenYatırımdaKullanılanKazançlarDiğerSermayeGayrimenkul(Net)- - 132 234 81 106 294 399 348- 516 16 350 56 281 727 634 147- - 998 1.343 1.841 2.922 2.926 2.937 1.820Kaynak: Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Uluslararası DoğrudanYatırımlar 2009.Tablo 3.4’ü incelediğimizde özellikle 2005 yılından itibaren öncekidönemlere kıyasla çok ciddi UDY çektiğimiz görülmektedir. Ancak belirtmekgerekir ki UDY olarak değerlendirilen bu tutarların büyük miktarıözelleştirmelerden elde sağlanan girişlerdir.3.1.5.6. Dış Ticaretin Serbestleştirilmesi1900’lerde günlük ticaret hacmi milyon dolarla ölçülmekteydi. New YorkMerkez Bankasına göre bu seviye 1992 yılında 820 milyar dolara, Nisan 1998yılında ise 1,5 trilyon dolara çıkmıştır. 110Dış ticaretin serbestleştirilmesine yönelik düzenlemeler ihracata ve ithalatayönelik olarak yapılmıştır. Bu düzenlemelerle amaçlananlar; yurtiçinde ihracatayönelik üretimi artırmak, ihracata yönelik sektörlerle birlikte ekonomininbüyümesini sağlamak, büyüme ve üretim için gerekli olan yarı mamul, hammaddeve yatırım malları ithalatını kolaylaştırarak ilgili kalemlerin teminatını sağlamak110 FRIEDMAN T. L., a.g.e., s: 17


45şeklinde sayılabilir. Ancak günümüzde durum umulduğu gibi olmamış veihracatımız ithalatımıza bağlı duruma gelmiştir. 111 Yani diyebiliriz ki 1980 sonrasıpolitikalar yeterli olmamış, “mal ve hizmet” üretimine dayalı olamamıştır. 1123.1.5.6.1. Đhracata Yönelik Düzenlemeler1980 sonrası ihracatı teşvik programları beş ana kategoridesınıflandırılabilmektedir. 113- Türk lirasının döviz kuru karşısında değer kaybetmesine izin verilmiştir.Đhracatçıyı desteklemek amacıyla geliştirilen hükümet politikası Türklirasının değerinde reel bir düşüş trendi yakalamak olmuş, bu da 1988’ekadar satın alma gücü paritesinin üzerinde belirlenen bir döviz kuruna yolaçmıştır. 1988’den sonra Merkez Bankası Türk lirasının değer kaybındakihızı yavaşlatmıştır.- Đhracatçılara doğrudan ödeme yapılmıştır. Đhracatçıların başlangıçtakimasrafları hükümet bütçesinden ve bütçe dışı fonlardan karşılanmıştır.1980- 1984 yılları arasında, doğrudan ödemelerin büyük kısmını vergiiadeleri teşkil etmiştir. Ancak, hükümet bütçesi üzerindeki baskı, verilenönceliğin ihracat teşviklerinden daha etkin bir döviz kuru politikasınayönelmesine neden olmuştur.- Tercihli ve sübvansiyonlu ihracat kredileri verilmiştir. Đhracatı TeşvikFonu, Merkez Bankası, Türkiye Kalkınma Bankası ve Türk Eximbanksübvansiyonlu ihracat kredileri vermişlerdir. Đhracatçılara uygulananreeskont oranları ticari faiz oranlarının altında tutulmuştur. 1980’lerinbaşlarında ihracatı desteklemek için TCMB kaynakları etkin bir şekildekullanılırken 1984’ten sonra TCMB kredileri çok düşük seviyeleregerilemiştir. Bu gelişmeye paralel olarak, ticari banka kredilerinin ihracat111 KÖSEKAHYAOĞLU L., ŞENTÜRK C, a.g.e., s: 42112 ONUR S., “Finansal Liberalizasyon ve GSMH Büyümesi Arasındaki Đlişki”, ZonguldakKaraelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 1, Sayı:1, 2005, s: 150113 TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ MERKEZ BANKASI, Küreselleşmenin Türkiye EkonomisineEtkileri, Mayıs 2002, s: 6-8


46kredileri içindeki payı artmış ve ticari bankalar ihracat kredisi piyasasınınen önemli kreditörleri haline gelmiştir.- Đthal girdilere vergi muafiyeti getirilmiştir. Đhraç mallarının üretimindekullanılmak üzere ithal edilen mallar ithalat vergilerinden muaftutulmuştur. Böylece, vergi muafiyetleri kademeli olarak artarken, ihracatsektörü de büyümeye devam etmiştir.- Kurumlar vergisi indirimleri getirilmiştir.3.1.5.6.2. Đthalata Yönelik Düzenlemeler1970’lerin sonunda ithalat malları üç ana listede toplanıyordu, Kota Listesi(sayısal limitlere tâbi olan ithalat), 1 numaralı Liberasyon listesi (serbestçe ithaledilebilen malların listesi) ve 2 numaralı Liberasyon listesi (ithalatı için izinbelgesi gereken malların listesi). Bu sayılan listelerin hiçbirisinde yer almayanmalların ithal edilmesi yasaktı. 1980 öncesi ithalat rejimine göre ithalatçılarınithalat faaliyetleri için Merkez Bankası’na önceden teminat yatırmalarıgerekiyordu. 1141980 yılında ilk adım olarak ithalat üzerindeki damga resmi yüzde 25’tenyüzde 1’e düşürülmüş ve ithalat yönetmeliği basitleştirilmiştir. 1981 yılında Kotalistesi yürürlükten kaldırılmış ve 2 numaralı Liberasyon listesindeki pek çokkalem daha az kısıtlayıcı olan 1 numaralı Liberasyon listesine kaydırılmıştır.Ocak 1984’te yapılan ithalat rejimi reformuyla geçmişteki uygulamalardançok farklı bir anlayış getirilmiştir. Đki ana liste iptal edilirken üç yeni listegetirilmiştir, bunlar: Yasaklılar Listesi, Đzne Tabi Olan Đthal Mallar Listesi ve FonListesi (lüks malları içeren) idi. Yeni rejime göre, ithalatı açıkça yasaklanmamışher türlü mal ithal edilebilecekti. Miktar kısıtlamalarının azaltılmasının yanı sıragümrük tarifelerinde de indirimler gerçekleştirilmiştir.1985 yılında Yasak Mallar Listesi ortadan kaldırılmış; ithal edilmesi yasakmalların sayısı 500’den 3’e (silah, mühimmat ve uyuşturucu) düşürülmüştür.1988’de 33 farklı mal ithalat izin belgesi gerektiriyordu. Temmuz 1989’da114 TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ MERKEZ BANKASI, a.g.e., s: 8


47hükümet yerel üretimi haksız rekabete karşı korumak amacıyla “anti-dampingyasası”nı yürürlüğe koymuştur. 1989’da ithalatta liberalleşme daha da hızkazanmıştır. Đzne tâbi malların sayısı 33’ten 16’ya düşürülürken ithalatauygulanan tarifeler ve vergiler de önemli ölçüde azaltılmıştır. 1151990’da ithalat rejimi tekrar değişmiş, ithalatta teminat yatırmazorunluluğu ve izin belgesi alma uygulamaları tamamen yürürlükten kaldırılmış;“Yatırım Malları Listesi” adlı yeni bir liste oluşturulmuş ve gümrük vergileri veToplu Konut Fonu (TKF) vergileri tek bir liste altında toplanmıştır. 1991 ve 1992yıllarında gümrük tarifelerinde yapılan küçük düzenlemelerden sonra Ocak1993’te yeni bir takım önlemler getirilmiştir. AB’ye verilen sözler doğrultusundagümrük vergisi ve Toplu Konut Fonu ücretleri dışındaki tüm gümrük tarifeleri vebuna eşdeğer tüm ücretler kaldırılmış, diğer vergiler ve TKF ücretlerindeki gerekliindirimler ise 1996 başına kadar tamamlanmıştır. 1163.2. 1980 SONRASI TÜRKĐYE EKONOMĐSĐNĐN SEYRĐTürkiye’de 27 Ekim 1965 ile 31 Aralık 2001 tarihleri arasındaki 37 yılıaşkın süre içinde toplam 28 hükümet göreve gelmiş, bunlar ortalama 16’şar aykadar iş başında kalmış ve söz konusu hükümet değişikliklerinin yalnızca 7 tanesigenel seçimler sonucunda gerçekleşmiştir. 1171980 yılına geldiğimizde, o güne kadar uygulanan ithal ikamecipolitikalardaki, siyasi istikrarsızlığın da etkisiyle başarısızlıklar, 1970’li yıllardayaşanan petrol şokları ve artan enflasyonist baskılar, 24 Ocak 1980 Kararları’nınalınmasına neden olmuştur. Bu kararlarla birlikte dışa açık ve ihracata dayalıbüyüme modeline geçilmiştir. 11824 Ocak 1980 kararları enflasyonu kontrol altına almak, yabancıfinansman açığını kapatmak ve daha dışa dönük ve piyasa odaklı bir ekonomiksisteme ulaşmak amacıyla ilan edilmiştir. Bu kararlar çerçevesinde, ihracata dayalı115 TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ MERKEZ BANKASI, a.g.e., s: 9116 TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ MERKEZ BANKASI, a.g.e., s: 9117 KĐBRĐTÇĐOĞLU A., a.g.e., s: 174118 GENÇ M. C., DEĞER M. K., BERBER M., “Beşeri Sermaye, Đhracat ve Ekonomik Büyüme:Türkiye Ekonomisi Üzerine Nedensellik Analizi”, Uluslararası 7. Bilgi, Ekonomi veYönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, Đstanbul, 2010, s: 55


48büyümenin teşvik edilmesi için Türkiye’nin ihracatta rekabet gücünü artırabilmekamacıyla ihracat sübvansiyonları sağlanmış ve Türk lirasının reel olarak değeryitirmesine izin verilmiştir. 1980 yılında başlatılan ekonomik program ihracatsübvansiyonları, yüksek oranda devalüasyon ve Kamu Đktisadi Teşebbüsleritarafından üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarında artış yapılmasınıöngörmüştür. 119Đhracatın artırılması ile beklenen faydalar şu şekilde sayılabilir: Önceliklerekabeti artırır. Uluslararası piyasalara girişte artan rekabet; önemli kaynak tahsisi,teknik bilginin yayılması, daha iyi yönetim ve daha büyük boyutlu girişimciliğingetirdiği güven ve ihracat dışı sektörlere dışsallıklar sağlayan, yani yeniteknolojilerin yayılmasına imkan veren etkilerle ekonomideki genel verimlilikdüzeyini yükselterek özellikle yüksek nitelik kazandıran yeni becerilerin eldeedilmesine ve etkili bir fiyat mekanizmasının oluşmasına katkı sağlar. 120Đhracat ile birlikte büyümeyi sağlamak için yurtiçi ve yurtdışı tasarruflarmali sisteme aktarılacak, dolayısıyla kredi hacmi genişleyecektir, ulusal malipiyasalarda belirlenen yurtiçi faiz haddi düşecek (sermayenin maliyeti azalacak)ve uluslararası faiz oranına yaklaşacaktır, ucuzlayan sermaye maliyeti vegenişleyen kredi hacmi sayesinde sabit sermaye yatırım harcamaları artacak veekonominin büyüme hızı yükselecektir. 121 Ancak uygulanan bu faiz politikasıgelir dağılımını bozucu, üretken sermayenin rantiyer bir özelliğe doğru kaymasınayol açıcı, yatırımları yavaşlatıcı etkileri olduğu da iddia edilebilir. 122Politikanın amacının uluslararası sermayeye güven vermek olduğugörülmektedir. Nitekim uygulanan program doğrudan doğruya daraltıcı para vemaliye politikalarına dayanmakta ve uluslararası sermaye akımlarının serbestisinigüvence altına alan dışa açık bir iktisadi yapıyı öngörmektedir. Söz konusumodelde hedef yabancı sermaye girişlerinin özendirilmesini sağlamak için ulusal119 TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ MERKEZ BANKASI, a.g.e., Mayıs 2002, s: 5120 ŞĐMŞEK M., “Đhracata Dayalı Büyüme Hipotezinin Türkiye Verileri ile Analizi, 1960-2002”,Dokuz Eylül Üniversitesi Đ.Đ.B.F. Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 2, 2003, s: 43121 YELDAN E., “Küreselleşmenin Neresindeyiz? Türkiye Ekonomisinde Borç Sorunu ve IMFPolitikaları (1), http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/makale_06.html122GÜÇLÜ S., BĐLEN M., “1980 Sonrası Dönemde Gelir Dağılımında Meydana GelenDeğişmeler”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı: 6, Eylül-Ekim1995, s: 167


49mali piyasalarda yüksek reel getirinin temini ve devalüasyon riskindenarındırılmış bir döviz kuru sistemini kurmaktır. 1231980 yılından bu yana Türkiye ekonomisi 3 alt başlık altında incelenebilir:1980-1988 dönemi dünya ile daha çok ticaret temelinde bir bütünleşmeyiyansıtırken, 1989-2001 dönemi sermaye hareketlerinin serbestleşmesini (finansalliberalizasyon) yansıtmaktadır 124 . 2001’den sonrası ise Güçlü Ekonomiye GeçişProgramı ile birlikte uzun seneler sonra iktidarda tek partinin olduğu dönemdir.3.2.1. 1980-1988 Dönemi24 Ocak 1980 tarihinde alınan istikrar tedbirleriyle başlayan dönemdir.Alınan kararlarla, daha önce de bahsettiğimiz gibi, dışa açık, ihracata dayalı,rekaetçi bir ekonomik yapı hedeflenmiştir. Belirlenen programda kısa vadeli veuzun vadeli kararlar ye almaktaydı. Daha önce genellikle ekonominin kötüyegittiği zamanlarda kısa vadeli programlar uygulamaya konurdu. Ancak buprogramda daha çok uzun vadeli kararlar uygulamaya konmuştur. Programlabirlikte alınan kararlar ve bu kararlarla belirlenen genel hedefler şu şekildesıralanabilir: 125- Programın kısa vadeli ilk amacı ekonomide istikrarı sağlamak veenflasyonu kontrol altına almaktı. Bu amaçla da talep baskı altınaalınmaya çalışıldı. KĐT’lerin ürettiği ürünlerin fiyatları artırıldı. Kıtlığıçekilen malların ithalatına serbesti getirilerek karaborsanın önünegeçilmeye çalışıldı,- Piyasaların serbestleştirilmesine ve dışa açılmasına yönelik olarak,devletin ekonomideki ağırlığını hafifletmeye yönelik düzenlemeleryapıldı. Sigara tekelinin kaldırılması, KĐT’lere ürettikleri malların fiyatınıbelirlemede özerklik verilmesi, Fiyat Tespit ve Kontrol Komitesininkaldırılması, fiyat rekabetini gerçekleştirmek için ithalatınserbestleştirilmesi, taban fiyat ve destekleme alımlarının daraltılması, faiz123 YELDAN E., a.g.e., http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/makale_06.html124 OYAN, O., Türkiye Ekonomisi : Nereden Nereye?, Đmaj Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 1998,s: 6125 ŞAHĐN, H., Makro Đktisat, Ezgi Kitabevi, Yenilenmiş 9. Baskı, Bursa, 2007, s: 194-197


50oranı ve döviz kurlarının serbest piyasada oluşmasına yönelik kurumsal altyapının oluşturulması sözü geçen önlemlere örnek olarak verilebilir,- Dış ticaretin serbestleşmesi ve yabancı yatırımcının teşviki yönündedüzenlemeler yapıldı. Böylece hem dışa açılma hem de dövizin bullaşmasıumuldu. Bu amaçla 1981 yılında yapılan devalüasyondan Ağustos 1989’da32 sayılı KHK ile TL’nin konvertibilitesinin ilan edilmesine kadar geçensürede döviz kuru rejiminin serbestleştirilmesi tamamlandı,- Đhracat ve ithalata yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Đhracat vergi iadeleri,hammadde girdilerinin ithalatında kolaylık gibi yöntemlerleözendirilirken, ithalat da üzerindeki gümrük vergilerinin esnetilmesi,kotaların kaldırılması gibi uygulamalarla çok büyük oranda liberalizeedilmiştir,- Yabancı sermaye yatırımlarına büyük ölçüde teşvikler getirildi,üzerlerindeki denetimler gevşetildi.- 1980 yılında alınan en önemli kararlardan birisi faiz oranının oluşumununpiyasaya bırakılması olmuştu. Ancak beklenen sonuç elde edilemeyincefaizlerle ilgili yetki TCMB’ye verildi.1987 yılında tekrar serbestleşmedenendi ancak spekülatif faaliyetlerin fazlalığı nedeniyle tekrar güdümlüsisteme dönüldü,- Fiyatların piyasada oluşmasını sağlamak üzere KĐT’lere kendi ürünlerininfiyatlarını belirleme yetkisi verilirken, tarım kesiminde taban fiyatuygulaması ile belirlenen fiyatlar düşük düzeyde tutuldu ve alımlarınödemeleri de geciktirildi. Bunun sonucu tarım sektöründe faaliyetgösterenler ciddi zararlar yaşadı. Sonuçta 1987 yılında konuyla ilgili tekrardüzenlemeye gidildi ve taban fiyatlar eskisinden daha yüksek seviyelerdebelirlenirken, ödemelerin geciktirilmemesine de dikkat edildi.Kararları incelendiğinde, dışa açık, ihracata ve rekabete dayalı, özelsektörün liderliğinde, piyasa güçlerinin karar alma mekanizmasının temelinioluşturduğu bir yapının amaçlandığını görülmektedir.


51Eylül 1980 ile Kasım 1983 tarihleri arasındaki askeri rejim sonrasındaseçimle iş başına gelen Özal’ın liderliğindeki ANAP iktidarı Aralık 1983 ve Ocak1984 tarihlerinde yeni bazı ekonomik kararlar açıkladı. Açıklanan bu kararlar dayine 1980 yılında alınan kararlarla paralellik göstermekteydi. Kararlar ekonomikişleyişte devletin payını azaltması ve yerini piyasa kuvvetlerine bırakması, ihracatve ithalatı artırıcı düzenlemeler, kambiyo rejiminin serbestleştirilmesi, hem özelgirişime destek hem de daha çabuk, etkili ve ucuza kamu hizmeti görülebilmesiiçin bürokrasinin basitleştirilmesi, faiz oranlarının piyasada belirlenebilmesineyönelik serbestleştirme düzenlemelerini içermekteydi. 1261988 yılına gelindiğinde 1987 yılında yapılan genel seçimlerin de etkisiylemali piyasalar alt üst olurken kamu açıkları da artmış, bunun üzerine seçimle tekbaşına iktidar olan ANAP hükümeti 4 Şubat 1988’de bir dizi ekonomik tedbiralarak piyasalara müdahale etmiştir. Ancak alınan kararlarla ekonomik canlılıkdurmuş; büyüme yüzde 9’dan yüzde 1’e inmiş, enflasyon ise yüzde 50’den yüzde70’e çıkmıştır. 1273.2.2. 1989-2000 Dönemi1990 yılında Körfez Savaşının çıkması ve 1991 yılında erken seçilmegidilmesi ekonomik gidişatı kötü etkilemiştir. Körfez Savaşı ile birliktebankalardaki mevduatların bankalardan çekilmesi krize neden olmuş, ayrıcauygulanan seçim ekonomisi nedeniyle; ücretler, tarım kesiminde uygulanandestekleme alımı fiyatları vb kamusal giderler artırılmış, Güneydoğu AnadoluBölgesindeki terör olayları nedeni ile de askeri harcamaların artmasıylaKKBG’nin GSMH’ya oranı artmıştır. 128 Böylece bozulan ekonomik göstergeleritekrar dengeye getirmek için 5 Nisan 1994 yılında tekrar bir Đstikrar Programıhazırlanmıştır. Program kapsamında alınan kararları ve belirlenen hedefler şöylesıralanabilir: 129126 KILIÇBAY, A., Türk Ekonomisi Modeller Politikalar Stratejiler, Bilim Teknik Yayınevi,Gözden Geçirilmiş 5. Basım, Đstanbul, 1999, s: 175-181127 KARLUK, S., R., Türkiye Ekonomisi, Beta Yayınları, 8. Baskı, Đstanbul, 2004, s: 453128 KARLUK, S., R., a.g.e., s: 454129 ENER, M., DEMĐRCAN, E., S., Küreselleşen Dünyada IMF Politikaları ve Türkiye, RomaYayınları, Ankara, 2004, s: 115


52- Ekonomik denge ve istikrarın sağlanması: KĐT ürünlerine zam yapılması,döviz alım satımının piyasa koşullarında belirlenmesi, faiz oranlarınınyükseltilmesi, tasarruf mevduatlarının sigorta kapsamına alınması,- Kamu gelir ve gider dengesinin sağlanması: Devlet bütçesinde tasarrufagidilmesi, vergilendirmenin etkinleştirilmesi, ek vergi uygulamaları,- Ödemeler bilançosu açıklarının kapatılması: Enflasyon ile uyumlu kurpolitikası, uyumlu döviz kuru, faiz ve ücret politikası, ihracat ve turizmgelirlerinin teşviki, yabancı sermaye girişlerinin teşvik edilmesi,- Ekonomide yapısal düzenlemeler: Merkez Bankası kaynaklarınınkullanılmaması, Merkez Bankasının özerkliği, sermaye piyasalarındaetkinliğin artırılması, döviz kazandırıcı hizmetlerin teşviki.Yukarıda sayılan önlemlerin alınmasına neden olan ekonomik krizden öncekisürece aktığımızda, bazı makroekonomik göstergelerin krizden sonra da aynıseyrini izlediğini ve dünyada aynı zamanlarda bizi de etkileyecek bir ekonomikkriz yaşanmadığını görmekteyiz. 1994 yılında yaşanan krizin özellikle uygulananyanlış borçlanma ve faiz politikalarının bir sonucu olduğu, bu yönüyle de bize hasbir kriz olduğu görülmektedir. 1301997 yılında patlak veren Güneydoğu Asya krizi ile 1998 yılında baş gösterenRusya krizleri de Türkiye ekonomisini etkilemiştir. Güneydoğu Asya krizininetkileri kısıtlı kalsa da Rusya krizinin etkileri daha çok etkilenmiş ve özellikle reelsektör bu krizden ciddi şekilde etkilenmiştir. Ancak 1998’in Ağustos ayındanAralık ayına kadar olan süreçte üç kez açıklanan önlem paketleriyle krizin etkisiasgariye inidirilmeye çalışılmıştır. 1311999 yılına gelindiğinde ard arda gelen krizler, iç borç stokunun yükselmesi,faizlerdeki ve döviz kurundaki yüksek dalgalanmalar sonucu IMF ile stand-bykonusunda görüşmeler yapılmaya başlanmış ve 22 Aralık 1999 tarihinde stand-byresmen başlamıştır. 132 Ancak IMF ile hazırlanan program da istenen sonuçları130 1994 krizinin detaylı bir değerlendirmesi için bkz: ÖZATAY, F., Finansal Krizler ve Türkiye,Doğan Kitap, 2. Baskı, Đstanbul, 2010, s: 65-80131 KARLUK, S., R., a.g.e., s: 472132 SOMÇAĞ, S., Türkiye’nin Ekonomik Krizi: Oluşumu ve Çıkış Yolları, 2006 Yayınevi,Nisan 2006, s: 71, 86


53vermemiş ve yaklaşık bir sene sonra Kasım 2000’de bir kriz daha patlak vermiştir.Bu krizin etkisi IMF’nin Merkez Bankasına kriz ile birlikte kaybettiği dövizrezervlerini telafi etmek için 11 aylık bir dönem içinde 7,5 milyar dolarlık Ekrezerv Kredisi vereceğini açıklaması ve hükümetin ilgili çevreleri ikna çabalarıylabie süre hafifletilebilmiş ancak 21 Şubat 2001 tarihinde patlak veren krize engelolamamıştır. 1333.2.3. 2001’den GünümüzeÜst üste gelen krizlerden sonra 2001 Mayıs’ında açıklanan GüçlüEkonomiye Geçiş Programı (GEGP) ile makro ekonomik istikrarın sağlanması,yapısal reformlar, mali disiplin, özel sektörün rolünün artırılması, fiyat istikrarınınsağlanması hedeflenmiştir 134 . Zira 1980 yılından 2001 krizine kadarki dönemiincelediğimizde karşımıza çıkan en önemli sorunlar, özellikle enflasyon, iç ve dışborçlanma ve faiz değişkenlerinin makul seviyelerde tutulamamasıdır. Siyasiistikrarsızlık makro ekonomik dengeleri bozarken, bozulan makro ekonomikdengeler de tekrar siyasi istikrarsızlığa neden olmakta, böylece süreç bir sarmalşeklinde tekrarlanmakta idi. Dolayısıyla öncelikli hedef enflasyonun ve faizlerinindirilmesi, kısa vadeli iç ve dış borç yapısının değiştirilmesi, kamununmüdahalelerinden mümkün olduğunca arındırılmış bir fiyatlama sistemininoluşturulması olmuştur. Fakat 1980 yılına kadar “kalkınma” söyleminin üzerindedurulurken 1980 yılından sonra serbest piyasa ekonomisinin, özelliklemakroekonomik gereklerinin, yerine getirilmesi konusunun üzerinde durulduğugörülmektedir. Burada dikkati çeken ise özellikle fiyat istikrarının sağlanmasınaönem atfedilmesi ancak istihdam/işsizlik sorununa yeterli önemin verilmemesidir.Özellikle enflasyon sorununun çözülmesiyle birlikte diğer makroekonomikgöstergelerde de düzelmelerin meydana geleceği düşünülmüştür. 135Makroekonomik göstergelere baktığımızda 2001 yılındaki krizden sonrasadece, 2008 yılının sonlarında patlak veren 2008 küresel finans krizinin deetkisiyle, 2009 yılında büyüme oranının negatif olduğu (-4,7) görülmekte. Uzun133 SOMÇAĞ, S., a.g.e., s: 113134 AY, A., KARAÇOR, Z., “2001 Sonrası Dönemde türkiye Ekonomisinde Krizden büyümeyeGeçiş Üzerine Bir Tartışma”, Selçuk Üniversitesi, SBE Dergisi, Sayı: 16, 2006, s: 81135 AY, A., KARAÇOR, Z., a.g.e., s: 83


54süre Türkiye’yi yöneten ve çok sık genel seçime gidilmesine neden olan koalisyonhükümetlerinden sonra tek parti iktidarının yaşandığı 2002-2008 yılları arasındatoplam büyüme oranı yüzde 41,6, ortalama büyüme oranı ise yüzde 5,9 olmuştur.2009 yılındaki negatif büyüme oranı ile sözü geçen dönemin ortalaması yüzde 4,6olmaktadır.Dış ticaret rakamlarına bakıldığında da önemli oranda artış görmekteyiz.Đhracatımız 2001-2009 yılları arasında toplam 944 milyar TL, ortalama 105milyar TL olarak gerçekleşmiş, buna karşılık ithalatımız toplam 1.427 milyar TL,ortalama 158 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Đhracat rakamlarındaki artışmutluluk vericidir ancak hala çok ciddi dış ticaret açığımız bulunmaktadır.Đhracatımızın ithalatımızı karşılama oranı ise 1994 yılında yüzde 80 ileen yüksekseviyeye çıkmış 2009 yılında ise yüzde 73 dolayında kalmıştır. 2009 yılı sonuitibariyle dış ticaret hacmimiz ise 376 milyar TL’ye ulaşmıştır.Enflasyon oranları 2001 krizinden sonra hızlı bir düşüş trendine girmiştir.2004 yılından 2009 yılına kadar 2008 yılı hariç tek hanelerde kalabilmiştir.Türkiye ekonomisi özellikle 1990’lı yıllardaki yüksek enflasyondan kurtulmuşgörünmektedir. Ancak dengeli ve sağlıklı bir ekonomi için enflasyon oranı halayüksek denebilir.3.2.4. 1980 Yılından Günümüze Đşsizliğin SeyriEkonominin yeterince güçlü olmadığı ülkemizde istihdam ve işsizliksorununun önemini ve özelliklerini belirleyen başlıca nedenler arasında hızlınüfus artışını iç ve dış göçleri yetersiz geliri teknolojik gelişmeleri, bölgeler arasıgelişme farklılıklarını, yatırım politikalarındaki olumsuzluklarını ve eğitimpolitikasndaki sorunları sıralamak mümkündür. Bunların yanında istikrarakavuşamayan kentleşme, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık kamu ve özel sektördeyatırım yetersizliği iş gücü niteliğinin sanayinin ihtiyaçlarına cevap verememesi,işgücünün vasıf seviyesi, faiz ve dış ticaret hadleri, hızlı teknolojik gelişmeler veartan rekabet ortamında nitelikli iş gücü gerekliliği, kapasite kullanımoranlarındaki yetersizlik, girişimcilere sağlanması gereken eğitim, kredi veörgütlenme yetersizlikler gibi çok sayıda faktör ülkemizde işsizliğin boyutunu


55artırmakta ve işszilik sorununu karmaşıklaştırmaktadır. 136Bunların dışındaküreselleşmeyle birlikte 1980’lerden itibaren uygulanan ekonomik politikalar,özelleştirmeler, sendikaların güçsüzleşmesi, çokuluslu şirketlerin ucuz işgücüarayışında olması gibi etmenler de işsizliğin nedenleri arasında sayılabilir. 137Yukarıda sayıldığı gibi işsizlik/istihdam ekonomik ve sosyal pek çokfaktöre bağlıdır. Ancak bu başlık altında işsizliğin/istihdamın seyrimakroekonomik değişkenlerin yardımıyla incelenecektir.1980 yılından sonra ekonomide liberalizasyona gidilirken ekonomikbüyüme için başat rol ihracata verilmiş, yatırımlar için ise yerli ve yabancı özelsermayenin teşviki yönünde düzenlemelere gidilmiştir.Büyüme ve dış ticaret rakamlarına baktığımızda amaçlara ulaşıldığınısöylememiz mümkündür. 1980 yılından bu yana yaklaşık ortalama yüzde 4,4’lükbir büyüme oranı yakalanmış, dış ticaret hacmi ise yaklaşık 376 milyar TL’yibulmuştur. Ancak büyüme ve dış ticaret rakamları işsizlik oranlarına beklendiğigibi yansımamıştır. Đşsizlik oranı 2001 krizine kadar yatay seyir izlemiş ancakkrizden sonra artma eğilimine girmiş ve yüzde 14’e kadar yükselmiştir. 2001krizinde yükselen işsizlik oranlarının tekrar önceki seviyelerine indirilememesi,işsizlik oranlarında histeri 138 etkisinin bulunduğuna işaret sayılabilir. 139Bu etkinin nasıl ortaya çıktığıyla ilgili farklı yaklaşımlar bulunmaktadır.Bunların birincisi, olumsuz şokların (örneğin ekonomik krizler), sermayestoğunda azalmaya neden olması, bu durumun da emek talebini azaltması136 ESER B. Y., TERZĐ H., “Türkiye’de Đşsizlik Sorunu ve Avrupa Đstihdam Stratejisi”, ErciyesÜniversitesi ĐĐBF Dergisi, Sayı: 30, Ocak-Haziran 2008, s: 230137 GÜNEY, A., “Türkiye’de Geliştirilmiş Đşsizlik Oranları”, Çalışma ve Toplum, 2010/1138 Histeri görüşüne göre, doğal işsizlik oranı cari işsizlik oranını takip etme eğilimindedir. Yanicari işsizlik oranı düşürülürse doğal işsizlik oranı da düşecektir. Kısa dönemde enflasyonistbaskı yaratacağı endişesi ise tercih edilmeyen genişletici para ve maliye politikalarıyla cariişsizlik oranı düşürülebilirse doğal işsizlik oranı da düşürülebilir. Histeri görüşüne göre işsizlikoranının daha düşük seviyeye inmesinden sonra enflasyonun da düşeceğine inanılır (Barışık veÇevik 2008: 130).139 Bkz: YILANCI V., “Yapısal Kırılmalar Altında Türkiye Đçin Đşsizlik Histerisinin Sınanması”,Doğuş Üniversitesi Dergisi, 10 (2) 2009, s: 324-335, BARIŞIK S., ÇEVĐK E., Đ., “YapısalKırılma Testleri Đle Türkiye’de Đşsizlik Histerisinin Analizi: 1923-2006 Dönemi”, KMU ĐĐBFDergisi, Yıl: 10, Sayı: 14, Haziran 2008, s: 109-134, BARIŞIK S., ÇEVĐK Đ., E., “Türkiye’deĐşsizlik Histerisinin Yapısal Kırılma ve Güçlü Hafıza Modellemesi Đle Sektörel Analizi”, TĐSKAkademi, 2008/11, s: 66-87


56nedeniyle uzun süre kalıcı bir işsizliğe neden olmasıdır. Đkincisi, işini kaybedipuzun süre işsiz kalan insanların, işsiz oldukları süre içerisinde becerilerinikaybetmeleri ve bu kişilere karşı iş verenler tarafından tekrar işe alma konusundaisteksiz davranılmasıdır. Bu süreç aynı zamanda uzun süre iş arayan kişilerin işaramaktan vazgeçerek iş gücü kapsamından çıkmaları sonucunda işsizlik oranınınazalması şeklinde de sonuç verebilir. Üçüncüsü, firmalarda çalışan sendika üyesiişçilerin (içerdekiler) ücretlerinin, bunların istihdamını sürdürecek düzeydebelirlendiğinden, işsizlik içerdeki grupların büyüklüğü ile istihdam arasındakietkileşimin sonucu olarak ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda, olumsuz şoklar sendikaüyesi işçi sayısının büyüklüğünü değiştirecektir. Buna bağlı olarak da doğalişsizlik oranı etkilenecektir. 1401980 yılından sonra uygulanan liberal politikalar, ekonomik büyümeyi,dışa açılmayı sağlamış görünmektedir. Ancak maalesef aynı başarı işsizlikoranlarında yakalanamamıştır. Bu durum da gösteriyor ki ülkemizde istihdamyaratılabilmesi için sadece yüksek oranlı büyüme yetersiz kalmaktadır. 1980yılından itibaren 30 senelik sürede görülmüş olması gerekir ki işsizlik sorunununçözümü serbest piyasa güçleri tarafından çözülememiştir. Dolayısıyla işsizliksorununun çözümüne yönelik olarak spesifik önlemler almak gerekmektedir.Dönem değerlendirilecek olursa 1980 yılından günümüze kadar devletinekonomiye müdahalesinin asgariye indirildiği, ekonominin dışa açıldığı veserbestleştirildiği bir dönem yaşanmaktadır. Bu süre içerisinde özellikle sağlıklıbir piyasa ekonomisini işletmeye yönelik düzenlemeler yapıldığını görülmektedir.Küreselleşme süreci ile de uyumlu olacak şekilde kamunun küçültüldüğü,özelleştirme uygulamalarının arttığı, dış ticaretin ve finansal hareketlerinliberalize edildiği, deregülasyon uygulamalarının yaygınlaştığı, yabancı sermayekaynaklarının çekilmeye çalışıldığı bir 30 seneyi geride bırakılmıştır.Belirttiğimiz gibi 1980 sonrasında uygulanan politikaların temel amacısağlıklı işleyen bir piyasa ekonomisi idi. Ancak bu süreci geride bırakmak çokkolay olmadı. Türkiye ekonomisi siyasi istikrarsızlıkların ve ekonomisininyeterince güçlü olmamasının etkisiyle son 30 senede sürekli krizlerle karşılaştı.140 AKYILDIZ, H., Çalışma Ekonomisi, s: 299


57Sürekli krizlerle sarsılan Türkiye ekonomisinin son 30 yılının temelmakroekonomik verileri aşağıdaki gibidir.Tablo 3.5: 1980-2009 Yılları Temel Makroekonomik VerileriYILLARGSMH BÜYÜMEORANI (REEL)ĐŞSĐZLĐK ORANIDIŞA AÇIKLIKORANI(X+M/GSYH)ENFLASYONORANITOPLAM DIŞBORÇ STOKU (1)(MĐLYON $)(1)/GSYH (%)TOPLAM ĐÇBORÇ STOKU (2)(MĐLYON TL)(2)/GSYH (%)REEL GSYH(MĐLYON TL)1980 -2,8 8,1 15,7 - - - - - 5.303.0101981 4,8 7,1 19,1 - - - - - 5.563.6231982 3,1 7 22,6 - - - - - 5.717.5961983 4,2 7,7 24,6 37,1 - - - - 5.961.9201984 7,1 7,6 30 49,7 - - - - 6.386.5571985 4,3 7,1 28,7 44,2 - - 7 14,8 6.659.8191986 6,8 7,9 24,6 30,7 - - 11 15,3 7.107.0201987 9,8 8,3 28,3 55,1 - - 17 17,1 7.802.3281988 1,5 8,4 28,9 66,2 - - 28 16,4 7.916.5961989 1,6 8,6 25,5 64,3 30.357 21,3 42 13,7 8.045.0481990 9,4 8 23,4 60,4 35.899 17,9 57 10,8 8.798.0141991 0,3 8,2 23,1 71,1 37.168 18,5 98 11,5 8.828.6691992 6,4 8,5 23,7 66 38.688 18,4 194 13,2 9.393.9011993 8,1 9 25 71,1 47.007 19,7 357 13,4 10.158.5461994 -6,1 8,6 31,7 125,5 47.080 26,6 799 15,4 9.540.1871995 8 7,6 33,7 76 47.746 21,1 1.361 13,0 10.298.8981996 7,1 6,6 36,5 79,8 47.782 19,6 3.149 15,9 11.032.3161997 8,3 6,8 39 99,1 51.201 20,2 6.283 16,2 11.946.9411998 3,9 6,9 27 69,7 61.041 22,5 11.613 16,5 16.275.6541999 -3,4 7,7 27,1 68,8 62.590 25,3 22.920 21,9 15.725.8272000 6,8 6,5 30,9 39 78.425 29,6 36.420 21,9 16.791.6092001 -5,7 8,4 37,2 68,5 78.509 39,9 122.157 50,9 15.835.3192002 6,2 10,3 38 29,7 88.423 38,4 149.870 42,8 16.812.1902003 5,3 10,5 38,2 18,4 96.219 31,6 194.387 42,7 17.699.3572004 9,4 10,8 41,1 9,4 102.959 26,4 224.483 40,2 19.355.5172005 8,4 10,6 39,5 7,7 98.841 20,5 244.782 37,7 20.979.8442006 6,9 10,2 42,8 9,7 108.356 20,6 251.470 33,2 22.426.4172007 4,7 10,3 42,7 8,4 133.604 20,6 255.310 30,3 23.475.4262008 0,7 11 45,2 10,1 150.687 20,3 274.827 28,9 23.619.3962009 -4,7 14 39,5 6,5 145.697 23,6 330.005 34,6 22.522.543Kaynak: TÜĐK, BULUTAY, Hazine Müsteşarlığı


58Şekil 3.1: 1989-2009 Yılları Arasında Toplam Đç Borç Stoku (Milyon TL)Kaynak: : Hazine MüsteşarlığıGrafikten çok rahat görüldüğü üzere 90’lı yılların ortasından itibaren içborçlanmada çok büyük artış meydana gelmiştir. Yüksek kamu açıklarınınfinansman ihtiyacı ve yüksek enflasyon iç borcu hem nominal hem reel olarakoldukça arttırmıştır. Bu durumunsa kaynakların yatırımlar yerine devletborçlanma kağıtlarına akmasına, dolayısıyla dışlama etkisine (crowding out)neden olduğu söylenebilir.


59Şekil 3.2: 1989-2009 Yılları Arasında Net Dış Borç Stoku (Milyon $)Kaynak: : Hazine MüsteşarlığıDış borç stokumuz da iç borç stokumuzla aynı eğilimi göstermekte ve sürekliartmaktadır. Bu durumsa ağır faiz yükü altında olmamıza ve kriz zamanlarındaekonomimizin kırılganlığının artmasına neden olmaktadır.Şekil 3.3: 1980-2009 Yılları Arasındaki GSMH Büyüme ve Đşsizlik Oranlarıİşsizlik Oranı (%)Kaynak: : TÜĐK, BULUTAY (1995)


60Şekil 3.4: 1980-2009 Yılları Arasındaki Reel GSYH (Milyon TL)TL)Kaynak: TÜĐKGrafik 3.3 ve 3.4 incelendiğinde GSYH’mızdaki artışa rağmen işsizlikoranlarımızın yatay seyir izlediği görülmektedir. Bugün bile işsizlik sorununuçözmekte büyümenin kilit rolü, eski Ekonomiden Sorumlu Bakan, bugün DevletBakanı olan Ali BABACAN tarafından dile getirilmektedir. 141 Ancak Türkiyeekonomisinde işsizlik oranlarının pek de büyüme oranlarıyla doğru yönde hareketetmediği görülmektedir. Özellikle 2002 yılından sonra yüksek oranlı büyümerakamları gerçekleşmesine rağmen işsizlik oranının hala 2001 krizindekiseviyenin bile altına inmemiş olması işsizlikle ilgili sadece makro değil mikroönlemlerin de alınması gerektiğini anlatmaktadır.141 www.haberturk.com, (05.01.2011)


61Şekil 3.5: 1983-2009 Yılları Arasındaki Enflasyon OranlarıKaynak: TÜĐK.Enflasyon oranları 2000’li yılların başlarına kadar çok yüksek seyirizlemiştir. 2001 krizinden sonra enflasyon sorununun çözülmesi önceliklihedeflerden biri haline gelmiştir. Hatta GEGP da öncelikli olarak enflasyonoranının düşürülmesini hedeflemiştir. Grafikten görüldüğü üzere 2002 yılındanitibaren gözle görülür bir düşüş başlamış ve 2004 yılında da tek haneli enflasyonrakamı görülmüştür.


62DÖRDÜNCÜ BÖLÜM1980 SONRASI GSYH BÜYÜME ORANLARININ VEKÜRESELLEŞMENĐN ĐŞSĐZLĐK ORANLARINA ETKĐSĐNĐN ZAMANSERĐLERĐ ĐLE ANALĐZ EDĐLMESĐ (1980-2009)Bu bölümde küreselleşmenin ve ekonomik büyümenin işsizlikoranlarımıza nasıl etki ettiği ekonometrik yöntemlerle incelenecektir. 1980 sonrasıekonomik büyümeyi temsil etmesi için TL bazlı reel GSYH verileri kullanılmıştır.Küreselleşmeyi yansıtması bakımından ticari dışa açıklık oranı ([X+M]/GSYH)kullanılmıştır. Dışa açıklık oranının hesaplanmasında da yine 1980-2009 yıllarıarasındaki TL bazlı reel ihracat, ithalat ve GSYH serileri kullanılmıştır. GSYH vedışa açıklık oranı verileri TÜĐK’ten elde edilmiştir. Đşsizlik oranları ise 1988-2009yılları arası TÜĐK’ten 1980-1987 yıllarındaki oranlar ise BULUTAY (1995)’danderlenmiştir.Ekonometrik analizde, verileringörsel analizi, Birim Kök sınaması, EşBütünleşme Tesi, VAR Modeli ve Granger Nedensellik Testleri uygulanacaktır.Đlgili hesaplamalar yapılırken Eviews 5.1 paket programı ve Microsoft Excelprogramından yararlanılmıştır.4.1. VERĐLERĐN ANALĐZĐVerilerin görsel analizi bize verilerin istatistiki yapısıyla ilgili bilgivermektedir. Görsel analiz sonucunda verilerin, trend veya mevsimsellik içeripiçermediği, yapısal kırılmaya sahip olup olmadıkları gibi ön sonuçlara ulaşılabilir.Ancak bu özelliklere sahip olup olmadıkları ve ne derece bu özellikleribarındırdıkları yapılacak testler sonucunda kesinlik kazanacaktır.4.1.1. Görsel AnalizÇalışmada kullanacağımız veriler GSYH, DO (Dışa Açıklık Oranı) ve ĐO(Đşsizlik Oranı)’ndan oluşmaktadır.


63Şekil 4.1: GSYH Değişkeninin Zamana Bağlı X-Y Grafiği2.4E+072.0E+071.6E+071.2E+078.0E+064.0E+061980 1985 1990 1995 2000 2005GSYHŞekil 4.2: DAO Değişkenin Zamana Bağlı X-Y Grafiği.50.45.40.35.30.25.20.151980 1985 1990 1995 2000 2005DAO


64Şekil 4.3: ĐO Değişkenin Zamana Bağlı X-Y Grafiği.15.14.13.12.11.10.09.08.07.061980 1985 1990 1995 2000 2005IOVerilere ait zamana bağlı X-Y grafiklerini incelediğimizde tüm verilerintrend içerdiğini, yani zaman içerisinde sabit kalmayan bir ortalamaya sahipolduklarını söylememiz mümkündür. Ancak sonuçların sağlıklılığı açısından(sahte regresyonun önlenmesi için) serilerin durağan olmaları gerekir. 142 Verilerindurağan olup olmadıklarını ve durağan değilseler hangi farkta durağan halegeldikleri görebilmek için bazı teknikler uygulamak gerekir. Phillips-Perron (PP)birim kök testi uygulanarak verilerin zaman içinde durağan olup olmadıkları vedurağan iseler hangi seviyede durağan oldukları araştırılmıştır.4.1.2. Birim Kök TestiBir serinin uzun dönemde sahip olduğu özellik, bir önceki dönemdedeğişkenin aldığı değerinin bu dönemi ne şekilde etkilediğinin belirlenmesiyleortaya çıkarılabilir. Bu nedenle serinin nasıl bir süreçten geldiğini anlamak içinserinin her dönemde aldığı değerin daha önceki dönemdeki değerleriyleregrasyonunun bulunması gerekmektedir. Bunun için değişik yöntemler142 GUJARATĐ, D., Temel Ekonometri, Literatür Yayıncılık, Đstanbul, 1999, s: 726


65geliştirilmiş olmakla birlikte ekonometride Birim Kök analizi olarak bilinenyöntemle serilerin durağan olup olmadıkları belirlenebilmektedir. 143Durağan seriler ile durağan olmayan seriler arasındaki farklar şöylesıralanabilir: 144Durağan seriler;- Seri uzun dönemde dalgalanmalar olsa bile aynı ortalamayı muhafazaeder,- Zamana bağlı olarak değişmeyen bir sonlu varyansa sahiptir,- Gecikme zamanı uzadıkça korelogram gittikçe sıfıra yaklaşır ve sıfır olur.Durağan olmayan seriler;- Serinin uzun dönemde döneceği bir ortalama değer bulunmamaktadır,- Zaman sonsuza yaklaştığında, varyans da zamana bağlı olduğunda o dasonsuza yaklaşır,- Teorik korelogram hemen bitmez, yavaş yavaş azalır.Y t değişkeninin bu dönemde aldığı değerin geçen dönemdeki değeri olanY t-1 ile ilişkisiY t = P Y t-1 + u tbiçiminde kurulabilir. Burada u t stokastik bir hata terimidir. Bu model birincidereceden otoregresif AR(1) modelidir. Bu regrasyonda P katsayısı 1’e eşitbulunursa birim kök sorunu ortaya çıkmaktadır ve ilişkisiY t = Y t-1 + u tbiçimini almaktadır. Bu bir önceki dönemde iktisadi değişkenin değerinin vedolayısıyla o dönemde maruz kaldığı şokun olduğu gibi sistemde kalmasıanlamına gelmektedir. Bu durum bütün bir dönem boyunca düşünüldüğünde143 TARI, R., Ekonometri, Alfa Yayınları, Đstanbul, 1999, s: 368144 KUTLAR, A., Ekonometrik Zaman Serileri, Gazi Kitabevi, Ankara, 2000, s: 154


66yukarıda ortaya çıkan sonuç bütün dönemler için geçerli olduğundan bu dahaönceki dönemlerde ortaya çıkan şokların da değişkenin bu dönemdeki değerineetkisinin sürdüğü ve dolayısıyla geçmişteki bütün şokların bir toplamındanoluştuğu anlamına gelir. Bu şokların kalıcı nitelikte olması serinin durağanolmaması ve zaman içerisinde gösterdiği trendin stokastik olması demektir. EğerP katsayısı 1’den küçük çıkarsa geçmiş dönemlerdeki şoklar belli bir dönemetkilerini sürdürseler bile bu etki giderek azalacak ve kısa bir dönem sonratamamen ortadan kalkacak demektir. 145Kullanacağımız verilerde birim kök olup olmadığını, yani serilerindurağan olup olmadıklarını Phillips-Perron (PP) birim kök testi ile sınayacağız.Birim kök testinde sürecinde sabitsiz-trendsiz, sabitli ve sabitli-trendlimodeller tahmin edilmiş ve uygun form belirlendikten sonra tahmin edilenmodelden elde edilen ve negatif olması beklenen katsayının t istatistiğinin mutlakdeğeri, MacKinnon tablo kritik değeri ile karşılaştırılarak ilgili serinin birim köktaşıyıp taşımadığı tespit edilmiştir. Eğer seri birim kök taşıyorsa, durağanlıkşartını sağlayana kadar devresel farkları alınarak yukarıdaki süreç işletilmiştir. 146Tablo 4.1, PP birim kök testi sonuçlarını göstermektedir.145 TARI, R., a.g.e., s: 368-369146 ENDERS, W., Applied Econometric Time Series,U.S.A: John Wiley&Sons Inc., 1995, s: 239


67Tablo 4.1: PP Birim Kök Testi SonuçlarıSeviye Değerleri1. Fark DeğerleriDeğişken AdıSabitli Sabitli/Trendli Sabitli Sabitli/Trendliio -0.695227 -0.987188 -3.272839* -3.248449*do -1.922082 -2.862392 -5.811637* -5.220661*gsyh 0.607769 -2.048687 -5.133955* -5.399023*KritikDeğerler* =%1** =%5***=%10-3.679322-2.967767-2.622989-4.309824-3.574244-3.221728-3.689194-2.971853-2.625121-4.323979-3.580623-3.225334Uygulamada kullanılan değişkenler düzeyleri itibariyle birim kökiçermektedirler ve bu nedenle durağan değillerdir. Bununla birlikte Tablo 4.1’de,tüm değişkenlerin yüzde 1 önem düzeyinde birinci farkları [I(1)] ile durağan halegeldikleri veya birim kök içermedikleri gözlenmektedir.4.1.3. Eş Bütünleşme Testi (Engle-Granger Đki Aşamalı Eş Bütünleşme Testi)Durağan olmayan değişkenlerin farklarının alınması nedeniyle,değişkenler arasındaki uzun dönem bilgisi kaybolacaktır. 147 Bu nedenledeğişkenlerin farkını alma işlemi yapılmadan önce eş-bütünleşme analiziyapmakta fayda vardır. Bu bağlamda, Engle-Granger Đki Aşamalı Tahminyöntemi kullanılmıştır. Söz konusu yöntemin birinci aşamasında, GSYHregresyonundan elde edilen hata teriminin durağanlığı araştırılmıştır.Tablo 4.2: Hata Terimine Đlişkin Phillips-Perron (PP) Testi SonuçlarıPhillips-Perron (PP) -1.7416551%* -3.6793225% -2.96776710% -2.622989147 HĐLAL, B. Zaman Serileri Analizi, Ekin Kitabevi, 2007, s: 110


68ĐO regresyonu ile diğer değişkenler arasında yapılan eş-bütünleşmeanalizi, hata teriminin durağan olmadığını bir başka deyişle, bir eş-bütünleşmevektörünün bulunmadığını göstermektedir. 148 Bu durumda değişkenler arasındauzun dönemli bir ilişkinin varlığından söz edilememektedir. Bu nedenledeğişkenler birinci farkları alınarak modelde kullanılmıştır.4.1.4. VAR Modeli Đçin Uygun Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi veYapısal Kırılma AnaliziHer değişkenin durağan olduğu mertebede yer aldığı VAR modelinintahminine geçilmeden önce, model için uygun gecikme uzunluğu belirlenmiştir.Bunun için aşağıdaki testler kullanılmıştır.Tablo 4.3: Var Modeli Đçin Gecikme Uzunluğunun BelirlenmesiLag LogL LR FPE AIC SC HQ0 -439.4012 NA* 1.02e+13* 38.46967 38.61778* 38.50692*1 -436.4917 4.807033 1.76e+13 38.99928 39.59171 39.148272 -433.3482 4.373562 3.07e+13 39.50854 40.54529 39.769283 -430.2968 3.449369 5.84e+13 40.02581 41.50689 40.398304 -416.1323 12.31695 4.86e+13 39.57672 41.50213 40.060965 -404.6166 7.009558 6.62e+13 39.35797 41.72769 39.953956 -383.1670 7.460728 6.86e+13 38.27539* 41.08944 38.98312FPE: Final Prediction Error Kriteri, AIC: Akaike information kriteri, SC: Schwarzinformation Kriteri, HQ: Hannan-Quinn information Kriterini ifade etmektedir.Tablo 4.3 incelendiğinde LR, SC, FPE ve HQ değerlerinin aynı yöndeolduğu ve 1 gecikme için minimum değer verdiği, AIC için ise 6 gecikme içinminimum değer sağladığı gözlenmektedir. Dört kriterin aynı gecikmede minimumdeğer vermesi üzerine, analiz için optimal gecikme seviyensin 1 olduğuna kararverilmiştir. Değişkenlere ilişkin yapısal kırılmanın varlığı araştırmak üzereCUSUM ve CUSUM Q grafiklerinden yararlanılmıştır.148 Eş bütünleşme vektörü bulunmadığından, tahmin yönteminin ikinci aşamasına geçilmemiştir.


69Şekil 4.4: Değişkenlere Đlişkin CUSUM ve CUSUM Q Grafikleri151.6101.250.80-50.4-100.0-1584 86 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 08-0.484 86 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 08CUSUM5% SignificanceCUSUM of Squares5% Significance151.6101.250.80-50.4-100.0-1584 86 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 08-0.484 86 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 08CUSUM5% SignificanceCUSUM of Squares5% Significance151.6101.250.80-50.4-100.0-1584 86 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 08-0.484 86 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 08CUSUM5% SignificanceCUSUM of Squares5% SignificanceDeğişkenlerin artıkları incelendiğinde, GSYH değişkeninin CUSUM Qgrafiğine göre değişkende yapısal kırılma gözlemlenmiştir.Sistemde yer alan değişkenlerin karşılıklı olarak birbirlerini etkileyipetkilemediklerini belirlemek üzere Granger Nedensellik Testi yapılmıştır.


704.1.5. Granger Nedensellik TestiEsasen gecikmeli regresyon modellerine dayanan nedensellik testlerindenbiri Granger Nedensellik Testidir. Bilindiği gibi regresyon analizi değişkenlerarasındaki bağımlılık ilişkileri ile ilgilenmektedir. Ancak değişkenler arasındakibu bağımlılık mutlaka bir nedensellik ilişkisi ifade etmez. Yani mutlaka bağımsızdeğişken X’in sebep ve bağımlı değişken Y’nin sonuç olduğu anlamına gelmez.Đstatistiksel olarak iki değişken arasındaki sıkı bir ilişki bir birlikteliğin ifadesidir.Değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi ise iktisat teorisi tarafındandoğrulanmalıdır. 149Đktisat teorisinde değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenmesi ve testedilmesi, öncelikle değişkenlerin içsel mi yoksa dışsal mı olduğununbelirlenmesine bağlıdır. Granger (1969) 150 , Sims (1972) 151 , bu tür ilişkilerdenyola çıkarak, nedenselliği öne sürmüşlerdir.Granger 2 değişkenli bir nedensellik testi için şu eşitliği kullanmıştır: = + + = + + olmak üzere; = 0 ve ≠ ’dir. Burada;1. Durum: : = 0, = 1,2, . . hipotezi reddedilirse, X, Y’ninnedenidir.149 TARI, R., a.g.e., s: 264-265150 Granger, C. W. J. (1969). "Investigating causal relations by econometric models and crossspectralmethods". Econometrica 37: 424—438151 Sims, Christopher A, 1972. "Money, Income, and Causality," American Economic Review,American Economic Association, vol. 62(4), sf 540-52, September.


712. Durum: : = 0, = 1,2, . . hipotezi reddedilirse, Y, X’innedenidir.3. Durum: 1. ve 2. durum koşulları aynı anda gerçekleşiyorsa, etkileşimkarşılıklıdır.4. Durum: 1. ve 2. durum koşullarının hiç biri gerçekleşmiyorsa, aralarındaetkileşim yoktur, değişkenler birbirlerinden bağımsız hareket etmektedir.Çalışmamızda yıllık veriler kullanıldığı için gecikme uzunlukları 1,2,3 ve4 olarak alınmıştır ve sonuçlar aşağıda belirtilmiştir:Tablo 4.4: Birinci Dönem Gecikmeli Granger Nedensellik TestiPairwise Granger Causality TestsSample: 1980 2009Lags: 1Null Hypothesis: Obs F-Statistic ProbabilityD_DO does not Granger Cause D_IO 28 0.00312 0.95591D_IO does not Granger Cause D_DO 0.29199 0.59373D_GSYIH does not Granger Cause D_IO 28 0.18259 0.67281D_IO does not Granger Cause D_GSYIH 0.36998 0.54850D_GSYIH does not Granger Cause D_DO 28 0.00146 0.96979D_DO does not Granger Cause D_GSYIH 0.38827 0.53886


72Tablo 4.5: Đkinci Dönem Gecikmeli Granger Nedensellik TestiPairwise Granger Causality TestsSample: 1980 2009Lags: 2Null Hypothesis: Obs F-Statistic ProbabilityD_DO does not Granger Cause D_IO 27 0.34047 0.71512D_IO does not Granger Cause D_DO 0.45218 0.64202D_GSYIH does not Granger Cause D_IO 27 0.79200 0.46544D_IO does not Granger Cause D_GSYIH 0.42824 0.65697D_GSYIH does not Granger Cause D_DO 27 0.13636 0.87326D_DO does not Granger Cause D_GSYIH 0.84029 0.44497Tablo 4.6: Üçüncü Dönem Gecikmeli Granger Nedensellik TestiPairwise Granger Causality TestsSample: 1980 2009Lags: 3Null Hypothesis: Obs F-Statistic ProbabilityD_DO does not Granger Cause D_IO 26 1.04716 0.39454D_IO does not Granger Cause D_DO 0.30112 0.82418D_GSYIH does not Granger Cause D_IO 26 1.61910 0.21820D_IO does not Granger Cause D_GSYIH 0.25260 0.85850D_GSYIH does not Granger Cause D_DO 26 0.05300 0.98342D_DO does not Granger Cause D_GSYIH 0.89416 0.46222


73Tablo 4.7: Dördüncü Dönem Gecikmeli Granger Nedensellik TestiPairwise Granger Causality TestsSample: 1980 2009Lags: 4Null Hypothesis: Obs F-Statistic ProbabilityD_DO does not Granger Cause D_IO 25 0.78525 0.55129D_IO does not Granger Cause D_DO 1.10147 0.38963D_GSYIH does not Granger Cause D_IO 25 3.71026 0.02545D_IO does not Granger Cause D_GSYIH 0.74121 0.57767D_GSYIH does not Granger Cause D_DO 25 0.33654 0.84932D_DO does not Granger Cause D_GSYIH 0.98829 0.44190Nedensellik testinden elde edilen sonuçlar yüzde 5 hata payı iledeğerlendirildiklerinde ilk 3 yıl için herhangi iki değişken arasında GrangerNedensellik ilişkisi gözlemlenmemiştir. Ancak, 4. yıldan sonra GSYH’dan işsizlikoranına doğru tek yönlü (Granger) nedensellik gözlemlenmiştir.4.1.6. Var ModeliVAR modelinin tahmin edilmesi neticesinde, elde edilen parametreleriyorumlamak yerine, sistemin tahmini neticesinde elde edilen artıkların analizinegeçilerek, geleceğe yönelik yorumlar yapılabilir. Modelde yer alan değişkenlerebir standart sapmalık şok verildiğinde, diğer değişkenlerin tepkisi, Impulse-Response (Etki-Tepki) fonksiyonları ile ölçülmektedir. Modelin tahmini ilebelirlenen ve öngörü hata varyansını ölçen Variance Decomposition (VaryansAyrıştırması), artıkların analizinde kullanılan bir diğer tekniktir. 152 Sözü edilenteknik yardımı ile istatistiki şokların değişkenler üzerindeki etkileri görülmüşolacaktır. Bir değişken şoklarının diğer değişkenler tarafından açıklanma oranıhesaplanarak, değişkenler arasındaki iktisadi ilişkiler daha iyi açıklanabilecektir.152 ENDERS, a.g.e. s: 305-311


74Tablo 4.8: Varyans Ayrıştırması SonuçlarıVariance Decomposition ofD_IO:Period S.E. D_IO D_DO D_GSYIH1 0.981392 100.0000 0.000000 0.0000002 1.015279 97.89743 0.024295 2.0782743 1.034790 94.90915 1.988805 3.1020444 1.046068 94.72646 1.946343 3.3271975 1.049768 94.33153 2.187029 3.4814436 1.051784 94.24996 2.259288 3.4907567 1.052005 94.23077 2.279931 3.4893048 1.052280 94.22068 2.290667 3.4886539 1.052320 94.21536 2.290771 3.49386510 1.052352 94.21226 2.294088 3.493651Variance Decomposition ofD_DO:Period S.E. D_IO D_DO D_GSYIH1 4.288595 2.057924 97.94208 0.0000002 4.313650 3.047534 96.82876 0.1237083 4.493515 7.686679 91.84005 0.4732694 4.513123 8.296327 91.12618 0.5774905 4.521048 8.314274 91.08185 0.6038786 4.526593 8.502938 90.87052 0.6265477 4.527706 8.508576 90.84956 0.6418638 4.528707 8.536204 90.82062 0.6431779 4.528810 8.538864 90.81786 0.64327510 4.528930 8.541981 90.81471 0.643309Variance Decomposition ofD_GSYIH:Period S.E. D_IO D_DO D_GSYIH1 1083085. 22.26732 24.62335 53.109322 1106362. 21.69532 26.46052 51.844163 1202958. 27.98386 23.07841 48.937744 1205263. 28.07247 23.17522 48.752315 1210290. 28.02000 23.09202 48.887986 1210833. 28.05780 23.07583 48.866377 1211730. 28.08219 23.04941 48.868408 1211847. 28.08739 23.05362 48.858999 1211920. 28.09165 23.05151 48.8568410 1211929. 28.09245 23.05129 48.85627Cholesky Ordering: D_IOD_DO D_GSYIH


75Bu sonuçlara göre, işsizlik oranına ilişkin öngörü hata varyansının yüzde3.49’u GSYĐH, yüzde 2.29’u DO tarafından belirlenmektedir. Dışa açıklık oranıön görü hata varyansının yüzde 8.54’i işsizlik oranı, yüzde 0.64 GSYĐH oranıtarafından belirlenmektedir. GSYĐH oranı ön görü hata varyansının yüzde 28.09işsizlik oranı, yüzde 23.05 DO oranı tarafından belirlenmektedir.Şekil 4.5: Etki Tepki Analizi1.0Response of D_IO to CholeskyOne S.D. Innovations0.80.60.40.20.0-0.21 2 3 4 5 6 7 8 9 10D_IO D_DO D_GSYIH5Response of D_DO to CholeskyOne S.D. Innovations43210-11 2 3 4 5 6 7 8 9 10D_IO D_DO D_GSYIH800000Response of D_GSYIH to CholeskyOne S.D. Innovations6000004000002000000-200000-400000-6000001 2 3 4 5 6 7 8 9 10D_IO D_DO D_GSYIH


76Şekil 4.5’den işsizlik oranına verilecek bir birimlik şok, GSYH‘yı, dışaaçıklık oranını ve kendisini 7. dönemde söndürecektir. Dışa açıklık oranınaverilecek bir birimlik şok, GSYH’yı dördüncü dönmede, kendisini ve işsizlikoranını 7. dönem sonunda söndürecektir. GSYH’ya verilecek bir birimlik şok iseişsilik oranını, dışa açıklık oranını ve kendisini 7. dönem sonunda söndürecektir.O halde değişkenler genel olarak 4. dönem ile 7. dönem arasında şoklarınetkisinden arınmaktadır.


77SONUÇTürkiye 1923 yılından 1980 yılına kadar daha çok korumacı ve devletçipolitikalar izlemiştir. Zira o dönemin koşulları incelendiğinde yerinde bir terciholduğu söylenebilir.1923 yılından Büyük Buhranın yaşandığı 1929 yılına kadar özel sektöreağırlık veren liberal politikalar izlenmeye çalışılmış ancak krizin etkisiyleekonominin henüz yeterli dayanıklılığa sahip olmadığı görülmüştür. Bununüzerine korumacı politikalara yönelinmiş ve tarım ağırlıklı olan ekonomikyapıdan sanayi ağırlıklı bir yapıya geçiş devlet öncülüğünde gerçekleştirilmeyeçalışılmıştır. 1946 yılında çok partili döneme geçilmesiyle birlikte daha liberalpolitikalar izlenmeye çalışılmış ancak 1960’lı yıllara gelindiğinde tekrar devletçipolitikalara yönelinmiştir.1960-1980 yılları arası planlı dönem olarak anılmaktadır. Bu dönemiçerisinde 4 adet Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanmış ve uygulamayakonulmuştur. Ancak 1970’li yılların sonunda patlak veren petrol krizleri nedeniyleözellikle petrol fiyatlarındaki artış sonucu, petrolde dışa bağımlı olan ülkemizdedış ödemeler zorlukları yaşanmış ve 1980 yılının 24 Ocak günü ilan edilenkararlarla ithal ikameci sanayileşme politikasından ihracata dayalı büyümemodeline geçilmiştir.1980 yılında alınan kararlarla serbestleşme ve dünya ekonomileriylebütünleşme amaçlanmıştır. Bu tarihten sonra liberalleşme amacıyla pek çokdüzenleme yapılmıştır. Ancak özellikle 2001 krizine kadar ekonomi sağlıklı biryapıya kavuşturulamamıştır. Siyasi istikrarsızlıkların da büyük etkisiyle 2001yılına kadar özellikle enflasyon ve borçlanma sorunları çok ciddi boyutlaraulaşmıştır.2002 yılından itibaren ise siyasi istikrar ve konjonktürün de uygun olmasısayesinde makroekonomik göstergelerde iyileşmeler sağlanmıştır. Enflasyondüşürülmüş, Milli Gelir ve dış ticaret hacmi ciddi oranda artmıştır. Ancak buiyileşmeler işsizlik oranlarına aynı şekilde yansımamıştır.Đşsizlik oranları hala çok yüksek seviyelerdedir. 1980 yılından günümüzekadar geçen sürede en düşük işsizlik oranı krizden önceki senede yani 2000


78yılında yüzde 6,5 olarak ölçülmüştür. Sözü edilen dönemde ortalaması ise yüzde8,6 olmuştur. Ancak daha dikkat çekici olan makroekonomik göstergelerin iyiyegittiği, oldukça yüksek büyüme oranlarının yakalandığı 2002-2009 yılları arasındamakroekonomik göstergelerde gözlenen iyileşmenin işsizlik oranlarına hiçyansımamasıdır. Hatta 2002 senesinde yüzde 10,3 olan işsizlik oranı 2009senesinde yüzde 14’e yükselmiştir.Çalışmanın dördüncü bölümünde uygulanan ekonometrik modellemesürecinde ilk olarak verilerin durağanlıkları, yani uzun dönemde aynı ortalamayasahip olup olmadıkları (birim kök içerip içermedikleri) sınanmıştır. Birim köksınaması Phillips-Perron Birim Kök Testi ile gerçekleştirilmiştir. Birim Kök Testisonucunda değişkenlerin aynı derecede durağan oldukları belirlenmiştir (birincidevresel farklarında). Değişkenler aynı derecede durağan oldukları için, aralarındauzun dönemde ilişki olup olmadığını belirlemek amacıyla Eş Bütünleşme testinetabi tutulmuşlardır. Eş Bütünleşme Testi sonucunda uzun dönemde değişkenlerarasında ilişki bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Ardından VAR modelininuygulanabilmesi için verilerin uygun gecikme uzunlukları çeşitli bilgi kriterleri ilebelirlenmiştir. Optimal gecikme seviyelerinin 1 olduğu belirlenmiş ve CUSUM veCUSUM Q yapısal kırılma testine tabi tutulmuşlardır. Uygun gecikme seviyesindeGSYH değişkeninde CUSUM Q grafiğine göre yapısal kırılma olduğugörülmüştür.Đlgili değişkenlerin birbirlerini etkileyip etkilemediklerini anlamak içinGranger Nedensellik Testi yapılmıştır. Test sonucunda dördüncü gecikmedeGSYH değişkeninden işsizlik oranına doğru tek yönlü bir Granger Nedenselliğigözlenmiştir. Ardından VAR modeli tahmin edilmiştir. Varyans AyrıştırmasıTesti sonuçlarına göre işsizlik oranına ilişkin öngörü hata varyansının yüzde3.49’u GSYĐH, yüzde 2.29’u DO tarafından belirlenmektedir. Dışa açıklık oranıön görü hata varyansının yüzde 8.54’i işsizlik oranı, yüzde 0.64 GSYĐH oranıtarafından belirlenmektedir. GSYĐH oranı ön görü hata varyansının yüzde 28.09işsizlik oranı, yüzde 23.05 DO oranı tarafından belirlenmektedir.Etki Tepki Analizi sonuçlarına göre ise işsizlik oranına verilecek birbirimlik şok, GSYH‘yı, dışa açıklık oranını ve kendisini 7. dönemdesöndürecektir. Dışa açıklık oranına verilecek bir birimlik şok, GSYH’yı dördüncü


79dönmede, kendisini ve işsizlik oranını 7. dönem sonunda söndürecektir.GSMH’ya verilecek bir birimlik şok ise işsilik oranını, dışa açıklık oranını vekendisini 7. dönem sonunda söndürecektir.O halde değişkenler genel olarak 4. dönem ile 7. dönem arasında şoklarınetkisinden arınmaktadır.Ekonometrik model bulgularında özellikle Granger Nedensellik Testisonuçları önem taşımaktadır. Sonuçlara göre değişkenler arasında ciddi birnedensellik söz konusu değildir. Sadece GSYH’dan işsizlik oranına doğru dörtdönem gecikmeli olarak tek yönlü bir Granger Nedenselliği tespit edilmiştir.Đşsizlik oranı açısından baktığımızda büyüme oranı veya dışa açıklık oranındanişsizlik oranlarına doğru ciddi bir nedensellik ilişkisi olmaması işsizlik oranınındüşürülmesinde bu değişkenlerin beklenen derecede yardımı olmayacağı anlamınagelmektedir. Yani Türkiye’de işsizlik oranlarının sadece makroekonomikverilerdeki iyileşmelerle düşürülemeyeceği açıktır. Sadece yüksek oranlı büyümeveya daha fazla liberalleşme ile işsizlik oranlarını düşürememekteyiz. Đşsizlikproblemi çok daha mikro ölçekte ele alınmalı ve konuyla ilgili detaylıdüzenlemeler yapılmalıdır.Emek-yoğun sektörlere etkin teşvikler verilmesi, istihdamın üzerindekivergi, prim v.b yükümlülüklerin hafifletilmesi gibi sermayenin rantiyer yapılardanreel sektöre kaymasını sağlayacak düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Uygunyatırım ortamının sağlanması için elbette makroekonomik istikrar da önem arzetmektedir. Ancak sadece yüksek oranlı büyüme oranlarına sahip olmak işsizlikoranlarımıza pozitif yönde yansımamaktadır.


81KOVANCILAR, B., MĐYNAT, M., Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de KamuKesimi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2008KUTLAR, A., Ekonometrik Zaman Serileri, Gazi Kitabevi, Ankara, 2000OYAN, O., Türkiye Ekonomisi : Nereden Nereye?, Đmaj Yayınevi, 2. Baskı,Ankara, 1998ÖZATAY, F., Finansal Krizler ve Türkiye, Doğan Kitap, 2. Baskı, Đstanbul,2010PEKĐN T., Makro Ekonomi, Zeus Kitabevi, Đzmir, 2005SEZGĐN, K., Küreselleşme ve Sosyal Bilimler, Genişletilmiş 2. Baskı, AnıYayıncılık, Ankara, Nisan 2003SOMÇAĞ, S., Türkiye’nin Ekonomik Krizi: Oluşumu ve Çıkış Yolları, 2006Yayınevi, Nisan 2006SUNGUR, S., Kod Adı Küreselleşme: 21. Yüzyılda Emperyalizm, YordamKitabevi, istanbul, 2008,ŞAHĐN, H., Makro Đktisat, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2006ŞAHĐN, H., Makro Đktisat, Ezgi Kitabevi, Yenilenmiş 9. Baskı, Bursa, 2007TÖRÜNER, M. ve LORDOĞLU, K. Çalışma Ekonomisi, Beta Basım Yayım,Đstanbul, 1991TARI, R., Ekonometri, Alfa Yayınları, Đstanbul, 1999TÜĐK, “Đşgücü, Đstihdam ve Đşsizlik Đstatistikleri: Sorularla ResmiĐstatistikler Dizisi – 1”, TÜĐK Matbaası, 2. Basım, Ankara 2007ÜNSAL, E. Đktisadi Büyüme, Đmaj Yayıncılık, Ankara, 2007ÜNSAL, M. E. Makro Đktisat, 7. Baskı, Đmaj Yayınevi, Ankara, 2007PARASIZ, M. Đ. Türkiye Ekonomisi, Ezgi Kitabevi, Bursa 2004ZAĐM. S. Çalışma Ekonomisi, Yenilenmiş ve Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, FilizKtabevi, Đstanbul, 1997ZAĐM, S. Türkiye’nin Yirminci Yüzyılı Toplum/Đktisat/Siyaset, ĐşaretYayınları, Đstanbul, 2007Makaleler:ARTAN, S. BERBER, M.“Kamu Kesimi Büyüklüğü ve Ekonomik BüyümeĐlişkisi: Çoklu Ko-Entegrasyon Analizi”, C. Ü. Đktisadi ve Đdari BilimlerDergisi, Cilt 5, Sayı 2, 2004AKDĐŞ, M. “Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri veTürkiye:Finansal Krizler Beklentiler”, http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/akdis.doc


82AKYILDIZ, H. EROĞLU, Ö., “Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Uygulanan ĐktisatPolitikaları”, Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi, ĐĐBF Dergisi, Cilt 9, Sayı1, Isparta, 2004AVCI, S., “Türkiye’nin Ekonomi Politikaları ve Coğrafi Sonuçları”, CoğrafyaDergisi, Sayı 8, Đstanbul, 2000AY, A., KARAÇOR, Z., “2001 Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisinde KrizdenBüyümeye Geçiş Üzerine Bir Tartışma”, Selçuk Üniversitesi, SBEDergisi, Sayı: 16, 2006, s: 67-86BARIŞIK, S., ÇEVĐK, E. Đ., “Türkiye’de Đşsizlik Histerisinin Yapısal Kırılma veGüçlü Hafıza Modellemesi Đle Sektörel Analizi”, TĐSK Akademi,2008/11BARIŞIK, S., ÇEVĐK, E. Đ., “Yapısal Kırılma Testleri Đle Türkiye’de ĐşsizlikHisterisinin Analizi: 1923-2006 Dönemi”, KMU ĐĐBF Dergisi, Yıl: 10,Sayı: 14, Haziran, 2008BAYTAL, Y., “Demokrat Parti Dönemi Ekonomi Politikaları (1950 – 1957),Ankara Üniversitesi, Türk Đnkılap Tarihi Enstitüsü, Atatürk Yolu Dergisi,Sayı 40, Ankara, Kasım, 2007 ss: 545-567EKEN, H., “Küreselleşme ve Ulus Devlet”, Selçuk Üniversitesi Sosyal BilimlerDergisi, Sayı: 16, Konya, 2006, ss: 243-262ESER, B. Y. ve TERZĐ, H., “Türkiye’de Đşsizlik Sorun ve Avrupa ĐstihdamStratejisi”, Erciyes Üniversitesi ĐĐBF Dergisi, Sayı: 30, Ocak-Haziran2008, ss: 229-250GÖKÇEN M. A., “Cumhuriyet Döneminde Đktisadi Gelişme” Yeni Türkiye,Cumhuriyetin 75.yılı Özel Sayısı Eylül-Aralık 1998, Cilt 23-24 s.3255-3269, Ankara 1998GRANGER, C. W. J.. "Investigating Causal Relations by Econometric Modelsand Cross-spectral Methods", Econometrica, 1969, 37: 424—438GÜÇLÜ, S. ve BĐLEN, M., “1980 Sonrası Dönemde Gelir Dağılımında MeydanaGelen Değişmeler”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı: 6, Eylül-Ekim,1995, ss:160-171KARGI, V. ve ÖZUĞURLU, Y., “Türkiye’de Küreselleşmenin Vergi PolitikalarıÜzerine Etkileri: 1980 – 2005 Dönemi”, Celal Bayar Üniversitesi ĐĐBFYönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 1, Manisa, 2007


83KEARNEY, A. T. “The Global Top 20”, Foreign Policy Magazine, November-December 2007, 68-76KĐBRĐTÇĐOĞLU, A., “Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Hükümetler, 1969-2001”, Yeni Türkiye Dergisi, Ekonomik Kriz Özel Sayısı, Cilt 1, Yıl 7,Sayı 27 (Eylül-Ekim): ss: 174-182KÖSEKAHYAOĞLU, L. ve ŞENTÜRK, C., “Đhracata Dayalı BüyümeHipotezinin Testi: Türkiye ve Yeni Gelişen Ekonomiler ÜzerineKarşılaştırmalı Bir Đnceleme”, SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,Yıl: 2, Sayı: 4, 2006, s: 23-45LEBLEBĐCĐ, D. N. ERKULE., “Planlı Kalkınma Deneyiminde StratejikKalkınmaya Geçiş: Türkiye Örneği”, H.Ü. Đktisadi ve Đdari BilimlerFakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 1, 2008, ss. 269-285ONUR, S. “Finansal Liberalizasyon ve GSMH Büyümesi Arasındaki Đlişki”,Z.K.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 1, Sayı:1, 2005, ss: 127-152SIMS, C. A., "Money, Income, and Causality," American Economic Review,American Economic Association, Vol. 62(4), September, 1972, ss: 540-552ŞENSES, F. ve TAYMAZ, E., “Unutulan Bir Toplumsal Amaç: Sanayileşme NeOluyor? Ne Olmalı?”, ERC Working Papers Đn Economics 03/01, Şubat2003, AnkaraŞĐMŞEK, M. “Đhracata Dayalı Büyüme Hipotezinin Türkiye Verileri ile Analizi,1960-2002”, D.E.Ü. Đ.Đ.B.F. Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 2, 2003PIÇAK, M. “Planlı Kalkınma Dönemi Türkiye Đhracat Politikaları Üzerine BirDeğerlendirme”, Mevzuat Dergisi, Yıl 12, Sayı 148, Nisan, 2010,http://www.mevzuatdergisi.com/2010/04a/02.htmÜLGEN, G. “Yabancı Sermayenin Đstihdam Üzerine Etkileri”, MarmaraÜniversitesi, ĐĐBF Dergisi, Cilt: 20, Sayı: 1, 2005, ss: 35-48YELDAN, E. “Neoliberal Küreselleşme Đdeolojisinin Kalkınma Söylemi ÜzerineDeğerlendirmeler, Praksis Dergisi, Sayı: 7, Yaz, 2002YELDAN, E. “Küreselleşmenin Neresindeyiz? Türkiye Ekonomisinde BorçSorunu ve IMF Politikaları (1)”, STRADĐGMA.COM aylık e-dergi,Sayı: 10, Kasım, 2003, www.stradigma.comYILANCI, V. “Yapısal Kırılmalar Altında Türkiye Đçin Đşsizlik HisterisininSınanması”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 10 (2) 2009, ss: 324-335


84Bildiriler:Demir, O. ve BAKIRCI, F., (2005), “Türkiye’de Đşsizlik Sorunu ve Büyüme-Đşsizlik Đlişkisi”, III. Uluslar arası Türk Dünyası Sosyal BilimlerKongresi, Celalabat-Kırgızistan, 05-09 Haziran, 2005, ss: 477-486GENÇ M. C., DEĞER M. K. ve BERBER, M., “Beşeri Sermaye, Đhracat veEkonomik Büyüme: Türkiye Ekonomisi Üzerine Nedensellik Analizi”,Uluslararası 7. Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı,Đstanbul, 2010, ss: 53-64RaporlarBAHANDRĐ A. K. ve HESHMATĐ A., Measurement of Globalization and itsVariations Among Countries, Regions and Over Time, Nisan 2005http://ftp.iza.org/dp1578.pdf, (04/11/2010, 16:15)DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), http://ekutup.dpt.gov.tr/plan5.pdf (08/ 12/2010)DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), http://ekutup.dpt.gov.tr / plan2.pdf (08/ 12/2010)DPT, Đkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972, http://ekutup.dpt.gov.tr/plan2.pdf (08/ 12/2010)DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), http://ekutup.dpt.gov.tr/plan3.pdf (08/ 12/2010)HAZĐNE MÜSTEŞARLIĞI YABANCI SERMAYE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ,Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2009,ÖZELLEŞTĐRME ĐDARESĐ BAŞKANLIĞI, Türkiye’de ÖzelleştirmeUygulamaları Bülteni, http://www.oib.gov.tr/yayinlar/yayinlar.htm, (31/08/2010)TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ MERKEZ BANKASI, Küreselleşmenin TürkiyeEkonomisine Etkileri, Mayıs 2002YILMAZ K., Türkiye Đçin Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisine Doğru,http://www.yased.org.tr/webportal/Turkish/Yayinlar/Documents/DYYStrateji-TR.pdfĐnternet Kaynakları2007, 2010 List by KOF Index of Globalisation, http://en.wikipedia.org/wiki/Globalization_Index, (Erişim: 24/ 09/ 2010, 15:10)


85Planlama Dergisi, 42. Yıl Özel Sayısı, Ankara 2002, s. 1, http://ekutup.dpt.gov.tr/planlama/ 42nciyil/ (07/ 12/ 2010)www.hazine.gov.trwww.tuik.gov.trhttp://ekonomi.haberturk.com/makro-ekonomi/haber/588394-gunluk-1-dolarinaltinda-yasayan-nufusumuz-yok


86ÖZGEÇMĐŞKişisel Bilgiler:Adı ve Soyadı: Mehmet YĐYĐTDoğum Yeri: ĐZMĐRDoğum Tarihi: 03/04/1983Medeni Hali: BekarEğitim DurumuLise: 1998-2001Lisans: 2003-2007Đş Deneyimi1. Şırnak Üniversitesi ĐĐBF, Araştırma Görevlisi (Mayıs 2009-Halen)Yabancı Dil ve Düzeyi:Đngilizce (iyi)Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar- Đbrahim Halil Sugözü, Mehmet Yiyit, "Borçlanmanın Enflasyona EtkisiÜzerine Teorik Yaklaşımların Temel Özellikleri", Maliye Dergisi, Sayı158, Ocak - Haziran 2010, ss.365-373- Đbrahim Halil Sugözü, Mehmet Yiyit, "Doğal KaynaklarınKullanılabilirliği: Şırnak ve Çevresinin Doğal Zenginlik Kaynakları veBölge Ekonomisine Etkisi", Uluslararası Şırnak ve Çevresi Sempozyumu,14-16 Mayıs 2010, Şırnak

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!