12.07.2015 Views

K - Türkiye Diyanet Vakfı

K - Türkiye Diyanet Vakfı

K - Türkiye Diyanet Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kutlu Doğum’unArdındanYüce dinimiz İslâm’ın inanç, ibadet ve ahlâkprensipleri konusunda halkımızı doğrubilgilendirmeyi, manevî ve ahlâkî değerlerebağlılığı artırmayı amaç edinen <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı, Hz. Peygamber (sav)’i ve onun insanlığatakdim ettiği değerleri, İslam’ın kuşatıcı mesajınıdoğru ve sahih bilgiler ışığında, vatandaşlarımızadaha etkili ve yaygın bir şekilde anlatıp tanıtmak,Hz. Peygamber sevgisi etrafında toplumumuzabirlik ve beraberlik mesajları sunmak amacıyla1989 yılından itibaren Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfımızile birlikte Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri düzenlemektedir.Sevgili Peygamberimiz (sav)’in getirdiğirahmet ve sevgi etrafında gönülleri birleştirmeyigaye edinen bu hafta münasebetiyle düzenlenenetkinlikler, başlangıcından bugüne değin halkımızınyoğun bir teveccühüne mazhar olmuştur.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı, dinimizin temelkaynağı Kur’an-ı Kerim’in, Peygamber Efendimiz(sas)’e vahyedilmeye başlanmasının 1400. yılı münasebetiyle2010 yılını ‘Kur’an Yılı’ ilan etmiş, buyılda toplumu Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberkonusunda daha etkili bir şekilde aydınlatmayıplanlamış ve bu çerçevede Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı ile birlikte bir dizi program düzenlemiştir.Yurt içinde ve yurt dışında sayısı yirmi bine yakın2010 yılı Kutlu Doğum etkinliklerinde, temaolarak Kur’an ve Hz Peygamber (sav) konusu seçilmiş,Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber (sav)’idoğru anlama, Kur’an ve Sünneti hayatımıza rehberetme ve bu konuda insanlar arasında yüksekbir bilinç oluşturma hedeflenmiştir. Bu haftamünasebetiyle düzenlenen faaliyetlerin bir amacıda Kur’an-ı Kerim’in getirdiği ve Hz. Peygamber(sav)’in bizzat yaşayarak öğrettiği insanî ve ahlâkîProf. Dr. Ali BARDAKOĞLU<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı veTDV Mütevelli Heyeti Başkanı“Sevgili Peygamberimiz (sav)’ingetirdiği rahmet ve sevgi etrafındagönülleri birleştirmeyi gaye edinenbu hafta münasebetiyledüzenlenen etkinlikler,başlangıcından bugüne değinhalkımızın yoğun bir teveccühünemazhar olmuştur.”erdemlerin, kardeşlik ve hoşgörününyeniden toplumun bütün kesimlerincepaylaşılıp, toplumdakardeşlik duygularının, karşılıklısevgi ve saygının, milletçe birlikve beraberliğimizin güçlenmesi olmuştur.Kutlu Doğum Haftasının amacınauygun bir şekilde kutlanmasıiçin büyük bir özveri ve gayretleçalışan bütün ilgililere, Başkanlığımızınher kademesinde çalışangörevlilerimize ve Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı personeline teşekkür ederken,Kur’an-ı Kerim’i ve Rahmet Peygamberi(sav)’ni anlama çabamızınülkemizin ve bütün insanlığın hoşgörü,barış, karşılıklı sevgi ve saygıdabuluşmaya vesile olmasını YüceAllah’tan niyaz ediyorum.TDVTÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 3 >


Süleyman Necati AKÇEŞMEGenel MüdürPeygamberimizin dünyayıteşrifleri olan Mevlid-iNebevî (Hicri Rebiulevvel ayının12. gecesi), asırlardır milletimiztarafından ‘Mevlid Kandili’ olarakkutlanmaktadır. Mevlid Kandili(Peygamberimizin doğumu) ilkdefa Erbil Atabeği MuzafferüddinGökbörü tarafından 13. yüzyıldahaftalarca süren zengin programlarhalinde kutlanmıştır. Benzeri kutlamaprogramları çeşitli zamanlardaSelçuklularda ve Osmanlılardadevam etmiştir.Günümüzde de; Yüce Yaratıcınıninsanlığa gönderdiği enson rahmet elçisi, İlahi vahyinson ve tamamlayıcı halkası Hz.Muhammed’in insanlığa çağrısınıdoğru ve etkin bir şekilde tanıtmak,Hz. Peygamber sevgisi etrafındatoplumumuza birlik ve beraberlikmesajları sunmak amacıyla<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığımız veVakfımız tarafından ülkemizde veyurt dışında 1989 yılından bu yanaKutlu Doğum Haftası programlarıdüzenlenmektedir.Kutlu Doğum haftası denildiğinde, Hz. Peygamberianmak, daha da önemlisi onu anlamak,onun temsil ettiği değerler bütününü tanımak vehayatımıza ışık tutan bir meşale yapabilmek çabasıakla gelmektedir ve gelmelidir.Dünyanın birçok yerinde Müslümanların zorşartlar altında yaşadığı, ahlâkî değerlerin dumurauğradığı, ulvî meziyetlerin önemini yitirmeyeyüz tuttuğu günümüzde, Kâinatın Efendisi’nin beşeriyetegetirdiği yüce ahlâkî değerleri bütün beşeriyetebir kez daha hatırlatmayı ve hatırlamamızıbir sorumluluğun ötesinde bir görev addettik vebu düşünce ekseninde de Kutlu Doğum Haftasınıihdas ettik. Geçen 22 yıl içerisinde bu haftanınözellikle sosyal bütünleşmede büyük etki sağladığınada hep birlikte şahit olduk.Kutlu Doğum Haftasında Peygamber Efendimizindünyayı teşriflerini anarken, onun üstünşahsiyetini ve güzel ahlakını tanımaya, getirdiğievrensel mesajı anlamaya ve bütün bunlarınözünde barındırdığı dinamizmi çağımıza taşımayaçalışıyoruz.İnsanı insan yapan bütün güzelliklerin veahlâkî erdemlerin odaklandığı bir şahsiyet olanHz. Peygamberin hayatında ve öğütlerinde bireyselve toplumsal hayatımızı aydınlatacak güçlü birışık, güzel bir örnek vardır. Onun örnek alınması,yalın bir taklit ve sünnetinin belirli şekillere hapsedilmesiyledeğil; onun sünnetinin ve sîretininbütün yönleriyle tanınması, insanlığın huzur vemutluluğu için yaptığı çağrının hayatımıza yansıtılması,güzel ahlâkının davranışlarımızın mihverive rehberi yapılması ile mümkündür.Bu düşünce; Kutlu Doğum Haftası programlarındaana hedefimizi oluşturmaktadır ve bunugeçmişten aldığımız güç ile gerçekleştirme gayretiiçerisindeyiz. Takip ettiğimiz geleneğin gücü vebunun hâlâ milletimizin gönlünde dipdiri yaşaması,gelecek için bizleri umutlandırmaktadır.Nice Kutlu Doğum Haftalarında buluşmakümidiyle.Saygılarımla.TDV< 4TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 5 >


<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı tarafından düzenlenen 2010 yılı KutluDoğum Haftası programı bu yıl Haliç Kongreve Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. ProgramaTBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, CHP GenelBaşkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı FarukÇelik, <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu,BBP Başkanı Yalçın Topçu, İstanbul BüyükşehirBelediyesi Başkanı Kadir Topbaş, gayrimüslimcemaat önderleri ve çok sayıdadavetli katıldı. Program saygıduruşu ve İstiklal Marşınınokunması ile başladı, dahasonra Kur’an-ı Kerim okunmasıile devam etti. Sinevizyongösterilerinin de sunulduğuprogramda protokol konuşmalarıgüne damgasını vurdu.< 6TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Mehmet Ali ŞAHİNTBMM Başkanı“Sevgili Peygamberimizkötülüklerle kuşatılmışbir toplumiçerisinden çıkan,insanlığı aydınlatanilahi mesajlarıtaşıyan rehberdir;bütün zamanlarınen kutlu habercisidir.”Hz. Muhammed (sav)’in kötülüklerle kuşatılmışbir toplum içerisinden çıkarak, insanlığı aydınlatacakilahi mesajları taşıyan bir rehber ve bütünzamanların en kutlu habercisi olduğunu vurgulayarakkonuşmasına başlayan Türkiye Büyük Millet MeclisiBaşkanı Mehmet Ali Şahin, Hz. Peygamberin insanaiyiliği, güzelliği, doğruyu gerçek anlamda öğretenbir öğretmen ve barışı, dostluğu arayanlara en güzelkılavuz olduğunu belirterek “Yüce Allah’ın elçilik görevinemazhar olmuş kutlu peygamberdir O. O, tüm hayatıboyunca insanlığa rehber olmuş ve kutsal kitabımızKur’an-ı Kerim’i bizlere ulaştırmıştır. Yüce dinimizve Peygamberimiz bizlere hep iyi insan olmanın yolunugöstermiştir. ‘Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim’buyuran Peygamberimizi iyi anlamaya ihtiyacımızvar; O’nun tebliğ ettiği ilahi mesajları, İslam dinini,Kur’an-ı Kerim’i doğru öğrenmeye ihtiyacımız var.”dedi.Günümüzde teknolojinin baş döndürücü bir hızlageliştiğini, ancak insanın bu doğrultuda çok mutlu olmadığınıbelirten Mehmet Ali Şahin “Hızla gelişen teknolojihayatımızı da kolaylaştırıyor. Bütün bunların insanıdaha huzurlu, daha mutlu kılması gerekmez mi?Ama maalesef böyle olmuyor, insani değerler giderek zayıflıyor,insana sevgi ve saygı giderek azalıyor. Şu koskocadünyanın çektiği acılara bir bakalım, ne görüyoruz:İşgaller, savaşlar, insanlık suçları, terörizm, katliamlar,ırkçılık, açlık, sefalet ve daha nice vicdanları yaralayansorun. Tüm bunlar için, dünyada birçok sebep gösteriliyor,çözüm yolları aranıyor. Hâlbuki, şu çağrıya kulakvermek gerekmez mi; Veda Hutbesi’ne kulak vermekgerekmez mi? Hani o ‘Ey insanlar, Rabbiniz bir, babanızda birdir’ diye başlayan ve insanların Allah katındaeşit olduğunu ifade eden o mesajlara kulak vermek gerekmezmi? Peygamberimizin asırlar öncesinden verdiğibu kutlu mesajla, en temel insani değerleri bizlere mirasbıraktığını görüyoruz. Yine Veda Hutbesi’nde ‘kendinizede zulmetmeyiniz, kendinizin de üzerinizde hakkıvardır’ diyor Sevgili Peygamberimiz. Müslümanları terörleanmak isteyenlere, İslam ile terörizmi yan yana getirmeyeçalışanlara en iyi cevap Veda Hutbesi’ndeki buifadelerdir, İslam’ın kardeşlik, barış ve hoşgörü anlayışıdır.”dedi.Bir insanı suçsuz yere öldürmeyi bütün insanlığıöldürmüş kadar ağır bir suç kabul eden, yaşama hakkınıen kutsal hak gören bir dinin temsilcileri olarak,İslam ve terörü birlikte göstermek isteyen zihniyetişiddetle reddettiğini belirten Mehmet Ali Şahin “Yücewww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 7 >


Deniz BAYKAL“Hz. Muhammed (sav);Yüce Allah’ıninsanlığa en büyük hediyesi,insanlık bilincinin vebu bilincin yarattığıtüm değer veerdemlerinvücut bulduğubir şahsiyettir.”“Kur’an-ı Kerim’in geçmişten geleceğe tüm insanlığıkucaklayan rahmet, şifa, akıl, ahlak,kardeşlik ve barış mesajı ışığı altında sizlere sevgilerimive saygılarımı sunuyorum” diyerek konuşmasınabaşlayan Deniz Baykal, Sevgili Peygamberimiz HazretiMuhammed’in Miladi Takvime göre 20 Nisanadenk gelen doğum gününü de içine alan bu haftanınKutlu Doğum Haftası olarak kutlandığını belirterek,bu yıl ki, kutlamaların Kur’an’ın nüzulünün 1400. yıldönümüolması sebebiyle daha önceki yıllardan farklıbir yanının olduğunu ifade etti.Hz. Muhammed (sav)’in Yüce Allah’ın insanlığaen büyük hediyesi, insanlık bilincinin ve bu bilincinyarattığı tüm değer ve erdemlerin vücut bulduğubir şahsiyet olduğunu belirten Deniz Baykal, “HazretiMuhammed’in 23 yılı peygamberlik devresi olan63 yıllık yaşamına baktığımızda sadece Kur’an insanlariçin bir açıklama, Allah’ın kendisinden korkanlariçin doğru yolu gösterme anlamında bir öğüdü olduğunuifade eden ayeti kerimeyle tanımlanan Kur’an-ıKerim, bize Kur’an-ı Kerim’le Hazreti Peygamber arasındakibütünlüğü aynı zamanda ortaya koymuştur.Umutsuzluğumuza umut, ahlaksızlığımıza uyarı, çaresizliğimizeçıkış yolu, hatalarımıza rahmet olarakgönderilen Kur’an-ı Kerim’in aydınlığıyla bezenmiş vePeygamberimizin sünneti olarak nitelendirdiğimiz birörnek hayat da bizim inancımızın, dinimizin bir temeldayanağını oluşturmuştur.” dedi.Hazreti Peygamberin, gelen vahyi tebliğ etmesiyle,canlı ve hayatla iç içe kişiliğiyle Kur’an ayetlerinihem fiilleriyle, davranışlarıyla, hem de kavliyle,sözleriyle temsil ettiğine işaret eden Deniz Baykal,“Hazreti Muhammed’in hayatı Kur’an-ı Kerim’in bizzatbir tefsiridir. Böylece Hazreti Peygamber Kur’an-ıKerim’in yaşanılabilir olduğunu ortaya koymuştur.Ulaşılmaz, hiçbir kimsenin tümünü gerçekleştiremeyeceğiafakî, soyut talimatlardan ibaret bir anlayışı sergilemediği,hayata geçirilebilir, uygulanabilir, yaşamadönüştürülebilir bir anlayışla Kur’an-ı Kerim’in bezenmişolduğunu hepimize göstermiştir.” dedi.Hazreti Muhammed’in insanlık tarihinde bir dönümnoktası olduğuna dikkat çeken Deniz Baykal“Hazreti Muhammed bir peygamberdir. Ama başkabazı peygamberler gibi ulûhiyeti bizzat kendisi temsiletmez. O beşeriyetin içinden bir unsurdur. O bir insandır.Bizim gibidir; sizin gibidir. O bir beşerdir. Oİlahi bir mesajı taşımıştır. Ulûhiyet Allahın, Rabbin inhisarındadır.Ulûhiyet Allah’tadır. Allahın ulûhiyetiniwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 9 >


hiçbir şekilde bizim İslam inancımızda peygambereizafe etmek yoktur. Hazreti Peygamber bir martir değildir.Bir kurban olmuş insan değildir. Örnek olmuşbir insandır. Yaşamış bir insandır. Yaşayarak yüce birmakama çıkmak, kaynağında bir ulûhiyet iddiasıylaortaya çıkmaktan çok daha müşküldür. Günlük hayatıniçinde günlük yaşamın çalkantıları içinde bir peygambereözgü noktaya yükselmeyi başarabilmiştir.”dedi.Hazreti Peygamberin bir akıl peygamberi olduğunu,insanları önce bilgiye, akla ve düşünmeye davetettiğinin unutulmaması gerektiğini belirten DenizBaykal, “Hazreti Muhammed akla güvenmektedir.Akılla problemi yoktur. Vahiy elbette olması gerekenyerde vardır. Ama vahiy akıl ile çelişki içinde değildir.Hazreti Muhammed akla güvenmektedir, Kur’an-ıKerim’de akla güvenmektedir. Rab de akla güvenmektedir.Kur’an Hazreti Muhammed’in en güzel örnek olduğunubelirtir. Örnek olmak taklit etmek anlamına gelmez.Hazreti Muhammed’in taklit edilmeye değil anlaşılmayaihtiyacı vardır. Hazreti Muhammed şöyle der;‘aklı olmayanın dini de yoktur.’ Kur’an aklını kullanmayanlarınpislik içinde kalacağını, üzerlerine pislik yağacağınısöyler. Kur’an’ın ilk emri ıkra’dır. Oku diye başlar.Kur’an ısrarla insanların aklını kullanması, düşünmesi,ibret alması gerektiğini söyler. Yaklaşık 300 yerdeKur’an-ı Kerim’de düşünmez misin, ibret almaz mısın?Şeklinde uyarılar vardır. Açıkça bilenlerle bilmeyenlerhiç bir olur mu der. Hazreti Muhammed aklavurgu yaparak bilim talep etmek, kadın erkek her Müslümanınfarzıdır ifadesiyle bilimi teşvik etmekle kalmamış,insanlık tarihinde ilk okuma yazma seferberliğinibaşlatmıştır. Bedir Savaşı sonrası esirlerin okuma yazmabilenlerinin Müslümanlara okuma yazma öğretmelerikarşılığında serbest kalmasını sağlamıştır.” dedi.Kur’an’ın insanları özgürleştirirken, toplumsal hayatdaadaletin belirleyici olmasını esas aldığını belirtenDeniz Baykal, “Kur’an’a göre insan topraktan yaratılmıştır.Bunun anlamı yaradılış bakımından bütüninsanların eşit düzeyde olduğudur. Kur’an-ı Kerimbir kavme inmemiştir; bir soya inmemiştir; bütüninsanlara inmiştir. Bu ancak yüzlerce yıl sonra bütüninsanlığın keşfedeceği, bir zamanlar evrensellik, şimdide globallik diye ifade edilen anlayışın köklerininİslamiyet’in bu temellerinde var olduğunu bize göstermektedir.”dedi.Kimsenin doğuştan Rabbe yakınlık bakımındanüstün olmadığını belirten Deniz Baykal “Kur’an‘Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve birkadından yarattık ve sizi kavimlerve kabileler haline koyduk ki, birbirinizitanıyınız. Şüphesiz Allah katındaen üstün olanınız ona karşıderin bir sorumluluk bilincine sahipolandır.’ İnsanlar arasındaki üstünlükRabbe olan yakınlığı, Rabbeolan sevginin, saygının samimiyetinseviyesiyle belli olacaktır. Bu konudaherkes eşit şansa sahiptir. Kimsedoğuştan Rabbe yakınlık bakımındandaha üstün bir mukadderatile işe başlama noktasında değildir.Herkes eşit başlayacaktır. Senburadasın Rab orada. Ulaş ulaşabildiğinkadar. Kim ulaşırsa o işteen iyi insandır, en iyi Müslüman’dır.Bu ayet insanlar arasında her türlüyapay üstünlük ölçüsünün tamamenreddedildiğini gösterdiği gibi,kimin daha iyi Müslüman olduğunuda ancak Allah’ın bileceğini bizegöstermektedir.” dedi.İslamı doğru anlamanın tekyolunun Kur’an’ın ve HazretiMuhammed’in yaşamının doğruanlaşılmasını sağlamakla olacağınadikkat çeken Deniz Baykal,“Bunun en doğru şekilde anlatılmasıdinin bir başka amaçla, bir servet,ün ve menfaat beklentisi içindeolanlar tarafından inhisara alınmışgibi takdim edilmesi İslamiyetinözüne yapılabilecek en büyük saygısızlıktır.”dedi.İslam’ın; iman, sorumluluk vekurtuluş bakımından bireyi esas aldığını,hedefinin ise birey ve tekbaşına insan olduğunu belirten DenizBaykal “Her insan aklı ve kendihür iradesiyle inanır, sorumluluğunuüstlenir, hiç kimse bir başkasınıngünahını çekmez, herkes kendisevabının ve günahının sahibidir.Cennete ancak hak eden girer. Cennettehiçbir cemaate toplu rezervasyonyapma imkânı yoktur.” dedi.< 10TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Kur’an ve Allah’a ulaşmanın yolunun herkesinkendi kararıyla mümkün olduğunu belirten DenizBaykal, “Bu da iyi niyet, yani ihlâs, sonra tevre vedaha sonrada dua. En son olarak da amel-i salih, iyidavranmak, iyi yaşamak. Eğer ihlâs içindeysen tevrenibiliyorsan, yapmaman gerekenleri, yapman gerekenleribiliyorsan, duanı ediyorsan ve iyi davranış sahibibir insansan kimsenin sana aracılık yapmasınaihtiyaç yoktur. Allah böyle yapan insanların tümünekollarını açmıştır.” dedi.Kur’an’ın ve İslam’ın siyasetle ilişkisi konusundaerkesin duyarlı olması gerektiğine dikkat çeken DenizBaykal “Kur’an’da siyasi bazı düsturlar ön planaçıkmıştır. Şura, adalet, işlerin ehline verilmesi gibi ilkelerKur’an’ın öngördüğü temel ilkelerdir. Ama bunlarherhangi bir devlet modelinin, herhangi bir rejimbiçiminin, herhangi bir siyaset anlayışının tekelindeolmayan evrensel, her zaman ve her rejim için,her siyaset için mutlaka gözetilmesi gereken ana ilkelerdir.Elbette şura lazımdır, istişare olmadan doğrufikre ulaşmak imkânı yoktur. Doğru; kimsenin tekelindedeğildir. İstişare şarttır. İstişareyi ister meclisteyaparsın, ister partiyle yaparsın, ister kendi çevrendekiilim adamlarıyla yaparsın ama istişare şarttır.Şart olan İslamın öngördüğü şuradır. Şuranın biçiminidevletin düzeni tayin eder. İşin ehline verilmesi lazım.”dedi.Kur’an’ın bir hukuk kitabı olmadığını, İslam’a göreiman, sorumluluk ve kurtuluşun bireysel olduğunusöyleyen Deniz Baykal, “Kimse kimsenin günahını çekemez.Dileyen Müslüman olur, Tanrı dileyen kimseyihidayete ulaştırır. Hiç kimse ne Müslüman olması için,ne de Müslümanlığı yaşaması içinzorlanabilir. Çünkü dinde zorlamayoktur. Hz. Muhammed’in yeni dinegirenlere iman ettim dedikleri zaman‘iman ettim deme, Müslümanoldum de’, demiş olduğu, hepimizinibret alması gereken çok büyük biruyarıyı da böylece ifade etmiş olduğuunutulmamalıdır. Kimin iman etmişolduğu, ne zaman imanın gerçekleşeceği,o kişinin kendi takdiriyle,kendi uygun gördüğü andaki ifadesiyleortaya çıkacak bir iş değildir.İmanı takdir edecek olan YüceAllah’tır. Sen Müslüman olduğunusöylersin, bir Müslüman gibi yaşamayagayret edersin ama sen bir büyükyolculuğa çıkmışsındır; o yolculuktaimanın hangi noktada ortayaçıkacaktır, çıkacak mıdır, çıkmayacakmıdır? O senin takdirinde değildir.”dedi.Deniz Baykal konuşmasınınsonunda İslam’a ilk giren Müslümanlarınsamimiyetlerini, Allah’ınhiç kimsenin üstünden eksik etmemesitemennisinde bulunarak“1400 yıl önce en karanlık günlerdeİslamiyetin müjdesini HazretiMuhammed’in vermeye başladığıgünlerde büyük bir içtenlikleHazreti Muhammed’in yolunagirdiğini ifade eden o ilk Müslümanlarınbüyük bir belirsizlik ortamında,hiçbir örnek yokken sadeceAllah’ın peygamberi olduğunu,Kur’an-ı Kerim’in nazil olmayabaşladığını çevresine ifade ettiğiiçin ona iman ederek, ona inanarakgeleceğin ne getireceğini bilmeden,yarının ne olacağını bilmedençok büyük bir yolculuğa, büyükbir karanlık ortamında cesaretleyola çıkan o ilk Müslümanlarınruh halini, samimiyetini, içtenliğini,inancını ve imanını Allah’ınhiçbirinizden eksik etmemesini diliyorum.”dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 11 >


Faruk ÇELİKDevlet Bakanı“Yüreklerimizi yenidenbirbirimize kenetlemek içinO’nun rahmet yüklüadaletine,hikmet yüklü ahlakınaihtiyacımız var.”Kutlu Doğum Haftasının birliğimize, dirliğimize,huzur ve esenliğimize vesile olmasınıtemenni ederek konuşmasına başlayan Devlet BakanıFaruk Çelik, bu büyük müjdenin, bütün İslamâlemine ve bütün insanlığa kutlu olmasını diledi.Kutlu Doğum Haftasının anma toplantısından anlamatoplantısına dönüştüğünü ve bu haftanın birlik,beraberlik, sevgi ve saygı halesi oluşturmasını arzu ettiğinibelirten Faruk Çelik “Milletimizin kalbinde hepvar olan engin peygamber sevgisinden hareketle, cumhuriyetimizinilk yıllarında hâkimiyet bayramı olarakkutlanan ve 1989 yılından itibaren ise Peygamberimizinevrensel çağrısını daha doğru, daha etkin bir şekildetanıtmak amacıyla coşkuyla kutladığımız Kutlu DoğumHaftası’nın hem milletimizde, hem de soydaş veakraba topluluklarında sevgi, saygı, birlik ve beraberlikhalesi oluşturması en büyük arzumuzdur. Bu arzumuzdoğrultusunda, mevlidi nebileri birer anma toplantısındananlama toplantısına dönüştüren ve bu gecepeygamber sevgisi etrafında bir kez daha bizi buluşturan,bir araya getiren <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığımıza teşekkürediyorum.” dedi.Peygamber sevgisinin, bizi birbirimize bağlayan,kalplerimizi birleştiren en büyük rahmet vesilelerindenbiri olduğuna işaret eden Faruk Çelik “Çünkü,O’nun engin şefkati, sadece inananları ve kendisinebağlı olanları değil, bütün mahlukatı kuşatacakkadar geniştir. Tarih boyunca insanlık, çorak toprağınyağmur damlalarına hasreti gibi O’nun rahmetinehasretti. Bu rahmet, bizim de gönlümüze düştü, yeşerdive peygamber sevgisi olarak, peygamber sevdası olarakaramızda vücut buldu. Sanat ve edebiyatta, musikive mimaride O’nun sevgisi yer etti. O’nun aşkı dildesalat ve selam, yürekte ah oldu; suda ebru, ebrudagül oldu. Çünkü, gül kokusuyla, güzelliğiyle O’na remzoldu. O, bazen gönül dünyamızda bir kaside, bir naatoldu, bazen de İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif ’inSafahatı’nda sözünü ettiği gibi, siyahi bir SudanlınınNecef çöllerinde kavruluşu oldu ve Yaman Dede’nindilinde bir arayış ve sevda oldu. O, Yunus’un dilindemerhamet peygamberi, Mevlana’nın dilinde aşk peygamberi,Ahmet Yesevi’nin dilinde hikmet peygamberi,Hacı Bektaş-ı Veli’nin dilinde eşsiz insan ve sevgi peygamberioldu.” dedi.Peygamberi sevmenin; O’nun insanlığın huzur vemutluluğu için yaptığı çağrıyı güncelleştirerek hayatımızayansıtmak, getirdiği erdemleri özümsemek, ahlakını,davranışlarımızın mihveri ve rehberi yapmak< 12TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


anlamına geldiğini vurgulayan Faruk Çelik, “GelinPeygamberimizin 14 asır önce Veda Hutbesi’nde bütüninsanlara haykırışını bir kez daha hatırlayalım:‘Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız da bir; hepinizAdem’in çocuklarısınız; Adem ise topraktandır. Arap’ınArap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğüyoktur. Beyazın siyah üzerine, siyahın da beyazüzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük, ancak takvaile Allah’a yakınlık iledir.’ İşte, bu değişmez ölçü veeskimez hakikat, modern dünyanın bugün bile kavramaktagüçlük çektiği temel bir adalet ve eşitlik ilkesidir.”dedi.Bugün dünyanın birçok yerinde hâlâ dili, dini,rengi ve ırkı yüzünden insanların haksızlığa maruzkalmasının ne kadar üzücü ve ne kadar düşündürücüolduğuna işaret eden Devlet Bakanı Faruk Çelik “Biranadan, bir babadan doğan varlıkların en şereflisi olarakinsan; rengine, cinsiyetine, bölgesine ve sosyal statüsünegöre nasıl ayrıma tabi tutulabilir? Bu ilahi ve ebedikuralın karşısında, kim, ne hakla bir kısım insanlarabuçuk muamelesi yapar ve yapabilir? Kim ne haklave hangi yetkiyle bir başka insana nesebinden, dilinden,kültüründen, mezhebinden, inancından, cinsiyetindendolayı küçümseyebilir, ayrımcılık yapabilir?” dedi.Yürekleri tükenmeye yüz tutmuş insanların dünyasındayaşadığımızı ve tükenen yüreklerin ve kirlenengönüllerin Hazret-i Muhammed’in sevgi ve rahmetdolu soluğuna, O’nun kılavuzluğuna ihtiyacı olduğunusöyleyen Faruk Çelik “Bugün, çağımızın enbüyük sorunu sevgi açlığıdır. O’nu sevmeye, O’nunlainsanı ve kâinatı sevmeye her zamankinden daha fazlaihtiyacımız var. O, 14 asır önce geldi, parçalanmışgönülleri birleştirdi, insanlığı ateş çukurundan çekip çıkardı.Bugün, küreselleşme ile birlikte örselenen insanive ahlaki erdemlerin şiddet, terör ve savaşla tahripedilen dünyamızın, âlemlere rahmet olarak gönderilenYüce Peygamberimizin övülen ahlakına ve örnekliğineihtiyacı var. İnsana bakışımız değişti, O’nun rahmetyüklü bakışına ihtiyacımız var. Küreselleşme dalgalarınınhayatın kıyılarına savurduğu fakir, garip, yalnız,kimsesiz insanlara şefkat elimizi uzatmak için O’nunkalplere aşıladığı merhamete ihtiyacımız var. Tabiatıhoyratça kullanıyoruz, O’nun âlem tasavvuruna ve tabiatıokşayan bakışına ihtiyacımız var. Toplumsal dokularımızve bir kale gibi sığındığımız aile bağlarımızçözülmeye başladı. O’nun toplumu sevgi, şefkat vemerhametle gergef gergef ören sevgi ve merhamet ağınaihtiyacımız var.” dedi.Günümüzde sahip olduğumuzinsani değerlerin erozyona uğramayayüz tuttuğunu ve dünyevileşmeninbüyük ölçüde benliğimizi kapladığınıbelirten Faruk Çelik “Bireysellik,bencillik, çekememezlik, nemelazımcılıkve tahammülsüzlük gibiolumsuz değerler ilişkilerimizde öneçıkmış; bütün bu beşeri zaaflar, toplumumuzdapaylaşma duygusunuzayıflatmıştır. Yüreklerimizi yenidenbirbirimize kenetlemek için O’nunrahmet yüklü adaletine, hikmet yüklüahlakına ihtiyacımız var.” dedi.Kutlu Doğum Haftasının kardeşlikve birlikteliğimizin daha dagüçlenmesine vesile olacağına işareteden Faruk Çelik “Kutlu DoğumHaftasının anlamı işte burada yatıyor.Umuyorum ki milletimizin heryıl artan bir heyecanla iştirak ettiğiKutlu Doğum Haftası etkinlikleri,bu yoldaki çabalara önemli katkısağlayacak, sahip olduğumuz kardeşlikkültürümüzün birlik ve beraberliğimizindaha da derinleşip, kökleşmesinevesile olacaktır.” dedi.Toplumumuzun; Kur’an-ıKerim’le sağlıklı, içten ve kalıcı ilişkilerinipekiştirebilmesi ve PeygamberEfendimizi yakından tanıyabilmesiiçin 2010 Kur’an yılı etkinliklerive Kutlu Doğum Haftasının;sevgi, dayanışma ve birlik vesilesiolacağını belirten Faruk Çelik“Umudumuz ve duamız odurki, bu etkinlikler sayesinde Kur’an-ıKerim’in sonsuz mesajı ve O’nu insanlığagetiren Hazret-i Peygambersevgisi dalga dalga gönüllere dolacak,toplumumuzu kuşatacaktır.Yine umudumuz ve duamız odur ki,bu yol, bizi, toplumumuzu ve bütüninsanlığı yitik cennete götürecek.Gaye insan; ufuk peygamberHazret-i Muhammed Aleyhisselam’ınizinde aşk ve şevkle yoluna devamedecektir.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 13 >


Yalçın TOPÇUBBP Genel BaşkanıKadir TOPBAŞİstanbul Büyükşehir Belediye BaşkanıSevginin, barışın, adaletin, hakkın ve hakkaniyetin,iki dünya saadetimizin anahtarı olanMuhammet Mustafa (sav)’in ahlakıyla; ülkemizin insanlarınınve bütün dünyadaki insanların ahlaklanmasıtemennisinde bulunarak konuşmasına başlayan BüyükBirlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu “Birliğimizve beraberliğimiz bu mübarek hafta için inşallahdaim olsun, ülkemizin barışı, birliği, esası kıyametekadar devam etsin.” dedi.Kur’an-ı Kerim’in nüzulünün 1400 yıl sonrakikutlamalarının İstanbul’da yapılmasından büyükbir memnuniyet duyduğunu belirterek konuşmasınabaşlayan Kadir Topbaş “Kutlu Doğum’un bugünburada kutlanır olması, yine Peygamber Efendimizinmüjdelediği, işaret ettiği böyle bir şehrin belediye başkanıve ev sahibi olmaktan duyduğum mutluluğu buradaözellikle ifade etmek istiyorum.” dedi.Tüm ilahi dinlerin, temelde, insanlığın geleceğine,toplumlar ve bireyler arasındaki ilişkilerdeki mükemmelliğiöğütlemiş olduğunu belirten Kadir Topbaş“Mükemmel insan olmak adına insanlara öğütler vermişve İslam dininin de verdiği insan üzerindeki temelöğretileri zaten bunu yaşayanlar biliyor ve takip edenlerde biliyor.” dedi.İslam dininin; her şeyden önce hoşgörü ve sevgiyiinsanlara aşıladığını, komşusu açken tok yatmamayıöğütlediğini ve yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevme anlayışınıortaya koyduğunu belirten Kadir Topbaş “Böylebir anlayışın mensupları olarak, yüzünü güneşe çevirengölge görmez anlayışını da biliyoruz. İşte, bundan dolayıben, özellikle bu yüce dinin mensubu olmaktan duyduğummutluluğu ifade ediyorum ve diyorum ki: İstanbul,557 yıldan bu yana bu anlayıştan dolayı, gerçekten, aynısokakta farklı din mensuplarını barındırabilmiş, huzur vebarışın sembol kenti olmuştur. Hazret-i Mevlana’nın güzelbir sözü var: Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyupaylaşanlar anlaşır, diyor. Eğer bizler insan olarak,toplum olarak, bireyler olarak, aramızdaki münasebetleri,kavga yerine hoşgörü ve sevgiyi bina etme adına biraraya gelir ve böyle temas edersek, inanıyorum ki dünyadaha güzel ve yaşanır hale gelebilir.” dedi.< 16TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


“Kutlu Doğum Haftası Açılış Merasimine nazikdavetiniz için teşekkür ediyorum. Yurtdışında bulunmam nedeniyle bu anlamlı merasime katılamıyorum.Bu vesileyle yapılan toplantıların İslam’ındaha iyi ve doğru anlaşılmasına ve anlatılmasına katkısağlayacağına inanıyor, merasime katılan tüm konuklaraselam ve sevgilerimi sunuyorum.”Abdullah GÜLCumhurbaşkanı“Değerli gönül dostları, sizlerien kalbi duygularımlaselamlıyor, <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığıve Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının birliktedüzenlediği Kutlu Doğum Haftasıetkinliklerinde başarılar diliyorum.Öncelikle programınıza katılamadığım,oradaki ilim ve irfan sahibigönül dostlarıyla kucaklaşmaimkânı bulamadığım için müteessirolduğumu ifade etmek istiyorum.Âlemlere rahmet olarak gönderilensevgili Peygamberimizin Miladi doğumgününün kutlandığı bu mübarekhaftanın bütün âlemlere rahmetgetirmesini, tüm insanlığa hayırlı olmasınıtemenni ediyorum.Bilindiği üzere, 2010 yılı aynızamanda Kur’an-ı Kerim’in insanlıkâlemini şereflendirmesinin1400. yıldönümü. Dolayısıyla, buyılı Kur’an-ı Kerim yılı olarak idrakediyoruz. İlahi mesaj, bundan tam1400 yıl önce Yüce PeygamberimizHazret-i Muhammed aracılığıyla insanlığaulaştı. Ikra, yani oku emriy-le nazil olmaya başlayan Kur’an-ı Kerim, o andan itibarentüm insanlığı kucakladı ve sıcaklığıyla, hikmetiyle,nuruyla kuşattı. Hazret-i Mevlana Celaleddin-iRumi Divan-ı Kebir’de şöyle buyuruyor: Ben sağ olduğummüddetçe Kur’an’ın kölesiyim. Ben MuhammedMuhtar’ın yolunun tozuyum.İşte, bizler de bugün, aynen Mevlana Hazretlerininbu güzel rubaisinde ifade ettiği gibi, o hassasiyeti paylaşıyor,Kur’an’ın nuraniyetine ve Sevgili Peygamberimizinrahmet dolu çağrısına sığınıyoruz. Zira, O, söylediğineve yaptığına herkesin güvendiği Muhammed’ülEmin’di. O, insanların en hayırlısı ve en aydınlık düşüncelisiydi.O, Allah’ın son elçisi, hakikatin sadıkemanetçisiydi. O’nunla birlikte peygamberlik zincirisona ermiştir. Buna bütün kalbimizle iman ediyor, bütünkalbimizle şahadet ediyoruz.Bu kutlu günde, kalplerimizi, gönüllerimizi, O’nuntaşıdığı barış mesajıyla, O’nun aktardığı rahmet, sevgive hoşgörüyle aydınlatıyor, yoksunluklarımızın bereketlenmesinidiliyoruz.Kanla, gözyaşıyla, acı ve zulümle sarsılan insanlığınbugün de O’nun zamanları aşan ebedi mesajını sevgi,barış ve merhametini hatırlatmasını ümit ediyoruz.Sevgi medeniyeti kuran Peygamber Efendimiz buyuruyorki: İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizisevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız.Hiç kuşkusuz, bugün, Sevgili Peygamberimizin hikmetlisözlerine, yolumuzu aydınlatan hadisi şeriflerindenilham almaya her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımızvar.Ben, bu vesileyle bir kez daha programınızda başarılardiliyor, orada bulunan bütün gönül dostlarımızı,kardeşlerimizi, yürek dolusu sevgilerimle ve saygılarımlaselamlıyorum.Recep Tayyip ERDOĞANBaşbakanwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 17 >


lerden, bu haksızlıklardan vazgeçindedi. Onlar dinlemek bir tarafa, kölelerine,işçilerine emir verdiler, PeygamberEfendimizi taşlattılar. Mübarekayakları kanlar içinde kaldı veartık yürüyemez olduğu için Taif ’tebir üzüm kütüğüne yaslandı ve kendikendine tazarruda, niyazda bulundu,dedi ki: ‘Ya Rabbi, şayet bana desteğin,bana rahmetin, mağfiretin devamediyorsa ben bu insanların yaptıklarınahiç aldırmam, kavmim yüzçevirdi, insanlar beni dinlemedi, taşladılar,ben bunların hiç birine aldırmam,yeter ki senin desteğin, senintakviyen, senin nusratın devam etsin.’O sıra Cibril geldi, dedi ki: ‘Ya Muhammed,ey Allah’ın Resulü, siz büyükbir incinmeye maruz kaldınız,büyük bir eziyete maruz kaldınız, istersenizMekke’nin ve Taif ’in dağlarınıMekke ve Taif ehlinin üzerine geçirelim,onları yok edelim.’ O esnadaEfendimiz Muhammed Mustafa, ‘hayır,asla istemem dedi. Ben onlar içinsadece ve sadece rahmet, mağfiret vehidayet dilerim. Onların neslindennice insanlar gelecek ve senin dininehizmet edecek ya Rabbi.’ Onun için, ozor durumda bile Efendimiz MuhammedMustafa insanlar için hep şefkati,merhameti, rahmeti, sevgiyi, saygıyıbize öğretti.Akabinde İsra ve Miraç hadisesimeydana geldi. O’nun hayatındao kadar güzel örnekler var ki, 23yıllık risalet hayatı, nübüvvet hayatı,her bir lahzası bir güzel örnekle dolu.Onun için de Kur’an-ı Kerim, ‘Resulünhayatında sizin için çok güzel örneklervardır’ buyurur. O bir üsve-ihasene, bir ahlak timsalidir. ‘Güzelahlakı tamamlamak için gönderildi’buyurur Kur’an-ı Kerim.” dedi.Hz. Muhammed’in insanlaradüşkün bir peygamber olduğunuve hep insanlar için, insanların geleceğive mutluluğu için çabaladığıbıraktı.’Nitekim Efendimiz Muhammed Mustafa da öylebuyurdu: ‘Size iki şey bırakıyorum, bunlara sarıldığınızsürece hiçbir zaman yolunuzu şaşırmazsınız; Allah’ın kitabıve benim sünnetim.’ Evet, Peygamber Efendimizbir beşer idi ama bir başka ayet der ki: ‘Sakın ola ki OMuhammed’i aranızdan sıradan birisi olarak algılamayınve öyle nitelendirmeyin.’ Muhammed, sizden herhangibirisinin oğlu, amcası, dayısı, akrabası gibi nitelendireceğinizsıradan birisi değildir. O, Allah’ın resulüdür veson peygamberdir ve O’nun getirdiği risalet, O’nun getirdiğisünnet, O’nun getirdiği Kur’an kıyamete kadar bütüninsanlığın yolunu aydınlatacak, bütün insanlığa yolgösterecektir.” dedi.Hz. Muhammed’in (sav) bir şefkat örneği, bir rahmetpeygamberi olduğunu ve sadece insanları sevmeyideğil, bütün kâinatı sevmeyi insanlığa öğrettiğini vurgulayanProf. Dr. Ali Bardakoğlu “O, sadece aynı dinemensup olanlara saygı duymayı değil, bütün insanlığasaygı duymayı bize öğretti. Çevre bilincini öğretti, kadınhaklarını öğretti, işçilere, kölelere şefkatle davranmayı,kurdun kuşun hakkının olduğunu, her şeyin emanet gözüylealgılanması gerektiğini bize öğretti.” dedi.Hz. Peygamberin rahmet ve şefkatine bir örnekolarak Taif hatırasını anlatan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu“Efendimiz Muhammed Mustafa, Mekkeli müşriklerininadı karşısında, direnmesi karşısında, âdeta bir avuçmüminin etrafında kalmasının üzüntüsüyle risaletin10’uncu yılında Taif ’e gitti. Taif, uzak bir yerdi, 70-80kilometre, taşlık, kayalık yolu olan bir yerdir. Oraya gittive Taif ’lilere, tek Allah’ı ve kendisinin hak peygamberolduğunu anlattı. Gelin bu yanlışlardan, bu kötülük-< 20TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


nı belirten Prof. Dr. Ali Bardakoğlu“Bir hadislerinde efendimiz kendi konumunubize şöyle anlatır; der ki…Peygamber Efendimiz hâlâ aramızda,aramızda yaşıyor. O bakımdanbu sözlerini bizim için de geçerli olarakalgılayın. ‘Benim sizin aranızdakiörneğim, misalim, durumum, tıpkıkırda ateş yakmış bir kimseye benzer.Kırda bir kişi ateş yaktığında ne kadarhaşerat varsa, böcek varsa o ışığıncazibesiyle kendini ateşe atar ve okişi de onların ateşe düşmemesi içinçırpınır durur. İşte siz, bu dünya hayatınageldiniz, bir hengâmenin içinedüştünüz, nefsinizin arzuları iledünya hayatının cazibeleri ile âdetayegâne hayatınızı, tek fırsatınızı teptinizve kendinizi ateşe atmaya başladınız.Ben ise sizin ateşe girmemeniz,sizin ebedi mutluluğu yakalamanıziçin çırpınıp duruyorum.’ Evet,O’nun bütün sözleri, bütün örnek hayatı,hep bizim içindi, bizim bu dünyayıve dünya ötesini sağlıklı algılamamız,bu dünyayı bize verilmişyegâne fırsat olarak görüp, hem iyibir insan olarak, hem iyi bir kul olarakyaşamamız için. Zaten bir insan,kendini tanırsa Rabbini tanır, Rabbinitanırsa bütün varlık âlemini tanır.Kendiyle barışan, Rabbiyle barışır;Rabbiyle barışık olan bütün insanlarlabarışık olur. Bunlar birbirinitamamlayan şeylerdir.” dedi.Kâinata bir sevgi penceresinden,bir rahmet penceresinden bakmamızgerektiğini ve güzel ahlak olmadandindarlığın olamayacağını belirtenProf. Dr. Ali Bardakoğlu “Dindarlığınolgunlaşması, ancak ve ancak güzelahlakla olur ve Efendimiz de ‘Bengüzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.’buyuruyor. Bizim milletimiz,hep peygamber sevgisiyle varoldu ve peygamber sevgisini aralarındakien önemli bağlardan biri gördü.”dedi.Batı’da meydana gelen karikatür krizine de değinenProf. Dr. Ali Bardakoğlu “Ben şunu görüyorum: Vahyingelmeye başladığı ilk günden itibaren, Yüce Rabbim,Cenab-ı Mevla, Efendimize inanmayanlara dokunmadı,Rahman sıfatının tecellisi olarak Efendimize imanetmeyenlere bir şey yapmadı, dokunmadı, hâl üzere bıraktı.Çünkü bu dünya Allah’ın herkesi özgürce yaşattığıbir sınav, imtihan dünyasıdır. Ama Efendimizi incitenlerhep rezil rüsva oldu. Efendimize hakaret edenleri,amcası dahi olsa üzenleri, eziyet edenleri hep rezil rüsvaetti. Bu karikatür krizi gibi hadiseler Batı’nın genelinemal edilmemeli. Batı’da da çok sağduyulu insanlargereken tepkiyi veriyorlar ama bu olayların bir olumluyönü oldu, o da, biz Müslümanlar Peygamber Efendimizine kadar çok sevdiğimizi bir kez daha fark ettik, birkez daha aynı dine ve aynı peygambere mensup olmanınonurunu, itibarını yaşadık. Ümmete, ümmet olmabilincini tekrar aşıladı ve bizim milletimiz için de gerekKur’an-ı Kerim, gerek Peygamber Efendimizin sünnetibir temel bağlılık noktasıdır. Tıpkı <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı 72,5 milyon insanımızın hepsinin diyanetiise, hepsinin diyaneti olmanın gayreti içinde ise, kuşatıcı,kucaklayıcı bir şekilde dinimizin aydınlık mesajlarınıinsanlığa ulaştırmaya çalışıyorsak; Kur’an da, PeygamberEfendimiz de hepimize aittir, hiç kimsenin inhisarındadeğil, hepimizin peygamberidir, hepimizin kitabıdır.Çünkü Kur’an-ı Kerim hepimize ayrı ayrı gelmişAllah’ın özel hitabıdır. Efendimizin risaleti hepimizi ayrıayrı kurtuluşa çağıran ölmez, eskimez bir davettir.” dedi.Kutlu Doğum Haftalarının, Efendimizle buluşma,O’nun sünnetiyle, Kur’an’la buluşma bakımından insanlarayeni imkânlar sunacağını belirten Prof. Dr. Ali Bardakoğlu“Evimize, gönül dünyamıza Efendimizin sevgisini,sünnetini, ahlakını misafir etmeye ihtiyacımız var.Kur’an’ı anlamaya ihtiyacımız var. Kur’an-ı Kerim’in sadeceraflarda hürmete konu bir kitap olması yetmez,Kur’an’ı dinlemek yetmez. Kur’an’ı anlamak zorundayız,anladıklarımızı da hayatımıza yansıtmamız gerekir. ZatenEfendimiz de, güzel peygamberimiz de hep Kur’an’ıyaşadı ve yaşanılabilir bir kitap olduğunu bize gösterdi.”dedi.Prof. Dr. Ali Bardakoğlu konuşmasının sonunda“Ben, aranızdaki bu peygamber sevgisinin hep daim olmasınıdiliyorum. İnsan sevgisinin, tabiat sevgisinin, insanıinsan olarak sevme hasletimizin kıyamete kadar varolmasını ve bütün insanlığa örnek olmasını niyaz ediyorum.”dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 21 >


Rıfat ATAMuğla Vali YardımcısıKutlu Doğum Haftasının toplum hayatındabüyük bir anlam ifade ettiğini ve bu haftanınher yıl milletimizin tüm bireylerinin birlik veberaberlik içerisinde olmasına vesile olduğunu belirterekkonuşmasına başlayan Muğla Vali YardımcısıRıfat Ata “Çünkü Türk Milleti inançlıdır, hoş görülüdür;dinî inançlarını bir kavga konusu değil, barışınve huzurun kaynağı olarak görmektedir. Kutlu DoğumHaftası nedeniyle ülkemiz genelinde olduğu gibicennet yurt köşesi Muğla’da da bugünün anlamına veönemine ilişkin çeşitli etkinliklere yer verilmiştir. Buhaftanın kutlanmasına, toplumumuzun tüm kesimlerininbüyük ilgi göstererek katılımları, düzenlenen buetkinliklerin amacına ulaştığını da göstermektedir.”dedi.Yüksel ÖZDENMuğla MilletvekiliKutlu Doğum Haftası münasebetiyleMuğla’da düzenlenenprogramdan dolayı büyükbir mutluluk duyduğunu belirterekkonuşmasına başlayanYüksel Özden “Adaletin ve umudunpeygamberi sevgililer sevgilisiHazret-i Muhammed’in doğumgününü kutluyoruz. Allah’ın elçisi,aşkın peygamberine her zamankindendaha fazla ihtiyacımız olanbugünlerde hepinizin dua ve yakarışının, af ve bereketedönüşmesi dileğiyle Kutlu Doğum Haftası hayatımızaışık, geçimimize bolluk getirsin.” dedi.İnsanların bir bahar gibi canlanmaya ihtiyacınınolduğunu belirten Yüksel Özden “Kendimizi yenilemek,aklımızı berraklaştırmak, sevgilerimizi sadeleştirmekve bu çağın bunalımlarından uzaklaşmakmodern insanın en temel arayışıdır. İnsanlık,üst öğrenmelerin faydasına ulaşmak istiyorsa, sonPeygamber’in insanı yüceleştiren öğretilerine kulakvermeliyiz. Siyahı beyazdan, kadını erkekten, çocuğuanneden ayrı düşünmenin büyük günah olduğunusöyleyen ve bu uğurda her türlü mücadeleyi verenkutlu elçiden, Yüce Peygamber’imizden öğrenecekçok şeylerimiz var.” dedi.Bu asrın ihtiyaçlarının tam olarak belirlenmesineihtiyaç duyulduğunu belirten Yüksel Özden “Anneninevlada, sevenin sevgiliye, toprağın suya, maddeninmanaya, servetin paylaşmaya ihtiyacı vardır. Bu karmaşada,merhametin peygamberinin mevlidini kutluyoruz,Kutlu Doğum’unu kutluyoruz, bizi tamamlayansevginin sonsuz rahmetinde muhabbeti yakalamayıarzu ediyoruz. Aksi durumlar bizi çaresizliğin girdabındayok olmaya, tükenmeye mahkum edecektir.Akla şeref, duygulara asalet veren inancımızın azizpeygamberinin getirdiği mesajı tüm insanlığa ulaştırmaken temel insani sorumluluğumuzdur.” dedi.Yüksel Özden konuşmasının sonunda, KutluDoğum Haftasının güzelliklere vesile olması te-< 22TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


mennisinde bulunarak “Evet, ilkelerimizolmalı, ahlakımız bize rehber,inancımız yol gösterici, sözümüzsenet, dostluğumuz güven vermelidir.Her gün bu doğrultuda konuştuğumuzhalde sözümüzün etkisizolmasının nedenleri üzerindehep birlikte düşünmeye ihtiyacımızvar. Haydi, dostlarımız, büyüklerimiz,hep birlikte bugünleri, davranışlarımızıyeniden gözden geçirmeninbir fırsatı olarak bilelim, anlamsızsıkıntılarımızdan kurtulmanınyüceliğine adım atmanın erdemiyledolu bir hayatı gündemimizealalım.” dedi.Dr. Osman GÜRÜNMuğla Belediye BaşkanıKur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberinhayatının incelendiğindeKur’an’la Hz. Peygamberinyaşamı arasında çok önemlibir bağın olduğunu ve bu durumuherkesin örnek alması, hayatınafelsefe ve inanç olarak oturtmasıgerektiğini belirten Dr. OsmanGürün, “1400 yıldır bu yolu başkayola döndürmek isteyen, başka şekildeyorumlayarak İslamın düşüncesinive felsefesini kendi hırsları,kişisel hedefleri doğrultusunda değerlendiren çok hadiseleryaşadık. Ondan saptığımızda, onu başka türlüdeğerlendirdiğimizde daima hep başımız beladankurtulmadı İslam dünyası olarak. Öyleyse, bizim gerçektenKur’an’ı ve Hazret-i Peygamberi çok iyi anlayıp,özümseyip bütün yaşama O’nun felsefesini koymamızlazım. Benim sade bir vatandaş olarak anladığım;o felsefenin esasında insan sevgisi var, doğruolmak, dürüst olmak, gerçekten düşündüğü gibikonuşup konuştuğu gibi düşünmek, insanları sevmekve onlara yardım etmek var. En büyük mutluluğuninsanlara yardım olduğunu, Kur’an-ı Kerim veHazret-i Peygamber’imiz söylüyor. Biz, zaman zamanbunlardan sapıyoruz, başka şekillerde onu maalesefaraç olarak kullanıyoruz. O zaman yaşam çok dahakötü ve maalesef sevgili Peygamberimizin ve Kur’an-ıKerim’in bize söylediğinden çok daha farklı yönlereyöneltilmeye çalışılıyor.” dedi.Sevginin çok önemli bir kavram olduğunu vurgulayanOsman Gürün “En önemli şey sevgi. Eğer sizyüreğinizde sevgiyi azaltırsanız, sevgiyi çürütürseniz,onun üstüne ne inşa ederseniz edin, bunun geleceğe taşınmasıve topluma faydalı olması mümkün değildir.Birbirimizi sevelim, birbirimize karşı anlayışlı ve hoşgörülüolalım. Sevgiyi kaldırdığınızda, düşmanlığı önegetirip, hırsı öne getirip, yaşamı ve en acısı Kur’an’ı veinanışı buna göre yönlendirdiğinizde, topluma en büyükkötülüğü ve tabii ki inancımıza karşı da günahı işlemişoluruz.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 23 >


Mustafa KAYAMuğla İl MüftüsüTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıŞube Yönetim Kurulu BaşkanıKur’an’ın nüzulünün 1400.yılında Kutlu Doğum Haftasıprogramının Muğla’da düzenlenmişolmasından büyük mutlulukve gurur duyduğunu ifadeederek sözlerine başlayan MuğlaMüftüsü ve Vakfımız Şube YönetimKurulu Başkanı MustafaKaya, “Bizler Türk Milleti ola-rak necip milletimizin, şanlı ecdadımızın çok şanslıtorunlarıyız. Millet olarak İslam’a hizmette, Kur’an’ahürmette hep önde olmuşuz. Sevgili PeygamberimizinKur’an’da övülen güzel ahlakını, ebedilik nuru taşıyansünnetini hep başımızın tacı yapmışız. EfendimizAleyhisselam’ı içimizde evimizden birisi kabuletmişiz. İnşallah bu sevgi, hep vicdanlarımızı diri tutacak,din kardeşliğimizin mayasını oluşturacak vemahşerde de bizi Efendimizin şefaatine erdirecektir.”dedi.Muğla’da manevi hayatın geçmişte çok köklüolduğunu ve ilk Mevlevi dergâhlarından birisininMuğla’da açıldığını, Ahilik kültürünün izlerininbugün bile görüldüğünü belirten Mustafa Kaya,Muğla’da dinî ve manevi hayatın, bugün de sade vemütevazı şekliyle devam etmekte olduğunu, Muğlahalkının dinî inanç ve örflerine sadık olduğunubelirterek “İl ve ilçe müftülüklerimiz olarak, rahmetdini olan İslamiyet’in aydınlık mesajlarını, güzelbir üslup, şefkatli bir lisanla bütün insanlarımıza arzediyoruz. Ümit ediyorum ki bu yıl, Kutlu Doğum’unrahmet yüklü bir kutlu iklimi, ülkemiz genelinde olduğugibi hepimizi, Muğlamızı da kuşatsın. Dilerizki, 1400. yıldönümünde Kur’an’la gelen ilahi mesajlargönüllerimizi yeniden aydınlatsın, hayatımıza yönversin, millet olarak bugün, yarın, kıyamete kadarhep kardeşlik ruhu içerisinde yaşayalım.” dedi.Günün anısınaVali YardımcısıRıfat Ata,<strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanıProf. Dr.Ali Bardakoğlu’na; MuğlaÜniversitesiEğitim FakültesiGüzel Sanatlar EğitimiBölümüÖğretim GörevlisiÇetin Çelebi’ninhazırlamış olduğubir ebru çalışmasınıtakdim etti.< 24TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Kur’anYirmi iki yıl, yirmi iki gün ve yirmi iki gecede,Her ayetinde ve her hecede,Gecelerin gecesi kâdir bir gecede,İndirilen kelamdır Kur’an.İnsanlık O’nda bulur aradığını,Alimlerin çözemeyip sakladığını,Asırların üst üste katladığını,Bildiren kelamdır Kur’an.Muğla İl Müftülüğü tarafındanHazret-i Muhammed’inKutlu Doğumumünasebetiyle düzenlenenşiir yarışmasındadereceye giren öğrencilerdenErcan Çiftçi,Gonca Gümüş veMelisa Bedel’eödülleri takdim edildi.O’dur ezeli ve ebedi ses,O’dur âlemlere can veren nefes,Ne varsa dünyada zararlı, abes,Kaldıran kelamdır Kur’an.O ki uğruna taçlar tepildi,Kubbeler dikildi Haçlar söküldü,Ateş deryalarından geçildi,Candan vazgeçilen kelamdır Kur’an.Âlemler oldukça O da hep var,Varlığın sırrını açan anahtar,Zulme, karanlığa, sonsuz bir duvar,Nurlar saçan kelamdır Kur’an.”Kur’an-ı KerimBir gün bir çocuk dua etmiş Allah’a,Allah’ım demiş, bir ışık göster bana.Allah da demiş ki, benim ışığım,Yücelerin yücesi Kur’an-ı Kerim’dir.Yüce Allah gönderdi Kur’an-ı Kerim’i,Dedi, okuyun öğrenin, duyun İslam Dini’ni.Kur’an-ı Kerim’e inandık, yüce Allah’a sığındık,Bazı kişiler inanmadı, bazı kişiler sığınmadı.Bu Kur’an’ı okuyanın günahları sevap olur,Allah’a inanan her insan inan ki cennette olur.”www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 25 >


Peygamber Efendimizin doğumuvesilesiyle düzenlenenetkinlikler, 1989 yılından bu yana,<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı tarafından, “KutluDoğum Haftası” olarak planlanıpgerçekleştirilmektedir. Âlemlere rahmetolarak indirilen, inananlar içinhidayet rehberi olan Kur’an-ı Kerimiinsanlığa tebliğ eden, Kur’an ahlakıile yaşayan, Kur’an’ın getirdiği ilkelerleaydınlık bir medeniyeti inşaeden Peygamber Efendimizi daha iyianlayıp, evrensel dini, ahlaki ilkelerihayatımıza aktarabilmek, O’nu sevgiyleanmak için, konferanslar, paneller,sempozyumlar, yarışmalar,konserler düzenlenmekte, Kur’an-ıKerim okunmakta, aş dağıtımı yapılmakta,halkımızın coşkulu katılımıyladini, ilmi, kültürel bir kutlamagerçekleştirilmektedir.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı, 1996 yılındanitibaren her yıl, “Kutlu DoğumHaftası”nda, ülkemizin pekçok yerinde olduğu gibi, KocatepeCamii avlusunda gül dağıtmakta,Kutlu Doğum Aş’ı adı altında etlipilav, ayran ikram etmektedir.Aş ikramı, kültürümüzde bulunaneski bir gelenektir. Ocağın tütmesi,aşın kaynaması toplumsal yaşamın,birlik, beraberlik, refah vemutluluğun, özgürlüğün, ailenin,sevginin, paylaşmanın sembolüdür.İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy,“Sönmeden yurdumun üstündetüten en son ocak” derken ocağıntütmesinin hayatiyetine vurgu yapmaktadır.Ocağımızı tüttürecek, aşımızıpişirecek, huzur ve mutluluklatüm insanımızla paylaşacak, birlikve beraberlik ruhunu hep canlıtutacak manevi kudreti; dinimizintemel dayanağı Kur’an ve O’nu herhaliyle yaşayan, yaşatan, bizlere örnekolarak sunan, Hazreti Peygamberimizvermektedir.İzzet ve ikramın öne çıktığı buhaftada, kavramların mahiyeti üzerindekısaca durmak, günün manasınaışık tutacaktır. İzzet; değer, yücelik,şeref, kuvvet, hürmet, ikram,izan anlamına gelmektedir. İzzetinkarşıtı ise zillettir. İnsanı zillete (şerefsizlik,değersizlik) düşmekten alıkoyanyetenek ve üstünlükler izzettir.“İzzet (yalnızca) Allah’ındır, Resulünündürve Müminlerindir” diyorAyet-i Kerime.Kötülüklerden sakınanlar, izzetve şeref sahibidirler, kötülük yapanlar,ahlak kurallarını hiçe sayanlarise şereflerini kaybedip, zelil halegelirler.Kişiye izzet kazandıran hasletve davranışlar vardır. Bunlardanbiri de Allah’ı zikretmektir. Bu< 26TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Allah’ın sevgisi ve rızası için kullukyapmak, onun adına güzel amel işlemek,her hali ve tavrıyla güzel ahlaklıolmaktır.Diğer bir izzet kazandıran davranışise, Allah yolunda infak etmektir.Çalışan, emek sarf eden, helalkazanç elde eden kimseler, kazançlarından,sahip olduklarındanvererek izzet kazanırlar. İkram, izzetingereğidir. İzzet sahibi ikramdabulunur, saygı gösterir, hürmet eder,sahip olduğu malı, mülkü, ilmi, sevgisinipaylaşır ve bunu yalnız Allahrızası için yapar.İzzeti sağlayan diğer bir özellikte,ilim sahibi olmak, ilmini iyilikve güzellikler yolunda kullanmaktır.Kötülüğün en önemli kaynağı cehalettir.Bu nedenle ilim öğrenme farzkılınmıştır. Bilgi kudrettir, cehaletise zilletin en önemli sebebidir.16 Nisan 2010 günü, Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı personeli ile KadınFaaliyetleri Merkezinin Yönetimindeve Komisyonlarında gönüllüçalışan kadınlardan oluşan ekibimiz,hazırlanan stantlarda yerlerinialdılar. Sevgi ve paylaşımın izzet- ikramın, Peygamberimizi anmanın,yüreklere her zamankindenfazla dolduğu bu günde, gönüllü olmak,O’nun adına bir şeyler yapabilmekayrı bir mutluluktu.Cuma namazı için camiyi doldurancemaat, imamın uyarısı ilesaflarını düzeltip sıklaştırdı. YüceRabbimizin huzurunda aralarınahiçbir kötülüğün sızmasına izinvermeyecek şekilde saf tuttular venamazlarını kıldılar; el açıp hepbirlikte omuz omuza, yürek birliğiiçinde yapılan duaya katılıp, “âmin”dediler.Her yaştan, her meslekten,her sosyal statüden insan, sükûnetiçinde, kutlu doğum aşı ikramıiçin sıraya girdiler, ellerinde güller,yüzlerinde huzur, ikramı kabul ettiler,hep birlikte yediler, şükrettiler.Gönüllülerimiz, bu etkinliğeiştirak etmektenmutlu, cami avlusunda yaşlı,genç, kadın, erkek dörtbin kişiyi karşıladı, ikramdabulundu ve uğurladı. İnsanımızınbirbiriyle karşılaşmaya,sevgisini paylaşmayane kadar ihtiyacı varmış birkez daha anladık.Kutlu Doğum Haftasıve Vakfımızın diğer etkinliklerindetekrar bir arayagelmek dileğiyle bu organizasyonuyapan yöneticilerimizeve tüm katılımcılarateşekkür ediyoruz.Mine CORALTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıKadın Faaliyetleri Merkeziwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 27 >


Fahri SAĞLIKBişkek Din Hizmetleri MüşaviriBu yıl Kutlu Doğum Haftası münasebetiyleKırgızistan’ın Başkenti Bişkek’de düzenlenenprogram büyük bir coşkuya vesile oldu.2010 Yılı Kutlu Doğum Haftası Kutlama ProgramıKocomkul Spor Sarayında 1300 kişinin katılımıile gerçekleştirildi.Kırgızistan Müftüsü Süyun Hacı Kuluev, ManasÜniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Sebahattin Balcı,Araşan İlahiyat Fak. Dekanı Doç. Dr. Kadir Özköse,T.C. Bişkek Büyükelçiliği Ticaret Başmüşaviri BehzatErten ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu yöneticisininkatıldığı programda; Müftü Kuluev, Din HizmetleriMüşaviri Fahri Sağlık, Müftiyat Eğitim BölümBaşkanı Dr.Niyazali Aripov, Araşan İlahiyat Fak.Öğ.Üyesi Doç. Dr. Adnan Memduhoğlu birer konuşmayapılar.Yapılan konuşmalarda Türkiye’ninönderliğinde bir çok İslamdünyasında Peygamber Efendimizindoğum gününün Kutlu DoğumHaftası olarak kutlandığı belirterek,hafta münasebetiyle Peygamberimizininsanlığın mutluluğu, huzuru,barışı ve kardeşliğine yönelik evrenselmesajları ile örnek şahsiyetidile getirildi.Özellikle Kutlu Doğum HaftasıAnma Programında dile getirilenaşağıda sunulan metin dikkat çekiciydi:“Bugün günümüz insanınınen büyük problemi sevgisizliktir.< 28TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


İç dünyasındaki kasırgaların, sosyalhayatındaki çalkantıların gerçeksebebi, maalesef gönül çoraklığıdır.İşte, kavgalı dünyamızın sevgive barışa, bunalımlı insanımızınsevgi, hoşgörü, birlik ve beraberliğedaha çok muhtaç olduğu bir zamandarahmet elçisini, barış Peygamberinianmak ve anlatmak, daha fazlaönem arz etmektedir. Gerçekten, sevmeyi,sevilmeyi, paylaşmayı, uzlaşmayıunutmuş, yüreğindeki sevgi tomurcuklarıkurumuş, insanî, ailevîve sosyal ilişkilerinde tatlı dile, güleryüze, Muhammedî sevgiye hasretkalmış çağımız insanının her şeydenönce sevginin odağındaki rahmetPeygamberini tanımaya ihtiyacıvardır. Hatta ihtiras kavgaları, menfaatçatışmaları ile âdeta savaş arenasınadöndürülen, neticede yaşanamazhale getirilen şu kavgalı dünyamızınherkese bal satar gibi, gül satargibi tatlı, sevecen davranan mümin,seven ve sevilen insandır. “Sevmeyen,sevilmeyen Müslümanda hayıryoktur” buyuran Sevgili Peygamberimizindaha iyi anlamaya ihtiyacıher geçen gün daha fazla artmaktadır.Çünkü, çağdaş toplumumuzunhuzuru, aile yuvalarımızın mutluluğu,kavgalı dünyamızın barışı ancakSevgili Peygamberimizin çağlara ışık tutan evrenselmesajlarını ve örnek ahlakını iyi dinlemek ve doğruanlamaktan geçer.”Programda Kırgızistan’ın meşhur halk şairi CenişbekCumakadır ve Sultan Kerimov’da Kırgızca ilahilerokuyarak geceye renk kattılar. Manas ÜniversitesiKonservatuarı Öğretim üyeleri Fatih Erenler ile AbdurrahmanKöksal’ın sunduğu ney taksimi de gecededuygulu anların yaşanmasına vesile oldu.Ayrıca Araşan İlahiyat Fakültesi öğrencisi Düşenbekİmanaliev’in Taif Seferi Canlandırması ile DinHizmetleri İlahi Korosunun seslendirdiği ilahiler geceyerenk kattı.Programın sonunda 2010 Yılı Kutlu Doğum Haftasımünasebetiyle Kırgız şairleri arasında düzenlenenNaat Yazma Yarışması sonuçları açıklanarak dereceyegirenlere ödülleri takdim edildi.Naat yazma yarışmasında birinciliği Celal-Abadİli Toktogul İlçesinden İsabek Toktogulov, ikinciliğiNarın İli Merkez Cerge-Tal Köyünden Jılkıçı Camgırçieva,üçüncülüğü Çüy Bölgesi Sokuluk İlçesi OrokKöyünden Çinara Yusupova, mansiyon ödüllerini deAlamedin İlçesinden Alaygı Seyitbekov, Bişkek MerkezdenBakıt Cunusaliyev, Bişkek’ten Mahabat Kaseyinova,Oş Merkezden Murzabaydan Amanilla Uulu,Moskova İlçesi Belovodskaya Köyünden SeksenbayTurdukojoev, Çüy İli Sokuluk İlçesi Janı-Jer KöyündenAyılçı Toktogulov ve Oş İli Merkeziden SaidaSaypidinova aldılar.Birinciye 15.000 Som, ikinciye 10.000 Som, üçüncüye7.500 Som, mansiyon alanlara da 5.000’er Somödül verildi.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 29 >


Kutlu Doğum Haftası veKur’an’ın nüzulünün1400. yıldönümü münasebetiyleTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıKadın Faaliyetleri Merkezi Müdürlüğütarafından düzenlenen toplantıdaVakfımız kurucularındanMütevelli Heyeti ÜyesiDr. Tayyar ALTIKULAÇ“Semavi Kitaplar ve Kur’an-ı Kerim”konulu bir konferans verdi.< 30TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Bir şeye inanmak için inanılanşeye güvenmeninşart olduğunu belirterek konuşmasınabaşlayan Dr. Tayyar Altıkulaçbu güven varsa o inancınhuzurunu ve mutluluğunu yaşamınınancak mümkün olacağınısöyledi.Semavi kitaplar deyince, bugünküadlarıyla Hz. Musa’ya indirilenTevrat’ın, Hz. Davut’aindirilen Zebur’un, Hz. İsa’yaindirilen İncil’in ve SevgiliPeygamber’imiz’e indirilenKur’an-ı Kerim’in akla geldiğinibelirten Dr. Tayyar Altıkulaç“Hz. Musa Aleyhisselam, milattan1.200 yıl önce yaşamıştırve onun insanlığa tebliğ ettiğiTevrat’ın, yine milattan Önce3. asırda yazıya döküldüğünü biliyoruz.Bugün Yahudi cemaatinininandığı Tevrat’ın en eski tamnüshası, M.S. 9. asırda yazılmıştır.Hz. Musa ile en eski Tevratnüshası arasında kaç asır olduğununhesabını siz yapın” dedi.İncil’in durumunun bundançok farklı olmadığına işaret edenAltıkulaç “Hz. İsa’nın havarilerinenispet edilen İncil metinlerinegelince; Hıristiyan akidesindeo kadar değişik İncil rivayetlerive yorumları ortaya çıkıyor ki,nihayet miladın 4. asrına geliyoruz.14 Haziran 325 – 28 Ağustos325 tarihleri arasında İznik’tebir konsil toplanıyor. İznik Konsilidiyoruz buna. İmparator 1.Konstantinos’un çağrısı üzerine vebizzat kendisinin başkanlık ettiğibir konsil. Bu konsilde en az 300,bir başka rivayete göre 700 piskopos,papaz bir araya geliyor veHıristiyan inancını tartışıyorlar.Yani iki aydan fazla bir zamaniçerisinde Hıristiyan akidesininesaslarını belirlemeye çalışıyorlar.Sonra 393 ve 397 yıllarındaKartaca’da ve Hippon’da iki ayrıkonsil daha toplanıyor ve bugünbildiğimiz ve Hz. İsa’nın 4 haverisinenisbet edilen İnciller üzerindemutabık kalıyorlar. Yani pekçok rivayet içinden bunları seçerek,bunlar etrafında birleşmeyikararlaştırıyorlar” diye konuşmasınısürdürdü.Bir şeyeinanmakiçininanılanşeyegüvenmekgerekir.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 31 >


Kur’an;ilk defaHz.Ebubekirzamanındaiki kapakarasınaalınmıştır.Bu bilgiler ışığında Tevrat veİncil’in orijinal haliyle günümüzeulaşmadığını anlatan Dr. TayyarAltıkulaç “Yani demek ki, elimizdemevsûkiyetine, yani güvenilirliğineinanabileceğimiz, Cenab-ıHakk’ın Hz. Musa’ya ve Hz.İsa’ya gönderdiği metin olarakbozulmadan bugüne kadar ulaştığınıiç huzuru ile kabul edebileceğimizkitaplar yok bugün elimizde”dedi.Kur’an-ı Kerim’in diğer kitaplarlaortak yanının vahye dayanmasıolduğunu belirten Dr. TayyarAltıkulaç “Kur’an, EfendimizAleyhisselam’a vahiy yoluylagelmiştir. Mushaflarda yazılıdır,henüz onun sahabileri hayattayken,kendisinin ebediyete intikalettiği yıl içinde mushaf halinegetirilmiş, iki kapak arasınaalınmıştır. O’nu bizzat Hz. PeygamberAleyhisselam’dan öğrenen,hıfzeden, parça parça, yanisureler olarak düşünürsek binlerce,ama bütün olarak düşündüğümüzzaman onlarca ezberebilen sahabilerin hayatta olduğubir dönemde iki kapak arasınaalınmıştır” cümleleriyle Kur’an’ınmevsûkıyetine vurgu yaptı.Kur’an-ı Kerim’in, Hz. Peygamberhayattayken peyderpeynazil olduğunu ve yirmi üç yıllıkpeygamberlik dönemi içerisindesürekli vahiy geldiği için, gelenayetlerin bir kitap haline getirilmesininde düşünülmediğiniifade eden Altıkulaç “Vahiy geldiğizaman Sevgili Peygamberimiz,hemen vahiy kâtiplerindenbirini çağırarak gelen vahyi yazdırıyordu.Bu konuda şu ayrıntıyıönemli bulurum: Kendisi oku-ma yazma bilmediği için, kâtibinyazdığı metnin tekrar edilmesini,okunmasını da istiyordu. Kâtipokuyordu, bir yanlışı varsa düzelttiriyordu.Kur’an-ı Kerim, yirmiüç yıllık peygamberliği zamanında,bu anlayış ve bu disiplinlevahiy kâtipleri tarafından yazıldı”dedi.Peygamber Efendimizin ebediyeteintikalinin yılı içinde dindendönme olaylarının görüldüğünükaydeden Altıkulaç “Bununüzerine Yemâme Savaşları çıktı.Bu savaşlarda, 70 kadar hafızınşehit olduğu haberi gelince,Hz. Ömer telaşlanarak Halife Hz.Ebû Bekir’e koştu, ‘bu kadar hafızıkaybettik, bu nesil munkarizolursa Kur’an’ın muhafazası konusundaendişelerim var. Binaenaleyh,hilafet makamı olarak vahiymalzemesini iki kapak arasındaresmî bir nüsha haline getirmemizgerekir’ teklifinde bulundu.Hz. Ebubekir önce tereddütederek ‘Efendimizin yapmadığıbir şeyi biz nasıl yaparız; bununyapılması gerekiyor idiyse bizzatkendisi yapardı’ gibi bir tereddütgeçirdiyse de Hz. Ömer’in ısrarıüzerine teklifi kabul etti. Hz.Peygamber’in vahiy kâtiplerindenve Hz. Peygamber’in Cibril’le herramazan ayı Kur’an-ı Kerim’itekrarlama olayına şahit olanZeyd b. Sabit çağırıldı, ‘Kur’an-ıKerim’i iki kapak arasına resmîbir nüsha haline getirmesi istendi.Zeyd de aynı tereddüdü geçirdiysede, sonunda ikna edildi. Bu işiçin çalışma yöntemi de şöyle olacaktı:Kur’an sûre ve âyetleri olaraksahabîlerde ne varsa getireceklerve getirdikleri her bir sûre< 32TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


ve âyetin Hz. Peygamber’den öğrenildiğinedair yanlarında ikide şahit bulunduracaklar. Zeydb. Sâbit çok iyi bir Kur’an ehli olduğuhalde metot bu, yöntem bu.Hz. Ömer de bu çalışmaya katılıyorve yardımcı oluyor bu gençsahabiye” diyerek sözlerini sürdürdü.Böylesine bir olağanüstüdikkat ve disiplinle Kur’an-ıKerim’in Hz. Ebubekir zamanındaiki kapak arasına alındığınıve hilafet makamına teslim edildiğinianlatan Dr. Tayyar Altıkulaçkonuşmasına devamla şunlarıanlattı: “Ondan sonra Kur’an muallimleriçeşitli merkezlere gönderilerekKur’an öğretimi faaliyetleridevam ediyor, Hz. Ebubekir zamanında,Hz. Ömer zamanındave nihayet Hz. Osman’ın hilafetiyıllarına geliyoruz. Tabiî bu aradafetihler yapılıyor, Azerbaycanve Ermenistan’ın fethi vesilesiyleIrak’tan ve Suriye’den gelen askerlerarasında Kur’an-ı Kerim’inokunuşu konusunda ihtilaflar çıkıyor.Iraklılar bir türlü okuyor,Suriyeliler başka türlü okuyor.Pek esasa taalluk eden şeyler değilama; eda, icra farklılığı gibihususlar ortaya çıkıyor. Müslümanlararasında ortaya çıkan busıkıntı, Hz. Osman’a getiriliyor.Hz. Osman, derhal dört kişilik birheyet kuruyor. Bu heyetin başınada ilk mushafı iki kapak arasınaalan Zeyd b. Sabit’i getiriyorve bu heyet Kur’an-ı Kerim’innüshalarını çoğaltıyor. Kur’an-ıKerim’i benim kanaatime göreen az altı nüsha olarak yazıyorlar.Hz. Osman ihtilafları halletmekve kaynak olsun düşüncesiy-le bu orijinal nüshaların biriniMedine’de alıkoyuyor, bir diğeriniMekke’ye, birisini Şam’a, birisiniKufe’ye, bir diğerini de Basra’yagönderiyor. Bunu yaparken de,postayla bir devenin üzerine koyupgöndermiyor! Kur’an konusundamütehassıs kimseler seçiyor;bunları bu mushafları esasalmak suretiyle Kur’an tedrisiylegörevlendiriyor, buna göre okutacaksınızdiyor. ‘Nerede buna aykırıbir şey bulursanız imha edin’diyor. Altıncı nüshayı da kendisiözel nüsha olarak hilafet makamındaalıkoyuyor. Şehadeti sırasındaokuduğu, kan lekesi bulaştığısöylenen mushaf da bu mushaftır”.Bu mushafların nerede olduğukonusuna da değinen Dr. TayyarAltıkulaç, bu konuda yapılançalışmaları ve incelemeleri şu şekildeözetledi: “Bizim esas sualimiz‘Hz. Osman’ın bu mushaflarınerede?’ sualidir. Bu orijinal nüshalardanmuhtelif nüshalar çoğaltıldığımuhakkak. Artık Kur’an-ıKerim nüshaları, bu altı nüshadanibaret değil. Kısa zamandabelki yüzlerce, zaman içerisindebinlerce nüsha yazıldı. Hicretinilk asrından, ikinci asrından,üçüncü asrından bize intikal edenyüzlerce mushaflar var. Bunlar,o günün yazı malzemeleriyle vedaha çok işlenmiş deriler üzerineyazılmış mushaflardır. Bugünaraştırdığımız zaman, dünya kütüphanelerindeen eski mushaflarolarak şunlarla karşılaşıyoruz:Bunlardan birisi Taşkentmushafıdır ve bugün Taşkent’tedini idarenin kütüphanesindemuhafaza edilmektedir. BizzatHicretinilkasrındanitibarenbizeulaşanorjinalmushaflarvar.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 33 >


kendisini başından sonuna kadarkelime kelime, harf harf incelediğimzaman gördüm ki, mushafınüçte ikisi zayi olmuş, yok. Ancaküçte biri bize ulaşmış. Peki, nasılolmuş, nereye gitmiş bu üçte ikisi?Bizim oradaki kardeşlerimiz mushafıziyarete açmışlar ve ziyaretçilerteberrüken birer ikişer yaprakkoparıp evlerine götürmüşler.Bu mushafın, Hz. Osman’ın o altımushafından biri olduğu üzerindeçok şeyler yazılıp çizilmiş, amabizzat mushafı başından sonunakadar inceleyen hiç kimse olmadığıiçin birtakım tahminlerle Hz.Osman’ın bu altı mushafındanbiri olduğu ileri sürülmüş. Benimincelemem sonucunda onunHz. Osman’ın mushaflarındanbiri olmadığı, ancak Hz. Osman’ınKûfe’ye gönderdiği mushaftan yazıldığısonucuna varıyoruz. İmlâfarklılıkları var mı az çok? Esasamüteallik hiçbir şey yok. Mevcutvarakları Hz. Osman’ın Kûfe’yegönderdiği mushafla tam bir paralellikarz ediyor.İstanbul’da Topkapı Sarayı’ndada bir mushaf var; bunun da Hz.Osman’ın mushaflarından biri olduğuileri sürülüyordu. Biz bumushafı neşrettik, hem tıpkıbasımınıhem de incelemeli baskısınıyaptık. Bu mushafı Kahire’denMehmet Ali Paşa II. Mahmut’ahediye olarak göndermiş ve kapağındaHz. Osman’ın bizzat yazdığınadair bir not var. Ama yinebaşından sonuna kadar incelediğimizve ancak iki yaprağının zayiolduğunu gördüğümüz bu mushafında, Hz. Osman’ın Medine’dealıkoyduğu mushaftan kopya edildiğinitespit ediyoruz.Diğer bir nüsha yineİstanbul’da Türk ve İslâm eserlerimüzesinde bulunuyor. Bazı yazarlaragöre günümüze ulaşan eneski mushaf ifadesi kullanılıyorsada, benim pek katılamayacağımbir görüş bu. Hicretin 2. asrındayazıldığını zannediyorum.Ama maalesef son sayfasında bumushafın hicri 30 yılında Hz. Osmantarafından yazıldığına dairbir ibare var. Bu ibaredeki bilginindoğru olmadığına dair kanaatimizkesindir. Bu mushafın841 (1437) yılında, dağınık vaziyetteMekke’de bulunduğunu bizegösteren bir açıklama var sonunda.Davut b. Ali el-Geylânî adındabir zat, dağınık halde olan bumushafın varaklarını Kâbeninkarşısında düzene koymuş ve eksikolan 14 yaprağını da yenidenyazmış. Onun bir notudur bu. Bunot bize bu mushafın o tarihlerdeMekke’de bulunduğunu gösteriyorki, oradan İstanbul’a nezamangeldiğine dair bir bilgimizyok. Mushaf önce Ayasofya MüzesiKütüphanesi’nde iken şu andaTürk ve İslâm Eserleri MüzesiKütüphanesi’nde bulunmaktadır.Bu mushafı da biz neşrettik, araştırmacılarınistifadesine sunduk.Tıpkıbasımı da yapıldı.Londra’da ve Paris’te de mushaflarvar. Bunların da Hz.Osman’ın Şam nüshasından kopyaedildiği izlenimi var bende. ÖzellikleParis’teki nüsha, sahabe hayattaiken yazıldığından şüphe etmekistemediğim ve belki de birsahabi kaleminden çıktığına inanmakistediğim bir mushaf. Ancakgünümüze dörtte biri gelebilmiş.Gerisi zayi olmuş.< 34TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Hz. Osman’ın mushaflarındanbiri olduğuna inanılan bir başkanüsha da Kahire’de bulunmaktaolup Mısır resmi makamlarınıntanıtım yazısında onun Hz.Osman’ın mushaflarından biri olduğunadair görüş açıkça dile getirilmiştir.Biz çalışmamızla bu nüshayıda neşrettik. Ancak bu nüshanında ilk asırdan veya en geç ikinciasırdan geldiğini kabul etmemizmümkün olmakla birlikte, incelememizsonunda gördük ki, bu mushafında Hz. Osman’ın mushaflarındanbiri olması ihtimal dışıdır.Peki, bunlar Hz. Osman’ın bizzatyazdırdığı mushaflar değilse,onun yazdırdıkları nerede? Bunlarınizlerini tam veya eksik nüshalarolarak hicri 8. asra kadar takipedebiliyoruz. Ama ondan sonrasıiçin bir şey söylemek çok zor.Benim yorumum şöyle: Bu mushaflar,parça parça kapanın elindekalmış. Yani teberrüken bir yaprak,iki yaprak, üç yaprak koparılıpgötürülmüş. Belki bazıları yangınlar,çeşitli felaketler, savaşlar,bulundukları şehirlerin istilaya uğramasıgibi sebeplerle yok olmuş.Hz. Osman’a nispet edilen vebiraz önce günümüze ulaştığındansöz ettiğim mushaflar, onunyazdırdığı mushaflar olmasa da,hicretin birinci ve ikinci asrındanbize gelen mushaflardır. Ben bunlardanTopkapı mushafını neşretmeküzere çalışmaya başladığımda,acaba bir değişiklikle karşılaşacakmıyım, bir fazlalık olacakmı, bir eksiklik olacak mı? Bununmerakını yaşadım.. Ama sonundagördüm ki, mushaf ‘elhamdülillahirabbil alemin’, diye başlıyordu;‘minel cinneti vennâs’, diye bitiyor-du. Bunun mutluluğunu ve huzurunuyaşadım ve yaşıyorum. Neşrettiğimdiğer Mushaflar için deaynı şeyi söylemem gerekir.Hz. Osman’a nispet edilen vesahabe kaleminden çıkmış olmasımuhtemel mushaflardan üçü,artık bugün tahkik edilmiş olarakelimizde ve araştırmacıların daelinde. Bunlardan ikisinin tıpkıbasımınında yapıldığını biraz önceifade ettim”.Konuşmasında, bütün bu mushaflarınincelenmesi sonunda,hepsinin ayrı kalemlerden çıkmışve ayrı coğrafyalarda yazılmış olmalarınarağmen hiç birinin birbirindenfarkı olmadığına işareteden Dr. Tayyar Altıkulaç sözlerinişöyle sürdürdü: “Baştan sona incelediğimizzaman, bugünkü mushaflarlaaralarında hiçbir farkın olmadığınıtespit ettiğimiz bu mushaflarınhepsi ayrı coğrafyalarda,ayrı kâtipler tarafından ve birbirindenkopya edilmeksizin yazılmıştır.Mushafın biri daha küçük, diğeriçok kocaman; yazı karakterlerifarklı. Yani birbirinden kopya edilmemişolan, ama hicretin 1. veya2. asrından bize intikal eden bumushaflar elimizde. Sadece bunlarmı? Hicretin 1. asrından ve sahabedöneminden itibaren Kur’an-ıKerim’i her nesilde okuyan, ilk nesildeonlarca, hemen biraz sonrayüzlerce, daha sonra binlerce, onbinlercehafızın her nesilden okuyuşlarıylagünümüze gelen birKur’an-ı Kerim var elimizde. Bunlarınhepsini yan yana getiriyoruz.Aralarında hiçbir farkın bulunmadığınıtespit ediyoruz. İnananlariçin bunun muhteşem bir sonuç olduğunudüşünüyorum”.TDVEn eskimushafnüshalarıylabugünelimizdebulunanmushaflararasındaen küçükbir farkyok.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 35 >


1. İslâm’ın Bazı Temel NitelikleriProf. Dr. Şerafeddin GÖLCÜKTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıMütevelli Heyeti II. Başkanıİnsanın mutlak olarak dine muhtaç olduğu inkar edilemezbir gerçektir. Bu da ilahi yolla, bir peygamberin elçiliğiylevahyedilmiş bir hayat, düşünce, inanç, amel, hukuk tarzınıpaylaşmakla gerçekleşir, hayat bu şekilde asli anlamınıkazanır.İslâm, Kur’an vasıtasıyla vahyedilen dindir. İnsan budinin sahibine söz vererek bir misakta bulunmuştur. Bumisakla insan, aklını ve iradesini en büyük hakikate ve ilahiiradeye uyduracağına söz vermiştir. İnsan, Allah ile birmisak akdetmiştir. Yeryüzünde kendine düşen yükümlülükleriyerine getireceğine dair akidde bulunmuştur.Müslüman hür olarak kendi iradesini ilahi iradeye uydurmayıkabul eden kimsedir.İslâm Tevhid dinidir. Sosyal planda Tevhid, insan toplumununbir akide etrafında bütünleşmesidir. Bu da ifade-< 36TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


sini kelime-i tevhidde bulur. Siyasi ve idari olarak iseTevhid, İslâm toplumunun bütünü olup bütün ümmetikapsar. Müslümanlar bir tek toplum oluştururlarve üyelerinin dünya içinde dağılmış olmaları, birbirindenuzak bulunmaları bir şey değiştirmez. Müslümanınnihai hedefi ümmet-i daveti ümmet-i icabethaline getirmektir.Tevhid, sanat ve bilim alanında da kendini gösterir.Sayısız örnekler, İslâmî tevhidin sanat ve bilimalanındaki gerçekleşmesinin açık delilleridir.Tevhid dini olan İslâm, dinî ve din dışı ayırımıyapmamıştır. Birlik üzerine kurulan İslâm hiçbirşeyi dışarıda tutmayan bütün bir hayat tarzı tasarlar.İslâm teşrii de bu bağlamda gerçekçidir. İslâm’da laik,antilaik tartışmalarına yer yoktur.İslâm asla bir kılıç dini değildir. Ancak İslâm daimabir devlet ve imparatorluklar dini olmuştur. Hıristiyanlıkise devlet ve imparatorluk dini oluncasertlik yanlısı ve savaşçı bir tutum izlemiştir. İslâm’laHıristiyanlığı bu hususta kıyaslayıp öz karakterleriniortaya çıkarma bakımından şu misal çok ilginçtir:Müslüman İspanya’nın Hıristiyan hâkimiyetine, bunakarşılık Hıristiyan Anadolu’nun İslâm hâkimiyetinegeçişi aynı döneme rastlar. Ortodoks Hıristiyan kilisesininmerkezi hala Türkiye’de bulunurken, bütün İspanyaMüslümanları kılıçtan geçirildikleri veya sömürüldükleriiçin orada bugün hiçbir Müslüman kalmamıştır.Aynı durumlar bugün Bosna-Hersek, Çeçenistan,Keşmir, Filistin ve Azerbaycan için de söz konusudur.2. Kur’an’ın Merkezî Rolüİslâm’ın temelini, özünü, ruhunu oluşturan Kur’an,Müslümanın hayatında merkezî gerçektir. Kur’an,Müslümanın içinde yaşadığı dünyadır. Müslüman,Kur’an’la o kadar iç içedir ki yeni doğan Müslümanınkulağına okunan ezan ve ondaki şahadet,Kur’an’ın bütün insanlığa çağrısının özünü oluşturur.Yeni doğan Müslüman çocuk, Kur’an’ın temelbildirgesiyle kulağından beynine, ruhuna, kalbineaçılan bir kanalla temasa geçer, ilk irtibatını sağlar.Müslüman çocukluğunda hemen Kur’an’dan küçüksureleri öğrenir ve konuşmaya başlar başlamazKur’an’dan bazı formülleri tekrarlamaya başlar. Gün-lük namazlarında Kur’an’ın bazıbölümlerini ezbere okur. Allah’ınKelamından bazı ayetler okunaraknikahı yapılır, evlenir, ölünce debaşında yine Kur’an okunur. Doğumdanölümüne bütün bir hayatKur’an’la geçer. Başlangıçta Kur’anvar, nihayette Kur’an var. Kur’an,bir Müslümanın hayatının kendisiyleörtüldüğü, dokunduğu kumaştır.O’nun hükümleri, öğütleri,ilkeleri, itikad, amel, ahlak ve hukukdüsturları ruh kökünün dokunduğuliflerdir. Onsuz Müslümankuru bir ağaçtan farksız; cansız,ruhsuz bir ceseddir.Müslüman için Kur’an; Allah’ınvahyi ve Allah’ın insana mesajınıiçeren kitaptır. O, en büyük melekHz. Cebrail vasıtasıyla Hz. Peygamberevahyedilen Allah’ın sözüdür.O halde Hz. Peygamber(sav) Allah’ın, lafız ve anlamı, şekilve muhtevası tamamen ilahiolan kendi kitabının, kendi kelamınınvahyi için seçtiği elçidir,resuldür. Yalnız mana ve muhtevadeğil, zarf ve şekil de Allah’dangelmekte ve böylece zarf ve şekilde vahyin bütünleştirici parçalarıolmaktadır. Burada yeri gelmişkenifade etmekte yarar vardır.Müsteşrikler Hıristiyanlık diniadına Hz. Muhammed (sav)’e indirenKur’an-ı Kerim hakkında hiçbirzaman müspet davranmamışlar,O’nun vahiy oluşunu asla kabuletmemişler, Kur’an-ı Kerim’iHz. Muhammed’in yazdığını iddiaedip durmuşlardır. Kur’aniçin bu mesnetsiz, temelsiz iddiayeni değildir. Kur’an nazil olurkenMekke’li müşrikler bu şekildeiddialarda bulunmuşlar, Kur’an’ı“esatiru’l-evvelin sabah-akşam biriO’na dikte ettiriyor” demişler, hattawww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 37 >


Nahl suresi 103. ayetinde söz konusuedildiği gibi, Hz. Muhammed(sav)’e şair, mecnun, kahin türü iftiralarailaveten, “Kur’an’ı O’na birinsan öğretiyor” iftirasını da yaparak,Rum-Hıristiyan bir köleninHz. Peygamber’e Kur’an’ı öğrettiğinisöyleyecek kadar küçülmüşlerdir.Oysa Cebra veya Yaiş adındakiköle Arap olmayıp yabancı Rumidi. Kur’an ise apaçık, beliğ birArapça idi. Üzülerek ifade edelimki bugünlerde dünün Mekke müşriklerininiftira ve hezeyanlarınaHıristiyanlık adına bazı müsteşriklersahiplenmiş, onların bu iddialarınıbazı Müslüman araştırmacılarilim ve araştırma adına benimsemektedirler.Allah’ın Kelamı, İslâm’daKur’an’dır. Hıristiyanlıkta ise Hz.İsa’dır. Şüphesiz Kur’an, yalnızAraplara gelmiş değildir. AncakKur’an, Arap diliyle insanlığa gönderilmişilahi mesajdır. Kur’an’dabelki bir anda irtibatsızlık gibi görünenbir durum söz konusudur.O, hem ruhanilik, hem de mantıkiçermesine rağmen ne son derecemistik, ne de bir Aristo mantığıel kitabına benzer. En güçlü şiiriiçermesine rağmen şiir de değildir.Kur’an metni ilahi kelamın gücü altındabeşer lisanının parçalanışınıgözler önüne serer. Düzensiz, irtibatsızolan kutsal metin Kur’an değil,insanın kendisidir. Bununla birlikteKur’an değişik tipte sure veayetler ihtiva eder.Bugünlerde yine çok yanlış birşekilde tartışmaya konu teşkil edenKur’an’ın tarihselliği ile ilgili hususabir iki cümleyle temas etmekyerinde olacaktır. Her şeyden önceKur’an tarihsel bir kitap değildir.O’nun bir kısmı veya bazı hüküm-leri de tarihsel değildir. Kur’an bir bütündür. O, bütünüyleilahi kelamdır. Kur’an parça parça edilerek,bölünerek, kısımlara ayrılarak hakkında hüküm verilecekbir kitap değildir. O’na, bütün beşeriyete hidayetrehberi olarak gönderilmiş ilahi bir mesaj kabulederek bakmak gerekir. Bu hususta da müsteşriklerinhadis kritiğinde varmak istedikleri hedefe Kur’an-ıKerim’de içine alarak İslâm toplumunun temel inançesaslarını sarsıcı şüphe ve tereddüt uyandırıcı oyunlarınaalet olmamak gerekir. Aslında Kur’an’da sözkonusu edilen tarihi olaylar, her zaman aktüel olanbir gerçeğin sembolü olarak bütün insanlığı ilgilendirir.Burada eşyanın tabiatında olan ebedi gerçeğebilhassa dikkat çekilir. Herhangi bir peygamberleilgili Kur’an’da anlatılan bir olayı dikkate alın, aynıolayın günümüz dünyasında şu veya bu şekilde cereyanettiğini görürsünüz. Kur’an’ın hukuki ve ahlakihükümleri için de aynı değerlendirmeler söz konusudur.Her türlü yolsuzluğun, hırsızlığın, yiyiciliğinkol gezdiği dünyamızda Kur’an’ın ön gördüğü ağırcaydırıcı cezalardan daha etkili ne olabilir?3. Kur’an’ın İsimleri veBilgi Kaynağı OluşuKur’an’ın toplumda ilgisini, toplumun değişmesineöncülük etmesini ortaya koyan üç isminden bahsetmekyararlı olacaktır. İslâm’ın ana kaynağı, kutsal kitabıher şeyden önce el-Kur’an, sonra el-Furkan venihayet Ümmü’l-Kitab diye isimlenir. Kitap, evvelemirdeokumak anlamına gelen Kur’an’dır. O, aynı zamandadoğru ve yanlışı ayırt eden el-Furkan ve kitaplarınanası anlamına Ümmü’l-Kitap’dır. O, gerçeğenüfuz etmenin, gerçekle birlikte olmanın bir vasıtasıanlamına okumadır. Zira okuma; bir fikir ve düşüncejimnastiğidir, bir konsantre olmalıdır, kendini vermedir.Kur’an’ı okuma olarak ele aldığımızda gerçekleirtibat sağlanır. Fikir ve düşüncede yoğunlaşma olur.İnsan bir yandan kendini diğer yandan Rabbini tanır,hakikatle iç içe olur.Kur’an aynı zamanda Furkan’dır. Çünkü O, hakikatiyalandan, gerçek olanı gerçek olmayandan, mutlakınisbiden, iyiye kötüden, güzeli çirkinden ayıranen büyük vasıtadır, prensipler, ilkeler mecmuası vemanzumesidir.< 38TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


2009-2010 eğitim-öğretim dönemindeülkemizdeki eğitimlerini tamamlayanKırgızistanlı öğrenciler bir veda törenidüzenlediler. Törene <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanıve Vakfımız Mütevelli Heyeti BaşkanıProf. Dr. Ali Bardakoğlu, <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkan Yardımcısı ve Vakfımız MütevelliHeyeti Üyesi Prof. Dr. Mehmet Görmez,Vakfımız Mütevelli Heyeti II. BaşkanıProf. Dr. Şerafeddin Gölcük, AnkaraÜniversitesi İlahiyat Fakültesi DekanıProf. Dr. Nesimi Yazıcı, A.Ü. İlahiyatFakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Ahmet Nedim Serinsu, KırgızistanBaşkonsolosu Meder Abakirof, A.Ü.İlahiyat Fakültesi öğretim üyeleri,Kırgızistanlı, Moğolistanlı öğrencilerve çok sayıda davetli katıldı.Törende, protokol konuşmaları,öğrencilerin büyük bir titizlikle hazırladığıve büyük bir beğeni toplayan gösterileriyer aldı.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 41 >


asırlık İslam ahlakını, İslam geleneğininâdeta mirasçısısınız, öğretmenisiniz.Siz de, sizin gibi güzel çocukları,evlatları yetiştireceksiniz. O bakımdanda ayrı bir rolünüz, ayrı bir görevinizvar. Bir de köprüler kuruyorsunuz.Burada yetişen her bir öğrencimiz,Türkiye ile Kırgızistan arasında,Türkiye ile Moğolistan arasındabir köprü görevi görecek; kültür elçisi,dostluk, kardeşlik elçisi olacak.” dedi.Kırgızistan, Moğolistan ve Türkiyearasındaki dostluğun, kardeşliğin,bir arada oluşun giderek güçleneceğineinandığını ifade eden Prof.Dr. Ali Bardakoğlu “Törenin başlangıcındahem İstiklal Marşımızı hemKırgız Marşını dinledik; Kur’an’larokuduk, beraber dua ettik, beraberumutlandık, artık bu kalplerimizin,dualarımızın birleştiğini, ayrılmamaküzere bir araya geldiğini gösteriyor.Allah bu dostluğu, bu birlikteliğidaim kılsın.” dedi.Prof. Dr. Ali Bardakoğlu konuşmasınınsonunda öğrencilereseslenerek “Sevgili gençler on defadünyaya gelirseniz yine bu yolu seçin,başka yol yok, bu yolu seçeceksiniz.İslam’ı tanımak, İslam’ı bilmek,Allah’ın dinine hizmet etmek,insanlara rehberlik etmek. Bundandaha güzel bir yol var mı? Onuniçin, bir defa fakültelerimizi bitiriyoruz.Her biriniz kendiniz gibibeş, on, yirmi, otuz öğrenci yetiştireceksiniz;ailelere ulaşacaksınız vebu ışığı taşıyacaksınız. O çorak topraklara,çorak gönüllere, o kuruyangönüllere bu nuru, bu hidayeti,bu rahmeti, bu şifayı taşıyacaksınız.Kur’an, şifa ve rahmettir. İşteo şifayı, o rahmeti, susamış gönüllere,hasta gönüllere siz taşıyacaksınız.Onun için siz artık bizim temsilcimizsiniz;İslam’ın, Müslümanlığınağır ve onurlu yükünü taşıyorsunuz.”dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 43 >


Meder ABAKİROFKırgızistan BaşkonsolosuKırgızistanlı öğrencilerin Türkiye’deeğitim görmelerinden büyük birmutluluk duyduğunu ifade eden MederAbakirof, bu alanda emeği geçen herkeseteşekkür ederek “Kırgız Cumhuriyeti AnkaraBüyükelçiliği adına hepinizi sevgi vesaygılarımla selamlıyor ve Ankara Üniversitesiİlahiyat Fakültesinde eğitim öğretimgören Kırgızistanlı öğrencilerimizi hazırlıksınıfını başarıyla tamamladıklarından dolayıyürekten kutluyorum. Bundan sonraKırgızistan’a dönüp eğitim hayatlarını oradadevam ettirecek kardeşlerimize başarılardiliyorum. Bugün burada bu güzide insanlarlabizleri bir araya getirip buluşturan,Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfına şükranlarımızısunuyorum.” dedi.Prof. Dr. Nesimi YAZICIAnkara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi DekanıEğitim hizmetinde bulunmanın büyükbir mutluluk kaynağı olduğunu belirterekkonuşmasına başlayan Nesimi Yazıcı“Dünyanın neresinde olursanız olun,bir eğitim öğretim kurumunda, bir eğitimöğretim hizmetinde bulunmak insanı çokmutlu ediyor. Bu kardeşlerimiz de coğrafyaolarak uzak bir mekândan aramıza iştirakettiler. Ben geçen seneki törenlerinde de bulunmuştumve bir sene içerisinde kat edilenyolun, mesafenin büyüklüğü karşısında sonderece büyük bir sevinç duymuştum. Şimdide aynı sevinci, aynı coşkuyu hissedeceğimizkanaatindeyim, buna inanıyorumve burada Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının desteği,Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfını en uygun şartlardayöneten ve yönlendiren <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı mensuplarının hizmetlerini vebu hizmet çemberinde Fakültemizin de biryer tutmuş olmasından ve hasbelkader şusırada da bu fakültenin dekanlığını üstlenmişolmaktan dolayı son derece mutluyum.”dedi.Prof. Dr. Nesimi Yazıcı konuşmasınınsonunda, öğrencilere başarılar dileyerek,ilahiyat eğitimi alan Kırgızistanlı öğrencilerintamamının Ankara Üniversitesi İlahiyatFakültesinde eğitim görmelerini arzu ettiğinisöyledi.< 44TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSUA.Ü. İlahiyat Fakültesi Öğretim ÜyesiKırgızlı öğrencilerin yıl sonutörenini bir şükür toplantısıolarak algıladığını belirterek konuşmasınabaşlayan Ahmet Nedim Serinsu,Kırgızistan’da verilen hizmetinçok büyük ve önemli olduğuna işaretederek “17. yılı bitirdik, 18. yılagirdik. Bu bir şükür toplantısı. ÖncelikleCenab-ı Allah’a şükrediyoruz.Çünkü gençliğimde aldığım bir haritayıhiç unutmuyorum, ona süreklibakıyorum, odama gelen öğrencilerede gösteriyorum. Kırgızistan diyebir yer yok. Medine-i Münevvere’de1981 yılında almışım haritayı, İranbaskısı bir dünya haritası. Kırgızis-tan yok. Dolayısıyla bu o kadar önemli, o kadar anlamlı,o kadar değerli bir proje ki, her yönüyle 18 yıldıraksamadan yürüyor. Başkanlığımız, Vakfımız ve Fakültemizbu oluşan geleneği tatlı dil, güler yüzle sürdürüyor.Cenab-ı Allah’tan niyazım, kıyamete kadar bu müesseseninhayırlı evlatlar yetiştirmede daim olması, bakiolması.” dedi.Ülkemizde gençlerin dinlerini öğrenmek için birçok imkana sahip olduğunu, ancak Kırgızistan’lı gençlerinbu imkana sahip olmadıklarını dile getiren Serinsu“Ülkemizde, aynı yaşta olan gençlerin dinleriniöğrenmek için çok iyi imkânları var ama bu gençlerintek imkânı biziz. Onun için bize öyle sarılıyorlar, bizeöyle tutunuyorlar ki belki hatalarımız varsa onları biletebcil edebiliyorlar. Dolayısıyla, bu gençlerden, Osh’ta,geçen sene, 23 Temmuzdaki seçim töreninde aldığımsözü bir kere daha onlara hatırlatmak istiyorum. Onlarşu sözü vermişlerdi: Allahımızı çok seveceğiz, SevgiliPeygamberimizi örnek alacağız, anamıza babamızahürmet edeceğiz ve Kırgızistan’a hizmet edeceğiz. Gençler,lütfen bu sözünüzü unutmayın.” dedi.Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu, gençlere seslenerek“Sevgili gençler size harcanan emekler hiçbirzaman boşa çıkmadı. Mevzuat gereği fakültemizdenuzaklaştırılan öğrenciler dahi bizim emeğimizi hiçbirzaman inkâr etmediler. Dolayısıyla bu emeğe, Oş İlahiyatFakültesine lütfen sahip çıkın, ülkenizi çok sevin,çünkü bu sizin sınav sorunuz. Ülkenizin yaşadıklarınıbizden daha iyi biliyorsunuz. Eğer bu sözü tutabilirseniz,ülkeniz çok daha iyiye gidecek. Gittiğinizdetaşına toprağına selam götürün, ailelerinize selam götürün.Cenab-ı Allah yolunuzu açık eylesin, karşınızahayırlı insanlar çıkarsın. Hepinize mutluluklar diliyorum.”dedi.TDV< 46TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


1. Şâhit/ŞehîtBu ve diğer ayetlerde zikredilen (48/8, 2/143, 22/78)Hz. Peygamber’in “şahit olma” vasfıyla ilgili olarak birçoktefsirde “İnsanların dünyada yaptıklarına, O’nunahirette yapacağı şahitlik” anlamı verilmiştir. Bazı ayetlerdegerçekten bu durum anlatılmaktaysa da (4/41,16/89) yukarıdaki ayette sözü edilen Rasûlullah’ın “şahitoluşu”, dünya ile ilgilidir ve kendisine risaletin verilmesiylebirlikte, hâl ile tebliğ niteliğinde icra ettiğiönemli bir misyondur. Buna göre, “şahit olma”, hemenrisaletin akabinde, (73/15) müjdeleme ve uyarmagörevlerinden de önce gelen ve insanların Allah’a veRasulü’ne inanmalarında büyük rolü olan bir durumdur.Buna biz tutarlılık da diyebiliriz.Buna göre O, bir Rasul olarak, hakkın, vahyinşahididir, tanığıdır. O, risalet öncesi ve sonrası örnekşahsiyetiyle, bizatihî ilahî mesajın, risaletin en büyükdelilidir. Şahit olarak göndermenin anlamı, dünyadaonlar için hem söz, hem de eylem ile hakka işaretetmesidir. Hz. Peygamber, bütün insanlara sunmaküzere görevlendirildiği şeyleri, önce kendi nefsindeuygulayarak göstermeli, çevresindeki insanlaraörnek ve model olmalıdır. O’nun karakter ve davranışları,davetinde ne kadar samimi olduğuna şehadetetmelidir.2. MüjdeciHz. Peygamber’in şahitlik vasfından sonra zikredilenbir vasfı da, müjdeci oluşudur. (25/56, 10/12, 48/8,35/24, 11/3, 5/19, 17/105, 34/28)Birçok ayette Hz. Peygamber, inanıp dürüst iş yapanlara,müminlere, sabredenlere, mütevazilere, iyilikseverkimselere Allah’ın çeşitli mükafatlarını müjdelemekleemrolunmuştur.Şüphesiz, insanlara ümit aşılama, onlara aşk, şevkve heyecan bahşederek motive etme gibi önemli birçokyönü olan müjdeleme, Hz. Peygamber’in hembizzat yaptığı, hem de ashabına emir buyurduklarıönemli bir yöntemdir:“Müjdeleyin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın!”1İnsanlara güler yüzle, tatlı sözle, yapıcı bir üslupla,teşvik ederek, iyiyi, güzeli, mükafatı göstererek anlatabilmek,eşyaya olumlu bakabilmek, “müjdeleme” şeklindekigörevini ve bunun arkasındaki ahlâki yönünüifade etmektedir.3. UyarıcıHz. Peygamber’in risalet misyonunda,önemli görevlerinin başında“inzâr” yani uyarma vazifesigelmektedir. (25/56, 10/12, 48/8,35/24, 11/3, 5/19, 17/105, 34/28)O, insanları avutan değil, akibetlerikonusunda uyaran, uyandıran birelçidir.Başlangıçta sadece yakın akrabalarınayönelik olan bu uyarmagörevi, bilahare bütün Mekke’ye veçevresine, nihayet Kur’an’ın ulaştığıherkese yöneltilmiş, böylece Hz.Peygamber, insanları Kur’an ve azabgünü ile uyarmıştır.İbn Abbas’ın anlattığına görebu ayetler inince Hz. Peygamberbirgün Safa Tepesi’ne çıkıp bütünKureyş’e seslenir:- “Ne dersiniz, size şu dağın arkasında(sizinle savaşmak üzeredüşman) atlılar bekliyor diyehaber versem, bana inanır mısınız?”Onlar:- “Evet, zira biz senden hiç yalanişitmedik” derler. Bunun üzerineO:- “Öyleyse haberiniz olsun ki ben,şiddetli azap öncesinde size gönderilmişbir uyarıcıyım. Allahbana en yakın akrabalarımıuyarmamı emretti. Bilin ki“Allah’tan başka hiçbir tanrı yoktur”demeniz dışında benim sizene dünyada bir menfaatim, nede ahirette bir nasibim dokunur!”buyurur. 2Yine Hz. Peygamber bu misyonunu,şu nefis teşbih ve temsiliyleşöyle anlatır:“Benim ve Allah’ın beni gönderdiğimisyonun misali, bir toplumagelip ‘Ben çıplak uyarıcıyım, düşmanordusunu gözlerimle gördüm. Derhalkaçın! Kaçın!” diyen kimsenin misa-< 48TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


line benzer. O toplumdan bir kısmı,onun bu uyarısına itaat etmiş ve geceleyinsessizce kaçıp kurtulmuş; birkısmı ise onu yalanlamış ve sabahleyingelen ordu tarafından helak edilmiştir.İşte bana itaat edip, getirdiğimetâbi olan kimsenin misali ilebana isyan edip getirdiğim hakkı yalanlayanınmisali buna benzer.” 34. DavetçiRisaletin veriliş sebebi ve birRasul’ün en büyük görevi, insanlarıAllah’a davet etmektir. O, insanlarıdavet ettiği bu dini, kendi hevave hevesiyle ortaya atmadığı gibi,kendi çıkarları için de ihdas etmişdeğildir. O bunu tamamen Allah’ınizni ve iradesi doğrultusunda yapmışve Allah’a davet etmekle görevlendirilmiştir.Rahmet Peygamberi, çevresindekiherkesin hidayete kavuşmasıve kurtuluşa ermesi için davet görevindeo kadar ısrarlı ve hırslı birçalışma yürütmüştür ki neticede buyüzden “İnanmıyorlar diye neredeysekendini parçalayacaksın!” şeklindebirkaç defa Allah’ın itabına/azarınauğramıştır. (33/46, 80/1-2, 26/3-4,18/6, 16/37, 35/8, 8/67-9)Ayrıca davet çalışmaları esnasındamüşriklerin her türlü olumsuztepkilerine karşı daima sabırlıolması da istenmiştir. Şüphesizvahyin güdüm ve gözetimindedevam eden davet çalışmalarında,Rabbânî ve nebevî bir stratejinintakip edildiği görülür. Allahve Rasûlü’nün insanlara yönelttiğidavet, onlara hayat vermektedir.(8/24) Hz. Peygamber’e, Rabb’ininyoluna hikmet ve güzel öğütler iledavet etmesi, insanlarla en güzelbir tarzda mücadele etmesi emredilmiş(16/125), o da bu emre uy-gun olarak insanları Allah’a basiretle davet etmiştir(12/108).O’nun hedefine ulaşmak için takip ettiği bu merhaleler,kullandığı vasıtalar ve ortaya koyduğu metodlar,gerek sahabe için, gerekse bütün davetçiler için engüzel davet yöntemini ve ideal bir pratiğini oluşturur.5. Aydınlatıcı Bir KandilBilindiği gibi, Kur’an’da İslam ile küfür “nur” ile“zulumât”, yani aydınlık ve karanlıklar olarak ifadeedilmiştir. İşte Hz. Peygamber Allah’ın nurunu yaymak,çevresindeki karanlıkları bu nur ile aydınlatmakve nihayetinde onu tamamlamak ile görevlendirilmiştir.O, Allah’ın izniyle insanları karanlıklardan aydınlığaçıkartmakta ve onlara dosdoğru yolu göstermektedir.(5/16, 57/9)Hz. Peygamber bu misyonuyla bir kandili temsileder. O, münevver olduğu gibi, münevvirdir de. Osadece kendi zamanındaki insanlara, civarına, yakınçevresine ışık tutmuş değildir. O, bütün beşeriyeti aydınlatmakta,onlara yol ve ufuk göstermektedir.Göç ettiği Yesrib’i İslam’ın nuruyla nurlandırmışve orayı kısa sürede “el-Medinetu’l-Munevvere” yani,“Allah’ın diniyle aydınlanmış şehir” haline dönüştürmüştür.Onun tutmuş olduğu ışık, vefatından sonra da sürekliyayılmış, hâle hâle bütün İslam alemini aydınlatmış,15 asırdır aydınlatmaya devam etmektedir. Hattaşunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki içinde yaşadığımızmodern cahiliyyede özelde Müslümanlar, genelde bütünbeşeriyet bu nebevî meşaleye her zamankindendaha fazla muhtaçtır.Aslında Hz. Peygamber’in risalet görevini anlatanbu ayet-i kerime, O’nun şahsında biz Müslümanlarada aynı sorumluluklar yüklemektedir. Buna göre bizlerde tıpkı O sevgili rehberimiz gibi, tutarlı ve örnekbir şahsiyet olmak, davet ederken müjdeleyen bir anlayışıöncelemek ancak yeri ve zamanı geldiğinde uygunbir üslupla uyarmak, insanları Allah için ve sadeceO’na davet etmek ve nihayet çevremizi daima aydınlatmagayreti içerisinde olmak durumundayız.TDV1 Buhari, İlim 11, I. 25.2 Buhârî, Tefsir 26 / 2, VI. 16-7; 111 / 1, VI. 94-5; Muslim, Îman355, I. 194; İbn Sa’d, Tabakat, I. 200.3 Buhârî, Rikak 26, VII. 186; Buhârî, I’tisam 2, VIII. 140; Muslim,Fedail 16, II. 1788-9.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 49 >


Güldal AKŞİTTBMM Kadın veErkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanıİslam’da; insan olmaları bakımındanbakıldığında erkekile kadın arasında herhangibir ayrımın söz konusu olmadığınısöyleyerek konuşmasına başlayanGüldal Akşit, bunu, ilim adamlarınında bu şekilde yorumladığınıbelirterek “Her ikisi de eşit derecedeYüce Allah’ın emir ve yasaklarınamuhataptır; kadın da, erkekde. Erkek olsun, kadın olsun, bütüninsanlar yeryüzünü imar etmekve orada Allah’a kulluk etmekle yükümlüdürler.”dedi.İslam’da insanlık ve Allah’a kullukbakımından kadın ile erkekarasında bir fark bulunmadığı gibi,temel hak ve sorumluluklar açısındanda kadın – erkek ayrımı bulunmadığınadikkat çeken GüldalAkşit, dinimizde erkeğe tanınan temelhak ve hürriyetlerin aynı derecedekadına da tanındığını belirterek“Bunu göre, yaşama, maddi vemanevi varlığını koruma ve geliştirme,kişi hürriyeti ve güvenliği, vicdan,dinî inanç ve kanaat hürriyeti,mülkiyet ve tasarruf hakkı, meşruvasıta ve yollardan faydalan-mak suretiyle yargı mercileri önünde davacıveya davalı ve savunmada bulunma,kanun önünde eşitlik ve adaletle muamelegörme hakkı, mesken dokunulmazlığı, şerefve onurun korunması, evlenme ve ailekurma hakkı, özel hayatın gizliliği ve dokunulmazlığı,geçim teminatı gibi temelhaklar bakımından kadın ile erkek arasındaherhangi bir ayrım söz konusu değildir.”dedi.İslam dininde kadınlara yeterli değerverilmediği, kadın – erkek eşitliğinin bulunmadığışeklinde iddiaların ortaya atıldığıve buna delil olarak da kadınlarınmirastaki payları ve şahitliğinin gündemegetirildiğini belirten Güldal Akşit “Aslındabir hukukçu olarak ifade edeyim, buhakikaten İslamiyet’teki miras şekli benceçok daha adil bir şekil. Ama maalesefolaya farklı bir açıdan bakan kişiler, bunubir adaletsizlik ve eşitsizlik olarak niteliyorlar.Kaldı ki, dinimizin temel kaynağıolan Kur’an ve sünnete bakıldığında, durumunböyle olmadığı da açıkça görülüyor.”dedi.İslam’a göre kadın ve erkeğin eşit vebirbirini tamamlayan varlıklar olduğunudile getiren Güldal Akşit, “Gerek var oluşbakımından, gerekse dinî sorumluluk, hukukiehliyet, temel hak ve hürriyetler bakımındanilkesel bazda kadın – erkek ayrımısöz konusu değildir. Ancak, kadınınkonumunun belirlenmesinde bu ilkeselesasların yanı sıra, İslam’ın doğup geliştiğitoplumlardaki sosyal ve kültürel çevre,özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur.Bu durum, İslam toplumlarında farklıkadın anlayışlarının ortaya çıkmasına sebebiyetvermiştir.” dedi.Kadına hiçbir değerin verilmediği,kız çocuğuna sahip olmanın utanç vericibir durum olarak kabul edildiği, bunedenle bazen kız çocuklarının diri diritoprağa gömüldüğü bir dönemde İslamın;davetin başladığı ilk yıllarda, kadınımuhatap olarak kabul ettiğini ve bukonuda kadın – erkek arasında herhangibir ayrım yapmadığını belirten Güldalwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 51 >


Akşit “Ali İmran Suresi’nin 195’inci ayetindegeçen ‘sizler birbirinizdensiniz’, TevbeSuresi’nin 71’inci ayetinde geçen ‘Müminerkekler ve mümin kadınlar birbirlerinindostlarıdırlar’, Bakara Suresi’nin187’inci ayetinde geçen ‘Onlar size örtüdürler,siz de onlara örtüsünüz.’ ifadelerikadın ile erkeğin birbirine denk ve birbirinitamamlayan iki unsur olduğunu vurgulamaktadır.”dedi.Hazret-i Peygamberin Medine’ye hicretettiğinde erkeklerden olduğu gibi kadınlardanda biat aldığına dikkat çekenGüldal Akşit “Bu sosyal ve dinî hayattahak ve sorumluluk açısından İslam dinindekadın ile erkek arasında bir ayrım olmadığınıgöstermektedir. Mücadele Suresi,örnek Müslüman kadının siyasi otoritenezdinde hakkını elde edebilmek için gösterdiğiçabaları anlatan bir suredir. Siyasiotoritenin itirazlarına rağmen kadın haklıdavasında ısrar etmiş, uğradığı zulmüAllah’a şikâyet etmiştir. Bu kadının haklarınıelde edebilmek için gösterdiği örnekgayret ve çaba, Allah’ın takdirine mazharolmuştur.” dedi.İslam dininde, yaratılıştan gelen fizyolojikve psikolojik farklılıkların ötesindekadın – erkek arasında bir ayrımınyapılmadığını, Allah katında bir insanve kul olarak her ikisinin de eşit olduğunuifade eden Güldal Akşit, Kur’an-ıKerim’in, kadın ile erkeğe eşit olarak hitapettiğini dile getirerek “Dinî yükümlülüklerde,ibadetlerde, ahlaki değer ve faziletlerdekadın – erkek arasında bir farkbulunmamaktadır. İslam’da insanlar arasındakitek değer ölçüsü takva yani Allahkorkusudur. Saydığım örnekler dışında,kadınla ilgili daha pek çok konu Kur’an’daele alınmış bulunmaktadır.” dedi.Sempozyuma katılacak tebliğcilerinbu konularda daha detaylı bilgi vereceğinibelirten Güldal Akşit konuşmasınınsonunda, “Bu kadar yüce bir dinin mensubuolmak, hepimiz için, tüm Müslümankadınlar için Allah’ın bir lütfüdür.”dedi.Prof. Dr. Şerafeddin GÖLCÜKTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıMütevelli Heyeti II. BaşkanıDünya hayatında kadınınönemli bir konumununbulunduğunu ve erkeksiz bir kadının,kadınsız da bir ereğin düşünülmesininyanlış olduğunu belirterekkonuşmasına başlayan Prof. Dr. ŞerafeddinGölcük “Hepimiz bir noktadabir annenin çocuğu olarak birleşiyoruz.Bu ilk anne, ilk kadınHazret-i Havva Validemizdir. Hepimizo kadının rahmi maderindengelmişiz, orada birleşiyoruz. Dolayısıyla,hayatın başlangıcında bir kadınvar. Dolayısıyla, Allahü Teâlâbu âlemi kurarken, bu âlemi düzenlerkenerkeğin yanında kadının olmasınıirade buyurmuş. Kadınsız birhayat olmaz. Hepimiz bu anlamdazevil erhamız. Burada sorunlarımızıkonuşurken, aynı ailenin çocuklarıolarak meselelerimizi ortaya koyacağız.”dedi.Tarihin seyri içerisinde pek çokkavimlerin gelip geçtiğini belirtenŞerafeddin Gölcük “En son olarakMekke’den, içimizden birisini peygamberolarak gönderdi. Bu peygamberde, şu anda ümmetin içerisindesünnetiyle yaşıyor. Dolayısıy-< 52TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


la her gün mutlaka Peygamber efendimizinbir sünnetini ihya etmek suretiyleO’nunla beraber oluyoruz.”dedi.Resulullah Efendimizin, kendisinepeygamberlik görevi verildiktensonra davet ettiği ilk kişininyine bir kadın olduğunu ve bir kadındandestek gördüğünü dile getirenProf. Dr. Şerafeddin Gölcük,“Ne zamana kadar? Hazret-i HaticeValidemiz bu dünyadan ayrılıncayakadar. En büyük destek kendisindengeldi, başlangıçtan itibaren sonunakadar. Zengin bir hanımefendi olanHazret-i Hatice, bütün varını, bütünzenginliğini Hazret-i Muhammed’inbaşarısı için yok etmiştir, harcamıştır.Evet, o bir kadındı. Dolayısıyla,o kadının gayreti, o kadınınPeygamber Efendimizi desteklemesionun görevini rahatça ifa etmesindebüyük rol oynamıştır.” dedi.Kendisine göre kadın sadecebir anne olmadığını, aynı zamandaherkese göre kadının babaanne,anneanne, teyze, hala ve kız evlatolduğunu söyleyen Gölcük “Şöyledüşünürüm: Sizler onlardan birisisiniz,mutlaka bu saydığım vasıflardan,niteliklerden birisi mutlakaüzerinizde var. Ben kadını böylegörüyorum. Dolayısıyla kadın meselelerininhalli için de bu noktadanhareket edelim diyorum. Hiçbirkimse, annesinden daha aziz birvarlık tanımaz. Anne, en iyi yemeğipişiren kadındır, kendisine en yakınvarlıktır çünkü biz onun rahmindençırılçıplak olarak dünyaya geldik.O anne beni önce sarıp sarmaladı,ondan sonra göğsündeki sütten,dünyanın en temiz gıdası olansütünden içirerek benim yaşamamısağladı. Eştir kadın, ben kendi eşimenasıl bakıyorsam, bütün kadınlarıaynı şekilde değerlendirmek durumundayım.Ben kızıma nasıl ba-kıyorsam, bütün kız kardeşlerime aynı şekilde bakmakdurumundayım.” dedi.Kur’an’ın, evrensel bir mesaj olduğunu ve Hazret-iMuhammed’in son evrensel peygamber olduğunubelirten Şerafeddin Gölcük “Altını çizerek söylüyorum,O’ndan önceki hiçbir peygamber bütün insanlığagönderilmiş peygamber değildir. Bizim peygamberimizMuhammed Aleyhisselam ‘kâffeten lin nas’ diyorKur’an-ı Kerim, kendisi de öyle buyuruyor. DolayısıylaPeygamber’in getirdiği mesaj evrenseldir. Problemlerimizihalletmek için Kur’an’a gittiğimizde, bizimleberaber yaşayan Resulullah’a gittiğimizde zannediyorumproblemleri halletme hususunda önümüzde canlıbir kaynak bulacağız, dolayısıyla kendimizi daha rahathissedeceğiz. Resulullah Efendimizin bir hadisi şeriflerivar, onu hatırlatarak bitirmek istiyorum: ‘Sizin dünyanızdanbana üç şey sevdirildi. Gözümün nuru namaz,güzel koku ve kadın.’ Altını çizerek söylüyorum,buradaki kadın annedir, buradaki kadın kızdır, buradakikadın eştir, buradaki kadın babaannedir, anneannedir,teyzedir, haladır. Dolayısıyla, sevilmesi gereken,elinin öpülmesi gereken kadın budur. Bir başka anlamdapek çok kişi bunu değerlendiriyor. İnancım şudur ki:Benim Büyük Peygamberim, o anlamda bir söz sarf etmemiştir.O zaten neslin devamı için tabiî bir şey, doğalbir şey.” dedi.Peygamber Efendimizin kızı Fatıma’yı çok sevdiğinive sık sık evine ziyarete gittiğini belirten ŞerafeddinGölcük “Çünkü kızının mutluluğunu görmekistiyordu. Gidiyor, orada oturuyor, dinleniyordu.Kızı Fatıma, O’nun değer verdiği büyük bir varlıktı.O’nun mutluluğu kendi mutluluğudur değerli kardeşlerim.Allah, bu Peygamber’i ve onunla beraber evrenselmesajı olan Kur’an’ı bizim mutluluğumuz içinyeryüzünde rahat bir hayat yaşamamız için göndermiştir.Şöyle bakalım diyorum: Eğer Allah tarafından,eğer Kur’an tarafından, eğer Hazret-i Muhammed tarafındanmeselelere bakar isek çok çözüm bulabilirizama bulunduğumuz noktadan Allah’ı hâşâ ayağımızagetirmek istiyorsak, Kur’an’ı istediğimiz gibi bugünkübirtakım konuları esas alarak yorumlamak istiyorsak,Hazret-i Muhammed Aleyhisselam’ın sünnetinide kendi şahsi mütalaamızı esas kabul ederek anlatmakistiyorsak, biraz sıkıntıya düşeriz diye düşünüyorum.”dedi.Prof. Dr. Şerafeddin Gölcük konuşmasının sonunndasempozyumda bu konuların daha detaylı elealınacağını belirterek sözlerini tamamladı.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 53 >


Süleyman Necati AKÇEŞMETürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Genel MüdürüKadınsız bir hayatın söz konusuolamayacağını belirterekkonuşmasına başlayan SüleymanNecati Akçeşme “Kadın erkeğinyarısı. Yine hocalarımızdanöğrendiğimiz kadarıyla, Hazret-iAdem, Hazret-i Havva yaratılıncayakadar huzura ermedi diye biliyoruz.Onun için kadınsız bir hayat,kadınsız bir dünya söz konusu değil.O bir ana, o bir eş, o bir kız olduğunagöre, üzerinde konuşacağımızherhangi bir şey olduğu kanaatindedeğilim. Bir elmanın iki yarısı.” dedi.Kadının önemli bir varlık olduğunaişaret eden Süleyman NecatiAkçeşme konuşmasının sonunda“Aslında Peygamber EfendimizHazret-i Muhammed (sav)Efendimiz’in şu sözü dahi kadını bütünüyleifade ediyor ‘Cennet analarınayağının altında.’ Hepimizindünya hayatında, hayatımızı cennetikazanmak için organize ettiğimiziveya hayatımızı öyle yaşamayıdüşündüğümüz bir nimeti, bir kadının,bir ananın ayağının altına sermesindekadının büyüklüğünü herhaldeifade eden başka bir söz yokturdiyorum.” dedi.< 54TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Ayşe SUCUTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıKadın Faaliyetleri Merkezi Müdürü<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığının;milletimizin inancına,kültür ve medeniyetine kaynaklıkeden Kur’an-ı Kerim’in insanlığasunduğu rahmet yüklü mesajlarınınbütün toplum kesimleriyle paylaşılması,getirdiği değerlerin anlaşılmasıve yaşanması için yüksek düzeydebir bilinçlilik meydana getirmekdüşüncesiyle, 2010 yılını vahiy yılıilan ettiğini belirterek konuşmasınabaşlayan Ayşe Sucu, bu çerçevedeKur’an’ın kadına bakış açısını ele almakdüşüncesiyle de Kur’an ve Kadınkonulu sempozyum düzenlediklerinisöyledi.Kur’an’ın kadına bakış açısı yönünden,alimler tarafından bu günekadar yüzlerce farklı bakış açılarıoluşturulduğunu bundan sonra da,Yüce Rabbimizin insanlığa son mesajıolan Kur’an’ı anlamaya yönelikçalışmalar yapılacağını ifade ederek“Burada ısrarla altını çizmemizgereken nokta, Kur’an’ı insanımızlabuluştururken, hayata rağmen değil,hayatla, hayatın içinden ve hayataparalel bir bakış açısını öncelememizgerektiğidir.” dedi.Kadın konusunda; yaşadığımız tarihi süreç içerisindeelde edilmiş kazanımların göz ardı edilmeyeceğinibelirten Ayşe Sucu “Ancak, nereye geldiğimizi, bakışaçılarımızı ve eylemlerimizi İslam’ın otantik, orijinalkaynaklarına başvurarak hayatın gerçekleri karşısındayeniden gözden geçirebilir ve onları hayatla yenidensınayabiliriz.” dedi.Sosyal gerçeklikler göz ardı edilerek meseleler elealındığında, farklı kanaatlerin gerçek hayatla örtüşmediğini,son din ve hak din olan İslam’ın evrenselliğiile Müslümanların zihinlerini besleyen kültürün zamanzaman çeliştiğini söylemenin mümkün olduğunuifade eden Ayşe Sucu “Bu kültürün de tahlil edilmesi,bunu yaparken de gerek insanlığın geldiği nokta ile gerekse,Kur’an’ın insan için olgunlaşma hedeflerinin gerçekleşmesibağlamında nerede olduğu mukayese edilereksorgulanmalıdır.” dedi.İlk emri “oku” olan bir kitabın doğru anlamayı vedoğru yorumlamayı amaçlamasından daha doğal birşey olamayacağına dikkat çeken Ayşe Sucu, kadını veerkeğiyle, Kur’an’ın muhataplarından öncelikli talebininbu olduğunu söyledi.Var oluşumuzu anlamlandıracak, kendimizi bizetanıtacak, bizi hakikate açacak bir Kur’an’i açılımdanveya vahyi yeniden anlamaya ve yorumlamaya yönelikbir bilinç seferberliğinden söz edilebileceğini söyleyenAyşe Sucu “Eskilerin istikşaf dedikleri açınsama,Kur’an’î yolculukta, insan- Kur’an arasında bir karşılıklılıkiçinde yolculuk yaptıracaktır insana hiç kuşkusuz.Modern insanın tam da buna ihtiyacı vardır diyedüşünüyorum. Batı dillerinde vahiy, revelation; ortayakoyma, açığa çıkarma, keşif vb. anlamlara geldiğinidüşünürsek, pek çok açılımın, iç ve dış dünyamızdaolabileceğini söylemeliyiz. Afakî ve enfüsî deliller de buolsa gerektir.” dedi.Kur’an’ı, anlamaya çabalamanın aslında hakikatininsana açılmasını sağlamak olduğuna işaret edenAyşe Sucu “Bir başka ifadeyle, kendini O’na, O’nu kendineaçmaktır. Başkanlığın ilan ettiği Kur’an yılı belkiher yüzyılın insanının, bana bu mesaj, bu gün ne diyorsorusunu sormak ve hakikate açılmak noktasındason derece önem taşımaktadır. Dolayısıyla tarihin akışıiçinde vahyi yeniden okumak ve anlamlandırmak birgerekliliği, bir mecburiyeti beraberinde getirmektedir.Diğer bir husus, muhatap varlığın iki parçasından biriolan kadının, Vahiy iniş sürecinde, başlangıcından sonunakadar üstlendiği rol, belki en az konuşulan konulardanbiri olarak duruyor.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 55 >


Kur’an’a ilk iman edenin bir kadınolmasının bir tesadüf olmadığınadikkat çeken Ayşe Sucu “Hz.Peygamber ‘Kimse bana inanmazkeno inandı’ diyerek Allah’ın elçisinininsanların en hayırlısı olaraktaçlandırdığı Hz. Hatice’nin belkiadım adım, an be an izlenmesi veanlaşılması bizi bekliyor. Güzel ahlakıtamamlamak üzere gönderilen,Hz. Muhammed’in ahlakını soranlara;‘Kur’an ahlakı’ vurgusunu yapanda yine bir kadındır. O Hz. Ayşe’dir.Onca sahabenin içinden bunu anlayabileninve anlatabilenin bir kadınoluşu, üzerinde düşünülmesi gerekenönemli bir ayrıntıdır. Peygamberimizinhayatından rivayet edilen hadislerinpek çoğu yine bir kadının damgasınıtaşımaktadır. Hatta pek çokrivayeti ilk tashih de, yine bir kadınanasip olmuştur.” dedi.Yaratılmışların en güzeli olaninsanın iki asli unsurundan biriniöne çıkarmak için bunları söylemenindoğru olmadığını da söyleyenAyşe Sucu “Ancak asli unsurun biriile ilgili tarih boyunca yaşanmışlık-lara baktığımızda, ciddi sıkıntılarınve sorunların var olduğunu görüyoruz.Günümüzde yapılan dini tartışmalarınçoğu zaman, başörtüsü baştaolmak üzere, kadın üzerinden yapılıyorolması, konuşulanların açıklığakavuşturulamaması, farklı görüşlerinkonuşulmasından bile kaçınılması,hatta bazı konularda sonderece muhafazakâr bir tutum sergilenmesi,problemlerin devam ettiğiningöstergesidir diye düşünüyorum.”dedi.Kadının, değeri bilinmesi gerekenbir değer olduğunu ifade edenAyşe Sucu “Şurası bir hakikat ki,insanın iki veçhesinden birini geridebırakmak, görmezden gelmek,küçümsemek ve hatta aşağılamakKur’an’ın getirdiği dünya görüşüyletaban tabana zıttır.” dedi.Ayşe Sucu konuşmasının sonundasempozyumu düzenlerkenhassasiyetle üzerinde durdukları hususundini söylemlerde kadındankadına akışı sağlayabilmek ve kadınbakış açısını öne çıkarmak olduğunusöyledi.TDVu Açılış töreninin ardından Prof. Dr. M. Said Hatiboğlu tarafından“Kur’an ve Kadın” konulu bir konferans verildi. Konferanstansonra beş oturum ve bir değerlendirme oturumu şeklindedüzenlenen sempozyuma geçildi.u Sempozyumun birinci oturumunda “İslamiyet Önceki KadınAlgısı”, ikinci oturumunda, “Kur’an’da Kadın Tipolojisi”,üçüncü oturumda “Kur’an Bağlamında Hak ve Sorumluluklar”,dördüncü oturumda “Günümüz Kadın Sorunları”, beşincioturumda da “Sorunların Çözümünde Kur’an” konularıele alındı.u Sahasının uzmanlarının katıldığı Sempozyumda sunulan tebliğve müzakereler daha sonra kitap haline getirilerek yayımlanacaktır.< 56TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Mülkiyeti Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfınaait Kahramanmaraş Müftülükhizmet binası düzenlenen bir törenlehizmete açıldı. Törene <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanıve Vakfımız Mütevelli Heyeti BaşkanıProf. Dr. Ali Bardakoğlu, Vali MehmetNiyazi Tanılır, AK Parti KahramanmaraşMilletvekili Cafer Tatlıbal, BelediyeBaşkanı Mustafa Poyraz, KSÜ RektörüProf. Dr. Nafi Baytorun, İl Müftüsü BekirGülce, Gaziantep Müftüsü Ahmet Bulut,KASİAD Başkanı Abdulkadir Kurtul,AK Parti İl Başkanı Fatih Mehmet Erkoç,MHP İl Başkanı Mustafa Bastırmacı, dinadamları ve çok sayıda vatandaş katıldı.Saygı duruşu, İstiklal Marşı, veKur’an-ı Kerim’in okunmasıyla başlayantörende Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ile İlMüftüsü ve Vakfımız Şube Yönetim KuruluBaşkanı Bekir Gülce birer konuşmayaptılar.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 57 >


“Bizim inancımızda;inancı, kimliği, kişiliğine olursa olsuninsana insan olduğu içinsaygı göstermek vardır.”Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU<strong>Diyanet</strong> İşleri BaşkanıTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Mütevelli Heyeti BaşkanıYüce Mevlanın milletimizibirlikten beraberlikten, gönüldünyamızı huzurdan, ailemizisaadetten mahrum bırakmasındualarıyla konuşmasına başlayanProf. Dr. Ali Bardakoğlu “Her şeyinbaşı o huzur içerisinde görevini yapmışolmanın, Rıza-i Baliğ’e uygunyaşamış olmanın onuru ve itibariylebu hayatı yaşayabilmek ve geridegüzel eserler bırakabilmektir.” dedi.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığınınmilletimize doğru bilgiye dayalı;bütün toplumu kucaklayan, sevgi,saygı ve hoşgörü esaslı bir din hizmetive dinî bilgiyi sunmanın gayretiiçerisinde olduğunu belirtenProf. Dr. Ali Bardakoğlu “Sadecedin hizmeti değil aynı zamanda buhizmetin doğru, sağlıklı, dinî bilgiyedayanması gerekiyor. Bunun için de<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı olarak ilahiyatfakültelerimiz ile ilim üretenkurumlarımız ile çok sıkı verimli işbirliğiiçerisindeyiz.” dedi.Bugün dünyaya baktığımızda,bazı çevrelerce dinin yanlışlarıonaylatıcı olarak algılandığını ifadeeden Prof. Dr. Ali Bardakoğlu “Birunsurun bir türlü rahat bir zemineoturmadığını, kimi çevrelerce dininyanlışları onaylatıcı olarak algılandığını, özellikle Batıdakimi çevrelerce dinin ve dindarlığın önemli bir riskalanı olarak görüldüğünü ve hep güvenlik penceresindebunun ele alındığını görüyoruz. Beyhude korkularve vehimler üretildi ve İslam dünyasının da bu konudayapması gereken ödevler var. İslam dünyasının dadikmesi gereken sökükleri, temizlemesi gereken kirliliklerivar. Bunu da biz ancak kınayarak, kızarak, dışlayarakdeğil, insanımıza doğru dinî bilgiyi ve doğru dinhizmetini sunarak yapabiliriz. Ayrıştırmanın, kızmanın,eleştirmenin insanları kırmaktan ve daha uçlaraitmekten başka bir anlamı olmuyor.” dedi.Bugün İslam dünyasında sağlıklı kurumların olmamasındandolayı çeşitli sıkıntıların yaşandığınadikkat çeken Prof. Dr. Ali Bardakoğlu “Bugün komşularımızlave İslam dünyasında yaşanan sorunlarınbiri de sağlıklı dinî bilgiyi üreten ve bu bilgiyi hizmetedönüştüren istikrarlı din kurumlarının olmayışıdır.İstikrarlı ve <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığına benzer, ilahiyatfakültelerimize benzer, bizim dinî geleneğimizebenzer bir çizginin bu ülkelerde henüz kurulmamış olmasıdır.Hâlbuki ben iki gün önce Balkanlardaydım,Kosova’daydım. Orada Osmanlının o bereketli, asırlarınınbıraktığı izin sonucu olarak gerçekten istikrarlı,hoşgörüye dayanan, müsamahaya dayanan, karşılıklısevgiye, saygıya dayanan bir önemli dinî geleneğin teessüsettiğini… Bugün insanların hepsinin tek bir ağızdan,bizi niçin yalnız bırakıyorsunuz, yüz senedir neredesiniz,bize İslam’ı bu tadıyla siz sundunuz, siz öğrettiniz,niçin hâlâ bizim yanımızda değilsiniz, bizi başkalarına,bizim dokumuza, geleneğimize uymayan baş-< 58TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


ka yâd ellere bizi bırakıyorsunuzdiye sitem ediyorlar. Adeta o insanlarınyanına girdiğimizde hem kucaklıyorhem de o sitemlerini işitiyoruz.”dedi.Benzer serzenişlerin AfrikalıMüslümanlardan da geldiğini belirtenProf. Dr. Ali Bardakoğlu “Hiçunutmam, Afrika’dan dinî liderleriçağırdık İstanbul’a. Onlar da aynı sitemive aynı sitayişleri, aynı özlemlerinidile getirdiler. Osmanlı bizimtopraklarımıza sadece ve sadece karşılıksızhizmet sundu, bize hep güzelliklerive karşılıksız vermeyi öğretti.Ondan sonra gelenler ise hiçbirşey vermeden hep alıp götürdüler vebizi bugünlere getirdiler. Daha sonrada Müslümanlık adına bizim; aramızagirenler hep bizi ayırdılar, biziaslımızdan, geleneklerimizden kopardılar.Bir Afrika atasözü var: Ormanabaktığınızda dalların hep birbiriyleuğraştığını, didiştiğini görürsünüzama kökler hep birbirini kucaklamıştır.Bizim millet olarak, İslamdünyası olarak köklerimiz hepbirbirini kucaklamaktadır. Bırakınküçük dallar gelip geçici rüzgârlarınetkisiyle birbiriyle didişsin, biz asılgövdeye ve köke inelim. Köklerimizdebizim insan sevgisi vardır, birbirimizisaymak ve sevmek vardır.İnancı, kimliği, kişiliği ne olursa olsuninsana insan olduğu için saygıgöstermek vardır. Milletimizin ortakdeğerlerini yaşatma ve sahiplenmevardır. Cumhuriyetimizin temelilkeleri, milletimizin ortak değerleri,çağdaş dünyanın üretimleri, sunumları,değerleri bizim hep önemsediğimizve bunlarla uyum içerisinde dinimizindoğru bilgisini elde etmeyeve sunmaya çalıştığımız bir ana çizgiyiifade eder.” dedi.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı olarakİslam dini konusunda; dinin iki temelkaynağını oluşturan Kur’an’ınve sünnetin doğru ve sahih bilgisini önemsediklerinive bunu her yerde en doğru şekliyle eğip bükmedensöylemeyi hem Mevla’ya karşı hem insanlığa karşıbir görev saydıklarını ifade eden Prof. Dr. Ali Bardakoğlu“Ama toplumda elbette devlet işleri ile din işlerinin,siyaset ve din işlerinin birbirinden ayrı gitmesive din işlerini din adamlarının dinin doğru bilgisiyleancak katkı sağlaması gerektiğini de ifade ediyoruz.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı olarak istiyoruz ki çocuklarımızKur’an kurslarımızda dinin doğru bilgisiyle erkenyaşta buluşsunlar. Allah’ı sevmeyi, peygamberi sevmeyi,vatanı, milleti, bayrağı sevmeyi erken yaşta öğrensinler.Anne babaya hürmeti dinî bir vecibe olarak öğrensinler.İyi insan olmayı, iyi komşu olmayı öğrensinler.Kur’an kurslarımızın ülke çapında yaygınlaşmasıemin olun değerli dostlarım toplumda birliğin, huzurun,barışın, sevginin hâkim olması demektir.” dedi.Kutlu Doğum Haftasında Resul-u Zişan Efendimizinsevgisinin bütün milletimizi kucakladığını ve birleştirdiğinisöyleyen Prof. Dr. Ali Bardakoğlu “Çünküo Kur’an, o Peygamber hepimizin peygamberidir, hepimizinKur’an’dır. O yüce peygamber <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığınınpeygamberi değildir. Hepimizin ortak peygamberidirve hepimize ortak şekilde kucak açmaktadır.”dedi.<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığının bu yılı “Kur’an Yılı”olarak idrak ettiğini ifade eden Prof. Dr. Ali Bardakoğlu“Kur’an’la buluşalım, Kur’an’ı tanıyalım, anlayalım,anladığımız Kur’an’ı hayatımıza indirelim; sadecesatırlara değil, biraz sadırlara, hayatlara indirelim.Her bir adım emin olun yarınlarımızı sağduyulu şekilde,huzur, barış ve güven içinde tesisi demektir.” dedi.Kahramanmaraş İl Müftülüğü binasında çok güzelhizmetlerin yürütüleceğine inandığını ve bu hizmetbinasının önemli bir boşluğu dolduracağını belirtenProf. Dr. Ali Bardakoğlu “Mevla nasip ederse veKahramanmaraş’da ve diğer illerde ecdadımızın bizebıraktığı üslupla binalar ve tarzlar içerisinde din hizmetinisunma imkânına kavuşacağız. Çünkü din hizmetisıradan bürokratik bir hizmet değil. Sadece masabaşında oturarak yapılacak bir hizmet değildir. Bizimdin görevlilerimizin her biri sıradan bürokratik unsurlarve memurlar değildir. Din görevlimiz ve imamlarımızarkasında namaz kıldığımız, herkesin hürmet ettiği,topluma doğruyu anlatan kişilerdir. Toplumun kanaatönderleridir, manevi rehberleridir.” dedi.Din görevlilerinin sunduğu din hizmetinin sadececamide sunulan bilgi, camide kılınan namazwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 59 >


olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu dingörevlilerinin; insanları kucaklayan, kuşatan, küsleribarıştıran toplumun hep yanında olan, yetimin yanındaolan, kimsesizin çaresi olan, çevreyi daha güzelleştiren,insanlara temizliği, çalışkanlığı aşılayan,barışı, sevgiyi aşılayan, ağaçlandırmanın önemini,dünyada çevreyi kirletmenin adeta insanlık suçu olduğunuinsanlara aktaran geniş kapsamlı, geniş açılıbir din anlayışını topluma aktaran fedakâr insanlarolduğunu söyleyerek “Öyle olmak zorundayız. Dindarlığısadece belli şekillerden ve belli ibadetlerdenibaret kılarsak, onlardan hâsıl kılarsak çok eksik veçok yanlış bir yola girmiş oluruz. Geri kalan alanı insanlarınbencillikleri, insanların ihtirasları, insanlarınkavgaları ve gerilimleri doldurur ve onu telafi etmek,onun olumsuz sonuçlarını telafi etmek mümkünolmaz.” dedi.Bugün modern dünyanın adeta bütün değerlerimizimanevi hayatımızı buharlaştırdığını, bombardımanettiğini ve geride pek bir şey bırakmadığını ifadeeden Prof. Dr. Ali Bardakoğlu “Buna karşın dirençliolmamız, kimliğimizi, kişiliğimizi, özgüvenimizi,bizi bir arada tutan değerlerimizi, aile yapımızı, büyükleresaygımızı, küçüklere sevgimizi, kardeşliğimizi,milletçe birlik ve beraberliğimizi, bayrağa, vatana,ülkülere olan bağlılığımızı koruyabilmemiz için bizimdaha çok gençlerimizi eğitmemiz, daha çok birbirimi-zi anlamamız, ötekini sevmeye başlamamızgerekiyor. Bırakalım insanlarkendi hayat tarzlarını kendileribildikleri gibi yaşasınlar. İnsanlarıkendimize benzetmek, kendimizebenzediği sürece sevmek yerine olduğugibi kabul etmek ve o şekliylebağrımıza basmak gerekiyor. İşte bizimdin anlayışımız, dindarlık anlayışımız,Müslümanlık anlayışımızböyledir.” dedi.Prof. Dr. Ali Bardakoğlu konuşmasınınsonunda en büyük sermayeninsevgi olduğuna vurgu yaparak“Bizim yer altı petrollerimiz yok, hazinelerdeağzına kadar dolu altınlarımızyok ama insanımız var. İnsanımızınyüreğindeki birbirine olansevgisi var, saygısı var, umudu var.En büyük sermayemiz budur ve sizKahramanmaraşlı dostlarım bu sermayeyien güzel şekilde temsil ediyorsunuz.Bize de düşen hep sizinyanınızda olmaktır. Sizin koşuşturmanızınbir parçası olmak, sizin hizmetlerinizinbir parçası olmak bizimiçin en büyük saadettir.” dedi.Vakfımız hizmetlerine maddî ve manevî katkıda bulunanlaraVakfımızın bir şükran ifadesi olarak Teşekkür Belgesi takdim edildi.< 60TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Bekir GÜLCEKahramanmaraş MüftüsüTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Şube Yönetim Kurulu BaşkanıKahramanmaraş’ın, bin yıllıkİslam Türk yurdunun güzelbir şehri ve aynı zamanda milletimizinkimliğini taşıyan bir vakıfşehri olduğunu ifade ederek konuşmasınabaşlayan Bekir Gülce, bugüzel şehri süsleyen vakıf eserlerinebir yenisinin eklenmesinden büyükmutluluk ve gurur duyduğunu ifadeetti.Müftülük hizmet binası hakkındabilgi veren Bekir Gülce “Bu eserinmülkiyeti Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfınaaittir. Hizmet binamızın projesine2000 yılında başlanmış ve bugünhizmete açmış olacağız. Bu zamanzarfında Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfıgenel merkezince dokuz yüz ellibin TL para, yardım olarak gönderilmiştir.Hayırsever vatandaşlarımızınkatkılarıyla sekiz yüz bin TLyardım yapılmıştır. KahramanmaraşVakıf şubemizce yapılan harcamalarise iki milyon sekiz yüz bin TL.’dir.Toplam olarak üç bin yedi yüz otuzbin TL. harcama yapılmıştır. Binamızıngiriş zemin katını İSMAR şirketinekiraya vermiş bulunmaktayızve bu binanın giriş katının kirayaverilmesiyle hizmetlere daha birivme kazandırılarak hızlı bir şekil-de yapım tamamlanmıştır. Birinci kat henüz boş olupbir iş adamımız tarafından modern bir kütüphaneolarak dizayn olunması planlanmaktadır. İkinci katımızKalkınma Ajansına kiralanmıştır. Üç, dört ve beşincikatlar İl Müftülüğü olarak kullanılmaktadır. Altıve yedinci katlar Hafız Efendi Kur’an Kursu olarak biriş adamımız tarafından tanzim olunmuştur. Sekizincikat ise misafirhane olarak düzenlenmiştir. Huzurunuzdatüm emeği geçen hayırseverlere, hayır sahiplerine,Vakıf heyetimize, <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığımıza veaziz Kahramanmaraşlılara saygı, minnet ve hürmetlerimisunuyorum.” dedi.TDVKahramanmaraş İmam-Hatip Lisesi ÖğrencilerininMehter Töreni halkımız tarafından beğeniyle izlendi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 61 >


<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığımız tarafından Şanlıurfa’dail müftüleri semineri düzenlendi. Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı adına seminere katılan Vakfımız Genel MüdürüSüleyman Necati Akçeşme, seminerde Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfının hizmetleri ile ileriye dönük projelerini bir sunueşliğinde anlattı.Süleyman Necati AKÇEŞMETürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Genel MüdürüTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının 1975 yılında kurulduğunuve 35 yılını ikmal ettiğini belirterekkonuşmasına başlayan Süleyman Necati AkçeşmeTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının hem yurt içinde, hem deyurt dışında önemli bir çok hizmete imza attığını ifadeederek “Yurt içindeki hizmetlerini sınıflandıracakolursak, evvela <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığını desteklemehizmetlerinden bahsedebiliriz. Buna örnek olarak da,3.079 cami, 303 mescit, 1.934 Kur’an kursu, 501 müftülükhizmet binası, 15 eğitim merkezi, 4.660 adet lojmanın<strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığımızın hizmetine sunulduğunuarz etmek isterim.” dedi.< 62TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının eğitimalanında sunduğu burs ve yurthizmetlerine de değinen SüleymanNecati Akçeşme “Vakfımızın 6 kız,4 erkek olmak üzere 10 adet yükseköğrenimöğrenci yurdu bulunmaktadır.Bu kesinlikle yeterli değil.Bizi, doğudan, güneydoğudanpek çok dernek başkanı, cami cemaatiinsanlar arıyorlar, kendi kızlarınınAnkara’da, İstanbul’da bir üniversitekazandığından bahisle, diyorlarki siz eğer bir yurda yerleştireceksinizçocuğumuzu göndereceğiz,eğer siz ilgilenmeyeceksiniz çocuğumuzukesinlikle okutmayacağız, diyorlar.Bu manada, bu yurtlarımızdabizim yaklaşık 2.000 kadar öğrencikalıyor. Ama bizim Ankara’da,İstanbul’da ve diğer büyük vilayetlerimizdeevvela kız yurdu açma mecburiyetimizvar. Hocalarımızın dabu manada bize işaretleri var, bizigayretlendiriyorlar. İnşallah önümüzdekidönemlerde bazı yerlerdeyurt açma imkânımız olacak.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfınınönemli hizmetlerinden birisinin deansiklopedi faaliyeti olduğunu anlatanAkçeşme “Malumunuz ansiklopedihizmetlerimiz var. İstanbul’daBağlarbaşı’nda İslam AraştırmalarıMerkezi olarak da faaliyette bulunan merkezde 38. cildiniçıkartmış olduğumuz bir ansiklopedimiz var. Kısabir zaman sonra bu ansiklopedi de ikmal olmuş olacak.Bununla beraber kısa, öz, dört-beş ciltlik ansiklopedilerlebu başka dillere tercüme edilerek bütün dünyayayayılacak. Yani artık biz de diyebileceğiz ki İngilizlerin,Almanların, Fransızların olduğu gibi, bizimmüelliflerimizin elinden çıkmış orijinal bir ansiklopedimizvar. İnşallah bu da ikmal olmuş olacak.” dedi.Konuşmasında Vakfın yayın ve kültürel faaliyetlerinedeğinen Süleyman Necati Akçeşme “Kültürel hizmetlerimizebiraz temas edecek olursak: Yayın hizmetlerimizYayın İşletmemiz eliyle devam ediyor. 17 taneyayınevimiz var. Bu da yeterli değil, bunu da büyütmeyi,genişletmeyi, değişik yerlerde, üniversite öğrencilerininyoğun olduğu mekânlarda yayınevleri açmaksuretiyle büyümeyi, genişlemeyi düşünüyoruz. Şuana kadar 453 basılı, 38 sesli, 6 görüntülü, 497 yayınımızoldu; çeşitli yabancı dillerde de 30 eserimiz var.Yine bu Yayın İşletmemiz eliyle kültür fuarları organizewww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 63 >


ediyoruz. Bunu ancak Ramazan’da yapabiliyoruz. Başkayerlerde açılmış olanlara ise küçük ölçüde katılabiliyoruz.Fakat bu sene, 2010 yılı Kültür Projesi çerçevesindeBeyazıt’tan Sultanahmet’e kadar olan meydanRamazan ayında kültür havzası, kültür sahası olarakdeğerlenecek. Buraya biz de etkili olarak giriyoruz. Belkioradaki stantların kiralanmasından tutun da oradakistantlara yerleşeceklere kadar karar verme merciindebizler de olacağız; yani önümüzdeki Ramazan ayındaİstanbul’daki fuarımızın çok daha geniş ve büyük çaptaolacağı müjdesini de sizlere verebiliriz.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının sosyal faaliyetler çerçevesindefakir ve muhtaçlara yardımda bulunduğunu, Ramazanayında Kocatepe Camii avlusunda iftar verdiklerinibelirten Akçeşme, sosyal bir faaliyet olan kurbanorganizasyonunun da kusursuz bir şekilde devamettiğine işaret ederek “1993 yılından bu yana <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığımızla müşterek Kurban organizasyonudüzenliyoruz. Bu sene kurban organizasyonundabüyük bir başarı elde ettik. Kurbanların üçte 1’iniEt Balık Kurumu vasıtasıyla kestik, üçte 1’ini yurt içindemüftülüklerimiz vasıtasıyla kestik, üçte 1’ini de yurtdışında kestik. Yani Etiyopya’dır, Senegal’dir, Sudan’dır,Azerbaycan’dır oralara kadar ulaştık. Hatta bu sene ilkdefa ikişer arkadaş gönderdik oralara, bizzat nezaret ettiler,oradan fotoğraflar getirdiler, CD’ler getirdiler. Yurtiçinde kestiklerimizi, yine sizlerin elleriyle kestik. VanMüftümüz, Bingöl Müftümüz, Urfa Müftümüz hepsibüyük gayret gösterdi. Sadece Van’da 6.000 aileye kur-ban eti dağıttık. Et Balık Kurumunaverdiğimiz etler, 800 gramlık kutularhalinde 163.200 konserve tipi halinegetirildi. Biz bunun 150 bin tanesini,yine Başkanlığımızın onayıylaillere tasnif ettik. Sizler de ilçe müftülerimizvasıtasıyla en ücra köşedekifakirlerimize kadar ulaştırdınız.Biz, kurbanını kesmek isteyip de kesenlerindeğil, kesmek isteyip de kesemeyenlerinkurbanını kesiyoruz;yani bir insan kendisi kesiyorsa, bizönce onu özendiriyoruz ama kesemeyecekse,kesme imkânı yoksa, parasıvar ama kesme imkânı yok, yaşlı,yeri yok, dağıtacak insanlar bulamıyor,biz o kurbanları alıyoruz.” dedi.Kurban organizasyonunda büyükbir hassasiyet gösterdiklerinibelirten Süleyman Necati Akçeşme“Biliyorsunuz her kesilecek yere listegidiyor, 70 kişilik bir liste, 10 tanesığır kesilecek, orada her birisi içinayrı ayrı isimler okunuyor, kurbanlarkesildikten sonra Vakfımız GenelMerkezine kurbanlar kesilmiştir diyehaber geliyor, biz de arkadaşlarımızvasıtasıyla kurban sahiplerinin ceptelefonlarına hemen mesaj geçiyoruz.O iş bittikten sonra da her birisinebirer mektup gönderiyoruz kibu da kesilip kesilmediğinin en büyükdelilidir. Hepiniz de zaten kesildiğineşahitsiniz, onları sizler kestiriyorsunuz.”dedi.Vakfın kadınlara yönelik deönemli faaliyetler yürüttüğünü dilegetiren Süleyman Necati Akçeşme“Kadınlara yönelik faaliyetlerimizvar. Ankara’da bu iş için 5 katlıbir bina tahsis ettik. 10.000 üyesiolan, Kur’an eğitiminden, Arapçaeğitiminden, musiki eğitiminden, dileğitiminden, tezhip, ebru eğitimindentutun da, aklınıza gelen her türlümüspet kursu, müspet eğitimi verdiğimizbir yer haline geldi burası.İnşallah daha da güzel olacak.” dedi.< 64TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


İstanbul29 Mayıs ÜniversitesiTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının yurtdışına yönelik faaliyetlerini de anlatanAkçeşme özellikle yurt dışınayönelik eğitim faaliyetlerine işaretederek, “Buraya dikkatinizi çekmekistiyorum. 26 değişik ülkeden620 ilahiyat öğrencimiz, 34 değişikülkeden 450 imam – hatip lisesiöğrencimiz, 18 ayrı ülkeden 179yüksek lisans ve doktora öğrencimizTürkiye’de eğitim görüyor. Bunlarınayakkabılarından tıraşlarınakadar her ihtiyaçları bize ait, burslarınıveriyoruz, geliş gidiş biletleriniveriyoruz ve bunları, bu ülkedeyetiştirmeye çalışıyoruz. Bunundışında, Kırgızistan, Kazakistan,Azerbaycan’da ilahiyat fakültelerimiz,Sofya’da Yüksek İslamEnstitümüz, Romanya’da bir kolejimiz;Azerbaycan, Romanya veBulgaristan’da da toplam 5 lisemizvar. Şu anda yurt dışındaki okullarımızda1.876 öğrencimiz, ülkemizdede toplam 1.238 olmak üzere3.114 öğrencimiz var. Bunların anneside, babası da, ağabeysi de, evide, yurdu da her şeyi biziz, bunla-rın bakımı, eğitimi, her ihtiyacı bize ait. Yurt dışındanbugüne kadar fakülte, enstitü ve kolejden 1.234 öğrencimiz,liselerden de 1.791 öğrencimiz mezun olmuştur.Bu öğrenciler bulundukları ülkelerde imamlık, müezzinlik,müftülük yapıyor, hatta milletvekili olan öğrencilerimizvar. Afganistan’dan getirmişiz, gitmiş geçensene milletvekili olmuş, milletvekili olarak şimdiorada vazife yapıyor. Yurt dışından ülkemize getirilenöğrencilerden 350 öğrenci lise, 170 öğrenci fakülte,104 öğrenci yüksek lisans, 36 öğrenci de doktoralarınıtamamlayarak toplam 660 öğrenci mezun olmuştur.”dedi.Süleyman Necati Akçeşme konuşmasının sonundaTürkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı tarafından İstanbul’da açılanİstanbul 29 Mayıs Üniversitesinin Vakfın hizmetlerinitaçlandırdığını ifade ederek, “24 Nisan’da çıkan kanunla,üniversite kanunlaştı, İslam Araştırmaları Merkezinde,İstanbul’da, münhasıran bir bina bu işe tahsisedildi ve Allah’tan bir mani olmazsa bu sene EdebiyatFakültesinde öğretime başlayacak, 30 öğrenci felsefe,30 öğrenci edebiyat, 30 öğrenci de tarih. Bursluolarak burada öğretime başlayacak. Hepimize hayırlı,uğurlu olsun. Burada, edebiyat fakültesinden başkaeğitim fakültesi, sağlık bilimleri fakültesi, iktisadive idari bilimler fakültesi, yabancı diller yüksek okulu,sosyal bilimler enstitüsü, sağlık bilimleri enstitüsüolacak ve yakın bir zamanda da inşallah uluslar arasıilahiyat fakültesi açılacak” dedi.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 65 >


Hat san’atıyla tanışmanız, bu san’ata ilginiz nezaman ve nasıl başladı?Hat san’atıyla tanışmamdan önce, Osmanlı kültürüneâşinâ olabilmenin ilk şartı sayılan -1928 yılına kadarkullandığımız- harfleri 1953 yılında öğrenmeye başladım.Bu hususta rehberim ve mürebbîm azîz Mahir İz(1895-1974) hocamdı. Ertesi yıl hayli imlâ hatâlarımbulunsa bile notlarımı bu harflerle tutabilecek hâle gelmiştim.Sonra İstanbul’da mebzûlen bulunan cami vebina kitâbeleri beni cezbetti ve okuma gayretimin ya-nısıra, harflerdeki bediî kudret dikkatimiçekti. Hüsn-i hat denilen büyüleyicisan’atın varlığını hissetmem,Üsküdar’daki evimizin 500 metre yukarısındakiToygartepesi’nde ikāmeteden Üsküdarlı büyük san’atkâr NecmeddinOkyay’a (1883-1976) 1955yılında talebe olmama zemin hazırladı.Kendileri Üsküdar Yeni ValideCâmii’nin –pederinden intikālUğur Derman’dan celî ta’lîk bir levha (Vakıflar - Hat Müzesi İstanbul, 1963)< 66TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Üstad Necmeddin Efendi’ylebir hat meşkı sırasında (1963)eden- imam ve hatipliğini kırk yıl(1907-1947) sürdürmenin yanısırahattatlık, mücellidlik, ebrîcilik, gülcülükve okçuluk gibi değişik dallardakibehresinden dolayı “hezârfen”lakabıyla anılırdı. Sanıyorum, zamanımızdakicâmi vazifelileri de eğerkābiliyetleri varsa namaz saatleri dışındabu san’atlara zaman ayırabilselerdaha bahtiyar olurlar.Okyay’dan başka Mâcid Ayral(1891-1961), Halim Özyazıcı (1898-1964), Dr. Süheyl Ünver (1898-1986) merhumlardan da feyz almayaçalıştım.Bir hattat olarak hat san’atınınasıl tarif ediyorsunuz?Estağfurullah, kendimi hattat değilde muhibb-i hat sayarım. Çünkügözümde zuhûr eden rahatsızlıkbeni genç yaşta bu san’atdan kopardı.Şimdi sorunuza gelelim: Hatsan’atının bence en özlü tarifi birArap sözünde gizlidir: “Cismânîâletlerle gerçekleştirilen rûhânî birhendese”. Bir diğer câzip tanıtma da“sözün resmi” olarak yapılabilir.Hat öğrenmeye kaç yaşında başlamakuygundur, hattat olmak için ortalama kaçsene eğitim görmek gerekir?Sâde hat için değil, bütün san’atlarda başlama yaşı10’lu yıllarda olursa daha makbuldür. Ancak, ilerlemişyaşında başlayıp da muvaffak olanlara da tarihimizderastlanır. Şair ne güzel söylemiş:“Kābiliyettir husûl-i matlabın sermâyesiElde istî’dad olunca kâr kendin gösterir”.Haftada bir gün meşk esâsına göre bir hattatınyetişmesi üç ilâ beş yıl gerektirir. Fevkalâdekābiliyetinden ötürü bunu daha kısa zamanda halledenlerde çıkabilir.Geçmişten günümüze hat san’atını kısacaözetlemenizi isteyebilirmiyiz?İslâm âleminde hüsn-i hat, Kur’ân-ı Kerîm’in en güzelbiçimiyle Mushaf hâline getirilmesi gayretinden doğmuştur.Nabatî asıllı Arap harflerinde gizlenmiş bediîkudreti, yani estetiği ortaya çıkarmak için gerekli faaliyetEmevîler devrinde (660-750) kûfî, Îran sahasındameşrık kûfîsi, İspanya’da da magrıbî hattıyla tezahüreder.Fakat esas san’at yazılarının yuvarlak karakterligündelik yazıdan şûbelere ayrılarak doğuşu Abbasîlerdevrinde (750-1258) olmuştur. Çeşitli merhalelerdengeçtikten sonra Yâkûtü’l-Müsta’sımî’nin (ö.1298) elindeaklâm-ı sitte adıyla nihâi şeklini alan şu altı cins yazıyıwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 67 >


Uğur Derman’ın sedefkâr Salih Balakbabalar tarafından uygulanan celî ta’lîk Besmelesi (1963)Son olarak, hat san’atının geleceğininasıl görüyorsunuz vebu san’atla ilgilenenlere ne gibitavsiyelerde bulunuyorsunuz?Bunu bana kırk sene önce sorsaydınız“tarihe gömüldü, bitti” derdim.Çünkü durum onu gösterisayalım:sülüs, nesih, muhakkak, reyhanî, tevkî’, rıkā’.Tabiî, İslâmiyet yayılıp da Arap âleminden sonra baştaTürkler olmak üzere başka kavimlerce de kabul görünce,bu yazı Arap hattı olmaktan çıkmış, İslâm hattıdenilmesi daha doğru bir târif hâline gelmiştir. AmmaArap âlemi bu gerçeği bir türlü görmek istemiyor.İslâmî hattın çeşitleri Osmanlılar’da Şeyh Hamdullah(ö.1520) eliyle millî bir karakter kazanmış; Îransahasında doğan ta’lîk hattı, Osmanlı resmî yazışmalarınahas dîvânî, celî dîvânî yazılarıyla zamanımıza kadargelmiştir.Hattı güzel yapan esas unsur nedir?Hüsn-i hattın sağlam bir üstâz/tilmiz beraberliğiyleöğrenilmesi, bu san’atın vasatî 150 yılda bir kendiniyenileyebilmesi, öğretiminde maddî karşılığa yer verilmeyipgönül zenginliğinin esas alınması en esaslı unsurlardır.Necmeddin Okyay ve Halim Özyacı ile Uğur Derman (1962)Eskiye nazaran Hat san’atınıngünümüzdeki durumunu değerlendirirmisiniz?Hat san’atı harf inkılābının tabiînetîcesi olarak önce reddedilme,sonra da unutulma safhalarındangeçti. Fakat 1970’lerden başlayarakyeni nesillerdeki alâka ziyâdeleşti.Şimdilerde, eski üstadları kendilerinerehber edinerek pek güzel yazangençlerimiz zuhur ediyor. Tabiî,bu, biraz da onlardan eser talebeden yeni koleksiyoncuların varlığınabağlı...Hat san’atının Türk tarihi, kültürüve güzelliklerini yansıtmadakirolunden bahsedermisiniz?Bu suâlinize, merhum şâirimiz FarukNafiz Çamlıbel’den (1898-1975) bir kıt’ayla cevap vermek isterim:“Sen, kubbesinde ince bir mozaik arar daGezersin kırk asırlık bir mâbedin içini.Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvardaBize heyecan verir bir parça yeşil çini”< 68TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


BİYOGRAFİNecmeddin Okyay, Mahir İz veSüheyl Ünver hocalarıylaUğur Derman (1963)yordu. Benim yetiştiğim Osmanlıbakıyyesi üstâdlar bu dünyadannevmîd olarak çekildiler, bu husustaümidleri kalmamıştı. Derken“Allah’ın rahmetinden ümîdinizikesmeyin” emr-i celîlinin tecellîsivâkî oldu. Yeni hattatlar yetişti;tabiî XX. asır başlarına kadar sürdüğügibi öyle 50 mushaf, bir okadar murakkaa yazan hattatlararastlanmıyor. “Mârifet iltifâtatâbîdir/Müşterisiz metâ’ zâyidir”kavlince, bunun olması için talebgerekiyor. Şimdilerde yeni istif denemeleriağırlık kazanan câzip levhalarrevaçda... Sevinilecek bir hususda, eski hat eserlerinin müzayedelerdekideğerinin yükselmesi...Allah’ın izniyle, artık bu böylegider, zannediyorum. Ancak ilgilenengençlerin bu san’at için sabırgöstermelerini, bıkmadan devamlıuğraşmalarını, daha henüzöğrenimine başlarken, hüsn-i hattıne zaman paraya tahvil edebileceklerininhesabı içinde olmamalarınıtavsiye ederim. Zîra, bu san’atherşeyden evvel, gözün yanında birde gönül san’atıdır.TDVUğur Derman, 1935’de Bandırma’da doğdu. HaydarpaşaLisesi (1953)’nden sonra, Istanbul üniversitesiTıp Fakültesi Eczacılık Okulu (1960)’nu bitirdi. Serbesteczacılık devresi (1963-1978)’nden sonra TürkpetrolVakfı’nın yönetimini üstlendi (1977); 1981’denbu yana İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi(IRCICA)’nın da Sanat danışmanlığını yürütmektedir.1955 yılından itibaren Devlet Güzel SanatlarAkademisi’nin emekli hocalarından NecmeddinOkyay (1883-1976)’ın Osmanlı Kitap Sanatları konusundaöğrencisi oldu; 1960 yılında icazet (diploma)aldı. Ayrıca Macid Ayral (1891-1961), Halim Özyazıcı(1898-1964), Dr. Süheyl Ünver (1898-1986) gibi bukonunun uzmanlarından çok istifade etti.1961 yılından bu yana müstakil eser, tebliğ, ansiklopedi(Türk Ansiklopedisi, D. İslam Ansiklopedisi)maddesi ve makaleleriyle Türk Kitap Sanatlarınınöğretilmesi ve tanıtılması için çalıştı. MarmaraÜniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde ve TürkiyatAraştırmaları Enstitüsü ve Mimar Sinan ÜniversitesiGüzel Sanatlar Fakültesi’nde derslerini sürdüren UğurDerman 1997’de Mimar Sinan Üniversitesi tarafındanöğretim üyeliğine kabul edilerek kendisine Profesörünvanı verilmiştir. Türk Hat Sanatının tanıtımıiçin Kültür Bakanlığı tarafından Kahire (1976), Cidde(1980) ve Chicago (1987)’ya, IRCICA tarafındanBağdad (1988) ve Kuveyt (1992), İslamabad (1994),Kahire (1997) ve Tunus (1997) şehirlerine gönderilmiştir.Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesiöğretim üyelerinden Doç. Dr. Çiçek Derman ile evliolup üç çocuk babasıdır.ESERLERİ4 11’i müstakil eser olmak üzere, toplam 247 yayınıvardır. Kitap halindeki hacimli eserleri şunlardır:4 Türk Sanatında Ebru, İstanbul, 1977 (Akbank Yayını)4 Türk Hat Sanatının Şaheserleri, İstanbul, 1982,1990 (Kültür Bakanlığı Yayını)4 İslam Kültür Mirasında Hat Sanatı, İstanbul,1992 (IRCICA yayını, bu eser Arapça, Japonca veİngilizce’ye çevrilerek aynen yayınlanmıştır.)4 Letters in Gold, New York, 1998 (İngilizce olarakneşredilmiştir.)4 Calligraphies Ottomanes, Paris, 2000 (Fransızcaolarak neşredilmiştir.)www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 69 >


Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Yurtlarve Sosyal Tesisler İktisadiİşletmesi tarafından işletilen AltındağKız Öğrenci Yurdunda barınanve bu eğitim-öğretim döneminde,okudukları okullardan mezunolarak öğrenci yurdumuzdanayrılan öğrenciler için bir mezuniyetgecesi düzenlendi. Öğrencilerinsunumları, skeçleri, şiir ve gösterileriile geçen programa VakfımızMütevelli Heyeti Üyesi Meh-met Kervancı, Genel Müdür VekiliArif Malkoç, İşletme Müdürü ErdoğanDoğan, Yurt Müdürü NihatÜnal, Vakfımız birim amirleri, kurumpersoneli, öğrenci velileri vegünün esas aktörleri olarak öğrencilerkatıldılar.Tören münasebetiyle, MehmetKervancı, Erdoğan Doğan, NihatÜnal ve öğrenci velisi Hüseyin Tuncaybirer konuşma yaparak, duyguve düşüncelerini dile getirdiler.< 70TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


AMehmet KERVANCITürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıMütevelli Heyet Üyesiltındağ Kız Öğrenci Yurdundakalan öğrencilerinmezuniyet gecesinde bir konuşma yapanVakfımız Mütevelli Heyeti ÜyesiMehmet Kervancı, Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfının yurt içi ve yurt dışında sunduğuhizmetler hakkında bilgi verdi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının 1975 yılındakurulduğunu ve Vakfın kuruluşamacının <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığıhizmetlerini desteklemekle birlikteeğitim, sosyal ve kültürel alanlardada hizmet üretmek olduğunu söyleyenMehmet Kervancı, Vakfın yurt içindeolduğu gibi yurt dışında da eğitim hizmetlerineönemli ölçüde destek verdiğinibelirtti. Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfınınyurt dışında açtığı okullardan bahsedenKervancı, yurt dışından ülkemizeöğrenci getirilerek eğitime tabi tutulduğunuda dile getirerek “Vakfımızsadece Türkiye içinde değil, hemen hemendünyada bütün ülkelerde eğitimhizmetlerine yardımcı olmaya gayretetmektedir. Özellikle yurt dışından gelipde Türkiye’de okuttuğumuz öğrencilerinçoğu Kafkaslardan, Balkanlardan,Afrika’dan, gelmektedir ve bu ülkelerinadedi 62 civarındadır. İnşallah sizlerinde desteğiyle bu imkânlar biraz dahaartırılarak devam edecektir.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının öğrencilere yönelik yurthizmetinde bulunduğuna da değinen Kervancı, Vakfınon adet yüksek öğrenci yurdunun bulunduğu belirterek“Bunların adedini artırmaya gayret ediyoruz. Önümüzdekialtı ay içerisinde Ankara’da 500 kişilik bir yurdun temeliniatmaya gayret edeceğiz.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının eğitim alanında sunduğuhizmetleri özetle anlatan Mehmet Kervancı, öğrencilerehitaben “Siz genç öğrencilerimiz, kızlarımız önemlibir eşiği atladınız, önemli bir faslı bitirdiniz, fakat banagöre hayatın daha başındasınız, esas bundan sonra dasizlerden çok şeyler beklenmektedir. Binaenaleyh, bu hizmetleri,beklenen hizmetleri daha başarıyla yürütebilmeniziçin yetişme serüveninizi bırakmamanız lazım. Şimdiyekadar nasıl yetişeceğinizi öğrenmiş bulunuyorsunuzbelki de. İşte, esas bundan sonra yapacağınız çalışmalarla,okumalarla, hayatta kazanacağınız tecrübelerle bunudaha iyi kavrayacaksınız. Türkiye’nin geleceği açısından,Türkiye’nin; okumuş, okumakla yetinmemiş kendisini çokiyi yetiştirmiş ideali olan annelere ihtiyacı var. Hiç şüpheyok ki ülkemizin geleceği bu yetişkin annelere bağlı bulunmaktadır.Çünkü geçmişte yetişen dâhileri de şüphesizki anneler yetiştirmiştir.” dedi.Öğrencilerin hedeflerinin büyük olması gerektiğineişaret eden Mehmet Kervancı “Değerli öğrencilerim, gözlerinizufukta değil, yıldızlarda olsun. Bu gözlerinizi nekadar yıldızlara diker ve kendinizi ona göre yetiştirmeyegayret ederseniz, hedeflerinize de o ölçüde yaklaşmışolursunuz. Sakın bunları küçümsemeyin, bunları küçümsersenizo zaman toplumun gerisinde kalırsınız.” dedi.Topluma hizmet verebilmek için çok iyi yetişmiş olmanınşart olduğuna vurgu yapan Kervancı, öğrencilerinmutlaka bir yabancı dil öğrenmeleri gerektiğini dilegetirerek “Sevgili öğrenciler, bir kere çok iyi yetişebilmeniziçin dünyayı tanımanız lazım. Dünyayı tanıyabilmeniziçin dil öğrenmeniz lazım. Bunu ihmal etmeyin. Artık,siz, ev hanımı da olacaksınız ama sosyal hanım daolacaksınız, topluma hizmet vereceksiniz. Topluma hizmetverebilmek için çok iyi yetişmek lazım. Çok iyi yetişebilmeninkurallarından biri de dünyayı tanıyabilecek bir dilbilmektir. Eğer kendiniz tatmin olacak şekilde bir dil öğrenememişseniz,çocuklarınıza dil öğretmek için azmedin.Eğer bu azim sizde olursa çocuklarınıza dil öğretirsiniz veçocuklarınızı çok daha güzel yetiştirirsiniz.” dedi.Mehmet Kervancı konuşmasının sonunda, biliminbüyük bir hazine olduğuna vurgu yaparak bilginin peşindekoşulmadıkça bilgi sahibi olunamayacağını belirterek,“Sevgili gençler ilim olayı bir çile olayıdır ama buçileyi istemeyerek değil, isteyerek yaşayacaksınız, çile çekmedikçede ilim sahibi olamazsınız.” dedi.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 71 >


ÖProf. Dr. Bünyamin ERULTürkiye <strong>Diyanet</strong> VakfıİLKSAY Kurulu Üyesiğrencilerin mezuniyet gecesindemutluluk ve hüznün bir aradayaşandığını ifade ederek konuşmasınabaşlayan Prof. Dr. Bünyamin Erul,öğrencilerin okul hayatında aldıklarıbilgileri ve edindikleri tecrübeleriyaymaya başlayacaklarını ifade ederek“Yavrularımız mezun oldular. Engüzel tarafı da sadece ilahiyat fakültesideğil, değişik fakültelerden, farklıbranşlardan kardeşlerimizin olması.Eğitim hayatında aldıkları o hikmetten,o ilimden, o eğitim ve öğretimden,aldıkları o güzel hasletleri paylaşmaküzere, öğretmek üzere sadeceülkemize değil, belki bütün dünyaya uçacaklar ve kendilerinibekleyen o minicik yavruların ellerinden tutacaklar,onlara bilgiyi, hikmeti, ilmi ve irfanı öğretecekler. Hocalarıkendilerine nasıl öğrettilerse, onlar da öğrencilerine bubilgileri paylaştıracaklar, öğretecekler.” dedi.Geçen sene düzenlenen mezuniyet gecesine de katıldığınıifade eden Bünyamin Erul, senelerin çok hızlıgeçtiğine ve ömrün çabuk tükendiğine dikkat çekerek“Biz geçen sene burada yine bir önceki senenin mezuniyettöreninde bulunmuştuk. Bir sene bir gün gibi geçti,bir ömür de aslında bundan farklı değil. Yüce Allah,Kur’an ayetlerinde zaman zaman ‘sayılı günler’ ifadesinikullanır, aslında hayatımız sayılıdır. Arapların bir özdeyişivar; ‘Yaşayan insanın alıp-verdiği nefesleri, aslındaeceline giden adımlarıdır.’ der. Hepimiz bir yolcuyuz,O’na doğru gidiyoruz, O’na doğru giderken, O’na götüreceğimizhediyelerimizi, öbür tarafta bulacağımız, devşireceğimizyatırımları en güzel bir şekilde toparlayarak gitmeyeçalışıyoruz. Kimisi bu yatırımı, bu yavrularla yaptı,evlatlarını yetiştirdi, kimisi hayatı boyunca aldığı herbir harfi, her bir cümleyi bir sonraki kuşağa aktararak,amel defterine yazarak bu İlahi yatırımını yapacak, amaherkesin arzusu güzel bir son.” dedi.Prof. Dr. Bünyamin Erul konuşmasının sonundaöğrencilerin okullarından mezun olmalarıyla tahsil hayatlarınabir virgül koyduklarını ama eğitimin, ilminbitmeyeceğini ifade ederek “İlmin sonu olmaz. İlim sonnefeste dahi bitmez. Çünkü sevgili Peygamberimiz çokgüzel ifade buyurmuşlardır. ‘İnsanoğlu ölür, amel defterişu üç açıdan açık kalır’ der, bunlardan bir tanesi yararlanılanbir ilim bırakmasıdır.’ Eğer bu kardeşlerimiz ‘yararlanılanilme hizmet edecekler, geride ilim bırakacaklarsa,hizmetlerinin sunacakları bilimsel faaliyetlerininölümsüzlüğüne de imza atmış olacaklar.” dedi.< 72TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Hüseyin TUNCAYÖğrenci Velisiezuniyet gecesinde, öğrencivelisi Hüseyin Tun-Mcay da bir konuşma yapmak istediğinibelirterek duygularını şu şekildedile getirdi.“Ben beş yıldır bu yurtta kalanbir öğrencinin velisiyim. Geçenyıl da küçük kızım burada kalmayabaşladı.Değerli veliler, sevgili öğrenciler;öğrencilerimiz, çocuklarımız bizimiçin birer çiçek. Onları yetiştiriyoruz,büyütüyoruz ve istiyoruz kiilim tahsil etsinler. İlimlerini tahsilederken de emin ellere teslim edelim.Orada büyüsünler, bilgilerle taçlansınlar,Anadolu’nun çorak topraklarındabir zambak gibi açsınlar.Bizim serüvenimiz beş yıl öncebaşladı. Kızım liseyi bitirince, buradagüzel bir üniversiteyi de kazanıncabir kaygıdır düştü yüreğimize. Kimeteslim edeceğiz, nerede kalacak? Araştırırken,bu yurtla tanıştık ve kızımlaberaber buraya geldik. Değişik yurtlarıda gördük. Bir yurdu gezerken, ohantal yapı karşımıza çıktı, beğenmedik.Bir yurdu daha gezdik ve en sonundaAltındağ Kız Öğrenci Yurdunageldiğimde dedik ki, işte bizim aradığımızburası, dedik.İlim tahsil ederken fiziki şartlar da iyi olmalı, çocuklarımızauygun olmalı. Sayın Müdürüm, Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfının değerli yöneticileri, çok büyük bir işyapıyorsunuz. Bunu taşradan gören bir velinin gözüylesöylüyorum size. Biz çocuklarımızı rahatlıkla yurdumuzateslim ettik.Sevgili kızlarım, Anadolu’nun değişik yerlerindengelen değerli velilerimiz; ilim ilim bilmektir, ilim kendinbilmektir. İlim tahsil ederken, o bilinci, o kimliğikaybetmemek de gerekiyor.Değerli arkadaşlarım, binalara ruh veren, estetik vereninsanlardır. Nice binalar var ki, en sağlam donatılarladonatsanız, en güzel koltukları yerleştirseniz, orayaonu şereflendirecek, onu güzelleştirecek, onu taçlandıracakinsanlar lazım. Biz bu kurumda bunu gördük.Kızıma zaman zaman soruyorum, arkadaşlarınıanlatıyor. Bu dostluklar sadece Türkiye ile sınırlı değil,o da ayrı bir güzellik. Ben duydukça seviniyorum, hemde çok seviniyorum. Türk cumhuriyetlerinden gelenkızlarımız da var, onlar arasında kurulan dostluklar,ilişkiler, yarına atılan güzel temeller; bunlar da bizi sevindiriyor.Zaman zaman tekliflerimiz oldu ve İktisadi İşletmeyetelefonlarla görüşlerimizi de ifade ettik ve şunugördük: O görüşlerimiz, o düşüncelerimiz dikkate alınmıştır.Bu da ayrı bir güzelliktir. Mademki amaç mükemmeliyakalamak, Anadolu’dan gelen bu çocuklarımızaen güzel ortamı sağlamak, bunlar fevkalade güzelgelişmelerdir değerli arkadaşlarım.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının yeni yurtlar yapacağını öğrendik.Biz de kendi gücümüz nispetinde yardımcı olmayaçalışacağız; yurtlarımız çoğalsın, okuyan çocuklarımızçoğalsın, kendisini bilen çocuklarımız çoğalsın; kendisineverilen emaneti bir çiçek titizliğiyle yetiştiren öğretmenlerimizolsun; Mimar Sinan gibi geleceğe imza atacak mimarlarımızyetişsin, güzel yavrularımız yetişsin; kendideğerleriyle bütünleşen, onlardan taviz vermeyen, kendisineTürk kültürünü misyon edinen ve bunu yaşatmakiçin elverdiğince çalışan güzel kızlarımız yetişsin.Değerli arkadaşlarım, çok duyguluyum, çok memnunum,mutluyum, bahtiyarım; buraya çocukları içingelen velilerimizde de aynı şeyi görüyorum gözlerinebakınca. Daha pek çok şeyi size ifade edebilirim amabeş yıl boyunca biz memnunduk, mutluyduk, gözümüzarkada kalmadı.Bu tesisleri değişik vesilelerle kızlarımızın hizmetinesunan Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfına da çok teşekkürediyoruz.”< 74TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Bencillikten uzak ol, yalancılıktan sakın.Terbiye, ilim, edep, takva tacını takın.İki cihanda olmak istersen hakka yakın,Peygamberi kendine numune al, çocuğum.Rükudan başka hiçbir yerde eğilmesin başın,Şehvet, servet, şöhret olmasın arkadaşın,İyi seçilir ise, işin, eşin, hem aşın,İki cihanın dahi olur yağ, bal çocuğum.Süslesin hayatını sevgi, saygı adalet,Kötüye karşı, iyi ile mukabele et.Gıybet, fitne, fesat, kin nefret, yalan ve hased,Gibi fena şeyleri, lügatinden sil çocuğum.Nihat ÜNALAltındağ Kız Öğrenci Yurdu MüdürüAltındağ Kız Öğrenci Yurdununüç yıldır mezuniyet gecesiprogramı düzenlediğini ve bunuAnkara’da yalnızca kendilerinin yaptığınıbelirterek konuşmasına başlayanNihat Ünal, yurtta sunulan hizmetlerdenbahsederek, öğrenci sayısınınartmasına paralel olarak kız öğrenciyurdunun kapasitesinin yetersiz olduğunu,bunu aşmak için de girişimlerdebulunduklarını söyledi.Nihat Ünal öğrencilerin okuduklarıokullardan mezun olmaları sebebiyleyurttan ayrılmalarının kendisineburuk bir hüzün yaşattığını ifade ederek,şunları dile getirdi.Mezun olacak sevgili gençler!Sizlerle vedalaşırken bir büyüğünüzolarak, hayat tecrübelerime dayanarakbazı öğütlerim olacak.Bundan sonraki hayatınızda başarılı, mutlu ve mesutolmanızı en kalbi dileklerimle temenni ediyor,Güle Güle Diyorum.TDVa En büyük servetinizin güzel ahlakolduğunu unutmayın.a En belirgin vasfınız doğruluk olsun.Yalancılıkla dile düşmektenşiddetle sakının.a Haklı olduğunuz mücadeledenkorkmayın.Şairin “Çocuğuma Öğüt” adlı şiirinden3 kıtasını sizinle paylaşmak istiyorum.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 75 >


76Antalya’nın Elmalı ilçesinde doğdu. AslenBurdur’un Gölhisar ilçesine bağlı Yazır köyündenolan babası Numan Efendi Elmalı Şer’iyye Mahkemesindebaş katipti. İlk ve orta öğreniminin yanısıra hafızlığını Elmalı’da tamamlayan MuhammedHamdi, tahsiline devam etmek üzere dayısı MustafaEfendi ile birlikte İstanbul’a gitti ve Küçük AyasofyaMedresesi’ne yerleşti. Beyazıt Camii’ndekiderslerine devam ettiği Kayserili Mahmud HamdiEfendi’den icazet aldı. Bundan sonra hocası BüyükHamdi, kendisi de Küçük Hamdi diye anılmaya başlandı;yazılarında bu imzayı kullandı. Soyadı Kanunuçıkınca babasının köyünün ismini (Yazır) soyadıolarak aldıysa da daha çok doğum yerine nispetleElmalılı diye meşhur oldu. Tahsili esnasında BakkalArif Efendi ile Sami Efendi’nin hat derslerine devamederek onlardan da icazet aldı. 1904 yılında girdiğiruus imtihanını kazandı. Bu sırada devam ettiğiMekteb-i Nüvvab’ı birincilikle bitirdi. Bir taraftanda kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve musiki öğrendi.Ülkeyi çağdaş ilim ve medeniyet seviyesine ulaştırmayavesile olabileceği ümidiyle meşrutiyet idaresinihararetle savunmaya başladı ve bu görüşü temsileden İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ilmiye şubesineüye oldu.TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİBeyazıt Medresesi’nde iki yılsüren dersiamlık görevinden sonraII. Meşrutiyet’in ilk meclisineAntalya mebusu olarak girdi. II.Abdülhamid’in tahttan indirilmesinerazı göstermeyen fetva eminiNuri Efendi’yi ikna edip fetvamüsveddesini yazmak suretiylebu konuda etkili bir rol oynadı.Daha sonra Şeyhülislamlık MektubiKalemi’nde görev aldı. Mekteb-iNüvvab ve Mekteb-i Kudat’ta fıkıh,Medresetü’l mütehassısın’de usul-ifıkıh, Süleymaniye Medresesi’ndemantık, Mülkiye Mektebi’nde vakıfhukuku dersleri okuttu.1918’de Şeyhülislamlık bünyesindekurulan Darü’l-hikmeti’l-İslamiyye azalığına, bir müddetsonra da bu müessesenin reisliğinetayin edildi. Israrlı teklifler üzerineDamad Ferid Paşa’nın birinci veikinci hükümetlerinde Evkaf nazırıolarak görev yaptı. Bu görevde ikenikinci rütbeden Osmanlı nişanı ilewww.diyanetvakfi.org.tr


ödüllendirildi. 15 Eylül 1919’da ayan heyeti üyeliğinetayin edildi; ilmi rütbesi de Süleymaniye Medresesimüderrisliğine yükseltildi. Cumhuriyetin ilanı üzerinememuriyet yaptığı kurumlar lağvedilince açıktakaldı. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerindegörev yaptığı için İstiklal Mahkemesi’nce gıyabındaidama mahkum edilmesi üzerine Fatih’tekievinden alınarak Ankara’ya götürüldü ve kırk gün tutuklukaldı. Mahkeme sonunda muhtemelen İttihatve Terakki Cemiyeti’ne üye olması sebebiyle suçsuzbulunarak serbest bırakılınca İstanbul’a döndü. Bundansonra camiye gitme dışında evinden hiç çıkmadı.Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Türkçe bir tefsirhazırlatılması kararı alınınca <strong>Diyanet</strong> İşleri Reisliğibu işi kendisine teklif etti. Elmalılı teklifi kabulederek tefsiri yazmaya başladı; Hak Dini Kur’an Diliadını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffakoldu.27 Mayıs 1942’de, uzun müddet müptela olduğukalp yetmezliğinden Erenköy’de damadının evindevefat etti ve Sahrayıcedid Mezarlığı’na defnedildi.Çağdaşları arasında benzerine az rastlanan genişkültürlü mütefekkir bir din alimi olan Elmalılı MuhammedHamdi, aynı zamanda sanatçı bir kişiliğe sahiptir.Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazmasına rağmenedebi yönüyle pek tanınmamıştır. Eserlerindekullandığı dil üzerinde yapılan incelemelerden anlaşıldığınagöre, Elmalılı yazılarında genellikle sade Türkçekelimeleri tercih etmiş, ancak Türk dilinin öz malıhaline gelen Arapça, Farsça ve Batı kaynaklı kelimeleride ihmal etmemiştir. İlmi ve dini konulara ilişkinyazılarında ise oldukça ağır ve ağdalı bir üslup kullanmış,yer yer secili cümleler kurmuş, mantık örgüsüsağlam uzun cümleler kullanmakta başarılı olmuştur.İlmi Şahsiyeti: Elmalılı, İslam ümmetinin içtimaivicdanını kaybetmesinin büyük felaketlere sebepolacağını, Müslümanları Avrupalılaştırmanın bir hataolduğunu ve kurtuluşun Avrupa’yı içimizde eritipkendi değerlerimizi korumakla mümkün olabileceğiniyazılarında ısrarla belirtmiştir. Ona göre Batı’nındeğerlerinden değil, ilminden faydalanmak gerekir.Çünkü insanlar ancak İslami esaslara bağlı kalmaklamutlu olabilirler. Esasen insanlık kendi türünü devamettirebilmek için bir gün mutlaka İslamiyeti benimsemeyemecbur kalacak ve gelecekte İslam dinidaha iyi anlaşılıp uygulanacaktır.Muhammed Hamdi, İslamiilimlerdeki derin vukufunun yanısıra felsefi düşünce ve pozitif ilimleralanında da sağlam bir anlayışasahipti. Nitekim dini endişelerlepozitif ilimlerin önüne engel konulmamasıgerektiğini kuvvetle savunmuştur.Dini; kendi arzularıylaiyilik yapacak ve kemale erecek insanlaryetiştiren bir eğitim müessesesiveya insanları kendi istekleriyletabiatta gözlenen zorunluluk vebaskıların üstüne yükseltecek olanbir hürriyet yolu olarak görür.Elmalılı’ya asıl ününü kazandıraneseri Hak Dini Kur’an Diliadlı meşhur tefsiridir. Ona göreKur’an-ı Kerim hiçbir dile hakkıylatercüme edilemez. İhtiva ettiğimanaları keşfetmek çok zor olmaklabirlikte, Kur’an’ı tefsir edebilmekiçin kelimelerin gerçek anlamınıbelirlemek, lafız ve mana bakımındanilişkili olan kelimeler arasındabağlantı kurmak, lafızların yer aldığımetnin genel kompozisyonunudikkate almak ve neticede kastedilenasıl mana ile tali manaları ayırtetmek gerekir.Tefsirde hem rivayet, hem dirayetmetodunu kullanan Elmalılı,ibn Cerir et-Teberi, Zemahşeri, Ragıbel-İsfahani, Fahreddin er-Razi,Ebu Hayan el-Endelüsi, ŞehabeddinMahmud el-Alusi gibi belli başlımüfessirlerin eserlerinden geniş ölçüdefaydalanmış, tasavvufi konulardaMuhyiddin İbnü’l-Arabi’ninkitaplarından alıntılar yaparak fikirlerinibazan tasvip etmiş, bazeneleştirmiş, fıkhi konularda genellikleHanefi kaynakları ile yetinmiştir.Kur’an’ı tefsir ederken döneminintartışma konularına da yer veripbunlardan Kur’an’a uygun olangörüşleri belirlemeye çalışmıştır.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 77 >


Çağdaş ilmi verilerden hareketle Kur’an’a yeni yorumlargetiren Mahammed Hamdi’nin önceki alimlerinbazı ayetlere verdiği manaları isabetsiz bularakonlara yeni anlamlar vermesi onun orijinal tefsir yapabilenbir alim olduğunu kanıtlar mahiyettedir.Kendi ifadesine göre ictihad ehliyetini haiz biralim olan Elmalılı, fıkıh ve usul-i fıkıh sahasında derinvukuf sahibi idi. Ona göre delillerini ve illetlerinianlamadan hükümleri ezberleyip nakletmek fıkıh bilmekdemek değildir.Muhammed Hamdi, tasavvufla da ilgilenmiştir.Tefsirini hazırlarken vahdet-i vücud konusunda yeryer tenkit ettiği İbnü’l-Arabi’den bol miktarda iktibaslaryapması ve zaman zaman sufi meşrepli bir üslupkullanması tasavvufi temayülünün işaretleri sayılmalıdır.Ayrıca onun Şabaniyye tarikatına mensupolduğu da söylenir.Üç dört yıl aralıksız felsefe ile meşgul olan MuhammedHamdi, Batılı bazı yazarların mantık ve felsefekitaplarını tercüme etmek, pozitivizm, materyalizmve tekamül nazariyesi başta olmak üzere çeşitlifelsefi sistemleri eleştirmek suretiyle felsefede de sözsahibi bir alim olduğunu göstermiştir. Bilgiler arasındakiilişkileri düzenleyerek mutlak senteze varmayıönemli gören Elmalılı, diğer mütefekkir ve alimlerdenbağımsız olarak düşünebilmesi ve onları yeryer eleştirerek farklı görüşler ortaya koyması açısındanMüslümanların tefekkür hayatının canlanmasınakatkıda bulunmuştur.İtikadi konuları desteklemek maksadıyla felsefeyeyönelen Elmalılı aynı zamanda yeni devrin önemlibir kelam alimidir. Her ne kadar kelam ilmine dairmüstakil bir eseri yoksa da tefsirinde kelami problemlerebüyük bir yer ayırmış ve hemen hemen hepsineçözümler getirmeye çalışmıştır.Osmanlı Devleti’nin son devrinde yetişipCumhuriyet’in ilk yıllarını idrak eden Elmalılı; felsefi,itikadi, fıkhi, tasavvufi ve içtimai meseleler üzerindederinliğine düşünen bir din alimidir.Dini problemleri yeni ilmi verilerle teyit etmesi,özellikle Allah’ın varlığına ilişkin delilleri materyalist,pozitivist ve evrimci fikirleri reddeden bir yaklaşımlaele alması, nübüvvete felsefi temeller bulmaya çalışmasıve bu hususu tartışma ortamına çekmesi, Hz.İsa’nın nüzulüne ilişkin meselede olduğu gibi itikadikonulara yeni yorumlar getirmesi onun mütefekkirbir alim olduğunun delilleridir.ESERLERİ1. Hak Dini Kur’an Dili: Kırk sekizyaşında iken başlayıp altmış yaşındatamamladığı tefsiri olup enmeşhur eseridir. 10 ciltten oluşmaktadır.2. İrşâdü’l – ahlâf fî Ahkâmî’l Evkâf:Mülkiye Mektebi’nde okutmak üzerehazırladığı Vakıflarla ilgili hükümleredair bir ders kitabıdır.3. Hz. Muhammed’in Dini İslâm:Anglikan Kilisesi’nin sorularınaşeyhülislamlık adına verdiği cevaplardanoluşan bir risaledir. Tefsirinsonraki baskılarının baş tarafınaeklenerek yayımlanmıştır.4. Metâlib ve Mezâhib: Fransız felsefetarihçisi Paul Janet ve GabrielSealles tarafından yazılan “Histoirede la Philosophie, Les Problemes etLes Ecoles” adlı eserin tercümesidir.5. İstintâcî ve İstikrâî Mantık: İngilizmüellifi Alexander Bain’e ait eserinFransızca’ya yapılan tercümesindenTürkçe’ye çevirdiği bu kitabı SüleymaniyeMedresesi’nde öğrencilereders olarak okutmuştur.TDV< 78TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Dini geleneğimizde üç aylar diye bilinen, mübarekgün ve geceleriyle bereketli bir maneviyatmevsimi olarak nitelendirilen Recep, Şaban ve Ramazanaylarının manevi atmosferine girmiş bulunmaktayız.Yüce Dinimiz İslam, insanın kendisi, çevresi veYüce Yaratan ile ilişkilerini sağlıklı şekilde kurabilecekbir bilinç, iç barış ve özgüvene kavuşmasını gayeedinmiş; dünya ve ahiret, madde ve mana dengesi ileiman, akıl, düşünce, duygu ve bilginin ahenkli birlikteliğinebüyük bir önem vermiştir. Ancak üzülerekifade edelim ki, bilim ve teknolojinin baş döndürücübir ilerleme kaydettiği günümüz dünyasında ferdi veailevi mutluluğumuzu, toplum hayatımızı, barış, huzur,dayanışma ve kardeşlik içinde bir arada yaşamamızıtehdit eden pek çok olumsuzluklar yaşanmakta,bunun etkileri de bireysel ve sosyal hayatımızda hergeçen gün daha yakından hissedilmektedir.Üç ayların manevi iklimine girdiğimiz şu günlerdebizlere, hayatın sonsuzluk okyanusunda buluşmaküzere akıp gittiğini ve geride sadece Allah’ın rızasınauygun iyi ve yararlı amellerin kalacağını bir kez dahahatırlatmakta, nefsimizin sonu gelmez heveslerinden,tuzak ve yanıltıcı arzularından uzaklaşarak özümüzedönmemizi sağlayacak bir bilinç tazeleme imkanısunmaktadır. Bu bilinç tazelemenin ve yenilemeningerçekleşebilmesi için önce kendi var oluşumuzu anlamlandırmak,iç sorgulama yapmak, Cenâb-ı Hakk’ayürekten yönelmek, işlediğimiz hata ve günahlardandolayı pişmanlık duyarak O’ndan af dilemek, onlarıbir daha işlememek için kararlı bir duruş sergilemekve istikamet sahibi olmak gerekir.Üç aylar imandan gelen bir heyecanla ibadet hayatımızındaha canlı tutulduğu feyizli ve bereketli birmevsimdir. Recep ayında Regaip veMiraç, Şaban ayında Berat ve Ramazanayında ise Kadir gibi dörtayrı mübarek gece bulunmaktadır.Sevgili Peygamberimiz (sav)bu aylarda daha çok ibadet eder ve“Allah’ım, Recep ve Şaban’ı hakkımdamübarek kıl, bizi Ramazan’a kavuştur.”(Ahmet B. Hanbel, MüsnedI, 259) diye dua ederdi.Peygamber Efendimiz (sav) hastalık,mal-mülk edinme, yaşlılık,aniden gelen ölüm gibi engeller çıkmadan,ibadet için eldeki fırsatlarıngüzelce değerlendirilmesini istemişve şöyle buyurmuştur: “Yedi şeygelmeden önce ibadetleri yerine getirmedeacele ediniz. İnsana her şeyiunutturan fakirlik, taşkınlığa götürenzenginlik, sağlığı bozan hastalık,takati kesen yaşlılık, hayatı sona erdirenölüm, beklenilen ve ne zamançıkacağı fark edilmeyen büyük şer,çok ürpertici ve çok acı bir gün olankıyamet.” (Tirmizi, Zühd, Bab 3, IV,552, H. No:2306)İdrak edeceğimiz üç aylar vemübarek geceler, öncelikle Rabbimize,ailemize, milletimize ve ülkemizekarşı görev ve sorumluluklarımızıhatırlatmalı, hatalarımızdan vegünahlarımızdan tövbe etmemizevesile olmalıdır.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 79 >


Okumak, iki ruh arasında âşıkane bir mülakat.Okumak, içimizdeki meçhul âlemin kapılarınıaçan bir anahtar. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.İç dünyamızın sınırlarını genişleten kitap değil mi?Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı olarak 1982 yılından buyana insanımıza yeni kapılar aralamak, yeni ufuklaraçmak için gayret sarf ediyoruz. Hz. Ebubekir kitaplariçin; “akıllı insanların bahçeleri, faziletli kişilerin güzelkokulu çiçekleridir” ifadesini kullanmaktadır. Geleceğedair hedefleri olan milletlerin ellerinde bulundurduğuen büyük silahın “bilgi” olduğuna inanan ve buamaçla kitaplar neşredip, yayınevleri açan Vakfımızabir ödül de ESKADER (Edebiyat, Sanat, Kültür AraştırmalarıDerneği)’den geldi.Bugüne kadar pek çok alanda onlarca ödüle layıkgörülen Vakfımı; kısa adı ESKADER olan, EdebiyatSanat Kültür Araştırmaları Derneği’nce, 2009 KitapYayıncılığı Kamu Dalında yılın yayıncısı ödülünelayık görüldü.24 Nisan 2010 Cumartesi günü İstanbul Ali EmiriKültür Merkezinde düzenlenen ödül törenine ülkemizinyetiştirdiği çok önemli şair, yazar, araştırmacı,kültür ve sanat adamları ile birçok yayıncı ve davetlikatıldı. 34 türde belirlenen ESKADER ödülleri tek teksahiplerine takdim edildi.Vakfımız adına ödülü, Yayın Matbaacılık ve Ticaretİşletmesi Müdürü Ömer KARA, Türk müziği duayenlerindenNecdet YAŞAR’ın elinden aldı. Tören sırasındazaman zaman duygulu konuşmalar yapıldı.Vakfımız; Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 1995 yılındada Kamu dalında yılın yayıncısı ödülüne layıkgörülmüştü.Portre dalında, “Türk Yurdunun Bilgeleri”adlı eseri ile ödüle layık görülen yazar AltanDELİORMAN’a ödülünü İşletme Müdürümüz ÖmerKARA takdim etti.VAKFIMIZ BUGÜNE KADAR1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce“YILIN YAYINCISI” ödülüne,1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce“ÇOCUK EDEBİYATI” ödülüne,1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce“Vakıf Müesseseleri” adlı yayını ile“ARAŞTIRMA” ödülüne,1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce“Tuna Nehri Konuşsaydı” adlıyayını ile “GEZİ” ödülüne,1995 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce“Türkiye’nin Batılılaşması ve MilliMeseleler” adlı yayını ile “FİKİR”ödülüne,1995 Yılında, Türkiye YazarlarBirliği’nce “Peygamberler Tarihi”adlı yayını ile yazarımız rahmetliM.Asım KÖKSAL, “YILINKÜLTÜR ADAMI” ödülüne,1996 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce“Aydınlanma Üzerine BirDerkenar” adlı yayını ile “FİKİR”ödülüne,2001 Yılında, Türkiye Yazarlar Birliği’nce“Sultaniyegah İstanbul” adlı yayınıile “DENEME” ödülüne layıkgörülmüştür.Vakfımızın bir kültür ve sanatkuruluşu olan ESKADER tarafından“YILIN YAYINCISI” ödülünelayık görülmesi bizleri onurlandırmıştır.TDV< 80TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


’ncü Uluslararası Tahran KitapFuarı, 5-15 Mayıs 201023tarihleri arasında gerçekleştirildi.Birçok batılı ülkenin yıllardır katıldığıve ülkesine ait değerleri tanıttığıfuara Vakfımız Yayın Matbaacılıkve Ticaret İşletmesi, <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığımız ile birlikte ikincikez iştirak etti.Genişlik olarak dünyanın ikinci,Asya’nın ise birinci fuarı olarak adlandırılankitap fuarı, yaklaşık 120bin metre karelik bir alanda kuruluyor.Türkiye’nin de bulunduğu 80ülkeden 980 yayınevinin katıldığıfuara, İran 1200 yayın eviyle katıldı.Yaklaşık 200 bin kitabın okuyucuile buluştuğu fuarı ise yaklaşık 3milyon kişi ziyaret ediyor.Fuarda, Vakfımız ve Başkanlığımızaait yaklaşık 200 çeşit yayın,20 metrekarelik stand da sergilendi.Vakfımız yayınlarından özellikleedebiyat ve tarih konulu yayınlarbaşta olmak üzere Mushaf-ı Şerif ileson dönem yayımlanan romanlarımızbüyük ilgi gördü.Fuara katılan ülke ve yayınevlerincebir çok panel/ konferans tertipedilerek ülkeler kendi kültür veedebiyat değerlerini kıyasıya bir yarışlatanıtma noktasında çalışmalarsergiledi.Kültür ve Turizm Bakanlığımızda ülkemizin tanıtımı noktasındaciddi çalışmalar yaparak fuara yaklaşık 400 çeşit eserlekatıldı. Fuar süresince Türk kültür ve edebiyatının tanıtımıyapıldı.Yaklaşık 35-40 milyon civarında Türk’ün yaşadığıİran’da, talep edilen eserlerin büyük çoğunluğunu,Türkçeyi öğrenmeye yönelik yayınlar, Türkçe sözlükler,Farsça-Türkçe sözlükler ile özellikle YunusEmre’nin, Karacaoğlan’ın, Mevlana’nın hayatı ve eserleriile ilgili yayınlar oluşturmaktadır. Ayrıca, TürkMüziği, Türk Mimarisi, Türk Hat Sanatları, Türk Şiirive Romanı ile ilgili yayınlara da yoğun bir ilgi ve talepsöz konusudur.Fuarın başlaması ile birlikte özellikle Vakfımız yayınlarından,Kur’an-ı Kerim Meali, Dedem Korkut,Kutadgu Bilig, İstiklal Marşının Tahlili, Safahat, Sözlük,Arayışlar Devri Türk Şiir Antolojisi, Hacı Bektaş-ıVeli v.b yayınlarımız ile çocuk yayınlarımız büyük ilgigördü. Bugüne kadar kültürümüze her sahada büyükkatkılar sağlamış olan Vakfımız, bu fuara iştirak etmekleİran’da yaşayan soydaşlarımızın da kültür hayatınakatkı sağlamanın gururunu taşımaktadır. TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 81 >


Rusya Federasyonu Tataristan Müftülüğünden 5kişilik heyet Vakfımız tarafından misafir edilerek,kendilerine muhasebe, hayri ve sosyal hizmetlervb. konularda eğitim semineri verildi.Yerli Müslüman Teşkilatı Başkanı Murad Galeev,Yerli Müslüman Teşkilatının Mütevelli Heyeti ÜyesiRüstem Musin, Yerli Müslüman Teşkilatının MütevelliHeyeti Üyesi, Kazan’ın ve Tataristan’ın KuzeyBölgesinin Baş Kadısı Rüstem Zinnurov, Yerli MüslümanTeşkilatının Denetim Kurulu Üyesi Şevket Abubekerovve Başkanlığın Dış İlişkiler Sorumlusu HaydarKemaletdinov’dan oluşan heyet Vakfımızın idariyapısı, faaliyet alanları ve sunduğu hizmetler hakkındabilgi aldı.Tatar heyetiyle Vakfımız Mütevelli Heyeti salonundabir toplantı yapıldı. Toplantıya Vakfımız MütevelliHeyeti II. Başkanı Prof. Dr. Şerafeddin Gölcük,Vakfımız Mütevelli Heyeti Üyesi Mehmet Kervancı,Vakfımız kurucu üyesi Yakup Üstün ve Vakfımız GenelMüdürü Süleyman Necati Akçeşme katıldı.Tatar Heyetine Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı Hakkındagenel bilgi veren Vakfımız Genel Müdürü SüleymanNecati Akçeşme Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının, vakıf geleneğininçağdaş bir versiyonu olarak 13 Mart 1975 tarihindezamanın <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanı Dr. Lütfi Doğan,Başkan Yardımcıları Dr. Tayyar Altıkulaç, YakupÜstün ve Hukuk Müşaviri AhmetUzunoğlu tarafından kurulduğunu,Vakfın hizmet şeklini biçimlendirenve ona yön veren gerçek belirleyiciunsurun da Allah rızası olduğunusöyledi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının kuruluşamacının gereği olarak, <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı hizmetlerine önemliölçüde destek sağladığını, GenelMerkez ve 959 şubesiyle <strong>Diyanet</strong> İşleriBaşkanlığı merkezi ile bütünmüftülüklerin, hizmet binası, büromefruşatı, demirbaş, araç, kırtasiye,personelin eğitimi, Kur’an kurslarınınbina, iaşe ve ibatesi vb. hizmeteyönelik tüm ihtiyaçlarının karşılanmasınaimkanları ölçüsünde destekverildiğini sözlerine ekledi.Toplumsal huzuru, dayanışmayı,barış ve birlikteliği sağlayan her çabayı,toplumun dinî, sosyal ve kültürelgelişmesine yönelik her faaliyetiönemsediklerini belirten SüleymanNecati Akçeşme “Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı; sosyal sorunlar karşı-< 82TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Bangladeş International Islamic University Chittagong(Chittagong Uluslar arası İslam Üniversetesi)Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abu Bakr Rafiqu,eile Mütevelli Heyeti Genel Sekreter Yardımcısı ve Dışİlişkiler Müdürü Kazi Deen; ülkemizdeki İslami ilimlerdekibilimsel birikimi yakından tanımak ve dineğitimi veren kurumlarla fikir teatisinde bulunmaküzere <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığımız tarafından ülkemizedavet edildi.Vakfımızı ziyaret eden heyetle, Vakfımız MütevelliHeyeti üyesi Mehmet Kervancı, Vakfımız Kurucusuüyesi Yakup Üstün ve Vakfımız idarecilerinin katılımıylabir toplantı yapıldı.Bangladeş heyetini ülkemizde görmekten büyükmutluluk duyduğunu ifade ederek konuşmasına başlayanVakfımız Mütevelli Heyeti Üyesi Mehmet Kervancı,Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının 1975 yılında kurulduğunu,Vakfın kuruluş amacının da özellikle <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı hizmetlerini desteklemek olduğunuifade ederek “Vakfın gayesi; <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığıncayurt içinde ve yurt dışında yürütülecek hizmetlerinsüratli ve etkin bir şekilde yürütülmesine, İslamdininin gerçek hüviyeti ile araştırılmasına ve tanıtılmasına,toplumun din konusunda aydınlatılması-na yardımcı ve destek olmak; gerekenyerlerde cami ve Kur’an kurslarıinşa edip donatmak, sosyal yardımlaşmave dayanışmanın desteklenmesine,yurt içinde ve yurt dışındakivatandaş, soydaş ve dindaşlarımızınsağlık, kültür ve dini eğitim seviyesiningeliştirilmesine katkıda bulunmaktır.”dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının yurtiçinde ve yurt dışında gerçekleştirdiği,sosyal, kültürel, ilmi, dini, sağlıkve eğitim alanında sunduğu hizmetleriözet olarak anlatan MehmetKervancı, özellikle Vakfın eğitimalanında sunduğu hizmetleri dilegetirdi. Eğitimin bir toplumun hedeflediğiamaçlara ulaşılabilmesi vemilletler ailesi içinde var oluş mücadelesinisürdürebilmesinin vazgeçilmezbir şartı olduğunu vurgulayanMehmet Kervancı, “Şekli ve boyutune olursa olsun, eğitim faaliyetleriylevarılmak istenilen temel he-< 84TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


def; içinden çıktığı topluma yabancılaşmamış,milli ve manevi kültürüylebarışık, yaşadığı zamanın ve üzerindebulunduğu coğrafyanın ehemmiyetinikavrayan ve aynı zamandaçağın gereği olan pozitif bilimleri deiçine sindirmiş nesiller yetiştirmek,milli birlik ve beraberliğimizi her şeyinüstünde tutmak ve böylece devletimizindünyada hak etmiş olduğuyere ulaşmasına yardımcı olmak,ayrıca milletimizin milli menfaatlerinintahakkuk ettirilmesine katkıdabulunmaktır.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının; geleceğimizindaha da aydınlık olması,yetişen nesillerin; dünya gerçeklerinevâkıf, ülkemizi daha da yüksekseviyeye ulaştıracak, gerekli olandonanıma sahip olabilmeleri düşüncesiyleVakfın eğitim alanındayaptığı icraatlarıyla önemli mesafelerkat ettiğini vurgulayan MehmetKervancı “Bu amaç doğrultusunda111.010 yüksek öğrenim öğrencisineburs tahsis eden Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı, 10 adet yükseköğrenim öğrenciyurdunu gençlerimizin hizmetinesunmuş, ülkemizin eğitim sorunununçözümüne katkıda bulunmakdüşüncesiyle İzmir Bornova’da birözel okul açmıştır.” dedi.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı yurtiçinde olduğu gibi, yurt dışındada dindaş ve soydaşlarımızın yanındaolduğunu, dinî, sosyal, kültürelve eğitim alanında ciddi hizmetlereimza attığını belirten Meh-met Kervancı “Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı; Türk ve Müslümantopluluklarının, beklenti ve umutlarının adresiolmuştur. Vakıf artık bugün; Türk ve Müslümantopluluklar için manevi bir merkez, müşfik bir dostve yardım edici bir el konumundadır. Yurt dışındakisoydaşlarımızın eğitim ihtiyaçlarının karşılanabilmesiiçin YÖK, Dışişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığıile işbirliği yapılmak suretiyle Kırgızistan, Kazakistanve Azerbaycan’da birer İlahiyat Fakültesi,Sofya’da bir Yüksek İslam Enstitüsü, Romanya’da birkolej, yine Azerbaycan, Romanya ve Bulgaristan’datoplam beş imam-hatip lisesi açılmıştır. Bu okullarıntüm giderleri Vakfımızca karşılanmaktadır. Ayrıca ülkemizdekiilahiyat fakülteleri ve imam-hatip liselerindeokutulmak üzere <strong>Diyanet</strong> İşleri Başkanlığı ve ilgiliBakanlıklar ile koordineli olarak yurt dışından öğrencigetirilmektedir. 2009-2010 öğretim yılı itibariyleülkemizdeki ilahiyat fakültelerinde 620, imam hatiplisesinde de 439 öğrenci eğitim görmektedir. YineVakfımız tarafından yüksek lisans ve doktora öğrenimiyapmak üzere 179 öğrenci ülkemize getirilmiştir.Vakfımız tarafından yurt dışında açılan okullardahalen ülkelerinde 1.876, ülkemizde de 1.238 olmaküzere toplam 3.114 öğrenci öğrenim görmektedir.Bugüne kadar Vakfımız tarafından yurt dışındaaçılan fakülte, enstitü ve kolejlerden toplam 1.234 öğrenci,yurt dışındaki liselerimizden de 1.791 öğrencimezun olmuş olup, bu öğrenciler halen ülkelerindeimam-hatip, Kur’an kursu öğretmeni ve değişik branşlardahizmet yürütmektedirler.” dedi.Mehmet Kervancı konuşmasının sonunda Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfının 29 Mayıs Üniversitesi adı altındayeni bir üniversite kurduğunu da sözlerine ekledi.Bangladeş International Islamic University Chittagong(Chittagong Uluslar arası İslam Üniversetesi)Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abu Bakr Rafiqu da yaptığıkonuşmada, Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının çok büyükbir kuruluş olduğunu, yapılan hizmetlerin hepsininhayret uyandırıcı bulduklarını ve bir akademisyenolarak eğitim alanında sunulan hizmetleri büyükbir hayranlıkla dinlediklerini ifade etti.Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının bir devlet gibi çok büyükhizmetler gerçekleştirdiğine şahit olduklarınıvurgulayan Prof. Dr. Abu Bakr Rafigu, eğitim alanındave diğer sosyal ve kültürel hususlarda Türkiye <strong>Diyanet</strong>Vakfı ile işbirliği yapmaktan memnuniyet duyacaklarınıifade ederek, Bangladeş’deki eğitim ve öğretimfaaliyetleri hakkında kısa bilgi verdi.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 85 >


İran İslam Cumhuriyeti CumhurbaşkanıDanışmanı ve İslamiKültür ve İletişim Kurumu BaşkanıDr. Seyyid Mahdi Mostafavi ve beraberindekiheyet Vakfımızı ziyaretederek, Vakfımız yöneticileri ilegörüştü. Vakfımız Mütevelli HeyetiÜyesi Mehmet Kervancı, VakfımızGenel Müdürü Süleyman NecatiAkçeşme ile Vakfımız Personel veİdari İşler Müdürü Arif Malkoç’unkatıldığı toplantıda, Mehmet Kervancıve Süleyman Necati Akçeşmetarafından Vakfımızın kurulu-şu, amacı, idari yapısı ile yurt içinde ve yurt dışındagerçekleştiği hizmetler hakkında bilgi verildi.Vakfımız Mütevelli Heyeti Üyesi Mehmet Kervancı,Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfının 959 şubesi ile <strong>Diyanet</strong>İşleri Başkanlığı hizmetlerine önemli ölçüdedestek verdiğini, eğitim, kültür ve sosyal alandada önemli faaliyetlerin gerçekleştirildiğini, sağlıkalanında verilen hizmetlerle önemli bir mesafekat edildiğini ve Vakfın iki adet hastanesinin bulunduğunubelirtirken, Vakfımız Genel Müdürü SüleymanNecati Akçeşme de Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı İslamAraştırmaları Merkezi’nin Vakfın hizmet kervanıiçerisinde önemli bir yerinin bulunduğunu, Türkiye<strong>Diyanet</strong> Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin Müslümanlartarafından ilk te’lif eser olarak yayımlandığınıve ansiklopedinin tamamlanma aşamasına gelindiğini,bu merkezde büyük bir kütüphane bulunduğunuve aynı zamanda bir araştırma birimi olduğunusöyledi.Dr. Seyyid Mahdi Mostafavi de yaptığı konuşmada,İran İslam Cumhuriyetindeki dini yapı hakkındabilgi vererek, Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı’nın büyük bir kuruluşolduğunu, yurt içinde ve yurt dışında yürütülenhizmetlerin takdire şayan olduğunu vurguladı. TDV< 86TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


TARİHİSaatKulesiBalıkesir, çok yönlü özellikleresahip olması vecoğrafi konumu sebebiyle, tarihboyunca birçok kavimlerin yerleşimbölgesi olmuştur. Bölgedebilinen yerleşim zamanı, Yortankazılarında ortaya çıkan bilgileregöre, M.Ö. 3200 yıllarına, ilktunç çağına uzanır. İvrindi çevresindebulunan yerleşim yeripaleolitik çağdan kalmadır. Havranbölgesinde yapılan araştırmalar,bilinmeyen en eski çağlaraışık tutmaktadır. Bu devirdensonra, Marmara ve Ege sahillerineyerleşen pelasg kolonileri iseM.Ö. 2000’lere dayanır.Homeros destanlarında anlatılanTroya savaşlarında, Troyalılarınyanında Mysialılarında bölgedeyerleşmesiyle bölge Mizya(Mysiat) diye anılmaya başladı.Fakat Mizyalılar burada bağımsızdevlet kuramamış ardındanbölgeyi, ülkelerini kıyılara kadargenişleten Hititler ele geçirmişlerdir.(M.Ö. 1660)Mysia Bölgesi Hititlerden sonrasırasıyla Friglerin, Lidyalıların,İranlıların, Büyük İskender’in, Bergamakrallığının ve Romalılarınegemenliği altına girmiştir. Helenistikçağda yörede pek çok şehir devletikurulmuştur. Bunlardan bazılarıgünümüzde de antik isimlerinikorumaktadır. Adremyteion (Edremit),Pendoramus (Bandırma), Ertekta(Erdek) gibi.İlk çağlarda bütün bölge Perslerinistilasına uğramışsa da akıllıpolitika ve yerinde tedbirlerleKyzikos Roma çağına kadar bağımsızve imtiyazlı olarak önemini korumuştur.Bölge VII. yy’dan itibarenMüslümanlar tarafından tanınmayabaşlandı. İstanbul’u iki defakuşatan İslam Orduları Mysia’dangeçtiler. 1071 Malazgirt Zaferindensonra Selçuklu Türkleri Anadolu’yahakim olmaya başladılar. Batıwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 87 >


88Anadolu’da Bizans karşısında olan Selçuklu uç beylerindenbirçoğu bağımsız beylikler kurdular. BunlardanKalemşah Beyin oğlu Karesi Bey’de Mysia ve dolaylarındaKaresi Beyliğini kurarak Balıkesir’i kendisinemerkez yaptı. Kısa zamanda Kyzikos ve Biga dışındaÇanakkale Boğazına kadar bütün bölgeyi elegeçiren Karesi oğulları, kurdukları donanma ile defalarcakomşu beyliklerle birleşerek Trakya ve adalaraakınlar yapmışlardır. Daha sonra Osmanlıların egemenliğinegiren Karesi, merkezi Kütahya olan Anadolubeylerbeyliğine bağlı bir sancak merkezidir.Karesi sancağı, Marmara kıyılarına yakın yerlerdedoğu taraftaki bir kısım topraklar hariç, hemen hemenşimdiki il topraklarını kapsamaktaydı. Karesi emirleriOsmanlı Devleti emrinde çalışmalara başladıktansonra Rumeli’nin fethinde önemli görevler üstlendiler.Osmanlı döneminde Balıkesir ve çevresi sakin bir hayatsürdü. 1862’den itibaren konar-göçer yörük aşiretleribölgede iskan edildi. 1878 sonunda gelen muhacirlerbölgede yeni köyler kurdular. İzmir’in işgalinin hemenertesi 16 Mayıs 1919’da Balıkesir’de toplanan Redd-i İlhakcemiyeti silahlı direniş kararı aldı.28-29 Mayıs 1919’da Ayvalık’a asker çıkaran işgalkuvvetleri karşısında sivil güçlerden oluşan bir cephebuldu. Kısa zamanda gelişen karşı hareketi sonucuAkhisar, Ayvalık, İvrindi ceplerinde düşmanın önünde13 ay diretildi. 30 Haziran 1920’de işgal edilen Balıkesir6 Eylül 1922’de kurtuldu. Balıkesir Milli MücadeledeRedd-i İlhak Cemiyetini kuran ve düşmana karşıkoyan ilk iller arasındadır.COĞRAFİ YAPIBalıkesir ilinin büyük bir kısmı Güney Marmara’da yeralmakla birlikte, hem Marmara hem de Ege Bölgesi’ndetoprakları bulunmaktadır. Doğuda Bursa, Kütahya, güneydeİzmir, Manisa; batıda Ege Denizi, Çanakkaleve kuzeyde Marmara Denizi ile çevrilidir. Yüzölçümü14.292 km 2 olup, kent merkezinin rakımı 139 metre’dir.İl arazisinin % 45’i (640.335 hektar) orman, % 8’i(112.292 hektar) mera, % 33’ü (471.165 hektar) tarımarazisidir. Sulanan arazi 83.582 hektardır.Balıkesir İli, Anadolu Yarımadası’nın kuzeybatısındave önemli bir bölümü Marmara coğrafi bölgesinin,Güney Marmara bölümünün, Karesi yöresinde;diğer küçük bir bölümü ise, Ege coğrafi bölgesindekiAsıl Ege bölümünün Kuzey Ege kesiminde yer alır.Ovaların başlıcaları ise Sındırgı, Bigadiç, Balıkesir,Manyas, Gönen ve Edremit ovalarıdır. Bu ovaların denizdenyükseklikleri 10 - 220 m arasında olup, hepsibirer çukurova niteliğindedir.TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİYer yer 200 m’ye ulaşan dağlarbulunmaktadır. Balıkesir ili sınırlarıİçinde plato özelliğini gösterenaşınım yüzeyleri geniş bir yer tutar.Dağlık ve platoluk alanlar akarsulartarafından derin vadilerle yarılmıştır.Ayrıca sahada özellikle çöküntüalanlarında gelişen ovalar önemliyer kaplar. Nispeten yüksekçe olankısımlar, çoğu kez yoğun bir ormanörtüsüyle de kaplıdırlar.TARIM VE EKONOMİBalıkesir ilinin tarımda kullanılanarazi dağılımı şöyledir. Tarla arazisi% 72.78, sebzelik % 7.57, meyvelik% 1.86, bağlar % 0.76, zeytinlik% 16.65, dutluk % 0.38’dir. BalıkesirTürkiye’nin en fazla ilçesi olanilidir. Bunlardan ayvalık, Edremit,Burhaniye, Erdek ve Havran ilçelerizeytin ve zeytinyağı üretimindesöz sahibi olup; Bigadiç kavun,Kepsut şeftali ve Bandırma ilçesiise su ürünleriyle ünlüdür.Genel olarak verimli arazileresahip olan Balıkesir her türlü sebzeve meyvenin yetiştirildiği bir ilimizdir.Üretilen sebze ve meyveningenel olarak üreten köylü tarafındansemt pazarlarında taze ve ucuzsatılmasından dolayı, Balıkesir’inemekliler şehri diye anılmasına vesileolduğu söylenir. Balıkesir’de tarımve tarıma dayalı işletme sayısıolarak 118 adet bitkisel yağ, 42 adetun, 12 adet salça ve konserve fabrikası,164 adet süt işletmesi 8 adet suürünleri işletmesi vardır.Balıkesir’in ekonomik yapısıBatı Anadolu bölgesinin genel karakterlerinitaşımaktadır. Tarımıngeniş bir alana yayılmasından dolayıtarıma dayalı sanayi gelişmiştir. Un,yem, zeytin, zeytinyağı, salça, konserve,nebati yağ ve şeker üretimininBalıkesir ekonomisinde yeri büyüktür.Yine et, özellikle son yıllardatavukçuluk, yumurta başta olmaküzere süt ve süt mamulleri sektörleriwww.diyanetvakfi.org.tr


de önemli yer tutmaktadır. Balıkesiriklim şartları bakımından bütün yılboyunca her türlü sanayi çalışmalarınauygundur. Karayolu ve denizyoluile ulaşımı kolay bir ilimizdir.Üniversitesi sanayicimizin ihtiyacıolan kalifiye işçi, usta, teknik ve idaripersoneli yetiştirmektedir.İldeki en modern fabrikalarBalıkesir ve Bandırma’dadır.Çoğu 1970’lerde kurulan bu fabrikaların bir bölümüEtibank’ın, bir bölümü özel kesimindir. Borik asit, boraks,sodyum perborat, sülfirik asit ve yapay gübreüreten fabrikalar bunların arasında en önemlileridir.Balıkesir yeraltı zenginlikleri bakımından da ülkeçapında önemli bir yer tutmaktadır. Bor, kömür, demirbaşta olmak üzere krom, mermer, kurşun, çinko, kaolengibi maden yatakları rezerv bakımından zengin vesayıca kabarıktır. Ülke mermer rezervinin % 80’i Balıkesirilinde bulunmaktadır.BALIKESİR MÜFTÜLÜĞÜBalıkesir Müftülüğünün kuruluşu Cumhuriyet öncesive sonrası olarak iki bölümde ele alınabilir.Bursa’dan Hasan Babanın, Kepsut’dan Pir Alinin şehregelişleri, toprakları gibi insanları da bereketli kılmıştır.İl Müftülüğü de bu sesin halkalarından biridir. Osmanlıdöneminde Balıkesirin ilk İl Müftüsü Ali ŞuriEfendi dir (1850-1865).Bundan sonra Ali Şuri Efendinin Damadı AğabeyzadeHacı Süleyman Efendi (1865-1899), bunu takibenOsman Nuri Efendi(1899-1911), arkasındanKodanazzade Hacı Ahmet Efendi (1912-1918) ve dahasonra Yırcalı Zade İbrahim Sadık Efendi iki dönemibirleştiren köprü niteliğinde görev yaptı. Cumhuriyetinikinci Müftüsü ise Nennicizade Abdullah EsatEfendi (1923-1931) olup, daha sonra Çıkrıkçızade İbrahimNaci Efendi (1932-1952) gelmektedir. Dahasonra Mehmet Hamdi ERDEM (953-1962), Yaşar TU-NAGÜR (1959-1960), Mehmet EMRE (1963-1972),İsmail CÖMERT (1973-1979), Nurullah SOYAK(1979-1981) İlk TDV Balıkesir Şube Başkanı. SeyfettinYAZICI (1981-1985), Selahattin YILDIZ (1985-1991),Nizamettin ŞAHİN (1991-1992)Mustafa KUTLU (1992-2002) NecdetÇETİN 15.09.2003 de görevebaşlamış olup halen göreve devametmektedir.Müftülük Hizmetleri ilk defaHacı Ali (Belediye) Camii’nin yanındakiKüçükada’da yürütülmüştür.Halen bu bina Kültür Müdürlüğüncekullanılmaktadır. Ancak her geçengün gelişme gösteren teşkilatabirkaç odalı daireler yeterli gelmediğinden,müstakil bina yapımına kararverilmiş ve halen içinde hizmetyürütülen 338 m 2 alana oturan 5katlı müftülük sitesi imar edilmiştir.2008-2009 yıllarında plan veprojeleri hazırlanıp 15.04.2009 tarihindetemeli atılan yeni müftülük sitesi,Kur’an kursu eğitim ve kültürmerkezi binasının yapımı VakfımızınBalıkesir Şubesi aracılığı ile yapılmaktadır.Muhammen bedeli yaklaşık(4.640.265,63 TL) 4.5-5 Milyar TL.olan, büyük bir külliye şeklindeplanlanan binanın bodrum ve zeminkat kaba inşaatı tamamlanmıştır.1, 2 ve 3. kat inşaatının yapımıdevam etmektedir.İnşaatı devam eden külliyeninmüştemilatında; 800 kişilik çokamaçlı konferans salonu, 50 kişilikeğitim merkezi, 50 kişilik yatılı hafızlıkmerkezi, büyük bir kütüphaneve ayrıca toplantı salonları ile müftülükhizmet birimleri yer alacaktır.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 89 >


TÜRKİYE DİYANET VAKFI BALIKESİR ŞUBESİBalıkesir Müftülük Hizmet Binası İnşaatıŞubemiz, Balıkesir ilinde 25.12.1979 tarihindekuruluşunu tamamlayarak faaliyete başlamıştır.İlk Şube Başkanı ve Yönetim Kurlu üyelerimiz:Nurullah Soyak, Ahmet Karatoprak, Bekir Ayvalılı,Edip Uğur, Hasbi Gürcan, Sabri Karagöz ve HasanErkahraman’dan oluşmuştur.Dini ve hayri hizmetlerde müftülük faaliyetlerinidesteklemek ve Türkiye <strong>Diyanet</strong> Vakfı’nın genel amacıdoğrultusunda kurulan Balıkesir Şubesi; vatandaşlarımızınyaptığı ayni ve nakdi yardımlarla, 1985 yılındaYıldırım (Eski) Camii Erkek Yatılı Kur’an Kursununbütün giderlerini üstlenmiştir. Adı geçen bu kursumuzher yıl onlarca (kuruluşundan bu güne kadar 393adet hafızlık belgesi verilmiştir) hafız yetiştirmektedir.1995 yılında Balıkesir merkezde, mülkiyeti Vakfımızakazandırılan bir arsa üzerine Yatılı Kız Kur’ankursu inşa edilerek hizmete açılmıştır. Halen eğitimöğretimfaaliyetine devam eden Kız Kur’an kursu bugüne kadar 119 kız öğrencimize hafızlık diploması ka-zandırmıştır. Yatılı Kız Kur’an kursundakalan öğrencilerin iaşe-ibateve idame giderleri ile kursun bakımonarım ve tadilat vs. her türlü gideride şubemizce karşılanmaktadır.Aynı zamanda mülkiyeti Vakfımızaait olan gündüzlü kız ve erkekKur’an kurslarımızın bakım onarımve tamiratları ile yakıt giderleri BalıkesirŞubemizce karşılanmaktadır.Hayırsever vatandaşlarımız tarafındanVakfımıza bağışlanan gayrimenkullerkabul edilerek cami,Kur’an kursu ve diğer hizmet birimleriolarak hizmete sunulmaktadır.Bu bağlamda 40 adet gayrimenkulVakfımıza kazandırılmıştır.Şubemiz tarafından; Müftülükve Vakıf hizmetlerinde kullanılmak< 90TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


üzere bir minibüs, 3 adet binek otosu temin edilerekhizmete sunulmuştur.Her yıl Şubemiz imkanları dahilinde, fakülte veyüksek okul öğrencilerine öğrenim yardımı (Burs) verilmektedir.2009-2010 öğretim yılında 60 öğrencimizetoplam 24.000,00 TL yardım yapılmıştır.Bununla beraber yine her yıl Ramazan ayı içerisindefakir ve yoksul ailelere gıda ve yakacak yardımlarıyapılmaktadır.Plan ve projeleri Balıkesir Üniversitesi RektörlüğüYapı İşleri Teknik Daire Banlığınca hazırlanan ve Şubemizceyapılacak olan Kampus Camii’nin temel atmahazırlıkları devam etmektedir. Cami yerinin hafriyatıyapılmış olup, cami 2.000 kişilik kapalı alan olmaküzere toplam 5.000 kişinin aynı anda namaz kılacağışekilde yapılacaktır.Dini ve milli gün ve gecelerde Balıkesir Müftülüğünündüzenlediği konferans, panel, sempozyumlarile irşat faaliyetleri gibi organizasyonların masraflarıda şubemizce karşılanmaktadır.Her yıl Vakıflar Haftası nedeniyle Vakıflar BölgeMüdürlüğü ile iş birliği yapılarak hayır sahiplerine hatimlerve mevlitler okutulmaktadır.Mülkiyeti Vakfımıza ait olmayan, merkez ve köycamilerinin bir çoğununun da ihtiyaç halinde inşası,bakımı, onarım vb. ihtiyaçları karşılanmaktadır.İlçe müftüleriyle yapılan bir toplantıda her ilçeyebir hizmet aracı alımı planlanmış olup, her ay bir ilçeiçin ihtiyaç sırasına göre hizmet araçları alınarak ilçemüftülüklerimizin hizmetine sunulmuştur.Balıkesir iline bağlı ilçelerden, Ayvalık, Bigadiç,Bandırma, Erdek, Susurluk İlçelerine, Merkez ve tümilçelerin katkılarıyla yeni hizmet binaları yapılarakhizmete açılmıştır.TDVNecdet ÇETİNBalıkesir İl MüftüsüTDV Şube Yönetim Kurulu Başkanı1950 yılında Sakarya’nın Geyve İlçesindedoğdu. İlkokulu köyünde bitirdiktensonra Sakarya İmam HatipLisesine kaydoldu. 3. sınıftan ayrılıp8 yıla yakın Arapça, fıkıh, tefsir,kelam, hadis, vb. dersleri aldıktansonra 1969 yılında vekil imam hatipolarak Bilecik İli Osmaneli İlçesindegöreve başladı. 1970’de imamhatip lisesi I. devresini dışarıdan bitiripasil imam hatip oldu. SakaryaMerkezinde 4 yıl imam hatiplik yaptıktansonra, İstanbul Yüksek İslamEnstitüsüne talebe olarak 1974-1975öğretim yılında girdi ve Beyoğlu İlçesiMurakıplığına atandı. 1980 yılındaSakarya İl Murakıplığına atandıktankısa bir süre sonra Manisa İliSarıgöl İlçe Müftüsü oldu. 1981-1985yılları arasında 4,5 yıl bu görevi ifaettikten sonra Almanya’ya din görevlisiolarak gitti. 1985 Mayıs ayındanitibaren 4 yıl 3 ay bu görevi yaptıktansonra, Zonguldak İl Müftü Yardımcıolarak görevine devam etti.1989 Eylül ayında başladığı bugörevi 2 yıl yaptıktan sonra 1991 yılındaBartın İl Müftülüğüne atandı.4 yıla yakın bu görevi yaptıktansonra 1995’de Bilecik İl Müftülüğüneatandı ve 3 yıl sonra emeklioldu. 5 yıla yakın bir zamandansonra tekrar göreve dönerek 2003’deBalıkesir İl Müftülüğüne atandı. Evlive iki çocuk babası olan Necdet Çetin,orta derecede Arapça, İngilizceve Almanca bilmektedir.www.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 91 >


Osmanlı Düşünce Tarihi ProjesiİSAM’da BaşlıyorOsmanlı Düşünce Tarihi Çalışma Grubu adıaltında Harvard Üniversitesi, İSAM ve SabancıÜniversitesinin ortaklaşa yürüttüğü projeçerçevesinde ilk etkinlikler 2010 yazının önümüzdekigünlerinde başlayacak. Projede atölyeçalışması, uluslararası konferanslar ve yayınlaryer alıyor. Aralarında dünyanın ve Türkiye’nindeğişik üniversitelerinden Cemal Kafadar (Harvard),Cornell Fleicher (Chicago), Metin Kunt(Sabancı), Kemal Beydilli (Yeditepe), Mehmet İpşirli(Fatih) gibi yerli ve yabancı Osmanlı tarihçilerinintebliğlerle yer alacağı ilk etkinlik Ebussu-ud ve Düşünce Dünyası konulubir atölye çalışması olarak belirlendi.31 Temmuz - 1 Ağustos2010 tarihlerinde İSAM’da gerçekleşecekolan toplantıda OsmanlıDüşünce Tarihini çalışmametodolojisi ile Osmanlı HukukDüşüncesi üzerinde tebliğlersunulacak ve müzakereleriyapılacak. Bu etkinliğin detaylarıönümüzdeki günlerde İSAMweb sitesinden öğrenilebilecek.İLMÎ TOPLANTILARAylık KonferanslarProf. Robert W. Hefner, (Antropoloji Profesörü veBoston Üniversitesi CURA Başkanı), “Civil Islam:How Muslim Societies Respond to Modern Challanges?(Sivil İslam: Müslüman Toplumlar Modern KarşıtlıklaraNasıl Tepki Veriyorlar?)” konulu bir konferansverdi. Boston Üniversitesi’nde Antropoloji profesörüolarak görev yapan ve aynı üniversitede bulunanCURA (Institute on Culture, Religion, and WorldAffairs)’nın başkanı olan Prof. Hefner, konferansındaMüslüman dünyadaki değişikliklerden bahsederek, butoplumların hızlı değişimlere ayak uydururken geliştirdikleripolitika ve sistemlerden bahsetti. Buna göredünya üzerinde yaşayan Müslüman toplumlar çok yoğun,sosyal, kültürel ve politik değişimlerden geçmektedirler.Bu topluluklar aynı zamanda çeşitli demoratikleşme,siyasi katılım ve eğitim alanlarında çeşitlizorluklar ve meydan okumalarla yüz yüze kalmaktadırlar.Prof. Hefner konferans boyunca temelde şu sorularüzerinde durdu: Müslümanlar yeni meydan okumalarve zorluklar karşısında nasıl bir yol izliyorlar?,Devlet dışı aktörlerin tutumları bu süreçte nasıl şekillenmektedir?,Sivil İslam ne demektir? Nasıl doğmuştur?,Türkiye’nin modernite ve sekülarizm konusundakideneyimi neyi ifade etmektedir?DÂHİLÎSEMİNERLERnDr. Berat Açıl (Şehir Üniversitesi),“Alegori ve Edebiyat:Hüsn ü Dil Örneği”, 10 Mayıs 2010.Boğaziçi Üniversitesi Türk Dilive Edebiyatı bölümünde, EskiTürk Edebiyatı sahasındaki doktorasınıtamamlayan Dr. Berat Açıl,doktora tezine dayanan bir seminersundu. Açıl önce, alegori ve edebiyatilişkisi üzerinde durarak Muhyî’nin16. yüzyıla ait alegorik eseri olanHüsn ü Dil adlı mesnevisi üzerindeyaptığı çalışmanın bir özetini sundu.Buna göre tezde şu üç bölüm bulunmaktadır:1) Hüsn ü Dil’in Fars, Osmanlı,Urdu, Alman ve İngiliz edebîmuhitlerine yayılış şekli ve tarihi 2)Muhyî hakkında biyografik bilgi vererekHüsn ü Dil’’in transkripsiyonalfabesiyle günümüz Türkçesi’ne aktarımı.3) Alegori kuramının tanımıve alegorik yazın ve yorumun Batıve Doğu edebiyatları ve kültürlerindeortaya çıkması ve tarihi gelişimi.< 92TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


DÂHİLÎSEMİNERLERnGökhan Yorgancıgil(Yönetmen- Senarist)“Türk Sanat Anlayışı ve Sinema”,7 Mayıs 2010.Batı sanat felsefesinin temelinde Aristo vardır. Busebeple sanat ve kökeni üzerine yapılan tartışmalarınbüyük bir çoğunluğunu Aristo’nun ortaya attığımimesis kavramı ve çevresinde gelişen biçim-içeriktartışmaları oluşturur. Peki sanata ve kökenine tek vemutlak bakış açısı bu mudur? Batılı bir sanat olaraktanımlanabilecek klasik drama ve sinema sanatını evrenselyapan nedir? Bugün dünyanın hemen her yerindesinema filmleri yapılıyor ve geniş kitlelere ulaşıyor.Bu durumun tek açıklaması küreselleşme mi?Drama sanatının dolayısıyla sinemanın “yerli” sanatanlayışı ile çakışan ya da çelişen yönleri nelerdir?Türk sinemasının temel problemi basit anlamıyla birkimlik sorunu mudur?Y E N İ YAY I N L A R I M I ZPOSTERKurtuluş DönemiOsmanlı Sultanları (1302-1481),Halil İnalcık,İstanbul: İSAM Yayınları,262 sayfa, ISBN 978-605-5586-06-5Osmanoğulları geniş bir coğrafyadadünya tarihinin en uzun ömürlü veetkili siyasî teşkilâtlarından birininkurucusudur. Kitap bu hânedanınhükümranlığı altındaki OsmanlıDevleti’nin tarihine, kuruluş dönemindehüküm sürmüş yedi sultanınbiyografileri penceresinden ışık tutmaktadır.Kuruluş döneminin ağırlıklıolarak askerî ve siyasî serüvenibilimsel ve yalın bir anlatımla okuyucuyasunulmaktadır. Osmanlı tarihikonusunda yaşayan en büyükotorite olan yazar, bir kısmı hiç kullanılmamışkronikler, vakfiyeler gibierken dönem Osmanlı ve Bizanskaynakları olmak üzere konuyla ilgiliDoğulu - Batılı bilgi ve belgelerititiz şekilde inceleyip eleştirmeklekalmamış, görüşlerini toponimiktopografikve arkeolojik alan araştırmalarıylada desteklemiştir.İslam Araştırmaları Dergisi’ninYeni Sayılarıİslam Araştırmaları Dergisi’nin 20 ve 21. sayılarıyayımlandı. 20. sayıya Mehmet Boynukalın,Ömer Türker, Osman Demir ve Elmin Aliyevbirer makale ile katkıda bulunurken, kitabiyatbölümü Ali Akdoğan, Ahmet Çapku, E.Fuat Keyman, Seyfi Kenan, Mehmet Zahit Tiryakive Tamer Yıldırım tanıtımlarından oluşmuştur.Dergide ayrıca, Mustafa Uzun’un NeclaPekolcay için hazırladığı vefat yazısı yer almaktadır.21. sayıda ise Saim Yılmaz, Ekrem Demirli,Nurettin Gemici, Enes Kabakcı ve NuriTınaz’ın makaleleri; Elmin Aliyev, Ayşe ZişanFurat, Michalengelo Guida, Güneş Işıksel, SeyfiKenan, Mehmet Sait Reçber, İpek Gençel Sezgin,Mustafa Tekin, Aydın Topaloğlu, Taner Yıldırımve Feza Uzunoğlu’nun kitap tanıtımlarıyer almaktadır.İSAM Yayınları için,Tel : 0.216 472 12 02-03 İSAM0.212 511 44 32 TDV Cağaloğlu Yayıneviniarayabilir veyawww.diyanetyayinlari.com.tr web sitesi veistek@isam.org.tr e-posta adresindenistekte bulunabilirsiniz.TDVwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 93 >


Ve elini bağlayıp,boynuna asma(eli sıkı olma),hem de onu büsbütün açma,sonra kınanmış,pişman bir halde oturupkalırsın.(17/İsrâ, 29)Allah Teâlâ’nın, Hz. Peygamber’e(sav) vahyederek kullarınaöğütlediği hikmet pınarından birkatre olan bu ayet-i kerime, tüm insanlığamalî/ekonomik olarak nasılrahat bir hayat sürülebileceğininanahtarını sunmaktadır. Günümüzünen büyük problemlerinden biriaddedilen ekonomik sorunlar, buayette verilen mesajın önce bireylersonra da kurumlar tarafından düsturedinilmesiyle aşılabilecektir.Allah Teâlâ öncelikle kinayeyoluyla, bir tefrit olan cimriliktenuzak olmayı tavsiye etmektedir.Ayette ‘Elini boynuna bağlamak’şeklinde ifade edilen cimrilik, harcanmasıgereken malı harcamaktançekinmek, aşırı mal düşkünlüğündendolayı başkasına bir şeylervermekten sakınmaktır. Cimrilik,insanlar arasında karşılıklı hediyeleşmekve vermekle ortaya çıkacakmuhabbet ve samimiyet duygularınıngelişmesine mani olur. Yinekinaye yoluyla ‘Elini büsbütün aç-Elif Yücel ERDEMTDV KonuluHadis Projesimak’ diye anlatılan tutum ise savurganlıktır.İsraf olarak da adlandırılansavurganlık ise; sahip olunanimkânların gereksiz şekilde ve ihtiyaçtanfazla olarak sarf edilmesidir.Bir ifrat olan savurganlık, ayettebelirtildiği üzere çoğunlukla kınanmak,pişman olmak ve muhtaç olmaklaneticelenir.Cimrilik ve savurganlık arasındaen orta ve makul yol olan tutumlulukise insanların, zaman,mal, para ve sağlıklarını olmasıgerektiği gibi ve gerektiği miktardakullanması demektir. Ayet-iKerime’de kötü sonuçlar doğuracakiki tutum zikredilerek insanlarınbu iki uç nokta arasında ortabir yol izleyerek öncelikle malî/ekonomikaçıdan sonra diğer açılardanhuzur, mutluluk ve refaha kavuşmalarınınyolu gösterilmiştir. Her ikiaşırılıktan kaçınarak tutumlu davrananfertler öncelikle bireysel huzurusonra da toplumsal ve kurumsalhuzuru tesis etmiş olacaklardır. TDV< 94TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


“Gereksiz şeyleriterk etmesi,kişininMüslümanlığınıngüzelliğindendir”Ebû Hureyre’den (ra) nakledildiğine göre,Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kişininkendisini ilgilendirmeyen şeyleri (mâlâyaniyi) terketmesi, onun Müslümanlığının güzelliğindendir.”(Tirmizi, Zühd, 11) Allah Rasulü, kişiyi ilgilendirmeyen,onun için bir faydası olmayan her türlüboş söz ve davranışı “mâlâyanî” şeklinde nitelendirmişve bu tür gereksiz işleri terk etmeyi insanınMüslümanlığıyla ilişkilendirmiştir. Bunagöre insan, boş işlerden hayatını temizlediği ölçüdeyaşamının kalitesini artırarak Müslümanlığınıntadına varabilecektir.Rasûl-i Ekrem, insanın İslam’ın getirdiği ilkelerikuşanarak, yaradılış amacına uygun bir hayat sürmesinihedeflemiş, bu hedefe uygun olarak yaşamışve insanlara da bu doğrultuda yol göstermiştir.Böylece onların gerek düşünceleriyle gereksesöz ve amelleriyle Allah’a karşı sorumluluk bilincitaşıyan ideal insanlar olmalarını gerçekleştirmeyeçalışmıştır. Nitekim İslam dinine göre, kâinatboş yere yaratılmamış, Allah’ın halifesi olma şerefinitaşıyan insan yeryüzüne boşuna gönderilmemiştir.Yüce bir gaye için yaratılarak dünyayagönderilen insan, hayatını doğru yoldan ayrılmadan,yararlı ve hayırlı işler yaparak, kötü, zararlıve faydasız şeylerden uzak durarak geçirmelidir.Kur’an-ı Kerim’de mü’minlerin özellikleri arasındaonların boş söz ve davranışlardan yüz çevirdiklerizikredilmiş (Mü’minun, 23/3), Hz. Peygamberde lüzumsuz konuşmalarda bulunmak yerine “yahayır konuşmayı ya da susmayı” tavsiye etmiştir.(Buhârî, Edeb, 31) Buna göre lüzumsuz ve faydasızher türlü söz, fiil hatta fikir Allah Rasulü’nünsakındırdığı mâlâyani kapsamında değerlendirilmişve hoş görülmemiştir. Boş söz ve fiillerlemeşguliyet yerine Hz. Peygamber, insanın hayatınıanlamlandırmaya yönelik değerlere işaret etmişve bu değerlerle hayatın zenginleştirilmesiniistemiştir. Zira ancak bu şekilde insan ömür sermayesinihakkıyla kullanabilir ve her iki dünyasınıhayırlı amellerle donatıp bereketli bir ömre sahipolabilir.TDVRukiye AYDOĞDUTDV Konulu Hadis Projesiwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 95 >


Prof. Dr. Sevim Dinçer Cengiz | TDV Özel 29 Mayıs HastanesiGebelik, kadın hayatında önemli yer tutan ve dikkatletakip edilmesi gereken bir dönemdir. Normalbir gebelik süresi 280 gündür. Halk arasındakihesaplama ile 9 ay 10 gündür. Ancak son adetten itibaren280 gün olan bu süre bize göre 40 haftadır ve38 ile 40 hafta arasında da sonlanabilir.GEBELİK BELİRTİLERİ1. Adet görmeme; Adeti geciken her kadının aklınaönce gebelik gelir. Kendinizin yapacağı testler ilesonuca ulaşabilirsiniz. Kesin tanıyı ise ancak doktorkoyacaktır. Bu nedenle daha gebeliğin başındadoktor kontrolüne girmek önemlidir. Gebeliğinrahim dışında yerleşmesi ile oluşan dış gebeliktede gebelik testi pozitif olabilir bunu ayıracakolan muayene ve tetkikleri yapan doktordur.2. Bulantı Kusma; 7. hafta civarında bulantılar başlarve üç ay doluncaya kadar devam edebilir. Yaklaşıkolarak gebelerin yarısında görülür. Daha çok sabahlarıgörülür bu nedenle verilen bulantı önleyiciilaçlar sabah daha yataktan kalkmadan alınmalıdiğer öğünlerde de yemeklerden 1 saat önce alınmalıdır.3. Memelerdeki Hassasiyet; Gebeliktesalgılanan hormonlarabağlı olarak ve meme bezlerindegelişme ve genişleme buna bağlıolarak da hassasiyet görülebilir.Hatta bazen gebelik dönemindedahi süt salgılanması görülebilir.4. Sık İdrara Çıkma; Gebeliğin başındave son aylarında gebeliğinmesaneye yaptı bası ve hormonlarınetkisiyle ortaya çıkan birdurumdur. Bir enfeksiyon sözkonusu olmadığında bu dikkatealınacak risk olacak bir belirtideğildir.5. Kabızlık; Gebelikte salgılananprogesteron hormonu bütündüz adalelerde gevşeme yaparbuna bağlı olarak, rahim büyürve gebeliği barındıracak hale gelir.Ayrıca bağırsak hareketindeyavaşlama olur ve buna bağlı dakabızlık olabilir.< 96TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


6. Halsizlik ve Yorgunluk diğer bir belirtidir, gebelerinçoğunda görülebilir.7. Kilo artımı olur bu kilo artımı gelişen gebelikhemde kişinin kilo almasıyla ilgilidir. 6. aydansonra ayda 250 gr. dan fazla kilo alışı olmamalıdır8. Vücut ısısında yarım derece kadar bir artış olurbu normaldir progesteron hormonuna bağlıdır.9. Bebek Hareketlerini Hissetme; Eğer ilk gebelikse5. ayda daha önce doğum yapmış ve deneyim kazanmışsa4. aydan itibaren hissedebilirsiniz. Ayrıcagebeliğin ilk aylarında bayılma hissi de olabilir.Bu durum aniden pozisyon değiştirme örneğinaniden ayağa kalkma gibi hareketlerle olabileceğigibi, öğün aralarında kan şekerinin düşmesiyle deolabilir.Gebelik ilerledikçe ayak bileklerinde şişme varisler,bacak, baldır ve kalça kaslarında kramplar(kasılmalar) olabilir.GEBELİKTE EN ÇOK SORULAN SORULAR1. Cinsel İlişki:Genelde kesin bir kısıtlama olmamakla birlikteilerleyen gebeliğin el verdiği oranda müsaade edilir.Öncesinde gebelik kaybı hikayesi varsa veya oandaki gebeliği sorunlu devam ediyorsa kısıtlamagetirilmelidir.2. İlaç Kullanımı:Gebeliğin hangi dönemi olursa olsun doktora danışmadanilaç kullanılmaz. Bazı ilaçlar gebeliğinilk üç ayında bazılarında son aylarda sakıncalıolabilir. Bazılarında da gebeliğin hangi dönemiolursa olsun gebeliğe ve de doğacak bebeğe zararverecek bir yapı vardır ancak bu konuya karar verecekolan doktorlarımızdır.3. Gebelikte Seyahat:Gebelik hangi ayda olursa olsun seyahatle birliktebir risk alındığı bilinmelidir. Çünkü yolculuğabağlı stres ya da kaza olduğunda gebe kadın herkestendaha fazla risktedir. Ayrıca yolculuk sırasındauzun süre oturulmamalıdır. Arada bir molaverip hareket ettirmek bacakları yürümek gerekirçünkü hatta destekleyici çoraplar giymek gerekirçünkü hamilelik süresince damarlarda pıhtılaşmariski vardır. Gebeliğin son aylarında araba kullanangebelerin araba kullanmaması gerekir.4. Aşılama gerekir mi?Gebelikte tetenoz aşısı uygulanabilir, diğer aşılariçin doktorun onayı alınmalıdır. Kızamıkçık gibibazı aşılar gebeye yapıldığındadoğacak bebekte sakatlıklaroluşturur. Bu bilinen bir şeydir.Hatta kadınlar gebe kalma dönemlerindeise kızamıkçık aşısıyaptırdı ise üç ay boyunca gebekalınmaması konusunda uyarılır.5. Hangi durumlar acil ve tehlikelidir?Kanama, bayılma hissi, karınya da kasık ağrısı, ateş, bacakve vücutta şişme (ödem) devamlıbaş ağrısı, idrar miktarındaazalma, görme, bozuklukları,mide de yanma ile birlikteşiddetli ağrı, vajinal akıntınınsu boşalması şekline dönüşmesiderhal doktora başvurulmasınıgerektiren ve önemli rahatsızlıklarınbelirtisi olabilecek ciddiyetterahatsızlıklardır.6. Riskli gebelikler neye diyoruz?- Diyabet (şeker hastalığı)- Hipertansiyon (tansiyon yüksekliği)- Çoğul gebelikler- Servikal yetmezlik (rahimağzı açıklığında artma açılma)- Tekrarlayan gebelik kayıplarıhikayesi- Erken Doğum eylemi7. Riskli gebeliklerden birisinintanısı konduğunda hangi testlerletakip edilir?- Ultrasonorafi- İkinci trimestır tarama testi- Koryonvilus örneklemesi- Üçlü test Üçlü tarama testi- Amniyosentez- Fötalekokardiyografi- Kordosentez- Umblikal Arter Doppleri- Fötal Venöz Doppler8. Hangi durumlarda genetik danışmahizmeti verilir?- Akraba evliliği- Ailede sakatlık öyküsüwww.diyanetvakfi.org.tr TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİ 97 >


- Özürlü çocuk doğurma hikayesininvarlığı- Tekrarlayan düşüklerde tanı vetedavi için- Tüp bebek uygulamalarındaözürlü çocuk gelişme riskini önlemekiçin9. Normal Gebelik Takibinde hangitestler ve muayene usulleri uygulanır?- Pelvik muayene- Obsetrik USG- Tansiyon Arteryel ölçülmesi- Triod testleri- Açlık Kan şekeri, Üre, Kriatinin,tam kan gibi biyokimyasal testler- Tam idrar10. Gebe Kadın Hangi aralıklarla kontrolegitmelidir?24. haftaya kadar ayda bir, 24-32hafta arasında 3 haftada bir, 32-38hafta arasında 15 günde bir, 38.haftadan doğuma kadar haftada birkez kontrole gidilmelidir. 40 haftayıdolduran gebeliklerde kontrol sıklığınagebeliği izleyen doktor kararverir. Ayrıca gebelik öncesi yada sonrası tıbbi problemler gelişirseyine kontrol aralıkları değişebilirve bu konuda yine gebeliği izleyendoktorun kararı önemlidir.GEBELİKTE PSİKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLERBazı gebeler özellikle gebe kalmayı çok isteyenlerçok mutlu olurlar gebelik haberiyle. Gebe kadınhasta olmadığını ve dünyanın en güzel ve ennormal olayı ile karşı karşıya kaldığını bilmelidir.Bunun yanı sıra gebeliğin sonuna kadar normalseyr edip seyr etmeyeceğini doğacak bebektebir sorun olup olmayacağı ve doğum şekilleriyleilgili endişeler zaman zaman gebeyi mutsuzkılabilir.Böyle durumlarda endişelerinizi doktorunuzlapaylaşmanız, onun bu konudaki fikirleri ve önerilerisizi rahatlatacaktır.Baba adayınında benzer korkuları ve kuşkularıolabilir. İşte hazırladığımız gebe eğitimi programındadoktorlarımızla sorunları ve çözümlerinikarşılıklı konuşarak bulacağınızdan emin olabilirsiniz.LOHUSALIK DÖNEMİLohusalık dönemi hemen doğumu takiben başlarve gebelikte meydana gelen tüm değişikliklerineski haline dönmesine kadar devam eder.Yaklaşık bir buçuk ay sürer. Halk arasındaki deyimleyaklaşık kırk gün sürer. Bu dönemde başlangıçtaadet dönemindeki kanamaya benzer birkanama vardır, giderek rengi açılır miktarı azalır,rahimde giderek küçülür eski boyutuna döner.Yaklaşık her gün 1 cm küçülür. Bu dönemdetemizlik çok önemlidir. Hem meme bakımı,temizliği hem de üreme organlarının temizliğiönemlidir. Tuvaletten sonra perine temizliğidaima önden arkaya doğru olmalıdır ve önerilendezenfektan ve ilaçlar uygun şekilde kullanılmalıdır.Temizlik işlemi her tuvalet ihtiyacındansonra tekrarlanmalıdır.Meme bakımında banyo sonrasında sadece suile yapılmalı ve takiben özel geliştirilmiş pomatlarsürülmelidir.Meme bakımıyla ilgili olarak temizliğin ne şekildeyapılacağı sık sorulan bir sorudur. Lohusakadın her gün banyo yapıp temizlenmelidir. Temizkıyafetler giymelidir. Ancak her gün memebaşını sabunla silmek oradaki meme başını koruyannemleri yağları da götüreceği için sonra çatlaklaraneden olabilir. Bu nedenle sadece su iletemizlik yapmak ve takiben özel geliştirilmiş pomatlarısürmek yeterlidir.TDV< 98TÜRKİYE DİYANET VAKFI HABER BÜLTENİwww.diyanetvakfi.org.tr


Romanın esas amacıYunus Emre’nin şahsiyetini ve misyonunu,roman üslubuyla daha iyi bir şekilde yansıtmaktır.Onun hayatı, tasavvufla da ilgisi dolayısıyla çok menkabevî niteliktedir.Bu eser onun bu menkabevî nitelikteki hayatı ile ilgilibilgiler çerçevesinde oluşturulmuş bir romandır.Okuyucularımızın romanı bu bilgiler çerçevesinde okuyupdeğerlendireceklerine inanıyoruz.TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYIN MATBAACILIK VE TİCARET İŞLETMESİAlınteri Bulvarı 1256. Sokak No: 11 Ostim - Yenimahalle / Ankara - Tel : 0.312 354 91 31 Faks : 0.312 354 91 32Web : www.diyanetvakfiyayin.com.tr - E-posta : bilgi@diyanetvakfiyayin.com.tr

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!