12.07.2015 Views

Download (1419Kb) - Suleyman Demirel University Research ...

Download (1419Kb) - Suleyman Demirel University Research ...

Download (1419Kb) - Suleyman Demirel University Research ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C.SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALIRUS DIŞ POLİTİKASINI ŞEKİLLENDİREN TEMELDİNAMİKLER ÇERÇEVESİNDE RUSYAFEDERASYONUNU- ORTA ASYA TÜRKCUMHURİYETLERİ (TÜRKİSTAN) İLİŞKİLERİ (1991-1999)YÜKSEK LİSANS TEZİESME SARAÇTEZ DANIŞMANI:YRD.DOÇ.DR. TİMUÇİN KODAMANISPARTA, 2008


ÖZETRUS DIŞ POLİTİKASINI ŞEKİLLENDİREN TEMEL DİNAMİKLERÇERÇEVESİNDE RUSYA FEDERASYONUNU- ORTA ASYA TÜRKCUMHURİYETLERİ (TÜRKİSTAN) İLİŞKİLERİ (1991-1999)ESME SARAÇSüleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans Tezi,Ocak 2008, 195 sayfaDanışman: Yrd. Doç. Dr. Timuçin KodamanBu çalışmada, Soğuk Savaş sonrası dönemde değişen uluslararası şartlarkarşısında Rusya’nın Orta Asya Türk cumhuriyetlerine yönelik politikası elealınacaktır. 1991-93 yılları arasında Atlantikçi ekolün etkisiyle Rusya’nın izlediğiBatı yanlısı ve ‘yakın çevreye’ ilgisiz politika, 1993 yılında açıklanan ‘Dış PolitikaKonsepti’ çerçevesinde şekillenen ‘yakın çevre’ doktirini ile bütünüyle değişmiştir.Bu dönemde Rusya ‘yaşam sahası’ olarak gördüğü eski Sovyet coğrafyasınıekonomik, siyasi ve askeri araçlarla yeniden etki altına almaya çalışmıştır.Çalışmanın amacı, Soğuk Savaş sonrası dönemde Rusya’nın Orta Asya Türkcumhuriyetleri ile ilişkilerini bölgenin etnik, ekonomik ve siyasi unsurlarını gözönünde bulundurarak aktarmaktır. Bu çerçevede, Rusya’nın bölgeye yenidenegemenlik kurmak için kullandığı araçlar olan Bağımsızlık Devletler Topluluğu,Şanghay İşbirliği Örgütü, Kolektif Güvenlik Örgütü ve Avrasya EkonomikTopluluğu ayrıntılarıyla ortaya koyulacaktır. Son bölümde ise, Rusya’nın dört OrtaAsya Türk cumhuriyeti ile (Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan)ilişkileri her ülkenin kendi iç dinamikleri çerçevesinde ele alınmaktadır.Anahtar Kelimeler: Rusya, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, BağımsızDevletler Topluluğu (BDT), Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)ii


ABSTRACTTHE RELATIONSHIP BETWEEN RUSSIA AND CENTRAL ASIA TURKICREPUBLIES (TURKİSTAN) WITH RESPECT TO BASIC DYNAMICSSHAPING RUSSIAN FOREIGN POLICY (1991-1999)ESME SARAÇ<strong>Suleyman</strong> <strong>Demirel</strong> <strong>University</strong>, Department of International Relations, Master Thesis,January 2008, 195 pages.Supervising: Assoc. Prof. Dr. Timuçin KODAMANIn this study, Russia’s policy towards Central Asia Turkic Republies in theconditions having changed after the Colg War has been examined. Russia’s policywhich was West originated and indifferent to the neighborhood and which waseffected by the Atlantic school between 1991 and 1993 was fully replaced by ‘NearAbroad’ doctrine which was formed with ‘Foreign Policy Consept’ and was declaredin 1993. During this period, Russia tried to get the Former Soviet Republics under itscontrol again with the economic, political and military means because it consideredthat geography to be its ‘life space’The aim of this study is to conduct Russia’s relations between Central AsiaTurkic Republics after the Cold War considering the ethnical, economical andpolitical elements of the region. To achieve this aim, Commonwealth of IndependentStates (CIS), Shanghai Cooperation Organization (SCO), Collective SecurityOrganization (CSO), Eurasia Economic Community (EEC), which Russia used asmeans to gain the region’s control again, were examined deeply. In the last section,Russia’s relations between the four Central Asia Turkic Republics (Kazakhstan,Turkmenistan, Uzbekistan and Kyrgyzstan) were examined by considering eachcountry’ domestic dynamicc.Key Words: Russia, Central Asia Turkic Republic, Commonwealth of IndependentStates (CIS), Shanghai Cooperation Organization (SCO)iii


İÇİNDEKİLERÖNSÖZ.........................................................................................................................İÖZET.......................................................................................................................... İİABSTRACT............................................................................................................. İİİİÇİNDEKİLER ........................................................................................................İVKISALTMALAR .....................................................................................................VİGİRİŞ………………………………………………………………………………...1BİRİNCİ BÖLÜMRUS TARİHİ1.1. TÜRKİSTAN’IN İŞGALİNE KADAR RUS TARİHİ .................................... 91.2. TÜRKİSTAN’IN RUSLAR TARAFINDAN İŞGAL EDİLMESİ ............... 141.3. RUSYA’NIN AVRASYA’YA YAYILIŞI ....................................................... 171.4. 1917-1991 YILLARI ARASI RUSYA TARİHİ ............................................. 25İKİNCİ BÖLÜMSSCB SONRASI RUSYA FEDERASYONU DIŞ POLİTİKASININ ANALİZİ2.1. SSCB’NİN DAĞILMA SÜRECİ: GLASNOST VE PERESTROYKA .......... 302.2. 1991-1993 YILLARI ARASI RUS DIŞ POLİTİKASI: BATI YANLISIPOLİTİKA................................................................................................................ 332.3. 1993 SONRASI RUSYA FEDERASYONU’NUN ORTA ASYAPOLİTİKASI VE YAKIN ÇEVRE DOKTRİNİ .................................................. 382.4. RUSYA’NIN YAKIN ÇEVRE’SİNE YÖNELİŞİNİN NEDENLERİ.......... 422.5. MİLLİYETÇİLİK, ORTODOKSLUK, SLAVCILIK VE JEOPOLİTİKKONUM ÇERÇEVESİNDE RUS DIŞ POLİTİKASININ ANALİZİ ................ 502.6. RUS DIŞ POLİTİKASINI ETKİLEYEN EKOLLER .................................. 622.6.1. ATLANTİKÇİLİK (BATICILIK) ......................................................................... 622.6.2. AVRASYACILIK.............................................................................................. 68ÜÇÜNCÜ BÖLÜMRUSYA FEDERASYONUNUN ORTA ASYA’YA (TÜRKİSTAN’A) YENİDENYÖNELİŞİNDE KULLANDIĞI ARAÇLARiv


3.1. BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU .................................................... 743.2. KOLLEKTİF GÜVENLİK ÖRGÜTÜ ........................................................... 843.3. AVRASYA EKONOMİK TOPLULUĞU....................................................... 863.4. SHANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ .............................................................. 89DÖRDÜNCÜ BÖLÜMRUSYA’NIN TÜRKİSTAN POLİTİKASININ BAŞLICA UNSURLARI4.1. ETNİK UNSUR ............................................................................................... 1014.2. EKONOMİK UNSUR..................................................................................... 1104.3. GÜVENLİK UNSURU ................................................................................... 117BEŞİNCİ BÖLÜMRUSYA FEDERASYONU’NUN ORTA ASYA TÜRKCUMHURİYETLERİYLE İLİŞKİLERİ5.1. ORTA ASYA’NIN (TÜRKİSTAN’IN) TANIMI VE RUSYAFEDERASYONU’NUN TÜRKİSTAN POLİTİKASININ TEMELLERİ ....... 1245.1.1. ORTA ASYA’NIN (TÜRKİSTAN’IN) TANIMI .................................................. 1245.1.2. RUSYA FEDERASYONU’NUN TÜRKİSTAN POLİTİKASININ TEMELLERİ.......... 1275.2. RUSYA FEDERASYONU İLE ORTA ASYA TÜRKCUMHURİYETLERİ’NİN İLİŞKİLERİ............................................................ 1305.2.1. RUSYA FEDERASYONU KAZAKİSTAN İLİŞKİLERİ ......................................... 1305.2.2. RUSYA FEDERASYONU TÜRKMENİSTAN İLİŞKİLERİ..................................... 1425.2.3. RUSYA FEDERASYONU ÖZBEKİSTAN İLİŞKİLERİ.......................................... 1505.2.4. RUSYA FEDERASYONU KIRGIZİSTAN İLİŞKİLERİ ......................................... 164SONUÇ VE ÖNERİLER....................................................................................... 171KAYNAKÇA .......................................................................................................... 174ÖZGEÇMİŞ............................................................................................................ 194v


KISALTMALARAET : Avrasya Ekonomik Topluluğua.g.e. : Adı Geçen EserAGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatıbkz. : BakınızBM : Birleşmiş MilletlerKGA : Kolektif Güvenlik AnlaşmasıKGÖ : Kolektif Güvenlik Örgütü(der.) : DerleyenDTÖ : Dünya Ticare ÖrgütüGUAM : Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve MoldovaGUUAM : Gürcistan, Ukrayna, Özbekistan, Azerbaycan ve MoldovaKP : Komünit PartisiNPT : Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme AnlaşmasıOAC : Orta Asya CumhuriyetleriÖKP : Özbekistan Komünist PartisiRF : Rusya FederasyonuSSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğivi


sonucu etnik, dini ve ülke sınırı olarak çok karmaşık hale getirilen Orta Asya,(Türkistan) günümüzde söz konusu tehditlerin en fazla görülebileceği bölgelerdenbiridir.Rollerin değişimi, sosyalizmi bir gecede modası geçmiş hale getirirken,yükselen değerler olan liberal ekonomi, insan hakları, ülkeler arasında diyalog veişbirliği gibi söylemler başta ABD olmak üzere, diğer uluslararası güçlerin eskiSovyet coğrafyasına inmede kullandıkları en önemli meşruiyet araçları olmuştur.Sosyalist düzenin çökmesiyle ekonomik anlamda tam bir kargaşa ortamına düşen buülkeler, Moskova’nın yardım etme konusundaki isteksizliği ve sınırlı imkanlarıkarşısında başka kurtuluş yolları aramaya başlamışladır.Orta Asya çok açıklayıcı tanımlanmış ve açıklanmış değildir; sözcüklerde bucoğrafyanın tanımları yapılırken temkinli ve çekingen davranılır. En dar anlamıylaOrta Asya, eskiden Çin Türkistanı olarak adlandırılan, resmi olarak Çince‘kazanılmış toprak’ anlamına gelen Sin-kiang (Xinjiang) adını ya da eski ve darkapsamlı bir kullanımla Serinde (Doğu Türkistan) adını taşıyan yer 3 ; daha geniş veaçıklayıcı anlamıyla ise, bugünkü Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan veTürkmenistan toprakları, Afganistan’ın kuzeyi, İran Horasanı da içine alan bölgedir.Orta Asya tabirinin, Moskova’nın Sovyetler Birliği çatısı altında birleşenTürk topluluklarının etnik kimliklerine vurgu yapmaktaki endişesini azaltmak içinbilinçli kullanılan bir terim olduğu düşünülmektedir. Ruslar 1920’li yıllardaki BatıTürkistan’da kurduğu yeni idari birimlere kadar (Kazakistan, Kırgızistan,Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan) bu bölgeyi genel olarak Türkistan kabulederek ‘Türkistan Valiliği’ adı altında merkezi bir birim oluşturmuşladır. HattaTürkistan’ı Uzak Doğu’ya bağlayan demir yoluna TÜRKSİB (Türkistan-Sibirya)demir yolu adını vermekte sakınca görmezlerken, Stalin’in yönetimi ele almasıyla,milli hassasiyeti artıracak tüm kavramlara tam anlamıyla savaş açılmıştır. Sonuçtabugün Çin sınırlarında bulunan Doğu Türkistan, eski Sovyet sınırında yer alancumhuriyetlerin bulunduğu coğrafya ise Batı Türkistan olarak nitelendirilmektedir. 43 Jean Poul Roux, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, Birinci Basım, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2001, s.14.4 Çalışmamız süresince Türkistan tabiri konu kapsamında olan dört eski Sovyet cumhuriyeti(Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan) için kullanılacaktır.2


Etnik olarak Fars olan ve resmi dili Farsça olan Tacikistan coğrafi olarak Türkistaniçinde yer almasına rağmen çalışma kapsamında tutulmamıştır.Tarihi ipek yolu üzerinde bulunan Orta Asya (Türkistan) jeopolitkkonumundan dolayı geçmişte büyük güçlerin mücadele sahası olmuşken, günümüzdeise sahip olduğu petrol ve doğal gaz rezervlerinden dolayı ilgi odağı haline gelmiştir.19. yüzyıl boyunca Çarlık Rusya ve İngiltere arasında Türkistan hâkimiyeti içinyapılan mücadeleye ‘Büyük Oyun’ denilirken; günümüzde oyunun sahnelendiği alandeğişmezken aktör değişikliği yaşanmış, bu kez Rusya ile rolleri paylaşan ABDolmuştur.Çalışmamamız kapsamında olan dört Türk cumhuriyetin karşılaştıkları temelsorunların başında heterojen nüfus yapıları gelmektedir. Milli devlet inşasındaki enbüyük engel olan bu durum, Oliver Roy’un belirttiği gibi, Sovyet politikalarısonucunda yapay sınırların, kimliklerin ve geçmişlerin ortaya çıkarılmasıylayakından ilgilidir. Roy’a göre, Orta Asya’da Baltık cumhuriyetleri, Gürcistan veErmenistan gibi SSCB’nin dağılma sürecini hızlandıran milliyetçi hareketlerinolmaması, bu ülkelerin sınırlarıyla, isimleriyle, içerdikleri var sayılan etniktoplulukların tanımlarıyla ve hatta dilleriyle, yeniden icat edilmiş geçmişleriylebirlikte 1924 tarihli bir yasayla doğmalarından ileri gelmektedir.Bağımsızlık sonrası artan ‘milliyetçilik” bu ülkelerde etnik çatışmayı daberaberinde getirmiştir. Artan milliyetçi hareketlerin ileri vadede bu ülkelerin toprakbütünlüklerini tehlikeye sokabileceğinden endişe duyulmaktadır. Örneğin,Kazakistan’ın kuzeyinde yoğunlukta olan Rus azınlık içinde Rusya’ya bağlanmayıisteyenlerin oranı hiç de azımsanacak düzeyde değildir. Hatta bu bölgedeki Ruslar’ınAltay cumhuriyeti adıyla yeni bir devlet kurma yönünde eğilimlerinin olduğu dabilinmektedir.Bağımsızlığını yeni kazanan Türk cumhuriyetleri arasında en önemlileriKazakistan ve Özbekistan’dır. Bölgenin değişik milli uyanışları açısından bölgeselolarak Kazakistan kalkan, Özbekistan ise candır. Kazakistan’ın coğrafi büyüklüğü vekonumu ve Rusya ile sınırı olan bölgedeki tek Türk cumhuriyeti oluşu, Özbekistan,Türkmenistan ve Kırgızistan’ın doğrudan Rus baskısından koruyan doğal bir duvarvazifesi üstlenmesine neden olmuştur.3


Özbekistan’ın geçmişte önemli bir İslam merkezi olması bölgede ve İslamdünyasındaki prestijinin yükselmesini sağlamıştır. Bununla birlikte Sovyet rejiminindiğer Müslüman Sovyet cumhuriyetlerinin aksine dini faaliyetleri Özbekistan’daserbest bırakması günümüzde bu ülkede köktendinci akımların daha etkili olmasınınen önemli nedenidir. Moskova’nın Özbekistan’da uyguladığı bu özel politikasınınarkasında, özellikle İslam dünyasına ve üçüncü dünya ülkelerine komünist ideolojiyiihraç etme düşüncesinin yattığı bilinmektedir. Bu durum özellikle ülkedeki Rusazınlığın göçmesine neden olduğu için ülkede Özbek nüfusun oranı giderekartmaktadır.Bağımsızlığından bu yana Moskova’nın baskısından ‘daimi tarafsızlık’statüsünün de etkisiyle kurtulan Türkmenistan’ın, en büyük sorunu sahip olduğudoğalgazın dünya pazarlarına ulaştırılmasında Rusya’ya olan bağımlığıdır.Moskova’nın eski Sovyet coğrafyasına yönelik her adımına temkinli bakan bu ülke,Rusya’nın öncülüğünde kurulan birçok bölgesel oluşumun dışında kalmıştır.Bölgedeki Türk cumhuriyetleri arasında ekonomik açıdan en zayıf durumdaolan Kırgızistan, büyük komşusu Çin tarafından işgal edilme korkusunun da etkisiyleRusya’ya bağımsızlığından bu yana Rusya’ya bağımlı politika yürütmektedir.Bölgesel ve küresel çapta faaliyet gösteren birçok örgüte üye olan Kırgızistan,(Dünya Ticaret Örgüne ilk üye olan BDT ülkesidir) bu vesileyle Çin korkusunubertaraf etmeyi amaçlamaktadır.Dünyanın siyasal olarak en iddialı ve dinamik devletlerinin bulunduğuAvrasya, ABD’den sonra en büyük altı ekonomi ve en büyük altı silah alıcısını,dünyanın biri hariç resmi olarak bilinen tüm nükleer güçlerini ve bölgeselhegemonya ve küresel etki heveslisi dünyanın en kalabalık nüfuslu devletinibünyesinde barındırmaktadır. 5 Buna ek olarak, dünya nüfusunun % 75’i, dünyaGSMH’nın % 60 ve bilinen dünya enerji kaynaklarının %75’i Avrasya’dabulunmaktadır.Bu özellikler jeopolitik olarak Avrasya’nın kalbi olarak nitelendirilen OrtaAsya’nın önemini artırmaktadır. Orta Asya’nın bu konumun Zbigniew Brezezinski5 Zbigniew Brezezinski, Büyük Satranç Tahtası, Birinci Baskı, Sabah Yayınları, İstanbul, 1998, s.32.4


‘Büyük Satranç Tahtası’ adlı eserinde şu şekilde ifade etmiştir: 6 “Dünyanın süperkıtalarından olan Orta Asya’ya diğer bir tabirle Avrasya’ya hakim olan herhangi birgüç, dünyanın ekonomik olarak en verimli bölgelerinden ikisini oluşturan BatıAvrupa ve Doğu Asya üzerinde muazzam bir nüfuz kurabilecektir. Dünya haritasınaşöyle bir kabaca bakmak bile, bize Orta Asya’ya hakim olan gücün Orta Doğu’ya veAvrupa’yı da otomatik olarak kontrol edeceğinin ipucunu vermektedir. Bir jeopolitiksatranç tahtası konumundaki Orta Asya ekseninde, birbirinden ayrı bir Asya veAvrupa politikası tasarlamak mümkün değildir. Orta Asya ekseninde yer alan güçdengelerindeki herhangi bir değişikliğin Amerika’nın küresel üstünlüğü ve tarihimirası üzerinde can alıcı etkileri olabilecektir.“Brezezinski’ye göre küresel öncelik mücadelesinin süreceği bir satrançtahtası olan Avrasya’da ABD’nin en önemli Asyalı müttefiki Japonya’dır ve budevlet ABD’ye Uzakdoğu merkezli bir güvenlik rolü oynama olanağı vermektedir.Diğer taraftan kendisini bölgesel bir oyuncu ve potansiyel olarak büyük bir küreselgüç olarak gören Hindistan, Çin’i kendisine bölgede rakip olarak görmektedir. Çinise, Rusya ile Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) örneğinde olduğu gibi bölgesel güçmücadelesinde hem ABD’ye karşı Rusya’yı yanına alırken, hem de Rusya’nınbölgede azalan etkisinden memnun görünmektedir. Türkiye ve İran Orta Asya’dahem birbirlerine hem de Rusya’ya rakip görülmektedirler.1991-93 yılları arasında Rusya’nın 7 Atlantikçi Ekol’ün etkisi ile yürüttüğü‘Batı ile uyumlu’ ve ‘içe dönük’ dış politika anlayışı sonucu Orta Asya’ya, bölge iletarihi, etnik ve dini yakınlığı olan Türkiye ve İran gibi bölgesel güçlerin yanında,ABD ve Çin gibi küresel güçler de ilgi göstermeye başlamıştır. İran’ın devrimideolojisini ithal etmesi endişesine karşı Batılı ülkeler ‘Türkiye modeline’ daha sıcakbakmışlar, ‘laik, demokratik ve İslam devleti’ formülü en ideal yol olarakgörülmüştür.RF’nin sürekli olarak gelişmesi için 20 yıl içinde en az 2 trilyon dolar yatırımalması gerekmektedir. 8 Bu nedenle dünya enerji kaynaklarının önemli bir kısmına6 Brezezinski, a.g.e., 46.7Çalışmamız süresince Rusya Federasyonu’nu yerine Rusya tabiri de kullanılacaktır.8M. P. Ratanova, “Desyat Let Sodruzestvu Nezavisimıh Gasudarst”, Russia vı Okrujayuşem Mire”,(Analitiçeski Yejegodnik), MNEPU Yayınevi, Moskova, 2003, s. 92.5


sahip olan Orta Asya, Rus ekonomisinin gelişmesi için önemli bir fırsat olarakgörülmektedir. Rusya elinde bulundurduğu petrol boru hattı tekelini bu ülkelere karşıkoz olarak kullanarak hattan aldığı payı artırmaya çalışmaktadır. Dünya enerjitüketiminin gelecek otuz yıl içerisinde büyük oranda artacağı beklenirken, bu oranABD Enerji Bakanlığı’nın tahminlerine göre, dünya çapında talep 1993 ile 2015yılları arasında yüzde elliden fazla artacaktır. 9 Bu durum Orta Asya’nın gelecekteöneminin artacağını göstermesi açısından önemli bir tespittir. Bunun yanında OrtaAsya Rusya için kendi güvenliğini sağlaması açısından da önemlidir. Çünkü OrtaAsya Rusya’nın güney sınırını koruyan tampon bölgedir ve ABD’nin 11 Eylülsonrası Afganistan operasyonu sonrası bölgeye yerleşmesiyle önemi gün geçtikçeartmaktadır.Çalışma Beş bölümden oluşmaktadır. Rusya’nın bugünkü dış politikasınınoluşmasında tarihi arka planın etkili olduğundan hareketle, birinci bölümde “RusTarihi” çalışmaya alt yapı oluşturması amacıyla ayrıntılarıyla aktarılmayaçalışılmıştır. Çarlık döneminden itibaren sistemli bir şekilde yürütülen Rusya’nınOrta Asya politikasının iyi anlaşılması, 1991 sonrası sürecin daha iyi kavranmasınayardımcı olacağı kanısındayız.‘Büyük devletler sık sık istikamet değiştirmezler’ bakış açısından hareketleve Rusya’nın büyük bir devlet geleneği olduğu düşüncesiyle Rus dış politikasınıtarihin derinliklerinden gelen psikolojik ve maddi unsurların etkilediği görüşündeyiz.Bu nedenle ikinci bölümde Rus kimliğini dolayısıyla Rus dış politikasına yönverdiğini düşündüğümüz Milliyetçilik, Ortodoksluk, Slavcılık ve Jeopolitik Konumçerçevesinde Rus Dış Politikası’nın analizi yapılmıştır. Ayrıca Rus dış politikasındagörülen temel yönelimler olan Avrasyacılık ve Atlantikçilik, ayrım noktaları olanBatı’ya bakış ve onu algılayışları çerçevesinde anlatılmaya çalışılmıştır.Rus bilim adamı Andrey Tsiganov, Rus dış politikasının oluşumunu etkileyendört düşünce ekolü olduğunu tesbit etmiştir. Bunlar; Uluslararası kuramsalcılık,Saldırgan gerçekçilik, Savunmacı gerçekçilik ve Devrimci yayılmacılıktır. VladimirJirinovski’nin başını çektiği Devrimci yayılmacılar, sınır ötesi yayılmanın SoğukSavaş’tan sonraki boşluğu dolduracak ve Rus milli menfaatlerini koruyacak en9 Brzezinski, a.g.e., s. 113.6


elverişli araç olduğunu savunurlarken, Yevgeni Primakov ve Vladimir Lukin’in deiçinde bulunduğu Savunmacı gerçekçiler, barışçı diplomatik girişimler ve ortakekonomik çıkarların geliştirilmesi vasıtasıyla Sovyet topraklarının bazı bölgelerindeRusya’ya özgü etki alanlarının geliştirilmesinden yanadırlar. Ordunun bellikesiminden de destek alan Saldırgan gerçekçiler ise, Rusya’nın milli menfaatlerinikorumada ve ABD ile başa çıkmada en uygun yol olarak caydırcılık doktirininigörmektedirler. Rusya’nın şimdiki sınırlarından memnun olmayan ve ‘emperyal’geçmişe özlem duyan bu grup, ılımlı yayılmadan yanadırlar. 10 Bu yaklaşımlarçerçevesinde Rusya’nın 1991-99 yılları arasında izlediği dış politika anlayışı üçbölüme ayrılarak incelenmeye çalışılmıştır.Gorbaçov’un ‘yeni düşüncesi’’ni de şekillendiren Uluslararası kuramsalcılık,1991-93 yılları arasında Andrey Kozirev önderliğinde yürütülen Rus dış politikasınıda büyük ölçüde etkilemiştir. Batı yanlısı ve eski Sovyet coğrafyasına ilgisiz budönemin, ardından 1991-96 arasında Rusya’nın Monroe Doktrini olarak bilinen‘Yakın Çevre doktrini’ çerçevesinde eski Sovyet coğrafyasının ‘yaşam sahası’ olarakilan edildiği dönem yaşanmıştır. Son olarak, 1996-99 arası Primakov’un dışişleri vebaşbakanlığı döneminde gerçekleştirmeye çalıştığı ‘çok kutuplu adil bir dünyadüzeni’ içerisinde Rusya’nın Avrasya kutbu olmasına yönelik dönem yaşanmıştır.Üçüncü bölümde Rusya’nın Orta Asya’ya yeniden yönelişinde kullandığısiyasi, ekonomik ve askeri araçlar Bağımsız Devletler Topluluğu, Şanghay İşbirliğiÖrgütü, Kolektif Güvenlik Örgütü ve Avrasya Ekonomik Topluluğu aktarılmıştır.Ekonomik ve siyasi olarak eski Sovyet coğrafyasında yeniden baskın güç olmayıhedefleye Moskova, bu ülkelerin bağımsızlık sonrası uğraştığı birçok sorunu bölgeyeyeniden inmek için bir araç olarak kullanmıştır. Bu açıdan bölgenin içindebulunduğu ekonomik, siyasi ve güvenlik sorunlarının bilinmesi 1991 sonrasıRusya’nın politikalarının anlaşılması açısından önem taşımaktadır. Bu nedenledördüncü bölümde bu sorunlara yer verilmiştir.Beşinci bölümde ise, Rusya’nın 1991’de Orta Asya Türk cumhuriyetleri ileilişkileri analiz edilmiştir. Bağımsızlığını yeni kazanmış ülkelerin karşılaştıkları10 Sergio A. Mikoyan, “Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrasya’da Bölgesel İhtilaf”, YılmazTezkan (çev.), Menfaatlar Çatışması Ortasında Türkiye, Yılmaz Tezkan (haz.), Ülke Kitapları,İstanbul, 2000, s.37-41.7


enzer sorunlarla boğuşan bu ülkelerin Rusya ile ilişkileri ortaya konulurken, konutekrarı olmaması açısından ortak sorunlar her defasında tekrarlanmayıp, bu dörtülkeden hangisinde daha fazla ön plana çıkıyorsa konu o ülke ekseninde irdelenmeyeçalışılmıştır. Örneğin Rus azınlığın oran olarak en fazla bulunduğu Kazakistanözelinde nüfus hareketlenmeleri, kökten dinci hareketlerle en fazla uğraşanÖzbekistan özelinde ise dini fundamentalizm ortaya konulmaya çalışılmıştır.8


BİRİNCİ BÖLÜMRUS TARİHİ1.1. Türkistan’ın İşgaline Kadar Rus Tarihiİlk Rus topluluklarının ve devletinin ortaya çıkışına ilişkin üzerinde uzlaşmasağlanmış tek bir görüş bulunmamakla birlikte; Rusların Slav ırklarıyla 11 ve Hind-Avrupa (Ari) menşeli kavimlerle aynı ırktan oldukları antropolojik ve dil ile ilgiliaraştırmalar sonucu tespit edilmiştir. 12Uluslararası İlişkiler ve tarihsel açıdan bakıldığında, ilk Rus topluluklarınınve Rus Devleti’nin kuruluşu hakkında doktrinde Norman Kuramı, Avrasya Okulu,Doğu Slavları ve (Avar-Hazar) Hakimiyeti görüşü olmak üzere üç farklı bakış açısımevcuttur. Norman Okulu’na göre, Kiev Knezliği İlmen gölü ve Dinyeper nehrikıyılarında yaşayan Normanlar ve İsveçliler tarafından kurulmuştur. 13Rus kültürünün kökeninin İskandinav kaynaklı olduğunu öne sürenNormancılar, denizlerde dolaşan ve korsanlıkla uğraşan kuzeyden gelen Normankavimleri, 9. yüzyılın ikinci yarısından itibaren iki yüzyıl Rus toplumunu etkilemişve biçimlendirmiştir. 14 Buna göre Rus kelimesinin menşei Fince “ruotsi” kelimesinedayanmaktadır. Finler Mealler Gölü (Stockholm) yakınlarındaki İsveçlilere “ruotsi”adını vermişlerdir. Bu kelime İsveç dilinde “roeder” Almancada ise “ruderer”kelimesine karşılık gelen ve sözlük anlamı “kayıkçılar, kürekçiler” olan bir11Slavlar; Doğu Slavlar (Ruslar, Ukraynalılar, Beyaz Ruslar), Batı Slavları (Polonyalılar, Çekler,Slovaklar) ve Güney Slavları (Sırplar, Slovenler, Bulgarlar, Hırvatlar ve Boşnaklar) olmak üzereüçe ayrılırlar ve Avrupa’da yaşayan en kalabalık etnik grubu oluştururlar: Fatih Özbay, “TarihselSüreç İçerisinde Ruslar ve Rusya”, İhsan Çomak (der.), Rusya Stratejik Araştırmaları-1,TASAM Yayınları, İstanbul, 2006, s. 13. Daha çok Avrupa’nın doğusunda ve güneydoğusundabulunmakla birlikte, Asya’nın kuzey kesiminde yaşamaktadırlar. Ruslar’ın dahil oldukları DoğuSlavları kabileler halinde yaşamakta ve kabilelerin başındaki yöneticilere knez (prens, derebeyi)denmektedir.12Kezban Acar, Başlangıçtan 1917 Bolşevik Devrimi’ne Kadar Rusya Tarihi, Nobel Yayınları,Ankara, Mayıs 2004, s. 11.13 Bu teori İlk olarak Rus tarihçi ve St. Petersburg Bilim Akademisi üyesi Gerhard Friedrich Müler(1705-1783) meslektaşı Gottlieb Siegfried Bayer’in (1694-1738) araştırmalarını baz alarak1739’da geliştirmiştir: Acar, a.g.e., s. 19. Ayrıntılı bilgi için bkz. Akdes Nimet Kurat, RusyaTarihi: Başlangıçtan 1917’ye Kadar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1993 ve MesutHakkı Caşın, Rus İmparatorluk Stratejisi, ASAM Yayınları, Ankara, 1994.14 Caşın, a.g.e., s. 23.9


İstanbul Ortodoksluğun, Roma ise Katolikliğin merkezi haline gelmiştir. 29 Giderekgücünü kaybeden Roma karşısında daha güçlü olan Bizans’ın tercih edilmesi,Ruslar’a bulunduğu coğrafyada siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda faydasağlamanın yanı sıra, yeni topraklar elde etmesi için önemli bir çıkış yolu olmuştur.Ayrıca bu dini kabul eden Ruslar; Bizans kültür sahasına girerek, Roma-Katolik(Batı) kültür sahasına katılan Batı Avrupa kavimlerinden ayrılmış 30 ve kendine hasbir medeniyet oluşturma imkanına kavuşmuşlardır.Geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Slav halklar (Güney-Doğu-Batı Slavları),yüzyıllar boyunca birbirlerine yabancı gözüyle bakmışlardır. Ortodoksluğun kabuledilmesiyle tüm Slavlar ortak çatı altında toplanmış, Kiev Knezliği’nin bu diniyayma adı altında izlediği fütuhatçı siyaseti ise bu sayede “meşruiyet” kazanmıştır.Böylece İstanbul’a bağlı Rus metropolitliğinin kilise vasıtasıyla dağınık Slavtopluluklarını tek bir ideoloji çerçevesinde toplayan Kiev Knezliği’nin siyasalhakimiyetinin Slavlar üzerinde güçlenmesi sağlanmıştır. 31 Sonuç olarak,Ortodoksluk, Rus Devleti’nin gelişiminde ve Rus kültürünün şekillenmesinde önemlirol oynamıştır. 32Hıristiyanlığın kabulü kadar Rus tarihine yön veren olaylardan bir diğeri de,İbranice ve Yunanca’nın karışımı olduğu ileri sürülen 33 ve Selanikli rahip Konstantin(Kırill) tarafından tanzim edildiğinden Kirillika (Sirilika) adını alan Kirilalfabesinin 34 kabulüdür. 35 Kiril alfabesinin Latin alfabesinden farklı olması Ruslar ile29 Kurat, a.g.e., s. 31.30Kurat, a.g.e., s.31.31 Caşın, a.g.e., s. 34.32Rane Cagnet ve Michael Jan ‘İmparatorluklar Beşiği’ isimli eserlerinde Ortodoksluğun kabulününRuslar’ı Batı’dan uzaklaştırarak doğuya, Asya’ya yönelttiğini savunmaktadırlar. Rene Cagnet veMichel Jan, İmparatorluklar Beşiği: SSCB, Çin ve İslam’ın Arasında Orta Asya’nın Yazgısı,Erden Akbulut ve T. Ahmet Şensılay (çev.), Alan Yayınları, İstanbul, 1992, s. 104.33 Osman Metin Öztürk, Rusya Federasyonu Askeri Doktrini, ASAM Yayınları, Ankara, 2001, s. 5.34 David Mackenzie, Imperial Dreams: Harsh Realities Tsarist Russian Foreign Policy (1815-1917), Harcount Brace College Publishers, USA, 1994, s. 2-3. Bazı kaynaklara göre ise bu alfabe,Makedonyalı iki rahip Kırill ve Matediyus tarafından hazırlanmıştır. Nicholas V. Riasanovsky,History of Russia, Oxford <strong>University</strong> Press, 1972, s. 60; Ware, a.g.e., s. 82-84.35 Vladimir’in Hırıstiyanlığı kabulünden 120 yıl önce Bizanslılar tarafından Balkan Slavları içinhazırlanan alfabeye ek olarak tercüme suretiyle meydana gelen bir dini Slav edebiyatı zatenmevcuttu.13


Avrupalı kavimler arasındaki uçurumu arttırırken; başlangıçtan beri kilise dilinin“Slavca” olması Rus milli edebiyatının gelişmesine de imkan vermiştir. 36Dini ve kültürel alanlarda meydana gelen bu gelişmelere rağmen; RusKnezlikleri arasındaki mücadele artmış; merkezi Kiev olan ve Novgorod ve KievKnezliklerinin birleşmesiyle kurulan “Drevniy Rus” devleti çok başlı bir yapıyabürünmüştür. 1219 yılında Cengiz Han’ın Türkistan’ı istilası ile hız kazanan “MoğolAkınları” 1240’da Kiev’in zapt edilmesiyle Doğu Avrupa sınırlarına kadarulaşmıştır. 1241 yılında Rus Knezliklerini de içine alan doğuda Ural Dağları, batıdaOder ve Dinyester Irmakları ile Karpat Dağları, güneyde Karadeniz, kuzeydeNovgorod ile sınırı olan, başkenti Volga üzerindeki “Saray” şehri olan Altın Orda(Kıpçak) Devleti kurulmuştur. 371.2. Türkistan’ın Ruslar Tarafından İşgal EdilmesiNüfusun çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Altın Orda Devletinde, belirlivergiler karşılığında içişlerinde ve dini inançlarında özgür birçok Rus Knezliğiyaşamıştır. Altın Orda Devleti hakimiyetinde kalan Ruslar, gittikçe güçlenenMoskova Knezliği vasıtasıyla “güçlü ile birlikte yaşam” politikası gereğince zamanlagüçlenme yoluna gitmişlerdir. 38 1300 yılında Kiev’in Moğol istilası sırasında büyüktahribata uğraması üzerine Rus Kilisesi Moskova’ya taşınmıştır. 39 MoskovaKnezliği’nin yükselişinde büyük bir amil olan bu olayla birlikte 40 MoskovaMetropolitliği Altın Orda Devletinden elde ettiği siyasi ve ticari imtiyazlar ile diniideolojiyi bağımsızlığa giden yolda önemli birer araç ve basamak olarak kullanmayıbaşarmıştır. 411380 yılında Moskova Knezliğinin Altın Orda’ya vermesi gereken vergiyiödemeyi reddetmesi üzerine yapılan savaşı Moskova Knezi Dimitri kazanmıştır. Buzafer Rusların Altın Orda’nın gücünü sınamak için başvurdukları denemeniteliğindeydi. Nitekim 1480’de Moskova Knezi III. Ivan’ın Altın Orda Devleti’ni36 Daha geniş bilgi için bkz. Kurat, a.g.e., s. 32-33.37 Meram, a.g.e., s. 12.38 Caşın, a.g.e., s. 38.39Meram, a.g.e., s. 12.40 Kurat, a.g.e., s. 92.41 Caşın, a.g.e., s. 38.14


yenerek bağımsızlığını ilan etmesiyle Rusya’da “Tatar-Moğol” dönemi sonaermiştir. 42 Böylece Moskova Büyük Knezliği’nin önderliğinde bulunan Rusya, artıkhanlara bağlı bir beylik değil; Lehistan, Litvanya, Macaristan veya Romaİmparatorluğu (Avusturya Devleti) gibi tamamıyla müstakil Hıristiyan bir devletolmuştur. 43Tatar-Moğol istilası Rusların milli kimliklerinin ve devlet yapılanmalarınınköklerinde derin izler bırakmıştır. Siyasi, askeri ve kültürel yönden görülen bu etki,Rusya’nın batıdan farklı, kendine özgü bir kültür oluşturmasında etkili olmuştur.Ayrıca Rusya’nın, Roma ve Bizans arasındaki çekişmede Ortodoksluğu seçerekBizans’ın çekim alanına girmesinin ve 240 yıllık Tatar-Moğol egemenliğinin de bufarklılaşmada etkisi büyük olmuştur. 44Moskova Knezliği’nin tedricen büyüyerek bütün Rus Knezlikleri’nin enbüyüğü olması ve III. İvan’ın Bizans prensesi Sofya Paleolog ile evlenmesi 45 ilebaşlayan ve III. Vasili ile uygulamaya koyulan “Moskova III. Roma” fikri Rusyayılmacılığının yeni meşruiyet kaynağı olmuştur. Piskov manastırlarının birinderahip olan Filofoy’un hazırlayıp III. Vasili’ye sunduğu bu görüşe göre; Dünyahakimiyetinin birinci merkezi Roma, ikinci merkezi Yeni Roma (İstanbul) olmuştur.Her iki Roma’da düşmüştür. Halbuki, üçüncü Roma ayaktadır, o da Moskova’dır.Hristiyanlıktaki “Mukaddes Üçlü” kuralı gereğince dördüncü bir Roma olmayacaktır.Bu nedenle dünya hakimiyetinin yeni merkezi Moskova’dır. 46 Böylece MoskovaKnezliği kendisini Bizans İmparatorluğu’nun halefi, Ortodoksluğun ise yeni hamisiolarak görmeye başlamıştır. Bu görüşün doğal bir sonucu olarak, Bizans’ın varisiMoskova’nın İstanbul’un Türkler’den bir gün geri alacağı iddiası Rus eliti tarafından42Purtaş, a.g.e., s. 12.43Kurat, a.g.e., s. 116.44Mesela, bu tarihlerden sonra ve özellikle 15. yy.’nin sonlarına doğru Moskova Knezliği için bir çokkaynakta “Rusya” tabirinin kullanılmaya başlanmıştır. Hekimoğlu Nauşabey Hekimoğlu,Rusya’nın Dış Politikası: ABD, AB, Çin, Hindistan, Orta Asya, Vadi Yayınları, Birinci Basım,Ankara, 2007, s. 25; Grey, a.g.e., s. 42.45Sofya son Bizans İmparatoru XI. Konstantin’in yiğenidir. İstanbul’un Türkler tarafındanalınmasından sonra İtalya’ya giden Sofya, 1472’de Moskova’ya gelerek III. İvan ile evlenmiştir.Beraberinde birçok Ortodoks din adamı getiren Sofya, Ortodoksluğun Rusya’nın devletyönetimindeki etkisinin artmasını sağlamıştır. Ayrıca İtalyan mimarisinin ve Bizans kültürününRuslar tarafından kabulünde da bu evliliğin büyük etkisi vardır. Ware, a.g.e., s. 113.46 Charles E. Ziegler, The History of Russia, Greenwood Press, London, 1999, s. 29; İhsan Çomak,“Rusya, Putin ve Avrasyacılık”, Rusya Stratejik Araştırmaları-1, İhsan Çomak (der.), TASAMYayınları, İstanbul, 2006, s. 90.15


kabul görmüştür. Ruslar’ın sıcak denizlere inme idealleri de dini ve milli bir kimlikleörtüşür olmuştur. Aynı dönemde Bizans’ın resmi devlet arması olan “ÇiftbaşlıKartal” Rusya’nın da resmi arması olması 47 Rusya’nın yeni kimliğine sıkı sıkıyabağlandığının bir göstergesidir.Bu noktada emperyal bir devletin yanı sıra, Rus milli kimliğinin dar etnik birçizgiden ziyade Rus etnosunu da içeren emperyal bir boyutta şekillenmesinde ‘din’önemli bir rol oynamıştır. Din etrafında milli kimliğin şekillenmesi, dinin doğasındankaynaklı evrensel ve misyoner motiflerin ön plana çıkmasına neden olmuş; RusOrtodoks Kilisesi’nin 1439’da Floransa Konseyi’nde Batılı Hıristiyanlıkla bağlarınızayıflatması ve Moskova’yı ‘Üçüncü Roma ilan ederek Hıristiyanlığınkoruyuculuğunu üstlenmesi emperyal/misyoner yönü ön plana çıkan bir Rus mitosuve yönetimi yaratılmasında etkili olmuştur. 48Böylece Ortodoks ideoloji zaman içerisinde Rus ulusal kimliğiningelişmesine ve Bizans İmparatorluğu’nun “dünya hakimiyeti” ideolojisinin 49 Rus dışpolitikasının temel eksenine oturmasına neden olmuştur. Özellikle MoskovaKnezliği’nin 1480’de Altın Orda baskısından kurtulması ve bu devletin Kazan,Astrahan (Hacıtarhan-Ejderhan), Kırım, Orden (Saray), Nogay ve Sibir hanlıklarınabölünmesi Rusya’nın bu düşüncesini uygulamaya koymasına imkan vermiştir. Buhanlıklar arasındaki mücadeleyi ve idari/askeri zaafları iyi değerlendiren Rusyakademeli olarak güçlenmiştir. 1552’de Kazan, 1556’da ise Astrahan ele geçirilmiştir.Böylece Rus yayılmacılığı Kafkaslara ulaşmıştır. 50Kazan’ın Ruslarca ele geçirilmesi Rusya tarihinde yeni bir dönemimbaşlangıcı olmuştur. Rusya’nın Türkistan’da ilerleyişinin ilk basmağını teşkil edenbu hanlık, ilk işgalin başladığı 1487 yılından itibaren 65 yıl boyunca savunmayageçmiş, ancak 1 Ekim 1552’de tamamen Rus hakimiyetine girmiştir. Bu bölgenin elegeçirilmesiyle İdil Nehri boyunca Güney Hazar Denizi yolu ve Aşağı Ural ekseninin47 Kurat, a.g.e., s. 139-141; Ware, a.g.e., s. 113.48Zeynep Dağı, Kimlik Milliyetçilik ve Dış Politika: Rusya’nın Dönüşümü, Birinci Baskı, BoyutKitapları, İstanbul, Ekim 2002, s. 70.49Caşın, a.g.e., s. 42.50 Firuz Kazemzadeh, “Central Asia’s Foreign Relations: A History of Survey”, The Legancy ofHistory in Russia and The New State, Cilt 1, 1994, s. 201; Alaaddin Yalçınkaya, Sömürgecilikve Panslavizm Işığında Türkistan (1856’dan Günümüze), İkinci Baskı, Lalezar Kitabevi,Ankara, 2006, s. 29; Purtaş, a.g.e., s. 13.16


Rus ordularına açılması sağlanmıştır. 51 Ayrıca, bu olayla birlikte sadece Rusmilletinde teşekkül eden bir devlet olan Rusya çok uluslu bir imparatorluk olmayolunda önemli bir adım atmıştır. 52Kazan’ın düşmesi Rusya’nın devlet sınırlarının pek kısa bir zamanda HazarDenizi kıyılarına ve Kafkaslara varıp dayanmasına imkan verdiği gibi, Ural Sahasıda Rusların eline geçmiştir. Böylece, Sibir ve Türkistan istikametinde de Rus yayılışıiçin geniş imkanlar ortaya çıkmıştır. Yine bu olayla bağlantılı olarak, Rusya OsmanlıDevleti ile sınır komşusu olmuştur. Kazan’dan sonra Astrahan Hanlığı Moskova’nıneline geçmiş ve Ruslar bir taraftan Terek Nehri boyunda, diğer yandan da AzakKalesi’ne yakın sahaya kadar gelmişlerdir. Bu tarihten sonra Türkistan Hanlıkları ileRusya arasındaki mücadele mevzi değiştirerek Osmanlı-Rus mücadelesinedönüşmüştür. Dünya ticaretinin en işlek yollarından biri olan İdil (Volga) Nehriulaşımı Türklerden Ruslara geçmiştir. Rus nüfuzu süratle Kafkaslarda yayılmayabaşlamış ve Kuzey Kafkasya’da Çeçenler ve Çerkezler (Kabartay) giderek Ruslar’ınçekim alanına girmişlerdir. 531.3. Rusya’nın Avrasya’ya YayılışıXVII. yy.’a gelindiğinde ise Rusya sekiz milyon metre karelik Sibirya’yıfethederek Pasifik kıyılarına ulaşmış, Kamçatka ve Kuril Adalarına sahip olmuştur. 541582 yılında başlayan bu taarruz sonucunda Rus toprakları, batıda Ural Dağları,kuzeyde Kutup Denizi, güneyde Kazakistan ve doğuda Bering Denizi, Ohotsk Denizive Japon Denizi sınırları arasındaki Sibirya Ortaçağ Rusya’sının topraklarını yüz katarttırmıştır. 55 İklim ve coğrafyanın yaşamı oldukça zorlaştırdığı bu geniş toprakların,51 Kurat, a.g.e., s. 153.52 Altın Orda Devleti’nin yıkılması ile hızlanan Asya’daki Rus yayılışı sırasıyla şu tarihi seyriizlemiştir: 1534-1548 yılları arasında Kazan, Astragan ve Sibir Hanlıkları; 1584-1598 yıllarıarasında Volga-Ural Irmakları ile Hazar kıyılarındaki Türk toprakları; 1645-1796 yılları arasındaSibirya ve Kırgız stepleri; 1796-1825 Üstyurdun kuzey bölgesi ve Azerbaycan Hanlıkları; 1825-1855 yılları arasında Güney Üstyurdun ve İran’dan Erivan bölgesi; 1855-1864 yıları arasındaYenisey ve Çu Irmakları arasındaki arazi ile Isık Gölü Havzası; 1864-1869 yılları arasındaSirderya’nın güney bölgesi ile Taşkent, Semerkant, Buhara Havzası, Pamir; 1869-1881 yıllarıarasında Hokant, Fergana, Batı Türkistan ve Yarı müstakil olmak üzere Hive Hanlığı; 1881-1892yılları arasında Merv, Aşkabad eyaletleri ele geçirilmiştir. Yahya Okçu, Türk-Rus MücadeleTarihi, Doğuş Matbaası, Ankara, 1953, s. 30-31.53Caşın, a.g.e., s. 53.54 Purtaş, a.g.e., s. 13.55 Caşın, a.g.e., s. 54.17


doğal kaynak açısından oldukça zengin oluşu, Rus ekonomisinin gelişimine veRusya’nın günümüzde dünyanın en büyük kara devleti olmasına imkan vermiştir. 5617. yy boyunca Sibirya’ya yönelen Rus yayılmacılığı 1654’te Ukrayna’nınele geçirilmesiyle başlayan süreçte Beyaz Rusya ve Litvanya ile devam etmiştir.Böylece büyüyen Çarlık, İngiltere, Hollanda, Osmanlı Devleti ve İran ile ilişkiyegirmiştir. Rusya’nın topraklarını genişletmeye başlaması özellikle Batı ile olaniletişimini artırması, 1689’da I. Petro’nun (1689-1725) tahta oturmasıyla başlayanreform sürecini hızlandırmıştır. Bu noktada Rusya’nın Moskova Knezliği ilebaşlayan yükselişinde, Rus devlet aygıtını yöneten önderlerin katkısı yadsınamaz.Tarihsel ve siyasi süreç içerisinde Rus Devletine hakim unsur olarak gelişenotokratik kimliğin şekillenmesinde, uzun yıllar egemenlikleri altında kaldıkları TürkDevletinin siyasal, askeri rejimlerinden etkilendikleri ve evlilik yoluyla intisap edenBizans imparatorluk rejiminin teokratik ideolojik yapısının (Ortodoks kimliği) sosyokültürelmiras olarak ikinci önemli baskın faktör olduğu hususu doktrinde kabulgören ortak bir görüştür. 57Rusya’yı Moskova Knezliği’nin geleneksel “kara devleti” yapısındanarındırarak Avrupalı bir “deniz gücü” olma yolundaki en önemli adımlar I. Petrodöneminde atılmıştır. Petro’nun Rusya’yı Avrupa’nın büyük bir gücü haline getirmeçabaları ve Kuzey Doğu Asya’daki faaliyetleri, Rusya’yı bölgesel bir güç olmaktançıkararak büyük bir imparatorluk haline getirmiştir. Aynı siyasi gelişmeler, Rusya’yaAvrupa ile Asya arasında kalan bir güç olarak Avrasyalılık kimliği kazandırmıştır. 58Rusya’nın gelişimi için yönünü tamamen Avrupa’ya çevirmesi gerektiğineinanan I. Petro sadece ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda değil hayatın her alanındatam bir “Avrupalılaşma” yoluna gitmiştir. Örneğin, çıkardığı kıyafet yönetmeliği iletüm devlet görevlilerinin Rus giyim tarzı yerine Alman, Macar veya Fransız giyim56Yüzölçümü 8 milyon km2 olan Sibirya, dünyadaki altın ve gümüş rezervinin altıda birine, platininbeşte birine ve demirin üçte birine, dünyadaki ağaçların üçte birine sahiptir. Petrol ve doğalgazaçısından da oldukça zengin olan Sibirya Avrupa ekonomisi ve denizcilik sektörünün ihtiyacı olankereste, keten, kenevir ve kürkün ihracatında da önemli katkılar sağlamaktadır. Ayrıntılı bilgi içinbkz. Caşın, a.g.e., s. 55.57Caşın, a.g.e., s. 45.58Acar, a.g.e., s. 124.18


şeklini zorunlu tutmuş; Rus halkının tam bir batılı olması için sakal ve bıyığıyasaklamış, uymayanlara da para cezası getirmiştir. 59I. Petro sosyal alanda yaptığı bu yeniliklerin yanı sıra teknolojik alandabaşlattığı reform süreci ile de kuşkusuz Rus tarihinin en önemli isimlerindenbirisidir. Rusya’nın büyük bir devlet olması için sıcak denizlere inmesi gerektiğini,bunun yolunun ise Karadeniz ve Bogenler’in Rus hakimiyetine geçmesi gerektiğinisavunmuştur. Ayrıca I. Petro vasiyetnamesinde de 60 vurguladığı gibi, Rusilerleyişinin Baltık denizine doğru genişlemesi için İsveç ve Danimarka arasındakihusumet artırılmalı; İran Körfezi’nin ele geçirilmesi için İran ile hiçbir fırsatkaçırılmamalıdır. 61 Hindistan ticaretinin dünya ticareti olduğunu savunan Çar, buülke ile ilişkilerin geliştirilmesini Ortadoğu ülkeleri ile ticari bağın kurulması içinSuriye yoluna mutlaka hakim olunması gerektiğini belirtmiştir. Bu amaçla 1700yılında Denizcilik Okulunu açmış, birçok tersane kurdurmuş, yüzlerce Rus gencinieğitim için Avrupa’ya göndermiştir. Böylece I. Petro Rusya’yı klasik bir kara devletiolmaktan çıkararak, denizlere hakim büyük bir dünya devleti yapmaya çalışmış vebunda da büyük oranda başarılı olmuştur.Petro’dan sonra tahta çıkan karısı I. Katerina da tıpkı selefi gibi gittikçegenişleyen Rusya’nın topraklarına hakim olabilmesi için merkeziyetçi ve kuvvetli birmonarşik devlet yapısını gerçekleştirmeye çalışmıştır. Hatta kilisenin devletüzerindeki etkisini kırmak ve kiliseyi devlete bağlı, devlet güdümünde bir kurumyapabilmek için, 1721 yılında çıkardığı “Ruhani Düzenleme Kanunu” ile MoskovaRus Ortodoks Patriğinin seçimi de dahil kilisenin tüm faaliyetlerini düzenleyen vekendisine bağlı “Kutsal Sinod” adında bir yapı oluşturmuştur.I. Petro’dan sonra başarılı bir “imparatorluk stratejisi” izleyerek Rusya’nındünya devi olmasındaki en büyük katkı şüphesiz II. Katerina’ya (1762-1796) aittir.591701 yılında çıkardığı bir kanunla “Rus kıyafeti ve Çerkez paltoları, Rus köylü botları, paltoları vepantolonları giyenlerden şehre girişlerde yayan ise 40 ruble, atlı ise 2 ruble, 1705 tarihli kanundaise sakalını ve bıyığını kesmeyenlerden şehre girişte köylülerden 2,5 kopek, diğerlerinden iseyıllık 100 ruble vergi almayı beyan etmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Acar, s. 126-127.; Kurat,a.g.e., s. 253.60Petro’nun vasiyetnamesi için bkz. Meram, a.g.e., 74; Yaşar Onay, Tarihte ve GünümüzdeRusya’nın Orta Asya Siyaseti, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1995, s. 25-27.61 I. Petro Baltık Denizi’ne dolayısı ile Avrupa’ya yönelen Rus ilerleyişini güçlendirmek için sadeceİsveç’in değil Osmanlı’nın da bölge ülkeleri (Prusya, Polonya ve Danimarka) ile arasını açmayaçalışmıştır. Vernadsky, a.g.e., s. 160.19


Aslen Alman prensesi olan Katerina eşi III. Petro’yu devirerek 1762’de tahtageçmiştir. Lenin’in I. Petro için söylediği “barbarca yöntemler kullanarak barbarlığıyenmeye çalışmıştır” sözü II. Katerina için de makul bir yakıştırmadır. O da Petrogibi Avrupa’yı örnek alarak uygulamaya koyduğu reformları yukarıdan aşağıya,halka zor ve baskı kullanarak yaşatmaya çalışmıştır. İktidarda kaldığı 34 yıl boyuncaRusya’da tam bir istibdat dönemi yaşatmıştır. II. Katerina’nın bu yönü yani, aydındespotluğu birçok tarihçinin ona “aydın monark” demesine sebep olmuştur. ÇünküFransız İhtilali’nden bir çeyrek asır önce tahta gelen Katerina’nın, ihtilalin düşünseltemellerini atan Voltaire ve Diderot gibi isimlerle yaptığı yazışma ve görüşmeler,iktidarının ilk dönemlerinde ele aldığı Montesquieu’nun “Kanunların Ruhu”nunizlerini taşıyan kanun taslakları ve aynı zamanda bu “aydın kimliği” ile ters düşereközellikle köylülere karşı uyguladığı despot politikalardır. 62II. Katerina döneminin en önemli olaylarından biri 1773-1775 yıllarındayaşanan “Ural-İdil” Sahasındaki Müslüman-Türk (Kazan Türkleri, Başkurtlar,Kazaklar) ahalisinin çıkardığı ayaklanmalardır. Daha önceki dönemlerdeMüslümanlara yönelik kötü idareyi hedef alan bu ayaklanma sonrası II. Katerina1789’da Ufa’da bir Müftülük kurarak Müslümanları kazanmaya çalışmıştır. 63II. Katerina’dan sonra tahta oğlu I. Paul (1796-1801) geçti. Tarihçi NikolayKeremzin’in ifadesi ile “tam Fransız İhtilali’nin terör politikasının Avrupa’nın sivilözgürlük ve eşitlik rüyalarına son verdiği, otokrasi için uygun bir ortamın doğduğuvakit” 64 iktidara gelen Paul ülkeyi bazen demir yumrukla bazen ise oldukça liberalyönetmiştir. Güney Rusya’daki köylülerin başka bölgelere göçünü yasaklamak veyaAvrupa’daki fikirlerin Rusya’ya girmesi önlemek için sınırları kapatmak gibi sonderece despotik bir yönetime karşın 5 Nisan 1797’de çıkardığı kanunla köylülerebazı haklar tanımıştı. 65 Pazar günleri çalışmayı yasaklamak gibi o dönemler içinradikal olabilecek kararlara imza atmıştır.62Acar, a.g.e., s. 151.63Kurat, a.g.e., s. 285. Hatta II. Katarina daha da ileri giderek İslam dininin Asya, Ural ve Kırımhalklarının medeniyete kavuşmaları açısından, Ortodoks inancına göre ‘daha uygun bir din’ olarakdeğerlendirmiştir. Seyit Tuğul, SSCB’de Sürgün Edilen Halklar, Chiviziyazıları Yayınevi,Birinci Baskı, İstanbul, 2003, s. 36.64Acar, a.g.e.,s. 170.65Verdnadsky, a.g.e., s. 200.20


I. Paul döneminin en önemli olayı ise kuşkusuz ABD ve Rusya arasında ticariilişkilerin başlamasıdır. Pasifik Okyanusundan Kuzey Denizi’ne kadar olan geniş biralanda ticaret yapma hakkı verilen bir Rus-ABD ortak şirketi kurulmuştur. 66 Tüm bugelişmeler rağmen Paul II. Katerina’nın çıkardığı birçok kanunu fazla liberal bularakdeğiştirmiş ve Rusya’yı beş yıllık bir dönemde istibdat rejimi ile yönetmiştir.Fransız İhtilalinin özgürlükçü ve liberal düşüncelerinin etkileriyle büyüyen I.Aleksandır (1801-1825) iktidara gelişinin ilk yıllarında oldukça esnek bir yönetimsergilemiştir. 67 Çıkardığı kanunlarla gizli polis teşkilatını kaldırmış, işkenceyiyasaklamış, katı milliyetçiliği engellemek için devleti Petro döneminde olduğu gibibakanlıklar kurarak (Ordu, Donanma, Dış İşleri, adalet, iç İşleri, Ekonomi, Ticaret veEğitim Bakanlıkları) yönetmiştir. 68 Ayrıca, aldığı kararlarla Yahudilere uygulanankısıtlamaları kaldırarak, tüm okullarda eğitim görebilme ve dinlerini serbestçeyaşayabilme hakkını vermiştir.I. Aleksandır’ın dış politikası ise büyük ölçüde Napolyon’un Avrupa’dakifaaliyetlerine göre şekillenmiştir. 1804’te iktidara gelen Napolyon’a karşı oluşanittifakın içerisinde yer alan Aleksandır, Fransa’nın 1808-1812 yılları arasında süreklitopraklarını genişletmesi üzerine iki ülke arasında 1813’te “Leipzig Muharebesi”yapılmıştır. 69 I. Aleksandır savaşı kazanarak Paris’e giren Rus ordusuna hitabenyaptığı konuşmada, Fransızlara intikam duygusuyla değil uzlaşma yaklaşmalarını vekorumasız Hıristiyan halka iyi davranılmasını emretmiştir. Bu tavrı ile Aleksandır,savaştan sonra Avrupa’da barış ve istikrarın koruyucularından biri olarak Rusya’yıAvrupa’nın en güçlü ülkesi haline getirmiştir. 70 Fransa’nın Napolyon savaşlarıylayerle bir ettiği Avrupa haritasını ve güç dengesini yeniden tesis etmek için toplanan1814’deki Viyana Kongresinde kabul edilen Rusya’nın batı sınırı I. Dünya Savaşınakadar değişmemiştir. 7166Acar, a.g.e., s. 170.67I. Aleksandır babaannesi II. Katerina’nın döneminde İsveçli Laparge tarafından rasyonalist vehümanist felsefi görüş ruhunda terbiye ve tahsil görmüştür. Bu nedenle, iktidarının ilk yıllarında“cumhuriyet rejimine” olan inancını ve Rusya’nın bu rejime olan ihtiyacını açıkça dile getirmiştir.Kurat, a.g.e., s. 297; Acar, a.g.e., s. 173.68Vernadsky, a.g.e., 205.69Nicholas V. Riasanovsky, A History of Russia, Oxford <strong>University</strong> Press, 1963, s. 348.70Acar, a.g.e., s. 177-178.71Anatole G. Mazour, Rise and Fall Romanous, Van Nostrand Publish, New Jersey, 1960, s. 87.21


Küçük Kaynarca Anlaşmasından sonra Osmanlı Devleti’nin giderekKafkasya’da gücünü kaybetmesi üzerine Rusya’nın himayesinde bulunanGürcistan’ın 72 Ruslar tarafından 1801’de başlayan ilhakı 73 Erivan ve BaküHanlıkları 74 ile devam etmiş, 1810 yılına gelindiğinde Azerbaycan- Dağıstan veKuzey Kafkasya’nın büyük bir kısmı Rus hakimiyetine girmiştir. 75 1813’te İran ileimzalanan Gülistan Anlaşması ile bölgedeki hakimiyeti tastiklenirken, I. Nikolayzamanında imzalanan 1828 Türkmençay Antlaşması ile tüm Azerbaycan HanlıklarıRusya’ya katılmıştır. 76Rusya’nın yenilikçi ve fetihçi liderlerinden biri de aldığı radikal kararlarnedeniyle “Özgürlükçü-Çar” olarak anılan II. Aleksandır’dır (1855-1881). Sertliğikaldırarak köylülere özgürlüğü veren ve bu nedenle tarihe “kurtarıcı” olarak geçen II.Aleksandır’ın ilk icraatı devam etmekte olan Kırım Savaşı’na son vermek olmuştur.Rusya’nın Avrupa’da büyük bir prestij kaybına neden olan Paris Antlaşması (1856)ile son bulan bu savaş sonrası Rusya yönünü Türkistan’a çevirmiştir. MehmetSaray’a göre bu yönelişin nedeni, Kırımdan sonra Rusya’nın Balkanlar’dan ve YakınDoğudan bir süreliğine elini çekmesi, ayrıca, Kırım’dan alınan yenilgi ve kayıplarıOrta Asya’daki kazançlarla telafi etme istemesi olarak görülebilir. 77Böylece 1830’larda başlayıp 1860’da Albay İgnatiyev’in çalışmalarıylaartarak 78 devam eden Rusya’nın Türkistan ilerleyişi 1868’de Buhara Hanlığı’nın,72II. Katerina 19 Nisan 1783’te çıkardığı fermanla tek taraflı olarak Kırım’ın ve Gürcistan’ın ÇarlıkRusya’nın bir parçası olduğunu ilan etmiştir. Bkz. Kurat, a.g.e., s. 299; Hakan Kırımlı, KırımTatarlarında Milli Kimlik ve Milli Hareketler (1905-1916), Türk Tarihi Kurumu Yayınları,Ankara, 1996, s. 6; Yalçınkaya, a.g.e., s. 38.73Riasanovsky, a.g.e., s. 342.74Bakü Hanlığı İran hükümdarı Nadir Şah’ın ölmesi üzerine 1747 yılında Mirza Muhammettarafından bugünkü Bakü’nün doğusunda kurulmuştur. Bkz.http://www.dallog.com/hanliklar/baku.htm. (04.11.2007) Erivan (Revan) Hanlığı da 1747tarihinde Nadir Şah’ın ölümü üzerine kurulmuştur.http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler/makale20.html (04.11.2007) BugünküErmenisan’ın başkenti olan Erivan, Türkçe kökenli bir kelime olup 1827 tarihinde ÇarlıkRusya’nın işgaline uğrayana kadar çoğunluğunu Türkler’in oluşturduğu bir bölge olmuştur.http://www.eraren.org/index.php?Page=Makaleler&MakaleNo=896 (04.11.2007)75Kurat, a.g.e., s. 300.76Yalçınkaya, a.g.e., s. 39.77Acar, a.g.e., s. 210.; Mehmet Saray, Kırgız Türkleri Tarihi, Nesil Yayınları, İstanbul, 1993, s. 34.78Çar tarafından görevlendirilen İgnatiyev, 1858 Temmuzunda 16’sı coğrafyacı, jeolog, etnoğraf,zoolog, şarkiyatçı ve tarihçi olmak üzere 82 kişi ile Türkistan’da ön araştırmaya çıkmıştır.22


1873’te Hive Hanlığı’nın ve 1876’da Hokand Hanlığı’nın ele geçmesiyle ve butopraklarda Türkistan Genel Valiliğinin kurulmasıyla son bulmuştur. 79Türkistan halkları arasındaki çekişmelerden de yararlanarak kısa zamandaRusya Hokand, Hive ve Buhara Hanlıklarını ele geçirirken, Çin’de 1878’de KaşgarHanlığı’nı işgal etmiştir. 80 Böylece Osmanlı Devleti, Rusya’nın gittikçe güçlenmesive yayılmacı bir siyaset izlemesi sonucunda sınırlarını ve etki alanını genişlettikçe,Kafkaslar, Karadeniz ve Balkanlar’da olduğu gibi, 1870’li yıllarda Orta Asya’da dabu devletten (Kaşgar Hanlığı dolayısıyla bir de Çin’den) kaynaklanan sorunlarlakarşılaşmış ve sonunda Türkistan’daki etkisini hemen hemen kaybetmiştir. Buolumsuz gelişmelerde, Osmanlı Devletinin gittikçe zayıflamasının yanında, aynıtarihlerde dış politikasını da etkileyen büyük iç olaylara ağırlık vermesi de önemli roloynamıştır. 811880’lerde Hazar Denizi’nin doğu kıyılarına kadar gelen Ruslar İngiltere’ninHindistan’daki konumunu tehdit etmeye başlayınca, Rusya ve İngiltere Afganistanüzerinde çekişmeye başlamışlardır. Bu çekişme iki ülke arasında 1885 yılındasınırların tekrar belirlenmesiyle sona ermiştir. 821881’de II. Aleksandır’ın düzenlenen suikast sonucu öldürülmesinden sonratahta geçen III. Aleksandır’ın (1891-1894) Hindistan sınırına yaklaşması veAfganistan’a sızmaya çalışması İngiliz-Rus Savaşının çıkmasına neden olmuştur.Tarihte “I. Büyük Oyun” olarak bilinen bu iki ülkenin Türkistan’a sahip olmamücadelesi İngiltere’nin Afganistan’ı, Rusya’nın ise Türkmenistan’ı almasıylasonuçlanmıştır. 83 III. Aleksandır’ın dikkat çeken diğer bir faaliyeti ise, Rus olmayanhalkları Ruslaştırma politikası ve Yahudi “pogrom”u olmuştur. 84Rusya’nın bu dönemden sonra Türkistan’a yönelik faaliyetleri İgnatiyev ile başlayan ön araştırmagruplarının çalışmalarına göre şekillenmiştir. Yalçınkaya, a.g.e., s. 56.79Ahad Andican, Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi, Emre Yayınları,İstanbul, 2003, s. 70.80Caşın, a.g.e., 102.81Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-1994), Filiz Kitabevi, İstanbul, 1995, s. 266-318.82Purtaş, a.g.e., s. 18.83Rusya’nı Türkmenistan’ı, İngiltere’nin ise Afganistan’ı işgal etmesinde karşılıklı sürdürülenmücadelenin yanı sıra, iki ülke arasında 1878’de yapılan anlaşma ile yapılan paylaşımın etkisiolduğu bilinmektedir. Cagnet and Jan, a.g.e., s. 128.84Fırat Purtaş, Rusya Federasyonu ekseninde Bağımsız Devletler Topluluğu, Platin Yayınları, Ankara,2005, s. 19. Pogdom, Rusça ‘soykırım’ anlamına gelmektedir ve özellikle Çarlık döneminde23


II. Nikolay, selefi III. Alekdandr’ın 1891’de başlattığı Trans-Sibir demiryoluinşasına paralel olarak yayılma alanını Uzak Doğu’ya çeviren dış politika anlayışınıdevam ettirmiştir. 85 19. yüzyılda Meiji Resterasyonu ile başlayan reform sürecindegittikçe güçlenen Japonya kendi hayat sahası olarak gördüğü bu bölgeye Rusya’nınolan ilgisinden rahatsız olmuş ve 1904-1905 yıllarında Japonya’nın zaferiylesonuçlanan Rus-Japon Savaşı yaşanmıştır. Savaş sonunda imzalanan 5 Eylül 1905tarihli Portsmouth Antlaşmasına göre, Rusya Çin üzerindeki tüm haklarındanvazgeçmiş, Sakhalin Adasını terk etmiş; Japonya ise Liaotung yarımadasını, PortArthur, Dalny ve Güney demiryolunu ele geçirmiştir. Ayrıca Mançurya Çin’ebırakılırken, Kore Japonya’nın nüfuz alanına dahil olmak kaydıyla bağımsızlığınıelde etmiştir. 86 Böylece Rusya son on yılda Asya’da kazandığı her şeyikaybetmiştir. 87 Bu yenilginin ardından Rusya’da büyük bir ekonomik ve sosyalbunalım yaşanmış ve ilk Rus devriminin oluşumunda etkili olan halk ayaklanmalarıyaşamıştır.22 Ocak 1905’te başkent Saint-Petersburg’da halk, işçiler, köylüler veaskerlerin bir kısmının ‘Defol Çar’ sloganlarıyla saraya doğru yürümesiyle başlayandevrim, ülkenin her yerinde grevlerle, siyasi istikrasızlıklarla devam etmiştir. 88Ülkenin içinde bunalımdan kurtulmak için düzenleme yapılması gerektiğini görenÇar 17 Ekim 1905’de bir bildiri yayınlayarak meşruti monarşiyi tanımak zorundakalmıştır. 89XX. yüzyılın başında Rusya’da halk başlıca üç siyasi kampa bölünmüştür.Muhafazakarlar mevcut düzenin devamından yana olurken, liberal kamp monarşininkaldırılmasını ve Batılı reformların yürütülmesini desteklemiş, Sosyalist kampülkede sosyalizmi kurmaya çalışmıştır. Yöntem konusunda kendi içinde ayrılığadüşen sosyalistler, 1903 yılında Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Menşevik) ve SosyalYahudilere karşı yapılan kitlesel katliamları nitelendirmek için kullanılan bir terimdir.http://en.wikipedia.org/wiki/Pogrom (03.07.2007)85Trans-Sibir demiryolu Rusya’nın Mançurya üzerindeki etkisini artıracak, Rusya’nın en doğusundakiVladivostok’a ulaşımı hızlandıracak ve Japonya ve bütün Uzakdoğu’yu Rusya ve Avrupa’yabağlayacaktır: Mazour, a.g.e., s. 126.86Riasanovsky, a.g.e., s. 447.87Acar, a.g.e., s. 262.88Purtaş, a.g.e., s. 20.89Acar, a.g.e., s. 270.24


Devrimciler Partisi (Bolşevikler) olarak bölünmüş, Vladimir İliç Leninönderliğindeki Bolşevik hareketi sosyalizmin kurulması için güce başvurarak devrimyolunu desteklemişlerdir.Balkanları ele geçirip Akdeniz’e ulaşma arzusu ile Rusya, 1914’te İngiltereve Fransa’nın müttefiki olarak I. Dünya Savaşı’na girmiştir. Savaş ülkedekiistikrarsızlığı iyice artırmış, 1917’de askerler cepheden kaçarken, halkın Çar'a olanhoşnutsuzluğu da hat safhaya ulaşmıştır. Devrim yanlıları 28 Şubat’ta Çar’ıtutuklayarak, ülke yönetimini ele almışlardır. 90 2 Mart 1917’de Nikolay’ın tahttançekildiğini açıklamasıyla 91 sona eren monarşi ile birlikte 304 yıllık Romonovhanedanlığı da tarihe karışmıştır. 92 7 Kasım 1917’de Almanya’nın desteğiyleİsviçre’de sürgünde bulunan Lenin önderliğindeki Bolşevikler’in Petrograd’dakikışlık sarayı ele geçirmeleriyle başlayan olaylar Çarlık Rusya’nın yıkılması veSSCB’nin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. 931.4. 1917-1991 Yılları Arası Rusya TarihiII. Nikolay’ın devrilmesiyle sona eren Romanov hanedanlığından sonraRusya bir süre içinde liberal demokratlar ve sol nitelikli partilerin yer aldığı ‘GeçiciHükümetler’ tarafından yönetilmiştir. Nisan 1917’de Lenin sürgünde bulunduğuİsviçre’den dönerek ‘Barış, Toprak, Emek’ programı ile yeniden siyasete atılmasınınardından, 25 Ekim 1917’te yapılan DUMA’nın 94 ikinci toplantısında Bolşeviklerçoğunluğu sağlayarak, yeni bir hükümet kurmuşlardır. Bolşevikleri iktidara getirenbu toplantıdan sonra Ocak 1918’de yapılan ilk seçimde Bolşevikler oyların yalnızca%25’ini alabildiklerinden demokratik nitelikli ilk meclis dağıtılmıştır. 95 Bu seçimdensonra başta Lenin olmak üzere tüm Komünist liderler merkezi otoritenin güçlüolduğu bir yönetim mekanizması oluşturmaya çabalamışlardır.90Purtaş, a.g.e., s. 20.91Acar, a.g.e., s. 291.921613 yılında ihtilalle iktidarı ele geçiren Romonovlar, 304 yıl sonra yine bir ihtilalle tahtanindirilmişlerdir. Mazour, a.g.e., s. 136.937 Kasım 1917’de Lenin önderliğinde gerçekleştirilen Bolşevik Devrimine ‘Ekim Devrimi’ dedenilmekledir. Bunun nedeni Miladi takvime göre 7 Kasım 1917’nin Gregoryen takvimine göre 24Ekim 1917’ye denk gelmesidir.94Rusya Federasyonu Parlamentosu’nun alt kanadına verilen ad.95Purtaş, a.g.e., s. 21.25


Japonya ile 1904-1905 yılları arasında yapılan savaşın ardından yaşanan I.Dünya Savaşı ülke ekonomisini alt üst etmiş, uygulanan katı otoriter rejim halkınyönetime karşı öfkesini artırmıştır. Mart 1917’de Ukrayna Merkezi Rada’sının(parlamento) oluşturulmasının ardından bu ülkeden yükselen otonomi talepleriniimparatorluğun değişik merkezlerindeki benzer gelişmeler izlemiştir. Buna karşın,Petrograd’da kurulan ‘Geçici Hükümet’ savaşlar ve iç karışıklıkla uğraşmaktan buisteklere karşılık vermekte yetersiz kalmıştır. 8-9 Kasım 1917’de Bolşevikler iktidaragelince bu taleplere sıcak baktıklarını yayınladıkları ‘Rusya Halkları’nın HaklarıDeklarasyonu ile bunu somut bir şekilde göstermişlerdir. Rusya içinde yaşayanhalklara eşitlik, egemenlik ve self determinasyon (kendi kaderini tayin) hakkı verenbu deklarasyon Rus olmayan halkların Bolşeviklere olan desteğini artırmıştır. 96Bolşevikler’in Rus olmayan halklara verdiği bu güvenceler bu halklarınaydınları (Sultan Galiyev, Zeki Velidi Togan gibi) arasında büyük bir heyecanuyandırmış ve bu durum bu ülkelerde komünist rejimin tesisinde önemli bir etkenolmuştur. Ancak verilen bu vaatlerin aksine Bolşevik liderler ilerleyen dönemlerdeyükselen özgürlük taleplerine ilgisiz kalmışlardır.Bu anlamda, Çarlık Rusya ve Sovyet Rusya’nın yürüttüğü politikalar arasındaisim değişikliği dışında bir fark yoktu; Çarlık Rusya kültürel ve dil alanında‘Ruslaştırma’ politikası izlerken, Bolşevikler Rus milliyetçiliği için basit bir maskeolan ‘Sovyetleştirme’ politikası izlemişlerdir. 97Çok uluslu etnik yapısı ve farklı cumhuriyetlerden oluşan ‘birlik’niteliğindeki Sovyetler için ideoloji yani ‘komünizm’ bu milletleri bir arada tutantutkal vazifesi görmüştür. Dağı’ya göre ise bu yapı içerisinde ‘Rusluk’ emperyalbütünlüğü tehdit edecek biçimde ‘kapalı/dışlayıcı’ bir etnik duruş olaraknitelenememiş, aksine emperyal bütünlüğü pekiştirecek ‘enternasyonal’ bir ‘üstkimlik’ olarak varolabilmiştir. 98 Sonuç olarak Lenin başlangıçta sosyalist düzeni inşa96 Purtaş, a.g.e., s. 22.97 Alkan, a.g.e., s. 8.98Dağı, a.g.e., s. 79. Lenin ve diğer Bolşevikler, Marksist ideoloji çerçevesinde milliyetçiliği‘kapitalist gelişmenin bir ürünü olarak ele almışlar, milliyetçilik ve milletler sorununa başlangıçtapek ilgi göstermemişlerdir. Milliyetçiliği reddeden Marksist söylem, sınıf bilincinin ulusal veuluslararası alanda bireysel ve kolektif kimliklerin kurucu unsuru olacağını öngörmüştür. FriedrichEngels’in ‘ulusların tarih içinde yok olup gidecekleri’ tezinin aksine Oto Bauer ve Karl RennerAvusturyalı Marksistler Lenin ve diğer Bolşeviklerin aksine, millet ve milliyetçiliğin kapitalizmin26


edebilmek için, ulusal kurtuluş hareketlerinin devrimci potansiyelinden yararlanmakiçin azınlıklar arasında ‘milliyetçi’ duyguları teşvik etmiş, ilerleyen yıllarda ise ‘selfdeterminasyon’ hakkına yalnızca ploretaryanın karar verebileceğini öne sürerek bukonudaki fikir değişikliğini ortaya koymuştur.1924 yılında Lenin’in ölmesinden sonra, sanayileşme ve tarımın zorlakollektivize edilmesi programını izleyen Josef Stalin yönetimi ele almıştır. Bilindiğigibi, 1921 Mart’ında Kronstadt’da denizcilerin isyanı üzerine Lenin, sanayi ve tarımıyeniden yapılandırmak için Yeni Ekonomi Politikası’nı (Novaya EkonomiçeskayaPrograma-NEP) yürürlüğe sokmuştur. Kapitalist ülkelerle ticaret yapılabilmesini vebu ülkelerden teknoloji transferinin sağlanmasına yönelik politikaları içeren NEP, 99sınırlı miktarda özel teşebbüs faaliyetlerine ve kişisel mülkiyete izin vermiştir.1927’de elde edilen üretim savaş öncesi düzeyde kaldığı için NEP’inhedeflerine ulaşmadığını gerekçe gösteren Tüm Birlik Sovyetleri Birinci Kongresi,bunun yerine SSCB’de ulusal ekonominin gelişimi için Birinci Beş Yıllık Planı’nıkabul etmiştir. 100 Bu planlı kalkınma süreci, sanayide büyük yatırımların hızlagerçekleştirilmesini öngörmenin yanı sıra, tarımda zengin köylülerin (kulakların)ağırlığına son verecek bir kooperatifleşme hareketinin olabildiğince kısa süredegerçekleştirilebilmesini öngörmüştür.Böylece tarım ekonomisinin kolektifleştirilmesi sonucunda devlete ait büyükölçekli tarım işletmeleri (kolhoz-kolektif çiftlik ve sovhoz-SSCB’de devlet eliyleyönetilen tarım işletmeleri) doğmuştur. Stalin’in bu girişimleri sonucunda baştaUkrayna ve Kazakistan olmak üzere tüm Sovyet coğrafyasında 1932-33 yıllarıarasında yaklaşık olarak 10 milyon kişi açlıktan ölmüştür. 10199bir ürünü olmadığını, kültürel ve sosyolojik bir olgu olarak da ortadan kalkmayacaklarını ilerisürmüşlerdir. Dağı, a.g.e., s. 80.“Vladimir İlyiç Lenin”, Global Siyaset,http://www.globalsiyaset.com/ideolojiler/biyografiler/vilenin.html (10.11.2007)100 Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın ardından 1933-37 yıllarında uygulanan İkincisi Beş YıllıkKalkınma Planı ve 1938-1943 yılları arasında uygulanan Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planıuygulanmış ve SSCB'nin ağır sanayi üretimi, 1913'dekinin 12 katına ulaşmıştır.101“Stalin’in Aç Bıraktıkları Anılıyor”, Yeni Şafak, 26.11.2006,http://www.yenisafak.com.tr/dunya/?t=26.11.2007&c=4&i=84107 (31.12.2007) 28 Kasım 2006tarihinde Ukrayna Parlamentosu 1932-33 açlık yıllarını soykırım olarak tanımıştır. İlyas Kamalov,“Ukrayna Soykırım Dedi”, http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=1277&kat1=61&kat2=(31.12.2007) 2003 yılında BM Genel Kurulu’nda Ukrayna ‘Açlık Yılları’nın ‘soykırım’ olarakkabul edilmesini talep etmiş, BM’ye üye ülkelerin üçte biri bu talebi desteklerken Türkiye27


Komünist Parti Başkanı olduğu 30 yıl boyunca Stalin ‘tek ülkede sosyalizm’adı altında ülkeyi katı bir totaliter sistemle yönetmiştir. Açlıktan ölen Sovyetvatandaşlarının yanı sıra, Stalin milyonlarca insanı vatanlarından Sibirya ve OrtaAsya’ya sürgün ettirmiş, Sovyetler’in ünlü hapishanesi Gulag’larda milyonlarcainsan hapishanelerde öldürülmüştür. Stalin’in kurbanlarının sayısı tam olarakbilinmemekle birlikte Brzezinski ‘Büyük Çöküş’ adlı eserinde bu sayının, 20milyondan az olmadığını, hatta kırk milyona kadar çıkabileceği belirtmektedir. 1021953 yılında Stalin ölünce, yerine Sovyetler’de siyasi, ekonomik ve sosyalsahada birçok reformu gerçekleştiren Kruşçev geçmiştir. Kruşçev dönemindegöreceli bir liberalleşme ortamı yaşanmış; ilk olarak merkezi planlamanın yetkilerikısılarak yerel birimlere dağıtılmış ve devlet çiftlikleri üzerindeki merkezinvesayetini kaldırılmıştır. Kruşçev, Sovyetler’in dış politikaya bakışında ilk defaköklü değişikliklere gitmiş, Batı dünyasına karşı daha ılımlı politika yürütmeyi tercihederek SSCB’nin 20. Kongresi’nde ünlü ‘barış içinde birlikte yaşamak’ ilkesinikabul etmiştir. Ona göre, kapitalist dünya ile sosyalist dünya arasında savaş artıkkaçınılmaz değildir. Çünkü nükleer silahlar öyle bir düzeye ulaşmıştır ki, artık birsavaş iki tarafı da yok edecektir, onun için tek çare iki blokun barış içinde bir aradayaşamasıdır. Yine Kruşçev’e göre, Devrim şiddete başvurulmadan dagerçekleştirilebilir. Yani parlamenter yollardan sosyalizm iktidara gelebilir. Diğer birilkeye göre, her ülke kendine özgü yollardan sosyalizmi kurabilir. Yani Sovyetmodeli tek ve evrensel model değildir, her ülkenin kendine özgü modelleri vardır. 1031964 yılında Kruşçev KP Genel Sekreterliği’nden uzaklaştırılarak yerine LeonidBrejnev geçmiştir. ‘Durgun Stalinizm’ de denilen Brejnev’in 18 yıllık iktidarındaKomünist Parti diktatörlüğü yaşanmış ve ekonomik sürekli durgunluk yaşadığı içinsistem de dinamizmini kaybetmiştir. Brejnev dönemi reformlara karşımuhafazakarlığın tekrar sahneye çıkması olarak nitelendirilmektedir. ÇünküBrejnev-Kosigin ekibi başa geçtikten sonra, Kuruçev’in bütün reformlerı iptaledilmiş, Moskova’da önceki dönemde kapatılan bakanlıklar tekrar açılarakdesteklememiştir. Halen ABD, Kanada, Estonya, Arjantin, Avustralya, İtalya, Macaristan,Litvanya, Gürcistan ve Polonya tarafından ‘soykırım’ olarak kabul edilmiştir.102 Zbigniew Brezezinski, Büyük Çöküş, Beşinci Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara,Mart 2000, s. 30-31.103 Ergim Balcı, “Gorbaçov’un Reformları”,www.mulkiye.org.tr/docs/cars_soy/CARSAMBA8687_17.pdf (12.12.2007)28


Kruşçev’in kısıtladığı merkezi yönetiminin gücünü tekrar artırmak için,Sovnarkovsyleri (yerel ekonomik konseyleri) kapatmıştır. Komünist Parti’nin 23.Kongresi’nde Kruşçev'in reformları resmen iptal edilmiştir. 104 Diğer taraftan Brejnev,askeri yapıyı ve ülkenin liderlik konumunu sürdürmeye çalışmış, iktidarageldiğinden itibaren silahlı kuvvetlere geniş kaynaklar ayırarak parti-ordu ilişkisiniyeniden kuvvetlendirmiştir. 1973 yılında 1957’den sonra ilk defa savunma bakanınıtekrar Politbüro’ya girmiştir. Sovyet orduları 1968’de Brejnev Doktrini çerçevesindeÇekoslovakya müdahale etmiştir. Sovyetler Birliği, 1975 Helsinki Nihai Senedi’niimzalayarak, II. Dünya Savaşı sırasında elde ettiği toprak kazanımlarını ve DoğuAvrupa’daki varlığını Batılılara kabul ettirip yasallaşmıştır. 1982 yılında Brejnev’inölümünden sonra iktidara gelen Andrapov başlattığı reformları tamamlayamadan1984 yılında ölmüş yerine Çernonko geçmiştir. Çok yaşlı olan Çernonko’nun aniölümünden sonra ise yerine, 11 Mart 1985’te Gorbaçov geçmiştir. Onun başageçmesi SSCB tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.104 Balcı, a.g.e.29


İKİNCİ BÖLÜMSSCB SONRASI RUSYA FEDERASYONU DIŞ POLİTİKASININANALİZİ2.1. SSCB’nin Dağılma Süreci: Glasnost ve PerestroykaGorbaçov 11 Mart 1985’de Çernenko’nun ölümü üzerine MerkeziKomite’nin aldığı ani bir kararla Kominist Partisi Genel Sekreterliği’ne getirildiğindeSovyet sistemi iktisadi ve siyasi anlamda tam bir buhran içindeydi. Gorbaçov’unSoğuk Savaş boyunca Sovyet yönetimini büyük ölçüde yönlendiren dışsal faktörlerinyanı sıra, içsel dinamikleri de harekete geçirmesi Sovyet tarihi açısından önemli birdönüm noktası olmuştur. ‘Yeni düşünce’ diye isimlendirilen ve ‘glastnost/açıklık’ ve‘perestroyka/yeniden yapılanma’ olarak iki başlık etrafında şekillenen reformlar,ülkenin içinde bulunduğu kötü durumu düzelteceği düşüncesi ile Sovyet yurttaşlarıtarafından büyük bir heyecanla karşılanmıştır. Ancak çok geçmeden yapılanreformların ülkedeki sorunların çözümünde katkı sağlamadığı; aksine 70 yıllık siyasive ekonomik baskı sonrası plansız yapılan değişiklikler SSCB’nin çözülmesindeetkili olmuştur.Glastnost ya da ‘demokratikleşme’ politikası, siyasi ve kültürel yaşamdaideolojik denetimin kırılması, sistemi sorgulayacak demokratik mekanizmalarınkapılarının aralanmasına ve böylece içsel dinamiklerin harekete geçirilmesine nedenolmuştur. 105 Gorbaçov’un ifadesi ile, ‘Yeniden yapılanmanın ilk adımı uykuyadaldırılmış halkı uyandırmak ve kişilerin tüm süreçlere katılımını sağlamak’olacaktır. 106 İlk olarak ekonomik düzenlemelerle başlayan bu süreçte, Gorbaçov’a ilkbüyük tepkinin nomenklatureden (KP yönetici sınıfı) gelmesi üzerine Gorbaçovtabandan destek alma zorunluluğunu görmüş ve demokratik katılım sürecinin işlerlikkazandırılmasıyla demokrasi, insan hakları, serbest piyasa gibi talep ve söylemlerülke gündemine taşınmıştır. Böylece temelde yaralanmış süper güç gururu,geleneksel ulusal güvenlik korkuları, çarpık ideolojik dogmalar ve derin köklere105Dağı, a.g.e., s. 92.106 Purtaş, a.g.e., s. 3430


sahip kültürel ön yargılar nedeniyle reform sürecine mesafeli duran Komünist Partisi(KP) ve askeri-sınai çıkar gruplarına karşın, Gorbaçov izlediği politikalardakendisine yapılan muhalefetin odağı olan ve o dönemde Boris Yeltsin’inyönetimindeki ‘Demokratik Rusya’ hareketi de dahil 107 ülkenin çoğunluğu tarafındandesteklenmiştir. 70 yıldır siyasi baskı yaşayan Sovyet yurttaşları reform süreciylegelen demokratik ortamda devlet politikalarının şekillenmesinde daha aktif roloynamaya başlamışlardır. Hatta o kadar ileri gidilmiştir ki, 1987 yılında Moskova’daanti-komünist bir gösteri bile düzenlenmiştir. 108Bu gelişmelerle birlikte Rusya’daki ulusal kimlik tartışmalarına yurttaşlıkdeğerleri eklenmiş, ideolojik temelli Sovyet dış politikasında ciddi reformlaragidilmiştir. ’Dış tehdit’ ve ‘dış düşman’ psikozundan kurtularak Sovyet toplumundayeni ulusal kimlik arayışlarında demokratik yönelimin de kapısı aralanmıştır. 109 Heralanda Batı ile daha yakın ve uyumlu bir politika izleyerek 1917 Ekim Devrimindenbu yana süre gelen merkeziyetçi (devlet ağırlıklı) sosyalist düşünceye dayalıekonomi modelinden vazgeçerek piyasa ekonomisine, serbest pazara yönelmedüşüncesi ile ortaya atılan ‘glastnost’politikası çerçevesinde ekonomide merkeziplanlamadan uzaklaşılmış, üretim ve tüketimde sübvansiyonların kaldırılmasıylagerçekçi fiyat politikaları izlenmeye başlanmıştır. Ancak yetmiş yıldır merkezdenyönetilen ekonomi aniden gelen rekabetçi piyasa şartlarına ayak uyduramamış vesosyal bunalımlar ülkeyi derinden sarsmaya başlamıştır. 110 8 Aralık 1991’deMinsk’de bir araya gelen Beyaz Rusya, Ukrayna ve Rusya Federasyonu (RF) devletbaşkanları Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT) kurulduğunu ve SSCB’ninuluslararası hukukun bir sujesi ve jeopolitik bir varlık olarak ortadan kalktığını ilanetmişlerdir. 111 Bu anlaşmaya ile RF, BDT’nin ortak silahlı kuvvetler oluşturmasını107Yevgeni Bajonov, “Rusya’nın Değişen Dış Politikası”, Menfaatler Çatışması OrtasındaTürkiye, Yılmaz Tezkan (der), Birinci Baskı, A Ajans Yayınları, 2000, s. 55.108 Purtaş, a.g.e., s. 53.109Dağı, a.g.e., s. 92.110 Erol Mütercimler, Türkiye Türk Cumhuriyetleri İlişkiler Modeli, Anahtar Kitapları, İstanbul,1993, s. 17.111 İdil Tuncer, “The Security Policies of the Russian Federation: The ‘Near Abroad’ and Turkiye”,Turkish Studies, s. Cilt 1, No. 2, (Autumn 2000), s. 95; M. P. Ratanova, “Desyat Let SodruzestvuNezavisimıh Gasudarst”, Russia vı Okrujayuşem Mire, (Analitiçeski Yejegodnik), MNEPUYayınevi, Moskova, 2003, s. 88.31


ümit etmiştir. Rusya’nın bu isteği doğrultusunda BDT’nin ilk kurulan organı ‘BDTSavunma Bakanları Kurulu’ olmuştur. 112Slav asıllı üç devletin Minsk Antlaşmasını imzalayarak SSCB’nin fiilenortadan kalktığını açıklamasına en büyük tepki, Orta Asya Türk cumhuriyetlerindengelmiştir. Merkezi otoritenin hayatın her safhasına egemen olduğu Sovyet sistemiiçerisinde Moskova’ya aşırı bağımlı hale gelen bu ülkeler, zoraki de olsabağımsızlıklarını ilan etmek zorunda kalmışladır. 113 SSCB’nin Slav kökenlidevletlerinin kendilerine danışmaksızın aldıkları bu karara tepki vermek ve MinskAntlaşmasını değerlendirmek için 13 Aralık 1991’de Aşkabad’da bir arayagelmişlerdir. Toplantıda dikkati çeken en önemli nokta, liderlerin yeni bir Orta Asyaortak pazarı oluşumundan bahsetmeleridir. Konu ile ilgili olarak İslam Kerimov“Tüm Orta Asya devletlerini bir araya getirecek yeni bir konfederasyonkurulmalıdır” derken; Kırgız lider Aksar Akayev “Bir Orta Asya toplumuna ivedigereksinim vardır” şeklinde açıklamada bulunmuştur. 11421 Aralık 1991’de ise Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin de katılımı ile MinskAntlaşması’nın hükümlerini içeren ve Almaata Protokolü olarak bilinen BağımsızDevletler Topluluğu’nun kuruluş bildirisi imzalanmıştır. 115 Böylece MinskAntlaşması ile konulan ve Almaata Protokolü ile tasdik edilen, birlik üyelerininbirbirlerinin bağımsızlıklarına, içişlerine, toprak bütünlüklerine ve egemenlikhaklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne ve devletlerarasında eşit statüye dayalıilişkiler, geçmişten gelen siyasi ve kültürel bağlarla başlamıştır. 116112Yuriy Şişkov, “ Rassia i SNG: Neudavşiysya Brak Po Daqavoru”, Pro et Contro, Cilt 6, No 1-2,Zima-Vesna 2001, s. 92; http://pubs.carnegie.ru/p&c/Vol6-2001/1-2/v6n1-2-05.pdf (01.09.2007)113 1917’den itibaren Moskova’nın ekonomik sömürgesi olan Orta Asya, Sovyetler’in ekonomikgücüne pamuk üreten ve hammadde kaynağı olan bu bölge, elektrik şebekelerinden, petrol borularıve telefon şebekelerine kadar binlerce bağla Rusya’ya kenetlenmişti. Yıllardır süren bu giriftilişkilerden kurtularak ekonomik ve siyasi bağımsızlıklarını birden kazanmaları bu ülkelerdenbeklenmesi elbette güçtür.114 Ahmed Raşid, Orta Asya’nın Dirilişi: İslam mı Milliyetçilik mi?, Cep Kitapları, İstanbul, 1995,s. 12.115 Almaata Protokolüne Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Kırgızistan,Özbekistan, , Türkmenistan, Tacikistan, Azerbaycan, Moldovya ve Ermenistan katılmıştır.Anlaşmaya Baltık ülkeleri, Gürcistan katılmamıştır. Sinan Oğan, “ BDT’nin 10. Yılında OrtaAsya: 11 Eylülle Gelen Amerikan Miladı”, Stratejik Analiz, Cilt II, Sayı 22, Şubat 2002, s. 51.116Mütercimler, a.g.e., s. 94.32


Burada şunu da belirtmekte yarar vardır. ‘Yeni düşüncenin’uygulayıcılarından olan Eduard Şevardnadze’nin ‘ideolojinin politika ve hukukaüstünlüğünün ortadan kalkması’ şeklinde ifade ettiği ‘glasnost ve perestroyka’,Gorbaçov tarafından SSCB’nin içine düştüğü buhranın ‘sosyalizmin aslındanuzaklaşılmasından’ kaynaklandığı iddiası ile ortaya atılmıştır. Esasen sosyalistideolojinin değiştirilmesine karşı çıkan Gorbaçov, yapılan reformları ‘devrim’ olarakdeğerlendirirken şu ifadeleri kullanmıştır: “…daha çok sosyalizm demek dahadinamik ilerleme ve yaratıcı teşebbüs, daha iyi örgütlenme, kanun ve nizam, dahaçok bilimsel yöntem ve ekonomik yönetimde inisiyatif, yönetimde etkinlik ve halkiçin daha iyi ve maddi bakımdan zengin bir yaşam demektir.” 117Sonuç olarak, Sovyet rejiminin köhneleşmiş ideolojik dogmalardanarındırarak sosyalist devleti ayakta tutmak için Gorbaçov’un giriştiği reform süreciniTouraine’nin şu sözleriyle özetlemek mümkündür: “Geri dönüp 1980’li yıllarabaktığımızda Gorbaçov’un bu geçiş döneminin ruhani lideri olarak ortaya çıktığınıve hatasının komünizmin reforma açık olduğuna ve SB’nin sosyal ve ekonomikyapılarını Batı’ya yaklaştırırken kendi kimliğini koruyabileceğine inanmakolmuştur.” 1182.2. 1991-1993 Yılları Arası Rus Dış Politikası: Batı Yanlısı PolitikaBoris Yeltsin, Rusya’nın ‘safralar’dan kurtulması halinde buhran dönemindetek başına çok daha hızlı çıkacağı ve örneğin diğer cumhuriyetlere harcanan 120milyar rublenin Moskova için kurtuluş kapısı olacağını düşünmüştür. 1991 sonrasıRus dış politikasına büyük etki eden Soljenitsin de Yeltsin’e benzer şekilde‘Rusya’nın sırtındaki kambur’ olarak nitelendirdiği Orta Asya için, ‘Rusya NasılKurtulur’ adlı kitabında şunları söylemiştir: “Orta Asya kamburumuzun ağırlığındankurtulup biraz daha güçlenelim, II. Aleksandır’ın bir o kadar düşüncesizcegeçekleştirdiği bu fetihten kurtulalım.” 119SSCB’nin uluslararası alandaki hukuki varlığını sona erdiren 8 Aralık 1991tarihli Minsk Anlaşması’nın görüşmelerine yalnızca üç Slav asıllı cumhuriyetin (RF,117Purtaş, a.g.e., s. 36.118Gamze Güngörmüş Kona, Türkiye-Orta Asya İşbirliği Stratejileri ve Gelecek Senaryoları,Birinci Baskı, İstanbul, 2002, s. 77.119Aleksandr Soljenitsin, Rusya Nasıl Kurtulur?, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992, s. 16.33


Ukrayna, Beyaz Rusya) katılması da RF’nin dağılmasının ilk yıllarında eski Sovyetcumhuriyetleriyle artık ortak bir gelecek düşünmediğinin açık bir göstergesidir.Soljenitsin ayrıca, Sovyet İmparatorluğu’nun bir an evvel tasviye edilmesini,Sovyetler Birliği’ni oluşturan 15 federe cumhuriyetten Baltıklar ve Kafkasya’nın üçülkesi (Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan) ile Orta Asya’nın dört ülkesinin(Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan) ve Moldavya’nın Rusya için birkülfet olduğunu ve bu yükten kurtulması gerektiğini savunmuştur. Bunun yerine RF,Ukrayna ve Beyaz Rusya’dan meydana gelecek, ayrıca Kazakistan’ın da bir parçasınıihtiva edecek bir Rus Birliği kurulmasını istemektedir. 120 Yine aynı kitapta on ikicumhuriyet çıkartıldığı zaman kalan toprakların gerçek Rus toprağı olduğu (Ruskelimesi yüzyıllar boyunca Ruslar, Ukraynalılar ve Beyaz Ruslar için kullanılmıştır)ve şimdi bu coğrafyaya ‘Rusya Birliği’ demenin daha doğru olacağınıvurgulamıştır. 121Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla sonuçlanan ‘yeniden yapılanma’ süreciilham kaynağını Batı düşünce geleneğinden ve ekonomik başarısından almıştır. Busüreçte totaliteryan Sovyet ideolojisine karşı muhalefet düşüncesi demokrasi, insanhakları ve piyasa ekonomisi anlayış ve arayışından beslenmiştir. 122 Atlantikçileregöre, Yakın Çevre Rusya için büyük bir yük ve onun modernleşme gayretleriyle‘büyük güç’ olması yolundaki bir engeldir. Rusya’nın ‘kuzey gücü’ olması onunYakın Çevre ve BDT’ye karşı sorumluluklar altına girmesine bağlıdır. 123 Rusya’nınYakın Çevresinde özel bir görev üstlenmesi, emperyal anlayışına geri dönüşü olarakalgılanabileceğinden Rusya’nın hem demokratikleşme hem de kalkınmapolitikalarında tıkanıklık oluşturacaktır. 124Yıkılmış bir imparatorluğun varisi olan RF, 1991-93 yılları arasında içerdeekonomik ve siyasi sorunlarla uğraşmak zorunda kalmış, bu nedenle eski Sovyetcumhuriyetlerine karşı etkili ve sistemli bir politika izleyememiştir. Ekonominin120 Fikret Ertan, “Soljenitsin’in Çözümü”, Zaman, 15.12.1991.121Soljenitsin, a.g.e., s. 13.122 M. McFaul, “Precarious Peace: Democtic Politics in the Making of Russian Foreign Policy”,International Security, Cilt 12, Sayı 3, 1997/98, s. 2; aktaran, Dağı, a.g.e., s. 147.123Dağı, a.g.e., s. 150.124 Hilal Büke, Soğuk Savaş Sonrası Rusya’nın Orta Asya Politikası, Yayınlanmamış YüksekLisans Tezi, Kırıkkale, 2007, s. 23-24.34


düze çıkması için Batılı finans kuruluşlarına ihtiyaç duyan RF, bu ülkeleri tedirginedebilecek politik girişimlerden titizlikle kaçınmıştır. Bu nedenle Yeltsin, ülkeyimevcut dar boğazdan kurtarmak için iflas eden Sovyet ekonomisini dağıtmış veRusya’da Pazar ekonomisini geliştirecek politikalar izlemeye başlamıştır. Budönemde ekonomiye uygulanan ‘şok terapi’ yöntemi sonrasında ‘Serbest TicaretKanunu’ kabul edilmiş, böylece 70 yıl sonra ilk kez özel teşebbüse faaliyet serbestisikanunlaşmıştır. 125 Planlı ekonomiden özel mülkiyet tabanlı piyasa ekonomisinegeçişin en belirgin sonucu insanların gelirleri arasındaki farkın ve bunun sonucuolarak da yaşam standartları arasındaki mesafenin giderek açılmasıdır. BugünRusya’da kişi başına düşen milli gelir 2 bin doların biraz üzerindedir ve 40milyondan fazla insan yoksulluk sınırında yaşamaktadır. Fakat, sayıları iki elinparmaklarını geçmeyecek kadar insan son 10 yıl içerisinde sahip oldukları malvarlıklarının değeri milyar dolarlarla ifade edilmektedir. 126Sonuçta Rusya’da 1991’den sonra ekonomik geçiş dönemini iyi şekildedeğerlendiren ve üst düzey yöneticilerle iyi ilişkiler kuran ve ‘oligark’ diyenitelendirilen bir grup ortaya çıkmıştır. 127 Yeltsin’in ekonomik politikalarınıdestekleyen bu grup 128 ülkedeki enerji, bankacılık ve medya gibi en önemli sektörleriellerinde bulunmaktadır.1991’de Andrey Kozirev’in Dışişleri Bakanı olarak göreve başlamasıylaYeltsin’in ekonomik kalkınmayı hedefleyen politik görüşünün yanı sıra,demokratikleşme önündeki tüm engelleri kaldırarak ülkeyi ortalama bir gücegeliştirmeyi ilke edinen bir dış politika anlayışı benimsenmiştir. Kozirev’e göre,125 Hekimoğlu, a.g.e.,s . 65.126 Sinan Oğan, Rusya’da Siyaset ve Oligarşi, Rusya Araştırmaları Dizisi, ASAM Yayınları, Ankara,s. 1-2.127‘Oligark’ sözü Rusya’da ilk defa 2 Haziran 1995’de Vek Gazetesi’nde Olek Baygo tarafındanyazılan ‘Portret Oligarha i Molodosti’ isimli makalede kullanılmıştır. 20 Eylül 1997’de SegodnyaGazetesi’nde SGB_Argo Bank Genel Müdürü Aleksandır Smolenski ile yapılan söyleşide bukelimeden geniş bir şekilde istifade edilmiştir. Oligark kelimesinin bilimsel literatür geçişi BorisNemtsoy tarafından Mart 1998’de düzenlenen “Buduflee Rossii: Demokratiya ili Oligarhiya”isimli konferans ile olmuştur.1271996 yılında yapılan seçimlerde Komünist Parti Lideri Gennadi Zuganov karşısında yenidenseçilme şansı azalan Yeltsin’e seçilmesi için gerekli mali desteği yine bu grup sağlamıtır. Oğan,a.g.e., s. 7.8.1281996 yılında yapılan seçimlerde Komünist Parti Lideri Gennadi Zuganov karşısında yenidenseçilme şansı azalan Yeltsin’e seçilmesi için gerekli mali desteği yine bu grup sağlamıştır. Oğan,a.g.e., s. 7.8.35


Rusya Batı’ya karşı mesafeli durma düşüncesini terk edip, Batılı devletlerle özelliklede Amerika ile ikili ya da çok yönlü ilişkiler geliştirmenin yollarını aramalıdır.Bunun yanı sıra Rusya eski Sovyet cumhuriyetlerini yeni eşit ve bağımsız olarakalgılamayı öğrenmeli ve tek taraflı güç kullanmak yerine Avrupa’daki uluslararasıkuruluşların arabuluculuk rolüne güvenmelidir. İşte belirtilen bu görüşlerdoğrultusunda 1992 yılında Rusya Federasyonu, Batı yanlısı, Avrupa merkezli bir dışpolitika izlemiş ve bu da Rus bürokratlarının Orta Asya’daki Müslüman kökenlicumhuriyetlere uzak durmasını sağlamıştır. 129Ancak 1992’nin sonlarına doğru Rusya’nın talep ettiği “Batıya DönükAtlantikçi” dış politika anlayışı yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Rusya’nın öndegelen siyasetçileri, Kozirev’i uluslararası ilişkiler alanında son derece idealist vekuramsal bir yaklaşım benimsediği ve Rusya’nın ulusal güvenlik menfaatlerini tespitetme ve dikkate alma aşamasında başarısız olduğu yönünde eleştirirken, Onu Batıyafazla önem vermekte ve uluslararası kuruluşların arabuluculuk rolüne fazlasıylagüvenmekle suçlamışlardır. 130 Bazı Rus araştırmacıları daha da ileri giderek Yeltsinve Kozirev’in politikalarının Rusya’nın milli menfaatlerine tamamen zıt olduğunu vetamamen Amerikan yanlısı olduğunu iddia etmişlerdir. Rus siyaset bilimci FederLukyanov’a göre ise, Yeltsin döneminde Rus dış politikasının belirlenmesinde,Yeltsin’in devlet başkanları ile olan ilişkileri etkili olmuştur. Yine o dönem üzerinearaştırma yapan uzmanlar, Yeltsin iktidarda olduğu dönemde Rus dış politikasınınbüyük oranda dışişleri bakanları Kozirev ve Yevgeniy Primakov tarafındanbelirlendiğini ifade etmişlerdir. 131Realist ekol olarak tanımlanan Avrasyacı görüşün temsilcilerine göre,Gorbaçov döneminden itibaren Batı ile yakın ilişki kurma uğruna Moskovagerçekten çıkarlarını koruyabilecek bir dış politika izleyememiştir. Yeltsin-Gaidar-Kozirev’in etkisinde kalan Atlantikçileri Rusya’nın “Yakın Çevresi”ne ilgisizkalmakla suçlayan realistler, bu durumun ülkenin güneyinde bir “güvenlik boşluğu”129Gamze Güngörmüş Kona, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi”,http://www.gamzegungormuskona.blogspot.com/2007/08/trk-dnyas-arastirmalar-dergisi-say-133.html (07.12.2007)130Kona, a.g.e.131Boris Yeltsin, Perviy Presedent RF, www.lenta.ru/lib/14160887/full.htm, (08.12.2007)36


oluşturduğunu iddia etmişlerdir. 132 Realist ekolün Rusya’nın “emperyal” kimliğineyeniden dönmesi gerektiğini savunan savunmacı ve saldırgan grubun düşüncesi,Rusya’nın Batı yanlısı politika izleyerek “Yakın Çevresini” ihmal etmesi stratejikhatadır ve bu durum Rusya’nın Yakın Çevresinde güven boşluğu oluşturmuştur. Bugörüşü savunanlara göre, SSCB dağıldıktan sonra RF dış politika önceliğiniKazakistan, Gürcistan, Ermenistan ve diğer eski Sovyet cumhuriyetlerinevermelidir. 1331993 yılında Clinton’un Yeltsin’in Yakın Çevresi ile ilişkilerinideğerlendirdiği bir konuşmada şunları söylemiştir: “Ben Başkan Yeltsin’inemperyalist bir Rusya istediğine inanmıyorum. Bana göre, Yeltsin kendini içeridenve yeniden inşa edebilecek Rusya istiyor.” Bu açıdan,Yeltsin’in birinci önceliğiRusya’nın yeniden ve içeriden inşası. Yaklaşık dört yüz yıldır ‘dış dünyaya’ göreşekillenen, oluşan Rusya (buna Rus yayılmacılığı veya emperyalizmi de denilebilir)bugün bir dönüm noktası yaşamaktadır. Vatandaşlarının haklarını, ferahını veekonomik önceliklerini kısacası iç düzeni dışa göre, dış tehdide göre tarif eden Rusdevleti bugün komünizmin, Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle bir tehditle karşıkarşıyadır. 134 “Rusya’da Kapitalizm Neden Tutmadı” kitabının yazarı BorisKagarlitski Yeltsin’in tüm zaaflarına rağmen iktidarda kalmasını şu sözlerleözetlemiştir: “…Yeltsin gücünü uyguladığı politikadan değil, sivil toplumunzayıflığından, 70 yıl boyunca süren ‘komünizmi kurma’ çabalarının ‘Sovyethalklarında’ bıraktığı olağandışı önyargılardan, ortalama bir Rus’un çokça bilinen,ama yine de insanı şaşırtan kafa karışıklığından aldı her zaman. Rus ruhunun en iticiniteliklerinin, Rus milli karakterinin en utanılısa yönlerinin Yeltsin’de tam anlamıylavücut bulduğu söylenebilir.” 135Sonuç olarak, RF’nin 1991-93 yılları arasındaki yaşadığı ekonomik ve siyasisorunlar içe dönük ve Batı ile yakın ilişki kuran bir dış politika stratejisi izlemesineneden olmuştur. Ancak büyük bir imparatorluğun ardılı olan RF’nin ‘Yakın132Nurşin Ateşoğlu Güney, “Rusya Federasyonu’nun Yeni Güvenlik Politikası ÇerçevesindeTürkiye’ye Bakışı”, Türkiye’nin Komşuları, Mustafa Türkeş ve İlhan Uzgel (der.), İmgeYayınları, Ankara, 2002, s. 335.133Güney, a.g.e., s. 335.134Fikret Ertan, “Soljenitsn’in Çözümü”, Zaman, 15.12.1991.135Boris Kagarlitski, Rusya’da Kapitalizm Neden Turmadı?”, Metis Yayınları, İstanbul, 1996, s.23.37


Çevresine’ ilgisiz tutumu Rus kamuoyunda büyük tartışmaların yaşanmasına nedenolmuştur. Bu nedenle 1993’den sonra Rusya, -SSCB’nin çöküşünden sonra Batı ilebütünleşmeyi tercih eden ve Moskova’ya mesafeli davranan Baltık ülkeleri dışındaeskiSovyet cumhuriyetleriyle, özellikle de Orta Asya ülkeleriyle yakın ilişkikurmaya başlamıştır.Bu cumhuriyetlerinin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi sıkıntılarMoskova’nın bölgedeki etkinliğini artırması için büyük bir fırsat sunmuştur. RFsoyunduğu ‘ağabey’ rolü ile bölge ülkelerinin sorunlarının çözümünde ilk başvurukapısı olmuştur. Bu ülkelerde mevcut askeri gücü veya bağlantıları Rusya’nınbölgedeki gücünü perçinleyen bir diğer unsurdur. Bu aşamada, BDT’yi bir araçolarak kullanmak isteyen Moskova, bu örgütün askeri yönünü geliştirerek daha etkinolmayı amaçlamaktadır.2.3. 1993 Sonrası Rusya Federasyonu’nun Orta Asya Politikası ve Yakın ÇevreDoktriniGraham Fuller’e göre Sovyet İmparatorluğu’nun çöküşü esas olarak 200yıllık bir sömürge imparatorluğunun çöküşü anlamına gelmektedir. Bu nedenleRusya’nın yeni siyasal yönelimi kaçınılmaz olarak imparatorluğun canlandırılmasınayönelik bazı unsurlar taşıyacak ve taşımaya da devam edecektir. 136 Bu nedenle bugünRusya’da siyasal yelpazenin en sağından en soluna kadar hemen hemen tüm siyasioluşumların politik açılımları imparatorluk mazisine atıf ve eski güçlü günlerinedönme arzusunu yansıtmaktadır.19. yüzyıl boyunca Rusya ve İngiltere arasında Türkistan hakimiyeti içinyapılan mücadele uzmanlarca ‘Büyük Oyun’ olarak adlandırılmıştır. 137 1907 tarihliRus-İngiliz Anlaşması’na kadar devam eden bu mücadele, Afganistan’ın iki ülkearasında tampon bölge olarak kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır. Böylece Afganistan136Tayyar Arı, Irak, İran ve ABD: Önleyici Darbe ve Hegemonya, Alfa Yayınları, Birinci Baskı,Ocak 2004, s. 320.137 ‘Büyük Oyun’ tabiri bazı yazarlara göre ilk kez bölgede görev yapan İngiliz yüzbaşı ArthurConolly’e aittir. Haziran 1842’de Buhara Emiri tarafından öldürülen Conolly, bir arkadaşınayazdığı mektupta ‘büyük oyun’ terimin kullanmış ve daha sonra 1907 yılında Nobel edebiyatÖdülü’nü alan İngiliz yazar Rudyard Kipling tarafından siyasi literatüre kazandırılmıştır. ElifHatun Kılıçbeyli ve Mahal Emrahov, “Büyük Oyundan Yeni Büyük Oyuna (1920-2002 yılları),Yakın Dönem Güç Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği, Birinci Baskı, GündoğanYayınları, İstanbul, 2002, s. 115. Başka bir görüşe göre ise, bu terim ilk kez dönemin petrol deviJohn D. Rockefeller tarafından kullanılmıştır. Kılıçbeyli ve Emrahov, a.g.e., s. 117.38


İngiltere’nin, sömürgesi Hindistan’ı güvence altına alınması için bu ülkeyebırakılırken, Türkistan’daki Rus varlığı da kabul edilmiştir.‘Büyük Oyunun’ ikinci perdesi ise SSCB’nin çöküşü ile Rusya ve ABDarasında oynanmaya başlanmıştır. RF 1991-93 yılları arasında yaşadığı siyasi veekonomik sorunlar nedeniyle içe kapalı bir politika izlemiş, 1993’de uygulamayakonan ‘Yakın Çevre’ (near abroad-blijniy zarubej-yakın yabancı ülke) stratejisindensonra ise yeniden arka bahçesi olarak gördüğü eski SSCB cumhuriyetlerineyönelmiştir. 1992 sonunda RF’nin dış politika önceliklerini yeniden tanımlamasıneticesinde kabul edilen ve ‘Rusya Federasyonu Dış Politika Doktirini’ 138 içindetanımlanan bu karar şu konuları içermektedir:1)BDT çerçevesi içinde ve esas olarak ikili ilişkiler temelinde olmak üzerebağımsızlığını yeni kazanmış devletler ile siyasi, iktisadi ve askeri işbirliğiniderinleştirme,2)Bağımsızlığını yeni kazanmış devletlerin alt yapısını genişletme vegüçlendirme,3)Yeni bağımsız devletlerin her biri ile Rusya vatandaşlarının haklarınınkorunması konusunda anlaşmalar yapılması,4)BDT sınırlarının müşterek olarak korunması. 139Tercihten çok bir zorunluluk olarak ortaya çıkan ‘Yakın Çevre’ politikasınınkabulünün en önemli nedeni jeostratejiktir. 1991 sonrası Moskova’nın Soğuk Savaşdöneminde sahip olduğu Orta ve Doğu Avrupa’daki etkinlik alanını kaybetmesininardından, eski SSCB cumhuriyetlerindeki etkinliğinin azalması ve ardından Baltıkdenizinde denetimi kaybetmesi RF’yi acilen bölgesinde hakim ülke olmaya itmiştir.Ayrıca, Ukrayna’nın bağımsızlığını elde etmesiyle Karadeniz’de, Kafkas ülkelerinin138 1992 yılında kabul edilen ‘Rusya Federasyonu Dış Politika Doktrini çerçevesinde tanımlanan ve1993 yılında açıklanan ‘Yakın Çevre doktrini’, RF’nin geçmişten gelen emperyal kimliğinin‘Avrasyacılık’ yaftası ile yeniden uygulamaya konulmuş şekli olarak görülmüştür. ÖzelliklePrimakov ve Dugin ikilisinin önderliğinde şekillenen Avrasyacılık Rus Dış Politikasına 1991-93yılları arasında hakim olan ‘Atlantikçilerin’ yerini neo-emperyalistlerin almasıyla Moskova’nınkararlarında etkili olmuştur. Bu doktrinden sonra, 23 Nisan 1993 tarihli ‘Dış Politika Doktrini’ veKasım 1993’te yayınlanan ‘Savunma Doktrinde’ de ‘Yakın Çevrenin’ kesin hatları belirlenmiştir.139 Oktay F. Tanrısever, “Rusya Federasyonu’nun Orta Asya-Kafkasya Politikası: Yakın ÇevreDoktrini’nin İflası”, Mustafa Aydın (der.), Küresel Politikada Orta Asya, Nobel Yayınları,Birinci Basım, Ankara, s. 45.39


ve Orta Asya cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmasıyla da HazarHavza’sında gücünü kaybeden Rusya, eski arka bahçelerine hızla yönelmiştir. 1401992’de Dışişleri Bakanı Andrey Kozirev başkanlığında toplanan Rus DışPolitika Konseyi’nin belirlediği Rus dış politikasının amaçları arasında yer alan şumadde oldukça ilginçtir: “Rusya’dan ayrılmış olan ve hemen Rusya’nın etrafındabulunan eski Sovyet cumhuriyetleri ile olan ilişki ve bağlara önem verilmelidir. Buülkelerle olan bağ ve ilişkilerin Rusya’nın iç gelişimleri olduğu kadar uluslararasıpolitikadaki yerini belirlemesi açısından da büyük önem taşıdığı daima akıldatutulmalıdır.” 141Dünya gücü olma isteğinden hala vazgeçmeyen Rusya’nın eski Sovyetülkeleri üzerindeki etki alanını kaybetmemek amacı ile ortaya attığı bu yeni stratejiiki yönlü işlemektedir. Bunlar Rusya ile cumhuriyetler arasındaki ikili ilişkiler veBDT bünyesinde gerçekleşmekte olan münasebetlerdir. 142SSCB’ye son olarak katılan ve ilk olarak ayrılan Baltık ülkeleri (Letonya,Litvanya ve Estonya) bağımsızlıklarının ilk günlerinden itibaren Avrupa’ya yakın veonun bir parçası olduklarını vurgulayan politikalar yürütmüşlerdir. Rusvatandaşlarına ilk vize uygulamasını yapan bu ülkeler, RF ile sık sık Rusça konuşanhalkların hakları konusunda karşı karşıya gelmektedirler. Estonya ve Letonya Rusyaile oldukça mesafeli ilişki kurarken, Litvanya biraz daha ılımlı politika yürütmeyitercih etmiştir. Ancak 2000 yılı Haziran ayında Litvanya Parlamentosu’nunSSCB’nin Litvanya’yı işgalinden dolayı tazminat ödemesi gerektiği yönündeki birkanunu kabul etmesiyle iki ülke ilişkileri oldukça gergin bir havaya bürünmüştür.Sonuç olarak Rusya’nın Yakın Çevre açılımı Baltık ülkeleri tarafından tepkiile karşılanmış ve uygulama alanı bulamamıştır. Bu nedenle nasıl ki Çarlık RusyaKırım Savaşı’nın yenilgisiyle Avrupa’ya ilerleyişini durdurup Türkistan coğrafyasınayöneldiyse, 143 yine aynı şekilde RF de Baltık ülkelerinin ve onlara destek verenAvrupa ülkelerinin tepkisiyle Doğu Avrupa’dan ayrılarak yeniden yönünü Türkistan140Güney, a.g.e., s. 334.141 Oya Akgönenç Mugisiddin, “Rusya Federasyonu’nun Dış Politika Hedefleri ve Bunlar ÜstündekiEtkin Faktörler”, Avrasya Dosyası, Cilt 1, Sayı 1, Ankara, 1994, s. 18.142Hekimoğlu, a.g.e., s. 136.143Demir, a.g.e., s. 136.40


coğrafyasına yöneltmiştir. 144 Batı ülkelerinin değerlerini tanıyan başta Baltık ülkeleriolmak üzere, eski Varşova Paktı üyesi bütün ülkeler ile bağımsızlıklarını yenikazanan cumhuriyetlerin, bu yeni tanıdıkları fakat benimsedikleri özgürlükortamından ve rahat yaşama imkanlarından artık geriye dönüş yapmaları çokgüçtür. 1451991-93 yılları arasında izlenen izolasyonist, Atlantikçi dış politikanın yerinigiderek neo-emperyalist eğilimli ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde ‘yeni hayatsahaları’ açmaya yönelik politikalar, Rusya’nın bağımsızlık sonrası oluşan ekonomikve sosyal bunalımın yarattığı toplumsal çöküntüyü aşabilmek için ve YakınÇevresinde süper güç statüsünü yeniden inşa etmek ve Batılı ülkelerle eşitliktemelinde ilişkilere girerek Rusya’nın ulusal gururunun onarılmasıamaçlanmaktadır. 146Rusya’nın Yakın Çevreye özellikle de Orta Asya’ya yeniden yönelişindeekonomik ve siyasi çıkarlar kadar, yayılmayı teşvik eden emperal kişilik de etkiliolmuştur. Dixon’un ifadesi ile, “Yakın Çevre Rus dış politikasında Rusya’nıngücünü ve zafer ümitlerini her zaman diri tutabilecek bir bölgedir. ‘Yakın Çevre’Kırım Savaşı’ndan bu güne kadar Avrupa’da gücünü kaybeden Rusya’nın Avrupadışında ama en az Avrupalı ülkeler kadar güçlü bir devlet olduğunu kanıtlayabileceğibir bölge ve yöneliş olmuştur. 147Jeopolitik konumun vermiş olduğu ulusal kimlik kaygıları da ‘YakınÇevre’ye yönelişi tetiklemiştir. Geleneksel Rus emperyal kimliği ile Yakın Çevresini‘tarihsel toprağı’ olarak gören Rus elitleri, Anthony Smith’in ifadesi ile, “fethedilen,savunulan, özgürleştirilen ya da kaybedilen ve milli kimliğin bir yere aidiyetini ifade144 Ruslar’ın Avupa’dan aldığı her yenilgide Doğu’ya yönelmesinin tarihi alt yapısı da vardır. Cagnetve Jan bu durumu şu şekilde ifade etmişlerdir: “Rusya’nın Doğu topraklarının fethi, iyi belirlenmişbir politik planın sonucu olduğu ölçüde, ideolojik ve psikolojik geri plan olarak, XIII. ve XIV.yüzyıldaki Moğol boyunduruğunun anısıyla yürütülmüştür. Bu yalnızca geçmiş egemenliğinutancından öc alma arzusu değil; aynı zamanda Rus topraklarındaki Asyalı halkların yeni biristilasının, kolonlaştırma çabasında bir gerileme yaratabileceği duygusunun her zaman varolmuştur.” Cagnet ve Jan, a.g.e., s. 103.145Kumkale, a.g.e., s. 87.146 Dağı, a.g.e., s. 144 .147S. Dixon, “The Past in the Present: Contemporary Russian Nationalism in Historical Perspective”,Russian Nationalism Past and Present, G. Hosking, R. Service (der.), Londra, MacMillan, 1998,s. 163-64; aktaran Dağı, a.g.e., s. 17541


eden tüm Sovyet toraklarını ‘yaşam alanı’ olarak görme eğilimindedirler. 148Rusya’nın eski dışişleri bakanı Kozirev’in eski Sovyet topraklarını kastederek“Rusya’nın asırlarca uğraşarak gerçekleştirdiği geleneksel nüfuz alanları” olarakdeğerlendirmesi de oldukça manidardır. Buna göre, Avrupa himayesindeki Baltıkülkeleri dışındaki Orta Asya ve Kafkas ülkeleri RF’nin ‘Yakın Çevresinin’ mihenktaşlarını oluşturmaktadır.Yine ‘Yakın Çevre’ stratejisi çerçevesinde Moskova işbirliğinde önceliğiBDT ülkelerine ve BDT içinde kolektif güvenlik mekanizmalarının oluşturulmasınave güçlendirilmesine vermiş ve BDT sınırlarının RF’nin ‘Milli Güvenlik Sahası’olduğunu açıklamıştır. 149 Bu amaçla Moskova, Birleşmiş Milletler’in NATO’yaAvrupa’da sağladığı yetkiler gibi, BDT’ye de kendi bölgesi içindeki sorunlaramüdahale için yetki verilmesi için bazı girişimlerde bulunmuş; ancak BM GüvenlikKonseyi’nin diğer daimi üyeleri bu isteği Rusya’nın BDT ülkelerinin bulunduğubölgedeki emperyal geçmişini dikkate alarak kabul etmemişlerdir. 150 Ancak buolumsuz cevap bile RF eski Dışişleri Bakanı İvanov’un “uluslararası politikadakiyerimiz önemli ölçüde BDT ile ilişkilerimizin biçimine bağlıdır” dediği bölgedeAzerbaycan ve Gürcistan örneklerinde olduğu gibi 151 Rusya’nın bölge ülkelerinin içişlerine karışmasına engel olamamıştır.2.4. Rusya’nın Yakın Çevre’sine Yönelişinin NedenleriRF’nin 1992 sonlarına kadar uyguladığı ve Yakın Çevresine ilgisizpolitikalarını değiştirmesinde içten gelen yoğun tepkileri yanı sıra, döneminAmerikan yönetiminin Orta Asya bölgesine ve OAC’ne (Orta Asya Cumhuriyetleri)ilişkin giderek artan ilgisi; İran ve Türkiye’nin OAC üzerinde yoğunlaşan etkisi; OrtaAsya’da kendisini her geçen gün daha fazla hissettiren sosyal, ekonomik, ve siyasiistikrarsızlık; Orta Asya halkları arasındaki İslami uyanış; Rus bürokratlarının Batı148Anthony Smith, National İdentity, Penguin Books, Londra, 1991, s. 54. SAYFAYA BAK149Haktan Birsel, Eski Dünya’nın Karanlık Yüzü: Orta Asya Jeopolitiği, Birinci Baskı, IQYayınları, İstanbul, 2006, s. 154.150Tanrısever, a.g.e., s. 47.151 Bilindiği gibi BDT’na girmek istemeyen Gürcistan ve Azerbaycan zorba birliğe girmiştir. AyrıcaRusya’nın AKKA’nın kıstlayıcı hükümlerinden kurtulma girişimleri, Kafkasya, Moldova veTacikistan’da uyguladığı politikalar ile Ukrayna ve Baltık Cumhuriyetlerine karşı tutumu Rus dışpolitikasının giderek müdahaleci bir kimlik kazandığını açıkça ortaya koymuştur. Tahir Kumkale,Tarihten Günümüze Türk-Rus İlişkileri, İkinci Baskı, İrfan Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 84.42


merkezli, tek boyutlu dış politika tercihlerinin Rusya’nın beklentilerinikarşılamayacağına inanmaları ve Rusya Federasyonu’nun eski Sovyetcumhuriyetlerindeki ekonomik menfaatlerinin giderek önem kazanmaya başlamasıgibi unsurlar etkili olmuştur. 152Bu tarihten sonra Rus dış politikasındaki idealist ve kuramsal yaklaşım yerinirealist ekolün etkisinde eski Sovyet Cumhuriyetlerinde ortaya çıkan iç sorunlardaaskeri ve diplomatik müdahalenin gerçekleşmesi gerektiği görüşünü destekleyen –budurum 1992’de başlayan Tacikistan iç savaşında 153 görülmüştür- daha etkin dışpolitika yaklaşımına bırakmıştır. 154RF’nin “Yakın Çevresi”ne yönelik politikasında 1993’te başlayan bu anideğişimde, 1991’den sonra Moskova’nın Soğuk Savaş döneminde Orta ve DoğuAvrupa’daki etkinlik alanını ve daha da önemlisi eski SSCB cumhuriyetlerindekinüfuz alanını kaybetmesi etkili olmuştur. 155 İlk önce Baltık ülkelerininbağımsızlıklarını kazanması, Moskova’nın Baltık Denizi’nde denetimi kaybetmesiylesonuçlanmıştır. Daha sonra Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak uluslararasıpolitikada yer alması 1994’ten sonra Batıya daha yakın olması gerçeği ile birleşince,Moskova’nın Karadeniz’deki etkinliğinin zorlanması sonucu ortaya çıkmıştır. AyrıcaTrans-Kafkasya ve Orta Asya’daki eski SSCB cumhuriyetlerinin de bağımsızlıklarını152Gamze Güngörmüş Kona, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi”,http://www.gamzegungormuskona.blogspot.com/2007/08/trk-dnyas-arastirmalar-dergisi-say-133.html (07.12.2007)153 1993 başlarında Tacikistan’daki Rus askeri sayısı 15 bin olduğu Dışişleri Bakanı Kozirevtarafından bildirilmiştir. Saikal, a.g.e., s. 148. 1994 yılı itibariyle ise Rusya Orta Asya’dakiyeniden bir askeri güç olarak varlığını perçinlemiştir. Tacikistan’da konuşlandırılan 201. MekanizeTümeni ve Rus Sınır Muhafızları Tacik yönetiminin hem Afganistan’dan gelebilecek her hangi birsızmaya hem de İslamcı muhalefete karşı tek güvencesi olmuştur. Rusya 201. Mekanize Tümeni1993 yılında Moskovskiy sınır karargahının Afgan mücahitlerince bastırılması ve tümden yokedilmesinin ardından bölgeye yollanmıştır ve bu sevk sırasında 100 bin insanın hayatına mal olanTacik iç savaşı devam ediyordu. Resmi rakamlara göre, 7500 askeri personelden oluşan tümenDuşanbe, Kulyab ve Kurgantepe bölgelerindeki karargahlara dağıtılmıştır. Buna ek olarak, 14 bin500 personelden oluşan sınır muhafızları da Tacikistan’ın iç bölgelerinde görev yapmaktadır. Bkz.Konstantin Siroejkin, “Politika Rossia v Trenralnoy Azii”, Kazahstanskaya Perspektiva, Sayı 2,1999, aktaran; Aycan Kumarova, Rusya Federasyonu’nun Orta Asya Politikası, 1991-2005,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,2006, s. 78-79. Daha sonra yapılan yorumlarda ise, ekonomik kriz içinde bulunan Rusya’nın böylebir operasyona girişmesinin nedeninin SSCB döneminin en önemli yatırımlarından biri olan NurekUzay İstasyonu’nun korunması olduğu ifade edilmiştir. Bkz. Kumanova, a.g.e., s. 79.154Gamze Güngörmüş Kona, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi”,http://www.gamzegungormuskona.blogspot.com/2007/08/trk-dnyas-arastirmalar-dergisi-say-133.html (07.12.2007)155Güney, a.g.e., s. 333-334.43


kazanmaları ve bazı Batılı kurum ve ülkelerle ilişkilerini geliştirmeleri sonucu, RFbir zamanlar Hazar Havzası’nda sahip olduğu etkinlik alanını artık sürdüremezolmuştur. 156Rusya’nın ‘yakın sınır ötesi’nde güvenliğe ilişkin aktif bir rol üstlenmeamacıyla giriştiği politikalar, BDT’nin ayrı bir güvenlik sistemi olarak ortayaçıkması istikametinde yoğunlaşmaktadır. Bu bağlamda Rusya, BDT bünyesinde birRus Barış Gücü oluşturulmasını Batı’ya onaylatmaya çalışmıştır. Kozirev’in 1995Nisanında ifade ettiği gibi Rusya yakın sınır ötesindeki etnik Ruslar’ın güvenliğinisağlamak için asker güç de dahil her türlü vasıtayı kullanabilir. 157 Rusya güvenlikkaygılarının yanı sıra özellikle ekonomik ve politik kaygılarını da dikkate alarakBDT’ye büyük önem vermektedir. 1581992 yılı sonundan itibaren Rusya güneyde algılamış olduğu istikrasızlığı önesürmek suretiyle, yeni bir güvenlik politikası oluşturmuştur. Bu yeni güvenlikpolitikasını oluşturan unsurların arasında Rus askeri doktrini BDT ve AvrupaKonvansiyonel Kuvvetler Anlaşması’nın (AKKA) Kafkasya’da delinmesisayılabilir. 1591993 yılında ilan edilen askeri doktrin çerçevesinde gerçekleştirilen YakınÇevre doktrini RF’nin “ulusal güvenlik sahası” olarak kabul ettiği Kafkas ve OrtaAsya bölgesine yönelebilecek herhangi bir saldırının RF’ye yönelmiş gibi kabuletmektedir. Doktrin, RF silahlı kuvvetlerine RF’nin kendisinin ve müttefiklerininegemenlikleri ve toprak bütünlükleri ile RF’nin yaşamsal çıkarlarının korunması,BM veya uluslararası hukuk çerçevesinde ortaya çıkmış barışı oluşturma ve korumafaaliyetlerine katılması, ülke sınırları ile uluslararası anlaşmalardan kaynaklananyükümlülükler çerçevesinde diğer cumhuriyetlerin sınırlarındaki silahlı çatışmaların156John W. R Lepringwell, “The Russian Military and Security Policy in the Near Abroad”, Survival,36/3, Güz 1994, s. 71; aktaran Güney, a.g.e., s. 334. Rusya SSCB’nin dağılmasından sonra sadecebu bölgelerde değil, Letonya, Litvanya ve Estonya’nın Moskova’ya soğuk politikaları nedeniyleDoğu Avrupa’daki nüfuzunu da kaybetmiştir. Ayrıca 1994’de son Rus askerinin Almanya’danayrılmasıyla kıta Avrupa’sındaki varlığı da sona ermiştir. 1994 Ağustos ayında Yeltsin Berlin’deHelmuth Kohl ile buluşarak uluslararası alanda Soğuk Savaş’ın bittiğini ilan etmişlerdir.Hekimoğlu, a.g.e., s. 68.157Leszek Buszynske, “Rusia and The West: Towards Renewed Geographical Rivalry, Survival, Cilt37, Sayı 3, Güz 1995, s. 121; aktaran, Nezihoğlu, a.g.e., s. 31.158Nezihoğlu, a.g.e., s. 31.159Güney, a.g.e., s. 338.44


sona erdirilmesi görevini yüklemektedir. 160 Bu durum RF’nin “eski arka bahçesi”olarak gördüğü bölgeye yalnızca ekonomik ve siyasi değil askeri düzeyde de inmeyidüşündüğünü göstermektedir. Yine doktrinde yer alan “savunma alanındakiişbirliğinde” önceliği BDT ülkelerine ve BDT içindeki kolektif savunmamekanizmalarına verilecektir” şeklinde ifadede bu durumu ispatlar mahiyettedir. 161Rusya’nın Orta Asya’ya yönelik politikalarını kolaylaştıran unsurlardan birdiğer, bölgede 25 milyona varan Rus nüfustur. Bu sayı 1991’den sonra Türkcumhuriyetlerinin ekonomik sıkıntılarının artmasının yanı sıra, artan milliyetçi veköktenci grupların faaliyetleri sonucu giderek düşmüştür. RF bu göç dalgasınıdurdurarak, bölgeye yönelik politikalarda Rus azınlığı bir araç olarak kullanmakistemektedir. Bu amaçla eski Sovyet cumhuriyetlerinde Rus azınlığın kültürel vesiyasi haklarını her fırsatta korumaya çalışmıştır. 1993 yılında yayınlanan askeridoktrinde yurt dışındaki Rus vatandaşlarını Moskova’nın koruma şemsiyesi altındaolduğunu vurgulaması Moskova’nın emperyal eğiliminin sürdüğünü göstermesiaçısından önemlidir.Tarihin en büyük imparatorluklarından biri olan SSCB’nin yıkılmasıylaortaya çıkan sorunların ağırlığıyla ezilen RF, ülkede yaşanan ekonomik ve siyasibuhran nedeniyle eski emperyal geçmişe özlem duyan ve sayıları azımsanmayacakkadar çok olan bir kitlenin baskısı sonucu eski Sovyet coğrafyasına eğilmek zorundakalmıştır. 1993 yılında başlayan ve Yeltsin’in baskın emri ile sona eren komünistayaklanması Rus halkının geçmişe olan bağlılığının kolayca yok olmayacağının birgöstergesi olmuştur.RF’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, Moskova’nın Yakın Çevresinedolayısıyla Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ne karşı uyguladığı politikaların başarılıolmasının önündeki en önemli engeldir. Bölge ülkelerinin ekonomik kalkınmayıgerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu mali yardımın RF tarafından karşılanmasınınmümkün olmaması bölgeye başta ABD olmak üzere diğer güçlerin inmesini160Öztürk, a.g.e., s. 36.161“Yakın Çevre” doktrini tabiri ilk kez Rusya Dışişleri Bakanı Adrei Kozirev tarafından Aralık1992’de AGİT’te yaptığı bir konuşmada kullanılmıştır. Kozirev bu konuşmasında “Artık AGİTbizim iç işlerimize karışamaz, bundan böyle bildiğimizi yaparız, nükleer silah kullanırız. Bizimsınırlarımız dışında yaşayan 25 milyon etnik Rus’un haklarını korumaya kararlıyız. Bunlaradokunana müdahale ederiz.” Uluslararası İlişkiler Sözlüğü,http://osamortadogu.sitemynet.com/ulus.htm, (10.11.2007)45


kolaylaştırmıştır. Bu açıdan ABD bölge ülkelerini ekonomik açıdan etki altınaalmaya çalışırken, Rusya bölgede mevcut bulunan askeri gücüne güvenmektedir. Bunedenle özellikle BDT’nin askeri kanadının kuvvetlendirmeye çalışan Moskova,Çeçenistan Savaşı’nı örnek göstererek bölge ülkelerini tehdit eden kökten dinciakımlarla mücadele adı altında nüfuzunu artırmaya çalışmaktadır.SSCB’nin çöküşünden sonra eski Sovyet cumhuriyetleri ile ‘ortak ruble alanı’oluşturma fikrinin aksine, Yeltsin’in tedavüldeki rubleyi yeni ruble ile değiştirmesiiktisadi sorunlar yaşamakta olan Orta Asya ülkelerinde büyük tepki ile karşılanmıştır.Ellerinde kalan geçersiz eski rubleler yüzünden oldukça önemli sayılabilecek birsatın alma gücünden yoksun kalan bölge cumhuriyetleri ortaya çıkan büyük parasalkayıplarını kısmen de olsa kapatmak amacıyla Rusya merkez bankasından krediistemek zorunda kalmış, ancak istenilen kredi kendilerine verilmemiştir. Bununüzerine bu cumhuriyetler kendi milli paralarını piyasaya sürerek merkez bankasıkurmaya karar vermişlerdir. Bu amaç doğrultusunda, çeşitli uluslararası finanskuruluşlarından milli paralarının istikrarı ve desteklenmesi konularında yardımistemişlerdir. 1621993 sonrası ‘Yakın Çevreye’ yönelik Rus dış politikasının şekillenmesinde,20 Eylül 1994 yılında Azerbaycan’da imzalanan ‘Asrın Anlaşması’nın da payıyüksektir. Çünkü anlaşma ile; British Petroleum (İng.) %17.1267, Amoco (ABD)%17.01, Unocal (ABD) %11.0489, SOCAR (Azerbaycan) %10, Lukoil (Rusya)%10, Statoil (Norveç) %8.5633, Exxon (ABD) %8.0006, TPAU (Türkiye) %6.75,Pennzoil (ABD) %4.8175, İTOCHU (Japonya) %3.9205, Ramco (İngiltere)%2.0825, Delta (Suudi Arabistan) %1.68 oranında bölge petrolünden payalmışlardır. 163 Böylece Batılı petrol şirketleri bölgeye aktif olarak girerken, Çin’inartan enerji ihtiyacı ve bunu Orta Asya’dan karşılama arzusu ve Türkiye ile İran’ınilk yıllardaki kültürel ve siyasi nüfuz alanı kurmadaki başarısızlığı bu coğrafyada1994’den sonra enerji faktörünü öne çıkarmıştır. 164162Kumanova, a.g.e., s. 78.163Timuçin Kodaman, Azerbaycan Petrollerinin Uluslararası Politikadaki Önemi ve Türkiye,Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2002, s. 37.164Mustafa Aydın, “Rus Siyasetinde Türkiye, Türk Siyasetinde Rusya Nasıl Görülüyor?”, Türkiye-Rusya Federasyonu Avrasya Stratejik Diyalog Toplantısı, Ankara, 20-22 Ocak 2003, s. 41.46


Bu görüşler doğrultusunda Rus bürokratlarınca 1993 yılında yenidendüzenlenen Orta Asya politikası şu temel niteliklere sahiptir: 1651. Rusya BDT’nin mevcut şekliyle devam etmesinden yanadır. ÇünküBDT’yi ulusal güvenlik için bir çeşit güvenlik şemsiyesi olarak kabul etmektedir.Bunun yanı sıra Rus bürokratlar da bu topluluk vasıtasıyla eski Sovyetcumhuriyetleri üzerinde otorite kurabileceklerini düşünmektedirler.2. Yeni Rus savunma doktrini Orta Asya topraklarının Rusya’nın menfaatleriiçin hayati öneme sahip olduğunu ve Orta Asya cumhuriyetlerinin kendisi ileTürkiye, İran, Afganistan ve Çin sınırının büyük bir kısmı arasında bir tamponvazifesi gördüğünü düşünmektedirler. Bu nedenlerle, Rusya Orta Asyacumhuriyetlerinde barış ve istikrarın tesisi ve sürekliliğinin gayet büyük bir önem arzettiğini sıklıkla vurguluyor. Bölgedeki barış ve istikrarın devamı için Orta Asyacumhuriyetlerine siyasi, ekonomik ve askeri yardımda bulunmaya hazır olduğunubelirtmektedir.3. Rusya kendi desteği olmaksızın Orta Asya cumhuriyetlerinin ekonomik vesosyal açılardan zor durumda kalacaklarını öne sürerek Orta Asya cumhuriyetlerinikendine mecbur bırakmak için Sovyetler Birliği döneminde kurulmuş olan tüm ikiliilişkilerin devam etmesi için uğraşmaktadır.4. Rus yetkililer kaynağı hangi ülke olursa olsun olası bir İslami köktendincihareketin Orta Asya bölgesine sızma ihtimalinin öncelikle Orta Asyacumhuriyetlerinde yaşayan Rus azınlığı, daha sonraları ise Rusya Federasyonu’ndayaşayan Müslüman topluluğu tehdit edeceği endişesiyle Orta Asya bölgesinde ortayaçıkabilecek İslami köktendinci hareketleri engellemeyi amaçlamaktadırlar.5. Rusya Orta Asya bölgesini Yakın Çevre politikasının bir parçası ve Sovyetsonrası düzenin doğal bir coğrafi uzantısı olarak düşündüğü için herhangi bir devletinOrta Asya Cumhuriyetleri üzerinde egemenlik kurmasına hatta etkisini artırmasınadahi karşı çıkırak, bölgede kendi etkinliğini artırmanın yollarını aramaktadır.6. Ruslar giderek artan bir biçimde Sovyet sonrası Avrasya jeopolitiğininkendilerine çok az bir seçenek bıraktığını bu nedenle ya Rusya Federasyonu’nun165Gamze Güngörmüş Kona, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi”,http://www.gamzegungormuskona.blogspot.com/2007/08/trk-dnyas-arastirmalar-dergisi-say-133.html (07.12.2007)47


kendisinin kendi dış jeopolitik alanını şekillendirip stabilize edeceğini ya da YakınÇevresindeki göç hareketleri, siyasi huzursuzluk, sosyal düzensizlik, bölgeselçatışmalar türünden olumsuz gelişmelerin Rusya’nın geleceğini tayin edeceğinidüşünmektedirler. Bu görüşü dikkate alan Rus yetkililer Orta Asya bölgesindeRusya’nın barış koruyucu (peace keeping) görevini eksiksiz uygulaması için çabaharcamaktadırlar. Bu çaba kapsamında Rusya, Birleşmiş Milletler (BM) ve AvrupaGüvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT) gibi uluslararası kuruluşların Orta Asyabölgesinde barış ve istikrarın korunması için üstlendikleri görevi göz ardı etmese deadı geçen bölgeyi bu türden kuruluşlara tamamen teslim etmenin akılcı olmadığınıdüşünmektedir.7. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından pek çok Rus eski Sovyettopraklarında kurulan yeni bağımsız devletlerde yaşamaya başlamışlardır. Orta Asyacumhuriyetlerinde de pek çok Rus bulunmaktadır. Mevcut durumda Rus kökenlinüfus Kazakistan toplam nüfusunun %36’sından fazlasını, Kırgızistan toplamnüfusunun %20’sini, Türkmenistan toplam nüfusunun %9’unu ve Özbekistan toplamnüfusunun %8’ini oluşturmaktadır. Rus hükümetinin Rusya Federasyonu sınırlarıdışında yaşayan Rusları barındırmak ve istihdam etmek için yeterli ekonomikkaynaklara sahip olmamasından dolayı Rus yetkililer bu cumhuriyetlerde yaşayanRusların Rusya Federasyonu’na göç etmesini engelleme gereksinimi duymaktadırlar.Bu olası göç dalgasını engellemek için Rus yetkililer kendi sınırları dışında yaşayanRus kökenli nüfusun ekonomik, sosyal ve siyasal güvenliğini korumayıamaçlamaktadırlar.Rusya’nın 1993 sonrası politikası uluslararası güçlerin, büyük ölçüde deABD’nin bölgeye yönelik ilgisinin boyutuna göre şekillenmektedir. 166 SSCB’ninyıkılmasının ardından dünyanın en önemli petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahipolan Orta Asya, ABD başta olmak üzere tüm büyük güçlerin ilgisini çekmiştir.Amerikan yönetimi 1991-93 yılları arasında bölge ile ilişkilerini RF’yi rahatsızetmeyecek düzeyde ekonomik ilişkilerle sınırlandırmıştır. RF ise ekonomiksorunlarını çözmek için yardım aldığı Batılı finans kuruluşlarının tepkisiniçekmemek için, bölge ülkelerine ‘eski arka bahçesi’ olarak değil de ‘yakın ilişkiler166Amin Saikal, “Russia and Central Asia”, Russia in Search of its Future, Amin Saikal ve WilliamMaley (der.), Cambridge <strong>University</strong> Press, London, 1995, s. 142.48


içinde bulunduğu müttefikleri’ olarak gördüğünü belirtmekten kaçınmamıştır. Bunakarşın dönemin ABD Başkanı George Bush ise, 25 Aralık 1991’de yayınladığıbildiride Amerikanın özgür, bağımsız ve demokratik Rusya’yı ve SovyetlerBirliği’nin yerini alan BDT’yi tanıdığını, her ikisinin de uluslararası arenada yerlerinialmasından dolayı hoşnutluk duyduğunu açıklamıştır. 1993 yılında ise, ABD’ninbölgeye sadece ekonomik değil; siyasi ve askeri nüfuz elde etmeye yönelik çabalarıile RF’nin Yakın Çevre Doktrini çerçevesinde eski Sovyet cumhuriyetleriyle dahayakın ilişkiye girme isteğinin tesadüf olmadığı ortadadır. Bu dönemde ABD’ninRusya’ya Çeçen savaşı nedeniyle artan demokrasi ve insan hakları yönündekieleştirileri Moskova tarafından olumsuz karşılanmıştır.Sonuç olarak, 1990’ların başlarında büyük ölçüde Yeltsin-Kozirev ikilisitarafından şekillenen Rusya’nın Orta Asya politikası 1999 yılına gelindiğinde büyükdeğişime uğramıştır. Kozirev’in Ağustos 1992’de “Rusya’nın emperyalist bir politikaizlemesi sonumuzu getirir” şeklindeki sözleri iki yıl sonra görüşünü değiştirerekMayıs 1994’te “eski Sovyet cumhuriyetlerinin Rusya ile bütünleşmesini birzorunluluk olarak gördüğünü” 167 ifade etmiştir. Benzer şekilde, 8 Ekim 1993’teİzvestiya gazetesine verdiği demeçte Kozirev, Kafkas-Ötesi ve Orta Asya’daki eskiSovyet topraklarını (ABD’nin Latin Amerika’ya uyguladı Monroe Doktrinine benzerşekilde) Yakın Çevre diye adlandırmış ve bu Yakın Çevrede ya da Rus ‘arkabahçesinde’ kurulan bağımsız devletlerde ortaya çıkan etnik çatışmalar nedeniyleRusya’nın yakından ilgilendiğini, gerekirse askeri müdahale hakkı olduğunu beyanetmiştir. Kozirev daha da ileri giderek Rusya’nın bu bölgeye müdahale ederekjandarma rolü üslenmesine BM’nin onay vermesini ve desteklemesini de istemiştir. 168Böylece Rusya, ABD’nin Soğuk Savaş sonrası uluslararası alanda uygulamayaçalıştığı tek kutuplu dünya düzenine karşı en büyük tepkiyi, eski Sovyetcumhuriyetlerine karşı uyguladığı bu yeni strateji ile göstermiştir.167Kumanova, a.g.e., s. 78.168Kumanova, a.g.e., s. 72.49


2.5. Milliyetçilik, Ortodoksluk, Slavcılık ve Jeopolitik Konum Çerçevesinde RusDış Politikasının AnaliziDevletlerin dış politika anlayışlarını şekillendiren unsurların başında gelenmilliyetçilik, özellikle 19. yüzyıldan sonra dünya siyasi haritasını tamamen değiştirenen önemli unsur olmuştur. Her ülkenin sosyo-ekonomik gereksinimlerine göre aynıişlevlerle ve farklı biçimlerde ortaya çıkan milliyetçilik, belli bir işleve göre (örneğinmilli birlik kurmak), belli bir öğesine göre (örneğin, ulusal dil), veya kullandığı bellibir simgeye göre (örneğin ulusal devlet) tanımlandığı zaman, içine aldığından çokşeyi dışarıda bırakabilmektedir. 169 Bu nedenle doktrinde üzerinde uzlaşılmış birmilliyetçilik tanımı yoktur.‘Milliyetçilik’ üzerinde yaşanan kavram karmaşasının temelinde ortak bir‘millet’ tanımının yapılamaması yatmaktadır. Anderson milleti hayal edilmiş siyasalbir topluluk 170 olarak tanımlarken, Giddens çeşitli etnik, dinsel ya da sadece tarihseltemelleri olan kültürel cemaati millet olarak kabul etmektedir. 171 Elie Kedorie’yegöre ise millet, aileden büyük, aşiretten küçük ve doğuştan bir takım benzerlikleresahip insan kümesini ifade etmektedir. Louis L. Snyder gibi otoriteler ise bu anlambolluğu içersinde millet dolayısıyla ‘milliyetçilik’ kavramının tanımlanamayacağınısavunmaktadırlar. 172Almanlar milliyetçiliğin ‘ırka bağlı’ (race) tanımlamasını yaparken,Fransızlar ülkeye (terrotoryal) bağlı bir milliyetçilik bakış açısını benimsemişlerdir.Yine millet öğesinin var olduğu, fakat ‘ulusal devletin’ bulunmadığı İtalya veAlmanya örneğinde olduğu gibi milliyetçilik bir ‘birleştirme hareketi’ olurken, başkabir coğrafyada koşullar gerektirdiğinde mevcut siyasal birimden kopup bir ‘ayrılma’(Polonyalılar, Ukraynalılar, Çekler, Slovaklar, Finler, Yunanlılar, Bulgarlar gibi)169Baskın Oran, Az Gelişmiş Ülke Milliyetçiliği: Kara Afrika Modeli, İkinci Baskı, Işık Yayıncılık,Ankara, 1980, s. 10.170Benedict Anderson, Hayali Cemaatler, İskender Savaşır (çev.), İkinci Baskı Metis Yayınları,İstanbul, 1995, s. 20.171 Celalettin Vatandaş, Ulusal Kimlik: Türk Ulusçuluğunun Doğuşu, Birinci Baskı, Açılımkitap,İstanbul, 2004, s. 20. Anthony Smith’e göre ise millet, tarihi bir torağı/ülkeyi, ortak mitleri vetarihi belleği, kitlevi bir kamu kültürünü, ortak bir ekonomiyi, ortak yasal hak ve görevleripaylaşan insan topluluğudur.172Louis L. Snyder, The Meaning of Nationalism, Greenwood Press, New York, 1968, s. 15.50


mümkündür. 177 Doktrinde var olan tüm bu tanım bolluğunu göz önünde bulundurarakve milliyetçilik idealinin körüklediği ulus-devlet yapılanmasının ilk olarak BatıAvrupa’da oluşmaya başladığını düşünerek Hans Kohn’un yapmış olduğusınıflandırmanın daha doğru olduğunu düşünmekteyiz. Buna göre milliyetçilik, BatıAvrupa milliyetçiliği ve Batı Avrupa dışında ortaya çıkan milliyetçilik akımlarıolarak ikiye ayrılabilir. 178 Bu açıdan bakıldığında birincisi yani Batı Avrupa’damilliyetçik akımlarının güçlenmesi ve ardından gelen sömürgecilik faaliyetleriikincisinin yani Batı Avrupa dışındaki milliyetçilik akımlarını tetikleyici bir roloynamıştır.Batı Avrupa’dan farklı biçimde şekillenen Rus milliyetçiliğini ve kimliktartışmalarını SSCB’nin çöküşü ile birlikte tarihsel olarak belki de hiçbir milletinbarış döneminde aşamadığı bir politik ve ekonomik çöküşe uğramış ve gururusarsılmış bir toplumun bu durumdan kurtulma savaşı olarak nitelendirebiliriz. 179 Tarihboyunca her an düşman saldırılarına açık topraklarda yaşayan Ruslar için ‘milliaidiyet’ gerçekte kendini güvende hissetme ve toplu savunma mekanizmasınıoluşturmayla eş değerdir. Özellikle Çarlık rejiminin son yüzyılında gerek toplumsalve siyasi kurumların gerekse imparatorluk nüfusunun geniş kesimlerini Ruslaştırmave Rus kültürü ile Ortodoksluğun dayatılması suretiyle özümlemek amacıyla resmimilliyetçiliğin kullanıldığına tanık olunmuştur. 180 Bu nedenle Rus milliyetçiliğinitanımlarken –Batı Avrupa’dan farklı ve zıddı olarak- dini figürleri mutlakakullanmak durumundayız. Çünkü din dağınık Slav topluluklarını özellikle Ruslarındahil olduğu Doğu Slavlarını bir araya getiren tutkal işlevi görmektedir. Onay’ın dabelirttiği gibi, Rus milliyetçiliğinin ideolojisi Ortodoks Hıristiyanlığıdır. 181177 Tarihçi-düşünür E. Carr’ın değerlendirmesine göre ise, milletlerin oluşmaya başladığı dönemortaçağ sonrasıdır. Bu dönem milliyetçiliğin tırmanma dönemlerinin başlangıcı olarak kabuledilebilir. Ona göre milliyetçiliğin tırmanışında birinci dönem ortaçağ sonrasında ulusların oluşmasüreci içinde Fransız devrimi ve Napolyon savaşları ile sona ermiştir. Çoğunlukla milliyetçiliğinbaşlangıç tarihi olarak kabul edilen Fransız ihtilali ise ikinci yükselişin temellerini oluşturur. FahriAtasoy, Küreselleşme ve Milliyetçilik, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2005, s. 314.178Hans Kohn, The Ideo of Nationalism: A Study in its Origins and Bacround, McMillan, NewYork, 1958, s. 33.179Elnur Soltan, “Coğrafya, Tarih ve Rus Kimliği”, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 4, Kış 2001, s. 65.180Smith, a.g.e., s. 162.181Onay, a.g.e., s. 54.52


ir özelliği, insanları sadece Rus milleti temeli üzerine yargılamaya eğilimliolmalarıdır. Rus psikolojisinde ‘bizden‘ ve ‘bizden olmayan’ kavramlarının kökü çokderindir. 191 ‘Xenohobia’ yani yabancı düşmanlığı Ruslar’ın ‘ötekini’ esas alarakyapıkları kendini ifade etme, bir anlamda ‘kimlikleşme’ gereksinimleriniyansıtmaktadır.Rus siyasi ve kültür hayatını etkileyen dolayısıyla dış politikaya yön veren ve19. yüzyıldan itibaren Rus karar alıcı ve yönetici seçkinlerin emperyalistpolitikalarına meşruiyet kazandırmak için kullandıkları en önemli araçlardan diğeriise, Panslavizm politikalarıdır. Öncelikle şunu belirmek gerekir ki, Rusmilliyetçiliğin temelinde Ortodoks inancı yatar ve bu inanç Panslavizmidoğurmuştur. 192‘Pan’ hareketleri, coğrafi bölge, dil grubu, millet, ırk veya din itibariylebirleşmeyi hedef alan 193 siyasi ve askeri faaliyetlerin tümünü ifade etmektedir. HansKohn İran, İskender ve Roma imparatorluklarından 19. yüzyıl İngilizİmparatorluklarına kadar, bütün büyük imparatorlukların, bir milletin siyasi,ekonomik veya kültürel üstünlüğüne dayanan pan hareketine dayandığınıbelirtmektedir. Özellikle 19. yüzyıldan sonra Panslavizm, Pangermenizm, Pan-Arabizm, Pan-Turanizm ve Panslavizm 194 uluslararası alanda yankı bulan görüşlerolmuştur.Panslavizm, Fransız İhtilali’nin ve Napolyon Savaşları’nın ortaya çıkardığısiyasi sorunların tesiri ile doğu ve merkezi Avrupa aydınlarının zihinlerinde doğanmilliyetçi unsurların emperyalist ve milletler üstü temayüllerle karışmasınınmeydana getirdiği bir harekettir. 195 Siyasi literatüre 1870’li yıllarda girmeye başlayanve özellikle II. Aleksandr (1855-1881) döneminde Rus dış politikasının temel191Onay, a.g.e., s. 34-35.192Çomak, a.g.e., s. 90.193Yalçınkaya, a.g.e., s. 146; Merthan Dündar, Panslavizm’den Büyük Avrasyacılığa Osmanlıİmparatorluğu: Japonya, Orta Asya, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 57.194A. M Sharakiya, “Pan-Africanism: A Critical Reassessment”, TransAfrica Forum, 07308876,Winter 91/92, Vol. 8, Issue 4,http://web.ebscohost.com/ehost/detail?vid=4&hid=8&sid=eac58619-d455-4d03-bd59-ba8dd9309158%40SRCSM1 (20.06.2007)195Hans Kohn, Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, Agah Oktay Güner (çev), Üçüncü Baskı, TürkDünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s. 15.55


eksenine oturan Panslavizm akımının ilk somut adımı 1877-78 Osmanlı Russavaşından sonra gerçekleşmiştir. Bu savaştan sonra Sırbistan, Karadağ ve Romanyabağımsızlığını kazanmasında ve otonom bir Bulgar prensliğinin kurulmasındaRusya’nın Balkanlar’a yönelik uyguladığı Panislavist politikaların büyük katkısıolmuştur. 196İlk defa 1826’da Slovak yazar J. Herkel tarafından kullanılan Panslavizm 197tabiri, yazarın Latince olarak ele aldığı Hakiki Panslavizm (Verus Panslavismus) adlıeseriyle ilmi literatüre girmiş ve siyasi bir anlam kazanmıştır. Söz konusu eserdeHerkel, Panislavizmi edebi-ilmi manada bütün Slav kavimlerinin kültür sahasındakarşılıklı iletişimi olarak ele alırken, siyasi alanda ise bütün Slav kavimlerinin büyükbir devlet halinde birleşmeleri olarak ifade etmiştir. 198 Ancak Osmanlı’nınyıkılacağına dair kesin emareler gösterdiği 19. yüzyıldan itibaren Balkanlar’a nüfuzetmek isteyen Çarlık rejimi ‘Türkler’in zulmüyle inleyen Slav kardeşlerimizikurtarma’ görüntüsü ile Panslavizmi tamamen dini bir kimliğe büründürmüş, bunoktadan sonra Ortodoks kilisesi’nin Balkanlar’daki faaliyetleri artmıştır. 199Günümüzde ise gerek dağılma sendromunun verdiği kompleks, gerekseKlyuchevsky’nin belirttiği gibi emperyal mirasım modern bir ulus-devletyapılanmasının önünde büyük bir engel olarak durması Rus aydınlarının yeni birPanslavizm akımına yönelmelerine neden olmuştur. İlk olarak 1980’li yıllarda tarihçive ilahiyatçı Dimitri Obolensey tarafından ortaya atılan bu düşünceye göre, Bizans-Slav kökenli cemaatlerin yada kavimlerin 6. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar sürenyaklaşık bin yıllık dönemlerinde kurdukları dinsel birlik yani ‘BizantineCommonwealt’ yeniden canlandırılmalıdır. Böylece Rusya bir anlamda Ermenistan,Ukrayna, Moldavya, Romanya, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Makedonya,196II. Aleksandr çok yönlü pragmatist bir dış politika benimsenmiştir. Balkanlar’a ve Doğu Avrupa’ya‘slavcılığı’ ve ‘ortodoksluğu’ ön plana çıkaran ve yüzyıllardır Türkler’in esaretinde yaşayan tutsakSlav halklarının kurtarılması şeklinde sloganlaştırılan politikalar, 1864’te Kuzey Kafkasya’nın,1867 Hive, 1868’de Buhara ve 1876’da Hokand Hanlıkları’nın işgalinde olduğu gibi bölgeyiRuslaştırmayı amaçlayan tamamen yayılmacı bir hal almıştır.197http://tr.wikipedia.org/wiki/Panslavizm (22.05.2007)198Akdes Nimet KURAT, “Panslavizm”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDergisi, Cilt XI, Ankara, 1953, s. 242.199Bu dönemde Panislavizm akımında din vurgusu o denli belirgin hale gelmiştir ki, dönemin öndegelen Panislavistleri ‘Ayasofya’ya haç koymak’ sloganıyla taraftarlarını ateşlendirmeyeçalışmışlardır.56


Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı da içine alan bölgesel politik kuşağın başınagelecektir. 200 Böylece Çarlık rejiminin meşruiyet kaynağı olan din, SSCB sonrasıdönemde yeniden Rusya Federasyonu’nun politik gelişiminin en önemli unsuruhaline gelmiştir. 201Sonuç olarak Rus milli kimliğini ve dış politikasını şekillendiren ve Rusya’yıbaşlangıçtan itibaren emperyal bir imparatorluk haline getiren temel dinamikler;dünyanın merkezi kabul edilen Avrasya jeopolitiğinde sürekli toprak işgal ederekSlav Ortodoks ideolojisinin şekillendirdiği, otokratik ve milliyetçi ilkelere dayalı Rusİmparatorluk stratejisidir ve bu strateji dünya güç merkezleri arasında yeralmaktadır. 202 Daha önce de belirtildiği gibi, Moskova Knezliğinden başlayarak çokuluslu ve emperyal Rus devlet yapısı, milletleşmenin dolayısıyla ulus-devlet yapısınıengellemiştir. Rusya’nın günümüzde yaşadığı bir çok sorunun da temeli olan budurumu Aleksandr Kuprin’in şu sözleri özetlemektedir: “Evet eğer bilmekistiyorsanız Rus halkı diye bir şey yok. Ve hiçbir Rusya. Var olan birkaç milyonkilometrekare mekan, birbirinden gayet farklı yüzlerce millet, binlerce dil ve dindir.Ve eğer bilmek istiyorsanız ortak olan hiçbir şey yok.” 203Uluslararası politika ve strateji konularının coğrafi verilere göre anlatılması 204anlamına gelen jeopolitika, 19. yüzyıldan itibaren bir bilim dalı olarakadlandırılmaya başlanmıştır. ‘Jeopolitika’ kelimesine isim babalığı yapan ve siyasi200Onay, a.g.e., s. 56.201 Bilindiği gibi SSCB döneminde ideoloji rejimin temeli olmuştur. Çarlık Rusya’nın meşruiyetinisağlayan din ise, SSCB’nin kuruluş sürecinde çıkarılan ilke anayasa olma özelliğini taşıyan 1918Anayasası’ndan itibaren tedricen devlet işlerinden uzaklaştırılmıştır. Söz konusu Anayasa’nın 13.maddesinde, ‘İşçilere gerçek vicdan özgürlüğünün sağlanması maksadıyla din ile devlet işleribirbirinden ayrılmıştır. Dini ve ateist propaganda yapma hakkı tüm vatandaşların hakkıdır.’ İfadesibulunmaktadır. Bu maddede 1929’da yapılan bir değişiklikle ‘dini propaganda yapma hakkı’ibaresi kaldırılmış, yerine sadece ‘dini inançları seçme özgürlüğü’ ifadesi getirilmiştir. Daha sonraise 1936 ve 1977 Anayasalarında da buna benzer deyimler kullanılarak ‘vatandaşların vicdanözgürlüğü’ olduğu vurgulanmıştır. Ancak devlet yönetiminde her zaman din geri plandatutulmuştur. Bkz. Salih Polat, “Sovyetler Birliği Hukuk Sisteminde Din ve Vicdan Özgürlüğü”,Akademik Araştırmalar Dergisi, Yıl 1, Sayı 5, http://www.academical.org/ (15.10.2007) SSCBsonrası dönemde ise Ortodoksluk RF’yi ayakta tutan bir nevi tutkal işlevi görmüştür.202Caşın, a.g.e., s. XI.203 Soltan, a.g.e., s. 64.204Mehmet Gönlübol, Uluslararası Politika: İlkeler, Kavramlar, Kurumlar, Gözden GeçirilmişÜçüncü Baskı, Ankara, 1985, s. 106.57


literatüre kazandıran İsveçli Rudolf Kjellen’e 205 (1864-1922) göre, jeopolitikadevletin coğrafyası ile ilişkisini inceleyen bir disiplindir. 206 Houshofer jeopolitiği,coğrafi bölgenin ve tarihsel gelişmelerin etkisi altında değişen politikanın devletinüzerinde yaşadığı toprak parçası ile ilişkisinin araştırılması 207 olarak tanımlamaktadır.İlhan ise jeopolitiği, ‘coğrafyanın politikaya yönelmesi’ şeklinde formülleştirerek,jeopolitik biliminin dünya coğrafyasını, coğrafi yapı ve evrensel değerleri ileinceleyerek dünya, bölge ve ülke çapında güç ve politik düzeyde hareket tarzıaraştırması yaptığını belirtmektedir. İlhan’ a göre, jeopolitik dış politikanınbelirlenmesi amacıyla bir ulusun, uluslararası toplumun veya bölgenin gücünündeğerlendirilmesini yapan, etkisi altında kalan o günkü dünya merkezini, bölgedekigüçleri inceleyen, değerlendiren bir bilimdir. 208Aslında uluslararası politika çözümlemelerinde coğrafyanın kullanılması yenibir olgu değil; fakat son zamanlara kadar özellikle XX. Yüzyılda gerek teknolojide(askeri, silah, ulaşım ve iletişim teknolojisinde) meydana gelen baş döndürücügelişmelerin gerekse uluslararası politikada yaşanan değişimlerin etkisiyle bu alandayürütülen araştırmalarda, coğrafya geri kalmış ve yeterince vurgulanamamıştır.Ancak özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasını izleyen süreç, ‘Avrasya’ adıverilen coğrafyanın dünya tarafından fark edilmesini sağlayınca, ‘jeopolitik’ kavramı205Jeopolitik kavramı 1899 yılında Kjellen tarafından icat edilmedi, sadece yüzyıllardır devletlerin dışpolitikasının şekillenmesinde en önemli unsur ve araçlarda biri olan coğrafya politika ilişkisininadı İsveçli bilim adamı tarafından konulmuştur. Toplum ile coğrafi mekan arasındaki ilişkiHeredot (M.Ö. 485-425), Platon (M.Ö. 427-347)’ye kadar gitmektedir. Aristo site devletleri veçevre ilişkileri üzerine yaptığı çalışmalar bilinmektedir. Ünlü İslam alimi İbn-i Haldun (1332-1406) ise, göçebelikten şehir-yerleşikliğine geçiş ile devletin ilgisini kaleme alırken, çevrekoşullarının tesirleri üzerinde durmuştur. Montesquieu (1689-1755) beşeri faaliyetler ve siyasiolaylarda coğrafi faktörlerin tesirlerini incelemiştir. Siyasi coğrafya kavramını kültür dilinekazandıran Turgot (1727-1781) ve onunla birlikte A Comte (1789-1857) gibi pozitivistlerinçalışmaları sonucu coğrafyaya determinizm (belirlenimcilik) fikrinin girdiği söylenebilir. İsmailHakkı İşcan, “Uluslararası İlişkilerde Klasik Jeopolitik Teoriler ve Çağdaş Yansımaları”,Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, Bahar 2004, s. 49.206Suat İlhan, Türklerin Jeopoilitiği ve Avrasyacılık, Bir Millet Uyanıyor-2, Atilla İlhan (yöneten),Birinci Basım, Bilgi Yayınevi, İstanbul, Haziran 2005, s. 29; Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği:Avrasyacı Yaklaşım, Vügar İmanov (çev ), Beşinci Basım, Küre Yayınları, İstanbul, Temmuz2005, s. XI.207Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, İşbirliği, Dördüncü Baskı,Alfa Yayınları, İstanbul, Kasım 2006, s. 215. Aleksandr Dugin’e göre, jeopolitik gözlüklebakıldığında, politika, kültür, ideoloji, yönetici elitin karakteri ve hatta din önemli; fakat temeljeopolitik prensip –devletin mekanla ilişkisi- ile karşılaştırıldığında ise tali faktörler olarakgörülmektedir. Dugin, a.g.e., s. 9.208Suat İlhan, Jeopolitik Duyarlılık, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982, s. 15.58


Rus ve Amerikan karar vericilerinin dış politikadaki davranışlarına yön vermeye vetekrar XIX. Yüzyıldaki çekiciliğine kavuşmaya başlamıştır. 209Gönlübol’a göre dış politika ile ilgili bir devletin durumununtanımlanmasında göz önünde bulundurulan en önemli öğelerden biri, ülkenin coğrafikonumu ve jeopolitik yapısıdır. Modern teknoloji coğrafik özelliklerin siyasal veekonomik önemini bir ölçüde değiştirmekle birlikte, jeopolitik nedenlerin dışpolitikaya getirdiği sınırlamalar büyük ölçüde var olmaya devam etmektedir. 210Sonuç olarak devletlerin geçmişteki, günümüzdeki ve gelecekteki politik güç vepolitik hedef ilişkisini, coğrafi gücü esas alarak inceleyen bilim dalı olarak ifadeedebileceğimiz jeopolitika, 211 bilimi ile uğraşan her bilim adamının esas alacağı üçtemel kavram: devlet, coğrafya ve politika olacaktır. 212Jeopolitik teoriler arasında konumuzla da yakından ilgisi olması nedeniyle SirHarford Mackinder’in ‘Kara Hakimiyet Teorisi’ ön plana çıkmaktadır. Mackinder’in1904 yılında Londra Kraliyet Coğrafya Derneği’ne sunduğu teorisinde Rusya’nınAvrasya kara kütlesini ‘dünya politikalarının merkezi’ olarak öngörmüştür. 213 Bunagöre, Doğu Avrupa’yı yöneten ‘kalpgahı’ (heartland) veya merkez bölgeyi yönetir,merkez bölgeyi yöneten ‘Dünya- Adasını’ yönetir, Dünya-Adasını yöneten isedünyayı yönetir. 214 Avrasya bölgesinde meydana gelen bir çatışmanın kısa süredeküresel bir sorun olması düşünüldüğünde Mackinder’in görüşlerinde haklılık payıolduğu görülür. Yine Mackinder’in ‘Eğer Çinliler Japonlar tarafından Rusİmparatorluğunu yok etmek ve topraklarını ele geçirmek için yönlendirilmiş209Arı, a.g.e., s. 214.210Gönlübol, a.g.e., s. 107.211Georgi Raykin, Geopolitika Mira, Mir Yayınevi, Moskova, 1990, s. 4.212İlhan, a.g.e., s. 29. İlhan’a göre jeopolitiğin unsurları, mekan, kuvvet ve zamandır. İlhan, a.g.e., s.31.213Gerald Robbins, “Post-Sovyet Anayurdu: Mackinder’in Yeniden Değerlendirilmesi”, AvrasyaEtüdleri, Cilt 1, Sayı 3, Sonbahar 1994, s. 34.214Henry Hendrix, “Control of the Sea Protecs the New Global Heartland”, U.S. Naval InstituteProceedings, Cilt 132, Sayı 4, Nisan 2006, s. 56. Mackinder’in teorisine göre, Asya, Afrika veAvrupa bütünü Dünya-Adasını, batıda Volga, doğuda Sibirya, güneyde Himayalalar, kuzeyde BuzDenizi arasındaki bölge ‘kalpgah’ (heartland) veya merkez bölge olarak simgeleştirilmiştir.Mackinder ortaya attığı teorisindeki verileri uluslararası konjontörde meydana gelen değişikliklereuygun olarak değiştirmiştir. Örneğin, 1919 tarihli ‘Demokratik İdealler ve Gerçek’ adlı eserindeAvrasya’nın merkezi bölgesini Rusya ve Almanya arasında çekişme konusu olan bölgeyi dekapsayacak şekilde değiştirmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1943 tarihli ‘Yuvarlak Dünya veBarışın Kazanılması’ adlı eserinde Güney Sibirya da merkez bölgenin dışında tutularak teoriye sonşekli verilmiştir. Robbins, a.g.e., s. 35; Hendrix, a.g.e., s. 56.59


olsalardı, dünya özgürlüğü için arı tehdit söz konusu olabilirdi. Çünkü bu büyükkıtanın kaynaklarına okyanus yakasını da ekleyeceklerdi, ki bu avantaj Ruskiracıların eline hiç geçmemiştir. 215 ’ tespiti de emperyal Rus yapılanması açısındanoldukça ilgi çekicidir.Uluslararası ilişkilerde politik davranışı etkileme, belirleme, imkan vefırsatları sunmada çevre ve coğrafya faktörünün önemi büyüktür. 216 Napolyon’un‘devletlerin kaderini bulundukları coğrafya belirler’ sözüne uygun olarak Rusya’nıntarih boyunca izlediği politikalarında bulunduğu coğrafyanın imkan ve zorluklarınınizi vardır. Çeşitli araştırmalar Rus yayılmasının temel nedenini korkuyabağlamaktadırlar. Bin yıl boyunca baskı ve istila hareketlerine şahit olan Ruslar,Doğu’dan gelen saldırı ve işgallerin yıkımı sürekli hafızalarında yaşatmışlardır. Bunedenle Ruslar’ın Asya’ya yönelmeleri bir anlamda savunmaya yönelikanlayışlarının sonucudur. 217 Ruslar Avrupa’da yaşadıkları her yıkım sonrasındayönünün Asya’ya çevirmiştir. 218 Rene Cagnat ve Michel Jan Ruslar’da var olan bukorkuyu ‘İmparatorluklar Beşiği’ adlı eserlerinde şu şekilde tespit etmişlerdir: ‘Birbütün olarak Rusya, dış ve özellikle doğudan gelebilecek bir felaket korkusunu halaetinde kanında taşımaktadır. Bu durum tarihsel evrimle açıklanabilir: Peçeneklerin,Hazarların ve Moğolların aşağılayıcı tutumları, Rus halkının zorlu ilk oluşumyıllarına damgasını vurmuştur. Bu gelişmenin kolektif anılarda yer edişi,kabalaştırılmış Tatar imgesi ve Tayga korkusudur. Bu ruhsal durumun sonucu, Rustarihi boyunca bir tür savunmaya yönelik yayılmacılıktır.’ 219Büyük bir güç olma iddiasındaki bir devletin açık sulara çıkışının olmasıgerekliliği başlangıçtan beri Rus imparatorluk stratejisinin bu yönde gelişmesineneden olmuştur. Rusya’nın büyük bir imparatorluk haline gelmesinde büyük payıolan I. Petro’nun vasiyetnamesinde Rusya’nın gelişmesi için mutlaka sıcak denizlere215Robbins, a.g.e., s. 35.216Kumarova, a.g.e., s. 7.217 Yaşar Onay, Tarihte ve Günümüzde Rusya’nın Orta Asya Siyasetleri, Yüksek Lisans Tezi,İstanbul, 1995, s. 176.218 Rusya 1856 Kırım yenilgisinin ardından Avrupa’da ilerleyişi durdurulan Rusya yönü hızla Aya’yaçevirmiştir. Rusya’nın bölgeye hızlı nüfuz etmesini kolaylaştıran neden ise Hanlıklar arasındakirekabet ve mezhep çatışmaları olmuştur. Günümüzde ise, eski Doğu Bloku ülkelerinin hızlaAvrupa ile bütünleşmeye başlamaları Rusya’yı yeniden Asya’ya yöneltmiştir. Son yıllarda sık sıkduyduğumuz ‘Avrasyacılık’ fikrinin temelinde de bu durumun etkisi vardır.219Cagnet ve Jan, a.g.e., s. 103.60


açılması gerektiği vurgulanmaktadır. 220 Nitekim kara ve nehir yollarının kesiştiği biryerde kurulan Moskova Knezliği kısa bir sürede gelişmiş ve büyük bir imparatorlukhaline gelmiştir.Günümüzde Rusya’nın jeopolitik gereksinimlerinden birisi Dugin’inifadesiyle ‘İmparatorluğun toparlanmasıdır.’ 221 Ona göre, Rusya’nın jeopolitik vestratejik egemenliği için gereken sadece kaybedilen ‘Yakın Çevrenin’ kazanılması veDoğu Avrupa ülkeleri ile müttefik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi değil, aynızamanda kıtasal Batı (öncelikle Amerika güdümlü NATO’nun Atlantikçihimayeciliğinden kurtulmaya meyleden Fransa-Almanya Bloku) ve kıtasal Doğu(İran, Hindistan ve Japonya) Avrasya stratejik blokuna dahil edilmesidir. 222Dugin’in ‘mekanla düşünmek’ olarak ifade ettiği, nasıl ki bir tarihçininilgilendiği konu ile ilgili ilk akla gelen sorusu ‘ne zaman’ ise jeopolitika bilimi ileuğraşan bir uzmanın da ilk soracağı soru ‘neresi’ olmalıdır. Çünkü bir ülkeninbulunduğu coğrafya sadece o ülkede izlenen politikaları etkilemekle kalmaz; İbn-iHaldun’un iddia ettiği gibi kavimlerin tabiatları da yaşadıkları çevreye ve iklimebağlı olarak şekillenir. Vernadsk ve Gumilev gibi Rus düşünürleri de çalışmalarındayaşadığı çevrenin insanın kültürel ve siyasi yapısı üzerinde etkisi olduğunuvurgulamışlardır. 223 Ruslar’ın bulunduğu coğrafyanın her zaman saldırıya açık olmasıRus halkını kolektif hareket etmeye itmiştir. Rusya’nın kurulduğu bu çetincoğrafyada ayakta kalmanın oldukça fazla fedakarlık istemesi, Rus halkınınkarakterine sinen ‘insana değil, güce inanma’ özelliğini tetiklemiştir. İbn-i Haldun’unİlm-i Tabiat-i Umran adlı eserinde ‘asabiyet’ olarak formülleştirdiği ‘güç-iktidar’ilişkisi Rus halkının genetik kodlarına da oldukça uygun düşmektedir. İbn-i Haldunbu eserinde asabiyet kavramını şu şekilde açıklamıştır: ‘…Düşmanların220Çar Petro’ya göre Rusya kuzeyde Baltık Denizi, güneyde ise Karadeniz kıyıları boyuncailerlemelidir. Meram, a.g.e., s. 74.221Pragmatist Rus lider Putin’in de ‘İmparatorluk düşüncesi’ olarak isimlendirdiği ve Rusya’nın birimparatorluk olduğu ve eski gücünü kazanarak süper güç olması yöndeki söylemleri Dugin’insözleriyle paralellik göstermektedir. Çomak, a.g.e., s. 95.222Dugin, a.g.e., s. 10.223Vernadsky ve Gumilev’in ‘biyosfer-etnogenez’ etkileşimi olarak ifade ettikleri teorilerine göre,insan topluluklarının içinde yaşadıkları lokal çevreden başlayan ve kozmik düzeyde devam edenbir etkiye maruz kaldıklarını ve yaşam evrelerini bu çevresel ve kozmik etkenlerle uyumsağlayabilecekleri ölçüde sağlıklı tamamladıklarını belirtmişlerdir. Orhan Gazigil, “Rusya’daAvrasyacılık Düşüncesi ve Yeni Alternatif Arayışları”, Rusya Stratejik Araştırmaları-1, BirinciBasım, İhsan Çomak (der.), TASAM Yayınları, İstanbul, 2006, s.106.61


saldırılarından ve saldırganları kovmak ve istilalar, kişilerin bir araya toplanmasıylaolur ve buna asabiyet denir. Asabiyetin amacı bir devlet kurmaktır.’ 224 Avrasyacıdüşüncenin ideologlarından bir olan ve İlk Rus jeopolitikçi olarak kabul edilen PeterSavitski’ye göre ise, bir milletin ‘gelişme yeri’ yani coğrafyası devlet kuruluşu,gelenekleri, yaşam biçimi ve mantığının oluşmasında önemli yere sahiptir. 225 YineSavitski’ye göre, Avrasya sadece Avrupa ve Asya kıtalarının mekanik bileşimi değil,aynı zamanda coğrafi, iklim ve doğa şartları bakımından ortak olan dünyadır.Rusya’nın sahip olduğu coğrafyanın tüm jeopolitik unsurları günümüzdeRF’yi emperyal ve çok uluslu bir imparatorluğun varisi haline getirmiştir. Bu durumRusya’nın hızla genişleyen bir devlet haline gelmesine neden olmuştur. Tarihçilerintespitine göre, 19. yüzyılda Rus imparatorluğu günde 80 kilometre kare genişlemiştir.Bu çerçevede Rusya siyasal tarihinde ‘yayılma siyaseti ve stratejisi hiçbir zamandeğişmemiş ve günümüze kadar gelmiştir. Bu tarihi ve siyasal gelişim sürecindegünümüz Rusya’sına gelindiğinde, yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle her şeyerağmen güçlü bir ülke karşımıza çıkmaktadır. Rusya topraklarının %46’sı zenginorman alanları ile kaplı olup, Rusya aynı zamanda dünyanın en geniş ve kritikjeopolitik coğrafi alanında hüküm sürmektedir. Rusya’nın halen mevcut anakarasının yüz ölçümü Avrupa kıtası ve ABD topraklarının 1.8 kat; yine Hindistan veÇin topraklarından daha geniş bir alanı kapsamaktadır. Böylece Rusya topraklarıtoplam yeryüzü alanının 1/5’ini oluşturmaktadır. 2262.6. Rus Dış Politikasını Etkileyen Ekoller2.6.1. Atlantikçilik (Batıcılık)Rusya’nın Batı’nın yoksa Doğu’nun mu bir parçası olduğu Ruslar’ın zihnindehalen cevaplanmayı bekleyen bir soru olarak durmaktadır. 227 Bu açıdan Rus ulusalkimliğinin belirlenmesinde doğu-batı ayrımı özel bir öneme sahiptir. Rusya’nındoğudan batıya uzanan coğrafyası ve emperyal tarihi batı ile doğu arasında sıkışmış224Erol Kozak, İbn-i Haldun’a Göre İnsan-Toplum-İktisat, Pınar Yayınları, İstanbul, 1984, s. 501.225Galina Saçko, “Yevrazistvo: İstorya, Teoriya, Politika”,http://www.lib.csu.ru/vch/10/2005_01/001.pdf (12.12.2007)226Caşın, a.g.e., s. XIII.227“Reflections on Russian’s Past, Present and Future”http://www.belfercenter.org/publication/3027/reflections_on_russias_past_present_and_future.html (12.12.2007)62


ir kimlik arayışına neden olmaktadır. Bu durumun doğu ve batı arasında bir seçimyapma zorunluluğu doğurması Rusya’nın batıya karşı yaklaşımında yaşananbelirsizlikleri, Rus ulusal kimliğinin yönünü ve aynı zamanda Rusya’nın dış dünyatarafından algılanmasını etkilemiştir. Atlantikçilere göre Rus tarihinde ve ulusalkimliğinin oluşturulmasında Batı ve Batılı değerlerin ‘öteki’ olarak algılanması,Rusya’nın çevrelenmişlik duygusunu pekiştirmektedir. 228Rus tarihçi Vasily Klyuchevsky’ye göre, Rusya’daki ‘Batıcılık’ (zapatniki)fikri, XVII. yy.da ortaya çıkmıştır. Çar I. Petro da Batıcı politikaların önde gelenmimarlarından biri olarak kabul edilmektedir. 229 XIX. Yüzyılın önde gelen Batıcıdüşünürü Pyotr Chaadaev’e göre, Rusya Avrupa’nın bir parçası olarak onundoğusunda bulunur, Doğu dünyasına ait olduğunu reddettiği Rusya’nın Batımedeniyetine girmeye gayret etmesini önerir. 230 20. yüzyılın başlarına kadar Batıcıfikirlerin bazı düşünürler tarafından dile getirilmesine rağmen 1980’li yıllarınortasına kadar Rus dış politikasının oluşmasında çok fazla etkili olduğu dasöylenemez.Sovyet dış politikasının en belirgin özelliği ideolojiye dayalı olmasıdır. 1917Bolşevik devrimi uluslararası ilişkilere tarihte ilk defa ‘ideoloji’ faktörünü sokmuş,bu faktör özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası ilişkilerde ağırlıkkazanmış ve komünizm ve kapitalizm arasındaki mücadele uluslararası politikanıntemel karakteristiğini teşkil etmiştir. 231 Ancak Lenin’in koyduğu ve haleflerinin desıkı sıkıya takip ettiği, kapitalist ve emperyalist ülkelerle mücadele ve Sovyet şeklisosyalizmin prensibi, Sovyetler Birliği’nde 1980’li yıllardan itibaren değişmeye228Dağı, a.g.e., s. 149-150.229Bilindiği gibi, Çar I. Petro’nun Batı’yı hedef alan modernleşme hareketi Rus aydınlar tarafından sıksık eleştirilmiştir. Ünlü Rus romancı Aleksandr Puşkin gibi entelektüeller Petro’nun reformcu vedespot kişiliği arasındaki çelişkilere dikkat çekmişler ve onun döneminde devletin gösterdiğiekonomik ve politik istikrara ile ve devletin zalimliğini irdelemişlerdir. Puşkin’den sonra gelenSlavistler, Petro’yu Rusya’yı kendi köklerinden uzaklaştırıp Batılı reformlar aracılığıyla, kendisineyabancılaştırmakla suçlamışladır. Onlara göre, “Petro’nun reformları ile Rusya’nın iç uyumubozulmuş, halkla devlet arasındaki bağ çözülmüştür.” Bu eleştirilerin aksine, Petro dönemihakkında üç cilt Tarih Kitabı yazan (ki bunlar 1860’lı ve 70’li yıllarda basılmıştır) SergeiSolav’ev, Petro’yu sadece büyük bir reformcu olarak değil, aynı zamanda Rus insanlarının ruhunudeğiştiren kişi olarak tanımlamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Acar, a.g.e., s. 140.230Ömer Göksel İşyar, Sovyet-Rus Dış Politikaları ve Karabağ Sorunu, Alfa Yayınları, İstanbul,2004, s. 9.231Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1980-1990), Cilt 2, Türkiye İş Bankası Yayınları,Ankara, 1991, s. 3.63


aşlamış ve dünya hakimiyeti politikasının yerini, SSCB’nin süper güç konumununkorunması çabaları almıştır. 232Rus dış politikasının en önemli dönüm noktalarından biri olan Gorboçov’un‘yeni düşünce’ olarak adlandırdığı ‘glastnost ve perestroyka’, sadece SovyetlerBirliği’nin değil bağımsızlığın ilk yıllarında Rusya Federasyonu’nun da dışpolitikasında esas teşkil etmiştir. Gorbaçov’un Batı ile işbirliği ve dünya barışıgörüşlerini daha sonra devam ettiren Yeltsin döneminde Atlantikçiler dış politikadaegemen duruma gelmişlerdir.Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sonuçlanan ‘yeniden yapılanma’ dönemiilham kaynağını Batı düşünce geleneğinden ve ekonomik kalkınmasından almıştır.Batı’dan etkilenen geçiş dönemi liderlerinin Batı ile işbirliğine dayalı bir politikaizlemesi de bu açıdan şaşırtıcı değildir. Kozirev ile yükselen ve 1993’e kadar etkisinigösteren Atlantikçi akım, Batı ile işbirliği ve uluslararası sistem ile ekonomikentegrasyona dayanan bir bakış açısına sahip olduğunu her fırsatta dile getirirken,uygulanan yeni dış politika stratejisini eskisinden ayrılan en temel unsurunideolojiden arınmış olması olduğunu belirtmişlerdir.Günümüzde Batıcılar Rusya’nın Hıristiyan medeniyetinden türediğini ilerisürmektedirler. Buna göre, Ruslar Ortodoksluğu kabul ettikten sonra Bizansmedeniyeti çevresine girmiştir. 233 Bu bakış açısına göre, Rusya bir Avrupa ülkesidirve temel istikamet orası olmalıdır. Bu nedenle Rusya Batı ile ortaklık kurmalı,Avrupa Birliği (AB), Kuzey Atlantik Anlaşması (NATO), Uluslararası Para Fonu(IMF), Dünya Bankası, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), GümrükTarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması Örgütü (GATT), G-7 gibi batılı ekonomik,politik, askeri örgütlere ve kuruluşlara katılmalıdır. 234 Bu düşüncenin en önde gelentemsilcilerinden biri olan Kozirev’e göre Rusya piyasa ekonomisine sahip, tanınmış232Purtaş, a.g.e., s. 133.233Kurat, a.g.e., s. 31. Bununla birlikte Atlantikçiler Rusya’nın doğu toplumlarına özel bir ilgisiolduğunu kabul emektedirler. Ancak bu yakınlık kültürel bir akınlık değil, Rusya’nın Avrupa’dabüyük güç statüsünü pekiştirmeyi amaçlayan yayılmacı bir yöneliştir. Bu doğrultuda BDT ile özelbir amaç doğrultusunda gelişecek ilişkiler Batıyla bütünleşme hedefiyle çelişecektir.234İşyar, a.g.e., s. 10. Kozirev’in etkisiyle gelişen 1991-93 döneminde, Rusya büyük oranda Batı ileyakın ilişkiye girmeye başarmıştır. 3 Ocak 1992’de START II Anlaşması’nın imzalanması,Rusya’nın Irak’a ambargo ve Sırbistan’a müdahale gibi BM politikalarını desteklemesi ve NATOile işbirliğine gidilerek NATO’nun Doğu Avrupa’da ilerlemesine izin verilmesi Rusya’nın Batıyanlısı politikalarına örnek olarak verilebilir.64


demokratik devletler kulübüne, eşitlik esasına dayalı olarak katılmalıdır. YineBatılılara göre, bu gibi ortaklıklar Rusya’da gerçekleştirilecek reformlar için güçlübir uluslararası destek kaynağı olacaktır. 235Rusya’nın nasıl bir Avrupalı olduğu konusunda üç farklı görüş mevcuttur.Rusya’nın ‘mükemmel olmayan bir Avrupalı’ olduğunu düşünenler, geri kalmış olanRusya’nın reformlar yoluyla acil bir tedaviye ihtiyacı olduğunu ileri sürmektedirler;Rusya’nın ‘en iyi Avrupalı’ olduğunu düşünenler, bazı Avrupalı değerleri çok iyiözümsemiş olan Rus aydınları ve edebiyatçılarını referans olarak almaktadırlar;Rusya’nın ‘başka tür bir Avrupalı’ olduğunu düşünenler ise, ‘diğer Avrupa’ sloganınıkullanarak savlarını tarihte Bizans İmparatorluğu vasıtasıyla Doğu’da gelişmiş birAvrupa’nın parçası olduklarını ileri sürerek desteklemeye çalışmaktadırlar. 236Atlantikçilerin temel dış politika yönelimi, batıyla ekonomik işbirliğinitamamlaması ve medeni dünyada normal bir ülke olarak yerini almasıdır. Bunungerçekleşmesi için yüzyıldır süren geleneksel Rus ideolojisini terk etmesine bağlıdır.Yeni bir sayfa açmak için Rusya’nın ‘çatışmacı’ bir dış politikayı öngören bugeleneğini, demokratik bir toplum oluşturmak için sorgulaması gerekmektedir.Atlantikçilere göre Rus ideolojisi, Rusya’nın uluslararası sisteme entegrasyonunuengellemiş, dış dünyanın düşman olarak görülmesiyle güvenlik problemine nedenolmuştur. Bu doğrultuda Rusya’nın uluslararası sisteme ve ekonomiye uyumsağlayabilmesi Rusya’nın ve Rus halkı’nın ‘tarihi ideolojiye sahip bir ülke’ değil de‘normal’ bir ülke veya halk olarak tanınmasıyla gerçekleşebilir. Aslında bugörüşleriyle Atlantikçiler, Rus ulusal kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak görülen‘Mesihçi’ söylemi reddetmektedirler. Dolayısıyla, da Rusya’nın demokratik birdevlet olabilme şartını Mesihçi söylemi terk etmesine bağlamaktadırlar. 237 Kozirev’ e235İşyar, a.g.e., s. 10. Görüldüğü gibi, Atlantikçilerin Rusya’nın güçlenmesi için Batı ile yani ABD veAvrupa ile bütünleşmeyi temel şart olarak görmektedirler. Buna karşın, Avrasyacılar Rusya’nıngüçlenmesi için ABD’siz bir Avrupa ile işbirliğine gidilmesinden yanadır. Ünlü AvrasyacıAleksandır Dugin “Rus Jeopolitiği: Avrasyacı Yaklaşım” adlı kitabında, Moskova’nın görevininAvrupa’yı ABD (NATO) boyunduruğundan kurtarmak, onun birleşmesine önayak olmak,Moskova-Berlin gibi başat dış politika ekseni vasıtasıyla Merkezi Avrupa ile entegrasyonilişkilerini kuvvetlendirmek olduğunu belirtmiştir. Yine aynı eserinde, Roma-Kartaca çatışmasınıRusya-ABD asındaki rekabete benzeterek, 1991 yılında Roma’nın düştüğünü belirtmektedir.Dugin, a.g.e., s. 309-318.236İşyar, a.g.e., s. 9.237Dağı, a.g.e., s. 149-150.65


göre ise, eski rejim sosyalist ve kapitalist olarak dünyayı iki kampa bölmeye devametmekte ve hala komünist toplumun kurulmasına inanmaktadır. Çatışma vemücadeleye neden olan bu durum yerine, çatışmadan uzak, dış dünya ile uyumlu birdış politika izlenmelidir. Kozirev bu düşüncesini, ‘Vankover’den Vladivostok’aAvro-Atlantik topluluğu kurulmalıdır’ sloganı ile sık sık dile getirmiştir. 238RF’nin dış politikasında, Batıcı kadroların belirleyici olduğu 1991-93devresinde Moskova, NATO’nun doğuya doğru genişleme sürecine karşı koymaktankaçınmıştır. Zira Batıcılar Rusya’nın da NATO’ya üye olabileceğini savunmuşlar,NATO ittifakının Avrupa ve Atlantik-Ötesi güvenliğinin sağlanması için önemli biraraç olduğunu kabul etmişlerdir. 239 ABD’nin dünya hakimiyetini Yeni DünyaDüzeni/Küreselleşme ve onun özel bir türevi olarak Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)çerçevesinde gerçekleştirmeye çalıştığını savunan Pelinçek’e göre, Atlantik kampı buamaçla siyasi, ekonomik, ideolojik-kültürel ve askeri düzlemde bir dizi faaliyetegirişmiştir. 240 Pelinçek BOP kapsamında ise, ADB 1979 sonrasında SSCB’yikuşattığı dönemdeki ‘yeşil kuşak stratejisine’ benzer bir biçimde bölge ülkelerine‘Ilımlı İslam’ modelini dayattığını ifade etmiştir. 241Emperyal bir geçmişten gelen Rus halkı Rusya’nın Batı ile ilişkilerigeliştirmek adına ‘eski arka bahçelerine’ karşı olan duyarsızlığına daha fazla sessizkalamamış, bu politikaların Sovyet İmparatorluğu’nun gücünü israf ettirmek olarakdeğerlendirmiştir. Bu eleştiriler sonrasında Rus dış politikası yaşamsal öncelikleriniyeniden gözden geçirmiştir. Bu amaçla, ılımlı söylemlerini hızla değiştiren dışişleribakanı Kozirev’in hazırladığı 25 Ocak 1993 tarihli ‘Rusya Federasyonu’nun DışPolitika Konsepti’ açıklanmıştır. Bir çok yazar tarafından ‘Rusya’nın yayılmacıgeçmişine yeniden dönüş’ olarak adlandırdığı bu belgede öne çıkan bazı başlıklarşunlardır:- Eski Birlik cumhuriyetleriyle olan ekonomik ve askeri bağların korunması;- SSCB’nin nükleer silahların tamamının Rusya transferlerinin sağlanması;238Purtaş, a.g.e., s. 136.239 İşyar, a.g.e., s. 11.240Mehmet Pelinçek, Avrasyacılık: Türkiye’deki Teori ve Pratiği, Bilgi Yayınları, Birinci Basım,Ekim 2006, s. 56-60.241Pelinçek, a.g.e., s. 61.66


itibaren gelen emperyal kimliğin bir refleks olarak yeniden ve daha keskin bir şekildeoluşmasıyla sonuçlanmıştır. Bu duruma batılı ülkelerin BDT ülkelerindekifaaliyetleri eklenince Rus dış politikasının yeniden tasarlanması kaçınılmaz olmuştur.Ayrıca yurt dışında yaşayan ve sayıları 30 milyona yaklaşan Rus vatandaşlarına karşıeski Sovyet cumhuriyetlerinde artan milliyetçi ve dini tepkiler, buna karşıMoskova’nın ilgisiz tutumu Yeltsin-Kozirev ikilisinin politikalarının inandırıcılığınıkaybetmesine neden olmuştur.2.6.2. AvrasyacılıkBaşlangıçta sadece bir coğrafi terim olarak kullanılan, daha sonraki yıllardaise Rusya’da felsefi ve ideolojik bir anlam kazanan ‘Avrasyacılık’, ilk defa genelkanıların aksine Alman coğrafyacı Aleksandr Gumbeldt (1769-1859) tarafındankullanılmıştır. Rusça’da ilk kullanımı ise V.İ. Lamanski (1833-1914) tarafındanolmuştur. İlk gerçek Avrasyacı olarak ta 19. yy’nin ikinci yarısında faaliyettebulunmuş olan Rus felsefeci, gazeteci ve diplomat Konstantin Leontyev’in ismi önplana çıkmaktadır. Denilebilir ki, Avrasyacılık Düşüncesinin ana değerleri Rustarihinin ve devlet geleneğinin derinlerinde oluşmuştur. 245Avrasyacılık 1917 devriminden sonra ise Avrupa’ya göç etmiş Rus aydınlartarafından tekrar gündeme taşınmıştır. Buna göre, Polonya ve Balkanlarınkuzeyinden başlayarak Moğolistan’a kadar uzanan coğrafyada yaşayan kültürleraslında bir bütünlük arz ederler ve tarih içerisinde birbirleriyle de öyleyakınlaşmışlardır ki, bunlar sadece coğrafik değil kültürel ve hatta dini bütünlükoluştururlar. Bu açıdan Avrasyacılar, etnik ve dini farklılıkları göz ardı ederek bukültürlerin tekrar bir araya gelmesi gerektiğini savunmuşlardır. 246 Yine ilk Rusjeopolitikçi olarak kabul gören ve önde gelen Avrasyacılardan biri olan PeterSavitsky’ye göre, Avrasya sadece Avrupa ve Asya kıtalarının mekanik bileşimideğil, aynı zamanda coğrafi, iklim ve doğa şartları bakımından ikisinin ortaknoktasıdır. 247245 Mehmet Seyfettin Erol, “Küresel Güç Mücadelesinde Avrasya Jeopolitiği ve AvrasyacılıkTartışmaları”, Rusya Stratejik Araştırmaları-1, İhsan Çomak (der.), Tasam Yayınları, İstanbul,2006, s. 126.246 İhsan Çomak, “Rusya, Putin ve Avrasyacılık”, Rusya Stratejik Araştırmaları–1, İhsan Çomak(der.), Tasam Yayınları, İstanbul, 2006, s. 97.247Saçko, a.g.e.68


Rusya’daki Avrasyacılık tartışmalarının kaynağını bir bakıma kimlik sorunuoluşturmaktadır. Devrim ideolojisinin haklılaştırılmasına yarayacağı inancıylaSovyet istihbaratı bir dönem Avrasyacılık fikrini kullanmaya çalışsa da bu akım1930’lu yıllarda etkisini iyice kaybetmiştir. Bunun gibi günümüzde de Doğu veyaBatıya aidiyet konusunda ikileme düşen Rus aydınları 1993 sonrası yenidenAvrasyacılık fikrini sahiplenmeye başlamışlardır.SSCB’nin dağılmasından sonra 1991-1993 arasında Rus dış politikasına yönveren Atlantikçi politika söylemlerinin inandırıcılığını kaybetmesi ile, 1993 yılıylabirlikte Avrasyacı ekol Rus dış politikasına hakim olmuştur. 1990’lı yılların başındaAleksandır Dugin ve komünist lider Gennadi Zuganov’un yakınlaşmasıyla ‘Kırmızı-Beyaz’ adı verilen bir muhalefet hareketi oluşmuştur. 248 Her iki tarafta komünistideolojiyi terk ederek yeni yaklaşımlar aramışlardır. 249 Bu hareketin oluşmasındaYeltsin döneminde izlenen ve Yakın Çevreye ilgisiz politikaların etkisi olmuştur.Nitekim Avrasyacılar, Atlantikçiler’in Batıyla ve ABD ile yakın ilişki kurulmasıgörüşünün aksine, Yakın Çevre olarak adlandırılan eski Sovyet cumhuriyetleriyleekonomik, siyasi ve askeri ilişkiler kurulmasını savunmaktadırlar.Avrasyacı ekol oldukça geniş bir yelpazede yer almakta, içlerinde saldırganmilliyetçilerden ılımlı demokratlara kadar bir çok grup bulunmaktadır. Avrasyacılararasında Monarşistler, Rus Ortodoks Kilisesi, aşırı milliyetçiler ve Stalinistler gibifarklı düşüncede akımlar ve gruplar mevcuttur. Avrasyacılar arasında eski devletbaşkanı yardımcıları Aleksandır Rutskui, parlemento eski sözcüsü RuslanKhasbulatov, general Aleksandır Lepet, Rus Komünist Partisi lideri V. Zuganov,Liberal Demokrat Parti başkanı Jirinovski gibi asker, sivil bürokratlar ve aydınlar önplana çıkmaktadır.İşyar Rusya’daki Avrasyacıları dört gruba ayırmaktadır: 250 IlımlıAvrasyacılık, Aşırılıkçı Avrasyacılık, Demokratik Devletçilik (Demokratik Statizm)ve Slavofil Avrasyacılık. Ilımlı Avrasyacılar siyasi yelpazenin ortasında yer alırken;demokrasiye önem verme ve Batıyla iyi ilişkilerin devamı konusundakipolitikalarıyla diğerlerinden ayrılmaktadırlar. “Jeoekonomiciler” (Sergey Rokov) ve248 Kırmızı-Beyaz hareketi daha sonra “Milli Kurtuluş Cephesi” adını almıştır.249 Çomak, a.g.e., s. 155.250 İşyar, a.g.e., s. 28-65.69


“istikrarcılar” olarak ikiye ayrılan bu grup, Rusya’nın ulusal çıkarlarını her şeyinüstünde görmekle birlikte, piyasa ekonomisinin Rusya’nın özel şartlarına göredüzenlenebileceğini savunmaktadırlar. Batı düşmanlığıyla öne çıkan “aşırılıkçılar”ise “modernleşmeci” (Zuganov) ve “yayılmacı” (Aleksandır Dugin, VladimirJirinovski, V. Zeheirinevsky) olarak ikiye ayrılırlar. Demokratik devletçilerinbaşında ise Putin gelirken, ondan bazı yönlerde ayrılan Yevgini Primakov da bugruba dahil edilebilir.Siyaset bilimci Graham Smith’e göre ‘Demokratik Devletçilik’ (DemokratikStatizm) Batı liberalizmi ve Rus neo-ulusculuğunun karışımı olarak düşünülebilir.Batı ile ilişkilerin gelişimini savunan Demokratik Devletçiler, Monroe Doktrini’ninRus versiyonunun hayata geçirilmesini, Avrasya politik alanında ortaya çıkanjeopolitik boşluğu Yakın Çevre üzerine odaklanarak doldurmanın gerekliliğinivurgulamaktadırlar. 251 En önemli Slavofil Avrasyacı ise Aleksandır Soljenitsindir.Avrasyacılığa Slav birliği fikriyle yaklaşan Soljenitsin’e göre RF, Ukrayna veKazakistan’ın bir bölümünü ihtiva edecek bir Rus birliği kurulmalıdır.Kısaca günümüz Rusya’sında Avrasyacılar çeşitli gruplara ayrılmışdurumdalar ve tek bir Avrasyacılık fikrinden söz etmek olası değildir. Örneğinyukarıdaki sınıflandırmada Zuganov ve Jirinovski “Aşırılıkçı Avrasyacılar”potasında bir arada görünmektedirler. Oysaki emperyalizm karşıtlığından yola çıkanve açıkça “Batılı devletlerle işbirliğini destekliyoruz” diyen Zuganov ile, Rusmilliyetçiliğinden yola çıkan ve Rusya’nın yayılmasını engellediği ve çıkarlarınızedelediği için ABD karşıtlığı yapan Jirinovski arasında açıkça görünen bir farklılıksöz konusudur. 252 Uluslararası politika Avrasyacılara göre güç dengesi politikalarınınarenasıdır. Bu yüzden uluslararası politikada Rusya’nın yeri jeopolitik faktörlerlebelirlenecek, Rusya sadece bölgesel bir güç değil küresel bir görev üstlenecektir. 253Avrasyacılar Ortodoksluktan ve jeopolitik konumdan dolayı Rusya’nınorijinal bir varlık olduğuna inanırlar. Atlantikçilerin aksine Rus dış politikasınınMesihçi bir yön taşıması gerektiğini savunurlar. Avrasyacılara göre uygarlık ve251 İşyar, a.g.e., s. 48-49.252 Erel Tellal, “Avrasya’da Türkiye-Rusya İlişkileri”, Beş Deniz Havzasında Türkiye, MustafaAydın ve Çağrı Erhan (der.), Siyasal Kitabevi, Ankara, 2006, s. 37.253Dağı, a.g.e., s. 164.70


yayılmacı ulusal kimlik arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Rus düşüncesininözünün Batı’nın reddi olduğu ve hatta her türlü kötü şeyin Batı’dan geldiği düşüncesiulusal kimliğin Batı karşıtlığı üzerine inşa edilmesini ön görmüştür.Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Rusya Pazar ekonomisine yönelmiş veAvrasyacıların gözünde ‘bazı kapitalist taşkınlıklara’ maruz kalmıştır. 1992’denitibaren devletin ekonomik ve sosyal düzenini oluşturmakta karşılaştığı zorluklar vesıkıntılarla birlikte, Batılı büyüme modeline olan güvenin sarsılmaya başlamasıylahem bir ideoloji hem de siyasi bir strateji olarak Avrasyacılık canlanmış vekomünizmin yerini dolduramayan pazar ekonomisinin (kapitalizm) yerini almayabaşlamıştır. Dolayısıyla yeni Avrasyacılar, Rusya’nın kendi kaynaklarını kullanarakdışarıya bağımlı olmadan kalkınması gerektiğine dikkat çekmişlerdir. AvrasyacılarRusya’nın Batıyla ilişki kurabileceğini ancak, bu ilişkide inisiyatifin Rusya tarafındaolması gerektiğini savunmuşlardır. 254Avrasyacılar Atlantikçilerin Batıyla ve ABD ile yakın ilişkiler kurulmasıgörüşünün aksine ‘Yakın Çevre’ olarak adlandırılan eski Sovyet cumhuriyetleriyleekonomik, siyasi ve askeri ilişkiler kurulmasını savunmaktadırlar. Avrasyacılar, Batıyanlısı dış politika izleyen dışişlerinin tüm dikkatini ‘uzak çevre’ye yoğunlaştırdığ,bu arada Yakın Çevrenin ihmal edildiği yönündeki eleştiriler 1992’den itibarenyoğunluk kazanmıştır. 255 Uluslararası politika Avrasyacılara göre güç dengesipolitikalarının arenasıdır. Bu yüzden uluslararası politikada Rusya’nın yeri jeopolitikfaktörlerle belirlenecek, Rusya sadece bölgesel bir güç değil, küresel bir görevüstlenecektir. 256Yayılmacı Avrasyacılar arasında yer alan Aleksandır Dugin ‘Rus jeopolitiğive Avrasyacı Yaklaşım’ adlı eserinde “Orta Asya, Avrasya karasının Kuzey Kafkassteplerinden Arap denizi kıyılarına dek uzanan, büyük bir parçası olarak düşünülegeldiğini 257 belirtmiştir. Dugin Orta Asya’nın her şeyden önce Heartland’ı arzu edilenhedefe, Hint Okyanusuna çıkabilecek bir mekan olduğunu, Moskova’nın buistikamette deniz gücü ile mevzi mücadelesini kazanmayı başarması halinde,254 İşyar, a.g.e., s. 22.255Dağı, a.g.e., s. 166.256Dağı, a.g.e., s. 164.257Dugin, a.g.e., s. 181.71


Hindistan’ın kıtasal bloga entegrasyonu, Türkiye’ye karşı Irak’ın kıtasal desteği,Ortadoğu’ya doğrudan bir koridor açılması gibi bir çok sorunun kendiliğindençözüleceğini iddia etmektedir. 258Dugin yine aynı eserinde Türkiye ile ilgili olarak, Türkiye ve ‘Panturkizmtaşıyıcılarına’ karşı jeopolitik savaş ilan edilmesinin gerekliliğini savunurken; busavaşta Rusya’nın başlıca müttefikinin İslamcı-Ari İran olacağını belirtmektedir.Yazara göre, Orta Asya iki küresel Hint-Avrupa gerçekçilik –Ruslar ve Farslararasındadikey olarak yayılmaktadır. Bunun için de tüm Türk mekanlarında yerelözerk kültürel eğilimleri ayrıştırmak ve aşiretler arasında geçimsizliğişiddetlendirmek için elinden geleni yapmalıdır. Orta Asya, sanayi kompleksleri,ekonomik çevrimler, stratejik tesisler, Hazar Havzası dışındaki topraklarla yadaboylamsal istikamette çevrelenmelidir.Bu nokrada Tellal, Rusya’daki Avrasyacıların zaman içinde kendiyaklaşımlarını gözden geçirdiklerini, bunun da en bilinen örneğinin Aleksandr Duginolduğunu ifade etmiştir. 259 1997’de yayınladığı eserinde Türkiye’yi Rusya’nındüpedüz rakibi olarak gören Dugin, aynı eserinin 2003’te Türkçe’si yayınlananbaskısının önsözünde iki ülke arasında yeni bir sayfa açmayı önermiş, bununlakalmayarak ‘Ankara-Moskova ekseni bir çok sorunu çözer’ çizgisine gelmiştir. 260Dugin söz konusu kitabının 2005 baskısında da Türkiye ile ilgili düştüğü ikilemisürdürmüştür. Bu baskıda ‘Panturkizm tuzağına’ tekrar değinen Dugin’e göre,Türkiye’nin önerdiği jeopolitik model Batı dünyasına ve ateist, tek dünyacı modellebütünleşmektedir. Türkiye’yi ABD’nin ‘siyasi-ideolojik’ kolonisi olarak görenDugin, Türkiye’nin yolunun Atlantikçi süper devlete hizmet etme ve dünyahükümetinin denetimindeki tek dünyacı küresel Büyük Alan modelini kabul etmekolduğunu iddia etmiştir. 261Dugin’in 4 Aralık 1994’de Ankara’da yaptığı konuşma Avrasyacılığın Rusaydınları tarafından algılanışını göstermesi açısından ilginçtir. “…Bu arada başka birönemli soru var: Avrasyacılık Avrusyacılık mı? Avrasyacılığı Rusya’da Rus258Dugin, a.g.e., s. 181.259Tellal, a.g.e., s. 37.260Tellal, a.g.e., s. 37-38.261Dugin, a.g.e., s. 261.72


emperyalizminin devamı olarak algılamamak ya da Sovyetler Birliği’nin yenidenyaratılması olarak algılamamak gerekir. Bu mümkün değil, çünkü bunun için kaynakyok, psikolojik kaynak yok, maddi kaynak yok, ekonomik kaynak yok, yaniemperyalist Ortodoks fikri de yok. Aynı zamanda toplumun desteği mevcut değilböyle bir proje için. Öyle ise, bunu bir yaklaşım olarak algılamak gerekir. YaniRusya bir hegemonya gücü olarak ortaya çıkmıyor, fakat bir devlet olarak ortayaçıkıyor, bir uygarlık olarak ortaya çıkıyor. Bu devlet ya da uygarlık kendi yerini çokkutuplu dünya çerçevesinde aramak zorunda. Rusya’da bugün şu çok açık:Rusya’nın tek kutuplu dünyada yeri yok, jeopolitik durum açısından, yaniAmerika’nın Atlantik stratejisi içinde Rusya için pozitif bir senaryo yok.” 2621993’de uygulanmaya başlanan ‘Yakın Çevre doktrini’ sonrasında Rus dışpolitikasında Avrasyacı ekol Atlantikçi ekole göre daha baskın duruma gelmiştir.Avrasyacıların ‘Yakın Çevresi’nin Rusya’nın yaşamsal çıkarları için önemliolduğunu savunan Avrasyacılar, Rus kamuoyundan büyük destek görmüşlerdir.262Uluslararası Avrasya Hareketi Başkanı Aleksandr Dugin’in Gazi Üniversitesi’ndeki AvrasyaSempozyumu’nda Yaptığı Konuşma, 4 Aralık 2004; aktaran, Pelinçek, a.g.e., s. 224.73


ÜÇÜNCÜ BÖLÜMRUSYA FEDERASYONUNUN ORTA ASYA’YA (TÜRKİSTAN’A)YENİDEN YÖNELİŞİNDE KULLANDIĞI ARAÇLAR3.1. Bağımsız Devletler Topluluğu8 Aralık 1991 tarihli Minsk Anlaşması ve 21 Aralık 1991 tarihli AlmaataProtokolü BDT’nin kurucu belgeleri arasında yer almaktadır. SSCB’yi hukuken sonaerdiren bu belgeler aynı zamanda bölge ülkelerini tekrar bir araya getirmeyiamaçlayan daha gevşek bir yapılanmanın başka bir ifade ile yeni bir bütünleşmeninmiladı sayılmaktadır. 263 Böylece Sovyetler Birliği, kendi varlığının yetmişinci yıldönümüne bir yıl üç hafta kala ortadan kalkmıştır. Bu anlaşmaları ayrıcaMoskova’nın ‘Yakın Çevre’ politikalarının ilk adımı olarak de değerlendirmek doğruolacaktır. Yeltsin ve Çernomirdin’in BDT ile ilgili olarak “ekonomik birliği askeri vepolitik birlik takip edecektir” şeklindeki sözleri 264 örgütün kuruluş aşamasında dahasıkı bir yapı arzuladığının ispatı niteliğindedir. Ancak ilk dönemlerde “Moskova’nınSovyet İmparatorluğunu” yeniden canlandırma arzusunun bir aracı olarak görülentopluluk, beklenenin aksine fazla etkinlik gösterememiştir.BDT’nin “fikri kurucusu” olarak da kabul edilen, Soljenitsin’in “Slav Birliği”kurulması şeklindeki düşüncesinden hareketle, RF, Ukrayna ve Beyaz Rusya liderleriBeyaz Rusya’da “Belojevskaya Puça’da” bir araya gelerek “Sovyetler Birliği’ninresmen dağıldığını ve bunun yerini alacak yeni bir birliğin “BDT”nin kurulduğunu263 BDT’yi bütünleşme teorileri açısından inceleyen Çınar Özen BDT’nin sistemsel bir bütünleşmeninözelliklerini taşımakta olduğu sonucuna varmıştır. Bkz. Çınar Özen, “BDT ve BütünleşmeOlgusu”, Yeni Forum, Haziran 1995, s. 18. Yine konuya uluslararası ilişkiler teorileri açısındanyaklaşan Alaeddin Yalçınkaya, eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin kendi aralarında ve Rusya ile olanilişkilerinde idealizm-realizm çatışmasının belli düzeylerde devam ettiğini ve BDT denemesininuzatılmış idealizm yaklaşımının yeni bir uzantısı olarak karşımıza çıktığını iddia etmektedir.Alaeddin Yalçınkaya, Yetmiş Yıllık Kriz: Sovyetler Birliği’nde Moskova-Türkler İlişkileri,İstanbul, 1999, s. 18: aktaran, Purtaş, a.g.e., s. 64. Özen’in ifade ettiği gibi SSCB’nin dağılmasısonucu ortaya çıkan bütünleşme modeli olarak BDT, sistemsel bir bütünleşmedir. Çünkü BDTSovyetler’i ikame edece yeni bir devlet teşkilatlanması değildir. Almaata Beyannamesinin 7.paragrafında, “BDT içinde, taraflar arasında işbirliğinin ve eşitlik ilkesine uygun bir şekildekoordinasyon organları yoluyla yürütüleceği…” ve …BDT’nin bir devlet veya devletler üssü biraygıt olmadığı…” açıkça ifade edilmiştir. Sistemsel bütünleşmenin en önemli özelliği teşkilatıoluşturan devletlerin bağımsız ve egemen olmalarıdır. Demir, a.g.e., s. 197.264 Nezihoğlu, a.g.e., s. 31.74


açıklamasıdır. Soljenitsin’in ‘Rusya’nın sırtındaki kambur’ olarak gördüğü OrtaAsya’dan Moskova’nın derhal çekilmesi gerektiği ve RF, Ukrayna, Beyaz Rusya veKazakistan’ın bir bölümünden oluşan bir birliğin kurulması” yönündeki görüşlerineek olarak sarf ettiği şu sözler 1991’in ilk yıllarında imparatorluk mirasını reddedenRus aydınlarının kafasındaki eski Sovyet Cumhuriyetlerine ilişkin imajı ortayakoyması açısından önemlidir.: “…Böylece 12 cumhuriyetten tam ayrılma hakkı,kesin olarak hemen ilan edilmelidir. Bunlardan ayrılmak istemeyen olursa, bizonlardan ayrıldığımız ilan edeceğiz. Çünkü bu artık vazgeçilmez bir iştir. Uzatmanınyalnız zararı olur. Kah orada kah burada çıkan milliyetçi çatışmalar ve faaliyetlerdevleti çökertecektir. Tasfiyeyi ertelemenin bir anlamı yoktur.” 265Yeltsin’in kendisiyle yapılan bir mülakatta Soljenitsin’in sözlerini tasvipettiğini ve Soljenitsin’in yukarıdaki fikirleri içeren ‘Rusya Nasıl Kurtulur?’ isimlikitabını RF Yüksek Sovyeti üyelerine dağıttığını 266 açıklaması bu dönemde Rusliderlerinin ve aydınlarının Soljenitsin’in fikrinden etkilendiğini göstermesi açısındanilgi çekicidir. Yine tanınmış yazar ve yorumcu Mihail Sokholov Soljenitsin’in“tasfiye, Rusya’da demokratik bir sistem kurma, özel mülkiyet ve teşebbüsü temelalan piyasa ekonomisine dönme” tezlerinin Rusya için tek kurtuluş olduğunu kabuletmiş, bu şekilde Rus tarihindeki Slavcılarla-Batıcılar arasındaki tartışmanın biruzlaşma çizgisine getirileceğini söylemiştir. 267Rusya’nın başlangıçta Avrupa-Slav cephesine büyük önem atfetmesininaltında yatan neden, yeni Rus liderlerinin Rusya’nın ve Orta Asya cumhuriyetleriolmadan, ekonomik ve sosyal açıdan daha iyi bir konumda olacaklarınainanmalarıdır. Yeltsin’in danışmanları bu ülkelere Rusya’dan kaynak aktarmaktansa,söz konusu kaynakların yürürlüğe konan ekonomik reformlara aktarılmasının Rusulusal çıkarı için daha iyi sonuçlar vereceğini düşünmüş ve Rusya’nın öncülüğündekiSlav birliği sayesinde, Rusya hem Batı karşısında Avrupalılık kimliğinisağlamlaştıracak, hem de Sovyet dönemindeki emperyal yükten kurtulmuş265 Fikret Ertan, “Soljenitsin’in Çözümü”, Zaman, 15.12.1991. Soljenitsin’in düşüncelerine paralelolarak BDT bağlamında gevşek bir ‘Avrasya Federasyonu’ kurma fikri, 1991-92 yılları arasındaaralarında Dışişleri Bakanı Kozirev ve BDT’den sorumlu Dışişleri Bakan yardımcısı Fedor-Şelov-Kodadyaev’in de bulunduğu en üst siyasi çevrelerce desteklenmiştir. Dağı, a.g.e., s. 195266Demir, a.g.e., s. 193.267Fikret Ertan, “Soljenitsin’in Çözümü”, Zaman, 15.12.1991.75


olacaktır. 268 Büyük ölçüde Rusya’da 1991-93 yılları arasında etkili olanAtlantikçilerin görüşlerini yansıtan bu fikirler, Rusya’nın Batı’ya yaklaşarakekonomik ve siyasi açıdan gelişmeyi amaçlayan hedeflerinin gerçekleşememesiüzerine etkisini büyük ölçüde kaybetmiştir.Üç Slav cumhuriyetin diğer Sovyet cumhuriyetlerine haber vermedenimzaladıkları ‘Bağımsız Devletler Topluluğu Kuruluş Anlaşması’ olarak da bilinenMinsk Anlaşması’nda “SSCB’nin uluslararası hukukun bir sujesi ve jeopolitikgerçeklik olarak varlığının sona erdiğini ilan etmeleri, 269 kendisini imparatorluğunmirasçısı olarak gören RF’nin diğer cumhuriyetlere uzak politika izleyeceğininhabercisi olmuştur. Konuya farklı açıdan bakan Hanbabyan ise, Sovyetleri kuranSlav unsurların imparatorluğu yıkan bu adımı attıklarında diğer eski Sovyetülkelerinin bu birliğe katılacaklarından emin oldukları için bu şekilde hareketettiklerini iddia etmiştir 2708 Aralık 1991’de RF Başkanı Boris Yeltsin, Ukrayna Devlet Başkanı LeonidKravçuk ve Beyaz Rusya Parlamento Başkanı Aleksandır Şuşkoviç tarafındanimzalanan ‘Bağımsız Devletler Topluluğu Kuruluş Anlaşması’ (Minsk Anlaşması)dibace bölümü dışında 14 maddeden oluşmaktadır. Anlaşma’nın dibace bölümündeYüksek Akit Tarafları olan ve 1922 yılında Birlik Anlaşmasını imzalayan veSSCB’nin kurucusu olan Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya SSCB’nin bir uluslararasıhukuk sujesi ve jeopolitik gerçeklik olarak ortadan kalktığını ilan etmişlerdir.Bununla birlikte, dibace bölümünde yer alan şu görüşler dikkat çekmektedir: 271“…halkımızın tarihsel ortaklığına ve aralarındaki mevcut ilişkilere dayanarak veYüksek Akit Taraflar arasında imzalanan iki taraflı anlaşmalar dikkate alarak,demokratik hukuk devletlerini kurmaya çalışarak, devlet egemenliğinin karşılıklıolarak tanınması ve buna saygı duyulması, kendi kaderini belirlenme konusundaayrılmaz halk, eşitlik ve içişlerine karışmama ilkeleri, kuvvet kullanma ve diğer her268 Dağı, a.g.e., s. 196.269Fuad Hüseynov, “Bağımsız Devletler Topluluğu’nun Oluşumunun Hukuki Boyutları”, AnkaraÜniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 52, Sayı 4, 2003, s. 387.270Armen Hanbabyan, “Za Derjavu ne Obidno”, Nezavisimaya Gazeta, 8 Aralık 2001: aktaran SinanOğan, “Dış Politika Aracı olarak Rusça: Türk Cumhuriyetleri Örneği”, Rusya StratejikAraştırmaları-1, İhsan Çomak (der.), İstanbul, 2006, s. 210.271Bu bölümle ilgili olarak BDT ile ilgili tüm siyasi ve hukuki belgeler www.cis.minsk.by adresindenRusça ve İngilizce olarak alınmıştır76


türlü baskı yöntemlerinden vazgeçme, uyuşmazlıkların barışçıl yollarla halli,uluslararası hukukun diğer genel ilke ve normları temelinde ilişkileri geliştirmeyiamaçlayarak, ülkelerimiz arasındaki dostluğun, iyi komşuluk ilişkilerinin vekarşılıklı olarak yararlı işbirliğinin bundan sonraki gelişiminin ve güçlendirilmesininhalkımızın ulusal çıkarlarına köklü bir biçimde uygun olduğuna, barış, ve güvenliğehizmet ettiğine inanarak, Birleşmiş Milletler Anlaşması, Helsinki Nihai Senedi veAGİK’in diğer belgelerinin amaç ve ilkelerine bağlılığını teyit ederek, insan haklarıve insan haklarına dair genel kabul gören uluslararası ilkelere uyma yükümlülüğünüüstlenerek anlaşma maddelerine mutabık kaldık”14 maddelik Minsk Anlaşması özetle, akit taraflar arasında BDT’ninkurulduğunu, topluluğa üye ülke vatandaşlarının tümünün milliyetine veya diğerfarklılıklarına bakılmadan eşit olduğu (madde 1 ve madde 2 ) ve ülke sınırları içindeyaşayan ulusal azınlıkların etnik, kültürel, dil ve din özelliklerine saygı duyulmasıgerektiği (madde 3), tarafların birbirlerinin toprak bütünlüğü ve sınırdokunulmazlıklarına saygı göstermesi ve topluluk içinde sınırların açık tutularakserbest dolaşım hakkının tanınması (madde 5) ve topluluğa üye devletler uluslararasıbarış ve güvenliğin sağlanması, asker kuvvet ve masrafların azaltılmasına dair etkinönlemlerin alınması konularında işbirliği yapılarak, her türlü nükleer silahın tavsiyeedilmesi, sıkı uluslararası denetim altında genel ve tam silahsızlanma için çabagösterilecektir. (madde 6) Anlaşmaya göre, tarafların eşit şartlardagerçekleştirecekleri faaliyet alanları ise 7. maddede şöyle özetlenmiştir:1. Dış politika faaliyetlerinin koordinasyonu,2. Ortak ekonomik alan ile ortak Avrupa ve Avrasya pazarlarının oluşumu vegelişimi, ayrıca gümrük politikası konularında işbirliği,3. Çevrenin korunması alanında işbirliği,4. Göç politikalarında işbirliği,Söz konusu anlaşmaya imza koyan üç Slav asıllı lidere göre BDT’ninkurulma nedenleri şunlardır: 2721. Yeni birlik Anlaşması Taslağı görüşmelerinin başarısız olması,272Purtaş, a.g.e., s. 64.77


2. Cumhuriyetlerin kendi bağımsız devletlerini oluşturarak SSCB’denayrılmaları,3. Merkezin dar görüşlü politikalarının ülkede ciddi siyasi ve ekonomik krizyaratması,4. Birliğin birçok bölgesinde toplumsal gerilmelerin ve etnik çatışmalarınyaşanması,.Tüm bu nedenlerden dolayı, üç lider kendilerini sorumlu sayarak BDT’yikuran anlaşmayı imzalama kararı almışlardır. BDT’yi ilan eden deklarasyondaayrıca, örgütün anlaşma koşullarını üslenen diğer Sovyet cumhuriyetlerine de açıkolduğunu, topluluk üyesi ülkelerin nükleer silahlar üzerinde kontrol ve silahlanmabaşta olmak üzere Sovyetler Birliği’nin imzaladığı tüm anlaşmalardan doğan tümyükümlülükleri üstlendiklerini bildirmişlerdir. 273Başlangıçta Soljenitsin’in ‘Slav Birliği’ fikriyle şekillenen BDT, örgütü ilaneden deklarasyonda yer alan ‘örgütün anlaşma koşullarını üslenen tüm Sovyetcumhuriyetlerine açık olduğu’ yönündeki ifade ile BDT’nin ‘etnik kökenden’ çokeski Sovyet cumhuriyetlerini bir arada tutacak ‘gevşek bir yapılanmayı’ hedeflediğinigöstermiştir. Bu gelişmeler sonucunda, beş Orta Asya cumhuriyetinin liderleri(Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan) 12 Aralık1991’de Aşkabad’da bir araya gelerek, Minsk Anlaşması’nı ve bunun getireceğisonuçları görüşmüşlerdir. Görüşmeler sonuncunda 13 Aralık 1991’de yayınlananAşkabad beyannamesinde, Minsk Anlaşması’na katılmak istediklerini açıklayan sözkonusu beş ülke, mevcut sınırların değişmeden, eski Sovyet cumhuriyetlerininBDT’ye eşit bir şekilde katılmasını arzuladıklarını belirtmişlerdir. Bununla birlikteyapılan anlaşmanın (Minsk Anlaşması) beklenmedik bir durum olduğunu dile getirenOrta Asya liderleri, eski SSCB devletlerinin hepsinin Topluluk içinde alınacakkararların ve kabul edilecek belgelerin hazırlanması sürecine katılma hakkınınolduğunu, BDT Kuruluş Anlaşmasına bazı değişiklik ve ilaveler yapılmasınıngerektiği, Topluluğun oluşumuna ilişkin konuların görüşülmesi için eski SSCBcumhuriyetlerinin tamamının devlet başkanlarının toplantı yapması gerektiğini ifade273 Purtaş, a.g.e., s. 65.78


etmişlerdir. 274 Minsk Anlaşması’na benzer şekilde, Aşkabad’da da nükleer silahlarınortak denetimi ve stratejik güçlerin ortak yönetimi konularında anlaşmayavarılmıştır.BDT’nin diğer kurucu belgesi olan Almaata Protokolü, 275 21 aralık 1991tarihinde Minsk Anlaşmasını imzalayan Rusya Federasyonu, Ukrayna ve BeyazRusya dışında sekiz eski Sovyet cumhuriyeti (Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan,Özbekistan, Azerbaycan, Ermenistan, Moldavya ve Tacikistan) arasındaimzalanmıştır. 276 Minsk Anlaşması’nın bütünleyici parçası niteliğindeki AlmaataProtokolü 277 , Minsk Anlaşması’nın hükümlerinin tekrarı mahiyetindedir. Protokolegöre, söz konusu devletler eşit şartlarda ve Yüksek Akit Taraflar olarak BağımsızDevletler Topluluğunu kurmuşlardır. Anlaşma her devletin iç hukuk kuralarına göreonaylandığı andan itibaren yürürlüğe girecektir. 278 Nitekim Almaata Protokolüneimza koyan Azerbaycan, anlaşmayı daha sonra parlamentosunda onaylamadığı içintopluluk dışında kalmıştır. 279 21 Aralık 1991’de imzalan diğer belge olan AlmataDeklarasyonu’nda ise, Minsk Anlaşması’nda olduğu gibi, ülkelerin egemenliğine,toprak bütünlüklerine ve uluslararası hukuka riayete ilişkin ilkeler vurgulanmıştır. 280Almaata toplantısında ayrıca Topluluk yüksek organı olarak Devlet Başkanları274Hüseynov, a.g.e., s. 393.275 21 Aralık 1991’de imzalanan bu belgenin resmi adı ‘Kuruluş Anlaşması’nın Ek Protokolü’dür.Yani Misk Anlaşmasını tamamlayıcı bir belge niteliğindedir.276Almaata toplantısına SSCB’nin ayrılmasından sonra ortaya çıkan 15 eski cumhuriyetten 11’ikatılmıştır. Başlangıçtan itibaren Moskova’dan koparak Avrupa ile bütünleşmeyi tercih edenBaltık ülkeleri (Estonya, Litvanya ve Letonya) dışında Gürcistan da bu toplantıya katılmamıştır.Tiflis yönetimi 10 Ekim 1993 tarihli başvurusunun ardından diğer 11 BDT üyesi ülke tarafındanoy birliğiyle ve topluluğun organlarının tümünde eşit koşullarda yer almak koşuluyla örgüte üyeolmuştur.277 Kavram karmaşasını gidermek için burada şunu belirtmek gerekmektedir. 21 Aralık 1991’deAlmaata Protokolü (Kuruluş Anlaşmasının Ek Protokolü) ve Almaata Deklarasyonu olmak üzereiki belge imzalanmıştır. Almaata Protokolü sayesinde, üç Slav cumhuriyeti dışındaki 11cumhuriyetin BDT’nin kurucusu olması sağlanmıştır. Katılma yerine kurucu üyeliğinöngörülmesi, Topluluğun kuruluş belgesinde bir tek Anlaşmadan değil, bu protololle birlikteAlmaata Deklarasyonundan ibaret olduğunu göstermekte ve bunların birlikte değerlendirilmesinizorunlu kılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Hüseynov, a.g.e., s. 394278Hüseynov, a.g.e., s. 389.279Elçibey’in iktidardan düşerek Haydar Aliyev’in yönetime gelmesinin ardından AzerbaycanBDT’ye girmiştir.280 Purtaş, a.g.e. , s. 66.79


Konseyi ve Hükümet Başkanları Konseyi oluşturulmasına ilişkin anlaşmaimzalayarak kurumsallaşma yolunda ilk önemli adım atılmıştır. 281Devlet Başkanları Konseyi’nin 21 Aralık 1991’de aldıkları bir kararla,SSCB’nin BM Güvenlik Konseyi üyeliği de dahil tüm uluslararası örgütlerdekiüyeliklerinin RF tarafından devam ettirilmesi konusunda BDT ülkeleri anlaşmayavarmıştır. Bununla birlikte 1945 yılından itibaren BM üyesi olan Ukrayna ve BeyazRusya dışındaki tüm cumhuriyetlerin BM üyeliğinin desteklenmesi konusunda daortak karar alınmıştır. 282Almaata’da nükleer silaha sahip dört eski Sovyet cumhuriyeti, RusyaFederasyonu, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Kazakistan aralarında Sovyet stratejiksilahlarının ortak bir merkezi komuta altına toplanması, nükleer silahların merkezdışındaki cumhuriyetlerden Rusya’ya ABD uzmanlarının nezaretinde 1994’e kadartaşınmış olmasına ve nükleer silahların imhası için yapılmış planların icrasınayönelik anlaşmaya varmışlardır. Ancak bu anlaşmanın gerçekleştirilen tek bölümü,1992 Temmuzu’na kadar tüm taktik nükleer silahların Rusya’ya taşınmasıdır. 283281Purtaş, a.g.e., s. 66.282Demir, a.g.e., 103-104.283Raşid, a.g.e., s. 274-275. Nükleer silah sorunu kısa zamanda, Rusya’dan daha fazla ödün veABD’den daha fazla mali yardım koparmak isteyen Ukrayna ve Kazakistan’ın elinde bir kozhaline gelmiştir. Nazarbayev nükleer silah konusunda bir sıcak bir soğuk yaklaşımlar sergilemeyisürdürmüş, ABD’nin önerilerine bazen çok olumlu cevaplar vermiş, bazen de her şeyiengellemekle tehdit etmiştir. 28 Ocak 1992’de silahları Rusya’ya aktaracağını açıklarken, bundanbir yıl önce 1991’de ABD Dışişleri Bakanı Baker’ın ziyareti sırasında ise, Rusya nükleer gücünükoruduğu sürece Kazakistan’ın elindeki silahları muhafaza edeceğini belirtmiştir. İleriki yıllardaUkrayna ve Kazakistan yönetimi nükleer silahlar kartını dış politikada başarılı bir biçimdekullanmışlardır. Şöyle ki, Kazakistan’da 104 adet nükleer başlıklı CC-18 füzesi ve daha değişikçok sayıda hafif nitelikte roket kalmıştı. Tüm bunların sökülmesinin maliyeti 1 milyar dolarıbulmaktaydı. Kazakistan ve Ukrayna yönetimi mali gerekçelerle silahların sökülmesine bir süresıcak bakmamış, hatta Kazakistan 1993’de yeni bir öneriyle topraklarındaki nükleer silahlarınkalmasını fakat ortak idaresini talep etmiştir. Bu dönemde Ukrayna ise, nükleer güç olarakkalmayı ve nükleer varlıklarının ‘özelleştirilmesini’ gündeminde tutmuştur. Daha sonra Kazakparlamentosu Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını (NPT) onaylamıştır. ABDyönetimi Sovyet nükleer silahlarının tek elde (Rusya’da) toplanmasını desteklemiştir. Bu amaçla1.2 milyar dolarlık bir yardım paketi hazırlanış ve 13 Aralık 1993’de yapılan anlaşma ileKazakistan 84 milyon dolarlık bir yardım elde etmiştir. 1994’de ise, ABD, İngiltere ve Rusyaaralarında yaptıkları anlaşma ile Ukrayna, Beyaz Rusya ve Kazakistan’ın güvenliklerini garantialtına aldıklarını bildirmişlerdir. 1994 ve 1995 yılları içerisinde Rusya dışında kalan tüm nükleersilahların Rusya’ya nakli tamamlanmıştır. Günümüzde Kazakistan Orta Asya bölgesinin nükleersilahlardan arındırılmış güvenlikli bir bölge olarak tanınması için diplomasi faaliyetlerine devametmektedir. Bkz. Raşid, a.g.e., s. 272-277; Purtaş, a.g.e., s. 67-68.80


BDT’nin kurucu belgeleri sayılan, 8 Aralık 1991 tarihli Minsk Anlaşması ve21 Aralık 1991 tarihli Almaata Protokolü, 22 Ocak 1993’de Minsk’te imzalanan veOcak 1994’de yürürlüğe giren BDT Anlaşmasının (Şartının) temelinioluşturmaktadır. Böylece Topluluğun kuruluşundan bir yıldan fazla bir süre sonraBDT tüzüğü Minsk’te yapılan Devlet Başkanları Konseyi toplantısında kabuledilmiştir. Anlaşmaya sadece 7 devlet başkanı (Kazakistan, Kırgızistan, BeyazRusya, Ermenistan, Rusya Federasyonu, Tacikistan ve Özbekistan) tarafındanimzalanmıştır. Fakat daha sonra diğer devletlerin 284 de anlaşmayı imzalamasıyla 1998yılı itibariyle Ukrayna ve Türkmenistan dışında diğer tüm devletler tarafındanyürürlüğe sokulmuştur. 285 BDT Şartı’nın kabul edilmesiyle, topluluk faaliyetlerininhukuki temeli oluşturulmuş, Rus diplomat Adamişin’in ifadesiyle, BDT içindemerkezci eğilimlerin güçlendirilmesine ve konsolidasyonuna yönelmiş sivil birbütünleşme modelini hedeflemiştir.3 Ağustos 1994’te ise, BDT Tüzüğü BM Şartı’nın 102. maddesi uyarınca çoktaraflı bir uluslararası anlaşma niteliğinde BM Sekreterliği’ne kaydedilmiştir.Topluluğun faaliyet sahalarını ve işbirliği ilkelerini belirleyen BDT Tüzüğü girişbölümü ve 35 maddenin yer aldığı 9 ayrı bölümden oluşmaktadır. 286 BDTAnlaşmasına göre Topluluğun asli organları şunlardır:1. Devlet Başkanları Konseyi,2. Hükümet Başkanları Konseyi,3. Dış İlişkileri Bakanları Konseyi,4. BDT Yürütme Sekreterliği5. Devletlerarası Ekonomi Komitesi,284Azerbaycan topluluğa 23.09.1993’de Gürcistan ise 03.12.1993’de katılmıştır.285Hüseynov, a.g.e., s. 398 Türkmenistan sahip olduğu daimi tarafsızlık statüsünü de ileri sürerekBDT’nin bir çok anlaşmasına taraf olmamıştır. Hatta Türkmenistan BDT ülkesi vatandaşlarına ilkvize uygulayan ülke durumundadır. Bu nedenle Türkmenistan’ın BDT üyeliği tamamensemboliktir.286Purtaş, a.g.e., s. 68. BDT Şartı’nın dibace bölümünde bu belgenin kabul nedenleri arasında şunlarvardır: BDT ülkeleri halklarının ve aralarındaki mevcut bağların ortak tarihi, bu halklarınekonomik ve sosyal gelişimini ortak çabalarla sağlama isteği, BDT Kuruluş Anlaşmasının, EkProtokolün ve Almaata Deklarasyonunun hükümlerini gerçekleştirme yolunda kararlılık,uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması konusunda işbirliğinin geliştirilmesi gereği, üye devlethalklarına ait kültürlerin korunması ve geliştirilmesi için gerekli koşulları sağlama isteği, Toplulukiçinde işbirliği mekanizmalarını geliştirerek etkin kılma çabası. Hüseynov, a.g.e., s. 39881


6. Savunma Bakanları Konseyi,7. Sınır Birlikleri Komutanları Konseyi,8. Kolektif Güvenlik Konseyi,9. Ekonomi Divanı,10. BDT İnsan Hakları Komisyonu,11. BDT Parlamentolar Arası Meclisi.BDT her ne kadar Baltık ülkeleri dışındaki eski Sovyet cumhuriyetleritarafından kurulmuşsa da topluluğun kurulmasında ve bir kimlik kazanmasındaRusya başat rol üstlenmiştir. Sovyetler Birliği’nde baskın unsur olan Rusya, buözelliğini BDT içerisinde de sürdürmüştür. Eski Sovyet cumhuriyetleri daha gevşekbağlarla bu topluluk içerisinde yer alsalar da BDT, Rusya’nın Yakın Çevresindehegemonyasını sürdürmesi için en önemli araç durumunda olmuştur. RusyaFederasyonu’nun milli güvenliğini ve dış politikasını düzenleyen konseptlerebakıldığında bu husus daha iyi anlaşılmaktadır. 28723 Nisan 1993’de yayınlanan Rusya Federasyonu Dış Politika Konseptinegöre, savunma alanındaki işbirliği önceliği BDT ülkelerine ve BDT içindeki kolektifsavunma mekanizmalarına verilmiştir. Bu meyanda, BDT ülkelerinde mevcut olanveya bu ülkelerin karşılaşmasının muhtemel olduğu yerel çatışmaların RF için enönemli tehdit olduğu belirtilmiştir. 288 Ayrıca yeni bağımsız ülkelerle siyasi ekonomikve askeri işbirliğini BDT çerçevesinde ve ikili ilişkiler bazında derinleştirmek, BDTalt yapısını güçlendirmek, bütün yeni bağımsız devletlerdeki Rus vatandaşlarınınhaklarının korunması ve BDT barış gücünün oluşturulması gibi konularadeğinilmiştir. 22 Haziran 2000 tarihinde yayınlanan Rusya Federasyonu Dış PolitikaDoktrini’nde de 1993 yılındaki konsepte benzer ifadelerle BDT ülkeleri ile ilişkileringeliştirilmesine vurgu yapılmıştır.Sovyetler Birliği’nin dağılmasına bağlı olarak, üç Baltık ülkesi dışında kalan12 cumhuriyetin oluşturduğu BDT, uzun bir süre “uygar bir boşanma mekanizması”287Sinan Oğan, “Dış Politika Aracı Olarak Rusça: Türk Cumhuriyetleri Örneği”, Rusya StratejikAraştırmaları–1, İhsan Çomak (der.), TASAM Yayınları, İstanbul, 2006, s. 210.288Öztürk, a.g.e., s. 36.82


veya savaşsız bir dağılma aracı olmuş 289 ve SSCB’nin yıkılışının sonuçlarınıhafifletmeye çalışan bir aygıt vazifesi görmüştür. 290 Rusya’nın 1993 sonrası eskiSovyet coğrafyalarını yeniden etki altına almak için kullandığı en önemli araçlardanbiri olan BDT’nin günümüze kadar faaliyetleri incelendiğinde Moskova’nınbeklentilerinin gerçekleşmediği görülür. Çünkü BDT’nin 1991’de ortaya çıktığındanbu yana topluluk üyeleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönelik yapılanyaklaşık 2800 (bazı kaynaklara göre 3000) anlaşmanın yalnızca %10’uuygulanabilmiş, 291 günümüze kadar BDT tüzüğü bile tüm üyeler tarafındanonaylanmamış ve Rusya ile sorun yaşayan Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan veMoldavya 292 BDT karşıtı bir oluşumun (GUAM) içine girmişlerdir. Rusya ise,Kazakistan, Kırgızistan, Beyaz Rusya, Tacikistan ve Özbekistan ile AvrasyaEkonomik Topluluğu’na ağırlık vermiş ve bu nedenle BDT’nin etki alanı giderekdaralmıştır. 1999 tarihine kadar BDT çerçevesinde kabul edilen toplam 1022devletlerarası anlaşmanın üye ülkeler tarafından benimsenme oranları incelendiğindeolayın vahameti daha iyi anlaşılmış olur: 293 Azerbaycan %54, Moldavya %73,Ermenistan %94, Rusya Federasyonu %99, Beyaz Rusya %93, Tacikistan %98,Gürcistan %54, Türkmenistan %42, Kazakistan %96, Özbekistan %73, Kırgızistan%98 ve Ukrayna %66.Oranlara bakıldığında Rusya ile ekonomik, siyasi ve etnik anlamda yakınlığıolan veya Rusya’ya tamamen bağımlı olan ülkelerin BDT’de alınan kararlarıuygulama oranları oldukça yüksektir. Bu açıdan, topraklarında önemli oranda etnikRus barındıran Kazakistan’ın, iç savaş yaşamış ve ekonomik anlamda yıkım içindeolan Tacikistan’ın, Çin’e komşu olması ve ekonomik açıdan zayıf olması nedeniyleKırgızistan’ın ve Karabağ sorunu nedeniyle Azerbaycan ve Türkiye ile sorunyaşayan ve bölgede yalnız kalan Ermenistan’ın kararları onaylama oranlarınınyüksek olması tesadüf değildir.289Hakan Aksay, Cumhuriyet, 19.10.2006, http://tr.rutam.org/content/view/112/1/ (10.10.2007)290Ancak ilerleyen yıllarda BDT’nin eski Sovyet ülkeleri arasında ilişkileri geliştirmekte fazla işlevselolmadığı görülmüştür. Örneğin, Azerbaycan ve Ermenistan aynı topluluk çatısında bulunmalarınarağmen halen devam eden Karabağ sorununu çözmüş değillerdir.291Asem Nauşabeyava, “21. Yüzyılın Başında BDT’nin Sorunları ve Geleneğe Yönelik Senaryolar”,Stratejik Analiz, Sayı 9, Ocak 2001, s. 43.2921999 yılında Özbekistan’ın da GUAM’a girmesiyle GUUAM adını alan örgüt, bu ülkenin 2005yılından örgütten ayrılmasıyla tekrara GUAM şeklini almıştır.293Hüseynov, a.g.e., s. 399.83


3.2. Kollektif Güvenlik ÖrgütüKollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün temelini oluşturan TaşkentAnlaşması Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistanarasında 15 Mayıs 1992’de Taşkent’te imzalanmış ve 1994’de yürürlüğe girmiştir.Eski Sovyet cumhuriyeti olan bölge ülkelerindeki Rus etkisini meşrulaştırmayayönelik bir adım olan söz konusu anlaşmanın 4. maddesi anlaşmaya taraf olanülkelerden birine yönelecek bir saldırının tüm taraf ülkelere yönelik bir saldırısayılacağı belirtilmekte, 5. maddede ise, imzacı ülkeler arasında Kolektif GüvenlikKonseyi kurulacağı ifade edilmektedir. 294 Yine anlaşmaya göre, üyeler birbirlerinekarşı güç ve güç kullanma tehdidinde bulunmayacaklardır. 295 1993 yılında anlaşmayaAzerbaycan, Gürcistan ve Beyaz Rusya da katılmıştır. BDT’nin siyasi nitelikli birörgüt olmasına karşı çıkan Türkmenistan, 296 Ukrayna ve Moldavya anlaşmayakatılmamıştır.Beş yıllık bir süre için geçerli olan bu anlaşmanın süresi 1999 yılında sonaerince; Azerbaycan, Gürcistan ve Özbekistan Kolektif Güvenlik Anlaşması’nınbölgede oluşan yeni jeopolitik yapıya uymadığını gerekçe göstererek süreninuzatılmasına yanaşmamıştır. 297 14 Mayıs 2002 tarihinde ise antlaşmanın süresinin294 ‘Kolektif Güvenlik’ ve ‘Kolektif Savunma’ sıkı sık birbiriyle karıştırılan kavramlardır. İki kavramıbirbirinden ayıran en önemli unsur, bütünleşme ve işbirliği derecesidir. Kolektif güvenlik, aynıittifak veya birlik içerisinde yer alan üyelerin kendi aralarında ve bağlaşıkları arasında saldırmazlıkesaslı bir iç düzenleme yapılması anlamına gelmektedir. Buna karşın Kolektif Savunma, üyelerintümü veya bir kısmını tehdit eden veya edebilecek olan tanımlanabilir bir devlet veya blokkarşısında birlik/ittifak oluşturma durumunu ifade etmektedir. Dolayısıyla kolektif güvenlik dahakapsamlı bir işbirliğine işaret ederken, kolektif savunma belirli tehditler karşısında daha çok askeriişbirliği anlamına gelmektedir. Beril Dedeoğlu, “Avrupa Güvenliği’nin Geleceği ve Türkiye”,Jeopolitik, http://www.jeopolitik.org/index.php?option=com_content&task=view&id=31(27.12.2007)295Tayyar Arı, “Orta Asya’da Güvenlik Sorunları ve İşbirliği Girişimleri”,http://www.tayyarari.com/armaoglu.doc (23.10.2007)296 Türkmenistan’ın KGÖ’ne girmeyen tek Orta Asya ülkesidir.297 Anlaşmaya yanaşmayan her üç ülkenin de kendisine göre gerekçeleri vardı. Özbekistan devletBaşkanı İslam Kerimov KGA’nın etkisiz kaldığını ve işlemediğini çeşitli vesilelerle dilegetirirken, özellikle Afganistan’daki gelişmelere seyirci kalınması ve Rusya’nın Orta Asya’daÖzbekistan’dan bağımsız politika yürütmesine tepki göstermiştir. Gürcü tarafı ise, anlaşmanın ülkebütünlüğünü sağlamakta hiçbir katkısı olmadığını ileri sürmüş ve anlaşmanın değişen şartlarauygun hale getirilmesini talep etmiştir. Bununla birlikte Gürcistan Güney Osetya ve Abhazyasorunlarında Rusya’nın tutumundan dolayı Moskova’ya tepkili davranmaktadır. Azerbaycan ise,Rusya’nın Ermenistan ile olan yakılığı ve S-300 füzeleri, MİG-29 savaş uçakları dahil silahsatışını ve Ermenistan’a Rus birliklerinin konuşlandırılmasını öngören 29 Ağustos 1997 tarihli‘Rusya-Ermenistan Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması’ndan rahatsızlık duymasınedeniyle Rusya’ya uzak politika yürütmeyi tercih etmiştir. Bkz. Purtaş, a.g.e., s. 266. Azerbaycan84


uzatılmasını öngören yeni bir anlaşmaya imza atan ülkeler, (Rusya, Beyaz Rusya,Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan) faaliyetlerini bir örgütçerçevesinde yürütme kararı almış ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nünkurulduğunu ilan etmişlerdir. 298 Bu altı ülke, önce Ekim 2000’de yeni bir güvenlikanlaşması imzalayarak askeri işbirliğini eskiden olduğu gibi BDT çatısı altındasürdürürken; ABD’nin Orta Asya’ya yönelmesi üzerine Rusya bir adım daha ilerigiderek, BDT Kolektif Güvenlik Anlaşması’na taraf ülkelerle BDT’den ayrıtamamıyla askeri amaçlı bir örgüt kurmayı tercih etmiştir. Böylece Mayıs 2002’deBDT Kolektif Güvenlik Anlaşması’nın taraf ülkelerce Kolektif Güvenlik Örgütü’nedönüştürülmesiyle BDT coğrafyasında ilk asker-siyasi blok ortaya çıkmıştır. Buaçıdan bu örgütü NATO’nun doğuya doğru genişlemesine Rusya’nın verdiği birtepki olarak görebiliriz. Nitekim Beyaz Rusya devlet başkanı Aleksandr LukaşenkoKolektif Güvenlik Örgütü’nün kurulmasından sonra yaptığı açıklamada KGÖ’nünNATO karşıtı bir örgüt olduğunu açıkça ifade etmiştir. Vladimir Muhin’e göre ise,Moskova’nın bölgede etkin olmak için attığı çoğu adım Washington’un BDTcoğrafyasında elde etmeye çalıştığı askeri-siyasi hedefleri engellemeye yöneliktir. 299Günümüzde Rusya'nın BDT ülkeleri içindeki 14 bini bulan askeri varlığıErmenistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Tacikistan, Gürcistan, Moldova veUkrayna’da konuşlanmış durumdadır. 300 Bu askeri güç Soğuk Savaş sonrasıRusya’nın bölgedeki nüfuzunu sağlamasındaki en önemli unsur olmuştur. Çünkübölge ülkeleri bağımsızlık sonrası başta ekonomik ve siyasi olmak üzere bir çoksorunla karşılaşmış ve Rusya’nın sınırlı imkanları bölgeye başta ABD olmak üzerediğer uluslararası güçlerin sızmasını kolaylaştırmıştır. Bu nedenle Moskova, bölgeülkelerinin yaşadıkları etnik ve dini sorunları ve bu sorunların çözümünde yüklendiğigörevi büyük bir fırsat olarak değerlendirmiştir.ayrıca Ermenistan ile yıllardır devam eden Karabağ Sorunu’nda Rusya’nın açık bir şekildeErmenistan’ı desteklemesini ve bu ülkeyle silah yardımında bulunmasına tepki göstermektedir.Ayrıntılı bilgi için, bkz. Hatem Cabbarlı, “Ermenistan Silahlı Kuvvetleri”,http://www.azsam.org/modules.php?name=News&file=print&sid=86 (12.12.2007)298 İlyas Kamalov, “Rusya’nın Orta Asya Politikası”, Stratejik Analiz, Eylül 2007, s. 90.299 Purtaş, a.g.e.,s . 269. Örneğin, Kırgızistan’n Kant şehrinde Rus hava üssü kurulması Pentagon’unbu bölgeye ilgi göstermesine paralel olarak yapılmış bir girişimdir. Yine 2003 yılında ABD terörlemücadele koalisyonu himayesinde Tacikistan’da daimi askeri üs kurulması için bu ülkeyeyaklaşınca Rusya buradaki askeri üssünü genişleteceğini açıklamıştır.300Martin Kaczmarski, “Rusya BDT Yerine Yeni Bir Güvenlik Sistemi Oluşturuyor”,http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=44&yazi=687 (27.12.2007)85


3.3. Avrasya Ekonomik TopluluğuAvrasya Ekonomik Topluluğu/Birliği (AET) 29 Mayıs 1996’da RusyaFederasyonu, Beyaz Rusya, Kazakistan ve Kırgızistan arasında oluşturulan DörtlüGümrük Birliği’nin 1999’da Tacikistan’ın da dahil olmasıyla 12 Ekim 2000’de beşüyeli ‘Avrasya Ekonomik Topluluğu’na dönüşmesi ile oluşmuştur. 301 30 Mayıs2001’de yürürlüğe giren AET Anlaşmasına, Mayıs 2002’de Moldavya ve Ukrayna,Nisan 2003’de ise Ermenistan gözlemci statüsü ile katılmıştır. Örgütün entegrasyonkomitesi Rusya’nın başkenti Moskova’da ve Kazakistan’ın Almaata şehrinde faaliyetgöstermektedir.Mayıs 2002 tarihinde AET Devletlerarası Konseyi tarafından alınan karargereğince (Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olan Kırgızistan hariç) Topluluküyeleri devlet başkanları seviyesinde DTÖ’ye katılım konularını yürütmektedirler.AET’nin faaliyetlerinin iyileştirilmesi ile ilgili güncel konuları ele alan 27 Nisan2003 tarihli Duşanbe Zirvesi’nde onaylanan AET’nin 2003-2006 yılları için öncelikligeliştirme programı uyarınca enerji, ulaştırma, tarım gibi reel sektör işbirliğininhızlandırılmasının hedef alındığı konular arasında bulunmaktadır. 302AET kurma girişimi Avrupa Birliği modelinden esinlenerek başlatılmış ve5’li Gümrük Birliği (1999’da Tacikistan’ın da katılmasıyla) üyesi ülkeler arasındaekonomik ilişkileri geliştirmeyi hedef almıştır. 303 Ancak söz konusu beş ülke arasındaticaretin giderek düşmesi ve gümrük engellerinin aksine günden güne yükselmesiüzerine daha kurumsal bir yapılanma ihtiyacı doğmuştur. Ancak siyasi yönü ağırbasan ekonomik içerikli bir örgütün hedefine de ulaşması pek mümkün değildir.Nitekim AET siyasi niteliği nedeniyle bu topluluğa dahil olmayan diğer BDT üyeleriarasında memnuniyetsizlik uyandırmıştır. Özbekistan devlet başkanı İslam Kerimov,Avrasya Ekonomik Topluluğu’nu ölü doğmuş bir bebek olarak nitelendirmiş ve hala301 6 Ocak 1995’te Rusya ve Beyaz Rusya arasında kurulan Gümrük Birliği’ne (GB) 20 Ocak 1995’teKazakistan’ın da katılmasıyla Moskova’da ‘Gümrük Birliği’nin Kurulmasına Dair Anlaşma’imzalanmıştır. Mart 1997’de GB’ne Kırgızistan ve Şubat 1999’da ise savaştan çıkan Tacikistankatılmıştır. Anar Somuncuoğlu, “Avrasya Ekonomik Topluluğu: Rus Dış Politikasında Yeni BirAtak”, Staratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 15, Temmuz 2001, s. 87.302http://www.bdt.ofisi.com/ (28.12.2007)303Bilindiği gibi Avrupa Birliği’nin temelini Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT)oluşturmaktadır. Avrasya Ekonomik Topluluğunun da Gümrük Birliği ile başlayan süreçte AB gibibir yapılanmaya dönüştürülmesi üye ülkeler tarafından amaçlanmaktadır.86


serbest ticaret bölgeleri kurmayı erteleyen BDT ülkelerinin doğrudan ekonomiktopluluğa geçişinin mümkün olmayacağını ifade etmiştir. 304AET uluslararası nitelikte bir örgüt olarak, beş ülke arasında ihracat ve ithalatilkelerinin standardizasyonu ve ortak pazarın kurulması temel hedefi doğrultusundaçalışmaktadır. Örgütün yapısı ve karar alma mekanizması BDT’nin işlemeyenyönlerinden ders çıkartılarak daha etkin bir şekilde oluşturulmuştur. Örgüt içindehem ekonomik hem de siyasi başat güç olan Rusya Orta Asya pazarlarında büyükölçüde yitirdiği rekabet gücünü bu yapının kendisine sağladığı ayrıcalıklar sayesindeartırmayı hedeflemektedir. 305AET ile BDT karar alma ve uygulama konularında birbirlerindenayrılmaktadır, AET’de kararlar oydaşım ile alınmaktadır ve tüm üyeler içinbağlayıcılık taşımaktadır. Taraflar kabul edilen belgelerin yürürlüğe sokulması içingerekli milli düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür. Aksi taktirde üyeliktençıkarılmaya kadar giden yaptırımlar söz konusudur ve bunu takip eden denetimorganları bulunmaktadır. AET’nin BDT’den ayrılan farklı bir diğer yönü, ortadaüzerinde uzlaşılmış somut bir hedefi bulunmasıdır. Üyeler, gümrük birliği ve tekekonomik sahanın oluşturulması konusunda ortak hedefe sahiptir. 306Avrasya Ekonomik Birliği’nin kurulması, Rusya’nın Orta Asya bölgesineyönelik dış politikasındaki dönüşümü göstermektedir. Buna ek olarak çok yönlüuluslararası ilişkiler kurmaya çalışan Orta Asya ülkelerinin dış politikyönelimlerindeki ekonomik çıkarların önceliği entegrasyon sürecini hızlandırmıştır.Sovyetler Birliği dağıldığı zaman, Orta Asya ülkeleri büyük ölçüde Rusya ile dışticarete bağımlıydılar. Rusya’ya bu anlamda en bağımlı olan Kazakistan’ınithalatında Rusya’nın payı %68 iken, en az bağımlı olan Tacikistan için bu pay%48’dir. Diğer taraftan Özbekistan ihracatının %61’ini, Kazakistan %53’ünü,Tacikistan’ın %51’ini ve Kırgızistan %39’unu Rusya ile yapmaktadır. 307 Bununlabirlikte AET BDT içinde en etkin ekonomik ekonomik birlik olarak304 Purtaş, a.g.e., s. 254.305 Fırat Purtaş, “Rusya’nın Orta Asya’ya Yeniden Dönüşü”, Rusya Stratejik Araştırmaları–1, İhsanÇomak (der.), TASAM Yayınları, İstanbul, 2006, s. 173.306 Purtaş, a.g.e., s. 354.307Anar Somuncuoğlu, Avrasya Ekonomik Birliği: Rus Dış Politikasında Yeni Bir Atak”, StratejikAnaliz, Cilt 2, Sayı 15, Temmuz 2001, s. 86.87


değerlendirilmektedir. Çünkü, BDT nüfusunun %64.7’ni AET üyesi ülkeleroluştururken; GSMH’nin 83.3’ü, sanayi üretiminin %70.6’sı, tarım üretiminin 65.9’uve BDT ülkeleri arasındaki ticaretin %83’ü AET üyesi ülkeler arasındagerçekleşmektedir. 308Rusya’nın destekçisi olduğu Orta Asya’daki bölgesel işbirliği girişimleri,bölge ülkelerinin ortak sorunlarına ortak çözümler getiren ve ortak çıkarlar etrafındagerçekleştirilen çabalar olmaktan çok, Rusya’nın bu bölgedeki hegemonyasınıpekiştirmeye ya da buna tepki gösterenlere karşı gelişen daha çok ittifak niteliğindekiörgütlerdir. 309 Yukarıdaki oluşumlara ek olarak değişik dönemlerde farklıörgütlenmelere gidilmiştir. Bu örgütleri kısaca özetlersek;Orta Asya İşbirliği Örgütü: Merkezi Asya İşbirliği Örgütü uluslararasıbölgesel bir örgüt olarak 28 Şubat 2002 tarihinde Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistanve Özbekistan tarafından kurulmuştur. Örgüt, üye ülkeler arasında siyasi, ekonomik,bilimsel, çevre ve kültürel alanlarla işbirliğini geliştirmeyi ve üye ülkelerin ülkebütünlüğünü tehdit edebilecek tehlikelerin önlenmesini hedeflemektedir. 18 Ekim2004 tarihinde Rusya’nın üyeliği ile güçlenen örgüt, ayrıca sınır ve gümrükkonularında birlikte hareket etmeyi ve tek ekonomik alan oluşturmaya yönelikpolitikalar yürütmektedir.Orta Asya Ekonomik Birliği: Nisan 1994’te Kazakistan, Kırgızistan veÖzbekistan devlet başkanlarının birleşik bir ekonomik alan meydana getirmek içinbir anlaşma imzalamalarıyla ilk adımı atılan Orta Asya Ekonomik Birliği’ne (OAEB)Temmuz 1998’de daha önce gözlemci statüde bulunan Tacikistan katılmıştır. 310 Bubirliğin temelini oluşturan anlaşma ilgili ülkeler arasında mal, hizmet, emek vesermaye geçişlerini serbestleştirerek daha derin bir bütünleşme oluşturmayı308Purtaş, a.g.e., s. 354.309Oktay Tanrısever, “Orta Asya ve Çevresinde Bölgesel İşbirliği Arayışlarında Rusya”, Ertan Efegil,Elif Hatun Kılıçbeyli ve Pınar Akçalı (der.), Yakın Dönem Güç Mücadelesi Işığında Orta AsyaGerçeği, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2004 s. 347.310Martha Brill Olcott, “Central Asia: Common Legacies and Conflicts”, Central Asian Security,Roy Allison and Lena Jonson (editors), Brookings Institution Press, Washington D.C., 2001, s. 31.1999 yılında ise Türkiye ve Gürcistan’ın gözlemci statüsü kabul edilmiştir. Roy Allison, “Structuresand Frameworks for Security Policy Cooperation in Central Asian”, Central Asian Security, RoyAllison and Lena Jonson (ed.), Brookings Institute Press, Washington D. C., 2001, s. 220-221.88


hedeflemiştir. 311 Buna ek olarak OAEB vergilerin uyumlaştırılması, çiftevergilendirmenin engellenmesi konularında çaba harcamakta ve su kaynaklarınınkullanımı ve ekolojik güvenliğin sağlanması gibi alanlarda çalışmalaryürütmektedir. 312 Ancak ilerleyen yıllarda örgüt işlevselliğini kaybetmiştir.3.4. Shanghay İşbirliği ÖrgütüŞanghay İşbirliği Örgütü’nün selefi olan Şanghay Beşlisi Çin ile eskiSovyetler Birliği (SSCB) arasındaki sınır sorunlarının çözülmesi ve sınırbölgelerindeki güven artırıcı önlemlerin tartışılması için bir forum olarak ortayaçıkmıştır. 313 Bu amaçla Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev, Kırgızistan DevletBaşkanı Akayev, Tacikistan Devlet Başkanı Rahmanov, Rusya Devlet BaşkanıYeltsin ve Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin 314 26 Nisan 1996’da Çin’in Şanghayşehrinde yapılan toplantıda ‘Sınır Bölgelerindeki Askeri Alanlarda Güven ArtırıcıÖnlemlere İlişkin Anlaşma’yı imzalamışlardır. 315Çin ile antlaşmaya taraf eski SSCB devletleri arasında günümüzde var olan7000 km’yi aşan ve tarihi nedenlerle bir çok ihtilafın yaşandığı 316 sınır bölgelerindekigüvenliğin sağlanması için yapılan bu anlaşma ile Çin-Sovyet sınırı boyunca silahlıbir çatışma olasılığının önüne geçmek için gerekli güven artırıcı önlemlerinalınmasına 317 karar verilmiştir. Buna göre taraf ülkelerdeki sınırların iki yakasındaki100 km 2 ’lik alanlarda askeri faaliyetlerin azaltılması 318 konusunda antlaşmayavarılmıştır. Anlaşma uyarınca taraflar sınırlarda bulunan askeri birliklerden karşılıklı311 Örgütün merkezinin Almaata’da, şubelerinin Bişkek ve Taşkent’te bulunduğu Orta Asya İşbirliğive Kalkınma Bankası ile örgüt mini bir Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (ECO)benzetilmektedir.312Mehmet Dikkaya, “Orta Asya’da Ekonomik Entegrasyon Düşüncesinin Temelleri”,http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?type=43&id=719 (11.12.2007)313Gökhan Telatar, “Şanghay İşbirliği Örgütü: 21. Yüzyılın Bölgesel/Küresel Çekim Merkezi”,Geleceğin Süper Gücü Çin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve Şanghay İşbirliği Örgütü,Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (der.), TASAM Yayınları, İstanbul, 2005, s. 163.314 Sun Zhuangzhi, “New and Old Regionalism: The Shanghai Cooperation Organization and Sino-Central Asian Relations” Reviev of International Affairs, Yaz 2004, Cilt 3, Sayı 4, s. 600.315Mutlaq Al-Qahtani, “The Shanghai Cooperation Organization and Law of InternationalOrganizations”, Chinese Journal of International Law, Cilt 5, Sayı 1, 2006, s. 129.316Qingguo Jia, “The Success of the Shanghai Five: Interest, Norms and Pragmatism”,http://www.comw.org/cmp/fulltext/0110jia.htm (17.11.2006)317Telatar, a.g.e., s. 164.318Jhotsna Bakshi, “Shanghai Cooperation Organization Before After September 11”, StrategicAnalysis, Nisan-Haziran 2002, Cilt XXVI, Sayı 2,http://www.ciaonet.org/oljsa/sa_apr02baj01.html. (07.05.2007)89


saldırıda bulunulmayacağı konusunda garantide bulunurken, geniş çaplı askeritalimleri karşı tarafı bildirmeyi, gerekirse askeri manevraları izlemesi için diğertaraflardan gözlemci kabul etmeyi ve askeri görevliler arasında dostane ilişkilerigeliştirmeyi karar altına almışlardır. 319 Anlaşma beş ülke arasında çıkabilecekmuhtemel sınır çatışmalarını önlemeye çalışırken, aynı zamanda Çin ile diğerdevletlerarasında güvenli istikrarlı komşuluk ilişkisini tahsis etmeyi amaçlamaktadır.Bu zirveyi takiben Çin ve Kırgızistan arasında yapılan 1 Haziran1996 tarihliiki devletin sınır sorunlarını çözmeye yönelik anlaşma 320 görüşmelerin ilk somutadımı olurken, Şanghay Beşlisi’nin gelecekte önemli bir uluslararası gücedönüşeceği konusunda da ipuçları vermiştir.Şanghay Beşlisi’nin ikinci zirve toplantısı 24 Nisan 1997’de Moskova’dayapılmış ve önceki anlaşmayı temel alan 321 ‘Sınır Bölgelerinde Askeri GücünKarşılıklı Azaltılması Anlaşması’ imzalanmıştır. 322 Bu bağlamda, sınır bölgelerindekiasker sayısının göreceli olarak düşürülmesine, böylelikle yalnızca savunmaya aitbölgeleri korumaya ve silahların miktarının sınırlandırılması konusunda anlaşmayavarılmıştır. 323 İlk aşamada kurumsal alt yapısı ve uygulama sınırlı bu oluşumu Çinyalnızca güven artırıcı önlemlerin alındığı bir platform olarak değil; aksine ekonomikve siyasi olarak daha etkili ‘çok taraflı işbirliği örgütü’ olarak 324 görmek istediğini herfırsatta dile getirmiştir. Rusya ise Şanghay Beşlisini, 1993’te uygulamaya koyduğu‘Yakın Çevre doktrini’ çerçevesinde yeniden şekillendirdiği dış politika anlayışınauygun biçimde, arka bahçesi olarak görmeyi sürdürdüğü Orta AsyaCumhuriyetleri’nin Çin ile olan temaslarını kendi denetiminde gerçekleştirecek birmekanizma olarak görmüştür. 325SSCB’nin dağılmasının makro ekonomik şaşkınlığıyla, merkezi devletyönetimine kıyasla daha demokratik, piyasa stratejisine dayalı beklenmedik bir319Çoban, a.g.e., s. 59.320 Jia, a.g.e.321Jia, a.g.e.322Zhuangzhi, a.g.e., s. 600323 Kutay Karaca, Dünyadaki Yeni Güç Çin: Tek Kutuptan Çok Kutuba, İkinci Baskı, IQYayınları, İstanbul, Ekim 2004, s. 106.324 Ahat Andican, “Çin Satrancında Orta Asya”, Avrasya Dosyası, Cilt 12, Sayı 1, 2006, s. 24.325Andican, a.g.e., s. 24.90


geçişle ve coğrafi konumu itibariyle iki büyük nükleer gücün ortasında kalan 326 OrtaAsya devletlerinin Şanghay’a bakışı ise, büyük ölçüde ABD’nin bölgeye yönelikpolitikalarına göre şekillenmiştir. Soğuk Savaş’ın ardından büyük sorunlar yaşayanbölgeye yönelik Vaşington’un birinci önceliği orta vadeli siyasi iktidar veya uzunvadeli bölgesel ekonomik gelişme yerine, nükleer yayılmanın durdurulması ve enerjigüvenliğinin sağlanması 327 yönünde olmuştur. Bu nedenle 70 sosyalizm ve merkezikomuta ekonomisi ile yönetilen bu ülkeler karşılaştıkları ekonomik, siyasi ve sosyalsorunların çözümü için yönlerini Moskova ve Pekin’e dönmüşlerdir.Ayrıca Tacikistan’da 1992-97 yıllarında yaşanan iç savaş ve bu savaşta İslamdevleti kurmak amacıyla hareket ettiğini belirten İslami Doğuş Partisi’nin Tacikhükümetine muhalif güçlerin safında savaşması, iç savaşın kendi ülkelerine desıçramasından endişe eden Orta Asya ülkelerinin Şanghay Beşlisine katılmalarındaitici güç olmuştur. Nitekim beş ülkenin üçüncü zirve toplantısını yaptığı 3 Haziran1999’da ilan edilen ‘Alma-ata Bildirisi’ bu ülkelerin bu endişelerini göz önündebulundurarak sadece Tacikistan’da değil, Afganistan’daki radikal gruplara karşı daönlem alınması kararını almışlardır. Bölgesel barış ve istikrarın sağlanması veişbirliğinin güçlendirilmesi duyulan ihtiyacın vurgulandığı bildiride, Afganistan’dakikarışıklık nedeniyle artan uyuşturucu ticaretinin, ayılıkçı hareketlerin, köktendinciliğin ve saldırgan milliyetçiliğin bölge güvenliği için tehdit oluşturduğunadeğinilmiştir. 328Alma-ata Zirvesi’nde askeri konular dışında ekonomik ilişkileringeliştirilmesi yönünde de kararlar alınmıştır. Buna göre, bölgenin kalkınması içinortak projelere ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıştır. Bu kapsamda Kazakistan’dan BatıÇin’e kadar uzanacak 3000 km. uzunluğundaki büyük bir boru hattı inşa edilmesidüşünülmüştür. 329 Çin’in destek verdiği bu boru hattı projesine, Rusya ise boruhattının inşasından pay alma umuduyla ses çıkarmamıştır.326Sean L. Yom, “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği”, Geleceğin Süper Gücü Çin:Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve Şanghay İşbirliği Örgütü, Atilla Sandıklı (der.), TASAMYayınları, İstanbul, 2005, s.231.327Yom, a.g.e., s. 231.328Bakshi, a.g.e.329Murat Taşar, “Kremlin’deki Yeni Çar: Vladimir Vladimiroviç Putin”, Kadim Dostumuz YeniRusya, Yılmaz Tezcan (der.), Birinci Baskı, Ülke Kitapları, 2001, s. 138.91


Alma-ata Zirvesi’nde sınır sorunları mevcut üye ülkelerin bu konuda dahayakın işbirliği sürecine girdikleri görülmektedir.Zirveyi takiben Kazakistan ve Çinarasındaki sınır görüşmeleri hızlanmış ve anlaşmazlık yaratan 1000 km 2 ’lik bölge ikiülke arasında (Kazakistan %56.9, Çin %43.1) paylaştırılmıştır. 330Şanghay Beşlisi’nin dördüncü zirve toplantısı 25 Ağustos 1999’da Bişkek’teyapılmıştır. Toplantının gündeminde NATO’nun Yugoslavya’yı bombalaması,1999’da Özbekistan devlet başkanı Kerimov’a düzenlenen suikast girişimi,Kırgızistan’ın Batken bölgesindeki şiddet hareketleri, Dağıstan’ın sınır köylerine yazaylarında yapılan saldırılar ve Moskova ve diğer Rus şehirlerinde Çeçendirenişçilerin yaptığından şüphelenilen bombalamalar vardı. 331 Ayrıca Tacikistan veÖzbekistan başta olmak üzere bölgede İslami hareketlerin faaliyetlerinin artması daüzerinde durulan noktalar arasında yer almıştır.Bişkek Zirvesi’nin en fazla dikkat çeken yönü, özellikle Rusya ve Çin gibiŞanghay Beşlisi’nin iki lokomotif gücünün ABD’nin uluslararası alandakifaaliyetlerini sert bir dille eleştirmeleri ve Yugoslavya’nın NATO tarafındanbombalanmasından hareketle BM yaptırımı olmaksızın kuvvet kullanılmasına karşıortak mücadele etme konusunda daha yakın işbirliğine gitmeye karar vermeleridir.Rusya ve Çin gibi dünya politikasına yön vermeye çalışan iki büyük güç içinNATO’nun Yugoslavya’yı bombalaması, ABD’nin diğer devletleri dışlayarak dünyahakimiyetini kuvvetlendirmek, NATO’nun genişleme sürecini hızlandırmak ve tekkutuplu bir uluslararası ortam yaratmak için atılan bir adım olarak görülmüştür.Nitekim, Yeltsin’in Zirve için geldiği Bişkek havaalanında yaptığı açıklamada,‘özellikle Batılılarla’ bir savaşa hazır olduklarını ifade etmesi 332 bu konudakiduyarlılık derecesini göstermesi açısından önemlidir. Aynı günlerde Rus dışişleribakanı İgor İvanov her ne kadar Yeltsin’in sert çıkışını yumuşatmaya çalışsa daRusya’nın ABD’nin faaliyetlerinden rahatsızlığını tekrar dile getirmiştir. İvanovkonuşmasında, Rus-Çin yakınlaşması arttıkça dünyadaki istikrara katkıda330Andican, a.g.e., s. 12.331Taşar, a.g.e., s. 139.332Tezkan, a.g.e., s. 139.92


ulunacağını ve ABD ile daha yapıcı ilişkiler kuruldukça bu istikrarınsürdürülebileceğini belirtmiştir. 333Bişkek Zirvesi yorumlanırken resmi yayın organları Şanghay Beşlisi’ninsiyasi ve askeri blok olmadığı üzerinde ısrarla durmuşlardır. 334 Buradan hareketle Çinve Rusya’nın ABD’nin tek güç olarak dünyaya yön vermesine ve ‘tek kutuplu dünyadüzeni’ kurma girişimlerine karşı oldukları görülmektedir. Bildiride de yer aldığıgibi, bugünkü dünyanın siyasi gelişmelerinde genel eğilimin çok kutupluluk yönündeolduğu ve buna karşı hareket edecek güçlere karşı bölgesel ve küresel manadamücadele edileceği üstü kapalı ima edilmiştir.Ayrıca Zirve sonrası Çin veKırgızistan arasında 1996’da yapılan sınır anlaşmasını tamamlayıcı bir anlaşma ileiki ülke arasındaki sınır sorununa kesin çözüm getirilmiştir. 335 Ancak bu antlaşmanınuygulanmasında özellikle Kırgızistan’da büyük sıkıntılar yaşanmış, 2002’ye kadarsüren görüşmeler sonucunda Akayev yönetimi 125.000 hektar büklüğündeki biraraziyi Çin’e devretmiştir. Ancak söz konusu toprağın Çin’e verilmesi KırgızistanCumhurbaşkanı’nın kendi parlamentosunda ‘vatana ihanet’ suçlamasına nedenolmuştur. 336 Bişkek zirvesini takiben Kasım 1999’da yapılan ‘Şanghay Beşlisi’ninYasa Uygulama Heyeti Zirvesi ve Güvenlik toplantısı 337 ileriye dönük olumlu biradım olarak nitelendirilmektedir.Beşlinin 2000 yılı zirve toplantısı özellikle 1992-97 yılları arasında yaşananiç savaş nedeniyle karışıklıkların devam ettiği Duşanbe’de 5 Haziran’da yapılmıştır.Zirvede Merkezi Asya’nın temel sorunlarının (güvenlik, savunma, hukukiçarpıklıklar, dış politika, ekonomi, çevre sorunları, su kaynaklarının kullanımı)çözümü için yeni bir dönüşüm sürecine girilmesine karar verilmiştir. 338 Ayrıca askerive ekonomik işbirliğinin geliştirilmesine ek olarak Kırgızistan’ın Bişkek’de birantiterör merkezinin kurulmasına ve daha önce de sık sık ortak düşman olarak333Ebru Çoban, Soğuk Savaş Sonrasında Rusya-Çin İlişkileri ve Şanghay İşbirliği Örgütü,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,2003, s. 63.334Taşar, a.g.e., s. 139.335Jia, a.g.e.336Andican, a.g.e., s. 12.337 http://www.sectsco.org/htm/00027.html (20.11.2007)338 Gregory Logvinov, “The Shanghai Cooperation Organization: a New Qualitative Step Forward Onthe Result of the SCO Summit in St. Petersburg”, Far Eastern Affairs, Cilt 30, Sayı 3, s. 19.93


nitelendirilen ayrılıkçı hareketler, kökten dincilik ve terörizme karşı birlikte hareketetmeye karar verilmiştir. 339Yine aynı zirvede, bölge için önemli bir tehdit kaynağı olan Afganistan’ınistikrara kavuşması için yürütülen çabalara ve Tacikistan’da iç savaş sonrası yenidenyapılanma çalışmalarına verilen destek yenilenmiştir. Bununla birlikte söz konusuzirvede örgütün üye sayısının artırılması kararının alınması ve NATO, Özbekistan veAfganistan’daki Taliban rejiminin gözlemci olarak zirveye katılmaları uluslararasıkamuoyunda örgüte karşı artan ilginin somut göstergesi olmuştur. 340Ayrıca 1972 yılında imzalanan anti-balistik füze anlaşmasının koşulsuzolarak korunması ve anlaşmaya bütün ülkelerin saygı göstermesi 341 ile Çin’in tekdevlet ilkesi milli bütünlüğünü sağlamaya yönelik çabalarına 342 ve Rusya’nınÇeçenistan’daki faaliyetlerine destek verilmesine karar verilmiştir. BM’ninuluslararası sorunların çözümündeki ve barış ve istikrarın sağlanmasındaki görevgücünün artırılması ve Güvenlik Konseyi’nin kararı olmaksızın güç kullanımınabaşvurulmaması bir kez daha vurgulanırken; uluslararası hukuka göre her devletinkendi özel koşullarına uygun olarak istediği siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeçizgisini seçme hakkının bulunduğu, bu nedenle hiçbir ülkeye benimsemesi için birmodelin dayatılamayacağı ve ‘insani müdahale’ veya ‘insan haklarının korunması’339Logvinov, a.g.e., s. 19.340Selçuk Çolakoğlu, “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 1,Sayı 1, Bahar 2004, s.341Karaca, a.g.e., s. 107.342Çin’in uluslararası arenada başını ağrıtan sorunlarınbaşında Tayvan sorunu gelmektedr. Bilindiğigibi, Çin’in güneyinde bri ada olan Tayvan 1895 yılında Japonya tarafından işgal edilmiş, İkinciDünya Savaşı’nı sonuna kadar bu ülkenin denetiminde kalmış ve 1951’de Çin’e geri verilmiştir.1949’da Mao Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu açıklayınca bu ülkeden kaçan ‘milliyetçiÇinliler’in’ sığınağı olan Tayvan, Milliyetçi Çin Cumhuriyeti’nin içinde bulunmuş (Tayvan ve üçkomşu ada) ve bu cumhuriyet 1971 yılına kadar dünyaca tanınan, Birleşmiş Milletler’de temsiledilen yegane Çin otoritesi olmuştur. 1971 yılında Nixon’un dış politika danışmanı HenryKissinger’in başlattığı ‘ping pong diplomasisi’ ve Nixon’un 1972’de yaptığı Pekin ziyaretisonrasında ABD’nin ÇHC’ne yönelik politikası tamamen değişmiş ve bu ülkenin Çin’in tektemsilcisi olduğunu kabul etmiştir. 1991 yılında ÇHC ile Tayvan arasındaki savaş hali resmensona ermiş ve ‘tek Çin’ prensibinde mutabık kalınan bir metin hazırlanmıştır. Bu tarihten sonraPekin’in en önemli dış politika hedefi ‘tek Çin’ düşüncesinin uluslararası kamuoyunda kabulettirilmesi olmuştur. Çin’in Tayvan’ı ilhak etmesi tehlkesine karşı, ABD 90’lı yılların sonunadoğru Tayvan’a verdiği desteği artrımış ve bu ülke ABD’nin Asya politikasının en önemli ayağı vesıçrama tahtası olmuştur. Bkz. Çağdaş Güngör, “Çin’in ‘Tek Ülke, İki Sistemé Politikası: Tayvan,Hong Kong ve Macau”, Geleceğin Süper Gücü Çin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar veŞanghay İşbirliği Örgütü, Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (der.), Tasam Yayınları, İstabul, 2005, s.29-53; Çağdaş Güngör, “Çin’in Tek Ülke İki Sistem Politikası: Tayvan, Hong Kong ve Macau,Staratejik Öngörü, Yıl 1, Sayı 1, Mayıs 2004, 124-127.94


adı altında hiç bir devletin egemenliğine ve iç işlerine karışılamayacağı ifadeedilmiştir. 343 Böylece anlaşma tarafları insan hakları örgütleri tarafından sık sıkkınanan Rusya’nın kanlı Çeçenistan işgaline arka çıkarken, Çin’in ise DoğuTürkistan’da Uygur Türkleri’ne karşı yürütmüş olduğu asimilasyon politikaları datasvip edilmiştir.1996’dan itibaren yapılan toplantılar sonucunda Şanghay Beşlisi’ne üyeülkeler örgütün beş temel ilke çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmesine kararvermişlerdir. Bunlar; egemen devletlerin iç işlerine karışılmaması, terörizm,ayrılıkçılık ve kökten dincilik ile mücadele edilmesi, ABD’nin Ulusal Füze SavunmaSistemini (National Missile Defence –NMD) geliştirme çabalarının onaylanmaması,Güney Asya’daki nükleer silahlanma yarışından duyulan endişe, örgüte üye devletlerarasında siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve devletbaşkanları, dışişleri bakanları, savunma bakanları ve çeşitli çalışma gruplarıarasındaki toplantılarda üye ülkeler arasındaki iletişim yollarının geliştirilmesi olarakbelirlenmiştir. 34415 Haziran 2001’de Şanghay Beşlisi’nin doğduğu şehir olan Şanghayşehrinde yapılan zirvede daha önce gözlemci sıfatı ile toplantılara katılan Özbekistantam üyeliğe kabul edilmiştir. Özbekistan ile katılım belgesi imzalandıktan sonra,Şanghay Beşlisi’nin temeline dayanan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün 345 kurulduğuilan edilmiştir. 346 Aralarında bölgesel rekabet bulunmasından dolayı özellikleKazakistan Özbekistan’ın üyeliğine şüphe ile bakmış; ancak Rusya ve Çin’in ısrarıile Taşkent’in üyeliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. 347 Tarihi, siyasi ve askerinedenlerle bölgedeki önemli bir güç olması ve nüfus bakımında bölgenin enkalabalık nüfusuna sahip olması nedeniyle Özbekistan bölgesel dengelerde herzaman hesaba katılması gereken bir ülke olmuştur. Özbekistan’ın katılımıyla Çin-SSCB sınırı boyunca güvenliği sağlama amacıyla kurulan örgüte ilk kez bu sınır343Telatar, a.g.e., s. 192.344Sandıklı, a.g.e., s. 165.345 ŞİÖ’ne dahil ülkelerin yüzölçümü Avrasya’nın %61’ini, nüfusu ise dünyanın %25’ini, ekonomikpotansiyel ise, ABD’den sonra ikinci güçlü ekonomi olan Çin ekonomisini içine almaktadır.“Şanhayskaya Organizatsiya Sotrudniçestva”,http://www.krugosvet.ru/articles/107/1010706/1010706a1.htm (11.12.2007)346http://www.fmprc.gov.cn/eng/topics/sco/t57970.htm (01.07.2004)347Telatar, a.g.e., s. 193.95


hattının dışındaki bir ülke dahil olmuş 348 ; böylece örgüt üye ülkelerin sorunlarınıntartışıldığı bir forum olmaktan çıkarak dikkate alınması gereken bölgesel bir güçhaline gelmiştir.Haziran 2002’de St. Petersburg’da toplanan liderler Örgütün tüzüğünüimzalamışlardır. Buna göre örgütün temel amaçları; üye ülkeler arasındaki dostluk,iyi komşuluk ve karşılıklı güvenin kuvvetlendirilmesi;ekonomik-ticari, bilimteknik,kültür, eğitim, enerji, ulaşım, çevre ve diğer alanlarda etkin işbirliğiningeliştirilmesi; bölgesel barış istikrar ve güvenliğin sürdürülmesi için ortak hareketedilmesi 349 olarak sıralanmıştır. Ayrıca daha önceki toplantılarda da dile getirilen‘terörizm, kökten dincilik ve bölücülük’ ortak düşman olarak kabul edilmiş; bubağlamda 11 Eylül’de ABD’de meydana gelen saldırılar örgüt tarafındankınanmıştır. Bu saldırılar sonrası ABD’nin ilan ettiği ‘önleyici darbe’ stratejisiçerçevesinde kendisinin düşmanı olarak telakki ettiği ülke ve örgütlere karşıyürüttüğü mücadele Ş.İ.Ö. tarafından desteklenmiştir. 2003 yılında başlayanAfganistan işgaline Rusya ve Çin ses çıkarmazken; bu operasyonlar içinKırgızistan’ın Manas, Özbekistan’ın da Hanabad üslerini kullanmasına da ilkaşamada karşı çıkmamışlardır.Rusya ve Çin’in ABD’yi terörle mücadele konusunda desteklemesinin ikifarklı nedeni vardır. Öncelikle ABD için tehlike arz eden Afganistan’daki Talibanrejimi bu iki ülke için de sorun olmakta; hatta bu ülkelerde faaliyet gösteren ayrılıkçıhareketler doğrudan veya dolaylı olarak Taliban tarafından destek verilmektedir.İkinci olarak, bu iki ülkenin ABD’nin bölgedeki faaliyetlerine karışmamasınakarşılık Rusya Çeçenistan’da Çin ise Doğu Türkistan’da daha rahat hareket etmeyebaşlamışlardır. Nitekim ABD yönetiminin 2002 Ağustosunda ‘Doğu Türkistan İslamiHareketini’ terörist örgütler listesine alması ve ABD’deki mal varlığını dondurması 350Çin’in bu beklentisinin hiç de boş olmadığını göstermiştir.1996 yılına beş ülkenin mevcut güvenlik sorunlarını çözmek için kurulanŞanghay Beşlisi, her yıl yapılan düzenli görüşmeler ve artan üye sayısı ile artıkyalnızca sınırlı konularda müzakere yapılan platform olmaktan çıkarak çok amaçlı348Telatar, a.g.e., s. 193.349http://www.fmprc.gov.cn/eng/topics/sco/t57970.htm (01.07.2004)350Andican, a.g.e., s. 14-15.96


ir cephe örgütüne dönüşmüştür. Öncelikli hedefin bölgesel güvenliğin sağlanmasıve üyeler arasıda işbirliğinin artırılması olmasına karşın, örgütün üye sayısını artırmave dünya politikasına daha fazla yön verme konusundaki hassasiyetler göz önünealındığında ŞİÖ’nün aynı zamanda Pekin ve Rusya’nın Orta Asya Politikalarında biraraç ve bu iki aktörün tek kutuplu dünya düzenine karşı durmak amacıyla oluşturmakistedikleri Amerikan karşıtı bir ittifak 351 olduğu görülebilir.ŞİÖ’nün (ve Şanghay Beşlisi’nin) “üç şeytani güç” olarak tanımladığıayrılıkçılık, terörizm ve kökten dinciliğin bölgenin ve üye ülkelerin barış veistikrarını tehdit eden en önemli konular olduğu görülmektedir. Bu tehditlerdenulusal ayrılıkçılık Şanghay Beşlisi’nin motor gücünü oluşturan Çin ve Rusya’nınkarşı karşıya bulunduğu bir sorun iken, terörizm tüm üye ülkelerine ve diniradikalizm örgüte üye Orta Asya cumhuriyetlerinin muzdarip olduğu bir sorun 352olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölgede var olan sorunların tarihi, dini ve kültürelortaklığın ve sınırlardaki geçirgenliğin de etkisi ile, bütün devletleri etkilemesiŞİÖ’ye üye ülkelerin birlikte hareket etmelerini zorunlu kılmıştır.2004 yılı itibariyle dış ticaret hacmi, 1.113,7 milyar dolar olan ve önceki yılagöre 35.3 milyar dolar artış gösteren Çin’in 353 , ekonomisindeki büyümeye paralelolarak enerji ihtiyacı da artmıştır. İlk kez 1993’te petrol ithal etmiş ve dışa bağımlılık2004’te 100 milyon tonun üzerine çıkmıştır. 2002 verilerine göre Çin, o dönemdeihtiyacı olan petrolün ancak yüzde 70’ini kendi kaynaklarından karşılayabilmektedir.Çin petrol ithalatının yaklaşık yüzde 50’sini Orta Doğu ülkelerinden, yüzde 22’siniAfrika ülkelerinden ve kalan kısmını da başka kaynaklardan sağlamaktadır. 354 ABDve Japonya’dan sonra dünyanın üçüncü büyük petrol tüketicisi olan Çin, ŞİÖsayesinde ilişkilerini geliştirdiği Orta Asya ülkelerinden bu ihtiyacını karşılayarakhem ulaşım masraflarını düşürmek hem de petrol ihtiyacının önemli bir bölümünükarşıladığı ABD ve Batılı devletlerin etkisindeki Orta Doğu’ya olan bağımlılığınıazaltmak istemektedir.351Telatar, a.g.e., s. 166352Telatar, a.g.e., s. 168.353Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kısa Analizi”, Geleceğin Süper GücüÇin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve Şanghay İşbirliği Örgütü, Atilla Sandıklı ve İlhanGüllü (der.), TASAM Yayınları, İstanbul, 2005, s. 17.354 Andican, a.g.e., s. 17.97


Siyasi yapıyı gösteren herhangi bir dünya haritasında Çin’e baktığımızzaman, anakara çevresinde, diğer ülkelerle arasında bir çeşit güvenlik çemberiniandıran bölgeler dikkati çekmektedir. Kuzeyde Mançu ve İç Moğolistan Bölgesi,Batı’da Doğu Türkistan ve güneybatıda Tibet bu çemberi oluşturan halkalardır. 355Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile sınıra sahip olması ve Orta Asya ile Çin anakarasıarasında geçiş bölgesi olması nedeniyle Doğu Türkistan 356 , Sovyetler Birliği sonrasıoluşan yeni uluslararası ortamda jeostratejik konumu en çok değişen bölgelerden biriolmuştur. 357 Sahip olduğu 1 milyon tondan fazla petrol ve 59 milyar metreküpdoğalgaz rezervine ek olarak, 1.8 milyon km 2 ’lik devasa yüzölçümü ile DoğuTürkistan giderek artan Çin nüfusu için büyük önem arz etmektedir. 358 Nüfuzunugüçlendirmek için Pekin yönetimi bölgeye Han Çinlilerini iskan politikasınıuygulamaktadır. Bu politika bölge nüfusunun demografik yapısını kökündendeğiştirirken, her yıl ortalama yüzde 8’lik Çin artışı gözlemlenmektedir. 359 ŞİÖçerçevesinde düzenlenen sınır anlaşmaları ile Çin, Doğu Türkistan KurtuluşHareketleri’ne bölge ülkelerinden gelebilecek desteği önlemeye çalışmaktadır.Çin 1960 yılında, Çin sosyalizmi henüz on birinci yılını aşarken ÇHC’ninkurucusu Mao Zedong, Tayvan’ın anavatana dönmesi halinde, dış politikaharicindeki tüm konulardaki yetkinin Tayvan yönetimine bırakılabileceğini ifade355Murat Çıplak, “Çin’de İnsan Hakları ve Ayrılıkçı Hareketler”, Çin’in Gölgesinde UzakdoğuAsya, Deniz Ülke Arıboğan (der.), Bağlam Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, Kasım 2001, s. 235356Türkler’in yaşadığı ülke anlamına gelen Türkistan’ın yüzölçümü toplam 5.340.066 km2 olup,bunun 1.823.418 km2’sini bugün Çin hakimiyetinde yaşayan Doğu Türkistan oluşturmaktadır.Tarihin değişik dönemlerinde Çin işgaline uğrayan bölgede 1933 ve 1944 yıllarında iki bağımsızdevlet kurulmasına karşın Çin bölgeyi işgal etmiş ve Doğu Türkistan ismini yeni toprak, ilhakedilmiş, işgal edilmiş anlamına gelen Sinkiang olarak değiştirmiştir. Kazakistan, Kırgızistan veTacikistan ile yaklaşık olarak 3 bin km sınırı olan bu bölge ayrıca Çin’de yaşayan yaklaşık olarak5.6 milyon Türkistanlı’nın da büyük bölümünün (1.1 milyon Kazak Türkü, 140 bin Kırgız Türkü,15 bin Özbek Türkü ve 34 bin Tacik) yaşadığı yerdir. Pekin’in baskı yönetimi nedeniyle bölgedenOrta Asya Türk cumhuriyetlerine de 300 bin Uygur Türkü göç etmiştir. Bu durum yani DoğuTürkistan’ın Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile var olan sınırı Çin için çift yönlü etkiyaratmaktadır. Öncelikle Uygur Türkleri’nin Orta Asya ile var olan bağı, Çin’in bölgeyesızmasına, ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirmesine katkı sağlarken, Doğu Türkistan Kurtuluşhareketlerine bu bölgeden destek ise zor durumda bırakmaktadır. Bu nedenle Çin Şanghaygörüşmelerinin tümünde bölge ülkelerinin Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için uğraşan örgütlereülkelerinde destek verilmemesini ve var olan örgüt şubelerinin kapatılmasını istemiştir.357Andican, a.g.e., s. 12358Mehmet Saray, Doğu Türkistan Türkleri Tarihi: Başlangıçtan 1878’e Kadar, Doğu TürkistanVakfı Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul, Cilt 1, s. 9359 Şatlık Amanov, “ABD’nin İnsan Hakları Politikası ve Çin: Doğu Türkistan Örneği”, AvrasyaDosyası, ASAM Yayınları, Cilt 12, Sayı 1, 2006, s. 85.98


etmiş 360 ve “Tek Ülke, İki Sistem” politikasının Tayvan ile müşterekyürütülebileceğini ifade etmiştir. Ancak tüm bu girimlere rağmen Tayvan halenbağımsızlını koruma konusunda kararlıdır ve ABD’nin Tayvan’a herhangi birmüdahaleyi savaş nedeni sayacağını açıklaması Çin’i büyük bir çıkmaza sokmuştur.Ayrıca Hong Kong ve Macau’da yaşanan sıkıntılar Pekin yönetiminin bu politikadahalen pek başarılı olamadığını göstermektedir. Tüm bu gelişmeler Çin’in DoğuTürkistan konusunda çok hassas davranmasına neden olmaktadır. Çünkü, bubölgedeki bağımsızlık hareketleri başarılı olması durumda Tibet, İç Moğolistan veMançurya sorunları sırada beklemektedir. Yine böyle bir durum, Tayvan’la birleşmedüşüncesini de tamamen rafa kaldıracaktır. Bu nedenle Doğu Türkistan, Çin içinekonomik, coğrafi ve ticari 361 öneminin yanında belki de en önemlisi bir iç güvenliksorunu oluşturmaktadır. Bu nedenle Çin bölge ülkelerinden desteklendiğine inandığıDoğu Türkistan’daki faaliyetleri azaltmak için ŞİÖ’nü araç olarak kullanmaktadır.Örgüte üye ülkelerde yürüttüğü faaliyetlerle bu konuda başarıya ulaştığınıgöstermektedir.Soğuk Savaş sonrası Rusya’nın yaşadığı ekonomik ve siyasi sıkıntılarnedeniyle Orta Asya’da ortaya çıkan güç boşluğunu doldurmaya çalışan ABD’yekarşı giriştiği rekabette ŞİÖ Çin için bulunmaz bir fırsat olmuştur. Amerika’nınKırgızistan ve Özbekistan’da açtığı askeri üslere karşı tepki gösteren Pekin yönetimi,bölgedeki askeri varlığını güçlendirmek için 1999’da Bişkek ZirvesindeKırgızistan’da kurulan Anti-Terör merkezinin 17 Haziran 2004’te TaşkentZirvesinde alınan kararla Özbekistan’a nakledilmesiyle, Orta Asya’nın bu en önemliülkesinde askeri anlamada söz sahibi olmayı ve Rusya ve ABD’nin gerisindekalmamayı amaçlamıştır. 362 Bu noktada Orta Asya üzerinde Çin, ABD ve Rusyaarasındaki rekabette yani yaşanan ‘İkinci Büyük Oyunda’ ŞİÖ Çin için önemli biratlama tahtası olacaktır.360Çağdaş Üngör, “Çin’in Tek Ülke, İki Sistem Politikası: Tayvan, Hong Kong ve Macau”, GeleceğinSüper Gücü Çin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve Şanghay İşbirliği Örgütü, Atilla Sandıklıve İlhan Güllü (der.), TASAM Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, 2005, ss. 30-31.3612003 yılı itibariyle Doğu Türkistan ile Orta Asya arasında 22 gümrük kapısı açılmıştır. 2003 yılıboyunca Çin ile Orta Asya cumhuriyetler arasında yapılan ticaretin %60’ı Doğu Türkistanüzerinden yapılmıştır. Andican, a.g.e., s. 13.362 Robert M. Cutler, “The Shanghai Cooperation Organization Moves Into First Gear” Central Asia-Caucasus Analyst, http://www.cacianalyst.org/newsite/?q=node/1967 ( 10 Mayıs 2007)99


Rusya SSCB’nin dağılmasından sonra uzun süre içerde ekonomik ve siyasisorunlar yaşayan ve federasyona bağlı devletlerde başlayan bağımsızlık hareketlerinedeniyle etkin bir dış politika izleyememiştir. 1993’te açıkladığı ‘Yakın Çevredoktrini’ ile Orta Asya’ya yönelik iki yıllık zorunlu ilgisizliğine son vermiş ve baştaABD ve Çin gibi büyük aktörlerin yanında, Türkistan coğrafyası ile tarihi, dini vekültürel bağlılığı bulunan Türkiye ve İran gibi bölgesel güçlerle rekabete girişmiştir.Eski arka bahçesi olarak görmeyi sürdürdüğü Orta Asya Türk cumhuriyetlerine karşıuyguladığı politikalarda ŞİÖ’yü Çin’i dengeleyebileceği ve bölge ülkelerinin Çin ileolan ilişkilerini denetleyebileceği bir mekanizma olarak görmüştür.Rusya Orta Asya’nın sahip olduğu doğal kaynakların dış piyasalarapazarlamasında söz sahibi olarak bu ülkelerin Moskova’ya olan bağımlılıklarınıntamamen yok olmasını engellemeye çalışmaktadır. Önemli bir petrol üreticisi olanRusya’nın Orta Asya enerji kaynaklarına ihtiyacı yoktur. Rusya’nın buradaki amacıtamamen stratejik olup, mevcut boru hatları üzerindeki hakimiyetini devam ettirerekve Kazakistan petrolü ve Türkmenistan doğalgazının uluslararası piyasalarataşınmasında tek söz sahibi olarak Orta Asya üzerindeki denetimini devam ettirmekistemektedir. 363 RusyaÇin’in bölgedeki enerji kaynaklarına olan ilgisindenrahatsızlık duymaktadır. Nitekim Rusya Devlet Başkanı Putin, Çin’in büyük önemverdiği ve Rus petrolünün Angarsk’tan Çin’in Daqing bölgesine ulaşmasınıamaçlayan Yukos projesini iptal etmiş, mali açıdan daha masraflı olmasına rağmenpetrolü, Japon ve Kore pazarlarına iletecek olan Angarsk-Nachodka projesinionaylanmak suretiyle Çin’in devre dışı kalmasını sağlamıştır. 364Rusya ile Çin arasında ŞİÖ’nün geleceği hakkında da farklı görüşlermevcuttur. Daha önce de ifade edildiği gibi, Rusya ŞİÖ’nün bölgesel güvenliği veişbirliğini geliştiren bir mekanizma olarak kalmasını isterken, Çin askeri, siyasi veekonomik açıdan çok yönlü bir ŞİÖ arzulamaktadır. Bu bakımdan, Çin’in ŞİÖ’yüNATO benzeri bir bölgesel güvenlik örgütüne dönüştürülmesi yönündeki taleplerinerağmen Rusya, bölge güvenliği için “Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü”nünyeterli olacağını savunmaktadır. 365363 Telatar, a.g.e., s. 184-185.364http://www.china.org.cn/english/2004/Mar/89979.htm (01.05.2007)365 Andican, a.g.e., s. 32.100


DÖRDÜNCÜ BÖLÜMRUSYA’NIN TÜRKİSTAN POLİTİKASININ BAŞLICAUNSURLARI4.1. Etnik UnsurSSCB’nin dağılmasıyla birlikte dünya, Ruslar’ın çizdiği sınırlar ve verdiğikimlikler temelinde Orta Asya’da yeni Türk Cumhuriyetlerinin doğuşuna sahneolmuştur. Bu tarihte Orta Asya’daki Türk topluluklarının önemli bir kısmı tamamenköksüz olmasa da, esasen Ruslar tarafından icat edilen ve geliştirilen ama buradakitopluluklara tam bir aidiyet ve sadakat hissetmeleri toplumsal ve siyasal kimliklertemelinde bağımsızlıklarını kazanmışlardır. 366 Çarlık Döneminde milli kimlikleritahrip edilen Türk toplulukları, yerel dil ve tarihin abartıldığı dolayısıyla kabileciliğinyeşertildiği ve farklılıkların pekiştirildiği politikalar sonucunda bir bütün olmaktanuzak ‘yapay birer ulus’ haline gelmişlerdir. Moskova bir taraftan Türk topluluklarıarasındaki bağı zayıflatırken diğer yandan Rusça’ının kullanım alanınıngenişletilmesiyle hızlı bir Ruslaştırma operasyonuna girişmiştir. Böylece 1991’debağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetleri birbirinin içine girmiş sınırlar veetnik sorunlarla yüz yüze kalmışlardır. Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlık sonrasıgiriştikleri ulus-devlet yapılanmasını Kurubaş ‘Sovyetik ulustan modern ulusa geçiş’veya ‘eski ulustan yeni ulusa geçiş’ olarak adlandırmaktadır. 367Bu yeniden uluslaşma süreci Orta Asya ülkelerinde yaşanan bir çok sıkıntıyıda beraberinde getirmiştir. Hatta Olaf Caroe 1967'de basılan Sovyet ImparatorluguOrta Asya Türkleri ve Stalinizm başlıklı eserinde, Sovyetler Birligi'nin OrtaAsya'daki cumhuriyetlerde yaşanacak sorunlar nedeniyle çökecegini ileri sürmüştür.Caroe'ye göre "1300 yıla dayanan bir Müslüman geçmisi bulunan ve Sovyetyönetimi tarafından ortadan kaldırılmaya çalısılsa da güçlü biçimde varlıgını devamettiren Türklük bilincine sahip Orta Asya halkları, Moskova'nın Ruslaştırma vedinsizleştirme politikalarına baskaldıracaklardı". Caroe'nin kitabıyla aynı tarihte366Erol Kurubaş, “SSCB Sonrasında Türk Cumhuriyetlerinde Yeni Uluslaşma Süreçleri Üzerine BirDeğerlendirme” The Journal of Turkish Weekly, www.turkishweekly.net/printerfriendly/printerfriendly-php?type=articles_tr&id=134(20.11.2007)367Krubaş, a.g.e.101


Türkiye'de de Samet Agaoğlu'nun Sovyet Rusya İmparatorluğu adlı gezi kitabında,Orta Asya Türklerinin yoğun komünist propagandayla dinsizleştirilmeyeçalışıldığını, bu bölgenin zenginliklerinin Moskova tarafından sömürüldüğünü ve busömürü mekanizmasının ortadan kalkmasıyla birlikte Sovyetler Birliği’ninçökeceğini yazmıştır. 368 Ancak SSCB’nin çöküşü incelendiğinde, Caroe’nin veAğaoğlu’nun görüşlerinin aksine, SSCB’nin çöküşüne doğuda yani Orta Asya’dameydana gelen dini ve etnik çatışmalar değil; özellikle Baltık ülkelerinde başlayanbağımsızlık hareketleri etkili olmuştur. Hatta Orta Asya devletlerinin özellikle deNazarbayev’in Sovyetler Birliği’nin dağılmaması için yaptığı çalışmalar, bu ülkelerinbirliğin Avrupa yakasına nazaran Moskova’da daha fazla bağımlı olmasındankaynaklanmıştır.Bunlara ek olarak Türk cumhuriyetleri hali hazırda bağımsızlığını yenikazanmış devletlerin karşılaştıkları geleneksel sorunlarla mücadele etmektedirler. 19.yy’dan itibaren Rus egemenliğinde kalan bölge halkı Moskova’nın bilinçli olarakyürüttüğü “böl-parçala-yönet” politikası gereği milli kimliklerini kazanamamış, onunyerinde bir nevi kabile, klan yapısı içinde feodal sistemde örgütlenmişlerdir. Bu yapıgünümüzde özellikle Türkmenistan’da varlığını muhafaza etmektedir ve ülkeyönetimi büyük ölçüde aşiretler tarafından belirlemektedir.SSCB’ye kadar millet bilincinin önündeki en önemli engel olan bölgedekifeodal yapı, 1917 sonrası yerini ideolojiye bırakmış; Moskova’nın meydana getirmekistediği ‘Sovyet insan tipi’ 369 (sovetskii narod) bölge halkının milli kimliğinikazanmasındaki en büyük engel olmuştur. 370 Sonuç olarak bölgede Çarlık idaresinegirmesinden sonra, önce din yani Ortodoksluk, sonra ideoloji ve nihayetindeRuslaştırma politikaları bölge halkının milli kimliğini kazanmasını engellemiş; busüreçte Moskova’nın en fazla kullandığı araç ise “dil” yani Rusça olmuştur.368Çağrı Erhan, “ABD’nin Orta Asya Politikası ve 11 Eylül Sonrası Yeni Açılımları”, Uluslararasıİlişkiler Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, Güz 2004, s. 124.369 SSCB döneminde birliğe bağlı milletler arasında ‘benzerlikleri’ azaltmak için ‘yeni bir tarihiortaklık’ adı altında ‘sovyet insanı’ (sovyetski narod) oluşturulmuştur. Beissenger, a.g.e., s. 153.370Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlık sonrası giriştikleri ulus devlet yapılanmasını Kurubaş‘Sovyetik Ulustan modern ulusa geçiş’ olarak veya “eski ulustan yeni ulusa geçiş olarakadlandırmaktadır. Kurubaş, a.g.e.102


Gerçekte Rusça Moskova’nın resmi ideolojisini yaymasını kolaylaştıran birişleve sahiptir. Kuruçev’in “Herkes Rusça konuşmaya başladığı anda Komünizmkurulmuş olacaktır” sözleriyle özetlenebilecek bu politika, günümüzde de Rusulusunun, dolayısıyla Rus ülkesinin tanımını genişleten “emperyal/miliyetçi” birişlev kazanmıştır. Bu nedenle Moskova yönetimi RF dışındaki Rus azınlığın “çiftevatandaşlık” hakkı sağlayarak Rus göçünü azaltmaya çalışmaktadır. Bu politikanıntemel hedefi, ‘Moskova yörüngesindeki’ etnik Rus veya Rusça konuşan halkı,kullanarak eski Sovyet cumhuriyetlerindeki etkisini devam ettirmektir.Ancak 1991’de sonra Türk cumhuriyetlerinde çıkarılan dil yasaları, yükselenmilliyetçilik ve Özellikle Özbekistan’da artan kökten dinci akımlar Rus göçünüartırmaktadır. Eski Sovyetlerde artan ve Rus azınlığa yönelen milliyetçilik dağılmasonrası kısa bir süre içinde 600.000 Rus RF’ye göç etmiştir. 371 Bununla birlikte1990’da 130.000, 1991’de 88.000, 1992’de 247.000, 1993’de 269.000, 1994’de409.000 Rus bölgeyi göç ederek RF’ye göç etmiştir. 372Bölgenin etnik, dini özelliklerini göz ardı ederek yapılan idari düzenlemeler,özellikle Avrupa SSCB’sinden yapılan Slav göçü ve sürgünler Orta Asya’nındemografik yapısını bozarken, bölgedeki devletlerin asli unsurunu oluşturan etnikgrupların Kazakistan örneğinde olduğu gibi azınlık durumuna düşmesine nedenolmuştur. Sonuçta etnik sınırlarla uyuşmayan siyasi sınırlar ve birbirine geçmiştoplumlar milli devletlerin inşa edilmesini güçleştirmiştir. 373 Bunun yanında, OrtaAsya Devletleri’nin uluslararası rekabete konu olan bir bölgede oluşu ve buna bağlıolarak bağımsız birer devlet olarak gelişim süreçlerinin uluslararası rekabet koşullarıtarafından şekillenmesi bu devletleri diğer bağımsız olan devletlerden farklıkılmaktadır. 374371 Eski Sovyet cumhuriyetlerinde 25 milyon Rus ve 5 milyon Rusça konuşan azınlık bulunduğutahmin edilmektedir. Bu ülkelerde yaşayan Rus azınlığın toplam nüfusa göre oranları:Ermenistan’da %6, Azerbaycan’da %6, Beyaz Rusya’da %13, Estonya’da %30, Gürcistan’da %6,Kazakistan’da %38, Kırgızistan’da %21, Letonya’da %34, Litvanya’da %9, Moldavya’da %13,Tacikistan’da %7, Türkmenistan’da %9, Ukrayna’da %22 ve Özbekistan %8’dir. Dağı, a.g.e., s.209.372Nezihoğlu, a.g.e., s. 28.373 Cihangir Gürkan Şen, “Rusya Orta Asya’ya Geri mi Dönüyor?”, Staratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 2,Haziran 2000, s. 4.374Şen, a.g.e., s. 4.103


Çarlık döneminden itibaren devam eden nüfus hareketleri sonucunda bugünRusya başta olmak üzere tüm eski Sovyet Cumhuriyetlerinde etnik çatışmalaryaşanmaktadır. SSCB’nin dağılması esnasında Sovyetler Birliği’nin iç ve dışsınırlarında etnik ve dinsel nedenlerden kaynaklı 76 sınır çatışmasının meydanagelmesi, bölgesel güvenliğe ve istikrara ilişkin algılamalar konusunda ipuçlarıvermesi açısından önemli bir ayrıntıdır. 375 Özellikle Gorbaçov’un glastnost veperestroyka politikalarından sonra artan çatışmalar Karabağ örneğinde olduğu gibi,iki Sovyet cumhuriyetini silahlı mücadelenin eşiğine getirmiştir. 376 Sınırlarda devameden belirsizlik ve istikrasızlıklar, içerde mutlakıyetçi temelleri besleyen önemli birkaynak olmuştur. Bu nedenledir ki Karabağ çatışmasının en yoğun yaşandığı 91-94yılları arasında gerek Azerbaycan’da gerekse Ermenistan’da milliyetçi söylem vepolitikalar geniş halk kitlelerine hitap etmiştir.Eski Sovyet Cumhuriyetlerinde yaşayan 25 milyona yakın etnik Rus ve 5milyon Rusça konuşan halkın varlığı RF’nin iç ve dış politikasına yön veren enönemli unsurlardan biri olmuştur. 377 Bunun yanında Rusya Federasyaonun’da isehalen 23 çeşit Türk topluluğu yaşamakta ve bunların ülke nüfusuna oranı yaklaşıkolarak %8’dir. Bu oran FR’deki en büyük azınlığı ifade etmektedir.Rusya’nın Çarlık döneminden itibaren bilinçli olarak uyguladığı göç vesürgün politikaları, Gorbaçalov ve İlminski gibi devlet adamlarının çalışmalarısonucunda günümüzde Türk cumhuriyetleri homojen bir nüfus yapısındanmahrumdurlar. Öyle ki, bağımsızlıktan sonra Kazakistan nüfusunun % 39’u Kazak,%38’i Rus iken; Kırgızistan’ın %52’si Kırgız, %22’si Rus, %13’ü Özbek,Tacikistan’ın %62’si Tacik, %24’ü Özbek ve %7’si Rus; Türkmenistan’ın %72’siTürkmen, % 9’u Özbek, %9’u Rus ve Özbekistan’ın %71’i Özbek, %8’i Rus ve %5’iTaciklerden oluşmuştur. 378375 Dağı, a.g.e., s. 120.376Beissinger, a.g.e., ss. 64-68377Herden ve Fichte milli kimliğin ana unsuru olarak dili göstermişlerdir. Yeni Rus dış politikayapıcıları da bu bilim adamlarının düşüncelerine uygun şekilde “Rusça konuşan halk” kavramıyladaha kapsayıcı ve etnik Rus oranından daha fazla bir topluluğa seslenmeyi hedeflemişlerdir. Rusdilinin eski Sovyet Cumhuriyetlerindeki konuşma oranı düşünüldüğünde Rusya’nın bölgedekiilerleyişinde dilin en önemli araçlardan biri olduğu görülebilir.378Rajan Menon, “In the Shadow of the Bear: Security in the Post-Soviet Central Asia”, InternatonalSecurity, Cilt 20, Sayı 2, Yaz 1995, s. 152.104


İmparatorluğun hakim kesimini oluşturan Slav unsurlarının bu ülkelerdekigeniş sayısal varlıkları, imparatorluğu yitiren Moskova’ya bunları korumaiçgüdüsüyle ve çoğunlukla da bulundukları ülkelere müdahale aracı olarak buunsurları kullanma olasılığı vardır. 379Bağımsızlıktan sonra ülkedeki Rus nüfus oranının en fazla olduğu ülke olanKazakistan bu sıkıntıyı Rusların yoğun olduğu başkenti kuzeydeki Alma Ata’danAstana’ya taşımak, Kazakçayı resmi dil ilan etmek gibi bir takım önlemlerle aşmayaçalışmıştır. Gerçekçi bir lider olan Nazarbayev, ülkedeki Rus azınlığın sanayisektöründeki paylarını göz önünde bulundurarak yavaş yavaş Rusları çok fazlatedirgin etmeyecek politikaları yürütmektedir. Bu amaçla Astana yönetimi üçboyutlu bir politika izlemiştir. İlk olarak Rus siyasi elitlerin Kazaklarla yerdeğiştirmesi, ikinci olarak bir nüfus politikası izlemesi ve üçüncü olarak ise Kazakdil ve kültürünün özendirilmesidir. Sonuçta yönetim Kazaklaştırılırken; Kazakçaözendirilmiş; buna karşılık Rusya ile ilişkiler ülkedeki Rus nüfus düşünülerek yakınancak dikkatli bir şekilde sürdürülmüştür. Örneğin 1989 sayımına göreKazakistan’da toplam nüfusun %37’si Rus, %42’si Kazak iken; bu oran Ruslar’ınçoğunlukta olduğu Kuzeyde % 62’si Rus %19’u kazak şeklinde 380 Kazakları azınlıkdurumuna düşürecek bir hal almıştı. Sovyet döneminde ayrıcalıklı bir konuma sahipolan ve daha çok ülkenin kuzeyine yerleşmiş olan Slav nüfus bu ayrıcalıklarınıkaybetme endişesi ile yüzünü Moskova’ya çevirerek çeşitli sorunlarınhalledilmesinde Moskova’dan destek aramaktadırlar. 381Rus kültürü SSCB Cumhuriyetleri’nde öyle baskın hale gelmiştir ki,Rusça’yı bilmek devlet kademelerinde yükselmenin ön koşulu haline gelmiştir. Şu anbile ülkelerin yöneticileri ve entelektüelleri arasında yerel dillere göre Rusça’nın379Şen, a.g.e., s. 4-5. Günümüzde RF’de siyasal yelpazenin en sağından en soluna kadar bütünpartilerin üzerinde anlaştıkları tek nokta “Etnik Rus” veya Rusça Konuşan Halk” olarak dahakapsayıcı biçimde ifade ettikleri RF dışında kalan unsurların korunmasıdır. Bu nedenle RF’deiktidara oynayan bir siyasi partinin elindeki en önemli koz, diasporadaki Ruslara olan yakınlıktır.Hemen hemen hergün Rus basınında konu olan bu olay, geniş halk kitlelerinin tarafından da eylemyapılarak desteklenmektedir. Örneğin 5.5.2000’de Moskova’daki Kazakistan Büyükelçiliğiönünde Kazakistan’dan giden Rus göçmenler eylem yaparak, Kazakistan’ın Rus nüfusun haklarınıçaldığını iddia etmiştir. Özellikle Putin iktidarının gelişiyle Kazakistan’daki Rus diasporasındaazınlık kanununa ilişkin söylemlerde artış görülmektedir. Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 2, Haziran2000, s. 95.380Nezihoğlu, a.g.e., s. 42.381Şen, a.g.e., s. 5.105


daha yaygın olması, daha da ötesinde anadilini Rusça kadar konuşmayan aydınlarınbulunmasının tarihi arka planı, Rusça’nın geçmişteki hayati önemiyle yakındanilgilidir. 382Nazarbayev ülkedeki etnik sıkıntıları aşmak için, kuzeydeki yerel yönetimlerekendisine sadık kadrolar yerleştirmiş ve kilit noktalarda yer alan Kazak olmayanunsurları merkezden yapılan atamalara değiştirmiştir. Nazarbayev, aynı zamandakuzeydeki Kazakları etkinlik dışında siyasi bakımdan da güçlendirmeye yönelik birsiyaset izlemektedir. Bu doğrultuda Özbekistan ve Moğolistan’daki Kazakdiasporasının göç ettirilmesini sağlamak için bir takım teşviklerde bulunmuştur.Devlet tarafından yapılan bu teşvikler sonucu 1991’den bu yana, eski Sovyetcumhuriyetlerinden yaklaşık 200 bin Kazak Kazakistan’a göç etmiştir. Aynı teşviklergüneydeki Kazaklar için de söz konusudur. Buna karşılık bu güne kadar yaklaşık 1milyon Rus ülkeyi terk etmiştir. 38330 Ağustos 1995’te kabul edilen Kazakistan anayasasından “Ülkedeki resmi/özel kurum ve kuruluşlar ile diğer yerel organizasyonlarda Rusça Kazakça ile eşitstatüde yer alır” denilmesi Nazarbayev’in yavaş ve planlı milli devlet inşa sürecininbir adımı olarak görülebilir. Nitekim Haziran 1997’de Nazarbayev tarafındanimzalanan “Kazakistan Devlet Dili Hakkında” kanun ile Kazakça resmi dil olmuştur.Buna ek olarak Kazak dilinin ve kültürünün yaygınlaştırılması için Kazak Tili(Kazak Dili) hakkında bir örgüt kurulmuştur. 384 Bu örgüt Kazak okulları açarak,Kazakça’nın öğretilmesine yönelik programlar düzenlemiştir. 385 Ancak Kazakyönetiminin tüm bu çabalarına ve resmi dilin Kazakça olmasına rağmen Rusça devletorganlarında ve yerel yazışmalarda Kazakça ile eşit statüde kullanılmaktadır. Diğeryandan Rusça ülkede bilim ve eğitimde ağırlıklı olarak kullanılma özelliğinisürdürmektedir. 386Kazakça’nın kullanım alnının sınırlı olması, ülkedeki Rus oranının fazlaolması ve SSCB dönemindeki Rusça’nın önceliğinin yanı sıra, Moskova’nın382Nezihoğlu, a.g.e., s. 14.383 Şen, a.g.e., s. 5.384 Şubat 2001’de ise Nazarbayev tarafından Kazakçanın geliştirilmesiyle ilgili 2001-2010 yıllarınıkapsayan devlet programı imzalanmıştır.385 Şen, a.g.e., s. 5.386 Ogan, a.g.e.106


Kazakistan’daki Rus Diasporasına Rusça’nın kullanımının sürdürülmesi yolundayaptığı baskının da payı vardır. Örneğin Kazakistan’da tek dili kullanma oranı Ruslararasında %83.9 iken bu oran Kazaklar arasında %25.2 seviyelerindedir. Yine Rusçave Kazakçayı birlikte kullanma oranları Kazaklarda %74 iken Ruslarda %6.12dekalmaktadır. Yani, ülkedeki yaklaşık 6 milyon Rus nüfusun yalnızca %1’i Kazakçabilmektedir. 387Kazakistan’ın milli devlet inşasında izlediği bu politikalar ülkedeki Rusazınlığı tedirgin etmiştir. Her yıl artarak devam eden nüfus hareketleri sonucunda1993’de 283, 1994’te 7.948, 1995’de 71.481 kişi ve 1997’de 222.006 etnik RusKazakistan’dan RF’ye göç etmiştir. RF Göç Servisi verilerine 1999 yılında 1.138 kişigöç etmiştir ve bunun %83’ünü etnik Rus’lar oluşturmaktadır. Kırgızistan’da Rusahalinin göçü sanayi üretiminde düşüşe yol açmıştır. 388Kazakistan’da Rus muhalefet yakın izlemeye alınarak Kazakistan’ınbütünlüğü aleyhine siyasi görüşlerin ifade edilmesi yasaklanmıştır. Bu durumKazakistan’da insan haklarının çiğnendiği yönünde seslerin yükselmesine nedenolmuştur. Nitekim Kazakistan’ın doğusunda bağımsız bir Rus Altay Cumhuriyetikurmayı planladıkları gerekçesiyle 11 kişinin yargılanması bu anlamda önemli birolaydır.Özbekistan da ise ilk dönemlerde nüfusun çoğunluğunu oluşturan ülkedeyaşayan diğer azınlıklar (Tatar, Rus, Tacik, Karakalpak) arasında sorun yaşamasıbeklenirken; Özbekistan’ın homojen ve ezici Özbek nüfusu bunu büyük ölçüdeengellemiştir. Diğer tüm cumhuriyetlerinde Orta Asya Türk cumhuriyetlerindeolduğu gibi, Özbekistan’da da etnik Rus’ların kalifiye işgücünü oluşturmasıÖzbekistan’ı çift yönlü politika izlemeye mecbur bırakmıştır. Taşkent yönetimi hemmilli devlet yapılanmasına giderek milliyetçi söylemleri artırmış hem de ülkedekiRus azınlığı ülkede tutmaya çalışmıştır. Bu amaçla Özbekistan ülkeden göçmeyiplanlayan vatandaşlarının mal varlıklarını satmasını zorlaştırmaya çalışırken; yerelparanın Rus Rublesiyle değiştirilmesine de kısıtlamalar getirmiştir. Yine387 Şen, a.g.e., s. 5.388Ratanova, a.g.e., s. 101.107


Özbekistan’ın 1992-1993 yılları arasında kişisel amaçlı kargo için sandık, kasa vb.taşıma malzemelerinin satılmasını yasaklayan uygulamaları da ilgi çekicidir. 389Özbekistan’a Moldova dışında diğer tüm Sovyet cumhuriyetlerinden göçünolması Özbekler’in çoğunluk olmasına rağmen irili ufaklı birçok etnik grubun ülkedeyaşamasına neden olmuştur. Yine Özbeklerin büyük bir kısmının Özbekistan’dayaşamaması 390 komşu ülkelere (Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan) dağılması güçlübir Özbek Diasporasının olmasını sağlamıştır. Özbekistan dışındaki Özbek nüfusTaşkent’in yürüttüğü dış politikayı etkilemekte, Kırgızistan’ın Oş şehrinde meydanagelen olaylarda olduğu gibi Özbekistan’ın bölgede daha etkin politika yürütmesinizorunlu kılmaktadır.Türkmenistan bağımsızlıktan bu yana Rusya’ya mesafeli duruşu ve nüfusunçoğunluğu (%85’i) Türkmenler’in oluşturması nedeniyle milli devlet inşasındaönemli mesafeler kat etmiştir. Türkmenistan’ın resmi dil olarak Türkmence’yi kabuletmesi ve milli para birimi olan Som’u kullanmasının yanısıra ilk cumhurbaşkanıTürkmenbaşı’nın Türkmence’yi teşvik eden politikaları bu süreçte etkili olmuştur.Diğer Türk Cumhuriyetlerinden farklı olarak ülkedeki birçok yer isminin ve hattabilimsel terimlerin dahi Türkmence olarak kullanılması Türkmence’ninyaygınlaştırılmasında itici güçler olmuştur. Bu olumlu etkenlerin yan sıraTürkmenistan’da diğer Türk Cumhuriyetleri’ne oranla daha baskın olan aşiretçilik,ülke bütünlüğünü tehlikeye sokan en önemli unsur olmuştur. Türkmenistan’da enetkin durumda olan 5 aşiret (Teke, Esrarı, Yamut, Salır, Sarık) arasında iktidarçatışması yaşanması ülke istikrarını etkilemektedir. Çarlık döneminden itibarenTürkmenlere yönelik uygulanan kabileci yapılanma bir Türkmen’in kendini ifadeedişindeki temel unsur olmuştur. Türkmenistan’da yaşayan bir Türkmen kendisiniaşiretine göre ifade ederken; sahip olduğu siyasi ve ekonomik haklarda bağlı olduğuaşiretin gücüne göre şekillenmektedir.389Nezihoğlu, a.g.e., s. 41.390Nezihoğlu, a.g.e., s. 80.108


1863’te Orta Asya seyahatine çıkan Vambery Türkmenleri Sekiz halkabölmüş, her halk kendi içinde birkaç oymağa ve oymaklarda kendi içerisinde –tirdenilen aşiretlere bölmüştür diye anlatmaktadır. 391Türkmenistan’ın bu klanvari yapılanması Türkmenbaşı tarafından “aşiretlerarasında uzlaşmaya dayalı yönetim” sayesinde aşılmış gibi görülse de ilerleyenyıllarda ülkenin bütünlüğünü tehdit eden en önemli sorunlardan biri olacağıdüşünülmektedir.Diğer Türk Cumhuriyetlerine göre ekonomi alanında oldukça zayıf olan venüfusu sürekli artan Çin ile komşu olan Kırgızistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığınaparalel olarak ülkesindeki Rus azınlığa yönelik politikaları da oldukça ılımlıdır.Örneğin 1990’da çıkardığı yasa ile Kırgızca’yı resmi dil olarak kabul edenKırgızistan, ülkenin en önemli işgücünü oluşturan Rus azınlığın tepki olarak RF’yegöç etmesi üzerine, Kırgız Parlementosu1996’da yaptığı bir anayasa değişikliğiyleRusça’yı da resmi dil haline getirmiştir. 392 Kırgızistan daha da ileri giderek Rusya’yagöçen Rusları Kırgızistan’a tekrar göçmeleri için teşvik etmiştir. 393Tüm Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi Kırgızistan’ın Rus göçünü önlemepolitikaları, kendi içindeki ekonomik ve sosyal krizleri artırdığı için göçleriistemeyen Rusya’nın bölgedeki politik piyonları olan ve jeopolitik avantaj sağlayanetnik Rus’ların yerlerinde tutulması politikasıyla örtüşmektedir. Etnik Ruslarınstatüsünü koruyan ve Rusya ile oldukça yakın ilişkiler içinde bulunan Kırgızistan’ıtüm BDT ülkeleri için model gösteren Yeltsin “ bu cumhuriyetten ayrılan 100.000’inüzerindeki Rus göçmenlerin çoğu geri dönmek istiyor” demiştir. 394 Hatta Kırgızistanismini 2000 yılında Rusça versiyonu olan “Kırgızia” olarak değiştirmesinin ardından,Kırgız aydınları da Kırgızistan’ın Rusya-Beyaz Rusya ittifakına katılması yönündegenelge açıklamaları Rus-Kırgız ilişkilerinin gelişmesi açısından önemlidir. 395391 Gökhan Bacık, “Türk Cumhuriyetlerin Kimlik Sorunu”, Geçiş Sürecinde Orta Asya TürkCumhuriyetleri, Mim Kemal Öke (der.), Alfa Yayınları, 1999, İstanbul, s. 90.392 Arı, a.g.e., s.5.393Nezihoğlu, a.g.e., s. 41.394 Nezihoğlu, a.g.e., s. 41.395Karasar, a.g.e., s. 231; Şen, a.g.e., s.7109


Bölge liderlerinin ‘milliyetçi’ politikalar izlemesinde ülkelerdeki muhalifgrupların etkisi olmuştur. Çünkü bu ülkelerde Rusya karşıtı, tam politik ve ekonomikbağımsızlığı savunan milliyetçi gruplar vardır. Kazakistan’da Azat ve Jeltoksan,Kırgızistan’da Asaba ve Erkin, Özbekistan’da Birlik gibi milliyetçi gruplar Rusya’yabağımlılığın azaltılması, Ruslar’ın ayrıcalıklı konumlarının değiştirilmesi, milli dilintek resmi dil haline getirilip kullanımının yaygınlaştırılması, doğal zenginliklerüzerindeki milli hakimiyet gibi politikaları savunmaktadırlar. Ancak Rusya’nındesteklediği katı otoriter rejimlerden ötürü bu grupların etkileri azalmıştır. 396Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde etnik gruplar arasıda son yıllarda artançatışmanın temel nedeni, yerli halkın milliyetçi duygularının kabarması ve çeşitlietnik çatışmalar haline dönüşen klanlar ve bölgeler arasındaki rekabettir. Bunun yanısıra, merkezi ekonomiden piyasa ekonomisine hızlı geçişle değişen ekonomikkoşullar bu ülkelerdeki etnik gruplar arasında sürdürülen rekabeti etkileyen bir diğerunsurdur. Modernleşen bir toplumda etnisite çok fazla öne çıkmayan bir unsur olsada, farklı grupların siyasi katılım, güç paylaşımı, ekonomik fırsatlar ve kültürel statüiçin mücadele etmeleri W. Conner’in kavramsallaştırmasıyla etnik milliyetçiliğekaymayı beraberinde getirmektedir. 3974.2. Ekonomik UnsurSSCB döneminde yürütülen merkezi planlı ekonomi bağımsızlıktan sonraOrta Asya Türk Cumhuriyetlerinin karşılaştıkları ekonomik sorunların temelnedenini oluşturmaktadır. Moskova, merkezi otoriteyi güçlendirmek için SovyetCumhuriyetlerini ekonomik anlamda hem merkeze hem de birbirlerine bağımlı halegetirmiştir. Bu nedenle Sovyet idaresi altında ticaretlerinin %90’ını SovyetCumhuriyetleri arasında yapan bu cumhuriyetler, bağımsızlıktan sonra bu ekonomikbağımlılıktan kolay kolay kurtulamamışlardır. Günümüzde RF ile Orta Asya Türkcumhuriyetleri arasındaki ilişkilerin ekonomik boyutu bölge ülkelerin birtakımyapısal özelliklerinin yanı sıra sahip olduğu zengin enerji kaynakları tarafındanşekillenmektedir. 398396Nezihoğlu, a.g.e., s. 51.397Alkan, a.g.e., s. 56.398Şen, a.g.e., s. 7.110


Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle imparatorluk mülkünün paylaştırılmasınayönelik görüşme ve anlaşmalar yapılmış, Rusya milli para birimi kullanmayabaşlayan ülkelerle kesin sınırlarını çizmeye başlamıştır. İlk olarak Rus mallarınınyurt dışına taşınmasında BDT ülkeleri ile anlaşma yapan Rusya, 1992-95 yıllarıarasındaki dış ticaret miktarında önemli azalma gözlenmiştir. 399 Buna rağmen Sovyetekonomik yapılanmanın geleneksel işleyişi nedeniyle yeni bağımsızlığını kazanancumhuriyetler büyük oranda Moskova’dan bağımsız hareket edememiştir. Rusya ileYakın Çevresi ile ekonomik ilişkilerinin gelişmesini önleyen amillerden biri, BDTülkelerinin Moskova’ya 1990’lı yılların ortalarında 6 milyar doları aşan borcudur.Sovyetler Birliği’nin yürüttüğü “tek tip” ekonomik yapılanma nedeniyledekısa vadede cumhuriyetlerin Moskova’dan bağımsız hareket etmeleri söz konusudeğildir. Örneğin, geçmişte Özbek ve Türkmen pamuk endüstrileri Sovyet piyasasınahizmet edecek şekilde oluşturulmuştur. Bu nedenle bugün dahi bu sanayilerMoskova’nın yapacağı alımlara bağlı durumdadırlar. 1991’i izleyen yıllarda Özbekve Türkmen yöneticilerin pamuğun sadece üretilmesi değil, aynı zamanda ülkeiçerisinde işlenmesiyle ilgili girişimlerinin temelinde Moskova’nın pamuk üzerindekitekeli kırmak yatmaktadır. 400 Çünkü, Sovyet idarecileri cumhuriyetlerin bağımsızhareket etmelerini önlemek için bir ürünün üretim ve işleme yerlerini ayrı ayrıyerlerde planlamıştır. Örneğin, Özbekistan’da üretilen pamuğun işlenmesiMoskova’da yapılmıştır. Yine Kırgızistan’daki elektronik sanayi ve Kazakistan’ınsahip olduğu ağır sanayi Rus ordu yapılanmasını desteklemek için tasarlanmıştır.COMECON döneminde oluşturulan ve tamamlayıcılık esasına göre yürütülenekonomik yapı her ülkede belirli alanların gelişmesine, diğerlerinin ise gerikalmasına ve dışa bağımlı hale gelmesine neden olmuştur. 401 Bu nedenle SSCB’nin399“ Russiya i bilijneye zarubejye”, http://ref.net.ua/work/det-10099.html (12.11.2007)400Özbekistan Ticaret Ataşesi Nadir Haşimov 21.12.2007 tarihinde Kanal A televizyonunda yaptığıkonuşmada Özbekistan’ın sadece tarım ülkesi değil, sanayi ülkesi olmayı hedeflediğinibelirtmiştir. Ayrıca Taşkent yönetiminin yabancı yatırımcılara vergi muafiyeti başta olmak üzerebir çok konuda yardımcı olduğunu, Özbekistan’ın BDT ülkeleriyle yaptığı anlaşma gereğiÖzbekistan’da üretilen bir malın diğer 11 BDT ülkesinde serbest dolaşım hakkı olduğunusöylemiştir. Böylece yabancı yatırımcılar yalnızca Özbekistan pazarına değil, 280 milyonluk BDTpazarına hitap edebilecektir.” Kanal A Sınır Ötesi Programı, 21.12.2007, saat: 00:45401 İbrahim Öztürk, “Küreselleşmenin Dinamiği ve Kalkınma Sorunsalı: Geçiş Sürecindeki Orta AsyaCumhuriyetleri için Dersler”, Yakın Dönem Güç Mücadelesi Işığında Orta Asya Gerçeği”,Ertan Efegil, Elif Hatun Kılıçbeyli ve Pınar Akçalı (haz.), Gündoğan Yayınları, Şubat 2004, s.398.111


çöküşü bu cumhuriyetleri ekonomik anlamda yıkmıştır. Nazarbayev gibi pragmatistbir liderin SSCB’nin çöküşüne ve bu cumhuriyetlerin bağımsızlığını ilan etmelerineolan tepkisinin temelinde de bu ekonomik işleyiş yatmaktadır.Sahip olunan doğal kaynakların nitelik ve nicelik açılarından büyük olmasınarağmen, Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik gelişimi arzu edilenin çok gerisindedir.Bu olumsuz sonuçta, Sovyet ekonomik sisteminin yapısal özellikleri gereği bağımlıekonomik düzen etkili olmuştur. Bu durum bu ülkelerde piyasa ekonomisininişleyişini de yavaşlatmaktadır.Dünya Bankası ekonominin bağımlılığına göre, BDT ülkelerini iki grubaayırmıştır: Birinci grupta yer alan RF, Kırgızistan, Kazakistan, Moldova, Gürcistanve Ermenistan eski ekonomik yapılanma yerine radikal değişiklikler yaparak SSCBdöneminde merkezileşen ekonomi yerine, Pazar ekonomisine daha hızlı geçişyapmışlardır. İkinci grupta yer alan Azerbaycan, Beyaz Rusya, Özbekistan,Tacikistan, Türkmenistan ve Ukrayna ise ekonomik gelişimini adım adımgerçekleştirmiştir. 402Bu ülkelerden Kazakistan diğerlerine oranla daha gelişmiş ekonomisi vekalifiye işgücü ile dikkat çekmektedir. Ülkenin kişi başına düşen milli geliri 1991rakamlarına göre üçüncü dünya ülkeleri arasında yer alan Malezya’dan daha iyidüzeydedir. 403 Kazakistan’ın sahip olduğu doğal kaynakların yanı sıra nükleer güçolması, bölge ülkeleri arasında ön plana çımasında etkili olmuştur.Ancak tüm bu avantajlara rağmen Kazakistan’ın beklenenin altında birgelişim göstermesi ülkenin iç dinamiklerinden kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibiKazakistan etnik bakımdan önemli ölçüde Rus azınlık barındırmaktadır. Ülkedemevcut olan yüksek düzeylerdeki Rus oranı Kazakistan’da yapılması düşünülenekonomik reformların özellikle de özelleştirmelerin önündeki en önemli engeldir.Astana’nın bu konuda yaşadığı endişeleri Kazakistan Parlamentosu Dış ilişkilerKomitesi Başkanı Murat Ayvazov şu sözlerle ifade etmiştir. “Herkes bize serbestpiyasa ekonomisine geç diye baskı baskı yapıyor. Geçelim…Fakat bizde diğer402M. P. Ratanova, “Desyat Let Sodruzestvu Nezavisimıh Gasudarst”, Russia vı Okrujayuşem Mire,(Analitiçeski Yejegodnik), MNEPU Yayınevi, Moskova, 2003, s. 91.403 Tayyar Arı, Sovyetler Birliği Sonrasında Avrasya: Din, Etnik Yapı, Ekonomi ve Dış Politika,www.tayyarari.com/Avrasya.doc- (23.10.2007)112


cumhuriyetlerde olmayan bir sorun var Nüfus sorunu…Kazaklarla Ruslar neredeyseaynı oranda burada. Şimdi diyelim ki bir pamuk reformu yaptık, özelleştirmeninyolunu açtık. Ruslar derhal toprakları almaya başlayacaklar. Aradan birkaç yılgeçecek. Bana kim garanti verebilir ki, Yeltsin bu Rusların tapularıyla gelip masayaoturmayacak ve ‘haydi sendeki Rusların hakkı kadar bana toprak ver’ demeyecek.Sanayi kuruluşları da öyle. Biz özelleştirmeyi yavaş yürüttüğümüz için komünisteskisi olmakla suçlanıyoruz. Böyle bir nüfus oranında belirli garantiler almadan sizözelleştirmeye başlar mısınız?” 404 Görüldüğü gibi bölgenin lider ülkesiKazakistan’daki Rus nüfus piyasa ekonomisinin ilerleyişini engellerken RF’yebağımlığı da artırmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Kazakistan’ın SSCBdöneminde ayrıcalıklı 405 Cumhuriyetler arasında yer alması diğerlerine göre vasıflıişgücü açısından olsun, sahip olduğu doğal kaynakları işletmek için gerekli sermayeaçısından olsun günümüzde sıkıntı yaşamasını önlemiştir.Kırgızistan hariç doğal kaynakların ve özellikle enerji kaynaklarının ihracatı,ihraç kalemleri arasında en önemli yeri tutan bölge ülkelerinin Rus boru hatlarınaolan bağımlılıkları Rusya ile olan ilişkilerine büyük ölçüde yön vermektedir. ÖrneğinKazak petrollerinin Avrupa’ya ihracatı İran ile takas sonucu verilen az miktardakipetrol dışında büyük ölçüde Rus boru hatlarıyla gerçekleşmektedir.Söz konusu kaynakların uluslararası piyasalara ulaştırılmasında Rusya’nınsahip olduğu bu avantajlar bu ülkelerin Rusya ile olan ilişkilerine yön vermektedir.Bu durum ülkelerin RF’den bağımsız hareket etmelerini engellemektedir. Bubağımlılığı azaltmak için Kazakistan Temmuz 2000’den sonra Kazakistan’ın Tengizpetrolünü tanker vasıtasıyla Azerbaycan’ın “Dübendi” limanına taşımaya başlamıştır.Başka bir alternatif yön ise ekonomik açıdan uygun değildir. 406Kazakistan-RF ilişkilerini Nazarbayev 2000 yılında Alma Ata’da gerçekleşenDünya Ekonomik Forumu toplantısında yaptığı konuşmada şu şekilde ifadeetmektedir: “Eski Sovyet Cumhuriyetlerinin Rusya ile birleşmelerinden başkaşansları yoktur. Kültürümüz bir, tarihimiz bir, atalarımız bir. Aynı ekonomik alt404Arı, a.g.e.405SSCB dönemindeki resmi kaynaklarda bölge “Kazakistan ve Orta Asya” olarak belirtilmiştir.406 “Srednyaya Aziya i Kazahstan”, Institut Stran SNG İnstitut Diasporı i İntegratsiyi, No=30,01.06.201”www.zatulin.ru/instute/sbornil/030/03.shtml. (10.11.2007)113


yapının benzer sorunlarını yaşıyoruz. Ancak bu şekilde Batı ile bütünleşmeyibaşarabiliriz.” 407Kazakistan’ın eski parlamento sözcüsü Abdildin’e göre 1990’dan 1998’ekadar Kırgızistan’da petrol üretimi hariç demir hammaddesinin çıkartılması %83,döküm üretimi %50, kömür %47, elektrik üretimi%43, çelik üretimi %52 ham gübreçıkartılması %90, traktör üretimi %95, çimento üretimi %92 ve tekstil üretiminde %94 azalma vardır. 1990’lı yılların sonunda Kazakistan yönetimi, ekonomik sorunları‘şok terapisi’ yoluyla aşmaya çalışmıştır. Bu politikaya göre, devletin elinde bulunankurumların özelleştirilmesi, dış ticaretin liberalleştirilmesi, dış yatırımlar için uygunkoşulların yaratılması ve sıkı para politikası uygulanmıştır. 408Rusya’da yayınlanan Export Dergisi’ne göre ise, Kazakistan bağımsızlıktansonra yüksek oranda yabancı yatırım almıştır. Mesela Bakır Sanayisini Güney Kore(Samsung Firması), Karagon’da bulunan demir-döklüm üretimini Hindistan (ISPATFirması), Eskibastuz’daki kömür yataklarını ABD (Access Industry Firması)işletmektedir. Nazarbayev’e yakınlığıyla bilinen Kırgız asıllı Yahudi A.Maşkeviç’in 409 sahip olduğu Avrasya Grubu ise alüminyum sanayisini elindetutmaktadır. 410Kazakistan’da özelleştirme RF’na benzer bir şekilde “belli kesiminoligarklaşmasıyla” sonuçlanmıştır. Büyük şirketler 411 hızla büyümüş veKazakistan’da gelir düzeyi farkı hızla artmıştır. Bunun sonucu olarak işsizlik oranlarıda yükselmiştir. Tüm bu gelişmelere rağmen Kazakistan’ın toplam dış borcu 31407Ferai Tınç, “Türkiye Orta Asya’dan Siliniyor”, Hürriyet,http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/04/30/202408.asp (10.11.2007)408 “Srednyaya Aziya i Kazahstan”, Institut Stran SNG İnstitut Diasporı i İntegratsiyi, No=30,01.06.201”www.zatulin.ru/instute/sbornil/030/03.shtml. (10.11.2007)409 Fikret Ertan, Avrasya Yahudi Kongresi, Zaman, 06.11.2007, http:///www.arşiv.zaman.com.tr,2002/11/06/yazarlar/fikreterten.htm (21.11.2007)410 “Srednyaya Aziya i Kazahstan”, Institut Stran SNG İnstitut Diasporı i İntegratsiyi, No=30,01.06.201”www.zatulin.ru/instute/sbornil/030/03.shtml. (10.11.2007)411 Örneğin, Kırgız asıllı Yahudi iş adamı Maçkeviç’in sahip olduğu Avrasya Grubu Kazakistan’ınGSMH’sının %20’sini kontrol etmektedir. “Srednyaya Aziya i Kazahstan”, Institut Stran SNGİnstitut Diasporı i İntegratsiyi, No=30, 01.06.201”www.zatulin.ru/instute/sbornil/030/03.shtml./10.11.2007)114


Aralık 1999’da 7 milyar 893 milyon dolardır ve bu oran Kazakistan GSMH’sinin%49.9’una tekamül etmektedir. 412Genel olarak tarım ülkesi profili çizen Türkmenistan ise sanayi bakımındangeri olmakla birlikte dünyanın üçüncü zengin doğal gaz ve kısmen de petrolrezervine sahip ülkesi konumundadır. 413 Bağımsızlıktan sonra kendine hedefler koyanTürkmenistan, ekonomik gelişmişlik standartlarında Kuveyt, sosyal gelişimstandartlarında İsviçre’yi örnek almaktadır. 4141991’den itibaren izlediği politikalarla Rusya’dan bağımsız hareket etmeyeçalışan Türkmenistan’ın aynen Kazakistan gibi Türkmen doğal gazının dış dünyayataşınmasında Rusya’ya bağımlı durumdadır. Türkmenistan’a karşı boru hattı kozunusık sık kullanan Rusya, Kasım 1993’de RF tek taraflı olarak aldığı bir kararlaTürkmen gazının sevkini kısman durdurmuştur. Yapılan görüşmeler sonucuTürkmenistan’ın verdiği bir takım tavizlerle gaz akışı tam kapasite devam etmiştir.Borçların zamanında ödememesini bahane eden ve hattan daha fazla pay almakisteyen RF, 25 Mart 1997’de Avrupa’ya yapılan gaz sevkıyatını tamamendurdurmuştur. Uzun süren pazarlıklar sonucunda Aralık 1998’de anlaşmaya varılmışve Rusya üzerinden gaz sevkıyatı yeniden başlamıştır. 415130 yılı aşkın bir süre önce Çarlık daha sonra ise SSCB idaresinde kalanTürkmenistan için ekonomik ve siyasi konularda tek karar mercii Moskova olmuştur.Bu nedenle bağımsızlıktan Sovyet ekonomik sisteminin yapısal özelliği gereğiülkede ekonomik reformlar istenildiği gibi gerçekleştirilememiş ve tam olarak piyasaekonomisi şartları sağlanamamıştır. Bağımsızlık sonra Türkmen ekonomisinietkileyen olumsuzlukların başında, petrol ve doğal gaz üretiminde ve ihracatındaönemli bir düşüşün yaşanmasıdır.Türkmenistan 1990 yılına kadar yılda 86 metreküp doğal gaz üreten ve kendiihtiyacı dışında kalan tüm doğal gaz üretimini Rusya kanalıyla, Avrupa ülkeleri ile412 “Srednyaya Aziya i Kazahstan”, Institut Stran SNG İnstitut Diasporı i İntegratsiyi, No=30,01.06.201”www.zatulin.ru/instute/sbornil/030/03.shtml. (10.11.2007)413Tayyar Arı, “Sovyetler Birliği Sonrası Avrasya: Din, Etnik Yapı ve Dış Politika”http://www.tayyarari.com/Avrasya.doc (23.10.2007)414 http://www.kobi-efor.com.tr/haber_detay.asp?id=1402 (23.11.2007)415Ertan Efegil, “Türkmenistan’ın Gerçekleşmeyen Doğal Gaz Hesapları”, KÖK Araştırmalar, CiltII, Sayı 1, Bahar 2000, s. 323.115


Ukrayna, Ermenistan gibi eski Sovyet cumhuriyetlerine ihraç edilmiştir. Fakatbağımsızlığın ilk yıllarında bu miktar yarı yarıya düşmüştür. Bu durumu etkileyennedenler, petrol ve doğal gaz sektöründe kullanılan teknolojinin geri kalmışlığı vebunun sonucunda bazı petrol ve doğal gaz kuyularının kapanması ve Rusya’nınTürkmen gazını Avrupa ülkelerine ihraç etmekten vazgeçerek eski Sovyetcumhuriyetlerine ihraç etmeye başlamasıdır. 416 Bunun yanında eski Sovyetcumhuriyetlerinin Türkmenistan’a olan borçlarını ödememeleri Türkmenekonomisine ikinci büyük darbeyi indirmiştir.Günümüzde kanıtlanmış doğal gaz rezervi 20.4 trilyon metreküp, petrolrezervi ise 400 milyon metreküp olan Türkmenistan, dünyanın 10. büyük pamuküreticisidir. Buna rağmen Sovyet ekonomisinin dayattığı tek ürüne dayalı tek tipekonomi modeli nedeniyle ürettiği pamuğun ülkede işlemeye yönelik altyapınıneksikliği pamuktan istenildiği kadar gelir elde edilmesini engellemektedir. YineSovyetler’den miras ekonomik yapılanma, Türkmenistan’ın temel tüketimmaddelerinin hemen hemen tümünü ve gıda ürünlerinin tamamını dışardan ithaletmesine neden olmaktadır. Böylece elde edilen gelirlerin büyük bir kısmı yatırımlaryerine, bu ithal kalemlere harcanmıştır. 417Özbekistan’ın doğal kaynakları Kazakistan ve Türkmenistan’a oranla dahamütevazıdır. Ancak dünyanın altın rezervinin büyük bir bölümünün bu ülkede olmasıve İslam dünyası açısından taşıdığı önem Özbekistan’ı bölgenin önemli ülkelerindenbiri haline getirmektedir. Ülkede yetiştirilen pamuğun işlenmesi yönündekigirişimler, ekonomik gelişimi hızlandırmaktadır. Kırgızistan ise, sınır komşusuolduğu Çin’in ekonomik etki sahasına girmiş durumdadır ve bir çok tüketimmaddesini halen bu ülkeden karşılamaktadır. Ayrıca, Sincan Uygur Özerk bölgesinesınırı ve bu bölge ile olan etnik yakınlık nedeniyle Çin’in Orta Asya’ya çıkış kapısıdurumundadır. Bu açıdan Kırgızistan’ın ekonomik açıdan Çin’e, güvenlik açısındanise RF’ye yakın olduğunu söyleyebiliriz.Rusya’nın Orta Asya’da sahip olduğu tüm bu fırsatlara rağmen, diğeruluslararası güçlerin bölgeye egemen olma çabası içinde oldukları da bir gerçektir.416Ertan Efegil, “Bağımsızlık Sonrası Türkmenistan’ın Siyasi, Ekonomik ve Kültürel PolitikalarınınGenel Değerlendirmesi”, KÖK Araştırmalar, Cilt III, Sayı 1, Bahar 2001, s. 246.417 Efegil, a.g.e., s. 247.116


Bu mücadelede Rusya önemli aktör konumunu korurken, diğer devletlerin stratejikve uzun vadeli hedefler çerçevesinde bölge ile ilişkileri artmakta ve gelişmektedir.Reformları başarıyla tamamlayarak, piyasa ekonomisine geçişi tamamlama, doğalzenginliklerden etkin ve verimli bir şekilde yararlanma yada doğal kaynaklarını enkarlı biçimde dünya pazarlarına satarak içinde bulundukları krizleri aşma ve dünyaile bütünleşme istikametinde ilerlemeye çalışan bölge ülkelerinin gereksinimlerikarşısında yetersiz kalan Rusya ile oluşan boşluklar, hem bizzat bu ülkeleringirişimleriyle hem de diğer ülkeler tarafından ilişkilerini geliştirmek suretiyledoldurulmaya çalışılmıştır. 418 lBölgenin ilişki kurduğu ülkeler farklı alanlarda varlıklarınıhissettirmektedirler. Örneğin Amerika, İngiltere ve Fransa’ya ait petrol şirketleriyada bu ülkelerin öncülük ettiği uluslararası konsorsiyumlar Hazar petrollerininişletilmesinde oldukça aktif bir rol oynarken, farklı alanlarda bölgedeki varlığı yadagirişimleri hissedilen ülkeler Amerika’nın yanında Türkiye, İran, Çin, Japonya,Pakistan, Hindistan ve İsrail gibi ülkelerdir. 4194.3. Güvenlik UnsuruSSCB’nin yıkımından sonra ekonomik ve siyasi yönden tam anlamıyla yıkımiçinde bulunan RF, ilk yıllarda Yakın Çevresine yönelik politikaları dış politikalarıiçinde yer almamıştır. 1991-1993 yılları arasında RF’ninizlediği izolasyonistpolitikalar, 1993 yılında ilan edilen ‘Yakın Çevre’ doktrini ile sona ermiştir. RF’nin1991-1993 yılları arasında izlediği içe dönük, ekonomik yapılanmayı ve ülkebütünlüğünü tesis etmeyi amaçlayan politikalar, büyük ölçüde Batılı finanskuruluşları tarafından sağlanacak kredi ve desteğe bağımlı kalmış ve Batı ile ilişkilerdeğerlendirilirken bu etken özellikle belirleyici olmuştur. Bu nedenle RF budönemde “Batı’yı gücendirici” her türlü davranıştan kaçınmaya özen gösterirken;eski Sovyet cumhuriyetlerine karşı “zorunlu” duyarsızlık politikası izlemiştir.Ancak 1993 yılına gelindiğinde, yakın zamana kadar Sovyetİmparatorluğu’nun parçası olan topraklarda bölge-dışı güçlerin etkinlik kurma çabasıiçine girmeleri, geçmişin yarattığı sahiplik duygusu içerisinde, Moskova’yı bu418 Nezihoğlu, a.g.e., s. 50.419Nezihoğlu, a.g.e., s. 50117


alanlarda daha etkin politika izlemeye ve kendisinin bu bölgeden dışlanmasısonucunu doğuracak her türlü girişimi engellemeye yönelik bir yaklaşım içerisinegirmiştir. 1993 yılında ilan edilen RF Askeri Doktrini çerçevesinde ifade edilen“Yakın Çevre” kuramı SSCB`nin dağılmasının hemen ardından Batı`ya yönelenBaltık Devletleri dışında tüm eski Sovyet cumhuriyetlerini kapsamaktadır. Dokrtinile RF, aynı imparatolukta, beraber yaşadığı eski cumhuriyetlerle ilişkilerinipekiştireceğini ve “eski arka bahçesini” kendisi için “yaşam alanı” olarak seçtiğinibelirtmiştir. Bu durum söz konusu doktrinin başlangıcında şu şekilde ifadeedilmektedir: ”Rusya’ya veya muttefiklerine bir saldırı yapılması durumunda ortayaçıkacak kollektif veya bireysel savunma hakkı, başka ifadeyle öz savunma hakkı” hiçbir devlete karşı silahlı güç kullanılmayacaktır.” 420Yine aynı doktrinde, savunma alanındaki işbirliğinde, önceliğin BDTülkelerine ve BDT içindeki kollektif savunma mekanizmalarına verileceği 421belirtilmiştir. Ayrıca çıkarları RF ile çatışmayan her ülkenin “RF`nin ortağı olduğu”ifadesine yer verilmesi; tersinden gidildiğinde çıkarları RF`nin çıkarları ile çatışanher ülkenin RF`nin rakibi olduğu değerlendirmesini beraberinde getirmiştir. Budurumda, eski Sovyet coğrafyasında etkin politika izlemeğe çalışan ABD ve Avrupaülkeleri ile Türkiye ve İran`ın faaliyetleri RF`yi rahatsız etmektedir sonucuna daulaşılabilir.Moskova tarafından “Yakın Çevre” olarak ilan edilen bu bölgede yer alanbağımsız ancak o kadar da dış etkilere açık devletlerin, bağımsızlık sonrası ortayaçıkan etnik sorunları, güvenlik kaygıları ve yeni bir devlet olmanın beraberindegetirdiği sıkıntılar, Rusya tarafından etkili bir araç olarak kullanılmıştır 422 . Böylecebu tür kaygıların ve sıkıntıların yoğun biçimde hissedildiği Orta Asya coğrafyasındaMoskova nispeten daha rahat hareket etmiştir 423 . Ayrıca aynı imparatorlukta beraberyaşamanın getirdiği tarihi ve kültürel yakınlık RF`nin bölgeye yönelik politikalarınauygun zemin hazırlamıştır. Rusya`nın doğal nüfuz alanı olarak gördüğü bu bölgedekisorunlarla ilişkisi ve bölgeyi Rus çıkarlarına yönelik herhangi bir doğrudan tehdit420Öztürk, a.g.e., s. 35.421 Öztürk, a.g.e., s. 36.422 Şen, a.g.e., s. 11.423Şen, a.g.e.,s. 11.118


karşısında tampon bölge olarak değerlendirmesi gibi stratejik faktörler, Orta Asya`yıRus Dış politikası açısından hayati hale getirmektedir 424 .Tercihten çok zorunluluk olarak ortaya çıkan “Yakın Çevre” politikasınınRusya tarafından uygulanmasının bir takım nedenleri vardır. Birinci neden, SoğukSavaş sonrası dönemde meydana gelen jeostratejik durumla ilgilidir. 1991`de RusyaFederasyonu kurulduktan sonra Moskova hükümeti Soğuk Savaş döneminde sahipolduğu Orta ve Doğu Avrupa`daki etkinlik alanını kaybetmekle kalmamış, daha daönemlisi eski SSCB cumhuriyetlerindeki nüfuz alanını da kaybetmeye başlamıştır.İlk önce Baltik ülkelerinin bağımsızlik kazanması, Moskova`nın Baltik Denizi`ndedenetimini kaybetmesi ile sonuçlanmıştır. Daha sonra, Ukrayna`nın bağımsız birdevlet olarak uluslararası politikada yer alması, 1992`den sonra Batı`ya daha yakınolması gerçeğiyle birleşince, Moskova`nın Karadeniz`de etkinliğinin zorlanmasısonucu ortaya çıkmıştır. Ayrıca Trans-Kafkasya ve Orta Asya`daki eski SSCBcumhuriyetlerinin de bağımsızlıklarını kazanmaları ve bazı Batı kurum ve ülkelerleişbirliği geliştirmeleri sonucu, Rusya Federasyonu bir zamanlar Hazar havzasındasahip olduğu etkinlik alanını artık sürdüremez olmuştur 425 . Söz konusu bölgeninbağımsızlıktan bu yana sıkıntı çektiği sorunların başında gelen kökten dinci gruplarınfaaliyetleri Çeçenistan sorunuyla bir takım paralellik ve bağlantılar kuran Moskovatarafından etkin bir biçimde kullanılmaktadır. RF’nin Çeçenistan sözcüsüYastrzhembiski Çeçenistan sorunu ile Orta Asya’da yaşanan radikal İslami hareketlerarasında bağlantılar olduğunu belirtmiş ve Orta Asya devletlerini bu konuda ortakmücadeleye çağırmıştır. 426 Bu açıdan bakıldığında, bölge ülkeleri arasında yaşanansorunları, bu sorunların çözümünde başvurulan en önemli figür olan Rusya, bölgedeetkinliğini artırmak için büyük bir fırsat olarak görmektedir.Moskova’nın bağımsızlığını yeni kazanan bölge ülkelerine karşı sorun çözücü‘agabey’ rolü üstlenmesi, 1991 sonrası bölgede azalan gücünü yeniden kazanmasınayardımcı olmuştur. Bu aşamada, Rusya’nın BDT’nin kuruluşundan itibaren örgütün424Arı, “Orta Asya`da Güvenlik Sorunları ve İşbirliği Girişimleri”, www.tayarari.com/armsoğlu.doc(11.10.2007)425John W.R. Lepingwell, “The Russian Military and Security Policy in the Near Abroad”, Survival,36/3, Güz 1994, s. 71; aktaran Nurşen Ateşoğlu Güney, “Rusya Federasyonu`nun yeni güvenlikpolitikası çerçevesinde Türkiye`ye bakışı”, Türkiye`nin Komşuları, Mustafa Türkeş ve İlhanÜzger (der.), İmge Yayınları, Ankara, 2002, s. 333-334426 Şen, a.g.e., s. 11.119


yaptırım gücünün oluşturulması ve askeri alanda geliştirilmesi yönüdeki talepleribölge ülkelerine cazip gelmeye başlamıştır.Bugün Moskova’nın eski Sovyet cumhuriyetlerine ilişkin en büyük endişesi,SSCB’nin dağılmasıyla başlayan bölgenin jeopolitiğindeki değişimdir. Doğalkaynaklar açısından oldukça zengin olan bölge, bir anda tüm uluslararası güçlerindikkatini çekmiştir. Bununla birlikte, Sovyetler Birliği’nin çekilmesiyle bölgededoğan siyasi ve ideolojik boşluk radikal dini gruplar ve bu grupları destekleyendevletler tarafından doldurulmaya çalışılmıştır. Bu nedenle Moskova’nın YakınÇevresine yönelik politikası Oratdoğu politikası ile zorunlu olarak bağlantılartaşımaktadır. 427 Öncelikle bölgede faaliyet gösteren bir çok dini grup Ortadoğuülkelerinden destek almakta, hatta Hizb-ut Tahrir örneğinde olduğu gibi kökeniniOrtadoğu’dan alan örgütler bölge ülkelerinde faaliyet göstermektedir. Bununlabirlikte İslam Dünyası’nın Çeçenistan Savaşı’na açık ve gizli desteği, RF’nin dışpolitik yönelimlerinde Ortadoğu’nun ön planda olması ile sonuçlanmıştır.RF’nin 1991 sonrası Orta Asya’da rekabet gireceği ülkelerin başında İrangelmektedir. İran’ın Orta Asya’ya olan coğrafi, tarihi ve dini yakınlığı bölgeye daharahat sızmasına yardımcı olmuştur. Tacikistan örneğinde olduğu gibi etnik yakınlıkİran’ın gücünü perçinlemektedir. 428 1991 sonrasının verdiği duygusallıkla hızla427Şen, a.g.e., s. 12.428Farslarla aynı kökenden olan Tacikler, Tacikistan’ın toplam nüfusunun %62’sini oluşmaktadır.Takistan Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçiliği Resmi Sitesi, http://www.tajikembassytr.com/(21.10.2007) (Bazı kaynaklarda bu oran %79.9 olarak gösterilmektedir. Tacikistan, CIA TheWorld Factbook) Tacik kelimesi, İranlılar' in Sasaniler döneminde, Bedevi-Arap toplumlarınaverdiği genel bir isim olan Tezik' ten türemiştir. Zamanla Iran, Kadisiye (MS 637) ve Nihavend(MS 642) savaşları ile Arap kontrolüne girince, Arap imparatorluğu, Gök Türkler ile komşu olmuşve Göktürkler bütün Arap-İslam İmparatorluğu toplumlar için, İranlılar'dan aldığı Tetik kelimesinikullanmıştır. Tabii ki Göktürkler'in komşu olduğu İslamlaştırılmış toplum İreniler' dir. Bu sebepleTürkler, ele geçirdikleri topraklarda, İrani toplumlara Tezik/Tacik demiştir, ornegin Tacikistan.Bk. Mehmet Kale, “Kıbrıs’ın Türkiye Açısından Önemi” http://mehmetkale.blogspot.com/(12.11.2007) Jean Polul Roux’a göre ise, ‘Tacik’ ‘taç’ adından ya da bir Arap kavmindentüremiştir. Önce Çinliler, sonra İranlılar ve Türkler Araplar’ı bu adla çağırmışlardır. Ama 9.yüzyılda anlamı genişleyerek Tacik adı mutlak bir şekilde Arap olmayan Müslümanlar’ıtanımlamada kullanılmış, Türkler ise bu adı İslamiyeti kabul etmiş İaranlılar için kullanmışlardır.Jean Paul Roux, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, Lale Arslan (çev.), Kabalcı Yayınevi, İstanbul,1999, s. 236. Bununla birlikte komşu ülkelerde de önemli miktarda Tacik köken mevcuttur.İran’dan farklı olarak ise nüfusun %85’i Sunni inanca sahiptir. Tajikistan, CIA The WorldFactbook. https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ti.html (12.11.2007)Bu durum İran’ın bu ülkedeki nüfuzunu bir ölçüde sınırlandırmaktadır. Bu nedenle Tahranyönetimi, bu ülkeye yönelik politikalarında dini yakınlıktan çok etnik yakınlığı bir araç olarakkullanmaktadırlar. Ayrıca İran’ın Tacikistan’a yönelik Şiileştirme politikası yürüttüğü debilinmektedir.120


ölgeye yönelen İran, RF’nin yaşam alanı olarak gördüğü eski Sovyet coğrafyasındafaal olmasının RF ile ilişkilerini zedeleyeceğini düşündüğü için bölge ülkleri ile dahasınırlı ilişki kurmaya başlamıştır. ABD’nin şeytan devletler olarak nitelendirdiğiülkeler arasında yer alan İran, ulusuluslararası toplumdan tecrit edilmiş, bu nedenleBM daimi üyesi olan Rusya ile sorun yaşamaktan titizlikle kaçınmıştır.Öncelikle Rusya ve İran’ın bölgeye yönelik ortak menfaatleri vardır. Her ikiside Batı’nın özellikle de ABD’nin bölgedeki etkinliğini kırmaya çalışmaktadır. Rusyanükleer enerji alanında İran’a desteğini sürdürdüğü sürece, İran eski Sovyetcumhuriyetlerini devrimci ideolojisini ihraç edeceği bir alan olarak görmekten çok,bölgeye sahip olduğu ekonomik potansiyeller çerçevesinde yaklaşmıştır. 429Rusya ile ABD’nin bölge ülkelerine yaklaşımındaki yöntem faklılığı da buülkelerin Rusya’yı tercih etmesinde etkili olmuştur. Çünkü Amerikan desteğidemokrasi ve insah hakları gibi bir takım yükümlülükleri de beraberinde getirirken,RF’nin bu tür talepleri yoktur. Bağımsızlık sonrası bu ülkeleri yöneten kişilerin, eskikomünst rejimin bürokratları olması Moskova’nın bu ülkelerle aynı zemindebuluşmasını kolaylaştırmaktadır. Konuyla ilgili olarak Kazakistanlı ünlüakademisyen Satpayev’in şu sözleri bu ülkelerdeki Amerikan imajını ortaya koymasıaçısından oldukça ilginçtir: “Rusya bir savaş ortaya çıktığında kelimelerle değilparayla, askeri yardım gibi temel şeylerle yardım edecek bir ülkedir. Amerika ise,askerlerini Orta Asya’da bir yerlerde ölmeleri için göndermeyecektir.” 430Orta Asya’ya yönelik faaliyetlerinde büyük ölçüde BDT aracılığıylayürütmeye çalışan Rusya, örgütün daha etkin bir yapıya kavuşmasını arzulamaktadır.Bu amaçla, BDT’yi sadece ekonmik değil, siyasi ve askeri yönden de geliştirmeyeçalışmaktadır. 1992’de Taşkent Antlaşması olarak kurulan ve daha sonra KollektifGüvenlik Anlaşması adını alan oluşum bu yönde yapılan bir girişimdir. Mart 1999’da‘gerekli güvenceleri sağlamakta yetersiz olduğunu’ düşündüğü KGA’dan ayrılanÖzbekistan, aynı yıl GUUAM’a üye olmuştur. BDT’nin öncelikle Kafkasya’dakietkinliğini zedeleyen GUUAM sayesinde ABD Gürcistan ile askeri ve sivililişkilerini en üst seviyeye çıkarmış ve Gürcistan için RF’ye karşı bir kalkan görevini429Şen, a.g.e., s. 12.430Şen, a.g.e., s. 13.121


görmeye başlamıştır. Ancak 1999 yılından sonra Özbekistan’da başlayan bombalısaldırılar karşısında Batı ülkelerinden beklediği desteği alamayan hatta saldırılarakarşı uyguladığı yöntemler nedeniyle Batı tarafından eleştirlere maruz kalanÖzbekistan bu örgütten ayrılmıştır. Bu aşamadan sonra RF’ye yakın politikalarizlemeye başlayan Özbekistan tekrar KGA’na üye olmuştur. Özbekistan’ın 2001yılında ŞİÖ’ne üye olmasıyla RF’nin bölgedeki etkinliği artarken, ABD’nin gücükırılmıştır.Moskova’nın Orta Asya’ya verdiği önem Putin’in iktidara gelmesinden sonrailk resmi ziyaretini 18-19 Mayıs 2000’de Türkmenistan ve Özbekistan’a yaparakgöstermiştir. Aynı dönemde kökten dinci grupların bombalı saldırılarıyla uğraşanÖzbekistan için Putin’in sarfettiği şu sözler hayati öneme sahiptir: “Özbekistan’ayapılmış her tehdit aynı zamanda Rusya Federasyonu’na yapılmıştır.” 431 Aynıgörüşmede, Özbek lider Kerimov ise, Özbekstan gibi bir ülkenin kendi başınagüvenliğini sağlayamayacağı bu nedenle Rusya’dan yardım beklediklerinisöylemiştir. 432Orta Asya cumhuriyetlerinin ülke bütünlüklerini sağlamak için birbirindenfarklı nedenleri ve nedenlere bağlı olarak değişen boyutlarda Rusya’dan talepleriolmuştur. Bu ülkelerden Türkmenistan diğerlerine göre nispeten homojen nüfusyapısı ve sahip olduğu doğal gaz kaynakları ile istikrarı bir ölçüde kazanmıştır.Bunun yanında bağımsızlıktan itibaren ülkede uygulanan oteriter rejim de istikrarınsağlanmasında etkili olmuştur. Uluslararası AF örgütünün verilerine göre, 1996 idamşampiyonluğu bakımından Türkmenistan Çin, Ukrayna ve RF’den sonra 123 idamladördüncü sıradadır. Bu sayı nüfus miktarı açısından değerlendirildiğindeTürkmenistan %27.91 ile en fazla idam cezası uygulayan ülke konumundadır. 433 Tümbu sayılanlara ek olarak Türkmenistan’ın 1993’ten itibaren sahip olduğu DaimiTarafsızlık ilkesi RF’den bağımsız bir dış politika yürütmesini sağlamıştır. Buözelliğinin etkisiyle –bazı istisnalar olsa da- Rusya ile askeri ilişki kurmamaya özen431Putin Says Russia will Protect Uzbekstan, Routers, 19 May 2000,www.archives.econ.utah.edu/archives/pen-1/2004w22/msg00032.htm. (01.12.2007)432 www.afganistannewscenter.com/news/2000/may/may192000.htm (12.12.2007)433 Diğer ülkelerin nüfusu daha fazla olduğu için bu oran daha düşüktür. Çin 3.66, Ukrayna 3.21, RF0.94. Bkz. Alaeddin Yalçınkaya, “Türk Cumhuriyetleri’nin Siyasi Gelişimi”, TürkCumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, Alaeddin Yalçınkaya (der.), Birinci Basım, BağlamYayınları, İstanbul, 1998, s. 272.122


göstermiştir. Buna rağmen Türkmen doğal gazının dünyaya naklinde Moskova’nınelinde bulunan tekel, Aşkabad yönetimini Rusya’nın bağımsız hareket etmenoktasında sıkıntıya düşürmektedir.Ekonomik olarak bölgedeki Türk cumhuriyetleri arasında en zayıf durumdaolan Kırgızistan, Çin’e sınır olması nedeniyle RF’nin askeri desteğine ihtiyaçduymaktadır. Özellikle Çin’in artan nüfusu Bişkek yönetiminin sürekli işgal psikozuile yaşamasına neden olmaktadır. Bu nedenle Kırgızistan Tacikistan’dan sonraBDT’nin aldığı kararlara en fazla onay veren ikinci ülke durumundadır. Kırgıztan’ın1994 yılında NATO ile Barış İçin Ortaklık (BİO) anlaşmasını imzalamasınıntemelinde de Çin’e karşı duyulan güvensizlik vardır. Bu çerçevede, 15-17 Eylültarihlerinde Kazakistan’da, 18-21 Eylül 1997 tarihlerinde ise Özbekistan’da yapılaniki aşamalı ‘Centrazbat 97 Tatbikatına’ katılmıştır. 434Kazakistan’da yaşayan ve Temmuz 2007 verilerine göre nüfusun %30’unuoluşturan Rus azınlık Astana’nın Rusya ilişkilerine büyük oranda yön vermektedir.Özellikle ülkenin gelişmiş Kuzey kesiminde yaşayan ve Kazakistan’ın dışpolitikasına yön veren Rus vatandaşlar Moskova’nın bu ülkeye olan ilgisiniartırmaktadır. Son yıllarda Nazarbayev’in ‘’yönetimde Kazaklaştırma’ politikalarınarağmen, özellikle Kazakistan petrolünün Rus topraklarından geçerek dünyayaulaşması Moskova’ya olan bağımlılığı artırmaktadır.Görüldüğü gibi, her ne kadar bölgedeki Türk cumhuriyetleri bağımsızlıklarınıkazansalar da, bir çok alanda dış desteğe muhtaçtırlar. Bağımsızlıktan sonra yaşananekonomik ve siyasi sorunların çözümünde Rusya’nın etkin rolü uzun yıllarRusya’nın bölgede varlığını sürdürmesine neden olacaktır.434Bu tatbikata Kırgızistan’ın yanı sıra Türkiye, ABD, Kazakistan, Özbekistan, Rusya, Danimarka,Gürcistan, Litvanya ve Ukrayna da katılmıştır. Konu ile ayrıntılı bilgi için bkz. Halil Bal,“Kırgızistan Çin Gölgesi ve Rus Desteği Altında”, Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları,Alaeddin Yalçınkaya (der.), Birinci Basım, Bağlam Yayınları, 1998, İstanbul, s. 113123


BEŞİNCİ BÖLÜMRUSYA FEDERASYONU’NUN ORTA ASYA TÜRKCUMHURİYETLERİYLE İLİŞKİLERİ5.1. Orta Asya’nın (Türkistan’ın) Tanımı ve Rusya Federasyonu’nun TürkistanPolitikasının Temelleri5.1.1. Orta Asya’nın (Türkistan’ın) TanımıSovyet resmi ideolojisi, birlik içinde yaşayan tüm milletleri ‘Sovyetvatandaşlığı’ üst kimliği potasında eritmek için, özellikle imparatorluğun Asyakısmında milli uyanışı tetikleyecek her türlü söylem ve hareketi sınırlama hatta yoketme düşüncesine dayanmıştır. Bu nedenle ‘Türkistan’ 1925’ten bu yana Sovyetterminolojisinde ‘Orta Asya’ olarak geçmekte, Türkistan Orta Asya’yı meydanagetirmekte; Orta Asya topraklarının içinde bulunmaktadır. 435Soğuk Savaş döneminin iki büyük aktöründen biri olan SSCB’nin bölgeyeverdiği isim genel uluslararası literatüre girmiştir. Bu açıdan Türkistan’ın coğrafi,435Alaeddin Yalçınkaya, “Türkistan Terimi, Coğrafi ve Siyasi Sınırlar”, Ümit Özdağ, Yaşar Kalafat,M.S. Erol (der.), 21. Yüzyıl Türk Dünyası Jeopolitiği: Muzaffer Özdağ’a Armağan, I. Cilt,Ankara, ASAM Yayınları, 2003, s. 170. SSCB’nin yıkılışından sonra ise bölgedeki devletleriarasında Orta Asya’nın siyasi anlamı, özellikle de Orta Asya teriminin kullanımı konusundatartışmalar başlamıştır. Bunun üzerine beş Orta Asya devleti 1993 yılında bir araya gelerek OrtaAsya teriminden vazgeçerek Merkezi Asya teriminin kullanılmasının kararlaştırmışlardır. Böylecebu ülkelerin Avrasya’nın sadece coğrafi değil; siyasi anlamda da merkezi olduğu vurgusuyapılmıştır. Hasan Ali Karasar, “Bağımsızlık Sonrası Türkistan’da Rus Siyaseti”, AvrasyaDosyası, Rusya Özel Sayısı, Cilt 6, Sayı 4, Kış 2001, s. 220-271. Orta Asya tarih boyunca önemligörülmüş ve büyük güçlerin mücadele ettiği bir alan olmuştur. Bölgeye çeşitli isimler verilmiştir.Grekler ve Romalılar ‘Transoksiyana’ veya ’Oksus Irmağı’nın Ötesi’ demiş, Araplar ‘iki nehirarasındaki bölge’ anlamına gelen ‘Maveraünnehir’i kullanmışlardır. XIV. yüzyılda İbni Batuta,‘Türkistan’ terimini kullanırken, İngilizler Kraliçe Elizabeth döneminde Tatar ülkesi yani ‘Tatary’kelimesini kullanmayı tercih etmişlerdir. Yine İggiliz yazar Rudyard Kipling bölgeyi ‘Back ofBeyond’ yani ‘Ötelerin Ardı’ olarak tanımlamıştır. Jean Racine, Orta Asya’nın jeopolitiğini‘Semerkant Çemberi’ adını verdiği bir şekilde açıklamıştır. Buna göre hayali bir çember OrtaAsya’nın jeopolitiğini açıklayacak şekilde bölgedeki çeşitli merkezlerden geçmektedir. KuzeydeKazakistan, kuzey yarı çemberinin esasını oluşturmaktadır. Tarih boyunca görülen Ruslar’ınbölgeye yayılmaları işte bu kuzey yarım çemberinden başlamaktadır. Ali Faik Demir, “SovyetSosyalist Cumhuriyetler Sonrası Türkiye ile Orta Asya Cumhuriyetleri Arasındaki İlişkiler ve BuKonuda Etkili Olan Faktörler”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl 1, Sayı 2, TürkiyeCumhuriyetinin 80. Yılı Özel Sayısı, Eylül 2003, s. 162. Bazı Bizans kaynaklarında ise ‘OrtaAsya’ için ‘Türkiye’ tabiri kullanıldığı görülmüştür. Bkz. Ahmet Taşağıl, “Türkiye’nin Orta AsyaCumhuriyetleri ile İlişkilerinin Dünü, Bugünü ve Yarını”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl 2,Sayı 3, Şubat 2004, s. 20.124


kültürel, siyasi ve idari açıdan çok farklı tanımı yapılabilir. Bütün farklı yorumlarıgöz önünde bulundurduğumuzda Türkistan, batıda Hazar Denizi, kuzeyde Uraldağları ve Sibirya, güneyde Hindikuş dağları, doğuda ise Altay dağları ile sınırlıtoprakları kapsamaktadır. 436 Toplam 5.340.006 km alana yayılan Türkistan, Çinsınırında kalan Doğu Türkistan (1.503.563 km) ve bugünkü Orta Asya TürkCumhuriyetlerini içine alan Batı Türkistan (3.836.503 km) olmak üzere ikiyeayrılmaktadır. 437Rus kaynakları ‘Orta Asya’ yani ‘Merkezi Asya’ terimini iki şekilde ifadeetmişlerdir: Srednyaya Aziya (Orta Asya) ve Tsentral’naya Aziya (Merkezi Asya).Küçük Asya olarak ifade ettikleri coğrafi kısımda bugünkü Türkmenistan,Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan vardır. Öteden beri Slav Birliği’nin bir parçasıolarak gördükleri Kazakistan ise Moğolistan ile birlikte Merkezi Asya’ya dahiledilerek diğerlerinden ayrımıştır. 438Sovyetler Birliği tarafından Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan veTacikistan cumhuriyetlerini tanımlamak için kullanılan Orta Asya, 439 Sovyetyönetimine girmeden önce, az ya da çok bir bütünlük sergilemekte, bir İslam ve Türküst kimliği çerçevesinde, Türkistan adlı coğrafi ve siyasi bölgeyi temsil etmiştir.Ancak Sovyetler bu bütünlüğü bozarak, bölgeyi küçük ve kolay yönetilebilirparçalara ayırmak suretiyle ‘natsionalnaya gosudarstvennost’ dedikleri millihükümetleri kurmuşlardır. ‘Diyalekten milli dil’, ‘kabileden milli devlet’ yaratmakolarak özetlenebilecek bu Stalinist milletler siyaseti, bugün karşılaşılan birçokmeselenin de temelini teşgil etmektedir. 440Rusya’nın imparatorluk stratejileri gereğince, uluslararası dış politikaöncelikleri açısından doğu eksenindeki açılım önce Ruslaştırma faaliyetleri ve hemen436Kuzeybatı Çin ve Moğolistan’ın belli bölgeleri Türkistan coğrafyası ile ayrılmaz etnik, tarihi vekültürel bağlara sahiptir. Ayrıca Özbek ve Türkmenler’in çoğunlukta yaşadığı ‘Afgan Türkistanı’ve özellikle Astarabad ve Deregiz vilayetlerini kapsayan ‘İran Türkistanı’ da Türkistan coğrafyasıolarak kabul edilmektedir. Bkz. Zeki Velidi Toğan, Bugünkü Türkili Türkistan Yakın Tarihi, Cilt1, İkinci Baskı, İstanbul, 1981, s. 1; Purtaş a.g.e., s. 189.437Mütercimler, a.g.e., s. 34.438 “Kazakhstan: Russia and Central Asia”, The Permanenet Committee on Geographical Names,s. 3. http://www.pcgn.org.uk/Kazakhstan.pdf439 Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Mehmet Moralı (çev.), İstanbul, MetisYayınları, 2000, s. 29.440Karasar, a.g.e.., s. 220-221.125


akabinde ‘Sovyetleştirme’ süreci ile yeni emperyal uygulamaların devreyesokulması 441 için en önemli atlama tahtası Türkistan coğrafyası olmuştur. 19. yüzyılortalarında Buhara Hanlığı (1500-1878), Hive Hanlığı (1512-1873), Hokand Hanlığı(1710-1865) ve Kaşgar Hanlığı (1865-1878) Hanlıkları varlık göstermişlerdir. 442Günümüzde bu topraklarda Sovyetler’in yıkılmasından sonra dört tane Türkcumhuriyeti kurulmuştur. Bunlar: Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan veTürkmenistan’dır.Türkistan’ın Rusya tarafından ele geçirilmeye başlanması Altın Ordadevletinin gücünü iyice kaybettiği ve Moskova ve diğer Rus knezliklerinin budevletten ayrılarak bağımsızlıklarını kazandığı 1480 yılına rastlar. 1552’de KazanHanlığı’nın, 1556’da ise Astrahan (Ejder) Hanlığı’nın ele geçirilmesi ile başlayanişgal süreci, Rus nüfuzunun süratle Kafkasya’da yayılması ve Kuzey Kafkasya’daÇeçenler ve Kabartay (Çerkes) topluluklarının ele geçirilmesi ile devam etmiştir.Jeopolitik açıdan ise Türkistan’daki doğu istikametindeki Rus işgalinin kilit noktasınıKazan Hanlığı teşkil etmiştir. 443Rus devletinin kuruluşunda başlangıçtan itibaren Novgorod, Kiev veMoskova Knezliklerini müteakiben Çarlık yönetimi ve komünist rejim sürecindejeopolitik ve jeostratejik açılımı, sürekli savaş politikası ve komşularının yaşadıklarıtopraklar üzerinde askeri güce dayalı işgal prensibi 444 ve Türkistan Hanlıklarıarasındaki mücadelenin sağladığı psikolojik harp teknikleri etkili olmuştur. Budurumu Yalçınkaya İgnatiyev’in raporlarından alıntı yaparak şu şekilde açıklamıştır:“Rusya’nın Türkistan hanlıklarını önce birbirlerine düşürerek sonra da kendisihücum ederek gerçekleştirdiği saldırılar karşısında sık sık İngiltere’den istenilenyardımlar dikkate alınarak, bu savaşçı fakat modern silahlardan mahrum halkdesteklenerek en azından bu ilerleme yavaşlatılabilirdi. Halbuki yardım talepleri herzaman sükunetle dinleniyor, zaman zaman oyalayıcı vaatlerde bulunuluyor fakathiçbir zaman herhangi bir silah, mühimmat ve benzeri yardımlarda bulunmuyor.Rusya’nın komşuluğun getirdiği meseleler sebebiyle asırlardır birbirleriyle husumeti441Caşın, a.g.e., s. 98.442Kazemzadeh, a.g.e., s. 197.443Caşın, a.g.e., s. 20.444Caşın, a.g.e., s. 20.126


olan Türk hanlıklarının bu durumundan istifade ederek, birbirleri aleyhine çeşitlihile ve desiselerle kışkırtarak başarıya ulaşması, Rusya’nın medeniyet götürme işlevihakkında da fikir vermektedir.” 445Türkistan kelimesi aynı zamanda siyasi-idari bir kavramdır. Ruslar BatıTürkistan’ı isgal ettiklerinde 1867’de baskenti Taskent olmak üzere Fergana, Sır-Derya, Semerkand ve Hazarötesi ( Zakaspi) vilayetlerini Türkistan GenelValiligiadıyla bir yönetim altında toplamışlardır. Sovyet döneminde 1917-1924yılları arasında Türkistan Genel Valiligi toprakları Türkistan Otonom SovyetSosyalist Cumhuriyeti olarak yapılandırılmıştır. 1924’de Sovyet Orta Asyası ve OrtaAsya isimleri kullanılmaya baslanmıs ve Türkistan ismi yasaklanmıstır. 446Sonuç olarak 15. yüzyılın başlarından itibaren devam eden Rusya’nınTürkistan işgali, 1856 Kırım Savaşı’nın ardından artarak devam etmiş ve 1880’leregelindiğinde Rusya bugünkü Türkistan’ın tamamını hakimiyeti altına almıştır. Buşekilde Orta Asya hem Çarlık hem de Sovyet döneminde Rus idaresindeyaşamıştır. 447Türkistan coğrafyası yer altı kaynakları açısından dünyanın en önemlibölgelerinden biridir. BDT’nin kömür rezervinin ve doğal gaz üretiminin yarısı,demir uranyum, kurşun gibi stratejik maddelerin üçte ikisine yakını Türkistantopraklarında bulunmaktadır. Yine BDT’nin pamuk, pirinç ve meyve üretiminindörtte üçü Türkistan topraklarından karşılanmaktadır. BDT’nin tarım ve hammaddedeposu durumundaki bu topraklar sanayi ürünleri açısından dışa bağımlıdır. 4485.1.2. Rusya Federasyonu’nun Türkistan Politikasının TemelleriGlastnost Politikası ile birlikte Sovyet vatandaşlarının ülke yönetimi hakkındadaha fazla bilgi edinme hakkı elde etmesi ve göreceli bir basın özgürlüğününkazanılması ile ülkenin içinde bulunduğu sorunlar halkın gündemine taşınmıştır. Busoysal çöküntü özellikle Orta Asya’yı ekonomik ve siyasi bir kambur olarak gören445Yusuf Hikmet Bayur, Hindisan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1987, s. 408-411;Yalçınkaya, a.g.e., s. 76-77;446Toğan, a.g.e., s . 1-2, 23-25. Ayrıntılı bilgi için, Vassiliy Viladimiroviç Barthold, Moğol İstilasınaKadar Türkistan, Hakkı Dursun Yıldız (çev.), Kervan Yayınları, İstanbul, 1981, s. 83-228.447Purtaş, a.g.e., s. 189.448Tahir Kumkale, Tarihten Günümüze Türk-Rus İlişkileri, İkinci Baskı, İrfan Yayınevi, İstanbul,1997, s. 109.127


Sovyet cumhuriyetlerinin en güçlüleri olan Rusya ve Ukrayna’dan Sovyetlerle tümilişkilerin kesilmesi yönünde seslerin yükselmesini de beraberinde getirmiştir. Üstdüzey Sovyet yöneticileri bile ‘Bizimle, hele dinimizle hiçbir ortak yanlarıbulunmayan Orta Asya’nın bu kargaşa içindeki bölgelerinin kefaletini nedenödeyecekmişiz? Kendi başımıza çok daha rahat ederiz; çünkü o zaman Rusya yinebüyük bir güç olur’ 449 şeklinde açıklamalar yapmışlardır.Günümüzde sahip olduğu 17 milyon kilometre kare alan, 143.7 milyon nüfusve dünya petrolünün %10’u ve doğal gazının %33 ile 450 kendisini dağılanimparatorluğun esas sahibi ve mirasçısı kabul eden RF, SSCB’nin bütün borçlarınıkarşı, dağılan SSCB’nin topraklarının %75’i, nüfusunun %51’i ve fabrikalarının%75’ini üstlenmiştir. Bu kazanımların yanında, 1991 sonrası RF Asya’da sahipolduğu toprakların %20’sini kaybetmiştir. Ayrıca bağımsızlık sonrası Rus endüstrisive sanayisi gerileyerek %68’lere düşmüştür. 451 SSCB döneminde uygulanan merkeziekonomi gereği, sanayi tesislerinin ve fabrikaların imparatorluğun Avrupa yakasındayoğunlaşması, bu oranda Orta Asya devletlerinin payının az olmasının nedenidir.Çünkü, Moskova, Orta Asya devletlerini ham madde deposu olarak algılamış veendüstriyi genelde Slav asıllı cumhuriyetlerde tesis etmiştir. Bu nedenledir ki, 1991sonrası Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin karşılaştığı sorunların başında sahipoldukları kaynakları işleme konusundaki yetersizlikleridir. Bu durum bucumhuriyetlerin ekonomik anlamda Moskova’ya bağımlılıklarının devam etmesisonucunu doğurmuştur. Bu düşüş tarım alanında 1990-99 yılları arasında %45’ibulmuştur. 1991 yılından sonraki yıllar içerisinde Rus ekonomisi yabancı yatırımınolmamasından ve yurtdışına kaçırılan paralardan dolayı büyük bir sermaye kaybınauğramıştır. 452SSCB’nin dağılmasından sonra Rus kamuoyu imparatorluğun mirasçısıolduğunu iddia edenler ve RF’nin bu yönde politikalar geliştirmesini savunanlar yani‘Avrasyacılar’ ile, Rusya’nın esasen Batı’nın bir parçası olduğunu ve dış politikaönceliklerinin başında ‘Batı ile bütünleşmenin’ olması gerektiğini savunan449Bu sözler Yeltsin’in baş ekonomi danışmanlarından Yeger Gaydar’ın yardımcısına aittir. Bkz.Raşid, a.g.e., s. 34.450 Çomak, a.g.e., s. 92.451http://cge.evrazia.org/geopolitics_8.shtml (10.12.2007)452http://cge.evrazia.org/geopolitics_8.shtml (10.12.2007)128


‘Atlantikçiler’ arasındaki çatışmaya sahne olmuştur. Bu farklı düşünceler etrafındagelişen ve Rus dış politikasını şekillendiren siyasi grupları üç kategoriye ayırabiliriz.Eski imparatorluğa özlem duyan yeniden büyük güç olmayı arzulayan neokomünistlerlemilliyetçi faşistlere göre, Rusya’nın sınırları eski Sovyetler Birliğisınırlarıdır. Ayrılan cumhuriyetler Rusya’nın liderliği altında yeniden entegre olmalıve Rusya bu ülkeler üzerinde eski kontrol ve nüfuzunu sağlamalıdır. Rusya’nınçekilmesiyle etnik çatışma, fundamentalizm, göçmenler vb. gelişmeler geniş birgüvensizlik alanı oluşturacaktır ve bu sorunlara karşı tek güvence ‘BüyükRusya’dır. 453 Bu amaca ulaşmak için ise, Rusya’nın mevcut tüm imkanları kullanarakbölgenin kontrolünü elinde tutması gerekmektedir. Çünkü yeni bağımsız devletleryabancı egemenliğine mahkumdurlar, eğer Rusya bölgeyi terk eder yada varlığınıhissedilir bir biçimde azaltılırsa Orta Asya cumhuriyetleri Rusya’ya karşı dostaneolmayan tutum güden oluşumların içinde yer almaktan kaçınmayacaklardır. 454Neo-komünistler ve milliyetçi faşistlerin zıddını temsil eden ve Batı’nınetkisine açık köktenci demokratlar ise, kaybedilen eski Sovyet toprakları içinşansızlık diye nitelendirseler de geçmişe katı bir bağlılık içinde değillerdir. Bunlaragöre, geniş toprakları ve kalabalık nüfusu olan ülkeler değil, öncelikle çağdaşdüzeyde endüstriyel gelişimini tamamlamış, zengin ve demokratik ülkeler büyük güçolabilirler. 455 Bu bölgenin Rusya için ekonomik, siyasi ve askeri bir yük olduğu veRusya ile birlikte var olmaya devam etmektense Orta Doğu’nun bir uzantısı olarakvarlık göstermeye devam etmesi gerektiği ile ilgilidir. Bu görüşe göre, mevcutsorunun en akılcı çözümü bölgede yaşayan Ruslarla birlikte Rusya’nın OrtaAsya’dan tamamen çekilmesi olacaktır. 456Üçüncü grubu temsil eden ve Yeltsin döneminde etkili olan ılımlı milliyetçiliberal demokratların, diğer iki grubun arasında yer aldığını söyleyebiliriz. BunlarBirleşik Krallık (Commonwealth of Nations) örneğini biraz farklı çerçevede ele453 Mugisuddin, a.g.e., s. 20; Nezihoğlu, a.g.e., s. 35.454Gamze Güngörmüş Kona, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi”,http://www.gamzegungormuskona.blogspot.com/2007/08/trk-dnyas-arastirmalar-dergisi-say-133.html455Mugisuddin, a.g.e., s. 20; Nezihoğlu, a.g.e., s. 36.456Gamze Güngörmüş Kona, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi”,http://www.gamzegungormuskona.blogspot.com/2007/08/trk-dnyas-arastirmalar-dergisi-say-133.html129


almışlardır. İngiltere İngiliz İmparatorluğu’nu oluşturan ülkelerle olan ilişkilerinikorumakla kalmamış, neo-kolonialist politikaları neticesinde bu ülkeler üzerindekikontrolünü de sürdürmüştür. Yeltsin ve çevresindeki Rus elitleri tarafından ilgi görenbu görüşe göre, Rusya’nın söz konusu bölgedeki hakimiyeti kaçınılmazdır ancak,bunun çarların ve komünist rejimin yöntemleriyle değil de daha uygar ve neokolonialistmetotlarla yapılması gerektiğine inanmaktadırlar. 457 Yöntemlerdekifarklılıklara rağmen tüm bu grupların ortak noktasın ‘Büyük Devlet’ olma arzusuolduğu görülmektedir. 458Bu düşüncelerin etkisinde kalan Rus karar alıcıları, 1993’e kadar iç istikrarısağlamaya ve ekonomiyi geliştirmeyi hedef alan RF, Batı yanlısı ve eski Sovyetcumhuriyetlerine ilgisiz politikalar izlerken, 1993 sonrasında içerden gelen eleştirilerve ABD’nin bölgeye ilgisini pratikte de göstermeye başlamasıyla ‘Yakın Çevresini’merkeze alan politikalar yürütmeye başlamıştır. SSCB’nin çöküşü sonrasında RF ileilişkilerini olabildiğinde sınırlı tutan ve batı yörüngesine giren Baltık ülkeleri dışındatüm eski Sovyet coğrafyasını hedef alan bu stratejisinin merkezinde ise, Orta Asya veKafkasya vardır.5.2. Rusya Federasyonu ile Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin İlişkileri5.2.1. Rusya Federasyonu Kazakistan İlişkileriKazaklar’ın tarih sahnesine çıkışı Özbek Hanlığı devrine rastlamaktadır.Ebu’l Hayr Han’ın (1412-1468) idaresi altında bulunan Özbek boylarının arasındaçıkan sürtüşmeler nedeniyle, bir kısmı Cuci (ölm.1227) sülalesinden gelen BarakHan’ın oğulları Kirey ve Cani Bey idaresinde doğuya doğru göç ederekyerleşmişlerdir. 459 Sayıları bir milyonu bulan bu Türk topluluğu ‘Kazak Hanlığı’adıyla siyasi teşkilatlarını kurmuşlardır. Gerek hanlık içerisinde baş gösteren içmücedele gerekse Ruslar’ın Türkistan’a hızlı ilerleyişi nedeniyle 17. yüzyılda KazakTürkleri Büyük, Orta ve Küçük Cüz (orda) olarak üçe bölünmüşlerdir. 460457 Mugisuddin, a.g.e., s. 20; Nezihoğlu, a.g.e., s. 36.458Nezihoğlu, a.g.e., s. 36.459Kazakistan Ülke Raporu, TİKA Yayınları, 1998, Ankara, s. 5.460Kazakistan Ülke Etüdü, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, s. 5.130


1552 Kazan Hanlığı ve ardından Sibir Hanlığı’nın işgali ile başlayan süreçte,1731’de Küçük Orda’nın, 1734’de Orta Orda’nın ve 1738’de Büyük Orda’nın işgaledilmesiyle 1720-1840 yılları arasında hemen hemen tüm Kazaklar Rus idaresinegirmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısında Rusya Napolyon istilasından kurtulmasındansonra, Asya ileri karakolunda ilerleme imkanı bulmuştur. 461 Ayrıca KırımSavaşı’ndan yenilgiyle çıkması Ruslar’ın Avrupa’ya doğru ilerleyişini durdurmuş veTürkistan’a yönelmesindeki en önemli nedenlerden biri olmuştur.Türk Hanlıkları arasındaki çekişmeye Ruslar’ın askeri üstünlükleri eklenince19. yüzyıla gelindiğinde tüm Kazak toprakları Moskova hakimiyetine girmiştir.Çarlık yönetimi merkezden daha iyi denetim sağlamak için Kazakistan’ı üç askerivaliliğe ayırmıştır. Bunlar Orenburg, Batı Sibirya ve Türkistan valilikleridir. Buvaliliklerin iki Rus bir Kazak idareci tarafından yönetilmesine karar verilmiştir.Çarlık rejimi çöktükten sonra Kazakistan’ın özerklik istemesi üzerine Kızıl Ordubölgeyi işgal etmiş ve 1936 yılında ülkenin adı ‘Kazak Sovyet SosyalistCumhuriyeti’ olarak değiştirilmiştir. SSCB’nin yıkılışının ardından ise, 16 Aralık1991’de Kazakistan Cumhuriyeti kurulmuştur.Prof Saray’a göre ‘kazak’ kelimesi ‘kendi başına buyruk hareket eden,törelerine ve istiklallerine bağlı olmayı’ ifade ederken 462 ; A. Raşid’e göre ise Arapça‘yasadışı’ anlamına gelen ‘khazak’tan türetilmiştir. 463 Barthold ise ‘kazak’kelimesinin steplerde kalan Özbekler’e verildiğini iddia etmiştir. 464Kuzeyde ve batıda Rusya Federasyonu, doğuda Çin, güneyde Türkmenistan,Özbekistan ve Kırgızistan ile komşu olan Kazakistan, 465 gerek ülkesinde barındırdığı461Demir, a.g.e., s. 136.462Saray, a.g.e., s. 81. Babürname’de ‘kazak’ kelimesi ile bir hükümdarın fetret devrini geçirip, eskihaline gelmesi zamanı ve durumu kastedilmekle birlikte, hür, müstakil, mert, yiğit ve cesurmanasında da kullanılmaktadır. Avşar ve Solak, a.g.e., s. 115; Kazakistan Ülke Raporu, s. 4.463 Raşid, a.g.e., s. 133.464Türkçe kökenli ve etimolojik olarak ihtilaflı olan Kazak kelimesi, Barthold’a göre, devletindenveya kabilesinden ayrı kalan ve maceralı bir hayat arayışında olan kişilere verilirdi. Sarayı içinsavaşan fakat yenilen han, kendisine sadık birkaç adamıyla kaçtığında, Kazak olarakadlandırılmıştır. Hanlardan memnun olmayan ve mutluluğu başka yerde arayan kişilere de kazakdenilmiştir. Bu nedenle Moskova Rusyası’nın egemenliğine boyun eğmek istemeyen veülkelerinden ayrılan Ruslar da bu Türkçe kelime ile tavsif edilmiştir. V. V. Barthold, Rusya veAvrupa’da Oryantalizm, Birinci Basım, Küre Yayınları, 2004, s. 303-304.465Kazakistan Ülke Raporu, s. 1.131


doğal kaynaklar, gerek coğrafi konum ve teknolojik gelişmişlik 466 ve gerekse kalifiyeinsan potansiyeli ile Orta Asya’nın en büyük ülkesidir. Zengin doğal kaynakları,SSCB’den miras kalan nükleer gücü, ülkenin kuzeyinde yoğunluklu olmak üzere Rusnüfusun varlığı Rusya’nın bu ülkeyle ilişkilerini farklı kılmıştır. 467 Bu nedenleSSCB’den başlayan bir gelenekle Moskova Kazakistan’ı hiçbir zaman Orta Asyalısaymamıştır; her fırsatta bu ülkenin yazgısının Rusya ile ortak olduğunu vurgulamakistemiştir. 468 Hatta Sovyetler Birliği döneminde ‘Orta Asya’ (Orta Aziya) terimi ikiyeayırılmiştır: Srednyaya Aziya (Küçük Asya) ve Tsentral’naya Aziya yani Merkezi.Küçük Asya olarak ifade ettikleri idari bölümde Türkmenistan, Kırgızistan,Özbekistan ve Tackistan varken; öteden beri Slav Birliği’nin bir parçası olarakgördükleri Kazakistan’ı Merkezi Asya’ya dahil etmişlerdir. 469Kazakistan’ın kuzeyinde Rusya’dan gelip yerleşmiş kesim o kadar baskındırki, buradaki sanayiler hiçbir zaman Alma Ata’nın (1998’den itibaren Akmola-Astana) denetiminde olmamış, doğrudan doğruya Moskova’daki SanayiBakanlığı’nca yönetilmiştir. 470 Tüm bu nedenlerden dolayı Rusya Kazakistan’ı OrtaAsya’daki güvenilir ortağı olarak görmektedir.Toplam 1400 km sınırı olan Kazakistan’ın RF ile 7200 km, Özbekistan ile2150 km, Çin ile 1740 km, Kırgızistan ile 1050 ve Türkmenistan ile 400 km ortaksınırı vardır. Kazakistan ile RF arasındaki 7200 km’lik sınır, dünyada iki devletarasındaki en uzun sınırdır ve RF’nin Kazakistan dışında Orta Asya devletleri ilesınırı bulunmamaktadır. 471 Yüz ölçümü 2.717.300 km 2 olan ve dünya yüzeyinin%1.7’sini kaplayan Kazakistan 472 bu özelliği ile dünyanın dokuzuncu eski Sovyet466 Kazakistan’da başta doğal gaz ve petrol olmak üzere, krom, volfram, çinko, bakı, altın, demir vekömür bulunmaktadır. Kazakistan Müslüman ülkeler arasında nükleer güce sahip olan ilk ülkedirve Baykonur uzay üssü dünyadaki 4. büyük nükleer santraldir.467Purtaş, a.g.e., s. 194.468SSCB döneminde Türkistan coğrafyasının ‘Orta Asya ve Kazakistan’ olarak adlandırılması da469bunun göstergesidir.“Kazakhistan: Between Russia and Central Asia”, The Permanenet Committee onGeographical Names (PCGN), http://www.pcgn.org.uk/Kazakhstan.pdf (10.09.2007)470 Raşid, a.g.e., s. 131471 Mc Dermott N. Roger, “Kazakhistan’s Armed Forces: Reform or Decay”, Conflict Studies<strong>Research</strong> Centre, Haziran 2000, s. 1.472 http://www.resimland.com/img/391.serach.htm (16.09.2007)132


cumhuriyetlerinin ise, ikinci büyük ülkesi konumundadır. 473 Kazakistan’ın sahipolduğu bu sınırlar boyunca arka planı Sovyet dönemine dayanan bir takım coğrafi veetnik sorunlar yaşanmaktadır. 474Kazakistan sahip olduğu geniş topraklara rağmen, Temmuz 2007 sayımınagöre nüfusu yalnızca 15.284.929’dur. Bunun %53.4’ü Kazak, %30’u Rus, %3.7’siUkraynalı, %2.5’i Özbek, %2.4’ü Alman, %1.7’si Tatar, %1.4’ü Uygur ve %0.7’siBeyaz Rus’tur. 475 Bununla birlikte sayıları oldukça az olmakla birlikle yüze yakınfarklı etnik grup da yine bu topraklarda yaşamaktadır. Kazakistan’daki etnikçoğunluk ve Kazak nüfusun oldukça az olması, Çarlık Rusya’dan itibaren ülkeningöç ve sürgün ülkesi olmasından kaynaklanmaktadır. 1930’lu yıllarda diğer SovyetCumhuriyetleri ve Ukrayna’dan sürgün edilen Ruslar ve Ukraynalılar (ayrıcaPolonyalılar, Koreliler, Almanlar, Çeçenler, İnguşlar, Mesket Türkleri vb.) büyükölçüde Kazakistan’a yerleştirilmişlerdir. 476Bölgeye yönelik nüfus hareketleri birkaç adımda gerçekleşmiştir. İlk büyükgöç 1831’de Rus Çarı I. Nikolay’ın ilan ettiği ‘Step Kanunu’ çerçevesinde Kazakbozkırlarına imparatorluğun Avrupa kısmından (Ukrayna ve Rusya) binlerce ailegetirilerek yerleştirilmiştir. 13 Temmuz 1889’da çıkarılan ‘toprak kanunu’çerçevesinde ise Rus köylüsüne bölgeye yerleşme ve toprak sahibi olma imkanıverilmiştir. Bu duruma Kazaklar’ın göçebe oldukları da eklenince 1890-1910 yıllarıarasında üç milyona yakın Slav asıllı Sovyet vatandaşı Kazakistan, Başkırdistan veTürkistan’a yerleştirilmişlerdir. 1857 sayımına göre, Kazakistan’daki %15.7 olanRus veya Slav asıllı insan sayısı 1916’da %41.6’ya yükselmiştir. 477İkinci büyük göç dalgası I. Ve II. Dünya Savaşları sırasında gelmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında Rus olmayanların çalıştırılmak üzere toplanmasına dairkararnamenin yayınlanmasından sonra, sadece 300 bin Kazak Türkü Çin’e kaçmıştır.Bu bilinçli baskı politikası o denli katı uygulanmıştır ki, 1910 yılında 6 milyon olan473 http:///www.kto.org.tr/tr/dergi/dergiyazioku.asp?yno=249&ano=44 (16.09.2007)474Mc Dermott, a.g.e., s. 1.475https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kz.html (23.09.2007)476Alkan, a.g.e.., s. 45.477Saray, a.g.e.., s. 117. Ayrıca, 1850 sayımına göre toplam nüfus içerisinde %91.4 olan Kazak oranı1926’da %58.5’e düşmüştür. Bkz. Alkan, a.g.e.., s. 44.133


Kazak nüfus 1959’a gelindiğinde 3 milyona düşmüştür. 478 II. Dünya savaşı sırasındayine binlerce Rus’un Kazakistan’a gelmesi Kazakları kendi vatanlarında azınlıkdurumuna düşürmüştür.Kuruçev’in 1954’te uygulamaya koyduğu ‘Bakir Topraklar’ planı ile tarımüretimini artırmak amacı ile boş olan Kazak bozkırlarına Slav asıllı vatandaşlargetirilerek yerleştirilmiştir. 479 1954’de uygulamaya başlanan bu plan, görülenolumsuz sonuçlardan dolayı 50’li yılların sonuna doğru ortadan kaldırılmıştır.Örneğin 1954-56 yılları arasında Ural’da 2.6 milyon hektar toprak kullanımaaçılırken; 1960’da bu rakam 29 bin hektara düşmüştür. 480 Ancak alt yapıdan yoksunbu plan, toprağın bilinçsiz kullanımı nedeniyle başarıya ulaşamamıştır. 481 Sonuçolarak Çarlık döneminden itibaren planlı olarak uygulanan ‘Ruslaştırma’ politikasıneticesinde bugün Kazakistan Cumhuriyeti’ninyalnızca %55’ini Kazaklaroluşturmaktadırlar.Kazakistan ile Rusya Federasyonu arasında diplomatik ilişkiler iki ülkearasında 25 Mayıs 1992’de imzalanan ‘Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’ ilebaşlamıştır. 10 yıl için geçerli olan ve her 10 yılda yenilenmesine karar verilenanlaşmaya, ortak güvenlik siyaseti oluşturma, ortak ekonomik alan kurma, vergi vegümrük politikalarının hazırlanması, malların, sermayenin, hizmetin ve iki ülkevatandaşlarının serbest dolaşımı gibi konuları kapsamaktadır. Yine aynı anlaşmada,Kazakistan’daki etnik Rus ve Rusça konuşan halkların çıkar ve haklarınınkorunmasını konuları da ele alınmıştır. 482Kazakistan ve RF arasındaki başlıca sorunlar; Sovyetler’den miras nükleersilahlar, özellikle Kuzey Kazakistan’da yoğunlaşan Rus azınlık ve Kazak petrol vedoğal gazının dünyaya ulaştırılmasıdır. Sovyetler döneminde tüm ekonomik478Demir, a.g.e.., s. 138.479Mary McAULEY, Politics and the Soviet Union, Penguin Books, England, 1977, s. 173-174.480Kruşçev’in bu politikası sonucunda bir çok mera alanı zarar görmüş, bölgede toz kasırgalarımeydana gelmeye başlamıştır. Bkz. “Podvig ili oşibka”,Rossiyskaya Qazeta (Federalnıy Vıpusk№3428 ot 13 mart 2004), http://www.rg.ru/2004/03/13/yubiley.html (24.11.2007)481Özellikle Kuzey Kazakistan ve Altay bölgesini hedef alan ‘Bakir Topraklar’ fikri, palanınuygulamaya konduğu 1954 yılında en az 19 milyon hektarı hedef almıştır. 1955’e kadar 300binden fazla insan özellikle Ukrayna ve Rusya’dan getirilerek bu bölgelere yerleştirilmiştir:http://www.soviethistory.org/index.php?action=L2&SubjectID=1954tselina&Year=1954(23.09.2007)482Hekimoğlu, a.g.e., s. 143.134


faaliyetlerin SSCB’nin denetiminde olması ve bağımsızlığın ardından tamamenortadan kalkmaması Nazarbayev’i Rusya’ya karşıdengeli bir politika izlemeyezorlamıştır. Bu açıdan BDT’nin kuruluşundan itibaren Nazarbayev’in dış politikadaizlediği stratejileri üç başlık etrafında toplayabiliriz: Yerel Rus nüfusu yatıştırmakiçin Rusya ile yakın ilişki kurmak, Kazak milliyetçiliğini denetim altına almak ve enönde gelen sözcüsü haline geldiği Orta Asya devletleri ile ilişkileri geliştirmek. 483Kazakistan’ın RF’ye ilk resmi ziyareti 28-30 Mart 1994’de Nazarbayev’inMoskova’yı ziyaretiyle gerçekleşmiştir. Bu ziyaret sırasında siyasi, ekonomik,askeri, bilimsel, kültürel ve teknik alanlarda 23 farklı anlaşma imzalanmıştır. Bunlararasında İşbirliği Geliştirilmesi, Kazakistan’da Yerleşmiş Stratejik Nükleer SilahlarHakkında Anlaşma ve Baykonur Uzay Üssü’nün Statüsüne İlişkin Anlaşma dikkatçekmektedir. 484 Yine bu ziyaret sırasında 29 Mart 1994’te Moskova Üniversitesi’ndebir konferans veren Nazarbayev, BDT ülkeleri arasında ortak savunma, para,ekonomi ve sınırlara sahip olan bir ‘Avrasya Birliğinin’ kurulmasından sözetmiştir. 485 Nazarbayev’in Avrasya Birliği projesi, Rusya’nın liderliğinde kurulanBDT’nin başarısızlığını ortadan kaldırmayı, onun yerine geçebilecek bir birliğihedeflemektedir. Çünkü SSCB’nin yıkılışından bu yana bölgede askeri, siyasi veaskeri sorunları gidermek için girişilen örgütlenmelerde Çin’in dahil olduğu Şanghayİşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışında hepsinin başını Rusya çekmiştir. Bunarın başındagelen ve SSCB’nin ‘medeni boşanma’ işlevini gören BDT günümüzde, Rusya’nın 16Nisan 2007’de BDT’nin dört önemli anlaşmasından çekildiğini açıklamasıyla‘müzakere platformu 486 haline gelmiştir. Bu nedenle Nazarbayev Avrasya Birliği ilebölge sorunlarının çözümünü Rusya’nın tekeline bırakan oluşumlar yerine, tüm üye483Demir, a.g.e., s. 145.484Görüşmeler sırasında Ayrıca Askeri İşbirliği Anlaşması ve Kazakistan’da yaşayan Rusvatandaşlarının ve RF’de yaşayan Kazakistan vatandaşlarının hukuki ve siyasi statülerininbelirlenmesi için memorandum yapılmıştır. Bkz. “Отношения России и Казахстана в 1994-2005годах”http://www.rian.ru/spravka/20051004/41592945.html (05.11.2007)485Kadir Dikbaş, Orta Asya Cumhuriyetleri Olaylar Kronolojisi, Doğu Türkistan Kültür veDayanışma Derneği Yayınları, İstanbul, 1997, s. 157; http://lcweb2.loc.gov/cgibin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+kz0056)(03.09.2007)486Ainur Nogayeva, “Orta Asya’da Entegrasyon”http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=909&sayfa=7 (25.09.2007)135


ülkelere eşit haklar verecek ‘eşitler arası’ (primus inter pares) bir yapılanmayı işaretetmiştir.20 Ocak 1995’de Yeltsin ve Nazarbeyev arasında yapılan görüşmelersonucunda İşbirliğinin Geliştirilmesi ve Derinleştirilmesi yönünde deklarasyonyayınlanırken; her iki ülkenin vatandaşlarının hukuki statüsüne dair anlaşma, geçiciolarak Kazakistan’da bulunan Rus askeri birliklerinin statüsüne dair anlaşma, dahaönce Rusya ve Beyaz Rusya arasında oluşturulmuş Gümrük Birliğine Kazakistan’ında katılmasına dair anlaşma imzalanmıştır. 487 29 Mart 1996’da ise, BDT ülkeleriarasında daha yakın işbirliği kurmak amacıyla birlik üyesi 12 ülkeden Rusya, BeyazRusya, Kazakistan ve Kırgızistan arasında başta ekonomik ve insani konular olmaküzere her alanda eskisinden daha sıkı işbirliğini amaçlayan bir ‘BütünleşmeAnlaşması’ (Gümrük Birliği) Moskova’da imzalanmıştır. 488Temmuz 1998’de Nazarbayev’in Moskova ziyareti sırasında ise iki önemlianlaşma imzalanmıştır. Bunlar: “21. Yüzyıla Yönlendirilmiş Ebedi İşbirliği veDostluk Anlaşması” 489 ve Hazar Denizi’nin kullanımına dair anlaşmadır. Bunlara ekolarak taraflar Baykonur uzay üssünün mali sorunlarının çözülmesine dair protokolimzalamışladır. 490 1998 Ekim ayında ise, Yeltsin Kazakistan’a yaptığı resmi ziyaretsırasında “Rusya ve Kazakistan arasında 1998-2007 Yılları için Ekonomikİşbirliği’nin Derinleştirilmesi Anlaşması” imzalanmıştır. Yevgeniy Primakov’un 22-23 Aralık’ta Kazakistan’a yaptığı resmi ziyaret sonucunda ise, Bilgi Alanındaİşbirliğini Anlaşması, Rus-Kazak sınır kapılarının düzenlenmesini de içeren birkaçanlaşma imzalanmıştır. Primakov ayrıca Serbest Ticaret Rejimi ve Rus-KazakTicaretine konulan sınırlamaların kaldırılması için de Kazak hükümeti ile anlaşmaimzalamıştır. 491Nazarbayev eski Sovyet cumhuriyetlerinin RF ile bütünleşmeden başkaseçeneği olmadığını belirttiği 2000 yılında Astana’da yapılan Dünya EkonomikForumu’nda yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Bizim kültürümüz bir, tarihimiz487http://www.rian.ru/spravka/20051004/41592945.html (05.11.2007)488 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/Ayin Tarihi/1996/Mart 1996.htm (27.09.2007)489 Ne Rusya ne de Kazakistan’ın başka bir ülke ile böyle bir anlaşması yoktur. Bu durum iki ülkearasındaki ilişkilerin derinliğini göstermesi açısından önemlidir.490http://www.rian.ru/spravka/20051004/41592945.html (05.11.2007)491http://www.rian.ru/spravka/20051004/41592945.html (05.11.2007)136


ir, atalarımız bir. Bizler aynı ekonomik yapılarda benzer sorunlarla karşı karşıyayız.Bu bağlamda, Batı ile bugünkü şartlarda bütünleşmeye daha kolay gidebiliriz.” 492Nazarbayev SSCB’nin yıkılma sürecinde birliği ayakta tutmak için en fazlaçaba harcayan liderlerden biri olmuştur. 493 Kazakistan’ın bağımsızlığını en son ilaneden Sovyet cumhuriyeti olması Nazarbayev’in son ana kadar birliğin yaşayacağınaolan ümidinin bir yansıması olsa gerek. “Sovyet halkının çoğunluğu Birliğindağılmasına karşıdır. Birlik muhafaza edilecektir ama eskisi gibi olmayacaktır” diyenNazarbeyev 494 , daha o günlerden eski Sovyet ülkeleri arasında bütünleşmeye yeşilışık yatığını göstermiştir. Sovyet cumhuriyetlerinin başta ekonomik olmak üzere birçok konuda Moskova’ya bağlı olmaları Nazarbayev’i Sovyet sonrası entegrasyongirişimlerinin en önemli destekçisi yapmıştır. Çünkü Kazak lider Johne H.Kautsky’nin “Sömürgeciliğin sonu politik bağımsızlıkla değil; ekonomikbağımsızlıkla gelir ve iktisadi bağımsızlıktan sağlanan başarı, gerçek politikbağımsızlığı getirir” sözünü çok iyi özümsemiştir. Kazakistan’ın SSCB dönemindeayrıcalıklı konumu olan cumhuriyetler arasında yer almasından dolayı,bağımsızlıktan sonra diğer Türk cumhuriyetlerine göre vasıflı insan gücü açısındanolsun, sahip olduğu doğal kaynakları işletmek için gerekli sermaye açısından olsunbüyük bir sıkıntı yaşamamıştır. Ülkenin ayrıcalıklı konumunda önemli bir Rusnüfusunun varlığı etkili olmuştur. 495Kazakistan ile RF arasındaki ilişkileri belirleyen konulardan bir diğeri 1999sayımına göre ülke nüfusunun %30’unu oluşturan 496 ve Kazakistan’ın sanayileşmişkuzey bölgesinde yoğunlaşan 6 milyon Rus azınlığın statüsü gelmektedir. SSCBdöneminde bilinçli olarak yapılan nüfus hareketleriyle Kazaklar’ın nüfusu %50’ninaltına düşmüştür. Örneğin 1979’da Rus nüfus Kazak nüfusundan oldukça fazlayken,1980’ler boyunca yerli nüfusun daha fazla artması ve Ruslar’ın özellikle 16 Aralık492Saikal, a.g.e., s. 156.493 Kazakistan’ın SSCB’den ayrılma konusundaki isteksizli ekonomik ve siyasi anamda Moskova’yaolan bağımlılıdır. Ayrıca %40’a varan Slav nüfus da bu durma etki etmiştir. Martha Brill Olcott,“Russia’s Place in the CIS”, Current History, Cilt 92, Sayı 576, Ekim 1993, s. 314. Arı, a.g.e., s.16.494Raşid, a.g.e., s. 142.495Tayyar Arı, “Sovyetler Birliği Sonrası’nda Avrasya: Din, Etnik Yapı, Ekonomi ve Dış Politika”,Avrasya Dosyası, Cilt 3, Sayı 4, Kış 1999, s. 29496 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kz.html (23.09.2007)137


1986’da meydana gelen Jeltoksan Olayları 497 sonrası artan Kazak milliyetçiliğiendişesi ile ciddi şekilde bu ülkeden göç etmeleri sonucunda iki etnik grubun eşitliğisağlanmıştır. 498 Tüm bu nüfus değişimi ve Nazarbayev’in çevre ülkelerdekiKazaklar’ı ülkeye davet etmesi sonucunda tahminen Kazak nüfusu %26 oranındaartarken, Rus nüfus %13, diğer etnik gruplar ise %27 oranında azalmıştır. 499Kazakistan ile Rusya sınırında bulunan Tomsk şehrinde bulunan göçmen bürosununkayıtlarına göre, çoğunluğu Kazakistan’dan olmak üzere (4432 kişi) Kırgızistan,Özbekistan ve Tacikistan’dan 7 bine yakın insan RF’ye göçmüştür. Bu göçmenler’inbu ülkelerden ayrılma sebepleri arasında, ana dillerini kullanamama sıkıntıları,yükselen milliyetçilik ve dini baskı vardır. 500Çarlık döneminden itibaren Rusça Rus milli ideasının gerçekleşmesi içinkullanılan en önemli araçlardan biri olmuştur. Kruşçev’in “herkes Rusça konuşmayabaşladığı anda komünizm kurulmuş olacaktır” sözüne uygun olarak MoskovaRusça’nın yaygınlaştırılmasına büyük gayret gösterilmiştir. SSCB sonrasında RF’nin‘Yakın Çevresine’ uyguladığı politikaların önemli bir sac ayağını oluşturan Rusça,‘Rusça konuşan halklar’ kavramı ile geliştirilerek yalnızca etnik Ruslar’ı değil, eskiSovyet cumhuriyetlerinde yaşayan 25 milyona yakın Rusça konuşan toplulukları dakapsar hale getirilmiştir. Bu anlamda nüfusunun önemli bir kısmı Rus olanKazakistan RF ile Rusça’nın resmi dil yapılması konusunda sorun yaşamaktadır. 30Ağustos 1995’te kabul edilen Kazakistan Anayasası’nda “ülkedeki resmi/özel kurum497 ‘Jeltoksan’ Kazak Türkçesi’nde ‘Aralık’ anlamına gelmektedir. 16 Aralık 1986’da başlayan veKazakistan bağımsızlık hareketinin başlangıcı olarak kabul edilen Jeltoksan Olayları KKP BirinciSekreterine Kazak Din Muhammed Kunayev yerine Rus asıllı Gennady Kolbin’in getirilmesiylebaşlamıştır. Özellikle üniversite öğrencilerinin katıldığı gösteriler sonrasında yargılamalarbaşlamış ve yüzlerce gösterici ağır cezaya çarptırılmıştır. Gürol Kıraç, “Devrimi NazarbayevYaptı”, http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=357&sayfa=35 (19.11.2007); Beissinger, a.g.e., s.73.498Alkan, a.g.e., s. 49.499 Nazarbayev ülke içinde hızlı bir Kazaklaştırma politikası güderken, aynı zamanda Rus azınlığın datepkisini çekecek uygulamalardan kaçınmaktadır. Rusya ile ilişkilerin gelişmesine önem verirken,merkezi yönetimde Kazaklar’ın rolünü artırıcı politikalar yürütmektedir. 1998’de başkentin AlmaAta’dan Astana’ya alınmasında da Nazarbayaev’in güttüğü bu çift yönlü politikanın etkisi vardır.Çünkü eski başkent Rus nüfusun yoğunlaştığı kuzeyde bulunmaktadır. Bkz.http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+kz0025) (07.09.2007) Yinebaşkentin yerin değiştirilmesinde Astana’nın Çin sınırına daha uzak olmasının da payı vardır.Ülkenin geleceği kabul edilen doğal gaz ve petrolün eski başkent Almaata’nın bulunduğuKazakistan’ın kuzeyine yakın olması Kazak yönetimini oldukça zora sokmaktadır. MustafaBalbay, Orta(daki) Asya Ülkeleri, Üçüncü Baskı, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2006, s. 174.500“Problemı Diasporı”, İnstutut Stran S.N.G İnstutut Diasporı i İntegratsiyi, No:35(01.09.2001)http://www.zatulin.ru (21.11.2007)138


ve kuruluşlar ile diğer yerel organizasyonlarda Rusça, Kazakça ile eşit statüdekullanılacak denmektedir.” Ancak Kazakistan’da sürdürülen millileştirmepolitikasının bir sonucu olarak, 11 Haziran 1997’de imzalanan ‘KazakistanDevleti’nin Dili Hakkında Kanun” ile ‘Kazakça resmi dil olmuştur. 501 Kazakistananayasasının 8. maddesinde ‘Kazakistan Cumhuriyeti’nde devlet dili Kazakçadır’ 502denilerek Kazakistan’da sürdürülen millileştirme politikasının bir sonucu olarakKazakça’nın yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. 503RF ise, eski Sovyet cumhuriyetlerindeki Rus azınlığın haklarını koruyacağınıher fırsatta dile getirilmiştir. 1993 yılında ilan edilen RF Askeri Doktrinde bukonuyla ilgili olarak RF’nin vatandaşlarına yabancı ülkelerde arım yapılması, hak veözgürlüklerinin çiğnenmesi ve çıkarlarına zarar verilmesi dış tehdit olarak ifadeedilmiştir. 504 Halen yürürlükte olan RF Dış Politika Doktrininde ise, Rusvatandaşlarının çıkarlarını ve haklarını hem içerde hem de dışarıda en üst seviyedetutmak ve korumak RF’nin dış politika öncelikleri arasında sıralanmıştır. 505Bağımsızlığını ilan ettikten sonra Kazakistan’ın çözmeye çalıştığı sorunlarınbaşında Sovyet mirası nükleer silahlar ve Baykonur Uzay istasyonunun akıbetiolmuştur. Sovyetler Birliği 1949’da ilk nükleer silahını denedikten sonra, takip edenyirmi yıl içinde yaklaşık olarak 35 bin nükleer başlık üretmiştir. Bu nükleerbaşlıkların bir kısmı depolarda saklanırken, bir kısmı da taktik ve stratejik menzilleresahip füzelere yerleştirilerek Birliği oluşturan cumhuriyetlerden Rusya, Ukrayna,Kazakistan ve Beyaz Rusya’yı kapsayan geniş bir coğrafyaya konuşlandırılmıştır. 506SSCB’nin dağılmasından sonra Kazakistan’ın nükleer güce sahip ilkMüslüman ülkesi olması ve 104 adet SS-18 Satan tipi kıtalar arası güdümlü füze ve1000’den fazla savaş balığı ile dünyanın dördüncü büyük nükleer gücü konumuna501 Sinan Oğan, “Dış Politika Aracı Olarak Rusça: Türk Cumhuriyetleri Örneği”, İhsan Çomak (der.),Rusya Stratejik Araştırmaları–1, TASAM Yayınları, İstanbul 2006, s. 215.502Kazakistan Anayasası, TİKA, s. 121.503 Rusya ise her fırsatta Rus dilinin kullanılmasını sağlamanın dış politika öncelikleri arasında yeraldığını ifade etmiştir. Örneğin 28 Haziran 2000’de yürürlüğe giren RF Dış Politika Doktrini’nde‘Rus dilinin ve kültürünün ülke dışında yaygın olarak kullanılmasını sağlamak’ RF’nin dış politikaöncelikleri arasında sıralanmıştır. Öztürk, a.g.e., s. 29.504Öztürk, a.g.e., s. 40.505Öztürk, a.g.e., s. 29.506Mustafa Kibaroğlu, “Orta Asya’da Kitle İmha Silahları ve Silahsızlanma”, Küresel PolitikadaOrta Asya, Mustafa Aydın (der.), Birinci Baskı, Nobel Yayınları, Ankara, s. 320.139


gelmesi 507 Kazakistan’ı bölgenin en önemli ülkesi haline getirmiştir. Kazakistan’ınsahip olduğu bu güç, Rusya ve diğer ülkelerle ilişkilerde en önemli baskı aracıolmuştur. Nazarbayev’in ülkesindeki nükleer silahlarla ilgili yapığı ilkaçıklamalarında, nükleer silahların bölgedeki tek bir ülkede toplanmasına karşıolduğu yönünde olmuştur. 16 Eylül 1991’de ABD Dışişleri Bakanı James Baker’ınyaptığı Kazakistan ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, ülkesindeki nükleersilahların korunacağını ve bu silahların başkası tarafından denetimine izinverilmeyeceğini belirtmiştir. 508 Ancak Rusya’nın baskısı ve Kazakistan’ın petrol vedoğal gaz ihracatını büyük ölçüde bu ülke üzerinden yapıyor olması 509 Nazarbayev’igeri adım amaya itmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından 21 Aralık1991’de imzalanan Alma Ata Deklerasyonu’na imza atan Kazakistan Temmuz1992’ye kadar elindeki tüm taktik nükleer silahları RF’ye teslim etmeyi kabuletmiştir. Kazakistan 1993’te ise nükleer silah bulundurmama kararını alarak mevcutsilahların tümünü Rusya’ya devir etme kararı almıştır. 510Hazar Denizi’nin 511 statüsü ve bölgedeki silahlanma yarışı SSCB’nindağılmasının ardından Kazakistan ile RF ilişkilerini olumsuz etkileyen olaylarınbaşında gelmektedir. 1991 yılına kadar Hazar’ın Gölü’nün yasal statüsü SovyetRusya ile İran arasında 26 Şubat 1921 yılında yapılmış olan bir anlaşma ile yine ikiülke arasında 25 Mart 1940 tarihli ‘Ticaret ve Gemicilik Anlaşması’ ilebelirlenmiştir. 512 1991’de Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan’ınbağımsızlıklarını kazanmalarıyla Hazar’a kıyıdaş devlet sayısı beşe yükselmiştir.Bölgenin petrol ve doğal gaz rezervlerinin yüksek oranda olması ve her ülkenin bukaynaklardan olabildiğince çok yararlanma istekleri çatışmanın temel kaynağını507 Raşid, a.g.e., s. 131.508Dikbaş, a.g.e., s. 50-51.509 Kazakistan petrol ve doğalgaz ihracatının büyük bir kısmını Rusya üzerinden yapmaktadır.Bununla birlikte çok az miktarda da olsa İran ile takas usulü kaynaklarını dış dünyayapazarlamaktadır.510Hekimoğlu, a.g.e., s. 144.511Hazar bölgesinde günümüzde kanıtlanan petrol rezervi 4-6 milyar yani dünya rezervlerinin%3’üdür. Hazar’da şu an çıkarılan petrolün hacmi dünyada çıkarılanın 1.5’i ve Ortadoğu’dançıkarılanın %4’üdür. Hazar’ın potansiyelinin 2010 yılında 150-200 milyon ton ve o dönemdeOrtadoğu’da çıkarılacak olan petrolün %12’si olacağı düşünülmektedir. Nursultan Nazarbayev,Kritik On Yıl, ASAM Yayınları, Ankara, 2003, s. 106.512 Yolbars A. Kepbarov, “Hazar Denizi’nin Yeni Siyasal Statüsü Bölgesel İşbirliği ve İstikrarınTemelidir”, Alaeddin Yalçınkaya (der.), Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, BirinciBasım, İstanbul, 1998, s. 58.140


oluşturmaktadır. 513 Rusya Hazar’ın bir göl olduğunu iddia ederken, ‘Ortak Yönetimi’(Condominium) esas alan bir çözümden yana tavır koymuştur. Kazakistanbaşlangıçta Azerbaycan’ın savunduğu Hazar’ın bir deniz olduğu ve ‘SektörelBölünme’ ile kullanımını önerisini benimsemiş; 514 1997’de Türkmenistan veTemmuz 1998’de ise Rusya ile yaptığı anlaşmalarla soruna çözüm aramıştır. Rusyaile yapılan anlaşmada, Hazar’ın dibinin milli bölgelere bölünmesi ancak yüzeyininortak kullanıma açılması kararlaştırılmıştır. 515 Böylece Nazarbayev tüm dış politikakonularında olduğu gibi pragmatist bir yol izlemiş; hem .Kazakistan’ın menfaatlerinikollaya hem de Azerbaycan ve Rusya’ya eşit mesafede olan bir çözüm arayışındaolmuştur.Kazakistan-RF ilişkilerini diğer Türk cumhuriyetlerinden farklı olarakgelişmiştir. Rus imparatorluk anlayışına göre Kazakistan diğer Türkistan devletlerinegöre hiçbir zaman Türkistanlı sayılmamıştır. Bunun en önemli nedeni Moskova’nın,bu ülkenin yazgısının Rusya ile ortak olduğu düşüncesi ve bu düşünceyi büyükölçüde algılama sistemine yerleştirmiş olmasıdır. Nitekim Rus literatüründe buyaklaşım açık bir şekilde ortaya konulmakta ve Türkistan’dan bahsedilirken politikbir yaklaşımla ‘Kazakistan ve Orta Asya’ terimi tercih edilmektedir. Sovyetler513Bu beş ülke arasındaki temel anlaşmazlık noktası Hazar’ın deniz mi yoksa göl mü olduğukonusunda kilitlenmektedir. Deniz hukuku açısından en son düzenlemeleri içeren 1982 tarihliBirleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin ilgili maddesinin yeterince açık olmamasısorunun çözümünü olanaksızlaştırmaktadır. Bu sözleşmenin 122. maddesinde ‘kapalı ve yarıkapalı deniz iki yada daha fazla devlet tarafından çevrelenmiş ve başka bir denize veya okyanusadar bir çıkışla bağlanan veya tamamen veya esas itibariyle iki veya daha fazla sayıdaki kıyıdevletlerin karasuları ve münhasır ekonomik bölgesinden oluşan bir körfez, havza veya denizinmanasına gelir” şeklinde tanımlanmıştır. Aydoğan Özman, Birleşmiş Milletler Deniz HukukuSözleşmesi, İstanbul, 1984, s. 55; Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri II. Kitap,Gözden geçirilmiş Beşinci Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 1998, s. 314. Bu tanıma göre Hazar’ınkapalı olması deniz olmasını engellememektedir. C.M. Croissant ve M. P. Croissant, “HazarDenizi’nin Statüsü Sorunu: İçeriği ve Yansımaları”, Avrasya Etüdleri, Cilt 3, Sayı 4, Kış1996/97, s. 27. Rusya Hazar’ın deniz değil kapalı bir göl olduğunu iddia ederken, Croissant,a.g.e., s. 26., Hazar’ın statüsünün ‘Condominium’ yani tarafların yetkilerini birlikte kullandıkları‘Ortak Yönetim’ Seha Meray, Devletler Hukuku’na Giriş, Cilt 1, Ankara, 1968, s. 225; esasınagöre belirlenmesi gerektiğini iddia etmiştir. Rusya ile bu konuda en fazla çatışma yaşayanAzerbaycan Hazar’ın kıyı devletlerin kendi kara alanlarında egemenlik kurmaları yani ‘SektörelBölünmeyi’ esas alan bir düzenleme yapılmasını istemiştir. Türkmenistan ilk etapta tarafsız kamlı,daha sonra ise Rusya’nın tezine yakın tavır almıştır. Kazakistan ise baştan beri, Hazar’ın iç denizolduğunu ve kıyıdaş devletlerin ortak kullanımına açık olması gerektiğini savunmuştur.514Nazarbayev Hazar konusunda Rusya ile tamamen ters düşmemeye özen gösterirken, kendi yazdığıkitapta ‘Hazar Denizi’ tabirini kullanması Azerbaycan’ın tezine daha yakın olduğunugöstermektedir. Konuyla ilgili daha geniş bilgi için bkz. Nazarbayev, a.g.e., s. 97-115.515İbrahim Kalkan, Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”, Alaeddin Yalçınkaya (der.), TürkCumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, Birinci Baskı, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1998, s. 76.141


Birliği’nin dağılması ve Kazakistan’ın da aralarında bulunduğu SovyetCumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmaları, özellikle Kazakistan’a yönelik Rusalgılamasını değiştirmemiştir. Hatta Sovyetler Birliği’nin son dönemlerinde,aralarında ünlü Rus yazar Soljenitsin’in de bulunduğu bir grup, Rusya için külfetolduğunu düşündükleri diğer cumhuriyetleri ayırarak; Beyaz Rusya, Ukrayna veKazakistan ile birlikte yeni bir yapılanmaya gitme önerisinde bulunmuştur. Bubakımdan Kazakistan kurulması düşünülen ‘Slav Birliğinin’ bir unsuru olarakdüşünülmüştür. 516Günümüzde özellikle Kazak petrolünün dünya pazarına ulaştırılmasında kilitrol oynayan RF, Astana’nın kısa vadede gözden çıkarabileceği bir ülke değildir.Özellikle ülkenin gelişmiş bölümü olan kuzeyde yaşayan Rus azınlığın dış politikayıetkilemedeki gücü göz önüne alındığında Astana’nın dış politika ibresinin uzunzaman Moskova’yı göstereceği düşünülmektedir. Pragmatist lider Nazarayev’inülkeyi ve yönetimi Kazaklaştırma çalışmalarına devam ederken, ülkedeki Rusazınlığı küstürmeyen uygulamalara gitmesi zorunluluk olarak görülmektedir.5.2.2. Rusya Federasyonu Türkmenistan İlişkileriAçık denizlere çıkışı olmayan bir coğrafya, dünya pazarlarına sunulmayanzengin doğal gaz ve petrol yatakları, %85 çöl içinde %15 içine sıkışmış pamuküretiminde uzmanlaşmış 4.5 milyon genç ve köylü ağırlıklı bir nüfus, İran ve Rusyaarasında sıkışmış tarihi geçmiş Türkmenistan’ı kısaca özetleyebilir. 517 Yüz ölçümü488.100 km 2 olan Türkmenistan’ın %85’i (yaklaşık olarak 375.000 km 2 ) çöllerlekaplıdır 518 ve kuzeydoğuda Özbekistan, kuzeybatıda Kazakistan, batıda Hazar denizi,güneybatıda İran, güneydoğuda Afganistan ile komşudur. 519516Gökçen Oğan, “Rusya’nın Kazakistan Algılamasında Değişiklik Sinyalleri”,http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=386&kat1=7&kat2= (19.11.2007)517Hasan Kanbolat, “Bağımsızlık Sürecinde Türkmenistan Cumhuriyeti”, Yıl 3, Sayı 16, YeniTürkiye (Türk Dünyası Özel Sayısı II), Temmuz-Ağustos 1997, s. 1330.518 Serhat Küçükkurt, Türkmenistan Ülke Raporu, Dış İşleri Bakanlığı Türk İşbirliği ve KalkınmaAjansı Yayınları, Ankara, 1999, s. 1.519 http://www.britannica.com/eb/article-9113922/TURKMENISTAN (02.05.2007)142


Türkmen adının anlamı hakkında farklı görüşler bulunmakla birlikte genelolarak Müslüman Oğuzlar’a Türkmen denildiği kabul edilmektedir. 520 Toplam nüfusu2007 sayımına göre 5.097.028 olan Türkmenistan’ın diğer Türk cumhuriyetlerinegöre daha homojen bir yapısı olduğu görülmektedir. Ülkede çoğunluğu oluşturanTürkmenlerin yanı sıra (%85) Özbek (%5), Rus (%4), az sayıda Azeri, Ermeni,Kazak ve Tatar bulunmaktadır. 521 Bununla birlikte Afganistan’ın kuzeyi ile İran’ınHorasan eyaletinde de 2 milyona yakın Türkmen nüfus bulunmaktadır. 522Türkmenler’ın Rusya ile ilişkileri 18. yüzyılda hız kazanan Çarlık Rusya’nınTürkistan işgali ile başlamıştır. 2 Şubat 1879’da başlayan Türkmenistan’ın Ruslartarafından işgal harekatı, 1884’te tamamlanır 523 ve ülkedeki Rus hakimiyetiTürkmenistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği 27 Ekim 1991 yılına kadar devam etmiştir.Ruslar’ın bölgedeki hareketlerinin hız kazanmasında, 1877 BerlinKongresinde Rusya’nın Ege Denizi’ne çıkmasına engel olunması ve İngiltere’ninAfganistan’ı himayesine aldığını bildirmesi etkili olmuştur. 524 1856 KırımSavaşı’ndan itibaren Avrupa’da ilerleyişi durdurulan Çarlık Rusya, tüm gücüyleAsya’da İngilizlerle rekabete girişmiş ve 1884’te Türkmenistan’ı tümüyle elegeçirmiştir. 52527 Ekim 1991’de bağımsızlını kazanan Türkmenistan, Özbekistan gibi Rusyanlısı politika izlemekten özenle kaçınmıştır. Sovyet sonrası ülkede uygulananbaskıcı yönetim tüm muhalif güçler susturulmuş ve buna müteakiben ülkede otoriter520 Bazı yazarlara göre ise, Kuman, Ataman, Kölemen, Köğmen gibi kelimelerde de görülen -man, -men ekinin Türk kelimesine eklenmesiyle oluşmuştur. Bkz. Saadettin Gömeç, TürkCumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ, Ankara, 1999, s. 81; Kanpolat, a.g.e., s. 1331521 Türkmenistan ile ilgili geniş bilgi için bkz. https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/tx.html(05.09.2007)522 Bununla birlikte Irak, Özbekistan, Tacikistan, Kafkasya ve Türkiye’de de büyük oranda Türkmenyaşamaktadır: Mütercimler, a.g.e., s. 107, Polatkan, a.g.e., s. 1331. Türkmen TürkçesiAzerbaycan, Horasan ve Türkiye Türkçesi ile birlikte Oğuz Türkçesi gurubunu oluşturur.Kanbolat, a.g.e., s. 1331; http://www.answers.com/topic/turkmenistan-and-turkmen (10.07.2007)523Baymirza Hayit, Türkistan Devletlerinin Milli Mücadeleleri Tarihi, Türk Tarih KurumuYayınları, Ankara, 1995, s. 108-115; Toğan, a.g.e., s. 235-236.524Demir, a.g.e., s. 179.525 Türkmenistan’da halen hakim olan aşiretçilik, Ruslar’ın bu ülkeyi işgal etmesini kolaylaştırmıştır.Enver Paşa’nın da öncü olduğu Türkistan Milli Mücadelesi devam ederken, ülkedeki Özbekler veKalmuk Türkleri arasındaki çekişme nedeniyle Ruslar çok az bir birlikle bölgeye hakimolmuşlardır. Bugün de bu durum davam etmekle birlikle başta gelen Türkmen aşiretleri olanTekke, Yalmud ve diğer gruplar ‘Türkmen’ üst kimliğinde birleşmeye başlamışlardır:http://www.answers.com/topic/turkmenistan-and-turkmen (10.07.2007)143


ir rejim tesis edilmiştir. Ayrıca Türkmenistan BM Genel Kurulu’nun 12 Aralık1995 tarihinde aldığı kararla kazandığı ‘sürekli tarafsızlık 526 ' statüsünü ileri sürerekRF ile ilişkilerini sınırlı tutarken; kurucu üyesi olduğu BDT içindeki bir çok siyasifaaliyete uzak durmaktadır. Kolektif Güvenlik Antlaşmasına katılmamasının bununen somut örneğidir. 527 Türkmenistan Rus baskısından kurtulmak için bir taraftan BDTile ilişkilerini sınırlı tutarken diğer taraftan da üyesi olmadığı halde GUUAM ileyakın ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. Türkmenbaşı’nın BDT’ye karşı olan tutumuUkrayna eski Cumhurbaşkanı Kravchuk’un söylediği gibidir: “BDT, SSCB’nin barışiçinde dağılmasını sağlayarak görevini tamamlamıştır.” 528Türkmenistan bir çok konuda olduğu gibi Yeltsin’in ‘ortak ruble alanı’düşüncesine de karşı çıkarak Moskova yönetimi ile sorun yaşamıştır. Mart 1993’tenitibaren rublenin yerine milli parası olan ‘manat’ı kullanmaya başlayanTürkmenistan’ın bu konudaki hassasiyetini Ocak 1993’de Minsk’te yapılan BDTtoplantısında bir BDT bankası kurulmasını da içeren anlaşmayı Ukrayna veMoldavya ile imzalamayarak göstermiştir. Böylece kurulacak BDT İktisadiKoordinasyon Kuruluna Türkmenistan katılmamıştır. Azerbaycan’dan sonraTürkmenistan da iktisaden RF’ye bağımlılığı reddeden ikinci Türk devletiolmuştur. 529526 Dış politikada tarafsızlık sadece savaş zamanı, bağlantısızlık ise barış zamanı kavramlarıdır.‘Daimi tarafsızlık’ ise, hem barış hem de savaş zamanı statü ve kavramlarıdır. Tayyar Arı,Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, Alfa Yayınları, İstanbul, 1999, s. 187-189.527 Dönemin Türkmenistan devlet başkanı Türkmenbaşı 22 Ocak 1993’de BDT’nin 9. Zirvetoplantısında olan Minsk Zirvesinde devletlerin bağımsızlıklarını zedeleyeceği iddiasıyla BDTAnayasası’nı ve dış politika, savunma ve ekonomide atacakları adımları düzenleme hususunda üyedevletleri bağlayan BDT tüzüğünü Ukrayna ve Moldavya ile birlikte reddetmiştir. Anlaşmayaimza atan devletler ise; RF, Beyaz Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan veErmenistan’dır. Dikbaş, a.g.e., s. 115. Rus-Türkmen ilişkilerinin mesafeli olmasında SSCBdöneminden önce yaşanan olaylar de etkili olmuştur. 1870-1927 yılları arasında TürkmenlerTürkistan’daki Rus yayılmacılığına karşı en fazla direnen ve en fazla zarar gören halkların başındagelmektedir. Meydana gelen bu kanlı olaylar Türkmenbaşı’nın Rusya’ya uzak durmasında ve BDTveya bölgedeki herhangi bir birlikle işbirliği yapmayacağı yolundaki açıklamalarında etkiliolmuştur. Raşid, a.g.e., s. 227.528 Taras Kuzio, “Bağımsız Devletler Topluluğu İçinde Jeopolitik Çoğulculuk: GUUAM’ın OrtayaÇıkışı”, Kadim Dostumuz Yeni Rusya, Yılmaz Tezkan (der.), Birinci Baskı, Ülke Kitapları,Ankara, Eylül 2001, s. 96.529 Sabahaddin Zaim, Türk ve İslam Dünyasının Yeniden Yapılanması, Nil Yayınları, İzmir, 1997,s. 68.144


Türkmenistan ve RF arasındaki diplomatik ilişkiler 8 Nisan 1992’dekurulmuş, 530 31 Temmuz 1992’de imzalanan ‘Dostluk ve İşbirliği Antlaşması’ ilegelişmiştir. 23 Aralık 1993’de ise Aşgabad’da yapılan BDT Devlet BaşkanlarıKonseyi toplantısına katılan RF başkanı Boris Yeltsin ile Türkmenbaşı İran veAfganistan’la olan Türkmen sınırının ortak korunması ve buralara Rus birliklerininyerleştirilmesi ve çifte vatandaşlık konuları başta olmak üzere beş anlaşmaimzalanmıştır. 531 Diğer BDT ülkelerinin karşı çıkmasına -Rusya’dan bağımsızhareket etme noktasında en hassas Türk cumhuriyeti olması da göz önündebulundurulursa- Türkmenistan’ın Rus vatandaşlarına çifte vatandaşlık vermeyi kabuletmesinin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan nedenleri vardır. 532 Bilindiği gibi,Türkmenistan’ın yaklaşık 5 milyon civarındaki nüfusunun %4’ünü Ruslaroluşturmaktadır. SSCB’den itibaren izlenen politikalar sonucu şehir merkezineyerleştirilen Ruslar, özellikle sanayi sektöründe istihdam edilmişlerdir. 533 Türkmenekonomisinin can damarı olan (devlet bütçesinin %75’i) gaz sektörü Rus iş gücüyleayakta durmaktadır. Türkmenler’in sanayideki istihdam oranı ise %10 gibi çok düşükbir düzeydedir. 1991’den itibaren yükselen milliyetçiliğin etkisiyle tüm eski Sovyetcumhuriyetlerinde olduğu gibi Türkmenistan’dan da binlerce Rus Türkmenistan’ıterk etmiştir. 534 Sanayi sektörünün bel kemiğini oluşturan kalifiye Rus gücünükaybetmemek için Türkmenbaşı etnik Ruslar’a çifte vatandaşlık hakkı tanıyarakgöçleri önlemeye çalışmıştır.Türkmenistan hem Rusya ile ilişkilerini sınırlı tutmaya çalışırken hem deülkenin yumuşak karnı Rus azınlığa olan mecburiyeti Rusya’ya karşı daha bağımsızpolitika izlemesini engellemektedir. Buna ilerde değineceğimiz Türkmen doğal530 www.turkey.mid.ru/sng_01_t_html. (07.11.2007)531 18 Mayıs 1995’de ise Türkmenistan’da Rus, Rusya’da Türkmen azınlığı haklarını korumak içinişbirliği anlaşması imzalanmıştır. www.turkey.mid.ru/sng_01_t.html. (07.11.2007) Ancak18.05.2005 itibariyle Türkmenistan çifte vatandaşlık hakkını kaldırmıştır.www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/disbasinbaslik/2005/05/18x05x05.html. (07.11.2007)532 18 Mayıs 1995 tarihinde çifte vatandaşlık hakkının verilmesi ile ilgili anlaşma yapıldıktan sonraRF devlet başkanı Boris Yeltsin sembolik olarak Türkmenistan vatandaşlığına geçerek diğer BDTüyesi ülkeleri Rus vatandaşlarına çifte vatandaşlık vermeleri konusunda ikna etmeye çalışmıştır.RF’nin bu gayretine rağmen bu konuda tek girişimde bulunan ülke Tacikistan olmuştur.533Ahmet Taşağıl, “Türkiye’nin Orta Asya Cumhuriyetleri ile İlişkilerinin Dünü, Bugünü ve Yarını”,Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl 2, Sayı 3, Şubat 2004, s. 29.5341990 yılında 130 bin, 1991’de 88 bin, 1992’de 247 bin, 1993’de 269 bin, 1994’te 409 bin RusTürkmenistan’ı terk etmiştir.145


gazının Rusya üzerinden Avrupa’ya sevk edilmesi de eklenirse Türkmenistan’ın nekadar dikkatli bir dış politika izlemesi gerektiği görülür.Topraklarının %85’i çöllerle kaplı olan Türkmenistan’ın ekilebilir arazisiyalnızca %3’tür. SSCB döneminde merkezden yönetilen ekonomi Türkmenistan’ınÖzbekistan gibi pamuk ambarı haline gelmesine neden olmuştur. 535 Bilindiği gibi,SSCB döneminde Moskova’dan yönetilen ekonomi Sovyet cumhuriyetlerininbirbirlerine ve merkeze karşı bağımlılığını artırmak için ‘tek çeşit’ ekonomi modelinigereğince her ülkede belirli bir ürün yetiştirilirken, aynı ürünün işleme,değerlendirme ve pazarlamayla ilgili hizmetleri başka ülkelerde gerçekleştirilmiştir.Bu nedenle bağımsızlık sonrasında diğer cumhuriyetlerde olduğu gibiTürkmenistan’da da hammadde ile onu işleyen sanayi arasında bütünlük söz konusudeğildir. Üretimi ve pazar gücünü olumsuz etkileyen bu durumu aşmak için Aşkabadyönetimi günümüzde de pamuk üretimine devam ederken, son yıllarda pamuğunişletilmesine ve ülke içerisinde değerlendirilmesine önem vermiştir.Türkmen ekonomisinin en önemli girdisini oluşturan doğal gaz %75’lik payladevlet bütçesinin en önemli kalemini oluşturmaktadır. Mevcut doğal gaz Özbekistan,Ukrayna ve Rusya üzerinden dünya pazarına ulaştığı için 536 Rusya-Türkmenistanilişkilerine en fazla yön veren konulardan biri de doğal gazın sevkıyatı gelmektedir.Aşkabat’ın Rusya’daki taşıma yollarına olan bağımlılığı Moskova yönetimininbölgede etkinliğini artırmak için bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu durumTürkmenistan’ın alternatif boru hattı projelerini gündeme getirmesine neden olmuşancak günümüze değin önemli bir gelişme sağlanamamıştır. 537Kasım 1993’de Rusya tek taraflı aldığı bir kararla kendi topraklarındangeçerek Avrupa’ya satılan doğal gazı tek taraflı olarak durdurmuş, yapılan sevkıyatara sıra yapılan kesintilere rağmen devam etmiştir. 1997’de borç ödememe5351989 yılı pamuk üretimi 1.2 ton olan Türkmenistan, eski Sovyet cumhuriyetlerinin pamukihtiyacının %10’unu karşılamaktadır. Bkz. Avşar ve Solak, a.g.e.., s. 193. SSCB dönemindeTürkmenistan bu oranla Özbekistan’dan sonra bölgedeki ikinci büyük pamuk üreticisi olmuştur.536Demir, a.g.e., s. 184.537Türkmenistan doğal gazın dünya pazarlarına sevkinde Rusya’yı dışarıda bırakacak projelergeliştirmektedir. Bunlarda biri, 25 Ekim 1995’de Türkmenistan meclis tarafından onaylanan günde56 milyon metro küp doğalgazı Pakistan’a pompalayacak projedir. Dikbaş, a.g.e., s. 230. AyrıcaNisan 1992’de kararlaştırılan ve Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Pakistan kredileriyle yapılacakve Türkmen doğal gazını Avrupa’ya taşıması projesi de mevcuttur. Raşid, a.g.e.., s. 236.146


sorununun tekrar gündeme gelmesi sonucu 25 Mart 1995 tarihinden itibaren sevkıyattamamen durmuştur. Hattan daha fazla gelir almak isteyen FR ile Türkmenistan veUkrayna’nın yaptığı görüşmeler sonucunda, Aralık 1998’de sevkıyat yenidenbaşlamıştır. 538Türkmenistan ile Rusya asında çözümü beklenen sorunlardan diğeri iseHazar’ın statüsü konusudur. SSCB döneminde iki olan (SSCB,İran) Hazar’a kıyıdaşdevlet sayısı 1991 sonrası beşe yükselmesiyle (RF, İran, Kazakistan, Azerbaycan veTürkmenistan) Hazar’ın statüsü ile ilgili sıkıntılarda daha yüksek sesle bu beş devlettarafından dillendirilmeye başlanmıştır. Türkmenistan’ın Hazar’ın statüsü ile ilgilitutumu uzun süre belirsiz olmakla birlikte, özellikle Şubat 1997’ye kadar Rus ve İrantezlerine daha yakın tavır almıştır. Türkmen yönetimi yeni statünün beş devletarasında müzakere yoluyla çözülmesini gerektiğini düşünürken, yeni statübelirlenene kadar 1921 ve 1940 anlaşmalarına uyulmasını istemiştir. 539Türkmenistan’ın Ocak 1997’de Azerbaycan’a ait Azeri ve Çırakçı sahalarıüzerinde hak iddia etmesi üzerine gerilen Türkmen-Azeri ilişkileri nedeniyle Aşkabatyönetimi Hazar konusunda Rus tezine yakın çıkışlar yapmaya başlamıştır. Aynıdönemlerde Rusya da Azerbaycan kıyılarına yakın bölgelerde petrol çıkarma hakkıolduğunu iddia etmiştir. Konu ile ilgili olarak 8 Kasım 1994 tarihinde Azerbaycan’ınegemenlik haklarını hiçe sayarak bir açıklama yapan Rusya Dışişleri BakanlığıHukuk Dairesi Başkanı Alexander Khodakov “İstesek hemen yarın Azerbaycan’ınHazar kıyılarının 10 mil açığında petrol keşif ve çıkarma çalışmaları yapabiliriz.”demiştir. 540Azerbaycan 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Sözleşmesi’nin 122. maddesinedayanarak Hazar’ın bir göl olduğunu ve sektörel bölünmeyi esas alan birdüzenlemeye sıcak bakacağını açıklamıştır. Rusya ise, Hazar’ın bir göl olduğunu veOrtak Yönetime (condominium) dayanarak statünün belirlenmesini istemiştir. Bu538Purtaş, a.g.e., s. 211-212.539Yolbars A. Kepbanov, “The New Legal Status of the Caspian Sea is the Basis of ReginalCooperation and Stability”, Perceptions, Cilt II, Sayı 4, Kasım 1997, Şubat 1998, s. 14.540Dikbaş, a.g.e., s. 232.147


noktada Türkmenistan Azerbaycan ile olan sorunları nedeniyle İran’la ortak hareketetmeye başlamış ve İran olmadan görüşmelere katılmayacağını açıklamıştır. 541Türkmen-Rus ilişkilerinin en yoğun şekilde yaşandığı konulardan bir diğeriise askeri ilişkilerdir. Aşkabat yönetimi, gerek bulunduğu bölgenin istikrasızlığıgerekse askeri tecrübesizlik ve milli bir ordudan yoksun olma gibi nedeniyle Rusyaile askeri anlamda yakın ilişkiye girmeye mecbur olmuştur. 1992’de savunmabakanlığının kurulmasını müteakiben Haziran 1992’de Rusya ile imzalanan anlaşmasonucunda ortak bir askeri komuta yapısının kurulmasına karar verilmiştir. Bunagöre Rus subay ve askerleri yerel bir Türkmen ordusunun denetimini üslenmiş; BDTaskerlerinin İran ve Afganistan sınırını korumasına izin verilmiştir. 30. 000 kadarBDT askeri, 700 tank ve Birlik karargahıyla birlikte 1992’de Türkmenistan’daüstlenmiştir. 542 1994 yılında ise Türkmenistan tek taraflı olarak bu anlaşmayıfeshederek, topraklarından Rus askerlerinin çıkmasını istemiştir. 543 Mayıs 1999’daTürkmenistan Rus sınır birliklerinin faaliyetlerini durdurması için Rusya’ya altı aylıkbir süre vermiştir ve 1999 sonlarında Türkmenistan’da hiçbir Rus askeri danışmankalmamıştır. 544Türkmenistan 9 Haziran 1999’dan itibaren tüm BDT üyesi ülkeler için vizeuygulamaya başlamış ve bu anlamda BDT üyesi ülke vatandaşlarına dolaşımsınırlaması getiren ilk ülke olmuştur. Gerçekte bu uygulama Türkmenistan’ın1991’den itibaren BDT’den ve dolayısıyla Rusya’dan bağımsız uygulamak istediğipolitikalara oldukça uygun düşmektedir. Türkmenbaşı Ocak 1993’de Taşkent’teyapılan Orta Asya Cumhuriyetleri Zirvesi’nde BDT’nin yalnızca bir danışma kuruluolarak görev yapmasını, ekonomik kalkınmanın koordinasyonuyla uğraşmamasınıngerektiğini bildirerek, BDT’nin dolayısıyla Rusya’nın Türkmenistan’ın politikalarınakarışmasına şiddetle karşı çıkmıştır. 545541 Michael Lelyved, “Russia: İran Disputes Legal Status of Caspian Sea Oil”, RFE/RL542Raşid, a.g.e., s. 232.543Hekimoğlu, a.g.e., s. 160.544 Purtaş, a.g.e., s. 231.545 BDT’nin geleceği ile ilgili yapılan bir görüşmede Türkmenbaşı, BDT’nin bir yürütme organıolması gibi eski yapının tekrar ortaya çıkmasına yol açacak oluşumlara karşı olduklarını, bununyerine bölge ülkeleri ile ikili ilişkilerin geliştirilmesini tercih ettiklerini ifade etmiştir. Türkmenlidere göre, ikincisini gerçekleştirmek daha kolay, çünkü üyeler arasında farklı ekonomik148


Türkmenistan’ın BDT ülkelerine vize uyulama ve Rus askerlerinin ülkeyiterk etmesi ile ilgili kararlarından kısa bir süre sonra yani Haziran 1999’da NATO,ABD, İsrail ve Türkiye nezlinde askeri temaslarda bulunmasına rastlaması 546 oldukçamanidardır. Türkmenistan’ın tarafsızlık statüsüne aykırı olduğu yönündekieleştirilere rağmen, Türkmenbaşı’nın bu dört ülkeye yanaşması Rusya’ya karşı alınanönemli bir tepk olarak görülebilir. Rus birliklerine altı aylık sürenin verildiği ayiçerisinde, Türkmenstan NATO ile 1999-2000 barış için ortaklık anlaşmasınıimzalamıştır. 54727 Ekim 1991’de bağımsızlığını kazanan Türkmenistan’a karşı yöneltileneleştirilerin başında demokratikleşme hareketlerinin yetersizliği ve insan haklarıihlallerinin olduğu iddiasıdır. Ülkede Ağız Birlik ve Demokratik Parti gibi ikimuhalif güç susturulmuş; iç ve dış politikada tamamen otoriter bir yönetim biçimibenimsenmiştir. Türkmenistan’ın Sovyetler’den kalma sıkı merkeziyetçi yapısımuhafazakar Türkmen halkının eski alışkanlıklarından vazgeçme konusundagösterdikleri isteksizlik kadar, ülkede hakim olan aşiretçilik ve dolayısıyla aşiretlerarasında var olan çatışmanın da etkili olduğu düşünülmektedir. Tarih boyuncaTürkmenler aşiretler halinde örgütlenirken her Türkmenin kimliği ait olduğu aşiretegöre belirlenmiştir. Yani Türkmeler’de ‘millet’ bilinci yerine bir tür kabilecilikanlayışının var olduğunu söylemek yanlış bir saptama olmaz. GünümüzdeTürkmenistan’da var olan aşiretler Teke, Yomut, Esrarı, Sarık ve Salır’dır vebunlardan en etkili olanı Teke aşiretidir. İktidar için mücadele eden bu aşiretlerarasındaki çatışmanın en aza indirilmesi için otoriter bir rejimin tesisi kısa vadedeTürkmenisan’da stikrarın sağlanması için bir zorunluluk olarak görülmektedir.21 Haziran 1992’de yapılan Türkmenistan’ın ilk genel seçiminde,Türkmenstan’ın doğal gaz ve petrol zenginlikleriyle hükümetinin ülkeyi ikinci birKuveyt haline getireceğinden dem vuran milliyetçi bir retorikle seçimlere girerekoyların %99.5’ini alarak yeniden başkanlığa seçilmiştir. 548 Seçimlere başka adayınpolitikaları farklı para politikaları, farklı siyasal tercihler ve henüz çözüme kavuşmamış siyasalsorunlar daha bir birliğin oluşmasında önemli engellerdir. Arı, a.g.e., s. 17.546Kuzio, a.g.e.,s . 105.547 Kuzio, a.g.e. 106.548http://www.eurasianet.org/turkmenistan.project/,ndex.php?page=resource/chrono&lang=eng(11.09.2007)149


katılmasına izin verilmemesi tepkilere neden olmuştur. Türkmenbaşı seçim zaferininverdiği güvenle 1992’de kabul edilen anayasa ile iç ve dış politikada tüm yetkilerieline almıştır.Türkmenistan’ın eski devlet başkanı Türkmenbaşı ve dışişleri bakanı BorisŞıhmıradov Türkmenistan’ın Soğuk Savaş sonrası uluslararası ortamda üç temelsorumluluğu üslendiğini savunmaktadırlar. Bunlar:-Kıtalar arası doğal gaz ve petrol rezervlerinin dünya piyasalarına naklinde vekara, hava ve demiryolu taşımacılığında kavşak rol,-Bölgesel finans ve bankacılık hareketlerinin merkezi,-Asya kıtasında, sorun çözümü ve yapıcı dialog 5495.2.3. Rusya Federasyonu Özbekistan İlişkileriÖzbek adı, Ebul Gazi Bahadır Han’ın da belirttiği üzere Altın Orda Beyi olanÖzbek Han’dan gelmektedir. Özbek Han’a bağlı topluluklar zamanla “Özbekler”diye anılmaya başlamış; başlangıçta şahıs ismi olan Özbek bir zaman sonra bir Türktopluluğunun adı olarak kullanılmaya başlamıştır. 55018. yy başlarında bölgeye sefer düzenlemeye başlayan Ruslar, 29 Haziran1863’de Taşkent’i işgal ettikten sonra 1868’de Buhara, 1973’de Hive ve 1876’daHokand Hanlıklarını ele geçirmişlerdir. Böylece 19. yüzyılın başında tüm ÖzbekistanÇarlık Rusya hakimiyetine geçmiştir. 1917 İhtilali’nden sonra bölgede bir çokbağımsızlık hareketi olmasına karşın, 14 Ekim 1924’te Bolşevikler tarafından ÖzbekSovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur.1924‘ten başlayarak Moskova’nın dini ve etnik özellikleri göz önündebulundurmaksızın yaptığı idari düzenlemeler bu güne kadar Özbekistan’ın baştaTacikistan olmak üzere komşularıyla yaşadığı sınır sorunlarının temelinioluşturmaktadır. 1924’te Harezm, Buhara ve Türkistan Cumhuriyetleri dağıtılarakbölge toprakları 5 devlet (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve549Efegil, a.g.e., s. 248.550Demir, a.g.e., s. 157; İrfan Ülkü, Orta Asya, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2002, s. 273; AnılÇeçen, Türk Devletleri, Yeni Avrasya Yayınları, Ankara, 2003, s. 469; Gömeç, a.g.e., s. 162.‘Özbek’ kelimesinin ayrıca ‘dayanıklı’ anlamına geldiğini savunan görüşler de mevcuttur. Bkz.Ertuğrul Yaman, Türkistan Notları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998, s. 137.150


Tacikistan) arasında paylaşılmıştır. 1924 yılı içerisinde yapılan diğer bir değişiklikile Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Özbekistan’a katılmıştır. 1929’da ise,Tacikistan’a ittifak cumhuriyeti vasfı kazandırılarak bu ülke Özbekistan’dan ayrı biridari birim haline getirilmiştir. 551 Günümüzde halen devam eden Özbekistan veTacikistan arasındaki sorunların temelinde de bu işte bu toprak değişiklikleriyatmaktadır. 552 1936’da ise yeniden bir düzenleme yapılmış ve Karakalpak ÖzerkSSC Özbekistan’a bağlanmıştır. 1956 ve 1963’te ise Kazakistan’ın güneyindeki bazıtopraklar Özbekistan’a dahil edildiyse de 1971’de bu toprakların bir bölümüKazakistan SSCB’ne geri verilmiştir. 553Kuzey ve kuzeydoğuda Kazakistan ve Kırgızistan, güneydoğuda Tacikistan,güneyde Afganistan ve güneybatıda Türkmenistan ile komşu olan Özbekistan, 554Afganistan da dahil olmak üzere tüm Orta Asya devletleri ile sınıra sahip olan tekdevlettir. Komşularının bile denizle irtibatının olmadığı dünyadaki iki ülkeden birisiolan Özbekistan, idari olarak bir özerk cumhuriyet (Karakalpakistan) 555 ve 12vilayetten oluşmaktadır. 556 Bu anlamda dünyanın karaya en fazla sıkışmış olanülkesidir. Uzun bir İslami geleneğe sahip olması ve Semerkand, Buhara gibi önemliİslam merkezlerini topraklarında barındırması Özbekistan’ın İslam dünyasında da önplana çıkarırken;sahip olduğu nitelikli ordusu bölgesel bir güç olmasınıkolaylaştırmıştır.551 Demir, a.g.e., s. 160.552Özbekistan’ın Tacikistan’a SSCB döneminde kalan sorunları günümüzde de iki ülke arasındakiilişkileri etkilemektedir. Özbekistan birçok konuda Tacikistan’ı muhatap kabul etmemektedir.Hatta Özbekistan Cumhurbaşkanı, Kerimov Tacikistan Devlet Başkanı Rahmanov’dan “çoban”diye bahsedecek kadar ileri gitmiştir. Bkz. Purtaş, a.g.e., s. 201-202; Hasan Kanbolat, “ÖzbekistanCumhuriyeti 15 Yaşında”,www.asam.org.tr/tr/yyazdir.asp?ID=1141&kat1=56&kat2=14eylul2006, (0910.2007)553 Avşar ve Solak, a.g.e., s. 177. İlk başlarda bölge halkı arasında sevinçle karşılaşılan ve ÇarlıkRusya’nın emperyalist politikalarının sonu gibi görülen 1917 Devrimi’nin çok geçmedendüşünülenin aksine Çarlık politikalarının mirasçısı olduğu görülmüştür. Bir farkla, Çarlıkdöneminde din yani Ortodoksluk Rus politikalarına meşruiyet kaynağı olurken; SSCB dönemindeideoloji izlenen politikanın merkezine alınmıştır. Ruslar’ın yönetimdeki üstünlüğü devam etmiştir.Örneğin, 1945’de Özbekistan Bakanlar Kurulu’nun başında bir Özbek bulunmasına rağmen,Özbek başbakanın üç veya daha fazla yardımcısı Rus asıllı olmuştur. Aynı şekilde ÖKP’ninBirinci Sekreterliğine ilk Özbek 1953 yılında Stalin’in ölümünden sonra Nuriddin AkramoviçMuhiddinov seçilmiştir. Bkz. Raşid, a.g.e., s. 110.554 Özbekistan Ülke Etüdü, İstanbul Ticaret Odası, Kırmızı Yayıncılık, Kasım 2002, s. 3.555 Karakalpakistan’ın toplam yüzölçümü 164.400 km2dir.556Kanpolat, a.g.e.151


31 Ağustos 1991 bağımsızlığını kazanan Özbekistan 447.400 km 2 alan ve1996 verilerine göre yaklaşık 27.780.059 nüfusuyla Orta Asya’nın en önemliülkelerinden biridir. Özbekler Orta Asya nüfusunun yaklaşık yarısınıoluşturmaktadır. 557 Bu özelliği ile Özbekistan nüfus bakımından BDT ülkeleriarasında RF ve Ukrayna’dan sonra üçüncü, Orta Asya Cumhuriyetleri arasında isebirinci sırada yer almaktadır. 558Diğer Türk Cumhuriyetlerine kıyasla oldukça homojen bir nüfusa sahip olanÖzbekistan’ın Temmuz 2007 verilerine göre yaklaşık 27,780,059 milyon olannüfusunun %80’i Özbek, %5,5’i Rus, %5’i Tacik, %3’ü Kazak, %2.5’i Karakalpak,%1.5’i Tatar ve %2.5’i ise diğer etnik gruplardan oluşmaktadır. 559İkinci Dünya Savaşı sırasında SSCB’nin Avrupa kısmındaki fabrikalarınıngüvenliğini sağlamak için çalışanlarıyla birlikte sökülüp Özbekistan’agetirilmesiyle 560 ülkedeki Avrupalı nüfus hızla artmıştır. 1945 yılından bu yana artanekonomik kalkınma işgücü ithalini de beraberinde getirmiş, bu durum ülkedeki Rusnüfusunun artışına neden olmuştur. 1959 sayımına göre ülkede yaşayan 5 milyonÖzbek’e karşı, 1 milyon Rus bulunmaktaydı. 561 Ruslar’ın özellikle kentmerkezlerinde yoğunlaşması sanayi ve bürokraside güçlü olmalarının en önemlinedeni olarak görülebilir. Genel olarak tüm Sovyet coğrafyasında uygulanan vekalifiye insan gücünün Slav asıllı vatandaşlardan oluşturulması politikasıÖzbekistan’da da uygulanmış; yapı bakımından Ruslar ağır sanayide çalışırken,Özbekler daha çok hafif sanayide ve tarım alanında çalıştırılmışlardır. 562Özbekistan’ın homojen nüfus yapısı diğer Türk Cumhuriyetlerine nazaran“millet” bilincinin ve “milli devlet” yapılanmasının hızlı gelişmesine yol açmıştır. 5638 Aralık 1991’de kabul edilen Özbekistan Anayasasının 4. maddesinde “Özbekistan557 Uzbekistan, CIA The World Factbook558Özbek nüfusu bölgedeki Türk cumhuriyetlerinin toplam nüfusunun %46’sını oluşturmaktadır.559Uzbekistan, CIA The World Factbook560 Zaim, a.g.e.,s .70.561 Demir, a.g.e., s. 161.562 Zaim, a.g.e., s. 70.563Özbekistan bölge ülkeleri arasında nüfus yoğunluğu açsından birinci, Türk nüfus yoğunluğuaçısından ise, Azerbaycan’dan sonra ikinci sıradadır. Uçar, a.g.e., s. 176. Bu durum milli-devletyapılanmasını hızlandırmaktadır.152


Cumhuriyeti’nin dili Özbek dilidir” 564 denilerek dil birliği sağlanmıştır. Bununlaberaber, aynı maddede “Özbekistan Cumhuriyeti Özbekistan’da mukim olanhalkların örfleri, dilleri ve geleneklerine karşı saygı gösterir.” ifadesiyle ülkede varolan dini ve milli köktenciliği yatıştırmaya ve özellikle sanayi sektöründe etkin olanRus azınlığın ülkeden göçünü önlemeye çalışılmıştır. Nitekim 21 Aralık 1995’tekabul edilen “Devlet Dili Hakkında Kanun” ile Rus diline milletler arası iletişim dilistatüsü verilmiş ve Rusça’nın geliştirilmesi ve serbestçe kullanılması içingerekenlerin yapılacağı da belirtilmiştir. 565Özbekistan’ın milli devlet inşasını güçlendiren diğer bir olay 1993’de ortakruble bölgesinden çıkarak kendi parası olan Som’u tedavüle koyması olmuştur. 566Bilindiği gibi, Rusya’nın BDT’nin kuruluşundan itibaren savunduğu tezlerin başındarublenin BDT üyesi ülkeler arasında ortak para birimi olarak kullanılmasınısağlamaktır. Böylece Rusya bölge ülkelerine ekonomik baskı aracı olarakkullanabileceği yeni bir koz elde etmiş olacaktır.Özbekistan’ın bağımsızlıktan sonra iki yönlü dış politika izlediğigörülmüştür. 1990’ın ilk yıllarında Türkmenistan gibi Rusya’dan bağımsız politikayürütmeyi tercih ederken, özellikle 1999-2005 yılları arasında ülkenin çeşitliyerlerinde meydana gelen bombalı eylemler, suikast girişimleri, radikal dincigrupların eylemleri karşısında Batılı devletlerden beklediği desteği göremeyenKerimov yönünü Moskova’ya çevirmiştir. Taşkent yönetiminin Batı destekliGUUAM’dan ayrılarak Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılması bunun en somutörneğidir.Rusya ile Özbekistan arasındaki ikili ilişkilerin temeli 30 Mayıs 1992’deimzalanan ve 10 yıllık yürürlükte kalacak olan “Dostluk ve İşbirliği Anlaşması” ile564Özbekistan Anayasası, TİKA, Mayıs 1999, Ankara, 230.565Sinan Oğan, “Dış Politika Aracı Olarak Rusça: Türk Cumhuriyetleri Örneği”,www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=18yazi=804 (10.10.2007)566Özbekistan Ülke Etüdü, s. 4. Özbekistan’ın Som’u uygulamaya koyması ‘milli devlet inşasının’bir adımı olmasının yanında mecburi bir politikadır. Çünkü, bağımsızlıktan bu güne kadar Özbekhükümeti Sovyet tipi ekonomiyi sübvansiyonlarla fiyat ve üretimdeki sıkı denetimlerle canlıtutmaya çalışmıştır. Bu politikalar her ne kadar ekonomik üretimdeki eni düşüşleri ve yüksekenflasyonu önlemişse de, 1993’ün sonuna doğru uygulanamayacak hale gelmiştir. Enflasyon hızlaartmış ve Rusya Taşkent yönetimini kendi para birimini basmaya zorlamıştır. Kafkasya ve OrtaAsya Cumhuriyetleri Ülke Profilleri ve Türkiye İle Ekonomik İlişkileri, Devlet PlanlamaTeşkilatı, Ankara, Şubat 1996, s. 59. Sonuçta ‘ruble alanı’ oluşturmaya çalışan Moskova, yetersizalt yapı nedeniyle bundan vazgeçmiştir.153


atılmıştır. Özbekistan devlet başkanı İslam Kerimov Rusya’ya ilk resmi ziyaretini 2-3 Mart 1994 tarihinde yapmıştır. Görüşmeler sırasında iki ülke arasında İktisadi veAskeri İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. 567 Askeri işbirliği Antlaşması kapsamında,o sırada devam eden Tacik iç savaşı ele alınarak Afgan-Tacik sınırının birliktekorunmasına karar verilmiştir. Ayrıca Özbekistan’da yaşayan Rus azınlığa çiftevatandaşlık hakkı verilmesi görüşmeler sırasında ele alınan konulardan biri olmuştur.Ancak Moskova’nın tüm ısrarlarına rağmen Taşkent yönetimi çifte vatandaşlığasıcak bakmamıştır. Bu anlaşmanın öncesinde ise 15 Mayıs 1992’de Taşkent’tedüzenlenen BDT zirvesinde RF, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan,Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Beyaz Rusya arasında ‘Ortak GüvenlikAnlaşması’ imzalanmıştır. Anlaşmaya göre, eğer anlaşma taraflarından birineherhangi bir saldırı gelirse, diğerleri bu devlete yardım edecektir. 568Rus tarafının Özbekistan’a ilk resmi ziyareti 26-28 Haziran 1995’de döneminbaşbakanı Viktor Çernomirdin’in Taşkent ziyareti ile başbakan düzeyindegerçekleşmiştir. SSCB sonrası RF’nin Orta Asya cumhuriyetleri arasında özellikleKazakistan ile ilişkilerini geliştirmeye özen göstermiştir.Tacikistan iç savaşıÖzbekistan’ın bölge için gözden kaçabilecek bir oyuncu olmadığını göstermiştir. Buanlamda 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren Özbekistan’ın bölgede giderek artansiyasi ve ekonomik gücü karşısında Rus resmi makamlarının ziyareti sıklaşmıştır. 569Bağımsızlığın ilk yıllarında ABD ve Avrupa ile ilişkilerine büyük önem verenÖzbekistan, Batı dünyası ile gelişen ekonomik ve siyasi ilişkilerin Rusya tarafındantehdit olarak algılanmaması gerektiğini her fırsatta dile getirmiştir. BDT’ye askeripolitikişlevler yükleme çabasının sürece zara vereceğine savunan Özbekistan lideriKerimov, Rusya’nın baskısına karşı Avrupa’yı bir denge unsuru olarak kullanmakistemiştir. 570 Bu anlamda Özbekistan’ın BDT ülkeleri arasında Rusya’ya borcuolmayan tek ülke olması Taşkent yönetiminin Moskova’ya karşı elinikuvvetlendirmektedir. İslam Kerimov ABD’den sonra Özbekistan’a en fazla yatırım567Dikbaş, a.g.e., s. 156.568 Saikal, a.g.e., 155-156; http://pubs.carnegie.ru/p&c/Vol6-2001/1-2/v6n1-2-05.pdf (24.11.2007)569Purtaş, a.g.e., s. 201.570Nadir Devlet, “Rus Politikasında Yeni Yönelimler ve Türkiye Cumhuriyetleri”, Avrasya Dosyası,Cilt 3, Sayı 4, Kış 1996, s. 24.154


yapan Almanya’yı Rusya’ya karşı ön plana çıkaran politikalar yürütmeyebaşlamıştır. 571Özbekistan aynı zamanda BDT’nin bir uluslararası hukuk konusu veya birörgüt olmasına, ulus üstü bir yapı oluşturmasına (Gümrük Birliği ve Moskova’dakiBDT karargahı dahil) ve daha öncede belirttiği gibi askeri-politik bir blokadönüştürülmesine karşı çıkmaktadır. 572 BDT’nin Devletlerarası Ekonomik Komitesi,Özbeklere göre bir federasyon veya bir federasyon değil, bir gönüllü birliktir veçoğunluğu kararına uyma mecburiyeti yoktur. 573 Daha Ocak 1992’de Kerimov,Rusya’nın BDT’nin askeri gücünün yönlendirilmesinde etkili olmak istediğiyönündeki şüphe ve endişelerini dile getirmeye başlamış; RF’nin tekelinde bir askeriyapılanma yerine NATO modeli bir silahlı kuvvetler modelinin daha uygun olacağınıbelirtmiştir. 574Özbekistan’ın tek ürüne yani pamuğa dayalı ekonomisi ülkenin gelişimindekien büyük engeldir. Bu nedenle Taşkent pamuğun ülkede işletilmesi için çalışmalarınıyürütürken, Batı dünyası ile ticari ilişkilerini geliştirerek Rusya’nın bölgedekiekonomik tekelini kırmaya çalışmıştır. Bu amaçla 1998'de ‘Yabancı YatırımlarKanunu’ kabul edilerek ülkeye daha fazla yabancı sermaye girişi amaçlanmıştır. 575Bu kanuna göre, yabancı sermayeli şirketler vergi istisnaları ve sermaye mallarınagümrük vergisi muafiyetinden yararlanmışlardır. 576 Tüm bu çalışmalar sonrasında,bölge ülkeleri arasında yaptığı reformlar, yabancı yatırımların ülkeye çekilmesi veserbest piyasa ekonomisine geçişte en başarılı ülke olarak görülen Özbekistan, yoğunnüfusuna rağmen, ekonomik verilerde açıkça görülebilecek bir şekilde ilerlemelersağlamıştır. 577Özbekistan’ın Batı yanlısı politikasının veya diğer bir ifadeyle Rusya’yamuhalif politikasının diğer bir ayağını GUUAM üyeliği oluşturmaktadır. Bilindiği571Devlet, a.g.e., s. 24.572Kuzio, a.g.e., s. 105573Kuzio, a.g.e. , s. 106.574Ülkü, a.g.e., s. 278.575Gürol Kıraç, “Kerimov Bush’a Rest mi Çekti?”, http://www.tusam.net.makaleler.asp?id=sayfa=41,(12.11.2007)576 Kıraç, a.g.e.577 Kıraç, a.g.e.155


gibi GUUAM’ın temellerini oluşturan GUAM 1996’da Gürcistan, Ukrayna,Azerbaycan ve Moldavya’nın temsilcileri arasında Viyana’da yapılan görüşmelerleatılmıştır. 10 Ekim 1997’de ise söz konusu dört ülkenin (Azerbaycan, Gürcistan,Moldavya ve Ukrayna) Strasbourg’da yaptıkları anlaşma ile örgüt kurulmuştur. 24Nisan 1999’da Washington DC’de Özbekistan’ın katılımı ile genişleyerek GUUAMadını almıştır. 578 Başlangıçta daha çok Asya-Kafkasya-Avrupa koridorundakiekonomik işbirliğinin geliştirilmesi ana hedef olarak benimsenmiş, bu güzergahüzerindeki enerji nakil hatları ve ticaret yollarının geliştirilmesi amaçlanmıştır. Üyeülkeler arasındaki ekonomik işbirliğinin yanı sıra güvenlik konularına yönelik degörüşmeler yapılmıştır. Bu açıdan Kafkasya-Avrupa arasındaki transit taşımacılıkhatlarının ve bu bölgelerde bulunan ülkeler arasındaki ekonomik işbirliğinigeliştirmeyi hedeflemesi, Özbekistan’ın kalkınma isteği ile örtüşen cazip bir seçenekolurken 579 , örgütün güvenlik konularında da işbirliğini öngörmesi kökten dinciörgütlerle mücadele eden Taşkent yönetiminin GUAM’a sıcak bakmasında etkiliolmuştur.ABD tarafından Moskova’nın etkisini sınırlandırmak 580 ve BDT çerçevesindeilişkilerin genişletilmesi çabalarına karşı koymak için kurulan GUUAM, ilk etaptaBDT’nin ölü bir kuruma dönüştüğü düşünülürse büyük ölçüde hedefine ulaşmıştır. 581Ancak 5 Mayıs 2005’te Özbekistan’ın GUUAM’dan ayrılmasıyla GUUAM’ın etkisikırılırken, bağımsızlığının ilk yıllarından itibaren Kerimov’un yürüttüğü Batı yanlısıpolitikanın da sonu gelmiştir. Özbekistan’ın örgütten ayrılma nedenini Taşkentyönetimi, üyeler arasında hedeflenen ekonomik ilerlemenin sağlanamaması olarakgöstermiştir. Örgüt üyeleri arasında kurulması hedeflenen Serbest EkonomikBölge’nin halen kurulamaması ve Barış Gücü’nün oluşturulamaması, Kerimov’un bubirliklerden beklentisi olduğu konularda hayal kırıklığı yaşamasına neden olmuştur.Ekonomik anlamda boşa çıkan beklentilerin yanı sıra Özbekistan’da 1999 yılından2005’e kadar çeşitli dönemlerde meydana gelen bombalı eylemler ve suikastgirişimleri, radikal dinci gurupların saldırılarına karşı GUUAM’dan aktif bir destekbeklentisi içinde olan Kerimov’un, güvenlik alanında da Batı’nın işbirliğine olan578www.guşam.org/general/browse.html, (12 Kasım 2007)579 Kıraç, a.g.e.580www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?kat1=6&ID=550 (12.10.2007)581www.asam.org.tr/temp/temp305.pdf (12.10.2007)156


inancını kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. 582 Ayrıca 22 Nisan 2005’te Moldova’nınbaşkenti Kişinyev’deki zirvede GUUAM’ın Beyaz Rusya ve diğer anti-demokratikcumhuriyetlerin demokratikleşmesine yardımcı olacağı yönünde alınan karar daKerimov’un bu örgütten çıkmasında etkili olmuştur. 583Özbekistan Rusya ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen olaylardan bir diğeriise, Özbekistan’ın 1999’da Gürcistan ve Azerbaycan ile birlikte BDT KolektifGüvenlik Anlaşması’ndan çekilmesidir. Kerimov, 1999’da Rusya’ya karşı bir tepkiolarak örgütten ayrılırken; rejime tehdit olarak gördüğü İslamcı hareketi Rusya’nınkendi nüfuzunu artırmada bir araç kullandığını iddia etmiştir. 584 Kerimov 2000 yılısonunda yaptığı bir açıklamada “Eğer biz bölge güvenliğimizi kendimizsağlayamıyorsak, kimse bize dışarıdan yardım edemez. Kendi kaynaklarımızıkullanmaktan başka çaremiz yok” 585 şeklindeki beyanı dışarıdan müdahaleye karşıolduğunun ispatı niteliğindedir.Taşkent yönetiminin dış politikada bu ani yön değişiminde Şubat 1999’daKerimov’a düzenlenen 16 kişinin ölümü ve 130 kişinin yaralanmasıyla sonuçlananbombalı suikastın de etkisi olmuştur. Ayrıca Afganistan’da Taliban rejiminingüçlenmesi ve Özbekistan sınırına dayanmasına rağmen, Taşkent yönetimininMoskova’dan beklediği desteği bulamaması Kerimov’un KGA’dan ayrılmasındaetkili olmuştur.Özbekistan bağımsızlığını kazandıktan sonra uğraştığı sorunların başındakökten dinci grupların ülke içindeki faaliyetleri olmuştur. Ülkedeki işsizlik ve sosyaldengesizliğin tetiklediği dini radikalizm, 1991 yılından itibaren Suudi destekli EhliSünnet örgütünün bölgede güçlenmesini sağlamıştır. 586 Söz konusu örgüt medrese ve582Kıraç, a.g.e.583İrfan Sapmaz, “Özbekistan-Rusya Yakınlaşması”, TGRT Haber Analiz,http://www.tgrthaber.com.tr/section_view.aspx?guid=a8bd6b62-7f11-473e-a6c1-01a801a101de(21.11.2007)584Kerimov’un ‘rejimin güvenliğini’ sağlamak için ayrıldığı KGA’ya 16 Ağustos 2006’da tekrargirmiş ve giriş sebebini yine ‘rejimin güvenliği’ olarak göstermiştir. Turgut Demirtepe,“Özbekistan-Rusya İlişkileri ve Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü”www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=385&type=4 (12.11. 2007)585Roy Allison, “Structures and Frameworks for Security Policy Cooperation in Central Asian”,Central Asian Security, Roy Allison and Lena Jonson (ed.), Brookings Institute Press,Washington D. C., 2001, s. 210.586Raşid, a.g.e., s. 122.157


cami inşaatının yanı sıra yanı sıra ekonomik gücü düşük olan bölge halkına parasalyardım yaparak taban oluşturmaya çalışmaktadır.Sovyet döneminde gerek düşünsel açıdan İslam’ı hedefleyen ateizm vemateryalizm propagandası, gerekse atik açıdan İslami yaşam tarzına yönelik baskıpolitikaları önemli ölçüde başarıya ulaşmıştır. 1917 devriminden sonra uygulanandinsizlik politikası gereği yasaklanan din eğitimi ve bu yönde çalışan dini kurumlarınfaaliyetlerine sadece sistemi meşrulaştırma noktasında izin verilmiştir. Din hakkındabilgi kaynaklarına ulaşmanın on yıllar boyunca engellenmiş olması dinin temelöğretileri ve ritüelleri konusunda yaygın bir cehalet ortaya çıkarmış, bu durumradikal hareketlerin dini boşluğu kendi amaçları doğrulusunda doldurma ve dinideğerlerin manipülasyonu açısından son derece uydun bir zemin yaratmıştır. 587Bilindiği gibi Sovyet yönetimi, ‘İslamiyet ile komünizm bir aradayaşayabilmektedir’ imajını verebilmek için Özbekistan’ı İslam dünyasına ve 3.dünya ülkelerine bir model olarak sunmuştur. Bu nedenledir ki, diğer Sovyetcumhuriyetlerinde dini faaliyetler daha sıkı denetim altına alınırken, Özbekistan’dabiraz daha ılımlı politikalar yürütülmüştür. Bu çerçevede İslam dini 1941 yılındakurumsallaşabilirken, 1941-43 yılları arasında Stalin, SSCB içindeki Müslümanlarayönelik 4 Müftülük kurdurmuş, ve Taşkent İslam merkezi haline getirilmiştir. Sıkıolan bu dönemin ve özellikle Kruşçev’in ardından Sovyetler, ‘İslam Stratejisi’ veya‘Kremlin Planı’ olarak tanımlanan girişimle, Müslüman ülkelerin dostu ve birMüslüman ülke olduğunu vurgulamış, buna yönelik politikalar oluşturmuştur. AncakAfganistan krizinin ardından SSCB’nin Müslümanlara bakışı yeniden değişmiş veülke içinde sert bir tutum sergilenmiştir. 588Dinin toplumsal hayatta daha fazla yer etmesi nedeniyle, bağımsızlıktansonra kökten dinci akımlarla en fazla mücadele eden ülke Özbekistan olmuştur.SSCB döneminde hakim unsur olan Slavlar karşısında ikinci sınıf vatandaş olduğunudüşünen veya düşündürülen Özbekler, İslamiyeti bir anlamda milli kimliklerini ifade587Turgut Demirtepe, “Orta Asya’da İslami Hareketliliğin Farklı Yüzleri”,http://www.usakgundem.com/printer-friendly/printerfriendly.php?type=makaleler&id(14.11.2007)588Ali Faik Demir, “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Sonrası Türkiye ile Orta Asya CumhuriyetleriArasındaki İlişkiler ve Bu Konuda Etkili Olan Faktörler”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl 1,Sayı 2, Türkiye Cumhuriyetinin 80. Yılı Özel Sayısı, Eylül 2003, s. 164.158


etmenin bir aracı olarak görmüşlerdir. Çarlık döneminden itibaren dine duyulanözlem bağımsızlıkta sonra halkın hızla dine yönelmesine neden olmuştur. Ancak dinadamı, dini kurum ve dini bilgilerin yetersizliği ve halkın din konusunda bilinçsizliğinedeniyle, ortaya çıkan boşlultan çeşitli dini kurum ve akımlar ve çeşitli ülkelerfaydalanmak istemişlerdir. Bu ülkelerden Suudi Arabistan Vahhabiliği bölgedeyaymaya çalışırken, İran Şiiliği esas alan dini propaganda çalışmaları yürütmektedir.Ayrıca, Pakistan’da radikal İslam anlayışına sahip ve Orta Asya’da İslam devrimigerçekleştirmeye çalışan Deoband medreselerinde eğitim gören çeşitli dini gruplar dafaaliyetlerini sürdürmektedir. Özellikle Orta Asya nüfusunun yaklaşık olarak%20’sini oluşturan ve Özbekistan, Kırgizistan ve Tacikistan arasında son derecejeostratejik bir konuma sahip olan Fergana Vadisin’de etkili olan bu dini gruplar,bölge halkı tarafından da desteklenmektedir. Sovyet döneminde dahi dini ve kültürelözelliğini koruyabilen Fergana Vadisi’nde toplumsal bazda bir ‘dilselleştirme’eğilimi olanca çarpıcılığı ile açığa çıkmıştır. Nitekim, 1993’te yapılan bir anketçalışması ile düzenli ibadet edenlerin oranı Andican’da %75, Namangan’da %47olması 589 bölge halkının dine olan yatkınlığını göstermesi açısından önemlidir.Özbekistan’da kökten dinci hareketin merkezini oluşturan Fergana VadisiOrta Asya’nın en yoğun nüfusa sahip bölgesidir. Coğrafi olarak Özbekistan,Kırgızistan ve Tacikistan arasında bölünen Fergana Vadisi 590 halen bu üç ülkearasında sınır sorunlarının yaşanmasına neden olmaktadır. Fergana VadisininÖzbekistan yakasında Özbek nüfusun üçte biri olan 7 milyona yakın insanyaşamaktadır. Çalışabilir iş gücünün %35’inin işsiz olması 591 bölgedeki diniörgütlerin sayısını ve gücünü arttırmaktadır.Özbekistan’da Ehli Sünnet örgütü dışında iki kökten dinci grup dikkatçekmektedir. Bunlar Hizb-ut Tahrir ve Özbekistan İslami Hareketidir. Her ikiörgütün temel amacı da İslam inancının ideolojik yöntemlerle yayılmasıdır. 1996’daKerimov’un yasakladığı İslami örgütlerin bir araya gelmesiyle kurulan Özbekistan589Demirtepe, a.g.e.590Fergana Vadisi’nde 10 milyona yakın Özbek, Türkmen ve Kırgız yaşamaktadır. Bkz.www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=1&yazi=367 (12.11.2007); Turhan Çömez, “Fergana VadisiNeden Önemli”, Akşam (24.05.2007) http://tr.wikipedia.org//wikifergana_vadisi (13.11.2007)591Raşid, a.g.e., s. 121.159


İslami Hareketi’nin (ÖİH) asıl amacı Kerimov yönetimini yıkarak yerine Kabil’denOrenburg’a İslam devleti kurmaktır. 592Hizb-ut Tahrir (HT) ise, köken olarak Orta Asya olmayıp 1952’de Ürdün’deTaqi al-Din al- Nabbani tarafından parti olarak kurulan bir örgüttür. Dönemindekidiğer İslami hareketlerden farklı olarak, günümüzdeki siyasi partilerin karakteristiközelliklerini göstermekte birlikte, kitlelerin eğiticisi olarak partiye politik bir işlevyüklemesi ve profesyonel devrimsilerden oluşan elit bir gruba sahip olması ileLeninist özellik taşımaktadır. Sosyalist ve milliyetçi hareketlerden yoğun olaraketkilenmiş bir örgüt olarak sömürgeciliğe karşı yerli dinamikleri harekete geçiriphalifeliği yeniden ihya ederek küresel bir İslam devleti kurmayı amaçlamaktadır. HT1960’larda özellikle Orta Doğu’da taban bulan Müslüman Kardeşler gibi hareketlerlekıyaslandığında oldukça sınırlı kalmış, asıl gelişimini 1990 Körfez Savaşı’ndan sonraİslam Dünyası ile Batı arasındaki gerilimin arttığı dönemde göstermiştir. 593 Sovyetsonrası dönemde ise Orta Asya’da doğan siyasi ve ideolojik boşluğu en iyideğerlendiren örgütlerden biri olmuş, özellikle Özbekistan, Kırgızistan veTacikistan’da geniş halk kitlelerine hitap etmiştir.Her iki örgüt de benzer amaçları gütmelerine yani Özbek hükümetini yıkarakİslam devleti kurmayı hedeflemelerine rağmen, strateji ve yürütülen yöntemleraçısından birbirinden ayrılmaktadırlar. HT yöneticileri kendi ifadeleriyle ‘barışçılcihat’ olarak tanımladıkları bir çerçevede, ideolojilerini savaşla değil, ‘sözlü tebliğ’yoluyla yaymaya çalışırken, ÖİH silahlı mücadelenin İslam devleti kurmak için birzorunluluk olduğunu kabul etmektedir. HT’ye göre, Kerimov’un kafir rejimitarafından beyinleri yıkanmış olsa bile, bir Müslüman’ın diğer bir Müslüman’a ateşaçması kabul edilemez. Bunun anında HT yerel değil ulusaşırı bir örgüt olmasıaçısından da ÖİH’den ayrılmaktadır. HT hedefini yalnızca Özbekistan yada OrtaAsya ile sınırlamamakta, Halifelik formu altında küresel bir İslam devleti kurarakdünya üzerindeki tüm Müslümanları birleştirmeyi amaçlamaktadır. 594592 Suale Baycaun, “Orta Asya ve Özbekistan’da İslam ve Kökten Dincilik”, Avrasya Dosyası, Cilt 7,Sayı 3, 2001, s. 100593Demirtepe, a.g.e.594Demirtepe, a.g.e.160


Orta Asya’daki kökten dinci grupların faaliyetleri sadece Özbekistan’ın değil,başta Tacikistan olmak üzere tüm devletlerin ortak sorunudur. Bu nedenle bölgedeoluşturulmaya çalışılan her türlü örgütün temel amaçlarının başında radikal diniunsurlarla mücadele gelmektedir. 1992’de başlayan Tacik iç savaşının kenditopraklarına sıçramaması için bu ülkeler bir çok girişimde bulunmuşlardır. Örnein,Eylül 1993’de RF, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan Müslüman militanlarakarşı yürütülen savaşta Tacik hükümetine destek vermişlerdir. Bölgede çıkabilecekher hangi bir istikrasızlık ortamından en fazla zarar görecek ülke olan Özbekistansavaşa aktif olaak karışmıştır. Yaklaşık 40 otobüs Özbek güçlerini başkentDuşambe’ye getirmiş ve Özbek helikopterleri ile zırhlı araçları reform hükümetininbir kalesini işgal etmişlerdir. Hatta Özbekistan Savunma Bakanlığından AleksandrŞişlyarnikov isimli bir yetkili Tacikistan Savunma Bakanlığı’na getirilmiştir. 5951996’da Çin ile eski Sovyet Cumhuriyetleri arasındaki sınır sorunlarınınçözümü için Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından kurulanŞanghay Beşlisi, 2001 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) dönüşmüştür.Örgütün kuruluş amaçlarından biri olan kökten dinci akımlarla mücadeleçerçevesinde 1999 Bişkek Zirvesi’nde Kırgızistan’da anti-terör merkezininkurulmasına karar verilmesi Özbekistan’ın ŞİÖ’ne yakınlaşmasında en önemlinedenlerden biridir. Nitekim 15 Haziran 2001’de yapılan Şanghay Zirvesinde örgüteüye olan Özbekistan, 12 Haziran 2004 Taşkent Zirvesinde Kırgızistan’daki anti-terörmerkezinin Taşkent’e taşınmasıyla 596 ülkede yönetimle dini gruplar arasında yaşanangerginliğin büyük payı vardır.Şubat 2007 verilerine göre kanıtlanmış 1.875 trilyon doğalgaz rezervi ileÖzbekistan, 597 BDT içinde üçüncü ve dünyada ise onuncu sıradadır . 598 Dünyanın enbüyük pamuk üreticisi olan Özbekistan ayrıca dünyanın en saf altınının (%99.99)çıkartıldığı bir ülkedir. Bu alanda Güney Afrika’dan sonra ikinci sırada yer595Mutahir Ahmed, “Radikal İslam ve Orta Asya”, Avrasya Etüdleri, Cilt 1, Sayı 3, Sonbahar 1994,s. 56.596 Robert M. Cutler, “The Shanghai Cooperation Organization Moves Into First Gear” Central Asia-Caucasus Analyst, http://www.cacianalyst.org/newsite/?q=node/1967 ( 10 Mayıs 2007)597 Uzbekistan, CIA The World Factbook598Giampaolo R. Capısanı, The Handbook of Central Asia, I.B. Tauris Pulisher, Newyork, 2000, s.111.161


almaktadır. 599 Hızla gelişen ve serbest piyasa ekonomisine uyum sağlayan Özbekistangelişen ekonomisi ile Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaya çalışmaktadır.Tüm Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi, Rus-Özbek ilişkilerinin önemli sacayağını bu ülke nüfusunun %5.5’ini oluşturan Rus azınlık oluşturmaktadır. 1991’denbu yana Özbekistan’da bulunan 1.7 milyon Rus ülkeyi terk etmiştir. Rusların ülkeyiterk etmesinin başlıca sebepleri arasında köktenciliğin artışı ve Özbekler’ikayırımcılık yer almaktadır. 1993’e gelindiğinde teknik ve iş yönetiminde kilitmevkilerde bulunan 1 milyon kadar Rus’un Özbekistan’dan ayrılmasıyla ülkeekonomisi büyük zarar görmüştür. Böylece birçok tesis yetersiz işgücü nedeniylekapatılırken, birçoğu da eksik kapasite ile çalışmaya devam etmiştir. 600Moskova’nın baskılarına rağmen Özbekistan’ın çifte vatandaşlık hakkıvermemesi nedeniyle ülkedeki siyasi gelişmelerden endişe duyan Rus azınlığın göçühalen devam etmektedir. Ayrıca Özbekler’in doğum oranlarının yüksek Ruslar’ın isedüşük olduğu da düşünüldüğünde, ülke nüfusunun hızla Özbekler lehine arttığıgörülebilir. Bununla birlikte Özbekistan’ın dış politikasını ülkedeki azınlıklar kadartüm Türkistan coğrafyasına yayılan Özbekler de etkilemektedir. Özbek DiasporasıÖzbekistan’ın bölge ülkeleriyle ilişkilerine büyük ölçüde yön vermektedir. 601Özbekistan’ın bağımsızlıktan sonra Batıya dönen dış politika ibresi 90’lıyılların sonunda yeniden Moskova’ya dönmüştür. Kerimov’un bu ani dış politikadönüşümünde 1999’da kendisine düzenlenen suikast girişimi sonrası ülkede başlayansiyasi sorunların çözümünde Batı’dan istediği desteği bulamamasının büyük rolüolmuştur.Putin’in ilk yurtdışı gezisini 18 Mayıs 2000 yılında Özbekistan’a yapmasıRF-Özbekistan ilişkilerinin olumlu yönde geliştiğinin ilk belirtisidir. Putin Taşkent’e599 Mütercimler, a.g.e., 145; Kumkale, a.g.e., s. 107.600Raşid, a.g.e., s. 115.6011989 tahminlerine göre, Tacikistan’ın %23.5’i, Kırgızistan’ın %12.9’u, Kazakistan’ın %2’si veTürkmenistan’ın %9’u Özbek nüfusundan oluşmaktaydı. Martha Brill Olcott, “Central Asia:Common Legacies and Conflicts”, Central Asian Security, Roy Allison and Lena Jonson(editors), Brookings Institution Pres, Washington D.C., 2001, s. 30. SSCB’nin çöküşü ile Özbeknüfusunda küçük çaplı hareketlenmeler olmakla birlikte günümüzde de yüksek oranda Özbeknüfusun çevre ülkelerde yaşadığı görülmektedir. Tacikistan’da yaklaşık olarak 1 milyon 300 bin,Kırgızistan’da yaklaşık 760 bin, Türkmenistan’da yaklaşık 125 bin, Kazakistan’da yaklaşık 70 bin,Afganistan’da yaklaşık 2 milyon 800 bin Özbek unsur söz konusudur.162


yaptığı ziyarette “Orta Asya’nın bir stratejik öncelik olduğunu” vurgulamıştır.“Özbekistan’a yönelen her tehdidin RF’ye yönelmiş bir tehdit olduğunu” ifadeederekMoskova’nın bu ülkeye verdiği önemin altını çizmiştir. 602 Kerimov iseRusya’ya karşı duyduğu güveni şu cümlelerle ifade etmiştir: “ Bölgesel bütünlüğeyönelik bir tehdit yada saldırı durumunda yardıma hazır tek ülke Rusya’dır”. 603Askeri-teknik işbirliği, aşırı dincilikle mücadelede koordinasyon ve ekonomikişbirliğinin ön planda tutulduğu görüşmelerde 32 milyon $ tutarında bir savunmaişbirliği anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca Rusya müttefiklerinin güvenliğinin tehdidisöz konusu olduğunda Afganistan’ın bombalanabileceğinin garantisini vermiştir. 604Böylece Özbekistan bölge ülkelerden gelerek Özbekistan’daki dini örgütlere destekveren militanları dizginlemeyi amaçlamaktadır. Yine bu ziyaretle Rus lider, radikaldini grupların Afganistan üzerinden Moskova’nın ‘arka bahçesi’ni tehdit etmeodlusunu ustaca kullanarak Sovyet İmparatorluğunu Çarlık-Sovyet sentezindeyeniden kurma denemesine girişmiştir. 605Görüldüğü gibi 90’lı yılların başında Özbekistan’ın Kollektif işbirliğiAnlaşmasından ayrılması, GUAM’a üye olması, 1994 yılında NATO’nun Barış İçinOrtaklık Programına katılması ve Kosova Krizi sırasında NATO’yu desteklemesigibi konular nedeniyle bozulan Rus-Özbek ilişkileri90’lı yılların sonundadüzelmeye başlamıştır. Özbekistan’da dini grupların etkisinin artması ve Kerimoviktidarını tehdit etmesi Özbekistan’ın Rusya’ya yakınlaşmasının en önemliunsurudur. Özellikle 1999’dan ibaren hız kazanan Özbekistan’ın çeşitlibölgelerindeki meydana gelen ve rejimi tehdit eden silahlı çatışmalar sonrasındaABD’den ve Avrupa’dan beklediği desteği göremeyen Kerimov, bu noktadan sonraRF ile ilişkilerini geliştirmeye önem vermiştir. Hatta Andican olayları sonrasındaBatılı ülkeler olaylarda Özbek yönetiminin tavrına yönelik son derece eleştiriselaçıklamalar yapıp, bir takım yaptırım uygularken Rusya Kerimov’un yanında olmayıtercih etmiştir. Bu noktada Özbekistan RF ile başta güvenlik ve ekonomik olmaküzere her alanda ilişkileri güçlendirmeye karar vermiştir. Rusya ile ilişkileringeliştirilmesi stratejik olduğu kadar pragmatik nedenlere de dayanmaktadır. Stratejik602Şen, a.g.e.., s. 12.603 Şen, a.g.e., s. 13.604Purtaş, a.g.e., s. 203.605 Ülkü, a.g.e., s. 11.163


açıdan, RF BM Güvenlik Konseyi Daimi üyesi olması nedeniyle Özbekistan’a karşıalınacak her hangi bir yaptırım kararında veto hakkı bulunmaktadır. Ayrıca Rusya,ABD ve diğer Batılı ülkeler gibi ‘demokrasi’ ve ‘insan hakları’ konularında Özbekrejimi açısından baş ağrıtan taleplerde bulunmamaktadır. Paragmatik açıdan ise,Özbek yönetiminde Sovyet dönemi politik, bürokratik ve askeri elitin büyük orandahala etkisini sürdürüyor olması Rusya ile yakınlaşmayı zihniyet açısından daha kolaykılmaktadır. 60611 Eylül sonrası Özbekistan ABD açısından bölgenin en önemli ülkesi halinegelmiştir. Saldırıdan bir gün sonra açıklama yapan Kerimov, ABD’ye terörlemücadelesinde her türlü desteği vereceğini söylemiştir. Orta Asya ülkeleri arasındaABD’ye ilk açık desteği veren Taşkent yönetimi Afganistan sınırında ABD’ye üssağlamıştır. Kerimov bu sayede Afganistan’dan sızan ve Fergana Vadisi’ndeki diniörgütlere yardım eden militanların önünü kesmeyi amaçlamıştır.Özbekistan’daki Hanabad Üssünün yasal dayanağını 7 Ekim 2001 tarihli“Afganistan’da askeri hareket sürecinde arama-kurtarma ve insani yardımoperasyonlarının düzenlenmesi amacıyla Hanabad Askeri Hava Üssü’nün ABDsilahlı kuvvetlerinin kullanımına verilmesi anlaşması oluşturmaktadır.” 6075.2.4. Rusya Federasyonu Kırgızistan İlişkileri198.500 km 2 yüzölçümü ve Temmuz 2007 verilerine göre 5.5 milyara yakınnüfusu ile 608 bölgedeki Türk cumhuriyetleri arasında gerek coğrafi gerekse ekonomikanlamda en küçük ülke olan Kırgızistan, sahip olduğu tarihi ve doğal güzelliklerlebazı kaynaklarda ‘Orta Asya’nın İsviçre’si’ ve ‘demokrasi adası’ olaraktanımlanmaktadır. Kuzeyinde ve kuzeybatısında Kazakistan, güneybatısındaÖzbekistan, güneyde Tacikistan ve güneydoğuda Çin ile komşu olan Kırgızistan’ın 609Doğu Türkistan ile komşu olması stratejik önemini artırmaktadır. Türkçe kökenli bir606Turgut Demirtepe, “Özbekistan-Rusya İlişkileri ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü”,http://www.usakundem.com/printer-friendly/printerfriendly.php?type=yazarlar&id (12.11.2007)607 Gökçen Ogan, “Özbekistan-ABD Gerilimi Tırmanıyor”, Stratejik Analiz, Eylül 2005, s. 12.608 Kırgızistan’ın net nüfusu Temmuz 2007 verilerine göre, 5.284.149’dur. Kırgzistan, CIA The WorldFactbook.609 Kırgızistan Ülke Etüdü, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul, Aralık 2002, s. 3.164


kelime olan ‘kırgız’ bazı kaynaklara göre ‘kırk boy’, bazılarına göre ise, kırda gezenmanasına gelen ‘kır’ ve ‘giz’ kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. 61018. yüzyıldan itibaren bölgeye ilgi göstermeye başlayan Ruslar, 1868’egelindiğinde hemen hemen tüm Kırgızistan’ı ele geçirmiştir. 1924’te TürkistanMuhtar Cumhuriyeti’ne dahil olan Kırgızistan 5 Aralık 1936’da Kırgız SovyetSosyalist Cumhuriyeti statüsü kazandırılarak, SSCB’nin 15 ittifak cumhuriyetindenbiri olmuştur. 611Kırgızistan Gorbaçov döneminde Türkistan’da görülen demokratikleşmeçabalarının en yoğun yaşandığı ülkedir. 27 Ekim 1991’de yapılan seçimlecumhurbaşkanı seçilen Aksar Akayev ülkesinde demokratik kurumların yerleşmesiiçin büyük çaba harcamıştır. Diğer Türk cumhuriyetlerinde baskı altında tutulanmuhalif güçler ve siyasi partiler bizzat Akayev tarafından desteklenmiştir. Halenülkede 15’e yakın siyasi parti ve hareket bulunmaktadır. 612 Kırgızistan’ındemokrasiye olan yatkınlığı Akayev tarafından şöyle ifade edilmektedir:“Bağımsızlığın ilk günlerinden itibaren biz sabit ‘kendi yolumuzu’ seçtik:demokratik ilerleme ve söz ve düşünce özgürlüğü. İnsan haklarında uzman olanuluslararası kuruluşla göre insan haklarının sağlanması konusunda Kırgızistan,Almanya ve Finlandiya gibi devletlerle aynı sıradadır.” 61312 Aralık 1990’da egemenliğini ilan eden Kırgızistan, Ağustos 1990 darbegirişiminden sonra 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu anlamda,Orta Asya’da bağımsızlığını ilk ilan eden Türk cumhuriyetidir. 28 Ekim 1990’daAskar Akayev’in Yüksek Sovyet tarafından cumhurbaşkanı seçilmesi, Orta Asya’dailk defa komünist olmayan birinin devlet başkanı olması açısından bir ilktir. 614 Zira46 yaşında cumhurbaşkanı seçilen ve saygın bir bilim adamı olan Akayev,cumhurbaşkanı seçildiği sırada Kırgızistan Bilimler Akademisi başkanlığınıyürütmekteydi. 1991 Kasım ayında yapılan halkoylaması ile tekrar cumhurbaşkanı610http://www.tr.wikipedia.org/wiki/K%C4&B1rg%C4%B1zistan (15.11.2007); Uçar, a.g.e., s. 139.611 Demir, a.g.e., s. 148.612Demir, a.g.e., s.148.613Asker Akayev, “Kırgızistan: Geçmişte, Bugün ve Gelecekte”, Yeni Türkiye, Temmuz-Ağustos1997, Yıl 3, Sayı 16, (Türk Dünyası Özel Sayısı II), s. 1251.614 William H. Thornton, “Eurasia at the Brink: Cultural Politics of the Islamic Revival”, EJOS, CiltVII, Sayı 13, s. 11.165


seçilen Akayev, demokratik seçimle iş başına gelen bölgedeki ilk lider olmasıaçısından da önemlidir. Bu açıdan Akayev’in ülkedeki muhalif gruplarınçalışmalarını teşvik etmesinin temelinde meşruiyeti halkından almasının rolü vardır.Bağımsızlığının ilk yıllarında Kırgızistan dış politikasını belirlerken,uluslararası ortamın yapısını ve ülkenin iç politikadaki önceliklerini göz önüne alarakbir yol izlemeye çalışmıştır. Kırgız akademisyen Camalbek Turgunbekov,Kırgızistan’ın diğer ülkelerle ilişkilerini ortak menfaat ve karşılıklı çıkara dayanarakoluşturması gerektiğini, ülkenin dış politikasında önceliğin BDT daha da özelde OrtaAsya cumhuriyetleri olması gerektiğini vurgulamıştır. 615 Bu çerçeve Kırgızistan,Şubat 1991’de Kazakistan ile, Mart 1991’de Özbekistan ile, ve Türkmenistan ileTemmuz 1991’de anlaşma imzalamıştır. 616 Bölge ülkeleri arasındaki ekonomikilişkilerin gelişmesinde atılan bir diğer adım, 24 Ekim 1993’de Kırgızistan,Kazakistan ve Özbekistan arasında BDT Ekonomik Birliği’nin oluşmasına dairanlaşmanın imzalanmasıdır. 10 Ocak 1994’de Kazakistan ve Özbekistan arasındaTaşkent’te imzalanan ‘Serbest Ekonomik Bölge’ anlaşmasına ise Kırgızistan 16Ocak 1994’de katılmıştır. 617 Tüm bu adımlar Kırgızistan’ın bölge ile bütünleşmesinikolaylaştırırken, Sovyet sonrası dönemde aynı ekonomik sorunlarla karşı karşıyakalan ülkelerin gelişmesini kolaylaştırmıştır.Kırgızistan RF’nin Orta Asya’daki Kazakistan’dan sonra Tacikistan’labirlikte ikinci derecede ortağıdır. Kırgızistan’ın Moskova yanlısı politika izlemesinintemelinde, büyük doğu komşusu Çin tarafından işgal edilme korkusu yatmaktadır. 618Çin’in 2007 itibariyle 1,5 milyara yaklaşan nüfusu komşu ülkelere yoğun bir Çingöçü yaşanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Kırgızistan 1991’den bu yana hemRF ile ilişkilerini sıcak tutmaya gayret ederken; hem de bölgede kurulan bütün615 Camalbek Turgunbekov, “Vne$nepolitiçeskaya deyatelnost Kırgızstan’a v protsesse inteqratsiyiSNG”, www.polysphere.org/news/attachments/39.doc / (09.11.2007)616Turgunbekov, a.g.e.617Turgunbekov, a.g.e.618Kırgızistan’ın Çin korkusunun tarihi derinlikleri vardır. Kırgızlar’ın bugünkü Kırgızistantopraklarına göçü 920 yılından sonra başlayan Çin saldırıları sonrası geldiği bilinmektedir. Bkz.Feyzullah Budak, “Kırgızistan Dünü, Bugünü, Yarını”, Yeni Türkiye, Yıl 3, Sayı 16, Temmuz-Ağustos 1997, (Türk Dünyası Özel Sayısı II) s. 1255.166


milletlerarası teşkilatlara üye olarak 619 ve değişik ülkelerle ilişkilerini geliştirerekÇin’in muhtemel baskısından kurtulmaya çalışmaktadır. Aksar Akayev RF ileilişkileri ile ilgili yaptığı konuşmasında, “Rusya 19. özellikle de yüzyılda daimaönemli bir rol oynamıştır. Biz Rusya ile Sovyet çatısı altında yaşadık. 21. yüzyılda daRusya’nın bu coğrafyada etkili olacağından eminim. Bu son derece doğal ve bizplanlarımızı Rusya’yı hesaba katarak yapmalıyız” 620 demiştir.Kırgızistan günümüzde Doğu Türkistan’la da sınır olmasının etkisiyle büyükoranda Çin’in ekonomik etki alanına girmiştir. Bilindiği gibi Çin uzun yıllarsınırlandırdığı Doğu Türkistan sınır kapılarının Türk cumhuriyetleriyle ekonomikilişkilerini geliştirmek için 1991’den sonra kapasitesini artırmıştır. Pekin yönrtimi,Doğu Türkistan’da bulunan Türk nüfusu Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerinigeliştirmek için etnik bir araç olarak kullanmaktadır. 621 Özellikle Doğu Türkistan’dayaşan 850 bin Kırgız Çin-Kırgız ilişkilerinde önemli role sahiptir. Çin korkusununyanı sıra ekonomik anlamda zayıflığı ve diğer Türk cumhuriyetlerine göre doğalkaynak açısından olduksa fakir olması Kırgızistan’ın Moskova’ya dönük politikaizlemesinin diğer bir nedenidir. Rusya’nın Orta Asya politikasının en önemlioyuncusu olan Kırgızistan, BDT bünyesinde hazırlanan 173 belgeden 164’ünüimzalayarak bu alanda Tacikistan’dan sonra ikinci sırada yer almıştır. 622 Sonuç olarakKırgızistan coğrafi ve siyasi açıdan şu cümle ile özetlenebilir: Büyük ve güçlükomşularla çevrili (Çin, Rusya, Özbekistan), denize çıkışı olmayan, 5.5 milyonnüfuslu ve doğal kaynak açısından fakir ancak; bölgenin en fazla demokratikleeğilimindeki ülkesi.1999 tahminlerine göre Kırgızistan’ın nüfusunun %64’ü Kırgız, %13.8’iÖzbek, %12.5’i Rus, %1’i Dungan ve %8.2’si diğer etnik gruplardan oluşmaktadır. 623Önemli şehirleri Bişkek, Celalabad, Oş, Issık Köl ve Talas olan Kırgızistan’da Rus619Kırgızistan Ortak Güvenlik Konseyi, Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrasya Ekonomik İşbirliği gibipek çok bölgesel örgüte üyedir.620Saikal, a.g.e., s. 156.621 Günümüzde Doğu Türkistan’da yaşayan 40 milyon nüfusun yaklaşık olarak 28 milyonunu Türknüfusu oluşturmaktadır. Bölgedeki nüfus dağılımı şu şekildedir: 24 milyon Uygur, 11 milyon Çin,3 milyon Kazak, 850 bin Kırgız, 100 bin Özbek, 500 bin Dungan (Çinli Müslümanlar)70 bin Tatar, 80 bin Tacik, 100 bin Moğol. Saray, a.g.e., s. 24.622Hekimoğlu, a.g.e., s. 153.623Kırgızistan, CIA The World Factbook.167


azınlık başkent Bişkek başta olmak üzere şehirlerde yoğunlaşmıştır. 1990’da devletçiftliklerinin denetiminin Özbekler’den alınıp Kırgızlara verilmesi üzerine 230kişinin ölümüyle sonuçlanan ve Kırgızistan’ın güneyinde yer alan Oş şehrinde iseÖzbek nüfus çoğunluğu oluşturmaktadır. 624Rusya ile Kırgızistan arasında diplomatik ilişkiler 20 Mart 1992’de kurulmuş;Haziran 1992’de imzalanan ‘Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’ ile ise hukuki temelleriatılmıştır. 5 Temmuz 1993’de imzalanan ‘Askeri Sahada İşbirliği Anlaşması’ ise ikiülke ilişkilerinin gelişimi açısından önemli bir yere sahiptir. Anlaşmaya göre, her ikiülke birbirlerine kira ödemek koşuluyla askeri üs tahsisi, askeri teknoloji ve silahüretiminde mevcut bağların korunması, karşılıklı gümrüksüz silah alışverişi gibikonularda işbirliğine gideceklerini taahhüt etmişlerdir. Beş yıllığına imzalanananlaşmaya göre, taraflar ordu mensuplarına sosyal ve hukuki garanti sağlamayükümlülüğü altına girmişlerdir. 625SSCB’yi hukuken ortadan kaldıran ve BDT’yi kuran Minsk Anlaşmasınagöre kurulması düşünülen ‘Ortak Silahlı Kuvvetler’in’ oluşturulamaması üzerine 15Mayıs 1994’de Taşkent’de bir araya gelen RF, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan,Özbekistan ve Ermenistan ‘Kollektif Güvenlik Anlaşması’ imzalamışlar ve buanlaşma 20 Nisan 1994’de yürürlüğe girmiştir. 626 Kırgızistan ile RF arasındakiilişkilerin gelişiminde 26 Şubat 1999’da RF, Kırgızistan, Beyaz Rusya, Kazakistanve Tacikistan arasında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması da etkili olmuştur. YineKırgızistan’ın üye olduğu ve 10 Ekim 2000’de Astana’da kurulan ‘AvrasyaEkonomik Birliği’ 627 temel amacı, daha sık ve etkili ticari ve ekonomik işbirliğiyapmak ve daha önce imzalanmış Gümrük Birliği Anlaşması’nda ortaya koyulanhedeflere ulaşmaktır. 628Dünya Bankası ekonominin bağımsızlığına göre BDT ülkelerini iki grubaayırmıştır. Kırgızistan’ın da içinde bulunduğu birinci grup ülkelerinin (RF,624Raşid, a.g.e., s. 174-175; Martha Brill Olcott, Central Asian’s New States, U.S Ins. of PeacePress, Washington, 1996, s. 42-44.625 Purtaş, a.g.e., s. 198-199.626Şişkov, a.g.e., s. 93; http://pubs.carnegie.ru/p&c/Vol6-2001/1-2/v6n1-2-05.pdf627Avrasya Ekomik Birliği’nin diğer üyeleri Beyaz Rusya, Kazakistan, RF ve Tacikistan’dır.628M. P. Ratanova, “Desyat Let Sodruzestvu Nezavisimıh Gasudarst”, Russia vı OkrujayuşemMire, (Analitiçeski Yejegodnik), MNEPU Yayınevi, Moskova, 2003, s. 108.168


Kırgızistan, Moldova, Gürcistan, Kazakistan ve Ermenistan), eski ekonomikyapılanma yerine radikal değişiklikler yaparak SSCB döneminde merkezileşenekonomi yerine pazar ekonomisine daha hızlı geçiş yaptığı tespit edilmiştir. İkincigrupta yer alan Azerbaycan, Beyaz Rusya, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan veUkrayna ise ekonomik gelişim adım adım gerçekleşmiştir. Örneğin, devlet destekliekonomi, bazı ürünlerin fiyatlarının belirli bir seviyede bulundurulması vekaynakların merkez tarafından paylaştırılması gibi SSCB dönemine ait uygulamalarhalen varlığını devam ettirmektedir. 629 Ayrıca BDT ülkeleri arasında en fazla yabancıyatırım alan ülke Kırgızistan’dır. BDT ülkelerine en fazla yatırım yapan ülkeler ise,Türkiye, İran, Güney Kore ve Batlı gelişmiş ülkelerdir. 630Mart 1992’de Kırgızistan’ın da içinde bulunduğu Ukrayna hariç tüm BDTdevletleri Moskova’da ‘Gümrük Birliği Anlaşmasının’ temelini oluşturan biranlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmadan iki ay sonra ise, Taşkent’de ‘Ekonomikİşbirliği Anlaşması’ imzalanmıştır. 631 imzalamışlardır. 24 Eylül 1993’de BDT üyesi11 ülkenin devlet başkanları Rusya’nın başkenti Moskova’da bir araya gelerek‘Ekonomik İşbirliği Anlaşması’ imzalamışlardır. Kırgızistan, Beyaz Rusya,Kazakistan, Ermenistan, Rusya Federasyonu, Moldavya, Özbekistan ve Tacikistanile birlikte anlaşmaya imza koyarken; Ukrayna ve Türkmenistan ekonomik bölgenin‘ortak üyeleri’ olarak kalmayı tercih etmişlerdir. 632Kırgızistan devlet başkanı Akayev, 24-25 Aralık 1996’da Taşkent’te yaptığıziyarette ‘Daimi Dostluk Anlaşması’ ve ‘Askeri Alanda İşbirliği Anlaşması’nı daiçeren yirmiden fazla anlaşma imzalamıştır. 8-9 Nisan 1997’de Kazakistan’a gidenAkayev ‘Daimi Dostluk ve Askeri Alanda İşbirliği Anlaşması’ imzalanmıştır. 633Kırgızistan’ın uğraştığı sorunların başında, ülkedeki Özbeklerle Kırgızlararasında yaşanan gerginlik gelmektedir. Ülke nüfusunun %13.8’ini oluşturan veKırgızistan’ın gelişmiş ve verimli güney kısmında yaşayan Özbekler, işsizliğin629Ratanova, a.g.e., s. 91.630 Ratanova, a.g.e., s. 92.631Şişkov, a.g.e., s. 94.632 Aynı toplantıda Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Haydar Aliyev, ülkesini BDT’ye üye yapananlaşmayı imzalamıştır. Dikbaş, a.g.e., s. 142.633 1991-97 yılları arasında Kazakistan ile Kırgızistan arasında seksenden fazla anlaşma imzalanmıştır.Naşa Gazeta, 11.04.1997.169


yüksek olduğu ülkede yükselen Kırgız milliyetçiliğinin hedefi haline gelmişlerdir. 3Haziran 1990’da yükselen Özbek-Kırgız çatışması aylarca devam etmiş veçatışmalarda 200’e yakın kişi ölmüştür. Çatışmaların temel nedeni ülkedeki konutsıkıntısını aşmak için Özbekler’in denetimindeki devlet çiftliklerinin ev yapmak içinKırgızlara verilmesidir. Sonuçta, Kırgız yönetiminin dil ve para birliğiyle başlayanmilli devlet inşası sonucu yükselen Kırgız milliyetçiliği Özbekler’e olumsuz şekildeyansımıştır.170


SONUÇ VE ÖNERİLERSSCB’nin çöküşüyle, dünyada dengeler değişmiş, iki kutuplu dünya yeriniABD’nin önderliğinde tek kutuplu dünyaya bırakmıştır. Rusya 1991-93 yıllarıarasında yaşadığı belirsizlikten sonra, SSCB’nin geleneksel ideolojisini devamettireceğinin ilk belirtisini 1993’de yayınladığı Dış Politika Konsepti çerçevesinde‘yaşam sahası’ olarak belirlediği Yakın Çevresine yeniden dönerek göstermiştir.Rusya’nın ne anlama geldiği tam olarak bilinmeyen ‘etki sahası’ ‘yaşamsal öncelikliçıkarlar’ ve ‘Yakın Çevre’den yola çıkarak bu bölgelerde tek başına düzeni sağlamaisteği, başta ABD olmak üzere küresel güçleri rahatsız etmiştir.31 Aralık 1991 gecesi Gorbaçov SSCB’nin sona erdiğini açıkladığında‘sosyalizmin’ bir gecede modası geçerken, imparatorluğun asli unsuru olan Ruslar 22milyona yakın yüzölçümünün 17 milyona, 280 milyonluk nüfusun da bir gecede 150milyona düştüğünü şaşkınlık içerisinde izlemişlerdir. Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu’tezini adeta doğrularcasına sosyalizmin kapitalizm karşısındaki malubiyetine ekolarak ülkede yaşanan ekonomik dar boğaz Rus insanında emperyal kimliğe olanözlemi artırmıştır. Bu nedenle 1991-93 yılları arasında Yelsin-Kozirev ikilisininizlediği Batı yanlısı politika Rusya’nın iç dinamiklerini harekete geçirirken, eskiSovyet coğrafyasına olan ilgisizlik ülkede büyük bir muhalefet grubunun oluşmasınaneden olmuştur.Rusya’nın Orta Asya’ya yönelmesinin nedenini, yıkılmanın ardındanuluslararası arenada yitirilen saygınlığın tekrar kazanılması başka bir ifade ile‘emperyal kimliğe’ geri dönülmesi olarak da tasavvur edebiliriz. Çünkü 1991’desadece asırlarca büyük bir güç olan Çarlık Rusya’sının mirasçısı olan ve özellikleİkinci Dünya Savaşı’ndan sonra süper güç olarak ağırlığını kanıtlamış bir devletinbirden bire yok olması veya sıradan bir devlet haline dönüşmesi söz konusu değildir.1991 ayrıca ‘sosyalizmi’ adeta bir ideolojiden öte ‘din’ olarak benimseyenmilyonların bir gecede ‘tarihi hayal’ kırıklığına uğraması söz konusudur. Bu nedenleBatı’dan ekonomik anlamda beklediği ilgiyi göremeyen Rus kamuoyu tarihi mirasolarak gördüğü eski Sovyet coğrafyasına yeniden yönelerek adeta ‘milli onurunu’onarmak istemektedir.171


SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya diğer eski Sovyet cumhuriyetlerinenazaran neden özellikle Orta Asya’ya yönelmiştir? sorusu birkaç adımdayanıtlanabilir. Öncelikle Orta Asya’da SSCB’nin yıkılışında Baltık ülkeleri,Azerbaycan ve Gürcistan örneğinde olduğu gibi diğer Sovyet cumhuriyetlerindeyaşanan bağımsızlık hareketleri yaşanmamıştır. En son bağımsızlıklarını ilan eden buülkeler ‘bağımsızlıklarını kazanmamış’ adeta zorla ‘bağımsızlıkları ellerine’verilmiştir. Bu açıdan 1991 sonrası Avrupa ile bütünleşmeye çalışan ve ‘batışemsiyesine’ giren Baltık ülkeleri ve Rusya’ya daha temkinli bakan Kafkascumhuriyetlerine nazaran Orta Asya’ya Rusya’nın nüfuz etmesi daha kolaygörülmektedir. BDT’ye hiçbir zaman üye olmayan Baltık ülkeleri ve Moskova’nınbaskısıyla üye olmak zorunda kalan Gürcistan ve Azerbaycan’ın aksine Orta Asyaülkeleri BDT’ye kurucu üye sıfatı ile ilk günlerde girmişlerdir.Bölgenin Rusya’nın güneyine gelebilecek tehlikelere karşın ‘tampon’ vazifesigörmesi Moskova’nın bu ülkelerle özellikle askeri anlamda ilişkilerini geliştirmesinizorunlu kılmaktadır. Özellikle Rusya’nın bölgesel rakipleri Çin ve Hindistan’dangelebilecek tehdit kaynakları da bu ülkeler vasıtasıyla bertaraf edilebilmektedir.Ayrıca Afganistan gibi istikrasızlık kaynağı ülkelerden gelebilecek etnik ve dinitehdit kaynaklarının bünyesinde 25 milyon Müslüman barındıran Rusya’yasıçramadan bölge ülkelerinde imha edilmesi de Rusya için hayati önem taşımaktadır.Bölgenin doğal kaynak açısından zengin olması küresel güç olma iddiasındaolan Rusya için önemli bir gerekçedir. Kendisi de büyük bir petrol ve doğal gazihracatçısı olan Rusya’nın bu ülkelerin doğal kaynaklarının pazarlanmasında eldeedeceği güç, hem kendi ihracat potansiyelini düşürmemesini hem de boru hatlarısayesinde bu kaynaklardan daha fazla pay almasını sağlayacaktır. ÖzellikleTürkmenistan’ın alternatif nakil yolu konusundaki çalışmaları Rusya’nın bukonudaki hassasiyetini artırmaktadır.Bölge ülkelerinin her birinin Rusya ile ilişkilerinin boyutu ve nedeni defarklılık arz etmektedir. Kazakistan ülke nüfusunun %35’ine denk gelen ve Kazakekonomisini bel kemiğini oluşturan Rus azınlık nedeniyle Rusya ile yakın ilişkikurmak zorunda kalırken, Kırgızistan zayıf ekonomisi ve büyük komşusu Çintarafından işgal edilme korkusundan dolayı Rus eksenli politika yürütmektedir.172


Türkmenistan’ın daha bağımsız politika yürütmesinde sahip olduğu homojennüfusun etkisinin olduğu söylenebilir. Ayrıca Aşkabad yönetiminin son yıllarda baştaAvrupa ülkeleri olmak üzere diğer bölgesel güçlerle yakın ilişkileri Rusya’yıdengelemek için yapılan bir dış politika atağı olarak görülmektedir. AncakTürkmenistan’ın en önemli ekonomik girdisi olan doğal gazın naklinde Rusya’nınsahip olduğu tekel Türkmen politikasında bir paradoks yaşanmasına nedenolmaktadır: Rusya’ya rağmen Rusyasız dış politika.Bölgenin Kazakistan’dan sonra en önemli ülkesi olan Özbekistan,Türkmenistan gibi Rusya ile daha seviyeli ilişki kurmayı tercih etmiştir.Bağımsızlıktan sonra pamuğa dayalı ‘tek tip’ ekonomik model yerine çok yönlü birekonomik kalkınmaya yönelen Özbekistan, kaynak yetersizliğini aşmak için Batıdünyası ile ekonomik ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. 1999’da ABD desteğiylekurulan GUAM’a girmesi, hem Batı’ya olan ilgisinin hem de Rusya’ya karşıtepkisinin bir ifadesi olmuştur.Rusya’nın bölgeye yönelik politikalarının diğer bir dayanak noktası olarakdeğerlendirebileceğimiz ŞİÖ, Moskova’nın bölgedeki nüfusunu artırmak için sonyıllarda kullanabileceği en önemli araç olarak görülmektedir. 1996’da Çin ile eskiSovyet cumhuriyetleri arasında sınır sorunlarını çözmek için bir tartışma platformuşeklinde ortaya çıkan Şanghay Beşlisinin, 2001 yılında çok yönlü bir örgüt yapısınadönüşmesi, Rusya’nın bölgede askeri, siyasi ve ekonomik politikalarını daha meşrubir zeminde uygulamasına olanak vermiştir. ŞİÖ’nün Rusya açısından bölgesel birörgüt olmanın dışında, ABD’yi bölgeden uzak tutma ve Çin’in bölge ülkeleri ileartan ilişkilerini örgüt vasıtasıyla denetime tabi tutma gibi amaçları da vardır. Çin’inartan nüfusuna karşın bölge ülkelerinin nüfus yoğunluklarının oldukça düşük olasıÇin tehlikesinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.Sonuç olarak, Çarlık döneminden itibaren yürütülen politikalardan dolayıOrta Asya Türk cumhuriyetlerinin, Olivier Roy’un ifadesiyle ‘icat edilmiş halkların’,kısa vadede Rusya’nın yörüngesinden çıkması mümkün görünmemektedir. ÇünküRusya dışında hiçbir devletin söz konusu dört devletin parçası olduğu uluslararasısorunların aynı anda hepsiyle ilgili çıkarları yoktur ve bu açıdan bölge ülkeleri içinRusya ilk başvuru kapısı durumundadır.173


KAYNAKÇAKİTAPLARAcar, Kezban, Başlangıçtan 1917 Bolşevik Devrimi’ne Kadar Rusya Tarihi,Nobel Yayınları, Ankara, Mayıs 2004.Alkan, Sevinç Alkan, Bir Sovyet Mirası: Rus Azınlıklar, Birinci Baskı, KüreYayınları, İstanbul, Mayıs 2005.Anderson, Benedict, Hayali Cemaatler, İskender Savaşır (çev.), İkinci Baskı MetisYayınları, İstanbul, Ekim 1995.Andican, Ahat, Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi, EmreYayınları, İstanbul, 2003.Anıl Çeçen, Türk Devletleri, Yeni Avrasya Yayınları, Ankara, 2003.Anthony, Smith, National İdentity, Penguin Books, Londra, 1991.Arı, Tayyar, Irak, İran ve ABD: Önleyici Darbe ve Hegemonya, Alfa Yayınları,Birinci Baskı, Ocak 2004.Arı, Tayyar, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, Alfa Yayınları, İstanbul, 1999.Arı, Tayyar, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, İşbirliği,Dördüncü Baskı, Alfa Yayınları, İstanbul, Kasım 2006.Armaoğlu, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Cilt 2: (1980-1990), Türkiye İş BankasıYayınları, Ankara, 1991.Atasoy, Fahri, Küreselleşme ve Milliyetçilik, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2005.Avşar, Zakir ve Solak, Ferruh, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri, İkinci Baskı,Vadi Yayınları, Şubat 1998.Balbay, Mustafa, Orta(daki) Asya Ülkeleri, Üçüncü Baskı, Cumhuriyet Kitapları,İstanbul, Ocak 2006.Bayur, Yusuf Hikmet, Hindisan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,1987.174


Barthold, Vassiliy Viladimiroviç, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, Hakkı DursunYıldız (çev.), Kervan Yayınları, İstanbul, 1981.Barthold, V. V., Rusya ve Avrupa’da Oryantalizm, Birinci Basım, Küre Yayınları,Eylül 2004.Beissinger, Mark R., Nationalist Mobilization and the Collapse of the SovietState, Birinci Basım, Cambridge <strong>University</strong> Press, United Kingdom, 2002.Birsel, Haktan, Eski Dünya’nın Karanlık Yüzü: Orta Asya Jeopolitiği, BirinciBaskı, IQ Yayınları, İstanbul, 2006.Cagnet, Rene ve Jan, Michel, İmparatorluklar Beşiği: SSCB, Çin ve İslam’ınArasında Orta Asya’nın Yazgısı, Erden Akbulut ve T. Ahmet Şensılay(çev.), Alan Yayınları, İstanbul, 1992.Capısanı, Giampaolo R., The Handbook of Central Asia, I.B. Tauris Publisher,Newyork, 2000.Caşın, Mesut Hakkı, Rus İmparatorluk Stratejisi, ASAM Yayınları, Ankara, 1994.Cilalı, Osman, Günümüz Dünya Dinleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Halk Kitapları,Ankara, 1995.Dağı, Zeynep, Kimlik Milliyetçilik ve Dış Politika: Rusya’nın Dönüşümü, BirinciBaskı, Boyut Kitapları, İstanbul, Ekim 2002.Demir, Ahmet, Tarihten Günümüze Rus Yayılmacılığı ve Yeni KurulanCumhuriyetler, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1998.Dikbaş, Kadir, Orta Asya Cumhuriyetleri Olaylar Kronolojisi, Doğu TürkistanKültür ve Dayanışma Derneği Yayınları, İstanbul, Nisan 1997.Dugin, Aleksandr, Rus Jeopolitiği: Avrasyacı Yaklaşım, Vügar İmanov (çev ),Beşinci Basım, Küre Yayınları, İstanbul, Temmuz 2005.Dündar, Merthan, Panslavizm’den Büyük Avrasyacılığa Osmanlı İmparatorluğu:Japonya, Orta Asya, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2006.Gömeç, Saadettin, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ Yayınları,Ankara, 1999.175


Gönlübol, Mehmet, Uluslararası Politika: İlkeler, Kavramlar, Kurumlar, GözdenGeçirilmiş Üçüncü Baskı, Ankara, 1985.Grey, Ian, Ivan III and The Unification of Russia, Penguin Books, Middlesex, 173.Hayit, Baymirza, Türkistan Devletlerinin Milli Mücadeleleri Tarihi, Türk TarihKurumu Yayınları, Ankara, 1995.Hekimoğlu, Asem Nauşabey, Rusya’nın Dış Politikası: ABD, AB, Çin, Hindistan,Orta Asya, Vadi Yayınları, Birinci Basım, Ankara, Şubat 2007..İlhan, Suat, Jeopolitik Duyarlılık, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982.İlhan, Suat, Türklerin Jeopoilitiği ve Avrasyacılık, Bir Millet Uyanıyor–2, Atillaİlhan (yöneten), Birinci Basım, Bilgi Yayınevi, İstanbul, Haziran 2005.İşyar, Ömer Göksel, Sovyet-Rus Dış Politikaları ve Karabağ Sorunu, AlfaYayınları, İstanbul, 2004.Kagarlitski, Boris, Rusya’da Kapitalizm Neden Tutmadı?, Metis Yayınları,İstanbul, 1998.Karaca, Kutay, Dünyadaki Yeni Güç Çin: Tek Kutuptan Çok Kutuba, İkinciBaskı, IQ Yayınları, İstanbul, Ekim 2004.Kırımlı, Hakan, Kırım Tatarlarında Milli Kimlik ve Milli Hareketler (1905-1916),Türk Tarihi Kurumu Yayınları, Ankara, 1996.Kohn, Hans, The Ideo of Nationalism: A Study in Its Origins and Backround,McMillan, New York, 1958.Kohn, Hans, Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, Agah Oktay Güner (çev), ÜçüncüBaskı, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, Ankara, 1993.Kona, Gamze Güngörmüş, Türkiye-Orta Asya İşbirliği Stratejileri ve GelecekSenaryoları, Birinci Baskı, İstanbul, 2002.Kozak, Erol, İbn-i Haldun’a Göre İnsan-Toplum-İktisat, Pınar Yayınları,İstanbul, 1984.Kumkale, Tahir, Tarihten Günümüze Türk-Rus İlişkileri, İkinci Baskı, İrfanYayınevi, İstanbul, 1997.176


Kurat, Akdes Nimet, Rusya Tarihi: Başlangıçtan 1917’ye Kadar, Türk TarihKurumu Yayınları, Ankara, 1993.Mackenzie, David, Imperial Dreams: Harsh Realities Tsarist Russian ForeignPolicy (1815-1917), Harcount Brace College Publishers, 1994.Mazour, Anatole G., Rise and Fall Romanous, Van Nostrand Publish, New Jersey,1960.Mcauley, Mary, Politics and the Soviet Union, Penguin Books, Aylesbury, 1977.Meram, Ali Kemal, Türk-Rus İlişkileri Tarihi, Kitaş Yayınları, İstanbul, Kasım1969.Meray, Seha, Devletler Hukuku’na Giriş, Cilt 1, SBF Yayınları, Ankara, 1968.Mütercimler, Erol, Türkiye Türk Cumhuriyetleri İlişkiler Modeli, AnahtarKitapları, İstanbul, 1993.Nazarbayev, Nursultan, Kritik On Yıl, ASAM Yayınları, Ankara, 2003.Oğan, Sinan, Rusya’da Siyaset ve Oligarşi, Rusya Araştırmaları Dizisi, ASAMYayınları, Ankara,Olcott, Martha Brill, Central Asian’s New States, U.S Ins. of Peace Press,Washington, 1996.Onay, Yaşar, Rusya ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara, Eylül 2002.Oran, Baskın, Az Gelişmiş Ülke Milliyetçiliği: Kara Afrika Modeli, İkinci Baskı,Işık Yayıncılık, Ankara, Haziran 1980.Özman, Aydoğan, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, İstanbul, 1984.Öztürk, Osman Metin, Rusya Federasyonu Askeri Doktrini, ASAM Yayınları,Ankara, 2001.Pazarcı, Hüseyin, Uluslararası Hukuk Derleri, II. Kitap, Gözden geçirilmiş BeşinciBaskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 1998.Purtaş, Fırat, Rusya Federasyonu Ekseninde Bağımsız Devletler Topluluğu,Platin Yayınları, Ankara, 2005.Raykin, Georgi, Geopolitika Mira, Mir Yayınevi, Moskova, 1990.177


Raşid, Ahmed, Orta Asya’nın Dirilişi: İslam mı Milliyetçilik mi?, Cep Kitapları,İstanbul, 1995.Riasanovsky, Nicholas V., History of Russia, Oxford <strong>University</strong> Press, 1972.Roux, Jean Paul, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, Lale Arslan (çev.), KabalcıYayınevi, İstanbul, 1999.Roy, Olivier, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Mehmet Moralı (çev.),İstanbul, Metis Yayınları, 2000, s. 29.Sandıklı, Atilla ve Güllü, İlhan, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kısa Analizi”,Geleceğin Süper Gücü Çin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve Şanghayİşbirliği Örgütü, Atilla Sandıklı (der.), TASAM Yayınları, İstanbul, ss.13-27, 2005.Saray, Mehmet, Doğu Türkistan Türkleri Tarihi: Başlangıçtan 1878’e Kadar,Doğu Türkistan Vakfı Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul, Cilt 1, 1998.Saray, Mehmet, Kırgız Türkleri Tarihi, Nesil Yayınları, İstanbul, 1993.Sarıkçıoğlu, Ekrem Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Genişletilmiş BeşinciBaskı, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2004.Seton, Robert William, The Russian Empire (1801-1917), Oxford <strong>University</strong> Press,London, 1967.Snyder, Louis L., The Meaning of Nationalism, Greenwood Press, New York,1968.Soljenitsin, Aleksandr, Rusya Nasıl Kurtulur?, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992.Şen, Y. Furkan, Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus-Devlet,Yargı Yayınları, Ankara, 2004.Tanilli, Server, Uygarlıklar Tarihi, 22. Baskı, Alkım Yayınevi, İstanbul, Mart 2006.Tanilli, Server, Yüzyılın Gerçeği ve Mirası, Cilt VI, Adam Yayınları, İstanbul,1997.Toğan, Zeki Velidi, Bugünkü Türkili Türkistan Yakın Tarihi, Cilt 1, İkinci Baskı,İstanbul, 1981.178


Tuğul, Seyit, SSCB’de Sürgün Edilen Halklar, Chiviziyazıları Yayınevi, BirinciBaskı, İstanbul, 2003.Uçar, Fuat, Dış Türkler: Türk Dünyası’nın Parlayan Beş Yıldızı, Orta AsyaTürklüğü’nün Tarihsel ve Külürel Yapısı, Fark Yayınları, Birinci Baskı,Ankara, 2007.Uçarol, Rıfat, Siyasi Tarih (1789-1994), Filiz Kitabevi, İstanbul, 1995.Vatandaş, Celalettin, Ulusal Kimlik: Türk Ulusçuluğunun Doğuşu, Birinci Baskı,Açılımkitap, İstanbul, 2004.Vernadsky, George, A History of Russia, Bantam Books, New York, 1967.Ware, Timothy, The Orthodox Church, Penguin Books, Middlesex, 1964.Yahya Okçu, Türk-Rus Mücadele Tarihi, Doğuş Matbaası, Ankara, 1953.Yaman, Ertuğrul, Türkistan Notları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998.Yalçınkaya, Alaeddin, Sömürgecilik ve Panslavizm Işığında Türkistan (1856’danGünümüze), İkinci Baskı, Lalezar Kitabevi, Ankara, 2006.Yılmaz, S. Harun, Rusya’da Devlet Merkezli Sistem ve Bürokrasi, VersusYayınları, İstanbul, Şubat 2006.Zaim, Sabahaddin, Türk ve İslam Dünyasının Yeniden Yapılanması, NilYayınları, İzmir, 1997.Ziegler, Charles E., The History of Russia, Greenwood Press, London, 1999.MAKALELERAhmed, Mutahir, “Radikal İslam ve Orta Asya”, Avrasya Etüdleri, Cilt 1, Sayı 3,Sonbahar 1994.Akayev, Asker, “Kırgızistan: Geçmişte, Bugün ve Gelecekte”, Yeni Türkiye, TürkDünyası Özel Sayısı II, Temmuz-Ağustos, Yıl 3, Sayı 16, ss. 1250-1253,1997.179


Allison, Roy, “Structures and Frameworks for Security Policy Cooperation inCentral Asian”, Central Asian Security, Roy Allison and Lena Jonson (ed.),Brookings Institute Pres, Washington D. C., ss. 219-246, 2001.Al-Qahtani, Mutlaq, “The Shanghai Cooperation Organization and Law ofInternational Organizations”, Chinese Journal of International Law, Cilt 5,Sayı 1, s. 129-147, 2006.Amanov, Şatlık, “ABD’nin İnsan Hakları Politikası ve Çin,: Doğu TürkistanÖrneği”, Avrasya Dosyası, ASAM Yayınları, Cilt 12, Sayı 1, ss. 67-98,2006.Andican, Ahat, “Çin Satrancında Orta Asya”, Avrasya Dosyası, Cilt 12, Sayı 1, ss.7-36, 2006.Bacık, Gökhan, “Türk Cumhuriyetlerin Kimlik Sorunu”, Geçiş Sürecinde OrtaAsya Türk Cumhuriyetleri, Mim Kemal Öke (der.), Alfa Yayınları,İstanbul, ss. 61-127, 1999.Bal, Halil, “Kırgızistan Çin Gölgesi ve Rus Desteği Altında”, Türk Cumhuriyetlerive Petrol Boru Hatları, Alaeddin Yalçınkaya (der.), Bağlam Yayınları,Birinci Basım, İstanbul, ss. 97-116, 1998.Bajonav, Yevgeni, “Rusya’nın Değişen Dış Politikası”, Menfaatler ÇatışmasıOrtasında Türkiye, Yılmaz Tezkan (der), Birinci Baskı, A Ajans Yayınları,ss. 53-83, 2000.Baycaun, Suale, , “Orta Asya ve Özbekistan’da İslam ve Kökten Dincilik”, AvrasyaDosyası, Cilt 7, Sayı 3, 2001.Bilener, Tolga, “Ulus Devlet Olma Sürecinde Ukrayna”, Değişen Dünyada Rusyave Ukrayna, Erhan Büyükakıncı (der.), Phoenix Yayınları, Ankara, ss. 311-341, 2004Budak, Feyzullah, “Kırgızistan Dünü, Bugünü, Yarını”, Yeni Türkiye, Yıl 3, Sayı16, ss.1254-1283, Temmuz-Ağustos 1997.Buszynski, Leszek, “Rusia and The West: Towards Renewed Geographical Rivalry,Survival, Cilt 37, Sayı 3, ss. 120-136, Sonbahar 1995.180


Croissant, C.M. ve Croissant, M. P., “Hazar Denizi’nin Statüsü Sorunu: İçeriği veYansımaları”, Avrasya Etüdleri, Cilt 3, Sayı 4, Kış, 1996/97.Çıplak, Murat, “Çin’de İnsan Hakları ve Ayrılıkçı Hareketler”, Deniz ÜlkeArıboğan (der.), Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Birinci Basım, BağlamYayınları, İstanbul, 2001,Çomak, İhsan, “Rusya, Putin ve Avrasyacılık”, Rusya Stratejik Araştırmaları-1,İhsan Çomak (der.), TASAM Yayınları, İstanbul, ss. 89-100, 2006.Çolakoğlu, Selçuk, “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği”, Uluslararası İlişkilerDergisi, Cilt 1, Sayı 1, ss. 173-197, Bahar 2004.Demir, Ali Faik, “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Sonrası Türkiye ile Orta AsyaCumhuriyetleri Arasındaki İlişkiler ve Bu Konuda Etkili Olan Faktörler”,Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl 1, Sayı 2, Türkiye Cumhuriyetinin 80.Yılı Özel Sayısı, Eylül 2003.Devlet, Nadir, “Rus Politikasında Yeni Yönelimler ve Türkiye Cumhuriyetleri”,Avrasya Dosyası, Cilt 3, Sayı 4, Kış 1996.Efegil, Ertan, “Türkmenistan’ın Gerçekleşmeyen Doğal Gaz Hesapları”, KÖKAraştırmalar, Cilt II, Sayı 1, Bahar 2000.Efegil Ertan, “Bağımsızlık Sonrası Türkmenistan’ın Siyasi, Ekonomik ve KültürelPolitikalarının Genel Değerlendirmesi”, KÖK Araştırmalar, Cilt III, Sayı 1,ss. 245-264, Bahar 2001.Erhan, Çağrı, “ABD’nin Orta Asya Politikaları ve 11 Eylül’ün Etkileri”,Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 3, ss. 123-149, Güz 2004.Erol, Mehmet Seyfettin, “Küresel Güç Mücadelesinde Avrasya Jeopolitiği veAvrasyacılık Tartışmaları”, Rusya Stratejik Araştırmaları-1, İhsan Çomak(der.), Tasam Yayınları, İstanbul, ss. 119-149, 2006.Gazigil, Orhan, “Rusya’da Avrasyacılık Düşüncesi ve Yeni Alternatif Arayışları”,Rusya Stratejik Araştırmaları-1, Birinci Basım, İhsan Çomak (der.),TASAM Yayınları, İstanbul, ss. 101-118, 2006.181


Güney, Nurşin Ateşoğlu, “Rusya Federasyonu’nun Yeni Güvenlik PolitikasıÇerçevesinde Türkiye’ye Bakışı”, Mustafa Türkeş ve İlhan Uzgel,Türkiye’nin Komşuları, İmge Yayınları, Ankara, ss. 165-333, 2002.Hendrix, Henry, “Control of the Sea Protecs the New Global Heartland”, U.S. NavalInstitute Proceedings, Cilt 132, Sayı 4, Nisan 2006.Hüseynov, Fuad, “Bağımsız Devletler Topluluğu’nun Oluşumunun HukukiBoyutları”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 52, Sayı 4,ss. 388-401, 2003.İşcan, İsmail Hakkı, “Uluslararası İlişkilerde Klasik Jeopolitik Teoriler ve ÇağdaşYansımaları”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, Bahar 2004.Kalkan, İbrahim, Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”, Alaeddin Yalçınkaya(der.), Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, Bağlam Yayınları,Birinci Baskı, İstanbul, ss. 65-77, 1998.Kanbolat, Hasan, “Bağımsızlık Sürecinde Türkmenistan Cumhuriyeti”, YeniTürkiye, Yıl 3, Sayı 16, ss. 1330-1353, Temmuz-Ağustos 1997.Karasar, Hasan Ali, Bağımsızlık Sonrası Türkistan’da Rus Siyaseti”, AvrasyaDosyası, Cilt 6, Sayı 4, ss. 220-271, Kış 2001.Kazemzadeh, Firuz, “Central Asia’s Foreign Relations: A History of Survey”, TheLegancy of History in Russia and The New State, S. Frederick Star(editor), Cilt 1, Newyork, 1994.Kepbarov, Yolbars A., “Hazar Denizi’nin Yeni Siyasal Statüsü Bölgesel İşbirliği veİstikrarın Temelidir”, Alaeddin Yalçınkaya (der.), Türk Cumhuriyetleri vePetrol Boru Hatları, Birinci Basım, İstanbul, ss. 57-64, 1998.Kepbanov, Yolbars A., “The New Legal Status of the Caspian Sea is the Basis ofReginal Cooperation and Stability”, Perceptions, Cilt II, Sayı 4, Ekim 1997,Şubat 1998.Kılıçbeyli, Elif Hatun ve Emrahov, Mahal, “Büyük Oyundan Yeni Büyük Oyuna(1920-2002 yılları), Yakın Dönem Güç Mücadeleleri Işığında Orta AsyaGerçeği, Birinci Baskı, Gündoğan Yayınları, İstanbul, ss. 113-134, 2002.182


Kibaroğlu, Mustafa, “Orta Asya’da Kitle İmha Silahları ve Silahsızlanma”, KüreselPolitikada Orta Asya, Mustafa Aydın (der.), Birinci Baskı, Nobel Yayınları,Ankara, ss. 313-332, 2005.Kurat, Akdes Nimet, “Panslavizm”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-CoğrafyaFakültesi Dergisi, Cilt XI, Ankara, 1953.Kuzio, Taras, “Bağımsız Devletler Topluluğu İçinde Jeopolitik Çoğulculuk:GUUAM’ın Ortaya Çıkışı”, Kadim Dostumuz Yeni Rusya, Yılmaz Tezkan(der.), Birinci Baskı, Ülke Kitapları, Ankara, ss. 94-126, 2001.Kamalov, İlyas, “Rusya’nın Orta Asya Politikası”, Stratejik Analiz, Eylül ss. 84-97,2007.Küçükkurt, Serhat, Türkmenistan Ülke Raporu, Dış İşleri Bakanlığı Türk İşbirliğive Kalkınma Ajansı Yayınları, Ankara, 1999.Lelyved, Michael, “Russia: İran Disputes Legal Status of Caspian Sea Oil”,RFE/RL.Logvinov, Gregory, “The Shanghai Cooperation Organization: a New QualitativeStep Forward On the Result of the SCO Summit in St. Petersburg”, FarEastern Affairs, Cilt 30, Sayı 3.Menon, Rajan, “In the Shadow of the Bear: Security in the Post-Soviet CentralAsia”, Internatonal Security, Cilt 20, Sayı 2, Yaz, 1995.Mathioppoulos, Margarita, “XXI. Yüzyılda Küresel Oyuncular Olarak ABD veAvrupa”, Menfaatler Çatışması Ortasında Türkiye, Yılmaz Tezkan (haz.),Ülke Kitapları, İstanbul, ss. 21-36, 2000.Mikoyan, Sergio A., “Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrasya’da Bölgeselİhtilaf”, Menfaatlar Çatışması Ortasında Türkiye, Yılmaz Tezkan (haz.), ÜlkeKitapları, İstanbul, ss. 37-52, 2000.Mugisuddin, Oya Akgönenç “Rusya Federasyonu’nun Dış Politika Hedefleri veBunlar Üstündeki Etkin Faktörler”, Avrasya Dosyası, Cilt 1, Sayı 1, Ankara,1994.183


Nauşabayeva, Asem, “21. Yüzyılın Başında BDT’nin Sorunları ve Geleeğe YönelikSenaryolar”, Staratejik Analiz, Sayı 9, ss. 41-46, Ocak 2001.Nezihoğlu, Halim, “Bağımsızlıktan Günümüze Rusya-Türk Cumhuriyetleriİlişkileri”, Geçiş Sürecinde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Mim KemalÖke (der.), Birinci Baskı, Alfa Yayınları, ss. 11-60, 1999.Oğan, Gökçen, “Yeni Büyük Oyun ve Orta Asya: Küresel güç Mücadelesinin DaimiSahnesi”, Stratejik Öngörü, Ankara, 2006.Oğan, Sinan, “ BDT’nin 10. Yılında Orta Asya: 11 Eylülle Gelen Amerikan Miladı”,Stratejik Analiz, Cilt II, Sayı 22, Şubat 2002.Oğan, Sinan, “Dış Politika Aracı Olarak Rusça: Türk Cumhuriyetleri Örneği”, RusyaStratejik Araştırmaları-1, İhsan Çomak (der.), TASAM Yayınları, İstanbul,ss. 207-229, 2006.Olcott, Martha Brill, “Central Asia: Common Legacies and Conflicts”, CentralAsian Security, Roy Allison and Lena Jonson (editors), Brookings InstutitionPres, Washington D.C., ss. 24-48, 2001.Olcott, Martha Brill “Russia’s Place in the CIS”, Current History, Cilt 92, Sayı 576,Ekim 1993.Öztürk, İbrahim, “Küreselleşmenin Dinamiği ve Kalkınma Sorunsalı: GeçişSürecindeki Orta Asya Cumhuriyetleri için Dersler”, Yakın Dönem GüçMücadelesi Işığında Orta Asya Gerçeği”, Ertan Efegil, Elif HatunKılıçbeyli ve Pınar Akçalı (haz.), Gündoğan Yayınları, ss. 351-412, 2004.Purtaş, Fırat, “Rusya’nın Orta Asya’ya Yeniden Dönüşü”, İhsan Çomak (der.),Rusya Stratejik Araştırmaları-1, Tasam Yayınları, İstanbul, ss. 163-186,2006.Ratanova, M. P., “Desyat Let Sodruzestvu Nezavisimıh Gasudarst”, Rasiya vOkrujayuşem Mire, (Analitiçeski Yejegodnik), MNEPU Yayınevi,Moskova, 2003.184


Robbins, Gerald, “Post-Sovyet Anayurdu: Mackinder’in YenidenDeğerlendirilmesi”, Avrasya Etüdleri, Cilt 1, Sayı 3, ss. 34-45, Sonbahar1994.Roger N. Mc Dermott, “Kazakhstan’s Armed Forces: Reform or Decay?”, ConflictStudies <strong>Research</strong> Centre, June 2002.Saikal, Amin, “Russia and Central Asia”, Russia in Search of its Future, AminSaikal ve William Maley (ed.), Cambridge <strong>University</strong> Press, London, 1995.Soltan, Elnur, “Coğrafya, Tarih ve Rus Kimliği”, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 4,ss. 64-94, Kış 2001,Şen, Cihangir, “Rusya Orta Asya’ya Geri mi Dönüyor?”, Stratejik Analiz, Cilt 1,Sayı 2, ss. 3-13, Haziran 2000.Somuncuoğlu, Anar, “Avrasya Ekonomik Birliği: Rus Dış Politikasında Yeni BirAtak”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 15, ss. 86-91, Temmuz 2001.Tanrısever, Oktay F., “Rusya Federasyonu’nun Orta Asya-Kafkasya Politikası:Yakın Çevre Doktrini’nin İflası”, Mustafa Aydın (der.), Küresel PolitikadaOrta Asya, Nobel Yayınları, Birinci Basım, Ankara, ss. 43-68, 2005.Tanrısever, Oktay, “Orta Asya ve Çevresinde Bölgesel İşbirliği ArayışlarındaRusya”, Ertan Efegil, Elif Hatun Kılıçbeyli ve Pınar Akçalı (der.), YakınDönem Güç Mücadelesi Işığında Orta Asya Gerçeği, Gündoğan Yayınları,İstanbul, 2004.Taşağıl, Ahmet, “Türkiye’nin Orta Asya Cumhuriyetleri ile İlişkilerinin Dünü,Bugünü ve Yarını, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl 2, Sayı 3, Şubat2004.Taşar, Murat, “Kremlin’deki Yeni Çar: Vladimir Vladimiroviç Putin”, KadimDostumuz Yeni Rusya, Yılmaz Tezcan (der.) Ülke Kitapları, Birinci Baskı,Eylül 2001.Tellal, Erel, “Avrasya’da Türkiye-Rusya İlişkileri”, Beş Deniz HavzasındaTürkiye, Mustafa Aydın ve Çağrı Erhan (der.), Siyasal Kitabevi, Ankara, ss.33-62, 2006.185


Telatar, Gökhan, “Şanghay İşbirliği Örgütü: 21. Yüzyılın Bölgesel/Küresel ÇekimMerkezi”, Geleceğin Süper Gücü Çin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar veŞanghay İşbirliği Örgütü, Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (der.), TASAMYayınları, İstanbul, ss. 163-229, 2005.Thornton, William H., “Eurasia at the Brink: Cultural Politics of the IslamicRevival”, EJOS, Cilt VII, Sayı 13.Tuncer, İdil, “The Security Policies of the Russian Federation: The Near Abroad andTurkiye”, Turkish Studies, Cilt 1, Sayı 2, Güz, 2000.Üngör, Çağdaş, “Çin’in ‘Tek Ülke, İki Sistem Politikası: Tayvan, Hong Kong veMacau”, Geleceğin Süper Gücü Çin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar veŞanghay İşbirliği Örgütü, Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (der.), TasamYayınları, İstabul, 29-41, 2005.Üngör, Çağdaş, “Çin’in Tek Ülke İki Sistem Politikası: Tayvan, Hong Kong veMacau, Staratejik Öngörü, Yıl 1, Sayı 1, Mayıs 2004.Yalçınkaya, Alaeddin, “Türk Cumhuriyetleri’nin Siyasi Gelişimi”, TürkCumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, Alaeddin Yalçınkaya (der.), BirinciBasım, Bağlam Yayınları, İstanbul, ss. 255-293, 1998.Yalçınkaya, Alaeddin, “Türkistan Terimi, Coğrafi ve Siyasi Sınırlar”, Ümit Özdağ,Yaşar Kalafat Mehmet Seyfettin Erol (der.), 21. Yüzyıl Türk DünyasıJeopolitiği: Muzaffer Özdağ’a Armağan, Cilt 1, ASAM Yayınları, Ankara,2003.Yom, Sean L., “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği”, Geleceğin Süper GücüÇin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve Şanghay İşbirliği Örgütü, AtillaSandıklı (der.), TASAM Yayınları, İstanbul, ss. 231-242, 2005.Zhuangzhi, Sun, “New and Old Regionalism: The Shanghai CooperationOrganization and Sino-Central Asian Relations” Reviev of InternationalAffairs, Cilt 3, Sayı 4, Yaz, 2004.186


İNTERNET KAYNAKLARIAksay, Hakan, Cumhuriyet, 19.10.2006, http://tr.rutam.org/content/view/112/1/(10.10.2007)Arı, Tayyar, “Orta Asya`da Güvenlik Sorunları ve İşbirliği Girişimleri”,www.tayarari.com/armsoğlu.doc (11.10.2007)Arı, Tayyar, “Sovyetler Birliği Sonrasında Avrasya: Din, Etnik Yapı, Ekonomi veDış Politika”, www.tayyarari.com/Avrasya.doc- (23.10.2007)Bakshi, Jhotsna, “Shanghai Cooperation Organization Before After September 11”,Strategic Analysis, Apr.Jun 2002, Vol. XXVI, No. 2,http://www.ciaonet.org/oljsa/sa_apr02baj01.html. (07.05.2007)Balcı, Ergim, “Gorbaçov’un Reformları”,www.mulkiye.org.tr/docs/cars_soy/CARSAMBA8687_17.pdf -(12.12.2007)Cabbarlı, Hatem, “Ermenistan Silahlı Kuvvetleri”,http://www.azsam.org/modules.php?name=News&file=print&sid=86(12.12.2007)Camalbek Turgunbekov, “Vne$nepolitiçeskaya deyatelnost Kırgızstan’a v protsesseinteqratsiyi SNG”, www.polysphere.org/news/attachments/39.doc /(09.11.2007)Çömez, Turhan, “Fergana Vadisi Neden Önemli”, Akşam, 24.05.2007:http://tr.wikipedia.org//wikifergana_vadisi (13.11.2007)Cutler, Robert M., “The Shanghai Cooperation Organization Moves Into First Gear”Central Asia- Caucasus Analyst,http://www.cacianalyst.org/newsite/?q=node/1967 ( 10 Mayıs 2007)Dedeoğlu, Beril, “Avrupa Güvenliği’nin Geleceği ve Türkiye”, Jeopolitik,http://www.jeopolitik.org/index.php?option=com_content&task=view&id=31(27.12.2007)Demirtepe, Turgut, “Özbekistan-Rusya İlişkileri ve Kollektif Güvenlik AnlaşmasıÖrgütü” www.usakgundem.com/yazarlar.php?id=385&type=4 (12.11.2007)187


Demirtepe, Turgut, “Orta Asya’da İslami Hareketliliğin Farklı Yüzleri”,http://www.usakgundem.com/printerfriendly/printerfriendly.php?type=makaleler&id (14.11.2007)Demirtepe, Turgut, “Özbekistan-Rusya İlişkileri ve Kolektif Güvenlik AnlaşmasıÖrgütü”,http://www.usakundem.com/printerfriendly/printerfriendly.php?type=yazarlar&id(12.11.2007)http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+kz0056)(03.09.2007)Dikkaya, Mehmet, “Orta Asya’da Ekonomik Entegrasyon Düşüncesinin Temelleri”,http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?type=43&id=719 (11.12.2007)Ertan, Fikret, Avrasya Yahudi Kongresi, Zaman, 06.11.2007,http:///www.arşiv.zaman.com.tr, 2002/11/06/yazarlar/fikreterten.htm(21.11.2007)http://www.afganistannewscenter.com/news/2000/may/may192000.htm (12.12.2007)http://www.answers.com/topic/turkmenistan-and-turkmen (10.07.2007)http://www.answers.com/topic/orthodoxy (19.07.2007)http://www.asam.org.tr/temp/temp305.pdf (12.10.2007)http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?kat1=6&ID=550 (12.10.2007)http://www.bdt.ofisi.com/ (28.12.2007)http://www.britannica.com/eb/article-9113922/TURKMENISTAN (02.05.2007)http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1996/Mart(27.09.2007).1996.htmhttp://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/disbasinbaslik/2005/05/18x05x05.html(07.11.2007)http://www.china.org.cn/english/2004/Mar/89979.htm (01.05.2007)https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/tx.html(05.09.2007)188


https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kz.html(23.09.2007)http://www.cis.minsk.by (09.12.2007)http://www.cge.evrazia.org/geopolitics_8.shtml (10.12.2007)http://www.dallog.com/hanliklar/baku.htm(04.11.2007) (04.11.2007)http://www.en.wikipedia.org/wiki/Pogrom (03.07.2007)http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler/makale20.html (04.11.2007)http://www.eraren.org/index.php?Page=Makaleler&MakaleNo=896 (04.11.2007)http://www.eurasianet.org/turkmenistan.project/,ndex.php?page=resource/chrono&lang=eng (11.09.2007)http://www.guşam.org/general/browse.html, (12 Kasım 2007)http://www.fmprc.gov.cn/eng/topics/sco/t57970.htm (01.07.2007)http://www.kobi-efor.com.tr/haber_detay.asp?id=1402 (23.11.2007)http:///www.kto.org.tr/tr/dergi/dergiyazioku.asp?yno=249&ano=44 (16.09.2007)http://lcweb2.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+kz0025)(07.09.2007)http://www.resimland.com/img/391.serach.htm (16.09.2007)http://www.rian.ru/spravka/20051004/41592945.html (05.11.2007)http://www.sectsco.org/htm/00027.html (20.11.2007)http://www.soviethistory.org/index.php?action=L2&SubjectID=1954tselina&Year=1954 (23-09.2007)http://www.tr.wikipedia.org/wiki/K%C4&B1rg%C4%B1zistan (15.11.2007)http://www.tr.wikipedia.org/wiki/Panslavizm (22.05.2007)http://www.turkey.mid.ru/sng_01_t_html.(07.11.2007)http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=1&yazi=367 (12.11.2007)189


İnstutut Stran S.N.G İnstutut Diasporı i İntegratsiyi “Problemı Diasporı”,No:35(01.09.2001) http://www.zatulin.ru (21.11.2007)Jia, Qingguo, “The Success of the Shanghai Five: Interest, Norms and Pragmatism”,http://www.comw.org/cmp/fulltext/0110jia.htm (17.11.2006)Kaczmarski, Martin, “Rusya BDT Yerine Yeni Bir Güvenlik Sistemi Oluşturuyor”,http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=44&yazi=687 (27.12.2007)Kale, Mehmet, “Kıbrıs’ın Türkiye Açısından Önemi”http://mehmetkale.blogspot.com/ (12.11.2007)Kanbolat, Hasan, “Özbekistan Cumhuriyeti 15 Yaşında”,www.asam.org.tr/tr/yyazdir.asp?ID=1141&kat1=56&kat2=14eylul2006,(09.10.2007)“Kazakhstan: Between Russia and Central Asia”, The Permanenet Committee onGeographical Names (PCGN), http://www.pcgn.org.uk/Kazakhstan.pdf(10.09.2007)Kazakhstan, CIA The Factbook, https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/kz.html(12.10.2007)Kıraç, Gürol, “Devrimi Nazarbayev Yaptı”,http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=357&sayfa=35 (19.11.2007)Kıraç, Gürol, “Kerimov Bush’a Rest mi Çekti?”,http://www.tusam.net.makaleler.asp?id=sayfa=41, (12.11.2007)Kyrgyzstan, CIA The World Factbook, https://www.cia.gov/library/publications/theworld-factbook/geos/kg.html,(11.11.2007)Kona, Gamze Güngörmüş, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi”,http://www.gamzegungormuskona.blogspot.com/2007/08/trk-dnyasarastirmalar-dergisi-say-133.html(07.12.2007)Kurubaş, Erol, “SSCB Sonrasında Türk Cumhuriyetlerinde Yeni Uluslaşma SüreçleriÜzerine Bir Değerlendirme” The Journal of Turkish Weekly,www.turkishweekly.net/printerfriendly/printerfriendlyphp?type=articles_tr&id=134(20.11.2007)190


Lossky, Nicholas, “Eastern Orthodoxy”, http://www.wcccoe.org/wcc/what/ecumenical/eo-e.html.(19.06.2007)Nogayeva, Ainur, “Orta Asya’da Entegrasyon”http://www.tusam.net/makaleler.asp?id=909&sayfa=7 (25.09.2007)Oğan, Gökçen, “Rusya’nın Kazakistan Algılamasında Değişiklik Sinyalleri”,http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=386&kat1=7&kat2=(19.11.2007)“Podvig ili oşibka”,Rossiyskaya Qazeta (Federalnıy Vıpusk №3428 ot 13 mart2004), http://www.rg.ru/2004/03/13/yubiley.html (24.11.2007)Polat,Salih, “Sovyetler Birliği Hukuk Sisteminde Din ve Vicdan Özgürlüğü”,Akademik Araştırmalar Dergisi, Yıl 1, Sayı 5, s. 11.http://www.academical.org/ (15.10.2007)“Putin Says Russia will Protect Uzbekstan”, Routers, 19 May 2000,www.archives.econ.utah.edu/archives/pen-1/2004w22/msg00032.htm.(01.12.2007)“Reflections on Russian’s Past, Present and Future”http://www.belfercenter.org/publication/3027/reflections_on_russias_past_present_and_future.html (12.12.2007)“Russiya i bilijneye zarubejye”, http://ref.net.ua/work/det-10099.html (12.11.2007)Saçko, Galina, “Yevrazistvo: İstorya, Teoriya, Politika”,http://www.lib.csu.ru/vch/10/2005_01/001.pdf (12.12.2007)Sapmaz, İrfan, “Özbekistan-Rusya Yakınlaşması”, TGRT Haber Analiz,http://www.tgrthaber.com.tr/section_view.aspx?guid=a8bd6b62-7f11-473ea6c1-01a801a101de(21.11.2007)“Shanghai Cooperation Oraginization”,http://www.fmprc.gov.cn/eng/topics/sco/t57970.htm (01.07.2004)“Sharakiya, A. M, “Pan-Africanism: A Critical Reassessment”, TransAfricaForum, 07308876, Winter 91/92, Vol. 8, Issue 4,191


http://web.ebscohost.com/ehost/detail?vid=4&hid=8&sid=eac58619-d455-4d03-bd59-ba8dd9309158%40SRCSM1 (20.06.2007)“ Stalin’in Aç Bıraktıkları Anılıyor”, Yeni Şafak, 26.11.2006,http://www.yenisafak.com.tr/dunya/?t=26.11.2007&c=4&i=84107(31.12.2007)“Srednyaya Aziya i Kazahstan”, Institut Stran SNG İnstitut Diasporı i İntegratsiyi,No=30, 01.06.201 www.zatulin.ru/instute/sbornil/030/03.shtml (10.11.2007)“Şanghayskaya Organizatsiya Sotrudniçestva”http://www.krugosvet.ru/articles/107/1010706/1010706a1.htm (11.12.2007)Şişkov, Yuriy, “ Rassia i SNG: Neudavşiysya Brak Po Daqavoru”, Pro et Contro,Tom 6, No 1-2, Zima-Vesna 2001, s. 93; http://pubs.carnegie.ru/p&c/Vol6-2001/1-2/v6n1-2-05.pdf (23.11.2007)Tacikistan Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçiliği Resmi Sitesi,http://www.tajikembassytr.com/ (02.01.2008)Tajikistan, The World Factbook, https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/ti.html(12.11.2007)Tınç, Ferai, “Türkiye Orta Asya’dan Siliniyor”, Hürriyet,http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/04/30/202408.asp (10.11.2007)Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, http://osamortadogu.sitemynet.com/ulus.htm,(10.11.2007)Yeltsin, Boris, Perviy Presedent RF, www.lenta.ru/lib/14160887/full.htm,(08.12.2007)Winston, Robert "Human, the Definitive Visual Guide Orthodox Church”http://tr.wikipedia.org/wiki/Ortodoksluk (15.06.2007)“Отношения России и Казахстана в 1994-2005 годах”http://www.rian.ru/spravka/20051004/41592945.html (23.11.2007)192


DİĞER KAYNAKLARBüke, Hilal, Soğuk Savaş Sonrası Rusya’nın Orta Asya Politikası,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale, 2007.Çoban, Ebru, Soğuk Savaş Sonrasında Rusya-Çin ilişkileri ve Şanghay İşbirliğiÖrgütü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans, Ankara Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü, Ankara, 2003.Ertan, Fikret, “Soljenitsin’in Çözümü”, Zaman, 15.12.1991.Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri Ülke Profilleri ve Türkiye İle Ekonomikİlişkileri, Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, Şubat, 1996.Kanal A Sınır Ötesi Programı, 21.12.2007, saat: 00:45Kazakistan Ülke Raporu, TİKA Yayınları, Eylül, Ankara, 1998.Kırgızistan Ülke Etüdü, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul, Aralık 2002, s. 3.Kodaman, Timuçin, Azerbaycan Petrollerinin Uluslararası Politikadaki Önemive Türkiye, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü, Ankara, 2002.Kumarova, Kumanova, Rusya Federasyonu’nun Orta Asya Politikası (1991-2005), Yüksek Lisans Tez Çalışması, Ankara Üniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü, Ankara, 2006.Naşa Gazeta, 11.04.1997.Onay, Yaşar, Tarihte ve Günümüzde Rusya’nın Orta Asya Siyasetleri, YüksekLisans Tezi, İstanbul, 1995.Özbekistan Ülke Etüdü, İstanbul Ticaret Odası, Kırmızı Yayıncılık, Kasım 2002.Özbekistan Anayasası, TİKA, Mayıs 1999, Ankara, 230.Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 2, Haziran 2000.193


ÖZGEÇMİŞKişisel BilgilerAdı ve Soyadı : Esme SaraçDoğum Yeri: AnkaraDoğum Tarihi : 27.02.1982Medeni Hali: BekarEğitim Durumu:Lise : 1997-2000Lisans: 2000-2005Yabancı Dil ve Düzeyi:İngilzce: ( 2006 Mart ÜDS 66, 250)Rusça: Dört Yıllık Lisans Eğitimi boyunca zorunlu ders olarak alınmıştır.İş Deneyimi:Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkilerAnabilim Dalında Araştırma Görevlisi (2006-Devam Ediyor)Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar:1. Proje Yardımcısı, “Isparta İli Avrupa Birliği Bilinç Düzeyinin Ölçülmesi ve BuDüzeyin Artırılması”, Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Bilimsel AraştırmaProjeleri (SDÜ-BAP), Proje Yöneticisi: Timuçin Kodaman, Isparta, 2007-2008.2. Kodaman, Timuçin, Saraç, Esme, “Geçmişten Günümüze Irak Türkleri(Türkmenler), Global Starateji, İlkbahar 2007, Yıl 3, Sayı 9.194


3. Kodaman, Timuçin, Saraç, Esme, “Hareket-Ül Mukavemet-Ul İslamiye- İslamiDireniş Hareketi (HAMAS)”, Akademik Ortadoğu, 2007, Yıl 1, Sayı 1.4. Saraç, Esme, “Avrupa Bütünleşmesi”, Siyasi İlimler Türk Derneği LisansüstüÖğrencileri IV Siyasal Bilimler Kongresi, Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi,Isparta,11.11.2006.5. Saraç, Esme, “Avrupa Birliği Sürecinde Ermeni Sorunu”, Siyasi İlimler TürkDerneği Lisansüstü Öğrencileri V. Siyasal Bilimler Kongresi, Kayseri ErciyesÜniversitesi, Kayseri, 20.10.2007.6. Saraç, Esme, “Batı Avrupa Birliği”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi,Yayım Aşamasında195

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!