İstanbul Barosu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku 2011 Yılı Toplantıları

İstanbul Barosu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku 2011 Yılı Toplantıları İstanbul Barosu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku 2011 Yılı Toplantıları

istanbulbarosu.org.tr
from istanbulbarosu.org.tr More from this publisher
12.07.2015 Views

İş ve Sosyalvenlik Hukuku 2011 Yılı Toplantıları231paralel bir düzenleme öngörülmüş ve müteselsil sorumluluğa işaret ediliyor.Eğer sözleşme devredilmişse burada da yine bütün hak ve borçlarıylabirlikte artık taraf değişmiş oluyor; yani birinde işçinin de yazılı rızası olduğuiçin burada üçlü bir anlaşma; yani devreden hizmet akdinin öncekitarafı işveren, yeni sözleşmenin tarafı haline gelen işveren ve işçi üçlü biranlaşma, diğerinde ise sadece devralan ve devreden işveren arasında, işyerinindevrinden mütevellit akit geçtiğinde ikili bir anlaşma var. Devralan işvereninsorumluluğu taşıdığıyla ilgili hiçbir sıkıntı yok. Zaten Kanun bütünhak ve borçlarıyla birlikte geçeceğini söylüyor. Eğer devir sözleşmesindeayrıca bu yönde bir hükme cevaz verilmişse, bu yönde bir hüküm sevk edilmişse,devreden işveren de elbette sorumlu olacak. Ama bu haliyle artık tarafsıfatıyla tek biri, tek bir kişi işçinin karşısında yer aldığı için müteselsilsorumluluğun da ancak Kanunda açıkça öngörülmesi halinde eğer akdi birteselsül söz konusu değilse, sadece Kanunun birlikte sorumluluğu açıkçaöngördüğü hallerde müteselsil borç ilişkisi kurulacağından ve 429 428’inaksine bu yönde bir açık hüküm sevk etmediğinden akdi teselsül kurulmadığımüddetçe 428’in kıyasen uygulanması suretiyle ben devreden öncekiişverenin birlikte sorumluluk taşımayacağı kanaatindeyim. Gerekçem detemelde budur.Yrd. Doç. Dr. Hediye ERGİN- Öncelikle Sayın Ahmet Sevimli’nin sorusunacevap vermek istiyorum. Sözleşmeleri ayırmada ekonomik bağımlılığınölçüt olamayacağını söyledi. Tebliğimin başında düzenlemelerin İsviçre’dençevrilmek suretiyle alınması nedeniyle İsviçre hukukunda geçerli olan öğretive yargı kararları doğrultusunda tebliğimin hazırlandığını söylemiştim.Orada bu ayrım bu şekilde yapılıyor. İş hukukunun ilk derslerinde de yineişçinin sonuç borcu olmadığını söylüyoruz, ama gördüğünüz gibi bu sözleşmedeişçi işteki başarıya yükümlenmiş, atipik bir sözleşme söz konusu.Bilmiyorum, sorunuzu yanıtlayabildim mi?Abdülhalim Eke Beyin bir sorusu vardı. “İş kazasını biraz açar mısınız?”dedi. Evde çalışmada meydana gelen bir kazanın mesleki faaliyet alanında,çerçevesinde meydana gelip gelmediği sorun yaratacak nitelikte.Ekrana yansıttığım 13. maddede 5510 sayılı Yasaya göre bir iş kazasının ne zamanolduğunu görmektesiniz. Tipik iş ilişkisinde işçi belli bir yer ve zamanda;yani fabrika veya bir büroda işi yapıyor. Bu yönüyle iş kazası olarak nitelenenkaza kazaya uğrayanın özel hayatı içinde değil, onun mesleki faaliyet alanı içindemeydana gelen kaza. Halbuki evde çalışmada zaman ve mekân kavramlarıanlamını yitirmekte, evde çalışan işçinin iş yaşamı ve özel yaşamı arasındakiçizgi belirsizleşmektedir. Bu durumda kazanın iş kazası sayılması açısındanbelirsizlik ve sorun yaratacak niteliktedir, çünkü evde çalışmada işçinin iş yaşamıve özel yaşamı iç içe geçmektedir. Buna dikkat çekmek istiyorum.

232 İstanbul Barosu YayınlarıProf. Dr. Sarper SÜZEK (Oturum Başkanı)- Ben de birkaç cümle söyleyeyim,bana yönelik de bazı sorular veya yaklaşımlar oldu.Sayın Abdülhalim EKE’nin sorusuyla ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum.İş Mevzuatı tabii işçiyi işverenlere karşı korumak, akit serbestisinin sınırlanması,bu amaçlarla doğmuştur. Tabii bir denge de aranır, hiç şüphesizo hassas dengenin de korunması lazım. Ama işçinin icabında kendisindenbence vekâlet alanlara karşı da korunması lazım. Ben öyle olaylar biliyorumki, burada şimdi hiç yakışık almaz belki bahsetmem, yeri de değil, ama çokmeslektaşımızın, hele iş kazaları sonucunda destekten yoksun kalanlarınüzerinden servetler edindiğini biliyorum. Bunu bir hukukçu olarak içimizesindiremeyiz bence. Bu gerçekten vahim bir durumdur.Tabii, Avukatlık Kanununda bazı hükümler olabilir, ama Avukatlık Kanunundabazı hükümlerin olması İş Mevzuatında buna aykırı işçileri koruyan,hele işçilerin son ölümünden sonra destekten yoksun kalanları koruyan hükümlerigetirmemize hiç engel değil. Manevi tazminatlar değil tabii söz konusuolan, ondan bahsetmek istemedim. Burada maddi tazminatlar söz konusu.Ücreti nasıl devredemiyorsa, görüşümde ısrar ediyorum, tazminatların devrikonusunda da hüküm yer almalıydı bu Kanunda. Burada almayacaksa İşKanunu'nda koruyucu hüküm olarak yer alması lazım. İş yargısının dışındada kalması önemli değil. Pek çok sorun iş yargısının dışında çözülüyor. … …böyledir, iki işverenin, alt işveren, asıl işveren arasındaki rücu davalarında,pek çok konuda tabii ki genel mahkemeler yetkili, burada da öyle olur, bir engelyok. Dolayısıyla, ben görüşümde ısrar ediyorum.Sayın Ahmet Sevimli’yle ilgili çok önemli bence, işin kalbinde yer alan bir noktabu. Başta da söylemeye çalıştım, Sayın Caniklioğlu’na da belki yanıt olacak buaynı zamanda, olması gereken açısından söylüyorum, Borçlar Kanunu'ndakigetirilen düzenlemelerinde öyle olmamış birçok hüküm. İş Kanunu'ndaki haklarıaşmaması lazım benim kanaatime göre. Tekrar edeyim, neden bu İş Kanunudışında, tutulsun mu, tutulmasın mı, hukuk politikası için ayrı konu, 4.madde yürürlükten kalksın mı, neler kalksın, ama madem varsa bunun amacıBorçlar Kanunu'na tabi işçiler bakımından onları çalıştıran daha zayıf, dahagüçsüz işverenlerin korunmasıdır. Dolayısıyla, İş Kanunu geçmemesi lazım.Sayın meslektaşım güzel yanıtladı. Eğer getirilen hak İş Kanunu'nun gerisindekalıyorsa, ki indirimler öyledir, kusurlu, kusursuz hastalıkta, vesaire, indirimleröyledir, ama birçok konuda Borçlar Kanunu'ndaki hüküm İş Kanunu'ndanileri işçi lehine. Birçok konuda söyleyeyim, yıllık ücretli izinleri örnek olarak vereyim;mesela, bilindiği gibi İş Kanunumuzda yıllık ücretli izne sayılmada çalışılmışgibi sayılan haller belirtilmiştir. Mesela, hastalık, iş kazasında iş akdinin

232 İstanbul <strong>Barosu</strong> YayınlarıProf. Dr. Sarper SÜZEK (Oturum Başkanı)- Ben de birkaç cümle söyleyeyim,bana yönelik de bazı sorular <strong>ve</strong>ya yaklaşımlar oldu.Sayın Abdülhalim EKE’nin sorusuyla ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum.İş Mevzuatı tabii işçiyi iş<strong>ve</strong>renlere karşı korumak, akit serbestisinin sınırlanması,bu amaçlarla doğmuştur. Tabii bir denge de aranır, hiç şüphesizo hassas dengenin de korunması lazım. Ama işçinin icabında kendisindenbence <strong>ve</strong>kâlet alanlara karşı da korunması lazım. Ben öyle olaylar biliyorumki, burada şimdi hiç yakışık almaz belki bahsetmem, yeri de değil, ama çokmeslektaşımızın, hele iş kazaları sonucunda destekten yoksun kalanlarınüzerinden ser<strong>ve</strong>tler edindiğini biliyorum. Bunu bir hukukçu olarak içimizesindiremeyiz bence. Bu gerçekten vahim bir durumdur.Tabii, Avukatlık Kanununda bazı hükümler olabilir, ama Avukatlık Kanunundabazı hükümlerin olması İş Mevzuatında buna aykırı işçileri koruyan,hele işçilerin son ölümünden sonra destekten yoksun kalanları koruyan hükümlerigetirmemize hiç engel değil. Manevi tazminatlar değil tabii söz konusuolan, ondan bahsetmek istemedim. Burada maddi tazminatlar söz konusu.Ücreti nasıl devredemiyorsa, görüşümde ısrar ediyorum, tazminatların devrikonusunda da hüküm yer almalıydı bu Kanunda. Burada almayacaksa İşKanunu'nda koruyucu hüküm olarak yer alması lazım. İş yargısının dışındada kalması önemli değil. Pek çok sorun iş yargısının dışında çözülüyor. … …böyledir, iki iş<strong>ve</strong>renin, alt iş<strong>ve</strong>ren, asıl iş<strong>ve</strong>ren arasındaki rücu davalarında,pek çok konuda tabii ki genel mahkemeler yetkili, burada da öyle olur, bir engelyok. Dolayısıyla, ben görüşümde ısrar ediyorum.Sayın Ahmet Sevimli’yle ilgili çok önemli bence, işin kalbinde yer alan bir noktabu. Başta da söylemeye çalıştım, Sayın Caniklioğlu’na da belki yanıt olacak buaynı zamanda, olması gereken açısından söylüyorum, Borçlar Kanunu'ndakigetirilen düzenlemelerinde öyle olmamış birçok hüküm. İş Kanunu'ndaki haklarıaşmaması lazım benim kanaatime göre. Tekrar edeyim, neden bu İş Kanunudışında, tutulsun mu, tutulmasın mı, hukuk politikası için ayrı konu, 4.madde yürürlükten kalksın mı, neler kalksın, ama madem varsa bunun amacıBorçlar Kanunu'na tabi işçiler bakımından onları çalıştıran daha zayıf, dahagüçsüz iş<strong>ve</strong>renlerin korunmasıdır. Dolayısıyla, İş Kanunu geçmemesi lazım.Sayın meslektaşım güzel yanıtladı. Eğer getirilen hak İş Kanunu'nun gerisindekalıyorsa, ki indirimler öyledir, kusurlu, kusursuz hastalıkta, <strong>ve</strong>saire, indirimleröyledir, ama birçok konuda Borçlar Kanunu'ndaki hüküm İş Kanunu'ndanileri işçi lehine. Birçok konuda söyleyeyim, yıllık ücretli izinleri örnek olarak <strong>ve</strong>reyim;mesela, bilindiği gibi İş Kanunumuzda yıllık ücretli izne sayılmada çalışılmışgibi sayılan haller belirtilmiştir. Mesela, hastalık, iş kazasında iş akdinin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!