12.07.2015 Views

E.Ü. Hemşirelik Fakültesi Dergisi Cilt 28 - Sayı 3 - 2012

E.Ü. Hemşirelik Fakültesi Dergisi Cilt 28 - Sayı 3 - 2012

E.Ü. Hemşirelik Fakültesi Dergisi Cilt 28 - Sayı 3 - 2012

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

EGE <strong>Ü</strong>NİVERSİTESİHEMŞİRELİK FAK<strong>Ü</strong>LTESİ DERGİSİJOURNAL OF EGE UNIVERSITYNURSING FACULTY<strong>Cilt</strong>/Volume: <strong>28</strong> <strong>Sayı</strong>/Number: 3 Yıl/Year: <strong>2012</strong>


AÇIKLAMALARBu dergi 22 Ekim 1984 gün ve 18553 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "<strong>Ü</strong>niversitelerdeDers Aracı Olarak Kullanılan Kitaplar, Teksirler ve Yardımcı Ders Kitapları DışındakiYayınlarla İlgili Yönetmelik" bağlamında yayınlanmaktadır.Yayın TürleriAdı geçen yönetmeliğin 2. ve 3. maddeleri uyarınca dergide eğitim ve araştırmaçalışmalarına paralel olarak orjinal araştırma raporları, bilimsel tarama yazıları, yeni biryöntem veya teknik tanımlayan kısa bildiri yazıları ve çok önemli bilimsel çevirileryayınlanabilir.Yayın HaklarıYayınlanacak yazıların bilim dil bakımından sorumluluğu yazarlara aittir. Yayın Kurulugerekli değişiklik veya kısaltmaları yazardan isteyebilir veya yazarın izni alınarak içeriğibozmayacak değişiklikler yapabilir. Basılmayacak yazılar için bir ay içinde yazara bilgiverilir.


ISSN – 2147 – 3463EGE <strong>Ü</strong>NİVERSİTESİHEMŞİRELİK FAK<strong>Ü</strong>LTESİ DERGİSİ<strong>Cilt</strong> <strong>28</strong>, <strong>Sayı</strong> 3 <strong>2012</strong>Yayın SahibiProf. Dr. Çiçek FADILOĞLU <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> AdınaSorumlu MüdürProf. Dr. Olcay ÇAMYayın Alt KomisyonuProf. Dr. Çiçek FADILOĞLU (Başkan) Prof. Dr. Gülümser ARGONProf. Dr. Ayla BAYIK TEMELProf. Dr. Zümrüt BAŞBAKKALDoç. Dr. Meryem YAVUZDergi Yayın KuruluProf. Dr. Olcay ÇAM (Editör)Prof. Dr. Leyla KHORSHID (Editör Yrd.)Prof. Dr. <strong>Ü</strong>mran SEVİLProf. Dr. Aynur ESENProf. Dr. Süheyla ÖZSOYProf. Dr. Zümrüt BAŞBAKKALDoç. Dr. Meryem YAVUZBasım YeriEge <strong>Ü</strong>niversitesi Basımevi, Bornova - İzmirBaskı Tarihi31.12.<strong>2012</strong>Yönetim YeriEge <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong>Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> (E<strong>Ü</strong>HF) tarafındanyılda üç sayı/bir cilt hakemli dergi olarak yayınlanır.Türkiye Atıf Dizini’nde yer almaktadır. Indexed in Türkiye Citation Index.Yazışma AdresiÖzen DURAKOĞLU: ozen.durakoglu@gmail.comEge <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Yayın İşleri 35100 Bornova/İZMİR


HEMŞİRELİK FAK<strong>Ü</strong>LTESİ DERGİSİDERGİ HAKEM KURULUPROFESÖRLERAKBAYRAK NalanAKYOLCU NerimanARGON GülümserARSLAN HediyeAŞTI NesrinAŞTI TürkinazBAHAR ZuhalBAŞBAKKAL ZümrütBAYIK TEMEL AylaBAYRAKTAR NurhanBED<strong>Ü</strong>K TülinBULDUKOĞLU KadriyeBUZLU SevimÇAM OlcayÇAVUŞOĞLU HicranÇİMETE GülerECEVİT ALPAR ŞuleEMİROĞLU Oya NuranENÇ NurayERCİ BehiceERDEMİR FirdevsERDEM YurdagülERDOĞAN SemraEROĞLU KafiyeESEN AynurEŞER İsmetETİ ASLAN FatmaFADILOĞLU ÇiçekGÖKDOĞAN FerayGÖRG<strong>Ü</strong>L<strong>Ü</strong> SelmaGÖZ<strong>Ü</strong>M SebahatHATİPOĞLU SevgiKANAN NevinKARADAĞ AyişeKARADAKOVAN AyferKARANİSOĞLU HacerKARATAŞ NimetKHORSHID LeylaKOCAMAN GülserenKÖM<strong>Ü</strong>RC<strong>Ü</strong> NuranNAHÇİVAN NursenOCAKÇI AyşeOLGUN NerminÖZ FatmaÖZBAŞARAN FerdaÖZHAN ELBAŞ NalanÖZSOY SüheylaPINAR RukiyeSABUNCU NecmiyeSAVAŞER SevimSEVİĞ <strong>Ü</strong>mitSEVİL <strong>Ü</strong>mranŞENOL ÇELİK SevilayŞİRİN AhsenTAŞOCAK GülsünUZUN Özge<strong>Ü</strong>ST<strong>Ü</strong>N BestiYILDIRIM AytolonYILDIZ SuzanDOÇENTLERABAAN SüheylaACAROĞLU RenginAKYOL AsiyeAKY<strong>Ü</strong>Z AygülAKTOLUN BALKAYA NevinAKPINAR BALCI RevaALTUN İnsafBAL YILMAZ HaticeBAYKAL <strong>Ü</strong>lküBİLGE AyşegülÇEBER EsinDEMİRKIRAN FatmaDEMİR KORKMAZ FatmaDİNÇ LeylaEKTİ GENÇ RabiaENGİN EsraERTEM GülG<strong>Ü</strong>NER PerihanG<strong>Ü</strong>NEŞ <strong>Ü</strong>lküİYİG<strong>Ü</strong>N EmineKAPTAN GültenKARACA SAYDAM BirsenKARAÇAM ZekiyeKAVLAK OyaKELLECİ MeralKOCAMAN YILDIRIM NazmiyeKULAKAÇ ÖzenKUKULU KamileMETE SamiyeOKANLI AyşeÖĞCE FilizÖZBAYIR TürkanÖZEL EFE EmineÖZER NadiyeÖZKAN ÖzlemÖZMEN DilekÖZT<strong>Ü</strong>RK CandanÖZT<strong>Ü</strong>RK CAN HafizePOLAT SevinçUÇAR HülyaUYSAL TORAMAN AynurSAN TURGAY AyşeSOĞUKPINAR NerimanSEREN İNTEPELER ŞeydaŞAHİN NevinŞENDİR MerdiyeŞENUZUN FisunTANRIVERDİ GülbuTEL HaticeTEL HavvaTERZİOĞLU FüsunYAVA AylaYAVUZ MeryemYILDIRIM YaseminZAYBAK Ayten


Derleme Yazılar- Kalp Damar Cerrahisinde Hibrid Girişimler: Ameliyathane Hemşireliği YönüHybrid Procedures in Cradiovascular Surgery: An Aspect of Operating RoomNursingFatma DEMİR KORKMAZ, Ayla YAVUZ KARAMANOĞLU ……………………...97-105- Postpartum Depresyonda Kültürel Faktörlerin ÖnemiThe Importance of Cultural Factors Upon Postpartum DepressionRuşen ÖZT<strong>Ü</strong>RK, Oya KAVLAK, <strong>Ü</strong>mran SEVİL ……………………..…………...107-116- Kas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı AzaltmaReducing The Pain Associated With Intramuscular InjectionNeşe ÇELİK, Leyla KHORSHID ...………………………………………………117-1<strong>28</strong>- Yaşama Dair Olumlu DüşüncePositive Thinking About LifeAyşegül BİLGE…………...………...……………..…………...………….……..129-135- Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının Sosyokültürel Yansıması: StigmaA Socio Cultural Reflection of Chronic Obstructive Pulmonary Disease: StigmaHatice TEL, Havva TEL …………...………...……………..…….………...……137-142Olgu Sunumu- Kifozlu Hastada <strong>Hemşirelik</strong> Bakımı: Olgu SunumuNursing Care of a Patient With Kyphosis: Case ReportBurcu TOTUR, Meryem YAVUZ, Mehmet ZİLELİ …..…………………………143-152


Editörden Okura,Değerli Okuyucularımız,Dergimizin <strong>2012</strong> yılının bu son sayısında, <strong>2012</strong> yılı başında dergi adınındeğiştirilmesi süreci nedeniyle ilk sayılarda dergimizin basımı biraz gecikmeyle oldu.Bu sayıda, uzayan bu süre içinde yayınlanmak üzere kabul edilmiş makalelerin iyicegecikmeden yayınlanmasını sağlamak amacıyla makale sayısı epeyce yüksek olmuştur.<strong>2012</strong>’nin son sayısı olan bu dergimizde, yedi araştırma makalesi, beş derlememakale ve bir olgu sunumu ile toplam 13 bilimsel makale yer almaktadır. Her makaleözgün ve özgün olduğu kadar da güncel konuları içermektedir. Bu bilimsel bilgilerinmesleğimizin bilimsel bilgi birikimini arttıracağı inancındayım.2013 yılında hakem kurulumuz yeni eklenecek genç doçent meslektaşlarımızlabirlikte daha da genişleyecektir. Hakemlerimizin özeniyle birlikte dergimizin kaynakolarak gösterilmesine önem verdiğimizi tüm yazarlarımıza tekrar bildirmek isterim.Dergimizin yayınlanma sürecinde emeği geçen yazarlarımıza, hakemlerimizeve siz okurlarımıza teşekkür ederim. Yeni yıl nedeniyle de, tüm meslektaşlarımasağlıklı, mutlu, verimli yıllar dileyerek, sevgi ve saygılarımı sunarım.Prof. Dr. Olcay ÇAMEDİTÖRm.olcay.cam@ege.edu.trolcaycam@yahoo.comİletişim Mail Adresi:Özen DURAKOĞLUozen.durakoglu@gmail.com


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 1-12, <strong>2012</strong>HASTANEDE ÇALIŞAN HEMŞİRELERİN ÖRG<strong>Ü</strong>TSEL VATANDAŞLIKD<strong>Ü</strong>ZEYLERİNİN İNCELENMESİNURSES WHO ARE WORKING AT HOSPITAL DETERMINE THE LEVELS OFORGANIZATIONAL CITIZENSHIPÖğr.Gör.Dr. Nilay ÖZK<strong>Ü</strong>T<strong>Ü</strong>K* Yard.Doç.Dr. Fatma ORGUN* Araş.Gör. Hale SEZER*Yük.Hemş. Azize G<strong>Ü</strong>NEYSU ÇAKAN***Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Hemşirelik</strong>te Öğretim Anabilim Dalı**Samsun Gazi Devlet HastanesiÖZETAmaç: Son yıllarda yoğun bir biçimde incelenen yönetici-çalışan ilişkilerinde; yöneticilerin,bilgi alışverişine dayalı, etkileşime açık, destekleyici ve güven veren bir yönetim yaklaşımınakarşılık çalışanların gönüllülüğe dayalı davranışları daha fazla sergiledikleri görülmektedir.Sağlık hizmetlerinin daha verimli bir şekilde sunulabilmesi, yönetici hemşirelerin çalışanmemnuniyetini artırabilmeleri, özellikle sağlık işletmelerinde büyük sorun haline gelen işgörendevir hızının azaltılması, hemşirelerin iş doyumu, performans ve örgütsel bağlılıklarınınartırılabilmesi için, yönetici hemşirelerin çalışanların işyerinde sergiledikleri örgütselvatandaşlık davranışı ile ilgili öngörüye sahip olmaları önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda buaraştırma, bir devlet hastanesinde çalışan hemşirelerin örgütsel vatandaşlık düzeylerininincelenmesi amacıyla yapılan tanımlayıcı tipte bir araştırma olarak gerçekleştirilmiştir.Gereç ve Yöntem: Araştırma kapsamına bir devlet hastanesinde çalışmakta olan vearaştırmaya katılmayı kabul eden hemşireler alınmıştır. Veri toplama aracı olarak hemşirelerinsosyo-demografik özelliklerini içeren ve araştırmacılar tarafından hazırlanan “Kişisel BilgiFormu” ve Altuntaş ve Baykal (2010) tarafından geçerlik ve güvenirliği yapılan ÖrgütselVatandaşlık Düzeyi Ölçeği (ÖVDÖ) kullanılmıştır. Veriler, araştırma için kurumdan gerekli yazılıizin alınarak, 01 Mart–15 Mart 2011 tarihleri arasında araştırmacılar tarafından toplanmıştır.Verilerin değerlendirilmesinde SPSS paket programı kullanılarak, sayı, yüzde dağılımı vevaryans analizi yapılmıştır.Bulgular ve Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre; hemşirelerin örgütsel vatandaşlıkdüzeylerinin oldukça yüksek olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin yaş ortalaması ve meslektekiçalışma yılı arttıkça örgütsel vatandaşlık düzeylerinin arttığı, sorumlu hemşirelerin örgütselvatandaşlık düzeylerinin diğer hemşirelere göre daha yüksek olduğu, vicdanlılık ve yardımetme alt boyutunda dahiliye kliniğinde çalışan, kurumu övme, bilgilendirme ve katılım altboyutunda idarede çalışan, hoşgörülülük ve ölçek toplamında acilde çalışan hemşirelerinistatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte göreceli olarak daha yüksek örgütsel vatandaşlıkdüzeyine sahip oldukları saptanmıştır.Anahtar sözcükler: Örgütsel vatandaşlık, hemşire, örgüt


Nilay ÖZK<strong>Ü</strong>T<strong>Ü</strong>K, Fatma ORGUN, Hale SEZER, Azize G<strong>Ü</strong>NEYSU ÇAKANABSTRACTObjective: Manager-employee relations intensively studied in recent years, managers, basedon the exchange of information, interact with, open, supportive and reassuring response to amanagement approach based on voluntary employees' behaviors are exhibited more. Healthservices can be served more efficiently, managers of nurses further their employee satisfaction,employee turn over has become a major problem particularly in the health establishments toreduce the nurses' job satisfaction, organizational commitment and to increase performance,organizational citizenship behavior exhibited by the administrator of nurses in the workplace ofemployees to be familiar with the foresight is important. In this respect, this study of nurses workingin a public hospital in order to examine the level of organizational citizenship in a descriptive study.Methods: In the study agreed to participate in research at a public hospital and the nurseswere working. Data were collected and prepared by researchers including socio-demographiccharacteristics of nurses, "Personal Information Form" and Altun and Baykal (2010) will be used bythe reliability and validity of the “Organizational Citizenship Level Scale (OCLS)”. The data requiredwritten permission for the research institution, 01 March-15 March 2011 between the datescollected by the researchers. Analysis of the data, using SPSS program, the number, percentagedistribution and analysis of variance were done.Results and Conclusion: According to the research, the nurses were very high levels oforganizational citizenship. The average age of nurses working in the profession and increased withincreasing levels of OCLS, OCLS other nurses were higher than the nurses in charge of,scrupulousness, and to help the working sub-dimension of internal medicine clinic, praising theinstitution, information and participation in running the administration sub-dimension, toleranceand scale than the total of nurses working in emergency found to have high OCLS.Key words: Organizational citizenship level, nurse, organizationGİRİŞYeni teknolojiler, üstün yönetim sistemleri, elektronik sistemler ve veritabanları,örgütlerin başarısı için gerekli olmasına karşın, örgütsel başarıyı sağlayan temeletken, örgütün insan kaynağının niteliğidir. Çünkü teknolojik araç-gereçleri, yönetimsistem ve araçlarını kullananlar ve gerekli kararları alanlar, yine bu örgütlerin işgörenleri yani insan kaynaklarıdır. Toplumların sosyal, ekonomik ve politik gelişiminde,örgütlerin etkililiğinde ve verimliliğinde insan faktörünün önemi büyüktür. Ayrıca,örgütlerin sürekli değişen koşullar altında başarılı olmaları için, formal iş tanımlarıylasınırlı kalmadan, görevin gerektirdiklerinin ötesinde, örgütsel etkililiğe ve gelişmeyekatkıda bulunmaya istekli iş görenlere olan ihtiyaçta artmaktadır (Sezgin 2005).1980’ler ve özellikle 1990’lardan itibaren, gerek akademik çevrelerde gerekse işdünyasında üzerinde en çok tartışılan yönetim kavramlarından biri “güçlendirme”kavramı olmuştur. Bu ilginin temel nedeni, artan uluslararası rekabet ve süreklideğişim nedeniyle, iş görenlerin örgüt içi girişimcilik ve yaratıcılıklarına giderek dahafazla gereksinim duyulmasıdır. Bu gereksinimin ortaya çıkardığı davranış biçimlerindenbiri, paylaşma, yardım etme, destekleme ve koruyup bakım verme gibi diğerininyararını ya da yardımı amaçlayan gönüllü bir davranış olarak tanımlanan prososyaldavranış biçimi olan “örgütsel vatandaşlık davranışı (ÖVD) dır (Bolat ve ark 2009; Çalıkve ark 2011).2


Hastanede Çalışan Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin İncelenmesiSmith, Organ ve Near (1983) tarafından örgütsel vatandaşlık davranışı, bireyinörgüt içerisindeki resmi rolünün ötesinde, kendi isteğine bağlı olarak gösterdiği veörgüt içerisindeki diğer insanlara yardım etmeyi amaçlayan davranışlar olarak tanımlanmıştır(Aktaran; Titrek ve ark. 2009).Örgütsel vatandaşlık davranışı Organ (1988) tarafından ise; biçimsel ödül sistemindedoğrudan ve tam olarak dikkate alınmayan, fakat bir bütün olarak ele alındığındaorganizasyonun fonksiyonlarını verimli bir biçimde yerine getirmesine yardımcı olan,gönüllülüğe dayalı davranışlar olarak tanımlanmıştır (Bolat ve ark 2009; Yücel veSamancı 2009).Bu kavram, örgütün sosyal ve psikolojik ortamına katkıda bulunarak, örgütselamaçların gerçekleştirilmesine yardımcı olan gönüllülük esasına dayalı bireyseldavranışları anlatmaktadır. Bireyin samimi duygularla ve isteyerek yaptığı örgütselvatandaşlık davranışının altında herhangi bir dışsal ödül beklentisi yatmamaktadır.Örneğin, bir çalışan, kendisinden böyle bir şeyi yapması istenmediği halde, işçıkışında uzun süre ofisinde kalarak elindeki işi tamamlamaya çalışıyorsa ya da kendiresmi iş tanımının bir parçası olmadığı halde, işini yapmakta zorluk çeken bir mesaiarkadaşına yardım ediyorsa, bu çalışanın örgütsel vatandaşlık davranışında bulunduğusöylenebilir.Bir örgütte çalışanlar, kendilerini ne kadar çok örgütün bir parçası, örgütü dekendilerinin bir parçası gibi görürlerse, bulundukları örgütün üyeliğine ne kadar içtenbağlanırlarsa, örgütte o kadar çok kalmak isterler. Örgütte ortak çalışmaya katkıdabulunmak için fazla bir çaba gösterirler. Örgütsel vatandaşlık davranışı, bireyin birbütün olarak örgütün işleyişini geliştiren faaliyetlerini temsil eder. Örgütü yıkıcı veistenmeyen davranışlardan koruma, önerileri kabul etme, yetenek geliştirme, etkin veyaygın bir iletişim ağı kurma gibi konuları içeren örgütsel vatandaşlık örgütün genelperformansıyla bağlantılıdır (Sezgin 2005; Titrek ve ark 2009).Örgütsel vatandaşlık davranışı organizasyon içinde temel olarak üç noktadaörgütsel yaşamı etkilemektedir (Özdevecioğlu 2003; Sezgin 2005). Bunlardan birincisi,bireylerin vatandaşlık davranışlarının örgüt içerisinde yardımlaşma eğiliminiartırmasıdır. Yardımlaşan birey iyi bir vatandaştır, görüşü hakimdir. Bu bakımdan,örgüt içerisinde bilgi paylaşımını ve bilgi edinim oranını artıracaktır. Yardımlaşma,hem örgüte yeni katılan bireyler açısından hem de eskiden beri çalışan bireyleraçısından önemli bir yarar sağlamaktadır.İkinci önemli etkisi, çalışanların sorumluluk duygularının gelişmesidir. Çünkü,vatandaşlık davranışı örgütü düşünmeyi, örgütün yanında olmayı ve gerektiğindeörgüt için çeşitli daha fazla fedakarlıklar yapmayı gerektirmektedir. Sorumlulukduygusunun çalışanlarda gelişmesiyle, örgütün amaçlarına ulaşması kolaylaşmaktadır.Çalışanların yetkilerini belirli sorumluluk çerçevesinde kullanması, örgüt içerisindeyöneticilerin denetimlerini kolaylaştıracak ve bireysel özdenetimi artıracaktır.<strong>Ü</strong>çüncü etki ise, çalışanların olumlu tutumları ile ilgilidir. Bu pozitif düşünce örgütiçinde bireylerin iş başarım düzeylerini etkileyecektir. Elbette çalışanların pozitifdüşünmelerinin tek nedeni vatandaşlık davranışı değildir, pek çok nedenle bireyler3


Nilay ÖZK<strong>Ü</strong>T<strong>Ü</strong>K, Fatma ORGUN, Hale SEZER, Azize G<strong>Ü</strong>NEYSU ÇAKANpozitif düşünceye veya tutuma sahip olabilirler. Pozitif düşünce sadece iş başarımınıdeğil, diğer örgüt üyeleri ile iyi geçinmeyi ve olaylara pozitif yaklaşmayı daberaberinde getirir (Özdevecioğlu 2003; Sezgin 2005).1980’li yıllarda başlayan örgütsel vatandaşlık davranışı konulu çalışmalar, örgütselvatandaşlık davranışının teorisini de konu almıştır. Smith ve arkadaşlarının çalışanlarınperformanslarını geliştirmek için alınması gerekli tedbirleri ortaya koymakamacıyla yapmış oldukları çalışmaların sonucunda örgütsel vatandaşlık davranışınınözgecilik ve vicdanlılık boyutları ortaya çıkmıştır (Özaslan ve ark 2009). Bu iki boyutundışında Organ (1988) tarafından centilmenlik, nezaket, örgütsel erdem boyutlarıortaya konulmuştur.Örgütlerin verimliliği ve performansını arttırması açısından örgütsel vatandaşlıkdavranışı; örgütlerin rekabet avantajı elde etmesi, öğrenen bir kimliğe kavuşması,çevresine ayak uydurabilmesi, bireylerinin sadakati, çalışması, özverisi ve bağlılıklarıylayakından ilgili olduğu kadar, örgütsel vatandaşlık davranışlarının ortayakonulmasının örgütlerin sahip olduğu örgütsel sağlık ve örgütsel iletişimin düzeyinede bağlı olduğu ifade edilmektedir (Uslu 2010).Örgütsel vatandaşlık davranışları, bireyler arasında dayanışmayı sağlayarak vebirlikteliği arttırarak örgütsel performansa katkıda bulunur. Bu tür davranışlar, örgüteuzun vadeli kalıcılık ve gelişim için gerekli uyum ve değişimi sağlar. Yapılan araştırmalarsonucunda, örgütsel vatandaşlık davranışı gösteren iş görenlerin diğerlerinegöre daha yüksek performans sergiledikleri ortaya konulmuştur (Sökmen veBoylu 2011).Örgüt yaşamında bireylerin ve örgütlerin amaçlarının birlikte gerçekleştirilmesiyöneticiler için temel hedeflerden biridir. Örgütün amaçlarına ulaşırken, bireyleri deamaçlarına ulaştırması, bireylerin kendi amaçlarına ulaşırken örgütü de amaçlarınaulaştırması örgüt hayatının temel gereklerindendir. Bu bakımdan, örgütsel vatandaşlıkdavranışı bireysel ve örgütsel amaçlara ulaşmada dengeleyici bir unsurdur. Birtoplumun gelişmesi ve gelişen çağa ayak uydurması o toplumda yaşayan insanlarınsorumluluğunda ise, bir örgütün gelişmesi de o örgütte yaşayan insanların sorumluluğundadır(Özdevecioğlu 2003).Örgütsel vatandaşlık davranışı, çalışanların örgüt içinde yardımlaşma eğilimini vebilgi paylaşımını arttırmakta, sorumluluk duygusunu geliştirmekte ve pozitif tutum vedüşüncelere sahip olmalarıyla örgüt içinde bireylerin iş başarma düzeylerini etkilemektedir.Örgütsel vatandaşlık davranışı; örgütün nitelikli kişileri kuruma çekmesindeve bu çalışanların kuruma bağlılıklarını artırmasında, örgütsel çatışmaları azaltmada,işe devamsızlık gibi davranışları azaltmada etkili olmaktadır (Özdevecioğlu 2003).Son yıllarda yoğun bir biçimde incelenen yönetici-çalışan ilişkilerinde; yöneticilerin,bilgi alışverişine dayalı, etkileşime açık, destekleyici ve güven veren biryönetim yaklaşımına karşılık çalışanların gönüllülüğe dayalı davranışları daha fazlasergiledikleri görülmektedir. Sağlık hizmetlerinin daha verimli bir şekilde sunulabilmesi,yönetici hemşirelerin çalışan memnuniyetini artırabilmeleri, özellikle sağlıkişletmelerinde büyük sorun haline gelen işgören devir hızının azaltılması, hemşire-4


Hastanede Çalışan Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin İncelenmesilerin iş doyumu, performans ve örgütsel bağlılıklarının artırılabilmesi için, yöneticihemşirelerin çalışanların işyerinde sergiledikleri örgütsel vatandaşlık davranışı ile ilgiliöngörü sahibi olmaları önem kazanmaktadır (Altuntaş ve Baykal 2010).Türkiye’de örgütsel vatandaşlık düzeyleri ile ilgili yapılan bazı araştırmalar, yükseklisans ve doktora tez çalışmaları olmasına karşın, bu çalışmaların genelde işletme veyönetim alanında olduğu görülmektedir (Sezgin 2005). Bu nedenle, Türkiye’deörgütsel vatandaşlık düzeyinin sağlık boyutunda, özellikle hemşirelik açısından elealındığı çalışmaların sınırlı olduğu söylenebilir. Bu doğrultuda bu araştırma, bir devlethastanesinde çalışan hemşirelerin örgütsel vatandaşlık düzeylerinin incelenmesiamacıyla yapılan tanımlayıcı tipte bir araştırmadır.Araştırmanın alt problemleri, “Hemşirelerin “örgütsel vatandaşlık davranışları” nedüzeydedir?”, Hemşirelerin “örgütsel vatandaşlık düzeyleri bazı sosyo-demografikdeğişkenlere (yaş, klinik, görev, çalışma yılı)” göre anlamlı farklılık göstermektemidir?” şeklinde ifade edilmiştir.GEREÇ VE YÖNTEMTarama modelinde tanımlayıcı tipte ele alınan araştırma kapsamına olasılıksızörnekleme yöntemlerinden gelişigüzel olarak örnekleme yöntemi kullanılarak birhastanede çalışmakta olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 107 hemşire alınmıştır.Veri toplama aracı olarak hemşirelerin sosyo-demografik özelliklerini içeren vearaştırmacılar tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu (yaş, medeni durum, klinik,görev, çalışma yılı vb.)” ve Altuntaş ve Baykal (2010) tarafından geçerlik ve güvenirliğiyapılan Örgütsel Vatandaşlık Düzeyi Ölçeği (ÖVDÖ) kullanılmıştır. Veriler, etik kurulizni ve araştırma için kurumdan izin alınarak, 01 Mart–15 Mart 2011 tarihleri arasındaaraştırmacılar tarafından toplanmıştır.Çalışanların ne sıklıkta örgütsel vatandaşlık davranışı sergilediklerini belirleyenÖVDÖ, Dolma (2003) tarafından geliştirilerek tekstil sektöründeki büro çalışanlarıüzerinde geçerlik ve güvenirlik analizleri yapılmıştır. Geliştirilen bu ölçek “yardımetme, intizam, hoşgörü, katılım, bilgilendirme ve firmayı tanıtma” olmak üzere 6 altboyut ve 24 maddeden oluşmakta ve 7’li cevap seçenekleri (her zaman-7, çoğuzaman-6, yarıdan fazla-5, yarı yarıya-4, yarıdan az-3, nadiren-2, hiçbir zaman-1)bulunmaktadır. Ölçek, ortalama puanın (3,5) üzerine çıkıldıkça örgütsel vatandaşlıkdüzeyinin arttığı şeklinde değerlendirilmektedir. Dolma (2003) tarafından belirlenenölçeğin Cronbach alfa katsayısı 0.83’tür. Literatürde veri toplama araçlarının özelliklede başka disiplinlerde geliştirilmiş olan ölçeklerin hemşirelik alanında kullanılabilmesiiçin geçerlik-güvenirlik analizlerinin yapılması gerektiği vurgulanmaktadır (Erefe2002). Bu çalışmada Dolma (2003) tarafından geliştirilen Altuntaş ve Baykal (2010)tarafından hemşirelik üzerinde geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış olan ölçekkullanılmıştır. Dolma (2003) tarafından geliştirilen orijinal ölçek; yardım etme,vicdanlılık, hoşgörülülük, bilgilendirme, katılım ve kurumu övme olarak 6 faktörgrubuna ayrılmakla birlikte Altuntaş ve Baykal (2010) tarafından yapılan çalışmada;5 faktör grubuna ayrılmış ve orjinal ölçekte yer alan katılım alt boyutu ile ilgili5


Nilay ÖZK<strong>Ü</strong>T<strong>Ü</strong>K, Fatma ORGUN, Hale SEZER, Azize G<strong>Ü</strong>NEYSU ÇAKANmaddelerin bilgilendirme alt boyutu içinde yer aldığı görülmüştür. Sonuçta, örgütselvatandaşlık düzeyinin hemşireliğe uyarlanmasında orijinal isimlendirmeye bağlıkalınarak ölçek alt faktörleri; yardım etme, vicdanlılık, hoşgörülülük, kurumu övme,bilgilendirme-katılım şeklinde ele alınmıştır. Altuntaş ve Baykal (2010) tarafındanyapılan örgütsel vatandaşlık düzeyinin iç tutarlılık incelemesi sonucunda ölçeğintoplam Cronbach alfa değerinin .87, alt boyut Cronbach alfa değerlerinin vicdanlılıkalt boyutunda .77, kurumu övme alt boyutunda .74, bilgilendirme-katılım altboyutunda .68, hoşgörülülük alt boyutunda .76 ve yardım etme alt boyutunda .68olduğu ve örgütsel vatandaşlık düzeyinin yüksek derecede güvenilir olduğu belirlenmiştir.Verilerin analizinde, SPSS paket programı kullanılarak, sayı ve yüzdelik dağılımlarıalınmış, numerik değişkenlerde Shapiro-Wilk testi ile normallik analizi yapılarak,normal dağılım gösteren değişkenlerde tek yönlü varyans analizi uygulanmıştır.BULGULARHemşirelerin Sosyo-Demografik Özelliklerine İlişkin BulgularHemşirelerin %67,3’ünün 30-39 yaş grubunda, %93,5’inin bayan ve %77,6’sınınevli olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin %25,2’sinin 11-15 yıldır meslekte çalıştıklarıve %33,6’sının 0-5 yıldır bu kurumda çalıştıkları saptanmıştır. Hemşirelerin,%66,4’ünün servis hemşiresi olduğu, %32,7’sinin dahili birimlerde ve %49,5’inincerrahi birimlerde çalıştığı belirlenmiştir (Grafik 1,2,3).Grafik 1: Hemşirelerin Yaş, Cinsiyet veMedeni Durumlarına İlişkin BulgularGrafik 2: Hemşirelerin Çalışma Yılı ve KurumdakiÇalışma Yılına İlişkin Bulgular10080604020067,393,577,630-39 yaş Bayan Evli30-39 yaşBayanEvli40302010010,333,621,52925,2 24,315,98,418,7130-5 yıl 6-10 yıl 11-15 yıl 16-20 yıl 21-25 yılÇalışma yılıKurum çalışma yılıGrafik 3: Hemşirelerin Kurumdaki Görev ve Kliniklerine İlişkinBulgularServis hemşiresiDiğerDahiliİdare2,82,81515,91532,749,566,40 10 20 30 40 50 60 70BaşhemşireServis hemşiresiSorumlu hemşireDiğerAcilDahiliCerrahiİdare6


Hastanede Çalışan Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin İncelenmesiAlt Problemlere İlişkin BulgularAraştırmanın birinci alt problemi “Hemşirelerin “örgütsel vatandaşlık davranışları”ne düzeydedir?” biçiminde ifade edilmiştir. Hemşirelerin örgütsel vatandaşlıkdüzeyi ölçeğine (ÖVDÖ) ilişkin bulgularının dağılımı Tablo 1’de verilmiştir.Tablo 1. Örgütsel Vatandaşlık Düzeyi Ölçeği (ÖVDÖ) Puan OrtalamalarıÖVDÖ X SsVicdanlılık 37,88 (5,41) 3,51 (0,5)Kurumu Övme 19,44 (4,86) 5,38 (1,34)Bilgilendirme ve Katılım 27,75 (5,55) 4,93 (0,99)Hoşgörülülük 17,50 (4,37) 4,61 (1,15)Yardım etme 22,35 (5,59) 3,73 (0,93)Toplam 131,58 (5,48) 13,48 (0,56)Örgütsel vatandaşlık düzeyi ölçeğinin puan ortalaması Tablo 1’de görülmektedir.Ölçeğin toplam ortalama puanına bakıldığında (5.48) oldukça yüksek düzeyde birpuan ortalamasına sahip olduğu ve hemşireler tarafından en yüksek düzeydealgılanan alt boyutun ise “Yardım etme (5.59)” alt boyutu olduğu bulunmuştur.Araştırmanın ikinci alt problemi “Hemşirelerin örgütsel vatandaşlık düzeyleribazı sosyo-demografik değişkenlere (yaş, klinik, görev ve çalışma yılı)” göre anlamlıfarklılık göstermekte midir?” biçiminde ifade edilmiştir.Hemşirelerin örgütsel vatandaşlık düzeyinin yaşlara göre farklılık gösterip göstermediğineilişkin bulguların karşılaştırılması Tablo 2’de verilmiştir.Tablo 2. Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin Yaşlarına Göre Karşılaştırılması18-29(n=12)30-39(n=72)40-49(n=23)x Ss x Ss x Ss F pVicdanlılık 5,33 ,58 5,33 , 52 5,71 ,24 5,84 ,004*Kurumu Övme 3,79 1,76 4,69 1,19 5,96 ,78 15,27 ,000*Bilgilendirme ve katılım 5,75 ,74 5,35 1,05 6,07 ,59 5,31 ,006*Hoşgörülülük 4,98 ,87 4,37 1,18 4,08 1,09 2,50 0,08Yardım etme 5,79 1,06 5,52 ,87 5,67 1,06 2,82 ,000*Toplam 5,46 ,63 5,37 ,57 5,84 ,29 6,49 ,002*Hemşirelerin yaşları ile örgütsel vatandaşlık düzeyi karşılaştırıldığında, hoşgörülülükalt boyutu dışında toplamda ve tüm alt boyutlar arasında istatistiksel olarakanlamlı bir ilişki bulunmuştur (Tablo 2). Ortalamalara bakıldığında; 40-49 yaşgrubundaki hemşirelerin hoşgörülülük (4,08) ve yardım etme (5,67) alt boyutudışında diğer yaş gruplarına göre göreceli olarak daha yüksek örgütsel vatandaşlıkdüzeyine sahip oldukları görülmektedir. Bu sonuçlara göre yaş arttıkça örgütselvatandaşlık düzeyinin arttığı söylenebilir.7


Nilay ÖZK<strong>Ü</strong>T<strong>Ü</strong>K, Fatma ORGUN, Hale SEZER, Azize G<strong>Ü</strong>NEYSU ÇAKANHemşirelerin örgütsel vatandaşlık düzeyinin çalıştıkları kliniklere göre farklılıkgösterip göstermediğine ilişkin bulguların karşılaştırılması Tablo 3’de verilmiştir.Tablo 3. Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin Çalıştıkları Kliniklere Göre KarşılaştırılmasıDahili(n=35)Cerrahi(n=53)Acil(n=16)İdare(n=3)x Ss x Ss X Ss x Ss F pVicdanlılık 5,51 ,32 5,34 ,57 5,47 , 60 5,19 ,16 1,02 ,384Kurumu Övme 4,70 1,54 4,92 1,33 4,84 1,03 5,75 ,43 ,632 ,596Bilgilendirme ve katılım 5,62 1,01 5,38 ,99 5,85 ,89 6,13 ,12 1,43 ,238Hoşgörülülük 4,04 1,35 4,47 1,05 4,92 ,72 3,67 1,<strong>28</strong> 2,80 ,044*Yardım etme 5,96 ,86 5,40 ,92 5,53 ,99 4,92 ,38 3,32 ,023*Toplam 5,51 ,47 5,42 ,60 5,64 ,66 5,45 ,29 ,65 ,586Hemşirelerin çalıştıkları klinik ile örgütsel vatandaşlık düzeyi karşılaştırıldığında,toplamda ve tüm alt boyutlar arasında hoşgörülülük ve yardım etme alt boyutudışında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (Tablo 3). Ortalamalarabakıldığında; vicdanlılık ve yardım etme alt boyutunda dahili birimde, kurumu övme,bilgilendirme ve katılım alt boyutunda idari birimde, hoşgörülülük ve ölçek toplamındaacil birimde çalışan hemşirelerin diğer kliniklerde çalışan hemşirelere göreistatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte göreceli olarak daha yüksek örgütselvatandaşlık düzeyine sahip oldukları belirlenmiştir.Hemşirelerin örgütsel vatandaşlık düzeylerinin görevlerine göre farklılık gösteripgöstermediğine ilişkin bulguların karşılaştırılması Tablo 4’de verilmiştir.Hemşirelerin görevleri ile örgütsel vatandaşlık düzeyi karşılaştırıldığında, vicdanlılık,hoşgörülülük ve yardım etme alt boyutu dışında toplamda ve tüm alt boyutlararasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (Tablo 4).Tablo 4. Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin Görevlerine Göre KarşılaştırılmasıBaşhemşire(n=3)Sorumluhemşire(n=16)Servishemşiresi(n=71)Diğer(n=17)x Ss X Ss X Ss x Ss F PVicdanlılık 5,19 ,16 5,65 ,21 5,35 ,57 5,46 ,33 1,82 ,147Kurumu Övme 5,75 ,43 5,95 ,73 4,54 1,34 5,00 1,32 ,612 ,001*Bilgilendirme ve katılım 6,13 ,12 6,34 ,38 5,30 1,05 5,74 ,69 6,27 ,001*Hoşgörülülük 3,67 1,<strong>28</strong> 4,04 1,30 4,46 1,10 4,46 1,19 ,961 ,414Yardım etme 4,92 ,29 6,08 ,62 5,54 ,12 5,46 ,88 2,26 ,086Toplam 5,46 ,29 5,93 ,27 5,37 ,57 5,54 ,56 4,98 ,003*Ortalamalara bakıldığında; sorumlu hemşirelerin hoşgörülülük alt boyutu dışındatüm alt boyutlarda ve ölçek toplamında diğer hemşirelere göre göreceli olarak dahayüksek örgütsel vatandaşlık düzeyine sahip oldukları saptanmıştır. Bu sonuçlara göre8


Hastanede Çalışan Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin İncelenmesisorumlu hemşirelerin örgütsel vatandaşlık davranışı konusunda daha duyarlı olduğusöylenebilir.Hemşirelerin örgütsel vatandaşlık düzeyinin çalışma yıllarına göre farklılık gösteripgöstermediğine ilişkin bulguların karşılaştırılması Tablo 5’de verilmiştir.Tablo 5. Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin Çalışma Yıllarına Göre KarşılaştırılmasıÖVDÖ0-5 yıl(n=36)6-10 yıl(n=31)11-15 yıl(n=17)Hemşirelerin kurumdaki çalışma yılları ile örgütsel vatandaşlık düzeyi karşılaştırıldığında,vicdanlılık, hoşgörülülük ve yardım etme alt boyutu dışında toplamda vetüm alt boyutlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (Tablo 5).Ortalamalara bakıldığında; 21-25 yıl kurumda çalışma yılına sahip olan hemşirelerinyardım etme alt boyutu dışında tüm alt boyutlarda ve ölçek toplamında diğerhemşirelere göre göreceli olarak daha yüksek örgütsel vatandaşlık düzeyine sahipoldukları saptanmıştır. Bu bulguya göre, meslekte çalışma süresi arttıkça hemşirelerinörgütsel vatandaşlık davranış düzeylerinin de arttığı söylenebilir.TARTIŞMA16-20 yıl(n=9)21-25 yıl(n=14)x Ss x Ss x Ss x Ss x Ss F PVicdanlılık 5,32 ,45 5,41 ,57 5,34 ,49 5,41 ,62 5,71 ,<strong>28</strong> 1,68 ,160KurumuÖvmeBilgilendirmeve katılım4,35 1,41 4,82 1,15 4,75 1,33 5,61 ,83 5,89 1,17 ,463 ,002*5,21 1,13 5,58 ,80 5,45 1,15 6,06 ,70 6,10 ,43 2,98 ,022*Hoşgörülülük 4,36 1,12 4,42 1,15 4,42 1,20 4,00 1,11 4,44 1,29 ,269 ,897Yardım etme 5,70 ,92 5,60 ,92 5,54 ,83 5,52 ,93 5,32 1,13 4,48 ,774Toplam 5,32 ,53 5,49 ,59 5,41 ,63 5,64 ,48 5,83 ,30 2,51 ,046*Bu çalışmada, örgütsel vatandaşlık davranışına ilişkin bir devlet hastanesindegörev yapan hemşirelerin “ÖVD” ne düzeydedir?”, “ÖVD düzeyleri bazı sosyo-demografikdeğişkenlere” göre farklılık göstermekte midir?”sorularına yanıt aranmıştır.Oplatka (2006)’nın çalışmasının sonuçlarına göre, öğrenci ve meslektaşlara karşıdestekleyici davranışların, öğretimde yenilikçilik ve değişimin, örgüt yararına güçlübir yönlendirmenin ve öğretmenlik mesleğine güçlü bir bağlılığın örgütsel vatandaşlıkdavranışlarının bileşenleri olduğu ortaya konmuştur.Altuntaş (2008) tarafından hemşireler üzerinde yapılan “Hemşirelerin ÖrgütselGüven Düzeyleri İle Kişisel-Mesleki Özellikleri Ve Örgütsel Vatandaşlık DavranışlarıArasındaki İlişki” adlı çalışmada hemşirelerin en yüksek vicdanlılık alt boyutundaolmak üzere yardım etme, bilgilendirme ve kurumu övme alt boyutlarında ortalamanınüstünde puan aldıkları, hoşgörülülük alt boyutunda ise ortalama sınırlardapuan aldıkları belirlenmiştir.Feather ve Rauter (2004) tarafından kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler arasındayapılan “Organizational citizenship behaviours in relation to job status, job insecurity,9


Nilay ÖZK<strong>Ü</strong>T<strong>Ü</strong>K, Fatma ORGUN, Hale SEZER, Azize G<strong>Ü</strong>NEYSU ÇAKANorganizational commitment and identification, job satisfaction and work values” adlıçalışmada öğretmenlerin örgütsel vatandaşlık davranışları orta düzeyde bulunmuştur.Bu çalışmada hemşirelerin ÖVD yüksek düzeyde bulunmuştur (Tablo 1).Hemşireler tarafından en yüksek düzeyde algılanan örgütsel vatandaşlık düzeyi altboyutu da “Yardım etme” alt boyutudur (Tablo 1). Örgütte uzman ya da deneyimli vekıdemli işgörenlerin, yeni meslektaşlarına yardım etmesi özgecilik (yardım etme)olarak kabul edilmektedir (Sezgin 2005).Organ’a (1988) göre de yardımseverlik, örgüt ile ilgili bir görevde veya sorundadiğer bir çalışana yardım etmeyi içeren, isteğe bağlı davranışlardır. Örgüt yararınagüçlü bir yönlendirmenin ve ekip olmanın temelinde yardım etme (özgecilik) yeralmaktadır.Sağlık ekibinin bir üyesi olan hemşireler, özellikle meslektaşlarının araç-gereçkullanmaları, görevlerini tamamlamaları, belirli bilgilere ulaşmaları ve hastalarazamanında bakım ve tedaviyi uygulamaları konusunda yardımcı olmaya yönelikdavranışlar sergilerler. Çalışmada, hemşireler tarafından daha yüksek düzeydealgılanan alt boyut “Yardımseverlik” alt boyutu olduğuna göre bu durum özgecilikyani yardım etme kavramı ile örtüşmektedir (Sezgin 2005).Somech ve Ron (2007) tarafından ilköğretim okulu öğretmenleri ve yöneticileriüzerinde yapılan “Promoting organizational citizenship behavior in schools: Theimpact of individual and organizational characteristics” adlı çalışmada okulların rahatve nispeten bürokratik bir yapıya sahip oldukları bulunmuş olmakla birlikte, bu yapıyıgeliştirmek ve öğretmenlerin örgütsel vatandaşlık davranışlarını güçlendirmek içinonların iş arkadaşlarına yardım etmesi ve yaratıcı fikirlerini paylaşmak için onlarımotive etmesinin önemli ve gerekli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışmadayardım etme davranışının ÖVD üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Bu sonuç çalışmabulguları ile paralellik göstermektedir.Aktaş (2008), Aktay (2008), Altunbaş (2009), Ay (2007), Dönder (2006), Yücel veKalaycı (2009) ve Yücel (2006)’in yapmış oldukları çalışmalarda da genel olarak altboyutlar arasında en yüksek algı düzeyinin yardımseverlik ve kendini geliştirme altboyutlarına ait oldukları belirlenmiştir. Bu çalışmalar da çalışma bulgularını desteklerniteliktedir.Yaş değişkeni incelendiğinde; hemşirelerin yaşları arttıkça göreceli olarak dahayüksek örgütsel vatandaşlık düzeyine sahip oldukları görülmektedir. Bu sonuçlaragöre yaş arttıkça örgütsel vatandaşlık düzeyinin arttığı söylenebilir (Tablo 2). Benzerşekilde, Ölçüm Çetin (2004), Özer (2009) ve Uslu (2010) tarafından yapılan çalışmalardaöğretmenlerin örgütsel vatandaşlık davranışlarının yaşı ilerleyen örgüt üyelerilehine farklılık gösterdiği bulunmuştur. Bu çalışmalar çalışma bulguları ile paralellikgöstermektedir.Hemşirelerin çalıştıkları klinik değişkeni incelendiğinde; ortalamalara bakıldığındavicdanlılık ve yardım etme alt boyutunda dahili birimde çalışan hemşirelerin dahayüksek ÖVD düzeyine sahip oldukları belirlenmiştir. Hemşirelerin ÖVD düzeylerinideğerlendirmeleri sonucu ortaya çıkan bu bulgular doğrultusunda dahili birimde10


Hastanede Çalışan Hemşirelerin Örgütsel Vatandaşlık Düzeylerinin İncelenmesiçalışan hemşirelerin vicdanlılık kapsamında yer alan, işe zamanında gelme, dinlenmemolalarını uzatmama, örgüt içi toplantılara katılma, çalışma saatlerini aşan durumlardabile çalışma gibi davranışları yerine getirdikleri söylenebilir.Bu sonuçların ortaya çıkmasında hemşirelik mesleğinin uğraş alanının insansağlığı olması; ihmalin ve küçük hataların bile büyük hatalara yol açması nedeniylehemşirelerin daha dikkatli ve titiz çalışmalarının mesleğin yapısında var olanfedakarlık kavramı nedeniyle çalışma hayatlarında da her zaman daha fedakardavrandıkları için bu bulguların ortaya çıkmasında etkili olduğu düşünülmektedir(Altuntaş 2008).Hemşirelerin görev değişkeni incelendiğinde; ortalamalara bakıldığında sorumluhemşirelerin hoşgörülülük alt boyutu dışında tüm alt boyutlarda ve ölçek toplamındadiğer hemşirelere göre göreceli olarak daha yüksek örgütsel vatandaşlık düzeyinesahip oldukları saptanmıştır. Bu sonuçlara göre sorumlu hemşirelerin örgütsel vatandaşlıkdavranışı konusunda daha duyarlı olduğu söylenebilir.Mesleki çalışma yılları incelendiğinde, 21-25 yıl kurumda çalışma yılına sahip olanhemşirelerin yardım etme alt boyutu dışında tüm alt boyutlarda ve ölçek toplamındadiğer hemşirelere göre göreceli olarak daha yüksek örgütsel vatandaşlık düzeyinesahip oldukları saptanmıştır. Bu bulguya göre, meslekte çalışma süresi arttıkça hemşirelerinörgütsel vatandaşlık davranış düzeylerinin de arttığı söylenebilir (Tablo 5).Aktay (2008), Karakuş (2008) ve Özer (2009) tarafından öğretmenlerin örgütselvatandaşlık düzeyleri üzerine yapılan çalışmalarda da meslekte çalışma süreleriarttıkça daha yüksek düzeyde örgütsel vatandaşlık düzeyine sahip oldukları bulunmuştur.Bu çalışmalar yapılan bu araştırma bulgularını destekler niteliktedir.SONUÇBireyin bir bütün olarak örgütün işleyişini geliştiren faaliyetlerini temsil edenörgütsel vatandaşlık davranış düzeylerini belirlemek amacıyla bir devlet hastanesindeçalışan hemşirelere yönelik olarak planlanmış olan bu araştırma sonucunda; hemşirelerinörgütsel vatandaşlık davranışlarının oldukça yüksek düzeyde olduğu saptanmıştır.Bu araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda; yaş ve meslekteki çalışmayılının artışı ile paralel olarak örgütsel vatandaşlık düzeyinin artması ile birliktedeneyimli hemşirelerin kıdemsiz hemşirelere yardımcı olmaları konusunda yönetimindestek olması, ödül sistemini kullanması ve bu alan ile ilgili yapılacak diğer çalışmalardadaha büyük ve farklı örneklem grubu çeşitliliği dikkate alınarak araştırmalarınyapılması önerilmektedir.KAYNAKLARAktaş HG. Öğretmenlerde denetim odağı ve örgütsel vatandaşlık davranışı. Yayınlanmamış Yüksek LisansTezi. Afyon: Kocatepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2008: 8-35.Aktay A. Yönetici ve öğretmenlerin değer tercihleri ile örgütsel vatandaşlık davranışları arasındaki ilişkininincelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi. İstanbul: Yeditepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.2008.Altunbaş A. Öğretmenlerin örgütsel vatandaşlık davranışları ve çalışma değerlerinin analizi (Altındağ İlçesiÖrneği). Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi. İstanbul: Yeditepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.2009.11


Nilay ÖZK<strong>Ü</strong>T<strong>Ü</strong>K, Fatma ORGUN, Hale SEZER, Azize G<strong>Ü</strong>NEYSU ÇAKANAltuntaş S, Baykal <strong>Ü</strong>. Örgütsel vatandaşlık düzeyi ölçeğinin hemşirelikte geçerlik güvenirliği. Anadolu<strong>Hemşirelik</strong> ve Sağlık Bilimleri <strong>Dergisi</strong>. 2010; 13(3): 7-16.Altuntaş S. Hemşirelerin örgütsel güven düzeyleri ile kişisel-mesleki özellikleri ve örgütsel vatan-daşlıkdavranışları arasındaki ilişki. Yayınlanmamış Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık BilimleriEnstitüsü. 2008: 66.Ay B. Öğretmenlerin öz-yeterlikleri ve örgütsel vatandaşlık davranışı. Afyon: Yayınlanmamış Yüksek LisansTezi, Kocatepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2007: 44-65.Bolat O İ, Bolat T, Aytem O ve ark. Güçlendirici lider davranışları ve örgütsel vatandaşlık davranışıarasındaki ilişkinin sosyal mübadele kuramından hareketle incelenmesi. Balıkesir <strong>Ü</strong>niversitesi SosyalBilimler Enstitüsü <strong>Dergisi</strong>. 2009; 12(21): 215-239.Çalık T, Özbay Y, Erkan S, ve ark (2011). İlköğretim okullarında okul iklimi, zorbalık ve prososyaldavranışlar arasındaki ilişkilerin incelenmesi. 21.02.2011’de http://oc.eab.org.tr/egtconf/pdfkitap/pdf/415.pdf/ html adresinden indirildi.Dönder HH. Öğretmenlerin örgütsel vatandaşlık davranışları ve bürokrasi. Afyon: Yayınlanmamış YüksekLisans Tezi, Kocatepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2006.Erefe İ. <strong>Hemşirelik</strong>te araştırma, ilke süreç ve yöntemleri. İstanbul: Odak ofset. 2002.Feather NT and Rauter KA. Organizational citizenship behaviours in relation to job status, job insecurity,organizational commitment and identification, job satisfaction and work values. J.Occup Organ Psychol.2004; 77:81-94.Karakuş M. İlköğretim okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin duygusal zeka yeterliliklerinin, öğretmenlerinduygusal adanmışlık, örgütsel vatandaşlık ve iş doyumu düzeylerine etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi.Elazığ: Fırat <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2008.Organ DW. Organizational citizenship behavior: The good soldier syndrome. Lexington, MA: LexingtonBooks. 1988.Oplatka I. Going beyond role expectations: Toward an understanding of the determinants and componentsof teacher organizational citizenship behavior. Edu Admin Quar, 2006; 42(3): 385-423.Ölçüm Çetin M. Örgütsel Vatandaşlık Davranışı, Nobel Yayın Dağıtım. 2004.Özaslan B Ö, Beyhan A ve Acar A C (2009). Duygusal Zeka ve Örgütsel Vatandaşlık Davranışı Arasındakiİlişkinin İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma. Yönetim 20(64):98-111. 21.02.2011’dehttp://www.iie.istanbul.edu.tr/ydsy/MakaleGoster.aspx?m=477. html adresinden indirildi.Özdevecioğlu M. Örgütsel vatandaşlık davranışı ile üniversite öğrencilerinin bazı demografik özellikleri veakademik başarıları arasındaki ilişkilerin belirlenmesine yönelik bir araştırma. Erciyes <strong>Ü</strong>niversitesi İktisadive İdari Bilimler <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong>. 2003: 20:117-135.Özer S. Eğitim örgütlerinde lider davranış biçimleri ile örgütsel vatandaşlık davranışı arasındaki ilişki(Nevşehir İli Örneği). Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi. Kayseri: Erciyes <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü. 2009.Sezgin F. Örgütsel vatandaşlık davranışları: kavramsal bir çözümleme ve okul açısından bazı çıkarımlar. G<strong>Ü</strong>.Gazi Eğitim <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong>. 2005; 25(1):317-339.Somech A, Ron I. Promoting organizational citizenship behavior in schools: The impact of individual andorganizational characteristics. Edu Admin Quar, 2007; 43(1): 38-66.Sökmen A, Boylu Y (2011). Örgütsel vatandaşlık davranışı cinsiyete göre farklılık gösterir mi? Otelişletmeleri açısından bir değerlendirme. Gaziantep <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler <strong>Dergisi</strong>. 10(1):147–163.21.02.2011’de http://sbe.gantep.edu.tr html adresinden indirildi.Titrek O, Bayrakçı M ve Zafer D (2009). Akademik Bakış, Kırgızistan:Uluslararası Hakemli Sosyal BilimlerE-<strong>Dergisi</strong>. 17. İktisat ve Girişimcilik <strong>Ü</strong>niversitesi, Türk Dünyası, Kırgız-Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü21.02.2011’de http://www.akademikbakis.org. html adresinden indirildi.Uslu B. İlköğretim okulu öğretmenlerinin örgütsel vatandaşlık davranışlarının bazı değişkenler açısındanincelenmesi (Manisa İli Örneği). Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi SosyalBilimler Enstitüsü. 2010: 70-93.Yücel C, Samancı G. Örgütsel güven ve örgütsel vatandaşlık davranışı. Elazığ: Fırat <strong>Ü</strong>niversitesi SosyalBilimler <strong>Dergisi</strong>. 2009; 19(1): 113-132.Yücel S. Öğretmenlerde mesleki tükenmişlik ve örgütsel vatandaşlık davranışı. Yayınlanmamış YüksekLisans Tezi, Afyon: Kocatepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2006.12


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 13-24, <strong>2012</strong>HEMŞİRELERİN YÖNETSEL KARARLARA KATILIMLARININ İNCELENMESİTHE EVULATION OF THE STAFF NURSES DECISIONAL INVOLVEMENTYard.Doç.Dr. Fahriye VATAN* Prof.Dr. Gülümser ARGON*Araş.Gör. Meltem DURSUN ENGİN* Hemşire Hatice BİNBİR** Araş.Gör. Ayşe ÇİÇEK****Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong>, İzmir**İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İzmir***7 Aralık <strong>Ü</strong>niversitesi Yusuf Şerefoğlu Sağlık Yüksekokulu, KilisÖZETGiriş: Hemşirelerin, hemşirelik mesleğini neden bıraktıklarına ilişkin yayınlanan araştırmaraporları, konunun birincil nedeninin hemşirelerin, otonomilerini ve kendi klinik uygulamaalanlarındaki otoritelerini kısıtlayan çalışma şartları olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle deson 50-60 yıldır anahtar kuruluşlar, yeni düzenlemeler yapmak, çalışma alanının kültürünügeliştirmek, hemşire yetersizliği sorununu çözmek ve hasta bakım kalitesinin arttırılmasıaçısından uzun dönem stratejisi olarak, klinik hemşirelerinin karar verme sürecine katılımınıteşvik etmektedirler.Amaç: Araştırmada, hemşirelerin karar verme sürecine ne kadar katıldıklarını ve ne kadarkatılmak istediklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Hemşirelerin karar verme sürecine katılımlarını incelemek amacıylaplanlanan araştırmanın evrenini, bir eğitim ve araştırma hastanesinde görev yapan 600 hemşireoluşturmuştur. Araştırmada örneklem seçimine gidilmemiş olup, araştırmaya katılmayı kabuleden hemşireler örneklemi oluşturmuştur (N=171). Araştırma verileri, 2 bölümden oluşan anketformu ile toplanmıştır. Birinci bölümde, hemşirelerin sosyo-demografik ve çalışma yaşamınailişkin özellikleri ile karar verme ile ilgili görüşlerine yönelik 9 soru bulunmaktadır. İkincibölümde yer alan ve 21 maddeden oluşan “Kararlara Katılım Ölçeği” (Decisional InvolvementScale), Havens ve Vasey (2003) tarafından geliştirilmiş bir ölçektir.Bulgular ve Sonuç: Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 33.36±5.80’dir. Araştırmadanelde edilen bulgular değerlendirildiğinde; karar eylemini çoğunlukla yönetimingerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak yöneticiler, hemşirelerin karar verme sürecinedaha etkin şekilde dahil olmalarını sağlamalıdırlar.Anahtar Kelimeler: Karar verme, hemşire, otonomiABSTRACTIntroduction: Research reports on nurses, why leave the profession of nursing has shown thatthe primary cause of the issue is nurses’ autonomy and authority of their own areas of clinicalpractice that restricting the working conditions. Therefore, the key institutions and the newregulations in the last 50-60 years, develop a culture of the workspace, solve the problem of nurseshortage and improve the quality of patient care as a long-term strategy, encourage theparticipation of clinical nurses in decision-making.


Fahriye VATAN, Gülümser ARGON, Meltem DURSUN ENGİN, Hatice BİNBİR, Ayşe ÇİÇEKObjective: The study aimed to measure how much nurses have been participated and howmuch they want to join in decision-making process.Materials and Methods: Nurses' participation in decision-making process is planned toinvestigate the population of study, 600 nurses, working in an education and research hospital. Inthe research, the sample choice has not been applied, the sample consisted of nurses who agreed toparticipate in research (N=171). The research data were collected by questionnaire, consisting of 2parts. In the first section, socio-demographic characteristics and the working life of nurses relatedtheir views regarding decision-making are 9 questions. In the second section, The DecisionalInvolvement Scale (DIS) developed by Donna Sullivan Havens ve Joseph Vasey (2003) consists of 21items.Results and Conclusion: The mean of nurses' age is 33.36 ± 5.80 in the study. The findings ofthe study evaluated; the action of the decision mostly carried out by management is understood. Asa result, administrators should ensure nurses’ inclusion more effectively in decision-making process.Key Words: Decision-making, nurse, autonomyGİRİŞSağlık teknolojisinde, hastaların ihtiyaçlarında ve finansal kaynaklarda meydanagelen değişimler, hasta bakımı konusunda hemşirelerin sorumluluklarını arttırmaktadır.Bunun sonucu olarak hemşireler, daha fazla otonomiye ve karar verme sürecinedaha etkin katılıma ihtiyaç duymaktadırlar. Hemşirelerin daha çok katılım sağladığıkarar verme süreçleri, daha iyi sonuçlar doğurmaktadır. Ancak kurum içerisinde,hemşirenin karar verme sürecine katılımı birçok farklı faktöre dayanmaktadır. Yöneticihemşirenin liderliği ve hekimler ile işbirliği bu konulardan bazılarıdır (Krairiksh veAnthony 2001, Bohinc ve Gradisar 2003, Clancy 2003, Kangallı 2005, Karagözoğlu2008, Weston 2010).Kararlara katılım, hemşirelik uygulamalarında kararlara ve uygulamalara ilişkinyetki dağılımını gösteren bir kavram olarak tanımlanmıştır (Havens ve Vasey 2003).Hasta bakımı ile ilgili durumlar, kurumsal durumlar/olaylar ve mesleki konular,hemşirelerin günlük uygulamalarında karar vermelerini gerektiren birçok durumuortaya çıkarmaktadır (Tosun 2002). Bakımın doğrudan sağlayıcıları olarak hemşireler,hastaya en yakın grup olduğundan, günlük çalışma yaşamları içerisinde kararlarakatılım anlamında önemli fırsatlar ele geçirmektedirler (Krairiksh ve Anthony 2001).Karar verme, otonominin tartışılmasında önemli bir konudur. Karara varmak içinisteklilik, yetenek ve yapılanlardan sorumlu olmak, profesyonel hemşireliğin temel birniteliğidir (Cullen 2000). <strong>Hemşirelik</strong>te otonomi, sağlık bakım ortamlarında hemşirelikkararlarını verme yeteneği ve bireyin kendi uygulamaları içindeki bağımsızlığı olarakifade edilebilmektedir (Kaya ve ark. 2006, Tosun 2002). Otonomi aynı zamandahemşirenin verdiği bağlayıcı kararlar doğrultusunda hareket etme özgürlüğünü dekapsamaktadır (Lewis 2006). Otonomi sahibi birey, kararlarından ve davranışlarındansorumlu olan kişidir. Yüksek öğrenim görerek üst düzeyde profesyonel formasyonkazanan modern hemşireler, değişen sağlık sistemi çerçevesinde, çalıştıklarıbirimlerde diğer sağlık mesleği üyeleriyle iş bölümü ve iş birliği içinde bulunmakta,ekip düzeni içinde bağımsız rolleri giderek ağırlık kazanmakta ve bu artışın gereğiolarak otonomilerinin, otonom olmanın sonucu olarak da sorumluluklarının artmasıgündeme gelmektedir (Taylan 2009). Ancak hemşirelik mesleğinin bugünkü durumu14


Hemşirelerin Yönetsel Kararlara Katılımlarının İncelenmesiincelendiğinde, hemşirelerin sağlık bakım sisteminde karar verme mekanizmalarınaçok katılmadıkları, hatta mesleki kararlarını vermede engelleyici farklı etmenlerlekarşılaştıkları görülmektedir (Baykara Göçmen 2010). Profesyonel bir hemşire, hastasıiçin yararlı olacağını düşündüğü ve yeteneği içinde olan faaliyetlerle ilgili kararlarıalmakta bilgili ve özgür olmalı, yani otonomi sahibi olmalıdır. Diğer taraftan, kendideneyimi ve bilgi sınırlarını aşan görevlerde de diğer meslek üyelerinin yetkisinesaygı duymalıdır (Saraçoğlu 2010).<strong>Ü</strong>lkemizde sınırlı sayıda olmakla birlikte, gelişmiş ülkelerde hemşirelikte otonomiyeyönelik birçok çalışma vardır (Kangallı 2005). Hastanelerde hemşirelik uygulamalarındakiotonomi, son 10 yılda önem kazanmıştır. Bunun nedeni, hemşirelikuygulamalarındaki karar verme kısıtlamalarının hastaya verilen bakımın sonuçlarınıetkilemesidir. Hemşirelerdeki otonomi yokluğu, hasta gereksinimlerine doğrudancevap verilmemesine, ekip üyeleri arasındaki sorunların artmasına neden olmaktadır(Saraçoğlu 2010). Hemşireler üzerinde yapılan araştırmalarda, otonominin, iş doyumununönemli bir belirleyicisi olduğu gösterilmektedir (Laschinger ve Havens 1996,Seren 1998, Finn 1999, Cullen 2000, Kangallı 2005, , Iliopoulou 2010, Saraçoğlu 2010,Weston 2010). Ayrıca yüksek düzeyde otonomi, düşük personel devir hızı ve daha aztükenmişlik ilişkili bulunmuştur (Weston 2010).<strong>Hemşirelik</strong> personelinin karar verme sürecine katılımının arttırılması hemşirekaynaklı hasta çıktılarında da olumlu etkiye neden olmaktadır. Bunlar arasında,hemşire bakım kalitesinin yükselmesi, hasta mortalitesinin azalması ve komplikasyonlarınazalması, daha kısa kalış süreleri, yoğun bakımların daha az gün kullanılması,daha az hasta ve hasta ailesi-yakını şikayeti sayılabilir. Ayrıca karar verme sürecinekatılımın arttırılması daha az psikosomatik ve fiziksel şikayet ve yetersizlikler ileilişkilendirilmektedir (Krairiksh ve Anthony 2001, Havens ve Vasey 2003, Hoffmani veark. 2004, Weston 2010).Hemşirelerin, hemşirelik mesleğini neden bıraktıklarına ilişkin yapılan araştırmaraporları, konunun birincil nedeninin hemşirelerin, otonomilerini ve kendi klinikalanlarındaki otoritelerini kısıtlayan çalışma şartları olduğunu ortaya koymuştur(Laschinger ve Havens 1996). Bu nedenle de anahtar kurumlar ve yeni yönetmelikler,çalışma alanının kültürünü geliştirmek açısından uzun dönem stratejisi olarak, klinikhemşirelerinin karar verme sürecine katılımını teşvik etmektedirler (Havens ve Vasey2003, Weston 2010).Çalışmalar, hastanede çalışan hemşirelerin, katılımcı liderlik tarzını benimseyenliderler tarafından yönetilmeyi ve daha fazla otonomi ve sorumluluğu arzu ettiklerinigöstermiştir. Yönetici hemşireler, hemşirelerin otonomilerinin arttırılmasında önemlibir rol üstlenmektedirler. Bu da, katılımcı yönetimi uygulayarak, hemşirelerin kararverme yeteneğine güvenerek ve hemşirelere karar verme yetki ve sorumluluğunudevrederek mümkün olabilir (Mrayyan 2004).Hemşirelerin karar verme sürecine katılımının arttırılması, etkili bir hasta bakımı vehasta bakım aktiviteleri planlanması açısından faydalı olmakla kalmayacak dahaolumlu hemşire ve hasta çıktıları elde edilmesini de sağlayacaktır. Ayrıca hemşirelikmesleğinde profesyonelliğin gelişimi ve kurum içi kalitenin artmasını sağlayacaktır.15


Fahriye VATAN, Gülümser ARGON, Meltem DURSUN ENGİN, Hatice BİNBİR, Ayşe ÇİÇEKBuradan hareketle, araştırmada hemşirelerin karar verme sürecine ne kadar katıldıklarınıve ne kadar katılmak istediklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.GEREÇ VE YÖNTEMTanımlayıcı olarak planlanan çalışmanın evrenini, İzmir’de bir eğitim ve araştırmahastanesinde görevli 600 hemşire oluşturmuştur. Araştırmada örneklem seçiminegidilmemiş olup, araştırmaya katılmayı kabul eden ve ulaşılabilen hemşirelerörneklemi oluşturmuştur (N= 171).Araştırma verileri, iki bölümden oluşan anket formu ile toplanmıştır:1) Tanıtıcı Bilgilere Yönelik Anket Formu: Bu bölümde, hemşirelerin sosyodemografikve çalışma yaşamına ilişkin özellikleri ile karar verme ile ilgili görüşlerineyönelik 9 soru bulunmaktadır.2) Kararlara Katılım Ölçeği (KKÖ): Havens ve Vasey (2003) tarafından geliştirilmişolan bu ölçek, 21 madde ve 6 alt boyuttan oluşmaktadır. KKÖ, hemşirelerin kararverme sürecine ne kadar katıldıklarını ve ne kadar katılmak istediklerini ölçmektedir.Bu ölçek daha önce ülkemizde Özülke ve Vatan’ın (2006) araştırmalarında kullanılarakgeçerlilik ve güvenirlik çalışmaları yapılmıştır.“Kararlara Katılım Ölçeği”ndeki (KKÖ) 21 madde, birimde hangi kararların hemşirelere,hangilerinin yöneticilere ait olduğunu saptamak için 5’li Likert ile değerlendirilmektedir.Bu puanlama şu şekildedir:1- Sadece yönetim (klinik sorumlusu, hastane başhemşiresi)2- Öncelikle yönetim – bazen klinik hemşirelerinin katkısı3- Klinik hemşireleri ve yönetim tarafından eşit bir biçimde4- Öncelikle klinik hemşireleri – bazen yönetim5- Yalnız klinik hemşireleriHemşirelerden her bir maddeyi, hem şu anda kararı veren grup, hem de aslındakararı vermesi gerektiğine inandığı grup olmak üzere iki yönlü değerlendirmeleriistenmiştir. Böylece KKÖ, hemşirelerin “destek personelin uygulama kalitesi”, “Profesyonelişe alma”, “Birim yönetimi ve liderlik”, “İşbirliği/yardımlaşma uygulamaları”,“Profesyonel uygulama kalitesi”, “Birim personelinin dağılımı” alt boyutlarında gerçektekararların kim tarafından verildiğini ve bu kararları kimlerin vermesi gerektiğinideğerlendirmeyi sağlamaktadır.Özülke ve Vatan’ın (2006) çalışmalarında cronbach alfa değerleri; şu an kararıveren grup için 0.80, karar vermesi gereken grup için 0.88 olarak belirlenmiştir. Altboyutların cronbach alfa değerleri 0.40 ile 0.78 arasında değişmektedir. Özülke veVatan’ın (2006) çalışmalarında ölçek maddelerine uygulanan ikinci temel bileşenleranalizi (principal component analizi) sonucunda öz değeri 1’i aşan 6 alt boyutelde edilmiştir. Bu alt boyutlar ve alt boyutları oluşturan maddeler, orijinal ölçekte yeralan 6 alt boyutu oluşturan maddeler ile benzer olarak belirlenmiştir (Özülke veVatan 2006).Bu çalışmada, KKÖ ve alt boyutları için elde edilen cronbach alfa değerleriTablo 1’de görülmektedir.16


Hemşirelerin Yönetsel Kararlara Katılımlarının İncelenmesiTablo 1. “Kararlara Katılım Ölçeği (KKÖ)” ve Alt Boyutlarının Cronbach Alfa DeğerleriALT BOYUTLARCronbach Alfa DeğerleriŞu An Kararı Veren Grup Kararı Vermesi Gereken GrupDestek personelin uygulama kalitesi 0.87 0.80Profesyonel işe alma 0.68 0.81Birim yönetimi ve liderlik 0.75 0.78İşbirliği/yardımlaşma uygulamaları 0.69 0.53Profesyonel uygulama kalitesi 0.76 0.79Birim personelinin dağılımı 0.36 0.65ÖLÇEĞİN GENELİ 0.88 0.91Bu çalışmada, KKÖ’ ne ilişkin genel cronbach alfa değerleri şu an kararı veren grupiçin 0.88, karar vermesi gereken grup için 0.91 olarak belirlenmiştir. Alt boyutlarıncronbach alfa değerleri 0.36 ile 0.87 arasında değişmektedir (Tablo 1). Ölçmearacında kullanılan madde sayısı, elde edilen iç tutarlılık katsayılarını etkilemekte vemadde sayısı az olan ölçeklerde alfa katsayısı gerçek değerden daha küçük çıkmaktadır(Çimen ve ark. 2005). Bu araştırmada kullanılan KKÖ’de bazı alt boyutlardacronbach alfa katsayısının diğerlerine göre daha düşük çıkması madde sayısıyla ilişkiliolarak düşünülmüştür (Finn 1999).Araştırmadan elde edilen verilerin analizinde SPSS (Statistical Packet Program ofSocial Science) 15.0 kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı ve yüzdedağılımları, ortalama, standart sapma, Kruskall-Wallis, Mann-Witney U testi veKorelasyon analizi kullanılmıştır.Araştırmanın yapılabilmesi için Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu Etik Kurulu’ndanve araştırma yapılacak hastanenin yönetiminden gerekli yasal izinler alınmıştır.Veri toplama aracı uygulanmadan önce çalışmaya katılmayı kabul eden hemşirelerçalışmanın amacı hakkında bilgilendirilerek sözel onamları alınmıştır. “KararlaraKatılım Ölçeği”nin araştırmada kullanılabilmesi için yazarından izin alınmıştır.BULGULARAraştırmaya Katılan Hemşirelere İlişkin Tanıtıcı Bulgular:Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 33.36±5.80’dir (Min=22, Max=55).Hemşirelerin %66.7’si evli, %26.9’si sağlık meslek lisesi, %48.0’ı önlisans , %25.1’ilisans mezunudur. Hemşirelerin toplam çalışma yılı ortalamaları 12.8±7.20; bukurumdaki çalışma yılı ortalamaları ise 7.49±6.17’dir. Hastanenin dahili birimlerindeçalışan hemşireler %39.2; cerrahi birimlerinde ise %60.8’dir. Araştırmaya dahil edilenhemşirelerin %12.3’ü yönetici hemşire, %66.7’si klinik hemşiresi, %12.9’u yoğunbakım ve %8.2’si ameliyathane ve diğer birimlerde (poliklinik, alet başı, laboratuar,süpervizör) çalışmaktadır.Hemşirelerin %56.1’inin verdikleri hizmetten memnun oldukları, %51.5’inin kendileriniilgilendiren ancak görüşlerine başvurulmadan alınan kararlara iş arkadaşları iletartışarak tepki verdikleri saptanmıştır.17


Fahriye VATAN, Gülümser ARGON, Meltem DURSUN ENGİN, Hatice BİNBİR, Ayşe ÇİÇEK“Kararlara Katılım Ölçeği” ne (KKÖ) İlişkin Bulgular:Tablo 2. KKÖ’ye İlişkin Puan Ortalamalarının DağılımıBirim personelinin dağılımıŞu An KararıVeren GrupKarar VermesiGereken GrupX Ss X Ss1- Çalışma çizelgesi hazırlama 2.25 1.38 3.14 1.092- Gerekli hemşire sayısını belirleme 1.35 0.73 2.73 0.93Profesyonel uygulama kalitesi3- Uygulama standartlarını geliştirme 1.76 0.95 2.83 0.914- Uygulama alanının sorumluluklarını belirleme 1.73 1.00 2.78 0.945- Hemşire uygulama standartlarını izleme 1.72 1.14 2.50 1.076- Hemşire uygulamalarını değerlendirme 1.67 1.12 2.47 0.96Profesyonel işe alma7- Birimde çalışacak hemşireleri işe alma 1.22 0.55 2.06 1.008- Birimde çalışacak hemşirelerle görüşme yapma 1.32 0.78 2.16 1.049- Birimde çalışacak hemşireleri seçmek 1.25 0.65 2.34 0.98Birim yönetimi ve liderlik10- Hemşirelere ilişkin disiplin kararlarını alma 1.21 0.58 2.70 1.2011- Birim liderini (örn.: başhemşire) seçme 1.18 0.68 3.00 1.1712- Birim liderinin performansını inceleme 1.20 0.59 2.01 1.2013- Hemşirelerin yükselmeleri/terfileri için öneride bulunma 1.16 0.56 2.57 1.0514- Birimin bütçe gereksinimlerini belirleme 1,23 0.70 2.25 1.0715- Ekipman/malzeme gereksinimini belirleme 1.85 1.19 2.87 1.01Destek personelin uygulama kalitesi16- Hemşire destek (yardımcı) personeli için standart geliştirme 1.53 0.90 2.85 0.8717- Destek (yardımcı) personel tipini/sayısını belirleme 1.41 0.90 2.88 1.0318- Destek personelin standartlarını izleme 2.29 1.37 3.29 1.01İşbirliği/yardımlaşma uygulamaları19- Diğer bölümlerle ilişki (irtibat) kurma (Örn.:Hasta bakımı) 2.98 1.49 3.36 0.9720- Hekimlerle ilişkiler (Örn.:Hasta bakımı) 2.49 1.44 3.02 0.9521- Birimde hemşireler arasındaki çatışmaların çözümü 1.57 1.03 2.82 1.11Hemşirelerin Tablo 2’de yer alan kararlara ilişkin, “Şu an Karar Veren Grup” ile ilgilipuan ortalamaları incelendiğinde; ortalama puanın 1.16 ile 2.98 arasında değiştiği, enyüksek puan ortalamalarının “diğer bölümlerle ilişki kurma (2.98)”, “hekimlerleilişkiler (2.49)”, “destek personelin standartlarını izleme (2.29)” ve “çalışma çizelgesihazırlama (2.25)” maddelerine ait olduğu görülmektedir. Hemşirelerin “Karar VermesiGereken Grup" ile ilgili puan ortalamalarının 2.01 ile 3.36 arasında değiştiği, en yüksekpuan ortalamalarının “diğer bölümlerle ilişki kurma (3.36)”, “destek personelinstandartlarını izleme (3.29)”, “çalışma çizelgesi hazırlama (3.14)”, “hekimlerle ilişkiler(3.02)” ve “birim liderini (örn.: başhemşire) seçme (3.00)” maddelerine ait olduğugörülmektedir.18


Hemşirelerin Yönetsel Kararlara Katılımlarının İncelenmesiHemşirelerin ölçekte yer alan maddelere verdikleri yanıtlara göre, ölçeğin “şu ankarar veren grup” ile “kararı vermesi gereken grup” arasında r=-0.20, p


Fahriye VATAN, Gülümser ARGON, Meltem DURSUN ENGİN, Hatice BİNBİR, Ayşe ÇİÇEKBirim PersonelininDağılımıKonum N X Ss SonuçYönetici H.Klinik HemşiresiYoğun B. HemşiresiAmeliyathane H. Diğer2111422142.453.102.792.530.790.870.690.59X 2 (KW)=12.29p=0.00Tablo 4’te, hemşirelerin, KKÖ’nün “karar vermesi gereken grup”a ilişkin puanortalamaları ile ilişkisi saptanan sosyodemografik değişkenler incelendiğinde, kurumdaçalışma yılı ile “iş birliği/yardımlaşma uygulamaları” “alt boyut puan ortalamasıarasında ilişki saptanmıştır (p


Hemşirelerin Yönetsel Kararlara Katılımlarının İncelenmesiçizelgelerini hazırlanmasında ve birim yöneticisinin seçiminde, yönetimle eşitdüzeyde kararlara katılmayı istemektedirler.Havens ve Vasey’in (2003) aynı ölçekle yaptığı çalışmadaki bulgular da bu sonuçlarlabenzerdir. Yirmi bir maddenin çoğunda otorite yöneticilere dayanmakta ve bukonularda çok az hemşire katılımı bulunmaktadır. Hiçbir alanda hemşirelerin birincilolarak otoriteye sahip olmadığı, hatta çok az yönetim katılımı ile birlikte otoriteyesahip bulundukları alan olmadığı saptanmıştır (Havens ve Vasey 2003). Bu bulgular,Özülke ve Vatan’ın (2006) aynı ölçekle, ülkemizde yaptığı çalışmalardaki bulgularlabenzerdir.Bakan ve Büyükbeşe’nin (2008) yaptığı çalışma sonuçlarına göre çalışanlar, kendiişlerini ve kendi bölümlerini ilgilendiren sorunlar hakkındaki kararlara daha çok,kurumun genel politikaları, rutin işler ve geleceğe yönelik stratejiler ile ilgili olarakdaha az kararlara katılmaları gerektiği yönünde görüş bildirmişlerdir. Krairiksh veAnthony’nin 2001 yılında yaptıkları çalışmanın bulguları göstermiştir ki hemşireler,hasta bakımını ilgilendiren konulardaki karar verme süreçlerine, çalışma ortamınailişkin olanlardan daha fazla katılım sağlamaktadırlar (Krairiksh ve Anthony 2001).Mrayyan'ın (2004) yaptığı çalışmanın sonucunda hemşireler, çalışma ortamıyla ilgilikararlarda, vardiya değişimi yaparken, yemek ve dinlenme molası verirken, hastanınyerleştirilmesi, birimle ilgili komitelerde görev alırken ve birim hizmet programlarınısunarken daha çok otonom olduklarını belirtmişlerdir. Aksine hemşireler, yeni personelseçilmesi, birim bütçe değişimlerinin belirlenmesi ve yıllık bütçe planlamasınınyapılması ile ilgili görüşmelerde daha düşük otonomiye sahip olduklarını belirtmişlerdir(Mrayyan 2004).Ölçeğin şu an karar veren grupla kararı vermesi gereken grup arasında r=-0.20,p


Fahriye VATAN, Gülümser ARGON, Meltem DURSUN ENGİN, Hatice BİNBİR, Ayşe ÇİÇEK11 yıl ve üzeri olan hemşirelerin ve ameliyathanede görevli hemşirelerin ise “işbirliği/yardımlaşma uygulamaları” alt boyutunda yer alan uygulamalarla ilgili kararlardayönetimle eşit düzeyde katkı sağladıkları belirlenmiştir.Hemşirelerin, KKÖ’nün “karar vermesi gereken grup”a ilişkin puan ortalamaları ileilişkisi saptanan sosyodemografik değişkenler incelendiğinde; kurumda çalışma yılıile “İş birliği/yardımlaşma uygulamaları” “alt boyut puan ortalaması arasında ilişkisaptanmıştır (p


Hemşirelerin Yönetsel Kararlara Katılımlarının İncelenmesi- Hemşirelere, hasta bakımı ve diğer ilgili konularda bilgi ve uzmanlıklarını geliştirecekeğitim ve öğrenme fırsatları yaratılarak, hemşirelik uygulamalarında otonomileriningüçlendirilmesi,- Yönetici hemşireler, sağlık ekibinin diğer üyeleriyle ve diğer bölümlerle ilişkililerigüçlendirecek açık iletişimi desteklemeleri,- Hemşirelerin, planlardan ve olaylardan haberdar olması sağlanarak güvenortamı oluşturulması ve doğru kararların alınmasına yardımcı olunması,- Hemşirelerin karar verme sürecine katılımını etkileyen değişkenleri, daha kapsamlıolarak belirleyebilmek için, farklı kurumlarda, farklı örneklem gruplarıyla dahageniş çapta araştırmaların yapılması önerilmektedir.Sonuç olarak profesyonel bir hemşire, hastası için yararlı olacağını düşündüğü veyeteneği içinde olan faaliyetlerle ilgili kararları almakta bilgili ve özgür olmalı, yaniotonomi sahibi olmalıdır. Diğer taraftan, kendi deneyimi ve bilgi sınırlarını aşangörevlerde de diğer meslek üyelerinin yetkisine saygı duymalıdır.KAYNAKLARBakan İ, Büyükbeşe T. Katılımcı karar verme: kararlara katılım konusunda çalışanların düşüncelerineyönelik bir alan çalışması. Süleyman Demirel <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Dergisi</strong>, 2008; 13(1): 29-56.Baykara Göçmen Z. <strong>Hemşirelik</strong> bakımında hemşirenin mesleki özerkliğinin değerlendirilmesi: Niteliksel birçalışma. Ankara: Ankara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Yayınlanmamış Doktora Tezi. 2010;http:// tez2.yok.gov.tr/, Erişim Tarihi: 15.03.<strong>2012</strong>.Bohinc M, Gradisar M. Decision-making model for nursing. JONA, 2003; 33:12, 627-629.Clancy TR. The art of decision-making. JONA, 2003; 33(6): 343-349.Cullen C. Autonomy and the nurse practitioner. Nursing Standard, Feb 9- Feb 15, 2000; 14(21): 53.Finn CP. Autonomy: an ımportant component for nurses' job satisfaction. International Journal of NursingStudies, 2001; 38(3): 349- 357.Germain Brady P, Cummings GG. The influence of nursing leadership on nurse performance: a systematicliterature review. Journal of Nursing Management, 2010; 18(4): 425- 439.Havens DS. Is governance being shared?. JONA, 1994; 24(6): 59-64.Havens DS, Vasey J. The staff nurse decisional involment scale: report of psychometric assessment.Nursing Research, November/December: 6, 2005; 376-383.Havens DS, Vasey J. Measuring staff nurse decisional involvement- the decisional involvement scale.JONA, 2003, 33(6): 331-336.Hoffmani K, Donoghue J, Duffield C. Decision-making in clinical nursing: investigating contributingfactors. Journal of Advanced Nursing, 2004; 45(1): 53-62.http://www.gata.edu.tr/dahilibilimler/ichastaliklari/egitim/default.asp?sayfa=kicerik&kid=14, Erişim Tarihi:Iliopoulou KK, While AE. Professional autonomy and job satisfaction: Survey of critical care nurses inMainland Greece. Journal of Advanced Nursing, 2010; 66(11): 2520- 2531.Kangallı P. Sivas ili hastanelerinde çalışan hemşirelerin otonomi düzeyleri ve otonomiyi etkileyen mesleki vekurumsal faktörlerin incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sivas: Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesiSağlık Bilimleri Enstitüsü. 2005: http:// tez2.yok.gov.tr/, Erişim Tarihi: 19.03.<strong>2012</strong>.Karagözoğlu Ş. <strong>Hemşirelik</strong>te bireysel ve profesyonel özerklik. <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırma Geliştirme <strong>Dergisi</strong>,2008: <strong>Sayı</strong>:3, 41.Kaya N, Aştı T, Acaroğlu R. ve ark. Hemşire öğrencilerin sosyotropik-otonomik kişilik özellikleri ve ilişkilifaktörlerin incelenmesi. Celal Bayar <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksek Okulu <strong>Dergisi</strong>, 2006; 10(3).23


Fahriye VATAN, Gülümser ARGON, Meltem DURSUN ENGİN, Hatice BİNBİR, Ayşe ÇİÇEKKrairiksh M, Anthony MK. Benefits and outcomes of staff nurses’ participation ın decision making. JONA,2001;31(1): 16-23.Laschinger HKS, Havens DS. Staff nurse work empowerment and perceived control over nursing practiceconditionsfor work effectiveness. JONA, 1996; 26(9): 27-35.Lewis MF. Autonomy in nursing. Ishikawa. Journal of Nursing, 2006; 3(2).Mrayyan MT. Nurses' autonomy: influence of nurse managers' actions. Journal of Advanced Nursing, 2004;45(3): 326- 336.Özülke, E., Vatan, F. The evaluation of the staff nurses decisional involvement. III. International NursingManagement Conference. 2006, November 9-11; Kuşadası / Aydın.Saraçoğlu E. Hemşirelerin mesleki otonomi ve profesyonel uygulamalarına ilişkin görüşlerinin belirlenmesi.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2010:http:// tez2.yok.gov.tr/, Erişim Tarihi: 19.03.<strong>2012</strong>.Seren Ş. Hemşirelerin otonomi düzeylerinin belirlenmesi ve etkileyen faktörlerin incelenmesi. YayınlanmamışYüksek Lisans Tezi. İzmir: Dokuz Eylül <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 1998:http:// tez2.yok.gov.tr/, Erişim Tarihi: 19.03.<strong>2012</strong>.Seren Ş. <strong>Hemşirelik</strong>te otonomi. <strong>Hemşirelik</strong> Forumu, 2001; <strong>Cilt</strong>: 3, <strong>Sayı</strong>: 2-3, Mart- Haziran, 21-23.Taylan S. Özerklik ilkesi çerçevesinde hemşirenin bağımsız rolleri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.Adana: Çukurova <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2009: http:// tez2.yok.gov.tr/, Erişim Tarihi:21.02.<strong>2012</strong>.Tosun N. Sağlık ekibinin karar verme sürecinde hemşirenin rolü. 2002: http://www.gata.edu.tr/dahilibilimler/ichastaliklari/files/kitaplar/102.pdf,Erişim Tarihi: 19.03.<strong>2012</strong>.Uyer G. <strong>Hemşirelik</strong> ve yönetim. Hürbilek Matbaacılık, Ankara: 1993; 234-241.Weston MJ. Strategies for enhancing autonomy and control over nursing practice. The Online Journal ofIssues In Nursing. 2010; Vol:15.3. Ulusal Bilgi, Ekonomi Ve Yönetim Kongresi Bildiri Kitabı, 25-26 Kasım 2004, Eskişehir.http://iibf.ogu.edu.tr/kongre/bildiriler/03-01.pdf, Erişim Tarihi: 15.02.201124


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 25-34, <strong>2012</strong>BİR İLKÖĞRETİM OKULUNDAKİ ÖĞRENCİLERDEİDRAR YOLU ENFEKSİYONU VE İLİŞKİLİ FAKTÖRLERURINARY TRACT INFECTION AND ASSOCIATED FACTORS INA PRIMARY SCHOOL STUDENTSYard.Doç.Dr. Fatma BİRGİLİ*Prof.Dr. Leyla KHORSHID***Muğla <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Yüksekokulu**Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> Hemş. Esasları AD. BaşkanıÖZETAmaç: Bu çalışma bir ilköğretim okulunda okuyan öğrencilerde idrar yolu enfeksiyonu (İYE)prevelansını ve ilişkili faktörleri incelemek amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı olan bu araştırmanın evrenini bir ilköğretimokulunda okuyan 103 öğrenci, örneklemi ise halen İYE nedeniyle hekime başvurmamış olan veherhangi bir sağlık sorunu olmayan 98 öğrenci oluşturmuştur. Veriler, öğrencilerin sosyodemografiközellikleri, hijyenik alışkanlıkları, İYE belirtileri ve yakınmaları ile ilgili sorulardanoluşan bir anket formuyla toplanmıştır. Öğrencilerden orta idrar örneği alınarak idrar kültürüyapılmıştır. Verilerin analizinde ki-kare testi ve Fisher Exact test kullanılmıştır. Araştırmanınyürütülmesi için etik kuruldan, kurumlardan ve ebeveynlerden yazılı izin, öğrencilerden sözelonay alınmıştır.Bulgular: Öğrencilerin %65,3’ünün idrar kültüründe üreme olduğu, %5.1’inde İYE geliştiğisaptanmıştır. İYE gelişen öğrencilerin %40’ında İYE için etken mikroorganizmanın E.Coli,%60’ında ise Staphylococcus Aureus olduğu bulunmuştur. Cinsiyetin ve daha önce İYE geçirmeninİYE prevelansını etkilediği saptanmıştır. Daha önce İYE geçiren öğrencilerde ve kızöğrencilerde İYE görülme sıklığının daha yüksek olduğu saptanmıştır.Sonuç: Sağlıklı ilköğretim öğrencilerinin önemli bir bölümünde İYE’nun görüldüğü saptanmıştır.Anahtar Kelimeler: adölesan, hijyen, çocuk, idrar yolu enfeksiyonlarıABSTRACTObjective: This study was implemented with the aim to investigate prevelance of urinary tractinfection (UTI) and affected factors in students studying at a primary school.Methods: The population of this cross-sectional and descriptive research was consist of 103students studying at a primary school and the sample of the study consisted of 98 students whohad not applied to physician due to urinary tract infection currently and have had not any healthproblem. The data were collected with a questionnaire which consisted from questions related tosocio-demographic features, hygienic habits and signs and symptoms of UTI of students. Urineculture was made by taking mid-stream urine samples in the students. Chi-square test Fisher Exacttest was used in analysis of the data. In order to conduct the study a written permission from the


Fatma BİRGİLİ, Leyla KHORSHIDethic committee and related institution and from the parents of the students and a verbalpermission was taken from students who participated in the study.Results: In the most (65.3 %) of the students’ urine culture were positive, in 5.1% of them weredeveloped urinary tract infection. In the 40% of the students who are developed UTI, E. Coli and 60%of them Staphylococcus Aureus was found to be the causative microorganism of UTI. Gender andhad been previously UTI was found to be effected the UTI prevelance. The incidence of UTI wasfound to be more higher in female students and in students who had previously UTI .Conclusion: UTI was found to be seen in an important part of healthy students of primaryschool.Key words: adolescent, hygiene, child, urinary tract infectionsGİRİŞSağlıklı öğrenciler için sağlıklı okul çevresi gerekir. İnsan sağlığını olumsuz etkileyençevresel faktörler, okul çevre sağlığını da tehdit eden unsurlardır (Dirican veBilgel 1993). Hijyen konusunda yeterli bilgi, tutum ve davranış olmaması ve okullardatemizlik kurallarına tam olarak uyulmamasından dolayı çocuklar hastalıklara yakalanmaktadır.Okul çağındaki çocukların sağlığının geliştirilmesinde okul hemşirelerininsorumluluğu yüksektir (Güler ve Kubilay 2004). Okul döneminde görülen sağlıksorunlarından biri idrar yolu enfeksiyonu (İYE)’dur İYE’nun belirtileri çok belirgindeğildir ve bundan dolayı çoğu vakada tanı konamamaktadır (Wong&Hockenberry2003). İYE genellikle perinede bulunan mikroorganizmaların assenden olarak üretrayoluyla üriner sisteme ulaşması sonucunda oluşur (Hellerstein 1995, Behrman et al2008). Etken patojen genellikle gastrointestinal sistem kaynaklıdır. Sırasıyla gastrointestinalsistem kaynaklı fekal, perineal, meatal ve üretral kolonizasyon sonrası enfeksiyongelişir (Hacımustafaoğlu 2011). Bu nedenle tuvalet hijyenine dikkat edilmelidir.İYE’ ları ve inkontinans sağlıklı çocukları sıklıkla etkilemektedir (Barnes&Maddocks2002, Lundblad et al 2005; Sickbert-Bennett et all. 2005). Okul tuvaletlerinde çömelerekidrar yapma, yetersiz işeme, rezidüel idrar miktarında artma, İYE, konstipasyonve inkontinans riskini arttırır (Düzova ve Saatçi 1999, Vernon et al 2003, Lundblad etal 2005). Çabuk ve ark.’nın (1999) ilköğretimde okuyan 1024 öğrenci ile yaptıkları birçalışmada, kabızlığı olan öğrencilerin %29.1’sinde piyüri, %12.8’inde bakteriüri ve%9.3’ünde piyüri + bakteriüri belirlenmiştir. Çocuklar okul tuvaletini kullanarak psikolojikve sosyal gerginlik yaşamaktansa, mesanesini boşaltmayarak oluşan fizikselrahatsızlığı yaşamayı daha kolay bulurlar (Lundblad et al. 2005). Yapılan çalışmalardaokul çocuklarının hijyenik olmayan tuvaletleri sınırlı kullandıkları (Chen et al 2000,Barnes&Maddocks 2002, Bodur ve Filiz 2007, Lundblad et al 2007) ve gün boyuncadüzenli tuvalete gitmeyen çocukların çeşitli üriner sistem sorunlarına sahip olduklarıbelirtilmektedir (Chen et al 2000, Lundblad et al 2007, Mazzola et al 2003). Mazzola veark. (2003)’nın yaptıkları çalışmada üç veya daha fazla semptomatik İYE geçiren 141kız hastadan 16 hastada idrar tutma, 3 hastada yetersiz hijyen veya tuvalet alışkanlığısaptanmıştır.Etkili deterjanların kullanımı ve kamu okul tuvaletlerine ilişkin düzenlemelererağmen okul tuvaletlerinin hala yetersiz standartlara sahip olduğu bilinmektedir.26


Bir İlköğretim Okulundaki Öğrencilerde İdrar Yolu Enfeksiyonu ve İlişkili FaktörlerLundbland ve ark. (2005)’nın yaptıkları çalışmada okul hemşireleri uygun fizikselkoşulları sağlamada başarısızlık olduğunu belirtmiştir. Lundblund ve ark. (2007)’nın385 çocukla yaptıkları çalışmada, tuvaletteki görüntünün ve kokunun çocukların okultuvaletlerini kullanmayı sınırladığı ve gün boyunca düzenli tuvalete gitmeyen çocuklarınçeşitli üriner sistem ve bağırsak sorunlarına sahip oldukları saptanmıştır. Vernonve ark. (2007)’nın yaptığı çalışmada, okul tuvaletlerinin tolere edilebilir standartlarınaltında oldukları, hem İngiltere’de hem de İsveç’te anlamlı sayıda çocuğun okul tuvaletinikullanmaktan kasten kaçındıkları saptanmıştır. Bodur (2007)’un yaptığı çalışmadaöğrencilerin %10,4’ü idrar yapmak için okul tuvaletini kullanmadığını ifade etmiş,okul tuvaletini kullanmama sebeplerinin başında “temiz olmaması” gösterilmiş,bunun yanında okulların üçte birinde tuvaletlerin temizlik yönünden, üçte ikisinde desayı ve konum yönünden uygun olmadığı yerinde saptanmıştır. <strong>Ü</strong>lkemizde okulçağındaki sağlıklı çocuklarda İYE prevelansına ilişkin az sayıda çalışma bulunmaktadır.AMAÇBu araştırma, sağlıklı ilköğretim çağı çocuklarında İYE’ları prevelansını ve etkileyenetmenleri belirlemek amacı ile yapılmıştır. Çalışma sonuçlarının, okul çağındakisağlıklı çocuklarda İYE belirti ve bulgularının ebeveynler ve eğitimciler tarafından farkedilmesine ve erken tanılanmasına ilişkin çalışmalara temel oluşturacağı düşünülmektedir.Araştırma soruları;1. Sağlıklı ilköğretim çağı çocuklarında İYE’ları prevelansı ne kadardır?2. Sağlıklı ilköğretim çağı çocuklarında İYE’ları prevelansı ile ilişkili etmenlernelerdir?GEREÇ VE YÖNTEMTanımlayıcı ve kesitsel türdeki bu araştırmanın evreni Muğla ilinde bir İlköğretimOkulu’nda okuyan 6-16 yaş grubundaki tüm öğrencilerden (n:103) oluşmaktadır. Okulsosyoekonomik düzeyi düşük bireylerin oturduğu bir yerleşim biriminde bulunmaktadır.Çalışmada olasılıksız örneklem seçim yöntemi kullanılmıştır. Öğrencilere veebeveynlere çocukların herhangi bir sağlık sorunu olup olmadığı sorulmuştur. Örnekleminiise halen İYE nedeniyle hekime başvurmamış olan ve herhangi bir sağlıksorunu olmayan, son üç ay boyunca herhangi bir nedenle antibiyotik almayan,kendisi ve ebeveyni çalışmaya katılmayı kabul eden 98 öğrenci oluşturmuştur. Verileranket formu ve laboratuar testleri ile toplanmıştır. Anket formunda öğrencilere ilişkintanıtıcı özellikler, İdrar Yapma Alışkanlığı ve Hijyenik Uygulamalarına ve İYE belirti vebulguları olup olmadığına ilişkin sorular yer almıştır. Çocuklara ayrıntılı açıklamayapılarak anket formuna doğru bilgileri yazmaları sağlanmıştır. Çocuklara 50 mililitrehacmindeki standart silindir şeklindeki kapaklı kaplar verilmiş ve orta akım idrarörneği alma tekniği öğretilerek analiz için ertesi gün sabah idrar örneklerini vermeleriistenmiştir. Doğru yöntemle idrar örneği alma konusunda ebeveynlere de açıklamayapılmış ve bu konuda onların da desteği sağlanmıştır. İdrar örnekleri aynı27


Fatma BİRGİLİ, Leyla KHORSHIDlaboratuarda incelenmek üzere bir araştırmacı ve araştırma yardımcıları tarafındantoplanmıştır. Striple idrar analizi tekniği kullanılarak, santrifüje edimemiş idrardalökosit olup olmadığına bakılmıştır. Öğrencilerde alınan orta idrar örnekleri ile idrarkültürü yapılmıştır. İdrar örnekleri yarım saat içinde laboratuara götürülerek idraranalizleri ve idrar kültürü için ekimler daha önce bu konuda eğitim gören araştırmacıtarafından yapılmıştır. Ekimler çikolatalı agara ve EMB’li agara yapılarak 37ºC’de 72saat enkübe edilmiştir. <strong>Ü</strong>reme sonucu “mikrobiyoloji ve klinik mikrobiyoloji” alanındauzman hekim tarafından değerlendirilmiştir. Kontamine üremesi olan öğrencilerdentekrar orta idrar örneği alınarak idrar analizleri yapılmıştır. Anlamlı üreme tespitedilenlere antibiyotik duyarlılık testleri yapılarak bu öğrenciler hekim tarafındanizlenmiş ve gerekli tıbbi tedaviyi almaları sağlanmıştır. Araştırmanın güvenirliğinisağlamak için üç ay boyunca herhangi bir nedenle antibiyotik almayan öğrencilerinidrar kültürü yapılmıştır. Öğrencilere yapılan idrar analizi sonuçları (lökositüri, üremeolup olmadığı, üreyen koloni sayısının, üreyen mikroorganizma koloni sayısının) kayıtedilmiştir. Lökositüri olup olmadığını belirlemek için yapılan striple idrar analizisonucunda bir pozitiflik “her mikroskop sahasında 70-80 lökosit hücresi bulunması”,iki pozitiflik, “her mikroskop sahasında 125 lökosit hücresi bulunması” ve üç pozitiflik“her mikroskop sahasında 500 lökosit hücresi bulunması” anlamına gelir. Ayrıca ++ ve+++ idrar yolu enfeksiyonu vardır olarak yorumlanır (Mehmetoğlu 2002). Çalışmamızdaidrar kültürü sonucuna göre İYE tanısı konmuştur. Orta idrarda 100.000 cfu/mlve üzerindeki koloni ve tek tip mikroorganizma üremesi anlamlı üreme ve İYE varlığıolarak kabul edilmiştir (Düzova ve Saatçi 1999, Bakır 2001).Araştırmanın verileri 01.02.2008-10.06.2008 tarihleri arasında toplanmıştır. Araştırmanınyürütülmesi için İl Milli Eğitim Müdürlüğünden ve bir üniversitenin EtikKurul’dan izin, çocukların ebeveynlerinden yazılı onam, öğrencilerden sözel onayalınmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin analizi bilgisayarda Statistical Packagefor Social Science (SPSS) 16.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Verilerinanalizinde ki-kare testi, Fisher Exact test kullanılmıştır.Araştırmanın bağımsız değişkenleri; çocukların sınıfı, yaş grubu, cinsiyet, anneeğitim düzeyi, ailenin gelir-gider durumu, daha önce İYE geçirme, idrar kaçırma,tuvalete girmeden önce el yıkama, tuvaletten çıktıktan sonra el yıkama, defekasyonyaptıktan sonra doğru taharetlenme, idrarını tutma, iç çamaşırını değiştirme sıklığı,günlük alınan sıvı miktarıdır. Araştırmanın bağımlı değişkeni İYE gelişme durumudur.BULGULARÖğrencilerin yarısı (%51) 1., 2. ve 3. sınıfa devam etmekte olup 6-9 yaş grubundadırve bir kardeşe sahiptir, %56.1’i erkektir, %79.6’sının annesi ilkokul mezunudur,%72.4’ünün babası ilkokul mezunudur, %64.3’ünün geliri giderine denktir, %7,1’iobezdir. Öğrencilerin %80,6’sı gece idrar yapmak için tuvalete gittiğini, %23,5’iningece idrar kaçırdığını, %11,2’si uzun süre idrarını tutup dayanamayıp idrarınıkaçırdığını belirtmiştir.Öğrencilerin %<strong>28</strong>.6’ının tuvaletten önce ellerini yıkadığı, %76.5’inin sonra elleriniyıkadığı, %66,3’ünün idrar yaptıktan sonra taharetlendiği, %20,4’ünün önden arkaya<strong>28</strong>


Bir İlköğretim Okulundaki Öğrencilerde İdrar Yolu Enfeksiyonu ve İlişkili Faktörlerdoğru taharetlendiği, %62,2’sinin taharetlendikten sonra tuvalet kağıdı ile kurulandığı,%40,8’inin büyük abdestini yaptıktan sonra su ve tuvalet kağıdı ile temizlikyaptığı, %83,7’sinin büyük abdest yaptıktan sonra önden arkaya doğru taharetlendiği,%78,6’sının idrarını tuttuğu, %39,8’sinin 4 ders (eve gidene kadar) idrarınıtuttuğu, %71,4’ünün bir günde 6 bardaktan daha az sıvı aldığı, %39,8’inin haftada ikikez iç çamaşırını değiştirdiği saptanmıştır.Tablo 1. Öğrencilerin İfade Ettiği İYE Belirtilerinin/Yakınmalarının Dağılımıİdrar Yolu Enfeksiyonu Belirtileri n %İdrar Yaparken Yanma HissiOlanOlmayanİdrar Yaparken AğrıOlanOlmayanKötü Kokulu İdrarOlanOlmayanKoyu Renkte İdrarOlanOlmayanBel ya da Karın AğrısıOlanOlmayanSık ve Az Miktarda İdrar YapmaOlanOlmayanİYE Belirti <strong>Sayı</strong>sı0123456346424744751415752464850151818121681034,765,324,575,547,952,041,858,253.146,948.951,015.318.418.412.216.38.210.2TOPLAM 98 100,0Öğrencilerin %34.7’sinde idrar yaparken yanma hissi, %24.5’inde idrar yaparkenağrı, %47.9’unda kötü kokulu idrar, %41,8’inde koyu renkte idrar, %53.1’inde bel yada karın ağrısı, %48.9’unda sık ve az miktarda idrar yapma yakınması olduğu,%18.4’ünde yalnızca bir belirti bulunduğu saptanmıştır (Tablo 1).Tablo 2. Öğrencilerin İdrar Analiz Sonuçlarına Göre Dağılımıİdrarda Lökosit Bulunma Durumu(+) Lökositürisi olan(++) Lökositürisi olan(+++) Lökositürisi olanLökositürisi olmayann %171436417,314,33,165,329


Fatma BİRGİLİ, Leyla KHORSHIDİdrar Kültüründe <strong>Ü</strong>reme Olma Durumu<strong>Ü</strong>reme Olan<strong>Ü</strong>reme OlmayanToplam 98 100.0İdrar Kültüründe <strong>Ü</strong>reme Olma Durumu1000-5000 Koloni6000-10000 Koloni11000-15000 Koloni16000-20000 Koloni21000-25000 Koloni26000-30000 Koloni100000 Koloniİdrar Kültüründe <strong>Ü</strong>reyen Mikroorganizma TürüStaphylococcus AureusStaf Koagülaz NegatifE. ColiProteus64343123,451345Toplam 64 100.023337165.334.748,423,47,81,64,76,37,835,951,610,91,6Öğrencilerin %3,1’inin idrarında (+++) lökosit bulunduğu, %65,3’ünün idrarkültüründe üreme olduğu, %7,8’inde 100000 koloni üreme olduğu, %35,9’unda idrarkültüründe Staphylacoccus aureus, %51,6’sında Staphylococcus epidermidis,%10,9’unda Escherichia Coli, %1,6’sında Proteus ürediği saptanmıştır (Tablo 2).Tablo 3. Öğrencilerde İdrar Yolu Enfeksiyonu Bulunma Durumunun DağılımıİYE n %OlanOlmayan5935, 194.9Toplam 98 100.0İdrar analizinde üreyen mikroorganizmaE.ColiStaphylococcus AureusToplam 5 100.02340.060.0Öğrencilerde İYE prevelansı %5.1 olarak bulunmuştur. İYE gelişen öğrencilerin%40’ında etmen mikroorganizmanın E.Coli, %60’ında ise Staphylococcus Aureusolduğu bulunmuştur (Tablo 3).Tablo 4. İYE Gelişmesinde İlişkili EtmenlerEtmenler x² d.f pSınıfı 1,12 2 0,56Yaşı 1,23 2 0,53Anne eğitim düzeyi 1,35 1 0,55Ailelerin gelir gider durumu 1,66 2 0,43İdrar kaçırma 0,66 1 130


Bir İlköğretim Okulundaki Öğrencilerde İdrar Yolu Enfeksiyonu ve İlişkili FaktörlerTuvalete girmeden önce el yıkama 3,47 1 1Tuvaletten çıktıktan sonra el yıkama 0,037 1 1Büyük abdest yaptıktan sonra doğru taharetlenme 0,04 1 0,54Okul ya da ev dışında idrarını tutma 0,09 1 0,29İç çamaşırını değiştirme sıklığı 1,03 3 0,58Günlük alınan sıvı miktarı 0,20 1 1Cinsiyet 8,58 1 0,014Daha Önce İYE Geçirme 7,27 1 0,012Kız öğrencilerin %11.6’sında idrar yolu enfeksiyonu bulunmuştur. Yapılan analizdebu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur. Daha önce İYE geçirenöğrencilerin %16.7’sinde, geçirmeyen öğrencilerin %1.4’ünde idrar yolu enfeksiyonubulunmuştur. Yapılan analizde bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur.TARTIŞMAÇalışma kapsamına alınan 6-16 yaş grubundaki sağlıklı ilköğretim öğrencilerinin%65,3’ünün idrar kültüründe üreme olduğu, %5.1’inde İYE geliştiği saptanmıştır.<strong>Ü</strong>riner sistem riskleri veya enfeksiyonların tekrar etmesini azaltmak için, genelönlemler olarak, perineal hijyen ve önden arkaya doğru temizlik, duş şeklinde yıkanmak,kabızlığın önlenmesi, iç çamaşırları her gün değiştirmek, günlük ve tahrişetmeyen iç çamaşırı giyilmesi, yeterli su alımı, mesaneyi 3-4 saatte bir boşaltmak veidrar tutmamak sayılabilir (Hacımustafaoğlu 2011). Çalışmamızda öğrencilerin birbölümünün uygun şekilde taharetlenmediği, idrarını tutan öğrenciler bulunduğu,İYE’na zemin hazırlayan bazı etmenlere sahip oldukları söylenebilir (Tablo 4).Öğrencilerin %65,3’ünde idrar kültüründe üreme olması da bunu doğrulamaktadır.Çalışma kapsamına alınan öğrencilerin %18.4’ünde bir İYE belirtisi bulunduğu,%34.7’sinde idrar yaparken yanma hissi, %24.5’inde idrar yaparken ağrı hissi,%47.9’unda kötü kokulu idrar, %41,8’inde koyu renkte idrar, %53.1’inde bel ya dakarın ağrısı, %48.9’unda sık ve az miktarda idrar yapma yakınması olduğu saptanmıştır(Tablo 3). İdrar yollarında bakteriüri varlığında kolonizasyondan, bakteriüri vepiyüri varlığında belirtisiz seyreden enfeksiyondan, bakteriüri, semptomlar ve piyürivarlığında ise semptomatik enfeksiyondan bahsedilir. Bakterilerin mukozaya tutunmasısonucu gelişen inflamatuar yanıt sonucu İYE semptomları gelişir. Sistit’te anibaşlayan idrar yaparken yanma, sık idrar çıkma, sıkışma hissi, gibi bulgular vardır.Bakteriüri ve piyüri vardır (Bakır 2001). İYE kliniği olan bir çocukta sıkışma hissi,pollakiüri, dizüri, kötü kokulu idrar, yüksek ateş, yan-bel ağrısı, karın ağrısı, kusma,toksik tablo gibi sistemik enfeksiyon bulguları, daha çok pyelonefriti düşündürür(Hacımustafaoğlu 2011).Öğrencilerin %3,1’inin idrarında (+++) lökosit bulunduğu, %65,3’ünün idrarkültüründe üreme olduğu, %7,8’inde 100000 koloni üreme olduğu, %35,9’unda idrarkültüründe Staphylacoccus aureus, %51,6’sında Staphylococcus epidermidis,%10,9’unda Escherichia Coli, %1,6’sında Proteus ürediği saptanmıştır (Tablo 2). Serel31


Fatma BİRGİLİ, Leyla KHORSHIDve ark.’nın (2004) çalışmasında 3 ayrı ilkokuldan seçilen 506 çocuğun %19.8’indepyüri, tüm çocukların %4.5’inde anlamlı bakteriüri saptanmıştır. Piyüri saptanan 100öğrencinin 92’sinde asemptomatik iken, 8’inde İYE ile ilgili çeşitli yakınmaları olduğubulunmuştur. <strong>Ü</strong>nalacak ve ark.‘nın (2005) araştırmasında yaşları 7-12 arasındadeğişen 181 çocuğun %8.8’inde piyüri, %9.4’ünde bakteriüri bulunmuştur. Bodur veFiliz ‘in (2011) 7-12 yaş arasındaki 1035 çocukta piyüri sıklığının demografik özellikler,geçirilmiş üriner enfeksiyon ve okul tuvaletini kullanma durumu ile ilişkisinibelirlemek amacıyla yaptığı bir çalışmada, çocukların %13’ünde lökositüri kritikdeğerin üzerinde bulunmuştur. Uygun alınmış idrarda kültür pozitifliği üriner sistemenfeksiyonu tanısı için altın standarttır (Zorc et al. 2005, Hacımustafaoğlu 2011).Orta akım idrarında > 100.000 cfu/ml koloni anlamlı bakteriüri olarak kabul edilir(Hacımustafaoğlu 2011).<strong>Ü</strong>riner sistem enfeksiyonu en sık görülen çocukluk çağı enfeksiyonlarındandır(Zorc et al. 2005, Hacımustafaoğlu 2011). Öğrencilerin %5.1’inde İYE gelişmiştir. Mirve ark.’nın (2005) 6-8 yaş grubundaki 137 ilkokul çocuğunda yaptığı çalışmasında İYEsıklığı %3.8 olarak bulunmuştur. <strong>Ü</strong>nalacak ve ark.’nın (2005) yaşları 7-12 arasındadeğişen 181 çocuk ile yapılan bir çalışmasında, çocukların %9.4’ünde bakteriüribulunmuştur. Çalışma sonuçlarımız, bu çalışmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedir.Yapılan bir çalışmada çocukluk çağında üriner sistem enfeksiyonlarına ensık gram negatif bakterilerin yol açtığı, bu grupta en sık izole edilen etkenin %81.7oranı ile E. Coli olduğu saptanmıştır (Çaktır Arman 2008). İYE gelişen öğrencilerin%40’ında etmen mikroorganizmanın E.Coli, %60’ında ise Staphylococcus Aureusolduğu bulunmuştur. Bu sonuç yapılan çalışmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedir(Hacımustafaoğlu 2011, Roy1999, Zorc et al. 2005). İlköğretim öğrencilerindeidrar yolu enfeksiyonu prevalansını belirlemek amacıyla 50 kız, 50 erkeköğrenci ile yapılan bir çalışmada hem kız hem de erkek asemptomatik öğrencilerdeen sık Pseudomonas aeruginosa, (erkeklere %33.3, kızlarda %48), semptomatiköğrencilerde ise Staphylococcus epidermidis (erkeklere %30, kızlarda %27.6),üremiştir (Azubike et al. 1994). Serel ve ark.’nın (2004) çalışmasında bakteriüriliçocuklarda etyolojik ajan olarak en çok %78 ile E.Coli, %13’ünde proteus, %9’undaenterokok üremiştir. Günaydın’ın (2008) çalışmasında tekrarlayan İYE olan 69 çocukhastanın %85.2’sinin idrar kültüründe E.Coli, %6.7’sinde Enterobakter, %1.5’indePseudomonas, %2.5’inde Metisiline Dirençli Staphylococcus aureus üremiştir.Çalışma sonuçlarımız, bu çalışmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedir.Literatürde kızların erkeklere oranla iki kat fazla İYE’na yakalanma eğilimindeolduğu belirtilmektedir. Diğer risk faktörleri, İYE öyküsü, üriner semptomların varlığıve supprapubik alanda hassasiyettir (Zorc et al. 2005). Çalışmaya alınan kız öğrencilerdeIYE gelişme oranı, erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur (p


Bir İlköğretim Okulundaki Öğrencilerde İdrar Yolu Enfeksiyonu ve İlişkili Faktörlerson bir yılda üriner enfeksiyon geçirme durumu ve halen üriner enfeksiyon belirtisibulunma durumu arasında ilişki bulunmuştur. Bodur ve Filiz’in (2011) çalışmasındaçocukların % 15,1’i geçen bir yıl içinde üriner enfeksiyon geçirmiş olup bu oran dakızlarda yüksek bulunmuştur (% 8,8’e karşı % 21,5). İlköğretim öğrencilerinde idraryolu enfeksiyonu prevalansını belirlemek amacıyla 50 kız, 50 erkek öğrenci ile yapılanbir çalışmada, erkek öğrencilerin %12’sinde, kız öğrencilerin %48’inde enfeksiyonbulunmuştur (Azubike et al. 1994).Daha önce İYE geçiren öğrencilerin %16.7’sinde, geçirmeyen öğrencilerin%1.4’ünde idrar yolu enfeksiyonu bulunmuştur. Yapılan analizde bu farkın istatistikselolarak anlamlı olduğu bulunmuştur (p


Fatma BİRGİLİ, Leyla KHORSHIDBarnes PM, Maddocks A. Standarts in school toilets - a questionnaire survey. Journal of public healthmedicine, 2002; 24: 85-87.Behrman RE, Kliegman RM, Jenson HB. Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu. (içinde) Akçay T (ed) Nelsonpediatri. İstanbul: Nobel tıp kitabevleri; 2008; 1808-1815.Bodur S, Filiz E. İlköğretim öğrencilerinin boşaltım sorunları ve okul tuvaletini kullanma ile ilgilidavranışları. 11. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi Kitabı, Denizli, 2007.Bodur S, Filiz E. 7-12 yaş çocuklarda piyüri sıklığının demografik özellikler, geçirilmiş üriner enfeksiyon veokul tuvaletini kullanma ile ilişkisi. Genel Tıp Derg, 2011; 21(2): 51-56.Chen HS, Chiou CJ, Sheu JJ. Postponed bladder emptying among elementary school students. Journal ofNursing Scholarship, 2000; 32(2): 161.Çabuk N, Soylu A, Kavukçu S, Türkmen M, Büyükgebiz B. Büyükşehirde ilköğretim programındakiçocuklarda konstipasyon: Sıklık, enürezis ve idrar yolu enfeksiyonu ile ilişkisi. Ege Tıp <strong>Dergisi</strong>, 1999;38(3): 157-161.Çaktır Arman D. Çocukluk çağı üriner sistem infeksiyonlarına yol açan etkenlerin dağılımı ve antibiyotikduyarlılıklarının araştırılması. Yayınlanmamış uzmanlık tezi, İstanbul: T.C. Sağlık Bakanlığı Zeynep KamilKadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi. 2008.Dirican R, Bilgel N. Halk sağlığı. Bursa, Uludağ üniversitesi basımevi: 1993; 493-501.Güler G, Kubilay G. Bir ilköğretim okulu öğrencilerinin fiziksel bakım sorunlarının belirlenmesi.Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesi Tıp <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong>, 2004;26(2): 60-65.Günaydın C. Tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonlarında vezikoüreteral reflü ve renal skar sıklığı.Yayınlanmamış uzmanlık tezi. İstanbul: T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve AraştırmaHastanesi. 2008.Düzova A, Saatçi <strong>Ü</strong>. İdrar yolu enfeksiyonu. Katkı pediatri dergisi, 1999; 20(3): 329-345.Hacımustafaoğlu M. Çocuklarda üriner sistem enfeksiyonları. J Pediatr Inf, 2011; 5 (Suppl. 1): 258-263.Hellerstein S. Urinary Tract Infections. The pediatric clinics of north america, 1995; 42(6) 1433-1457.Lundblad B, Berg M, Hellström AL. Experiences of children treating functional bladder disturbances onschooldays. J pediatr urol, 2007; 3: 189-193.Lundblad B, Berg M, Hellström AL. Perceptions of school toilet as a cause for ırregular toilet habits amongschoolchildren aged 6 to 16 years. Journal of school health, 2005; 75(4): 125-1<strong>28</strong>.Mazzola BL, Von Vigier RO, Marchand S, Tönz M, Biachhetti MG. Behavioral and abnormalities linkedwith recurrent urinary tract ınfections in girls. J nephrol, 2003; 16(1): 188-8.Mir S, Keskinoğlu A, Özkayın N, Özdemir Ö. İlkokul 1. Sınıf Çocuklarında Asemptomatik İdrar YoluEnfeksiyonu Ve Hipertansiyon Prevalansı. Ege Tıp <strong>Dergisi</strong>, 2005; 44(1): 29-33.Mehmetoğlu İ. İdrar analizleri. öğrenciler, teknisyenler ve hekimler için klinik biyokimya laboratuvarı elkitabı. II. baskı, Konya: inci ofset, 2002; 224-225.Roy LP . Childhood urinary infections. Aust Presc, 1999; 22: 40-43.Serel TA, Soyupek S, Armağan A, Hoşcan M B, Tunç B. Asemptomatik bakteriüri ve bakteriürinin ilkokulçocuklarında prevalansı. Türk üroloji dergisi, 2004; 30(1): 68-71.Sickbert-Bennett EF, Weber DJ, Gergen-Teague MF, Sobsey MD, Samsa GP, Rutala WA. Comparativeefficacy of hand hygiene agents in the reduction of bacteria and viruses. AJIC, 2005; 33(2): 67-77.<strong>Ü</strong>nalacak M, Armutçu F, Demirel F, Gürel A, Demircan N, Aktunç E. Okul çağı çocuklarda mikroskobikidrar incelemesi ile asemptomatik bakteriüri sıklığı. Tıp araştırmaları dergisi, 2005; 3(2): 30-32.Vernon S, Lundblad B, Hellstrom AL. Children’s experiences of school toilets present a risk to theirphysical and psychological health. Child: Care, health &developoment, 2003; 29(1): 47-53.Wong D, Hockenberry M. Wong’s nursing care of infants and children. (in) Wilson D, Winkelstein ML,Kline NE eds. Seventh edition, St. Louis: Mosby company; 2003: 1260.Zorc JJ, Kiddoo DA, Shaw KN. Diagnosis and Management of Pediatric Urinary Tract Infections. ClinMicrobiol Rev, 2005; 18(2): 417-422.34


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 35-49, <strong>2012</strong>ENGELLİ ÇOCUĞA SAHİP AİLELERİN YAŞADIĞI SORUNLARTHE PROBLEMS EXPERIENCED BY FAMILIES WITH DISABLED CHILDRENDoç.Dr. Dilek ÖZMENÖğr.Gör. Aynur ÇETİNKAYACelal Bayar <strong>Ü</strong>niversitesi Manisa Sağlık Yüksekokulu <strong>Hemşirelik</strong> Bölümü Halk Sağlığı Hemş. Anabilim DalıBu araştırma İstanbul’da 2007 yılında gerçekleştirilen 6. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Öğrencileri Kongresi (Uluslararasıkatılımlı)’nde poster bildiri olarak sunulmuştur.ÖZETAmaç: Tanımlayıcı tipte olan araştırmada engelli çocuğa sahip ailelerin yaşadığı sorunlarınsaptanması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Araştırma Manisa ilinde bulunan bir zihinsel engelliler rehabilitasyonmerkezine kayıtlı engelli bireylerin aileleri ile yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini zihinselengelliler rehabilitasyon merkezine kayıtlı engelli bireylerin 106 ailesi oluşturmuştur. Verileraraştırmacılar tarafından oluşturulan <strong>28</strong> soruluk anket formu ile toplanmıştır.Bulgular ve Sonuç: Araştırma kapsamına alınan ailelerdeki engelli çocukların yaşortalaması 9.5±4.2’dir. Ailelerin sahip olduğu çocuk sayısı 2.9±1.2’dur. Ailelerin % 26.4’ününbaşka engelli çocuğu daha bulunurken, % 17.9’unun evliliği akraba evliliğidir. Engelli çocuklarabakım verenlerin büyük çoğunluğu (% 93.4) birinci derece yakınlarıdır. Engelli çocuklarınailelerinin karşılaştıkları sorunlar, “engellinin bakımında yardım alacakları kimsenin olmaması(% 88.7)”, “çocuğun geleceği ile ilgili kaygılar (% 82.1)”, “aile içinde uyumsuzluk (%50.9)”,“engelin yaşam kısıtlayıcılığı (% 49.1)”, “engelli çocuğun sağlık sorunlarının tedavisinde karşılaşılansorunlar (% 42.5)”, “engelli çocuğunun bakımının oluşturduğu ek masraf (% 25.5)”,“ailenin engelden dolayı birbirini suçlaması (% 17.9)” olarak belirlenmiştir. Bu araştırmada“anne-babanın yaşı”, “ailenin gelir düzeyi”, engelli çocuğun cinsiyeti”, “ek masrafla karşılaşma”,“engelli çocuğun bakımında yardım alma”, “engelin doğuştan ya da edinsel olduğu”, “engelintipi” ve “engelin farkına varıldığı zaman” gibi değişkenlerin ailelerin engelli çocuğun bakımındayaşadığı sorunları pek etkilemediği görülmüştür. Etkileyen değişkenlerden; “ailede başka birengelli çocuğun olması”nın aile üyelerinin engel nedeniyle birbirini suçlamasını azalttığı ve“engelli çocuğun bakımının ek masraf yaratıyor olması”nın engelli çocuğun tedavisindegüçlükler yaşanmasını arttırdığı belirlenmiştir. Son yıllarda engellilere ve ailelerine sunulanhizmetlerdeki gelişmelere rağmen, bu araştırmanın bulguları engelli çocuğa sahip olan ailelerinyaşadığı sorunların sürdüğünü düşündürmektedir.Anahtar Sözcükler: Engelli, Aile, Ailelerin Yaşadığı SorunlarABSTRACTObjective: The purpose of this descriptive study is to find out the problems experienced by thefamilies with disabled children.


Dilek ÖZMEN, Aynur ÇETİNKAYAMethods: The study was conducted on families of disabled children who were attending to arehabilitation center for mentally ill children in Manisa province of Turkey. Research sampleincluded 106 family of disabled children who were attending to the rehabilitation center. A <strong>28</strong>-itemquestionnaire which was developed by authors was used to collect data.Results and Conclusion: The mean age of the disabled children was 9.5±4.2 and 75.5% ofthem were mentally disabled. The mean number of children in the families was 2.9±1.2. Of thefamilies 26.4 percent had another disabled child and 17.9 percent had consanguineous marriage.Nearly all of the the cregivers of disabled children (93.4%) were their first degree relatives. Theproblems that was stated by the families with disabled children were “lack of somebody’s supportfor the care of their disabled child (88.7%)”, “concerns about the future of the child (82.1%)”,“disharmony in the family (50.9%)”, “life-limiting impact of disability (49.1%)”, “difficulties intreating health problems of disabled child (42.5%)”, “additional expense for caring their disabledchild (25.5%)”, “family members blaming each other for the disability (17.9%)”. In that study it hasseen that the variables such as “age of mother”, “age of father”, “household income level” “genderof disabled child”, “to be accompanied by additional expense”, “to have support for caring disabledchildren”, “to be congenital or acquired”, “disability type” and “the time diagnosing the disability”have only minor impact on difficulty and problems that was experienced by families in the care oftheir disabled children. It has found that the variables, “to have another disabled child” decreasefamily members blaming each other for the disability and “additional expenses” increase difficultiesin treating health problems of disabled child. Although the services to disabled people and theirfamily improved in recent years, the findings of this study suggest that the problems experienced byfamilies with disabled children are continuing.Key Words: Disabled, Family, Problems Experienced by FamiliesGİRİŞDünya Sağlık Örgütü (DSÖ) engelliliği (handicap), bir yetersizlik veya özür nedeniile yaşa, cinsiyete, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak kişiden beklenen rollerinkısıtlanması veya yerine getirilememesi olarak tanımlamaktadır (HandicapInternational 2006). DSÖ verilerine göre, gelişmiş ülkelerde nüfusun %10'unun, gelişmekteolan ülkelerde ise nüfusun %12'sinin engellilerden oluştuğu bildirilmektedir.Engellilerin %3.5’i konuşma, %1.4’ü ortopedik, %0.6’sı işitme, %0.2’si görmeengelliler, %1’ini sürekli hastalığı olanlar, %2’sini eğitilebilir, %0.3’ünü öğretilebilirzihinsel engellilerdir (Özsoy ve ark. 2006). <strong>Ü</strong>lkemizde ise Devlet İstatistik Enstitüsü(DİE) tarafından 2002 yılında gerçekleştirilen Türkiye Engelliler Araştırması sonucunagöre nüfusun %12.29’unun engelli olduğu saptanmıştır (ÖZİDA 2002).Her anne ve baba sağlıklı çocuk sahibi olmak ister (Özşenol ve ark. 2002). Sağlıklıçocuk sahibi olamayan çocuğuna zihinsel ya da bedensel engelli tanısı konulanaileler için bu süreç oldukça travmatik bir durum oluşturmaktadır (Özşenol ve ark2002, Uğuz ve ark. 2004, Toros 2002). Aileler tarafından gelecek ile ilgili bütün umut,beklenti ve planlar çocuk üzerine kurulurken, beklentilerin dışında farklı özellikleresahip bir çocuğa sahip olma ailenin yapmış olduğu bütün planlarda değişiklikyapmasına neden olacaktır (Doğru ve Arslan 2008). Yetersizlikleri olan bir çocuğasahip olmak, ailelerin kendileri için seçtikleri bir rol değilken aileler bir de geneldenormal olanı kabul etme eğiliminde olan toplumla mücadele etmek durumundakalırlar. Engelli çocuğa sahip olan aileler bir yandan çocuklarının sorunlarıyla uğraşır-36


Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadığı Sorunlarlarken bir yandan da toplumun kendilerinden beklediği diğer görevleri yerinegetirmek için çabalarlar (TODEV 2011).Genel olarak engelli bireye sahip ailelerle yapılan araştırma sonuçları, annebabalarınengelli çocuk karşısındaki tepkilerinin şok, inkar, üzüntü, öfke, kızgınlık,utanma, suçluluk, kaygı, beklenmedik krizler, dış dünyanın tutumuyla yüz yüzegelmekten kaçınma, hayal kırıklığı, kendine güven ve saygı duymada azalma şeklindebazı duyguları ve tepkileri ortaya koyduklarını göstermenin yanı sıra (Akandere veark. 2009, Varol 2005, Ross 1975, Özdoğan 1997, Darıca ve ark. 1994, Kimpton 1990,Seligman 1989, Gargiulo 1985, Naidoo 1984); engelli bireye sahip olmanın ebeveynlerinanne baba rollerinde, özel yaşamlarında, sosyal çevrelerinde, planlarında, işyaşamlarında, ailenin yapısında ve işleyişinde, mali konularda büyük değişikliklereneden olduğunu bildirmektedir (Kayahan 2011, Pelchat ve ark. 2003, Damiani 1999,Bright ve Hayward 1997, Fredman ve ark. 1997, Fisman ve Wolf 1991).Son zamanlarda engelli çocuğa yönelik hizmetlerin, sadece engelli çocuğa sunulanhizmetlerle sınırlı olmadığı, ailenin bir sistem olduğu ve öncelikli olarak ailebireylerinin sorunlarının saptanması, gereksinimlerinin belirlenmesi ve bu gereksinimlerdoğrultusunda hizmet verilmesi düşüncesini ön plana çıkarmaktadır (Görgü2005). Bu hizmetlerin, multidisipliner evde bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinikapsaması önemli bir gerekliliktir. Engeli nedeniyle fiziksel, sosyal ve duygusalyönden başkalarına bağımlı olan bireylerin bakımı, kendi bakımlarını devam ettirebilmeleriiçin çocuk ve ailenin eğitimi, aile üyelerinin bu süreçte desteklenmesihemşirenin temel ilgi alanıdır (Özdinçer 2002). Halk sağlığı bakış açısı ile engellibireye bakım verirken fiziksel ve psikolojik olarak büyük yük taşıyan ailelerin yaşadığısorunların saptanması, sorunlara çözüm önerileri oluşturmak ve sunulacak bakım vehemşirelik hizmetlerini planlamak açısından önemlidir. Bu araştırmada engelli çocuğasahip ailelerin yaşadığı sorunların saptanması amaçlanmıştır.GEREÇ VE YÖNTEMTanımlayıcı tipte olan araştırmanın evrenini Manisa ilinde bulunan bir zihinselengelliler rehabilitasyon merkezine kayıtlı engelli bireylerin aileleri oluşturmuştur(N=120). Araştırmada evrenin tümü araştırma kapsamına alınmış ancak, verilerulaşılabilen 106 kişi ile görüşülerek toplanmıştır (n=106). Her aileden bir kişi ilegörüşülmüştür. Çocukların ailelerinden 14’üne çeşitli nedenlerle (kuruma çocukları ilebirlikte gelmemeleri, soruları yanıtlamak istememeleri, zamanlarının olmadığını ifadeetmeleri) ulaşmak mümkün olmamıştır. Araştırmaya katılım hızı %88.3’tür. Verilerintoplanmasında ilgili alan yazın doğrultusunda araştırmacılar tarafından hazırlananengelli çocuğa sahip ebeveynlerin yaşı, eğitimi, mesleği, aile tipi, çocuk sayıları,eğitim düzeyi, gelir algıları, sosyal güvence durumları, eşlerin akrabalık durumları,engelli çocuğun yaşı, cinsiyeti, başka engelli çocuğa sahip olma durumu, çocuğunengelinin oluşma zamanı, engel tipi, engelin fark edilme zamanı gibi demografiközellikleri ile engelli çocuğa sahip ailelerin yaşadıkları sorunların yer aldığı <strong>28</strong> sorulukanket formu kullanılmıştır. Veriler Mili Eğitim Müdürlüğü’nden ve araştırmanınyapıldığı kurumdan gerekli yazılı izin alındıktan sonra, gönüllülük esasına dayalı37


Dilek ÖZMEN, Aynur ÇETİNKAYAolarak; sözlü onamları alınan bireylerle yüz yüze görüşme tekniği ile araştırmacılartarafından toplanmıştır. Bir görüşme ortalama 45-50 dakika sürmüştür. Verilerindeğerlendirilmesi SPSS 15.0 for Windows programında, tanımlayıcı istatistikler ve kikareönemlilik testi ile yapılmıştır.BULGULARAraştırma kapsamına alınan engelli çocukların yaş ortalaması 9.5±4.2’dir. Engellibireylerin %59.4’ü erkek, %52.8’inin engeli doğuştan ve %75.5’i zihinsel engellidir.Engelli bireylerden %45.2’sinin engeli aileleri tarafından ilk bir yaş içinde fark edilmiştir(Tablo 1).Tablo 1. Araştırma Kapsamına Alınan Engelli Çocuğa Ait Tanıtıcı ÖzelliklerTanıtıcı Özellikler <strong>Sayı</strong> %Yaş (yıl)9.5 ±4.2 (Min:1 Maks:35 Ortanca:9.0)Cinsiyet Erkek 63 59.4Kız 43 40.6Engel Nedeni Doğuştan 56 52.8Sonradan 30 <strong>28</strong>.3Bilinmeyen 20 18.9Engel Tipi Zihinsel 80 75.5Bedensel 24 22.6Zihinsel +Bedensel 2 1.9Engelin Fark Edilme Zamanı Doğar doğmaz 17 16.0Doğumdan sonra- ilk 1 yaş içinde 31 29.21 yaş-3 yaş arası 10 9.43 yaş ve-5 yaş arası 19 17.95 yaş ve üzeri 29 27.4Toplam 106 100.0Araştırma kapsamına alınan engelli çocuğa sahip ailelerin tanıtıcı özellikleri Tablo2’de görülmektedir. Engelli çocukların annelerinin %69.8’i ilkokul mezunu ve % 91.5’iev kadını; babalarının %62.3’ü ilkokul mezunu ve % 48.1’i işçidir. Anne ve babalarınyaş ortalamaları değerlendirildiğinde; annelerin yaş ortalamasının 35.6±7.5, babalarınyaş ortalamasının 39.7±8.7 olduğu saptanmıştır. Ailelerin sahip olduğu çocuksayısı 2.9±1.2’dur. Ailelerin % 26.4’ünün başka engelli çocuğu daha bulunurken,% 17.9’unun evliliği akraba evliliğidir. Ailelerin % 64.2’si gelirlerini giderlerindenaz algılamaktadır. Ailelerin % 96.2’sinin sosyal güvencesi bulunmaktadır. Sosyalgüvencesi bulunan ailelerin % 76.3’ünün sosyal güvencesi Sosyal Sigortalar Kurumu(SSK)’dur. Engelliye bakım veren bireylerin %93.4’ü birinci derece yakınlarıdır.Ailelerin %88.7’si engellinin bakımında başka kimseden yardım almadıklarını, engelliçocuğa sahip ailelerin yaklaşık dörtte üçü (%74.5) engelli çocuğuyla ilgili ek masraflarıolmadığını ifade etmişlerdir (Tablo 2).Engelli çocuğa sahip ailelerin yaşadıkları sorunları saptamak için ailelere yöneltilensorulara verilmiş yanıtlara bakıldığında; ailelerin %17.9’u çocuğun engelli olması38


Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadığı Sorunlarile ilgili olarak eşiyle birbirlerini ya da ailelerini suçladıklarını, %42.5’i engelli çocuğununtedavisi ile ilgili sorun yaşadıklarını, %82.1’i engelli çocuğuyla ilgili geleceğeyönelik kaygı taşıdıklarını, %49.1’i engelli çocuğunun durumu nedeniyle aile yaşantısındasınırlılıklar yaşandığını ve %50.9’u da çocuğun engeli nedeniyle aile içindeuyumsuzluklar yaşandığını belirtmişlerdir (Tablo 3).Tablo 2. Araştırma Kapsamına Alınan Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Tanıtıcı ÖzellikleriTanıtıcı Özellikler <strong>Sayı</strong> %Anne Eğitimi Okur-yazar değil 20 18.9İlkokul mezunu 74 69.8Ortaokul mezunu 7 6.6Lise mezunu 3 2.8Yüksekokul mezunu 2 1.9Annenin İşi Ev kadını 97 91.5İşçi 8 7.5Memur 1 0.9Baba Eğitimi Okur-yazar değil 8 7.5İlkokul mezunu 66 62.3Ortaokul mezunu 15 14.2Lise mezunu 15 14.2Yüksekokul mezunu 2 1.9Babanın İşi İşsiz 10 9.4İşçi 51 48.1Memur 12 11.3Serbest Meslek 33 31.1Anne Yaşı35.6 ±7.5(Min:22.0 Maks:63. Ortanca:35.0)Babanın Yaşı39.7±8.7(Min:27.0 Maks:65.0 Ortanca:37.0)Ailenin Sahip Olduğu Çocuk <strong>Sayı</strong>sı2.9±1.2(Min:1.0 Maks:7.0 Ortanca:3.0)Başka Engelli Çocuğu Sahip Olma Durumu Evet <strong>28</strong> 26.4Hayır 78 73.6Eşlerin Akrabalık İlişkisi Var 19 17.9Yok 87 82.1Ailenin Gelir Algısı Gelir giderden az 68 64.2Gelir gidere denk 34 32.0Gelir giderden fazla 4 3.8Sosyal Güvence Durumu SSK 78 73.6Emekli Sandığı 9 8.5Bağkur 5 4.7Yeşil Kart 10 9.4Yok 4 3.8Engelliye Bakım Verenin Yakınlık Derecesi I. derece yakın 99 93.4Diğer 7 6.6Engellinin Bakımında Yardım Edenin Varlığı Evet 12 11.3Hayır 94 88.7Bakımının Ek Masraf Yaratma Durumu Evet 27 25.5Hayır 79 74.5Toplam 106 100.039


Dilek ÖZMEN, Aynur ÇETİNKAYATanıtıcı özellikler ile engelli çocuğun bakımında ailenin yaşadığı sorunlar arasındakiilişki araştırıldığında; “ailede başka bir engelli çocuğun olması”nın aile üyelerininengel nedeniyle birbirini suçlamasını azalttığı ve “engelli çocuğun bakımının ekmasraf yaratıyor olması”nın engelli çocuğun tedavisinde sorunlar yaşanmasını arttırdığıbelirlenmiş ve aradaki ilişki anlamlı bulunmuştur. Diğer değişkenler arasındaanlamlı ilişki saptanmamıştır (Tablo 4).Tablo 3. Araştırma Kapsamına Alınan Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadıkları SorunlarYaşanılan Sorunlar <strong>Sayı</strong> %Çocuğun Engelli Olması İle İlgili Olarak Karşılıklı Suçlama Durumu Evet 19 17.9Hayır 87 82.1Engelli Çocuğun Tedavisi İle İlgili Sorun Yaşama Durumu Evet 45 42.5Hayır 61 57.5Engelli Çocuğun Geleceği İle İlgili Kaygı Yaşama Durumu Evet 87 82.1Engelli Çocuğun Durumu Nedeniyle Aile Yaşamında SınırlılıkYaşama DurumuEngelli Çocuğun Durumu Nedeniyle Aile İçinde UyumsuzlukYaşama DurumuHayır 19 17.9Evet 52 49.1Hayır 54 50.9Evet 54 50.9Hayır 52 49.1Toplam 106 100.0TARTIŞMAAile sistemi bir bütündür. Bu sistemde bir bireyin başına gelen diğer bireyleri deetkiler. Çoğu zaman değiştirilemeyen ve süreklilik gösteren engellilik yalnızca çocuğudeğil aile ve akrabaları da fiziksel, duygusal ve sosyal yönden etkileyip, çok yönlüproblemler yaşamalarına zemin hazırlar (Aktaş 2010, Görgü 2005). Engelli bir çocuğasahip ailelerin çocuğun bakımı, eğitimi, tedavisi ve büyütülmesi gibi konularda yaşadıklarısorunlar ailede önemli problemler yaratabilmektedir (Özşenol ve ark. 2002).Engelli çocuğa sahip ailelerin yaşadığı sorunları saptamayı amaçlayan araştırmada,engelli çocukların %45.2’sinin engeli ilk bir yaş içinde fark edilmiştir. Engelliçocuklarda tanının erken dönemde konulması, çocuğun tedavisine ve eğitimineerken yaşta başlanması; çocuğun bağımsızlığını kazanması, dolayısıyla çocuk veailesinin yaşam kalitesini artırması açısından önemlidir (Şen 2004). Engelli çocuklarınengelinin erken saptanması ve tedavi edilebilmesi açısından doğum öncesi izlemlerine,doğum sonrasında bebeğin dikkatli bir şekilde muayene edilmesine, rutinizlemlerin zamanında yapılmasına, erken tanı ve tedavi gerektiren hastalıklar içingerekli tetkiklerin yapılması/yaptırılması konusunda hem sağlık personelinin hem deailelerin özenli olmasının önemli olduğu düşünülmektedir. Bu da hemşirenin erkentanı hizmetlerinde danışmanlık rolünün önemini akla getirmektedir.Engelli ailelerinin %64.2’si gelirlerinin giderlerini karşılamadığını bildirmektedir.Bu bulgu engelliler ile ilgili yapılan araştırmalarda elde edilen bulgularla uyumludur.40


Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadığı SorunlarYoksulluk ve engellilik arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Engellilik, yoksulluğunhem gerekçesi hem de sonucudur. Kötü beslenme, bağışıklama programlarına vesağlık hizmetlerine erişememe, doğum-öncesi ve sonrası bakım yetersizliği, sağlıklıolmayan ortamlarda yaşam, kalabalık evlerde yaşanan kazalar engellilik riskini artırmaktadır.Diğer yandan engellilik, artan toplumsal izolasyon ve ekonomik zorlanmalarla,yoksulluk yaratmakta ve yoksulluğu şiddetlendirmektedir (Gökcan 2011,Erdugan 2010, Özgökçeler 2006,Tufan ve Arun 2006, Coleridge 1996).Araştırmada ailelerin % 17.9’unun evliliği, akraba evliliğidir. Manisa Nüfus SağlıkAraştırması (2005) verilerine göre; Manisa kent merkezinde akraba evliliği oranı11.6’dır (MNSA 2005). Engelli çocuğa sahip ailelerle yapılan bu araştırmada akrabaevliliğinin normal popülasyona göre daha yüksek oranda görülmesi beklendik birdurumdur. Akraba evliliği, genetik geçişli hastalık riskini arttırması ve dolayısıyladoğuştan anomalilerin artmasına yol açması nedeniyle önemli bir halk sağlığısorunudur (MNSA 2005). Özellikle otozomal resesif hastalıklar her sistemi ilgilendirebilmekteve çeşitli engeller de (zeka geriliği, görme bozukluğu, ortopedik rahatsızlıklar,cilt ve adale rahatsızlıkları, v.s.) bu hastalıkların bir sonucu olarak görülebilmektedir(Tunçbilek 2011). Ayrıca bu araştırmada ailelerin dörtte birinden fazlasının(%26.4) en az bir tane daha engelli çocuğu bulunduğu saptanmıştır. Akrabaevliliği yapan popülasyonlarda özürlü çocuk doğma riski diğer popülasyona göre ikikat artmaktadır. Genel popülasyonda %5 olan özürlü çocuk oranı akraba evliliğiyapan popülasyonda yaklaşık %8-9 civarındadır. <strong>Ü</strong>lkemizde yaygın olarak görülensebep ve sonuçları bakımından sosyal ve sağlık bilimlerini ilgilendiren akrabaevliliklerinde, yapılacak genetik danışmanlıklarla doğacak çocuklarda ortaya çıkacakgenetik hastalık risklerini erken dönemde saptamak mümkün olabilmektedir(Tunçbilek 2011). Bu nedenle özellikle akraba evliliği yapmış kişilere genetik geçişlihastalıklar konusunda erken dönemde hemşirelik hizmetleri kapsamında sunulacakdanışmanlığın önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.Engelliye bakım veren bireylerin %93.4’ü birinci derece yakındır. Yapılan araştırmasonuçları da engelli çocuğa bakım veren kişilerin birinci derece yakınları olduğunu,özellikle de annelerin çocuğun bakımının büyük çoğunluğunu üstlendiğini göstermektedir(Gökcan 2011, Sarı 2007, Er 2006, Işıkhan 2005). Toplum tarafından kadınauygun görülen rol ve kadının toplumsal statü ile düşünüldüğünde bu sonuçbeklenen bir durumdur. Uzun ve zorlu olan bu süreçte engelli çocukla birinciderecede ilgilenme durumunda olma annelerde anksiyete ve tükenmişlik duygusuoluşturmaktadır (Sarı 2007, Uğuz ve ark. 2004). Engelli bireylerin bakım yükünütaşıyan bireylere yakın çevrelerinin destek sağlanmasının yanısıra, engelli bireyleringereksinimlerini karşılayacak sayı ve nitelikteki gündüz bakımevlerinde günün bellisaatlerinde çocukların bakımlarının sağlanmasının aile yükünü azaltması açısındanönemli olduğu düşünülmektedir. Araştırma bulguları bu zor süreçte ailelerin%88.7’sinin engellinin bakımında kimseden yardım almadıklarını göstermektedir.Kahriman ve Bayat (2008), Kurt ve ark. (2008), Özsoy ve ark. (2006), Şen (2004),Özşenol ve ark. (2002), Sarısoy (2000)’da yaptıkları çalışmalarında ailelerin engellininbakımında yeterli desteği almadıklarını saptamışlardır. Baltaş (2000), sosyal destek-41


Dilek ÖZMEN, Aynur ÇETİNKAYAlerin stres yaratan durumu ortadan kaldırmasalar bile bireylerin kaygı düzeyleriniazaltarak onların iyimser olmalarına, zorlayıcı durumlarla başa çıkmada yeni çözümlerüretmelerine yardımcı olup çaresizlik duygularını azalttıklarını ifade etmektedir.<strong>Ü</strong>lkemizde engelli birey ve ailesini psikolojik, sosyal ve fiziksel anlamda destekleyeceknitelikte evde bakım sisteminin olmaması engelli birey ve ailelerinin sorunlarınınçözümünde yalnız kalmalarına ve sağlık problemlerinin katlanarak artmasına zeminhazırlamaktadır (Aktaş 2010). Ailelere profesyoneller ve bunlar arasında önemli yeriolan hemşireler tarafından evde bakım hizmetlerinin sunulmasının engelli bakımındaailelerin yaşadığı sorunların çözümünde yardımcı olacağı belirtilmektedir (Kılıç 2009).Araştırmada engelli çocuğa sahip ailelerin yaklaşık dörtte üçü (%74.5) engelliçocuğuyla ilgili ek masrafları olmadığını ifade etmişlerdir. Ailelerin % 64,.2’si gelirleriningiderlerini karşılamadığını bildirirken, bir yandan da ailelerin büyük çoğunluğunun(%74.5) engelli çocuğu ile ilgili ek masrafları olmadığını bildirmeleri oldukçailginçtir. Bu bulgu konu ile ilgili yapılan benzer araştırma bulguları ile de çelişmektedir(Gökcan 2011, Erdugan 2010, Kılıç 2009, Özsoy ve ark. 2006, Tufan ve Arun2006, Şen 2004). Engelli çocuğun ebeveynlerinden bazıları, evde çocuklarınınbakımını sağlayabilmek için çalıştıkları işlerinden ayrılmak zorunda kalmaktadırlar.Böyle olunca da ailelerin büyük çoğunluğu ekonomik olarak sıkıntı yaşamakta vegelirleri giderlerini karşılamamaktadır. Araştırmada engelli çocuğuyla ilgili ek masraflarıolmadığını belirten ailelerin 2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı “Özürlüler ve BazıKanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”çerçevesinde aldıkları yardımlar ve engelli çocukların tümünün eğitimleri için birrehabilitasyon merkezine devam ediyor olmasından dolayı çocuklarının kendileri içinek masraf oluşturmadığını ifade etmiş olabilecekleri düşünülmektedir.Ailelerin, %17.9’u çocuğun engelli olması ile ilgili olarak birbirlerini karşılıklısuçladıklarını ifade etmişlerdir. Çapa (2009), Top (2008), Sarı (2007), Sarı ve ark. (2006),Özsoy ve ark (2006), Şen (2004) de yaptıkları çalışmalarında eşlerin birbirlerini suçladıklarınıya da eşlerin diğer eşin ailesi tarafından suçlandığını saptamışlardır. Özelliklebirbirlerini anlamaya çalışan ve yaşadıkları zorluklara saygı duyan bireylerin bulunduğuaileler durumla daha çabuk baş etmekte ve çözüm üretmeye çalışmaktadırlar.Eşlerin bu süreçte birbirlerini suçlamaları, suçu diğerinde yada onun ailesindearamaları, kendilerinde yada eşlerinde bir günahın olduğunu düşünmeleri ve bununiçin onu yargılamaları bireysel ve birlikte baş etmeyi zorlaştırmaktadır. Eşlerin busüreçte çocuğa konsantre olurken birbirlerini unutmamaları, birbirlerine zamanayırmaları, birbirlerini desteklemeleri, kararlarını, zorluklarını, duygu ve düşüncelerinikarşılıklı dinlemeleri, anlatmaları var olan durumla baş etmelerini kolaylaştırmaktadır(TODEV 2011).42


Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadığı SorunlarTablo 4. Engelli Çocuk Sahibi Ailelerin Yaşadığı Sorunlar ile Tanıtıcı Özelliklerin Karşılaştırılması43


Dilek ÖZMEN, Aynur ÇETİNKAYATablo 4. Engelli Çocuk Sahibi Ailelerin Yaşadığı Sorunlar ile Tanıtıcı Özelliklerin Karşılaştırılması (devamı)44


Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadığı SorunlarEngelli ailelerinin %42.5’i engelli çocuğunun tedavisi ile ilgili sorun yaşadığınıbildirmiştir. Küllü (2008) ve Işıkhan (2005) araştırmalarında ailelerin tedavi aşamasındakibürokrasinin fazlalığının kendilerinde sıkıntı yarattığını belirtmişlerdir.Erdugan’ın (2010) yaptığı çalışmada da sağlık hizmetleri ile ilgili sıkıntılar dilegetirilmiştir. Sağlık hizmetleri, özellikle engelli bireylerin yararlanması açısındanyaşamsal önem taşıyan hizmet türüdür. Engellilik, ciddi sağlık sorunlarını ve sağlıkhizmetlerine gereksinimi beraberinde getiren bir olgu olmakla birlikte, aynı zamandaengelli kişiler sağlık hizmetlerinden yaşam boyu engelli olmayan kişilere oranla dahasık yararlanmaktadırlar. Sağlık hizmetlerinden yararlanma süreçlerinin uzunluğu,hastanelerde yaşanan sıkıntılar, bedel ödenen ilaçlar ve sağlığa ilişkin diğer tümmaliyetler yaşanan sorunlar arasında gösterilmektedir (Erdugan 2010).Araştırmada ailelerin %82.1’inin engelli çocuğuyla ilgili geleceğe yönelik kaygıtaşıdığı saptanmıştır. Kurt ve ark. (2008), Küllü (2008), Özsoy ve ark. (2006), Sarı ve ark.(2006), Erhan (2005), Minnes ve Woodford (2004), Şen (2004), Özşenol ve ark. (2003)da yaptıkları çalışmalarında engelli çocuğa sahip ailelerin çocuklarının geleceği ileilgili kaygı yaşadıklarını saptamışlardır. Engelli çocuğun bakımını çoğu zaman engellibireyin birinci derece yakınları yapmaktadır ve pek çok zamanda çevrelerinden yeterlisosyal desteği görmediklerini ifade etmektedirler. Bu nedenle ailelerin kendiölümlerinden sonra engelli çocukları ile ilgili bu kaygıyı yaşamaları doğaldır. Sosyaldevlet anlayışı ilkesi ile devletin engelli bireylerin gereksinimi olduğu zamanbakımının sağlanabileceği, ailelerin gönül rahatlığı ile çocuklarını teslim edebileceğiniteliklere sahip yatılı bakım merkezlerinin sayılarının arttırılması ile ailelerin bukonudaki kaygılarının biraz olsun azalabileceği düşünülmektedir.Araştırmada ailelerin %49.1’i engelli çocuğunun durumu nedeniyle aile yaşantısındasınırlılıklar yaşandığını ifade etmişlerdir. Çakmak ve Özhavzalı (2008) engelliçocuk nedeniyle çevreleri ile ilişkilerinin etkilendiğini, Çapa (2009) ile Kahriman veBayat (2008) akrabaları ve komşuları ile ilişkilerinin olumsuz şekilde etkilendiğini,Özşenol ve ark. (2003) ebeveynlerin çocuklarının engeli nedeniyle yakınlarının kendilerindenuzaklaştığını, Top (2008) zihinsel engelli çocuğa sahip ailelerin yakınları ilesık görüşmediklerini bildirmektedirler. Toplumun engelli bireyleri algılayışı budurumu etkiliyor olabilir.Ailelerin %50.9’u çocuğun engeli nedeniyle aile içinde uyumsuzluklar yaşandığınıbelirtmiştir. Yurdakul ve ark. (1998) engelli çocuğun aileye katılması ile evlilik ilişkisininolumsuz etkilendiğini bildirmiştir. Bahar ve ark. (2009), Kılıç (2009), Kahriman veBayat (2008), Kurt ve ark. (2008), Lüle (2008), Karadağ ve ark. (2007), Güney (2005),Özdinçer (2002) çalışmalarında çocuğun engelli olmasının eşlerin birbirleriyle ilişkilerinive ebeveynlerin diğer çocuklarla ilişkilerini olumsuz etkilediğini ifade etmişlerdir.Aile içinde yaşanan uyumsuzluklar tüm aile bireylerini mutsuz ve huzursuzetmekte, ruh sağlıklarını olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. Bu nedenle bu zorlusüreçte aile bireylerinin birbirine destek olması önemlidir.Tanıtıcı özellikler ile engelli çocuğun bakımında ailenin yaşadığı güçlük vesorunlar arasındaki ilişki araştırıldığında “annenin yaşı”, “babanın yaşı”, “ailenin gelirdüzeyi”, engelli çocuğun cinsiyeti”, “ek masrafla karşılaşma”, “engelli çocuğun45


Dilek ÖZMEN, Aynur ÇETİNKAYAbakımında yardım alma”, “engelin doğuştan ya da edinsel olduğu”, “engelin tipi” ve“engelin farkına varıldığı zaman” gibi değişkenlerin ailelerin engelli çocuğun bakımındayaşadığı sorunları çokta etkilemediği görülmüştür. Etkileyen değişkenlerden“ailede başka bir engelli çocuğun olması”nın aile üyelerinin engel nedeniyle birbirinisuçlamasını azalttığını ve “engelli çocuğun bakımının ek masraf yaratıyor olması”nınengelli çocuğun tedavisinde sorunlar yaşanmasını arttırdığı belirlenmiştir.Engelli çocuğun bakımının ek masraf yaratması ile engelli çocuğun tedavisiyleilgili sorun yaşama durumu arasındaki anlamlı ilişki, engelli bireye sahip ailelerinekonomik desteğe gereksinimlerinin varlığını düşündürtmektedir. Başka engelliçocuğun varlığının çocuğun engelli olması konusunda karşılıklı suçlamayı azaltıyorolması açıklanması zor bir bulgudur. Ancak bu bulgu birden fazla engelli çocuk sahibiolmanın anne babadaki kaderci yaklaşımı artırabileceğini düşündürmektedir. Çünküinsanların toplumsal sorunlara yaklaşımları inandıkları değer ve görüşlerle çok yakındanilgilidir. Benimsenen değer ve inançlar toplumsal ve siyasi olayları yorumlamadave buna göre tutum sergilemede etkili olur. Bu nedenle de engelli bir çocuğa sahipolan ebeveynler benimsedikleri değer ve inanışlar doğrultusunda bu durumu takdir-iilahi olarak yorumlayarak, kabul etme yoluna gitmek ve yaşanan durumları da“kader”, “çaresizlik” ve Tanrı’nın kendilerini sınaması olarak değerlendirebilmekte,sonuç olarak da ortaya çıkan durumla ilgili olarak yakınma sunmayabilmektedirler(Elitok 2011, Kahriman ve Bayat 2008).SONUÇ VE ÖNERİLER<strong>Ü</strong>lkemizde 2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı “Özürlüler ve Bazı Kanun ve KanunHükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile engellilere veailelerine sunulan hizmetlerdeki gelişmeler göz ardı edilemezse de, araştırma sonucunagöre engelli çocuğa sahip olan ailelerin yaşadığı sorunların sürdüğü görülmektedir.Bu nedenle engelli bireyin ailesinin yaşadığı sorunları en aza indirmeyeyönelik olarak;- Engelli bireyin bakımında ailenin yükünü azaltmak ve aileye danışmanlıkhizmeti sunmak üzere evde bakım hizmetlerinin planlamasının ve yaygınşekilde hizmet verilmesinin,- Bu kapsamda hizmet sunumunda, hemşirelerin hem toplumsal hem de engelligrubuna yönelik danışmanlık, eğitici, plan yapıcı, bakım verici rollerini veişlevlerini öncelikli olarak yerine getirmelerinin,- Engelli bireylerin ailelerine sosyal (hem yakın çevre, hem de kurumsal) vepsikolojik destek sağlanmasının,- Engellilerin ailelerinin talep ettikleri zamanda engellilerin yatılı kalabileceklerive bakımlarının yapılacağı bakımevlerinin açılmasının,- Engellilere sağlık hizmeti alırlarken öncelik ve kolaylık sağlanmasının,- Engelli ailelerin yaşadıkları sorunları daha açık şekilde ortaya koyacak nitelaraştırmalar yapılmasının önemli ve uygun olduğu düşünülmektedir.46


Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadığı SorunlarTEŞEKK<strong>Ü</strong>RAraştırmanın verilerinin toplanması aşamasındaki katkılarından dolayı Nur Özdinçve İlksen Demir’e teşekkürler ederiz.KAYNAKLARAkandere M, Acar M, Baştuğ G. Zihinsel ve fiziksel engelli çocuğa sahip anne ve babaların yaşam doyumuve umutsuzluk düzeylerinin incelenmesi. Selçuk <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü <strong>Dergisi</strong>, 2009;22-31.Aktaş E. Fiziksel engelli çocuk ve ailesinin evde bakım gereksinimine ışık tutucu araştırmaların sistematikincelemesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.2010.Bahar A, Bahar G, Savaş HA ve ark. Engelli çocukların annelerinin depresyon ve anksiyete düzeyleri ilestresle başa çıkma tarzların belirlenmesi. Fırat Sağlık Hizmetleri <strong>Dergisi</strong>. 2009; 4(11):97-112.Baltaş Z. Sağlık psikolojisi, Halk sağlığında davranış bilimleri. İstanbul: Remzi Kitabevi. 2000.Bright JA, Hayward P. Dealing with chronic stress: coping strategies self esteem and service use in mothersof handicapped children. Journal of Mental Health. 1997; 6: 1; 67-75.Coleridge P. Disability, Liberation, and Development. Oxfam: Oxford University pres. 1996.Çakmak ZA, Özhavzalı M. Kırıkkale ilindeki engellilerin ve ailelerinin günlük hayatta karşılaştıklarısorunlar ve çözüm önerileri araştırması. XII. Ulusal Halk Sağlığı Kongre Kitabı: Ankara: 2008: 603.Çapa B. Zihin engelli ve otistik çocuğa sahip ailelerin toplumsal hayata katılmada yaşadıkları güçlüklerinkarşılaştırılması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi Eğitim BilimleriEnstitüsü. 2009.Damiani BV. Responsibility and adjustment in siblings of children with disabilities: update and review.families in society. The Journal of Contemporary Human Services, 1999; 1: 34-40.Darıca N, Pişkin <strong>Ü</strong>, Gümüşçü Ş. Otizim ve Otistik Çocuklar. Ankara: Basım Grafik. 1994.Doğru SSY, Arslan E. Engelli çocuğu olan annelerin sürekli kaygı düzeyi ile durumluk kaygı düzeylerininkarşılaştırılması. Selçuk <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü <strong>Dergisi</strong>. 2008; 19; 543-553.Elitok R (2011). Özürlülüğün Sosyo–Politiği, 04 Eylül 2011 tarihinde http://www.sosyalhizmetuzmani.org/ozurlusosyopolitik.htm adresinden indirildi.Er M. Çocuk, hastalık, anne-babalar ve kardeşler. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları <strong>Dergisi</strong>, 2006; 49: 155-168.Erdugan FE. Türkiye’de özürlü yoksulluğu ve mücadele politikalarının değerlendirilmesi: Ankara-Keçiörenörneği, T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Yayın No:50, Ankara. 2010.Erhan GG. Zihinsel engelli çocuğu olan annelerin umutsuzluk, karamsarlık, sosyal destek algılarının vegelecek planlanlarının incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara <strong>Ü</strong>niversitesiEğitim Bilimleri Enstitüsü. 2005.Fisman S, Wolf L. The handicapped child: Psychological effects of parental, marital, and siblingrelationships. Psychiatric Clinics of North American. 1991; 14:1; 199-217.Fredman RI, Wyngaarden K, Seltzer MM. Aging parent’ residential plans for adult children with mentalretardation. Mental Retardation. 1997; 35:2; 114-123.Gargiulo RM. Working with parents of exceptional children. Houghton Mifflin Ca, Boston. 1985.Gökcan K (2011), Özürlü Çocuğa Sahip Ailelerin Beklentileri, 04 Eylül 2011 tarihindehttp://wwwSosyalhizmetuzmani.Org/Ozurlucocukaileleri.Htm adresinden indirildi.Görgü E. 3-7 Yaş arası otistik çoçuğa sahip olan annelerin algıladıkları sosyal destek düzeyleri ile depresyondüzeyleri arasındaki ilişki. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi Eğitim BilimleriEnstitüsü, İstanbul. 2005.Güney R. Kronik hastalıklı kardeşe sahip çocukların sosyal yeterlilikleri ve problem davranışları.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri <strong>Fakültesi</strong>. 2005.47


Dilek ÖZMEN, Aynur ÇETİNKAYAHandicap International (2006). Making PRSP inclusive. 12 Mart 2008 tarihinde http://siteresources.worldbank.org/DISABILITY/Resources/<strong>28</strong>0658-1172608138489/MakingPRSPInclusive.pdf adresindenindirildi.Isıkhan V. Engelli çocuğa sahip anne ve babalarda depresyon. Ankara: Şefkat Matbaacılık. 2005.Kahriman İ, Bayat M. Özürlü çocuğa sahip ebeveynlerin yaşadıkları güçlükler ve algıladıkları sosyal destekdüzeyleri. Özveri <strong>Dergisi</strong>, Ağustos 2008; 5:1.Karadağ G, Uçan Ö, Ovayolu N. Engelli çocuğa sahip ailelerin yaşadıkları güçlükler. XI. Ulusal Halk SağlığıKongre Kitabı. Denizli, 2007: 514.Kayahan M. Akraba evlilikleri üzerine, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı, Ankara, 2011; 2-4.Kılıç S. Fiziksel engelli çocuğun evde bakım gereksiniminin aileye etkisi. Yayınlanmamış Yüksek LisansTezi. İstanbul: Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2009.Kimpton D. A special child in the family. London: Sheldon Press. 1990.Kurt AS, Tekin A, Koçak V ve ark. Zihinsel engelli çocuğa sahip anne babaların karşılaştıkları güçlükler.Türkiye Klinikleri J Pediatr, 2008; 17:158-163Küllü Z. Özürlü çocuğa sahip ebeveynlerde depresyon durumunun değerlendirilmesi, YayınlanmamışYüksek Lisans Tezi. Kayseri: Erciyes <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2008.Lüle F. Engelli bireye sahip yoksul ailelerin karşılaştıkları sorunlar ve bu sorunlarla başa çıkma tarzları.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008.Minnes P, Woodford L. Mediators and moderators of well-being in ageing family caregivers of adults withintellectual disabilities. IASSID World Congress Abstracts, Journal of Intellectual Disability Research,2004: 48:370.MNSA (Manisa Nüfus Sağlık Araştırması). Evlilik Durumu ve Akraba Evliliği, Celal Bayar <strong>Ü</strong>niversitesi Tıp<strong>Fakültesi</strong> Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Manisa, 2005: 31.Naidoo RM. Counselling parents with handicapped children. Projective Psychology, 1984: 29:1.Özdinçer S. Nöromüsküler hastalıklı çocukların evde bakım gereksinimleri, ailelerin evde bakımda yaşadığıgüçlükler ve olanakları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: M. <strong>Ü</strong>. Sağlık Bilimleri Enstitüsü.2002.Özdoğan B. Çocuk ve Oyun. Ankara: Anı Yayıncılık. 1997.Özgökçeler S. Sosyal dışlanma sorunsalı ve engellilerin sosyal politikası bağlamında değerlendirilmesi.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bursa: Uludağ <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2006.ÖZİDA (Özürlüler İdaresi Başkanlığı) (2002). Türkiye Özürlüler Araştırması, 30 Kasım 2011 tarihindehttp://www.ozida.gov.tr/arastirma/oztemelgosterge.htm adresinden indirildi.Özsoy SA, Özkahraman Ş, Çallı F. Zihinsel engelli çocuk sahibi ailelerin yaşadıkları güçlüklerinincelenmesi. Aile ve Toplum <strong>Dergisi</strong>, 2006; Ocak-Şubat-Mart: 69–77.Özşenol F, Işıkhan V, <strong>Ü</strong>nay B ve ark. Engelli çocuğa sahip ailelerin aile işlevlerinin değerlendirilmesi.Gülhane Tıp <strong>Dergisi</strong>, 2003; 45:2; 156–164.Özşenol F, <strong>Ü</strong>nay B, Aydın Hİ ve ark. Engelli çocuklara sahip ailelerin psiko-sosyal durumlarının vebeklentilerinin incelenmesi. Gülhane Tıp <strong>Dergisi</strong>, 2002; 44:2,188-194.Pelchat D, Lefebrune H, Perault M. Differences and similarities between mother and fathers’ experiences ofparenting a child with disability, J. Child Care, 2003; 7:4; 231-247.Ross T. Medical engineering helps handicapped children. Nurs Mirror Midwives J. 1975; Aug 21; 141:8;41-2.Sarı HY, Baser G, Turan JM. Experiences of mothers of children with Down Syndrome. Pediatric Nursing,2006: 18:4; 29-32.Sarı HY. Zihinsel engelli çocuğu olan ailelerde aile yüklenmesi. Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong>Yüksekokulu <strong>Dergisi</strong>. 2007; 11:2; 1-7.Sarısoy M. Otistik ve zihinsel engelli çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik uyumları. Yayınlanmamış YüksekLisans Tezi. İzmir: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2000.48


Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadığı SorunlarSeligman M. Ordinary families special children; becoming the parent of a disabled children, recation to firstinformation. New York: The Guilford Press. 1989.Şen E. Engelli çocuğu olan ailelerin yaşadığı güçlükler. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Mersin: Mersin<strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2004.TODEV (Türkiye Otistiklere Destek ve Eğitim Vakfı) (2011). Ailelerin Yaşadığı Süreçler, 30 Kasım 2011tarihinde http://www.todev.org/otizm/otizm-ve-aile/ adresinden indirildi.Top F<strong>Ü</strong>. Zihinsel engelli çocuğu olan ailelerin yaşadığı sorunların incelenmesi. Özveri <strong>Dergisi</strong>, 2008; 5:2.Toros F. Zihinsel ve/veya bedensel engelli çocukların annelerinin anksiyete, depresyon, evlilik uyumunun veçocuğu algılama şeklinin değerlendirilmesi. Türkiye Kilnikleri Psikiyatri <strong>Dergisi</strong>, 2002; 3: 45-52.Tufan İ, Arun Ö. Türkiye Engelliler Araştırması 2002 İkincil Analizi, TUBİTAK, Ankara. 2006.Tunçbilek E. Akraba evlilikleri, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı, Görünüm Ocak, Ankara, 2011: 5.Uğuz Ş, Toros F, İnanç BY ve ark. Zihinsel ve/veya bedensel engelli çocukların annelerinin anksiyete,depresyon ve stres düzeylerinin belirlenmesi, Klinik Psikiyatri, 2004; 7:42-47.Varol N. Aile eğitimi. Ankara, Kök Yayıncılık. 2005.Yurdakul A, Girli A, Sarısoy M ve ark. (1998). Evlilik ilişkisinde engelli çocuğa sahip olmanın rolü 08Ağustos 2011 tarihinde http://www.isikozelegitim.com/uploads/File/Evlilikte%20Engelli%20Cocuga%20Sahip%20Olmak.pdf, adresinden indirildi.49


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 51-64, <strong>2012</strong>İMPLANTE PORT TAKILACAK HASTALARIN İŞLEM ÖNCESİBİLGİLENDİRİLMESİNİN ANKSİYETE D<strong>Ü</strong>ZEYLERİNE ETKİSİNİNDEĞERLENDİRİLMESİEVALUATING THE EFFECT OF PRE-INFORMING PATIENTS ON ANXIETY LEVELSBEFORE THE IMPLANTED PORT PLACEMENTArş.Gör. Selda KARAVELİ* Doç.Dr. Nedime KÖŞGEROĞLU**Doç.Dr. Sibel ERKAL İLHAN****Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> Cerrahi Hast. Hemş. AD.**Osmangazi <strong>Ü</strong>niversitesi Eskişehir Sağlık Yüksekokulu Cerrahi Hast. Hemş. AD.***Ankara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bil. Fak. Ebelik BölümüÖZETAmaç: Bu araştırmada, implante port kateter takılacak hastaları işlem öncesi bilgilendirmeninişleme bağlı gelişen anksiyete düzeyine etkisini belirlemek amaçlanmıştır.Yöntem: Araştırmamızın örneklemini Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi Erişkin Hastanesi RadyolojiAnabilim Dalı Girişimsel Radyoloji Merkezine implante port takılması için gelen 100 hasta oluşturmuştur.Araştırma 24.06.2007–30.06.2008 tarihleri arasında Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi ErişkinHastanesi Radyoloji Anabilim Dalı Girişimsel Radyoloji Merkezinde yürütülmüştür. Çalışmanınörneklemini bir yıl önce implante port kateter takılması için Merkeze gelen 518 hastayı temsiledebilecek büyüklükte %20’lik hasta grubu oluşturmaktadır. İmplante port kateter takılmasıiçin gelen hastalara, işlem öncesi verilen eğitimin, hastalardaki anksiyete düzeyine etkisinibelirlemek amacıyla yarıdeneysel olarak planlanmıştır. Araştırmanın verileri Bireyi Tanıtıcı BilgiFormu, Kendi Yeterliliklerine Dair Görüşleri Formu ve Durumluk Süreklilik Anksiyete Envanteri(State-Trait Anxiety Inventory I-II) kullanılarak toplanmıştır. Verilerin istatistiksel değerlendirilmesindeki–kare, Mann Whitney U testi ve Kruskal–Wallis testi kullanılmıştır.Bulgular: İmplante port kateter takılacak hastaların cinsiyetlerine, yaşlarına, mesleklerine,eğitim durumuna, medeni durumuna, yerleşim yerine göre ve implante portu bilip-bilmemelerinegöre durumluk anksiyete puan ortancaları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır.Çalışmamızda araştırma grubundaki hastaların süreklilik anksiyete düzeyi puan ortancası41, kontrol grubunun 47 olarak saptanmıştır. Araştırma ve kontrol grubundaki hastalarınsüreklilik anksiyete düzeyi puan ortancaları arasında yapılan istatistiksel karşılaştırmada farkaraştırma grubunun lehine, ileri derecede anlamlı bulunmuştur (p


Selda KARAVELİ, Nedime KÖŞGEROĞLU, Sibel ERKAL İLHANazaltmada etkili olmadığı görülmüştür. Anksiyetenin yüksek olması nedeni olarak çalışmagrubundaki bütün hastaların kanser tanısı ile takip edilmesine bağlanmıştır. İmplante portkateter takılması kanser tedavisinin devam ettirilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle hastalarınanksiyete düzeyi bilgilendirmeden etkilenmemiş ya da azalmamış olduğu düşünülmektedir.Çalışmamız sonucunda bilgilendirme konusunda vardığımız sonuç, yeterli ve gereksinimikarşılar nitelikte, çok fazla ayrıntı içermeyen bilgilendirmenin gerekli olduğu yönündedir.Anahtar Kelimeler: Kateter, durumluluk kaygı düzeyi, süreklilik kaygı düzeyi hastalarınbilgilendirilmesi, kanserABSTRACTObjective: The objective of this study is to evaluate the effect of pre-informing patients onanxiety levels who will receive implantable port catheter placement.Method: In this research, the study sample group includes 100 patients admitted to theRadiology Center of Radiology Department in Hacettepe University Adult Hospital for implantedport placement. This research was conducted between 24.06.2007–30.06.2008 in InterventionalRadiology Center of Radiology Department in Hacettepe University Adult Hospital. The samplegroup of this study includes 20% of the patients to represent 518 patients admitted to center forimplantable port catheter placement during one year period. This research is a quasi-experimentalstudy. The data for this research was collected by Individual Information Form, State-Trait AnxietyInventory I-II and by face-to-face interviews. Chi-square, Mann Whitney U and Kruskal-Wallis testswere used for the statistical evaluation of the research data.Results: There were no meaningful difference in median values of the state anxiety scoresbased on the sex, age, occupation, education, marital status, locality and pre-knowledge ofimplantable port of the patients who would receive implanted port placement. In this study themedian value of the permanent anxiety score level of patients in research group is 41 and medianvalue for the control group is 47. The statistical comparison between the median values ofpermanent anxiety score levels of research and control groups show high significance for theresearch group (p


İmplante Port Takılacak Hastaların İşlem Öncesi Bilgilendirilmesinin Anksiyete Düzeylerine …anlamda kaynağı belli olmayan ve her an bir tehlike ile karşılaşabileceği duygusuuyandıran, huzursuzluk, gerilim ve korku yaratan hoş olmayan emosyonel bir durumolarak tanımlanır (Gürsoy 2001).Genel nüfusta anksiyete prevelansı %4-7 arasında iken, bu oran hastalığın varlığıyanında ağrı, acı ve belirsizlik durumlarının varlığından dolayı %10-30’a kadarçıkmaktadır. Ciddi, akut yaşamı tehdit eden ve organ kaybına yol açan hastalıklardaanksiyetenin daha yaygın olduğu bildirilmiştir (Özkan 1993, Cimilli 2001). Herhangibir sağlık problemi nedeni ile sağlık kuruluşlarına başvuran hastalarda; hastaneortamının yabancılığı, tanımadığı kişilerle iletişim kurma zorunluluğu, personelinkullandığı anlaşılmayan tıbbi dil, bilinmeyen aletlerin kullanılması, mevcut olanhastalık durumu, uygulanan tanı ve tedavi işlemleri ve bu işlemlere yönelik bilgieksikliği gibi birçok neden, bireyin beden bütünlüğünü tehdit ederek homeostatikdengesini bozmaktadır. Homeostatik dengenin devamlılığının bozulması ise; kişininyeni durumlara uyum yeteneğini azaltır ve anksiyeteye neden olur (Pınar ve Yürügen1994, Güneş 2001).Bireylerde yaşamları süresince ne olduğunu bilmedikleri yeni durumlarla karşılaşmakanksiyeteye neden olur. Hastaların anksiyetesinin önemli bir nedeni de hastalık,tanı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi eksikliğidir. Hastanın üzerinde uygulanan hertanı ve tedavi işlemi konusunda anlayabileceği şekilde bilgi alma hakkı olduğubilindiği halde, çoğunlukla bu konunun hasta hakları bildirgesine göre ihmal edildiğigörülmektedir (Mott 1999). Tıp dünyasında yaşanılan gelişmeler, hastaların tanı vetedavisinde farklı, hızlı ve çeşitli uygulama seçeneklerini de beraberinde getirmektedir.Sürekli gelişen uygulamalar içinde, damar içi kateter girişimleri modern tıptedavisinin önemli, vazgeçilmez araçlarından biridir. Kanser hastalarının tedavisindesık sık venöz giriş yapılması, tedavinin uzun süreli olması, sklerozan ajanlarınkullanılması ve fazla miktarda sıvı verilmesi gibi nedenleri ile son yıllarda kansertedavilerinin uygulanmasında santral venöz giriş araçları ve özellikle implante portkateter kullanımı artmıştır (Mutlu 2002, John ve Carlo 2004). Bu hastaların yaşadıklarıanksiyeteye ilişkin yapılan araştırmalarda, hastaların her türlü tıbbi tanı ve tedaviyöntemi, bakım ve girişimlerde yoğun anksiyete yaşadıkları ortak bir sorun olarakbelirlenmiştir. Yapılan çalışmalarda hastaların uygulanacak tanı işlemleri konusundakaygı duydukları ve bilgilendirilmesinin gerekli olduğu ortaya konulmuştur (Ertin veark. 1999).GEREÇ VE YÖNTEMAraştırmanın AmacıBu araştırma, implante port katater takılacak hastaları işlem öncesi bilgilendirmenin,işleme bağlı gelişen anksiyete düzeyine etkisini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.Araştırmanın Şekliİmplante port kateter takılması için gelen hastalara, işlem öncesi verilen eğitimin,hastalardaki anksiyete düzeyine etkisini belirlemek amacıyla yarıdeneysel olarakplanlanmıştır.53


Selda KARAVELİ, Nedime KÖŞGEROĞLU, Sibel ERKAL İLHANEvren ve ÖrneklemÇalışmanın evrenini, 2006 yılında Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi Erişkin HastanesiRadyoloji Anabilim Dalı Girişimsel Radyoloji Merkezinde implante port katetertakılması için başvuran araştırmanın yapıldığı tarihten bir önceki yıl implante portkateter takılması için başvuran 518 hastanın tümü oluşturmaktadır. Verilerintoplandığı 24.06.2007–30.06.2008 tarihleri arasında, Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi ErişkinHastanesi Radyoloji Anabilim Dalı Girişimsel Radyoloji Merkezine implante porttakılması için gelen ve örneklem ölçütlerine uyan hastalar arasından çalışma hakkındabilgi verilen ve çalışmaya gönüllü toplam n:100 hasta örneklemi oluşturmuştur.Tanımlayıcı araştırmada örneklem belirlemede minimum %10 kuralı ile çalışmanınörneklemini bir yıl önce implante port kateter takılması için Merkeze gelen 518hastayı temsil edebilecek büyüklükte %20’lik hasta grubu oluşturmuştur (n:100).Seçilen örneklem gurubunun %10’u araştırma grubu (n:50), diğer %10’nu kontrolgrubu (n:50) olarak alınmıştır. Araştırma ve kontrol grubu aynı ortamı paylaşacaklarıve birbirinden etkilenebilecekleri düşünülerek, araştırmanın yapıldığı tarihler(24.06.2007–30.06.2008) arasında implante port kateter takılmak için tek günlergelen hastalar araştırma grubunu (n:50), çift günlerde gelen hastalar ise kontrolgrubunu (n:50) oluşturmuştur. Örneklem grubu oluşturulurken hastaların; algılamave iletişim problemi olmaması, ilk kez implante port kateter takılacak olması, 18yaşın üzerinde olması ve çalışma hakkında bilgilendirilmiş, çalışmayı kabul edenhastalardan oluşmasına dikkat edilmiştir.İşlem:Araştırmanın gerçekleştirilebilmesi için kurumsal yazılı izin alınmıştır. Araştırmayakatılacak hastalara araştırmanın amacı öncelikle sözel açıklama yapılarak, araştırmayakatılımı kabul edip etmedikleri sorulmuş, sözel onay vererek araştırmaya katılmayıkabul edenler araştırmaya dahil edilmiştir. Araştırmaya katılan bireylere araştırmanınamacı açıklanmış ve sözel onay alınmıştır. Araştırma ve kontrol grubundaki hastalarınbilgilendirilmesi araştırmacı tarafından düz anlatım yöntemi kullanılarak uygun birses tonu ile yapılmıştır. Araştırmacı tarafından tüm hastalarla yapılan görüşmeler aynıçevresel koşullarda yapılmıştır.Verilerin toplanmasında araştırma grubu için, araştırmacı her bir hastaya işlemdenönce otuz dakika önce 10 dakika süren bilgileri; implante portun nasıl birkateter olduğu, kateterin nasıl takılacağı, işlem sonrasında neler olacağı bilgilendiricisözlü açıklama yapılıp, 5 dakika hastaların bu konudaki soruları yanıtlandıktan sonra,bireyi tanıtıcı bilgi formu, kendi yeterliliklerini değerlendirme formu ve Durumluluk-Süreklilik Anksiyete Envanteri araştırmavı tarafından hastalara uygulanmıştır. Kontrolgrubunun verilerinin toplanması ise, implante port takılması işleminden 30 dakikaönce bireyi tanıtıcı bilgi formu, kendi yeterliliklerini dair görüşlerini içeren form veDurumluluk-Süreklilik Anksiyete Envanteri araştırmacı tarafından hastalara uygulanmasıylaelde edilmiştir. Kontrol grubunda veriler toplandıktan sonra hastalaraimplante port kateter hakkında aynı bilgiler sözlü olarak verilmiştir. Sözlü verilenhasta eğitim içeriği hem araştırma hem de kontrol grubuna yazılı olarak da verilmiştir.54


İmplante Port Takılacak Hastaların İşlem Öncesi Bilgilendirilmesinin Anksiyete Düzeylerine …GereçlerAraştırmanın verilerinin toplanmasında; yüz yüze görüşme tekniği kullanılmıştır.Hastalara araştırmanın amacı hakkında bilgi verilmiş, çalışmaya katılmayı kabuledenlere, hastaları tanıtıcı amaçlı hazırlanan “Bireyi Tanıtıcı Bilgi Formu” , hastalarınbilgi görüşlerini ölçen “Kendi Yeterliliklerine Dair Görüşleri”, klinik uygulama vetedavide hastaların anksiyete düzeylerini değerlendirmeye yönelik kullanılan“Durumluk-Süreklilik Anksiyete Envanteri (State-Trait Inventory I-II) uygulanmıştır.Bireyi Tanıtıcı Bilgi Formu: Bu form, araştırmacı tarafından gerekli literatürtaraması yapıldıktan sonra, hastaların sosyodemografik özelliklerine yönelik tanıtıcısoruları içermektedir. Bu sorular hastaların cinsiyeti, yaşı, mesleği, medeni durumu,sosyal güvencesinin olup olmaması, eğitim durumu, ailenin aylık geliri, yaşadığı yer,daha önce hastane deneyiminin olup olmadığı ile ilgili çoktan seçmeli 10 maddedenoluşmaktadır.Hastaların Kendi Yeterliliklerine Dair Görüşleri: Bu form, hastaların implanteport kateterine ilişkin kendi yeterliliklerini ölçmek için araştırmacı tarafından literatürdahilinde hazırlanmış olup, toplam 20 sorudan oluşmakta ve 80 puan üzerindendeğerlendirilmektedir. Araştırma ve kontrol grubunun işlem öncesinde birbirlerinebenzer özellikler taşıdığını göstermek amacıyla düzenlenen bu form likert tipi ölçeğeuygun olarak hazırlanmıştır. Araştırma ve kontrol grubuna uygulanan bu formunkendi içinde Alfa katsayısı (0.90) olarak bulunmuştur.Durumluk-Süreklilik Anksiyete Envanteri (State-Trait Inventory I-II): Hastalarınanksiyete düzeylerini belirlemek için, 1970 yılında Spielberger ve arkadaşlarıtarafından geliştirilen envanter, Öner ve Le Compte tarafından Türkçeye uyarlanarak,envanterin Türk toplumunda geçerliliği ve güvenilirliği test edilmiştir. Durumluk veSüreklilik Anksiyete Ölçeği, toplam 40 maddeden oluşan iki ayrı ölçeği içerir. “SürekliKaygı Ölçeği” kişinin içinde bulunduğu durumda kendini nasıl hissettiğini belirlemekamacıyla kullanılmıştır. Alpha korelasyonları ile saptanan güvenilirlik katsayısı 83 ile87 arasındadır. “Durumluk Anksiyete Ölçeği”, kişinin belirli bir anda ve belirlikoşullarda kendini nasıl hissettiğini gösteren, güvenilirlik katsayısı 94 ile 96 arasındadeğişen bir ölçektir. Her ölçek 20 madde olmak üzere toplam 40 maddeden oluşmuştur(Öner ve LE. Compte 1982). Durumluk-Süreklilik Anksiyete Envanterinde“doğrudan (ters)” ve “tersine çevrilmiş” ifadeler vardır. Olumlu duyguları dile getirenters ifadeler puanlanırken 1 ağırlık değerinde olanlar 4’e, 4 ağırlık değerinde olanlar1’e dönüştürülür. Olumsuz duyguları dile getiren doğrudan ifadelerde 4 değerindekiyanıtlar anksiyetenin yüksekliğini gösterir. Tersine çevrilmiş ifadelerde ise 4 değerindekiyanıtlar düşük, 1 değerindeki yanıtlar yüksek anksiyeteyi gösterir. DurumlukAnksiyete Envanterinde 10 tane (1, 2, 5, 8, 10, 11, 15, 16, 19 ve 20. maddeler),Süreklilik Anksiyete Envanterinde ise 7 tane (21, 26, 27, 30, 33, 36 ve 39. maddeler)tersine çevrilmiş ifadeler vardır. Doğrudan ve tersine çevrilmiş ifadelerin toplamağırlıklarının saptanması için iki ayrı anahtar hazırlanır. Doğrudan ifadeler için eldeedilen toplam ağırlıklı puandan, ters ifadelerin toplam ağırlıklı puanı çıkartılır ve busayıya değişmeyen bir değer eklenir. Bu değer Durumluk Anksiyete Envanteri için50, Süreklilik Anksiyete Envanteri için 35’dir. Durumluluk-Süreklilik Anksiyete Envan-55


Selda KARAVELİ, Nedime KÖŞGEROĞLU, Sibel ERKAL İLHANterindeki sınır değerlere göre hastanın anksiyete durumu 0-19 arası puanda anksiyeteyok, 20-39 puanda anksiyete hafif, 40-59 puanda anksiyete orta, 60-79 puandaanksiyete ağır, 80 ve üzeri için panik, şiddetli kriz olarak yorumlanmıştır (Öner ve LE.Compte 1982).İstatistiksel DeğerlendirmeAraştırmada elde edilen verilerin istatistiksel analizi SPSS 13.0 versiyonundayapılmıştır. Uygulanan istatistiksel testler; Ki-Kare, Mann-Whitney U ve Kruskal –Wallistestleridir.BULGULARTablo1’de çalışma kapsamına alınan hastalar ile ilgili tanıtıcı özellikler yeralmaktadır. Her iki grubun sosyodemografik özellikleri arasında sadece aylık gelirdüzeyinde fark saptanmıştır. (pMeslekÇalışanEmekliDiğer (ev hanımı, işsiz)Medeni DurumEvliBekârEğitim DurumuOkur- Yazar DeğilOkur-YazarİlköğretimLiseYükseköğretimSosyal GüvenceEvetHayırAylık GelirGelir giderden azGelir gidere denkGelir giderden fazlaAraştırma GrubuKontrol Grubu (n:50)(n:50)n % n %26243212421617174194313161449121<strong>28</strong>152.048.06.042.048.04.032.034.034.082.018.08.06.026.032.0<strong>28</strong>.098.02.042.056.02.0212942915223121545514132111500644042.058.08.058.030.04.046.024.030.090.010.02.08.026.042.022.01000.012.088.00.0İstatistikselFark (p)P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P > 0.05P < 0.05P < 0.05P < 0.0556


İmplante Port Takılacak Hastaların İşlem Öncesi Bilgilendirilmesinin Anksiyete Düzeylerine …Yaşadığı YerİlçeŞehir94118.082.0104020.080.0P > 0.05P > 0.05Hastane DeneyimiEvetHayır48296.04.05001000.0P > 0.05P > 0.05İmplante Port BilgisiEvetHayır361472.0<strong>28</strong>.0341668.032.0P > 0.05P > 0.05Tablo 2’de çalışma kapsamına alınan hastaların tanılarına göre dağılımları yeralmaktadır.Tablo 2. Hastaların Tanılarına Göre DağılımlarıTanılarAraştırma Grubu Kontrol Grubu Toplamn:50 % n:50 % n:100 %Solunum Sistemi Kanserleri 1 2.0 3 6.0 4 4.0GİS Kanserleri 36 72.0 36 72.0 72 72.0Meme Kanseri 5 10.0 4 8.0 9 9.0Over Kanseri 1 2.0 1 2.0 2 2.0Lenfoma 4 8.0 5 10.0 9 9.0Multiple Myeloma 3 6.0 1 2.0 4 4.0Tablo 3’de çalışma kapsamına alınan hastaların implante port takılmasına ilişkin,kendi yeterliliklerine dair görüşlerinin karşılaştırılması verilmiştir. Buna göre, araştırmagrubunun implante port takılmasına ilişkin kendi yeterliliklerine dair görüşlerininpuan ortancası 35 iken, kontrol grubunun implante port takılmasına ilişkin kendiyeterliliklerine dair görüşlerinin puan ortancası 36 olarak bulunmuştur. Hastalarınimplante port takılmasına ilişkin kendi yeterliliklerine dair görüşlerinin puan ortancalarınınkarşılaştırılmasına yönelik yapılan istatistiksel değerlendirmede araştırma vekontrol grubu arasında istatistiksel açıdan fark anlamlı bulunmamıştır (p>0.05).Tablo 3. İmplante Port Takılmasına İlişkin Hastaların Kendi Yeterliliklerine Dair Görüşlerinin KarşılaştırılmasıGrup Mean N S.S Ortanca Min Max. Z PAraştırma Grubu 35 50 8.55 35 20 55Kontrol Grubu 35. 5 50 5.79 36 26 53-0.694 0.488Tablo 4’de hastaların durumluluk anksiyete düzeyi puanları karşılaştırılmıştır. Bunagöre, araştırma grubundaki hastaların durumluluk anksiyete düzeyi puan ortancası50, kontrol grubunun 48 olarak saptanmıştır. Araştırma ve kontrol grubundakidurumluluk anksiyete düzeyi puan ortancaları arasında yapılan istatistiksel karşılaştırmadaaralarında anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05).57


Selda KARAVELİ, Nedime KÖŞGEROĞLU, Sibel ERKAL İLHANTablo 4. Hastaların Durumluluk Anksiyete Puan Ortancalarının KarşılaştırılmasıGrup Mean N S.S Ortanca Min Max. Z PAraştırma Grubu 48.14 50 8.96 50 22 72Kontrol Grubu 48.66 50 4.45 48 33 54-0.638 -0.523Tablo 5’de hastaların süreklilik anksiyete düzeyi puanları karşılaştırılmıştır. Bunagöre araştırma grubundaki hastaların süreklilik anksiyete düzeyi puan ortancası 41,kontrol grubunun 47 olarak saptanmıştır. Araştırma ve kontrol grubundaki hastalarınsüreklilik anksiyete düzeyi puan ortancaları arasında yapılan istatistiksel karşılaştırmadafark araştırma grubunun lehine, ileri derecede anlamlı bulunmuştur (p


İmplante Port Takılacak Hastaların İşlem Öncesi Bilgilendirilmesinin Anksiyete Düzeylerine …Tablo 7. Hastaların Cinsiyetine Göre Durumluluk Anksiyete Puan Ortancalarının KarşılaştırılmasıGrup Mean N S.S Ortanca Min. Max. Z PAraştırma GrubuKadınErkekKontrol GrubuKadınErkek49.6946.4526249.118.67505022227262-1.407 0.15949.6647.9321293.185.11494843335454-0.991 0.322TARTIŞMAGelişen teknolojiye rağmen cerrahi girişim korkusu günümüzde de önemli birsorundur. Girişimsel işlem uygulanacak hastalarda cerrahi girişim öncesi anksiyeteninartması beklenilen bir durumdur. Girişimsel uygulamalar, bireyin kendini doğrudanfiziksel tehdit altında hissetmesine yol açarak, yoğun anksiyete yanında ölüm korkusuyaşamalarına neden olur (Cutclife ve Kerth 2002). Büyük ya da küçük olsun tümcerrahi girişimler hasta ve ailesinin yaşamında önemli yaşam deneyimlerinden biridir.Hastalar bir operasyon için hastaneye yatırıldıkları zaman yalnızca yabancı ve değişikbir çevreye değil, aynı zamanda anksiyete yaratan ve gerçek korkunun da birlikteolduğu bir ortama girerler. Yabancı oldukları bir ortamda gerçekleştirilen cerrahigirişimin kendisi, ağrının varlığı, beden imajının değişmesi, fonksiyon kaybı olabileceğidüşüncesi hasta ve ailesinde yoğun anksiyete yaşanmasına neden olabilir(Aykent 2001). Bu aşamada, hasta ve ailesine cerrahi işlem ve onunla ilgili uygulamalarınaçıklanması ve iletişim yolunun daima açık tutulması korku ve endişelerinazalmasına yardımcı olmaktadır (Kılınç 1995).Birçok çalışmada kadın hastalarda anksiyete düzeyinin erkek hastalara göre dahayüksek olduğu bildirilmiştir. Oflaz ve Günaydın’ın “planlı ameliyat olacak hastalarınameliyat öncesi anksiyetelerinin incelenmesi” başlıklı çalışmalarında; bireylerincinsiyetlerine göre anksiyete ortalamalarını karşılaştırmışlar ve kadın hastalarınanksiyete düzeyi puan ortalamalarının, erkek hastaların anksiyete düzeyi puanortalama-larından daha yüksek olduğunu bulmuşlardır (Oflaz ve Günaydın 1998,Aykent 2001). Aykent’in “hastalar arasında anestezinin imajı, anesteziye bağlı endişenedenleri ve preoperatif anksiyete değerlendirilmesi” konulu çalışmasında da kadınhastaların anksiyete puanları, erkek hastalara göre daha yüksek bulunmuştur (Aykent2001). Başa’nın ‘yetişkin hastalarda preoperatif anksiyete’ araştırmasında da preoperatifanksiyete, kadınlarda erkeklere kıyasla iki kat daha sık görülmüştür (Başa1998). Çalışmamızda, araştırma grubundaki kadınların ve erkek hastaların durumlukanksiyete puan ortancası 50, kontrol grubunda kadın hastaların 49, erkeklerin ise 48olarak bulunmuştur. Aralarındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır.Çalışmamızda araştırma grubundaki kadın hastaların süreklilik anksiyete puanortancası 43, erkek hastaların 38 bulunmuştur. Aralarındaki fark istatistiksel açıdananlamlı bulunmuştur. Tsutsumi ve ark. “solid kanser tanısı olan ve kemoterapi alanhastalarda anksiyete durumunu” incelemişler, kadın hastalarda süreklilik anksiyetepuanlarını erkeklerden daha yüksek bulmuşlardır (Tsutsami ve ark. 2006). Çalışmamız59


Selda KARAVELİ, Nedime KÖŞGEROĞLU, Sibel ERKAL İLHANsonucunda kadınlarda da benzer şekilde süreklilik anksiyete puanları erkeklere göreyüksek bulunmuş, istatistiksel olarak anlamlı sonuç elde edilmiştir. Türkiye genelineuygun veri genel nüfusta da anksiyetenin kadınlarda erkeklere göre iki kat sık görüldüğüifade edilmektedir (Tsutsami ve ark. 2006), çalışmamızda bu bilgiyi desteklerniteliktedir.Başa’nın “yetişkin hastalarda preoperatif anksiyete” konulu çalışmasında da yaşiçin ayrılan alt gruplarda preoperatif anksiyete sıklığı açısından anlamlı bir farkbulunamamıştır (Başa 1998). Özen de (2005) “ürodinamik girişim uygulanacak hastalarınişlem öncesi bilgilendirilmesinin anksiyete düzeylerinin etkisi” adlı çalışmasındayaş grupları ile durumluk anksiyete düzeyi arasında anlamlı bir ilişki bulamamıştır(Özen 2005). Bizim çalışmamız da bu yönden literatürdeki hastaların yaş grupları iledurumluk anksiyete düzeyi arasında anlamlı bir fark bulunmaması açısından paralellikgöstermektedir. Çalışmaya katılanların tümü kanser tanısı almış hastalardır. Çalışmamızboyunca hastaların çoğu tarafından, özellikle 40-50 yaş arasında olan hastalarilaç tedavilerinin ne zaman başlayabileceği konusunda bilgi almak istemişler vetedavilerinin en kısa zamanda başlaması talebinde bulunmuşlardır. Bu ifadelerdenyola çıkarak hastalar açısından tedavilerinin sürdürülmesinin daha önemli olduğukanısına varılmıştır.Kayhan’ın (2003) “cerrahi hastalarda preoperatif anksiyetenin postoperatif komplikasyonlarlailişkisinin incelenmesi” konulu çalışmasında, hastaların meslek gruplarıile anksiyete düzeyleri arasındaki ilişkide ev hanımlarının durumluk ve süreklilikanksiyete düzeyleri diğer meslek gruplarına göre daha yüksek bulunmuş ancak farkistatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (Kayhan 2003). Çalışmamızda araştırmagrubunda çalışanlarda durumluk anksiyete puan ortancası 49.5 emeklilerde 50,kontrol grubunda çalışanlarda 50, emeklilerde ise 48’dir. Bu fark istatistiksel olarakanlamlı bulunmamıştır.Dönmez’in “cerrahi kliniklerde ameliyat olmak üzere yatan hastaların hastaneyeyatıştaki anksiyeteleri ve anksiyeteyi gidermede hemşirelik yaklaşımının etkisininincelenmesi” konulu çalışmasında, medeni durum ile anksiyete düzeyi arasında birilişki olmadığı belirtilmiştir (Dönmez 1998). Çalışmamızda benzer olarak araştırma vekontrol grubundaki hastalarda evli olanlar ile bekar olanlar arasında durumlukanksiyete düzeyi puan ortancaları açısından fark bulunamamıştır.Spielbergel’e göre eğitim düzeyi yüksek olan bireyler stres ile baş etmede etkinbeceriler geliştirebilirler. Buna bağlı olarak yeni çevreler ve olayların yarattığı baskılarıtehdit edici olarak algılamazlar, bu nedenle eğitim düzeyi yüksek bireylerde anksiyetedüzeylerinin yüksek olmayacağını bildirmişlerdir (Karayurt 1997). Hastaların eğitimdüzeyleri arttıkça insanlar daha çok sorgulayan, araştıran birey haline gelmekte vebilgileri arttıkça her konuda daha bilinçli kararlar verebilmektedir. Preoperatifdönemdeki sıkıntıların büyük oranda bilgisizlikten kaynaklandığı belirtilmiştir. Budönemde hastaların bilinmezliğe bağlı korkuları, ölüm, ağrı, sakat kalma korkularındandaha ön plandadır (Özkan 1993). Kiyohara ve arkadaşlarının (2004) yaptığı“preoperatif dönemde cerrahi bilgilendirme anksiyeteyi azaltır” konulu çalışmalarındahasta eğitim düzeyinin hasta anksiyete seviyesini etkilemediği saptanmıştır.60


İmplante Port Takılacak Hastaların İşlem Öncesi Bilgilendirilmesinin Anksiyete Düzeylerine …Çalışmamızda eğitim düzeyi ve anksiyete arasında ilişki bulunmamış (p>0.05)Kiyohara ve arkadaşlarının yaptığı çalışma araştırmamızı destekler niteliktedir.(Kiyohara 2004)Yapılan çalışmalarda işleme bağlı gelişen anksiyete ile hastaların sosyal güvencesiarasındaki ilişki hastaların tümünün sosyal güvenceye sahip olması nedeniyleincelenmemiştir. Araştırma grubundaki hastaların %98’si sosyal güvenceye sahipolup, sadece %2’si özel statüdedir. Kontrol grubundaki hastaların ise tümünün sosyalgüvencesi bulunmaktadır. Bu nedenle istatistiksel karşılaştırma yapılamamıştır.Bal ve Hatipoğlu’nun “şok dalgalarla taş kırma tedavisi uygulanacak hastalarınanksiyete düzeyleri” konulu çalışmalarında, anksiyeteye neden olan faktörlerdenbirinin de bireyin yaşadığı yerden kaynaklandığını savunmuşlar ve kentte yaşayanbireylerin anksiyete düzeylerinin daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir (Bal veHatipoğlu 2002). Buna karşın Dönmez “cerrahi kliniklerde ameliyat olmak üzere yatanhastaların hastaneye yatıştaki anksiyeteleri ve anksiyeteyi gidermede hemşirelikyaklaşımının etkisinin incelenmesi” çalışmasında hastaların oturdukları yerler ile totalanksiyete düzeyleri arasında anlamlı bir fark olmadığını ileri sürmüştür (Dönmez1998). Bizim çalışmamızda da, araştırma ve kontrol grubundaki hastalarda, oturduklarıyerler ile durumluk anksiyete düzeyi puan ortancaları açısından fark bulunamamıştır.Kişilerin daha önceden hastane deneyimi olmasının, anksiyete belirtileriniazaltmada önemli bir faktör olduğu bildirilmiştir (Aslan ve ark. 1997). Budukoğlu veAtalay, daha önce cerrahi girişim geçirmenin duygusal gerilimi azaltmadığınıbelirtmişlerdir (Buldukoğlu 1998). Çalışmamızda hastaların daha önceki hastanedeneyimlerinin durumluk anksiyetesini azaltmadığı saptanmış olup, literatürdekisonuçla paralellik göstermektedir.Yapılan araştırmalar hastaların girişimsel işlem öncesi yeterince bilgilendirilmediğinive hastaların bilgi gereksinimine ihtiyaç duyduğunu göstermektedir(Alak 1993, Aslan ve ark. 1997, Erdil ve ark. 2000). Özmen’in (1993) “Dokuz Eylül<strong>Ü</strong>niversitesi Tıp <strong>Fakültesi</strong> Hastanesinde yatan hastaların beklentilerinin saptanması”konulu çalışmasında hastanede yatan hastaların hemşirelerden daha fazla açıklayıcıbilgi vermeleri konusunda beklentilerinin yüksek olduğunu saptamıştır (Özmen1993). Hastalar girişimsel işlemlerle ilgili daha önceden bilgi sahibi olmadığındangenelde yapılanlardan korkmakta ve anksiyete yaşamaktadır (Aslan ve ark. 1997). Bukorku ve anksiyete, invaziv işlemin büyüklüğü ve küçüklüğü ile, planlanmış veya acilolmasıyla direkt ilgili olmayıp, hasta ve ailesinde psikolojik travmaya nedenolmaktadır (Özen 2005). Çalışmamızda araştırma ve kontrol grubuna ait bireylerindurumluk anksiyete puan ortancalarına baktığımızda araştırma grubunun durumlukanksiyetesi 50, kontrol grubunun 48 olduğu, araştırma grubunda işlem öncesibilgilendirmenin hastada durumluk anksiyete düzeyini hafif yükselttiği, fakat buyükselmenin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptanmıştır.Morel katarakt ameliyatı öncesinde hastaların anksiyete düzeyini STAI (State-TraitAnxiety Inventory=Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği) ile ölçmüş ve preoperatif hazırlıkve eğitim yapılan hastalarda anksiyete düzeyinin azaldığını belirtmiştir (Morrel 2001).61


Selda KARAVELİ, Nedime KÖŞGEROĞLU, Sibel ERKAL İLHANEkiz koroner anjiyografi uygulanacak hastaların anksiyete düzeyini STAI ile ölçmüş veişlem öncesi bilgilendirmenin hastaların durumluk anksiyete düzeyini azalttığınıbildirmiştir (Ekiz 2003). Sözü edilen çalışmalarda, ameliyat ve girişimsel işlemleröncesi bilgi vermenin anksiyeteyi azaltıcı etkisini gösteren veriler olmasına rağmençalışmamızda böyle bir etkinin varlığı saptanamamıştır. Çalışmamızda ele alınanhastaların tümü kanser tanısına sahiptir. Hastalar, kanser tedavisinin sürdürülmesi içinbazı girişimsel uygulamaların yapılması gerekliliğini düşünmektedirler. Kanser tanısıalan hastalar tanı sürecinden bugüne kadar geçen sürede, tanıya ve diğer girişimselişlemlere karşı uyum süreci geçirdiklerini ifade etmişlerdir. İmplante port katetertakılması tanıdan tedaviye geçiş noktasını oluşturmakta ve tedavinin sürekliliğinisağlamaktadır. Bu nedenle hastaların anksiyete düzeyi etkilenmemiş ya da azalmamışolabilir.Belew’in (2002) “pediatrik anestezide bilgi eksikliği nedenleri” adlı çalışmasındaebeveynlere anestezi ve postoperatif ağrı tedavisi hakkında bilgi içeren kitapçıklarvermiştir. Araştırma grubuna kitapçık verilmiş ve sağlık personeli tarafından görüşmeyaptırılmıştır. Tüm ebeveynlere aynı bilgiler verilmiş olmasına karşın, görüşmeyapılan gruptaki ebeveynlerin hem memnuniyetleri daha fazla olmuş hem dekaygıları daha çok azalmıştır (Bellew 2002). Çalışmamızda araştırma grubuna işlemöncesi bilgilendirme yapılmış ve broşür verilmiştir. Kontrol grubu ilekarşılaştırıldığında, araştırma grubunun bilgilendirilmiş olmasının anksiyetedüzeyinde istatistiksel olarak bir fark olmadığı saptanmıştır.Yücel ve ark. “IVCM ( Intravascular Contrast Material ) hakkında bilgilendirme veanksiyete” adlı çalışmasında anksiyete düzeyini STAI ile ölçmüşler ve detaylıbilgilendirmenin hastanın anksiyete düzeyini arttırdığını bildirmişlerdir (Yücel 2005).Özcengiz’in (2006) “anesteziyle ilgili bilgilendirmede kullanılan farklı yaklaşımların,çocukları günübirlik cerrahi müdahale geçiren ebeveynlerin durumluk kaygılarınaetkisi” adlı çalışmasının sonucunda detaylı bilgilendirme ile birlikte duygusal desteksağlanan ebeveynlerde kaygının önemli bir şekilde azaldığı, poliklinik bilgilendirmesiile birlikte detaylı bilgilendirmenin ise benzer şekilde kaygı azaltmakta etkili olmadığısaptanmıştır (Özcengiz 2006). Bizim çalışmamızda rutin poliklinik bilgilendirmesi vebroşür verilerek yapılan bilgilendirme ile hastaların durumluk kaygı puanlarınınazalmadığı ve her iki grupta da sonuçların benzer olduğu belirlenmiştir. Her ne kadarbirçok araştırmacı tarafından bilgilendirmenin kaygıyı azaltıcı bir etken olduğu ifadeedilmekte ise de, çalışmamızda kaygıyı azaltmadığı saptanmıştır. Bilgilendirilenhastaların tamamı, sözel olarak onlarla yapılan görüşmenin kaygılarını azalttığını,ifade etmişlerse de bu ifadeler durumluk kaygı ölçeği puanlarına yansımamıştır.SONUÇAraştırmadan elde edilen sonuçlara göre, implante port kateter hakkında hastalarıbilgilendirmenin anksiyete düzeyi üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılan buçalışmada, araştırma ve kontrol grubunun durumluk anksiyete düzeyleri arasındaanlamlı bir fark bulunmamıştır. Verilerin değerlendirilmesi sonucunda her ikigrubunda orta düzeyde anksiyete yaşadıkları saptanmıştır. Araştırma ve kontrol62


İmplante Port Takılacak Hastaların İşlem Öncesi Bilgilendirilmesinin Anksiyete Düzeylerine …grubundaki implante port kateter takılan hastalar kanser tanısı ile izlenmektedir. Buçalışmada implante port kateter takılacak olan hastaların işlem öncesi bilgilendirilmesininanksiyete puanı üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı saptanmıştır.Araştırma sırasındaki gözlemlerimize göre kanser tanısı alan hastalarda tedavininsürdürülmesi ve buna ilişkin girişimlerin yapılması hastalar tarafından olumlu karşılanmaktave anksiyete yaratmamaktadır. Çalışmamız sonucunda bilgilendirmeninyeterli ve gereksinimi karşılar nitelikte olduğu belirlenmiştir.KAYNAKLARAlak V. Hastaneye ameliyat olmak üzere gelen 7-14 yaş grubu çocukların korkuları ve hemşirelikuygulamaları, Doktora Tezi, Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü1993.Aykent R. Hastalar arasında anestezinin imajı, anesteziye bağlı endişe nedenleri ve preoperatif anksiyetedeğerlendirilmesi: altıyüz hastada uygulanmış bir anket çalışması, Ondokuz Mayıs <strong>Ü</strong>niversitesi Tıp<strong>Fakültesi</strong> Anesteziyoloji ve Reanimasyon ABD Uzmanlık Tezi 2001.Bal V, Hatipoğlu S. Şok dalgalarla taş kırma tedavisi uygulanacak hastaların anksiyete düzeyleri, GataBülteni, 2002; 5(6): 26-31.Başa S. Yetişkin hastalarda preoperatif anksiyete, Sağlık Bakanlığı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi,Uzmanlık Tezi 1998.Bellew M . The induction of paediatric anaestia information leaflet : an audit of its impact on parentalanxiety and satisfaction, Peadiatric Anaesthesia, 2002; 12: 124-130.Buldukoğlu K, Atalay M. Ameliyat öncesi hastaların ameliyata ilişkin duyguları, düşünceleri ve bilgiistekleri. Uluslar arası Cerrahi Kongresi’1988; 92-97.Cimilli C . Cerrahide anksiyete, Klinik Psikiyatri <strong>Dergisi</strong> 2001; 4:182-186 .Cutclife J.R, Kerth K. The concepts of hope in nursing 1: its origins bacground and nature, Br J Nurs, 2002;11: 832-840.Çelikol A. Çağdaş iş yaşamında ruh sağlığı, İstanbul, Alfa Basım Yayın Dağıtım Ltd Şti I Basım 2001; 297.Dönmez Z. Cerrahi kliniklerde ameliyat olmak üzere yatan hastaların hastaneye yatıştaki anksiyeteleri veanksiyeteyi gidermede hemşirelik yaklaşımının etkisinin incelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ege <strong>Ü</strong>niversitesiSağlık Bilimleri Enstitüsü 1998.Ekiz S. Koroner anjiografi öncesi hastaları bilgilendirmenin anksiyete düzeyi üzerine etkisinin değerlendirilmesi,Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2003.Erdil F, Özhan Elbaş N. ve ark. Hasta yakınlarının ameliyat öncesi döneme ilişkin bilgi gereksinimleriameliyatı beklerken yaşadıkları duyguları ve ameliyathane bekleme salonuna ilişkin görüşleri, <strong>Hemşirelik</strong>Formu Ameliyathane Özel <strong>Sayı</strong>sı, 2000; 3(6): 1-5.Ertin H, Uzun Ö. ve ark. . Uygulanacak tanı işlemleri konusunda hastaları bilgilendirmenin anksiyetedüzeyine etkisinin ölçülüp değerlendirilmesi I Ulusal Tıbbi Etik Kongresi Bildiriler Kitabı, Ed. N, Ersoy.,<strong>Ü</strong>. N, Gündoğmuş., Kocaeli, 1999; 43-47.Eti Aslan F, Olgun N. ve ark. Effectif cerrahi işlem geçirmekte olan hastaların aile bireylerinin anksiyetedüzeylerinin belirlenmesi, Türk Hemşireler <strong>Dergisi</strong>, 1997; 45 (5): 18-21.Güneş P. Açık kalp ameliyatı olan hastaları taburculuk öncesi bilgilendirmenin anksiyete düzeyine etkisi,Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu <strong>Dergisi</strong>, 2001; 5 (2): 79.Gürsoy A A. Ameliyat öncesi hastaların kaygı düzeyleri ve kaygıya neden olabilecek etmenlerinbelirlenmesi, <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırma <strong>Dergisi</strong>, 2001; 1:23-29.John T, Carlo M.D. A prospective randomized trial demonstrating valved ımplantable ports have fewercomplications and lower overall cost than nonvalvedimplantable ports, The American Journal Of Surgery,2004;722-727.Karayurt Ö. Ameliyat öncesi uygulanan farklı eğitim programlarının hastaların anksiyete ve ağrı düzeylerineetkisinin incelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü 1997.63


Selda KARAVELİ, Nedime KÖŞGEROĞLU, Sibel ERKAL İLHANKayhan C. Cerrahi hastalarda preoperatif anksiyetenin postoperatif komplikasyonlarla ilişkisinin incelenmesi,Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2003.Kılınç G. Cerrahi klinikte çalışan hemşirelerin ameliyat öncesi ve sonrası hasta bakımına ilişkin bilgi veuygulama düzeyleri, Yüksek Lisans Tezi, Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü 1995.Kiyohara L. Surgery Information Reduces Anxiety In The Pre-Operative Period, Rev Hosp Clin Fac MedSao Paulo, Epub Apr 26 2004; 59(2):51-6.Morrel G. Effect of structured preoperative teaching on anxiety leveks of patients scheduled for cataractsurgery, İnsight, 2001;26 (1): 4-9.Mott A.M (). Psycologic preperation to decrease anksiety associated with cardiac catheterization, Journal ofVascular Nursing, Kingdom City, Jun, 1999; 17(2): 41-49.Mutlu B. Kalp ameliyatı olan çocuklarını ameliyat sonrası ilk kez görecek olan annelere yoğun bakım ortamıve çocuğun görünümü ile ilgili yapılan eğitimin anksiyetelerini azaltmadaki etkisi, Yüksek Lisans Tezi,İstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2002.Oflaz F, Günaydın N (). Planlı ameliyat olacak hastaların anksiyete düzeylerinin incelenmesi, Gata Bülteni,1998; 40( 1): 6-10.Öner N, LE. Compte A. Durumluk–Sürekli kaygı envanteri el kitabı, Boğaziçi <strong>Ü</strong>niversitesi Yayınları,İstanbul 1982.Özcengiz D. Anesteziyle ilgili bilgilendirmede kullanılan farklı yaklaşımların çocukları günübirlik cerrahimüdahale geçiren ebeveynlerin durumluk kaygılarına etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova <strong>Ü</strong>niversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü 2006.Özen A. <strong>Ü</strong>rodinamik girişim uygulanacak hastaların işlem öncesi bilgilendirilmesinin anksiyete düzeylerininetkisi, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir Osmangazi <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2005.Özkan S. Psikiyatrik Tıp, İstanbul Roche Müstahzarları AŞ, 1993; 41-45, 103-107.Özmen D. Dokuz eylül üniversitesi tıp fakültesi hastanesinde yatan hastaların beklentilerinin saptanması,II. Ulusal <strong>Hemşirelik</strong> Kongresi Bildiri Kitabı, Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Basımevi, İzmir, 1993; 533-538.Pınar R, Yürügen B. Hemodiyaliz tedavisine gren hastaların durumluk ve sürekli anksiyete düzeyleri,Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Dergisi</strong>, 1994; 1(2): 46-53.Tsutsami S, Yamaki S ve ark. Anxiety in outpatients receiving chemotherapy for solid cancer,Hepatogastroenterology, Nov, Dec, 2006; 53(72): 8<strong>28</strong>-30.Yücel A. Informed consent for intravascular contrast material and anxiety, Acta Radiol, 2005; 46(7):701-707.64


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 65-84, <strong>2012</strong>T<strong>Ü</strong>RKİYE’DE HEMŞİRELİKTE İŞ SAĞLIĞI LİSANS<strong>Ü</strong>ST<strong>Ü</strong> TEZLERİNİNELEŞTİREL DEĞERLENDİRMESİCRITICALLY INVESTIGATION OF POSTGRADUATE NURSING DISSERTATIONSABOUT OCCUPATIONAL HEALTH NURSING IN TURKEYProf.Dr. Süheyla ÖZSOY* Ar.Gör. Jülide Gülizar YILDIRIM* Öğr.Gör. Aslı KALKIM*Öğr.Gör. Leyla MUSLU** Uz. Hemşire Nilüfer YILDIRIM****Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> Halk Sağlığı Hemş. AD., İzmir**Akdeniz <strong>Ü</strong>niversitesi Antalya Sağlık Yüksekokulu Halk Sağlığı Hemş. AD., Antalya***Şifa <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri <strong>Fakültesi</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Bölümü, İzmirBu çalışma 2-6 Ekim <strong>2012</strong> tarihinde Bursa’da düzenlenen 15. Ulusla Halk Sağlığı Kongresinde poster bildiri(P575) olarak sunulmuştur.ÖZETAmaç: Geçmişten günümüze iş sağlığı alanındaki lisansüstü hemşirelik tezlerini eleştirelbakış açısıyla değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Nitel modelde tasarlanan araştırmada doküman analizi yöntemikullanılmıştır. YÖK Ulusal Tez Merkezi veri tabanı “iş sağlığı” ve “işçi sağlığı” anahtar kelimelerikullanılarak taranmış ve hemşirelikte lisansüstü 15 teze ulaşılmıştır. Veri toplama aracı olarak“tez tanıtım formu” ve iş sağlığı tezlerinin doküman analizine yönelik “kontrol tablosu”kullanılmıştır. Tezleri incelemek için Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu etik kurulundanyazılı izin alınmıştır.Bulgular ve Sonuç: İş sağlığı ile ilgili ilk tez 1990 yılına ait doktora tezi olup, tezlerin 10’uyüksek lisans, 5’i doktora tezidir. Tüm tezlerin araştırma yönteminin nicel, 11’inin tanımlayıcıtipte olduğu saptanmıştır. Tezlerin 3’ünde başlığının içerikle uyumlu olmadığı, 5’inde özetin elealınan konuyu açıkça ifade etmediği, 14’ünde anahtar kelimelerin uygun yazılmadığı, 6’sındaaraştırma probleminin yeterince açıklanmadığı, 9’unda etik kurul izninin olmadığıbelirlenmiştir. Tezlerden 6’sının tartışma için literatür bilgilerinin yeterli olmadığı, 3’ününbulgularının araştırmanın amacını karşılamadığı, 2’sinin sonuç bölümünün çalışmanın önemlibulgularıyla desteklenmediği, kullanılan kaynakların sıklıkla dergi, kitap, gri literatür ve internetolduğu ve hemşirelik dışı alanda yoğunlaştığı saptanmıştır.Sonuç olarak incelenen tezler, Türkiye’de hemşirelik alanında İS konusunda sınırlı sayıdaaraştırma yapıldığını göstermektedir. Araştırma sonuçları ışığında nicel çalışmaların nitelaraştırma metotları ile desteklenerek çalışılması, araştırmaların hemşirelik teorilerine dayandırılmasıönerilmektedir. Ayrıca bu alanda çalışacak yeni araştırmacılar araştırma yöntem veteknikleri konularında eksiklikleri göz önüne alarak kendilerini geliştirmelidirler.Anahtar Kelimeler: İş sağlığı, hemşirelik, tez, doküman analizi


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMABSTRACTObjective: The aim of this study is to evaluate postgraduate nursing theses within the area ofoccupational health from past to today with a critical aspect.Methods: Document analysis method was used in the research designed as a qualitativemethod. Higher Education Thesis Center database was screened by using key words of“occupational health, employee health” and 15 postgraduate nursing theses were found. As a datacollection tool a “thesis-introductory form” and a “control table” related to documentary analysis ofthe occupational health theses were used. To examine theses, a written permission was obtainedfrom the ethical committee of Ege University School of Nursing.Results: The first thesis related to occupational health was a doctoral thesis completed in 1990;10 of the theses were master and 5 were doctoral theses. It was determined that the type of researchmethod was quantitative in all theses and descriptive in 11 theses. It was identified that titles werenot consistent with the contents in 3 theses, abstract didn’t clearly described the subject in 5 theses,key words weren’t properly written in 14 theses, research problem wasn’t explained in 6 theses andthe permission of ethical committee was lacking in 9 theses. 6 of theses had insufficient literaturedata; however, findings failed to meet the aim of the research in 3 theses, results section wasn’tsupported by important findings of the study in 2 theses, the resources used were frequentlyjournals, books, gray literature and internet and had concentrated on areas out of nursing.Conclusion: Consequently, the theses reviewed demonstrate that limited number of researchhas been carried out related to occupational health in the field of nursing in Turkey. In the light ofthe research results, it is recommended that quantitative studies should be backed up by qualitativeones and the researches should be based on nursing theories. Besides, new researchers to work inthis area should improve themselves by considering their deficiencies concerning research methodsand techniques.Key Words: Occupational Health, Nursing, dissertation, documentary analysisGİRİŞBir ülkenin gelişmişliği ve uluslararası alandaki saygınlığı bilimsel buluşları,bilime yaptıkları katkı ile belirlenmektedir. <strong>Hemşirelik</strong>te araştırma kullanımı, araştırmakalitesi ve araştırma kapasitesinin geliştirilmesi son derece önemlidir (Özsoy 2009b).<strong>Hemşirelik</strong>te araştırma kapasitesinin geliştirilmesinin önemli nedenlerinden birikanıta dayalı uygulamanın artması (Kocaman 2003), diğeri ise hemşirelik eğitimininbirçok ülkede üniversite düzeyine taşınmasıdır (Buus 2005, Segrott ve ark. 2006).Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) forumlarında, hemşirelerin sağlık hizmetleri ve sağlıkpolitikalarına katılmasında, seslerini duyurmalarında, araştırma kapasitesinin geliştirmesininönemi vurgulanmaktadır (DSÖ 2008). Hemşirelerin üstlendikleri sorumluluklarınartması, içinde çalıştıkları alanların (örneğin, iş sağlığı) gittikçe önemkazanması (DSÖ 2011), uygulamanın etkin ve ekonomik olmasının beklenmesihemşirelik araştırmalarının gerekliliğini (Segrott ve ark. 2006) ortaya koymaktadır.<strong>Hemşirelik</strong>te araştırma kapasitesi geliştirilmesinde bazı engeller vardır. Bunlar,yeterli araştırma olanaklarının bulunmaması, araştırma beceri eksikliği, yeterliaraştırma eğitimi verilmemesi, zaman baskısı, artan iş yükü, kişilerin ve kurumlarınihtiyaçları arasında uyumsuzluk (Buus 2005, Segrott ve ark. 2006, Salazar 2006,Edward ve ark. 2009) ve ulusal önceliklerin belirlenmemiş olmasından (Aksayan veEmiroğlu 1999) kaynaklanmaktadır.66


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel DeğerlendirmesiDSÖ hemşirelik birimi, hemşireler için öncelikli araştırma alanlarından 12 alanbelirlemiş olup bunlardan birisi de iş sağlığı (İS)’dır (Hirschfeld 1998). <strong>Ü</strong>lkemizde deson 10 yılda iş sağlığı hemşireliği (İSH)’ne ilginin arttığı ve bu alanda yürütülenaraştırma sayısında hafif bir ivme kazandığı görülmektedir (Tablo 1). İSH’nin amacıçalışanın sağlığını korumak, geliştirmek ve güvenli çalışma çevresi oluşturmaktır(Salazar 2006). İSH’nin gelişimi açısından önemli bir adım olan 2011 yılındaki sonyasal düzenlemede, önemliliği ve gerekliliği benimsenmiş ve halk sağlığıhemşireliğinin özel uzmanlık alanı olarak İSH tanımlanmıştır (Mevzuat 2011).Türkiye’de hemşirelikte lisansüstü eğitimi 1968 yılında başlamasına rağmen, ilkİSH tezi 1990 yılında yapılmış, son 20 yılda 15 lisansüstü tez çalışması dahayürütülmüştür (Tablo 1). <strong>Hemşirelik</strong> alanında yayınların içerik incelemesi 1995 yılındabaşlamış olup (Özsoy ve Karaaslan 1995), 2000’li yıllarda artış göstermiştir. Her ülkedezaman içerisinde üretilen yayınların adedini saymak, çalışmaların ne zaman başladığınıve bunun nasıl değişim gösterdiğini ortaya koymak hemşire araştırmacılarınsorumluluğundadır. Kuşkusuz yayınların niceliksel açıdan değerlendirilmesi kadarniteliksel açıdan da değerlendirilmesi önemlidir (Özsoy 2009a). Doküman analizisonuçları, yapılan araştırmaların niteliğine ve niceliğine ait bilgilerin sorgulanması,bu çalışmaların kalitesini ortaya koyduğu gibi o alanla ilgili araştırmacılara veakademisyenlere önemli bilgiler sunmaktadır (Erkuş 2004, Yıldırım ve Şimşek 2008).Son yirmi yılda İS alanında üretilmiş olan tezlerin gözden geçirilmesi ve mevcutdurumun ortaya konması, İS’na yönelik araştırma önceliklerinin belirlenmesi açısındanönemlidir. Bu araştırmanın İSH alanında gelecekte üretilecek olan araştırmalarakatkı sağlaması beklenmektedir. <strong>Ü</strong>lkemizde hemşirelik alanındaki tezlerin incelendiğiçalışmalara rastlanmamakla birlikte diğer ülkelerde tezleri ve projeleri dokümananalizi yöntemiyle inceleyen çalışmalar karşımıza çıkmaktadır (Merighi ve ark. 2007,Goodfellow 2009, Garbin ve ark. 2010). Bu eksiklikten hareketle;- İSH alanında lisansüstü tezlerin raporlandırma aşamaları (yapısal özelliği)nasıldır?- İS alanında yürütülmüş hemşirelikte lisansüstü tezlerin niteliksel özelliklerinelerdir?sorularına yanıt aranmıştır.AMAÇTürkiye’de iş sağlığı alanındaki lisansüstü hemşirelik tezlerini yapısal ve nitelikselözellikleri açısından eleştirel bakış açısıyla değerlendirmektir.GEREÇ VE YÖNTEMAraştırma modeliNitel araştırma deseninden doküman analizi yöntemi kullanılarak araştırmayürütülmüştür. Doküman analizi, araştırılması hedeflenen olgu veya olgular hakkındabilgi içeren yazılı materyallerin analizini kapsar. Doküman analizi özellikle doğrudan67


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMgörüşme ve gözlem yapmanın mümkün olmadığı durumlarda tek başına biraraştırma yöntemi olarak kullanılmaktadır (Yıldırım ve Şimşek 2008). Bu incelemedeelde edilen veriler Office Excel 2010 programında değerlendirilmiştir. Dokümananalizinin aşamaları aşağıdaki şekilde tasarlanmıştır:1- Dökümana ulaşmaDokümanlar, nitel araştırmalarda etkili bir şekilde kullanılması gereken ö¬nemlibilgi kaynaklarıdır (Yıldırım ve Şimşek 2008). Bu araştırmada ise veri kaynağını, YüksekÖğretim Kurulu (YÖK) web sayfasında Ulusal Tez Merkezi veri tabanında bulunanhemşirelikte İS lisansüstü tezleri oluşturmaktadır. Araştırmada YÖK Ulusal Tez Merkeziveri tabanında bulunan İS alanında lisansüstü izinli 7 tezin tam metnine ulaşılmış,izinsiz 9 teze de ulaşmak için araştırmacılarla telefon ve e-mail yolu ile iletişimegeçilmiştir. Araştırmacılardan birinin izni olmadığı için bir tez inceleme dışı kalmıştır.Tezlerin doküman analizinin yapılabilmesi için alan yazınından yararlanılarakaraştırmacılar tarafından hazırlanan veri toplama aracı iki bölümden oluşmaktadır.Birinci bölüm “tez tanıtım formu” adı altında tezin türü, yılı, yapıldığı anabilimdalı, danışmanı, konuların dağılımı, yayınlanıp yayınlanmadığı, yayınlandı iseulusal/uluslararası yayın olup olmadığı ve atıf alıp almadığı gibi 7 soru yer almaktadır.İkinci bölüm iş sağlığı tezlerinin doküman analizine yönelik hazırlanan “kontroltablosu” 8 bölümden oluşmakta ve tezlerin adı ve özeti, girişi, yöntemi, bulguları,tartışması, sonuç ve önerileri, kaynakları incelemeye yönelik bölümler bulunmaktadır.Bu bölümlere yönelik bazı bilgiler analiz edilmiştir.2- Dökümanı anlamaDeneme uygulaması kapsamında; her bir tez, araştırmanın raporlanması basamaklarıdahilinde araştırmacılar tarafından birbirlerinden bağımsız olarak incelenmiş,yapılan kodlamalar karşılaştırılmıştır. Farklılığın olduğu yerlerde kontrol tablosundagerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra veri toplamaya geçilmiştir.Araştırma uygulamasında; kontrol tablosu kullanılarak her tez iki araştırmacıtarafından farklı zamanlarda okunarak değerlendirilmiştir. Daha sonra araştırmacılarbir araya gelerek yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için fikir birliğine varmış veortak bir dil oluşturmuşlardır. Bir tezi araştırmacının okuma süresi tezin kapsamınagöre değişmekle birlikte, ortalama 6-8 saat sürmüştür. Tüm tezler için her biraraştırmacı 30 gün, 120 saat zaman harcamıştır.Tüm nitel araştırmalarda olduğu gibi araştırmacıların veriyi doğru yorumlamasıözneldir, sonuçları genellenemez. Ayrıca, doküman analiz raporunun ön kopyasının,tezi üretenlere ulaştırılıp görüşlerinin alınamaması bu çalışmanın en önemli sınırlılığıolarak düşünülebilir.3- Veriyi analiz etmea) Tezlere ulaşabilmek için “işçi sağlığı”, “iş sağlığı” anahtar kelimeleri kullanılaraktoplamda 1631 teze ulaşılmıştır. Analize konu olan tezlerden amaçlı örneklemetekniği kullanılmış olup, aşağıdaki kriterleri sağlayan 15 tez analize dahil edilmiştir;68


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel Değerlendirmesi• Konusunun “iş sağlığı” olması,• Araştırmanın örnekleminin işçi olması• Sağlık Bilimleri Enstitüsü <strong>Hemşirelik</strong> bölümü lisansüstü tezi olmasıdır.b) Veri analizinin ikinci aşamasında kategorileri geliştirmede bir araştırmanınraporlandırma aşamalarından (tez adı ve özeti, giriş, yöntem, etik boyut, bulgular,tartışma, sonuç ve öneriler, kaynaklar) yararlanılmıştır. Tüm bu bölümlerin yapısalaşaması sayısallaştırılarak, niteliksel yönü ise içerik analizi yöntemi ile irdelenmiştir.c) Geçerlilik• Geçerlilik kriteri olarak, içerik analiz türlerinden olan kategorisel analiz tekniğinden(verilerin kodlanması, kategorize edilmesi, düzenlenmesi, bulguların tanımlanmasıve yorumlanması aşaması) yararlanılmıştır (Bloor ve Wood 2006).• Veri toplama aracı alan yazınına dayandırılarak hazırlanmıştır. Böylece veri toplamaaracı ve alan yazını arasında tutarlılık sağlanmıştır.• Tüm bu değerlendirmeler sorumlu araştırmacının gözetimi altında gerçekleştirilmiştir.• Araştırmacılar arasında tutarlılık sağlamak açısından kontrol tablosu kullanılmıştır.d) Güvenilirlik• Bulgular yorumsuz olarak sunulmuştur.• Veri toplama aşamaları detaylı olarak yöntem bölümünde açıklanmıştır.• Kontrol tabloları ile incelenen tez içerikleri araştırmacılar tarafından arşivlenmiştir.• Tüm araştırmacılar halk sağlığı hemşireliği alanında çalışan uzmanlardır.• Her bir tez farklı zamanlarda iki araştırmacı tarafından okunmuştur.• Belirlenen kodlama listesi ve temalar iki araştırmacı tarafından incelenecektir.4- EtikAraştırmanın yürütülebilmesi için Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu etikkurulundan yazılı izin alınmıştır. Tezlerin yazarlarıyla telefon ve e-mail yolu ileiletişime geçilerek yazılı veya sözel onamları alınmıştır.BULGULARÇalışma kapsamına alınan tezlerin 10’u yüksek lisans ve 5’i doktora tezidir. İlk işçisağlığı tezi 1990 yılında yapılan doktora tezidir (Tablo 1). Tez danışmanlarınınbölümünü incelediğimizde bir danışmanın Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AnabilimDalında, diğerlerinin ise Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalında görev yaptığısaptanmıştır.Tezlerin 6’sının yayınlanmış olduğu, birinin uluslararası (Beşer ve Bayık 2006)yayınlandığı diğer 5’inin ulusal yayın (Güler ve Kubilay 1998, Gökmen, Yıldız ve Deniz69


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIM2007, Yılmaz ve Bayat 2005, Albayrak ve Emiroğlu 2006, Emlek ve Özsoy 2006) olduğuve bu yayınlanan tezlerin birinin ulusal atıf indeksinde (Gökmen, Yıldız ve Deniz 2007)yer aldığı saptanmıştır.İşçi sağlığıyla ilgili hemşirelik alanında yapılan tezler Tablo 1’de yazarı, yılı, türü,amacı, tipi, yapıldığı yer, iş kolu, evren-örneklemi, veri toplama araçları-yöntemi,verilerin analizi ve bulgular bölümleri olmak üzere özetlenmiştir. Ayrıca tezlerin herbiri adı, özeti, giriş, yöntem, etik yönü, bulgular, tartışma, sonuç-öneriler ve kaynaklarbölümü olmak üzere 9 ayrı başlık altında ayrıntılı şekilde incelenmiştir.Tezlerin adları ve özetiTezlerin adları incelendiğinde 3’ünün tez içeriği ile uyumlu olmadığı, 2’sinin isekısmen uyumlu olduğu saptanmıştır. 10 tezin adı açık ve kısa bir şekilde yazılmıştır.Tezlerin başlıklarının ortalama kelime sayısı 11 (min: 7- max: 18) olarak bulunmuştur.Tezlerin özetleri incelendiğinde 10 tez özetinin ele alınan konuyu açık olarak ifadeettiği ve özet yazma kriterlerine uygun yazıldığı saptanmıştır. Özetlerin tümü geçmişzaman diliyle yazılmış ve ortanca kelime sayısının 257 olduğu saptanmıştır. Tezlerin9’unun özet bölümünde çalışmanın tüm bölümlerine yer verildiği ve anahtarkelimelerin olduğu belirlenmiştir.Tezlerin giriş bölümüTezlerin giriş bölümünün ortanca sayfa sayısı üçtür, ayrıca çalışmanın amacı bubölümde yer almaktadır. Bu bölümde İS hemşiresinin bakım verici, eğitici, danışman,araştırıcı, yönetici, savunucu rollerine vurgu yapılmaktadır.Tezlerin 9’unda araştırma problemi yeterince açıklanmış, önemi ve gerekliliğibelirtilmiş, 11’inde temel bilgi içeriğinin yeterli olduğu saptanmıştır. Kendi tarihselsüreci değerlendirildiğinde sadece 12 tezde son 5 yılın güncel kaynaklarına yerverildiğine, 5 çalışmada hedeflere, 8’inde ise hipotezlere rastlanmıştır. Sadece birtezde diğer benzer araştırmalardan elde edilen sonuçların yer aldığı “ilgili araştırmalarbölümü” bulunmaktadır.İncelenen 9 tezde sağlık riskleri ile ilgili konulara, 3 tezde sağlıklı yaşam biçimidavranışlarına ve 3 tezde de İS hemşiresinin sağlığı koruma ve geliştirme rolünevurgu yapılmaktadır.Tezlerin yöntem bölümüTüm tezler nicel araştırma tasarımıyla planlanmıştır. Tezlerin araştırma türüincelendiğinde 11’inin tanımlayıcı, 3’ünün deneysel ve birinin metodolojik olduğugörülmüştür. İncelenen 3 tez konusu hemşirelik teorilerine (Teoriler <strong>Ü</strong>stü Model,Sağlığı Geliştirme Modeli, İş Sağlığı Hemşireliği Modeli) dayandırılmıştır.Tezler genel olarak 3 büyük ilde İstanbul (6 tez), Ankara (2 tez), İzmir (2 tez)yoğunlaşmakla birlikte Mersin, Malatya, Kocaeli ve Sivas’ta gerçekleştirildiği görülmektedir.Tezlerin sıklıkla kuyumculuk, kuaförlük, ilaç, ayakkabı sanayi, tütünfabrikası, metal sanayi, otomotiv sanayi, tekstil ve cam sanayi, akü imal, montaj,kaynak ve çimento fabrikası gibi iş kollarında gerçekleştirildiği saptanmıştır (Tablo 1).70


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel DeğerlendirmesiTezlerin tümünde evren ve örneklem tanımlanmış, evren sayılarına bakıldığındaen çok 11649, en az 90 işçi olduğu, örneklem sayılarının ise en çok 582, en az 69işçiyle gerçekleştirildiği görülmektedir (Tablo 1). Tezlerin 7’sinde örneklem sayısıevrendeki birey sayısı bilinen örneklem genişliğine göre hesaplanmış, 6’sında tümevren araştırmaya dahil edilmiştir.Tezlerin örnekleme yöntemlerine bakıldığında, tabakalı rastgele (2 tez), basitrastgele (2 tez), randomize (1 tez), olasılıksız örnekleme (1 tez), sistematik örnekleme(1 tez) ve amaçlı örnekleme (2 tez) yöntemi kullanılmıştır.Tezlerin 11’inde yetişkin işçilerin, 4’ünde çocuk işçilerin araştırma kapsamınaalındığı ayrıca birinde hem işçi hem sağlık çalışanının (hekim ve sağlık memuru)örneklem grubuna dahil edildiği görülmektedir (Tablo 1). Araştırmaya dahil edilmekriterleri 7 tezde, araştırmanın sınırlılıkları 10 tezde belirtilmiştir.Veri toplama aracı olarak 9 tezde araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formu,diğer 6 tezde ölçek kullanılmıştır. En sık kullanılan ölçeğin (3 tez) “Sağlıklı YaşamBiçimi Davranışları” ölçeği olduğu görülmüştür. Tümünde veriler yüz yüze görüşmeyöntemi ile toplanmıştır (Tablo 1).Tezlerdeki verilerin analizi için sıklıkla tanımlayıcı istatistikler (sayı-yüzde), kikare,Mann Whitney U, Logistic Regresyon, t testi, Krusskal Wallis testlerinin kullanıldığıbelirlenmiştir. Tezlerin 3’ünde geçerlilik güvenirlik analizi, bir tezde ölçek geliştirmeçalışması olması nedeniyle faktör analizi yapılmıştır (Tablo 1).Tezlerin 6’sında etik komite izninin olduğu, çalışmanın gerçekleştirildiği kurumların6’sından yazılı izin, 9’undan sözel izin alındığı saptanmıştır. Araştırma kapsamınaalınan işçilerden ise bir tezde yazılı izin, diğerlerinden sözel izin alındığı belirtilmiştir.Tezlerin sadece 3’ü maddi yönden desteklenmiştir.Tezlerin bulgular bölümüTezlerin 12’sinde bulguların araştırmanın amacını karşıladığı ve elde edildiğişekilde sunulduğu saptanmıştır. Hipotezlere yer veren 8 tezin tümünde hipotezlereyönelik bulgulara yer verilmiştir. Tezlerin tamamında en önemli bulgulara yer verilmişve Tablo 1’de özetlenmiştir. Tüm tezlerin bulguları alt başlıklar halinde verilmiş ancak4 tezde bulguların-alt başlıkların iyi sınıflandırılmadığı, anlamlı bir bütünlük içindesunulmadığı, alt başlıklarla bulgular arasında uyumsuzlukların olduğu saptanmıştır.Tüm tezlerde bulgular geçmiş zaman dili ile yazılmıştır. Bulgular tablolar halindesunulmuş olup sadece birinde grafik kullanılmıştır. Tablo ve grafik yazım kurallarınauyulmuştur.Tezlerin tartışma bölümüTezlerin 9’unda tartışmada verilen literatür sayıları yeterli bulunmuştur. Tümtezlerde iç yorumlara, 14 tezde dış yorumlara yer verilmiştir. Dış yorumlar yapılırken12 tezde literatür bilgisi ile farklılıkları, 14’ünde benzerlikleri vurgulanmıştır.Tezlerin sonuç ve öneriler bölümüTezlerin 13’ünde sonuç bölümü çalışmanın en önemli bulguları ile desteklenmiş,3’ünde ulaşılan bulguların ileride yapılacak çalışmalar için katkı sağlayacağı vurgu-71


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMlanmıştır. Tezlerin tümünde önerilere yer verilmiş olup, bu öneriler 10 tezde çalışmasonuçlarından ilgisiz olduğu bulunmuştur.Tezlerin kaynaklar bölümüTezlerin kaynaklar bölümü incelendiğinde tamamında doğrudan ve dolaylıkaynak kullanımının olduğu görülmektedir. Tezlerde kullanılan ortanca kaynak sayısı84 (min:56- max:197) olduğu görülmüştür. En sık kullanılan kaynakları dergi (X=26),kitap (X=19), gri literatür (X=17) ve internet (X=2) oluşturmaktadır. <strong>Hemşirelik</strong> dışıdergi ve kitaplara daha yoğun atıf yapıldığı saptanmıştır.Sadece bir tezde gri literatürün olmadığı görülmüştür. Kaynakların sıralamayöntemleri incelendiğinde metin içerisinde 13 tezde numaralandırılarak (Van couveryöntemi ile), 2 tezde ise yazarların soyadları ve yayım tarihleri verilerek (Harvardyöntemi) kullanılmıştır. Kaynakça 8 tezde alfabetik sıra ile, 7 tezde ise metin içindekikullanım sırasına göre verilmiştir. Tüm tezlerde her bir alıntı için kaynak gösterilmiştir.Kaynak yazım kurallarına 11 tezde uyulmuştur.Tablo 1. İşçi sağlığıyla ilgili hemşirelik alanında yapılan tezlerYazarAdı ve YılıAmacı vetürüTipi,yapıldığı yerve iş koluEvren veörneklemVeri ToplamaAraçları veYöntemiVerilerinAnaliziBulgularEmiroğlu O.N. (1990)İşçilerin İShizmetleribeklentilerinive İShemşiresininİS vegüvenliğiçalışmalarındakiyerinisaptamak(DR)-Tanımlayıcı- İstanbul-15 farklı işkolunda- N:11649- n:171(yetişkinişçi)- n: 34(sağlıkçalışanı)- SosyodemografikSoruFormu- Yüzyüzegörüşme<strong>Sayı</strong>yüzdeHemşirelerden beklenenhizmetler; işe giriş,periyodik muayene, kanbasıncı kontrolü (%44.1),pansuman (%38.9) vegebe eğitimidir (%34.9).Hemşire ve sağlıkmemurlarının sınırlıdüzeyde gerçekleştirdiğihizmetler; çalışmaortamını gözleme, kronikhasta izlemi, periyodiksağlık muayenesi, ilkyardım olaraksaptanmıştır.Esin N. (1997)Çalışanlarınsağlığınıgeliştiricidavranışlarıetkileyenfaktörleribelirlemekve ilgiliölçekleriTürk alanyazınınakazandırmak(DR)-TanımlayıcıMetodolojik-İstanbul-Tekstil-camiş kolu- N: 3000- n: 450(yetişkinişçi)- Sağlıklı YaşamBiçimiDavranışlarıÖlçeği (SYBDÖ)- Çok BoyutluSağlık KontrolüÖlçeği- Sağlığın ÖnemiÖlçeği- Yüzyüzegörüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,t Testi,Varyans,Korelasyon,Yapı veİçerikGeçerliliğiİşçilerin, SYBDÖ puanıorta (120.88±19.60),sağlığın önemi(8.14±2.<strong>28</strong>) ve sağlıkdurumunu algılamaölçeği (1.80±0.51) iyidüzeyde bulunmuştur.İşçilerin sağlıkdavranışlarının yaş,eğitim, çalışma yılı,mesleki statü, kentteyaşama, kişilerarasıiletişimin iyi olması ilearttığı saptanmıştır.72


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel DeğerlendirmesiYılmaz U. (2003)Gökmen N. (2003)Çalışkan M. (1999)Emlek Z. (1998)Güler N (1997)İşçilerin,sağlıkbakımgereksinimlerinive hemşirelikhizmetlerinideğerlendirmek(DR)Çocukişçilerinkendi sağlıklarınıyükseltmededavranışbiçimlerinibelirlemek(YL)İşçilerin sırtağrılarınıve risk faktörlerinibelirlemek(YL)Tütünfabrikasındaçalışanişçilerinsağlık riskalgıları veuygulamalarınıincelemek(YL)Çocukişçilerinsağlığıylailgili riskfaktörlerinideğerlendirmek(YL)- Tanımlayıcı- Sivas- Çimentofabrikası- Tanımlayıcı- İzmir- Ayakkabı işkolu- Tanımlayıcı- İstanbul- Sanayi iş kolu- Tanımlayıcı- İstanbul- Tütün iş kolu- Tanımlayıcı- Malatya- 6 farklı iş kolu- N:325- n: 217(yetişkinişçi)- N:109- n:85(çocukişçi)- N: 1780- n: 314(yetişkinişçi)- N:911- n:270(yetişkinişçi)- N:127- n:115(çocukişçi)- İşçi TanıtımFormu,- İşyeri ve<strong>Ü</strong>nitelerineYönelik GözlemFormu- İş Kazası KayıtFormu- İşçileri DeğerlendirmeveMuayene Formu- DurumlulukSürekli KaygıÖlçeği- Gözlem veyüzyüze görüşme- SosyodemografikVeri Formu- Çalışan ÇocuklarınKendi SağlıklarınıYükseltmedekiSağlıkla İlgiliDavranış BiçimlerininSaptanmasıAnket Formu- Yüzyüze görüşme- Görüşme Formu- Görsel AnalogSkala SorgulamaFormu- Oswestry AğrıSorgulama Formu- Tartı ve Metre- Yüzyüze görüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,Kikare,Varyans<strong>Sayı</strong>yüzde,Varyans,YapıGeçerliliği,Wilcoxon<strong>Sayı</strong>yüzde,Kikare- İşçilerin Tütüne <strong>Sayı</strong>Bağlı Sağlık Risk yüzde,Faktörlerini ve Risk Kikare,AlgılarınıVaryansBelirlemeye YönelikAnket Formu- SolunumFonksiyon TestiCihazı- Yüzyüze görüşme- Çocukların Sosyo-Demografik Özellikleri,İş Ortamı,Çalışma Koşullarıve Sağlığı KoruyucuDavranışlarıylaİlgili Anket Formu- Yüzyüze görüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,KikareHer beş işçiden birininkronik bir hastalığıolduğu, sağlık ünitesineen sık başvuru nedenleriarasında solunum sistemive gastrointestinal sistemhastalıkları yer almaktadır.İS hemşiresinin en fazlaeğitim, en az danışmanlıkhizmetini yerine getirdiğisaptanmıştır.Çalışan kız çocuklarınınpuanı (142.64±9.55)erkeklerden (139.65±7.57)yüksek olduğu, haftalıkçalışma ve sağlıkla ilgilibilgi alma durumlarınındavranış puanınıetkilediği saptanmıştır.İşçilerin %34’ünde sırtağrısı olduğu, %81’indegünlük yaşam aktivitelerindehafif derecede fonksiyonelyetersizlik yaşadığı,işinden memnun olmayanişçilerde sırt ağrısının dahafazla olduğu görülmüştür.İşçilerin %57,4’ünün hergün sigara içtiği, %71,1’ininfiziksel koşullardanrahatsız olduğu, %75.2’sininmaske %93.3’ününderi yelek kullanmadığı,sadece tütüne maruzkalanların duştan yararlandığıbelirlenmiştir.Çocukların %61.7’sininçok uzun süre çalıştığı, işegiriş ve periyodikmuayene olma oranınındüşük, kişisel koruyucukullanma durumlarının vekişisel hijyendavranışlarının yetersizolduğu saptanmıştır.73


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMAlbayrak S. (2003)İşçilerin İShizmetlerindenbeklentilerinibelirlemek(YL)- Tanımlayıcı- Ankara- Oto sanayiiş kolu- N: 1193- n: 424(yetişkinişçi)- SosyodemografikSoru Kağıdı- Yüzyüzegörüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,Kikareİşçilerin %86.1’i İShizmetinin yer almadığınıdüşündükleri, acilhizmetlerin işe giriş veperiyodik muayeneyi,sağlık kayıtlarınıntutulmasını istediği, sağlıkeğitimi, %41.7’si doktorunyanında hemşirenin yeralması gerektiğisaptanmıştır.Beşer A. (2003)İşçilerinhemşirelikhizmetlerindenduyduklarımemnuniyetve önemeilişkinbeklentilerineyönelikaraçgeliştirmek(DR)- Metodolojik- İzmir- 33 farklı işkolu- N:8045- n:310(yetişkinişçi)- SosyodemografikVeri Formu- İşyeri <strong>Hemşirelik</strong>Hizmetlerindekiİşçi Memnuniyetive SunulanHizmetin ÖnemiÖlçeği- Yüzyüzegörüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,İçerikve yapıgeçerliliği,Maddekorelasyon,FaktöranaliziÖlçek iki yönlü(memnuniyet ve hizmetönemseme yönü) olup 38maddeden oluşmaktadır.Memnuniyet ve hizmetönemseme yönüCronbach α değeri(0.96;0.95)’dir. Faktörgeçerliliğinde 3 faktörelde edilmiştir, “İşyeriHemşiresinin ProfesyonelYönü”, “Koruyucu SağlıkHizmetleri”, “İşyeriHemşiresinin BakımVerme Rolü” olarakbelirlenmiştir.Biçer T. (2003)İşçilerinsağlık algılarınıbelirlemek,korunmavegeliştirmeyeyönelikmodeloluşturmak(DR)- Deneysel- Ankara- Sanayi iş kolu- N:325- n:124(yetişkinişçi)- İş ve İşçi SağlıkEtkilenimÖyküsü- Sağlıklı YaşamBiçimi DavranışlarıÖlçeği (SYBDÖ)- İş SağlığıDeğerlendirmeÇizelgesi- Yüzyüzegörüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,Kikare,ÖnemlilikTesti,Korelasyonİşçilerin sağlığını korumave geliştirmeye yönelikeğitim öncesi(133.83±18.33) ve sonrası(140.54±18.67) puanlararası fark bulunmuştur.Sağlık birimine yapılanbaşvuru sayısı, eğitimsüresince artışgöstermiştir.Canpolat Ö. (2006)Çalışanlarınstres düzeylerinive İSHemşiresininstres ilebaş etmedeetkililiğinibelirlemek(YL)- Deneysel- Kocaeli- Montaj iş kolu- N:90- n:69(yetişkinişçi)- İşçileri Tanımlamakİçin GeliştirilenSoru Kağıdı- Algılanan StresÖlçeği- Yüzyüzegörüşmet Testi,Varyans,MannWhitneyU,Krusskal-Wallisİşçilerin stresle baş edebilmekiçin etkin yöntemlerikullanmadıkları, ortaderecede stres altındaoldukları (40±8.5) bulunmuştur.İş stresine yönelikeğitim ve danışmanlıksonrasında stresin anlamalıdüzeyde (37.3±7.77)azaldığı saptanmıştır.Öncü E. (2009)Çocuk işçilerinailedeve işyerindekarşılaştıklarıistismarve ihmalinboyutunu veetkileyenfaktörleriincelemek(YL)- Tanımlayıcı- Mersin- Çeşitli işkolları- N:702- n:595(çocukişçi)- Çocukluk ÇağıKötüye KullanımSoru Listesi- İstismar veİhmale YönelikAnket Formu- Yüzyüzegörüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,Kikare,MannWhitneyU,LojistikRegresyonÇalışan çocukların %62.5’içalıştıkları yerlerde istismara,%100’ü ihmale ve%39’u ailede istismar veihmale uğradığı saptanmıştır.Aile içi istismar ileişyeri istismarı arasındaanlamlı ilişki saptanmıştır.74


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel DeğerlendirmesiYenilmez F (2009)Çocuk işçilerinmeslekselastımrinit, dermatitile ilgilirisklerini veetkileyenfaktörleribelirlemek(YL)- Tanımlayıcı- İstanbul- Kuyumculukve kuaförlükiş kolu- N:843- n:582(çocukişçi)- Çocuklarıntanıtıcı özellikleriveri formu- UluslararasıAstım ve AlerjiÇalışması- Yüzyüzegörüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,Kikare,t Testi,LojistikRegresyonÇocuk işçilerde meslekselastım rinit, dermatitinyüksek olduğu ve busemptomların gelişimindecinsiyet, kimyasalmaddeler, ailesel hastalıköyküsü gibi etmenlerinetkisinin olduğusaptanmıştır.Sezgin Ö. (2009)İşçilerinsigarayıbırakmalarındaİShemşiresininrolünübelirlemek(YL)- Deneysel- İstanbul,- İlaçsektöründe- N:180deney,n:50kontrol,n:50(yetişkinişçi)- TransteoritikModel AşamalarıFormu- FagerstromNikotinBağımlılık Testi- TükürükteNikotin DüzeyiTesti- DeğerlendirmeAnketi- Kotinin Strip Testi- Grup toplantısı<strong>Sayı</strong>yüzde,Kikare,t Testi,MannWhitneyU,McNemar,WilcoxonKontrol grubu işçilerin%18’i, deney grubu işçilerin%58’inin sigarayıbıraktığı saptanmıştır.Gönül G. (2009)Çalışanlarınkoronerkalp hastalığırisk faktörlerinivesağlıklı yaşambiçimidavranışlarını(SYBDÖ)belirlemek(YL)- Tanımlayıcı- Balıkesir- İlaç firması- N:510- n:178(yetişkinişçi)- SosyodemografikÖzellikleri veKoroner KalpHastalığı RiskFaktörlerineYönelik Form- Sağlıklı YaşamBiçimi DavranışlarıÖlçeği II- Framingham RiskSkorlamaları- TEKHARF RiskPuan Şeması- Yüzyüze görüşme<strong>Sayı</strong>yüzde,Kikare,t TestiVaryans,MannWhitneyU,KorelasyonSYBDÖ puan ortalaması2.42±0.37’dir. İşçilerin%18.5’i KKH ile ilişkili enaz bir kronik hastalığa,kadınlar(%44.4) şekerhastalığına, erkekleryüksek kolesterole(%41.7) sahiptir. Kronikhastalığı olanların%60.6’sı teşhis belirlendiktensonra yaşambiçiminde değişiklikyapmıştır.*YL: Yüksek lisans tezi **DR: Doktora teziTARTIŞMAKeogh (1997)’a göre, doktora programlarının başlatılması hemşirelikte meslekleşmesürecinin tamamlandığının bir göstergesidir. Bu bağlamda doktora düzeyindeyürütülen çalışmalar meslekleşme boyutuna önemli katkılar sağlayacaktır. İncelenentezler içerisinde ilk İS tezinin 1990 yılında yayınlanmış olduğu görülmektedir.Türkiye’deki lisansüstü çalışmaların tarihsel gelişimi incelendiğinde 1968 yılındayüksek lisans, 1972 yılında da doktora programları başlamıştır (Ulusoy 1998). Doktoratez çalışmasının 1990’da başlamasının İS alınana yönelik olası ihtiyaçların çok geç farkedildiğini göstermesi açısından önemlidir. İSH tezlerinin gelişim süreci incelendiğindeilk tez çalışmasının doktora düzeyinde başlayıp sonraki yıllarda yüksek lisansdüzeyinde devam etmesi dikkat çekicidir. Yüksek lisans tezlerinin alanla ilgilisorunların tespit edilmesinde, doktora tezlerinin ise belirlenen sorunlara yönelik etkiliuygulamaların ortaya konmasını sağladığı düşünüldüğünde; İSH alanındaki tezlerin75


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMyüksek lisans düzeyinde yoğunlaşması, bu alanla ilgili belirlenmesi gerekensorunların varlığını göstermektedir. İSH ile ilgili doktora tezlerinin sayıca yetersizolması ise İSH’nin girişimlerinin ortaya konması ve bu girişimlerin etkinliğininbelirlenmesinde sorunlar olduğunu düşündürmektedir.Tezler öğrencilere bağımsız şekilde sorun çözme ve bilgi geliştirmeyi denetlemeyeteneği sağlamalıdır. Bir tez yazmak araştırmacılar için zor bir görevdir vedanışmanların denetim, yeterlilik ve doğru yönlendirmesi ile şekillenir (Kapborg veBerterö 2002). Tez danışmanı öğrenciyi yönlendiren ve araştırma kalitesini artırmayayönelik önemli pozisyondaki kişidir (Bakioğlu ve Gürdal 2001). Bir tez dışında tezlerintümünün danışmanlarının halk sağlığı hemşireliği alanında uzman oldukları fakatİSH’de uzmanlık veren kurumların olmayışı nedeniyle İSH alanında uzmanlık geçmişinesahip değillerdir. Lisansüstü tezlerden özellikle doktora düzeyinde gerçekleştirilentezlerin orijinal olması, uygulamaya yenilik getirmesi ve yeni bir yöntem yada model geliştirmesi istenmektedir. İSH uzmanlık geçmişlerinin olmayışı hemşirelerinnitelikli yayın yapamama, konu alanında derinleşememe (Kurban ve Ulusoy2008), konu alanına özgü araştırma bilgi ve becerisinin yetersiz olması (Tortumluoğluve Özyazıcıoğlu 2004), alana uygulanabilir çalışmaların yapılmaması, kanıta dayalıaraştırmalara yönelememe (Kocaman 2003) sorunların yaşanmasına yol açmıştır.Yayınlanmış bilimsel makaleler, bilimsel çalışmanın patenti niteliğindedir ve birülkenin bilimsel ilerleyişi bu çalışmalara göre değerlendirilir (Erkuş 2004). <strong>Hemşirelik</strong>araştırmalarında ilerleme ise araştırmacıların sonuçlarını paylaşabilmelerine bağlıdır(Kapborg ve Berterö 2002). Bu açıdan baktığımızda tezlerin yarısının yayınlanmamışolduğu görülmektedir. İş sağlığı alanında gerçekleştirilen tezlerin nicel yetersizliğininyanı sıra tezlerin yayına dönüştürülmemesi, ülkemizde İS alanının gelişimine katkısağlayamaması, zaman ve emek israfı olarak düşünüldüğünde son derece üzücüdür.ISI Web of Science veri tabanında taranan dergilerdeki makaleler daha nesnel birdeğerlendirme sağladığı (Kurban ve Ulusoy 2008) ve bir ülkenin bilimsel yöndenürettiklerini uygulamaya aktarmasına olanak sağladığı için önemsenmektedir. Budoğrultuda incelenen tezlerden sadece bir tanesinin (Beşer ve Bayık 2006)uluslararası yayın olması dikkat çekicidir. ISI tarafından hazırlanan atıf indekslerinegöre Türkiye’nin 1980-2004 döneminde yapmış olduğu yayınlar incelendiğinde, 1980yılında 439 olan yayın sayısı 25 yılda 32 kat artarak 14<strong>28</strong>1’e ulaşmıştır. Türkiye 2004yılında dünya bilimine %1.05 oranında katkıda bulunarak dünya sıralamasında21.sıraya yükselmiştir (Ak ve Gülmez 2006). Akademik yükseltmeler için son on yıldanberi A, B, C grubu indekslerde tez dışında en az üç yayının istenmesi (Kurban veUlusoy 2008) tezlerin yayınlanma ölçütleri arasında sayılmaması nedeniyle tezlerinyayına dönüştürülmesini engellenmiş olabilir. Aslan, Uzun ve Oflaz (2010) uluslarasıyayın yapma konusunda araştırmacılar dil güçlüğü (%8.6) nedeniyle yayına dönüştürmektezorluk yaşamakta olduklarını saptamışlardır.Tezlerin adları ve özetiAraştırmanın adı olabildiğince kısa ve içeriği yansıtır nitelikte olmalıdır. Başlıktayer alacak sözcük üzerinde iyice düşünülmeli ve en iyi amacı ifade eden sözcüklerseçilmelidir. (Karasar 2010). Tezlerin çoğunluğunun (10 tez) adı tezin içeriğini açık ve76


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel Değerlendirmesikısa bir şekilde anlatmasına rağmen, bazı tezlerin içerik ile uyumlu olmadığı veya tamolarak yansıtmadığı saptanmıştır. Bazı tezlerin adlarında kelime sayısı 18’e kadarçıkmaktadır. Bu durum başlıkta gereksiz bilgilerin verilmesinden kaynaklanmakta vearaştırma konusunun anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Benzer şekilde İsveç’te 13 tanehemşirelik lisans tezi üzerinde yapılan çalışmada, 7 tez adının kısa ve açık olduğu, 6tez adının ise kötü, anlamsız olduğu ve zor okunduğu ifade edilmiş (Kapborg veBerterö 2002). Bu araştırma bulgularıyla paralellik göstermektedir.Özetlerin çalışmanın bütününü açıklamada yol gösterici iyi bir rehber olduğudüşünülmektedir (Özsoy 1998, Görak 2004). Oysaki incelenen bazı tezlerde (5tez)özetlerin genellikle açık yazılmadığı, gereksiz bilgilerden ve uzun ifadelerden oluştuğu,kelime sayısının 510’a kadar çıktığı saptanmıştır. Ayrıca tezlerden 9’unun özetbölümünde çalışmanın tüm bölümlerine yer verilmediği dikkat çekmektedir.Tezlerin yaklaşık yarısında (6tez) anahtar kelimelerin olmadığı belirlenmiştir.Oysaki anahtar kelime, yapılan bilimsel çalışmanın ne ile ilgili olduğuna ilişkin sorulansoruya kısaca verilen cevap niteliğinde olması ve çalışmanın birkaç kelimedeözetlenmesi olarak düşünüldüğünde son derece önemlidir (<strong>Ü</strong>stüner ve Cömert2008). Her araştırmanın anahtar kelimeleri çalışma alanının özgün sözcüklerindenoluşmalı ve elektronik veri tabanları üzerinden tarama yapıldığında o yayına kolaycaulaşıla-bilmesini sağlamalıdır (<strong>Ü</strong>stüner ve Cömert 2008). Bu açıdan baktığımızdaanahtar kelimelere yer veren tezlerin sadece birinde Medical Subject Headings(MeSH) browser ve Türkiye bilim terimlerine uygun olarak yazıldığı görülmektedir.Tezlerin giriş bölümüAraştırmacıların giriş yazarken alan yazınına hakimiyeti oldukça önemlidir. Bubölümde araştırma tanıtılır ve okuyucunun konuya ilgisi çekilir. Genel kavramlardanyola çıkılarak soruna odaklanılır (Görak 2004). İncelemede bazı tezlerin (4 tez) girişbölümlerinin araştırma sonuçlarını anlayıp değerlendirilmesine olanak verecekölçüde temel bilgi içermediği, bazı tezlerin ise giriş bölümünün 11 sayfaya ulaştığıbelirlenmiştir. Bu da zaman zaman çalışmayı okuyan kişilerin araştırma okumasını veanlamasını güçleştirecek bir bilgi yığını haline gelmiştir.İncelenen tezlerin bazılarında (6 tez) araştırmanın önemi bölümünün yer almamasıdikkat çekici bir bulgudur. Araştırmanın amacında belirtilen bilginin hangisorunların (pratik veya kuramsal) çözümünde ve nasıl kullanılacağını açıklayan önembölümü, araştırmanın uygulanabilirliği açısından gereklidir (Kim ve ark. 2002).Tez konuları içinde kavramlar incelendiğinde en çok kullanılan kavramlar sağlıkriskleri, sağlıklı yaşam biçimi davranışları, sağlığı koruma ve geliştirme kavramlarıdır.İS alanındaki diğer önemli kavramlara örneğin, İS ve güvenliği, işçi sağlığı hakları,değişen işçi profili, sendikalaşma gibi kavramlara hiç değinilmediği ve değinilenkavramlarında derinlemesine incelenmediği bulgulanmıştır. İlk sıralarda yer alansağlığı koruma ve geliştirme hizmetlerine ilişkin çalışmaların çoğunlukta olması, konueğilimlerinin toplumun sağlık gereksinimlerine göre değişiklik göstermesindenkaynaklandığı düşünülse de aslında diğer konu başlıklarının (işçi sağlığı hakları,sendikalaşma gibi) hemşirelerin bu konulara farkındalık azlığı veya Türkiye’dekidemokratikleşme sürecinin yarattığı bir sonuç olarak düşünülebilir.77


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMTezlerin yöntem bölümüYöntem sorunu çözmek için kullanılan düzenli yoldur (Karasar 2010). Tezlerinyöntem bölümü teorik bilgi ile uyumlu ve araştırmanın gerekçesini açıkça belirtecekşekilde yazılmalıdır (Kapborg ve Berterö 2002). Bu incelemede tezlerin bazılarındayöntemiyle ilgili bir takım eksikliklerin olduğu saptanmıştır. Örneğin işçilerin sigarayıbırakması hedeflenen bir tez çalışmasında nasıl bir yol izlenerek sigaranın bıraktırıldığıaraştırmanın yönteminden anlaşılamamaktadır. Benzer olarak Özsoy veKaraaslan (1995), Aksayan ve Emiroğlu (1999) yürüttükleri çalışmalarda da inceledikleriaraştırma makaleleri ve bildirilerin metodolojik açıdan eksiklikler içerdiğinibulmuşlardır.İncelenen tüm tezlerin nicel tipte olduğu ve nitel araştırma yöntemlerine rastlanmamışolması dikkat çekici bir bulgudur. Hemşire araştırmacıların geçmişten günümüzeeğitim programlarında nitel araştırma yöntemleri konularına yer verilmemişolması düşünüldüğünde bu sonuçlar şaşırtıcı değildir.Bir araştırmanın modeli araştırmanın çatısını oluşturmaktadır (Keogh 1997). Buçalışmada tezlerin modellerinin en çok tanımlayıcı tipte olduğu saptanmıştır. Bununnedeni tanımlayıcı çalışmaların deneysel çalışmalardan daha ekonomik ve kolayolmasıdır. Deneysel çalışmaların az olmasının bir diğer nedeninin de araştırmacılarınmaddi kaynaklara ulaşma zorluğu olduğu düşünülmektedir.<strong>Ü</strong>ç tez dışında diğer tüm tezlerde konunun hemşirelik teorisiyle ilişkilendirilmediğigörülmüştür. Bu sonucun Dünya’da yapılmış araştırmalarda kuramadayandırılan hemşirelik araştırmalarının az olması, hemşire araştırmacıların geçmiştengelen kurama ilişkin yeterli alt yapısının olmaması, eğitimde kuramlarla ilişkilikonuya sınırlı yer verilmesi ve araştırmacının kuramı nasıl kullanacağını bilmemesinden(Alligood ve Tomey 2006) kaynaklandığı düşünülmektedir.Tezlerin 6’sında evrenin tamamının örnekleme alındığı, örneklem alımı içinçoğunlukla (8 tez) olasılıklı örnekleme yöntemi kullanıldığı saptanmıştır. Araştırmacılarınolasılıklı örnekleme yöntemini tercih etmeleri, araştırmaya dahil edilecekbireyleri evrenden eşit olasılıkla seçilmesini sağlayarak yanlılığı engellemesi açısındanönemlidir (Karasar 2010).Tezlerde veri toplama aracı olarak sıklıkla anket ve ölçek kullanıldığı görülmektedir.Ölçekler yargısal ölçmeyi ve standardizasyonu sağladığı için tercih edilmektedir.Veri toplama aracının doğru, güvenilir ve denenebilir olması incelemeyiamaçladığımız kavram ve kuramların değişkenlerle ilişkilerini ne derecede yansıttığınıgösterir (Karasar 2010). Tezlerin sadece 3’ünde geçerlilik güvenirlik analizlerininyapılmış olması nitelikli ve kültür özelliklerimize uygun araçların yetersizliğini ve butür çalışmalara gereksinim duyulduğunu göstermektedir.Tezlerde çoğunlukla tanımlayıcı istatistiklerin kullanıldığı, ileri istatistik analizlereçok az yer verildiği görülmektedir. Bir çalışmanın bilimselliği kullandığı araştırma veistatistiksel yöntemlerin sağlamlığıyla ölçüldüğünden (Erkuş 2004) bu bulgu sonderece dikkat çekicidir.78


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel DeğerlendirmesiBilimsel araştırmaların potansiyel bilgi üretme kapasiteleri yanında etik kurallarada uygun olması gerekmektedir (Karasar 2010, Bayık 2004). Etik konulara araştırmalardayer verilmesi, açıklayıcı, güvenilir ve tatmin edici bilgiyi savunma göstergesidir(Kapborg ve Berterö 2002). Bu bağlamda incelenen tezlerin yarısından fazlasındaetik komite izni olmadığı, kurumlardan ve işçilerden alınan izinlerin ise çoğunluklasözel izin olduğu görülmektedir.<strong>Ü</strong>ç tez dışında diğer tüm tezlerin maddi bir fonla desteklenmemiş olmasıhemşirelik araştırmalarının kişisel çabalar ile sürdüğünü ve araştırma gelişimi içinönemli bir engel olduğunu göstermektedir. <strong>Ü</strong>lkemizde eğitim ve araştırmaya ayrılanödeneklerin düşük olması yayın sayısındaki yetersizliğin üçüncü nedenidir (Ak veGülmez 2006). Türkiye’de 2010 yılında Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamalarının enbüyük payı (%46) yükseköğretim kurumlarına ayrılmıştır. Yükseköğretim harcamalarıiçerisinde de en büyük pay sağlık bilimlerine aittir (T<strong>Ü</strong>İK 2011). Tüm bu Ar-Geharcamaları içerisinde hemşirelik için araştırma fonlama olanakları düşüktür. Örneğin,Ege <strong>Ü</strong>niversitesi hemşirelik fakültesi için yıllık %0.6 pay ayrılmıştır (E<strong>Ü</strong> Hem Fak 2011).Tezlerin bulgular bölümüBulgular bölümü araştırmanın ham verilerinin düzenli, mantıksal sıralamada vetablolar ile verildiği bölümdür (Görak 2004). Araştırma sonuçlarının hipotez ile ilişkisive bulguların kuramsal çerçeve ile uyumu açısından incelenmesi gerekmektedir(Kocaman 2004). Bu açıdan baktığımızda üç tezde bulguların amaçla ilişkilendirilmemiş,okuyucuya açık bir resim sunmamış ayrıca analiz ve yorumdan yoksunolduğu belirlenmiştir.Tezlerin 8’inde hipotezlere yönelik bulgulara yer verilmiş olması önemlidir.Hipotezler araştırılmak istenen probleme özgü nedensellik ilişkisi aramak için kurulur.Değişkenlerin birbirini nasıl etkilediği konusunda veriler elde edebilmemizi ve yorumyapabilmemizi sağlar. Problemi açıklayarak bilimsel sorgulama yapabilmemizi sağladığındanbulgular kısmında hipotezleri açıklayıcı verilere değinilmesi gerekmektedir(Karasar 2010).Bulgular verilirken öncelikli olarak çalışma grubunun tanıtıcı özellikleri, tablolar yada grafikler, daha sonra konuyla ilgili araştırmanın amacına uygun veriler öncedenbelirtilen istatiksel değerlendirme yöntemleri ile birlikte mantıksal dizgede verilir(Görak 2004). Bu bilgi ışığında 4 tezde bulguların-alt başlıkların iyi sınıflandırılmadığı,anlamlı bir bütünlük içinde sunulmadığı, alt başlıklarla bulgular arasında uyumsuzluklarınolduğu saptanmıştır.Bulgular sadece bir tezde grafik halinde sunulmuştur. Bulguların ifade edilmesindegrafiklerin kullanılması okuyucuların dikkatini çekeceği ve bulguların dahakolay anlamasını sağlayacağı için önemli olduğu düşünülmektedir.Tezlerin tartışma bölümüTartışma yazarken dikkate alınması gereken üç önemli kriter vardır. Bunlartartışmanın konu ile ilgili önceki araştırma bulgularına dayalı olması, dengeli olması,araştırmanın güçlü ve zayıf yönlerine atıfta bulunmasıdır (Kapborg ve Berterö 2002).79


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMBulguların literatür bilgileri ile tartışılması gerekmektedir. Tüm tezlerde bulgularınkendi içerisinde tartışıldığı, bir tezde dış yoruma yer verilmediği saptanmıştır. Dışyorumlar yapılırken 12 tezde literatür bilgisi ile farklılıkları, 14’ünde benzerliklerivurgulanmıştır. Tezlerin 6’sında tartışmada verilen literatür bilgileri yeterli bulunmamışolup, çoğu adeta bulguların bir tekrarı gibi karşımıza çıkmış ve tezlerinokunmasını sıkıcı hale getirmiştir.Hemşireler için yalnızca düşünmek yeterli değildir; bir şey yaratmak, yazmak gibifaaliyetler gerekir. <strong>Hemşirelik</strong> araştırmalarında ilerleme, araştırmacıların çalışmalarıaçık bir dil ile başkalarına aktarabilmesine bağlıdır (Kapborg ve Berterö 2002). Makalenintadını araştırmacının dili verir. Bu bağlamda tezlerin gramer ve imla hataları,yazarların kendilerini ifade etme, yazma becerilerinin yetersizliği sonucu tezlerdeözgün ifadelerin olmamasına, yazarların kendi üslubunu geliştirememesine nedenolmaktadır.Tezlerin sonuç ve öneriler bölümüAraştırma sonuçlarının hemşirelik açısından tartışılması, sonuçların uygulanabilirliği,araştırmanın hangi gruplara genellenebileceği, hemşirelik bilgisine katkısı,araştırmanın denenebilirliği, araştırmanın kalitesini geliştirme açısından önemlidir(Kocaman 2004). Bu açıdan tezlerin sonuç bölümlerine bakıldığında, bazı tezlerinsonuçlarının (2tez) araştırma bulguları ile ilişkisiz ve sadece 3’ünün elde edilenbulguların ileride yapılacak çalışmalara katkı sağlayacağı ifade edilmiştir. Bu açıdanyapılan çalışmaların gelecek çalışmalara yol göstermesi gerekmektedir.Tezlerin tümünde önerilere yer verilmiş olmasına karşın, bazı önerilerin araştırmasonuçlarıyla ilgisiz olduğu saptanmıştır. Araştırma önerileri yeni araştırma alanlarınıbelirleyen kişisel önerilerden oluşabileceği gibi mutlaka araştırma bulgularına dayalıolmalıdır (Karasar 2010).Tezlerin kaynaklar bölümüBilimsel makale hazırlamada doğru ve yerinde kaynak kullanımı, yazarın konusuile ilgili ne okuduğunu, bilgisini, hipotezlerin nereden geldiğini, yararlandığı bilgilerinkimlere ait olduğunu ve kullanılan bilginin doğru, geçerli ve güvenilir olup olmadığınısağlamaktadır (Özkan ve Çatıker 2006). Araştırmalarda kaynakça seçimi özel bilgi vebeceri gerektirmektedir. Tezlerin kaynaklar bölümü incelendiğinde tamamındadoğrudan ve dolaylı kaynak kullanımının olduğu görülmektedir. Bu kaynakların en sıkkullanılanlarının sırasıyla dergi, kitap, gri literatür ve internet olduğu saptanmıştır.Kullanılan kaynakların hemşirelik dışı alanda yoğunlaştığı görülmektedir. Dolaylıkaynak kullanmak araştırmacıların literatürü düşünme, yorumlama ve analiz etmeyeteneğini sınırlar (Kapborg ve Berterö 2002). İncelemelerimiz sırasında çalışmamızdaönemli bir sorunun dolaylı kaynak kullanımının yaygınlığıydı. Araştırmacıların birkısmı araştırma konularına ilişkin doğrudan kaynakları kullanmamışlardır. Bununsonucu; literatür incelemesi zaman zaman başka yazarların yorumlarına dayandırılmışve sanki “ödünç alınmış” bilgi haline dönüşmüştür.80


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel DeğerlendirmesiSONUÇ VE ÖNERİLERBu araştırma geçmişten günümüze İS alanında üretilmiş olan lisansüstü tezlerindoküman analizi yapılarak konu eğilimleri ve araştırma niteliklerini ortaya çıkarmıştır.Sonuç olarak incelenen tezler, Türkiye’de hemşirelik alanında İS konusunda sınırlısayıda araştırma yapıldığını göstermektedir. Tezlerde çoğunlukla nicel türdentanımlayıcı çalışmalara yer verildiği, hemşirelik kuramlarına dayandırmanın yeterliolmadığı ve bilimsel yöntem konularında eksikliklerin olduğu sonucuna varılmıştır.Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara yönelik öneriler şunlardır:• İS alanında yapılacak çalışmalar için ulusal düzeyde araştırma önceliklerininbelirlenmesi,• İS hemşireliği alanında yürütülen tezlerin yeterli sayıda olmaması nedeniyle bualana katkısını da sınırlamaktadır. Halk sağlığı hemşireliği lisanüstü eğitimi verendanışmanların yeni araştırmacıları İS alanına yönlendirmesi ve İS alanında gerçekleştirilecekolan araştırmaların alana katkı sağlayacak düzeyde planlanması,• İS alanında yürütülmesi planlanan araştırmaların hemşirelik kuramlarına dayandırılmasıve kanıta dayalı araştırmaların gelişimi için araştırma metodolojisinindeneysel tasarımlara yer verecek şekilde planlaması,• Tezleri tüm boyutlarıyla incelemek yoğun ve zaman alıcı olması nedeniyle bazıtezlerin belirli bölümlerine odaklanılarak spesifik çalışmalar yapılması,• Bu tür nitel araştırmaların periyodik olarak yapılıp, gelişmelerin ortaya konulmasısağlanmalıdır.KAYNAKLARAk MZ, Gülmez A. Türkiye’nin uluslararası yayın performansının analizi. Akademik İncelemeler <strong>Dergisi</strong>.2006; 1(1): 26-43.Aksayan S, Emiroğlu NO. Gelişmekte olan ülkelerde araştırma güçlükleri ve çözüm önerileri. HEMAR-G.1999; 1:41-46.Albayrak S, Emiroğlu NO. Şaşmaz oto sanayi sitesinde çalışanların iş sağlığı hizmetinden beklentileri.HEMAR-G.2006; 1(2): 46-58.Albayrak S. Şaşmaz oto sanayi sitesinde çalışanların iş sağlığı hizmetlerinden beklentileri. YayınlanmamışYüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2003:1-79.Alligood MR, Tomey AM. Nursing Theory: Utilization and Application,. Philosophies, models, andtheories: critical thinking structures. 3th ed. Mosby Elseiver; 2006: 43- 66.Aslan F, Uzun Ş, Oflaz F. Türkiye'de <strong>Hemşirelik</strong>te Doktora Tez Çalışmalarının Özellikleri, YaşananGüçlükler ve Tezlerin Kullanımı. Türkiye Klinikleri J Nurs Sci. 2010; 2(2):110-22.Bakioğlu A, Gürdal A. Lisansüstü tezlerde danışman ve öğrencilerin rol algıları: yönetim için göstergeler.Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi Eğitim <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong>. 2001; 21(1): 9-18.Bayık A. <strong>Hemşirelik</strong> Araştırmalarında Etik (içinde). <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırma İlke Süreç ve Yöntemleri,(Erefe İ, editör) 3.basım, İstanbul: <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırma Geliştirme Derneği yay., 2004: 27-47.Beşer A, Bayık A. A scale for evaluating employee satisfaction with nursing care. AAOHN J, 2006; 54(10):455-61.Beşer A. İşçilerin hemşirelik hizmetlerinden memnuniyeti ve önemine ilişkin ölçek geliştirme çalışması.Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2003.81


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMBiçer T. Türk silahlı kuvvetleri bir askeri fabrikasında iş sağlığı hemşireliği gereksinimlerinin belirlenmesi veişçilerin sağlığını korumaya yönelik model planlanması. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: GenelKurmay Başkanlığı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2003.Bloor M, Wood F. Keywords in qualitative methods: A vocabulary of research concepts. SAGE PublicationLtd., 2006: 57-60.Buus N. Nursing scholars appropriating new methods: The use of discourse analysis in scholarly nursingjournals 1996-2003. Nurs Inq. 2005; 12(1): 27-33.Canpolat Ö. Çalışanların stres düzeylerini etkileyen faktörler ve iş sağlığı hemşiresinin stres ile baş etmedeetkililiği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli: Kocaeli <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.2006.Çalışkan M. Endüstriyel alanda çalışan işçilerde sırt yaralanmaları ve risk etkenlerinin incelenmesi.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 1999.DSÖ (August, 2008). Task shifting: Rational redistribution of tasks among health workforce teams: globalrecommendations and guidelines. Retrieved August 18, 2011, from http://www.who.int/healthsystems/TTRTaskShifting.pdf.DSÖ (August, 2011). WHA59.27 Strengthening nursing and midwifery. The Fifty-Ninth World HealthAssembly, Geneva. Retrieved August 18, 2011, from http://www.searo.who.int/linkfiles/resolutions_and_declarations_strengthening_nursing_and_midwifery.pdf.Edward N, Webber J, Mill J ve ark. Building capacity for nurse-led research. Int Nurs Rev. 2009; 56:88-94.Emiroğlu NO. İşçilerin iş sağlığı hizmetinden beklentileri ve işyeri hemşiresinin iş sağlığı ve güvenliğiçalışmalarındaki yeri. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık BilimleriEnstitüsü. 1990.Emlek Z, Özsoy S. Çalışan çocukların (12-18 yaş) kendi sağlıklarını yükseltmedeki sağlıkla ilgili davranışbiçimlerinin saptanması. Çalışma Ortamı <strong>Dergisi</strong>. 2006; Eylül-Ekim(88): 23-7.Emlek Z. Çalışan Çocukların (12-18 Yaş) Kendi sağlıklarını yükseltmedeki sağlıkla ilgili davranış biçimlerininsaptanması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 1998.Erkuş A. Bazı tıp dergilerinin son sayılarındaki makaleleri yöntemsel ve istatistiksel açıdan incelenmesi.Mersin <strong>Ü</strong>niversitesi Tıp <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong>. 2004; 2: 175-181.Esin MN. Endüstriyel alanda çalışan işçilerin sağlık davranışlarının saptanması ve geliştirilmesi. YayınlanmamışDoktora tezi. İstanbul: İstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 1997.E<strong>Ü</strong> HemFak (May, 2011). Bilimsel araştırma projeleri 2011 yılı dağılım cetveli. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Rektörlüğüyıllık raporu, Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> resmi yazılar. İzmir.Garbin L, Azevedo A, Silva L. Inter-unit doctoral program in nursing of the university of são paulo:Characterization of graduates and theses defended in a decade. Rev Latino-Am Enfermagem. 2010; 18(5):841-8.Goodfellow LM. Electronic theses and dissertations: A review of this valuable resource for nurse scholarsWorldwide. Int Nurs Rev. 2009; 56: 159-65.Gökmen N, Yıldız A, Deniz Ö. Tütün fabrikasında çalışan işçilerin tütüne bağlı sağlık risk algıları veuygulamaları. TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni. 2007; 6(6): 465-74.Gökmen N. Tütün fabrikasında çalışan işçilerin tütün kullanım durumları, tütüne bağlı sağlık risk faktörlerineilişkin risk algılamaları ve uygulamaları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara<strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2003.Gönül G. Bir ilaç firmasında çalışanların koroner kalp hastalığı risk faktörleri ve sağlıklı yaşam biçimidavranışları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık bilimleriEnstitüsü. 2009.Görak G. Araştırma raporu hazırlama (içinde). <strong>Hemşirelik</strong>te araştırma ilke süreç ve yöntemleri. (Erefe İ,editör) 3.basım, İstanbul: <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırma Geliştirme Derneği yay., 2004: 251-270.Güler N, Kubilay G. Çimento fabrikasında çalışan işçilerin sağlık sorunlarının belirlenmesi. C.<strong>Ü</strong>.<strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu <strong>Dergisi</strong>. 1998; 2(2): 16-23.82


Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı Lisansüstü Tezlerinin Eleştirel DeğerlendirmesiGüler N. İşçilerin işyeri ile ilgili sağlık bakım gereksinimlerinin ve bu bakım gereksinimleri çerçevesindeverilen hemşirelik hizmetlerinin değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe<strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık bilimleri Enstitüsü. 1997.Hirschfeld MJ. Priorities for a common nursing research agenda. Int Nurs Rev. 1998; 45: 13-4.İşçi F, Esin M N. Bir işyerindeki iş sağlığı hemşireliği girişimlerinin OMAHA hemşirelik girişim şeması iledeğerlendirilmesi. DEUHYO ED. 2009; 2(2): 39-55.Kapborg RN, Berterö C. Critiquing bachelor candidates’ theses: Are the criteria useful? Int Nurs Rev.2002; 49: 122-8.Karasar N. Bilimsel araştırma yöntemi. 21.basım, İstanbul: Nobel Yayın dağıtım, 2010; 70-7.Keogh J. Professionalization of nursing: Development, difficulties and solutions. J Adv Nurs. 1997; 25:302-8.Kim JK, Oh EG, Kim CJ ve ark. Priorities for nursing research in Korea. J Nurs Scholarsh. 2002; 34(4):307-12.Kocaman G. <strong>Hemşirelik</strong>te araştırmaların değerlendirilmesi ve kullanımı (içinde). <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırmaİlke Süreç ve Yöntemleri, (Erefe İ, editör) 3.basım, İstanbul: <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırma Geliştirme Derneğiyay., 2004: 271-81.Kocaman G. <strong>Hemşirelik</strong>te kanıta dayalı uygulama. <strong>Hemşirelik</strong>te Araştırma Geliştirme <strong>Dergisi</strong>. 2003; 2:61-9.Koçoğlu D, Akın B. Küçük ölçekli işletmelerde çalışma koşulları ve işçilerin gündüz uykululuk durumu ileilişkisi. HEMAR-G. 2009; 1: 5-19.Kurban KN, Ulusoy F. <strong>Hemşirelik</strong> doktora derecesine sahip öğretim üyelerinin uluslararası atıf indekslerikapsamındaki dergilerde yayımlanan bilimsel makalelerinin profili. HEMAR-G. 2008; 3: 15-25.Merighi M, Gonçalves R, Ferreira C. Bibliometric study on nursing theses and dissertations employing aphenomenological approach: Tendency and perspectives. Rev Latino-am Enfermagem julho-agosto. 2007;15(4): 645-50.Mevzuat (April19, 2011). <strong>Hemşirelik</strong> yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik, RetrievedAugust 5, 2011, from http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/04/20110419.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/04/20110419.htm.Öncü E. Mersin mesleki eğitim merkezine devam eden çırakların istismar durumlarının değerlendirilmesi.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Mersin: Mersin <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2009.Özkan Ö, Çatıker A. Bilimsel makale yazımında kaynak gösterme kuralları. HEMAR-G. 2006; 1(2): 6-22.Özsoy Altuğ S. Kısa özet yazımı ve değerlendirmesi. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu <strong>Dergisi</strong>.1998; 14(1):115-8.Özsoy S, Karaaslan A. <strong>Hemşirelik</strong> kongre ve sempozyumlarda sunulan araştırmaların incelenmesi. Ege<strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu <strong>Dergisi</strong>. 1995; 11(2): 29-42.Özsoy SA. <strong>Hemşirelik</strong>te araştırma kalitesi. 12. ulusal hemşirelik “uluslararası katılımlı” kongresi özet kitabı,Sivas: Alter yay., 2009b; 61-5.Özsoy SA. <strong>Hemşirelik</strong>te araştırma öncelikleri 1. HEMAR-G. 2009a; 1: 52-9.Salazar MK. Core curriculum for occupational health and environmental health nursing, 3th ed. St. Louis:Saunders and Elsevier health company; 2006: 15-54.Segrott J, Mcivor M, Green B. Challenges and strategies in developing nursing research capacity: A reviewof the literature. Int J Nurs Stud. 2006; 43: 637-51Sezgin Ö. İşçilerin sigarayı bırakmasında iş sağlığı hemşiresinin rolü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.İstanbul: Marmara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2009.Tortumluoğlu G, Özyazıcıoğlu N. Akademisyenlerin araştırma yaparken ve yayınlatırken karşılaştıklarıgüçlükler ve bunun üzerinde doktora eğitiminin etkisi. Uluslararası İnsan Bilimleri <strong>Dergisi</strong>. 2004; 1(1):1-11.T<strong>Ü</strong>İK (November4, 2011). Araştırma-geliştirme faaliyetleri araştırması, 2010. T<strong>Ü</strong>İK haber Bülteni. <strong>Sayı</strong>:8623. Retrieved June 2, <strong>2012</strong>, from http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=8623.83


Süheyla ÖZSOY, Jülide Gülizar YILDIRIM, Aslı KALKIM, Leyla MUSLU, Nilüfer YILDIRIMTürkbey EE. A.<strong>Ü</strong>. İbn-i Sina Hastanesi’nde çalışan işçilerin sağlık ve güvenlik durumlarının araştırılması.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 1996.Ulusal Tez Merkezi (August, 2011). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi, Retrieved August 18, 2011,from http://tez2.yok.gov.tr/.Ulusoy MF. Türkiye’de hemşirelik eğitiminin tarihsel süreci. C<strong>Ü</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu <strong>Dergisi</strong>. 1998;2(1): 1-8.<strong>Ü</strong>stüner M, Cömert M. Eğitim yönetimi teftişi planlaması ve ekonomisi anabilim dalı lisansüstü dersleri vetezlerine ilişkin bir inceleme. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi. 2008; 55: 497-515.Yenilmez FB. Kuyumculuk ve kuaförcülük işkollarında çalışan çocuklarda mesleki astım ve alerji riskleri.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2009.Yıldırım A, Şimşek H. Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. 7.basım, Ankara: Seçkin yay., 2008:187-93.Yılmaz U, Bayat M. Oto tamirhanelerinde çalışan çocuk işçilerin sağlıklarını koruyucu davranışları ile işortamı ve çalışma koşullarının değerlendirilmesi. Erciyes <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri <strong>Dergisi</strong>. 2005; 14:37-45.Yılmaz U. Oto tamirhanelerinde çalışan çocuk işçilerin sağlıklarını koruyucu davranışları ile iş ortamı veçalışma koşullarının değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Kayseri: Erciyes <strong>Ü</strong>niversitesiSağlık Bilimleri Enstitüsü. 2003.84


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 85-96, <strong>2012</strong>BİR AİLE SAĞLIĞI MERKEZİNE BAŞVURAN HİPERTANSİYON HASTALARININİLAÇ TEDAVİSİNE UYUM ÖZ ETKİLİLİK D<strong>Ü</strong>ZEYLERİMEDICATION ADHERENCE SELF EFFICACY LEVEL OF THE HYPERTENSIVE PATIENTSWHO APPLIED TO A FAMILY HEALTH CENTERYard.Doç.Dr. Ezgi KARADAĞ* Yard.Doç.Dr. Yeliz AKKUŞ**Doç.Dr. Gülnaz KARATAY**Tunceli <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Yüksekokulu <strong>Hemşirelik</strong> Bölümü**Kafkas <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Yüksekokulu <strong>Hemşirelik</strong> BölümüÖZETAmaç: Bu çalışmanın amacı, bir aile sağlığı merkezine başvuran hipertansiyon hastalarınınilaç tedavisine uyum öz etkililik düzeylerinin belirlenmesidir.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, Şubat-Mayıs <strong>2012</strong> tarihleri arasında,Kars İl Merkez’ine bağlı bir aile sağlığı merkezine başvuran ve hipertansiyon tanısı alan 127kişinin katılımı ile gerçekleştirildi. Veri toplama aracı olarak tanıtıcı özelliklerin ve hastalığailişkin verilerin yer aldığı anket formu ve İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz Etkililik Ölçeğikullanıldı. Araştırmadan elde edilen veriler bilgisayar ortamında, sayı-yüzdelikler, student-ttesti, Mann-Whitney U, Kruskal Wallis testi ve basit korelasyon analizleri kullanılarak değerlendirildi.Bulgular: Hastaların İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz Etkililik Ölçeği puan ortalaması61.92 ± 12.69 olarak hesaplandı. Kadınların ve düzenli ilaç kullananların İlaç TedavisineBağlılık/Uyum Öz Etkililik Ölçeği puan ortalaması daha yüksek bulunurken (p0.05).Sonuç: Bu çalışmada, hastaların ilaç tedavisine uyum öz etkililik algı düzeyinin yüksekolduğu ve bu algıyı cinsiyet ve ilaç kullanma alışkanlığının etkilediği belirlendi.Anahtar Sözcükler: hipertansiyon, ilaç tedavisi, uyum, öz etkililikABSTRACTObjective: The aim of this study is to determine the levels of the medication adherence selfefficacyand the factors affecting hypertensive patients who applied to a family health center.Material and Method: This descriptive study was conducted with 127 hypertensive patientswho applied to a family health center in Kars city, between February-May <strong>2012</strong>. The data collectiontools are a questionnaire form which includes questions related to descriptive characteristics andthe disease and Medication Adherence Self Efficacy Scale. The data obtained from research were


Ezgi KARADAĞ, Yeliş AKKUŞ, Gülnaz KARATAYevaluated by computer using numerical percentages, student-t test, Mann-Whitney U, KruskalWallis test and correlation analysis.Findings: The average score of Medication Adherence Self Efficacy Scale was measured as61.92 ± 12.69. While the mean of Adherence Self Efficacy Scale of the women and regular drug userswas found higher. It was observed that there was no statistical difference between patient's maritalstatus, age, educational status, income status, family type, diagnosis time of hypertension, group ofdrugs used, concomitant disease, the presence of diabetes and status of knowledge aboutcomplications of hypertension and on Medication Adherence Self-Efficacy.Result: In this study, It was found out that the patient’s perception levels of MedicationAdherence Self-Efficacy were high, and this perception was affected by sexuality and habit ofdrug use.Key Words: hypertension, medication, adherence, self- efficacyGİRİŞHipertansiyon (HT) tüm dünyadaki erişkin ölümlerin %6’sından sorumlu olup(Cooper 2004), ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer almaktadır (Bolli ve ark.2005). Hipertansiyon Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) yaklaşık 50 milyon, tümdünyada ise yaklaşık 1 milyar insanda bulunmaktadır (The Joint National Committeeon Detection, Evaluation and Treatment of High Blood Presure (JNC) 7 Report, 2003).Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği'nin 2003-2004 yılları arasındaTürkiye' de 7 bölge ve 26 ilde, 18 yaş üzeri 4910 kişi ile yaptıkları çalışma sonucunagöre, hipertansiyon prevalansı %31.8 olarak bildirilmiştir (Onat ve ark. 2004).Hipertansiyon büyük ölçüde önlenebilen bir kardiyovasküler hastalıktır (Lip, 2004).Etkili önlemler alınmadığı takdirde dünya nüfusu yaşlandıkça hipertansiyonprevelansının daha da artacağı beklenmektedir ve bu nedenle gelecekte dahada önemli bir halk sağlığı sorunu olma potansiyeline sahiptir (Zungur ve Yıldız 2004,Hacıhasanoğlu 2009).Hipertansiyon arter içi kan basıncının artması ile belirgin genetik, edinseletmenler ve metabolik bozuklukların birlikte rol oynadığı bir sendromdur (Zungur veYıldız 2004). Tüm dünyada hipertansiyonla mücadelede primer, sekonder ve tersiyerkorunma önlemleri kullanılmaktadır. Primer korunmada amaç, hastalık oluşmadanönce risk faktörlerini belirleyip düzelterek hastalığı önlemek; sekonder korunmadaise ortaya çıkmış olan hastalığı, henüz semptomların bulunmadığı erken dönemdeyakalayıp, gerekli girişimlerde bulunmaktır. Tersiyer korunmada ise semptomlarıortaya çıkmış ve tanısı konmuş hastalık tablosunu tedavi etmek ve komplikasyonlarıönlemek hedeflenmektedir (Lip 2004, Cooper 2004). Ancak ülkemizde önlemeprogramlarının yetersiz kaldığı, hipertansiyonun daha çok tedavi edici hizmetlerboyutunda ele alındığı hatta tedavi edici hizmetlerin de tam olarak verilemediğigözlemlenmektedir.Hipertansiyon hastalarının tedaviye uyum sorunu yaşadıkları bazı çalışmabulguları arasındadır (Cingil ve ark. 2009, Gözüm ve Hacıhasanoğlu 2009). <strong>Ü</strong>lkemizdeyapılan TEKHARF çalışması 2000 yılı verilerinde de hipertansif hastaların %45’inin ilaçkullandığı ve bu hastaların ancak %18’inin tansiyonunun kontrol altına alındığı86


Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Hipertansiyon Hastalarının İlaç Tedavisine Uyum …belirlenmiştir (Ertaş 2007). Ayrıca en son 2007 Avrupa Hipertansiyon Kılavuzu’ndahastalarda uyum düşüklüğünün ve tedaviye yanıtın hayli değişken olduğu vurgulanmaktadır(European Society of Cardiology, 2007). Dolayısıyla HT hastalarının hastalığauyumları önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Hipertansiyonun organ hasarlarını artıracağından etkin ve düzenli tedavi oldukçabüyük önem taşımaktadır. Tedaviye uyumsuzluğun; komplikasyonları arttırmakyanında, hastalığın süresini uzattığı, sağlık harcamalarını artırdığı da bilinmektedir(<strong>Ü</strong>nalan ve ark. 2005, Hacıhasanoğlu 2009). Bu nedenle HT hastaların tanı aldıktansonra desteklenmesi, öz-etkililiklerinin dolayısıyla hastalıkla baş etme kapasiteleriningeliştirilmesi önemlidir.Herhangi bir görevi yapma ya da başarma konusunda kişinin kendisine duyduğuinancı ifade eden öz etkililik-yeterlik (ÖEY), Albert Bandura’nın Sosyal ÖğrenmeTeorisi’nin merkezinde yer alan temel kavramlardan biridir. Modelde bireyin özetkililik-yeterlik algısının sağlığı geliştiren davranışların başlatılması ve sürdürülmesindeönemli bir belirleyici olduğu vurgulanmaktadır (Bandura 1982, Karadağ veark. 2011). Öz-etkililik “Bireyin belirli bir performans düzeyini başarma kapasitesineilişkin yargısı”, öz-yeterlik ise “Bireyin yaşamını etkileyecek olaylarla ilgili önemliölçüde performansta bulunabilme yeteneğine ilişkin inançları” olarak tanımlanmaktadır(Bandura 1982). İnsanların hissetme, düşünme ve davranışı öz etkililikyeterlikdüzeylerine göre farklılık gösterir. Bireylerin öz etkililik-yeterlik düzeyleri,eyleme geçme motivasyonunu artırabilir ya da azaltabilir (Bandura 1982). Güçlü özetkililik algısına sahip olan bireyler, daha zorlu işlere girişmeye eğilimlidirler vekendileri için büyük amaçlar belirleyerek amaçlarına ulaşmaya çalışırlar. Dolayısıylaöz-etkililik düzeyi HT yönetiminde önemli bir belirleyici faktör olabilmektedir.Carpenito (1999)’ya göre; tedaviye uyumsuzluk durumunda, mevcut seçeneklerinneler olduğunu ve nasıl uygulanabileceğini, birey ile birlikte belirleyen başlıca sağlıkpersoneli hemşiredir. Hemşire, birey ve aile ile mevcut seçenekleri incelemeli ve kararverilen seçeneklerin nasıl uygulanacağını uygun bir eğitim ile bireye öğretmelidir.DSÖ raporuna göre, iyi eğitilmiş hemşireler ve sağlık elemanları tedaviye uyumunarttırılması, dolayısıyla öz etkililiklerinin geliştirilmesinde hastalara büyük katkıdabulunabilirler (Carpenito 1999, WHO 2003). Hemşireler, bireylerin öz etkililik algısınıyükselterek sağlıksız davranışı terk etme (hipertansiyon tedavisine uyumsuzluk) vesağlıklı davranışı başlatarak (tedaviye uyum) sürdürme konusunda önemli rolleresahiptir (Aksayan ve Gözüm 1998).Tedaviye bağlılık/uyum öz etkililik ölçeğinin kullanılarak hipertansiyon hastalarınıntedaviye uyum durumlarının incelenmesi, Türkiye’de sağlık hizmetlerinin vehemşirelik hizmetlerinin planlanmasına katkı sağlayacaktır. Özellikle bu çalışmanınsağlık hizmetlerinin yeterince sunulamadığının gözlemlendiği Kars İli’nde yapılmışolması, hem veri elde etmek hem de risk gruplarını saptamak açısından yararlı olacağıdüşünülmüştür. Dolayısıyla bu çalışma Kars’ta yaşayan hipertansiyon hastalarının ilaçtedavisine uyum öz etkililik düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.87


Ezgi KARADAĞ, Yeliş AKKUŞ, Gülnaz KARATAYAraştırma soruları:1- Aile sağlığı merkezine başvuran hipertansiyon hastalarının ilaç tedavisineuyum öz etkililik algıları ne düzeydedir?2- Aile sağlığı merkezine başvuran hipertansiyon hastalarının ilaç tedavisineuyum öz etkililik algı düzeylerini etkileyen değişkenler nelerdir?GEREÇ VE YÖNTEMAraştırmanın Zamanı, Evren ve Örneklem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışma Şubat-Mayıs <strong>2012</strong> tarihleri arasında, Kars Merkez’e bağlı bir aile sağlığı merkezine başvuranve HT tanısı alan 127 kişinin katılımı ile gerçekleştirildi. Bu ASM’nin tercih edilmenedeni hasta popülasyonun Kars şehir merkezinde bulunan diğer 3 ASM’ye göredaha yoğun olmasıdır. Bu merkezde HT’li hasta sayısının tam olarak bilinmemesinedeniyle araştırmanın örneklemi, olasılıksız örnekleme yöntemlerinden amacauygun örnekleme yöntemi ile çalışmaya katılmaya gönüllü hastalardan seçilmiştir.Belirtilen tarihlerde HT tanısı nedeniyle ASM’ye başvuran ve örneklem seçimkriterlerine uyan hastalar çalışma kapsamına alınmıştır. Hastalarla iletişim kurabilmekiçin Türkçe bilmesi, akut psikiyatrik sorunu ve işitme sorunu olmaması örneklemseçim kriterleri olarak alınmıştır. Bu kriterlere uymayan ve çalışmaya katılmayı kabuletmeyen 57 hasta çalışma kapsamına alınamamıştır.Veri Toplama Araçları: Veri toplama aracı olarak tanıtıcı özelliklerin yer aldığıanket formu ve hipertansif hastalarda İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz Etkililik Ölçeği(İBÖS) kullanılmıştır.Anket formunda, hastalara ait sosyo-demografik özellikler (1-8.sorular/yaş, cinsiyet,öğrenim ve gelir durumu, aile tipi, alışkanlıklar) ve HT’ye ilişkin sorular (9-17.sorular / hastalığını bilme durumu, diğer hastalıkları, ilaç kullanma durumu, hastalıközgeçmişi, TA değerleri) yer almaktadır. Diabet, HT’nin seyrini ve uyumu etkilediğiiçin ayrıca sorulmuştur. Veriler hasta ifadelerine dayalı olarak toplanmıştır. Hastalarınilaçları reçetelerinden bakılarak kaydedilmiş ve sonradan ilaç gruplarına göresınıflandırılmıştır.İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz Etkililik Ölçeği/Skalası (İBÖS):İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz Etkililik Ölçeği/Skalası (İBÖS), Hipertansif hastalardailaç tedavisine uyum öz etkililiği algısını belirlemek amacıyla kullanılmıştır.Hipertansif hastaların kullandıkları antihipertansifleri düzenli kullanmalarını etkileyenfaktörleri sorgulayan İBÖS 26 ifadeden oluşmakta ve bireyin her bir ifadeye katılımındakiöz etkililik/güven düzeyini değerlendirmektedir. Örneğin “işte olduğunuzdailaçlarınızı her zaman alabileceğinizden emin misiniz” ifadesini bireyin “hiç emindeğilim”, “biraz eminim”, “çok eminim” yanıt seçeneklerinden biri ile değerlendirmesiistenmektedir. Bu anlamda ölçekten 26-78 arasında toplam puan elde edilmektedir.İBÖS puanın yükselmesi, bireyin antihipertansif tedavisine uyumun arttığınıgöstermektedir.Oedegbe ve arkadaşları tarafından 2003 yılında geliştirilen İlaca Bağlılık/Uyum ÖzEtkililik Ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanmasını, Gözüm ve Hacıhasanoğlu 2005 yılında88


Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Hipertansiyon Hastalarının İlaç Tedavisine Uyum …140 hipertansif hasta ile yapmıştır (Gözüm ve Hacıhasanoğlu 2009). Türkçe uyarlamasınıngüvenirlik katsayısı .92, madde toplam puan korelasyonları ise .26-.72arasında bulunmuştur. Gözüm ve Hacıhasanoğlu, kan basıncı normal değerlerinüstünde olan hastalarda İBÖS’ün, kan basıncı değerleri normal sınırlarda olanhastalara göre daha düşük olduğunu ve bu nedenle kestirim geçerliliğinin yeterliolduğunu saptamışlardır (Gözüm ve Hacıhasanoğlu 2009). Yürütülen bu çalışmadabu ölçek kullanılmış (ölçeğin uzun formu) ve madde toplam puan korelasyonları.43-.77 arasında, Cronbach alfa değeri ise .94 bulunmuştur.Veri Toplama Araçlarının Uygulanması:Araştırmanın yapılabilmesi için Kars İl Sağlık Müdürlüğü’nden yazılı izin ve İBÖS’ünTürkiye’deki geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yapan yazardan kullanım izni alınmıştır.Hastalara araştırma ile ilgili gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra, gönüllü olanlarçalışma kapsamına alınmıştır. Araştırmanın verileri, yazılı onam alındıktan sonraASM’nin uygun bir odasında yüz yüze görüşme tekniğiyle toplanmıştır.Görüşme yapılan kişinin sistolik ve diyastolik kan basınçları, 10-15 dakika dinlendirildiktensonra, oturur pozisyonda ve sağ koldan ölçülmüş ve 5-10 dk. sonra ölçümtekrarlanmıştır. Veri analizinde kan basıncına ilişkin elde edilen iki değerin ortalamasıkullanılmıştır. Ölçümden önce hastaların son 30 dk. içinde sigara ve kafein almamışolmamasına dikkat edilmiş, belirtilen süre zarfında sigara ve kafein kullananhastalarda ölçüm geciktirilmiştir. Kan basıncı ölçümü, kalibrasyonu yapılmış civalıtansiyon aleti ile gerçekleştirilmiştir.Verilerin Değerlendirilmesi:Araştırmadan elde edilen veriler SPSS 16.0 bilgisayar ortamında, student-t testi,Mann-Whitney U testi, Kruskal Wallis, ANOVA ve korelasyon önemlilik testleri kullanılarakdeğerlendirildi. Hastaların sosyo-demografik özellikleri bağımsız değişkenleri,İBÖS puanları ise bağımlı değişkeni oluşturmaktadır.Araştırmanın SınırlılıklarıÇalışma konusu gereği olasılıksız örnekleme yöntemlerinden amaca uygun örneklemeyönteminin kullanılması ve sınırlı sayıda hastaya ulaşılması çalışmanın sınırlılıklarınıoluşturmaktadır. Bu nedenle elde edilen sonuçlar, sadece bu örneklemgrubuna genellenebilir.BULGULARAraştırma kapsamına alınan hastaların %62.2’si kadın, %78.7’si evli, %37.0’ı ilkokulmezunu, %52.0’ının geliri-giderine eşit ve %48.8’i çekirdek ailede yaşamaktadır. Yaşortalaması 57.89±12.43 (min. 22.00, max. 74.00) olup, %50.4’ü 60 yaş ve üzerindedir.Araştırma kapsamına alınan hastaların, %29.9’unun 1-3 yıl süredir hipertansiyontanısı aldığı ve %43.3’ünün anjiyotensin inhibitörü grubu ilaç kullandığı saptanmıştır.Hastaların %69.3’ü düzenli ilaç kullandığını ifade etmiştir. Hipertansiyonun tanımınıve komplikasyonunu bilen hasta oranının sırasıyla %93.7 ve %70.9 olduğu saptandı.89


Ezgi KARADAĞ, Yeliş AKKUŞ, Gülnaz KARATAYEşlik eden hastalık durumları incelendiğinde; %64.6’sının eşlik eden hastalığınınmevcut olduğu, %25.2’sinde diyabet olduğu saptanmıştır.İBÖS toplam puan ortalamaları 61.92 ± 12.69 ve minimum maksimum puanları(min.29.00, max.78) bulundu. Hastaların sistolik kan basıncı ortalaması 149.37±22.91,diyastolik kan basıncı ortalaması ise 97.71±19.92 olarak bulunmuştur.Hastaların sosyo-demografik özelliklerine göre İBÖS Puan Ortalamaları arasındakiilişki incelendiğinde; kadınların erkeklere göre ve düzenli ilaç kullananların kullanmayanlaragöre İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz Etkililik Ölçeği puan ortalaması dahayüksek bulunurken (p0.05) (Tablo 1).Tablo 1. Hastaların Sosyo-Demografik Özelliklerine Göre İBÖS Puan OrtalamalarıSosyo-Demografik Özellikler n %CinsiyetKadınErkekMedeni DurumEvliBekarDulYaş22-40 yaş41-59 yaş60 yaş ve üzeriÖğrenim DurumuOkur-yazar değilİlkokulOrtaokulLise<strong>Ü</strong>niversiteGelir DurumuGelir giderinden fazlaGelir giderine eşitGelir giderinden azAile TipiÇekirdekGeniş AileYalnız7948100101714496442471513101766446260562.237.878.77.913.411.038.650.433.137.011.810.27.913.452.034.648.847.23.9İBÖS Toplam Puanı( ±SS)63.60±11.8758.16±13.61t=-1.932 p=0.04660.83±13.0665.40±12.6666.35±9.30KW=2.858 p=0.24062.21±15.2462.67±12.1961.29±12.65KW=0.380 p=0.82761.97±11.3961.78±13.5561.86±13.1962.30±11.9862.00±16.22KW=0.184 p=0.99665.11±13.2361.53 ±12.5261.29±12.85KW=1.826 p=0.40163.37 ±11.1660.53±14.1660.80±12.29KW=0.831 p=0.66090


Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Hipertansiyon Hastalarının İlaç Tedavisine Uyum …Araştırma sonucunda, hastaların hastalığa ilişkin özelliklerinden hipertansiyontanı süresi, kullanılan ilaç gurubu, eşlik eden hastalık, diyabet varlığı, hipertansiyonuntanımı ve hipertansiyonun komplikasyonlarını bilme durumu İlaç TedavisineBağlılık/Uyum Öz Etkililik algısı üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılıkoluşturmazken (p>0.05), ilaç kullanma alışkanlığının anlamlı bir farklılık oluşturduğusaptanmıştır (t=7.230, p=0.000). Düzenli ilaç kullanan hastaların İBÖS puan ortalamasıistatistiksel olarak daha yüksek bulunmuştur (p


Ezgi KARADAĞ, Yeliş AKKUŞ, Gülnaz KARATAYTablo 3. İBÖS Puanı ile Sistolik ve Diastolik Kan Basıncı Ortalamaları Arasındaki İlişkiÖlçek puanı Sistolik kan basıncı Diyastolik kan basıncıÖlçek Toplam Puanır=-0.144p=0.106r=-0.113p=0.207Ayrıca tabloda yer almamakla birlikte, yapılan basit korelasyon analizinde, hastalarınİBÖS Puanı ile yaş ortalaması arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür(r=0.003, p=0.970).TARTIŞMAÇoğunluğunu kadınların ve yaklaşık yarısının 60 yaş üzeri bireylerin oluşturduğuçalışmada elde edilen sonuçlara bakıldığında; İBÖS ölçeği puan ortalamasının(61.92 ± 12.69) dolayısıyla hastaların ilaç tedavisine uyum öz etkililik algı düzeyininyüksek olduğu bulunmuştur. Hacıhasanoğlu (2007) hipertansiyon hastaları ile yaptığıçalışmasında, hastalara eğitim verilmeden önce İBÖS ölçeği puan ortalamasını71.10±6.42 bulmuştur. Bu çalışmada İBÖS puan ortalamasının yüksek olması ilaçyazdırmak amacıyla ASM’ye başvuran hastalarda, HT farkındalık düzeyinin veHT kontrolünün daha iyi olması olasılığıyla açıklanabilir. TEKHARF çalışması2003 verilerine göre, Türkiye’de HT hastalarının ancak 1/3’ü ilaç kullanmakta veancak %8’i kan basıncı değerlerini kontrol altında tutmayı başarabilmektedir (Onatve ark., 2004).İBÖS ölçeği kullanılmamakla birlikte ilaç tedavisine uyum ile ilgili bazı çalışmalardahastaların %50’sinin ve %73’ünün ilaç tedavisine uyum gösterdiği bulunmuştur (Roseve ark.2000, Ren ve ark. 2002). Li ve ark. (2003)’nın yaptığı çalışmada bireylerin%77’sinin düzenli ilaç kullandığı bildirilmiştir. Yapılan başka bir çalışmada hipertansifhastaların %65’inin ilaç tedavisi aldığı ve bunların %75’inin iyi uyum gösterdiğibildirilmiştir (Kyngas ve Lahdenpera 1999). Dolayısıyla ilaç tedavisine uyum hastalıkyönetiminin en önemli bileşenini oluşturmaktadır.Bu araştırmada kadınların İBÖS puan ortalaması erkeklere göre daha yüksektir veelde edilen fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p


Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Hipertansiyon Hastalarının İlaç Tedavisine Uyum …Bu çalışmada genç ve orta yaşlı bireylerde İBÖS puanı daha iyi olmakla birlikte, yaşile İBÖS puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Bu çalışmadanfarklı olarak, yapılan bazı çalışmalarda, ileri yaşın, bazı çalışmalarda ise genç yaşın ilaçuyumu açısından risk oluşturduğu görülmüştür (Ren ve ark.2002, <strong>Ü</strong>nalan ve ark.2005,Koruk ve ark.2007). <strong>Ü</strong>nalan ve ark. (2005) çalışmasında “yaşlanmanın hipertansiyontanısının kabul edilmesini kolaylaştıran bir durum olduğu” ve “genç yaşta olanlarındüzenli ilaç kullanma gereksinimini algılamadıkları” bildirilmiştir (<strong>Ü</strong>nalan ve ark.2005).Düşük sosyo-ekonomik durum, tedaviye uyumu etkileyen faktörlerden biri olarakdeğerlendirilmesine rağmen, bu çalışmada gelir durumu ile İBÖS Puan ortalamalarıarasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Genel olarak gelirindüşük olması bireysel ve ailesel düzeyde yaşam biçimi değişiklikleri konusunda bilinçdüzeyinin görece daha yetersiz olmasına ve uyum konusunda kişilerin aileleri tarafındandaha az desteklenmesine neden olabilmektedir (Şarlı 2011, Jin ve ark.2008). Budurum “eğitim düzeyi düşükse, mesleki durum ve ekonomik durumu da düşüktür vebununla ilişkili olarak öz etkililik ve uyum oranı da düşük olacaktır” şeklinde formüleedilmektedir (Şarlı 2011, Jin ve ark.2008). <strong>Ü</strong>lkemizde yapılan iki çalışmada dasosyoekonomik düzey ile HT kontrolü arasında ilişki olduğu; düşük gelir düzeyindeve herhangi bir sosyal güvencesi olmayan kişilerde ilaç uyumunda sorunlar olduğutespit edilmiştir (Ergün ve ark.2002, Aparcı ve ark.2008). Bu çalışmada ise gelir ile İBÖSarasında ilişki olmaması, genel olarak Kars İli’nin sosyoekonomik düzeyinin düşükolması ile ilgili olabilir. Ayrıca gelir durumunun algılanması bireysel farklılık gösterdiğinden,ekonomik düzeyi, bireysel ifadelere dayalı olarak ölçmek güçtür.Bu çalışmada, öğrenim durumu ile İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz Etkililik ÖlçeğiPuan Ortalamaları arasında anlamlı fark bulunamamıştır. Busnella ve ark.(2001) 945hasta üzerinde tedaviye uyumu etkileyen faktörleri araştırmak üzere yaptıkları diğerbir çalışmada, öğrenim süresi 5 yılın altında olanlarda tedaviye uyumun az olduğunusaptamışlardır (Busnella ve ark.2001).Bu çalışmada HT tanı süresi ile İBÖS arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. HT tanısüresiyle uyum arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmada 6 aylık süre zarfında tedaviyedevam etme durumu, tüm ilaç grupların için % 40-50 düzeyinde saptanmıştır(Rizzo1997). Andrade ve ark.(2002) tanı süresi uzadıkça tedaviyi bırakma oranınınhem erkek hem de kadınlarda arttığını ifade etmişlerdir. Sözü edilen bu çalışmada 10yıllık ve daha fazla HT süresi olanlarda tedaviyi bırakma oranı % 31 iken, 5-10 yılolanlarda % 24, son 1 yıl içinde tanı alanlarda ise tedaviyi bırakma oranının % 10olduğunu bildirilmektedir (Andrade 2002).Bu çalışmada, eşlik eden hastalığı olan ve olmayan grup arasında İBÖS puanlarıaçısından fark bulunmamıştır. Başka ilaç kullanmayı gerektirecek hipertansiyondışında eşlik eden bir hastalığın olması, günlük alınması gereken ilaç sayısınıartıracağından ve ilaç etkileşimlerine yol açmasından dolayı hastaların ilaç tedavisineuyumunu olumsuz yönde etkileyebilir. Ayrıca birden fazla hastalığı olanların hemfiziksel hem de mental olarak etkilendiği bilinmektedir (JNC, 2003).Hastaların İlaç Tedavisine Bağlılık/Uyum Öz Etkililik Ölçeği Puanı ile sistolik vediyastolik kan basıncı ortalamaları arasında yapılan basit korelasyon analizi incelen-93


Ezgi KARADAĞ, Yeliş AKKUŞ, Gülnaz KARATAYdiğinde; ölçek puanı ile sistolik ve diyastolik kan basıncı arasında anlamlı bir farkolmadığı görülmüştür. Ogedegbe ve arkadaşları (2003), Afrika kökenli Amerikalıhipertansif bireylerde ilaca uyumunu değerlendirmek için İlaç TedavisineBağlılık/Uyum Öz-Etkililik Ölçeğini geliştirmiştir. Bu ölçek ile yapılan araştırmada ilacauyum oranı yüksek olan bireylerde kan basıncı değerleri düşük bulunmuştur(Ogedegbe ve ark.2003). Aynı ölçek Türkiye’de uyarlanmış, benzer şekilde ilaca uyumoranı yüksek olan hastalarda kan basıncı değerleri düşük bulunmuştur (Gözüm veHacıhasanoglu 2009). Hacıhasanoğlu ve Gözüm (<strong>2012</strong>)’ün geliştirdiği ilaca uyum özetkilik ölçeği kısa formunun Türkçesinin geçerliliği çalışmasında, sistolik ve distolikkan basıncı kontrol altına alınmış bireylerin ilaca uyum puan ortalamaları yüksekbulunmuştur (Hacıhasanoğlu ve Gözüm <strong>2012</strong>).SONUÇ VE ÖNERİLERBu araştırma sonucunda hipertansiyonu olan hastaların İBÖS algı düzeyininyüksek olduğu görülmektedir. Bu algı düzeyi kadınlarda ve düzenli ilaç kullananlardadaha yüksekken, medeni durum, yaş, öğrenim ve gelir durumu, aile tipi, hipertansiyontanı süresi, kullanılan ilaç gurubu, eşlik eden hastalık, diyabet varlığı,hipertansiyon tanımı ve hipertansiyon komplikasyonları gibi faktörlerden etkilenmediğisaptanmıştır. Bu bulgular doğrultusunda;Düzenli ilaç kullanan hastaların puan ortalamasının daha yüksek olmasından yolaçıkarak hastalara düzenli ilaç kullanımı konusunda eğitim verilmesi,Bu konuda hastaların ilaç tedavisine uyum öz etkililik algı düzeyinin daha büyükörneklemli çalışmalarla, olasılıklı örnekleme yöntemleri kullanılarak planlanması,İlaç tedavisine uyumda Öz etkililiği geliştirmeye yönelik müdahale çalışmalarınınyapılması önerilebilir.KAYNAKLARAksayan S, Gözüm S. Olumlu Sağlık Davranışlarının Başlatılması ve Sürdürülmesinde Öz Etkililik (kendinietkileme) algısının önemi. C.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> Yüksekokulu <strong>Dergisi</strong>. 1998; 2(1): 35-42.Andrade JP, Vilas-Boas F, Chagas H ve ark. Epidemiological aspect of adherence to the treatment ofhypertension. Arg Bras Cardiol. English, Portuguese. 2002; 79(4): 375-84.Aparcı M, Kardeşoğlu E, Yiğiner O ve ark. Sosyoekonomik düzeyi farklı bölgelerde bulunan iki sağlıkocağında takip edilen hipertansiyon hastalarının tedaviye uyum süreci ve değişik özelliklerinin karşılaştırılması.TAF Preventive Medicine Bulletin. 2008; 7(4): 333-338.Bandura A. Self Efficacy Mechanizm in Human Agency, American Agency. American Psychologist. 1982;37(2): 122-147.Bolli P, Myers M, Mckay D. Applying the 2005 Canadian Hypertension Education ProgramRecommendations 1. Diagnosis of Hypertension. Canadian Medical Association Journal. 2005; 173(5):480-483.Busnello RG, Melchior R, Faccin C ve ark. Characteristics Associated with the dropout of HypertensivePatients Followed Up in an Outpatient Referral Clinic. Arq Bras Cardiol. 2001; 76(5): 349-54.Carpenito, LJ, <strong>Hemşirelik</strong> tanıları el kitabı (Çeviri: Erdemir, F). 7.baskı, İstanbul: Nobel tıp kitabevleri,1999.Cingil D, Delen S, Aksuoğlu A. Karaman il merkezinde yaşayan hipertansiyon hastalarının ilaç kullanımdurumlarının ve bilgilerinin incelenmesi, Türk Kardiyoloji Derneği Arş. 2009; 37(8): 551-556.94


Bir Aile Sağlığı Merkezine Başvuran Hipertansiyon Hastalarının İlaç Tedavisine Uyum …Cooper RS. Hipertansiyonun Coğrafik Özellikleri: Genel bir Perspektif. Primer Hipertansiyon. İzzo JL,Black HR (ed). (Kazancı G. çev.ed). 3. Baskı, Nobel kitapevi, İstanbul. 2004.Ergün UG, Yıldırım MY, Alparslan N. Esansiyel hipertansiyon hastalarında sosyoekonomik düzey farklılığıve ilaç uyuncu. Türk Aile Hek. Derg. 2002; 6(4): 165-171.Eryonucu B, Sayarlıoğlu M, Bilge M ve ark. Van ili ve yöresindeki hipertansif hastaların hipertansiyonkonusundaki bilgi düzeylerinin ve tedaviye uyumlarının değerlendirilmesi. Van Tıp <strong>Dergisi</strong>. 1999; 6: 11-4.European Society of Cardiology. Arteriyel Hipertansiyon Tedavisi 2007 Kılavuzu, Türk Kardiyol Dern Arş.2007; Suppl 3.Gözüm S, Hacıhasanoglu R. Reliability and validity of the Turkish adaptation of medication adherence selfefficacyscale in hypertensive patients. European Journal of Cardiovascular Nursing. 2009; 8(2): 129-136.Lip GYH. Uygulamada klinik hipertansiyon (Çeviri Ed. Sansoy V). İstanbul: Global yayın ajansı. 2004;1-103.Hacıhasanoğlu R. Hipertansiyonda tedaviye uyumu etkileyen faktörler. TAF Prev Med Bull. 2009; 8(2):167-172.Hacıhasanoğlu R, Gözüm S, Çapık C. Validity of the Turkish version of the medication adherence selfefficacyscale-short form in hypertensive patients. Anadolu Kardiyol Derg. <strong>2012</strong>; 12: 241-8.Jin J, Sklar GE, Min Sen Oh V ve ark. Factors affecting therapeutic compliance: A review from the patient’sperspective, Therapeutics and Clinical Risk Management. 2008; 4(1): 269–<strong>28</strong>6.Karadağ E, Aksoy Derya Y, Ucuzal M. Sağlık Yüksekokulu Öğrencilerinin Öz Etkililik-Yeterlik Düzeyleri.2011; 4(1): 13-20.Khalil SA, Elzubier AG. Drug compliance among hypertensive patients in tabuk. Journal of hypertension.Saudi arabia. 1997; 15: 561-565.Koruk İ, Şahin TK, Demir LS. Konya Fazilet Uluışık Sağlık Ocağı bölgesindeki 15-49 yaş grubu evkadınlarında hipertansiyon prevalansı, farkında olma, tedavi ve kontrol altına alma durumu. TSKKoruyucu Hekimlik Bülteni. 2007; 6(51): 8.Kyngas H, Lahdenpera T. Compliance of patients with hypertension and associated factors. Journal ofAdvanced Nursing. 1999; 29(4): 832-839.Li W, Jiang X, Ma H ve ark. Awareness, treatment and control of hypertension in patients attendinghospital clinics in China. Journal of Hypertension. 2003; 21(6): 1191-1197.Ogedegbe G, Mancus CA, Allegrante JP ve ark. Development and evaluation of medication adherence selfefficacyscale in hypertensive African-American patients. Journal of Clinical Epidemiology. 2003; 56, 520-529.Onat A, Türkmen S, Karabulut A ve ark. Türk Yetişkinlerinde Hiperkolesterolemi ve HipertansiyonBirlikteliği: Sıklığına ve Kardiyovasküler Riski Öngördürmesine İlişkin TEKHARF Çalışması Verileri.Türk Kardiyol Dern Arş. 2004; 32: 533-541.Ren XS, Kazis LE, Lee A ve ark. Identifying patient and physician characteristics that affect compliancewith antihypertensive medications. Journal of Clinical Pharmacy and Therapeutics. 2002; 27: 47-56.Rizzo JA, Simons WR. Variations in compliance among hypertensive patients by drug class: implications forhealth care costs. ClinTher. 1997; 19: 1446–1457.Rose LE, Kim MY, Dennison CR ve ark. The contexts of adherence for African American with high bloodpressure. Journal of Advanced Nursing. 2000; 32(3): 587-600.Ross S, Walker A, Macleod MJ. Patient compliance in hypertension: role of illness perceptions andtreatment bliefs. Journal of Human Hypertension. 2004; 18(9): 607-613.Sevent Report of the Joint National Committee on Prevention, Detection, Evaluation, and Treatment ofHigh Blood Pressure, The JNC 7 Report, The Journal of the American Medical Association, 2003;<strong>28</strong>9(19): 2560-2572.Şarlı Ş. Hipertansiyon hastalığı olanlarda tedaviye uyum, etkileyen faktörler ve yaşam kalitesinin değerlendirilmesi.Tıpta uzmanlık tezi. Kayseri: Erciyes <strong>Ü</strong>niversitesi Tıp <strong>Fakültesi</strong> Halk Sağlığı Anabilim Dalı.2011.95


Ezgi KARADAĞ, Yeliş AKKUŞ, Gülnaz KARATAYThomas J, Criswell, Cynthia A ve ark. Effect of Self-Efficacy and Social Support on Adherence toAntihypertensive Drugs. Pharmacotherapy. 2010; 30(5): 432-441.<strong>Ü</strong>nalan P ve ark. Hastaların hipertansiyon ve antihipertansifler konusundaki algı ve inanışları. Türk AileHek. Derg. 2005; 9(4): 153-158.World Health Organization, International Society of Hypertension Writing Group. 2003 World HealthOrganization (WHO)/ International Society of Hypertension (ISH) statement on management ofhypertension. J Hypertens 2003, 21: 1983-1992.96


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 97-105, <strong>2012</strong>KALP DAMAR CERRAHİSİNDE HİBRİD GİRİŞİMLER:AMELİYATHANE HEMŞİRELİĞİ YÖN<strong>Ü</strong>HYBRID PROCEDURES IN CARDIOVASCULAR SURGERY:AN ASPECT OF OPERATING ROOM NURSINGDoç.Dr. Fatma DEMİR KORKMAZ*Öğr.Gör. Ayla YAVUZ KARAMANOĞLU***E.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği AD.**Pamukkale <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Yüksekokulu, DenizliÖZETGün geçtikçe kalp ve damar cerrahisinde daha komplike ve daha yüksek riskli hastalarlakarşı karşıya kalınmaktadır. İleri yaşlı, kötü ventrikül fonksiyonlarına sahip, morbid obez,önceden kalp cerrahisi geçirmiş, akciğer ve/veya böbrek fonksiyonları yetersiz hastalardacerrahi sonrası mortalite ve morbidite yüksek orandadır. Bu tür yüksek riskli hastalarda ikidüşük riskli stratejinin birlikte uygulanması yani hibrid girişimler toplam mortaliteyi azaltabilmektedir.Koroner arter hastalığı, kapak hastalıkları, periferik vasküler ve majör vaskülerhastalıklar, konjenital anomaliler, diseksiyon ve anevrizmalar gibi hemen hemen kardiyovaskülerhastalıkların hepsinde hibrid girişimler uygulanabilmektedir. Hastaların farkındalığınınartması ve kendi sağlıkları konusunda karar vermeye katılımları da son yıllarda hibridgirişimlerin artmasına yol açmaktadır. Kalp cerrahisinde hibrid girişimler; hibrid ameliyatsalonunda floroskopi rehberliğinde girişimsel kardiyolog, kardiyovasküler cerrah, hemşire,radyolog ve diğer klinik uzmanların patolojileri tedavi etmek amacıyla yan yana, ortak planlananbir sistem üzerinde aynı ortamda ve eş zamanlı çalışmalarıdır. Bu durum ekip çalışmasınıön plana çıkarmaktadır. Hibrid girişimler kalp damar cerrahisi ameliyathane hemşirelerininbu güne kadar alışık olmadığı ekip üyeleriyle birlikte alışık olmadığı ortamlarda çalışmasınıgündeme getirmiştir. Bu ameliyatlarda cerrah önceleri olduğu gibi doğrudan hastanınanatomisine değil video ekranındaki görüntüsüne bakmaktadır. Hibrid girişimler sirküle veskrub hemşirenin rollerini ve sınırlılıklarını, çalışma koşullarını ve dolaylı olarak da hastayaverdiği bakımı etkileyeceği için, böylesi teknolojik konularda bilgi sahibi olmasını, baştaradyasyon güvenliği, ekip çalışması ve görüntüleme konuları olmak üzere yeni eğitimleralmasını gerektirmektedir.Anahtar kelimeler: Ameliyathane hemşireliği, hibrid işlem, kardiyovasküler cerrahiABSTRACTThe prevalence of patients with higher risk for more complicated cardiovascular (CV) diseaseshas been dramatically increasing in recent years. Postoperative mortality and morbidity rate arehigher in the elderly and those with ventricular dysfunction, comorbidities, obesity, previous heartsurgery, and pulmonary and/or renal failure. Hybrid procedures combining two low-riskmanagement strategies may reduce the total mortality rate in these high-risk patients. Currently,hybrid procedures for the management of almost all CV diseases including coronary artery disease


Fatma DEMİR KORKMAZ, Ayla YAVUZ KARAMANOĞLU(CAD), valve diseases, peripheral vascular and major vascular diseases, congenital anomalies,dissection and aneurysms are available. Recently, increased awareness of CV health and the patientengagement in the decision-making process have become hybrid procedures in CV surgery wider.A hybrid cardiac surgical procedure combines the skills of the interventional cardiologist,cardiovascular surgeon, nurse, radiologist and other clinical specialists simultaneously underfluoroscopy guidance in a hybrid operating room for the management of the cardiovascularpathology, highlighting the importance of teamwork. During such procedures, operating roomnurses are also responsible for being a part of surgery team in an unusual fashion in terms of bothteam members working with and operating room. In addition, the surgeon performs surgery bywatching detailed images on a monitor, not examining the anatomy of the patient. As hybridprocedures may have an effect on the tasks and limitations and working conditions of thecirculating and scrub nurses, and eventually on postoperative care for the patients, operating roomnurses should be trained regarding technological equipment, radiological protection, teamworkand visualizing tools.Key words: Operating room nursing, hybrid procedure, cardiovascular surgeryGİRİŞHibrid kelime olarak Latince “hibrida” kökünden gelmektedir. İki ayrı türün ortaküretimi veya döl vermesi anlamında kullanılmaktadır (Urbanowicz ve Taylor 2010,Akçevin 2011). Tıbbi terim olarak hibrid işlemler farklı özel tedavilerin birleşimidir.Özellikle yüksek riskli hastalarda ve karmaşık patolojilerin tedavisinde minimal invazifcerrahi teknikler ile invaziv kateter girişimlerinin bir arada kullanıldığı hibrid cerrahioldukça etkili bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde karmaşık bir patoloji değişikuyarlamalar ile daha az karmaşık bir duruma getirilerek tedavi edilir. Bir hibridkardiyak işlem kalpte cerrahi teknik ile kateter tekniğinin bir arada kombinasyonudur(Grandjean 2007, Sutton 2007, Urbanowicz ve Taylor 2010, Önem ve ark. 2011).Örneğin; hibrid koroner arter revaskülarizasyonu çoklu koroner arter hastalığınıntedavisinde perkütan transluminal koroner anjioplasti ile koroner arter bypassameliyatının birlikte kullanılmasıdır (Önem ve ark. 2011).Gün geçtikçe kalp ve damar cerrahisinde daha komplike ve daha yüksek risklihastalarla karşı karşıya kalınmaktadır. İleri yaşlı, kötü ventrikül fonksiyonlarına sahip,morbid obez, önceden kalp cerrahisi geçirmiş, akciğer ve/veya böbrek fonksiyonlarıyetersiz hastalarda cerrahi sonrası mortalite ve morbidite yüksek orandadır. Bu türriskli hastalarda intraoperatif ve postoperatif dönemde yaşanabilecek sorunlarıazaltmak amacıyla minimal invaziv teknikler kullanılmaya başlanmıştır (Kpodonu veRaney 2009, Urbanowicz ve Taylor 2010, Orhan 2011). Örneğin geçirilmişmediastiniti, eşlik eden ciddi kronik obstrüktif akciğer hastalığı, geçirilmiş stroknedeniyle parapleji gelişmiş ve sağ kalım beklentisi düşük hastalarda mediansternotomi ile koroner arter bypass cerrahisinin uygulanması risk taşımaktadır (Önemve ark. 2011, Yavuz 2011). Buna karşın hibrid girişimlerde minimal cerrahi travmaolması klasik cerrahi yaklaşımlara göre daha az perioperatif sorunlara nedenolmaktadır. Atan kalpte kalp cerrahisinin uygulanması kardiyopulmoner bypassıninflamasyonun neden olduğu olumsuz klinik etkilerden koruyucu olabilmektedir(Orhan 2011). Eşlik eden sistemik fonksiyon bozuklukları, yaygın miyokard infarktüsü,98


Kalp Damar Cerrahisinde Hibrid Girişimler: Ameliyathane Hemşireliği Yönüciddi aterosklerotik aort hastalığı gibi durumlar hibrid yaklaşım için daha uygundur(Önem ve ark. 2011, Yavuz 2011). Yüksek riskli hastalarda iki düşük riskli stratejininbirlikte uygulanması yani hibrid girişimler toplam mortaliteyi azaltabilmektedir(Urbanowicz ve Taylor 2010, Orhan 2011). Hibrid girişimlerde iki ayrı yaklaşım aynızamanda yapılabileceği gibi bir biri ardınca farklı seanslar halinde deuygulanabilmektedir (Aydemir ve Erdem 2011).Kalp cerrahisinde hibrid girişimler; hibrid ameliyat salonunda floroskopi rehberliğindegirişimsel kardiyolog, kardiyovasküler cerrah, hemşire, radyolog ve diğer klinikuzmanların patolojileri tedavi etmek amacıyla yan yana, ortak planlanan bir sistemüzerinde aynı ortamda ve eş zamanlı çalışmalarıdır (Le Bail 2006, Hijazi 2009,Solenkova et al. 2010, Akçevin 2011). Bu durum ekip çalışmasını ön plana çıkarmaktadır(Burlingame ve ark. 2008, Kpodanu 2010, Sargın 2011, Akçevin 2011, AORN2011). Hibrid girişimlerin tanı ve tedavi aşamalarında ortak görüş oluşturmakamacıyla cerrah, kardiyolog, radyolog, anestezi hekimi ve hemşiresi, teknisyenler, fiziktedavi ve rehabilitasyon uzmanı, beslenme uzmanı, tıbbi sekreter ve diğer birçokdisiplin üyelerinin her an birlikte hareket etmeleri gerekmektedir (Burlingame veark. 2008, Akçevin 2011). Hibrid işlemlerin yapılabilmesi için klasik ameliyathane vekateter odalarının yerine hibrid ameliyathanelerin kurulması gerekmektedir. Buortamlar transtorasik-transözofageal ve üç boyutlu veya intrakardiyak ekokardiyografi,intravasküler ultrasonografi, dopler, elektrofizyoloji, endoskopi, ileri-gelişmişanjiyografi, üç boyutlu görüntüleme, dijital subtraksiyon anjiyografi, kablosuzgörüntüleme sistemleri, rotasyonel anjiyografi, bilgisayarlı tomografi, manyetikrezonans vb. gibi ileri görüntüleme teknikleri ile donatılmalıdır. Bu ileri görüntülemesistemlerinin yani ileri açık kalp cerrahisi tekniklerinin kullanılabilmesine olanaksağlayan donanımların, karbonfiber ameliyat masaları, endoskopik hatta robotik veport access cerrahi olanakları, çeşitli ventrikül destek sistemleri gibi tüm cerrahigirişim donanımlarıyla bir bütün oluşturacak şekilde bir arada bulunması gerekmektedir(Akçevin 2011, AORN 2011).Teknolojinin gelişmesine ve deneyimlerin artışına paralel olarak başlangıçtabeklenene göre pahalı ve zaman alıcı gibi görünen hibrid işlemler gittikçe dahafazla kabul görmektedir (Belkin 2010, Urbanowicz ve Taylor 2010, Akçevin A 2011).Özellikle robotik cihazların kullanıldığı hibrid girişimlerin toplam maliyeti konvansiyonelkalp damar cerrahisine göre yüksek görünmekle birlikte ameliyat sonrasıdönemdeki maliyeti belirgin olarak düşmektedir. Çünkü hastalar daha erkendönemde ekstübe edilmekte, yoğun bakım ünitesinde daha kısa süre kalarak dahaerken taburcu edilebilmektedir (Urbanowicz ve Taylor 2010, Önem ve ark. 2011).Hastanın çoklu anesteziye ve çoklu işlemler ile ilgili fizyolojik strese maruz kalmasıönlenir. Böylece hastalarda tıbbi tedavi için daha az harcama sağlanmış olur(Urbanowicz ve Taylor 2010). Böylelikle yoğun bakımda ve hastanede yatış süresiniazaltması ve morbiditeyi azaltması nedeniyle maliyet farkı dengelenmektedir. Hibridyaklaşımlarda daha agresif antikoagülasyon sağlanmasına rağmen konvansiyonelcerrahiye göre daha az kan transfüzyonu gereksinimi olduğu belirtilmektedir (Önemve ark. 2011). Hastaların farkındalığının artması ve kendi sağlıkları konusunda karar99


Fatma DEMİR KORKMAZ, Ayla YAVUZ KARAMANOĞLUvermeye katılımları da son yıllarda hibrid girişimlerin artmasına yol açmaktadır.Etkinliği ve uzun süreli tedavi yararları kanıtlanmış olan, morbidite ve mortalite oranıgeleneksel cerrahiye göre daha düşük olan minimal invaziv cerrahi konusundahastalar daha ısrarlı olmaktadır (Catalano ve Fickenscher 2007, Kpodonu ve Raney2009, Urbanowicz ve Taylor 2010).Hibrid Girişimlerin Kalp Damar Cerrahisinde Kullanım AlanlarıKoroner arter hastalığı, kapak hastalıkları, periferik vasküler ve majör vaskülerhastalıklar, konjenital anomaliler, diseksiyon ve anevrizmalar gibi hemen hemenkardiyovasküler hastalıkların hepsinde hibrid girişimler uygulanabilmektedir (Güler2011). Bu girişime ait bazı örnekler aşağıda yer almaktadır (Le Bail 2006, Kpodonu veRaney 2009, Urbanowicz ve Taylor 2010, Kpodonu 2010, Solenkova et al. 2010,Akçevin 2011, Önem ve ark. 2011, Orhan 2011, AORN 2011, Görmüş 2011).• Koroner arter revaskülarizasyonu: Hibrid koroner arter revaskülarizasyonuçoklu koroner arter hastalığının tedavisinde perkütan transluminal koroneranjioplasti ile koroner arter bypass ameliyatının birlikte kullanılmasıdır. Günümüzdegenellikle minimal invaziv yöntemlerle sol internal torasik arterin sol öninen koroner artere anastomozuna ek olarak, ilaç kaplı stentlerle diğer koronerarterlerdeki lezyonlara perkütan transluminal koroner anjioplasti uygulanmasışeklinde yapılmaktadır.• Transkateter aort kapak implantasyonu ya da kateter yoluyla yapılanmitral kapak girişimleri: Özellikle yaşlı ve yeniden ameliyat geçirecek hastalardaalternatif bir yöntemdir. Daha önce kapak ya da koroner arter nedeniylekalp cerrahisi geçiren hastalarda ikinci sternotomiden kaçınmak için torakotomiile yaklaşım kullanılabilir. Cerrahi yöntemle ulaşılamayan damarların revaskülarizasyonundaperkütan girişim yardımcı olabilir. Kapak ve koroner arterpatolojisi olan hastaların ayrıca eşlik eden hastalıkları mevcut ise bu hastalardakalp cerrahisiyle birlikte perkütan koroner veya perkütan kapak girişimleriuygulanabilmektedir.• Endokardiyal ve epikardiyal atriyal fibrilasyon girişimleri: Atriyal fibrilasyonuolan mitral kapak hastalarında kapak onarımı/replasmanı ile berabersinüs ritmi oluşturmak için kateter ablasyon yöntemi uygulanmasıdır.• Aort anevrizma ve diseksiyonlarında endovasküler greft yerleştirme vedebranching uygulamaları: Komorbiditeleri ya da yaşları nedeniyle açıkcerrahi için yüksek risk taşıyan yada anevrizmalarının anatomik özellikleridolayısıyla yüksek parapleji riski taşıyan veya önceden açık kalp cerrahisigeçiren hastalarda uygulanmaktadır.• Doğumsal kalp hastalıklarının tedavisinde atriyal ve ventriküler septaldefekt kapatılması: Geniş müsküler ventriküler septal defektli çocuklar genellikleküçük yaş ve ağırlıkta olduklarından hibrid yaklaşımla ventrikül duvarıdelinerek (perventriküler) konuşlandırma ile atan kalpte kateter yoluyla kapat-100


Kalp Damar Cerrahisinde Hibrid Girişimler: Ameliyathane Hemşireliği Yönüma yönteminin kullanılması hibrid yaklaşımla ventriküler septal defekt kapatılmasıdır.• Karotis arterin revaskülarizasyonu: Karotis arter hastalığı ve koroner arterhastalığının birlikte bulunduğu hastalara karotis arter stenti uygulanmakta vearkasından koroner arter bypass greft uygulanmaktadır.• Ventriküler aritmilerde tedaviler: Ventriküler aritmilerde hibrid tedavi genişlemişventrikülün cerrahi rekonstrüksiyonu ile birlikte subendokardial rezeksiyonu,aritmojenik odağın ablasyonunu ve implante edilebilen kardiyakdefibrilatör takılmasını kapsamaktadır.• Periferik pulmoner artere stent yerleştirilmesi: Düşük kilolu çocuklardastentlerin istenilen yerlere yerleştirilmesinde hibrid yöntem kullanılmaktadır.Bu işlemde periferik pulmoner artere stent yerleştirilmesi duran kalptegörülerek uygulanmaktadır.• Aorta koarktasyon stent yerleştirilmesi: Aort koarktasyonunun endovaskülergirişimle tedavisinde balon anjioplasti sonrası metal stent konulması restonozlarıönleyebilir ve koarkte segment kenarında bulunan intimal yırtıkları dakapatarak ileride anevrizma gelişmesini önleyebilir (Le Bail 2006, Kpodonu veRaney 2009, Urbanowicz ve Taylor 2010, Kpodonu 2010, Solenkova et al. 2010,Akçevin 2011, AORN 2011).Hibrid girişim kararı hastanın klinik durumunun incelenmesiyle belirlenir.Hemodinamik olarak stabil olmayan kardiyojenik şok veya akut miyokard infarktüsü,dekompanse konjestif kalp yetersizliği veya kardiyomiyopati, ciddi kronik obstrüktifakciğer hastalığı, malign ventriküler aritmiler, yakın zamanda geçirilmiş genişmiyokard infarktüsü, perikardit öyküsü, sol torakotomi öyküsü hibrid yaklaşımınuygulanamayacağı klinik durumlar olarak belirtilmektedir (Önem ve ark. 2011).Kardiyak Hibrid Ameliyathanelerin ÖzellikleriHibrid ameliyathaneler yaşam destek araçlarının ve yüksek performanslı görüntülemecihazlarının bulunduğu ve titiz asepsi kurallarının uygulandığı ortamlardır(Le Bail 2006). Hibrid ameliyathaneler standard ameliyathane donanımlarına ekolarak girişimsel radyoloji cihazlarının bulunduğu, teknoloji ve bilimin son gelişmeseviyesindeki ameliyathanelerdir (Burlingeme ve ark. 2008, Urbanowicz ve Taylor2010, Belkin 2010, AORN 2011). Hastanın teşhise yönelik ileri görüntülemeleriningerçekleştirildiği, gerektiğinde stent, balon, endovasküler girişim veya ameliyatlarınyada bunların çeşitli kombinasyonlarının uygulandığı, hastaya yapılması gereken hertürlü girişimin aynı ortamda yapılabildiği bir tedavi merkezidir (Sargın 2011). İyitasarlanmış bir kardiyak hibrid ameliyat salonu damar görüntüleme ve stent gibiküçük araçların implantasyonunu ve aynı ortamda damar X Ray kullanılarak açıkkalp ameliyatı yapabilme olanağını sağlayabilmelidir (Hijazi 2009). Tam donanımlıbir hibrid ameliyathane cerrahi ameliyat ortamının, düz panel görüntüleme sistemlerinin,görüntü çalışma istasyonunun, tam monitörizasyonlu anestezi donanımının,101


Fatma DEMİR KORKMAZ, Ayla YAVUZ KARAMANOĞLUintravasküler ultrasonun, 3D transözofageal ekokardiyografinin ve rotasyonelanjiografinin bulunduğu bir ortamdır (Sargın 2011). Hibrid ameliyathanenin primerbileşenleri ameliyat masasına iyi yerleştirilmiş ve optimum kullanılabilirliğininsağlandığı intraoperatif anjiografi ve floroskopidir (Kpodonu 2010, Yavuz 2011).Ortamda kullanılan radyasyon nedeniyle ameliyathane duvarlarının 2-3 milimetrelikkurşunla kaplanmış olması gerekir. Hibrid bölüm yüksek görüntü kalitesine, yüksek ısıkapasitesine ve yüksek çözünürlük gerektiren basit ve karmaşık ölçümleri yapabilmekapasitesine sahip olmalıdır (Kpodonu 2010). Hibrid ameliyathane kurmanın zor veyüksek maliyetli olduğu bilinmektedir. Ancak başlangıç maliyeti yüksek olmaklabirlikte artan işlem çeşitliliğinin daha az zamanda ve daha başarılı bir şekildeuygulanabilmesiyle uzun dönemde yüksek maliyetin karşılanmasının mümkünolduğu belirtilmektedir (Akçevin 2011, Sargın 2011).İdeal bir hibrid ameliyathanede bulunması gereken malzeme ve ekipmanlaraşağıda yer almaktadır (Burlingame ve ark. 2008, Tinkham 2009, Kpodonu 2010,Sargın M 2011).• Floroskopi (görüntüleme sistemi): Geleneksel floroskopi, arasına hastanınkonulduğu bir röntgen ışını kaynağı ile floresan bir ekrandan oluşur ve hastanıngerçek zamanlı görüntülerinin alınmasına olanak sağlar. Hibrid ameliyathanelerdefloroskoplar diyagnostik amaçlı olmayan ancak girişimsel tedavileredestek sağlayacak 3 boyutlu bilgisayarlı tomografi gibi görüntü sağlamaktadır.Kontrast maddenin enjekte edildiği damar floroskopi sayesinde sürekli olarakgörüntülenebilir. Floroskopi yere ya da tavana monte edilen, sabit ya dahareketli C-kollu sistemlerdir. Genellikle ameliyat masası boyunca horizontalolarak hareket edebilenleri tercih edilir.• Anestezi donanımı• Kalp akciğer pompası• Karbon-fiber ameliyat masası: Radyolojik görüntüleme aracın en iyi koşullardakullanılabilmesi için metal olmayan, oldukça ince fakat dayanıklı, X ışınlarını netbir şekilde geçiren karbon-fiber masalar tercih edilmektedir.• Işık sistemi• Monitörler: İşlem süresince hastaların EKG, idrar çıkışı, intraarteriyel kanbasınçları, stentlerin, balonun, greftlerin, kılavız telin görüntülenmesi gerekir.• Düz ekranlar: Cerrah, asistan, anestezi hekimi, hemşire, kardiyolog vb. ekipüyeleri tüm görüntüleme ve izlem kaynaklarını yaklaşık 102-140 cm’lik düzekranda görebilmelidir. Ameliyat lambasının ışıklarının bu ekrana yansımasıönlenmelidir.• Havalandırma sistemi• Perkütan girişim malzemeleri• Duvarlarda kurşun kaplama• Malzeme dolapları102


Kalp Damar Cerrahisinde Hibrid Girişimler: Ameliyathane Hemşireliği Yönü• Hemşire masası• Görüntü çalışma istasyonu• Kurşun yelekler• 3D Trans özofageal ekokardiyografi• İntravasküler ve intrakardiyak ultrasondur (Burlingame ve ark. 2008,Urbanowicz ve Taylor 2010, Sargın 2011).Hibrid ameliyathaneler alan olarak yukarıda belirtilen bütün ekipmanları kapsayacakve görüntüleme sistemi için yeterli hareketi sağlayacak büyüklükte olmalıdır.Bunların yanında tüm ekip üyelerinin (ortalama 7-10 kişi) aynı anda rahatlıkla çalışabileceğiyeterli alana sahip olmalıdır (Burlingame ve ark. 2008, Kpodonu ve Raney2009, Sargın 2011). Literatürde hibrid ameliyathaneler için kontrol odasıyla birlikteortalama 1000-1200 ft2 (92.90-111.48 m2) lik bir alana gereksinim duyulduğubelirtilmektedir (Kpodonu ve Raney 2009, Belkin 2010, Solenkova et al. 2010,Urbanowicz ve Taylor 2010). Bununla birlikte tavana ya da tabana C-kollu (C-arm)görüntüleme cihazları takılacağı için ameliyat salonunun yüksekliğinin en az 10 feet(3.08 metre) olması gerektiği belirtilmektedir (Kpodonu 2010).Hibrid Kalp Damar Cerrahisinde Ameliyathane HemşireliğiHibrid girişimler kalp damar cerrahisi ameliyathane hemşirelerinin bu günekadar alışık olmadığı ekip üyeleriyle birlikte alışık olmadığı ortamlarda çalışmasınıgündeme getirmiştir (Stanton 2011). Bu ameliyatlarda cerrah önceleri olduğu gibidoğrudan hastanın anatomisine değil, video ekranındaki görüntüsüne bakmaktadır(Urbanowicz ve Taylor 2010). Hibrid girişimler sirküle ve skrub hemşirenin rollerini vesınırlılıklarını, çalışma koşullarını ve dolaylı olarak da hastaya verdiği bakımı etkileyeceğiiçin, böylesi teknolojik konularda bilgi sahibi olmasını, yeni eğitimler almasınıgerektirmektedir. Örneğin sirküle hemşire robotik görüntüleme kolunun görüntüalmak için hasta etrafında dolaşırken “no fly zones” alanını bilmelidir (Stanton 2011).Hibrid kardiyak yaklaşımlarda ameliyathane hemşiresi ekip üye sayısının arttığı veçift skrub ve sirküle hemşirenin gerekli olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalır. Sirkülerameliyathane hemşiresi-sirküler radyoloji hemşiresi, scrub cerrah-scrub radyolog,cerrah, cerrahi asistan, girişimsel radyolog, radyoloji teknisyeni, anestezi hekimi/teknikerive perfüzyonist ekip üyeleri arasında yer alır (Burlingame ve ark. 2008, Stanton2011, AORN 2011). Tüm bu ekip üyelerinin aynı anda aynı ortamda bulunma durumlarıyapılan işleme göre değişim göstermekle birlikte, genelde farklı zamanlarda ekibekatılıp ayrılırlar. Cerrah, girişimsel kardiyolog ve radyolog aynı zamanda birlikteçalışabilir ve her bir hekimin farklı gereksinimlerini karşılamak için farklı ekip üyelerinegereksinim duyulabilir. Böylesi bir ortamda ameliyathane hemşiresi cerrahi ekipüyeleri dışındaki sağlık çalışanlarının (ameliyathaneler asepsi, antisepsi ve dezenfeksiyonprensiplerinin çok titiz uygulandığı ortamlar olduğu için) aseptik uygulamalarıkonusunda endişe taşıyabilir. Bu nedenle tüm ekip üyelerinin büyük bir sinerjiile perioperatif standartların ne olduğunu ve hataları önlemek için alınması gereken103


Fatma DEMİR KORKMAZ, Ayla YAVUZ KARAMANOĞLUönlemleri hep birlikte belirlemeleri gerekmektedir. Bu koşullar altında ameliyathanehemşireleri yapılan tüm işlemlerde aynı perioperatif standartları uygulamalı ve bustandartların tüm ekip üyelerince benimsenmesini sağlamalıdır (Burlingame ve ark.2008, Urbanowicz ve Taylor 2010, Stanton 2011). Böylesi bir entegrasyon günlükameliyatlarda hasta bakımının geliştirilmesi için hemşire meslektaşların dayanışmasınıda gerektirmektedir (Urbanowicz ve Taylor 2010, Stanton 2011).Ameliyathanede C-kollu görüntüleme cihazlarının kullanımı enfeksiyon kontrolükonusunda da dikkatli olmayı gerektirir. Özellikle laminar hava akımının olduğusalonlarda havanın türbülansı söz konusu olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır(Kpodonu 2010).Hibrid girişimlerde aseptik koşulların sürdürülmesi ve radyasyon güvenliğininsağlanması önemlidir. 19 Nisan 2011 tarih ve 27910 sayılı resmi gazetede yayınlanan“<strong>Hemşirelik</strong> Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”te, steril alanınkorunmasına yönelik aseptik tekniklerin uygulanması skrub hemşirenin, hasta güvenliğininsağlanması konusu ise skrub ve sirküle hemşiresinin görevleri arasında yeralmaktadır (19 Nisan 2011 tarih ve 27910 sayılı resmi gazete). Bu nedenle hibridgirişimlerin uygulandığı hastanelerde çalışan skrub ve sirküle hemşirelerin bugünekadar çalıştıkları ameliyathanelerden farklı ortamlarda, cerrahi ekip üyelerinin dışındahibrid ekip üyeleri ile çalıştıkları durumlarda asepsi koşullarının sağlanması vegüvenliğin sağlanması konularını tüm ekip üyeleriyle birlikte gözden geçirmelerigerekmektedir.<strong>Ü</strong>lkemizde hibrid ameliyathanelerin kurulmasına yeni başlanmış olmakla birliktesayıları hızlıca artmaktadır. Bazı hastanelerde ameliyat salonlarından bir yada birkaçıhibrid ameliyat salonuna dönüştürülmüştür. Hibrid ameliyathane/salonunun bulunmadığıhastanelerde ise girişimsel radyoloji laboratuarlarında kateter ile girişimyapıldıktan sonra hastalar ameliyathaneye alınıp cerrahi işlem gerçekleştirilmektedir.Bu durumda cerrahın ve ameliyathane hemşirelerinin sürekli çalıştığı ameliyathanenindışında, kendisine yabancı bir ortamda, radyoloji laboratuarında çalışması dauyum gerektirmektedir. Ayrıca girişimsel radyoloji laboratuarları genellikle ameliyathanelerdenuzak bir mesafede yer almaktadır. Bu durum girişim sırasında hastanınacil ameliyata gereksiniminin olduğu durumlarda sorunlara yol açabilir.Hibrid yaklaşımlara hemşirelik perspektifinden bakıldığında hemşirelerin hastasonuçlarına katkı verebilmek ve hasta bakımını sağlamak için girişimsel işlemler vebaşta radyasyon güvenliği, ekip çalışması ve görüntüleme konularında olmak üzereyeni konularda eğitim almaları ve hibrid yaklaşım kültürünü oluşturmaları gerekmektedir(Burlingame ve ark. 2008, Urbanowicz ve Taylor 2010, AORN 2011, Stanton2011). Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği üye ülkelerinde olduğu gibiameliyathane hemşireliğinde branşlaşma ya da sertifika programlarının gündemegelmesi ve programların içeriklerinin teknolojik gelişmelerin getirdiği gereksinimlerecevap verebilecek düzeyde olması gerekmektedir.104


Kalp Damar Cerrahisinde Hibrid Girişimler: Ameliyathane Hemşireliği YönüKAYNAKLARAkçevin A. Hibrid yaklaşım fikri. Türkiye Klinikleri J Cardiovasc Surg-Special Topics.2011; 3(1 Suppl.):1-3.Association of Perioperative Registered Nurses. Perioperative Standards and Recommended Practices.Minimally Invasive Surgery. Denver, CO: AORN, Inc: 2011:143-175.Aydemir NA, Erdem A. Doğumsal kalp hastalıklarında hibrid yaklaşımlar. Türkiye Klinikleri J CardiovascSurg-Special Topics. 2011; 3(1 Suppl.): 71-77.Belkin M (September 24, 2011). The design and implementation of hybrid operating rooms. 2011; RetrievedSeptember 24, 2011, from http://www.veithsymposium.org/pdf/vei/2761.pdf.Burlingame B, Ogg M, Denholm B. Hybrid ORs. AORN. 2008; 88(3): 449-457.Catalano K, Fickenscher K. Emerging technologies in the OR and their effect on perioperativeprofessionals. AORN J. 2007; 86(6):958-969.Görmüş N. Doğumsal damar hastalıklarında hibrid yaklaşımlar. Türkiye Klinikleri J Cardiovasc Surg-SpecialTopics. 2011; 3(1 Suppl): 78-81.Grandjean JG. Hybrid cardiac procedure: The ultimate cooperation. Neth Heart J. 2007; 15(10): 327-3<strong>28</strong>.Güler M. Kalp damar cerrahisinde acil hibrid girişimler. Türkiye Klinikleri J Cardiovasc Surg-SpecialTopics. 2011; 3(1 Suppl): 82-86.Hijazi ZM. Using the hybrid approach in the correction of congenital and structural heart disease.Congenital Cardiology Today. 2009; 7(5): 12-14.Kpodonu J, Raney A. The cardiovascular hybrid room a key component for hybrid interventions andimage guided surgery in the emerging specialty of cardiovascular hybrid surgery. Interact CardioVascThorac Surg. 2009; 9: 688-692.Kpodonu J. Hybrid cardiovascular suite: the operating room of the future. J Card Surg. 2010; 25: 704-709.Le Bail S. Innovations in cardiac surgery. Medical Technology Watch Canada. Cardiology Issue April 2006;4(1): 1-8.Orhan G. Yüksek riskli koroner/kapak hastalıklarında hibrid girişimler. Türkiye Klinikleri J CardiovascSurg-Special Topics. 2011; 3(1 Suppl): 29-32.Önem G, Saçar M, Baltalarlı A. Koroner revaskülarizasyonda hibrid yaklaşımlar. Türkiye Klinikleri JCardiovasc Surg-Special Topics. 2011; 3(1 Suppl): 9-13.Resmî Gazete. <strong>Hemşirelik</strong> Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” tarih: 19 Nisan 2011<strong>Sayı</strong>: 27910.Sargın M. Hibridizasyon teknolojisi ve donanımı. Türkiye Klinikleri J Cardiovasc Surg-Special Topics. 2011;3(1 Suppl): 4-8.Solenkova NV, Umakanthan R, Leacche M & et al. The new era of cardiac surgery: Hybrid therapy forcardiovascular disease. Innovations. 2010; 5(6): 388-393.Stanton C. Instilling a hybrid OR culture. AORN J. 2011; 93(5): C1-C8-C9.Sutton SW. Team approach to the hybrid operating room. Presented at the <strong>28</strong>th Annual Seminar of TheAmerican Academy of Cardiovascular Perfusion; San Diego, California.Tinkham MR. The endovascular approach to abdominal aortic aneurysm repair.AORN J 2009; 89(2): <strong>28</strong>9-306.Urbanowicz J, Taylor G. Hybrid OR: Is it your future? Nurse Manage. 2010; 41(5): 22-27.Yavuz Ş. Redo-CABG’de hibrid girişimler. Türkiye Klinikleri J Cardiovasc Surg-Special Topics. 2011;3(1 Suppl): 15-21.105


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 107-116, <strong>2012</strong>POSTPARTUM DEPRESYONDA K<strong>Ü</strong>LT<strong>Ü</strong>REL FAKTÖRLERİN ÖNEMİTHE IMPORTANCE OF CULTURAL FACTORS UPON POSTPARTUM DEPRESSIONAraş.Gör. Ruşen ÖZT<strong>Ü</strong>RK Doç.Dr. Oya KAVLAK Prof.Dr. <strong>Ü</strong>mran SEVİLE.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> Kadın Sağl. ve Hast. Hemşireliği AD.ÖZETSosyal çevre içindeki önemli faktörlerden biri kadının içinde bulunduğu kültürel yapıdır.Kültür, tüm duygusal yaşantılar için önemli bir kavram olup, bireyin bilişsel yapısını, inanç veuygulamalarını, duygusal tepki ve davranışlarını etkilemektedir. Kültürel özellikler toplumdantopluma değişeceği gibi, aynı toplumdaki farklı gruplar arasında da farklı kültürel uygulamalargörmek mümkündür. Doğum sonrası deneyim de kadının yaşadığı sosyal ve kültürel çevretarafından şekillendirilir. Kadın ve ailesinin kültürel özellikleri, kadının ebeveynliğe geçişteannelik rolüne uyumu ve bu süreci nasıl geçireceği ile yakından ilişkilidir. <strong>Ü</strong>lkemizde kültürelfaktörlerin depresyon üzerine etkilerini inceleyen çalışmalarda, kadınların evlenme tipiningörücü usulü olması, çocuğun cinsiyetinin ebeveynlerin istedikleri doğrultuda olmaması,sosyal destek yetersizliğinin, depresyon oluşumunda risk etkenleri olduğu belirtilmektedir.Yapılan çalışmalarda, doğu kültürlerinde daha yaygın olan postpartum dönemdeki desteksisteminin postpartum depresyondan koruyucu bir faktör olduğunu görülmektedir. Bubağlamda çalışmada amaç, kültürel olarak doğum sonu dönemde uygulanan farklı ritüelleribelirlemek ve postpartum depresyonda rol oynayan kültürel faktörleri açıklamaktır.Anahtar kelimeler: Kültür, postpartum depresyon, sosyal destek, doğum sonu ritüellerABSTRACTOne of the important factors is in the social environment within the cultural structure ofwomen. Culture, is an important concept for all the emotional experiences which individual'scognitive structure, beliefs and practices, and behavior affects the emotional response. As culturalfeatures will vary from society to society, among different groups in the same society is possible tosee the different cultural practices. The woman after the birth experience is shaped by the social andcultural environment. Cultural characteristics of women and family, women in the transition toparenthood compliance with the role of motherhood and that are closely related.how will undergothis process.In studies investigating the effects of cultural factors on depression in our country, is thetype of women are married by arrangement, lack of direction they want the parents of the child'ssex, social support is not sufficient, reported that risk factors in the formation of depression. In thestudies, postpartum support system seen that postpartum depression is a protective factor which ismore common in eastern cultures. Our purpose in this context, to determine the different ritualsof culturally in postpartum period and explain cultural factors which play a role in postpartumdepression.Key words: Culture, postpartum depression, social support, postpartum rutieller


Ruşen ÖZT<strong>Ü</strong>RK, Oya KAVLAK, <strong>Ü</strong>mran SEVİLGİRİŞPostpartum dönem, annede oluşan fizyolojik değişikliklerin yanında ebeveynliğegeçişin yaşandığı, yeni rollerin ve sorumlulukların üstlenildiği zor bir dönemdir.Birçok kadın gebelik ve doğumla birlikte bu değişimlere kolaylıkla uyum sağlarken,kadınların bir bölümünde ılımlı düzeyde psikiyatrik belirtiler, bir kısmında dahastaneye yatırılmayı gerektirecek düzeyde ağır psikiyatrik tablolar gelişebilmektir(Durukan 2007).Postpartum depresyon (PPD) anneden kaynaklanan nedenlerle birlikte psikososyalve çevresel nedenlerin etkisi ile oluşan bir ruhsal bozukluktur (Akman 2006).Nicolson (1990), postpartum depresyonu açıklamada iki model geliştirdiğini bildirmektedir.Klinik model; postpartum depresyonu bir hastalık ya da bozukluk olaraktanımlarken, sosyal model de doğumun bir yaşam olayı olduğunu ve postpartumdepresyonun bu yaşam olayına bir yanıt olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir.Doğum sonu destek, ritüeller ve yasaklar hemen hemen tüm Batılı olmayan toplumlardaanneliğe geçiş sürecine eşlik etmekte ve anneyi yeni rolüne adapte ederkenrehberlik ve sosyal destek sağlamaktır (Cox 1998). Aynı zamanda doğum sonu verilenbu desteğin, anneleri postpartum depresyondan koruyacağı ileri sürülmektedir. Bunedenle bu derlemede, depresyon üzerinde etkili olabilecek kültürel faktörleriaçıklamak ve hemşirelerin bu konuda farkındalıklarının artırılması amaçlanmaktadır.Postpartum Depresyon PrevalansıDoğumun en sık görülen komplikasyonlarından biri olarak değerlendirilen postpartumdepresyon (PPD), Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda(The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-DSM) doğumu takip eden4 hafta içerisinde ortaya çıkan majör depresyon atağı olarak tanımlanmaktadır (APA1994, Durukan 2011).Batı ülkelerinde yapılan çalışmalarda, kadınların yaklaşık %10-%20’si postpartumdepresyon (PPD) yaşamakta (Miller 2002) ve %25-%50’sinde postpartum depresyonaltı ay veya daha fazla sürmektedir (Beck 2002). Asya ülkelerinde yürütülen çalışmalardaise, postpartum depresyon prevalansının %1’den %20’ye kadar daha genişbir yaygınlık gösterdiği bulunmuştur (Bina 2008).O’hara ve arkadaşlarının (1996) yapmış olduğu meta-analiz çalışmasında, 59 araştırmadanelde edilen tahminlere göre, postpartum depresyon yaygınlığı % 13 olaraksaptanmıştır. Halbreich ve arkadaşlarının (2006), 40 ülkede yapılmış olan 143 çalışmanınsonuçlarına göre; PPD prevalansını %10-15 olarak bulunmuştur. <strong>Ü</strong>lkelerinpostpartum depresyon ortalamaları ise Hong Kong’da %16.1, İngiltere’de %12.8,Fransa’da %8.5, İtalya’da %38.1, Tayvan % 34.5, Hindistan %32.4, İspanya’da %17.4,Almanya’da %17.1, İsveç %12.4 olarak belirtilmiş, aynı çalışmada Türkiye’deki ortalama%29.8 olarak bildirilmiştir (Halbreich 2006). Gorman ve arkadaşlarının (2004),sekiz ülkede (Fransa, İrlanda, İtalya, ABD, İngiltere, Portekiz, Avusturya ve İsviçre) 296kadınla yapmış oldukları çalışmada, postpartum depresyon oranının %2.1-%31.6arasında değiştiğini, ülkeler arasında önemli farklar olduğunu belirtmişlerdir.Uganda’da 202 kadınla yapılmış olan çalışmada, PPD oranı %43 olarak bulunmuştur108


Postpartum Depresyonda Kültürel Faktörlerin Önemi(Kakyo 2011). Asya’da başka bir çalışmada, PPD prevalansı % 3.5 ile % 63.3 arasındadeğişen geniş bir yelpazeye sahip olup; Malezya’da en düşük, Pakistan’da en yüksekyaygınlığa sahip olduğu bulunmuştur (Klainin 2009).<strong>Ü</strong>lkemizde, annelerin %6.3-50.7’inde postpartum depresyon belirtilerinin bulunduğubildirilmektedir (Durukan 2011). Danacı ve arkadaşlarının (2002) Manisa’dayaptıkları araştırmada, postpartum depresyon sıklığı %14 olarak belirlenmiştir. İnandıve arkadaşlarının (2002) yaptıkları çalışmada, Türkiye’nin orta ve doğusundaki 5 ilde(Erzurum, Elazığ, Malatya, Kayseri, Konya) 2514 kişilik örneklem grubundapostpartum depresyon insidansı %27.2 olarak saptamıştır. Aktaş’ın (2008), Ankara’da330 anne ile yaptıkları araştırmada, kadınlarda PPD oranını doğum sonu 1. gün%16.7, doğum sonu 2. haftada ve 6. haftada % 19.4; Uyar’ın Afyon ilinde yaptığıçalışmada %<strong>28</strong>.5; Efe’nin Ankara’da yaptığı çalışmada %23.4; Taşdemir’inGaziantep’de yaptığı çalışmada %21.8; Nur ve arkadaşlarının Sivas’ta yaptığıçalışmada %<strong>28</strong>.0; Ayvaz’ın Trabzon’da yaptığı çalışmada %<strong>28</strong>.1; Özdemir’inKonya’da yaptığı çalışmada %19.4 olarak saptanmıştır. Sağlık ve hastalık da kültürelyapı içinde şekillenen ve kültürden kültüre değişebilen kavramlardır. Doğumkadın yaşamında fizyolojik bir olay olmasının yanı sıra toplumun sosyal ve kültürelözellikleri ile şekillenmektedir (Gölbaşı 2010). Bu nedenle, postpartum depresyonprevalansında, ülkelerarası farklılıkların yanı sıra, aynı ülkedeki bölgesel farklılıklarınolmasının da kültürün bir sonucu olabileceği düşünülmektedir.Postpartum depresyon yaygınlığındaki farklılık nedeni belli değildir. Ancakaraştırmacılar, bazı kültürlerde postpartum depresyon yaygınlığının düşük olmasınınnedenini, kültürel destek faktörlerine bağlamaktadır (Bina 2008). Bunun yanı sıraJaponya gibi bazı toplumlarda doğum sonu dönemde, ağlamanın yasak olması,kadının duygu durumunu açıklamada kısıtlayıcı tutumlar sergilenmesi ve duygusallığınaklın bir zayıflığı olarak kabul edilmesi nedeniyle kadınların depresyon tanısıalması durumunda, bu baskının daha çok arttığı belirlenmiştir (Halbreich 2006).Kumar (1994), kadınların duyguları belirtmelerindeki bu kısıtlama nedeniyle postpartumdepresyon oranın daha düşük çıktığını öne sürmüştür. Dolayısı ile PPD’ninortaya çıkmasında, kültürel faktörlerin doğrudan etkili olduğu, bu nedenle batılıtoplumlarda doğum sonrası özel destekleyici ritüellerin eksikliğinin postpartumdepresyonun gelişimine neden olduğu söylenebilir. Yahudi kadınlarda yapılan biraraştırmada sosyal ve toplumsal yapılanmalar ve iyi tanımlanmış sosyal rollerlebirlikte, postpartum depresif belirtilerin anlamlı ilişkisi bulunmuştur (Akman 2006).Aynı zamanda, doğumla birlikte kadınlara yüklenen roller ve batı kültüründedoğumdan sonra kadının koşulsuz olarak bebeğini seveceği, ailesiyle ilgileneceği ve“ondan sonra hep mutlu yaşayacağı” şeklindeki güçlü beklentiler dikkat çekmektedir(Durukan 2007). Birçok toplumda, bebeğin mükemmel olduğu, anneliğin içgüdüselolarak doğum sonu erken dönemde geliştiği, anne-bebek arasındaki bağın kendiliğindenoluştuğu, anne olmanın her zaman mutluluk verici bir olay olduğu belirtilmektedir.Gerçek yaşamda bu beklentilere ulaşamama ya da beklentilerin gerçekleşememesiannelerin kendilerini başarısız, yetersiz, tükenmiş ve ezilmiş hissetmelerineneden olabilmektedir (Aktaş 2008). Bu nedenle, doğum sonu anneye verilendestek sistemlerindeki yetersizliklerin yanı sıra, kadının annelik rolünün toplumsal109


Ruşen ÖZT<strong>Ü</strong>RK, Oya KAVLAK, <strong>Ü</strong>mran SEVİLbeklentilerle örtüşmemesi de PPD oluşumunda rol oynayan kültürel faktörlerden birisayılmaktadır.Postpartum Depresyonun Sosyo–Kültürel Etmenler ile İlişkisiDoğum sonu depresyonla ile ilgili risk faktörlerini belirlemek amacıyla birçokçalışma yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar içinde en kapsamlı çalışma; Beck’inpostpartum depresyonun risk faktörleri ile ilgili yaptığı meta-analiz çalışmasıdır. Beck(1996), postpartum depresyon ön göstergelerini araştıran 1974-1994 arasındayapılan 44 çalışmayı incelemiştir. Bu metaanaliz çalışması sonucunda postpartumdepresyonun risk faktörleri arasında en çok; prenatal depresyon ve anksiyeteninvarlığı, geçirilmiş depresyon öyküsü, çocuk bakımına ilişkin yaşanan stresler, sosyaldestek eksikliği, stresli yaşam olayları, annelik hüznü, olumsuz evlilik ilişkileri, düşükbenlik saygısı, bebeğin huysuzluğu, annenin evlilikten memnuniyeti, sosyoekonomikdurumu, gebeliğin istenme durumu yer almaktadır (Beck 1996). Asyalı kadınlardapostpartum depresyon, fiziksel/biyolojik, psikolojik, obstetrik/pediatrik, sosyodemografikve kültürel faktörlerle ilişkili olarak beş ana grupta kategorize edilmiştir(Klanin 2009). Danacı (2002)’nın çalışmasında, sosyoekonomik faktörlere ilişkin,yaşayan çocuk sayısının fazla olması, gecekonduda yaşama, göç etme, bebeğindeönemli sağlık sorunu olması, kadının kendisinde daha önce psikiyatrik bir bozukluğunolması, eşinde psikiyatrik bozukluk olması, eşiyle ve eşinin ailesiyle ilişkisinin iyiolmaması da depresyonun ortaya çıkışıyla ilişkili etmenler olarak saptanmıştır.Kültürel olarak; erkek çocuk lehine cinsiyet tercihi Arap ülkeleri, Türkiye,Hindistan, Çin, Japonya, Tayvan, Kore, Hong Kong ve Vietnam gibi bazı toplumlardakökleşmiş durumdadır. Hint kültürü erkek çocukların aileye ekonomik katkıdabulunduklarına, ebeveynlere yaşlılıklarında destek olduklarına ve çeyiz ödeyerekekonomik ödül ile birlikte evlilikle gelin kazandıklarına inanırlar. Benzer kültürel inançilk çocukların erkek olmasını tercih eden Çin’de de görülmektedir. Kız çocuklarıevlendikten sonra damat ailesine ait olmakta, ailesine maddi olarak katkıdabulunmamaktadır. Erkek çocuklar ise, aile şirketlerinin yöneticiliğini üstlenmekte veekonomik güvenliği sağlamakta, yaşlı aile üyelerini desteklemekte ve ailenin soydevamını sağlamaktadır, Vietnamlı kadınlar özellikle bir erkek çocuk doğurduklarındadoğum sonrası statüleri yükselmekte, bebek bir aylık olduğunda ‘‘Day ThangCeremonies’’adı verilen özel bir kutlama yapılmaktadır (Heh 2004, Klanin 2009,Pillsbury 1978, Yoshida 1997). Aktaş’ın (2008) belirttiğine göre;ataerkil toplumlardabebeğin cinsiyetinin kız olması kadınlarda sosyal baskıya neden olabileceğini vepostpartum depresyon görülme durumunu etkileyeceğini belirtmiştir (Aktaş 2008).Özdemir’in çalışmasında (2007), doğum öncesi bebeğin cinsiyetini öğrenmeyenlerdepostpartum depresyon sıklığı %26.5 iken, bebeğin cinsiyetini öğrenenlerde%18.3 olup, bebeğin cinsiyetini bilmeyenlerde bebeğin cinsiyetini bilenlere görepostpartum depresyon 1.6 kez daha fazla bulunmuştur. Nur (2004) ve Özdemir’in(2007) çalışmasında, bebeğin cinsiyetinin bilinmesi sonucu eş ve/veya eşininailesinde tutum değişikliği olan anneler ile postpartum depresyon sıklığı arasındaistatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. İnandı ve ark., (2002)yaptıkları çalışmada da, kız bebek doğuran annelerde, erkek bebek doğuranlara göre110


Postpartum Depresyonda Kültürel Faktörlerin Önemiistatistiksek olarak anlamlı derecede depresyon oranının arttığı bildirilmiştir.Atasözleri ve deyimler de kültürel olarak, çoğu ülkede erkek çocuk tercihinin ne kadaryaygın ve özlenen bir durum olduğunu göstermektedir. Örneğin, Çin’de biratasözü ‘18 tanrıça gibi bir kız çocuğu kambur olan bir oğlan çocuğunun yerinintutamaz’. Türkiye’de de ‘oğlan olsun çamurdan olsun’ deyimi çok yaygındır(http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/kadinin_statusu_anne_olumleri.pdf. erişim tarihi: 20.11.2011). Ancak son yıllarda ülkemizde ebeveynlerinbeklentilerinin daha çok bebeğin sağlıklı doğmasından yana olmasına karşın, özelliklekırsal kesimde erkek lehine cinsiyet tercihleri, halen beklenen ve istenen bir durumolma özelliğini koruduğunu söyleyebiliriz.Postpartum Depresyon ve Kültürel RitüellerModern Batı kültürlerinde doğum sonrası uygulamalar; bireysel kabul edilirken,Asya kültüründe yeni anne olan kadın, sosyal destek ve uygulamada; anne, akraba veeş gibi kendi aile üyelerine güvenmektedir (Klainin 2009). Yeni bir anneye destekiçin, kültürel ritüellerin var olması, kadının statüsünün yükselmesi ve kendi rolünesaygı gösterilmesi doğum sonrası ruhsal sağlığının gelişmesi ile ilişkili olabilmektedir(Cox 1988a, Stern ve Kruckman 1983). Stern ve Kruckman (1983) çalışmalarında,postpartum depresyonu önlemeye yönelik gelenekselleşmiş bakım unsurları olduğusonucuna vararak; yeni annenin deneyimsizliğinin kabul edilmesi ve koruyucuönlemler alınması, sosyal inzivaya çekilmesi, ev işleri ve çocuk bakımına yardımcıolunması, anneye hediye-eşya alınması ve özel yemeklerin hazırlanması gibi ritüelleryoluyla sosyal kabullenmenin depresyonu önlediğini belirtmişlerdir.Yeni anneler kültürlere göre genellikle beş-dokuz gün boyunca sosyal inzivayaçekilmektedir (Posmontier 2004). Birçok kültürde doğum sonu dönem bir duyarlılıkdönemi olarak ele alınmakta ve anne ve bebeğin sağlığını korumak için çeşitligeleneksel uygulamalar yapılmaktadır (Gölbaşı 2010).Bu süre boyunca, sürekliannenin yakınları, ebesi ve arkadaşları, anne ile iletişim halindedir. Bu süre içinde,sadece belli kişiler, kadın için özel yemekler hazırlamakta, anneyi sıcak tutmakta,diğer çocuklara bakmakta, ev işlerini devralmakta, yeni anneye banyo yaparkenyardımcı olmakta ve geceleri uyumasına izin vererek annenin dinlenmesinisağlamaktadır. Yeni annenin fiziksel, duygusal ve bilgi desteği ile beslendiği budönem, doğum sonrası 30 ila 40 gün boyunca sosyal inziva dönemi olarak devametmektedir (Posmontier 2004).Türk kültürü bu dönemin önemini şöyle vurgular “loğusanın mezarı 40 gün açıkolur” o nedenle bu dönem Türk toplumunda dinlenilerek geçirilen bir dönemdir.Kadın bu dönemde sadece kendi ve bebeğinin bakımını yaparak geçirir. Türk kültürve inançlarına göre doğum sonu 40 gün kadının aralıklı olsa da kanaması olduğu içinbu dönemde kadın kirli sayılır. Bu süre bitene kadar cinsel ilişkiye girmesine izinverilmez. Loğusa kadın 40 gün evinden çıkarılmaz ve ev işleri kendi annesi, kayınvalidesi veya eşi tarafından yapılır (Gölbaşı 2011).Postpartum dönemde, annenin akrabalarının bu özel ziyaretleri ruhsal bozukluklarınıortadan kaldırmakta ve toplum içinde kendi rolünü devam ettirmek içinanneye destek olmaktadır (Posmontier 2004). Bu durum annenin yeni rolüneadaptasyonu sağlamakta ve PPD oranlarının düşmesine yardımcı olmaktadır.111


Ruşen ÖZT<strong>Ü</strong>RK, Oya KAVLAK, <strong>Ü</strong>mran SEVİLPostpartum Depresyon ve Sosyal Destek İlişkisiKültürlerin çoğunda, doğum sonrası dönem; 30 ila 40 gün olarak tanımlanmaktave annenin doğum sonrasını iyileşmesini ve annelik rolüne adapte olmasınısağlamaktadır (Posmontier 2004). Bu dönemde algılanan sosyal destek eksiklikleri,postpartum depresyon gelişiminde öncü olabileceğine dair bazı kanıtlar vardır(Stuchbery 1998, Posmontier 2004, Heh 2004, Yoshida 1997).Japonya'da 'Satogaeribunben'' adlı geleneksel doğum sonrası ritüeller vardır. Buülkede sosyal destek, doğum sırasında kadının kocası yerine ailesi tarafından sağlanmaktadır.Bebek sahibi olacak kadın 32-35 haftalarında kendi ailesinin evine dönmektedir.Dolayısıyla kadınlar bu süreçte kendi ailelerinden özellikle annelerinden, bebekbakımı ve ev işleri konusunda destek almakta ve fiziksel olarak dinlenebilmektedir.Ayrıca, çocuk bakımı ile ilgili bilgi ve beceriler de yeni anne olan kadına aktarılmaktadır.Kadın kendi evine bebek bir aylık olduğunda geri dönmektedir. Bu gelenek halayaygın olarak devam etmektedir (Halbreich 2006, Posmontier 2004, Yoshida 1997).Cox (1999b), Çin’deki postpartum dönem boyunca geleneksel uygulamaları ‘ayyapma’ veya ‘Zuo Yue’ olarak tanımlamıştır. Geleneksel Çin tıbbı, iki karşıt gücün''Yang'' (sıcak hava ya da pozitif enerji) ve ''Yin'' (soğuk hava ya da negatif enerji) tümevreni düzenlediğini ve insan vücudu içinde bulunduğunu öne sürmektedir. Bunedenle, Çin, Tayvan, Hong Kong, Singapur ve Vietnam’daki kadınlar genellikle,doğum sonrası 30 gün boyunca 'ay yapma’ olarak bilinen doğum sonrası iyileşmedönemine katılmaktadır. Kadınlar, bu dönemi yatarak geçirmektedir. Sosyal destekolarak çocuk bakımı, ev işleri ve yemek yapma kadının annesi ve akrabaları tarafındankarşılanmaktadır. Bunu yanı sıra gelişebilecek bazı tıbbi sorunları önlemek amacıylakadının bazı etkinliklerden (örneğin, banyo yapma, saç yıkama, dışarı çıkma ve yadolaşmaktan kaçınma, "yang" ya da sıcak gıdalar tüketirken, çiğ ya da "soğuk" (yin)gıdalardan kaçınma, cinsel ilişkiden kaçınma) kaçınması önerilmektedir. Anneyi buşekilde güçlendirme ve yakınlık gösterme, duygusal ve maddi destek sağlama, anneninözsaygısını artırmakta ve erken annelik döneminde karşılaşılan stres ve sıkıntılarakarşı başetmelerini sağlayabilmektedir (Cox 1999b, Halbreich 2006, Posmontier 2004,Klainin 2009, Bashiri 1999). Çin kültüründeki bu hapsedilme ritüelinin, kadının yenirolüne adapte olmasında sosyal destek ve rehberlik sağladığını ve sonucundapostpartum depresyonun engellendiğini belirtilmiştir ( Pillsbury 1978).Meksikalı kadınlar arasında ‘La Cuarenta’ adı verilen, doğum sonrası dinlenmesüresi, önemlidir. Meksika’da yeni doğum yapmış anneler, 40 gün boyunca dinlenmekte,ev işleri, alışverişe akrabaları yardım etmektedir. Ayrıca bu dönemde, cinselilişkiden kaçınılmaktadır. Eşleri de yine bu dönem boyunca bebeğin bakımına yardımetmektedir (Posmontier 2004). Niska (1998), doğum sonu dönemde annelere verilenbu desteğin (‘La Cuarenta’nın), postpartum döneme uyumu artırdığı ve PPD oranlarındaazalmaya yol açtığını belirtmiştir.Arap kültüründe ise, aile; namus, sadakat merkezini çağrıştırır ve genişleyen aileünlenerek takdir kazanmaktadır. Kadın, doğum sonrası dönemde saygınlık kazanmaktave yeterli sosyal desteği 40 gün boyunca almaktadır. Genişletilmiş ailesistemleri, yeni annenin, doğumdan sonra geleneksel 40 gün dinlenmesini sağlamak112


Postpartum Depresyonda Kültürel Faktörlerin Önemiiçin teşvik edilmektedir. Bu süre zarfında yeni annenin, görevleri kadının akrabalarıtarafından devralınmıştır. Bu düzenlemenin gerektirdiği pratik desteğe ek olarak,Arap kültüründe var olan güçlü aile bağları ve yeni annenin yakın akrabaları ileyakın ilişkisi onun duygusal ihtiyaçlarını karşılamaktadır (Bina 2008, Posmontıer 2004,Stuchbery 1998).Nijerya’da, genç çiftlerin gebeliklerinde genellikle yaşlılar, özellikle anne ya daannenin akrabaları tarafından yönlendirildiği belirtilmektedir. Yeni bebek soyundevamı için ailenin geleceği olarak görülmektedir. Nijeryalı bir kadın doğum yaptığında,özelliklede kadın erkek çocuk doğurmuşsa doğum tam bir zafer gibi kutlanmaktadır.Bu dönemde anneye oldukça dikkat edilmekte ve bir ay boyunca anneninen iyi şekilde beslenmesi sağlanmaktadır (Okafor 2000).<strong>Ü</strong>rdün kültüründe de, geniş aile üyeleri tarafından verilen, sosyal desteğin öneminivurgulamaktadır. Nahas ve Amasheh (1999)’ın araştırma bulguları, kültürelsosyal destek yapısının PPD’yi hafifletebileceğini kanıtlamaktadır. Nahas ve Amasheh(1999) Avustralya’ya göç etmiş 22 <strong>Ü</strong>rdünlü kadınla, PPD deneyimlerini tanımlamıştır.Yapılan bu çalışmada, PPD’nin <strong>Ü</strong>rdün'de bilinmediğini saptamışlardır. Çalışmada,Avustralya'da yaşayan <strong>Ü</strong>rdün kadınların, 40 gün boyunca geniş aile üyeleri tarafındanverilen sosyal desteklerinden ayrı olmaları nedeniyle, PPD’nin geliştiği belirtilmiştir.Diğer Batı kültürlerinde olduğu gibi, eşlerin, mali yükümlülükler nedeniyle çalıştıklarıiçin sosyal destek boşluğunu dolduramadıkları saptanmıştır. Kendi sosyal ağ desteğiolmayan, bu kadınların PPD başlangıcına karşı daha savunmasız olduklarını belirtmişlerdir.Yoshida ve ark.(1997), İngiltere’de yaşayan Japon anneleriyle yapmış olduğuçalışmada, depresyon oranlarının Japonya’daki kadınlarla benzer olduğunu belirtmiştir.Ancak çalışmada, depresif olan kadınların, annelerinin Japonya’ya dönmelerinden,kısa bir süre önce endişe durumlarının arttığını tanımlanmışlardır. Kadınlar,kendilerini bebeklerinin bakımını almak konusunda endişeli olduklarını belirtmiştir.Çalışmada, Japon kadınların, savunmasız oldukları bu sürede anneleri tarafındandesteğin çekilmesi, depresyon başlangıcı için bir tetikleyici faktör olabileceğibelirtilmiştir.Lee (2000) Hong Kong’lu kadınlarda, postpartum depresyon risk faktörlerini vekültürel pospartum gelenekleri ve yakın akraba ilişkilerinin, kadının postpartumdönemde iyi olması üzerine etkilerini incelemiştir. Kadınların yaklaşık %11’indepostpartum depresyonun ortaya çıktığı belirlenmiştir. Kültürel faktörlere baktığımızda;kadınların %80’i, postpartum bakım (peyiue) aldıkları saptanmıştır. Örnekleminyaklaşık % 80’i "ay yapma’da var olan davranışsal ve diyet ile kısıtlamaları yerinegetirmiştir. Peiyue (postpartum) bakımının, kadının psikolojik olarak iyi hissetmesinisağlayarak; postpartum depresyon üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Öte yandan,peyiue bakımı almayan kadınlarda depresif semptomların arttığı saptanmıştır.Benzer şekilde, Heh ve arkadaşları (2004), bir ay boyunca verilen destekte kadınlarıngerçek ihtiyaçlarını karşılanması durumunda, Tayvandaki ‘ay yapma’ geleneğinin,posptpartum depresyon riskinden kadınları koruyacağını belirtmektedir.113


Ruşen ÖZT<strong>Ü</strong>RK, Oya KAVLAK, <strong>Ü</strong>mran SEVİLStuchbery ve ark. (1998)’nın farklı kültürleri karşılaştırdıkları çalışmalarında(Vietnam, Arap ülkeleri ve Avustralya), Avusturyalı annelerin, eşlerinden ve annelerindendaha fazla duygusal destek bekledikleri ve doğum sonu desteğin, düşükduygu durum ile ilişkili olduğunu saptamışlardır. Arap kadınların, Vietnam ya daAvustralya kadınlarına göre destek konusunda daha memnuniyetsiz olduğu ve buannelerin, yakınları ve arkadaşları tarafından yardım ve destek konusunda dahayüksek beklentilerinin olduğu saptanmıştır. Araştırmacılar tarafından, Arap kadınlarındoğum sonu dönemde yüksek toplum desteği nedeniyle, destek beklentilerininkültürel çevrenin bir sonucu olarak daha yüksek olabileceği düşünülmüştür.Vietnamlı kadınların eşleri ile ilişkilerinin zayıf olduğu ve yüksek PPD puanları ileilişkili olarak eşlerinden daha fazla destek beklediklerini belirtmişlerdir (Stuchbery,Matthey ve Barnett 1998).<strong>Ü</strong>lkemizde ise doğum sonu dönemde kadınların bebek bakımı konusunda öncekendi annesinden daha sonra kayınvalidesinden destek aldığı görülmektedir (Uyar2005). Nur ve ark.(2004) yaptığı çalışmada eşlerinden yeteri kadar ilgi görmediğiniifade eden kadınlarda PPD prevalansının 2.73 kat daha fazla olduğu saptanmıştır.Büyükkoca (2001) çalışmasında, sosyal destek düzeyi artıkça, postpartum depresyonpuanının düştüğünü ve aralarında anlamlı ilişki olduğunu belirtmiştir. Ebeveynlereaile yakınları, çevreleri tarafından sağlanan sosyal destek onların gebelik ve doğumsonu dönemi bir krize dönüşmeden atlatmalarında önemlidir. Postpartum dönemdesosyal desteğin olmaması ebeveynlerin yeni rollerine uyum sağlamada güçlük,bebek bakımında sorunlar yaşama ve bebekle arasındaki bağın gelişmesinde güçlük,kendilerini yetersiz ve yalnız hissetme, eşler arası gerginliğin artarak iletişim bozulmasıgibi durumlara neden olabilmektedir (Serhan 2010). Sonuç olarak, literatürdekadının kültürüne özgü ritüellerle doğum sonrası dönemde destek verildiği destekeksikliği durumunda artan doğum sonrası depresyon görülme olasılığının artacağısöylenebilir.SONUÇKültürel inanışlar ve uygulamalar birçok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde depostpartum dönemde oldukça önemlidir. Her toplumun doğum sonu dönemdekültürüne ait farklı inanç ve uygulamaları mevcuttur. Doğum sonu dönemde iyi birbakım hedefleniyorsa, hemşire o toplumun sağlık yapısını kültürel açıdan bilmekzorundadır. Kültürel faktörler, doğum sonu dönemde postpartum depresyon gibi, sıkkarşılaşılan sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında etkili olabilmektedir. Postpartumdepresyon, anne sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra bebeğin gelişimini deetkilemektedir. Özellikle, hemşirelerin kadının ve ailesinin postpartum depresyondaetkili olabilecek kültürel faktörleri bilmesi, sorunun erken dönemde tanılanmasınaolanak sağlayarak, hem kadının, hem bebeğin, hem de ailenin sağlığının olumsuzyönde etkilenmesini önleyecektir. Bu bağlamda, sağlık bakımı ve ruh sağlığı hizmetverenlerin, bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak ve onları toplumsal kaynaklara yönlendirmekamacıyla doğum sonrası ritüellerin kültürel ifadelerini ve toplumun kültürelgeçmişlerinin farkında olmaları gerekmektedir. Aynı zaman da ülkemizde olduğu gibi114


Postpartum Depresyonda Kültürel Faktörlerin Önemiciddi göç nüfusuna sahip ülkelerde, ailelere, sağlık uygulayıcıları tarafından doğumsonu dönemde, eğitim, ruh sağlığı ve destek hizmetleri verilmelidir. Yine hemşirelikeğitimlerinde kültürlerarası hemşirelik yaklaşımlarına yer verilmesi, hemşirelerin bukonuda farkındalıklarının artırılması ve kültüre özgü bakım verilmesi açısından sonderece önemlidir.KAYNAKLARAkın A., Mıçkıolur S. Kadının Statüsü ve Anne Ölümleri. http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/kadinin_statusu_anne_olumleri.pdf. erişim tarihi: 20.11.2011.Akman C. Postpartum başlangıçlı depresyonun sosyodemografik özellikler ve kişilik bozuklukları ile ilişkisi.Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi. Konya: Selçuk <strong>Ü</strong>niversitesi Meram Tıp <strong>Fakültesi</strong> Psikiyatri Anabilim Dalı.2006: 6-<strong>28</strong>.Aktaş D. Doğum sonu dönemde depresyon görülme durumu ve depresyon gelişmesini etkileyen riskfaktörleri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü,2008: 8-90.American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental disorders, Fourth Edition(DSM-IV), Washington Dc, American Psychiatric Association. 1994.Ayvaz S, Hocaoğlu Ç, Tiryaki A ve ark. Trabzon il merkezinde doğum sonrası depresyon sıklığı vegebelikteki ilişkili demografik risk etmenleri. Türk Psikiyatri <strong>Dergisi</strong>, 2006; 17(4):243-251.Bashiri N, Spielvogel M. Postpartum depressıon: a crosscultural perspectıve prim care update.Ob/Gyns,1999; 6(3), 82-87.Beck CT. A Meta-Analysis of Predictors of Postpartum Depression. Nurs Res, 1996: 45(5): 297-303.Beck CT. Theoretical perspectives of postpartum depression and their treatment implications. TheAmerican Journal of Maternal and Child Nursing, 2002; 27(5): <strong>28</strong>2-<strong>28</strong>7.Bina R. The impact of cultural factors upon postpartum depression: a literature review. Health Care forWomen International, 2008; 2(9):568-592.Büyükkoca M. Algılanan sosyal ile postpartum depresyon arasındaki ilişki, Yayınlanmamış Yüksek LisansTezi. İzmir: Dokuz Eylül <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2001: 60-73.Cox, J. Childbirth as a life event: sociocultural aspects of postnatal depression. Acta PsychiatricaScandinavica, Supplementum, 1988; 344: 75-83.Cox J. Perinatal mood disorders in a changing culture: a ranscultural european and african perspective.International Review Ofpsychiatry, 1999: 11(2-3): 103-110.Danaci AE, Dinc G, Deveci A, et al. Postnatal depression in Turkey: epidemiological and cultural aspects.Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol, 2003; 37(3): 125-129.Durukan E. Ankara il merkezinde birinci basamak sağlık kuruluşlarına başvuran 2 hafta-18 aylık bebeği olanannelerde postpartum depresyon sıklığı, etkileyen faktörler ve yaşam kalitesi. Yayınlanmış Doktora Tezi.Ankara: Gazi <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2007: 1-30.Durukan E, İlhan NM, Bumin AM ve ark. 2 hafta-18 aylık bebeği olan annelerde postpartum depresyonsıklığı, etkileyen faktörler ve yaşam kalitesi. Balkan Medical Journal, 2011; <strong>28</strong>(4): 385-393.Efe Ş, Taşkın L, Eroğlu K.Türkiye’de postnatal depresyon ve etkileyen faktörler. Turkish-German GynecolAssoc., 2009: 10:1, 14-20.Halbreich U, Karkun S. Cross-cultural and social diversity of prevalence of postpartum depression anddepressive symptoms. Journal of Affective Disorders, 2006; 91(2-3): 97-111.Heh SS, Coombes L, Bartlett H. The association between depressive symptoms and social support intaiwanese women during the month. Int J Nurs Stud., 2004; 41(5): 573-9.Gorman LL, O'Hara MW, Figueiredo B. Adaptation of the structured clinical ınterview for dsm-ıv disordersfor assessing depression in women during pregnancy and post-partum across countries and cultures.British Journal of Psychiatry, 2004: 184(46): 17-23.115


Ruşen ÖZT<strong>Ü</strong>RK, Oya KAVLAK, <strong>Ü</strong>mran SEVİLGölbaşı Z, Eğri G. Doğum Sonu Dönemde Annenin Bakımına Yönelik Yapılan Geleneksel Uygulamalar.Cumhuriyet Tıp Derg, 2010; 32: 276-<strong>28</strong>2.Gölbaşı Z, Eğri G (2011). Doğum sonu dönem ile ilgili geleneksel inanç ve uygulamalara Dünyadan veTürkiye’den örnekler. ZfWT, 2011; 3(1): 143-155.Inandi T, Elci OC, Ozturk A, et al. Risk Factors for Depression in Postnatal First Year, in Eastern Turkey.Int J Epidemiol, 2002: 31(6):1201-1207.Jablensky A, Sartorius N, Gulbiant W. Characteristics of depressivepatients contacting psychiatric servicesin four cultures. Acta Psychiatr Scand, 1981: 63(4):367-83.Kakyo TA, Muliira KJ, Kizze BI, et al. (2011). Factors associated with depressive symptoms amongpostpartum mothers in a rural district in Uganda. Midwifery. 2011:10.1016/j.midw.2011.05.001.Klainin P, Arthur GD. Postpartum depression in asian cultures: a literature review International. JournalOf Nursing Studies, 2009; 46(10):1355-1373.Kumar R, Robson KA. A prospective study of emotional disorders in childbearing women. Br J Psychiatry,1984: 144: 35-47.Miller LJ . Postpartum depression. Journal of the American Medical Association, 2002; <strong>28</strong>7(6):762-765.Nahas V, Amasheh N. Culture care meanings and experiences of postpartum depression among JordanianAustralian women: A transcultural study. Journal of Transcultural Nursing, 1999; 10(1): 37-45.Nicolson P. Understanding postnatal depression: amother-centred approach. Adv Nurs, 1990; 15(6):689-695.Niska K, Snyder M, Lia-Hoagberg B. Family ritual facilitates adaptation to parenthood. Public HealthNursing, 1998: 15(5): 329-337.Nur N, Çetinkaya S, Bakır AD ve ark. Sivas il merkezindeki kadınlarda postnatal depresyon prevalansı verisk faktörleri. C. <strong>Ü</strong>. Tıp <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong>, 2004; 26(2): 55-59.Okafor C. Folklore linked to pregnancy and birth in nigeria.Western Journal Of Nursing Research, 2000:22(2): 189-202.O’Hara MW, Swain AM. Rates and risk of postpartum depression: a meta-analysis. International Review ofPsychiatry, 1996; 8(1): 37-54.Özdemir S. Konya ilinde postpartum depresyon sıklığı ve ilişkili sosyodemografik etmenler. YayınlanmamışUzmanlık Tezi. Konya: Selçuk <strong>Ü</strong>niversitesi Meram Tıp <strong>Fakültesi</strong> Aile Hekimliği Anabilim Dalı, 2007:67-68.Pillsbury BLK. “Doing the month”: confinement and convalescence of chinese women after childbirth. Soc.Sci. Med., 1978: 12, 11-22.Posmontıer B, Horowitz AJ. Postpartum practices and depression prevalences: technocentric andethnokinship cultural perspectives. Journal of Transcultural Nursing, 2004; 15(1): 34-43.Serhan N. Anne ve babalarda postpartum depresyon sıklığı ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 2010: 38-46.Stern G, Kruckman L. Multi-disciplinary perspectives on postpartum depression: an anthropologicalcritique. Social Science and Medicine, 1983: 17(15): 1027-1041.Stuchbery M, Matthey S, Barnett B. Postnatal depression and social supports in Vietnamese, Arabic andAnglo-Celtic mothers. Social Psychiatry and Psychiatric Epidemiology, 1998: 33(10): 483-490.Taşdemir S, Kaplan S, Bahar A. Doğum sonrası depresyonu etkileyen faktörlerin belirlenmesi. Fırat SağlıkHizmetleri <strong>Dergisi</strong>, 2006; 1(2): 105-118.Uyar S. Postpartum depresyon oluşumunu etkileyen faktörlerin araştırılması. Yayınlanmamış Yüksek LisansTezi. Afyon: Afyon Kocatepe <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2005: 1-35.Van E. Moyer AC, Harlow DS, et al. Postnatal depression and social supports in Vietnamese, Arabic and.International Journal of Gynecology and Obstetrics, 2009: 104: 209-213.Yoshida K, Marksa MN, Kibe N. et al. Postnatal depression in japanese women who have given birth inengland. Journal of Affective Disorders, 1997: 43(1): 69-77.116


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 117-1<strong>28</strong>, <strong>2012</strong>KAS İÇİ ENJEKSİYONA BAĞLI AĞRIYI AZALTMAREDUCING THE PAIN ASSOCIATED WITH INTRAMUSCULAR INJECTIONÖğr.Gör.Dr. Neşe ÇELİK*Prof.Dr. Leyla KHORSHID***Osmangazi <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Yüksekokulu**E.<strong>Ü</strong>. <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Esasları AD. BaşkanıÖZETEnjeksiyonlar en sık kullanılan tıbbi işlemlerdendir. Kas içi enjeksiyonların uygulanmasıprofesyonel hemşirenin sorumluluğundadır. Bir enjeksiyonu güvenli şekilde uygulamakanatomi, fizyoloji, farmakoloji, psikoloji bilgisi ile iletişim becerilerini ve uygulamada uzmanlığıgerektirir. Kas içi enjeksiyonlar hastalarda korkuya ve anksiyeteye neden olur.Enjeksiyona ilişkin korku, bir hastanın gereksinilen bakımı almak için başvurmasınıengelleyebilir. İyi bir enjeksiyon tekniği, hastanın uygun biçimde bilgilendirilmesi, sakin vekendine güvenen bir hemşire hastanın anksiyetesini azaltmaya yardım edecektir.Kas içi enjeksiyona bağlı ağrıyı azaltmaya yönelik çeşitli yöntemler vardır. Enjeksiyona bağlıağrıyı azaltma yöntemleri pahalı ve invaziv olmamalı ve hızlıca uygulanmalıdır. Hemşireler kasiçi enjeksiyona bağlı ağrıyı azaltmaya yönelik yöntemleri uygulamalıdır. Bu makalede kas içienjeksiyona bağlı ağrıyı azaltmaya yönelik temel ilkeler ve yöntemler anlatılmıştır.Anahtar sözcükler: ağrı, ağrı yönetimi, derleme, kas içi enjeksiyonABSTRACTInjections are among the most frequently used medical procedures. The administration ofintramuscular injections is a responsibility of the professional nurse. Giving an injection safelyrequires knowledge of anatomy, physiology, pharmacology, psychology, and communication skillsand practical expertise. Intramuscular injections cause pain and associated anxiety for patients.Injections-related pain can lead to life-long phobia, and may discourage a patient fromaccessing needed care. Good injection technique, appropriate patient information and a calm andconfident nurse will help to reduce anxiety.There are different techniques for reducing the pain associated with intramuscular injection.Interventions for reducing pain due to injection would be inexpensive, noninvasive, and rapidlyapplied. Nurses should applied pain reducing techniques for the administration of intramuscularinjections. In this article has been explained the basic principle and techniques for reducing the paindue to intramuscular injection.Key words: pain, pain management, intramuscular injection, article


Neşe ÇELİK, Leyla KHORSHIDGİRİŞKas içi enjeksiyonlar bireylerin çok hoşlanmadığı, invazif, ağrı ve kaygıya yol açanuygulamalardır. Hasta bireyler ağrı duyacakları endişesiyle kas içi enjeksiyon yaptırmakistemezler. Kas içi enjeksiyon tamamen hemşirenin bilgi ve becerisiyle, kendisiningerçekleştirdiği bir uygulamadır. Bu nedenle hemşire, bu uygulamadan kaynaklanabilecekhastanın yaşayabileceği her türlü komplikasyonu önlemeye yönelik bilgiile donanmış olmalıdır. Bu komplikasyonlardan biri ağrıdır.Kas İçi Enjeksiyon UygulamalarıKas içi enjeksiyonlar en çok kullanılan parenteral ilaç uygulamalarından biridir(Alavi 2007, Mitchell 1998, Shatsky 2009). Çok sayıda ilaç kas içine verilmektedir.Aşıların bir kısmı (hepatit A-B, influenza virüs aşıları gibi), antibiyotikler (penisilin vestreptomycin türevleri), biyolojik ajanlar, hormonal ajanlar (progesteron, testesteron)kas içi enjeksiyon olarak uygulanan ilaç gruplarındandır (Nicoll&Hesby 2002). Ayrıcakortikosteroidler, non-steroid anti inflamatuar ilaçlar (NSAİ) ve vitamin B-12 dekas içi yolla uygulanan ilaçlar arasındadır (Shatsky 2009). Basit bir uygulama gibigörünmesine karşın kas içine ilaç vermek basit ve tehlikesiz bir işlem değildir(Nicoll&Hesby 2002, Templeton&McCoy 2008). Hemşirenin hem işlemi yapabilmebecerisine hem de anatomi, fizyoloji, farmakoloji ve mikrobiyoloji bilgisine sahipolması gerekir (Hemsworth 2000, Nicoll&Hesby 2002, Hunter 2008). Kas içienjeksiyonlar en sık uygulanan ilaç uygulamalarından biridir (Alavi 2007, Shatsky2009). Carter-Templeton’un (2008) belirttiğine göre Dünya Sağlık Örgütü dünyada16 milyar/yıl enjeksiyon uygulandığını tahmin etmektedir ve tüm enjeksiyonların%5 ve daha azı aşılama, %95 ve daha fazlası tedavi amacıyla uygulanmaktadır(Nicoll&Hesby 2002).Kas içi enjeksiyonlar yalnızca gerekli durumlarda hekim tarafından önerildiğinde,cerrahi asepsi ilkelerine uyularak, alanında yetkin ve yeterli sağlık çalışanları tarafındanuygulanmalıdır. Gelişmekte olan ülkelerde sağlık kurumlarında yapılanenjeksiyonların %50’den fazlasının ve aşıların yaklaşık 1/3’ünün güvenli olmadığı,güvenli olmayan enjeksiyon uygulamalarının 1.3 milyon ölüme ve 5.35 milyon $’dandaha fazla yıllık tıbbi harcamalara neden olduğu tahmin edilmektedir. Nicoll&Hesby(2002)’nin belirttiğine göre Dünya Sağlık Örgütü “güvenli ve uygun enjeksiyonyapma” ortak amacına ulaşmak için, “Güvenli Enjeksiyon Global Ağı”nı oluşturmaküzere birkaç uluslararası katılımcı ile bağlantı kurmuştur (Nicoll&Hesby 2002).Kas İçi Enjeksiyona Bağlı AğrıKas içi enjeksiyonlara ilişkin birçok komplikasyon gelişebilir ve bu komplikasyonlardanbiri ağrıdır (Treadwell 2003, Small 2004, Kevin et al. 2004, Shatsky 2009,Kas içi enjeksiyonlar sıklıkla hastalarda uygulama sırasında ve sonrasında ağrıya veanksiyeteye yol açarlar (Barnhill at al. 1996, Himelstein et al 1996, Mitchell&Whitney2001, Chung et al. 2002, Alavi 2007, Rubin et al. 2009). Kas içi enjeksiyonunun ortadüzeyde ağrılı bir işlem olduğu düşünülmektedir (Shah et al.2008). Ancak yapılan biraraştırmada kas içi enjeksiyon yapılan bireylerin %40’ı bu uygulamayı çok ağrılı olaraktanımlamışlardır (Alavi 2007). Hastanede yatan çocuklarla yapılan bir çalışmada,118


Kas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı Azaltmaçocukların %48’inin iğne ile yapılan enjeksiyonlardan “çok rahatsız edici” olarakbahsettikleri saptanmıştır (Hasapour et al. 2006). Kas içi enjeksiyonun yol açtığıağrının kadın ve erkeklerde farklı olup olmadığının incelendiği 300 birey ile yapılanbir çalışmada, kadınların erkeklere göre algıladıkları ağrı yoğunluğunun daha yüksekolduğu saptanmıştır (Kusumadevi et al. 2011).Kas İçi Enjeksiyon Ağrısının İstenmeyen SonuçlarıKas içi enjeksiyonda iğnenin dokuya batırılmasıyla gelişen iğneye ilişkin ağrı,birçok insanda anksiyeteyi başlatır ve yaşam boyu iğne korkusu gelişmesine nedenolur (Barnhill at al. 1996, Mitchell&Whitney 2001, Mawhorter et al. 2004, Foster et al.2005, Özdemir et al. 2011). İğne korkusu senkop atağı ile sonuçlanabilir ve Amerikalıların%3.5’inde iğne korkusu olduğu tahmin edilmektedir. Bireyin bedeninin zarargöreceği ve acı çekeceği korkusu enjeksiyon korkusuna neden olan duygulardır(Cimili 2001). İğne korkusu özellikle çocukluk çağlarında meydana gelen travmatikbir deneyimdir (Lynn 2010). İğne fobisi ve diş hekimi anksiyetesinin incelendiğibir çalışmada, yaşları 4 ile 11 arasında değişen <strong>28</strong>65 çocuk hasta incelenmiş veyaşın artmasıyla birlikte iğne korkusunun da azaldığı sonucu bulunmuştur(Maistoroviç&Veerkamp 2004). Yetişkin hastalarda kas içi enjeksiyon ile ilgili birçalışmada, örneklemin %68’inin enjeksiyondan korkmadığı, %5’inin kararsız olduğuve %27’sinin korktuğu bulunmuştur (Pamukçu 2008). Anksiyete ağrı algılamasınıarttırır ve hem ağrıyı hem de anksiyeteyi azaltmak için analjezik girişimler planlanmalıdır(Walding 1991, Mawhorter et al. 2004, Hogan ve ark. 2010). Katkıdabulunan birçok başka faktör olmasına rağmen, erişkinlerin aşılanmamasında enjeksiyonkorkusu ve anksiyetesinin önemli bir etkisi vardır (Hogan et al. 2010).Kas İçi Enjeksiyon Ağrısının NiteliğiAğrı kişiye özgü bir deneyimdir ve ağrıda ölçülebilen bireyin ağrı yoğunluğukonusunda hissettiğidir (Mitchell 1998, Aslan 2006). Hastaların enjeksiyon ağrısını;“15 dakikadan uzun süren, rahatsız edici bir ağrı, yanma uyuşukluk ve diğer memnuniyetsizduygular” olarak nitelendirdikleri belirtilmektedir (Mitchell 1998). Kas içienjeksiyon ağrısı insidansı enjekte edilen maddelerle ilgili faktörlere bağlıdır.Örneğin; Hepatit B aşısına bağlı ağrı, kızarıklık, sertlik gibi lokal reaksiyonların 1-3 günsüreli olduğu bildirilmiştir (Mitchell&Whitney 2001). Eğer hasta kas içi enjeksiyonailişkin çok fazla ağrısı olduğunu söylüyorsa, bunun artan anksiyete veya geçmiştekiolumsuz deneyimler ile ilgili olabileceği düşünülür. Ayrıca hastalar enjeksiyondandolayı duydukları rahatsızlık sonucu, özellikle çoklu dozlu tedavi gerektirenenjeksiyon uygulamaları konusunda isteksiz, hoşnutsuz olabilirler. İlaç uygulananenjeksiyon bölgesindeki aşırı hassasiyet de bireyin ağrı algılamasını arttırabilir(Mitchell 1998).Kas İçi Enjeksiyon Ağrısının Gelişme NedeniFizyolojik olarak bakıldığında kas içi enjeksiyon ağrısı; enjekte edilen ilacınkimyasal yapısından kaynaklanan lokal irritasyon sonucu gelişebilir. İğnenin deriyi vedokuyu delmesinden kaynaklanan ve ilacın doku içinde oluşturduğu gerginlikten119


Neşe ÇELİK, Leyla KHORSHIDoluşan mekanik travma da, oluşan ağrıda başka bir faktör olabilir (Hay 1995, Mitchell1998). Ağrı doku içinde sıvı birikiminden dolayı artmış basınçtan veya sıvının hızlagirmesi nedeniyle dokunun ani genişlemesinden dolayı olabilir (Mitchell 1998,Mitchell&Whitney 2001). Kimyasal, mekanik veya termal uyaranlar, afferent nöronlarınucundaki nosiseptörler üzerinde yanıt yaratır. Afferent sinirler omuriliğe sinyaltaşırlar ve omurilik ağrı sinyallerini beyne nakleder (Mitchell&Whitney 2001).Kas İçi Enjeksiyon Ağrısını Etkileyen EtmenlerKas içi enjeksiyon ağrısını etkilediği öne sürülen birçok sebep belirlenmiştir.Bunlar şöyle sıralanabilir;- Psikolojik etmenler (Enjeksiyon ile ilgili deneyim ve beklentiler)- Enjekte edilen ilaç miktarı- Enjekte edilen ilacın fiziksel ve kimyasal özellikleri (pH, ozmolarite, ilacınyoğunluğu ve kullanılan yardımcı maddeler) (Brazeau et al. 1998, Mitchell 1998,Mitchell&Whitney 2001, Shah et al. 2008).- İğnenin boyutları (uzunluğu ve kalınlığı)- Enjekte edilen kasın durumu, kasın gergin, gevşek veya kasılmış olması,- Saniyedeki enjeksiyon hızı (Mitchell 1998, Mitchell&Whitney 2001, Shah et al.2008)- Kasın büyüklüğü/yeri (Brazeau et al. 1998, Mitchell&Whitney 2001).Kas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı Azaltmada Hemşirenin SorumluluğuBireyin ağrısını azaltmak tüm hemşireler için önemlidir. Ağrı yönetiminin kalitesiağrı verici uygulamayı yürüten hemşirelerin bilgi, davranış ve yeteneklerine bağlıdırve bu süreçte hemşireler çok önemli bir rol oynamaktadırlar (Özer ve ark. 2006).Hemşireler ilaç uygulamalarında kullandıkları tekniklerle enjeksiyon ağrısını önlemekveya hastayı rahatlatmakla sorumludurlar (Hunt 2008). Eğitimde görev alan hemşirelerenjeksiyonun doğru uygulanabilmesi için yeterli ve doğru eğitimi vermelidirler.Kas içi enjeksiyon ağrısını azaltmada hemşirenin rolüne ilişkin ilk makale 1954’teShallowhorn tarafından yazılmış olup, bu makalede enjeksiyon ağrısını azaltmak içinenjeksiyon alanı seçimi, hasta pozisyonu, enjeksiyon yapılacak dokunun manipülasyonu,aspirasyon ve enjeksiyon hızı doğru uygulandığında hastanın rahatsızlığınınazalacağı vurgulanmıştır. 1961’de Zelman gevşek kasa enjeksiyon yapılmasından,enjeksiyon sonrası o bölgeye masaj yapmanın ağrıyı azaltacağından, enjeksiyonhızının yavaş olması gerektiğini vurgulamış, ancak belirli bir hız vermemiştir. Newtonve Fudin 1992’de deltoid kasına doğru pozisyon verilmesiyle ağrının azaldığını belirtmişlerdir(Mitchell 1998).Hasta hemşire ilişkilerinin devamı, hasta bakım kalitesi ve hasta memnuniyetininsürdürülmesi için fiziksel ve emosyonel etkileri olan kas içi enjeksiyona bağlı ağrıazaltılmalıdır (Hasanpour et al. 2006). Kas içi enjeksiyona bağlı ağrıyı azaltmak içinkullanılacak yöntem basit, hızlı, çok az hazırlık gerektiren bir uygulama olmalıdır(Pamukçu 2008).120


Kas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı AzaltmaKas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı Azaltmak İçin Kullanılan YöntemlerAraştırmacılar, kas içi enjeksiyona bağlı ağrıyı azaltmada farmakolojik ve nonfarmakolojikyöntemlerin etkinliğini inceleyen çalışmalar yürütmüşlerdir. Çocuklarınağrının yaratacağı uzun dönem etkilere daha açık olması ve ağrı davranışını olumluetkileyebileceği düşünülerek enjeksiyon ağrısını azaltmaya yönelik çalışmaların pekçoğu literatürde çocuk hastalarla çalışılarak yapılmıştır (Himelstein et al. 1996, Rock2000, Cassidy et al. 2001, Chung et al. 2002, Mawhorter ve ark. 2004, Hasanpour et al.2005, Shah et al. 2008, Ağaç ve Güneş 2011).İntramüsküler enjeksiyon sırasında yaşanan ağrıyı azaltmaya yönelik yapılançalışmalarda denenen yöntemler şunlardır;Tablo 1. Kasiçi enjeksiyon sırasında yaşanan ağrıyı azaltmaya yönelik non-farmakolojik yöntemlerinkullanıldığı çalışmalarMakalenin yazar adıve yayın tarihiAraştırmanınyapıldığı ülkeÖrneklemBaşlıca bulgular /önerilerMcQueen (1990)KanadaErişkinhastan=32Kas içine Meperidin hidroklorid enjekteetmek için ventrogluteal bölge ile dorsoglutealbölgenin karşılaştırıldığı bir çalışmada,ventrogluteal bölgeye yapılan enjeksiyonundaha az ağrılı olduğu bulunmuştur. Kas içiyolla Meperidin hidroklorid enjekte etmedeZ yol tekniğini kullanma ağrıyı azalmadaetkili bulunmamıştır.Stanfield (1992)ABDErişkinhastan=16Farklı bölgelere uygulanan kas içi enjeksiyonağrısı yetişkin bireylerde steril su uygulanarakkarşılaştırmış ve dorsogluteal bölgeyekas içi enjeksiyon yapmanın ventroglutealbölgeye göre daha az ağrılı olduğu saptanmıştır.Barnhill et al. (1996)ABDErişkinhastan=93Kas içi immünglobulin yapılan yetişkinhastalarda, enjeksiyon yapılacak noktayabaşparmak ile parmağa direnç hissedecek birbasınçla 10 sn süre ile basınç uygulamanınenjeksiyondan kaynaklanan ağrıyı azalttığısaptanmıştır.Rock (2000)AvustralyaErişkinhastan=70Kas içine uzun etkili nöroleptik uygulamasındaiğneyi değiştirmenin enjeksiyon ağrısınıazaltmadığı saptanmıştır.Mitchell&Whitney (2001)ABDErişkinsağlıklıbireyn=50Kas içine uygulanan Hepatit B aşısını 30sn/mlhızla uygulamanın 10sn/ml hızla uygulamayaoranla ağrıyı azaltmada etkili olmadığıbulunmuştur.Chung et al. (2002)Hong KongErişkinsağlıklıbireyN=74Kendilerine kas içine 2 doz Hepatit A ve Başısı yapılacak erişkin bireylerde, dirençhissedinceye kadar 10 saniye süre ile enjeksiyonalanına basınç uygulamanın, algılananağrıyı önemli derecede azalttığı bulunmuştur.121


Neşe ÇELİK, Leyla KHORSHIDFoster et al. (2005)İspanyaSağlıklıçocukn=171Çocuklarda yapılan aşılamada kas içi enjeksiyonağrısını azaltmada ShotBlocker’ın etkiliolmadığı bulunmuştur.Gundrum et al. (2005)ABDSağlıklıçocukn=99Kas içine aşı uygulanan çocuklarla yapılan birçalışmada ShotBlocker uygulamanın ağrıdüzeyini önemli derecede azalttığı bulunmuştur.Guevarra (2005)Resim 1. ShotBlockerFilipinlerAnaokuluçağısağlıklıçocukn=119ShotBlocker (Pain-away), deri ile bağlantısağlayan kısa, sivri olmayan 2 mm kalınlığındakünt çıkıntıları olan, ortasında enjeksiyonbölgesini açıkta bırakacak şekilde birdelik bulunan yassı, atnalı şeklindeki araçtır.Okul öncesi çocuklarda kas içi yolla yapılanaşılamada ShotBlocker’ın ağrıya etkisiniincelemek amacıyla yapılan bir çalışmadaShotBlocker uygulanan grupta “hafif ağrısı”olduğunu belirtenlerin oranı %93,2, kontrolgrubunda ise %51,7 olarak bulunmuştur.Hasanpour et al. (2006)İranHastaçocukn=90Çocuklara kas içi penicilin enjeksiyonundayaşına göre; şarkı söyleme, derin nefes alıpverme,ayna tutma, oyuncak bebek göstermegibi dikkati başka yöne çekme yöntemikullanmanın ağrı şiddetini azalttığı bulunmuştur.Çocuklara kas içi penicilin enjeksiyonunda2-3 parça buz kullanılarak gluteal kasınolduğu bölgeye enjeksiyondan önce 30 snsüre ile yapılan soğuk uygulamanın ağrışiddetini azalttığı bulunmuştur.Sajedi et al. (2006)İranSağlıklıyenidoğanN=64Yenidoğanlarda enjeksiyonlardan 2 dk. önceoral yolla 2 ml %30’ luk glükoz vermeninenjeksiyon ağrısını azalttığı saptanmıştır.Alavi (2007)İranErişkinhastan=64Kas içi yolla penicilin uygulanacak hastalardaakupresür eğitimi almış bir hemşiretarafından hastaların sakral bölgesinde bulunanbası noktasına 1 dk akupresür uygulamanın,enjeksiyona bağlı ağrıyı azalttığısaptanmıştır.Mennuti-Wasburn(2007)ABDSağlıklıçocukn=89Kas içi yolla aşılanan çocuklarda yapılan birçalışmada ShotBlocker ağrıyı azaltmada etkilibulunmamıştır.Pamukçu (2008)TürkiyeErişkinhastan=200Kas içi tetanoz aşısı uygulanacak yetişkinhastalarda enjeksiyon bölgesine 2 dk süre ilebuz uygulamanın ağrıyı azaltmada etkiliolduğu bulunmuştur.Cobb&Cohen (2009)İngiltereSağlıklıçocukN=89Çocuklarda aşılama ile ilgili ağrıyı azaltmakamacıyla yapılan bir çalışmada ShotBlockerkullanılmış, ancak kas içi enjeksiyon ağrısınıazaltmada etkili olmadığını bulunmuştur.122


Kas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı AzaltmaDrago et al. (2009)ABDSağlıklıçocukn=165Çocuklarda İM enjeksiyon ağrısını azaltmadaShotBlocker’ın kullanıldığı bir çalışmada,hemşire ve bakım vericilerin değerlendirmelerinegöre çocukların ağrı puanları düşmüş,ancak çocukların değerlendirmelerinegöre farklılık bulunmamıştır.Susilawati et al. (2010)EndonezyaYenidoğann=89Yapılan bir çalışmada Pain-away olarak isimlendirilenve ShotBlocker ile aynı olan biraraç kullanılarak, yenidoğan bebeklerin kasiçine Hepatit B aşısı uygulanmıştır. Sonuçolarak, bu aracın enjeksiyon ağrısını azalttığısaptanmıştır.Özdemir ve ark. (2010)TürkiyeErişkinhastan=25Metilprednisolonun kas içine 10 sn/ml hızlaverildiğinde, 30 sn/ml verilmeye oranla dahaaz enjeksiyon sonrası ağrıya yol açtığı saptanmıştır.Ağaç ve Güneş (2011)TürkiyeErişkinhastan=100İlacı (diclofenac sodium) kas içine uygulamadanönce iğneyi değiştirmenin enjeksiyonabağlı ağrıyı azalttığı saptanmıştır.Farhadi&Esmailzadeh(2011)İranErişkinhastan= 60Kas içine penicillin benzathin uygulamasındanönce 30 saniye süreyle lokal buzuygulamanın enjeksiyon ağrısını azalttığısaptanmıştır.Kanika&Rani (2011)Hindistann=30ErişkinhastaKas içi enjeksiyondan sonra bölgeye masajuygulamanın enjeksiyona bağı ağrıyı azalttığısaptanmıştır.Tuğrul (2011)TürkiyeErişkinhastan=60Erişkin bireylerde iki farklı hızla (5-10 sn/ml)yapılan kas içi penisilin enjeksiyonunda süreninağrı algılamasını etkilemediği saptanmıştır.Erişkin bireylerin dorsogluteal veventrogluteal bölgelerine kas içine penisilinenjekte edildiğinde, ağrı algılamasını etkilemediğisaptanmıştır.Uzelli (2011)TürkiyeYenidoğann=80Yenidoğan bebeklerde kas içi yollaPalivizumab enjeksiyonunda ağrıyı azaltmakiçin işlem öncesi oral yolla sukroz solüsyonuvermenin enjeksiyon ağrısını azalttığı saptanmıştır.Tablo 2. Kasiçi enjeksiyon sırasında yaşanan ağrıyı azaltmaya yönelik farmakolojik yöntemlerin kullanıldığıçalışmalarMakalenin yazar adıve yayın tarihiAraştırmanınyapıldığı ülkeÖrneklemBaşlıca bulgular /önerilerHimelstein et al. (1996)ABDErişkingönüllübireyn=40Gönüllü yetişkin bireylerde enjeksiyon bölgesinelidokain ve prilokainin karışımı (EMLAkremi) sürmenin deltoid kasa serum fizyolojikuygulamaya bağlı enjeksiyon ağrısınıazalttığı saptanmıştır.123


Neşe ÇELİK, Leyla KHORSHIDCassidy et al. (2001)KanadaSağlıklıçocukN=161Lokal anestezi sağlayan lidokain ve prilokaininkarışımı (EMLA kremi) uygulamanın 4-6yaş çocuklarda aşılamaya bağlı ağrıyı azalttığısaptanmıştır.Mawhorter et al. (2004)ABDErişkinsağlıklıbireyN=185Seyahat öncesi aşı uygulanacak erişkingönüllüler ile yapılan bir çalışmada, enjeksiyonbölgesine lokal soğutucu buhar içerenFluori-Methane’ı pamuk tamponla uygulamanın,ağrı düzeyini azalttığı bulunmuştur.Shah ve ark. (2008)KanadaYenidoğann=110Yenidoğan bebeklerde enjeksiyondan 30 dkönce enjeksiyon alanına lokal anestezikolarak %4’lük Amethocaine jel uygulanarakK vitamini enjekte edilmiş ancak bunun kasiçi enjeksiyon ağrısını azaltmada etkili olmadığıbulunmuştur.Kas içi enjeksiyon sırasında yaşanan ağrıyı azaltmaya yönelik çoğunlukla nonfarmakolojikyöntemlerin etkinliği incelenmiştir. Bu yöntemlerin denendiği çalışmalardabuz uygulamasının, oral glikoz veya sükroz vermenin, dikkati başka yöneçekmenin, akupressürün, ilacı daha yavaş (30 sn./1 ml. hızla) enjekte etmenin, basınçuygulamanın, Z yol tekniği kullanmanın etkili olduğu bildirilmiştir (Tablo 1). Azsayıdaki farmakolojik yöntemlerde yeni doğanda, sağlıklı çocuklarda ve erişkinlerdeKrem EMLA’nın etkisi incelenmiş ve çalışmaların yarısında etkili bulunmuştur(Tablo 2). Tüm bu çalışma ve makale sonuçlarına dayalı olarak, hemşirelerin kas içienjeksiyonuna bağlı ağrıyı azaltmaları için uymaları gereken ilkeler ve denenebilecekağrı azaltma yöntemleri söyle sıralanabilir;- Ne olduğunu anlamaları ve işlemi yapacak kişinin önerilerine uymalarınısağlamak için, işlemden önce hastayı uygun şekilde bilgilendirerek hazırlanmalıdır.- Bedenin sağ ve sol bölgeleri dönüşümlü olarak kullanılmalı ve bu kaydedilmelidir(Workman 1999).- Gereksiz ve hasta için kabul edilemeyecek risklerinden dolayı, dorsoglutealbölge kullanılmamalıdır (Malkin 2008). Enjeksiyon için ventrogluteal bölge seçilmelidir(Nicoll&Hesby 2002)- Erişkinlerde ve 7 aydan daha büyük çocuklarda, ilacın kas tabakasına ulaşmasınısağlamak için, ilk olarak ventrogluteal bölge seçilmelidir (Workman 1999,Nicoll&Hesby 2002).- Z yol tekniği kullanılmalıdır (Workman 1999, Wynaden et al. 2006).- Hastaya, kas gruplarını ve kendisini gevşeyebileceği bir pozisyon verilmelidir(Workman 1999, Hemsworth 2000, Wynaden et al. 2006). Bunun için hasta pronepozisyonda iken ayak başparmakları içe bakacak şekilde, femurun internal rotasyonusağlanmalı, supine pozisyonunda iken bir veya her iki dizini bükmeli, yan yatarpozisyonda iken üst bacak 20° lik açıyla bükülmeli, ayakta ise (bazı çocuklar ayaktaenjeksiyonu tercih ederler) enjeksiyon yapılacak ayağın başparmağı içe bakacakşekilde ayakta durulmalı ve vücut ağırlığı diğer bacak üzerine verilmelidir(Hemsworth 2000).124


Kas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı Azaltma- İğnenin kuru, steril, keskin ve doğru uzunlukta olmasını sağlamak için ilaçhazırladıktan sonra, ilacı enjekte etmeden önce iğne değiştirilmelidir.- Derinin kırpılmasını ve dokunun yer değiştirmesini önlemek için, iğne 90 derecelikaçıda tutularak, kontrollü bir şekilde iğne itilerek deriye tamamen girilmelidir.- İlacın dağılmasını sağlamak için enjeksiyonu tamamladıktan sonra 10 sn.beklenmeli ve girişteki aynı açıya iğne geri çekilmelidir (Nicoll&Hesby 2002,Workman 1999).- Kası sıvıya uygun hale getirmek için 1 ml.’si 10 saniyede gidecek şekilde, ilaçsürekli ve yavaş verilmelidir (Workman 1999).- Çocuklarda aşılamaya bağlı enjeksiyon ağrısını azaltmak için; aşının en az ağrılıolan formülü enjekte edilmeli, aşılama sırasında bebek tutulmalı veya çocuk oturtulmalı,enjeksiyondan önce ve enjeksiyon sırasında enjeksiyon bölgesine basınçuygulanmalı, ardışık olarak iki aşı uygulandığında, daha az ağrıya yol açan aşı dahaönce uygulanmalı, ve hava kontrolü için pistonu çekmeden hızlı bir kas içi enjeksiyonyapılmalıdır (Taddio et al. 2009).- Eğer ilacın kendisi enjeksiyon ağrısı veya doku hasarı için sorumlu bulunduysa,ilaca procaine ya da lidocaine gibi bir bileşik veya başka bir lokal aneztezik maddehekim önerisi ile ilave edilmelidir (Brazeau et al. 1998, Workman 1999).- İlaçla eşzamanlı olarak özel bir araç (ShotBlocker) (resim 1) (Cobb&Cohen 2009,Susilawati et al. 2010) uygulanmalıdır.- Bir enjektöre çekilmiş olan fazla ilacın iğneden çıkarılması sırasında, ilacın iğneüzerine damlaması sonucu iğnenin üzerinde kalan ilaç, enjeksiyon sırasında subkutandokunun içinden geçerken, enjeksiyon bölgesinde ağrıya neden olur, bunu önlemekiçin yeni steril iğne takılmalıdır (Nicoll&Hesby 2002).- Enjeksiyon sırasında iğne subkutan dokudan kasa düzgün ve sabit şekildebatırılmalıdır.- Alkollü gaz tampon kullanma, ağrıya veya yanma duygusuna yol açar. Enjeksiyondanönce bölge alkollü gaz tamponla silinmeli ve ilacı enjekte etmeden öncekuruması beklenmelidir (Workman 1999, Nicoll&Hesby 2002).- Enjeksiyondan sonra bölge ovulmamalıdır (Workman 1999), enjeksiyondansonra bölgenin üzerine alkolsüz, kuru bir gaz tampon hafifçe bastırılmalıdır(Workman 1999, Nicoll&Hesby 2002).- Enjeksiyon yapılacak noktaya başparmak ile parmağa direnç hissedecek birbasınçla 10 sn süre ile basınç uygulanmalıdır (Hemsworth 2000, Wynaden et al. 2006).- Özellikle küçük çocuklarda ve iğne korkusu olan hastalarda enjeksiyondan öncederiyi uyuşturmak için enjeksiyon bölgesine enjeksiyondan önce 30 sn–2 dk. süre ilebuz veya dondurucu sprey kullanılmalıdır (Workman 1999, Hemsworth 2000,Wynaden et al. 2006).- Çocuklarda yaşına uygun şekilde; şarkı söyleme, derin nefes alıp-verme, aynatutma, oyuncak bebek gösterme gibi dikkati başka yöne çekme yöntemleri kullanılmalıdır(Hemsworth 2000, Wynaden et al. 2006).125


Neşe ÇELİK, Leyla KHORSHIDSONUÇHemşire kas içi enjeksiyona bağlı ağrıyı azaltmaya yönelik uygulamaları bilmeli,bu konudaki yeni yayınları izlemeli, enjeksiyon ağrısını gidermeye yönelik çeşitliyöntemlerden uygun olanları hastalarında kullanmalıdır. Bunun yanı sıra hemşire,klinik deneyimleri ve gözlemleri doğrultusunda kendisi de kas içi enjeksiyona bağlıağrıyı azaltabilecek yeni ve farklı yöntemlerin etkinliğine yönelik çalışmalarplanlayarak yürütebilmelidir.KAYNAKLARAğaç E, Güneş <strong>Ü</strong>Y. Effect on pain of changing the needle prior to administering medicine intramuscularly:a randomized controlled trial. Journal of Advanced Nursing, 2011; 67: 563-568.Alavi NM. Effectiveness of acupressure to reduce pain in intramuscular injections, Acute Pain, 2007: 9:201-205.Aslan FE. Ağrıya ilişkin kavramlar. Ağrı, doğası ve kontrolü. Avrupa Tıp Kitapçılık Ltd Şti, İstanbul, 2006:46-50.Barnhill BJ, Holbert MD, Jackson NM, et al. Using pressure to decrease the pain of intramuscularinjections, Journal of Pain and Symptom Management, 1996: 12(1):52-57.Brazeau GA, Cooper B, Svetic K, et al. Current perspectives on pain upon injection of drugs, Journal ofPharmaceutical Sciences, 1998: 87(6): 667-677.Cassidy KL, Reid GJ, McGrath PJ, et al. A randomized double-blind, placebo-controlled trial of the EMLApatch for the reduction of pain associated with intramuscular injection in four to six-years-old children,Acta Peadiatr, 2001: 90:1329-1336.Chung JWY, Ng WMY, Wong TS. An experimental study on the use of manual pressure to reduce pain inintramuscular injections, Journal of Clinical Nursing, 2002: 11: 457-461.Cimili C. Cerrahide anksiyete, Klinik Psikiyatri, 2001; 4: 18-186.Cobb EJ, Cohen LL. A randomized conrolled trial of the shotblocker for children’s immunization distress,Clin J Pain, 2009: 25(9): 790-796.Drago LA, Singh SB, Douglass-Bright A, et al. Efficacy of shotblocker in reducing pediatric pain associatedwith intramuscular injections, American Journal of Emergency Medicine, 2009: 27: 536-543.Farhadi A, Esmailzadeh M. Effect of local cold on intensity of pain due to Penicilin Benzathinintramuscular injection, International Journal of Medicine and Medical Sciences, 2011: 3(11): 343-345.Foster R, Eberhart T, Zuk J, et al. Is the shotblocker effective in reducing immunization pain? ResearchNews, 2005; 12: 1-2.Guevarra MAD (2005). Efficacy of shotblocker® in reducing pain associated with intramuscular injectionsin pre-school children, http://www.bionix.com/Pages/MedStudy1.htmlGundrum T, Sherman C, Ruhlman S (2005). Assessment of discomfort with usual immunization practicecompared to the use of usual practice and shotblocker®. http://www.bionix.com/Pages/MedStudy2.htmlHasanpour M, Tootoonchi M, Aein F, et al. The effects of two non-pharmacologic pain managementmethods for intramuscular injection pain in children, Acute Pain, 2006; 8:7-12.Hay J. Complications at site of injection of depot neuroleptics, BMJ, 1995: 311(7002): 421.Hemsworth S. Intramuscular (IM) injection technique. Paediatric Nursing, 2000; 12: 17-20.Hunt CW. Which site is best for an I.M. injection? Nursing, 2008; 18: 62.Himelstein BP, Cnaan A, Blackall CS, et al. Topical application of lidocaine-prilocaine (EMLA) creamreduces the pain of intramuscular infiltration of saline. Journal of Pediatrics, 1996: 129(5): 718-721.Hogan ME, Kikuta A, Taddio A. A systematic review of measures for reducing injection pain during adultimmunization, Vaccine, 2010: <strong>28</strong>: 1514-1521.126


Kas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı AzaltmaKanika KH, Rani, SP. Effect of massage on pain perception after administration of intramuscular injectionamong adult patients, Nursing and Midwifery Research Journal, 2011: 7(3): 130-138.Kevin LT, Fallon LF, Olumo AA. Deltoid muscle atrophy secondary to hepatitis B injection? a case report,Journal of Controversial Medical Claims, 2004: 11(1):9-12.Kusumadevi MS, Dayananda G, Shivakumar V, et al. The perception of intramuscular injection pain inmen vs women, Biomedical Research, 2011: 22(1): 107-110.Lynn K. Needle phobies: stuck on not getting stuck. MLO (Medical Laboratory Observer) 2010; September:48.Maistoroviç M, Veerkamp JS. Relationship between needle phobia and dental anxiety. J Dent.Child, 2004:71(3): 201-205.Malkin B. Are techniques used for inramuscular injection based on research evidence? Nursing Times,2008: 104(50/51): 48-51.Mawhorter S, Daugherty L, Ford A, et al. Topical vapocoolant quickly and effectively reduces vaccineassociatedpain: results od a randomized, single-blinded, placebo-controlled study. J Travel Med, 2004:11(5): 267-272.Mennuti-Washburn JE. Gate control theory and its application in a physical intervention to reducechildren’s pain during immunization injections (dissertation). Georgiga State University, Department ofPsychology Theses. 2007.McQueen M. Assessing intramuscular injection: technique, site and pain perception. The Degree of Masterof Science in Nursing a Thesis. Alberta University, Canada. 1990.Mitchell JR, Whitney FW. The effect of injection speed on the perception of intramuscular injection pain,AAOHN, 2001: 49(6):<strong>28</strong>6-292.Mitchell JR. The effect of injection speed on the perception of intramuscular injection pain. The Degree ofMaster of Science in Nursing a Thesis. School of Nursing and Graduate School of The University ofWyoming. 1998.Nicoll LH, Hesby A. Intramuscular injection: an integrative research review and guideline for evidencebasedpractise, Applied Nursing Research, 2002: 16(2):149-162.Özdemir L, Pιnarcı E, Akay BN ve ark. Effect of methylprednisolone injection speed on the perception ofintramuscular injection pain, Pain Management Nursing, 2010; 1-8.Özer S, Akyürek B, Başbakkal Z. Hemşirelerin ağrı ile ilgili bilgi, davranış ve klinik karar vermeyeteneklerinin incelenmesi, Ağrı, 2006: 18(4):36-43.Pamukçu G. Erişkinlerde intramüsküler yolla tetanoz aşısı enjeksiyonu öncesinde buz uygulamasınınenjeksiyonun sebep olduğu ağrıya etkisi. Gazi <strong>Ü</strong>niversitesi Acil Tıp Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi.Ankara: 2008.Rock D. Does drawing up technique influence patients’ perception of pain at the injection site? Australianand New Zealand Journal of Mental Health Nursing, 2000; 9:147-151.Rodger MA, King L. Drawing up and administering intramuscular injections: a review of the literature,Journal of Advanced Nursing, 2000; 31(3):574-582.Rubin TK, Gandevia SC, Henderson LA, et al. Effects of intramuscular anesthesia on the expression ofprimary and referred pain induced by intramuscular injection of hypertonic saline, The Journal of Pain,2009: 10(8): 829-835.Shah VS, Taddio A, Hancock R, et al. Topical amethocaine gel 4% for intramuscular injection in termneonates: a double-blind, placebo-controlled, randomized trial. Clinical Therapeutics, 2008: 30(1):166-174.Shatsky Do M. Evidence for the use of intramuscular injections in outpatient practice, American FamilyPhysician, 2009: 79(4):297-300.Small SP. Preventing sciatic nerve injury from intramuscular injections: literature review, Journal ofAdvanced Nursing, 2004: 47(3):<strong>28</strong>7-296.Stanfield JA. Comparative study of ventrogluteal and dorsogluteal sites on pain following intramuscularinjection. The Degree of Master of Science in Nursing a Thesis. Medical College of Georgia, U.S.A. 1992.127


Neşe ÇELİK, Leyla KHORSHIDSajedi F, Kashaninia Z, Rahgozar M and Radrazm L. The efficacy of oral glucose for relieving painfollowing intramuscular injection in term neonates, Acta Medica Iranica, 2006: 44(5): 315- 322.Susilawati S, Arhana BNP, Subanada IB. Effectiveness of painaway on hepatitis B intramuscular injectionin term neonates: a randomized controlled trial, Paediatrica Indonesiana, 2010: 50(4): 214-219.Taddio A, Ilersich AL, Ipp M, Kikuta A, Shah V. Physical interventions and injecton techniques forreducing injection pain during routine childhood immunizations: systematic review of randomizedcontrolled trials and quas-randomized controlled trials. Clinical Therapeutics, 2009; 31(Suppl B):48-76.Templeton HC, McCoy T. Are we on the same page? : a comparison of intramuscular injectionexplanations in nursing fundamental texts, MEDSURG Nursing, 2008: 17(4): 237-240.Treadwell T. Intramuscular injection site injuries masquerading as ulcers, Wounds, 2003: 15(9):302-312.Tuğrul E. İntramüsküler Yolla İlaç Uygulamasında İlacın Verildiği Bölgenin ve Veriliş Hızının Ağrıya Etkisi,Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. İzmir: 2011.Uzelli D. Yenidoğana uygulanan intramüsküler enjeksiyonda sukroz solusyonunun ağrı üzerine etkisininincelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. İzmir: 2011.Walding MF. Pain, anxiety and powerlessness. Journal of Advanced Nursing, 1991: 16: 388-397.Wynaden D, Landsborough I, McGowan S, et al. Best practice guidelines for the administration ofintramuscular injections in the mental health setting. International Journal Mental Health Nursing 2006:15:195-200.Workman B. Safe injection techniques, Nursing Standart, 1999; 13(39): 47-53.1<strong>28</strong>


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 129-135, <strong>2012</strong>YAŞAMA DAİR OLUMLU D<strong>Ü</strong>Ş<strong>Ü</strong>NCEPOSITIVE THINKING ABOUT LİFEDoç.Dr. Ayşegül BİLGEEge <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Psikiyatri Hemşireliği A.D.İyimser, yaranın üstünde kabuk, kötümser de kabuğun altında yara görür.Ernest SchrönderÖZETOlumlu düşünce, zihni olumlu biçimde kullanmaktır. Düşünce bilişsel süreçlerle ilgilidir veolumlu düşünce yaşam doyumu için gereklidir.Olumlu düşüncenin ifadelendirilmesi kültürler arası farklılıklar gösterebilmektedir. Olumludüşünce ile ilgili geçmişten günümüze yapılan yayınlarda yaşam için vazgeçilmez olduğu vesağlığı olumlu etkilediği vurgulanmış, hastalıklara ve mesleklere göre farklılıklar gösterdiğibelirtilmiştir. <strong>Hemşirelik</strong> mesleği için önemi vurgulanmıştır. Bu yazıda geçmişten günümüzedek yapılmış olan yaşama dair olumlu düşüncelerin araştırıldığı ulaşılabilen çalışmaların genelsonuçları gözden geçirilmiştir. Sonuçlar, yıllar içindeki değişiklikleri izleyebilmek açısındatarihsel sıra ile ele alınmıştır.Sonuç olarak; olumlu düşünce ile ilgili yapılan araştırmalar, ilk çalışmadan bu yana olumludüşünceye sahip olmanın insan sağlığına terapötik etki yaptığını vurgulamıştır. Bireylerinmeslekleri, hastalıkları, eğitim durumu gibi değişkenlerle olumlu düşünceye sahip olmanınbeklendiği gibi farklılık gösterdiği saptanmış, koşulların uygunluğunun düşünceyi olumlulaştırdığıbelirtilmiştir.Anahtar Kelimeler: Olumlu düşünce, sağlık, hemşirelikABSTRACTPositive thinking is using one’s mind in a positive manner. Thinking involves cognitive processesand positive thinking is necessary for satisfaction in life.The meaning of positive thinking can vary between cultures. Past and current publicationshave emphasized that positive thinking is necessary for life and that it has a positive influence onhealth which differs according to professions and illnesses. It has been emphasized for nursingprofession. In this article the general results of studies about positive thinking that could be foundfrom the past to the present were reviewed. The results were reviewed chronologically to be able tofollow changes over time.In conclusion positive thinking research studies, from the first study until the most recentstudies, have emphasized the therapeutic effect of positive thinking on the health of people.Differences have been found at an expected level in individuals according to factors, such as their


Ayşegül BİLGEprofession, illness, and educational status. The appropriateness of conditions has been shown tohave a positive effect on thinking.Key words: positive thinking, health, nursingGİRİŞDünya Sağlık Örgütü; sağlığı, ruhsal, bedensel ve sosyal yönden tam bir iyilik haliolarak tanımlamaktadır (WHO 1978 ). Bu nedenle 1980’li yıllardan itibaren dünyadaolumlu şeyler ve yaşam doyumu ve hatta yaşam kalitesini arttırmak konusuna önemverilmeye başlanmıştır. Bu akım; “well-being” esenlik, iyilik ya da yaşam doyumuolarak ifade edilmektedir (Jung ve ark. 2007).İnsanoğlunun bilişsel alanını içeren iyilik ya da yaşam doyumu için iki değişkendenbahsedilir. Bunlar; insan gereksinimleri ve kişisel durumlardır. İnsan gereksinimleri;eğitim, para gibi yaşamı devam ettirecek somut durumlar iken, diğeri isekişisel durumlar; düşünce, duygu gibi kişiye ait soyut özelliklerdir. Bu iki değişkenarasında kişiye ait olan duygu ve düşünce gibi durumların yaşamı iyi geçirebilmekiçin daha önemli olduğu belirtilmiştir (Jung ve ark. 2007). Bu doğrultuda yakın tarihteyapılan araştırmalar artık ikinci bölümü içeren “düşünce tarzları” üzerinde durmuştur.Bununda uzantısı olan olumlu düşünce önemlilik kazanmıştır (Kim ve ark. 2007).Ancak Olumlu Düşünce Ölçeği geliştirilene kadar bu konu araştırmalarda sayısalolarak değerlendirilememiştir (Kim ve ark. 2007).Bu makalenin amacı; yaşama dair olumlu düşüncenin önemini konu ile ilgiliyapılan araştırmalar ile sunmaktır. Bu yazıda, pubmed veri tabanında “positivethinking” anahtar kelimesi kullanılarak, bu konuda 1995 ile 2010 yılları arasındayapılmış olan, ulaşılabilen çalışmaların genel sonuçları gözden geçirilmiştir. Sonuçlar,yıllar içindeki değişikleri izleyebilmek açısından tarihsel sıra ile ele alınmıştır.Olumlu DüşünceTürk Dil Kurumu (2008)’na göre; düşünce, dış dünyanın insan zihnine yansımasıdır.Olumlu düşünce ise, zihnin yönlendirebilme yeteneğini, olumlu biçimdekullanmadır. Teorisyenlere göre; tutum ve yargılar, herhangi bir şey hakkındaki bilgilerile doğrudan ilgilidir. Var olan bilgi ise, o konu hakkındaki duygu ve düşünceleriiçermektedir (Griffitt ve Veitch 1971). İnsanoğlu herhangi bir konu hakkında eldeettiği bilgi ile olumlu düşünceye sahip olursa, bu düşünce kendisinde rahatlamaetkisi yaratacaktır (McGrath ve ark. 2006). Olumsuz düşünceye sahip olma isestres, depresyona, anksiyete bozukluklarına neden olabilecek güçtedir. Bu nedenlepsikiyatri hemşireliği girişimlerinden olan bilişsel-davranışçı terapilerde, stratejilerdenbiri düşünceye müdahaleyi içeren bilişsel yeniden yapılandırma stratejisidir.Bu uygulamaların odak noktası olumsuz düşüncelerin değiştirilmesidir (Demiralp veOflaz 2007).Sonuç olarak olumlu düşünce hastalıkları önleme ve sağlığı sürdürme konusundagizil gücünü korumaktadır.130


Yaşama Dair Olumlu DüşünceDüşünce İle İlgili Psikometrik AraçlarDüşünce tarzı bedensel ve ruhsal alanı etkilediği için, psikometrik araçlarla ölçülerekdeğerlendirilmesi erken müdahale açısından önemlidir. Bu bağlamda bazıülkelerde düşünceyi ölçen ölçekler geliştirilmiş ve kültürel uyarlamaları yapılmıştır(Kim ve ark. 2007, Sternberg ve Wagner 1997, Şahin ve Şahin 1992, Boelen 2007,Shiraishi 2007) (Tablo 1).Tablo 1. Düşünce Tarzının Değerlendirilmesi İçin Kullanılan Bazı Ölçekler ve Yayımlandığı <strong>Ü</strong>lkelerYayımlanan <strong>Ü</strong>lke Yazar Ölçek AdıHong Kong, China, Filipinler veİngiltereSternberg ve Wagner (1992)Thinking Styles InventoryTürkiye Şahin ve Şahin (1992) Otomatik Düşünce ÖlçeğiAlmanya Boelen (2007)Automatic Thoughts Questionnaire-Positive(ATQ-P).Kore Kım ve ark. (2007) the Positive Thinking ScaleJaponyaShiraishi ve ark.(2007)Development of the PositiveAutomatic Thoughts List (PAL).Düşünce ile ilgili geliştirilmiş/kültürel uyarlama yapılmış psikometrik araçlarındaha çok düşünce tarzından, olumlu düşünce geliştirme sürecine doğru bir yelpazeoluşturduğu düşünülmektedir. Ölçeklerle ilgili bu değişim ve gelişim, insan yaşantısındaolumlu düşüncenin kazanılması gereken bir beceri olarak yerini aldığınıgöstermektedir.Olumlu Düşünce İle İlgili ÇalışmalarOlumlu düşünce ile ilgili birçok araştırma yapılmış, kitaplar yayımlanmış vebilgilendirme toplantıları yapılmıştır. Ulaşılabilen ilk çalışma ise Donaldson (1959)tarafından yapılan “Positive and negative information in matching problems” konubaşlıklı çalışmadır. Bu bilgiden yola çıkarak, bu başlık altında tıp kaynaklarındabugüne kadar yayımlanmış, ulaşılabilen çalışmalardan örnekler verilerek yaşama dairolumlu düşüncenin önemi açıklanacaktır.Rittenberg (1995) kanser hastalarının tedavisinde olumlu düşüncenin öneminiaraştırmayı amaçladığı çalışmada, hastalık ve çevre ile başa çıkmada olumlu düşünceninbir baş stratejisi olduğunu belirtmiştir.Bireyin kendisi ile olumlu iletişime girmesi başa çıkma yöntemleri arasında yer alır.Olumlu düşünce ise kendisi ile olumlu iletişime girme basamaklarındandır. Bu durumhastalıkları önleme ve sağlığı sürdürmede birinci adımı oluşturmaktadır.Psikolojik Stres Teorileri’ne (Brewin 1996) göre; doğum eylemi ile olumlu düşüncearasında anlamlı bir ilişki olduğu bildirilmiş ve olumlu düşüncenin doğumu kolaylaştırdığıvurgulanmıştır.De Raeve (1997) yaptığı çalışmasında kanser hastalarının ölümle yüzleştiği süreçteolumlu düşüncenin moral tedavi etkisi yaptığı belirtilmiştir.131


Ayşegül BİLGEWilkinson ve Kitzinger (2000) çalışmalarında kanser hastalarının olumlu düşünmeleriile ruh sağlığı düzeyleri ve kanser hastalığının mortalite ve morbidite durumlarıarasında ilişki olduğunu bildirmişlerdir. Araştırmada özellikle meme kanserlikadınların olumlu düşünce hakkında daha çok konuştukları belirlenmiştir.Zhang ve Sternberg (2000) yaptıkları çalışmalarında, Çin halkının öğrenme yaklaşımlarıve düşünce tarzları arasında ilişkiyi saptamayı amaçladıkları araştırmada,öğrenme yaklaşımları ile düşünce tarzları arasında ilişkinin olduğu belirtilmişlerdir.Düşünce tarzı olumsuz olan bireylerin öğrenme güçlüğü yaşadığı vurgulanmıştır.Zhang (2002) yaptığı bir başka çalışmada Hong Kong’lu üniversite öğrencilerininolumlu düşünce ve bilişsel süreçleri arasındaki ilişkiyi incelemiş ve olumlu bir ilişkisaptamıştır.Olumlu düşüncenin ifadelendirilmesi gruplar arası farklılıklar gösterebilmektedir.Avusturalya’da yapılan bir araştırmada hasta ve hemşirelerin olumlu düşünceden neanladıkları sorgulanmış, hastalar olumlu olmanın yaşamın içinde hep var olduğunuve ulaşılabilir olduğunu belirtirken, hemşireler olumlu olmayı sadece kişisel özellikolarak yorumlamışlardır (O’Baugh ve ark. 2003).MacLeod ve arkadaşları (2005) yaptığı çalışmalarında, intihar ile umutsuzluk vegeleceğe yönelik olumlu ve olumsuz düşünceler incelemişler, anksiyete de olumsuzgelecek düşüncesinin yaygın olduğunu saptamışlardır. Watkinsa ve Moulds (2007)yaptıkları çalışmada, depresyon hastaları, depresyon kontrol hastaları ve depresyonolmayan bireylerden oluşan toplam üç grupta, olumsuz düşünceler sorgulanmış,depresyon hastalarının diğerlerine göre daha olumsuz düşüncelere sahip olduklarınısaptamışlardır.Psikiyatri hemşiresi olan Hung ve Sung (2007) olumsuz düşünceye sahip depresyontanısı almış hastalara kısa psikoterapi uygulayarak olumlu düşünce kazanmalarınısağlamışlardır. Ayers (2007) yaptığı çalışmasında doğum ve sonrası süreçteki posttravmatik stres bozukluğu tanılı 25 kadın ve post travmatik stres bozukluğu belirtisiolmayan 25 kadın ile üç ay niteliksel görüşme yapmış ve post travmatik stresbozukluğu olan kadınların doğum süreci de dahil olmak üzere daha çok ağrı, ölümkorkusu, panik durumu, bebek hakkında olumsuz düşünceler, sorunlarla başaçıkamama gibi olumsuz düşünce temelli sorunlar yaşadıkları saptanmıştır.Anderssona ve arkadaşları (2007) tinnitus (kulak çınlaması) ve geleceğe dairdüşünceler ile ilgili yaptıkları çalışmalarında tinnitusun yaşamın devamını etkilemediğiancak bilişsel süreçlerde sorun yaşattığı anksiyete ve depresyon bulgularınıarttırdığı, bu durumun da düşünceyi olumsuz etkilediği vurgulanmıştır.Jung ve arkadaşları (2007) yaptıkları çalışmada Kore’li 409 bireyin (194 Erkek+215Kadın) olumlu düşünce ve yaşam doyumunu bazı sosyo-demografik verilerle karşılaştırmış;eğitim durumu, meslek, aile geliri ve yaşları arasında anlamlı ilişkiler olduğusaptanmıştır. Araştırmacılar tarafından, özellikle daha genç (30 yaş, 50 yaşa göre),daha gelirli ve daha eğitimli olanların daha olumlu düşüncelere sahip olduğu ve dahadoyumlu olduğu belirtilmiştir. Özellikle olumlu düşüncenin yaşam doyumunuetkilediği vurgulanmıştır.132


Yaşama Dair Olumlu DüşünceZhang (2008) tarafından yapılan çalışmada Çin’in Şangay kentindeki yüksekokulve fakülte öğretim elemanlarının öğretme tarzları ile düşünce tarzları arasındaki ilişkiincelenmiş ve aralarında olumlu ilişki olduğu bildirilmiştir. Özetle; olumlu düşünceyesahip olan öğretim elemanlarının öğrencilerine sundukları bilgileri öğretim tarzlarınındaha iyi olduğu vurgulanmıştır.Düşünce tarzları ile ilgili olarak özellikle 2009 yılından itibaren “suç oluşturandüşünce tarzlarına” yönelik araştırmaların yayımlanmaya başladığı dikkat çekmektedir.Özellikle psikiyatri hastalarını suça iten düşünceleri araştırılmıştır (Best ve ark.2009, Morgan ve ark. 2010, Carr ve ark. 2009).Ulaşılabilen son çalışmalar ise düşünce ile ilgili kültürel farklılıklar (Jen ve Lien2010), manevi düşüncenin gücü (Lammers ve Stapel 2009), psikiyatrik hastalıklar vedüşünceli olma arasındaki ilişkinin araştırılması (Wahl ve ark. 2010, Labuschagne veark. 2010) ve kimyagerlerin (Bensaude-Vincent 2009), hekim, hemşire ve sağlıkhizmetleri yöneticilerinin düşünce tarzlarının ölçüldüğü (Sladek 2010) çalışmalardır.Yapılan tüm bu çalışmalardaki ortak görüş; her bireyin olumlu düşünce temelliyaşamasının, yaşamını kolaylaştırdığı yönündedir. Çalışmalardaki diğer görüşler iseyaşama dair olumlu düşüncenin, olumlu yaşamayı sağladığı, mesleki başarıyı olumluetkilediği, eğitim ve aktarımlarda olumlu düşüncenin kullanılmasının faydalı olduğuve var olan hastalık/hastalık belirtileri ile baş etmede olumlu düşüncenin kolaylaştırıcıbir etken olduğu yönündedir.SONUÇ VE ÖNERİLEROlumlu düşünce; bireyin, kendine yardımıdır. Bilişsel süreçlerle ilgilidir. Bu konuile ilgili olarak yapılan araştırmalar, ilk çalışmadan bu yana sağlığa terapötik etkiyaptığını vurgulamıştır. Meslekler, hastalıklar, eğitim durumu gibi değişkenlerlebeklenen düzeyde farklılık gösterdiği saptanmış, koşulların uygunluğunun düşünceyiolumlulaştırdığı belirtilmiştir. Olumsuz koşullarda dahi, motive olma, empatik tutumve öfke yönetimi sonucunda ulaşılacak hedefin olumlu belirlenmesiyle, sonucunistendik düzeyde gerçekleştiği unutulmamalıdır.Bu sonuçlar doğrultusunda yaşamı olumlu yaşamak ve sağlıklı sürdürmek içinbireylerin olumlu düşünceyi, olumsuz düşünceden daha çok tercih edip, kendi yaşamalanlarında uygulaması, hemşirelik mesleği ile ilgili yapılacak araştırmalarda olumludüşünce ve olumlu düşünceyi geliştirme yöntemlerinin araştırılması ve sunulmasıönerilmektedir. Bu doğrultuda;• Bireyin “kendine güvenli, esnek, seven ve sevilen, huzurlu, sakin, motive ve mutlu”olmayı hedefleyen kişilik özelliklerine sahip olması,• Bütün olayların “duygusallıktan öte”, objektif ve tarafsız bir şekilde değerlendirilmesi,• Yaşama dair kabullenmeyi oluşturmak için, “yaşam, ölüm ve sonsuzluk” hakkındavaroluşçu bir felsefe oluşturması,• Olumsuz sayılan her şeyin, “olumlu bir yönünün” olduğunun düşünülmesi,133


Ayşegül BİLGE• Düşünce tarzının değiştirilmesi ile bir işin kolay olduğunu düşünerek, “o işinkolayca yapılmasının” sağlanması,• Her sorunun “muhakkak bir çözümü” olduğuna inanılması,• Sorunların nedenlerinin ve “çözümlerinin yazılması” ile duru bir düşünceninsağlanması,• Olumsuz konuşma, toplantı gibi alanların, “olumlu bir ortama” dönüştürülmesi,• Olumlu düşünceyi kazandıran “kitaplar okunması”, belli aralıklarla bu kitaplarınyeniden okunması ve davranışa dönüştürülmesi,• “Gevşeme egzersizlerinin” gün içinde yapılması,• Olumsuz cümle yapılarından kaçınılması, bireylerin “Korkmayacağım” demekyerine, “Sakin ve rahatım” şeklinde kendileri ile olumlu iletişime girmesi,• <strong>Ü</strong>mitsiz ve yetersiz hissedildiğinde, sahip olunan “olumlu yeteneklerin listesinin”yapılması,• Umut dolu, esnek, ileriye neşe ve ümitle bakan “olumlu bireylerle arkadaşlık”kurulması, çalışılması,• Olumsuz düşünceye sahip olan “bireylere yardım” edilmesi,• Sağlık çalışanlarının özellikle psikiyatri hemşirelerinin tüm bu adımları bireylereöğretebilmesi, kazandırabilmesi ve geliştirmesi için lisans ve lisans üstü öğretimsüreçlerinde olumlu düşünce ile ilgili eğitim almaları ve kazanılan bu bilgi vebecerilerle toplum ruh sağlığı hizmetlerinde, ruh sağlığı tedavi hizmetleri ve rehabilitasyonadımlarında bireylere model olması ve uygulamalı olarak bireysel, psikoeğitimve konferans/seminerlerle öğretmesi önerilir.KAYNAKLARAlma Ata 1987. Primary Health Care- Report of The International Conferance on Primary Health Care,World Health Organization, Geneva, 1978.Anderssona G, Svalastogc OK, Kaldoc V and Sarkohia A. Future thinking in tinnitus patients. Journal ofPsychosomatic Research, 2007: 63: 191-94.Ayers S. Thoughts and Emotions During Traumatic Birth: A Qualitative Study. Birth, 2007: 34(3):253-63.Bensaude-Vincent B. The chemists' style of thinking. Ber Wiss, 2009: 32(4):365-78.Best D, Day E, Campbell A, Flynn PM and Simpson DD. Relationship between drug treatment engagementand criminal thinking style among drug-using offenders. Eur Addict Res, 2009; 15(2):71-7.Boelen PA. Psychometric properties of the Dutch version of the Automatic Thoughts Questionnaire -Positive (ATQ - P). Cogn Behav Ther, 2007: 36(1):23-33.Brewin CR, Dalgleish T and Joseph S. Adual representation theory of posttraumatic stress disorder. PsycholRev, 1996: 103(4):670-86.Carr WA, Rosenfeld B, Magyar M and Rotter M. An exploration of criminal thinking styles among civilpsychiatric patients. Crim Behav Ment Health, 2009: 19(5): 334-46.De Raeve L. Positive thinking and moral oppression in cancer care. Eur J Cancer Care (Engl), 1997: 6(4):249-56.Demiralp M ve Oflaz F. Bilişsel-davranışçı terapi teknikleri ve psikiyatri hemşireliği uygulaması AnadoluPsikiyatri <strong>Dergisi</strong>, 2007; 8:132-139.134


Yaşama Dair Olumlu DüşünceDonaldson M. Positive and negative information in matching problems. Br J Psychol, 1959: 50:253-62.Griffitt W and Veitch R. Hot and crowded: influences of population density and temperature oninterpersonal affective behavior. J. Pers. Soc. Psychol, 1971; 17, 92-98.Hung Huei-Yu and Sung Su-Ching. Applying solution focused brief therapy to the nursing of a depressivepatient with negative thinking. Hu Li Za Zhi. 2007; 54(4):94-100.Jen CH and Lien YW. What is the source of cultural differences? -Examining the influence of thinking styleon the attribution process. Acta Psychol (Amst), 2010: 133(2):154-62.Jung JY, Oh YH, Oh KS, Suh DW, Shin YC and Kim HJ. Positive thinking and life satisfaction amongstKoreans.Yonsei Medical Journal, 2007: 48(3):371-78.Kim HJ, Oh YH, Oh GS, Suh DW, Shin YC and Jung JY. Development and validation study of the positivethinking scale. The Koreon J Health. 2007.Labuschagne I, Castle DJ, Dunai J, Kyrios M and Rossell SL. An examination of delusional thinking andcognitive styles in body dysmorphic disorder. Aust N Z J Psychiatry, 2010: 44(8):706-12.Lammers J and Stapel DA. How power influences moral thinking. J Pers Soc Psychol, 2009: 97(2): 279-89.MacLeod AK, Tata P, Tyrer P, Schmidt U, Davidson K and Thompson S. Hopelessness and positive andnegative future thinking in parasuicide Br J Clin Psychol, 2005: 44(4):495-504.McGrath C, Jordens CFC, Montgomery K and Kerridg IH. Ethics In Medicine ‘Right’ way to ‘do’ illness?Thinking critically aboutpositive thinking. Internal Medicine Journal, 2006: 36:665-68.Morgan RD, Fisher WH, Duan N, Mandracchia JT and Murray D. Prevalence of criminal thinking amongstate prison inmates with serious mental illness. Law Hum Behav, 2010: 34(4):324-36.O’Baugh J, Wilkes LM, Luke S and George A. ‘Being positive’: perceptions of patients with cancer andtheir nurses. J Adv Nurs, 2003: 44: 262-70.Rittenberg CN. Positive thinking: an unfair burden for cancer patients? Support Care Cancer, 1995;3(1):37-9.Shiraishi S, Koshikawa F, Nankai M and Domyo T. Development of the Positive Automatic Thoughts List(PAL). Shinrigaku Kenkyu, 2007: 78(3):252-59.Sladek RM, Bond MJ and Phillips PA. Doctors, nurses and managers have different thinking styles?. AustHealth Rev, 2010: 34(3):375-80.Sternberg RJ and Wagner RK. Thinking Styles Inventory. Unpublished test, Yale University. 1992.Şahin NH and Şahin N. Reliability and validity of the Turkish version of Automatic ThoughtsQuestionnaire. Journal of Clinical Psychology, 1992; 48: 334-40.Türk Dil Kurumu (2008). Düşünce.http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A79F75456518CAerişim tarihi:25.04.08.Wilkinson S and Kitzinger C. Thinking direrently about thinking positive: a discursive approach to cancerpatients' talk. Social Science & Medicine, 2000: 50: 797-811.Zhang LF and Sternberg RJ. Are learning approaches and thinking styles related? A study in two Chinesepopulations. J Psychol, 2000: 134(5):469-89.Zhang LF. Thinking styles and cognitive development. J Genet Psychol, 2002; 163(2):179-95.Zhang LF. Teachers' styles of thinking: an exploratory study. J Psychol, 2008; 142(1):37-55.Wahl K, Ertle A, Bohne A, Zurowski B and Kordon A. Relations between a ruminative thinking style andobsessive-compulsive symptoms in non-clinical samples. Anxiety Stress Coping, 2010; Jul 6:1-9.Watkinsa ER and Moulds M. Revealing negative thinking in recovered major depression: A preliminaryinvestigation. Behaviour Research and Therapy, 2007: 45:3069-76.135


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 137-142, <strong>2012</strong>KRONİK OBSTR<strong>Ü</strong>KTİF AKCİĞER HASTALIĞININ SOSYOK<strong>Ü</strong>LT<strong>Ü</strong>REL YANSIMASI:STİGMAA SOCIO CULTURAL REFLECTION OF CHRONIC OBSTRUCTIVE PULMONARY DISEASE:STIGMADoç.Dr. Hatice TEL*Doç.Dr. Havva TEL***Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri <strong>Fakültesi</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Bölümü İç Hast. Hemş. AD.**Cumhuriyet <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri <strong>Fakültesi</strong> <strong>Hemşirelik</strong> Bölümü Ruh Sağlığı ve Hast. Hemş. AD.ÖZETKronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) kronik ve ilerleyici özelliği olan, bireyi fiziksel,psikososyal ve sosyo-kültürel olarak etkileyen fiziksel bir hastalıktır. KOAH’ın önemli sosyokültüreletkilerinden birisi stigmadır. Stigma, sözcük olarak “yara”, “iz”, “damga”, “işaret”, “karaleke” anlamı taşıyan, kişileri ayırıcı, belirgin bir özelliği ile tanımlayan bir kavramdır. Stigma,toplumun önyargılar sonucu bazı hasta gruplarına karşı tavır almasından, onların toplumdandışlanmasına kadar giden tutum ve davranışlarını içerir. Stigmanın birey, aile, toplum ve sağlıkekibi üyeleri üzerinde olumsuz etkileri vardır. Stigma bireyin benlik kavramı ve benlik saygısınıolumsuz etkileyerek bireyin benlik saygısını azaltır. Benlik saygısı azalan birey kendisinideğersiz hisseder, işe yaramaz olduğunu düşünebilir. Benlik saygısının azalması ile anksiyete vedepresyon gibi ruhsal sorunlar da sık görülür. KOAH’ın öksürük, balgam, dispne gibi bazıbelirtilerinin ve tedavisinde kullanılan bazı ilaçların fiziksel görünümde oluşturduğu değişikliklerhastaların stigma yaşamasında etkili olmaktadır. Bu derlemede amaç; KOAH’da yaşananstigma ve stigma ile mücadeleyi literatür desteği ile ele almak, KOAH’lı hastaya bakım verensağlık çalışanlarının dikkatini bu konuya çekmektir.Anahtar Kelimeler: Stigma, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, stigma ile mücadele,hemşirelikABSTRACTChronic obstructive pulmonary disease (COPD) is a physical disease with chronic andprogressive characteristics and affects the individuals psycho-socially and socio-culturally. One ofthe important socio-cultural effects of COPD is stigma. Stigma -literally meaning “scar”, “mark”,“taint”, “symbol”, “disgrace”- is a term that recognizes the individuals with their distinguishingmarks and distinct features. Stigma includes the behaviors and attitudes of the society; from takinga position against some patient groups due to prejudices to excluding them out of the society.Stigma has negative effects on person, family, society and members of the health team. Stigma,affecting self concept and self respect of the individual negatively, decreases their self respect.Individuals with decreased self respect feel insignificant and think as if they were useless. Emotionalproblems like anxiety and depression may occur with the decreased self respect. Some of themedicines used for symptoms –such as coughing, mucus and dyspnea- and for the treatments ofCOPD causes some changes on the physical image of the patients and thus causes them to


Hatice TEL, Havva TELexperience stigma. In this review, the aim is to investigate stigma experienced in COPD and fightagainst stigma through literature support and to draw the attention of health care personnel to thisissue.Key Words: Stigma, chronic obstructive pulmonary disease, fight against stigma, nursingGİRİŞKronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) bireyin günlük aktivitelerinde ve yaşamtarzında değişiklikler yapmayı gerektiren kronik, ilerleyici ve sosyal sonuçları olanfiziksel bir hastalıktır. KOAH’lı bireyler hastalığın yalnızca fiziksel ve psikososyal etkilerinideğil aynı zamanda sosyo-kültürel etkilerini de yaşarlar (Johnson ve ark. 2007).KOAH’ın en önemli sosyo-kültürel etkisi stigmadır. Stigma kavramı ilk olarak 1960’lıyıllarda sosyal bilimler alanında gündeme gelmiş ve günümüzde sağlık bilimlerininilgi alanlarında da yer almaya başlamıştır (Weiss ve ark. 2006, Weiss ve Ramakrishna2006). Stigma, sözcük olarak “yara”, “iz”, “damga”, “işaret” “kara leke” anlamı taşımaktadır.Stigma; kişileri ayırıcı, belirgin bir özelliği ile tanımlayan bir kavramdır.Stigma konusunu ele alan ilk araştırmacılardan biri olan Goffman stigma kavramını“daha az değer verme davranışı, bu etiketi taşıyan insanların daha az istenir neredeyseinsan gibi idrak edilmemesi” olarak açıklamaktadır (Arslan ve Konuk 2009,Scambler 2006, Kocabaşoğlu ve Aliustaoğlu 2003).Stigma birçok sağlık problemine eşlik eden, sosyo-kültürel kaynaklı bir fenomendir(Weiss ve ark. 2006). Stigma, toplumun önyargılar sonucu bazı hasta gruplarınakarşı tavır alması ve onların toplumdan dışlanmasına kadar giden tutum ve davranışlarbütünüdür (Weiss ve ark. 2006, Kocabaşoğlu ve Aliustaoğlu 2003, Mak ve ark2006). Stigma hastalığın sosyal sonuçlarının bir kompanenti olarak zamanla toplumsağlığının öncelikli konularından biri olma özelliği kazanmış, sosyal ve sağlıkpolitikalarının oluşturulmasında, klinik uygulamalarda belirgin bir etkiye sahip olmayabaşlamıştır (Weiss ve ark. 2006). Birey yada toplum kendisini ürküten, rahatsızeden bir durumla karşılaştığında sıklıkla onu kendisinden dışlayıp uzaklaştırma,yabancılaştırma yoluna gider. Bu süreç bazı hastalıklarda stigmaya katkıda bulunmaktadır.Stigma hastalığın kendisi dışında eklenen bir deneyim olup zaman zamanhastalığın kendisi kadar tehlikeli olabilmektedir (Schulze ve Angermeyer 2003, <strong>Ü</strong>çok1999). Stigma yalnızca bireyi değil aynı zamanda aile bireyleri, toplum ve sağlık ekibiüyeleri üzerinde de güçlü olumsuz etkiler oluşturmaktadır (Weiss ve Ramakrishna2006). Stigma bireyin benlik kavramı ve benlik saygısını olumsuz etkileyerek benliksaygısını azaltır. Benlik saygısı azalan birey kendisini değersiz hisseder, işe yaramazolduğunu düşünebilir. Benlik saygısının azalması ayrıca bireyin anksiyete vedepresyon gibi ruhsal sorunlar yaşamasına da neden olmaktadır (Maurer ve ark.2008). Bu ruhsal sorunlarla başetmede bireyin profesyonel yardım alması ve sosyaldestekleri önemlidir. Ancak bireyin yaşadığı stigma, onun psikososyal destek aramadüşünce ve davranışını engelleyebilmekte ve stigmanın olumsuz sonuçlarını dahauzun süre yaşamasına neden olabilmektedir (Robinson 2005).Stigmanın oluşmasında toplumun; tutum ve yaklaşımları, dini veya inanç sistemleri,korkuları ve önyargıları, kültürleri ve gelenekleri, medya, sağlık ve sosyal hizmet-138


Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının Sosyokültürel Yansıması: Stigmaler, eğitim sistemi ve yasal düzenlemeler etkili kaynaklardır (Van Brakel 2006). Kişileryoksulluk, etnik özellik, seksüel tercihler, sosyal dezavantajlar, aile özellikleri veyaayrımcılığa neden olan diğer faktörler nedeniyle de stigmaya maruz kalabilmektedirler(Weiss ve ark. 2006). Stigmaya neden olan önemli etkenlerden birisi de kişininsahip olduğu sağlık problemidir (Albrecht ve ark. 1982). Hastalıkla ilişkili stigmada;kişinin hastalığın oluşumundan sorumlu tutulması, hastalığın ciddi sınırlılıklara, vücutgörünümünde çirkin değişikliğe neden olması, sosyal etkileşimlerin bozulması,kontrol kaybı en önemli faktörlerdir (Albrecht ve ark. 1982, Shibre 2001). Stigmaruhsal hastalıklara sahip bireylerin sıklıkla karşılaştıkları bir durum olmakla birlikteaslında kronik fiziksel hastalığa sahip olan bireyleri de etkilemektedir. Kanser, tüberküloz,lepra, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, epilepsi, psikiyatrik bozukluklar, alkol, ilaçbağımlılığı, AIDS, KOAH gibi hastalıklarda stigma yaygın olarak görülmektedir (Weissve ark. 2006, Arslan ve Konuk 2009, Mak ve ark. 2006, <strong>Ü</strong>çok 1999).KOAH VE STİGMAKOAH, kronik ve ilerleyici özelliğe sahip, karmaşık bir tedavi uygulamasını gerektiren,aktivitelerde ve yaşam tarzında değişiklik yapmaya neden olan bir takım fizikselgerilemelerle sonuçlanan bir hastalıktır (Albrecht ve ark. 1982, Sexton ve Munro1988). KOAH’ın yetişkin nüfustaki prevalansının yaklaşık %10 olduğu, bu oranıngiderek arttığı ve 2020 yılında KOAH’ın üçüncü ölüm nedeni, beşinci sakatlık nedeniolacağı belirtilmektedir (Halding ve ark. 2011). Kronik bir hastalık olarak KOAHhastaların yaşam kalitesini olumsuz etkilemekte, önemli düzeyde sosyal ve ekonomikyüke neden olabilmektedir (Partridge ve ark. 2011). KOAH’ta dispne, inatçı öksürük,balgam çıkarma, hırıltılı solunum/wheezing, egzersiz toleransında bozulma, yorgunluk,kilo kaybı, steroid gibi bazı ilaçların fiziksel görünümde oluşturduğu değişikliklerhastaları diğer bireyler arasında ayırt edilebilecek bir hale getirebilmektedir. Hastalıkbireyin sosyal etkileşimlerini, rollerini, sorumluluklarını ve sosyal kabul edilirliğinietkileyebilmektedir. Böylece uzun bir dönem içinde hastanın ve ailesinin yaşamkalitesinde çok büyük değişiklikler olmakta ve hastalar bu durumdan kaynaklanan birstigma yaşayabilmektedir (Albrecht ve ark. 1982, Sexton ve Munro 1988). ÖzellikleKOAH’ın önemli belirtilerinden olan dispne ve inatçı öksürük bireyin konuşmasınıengelleyerek iletişim güçlüğü yaşamasına ve sosyal etkileşimini sürdürmede önemlibir engel oluşturarak sosyal izolasyona neden olmaktadır (Berger ve ark. 2011). İlkbakışta, KOAH stigmatize edici bir hastalık olarak düşünülmeyebilmektedir. Stigma veKOAH konusunda literatür çalışmaları oldukça azdır (Johnson ve ark. 2007). Earnest(2002) KOAH’lı hastaların başka kişilerin olduğu ortamlarda oksijen desteği kullanmakdurumunda olmalarının bir sonucu olarak stigma yaşadıklarını, stigmanın utanmayave sosyal izolasyona neden olduğunu ifade ettiklerini belirlemiştir. Bu çalışmanın ilgiçeken bir bulgusu da katılımcıların stigmanın sosyal çevrelerindeki kişilerden olduğukadar kendi hekimlerinden de kaynaklandığını bildirmiş olmalarıdır. KOAH’ın sigaraiçmeye eşlik eden hastalık olması nedeniyle bireyler stigma yaşamakta ve kendikendine zarar vermiş gibi algılanabilmektedirler (Albrecht ve ark. 1982). KOAH’lıhastalar hastalık semptomları kötüleştiğinde sağlık hizmetine ulaşmakta zorlukyaşadıklarını, aile doktorlarının sigara kullandıklarını öğrendikten sonra ev ziyaret-139


Hatice TEL, Havva TELlerini önceki gibi özenli ve ilgili yapmadığını, hatta kendilerine karşı önyargılı davrandıklarınıifade etmişlerdir (Gysels ve Higginson 2008, O'Neill 2002).KOAH’lı hastalar solunum sıkıntısını hem kendilerini çaresiz bıraktığından hem deçevrelerindeki insanlardan tepki almaktan korktuklarından dolayı utanç veren birdurum olarak algılamaktadırlar (Gysels ve Higginson 2008). Yapılan bir çalışmadaKOAH’lı hastalar; sokakta solunum güçlüğünü gidermeye çalıştıkları sırada sokaktakileringözlerini dikerek onlara bakmalarının sıkıntı, elem, acı duygusu yaşamalarınaneden olduğunu, sokakta böyle bir durumla karşılaşmamak için sosyal etkileşimlerinisınırladıklarını açıklamıştır (O'Neill 2002). Stigma hastalığın tedavisini de olumsuzetkilemektedir. Tel (2002) KOAH’lı hastaların, unutkanlık, bıkkınlık, ilaç yan etkileri gibinedenlerin yanı sıra sosyal ortamın ilaç kullanmakta zorluk yaratması nedeniyle deilaçlarını düzenli olarak kullanmakta zorlandıklarını, sosyal ortamın getirdiği sınırlılığıdaha çok inhaler ilaçlar kullanırken yaşadıklarını ifade ettiklerini bildirmektedir.KOAH’lı hastalara verilen sosyal tepkiler onun hastalık deneyimini etkileyebilmektedir.Hastalar, KOAH belirtilerinin sosyal ortamlarda kabul görmediğini, iş ortamındaarkadaşlarının yanında solunum güçlüğü yaşamaya başladıklarında utandıklarıiçin yalnız kalacakları bir yere gitme ihtiyacı duyduklarını ifade etmişlerdir. Çünküsolunum sıkıntısı geçmişte sigara içtiğinin kanıtı olarak görülmektedir (Gysels veHigginson 2008, Jonsdottir 1998). Benzer şekilde solunum cihazı kullanmalarınınçevrelerindeki insanları rahatsız/tedirgin ettiğini belirtmişlerdir. Solunumu rahatlatmakiçin yapılması gereken balgam çıkarma davranışının anksiyete yaşamalarına,çevresindekilerle iletişimden kaçınmalarına neden olduğunu belirtmişlerdir (Gyselsve Higginson 2008, Jonsdottir 1998, Barnett 2005, McCathie ve ark. 2002).STİGMANIN SONUÇLARI VE STİGMA İLE M<strong>Ü</strong>CADELEStigma bireysel ve toplumsal düzeyde önemli sonuçlara neden olmaktadır.Stigma; bireyin psikolojik stres, depresyon, korku yaşamasına, çeşitli kısıtlamalarlakarşı karşıya kalmasına, hastalığın tanı ve tedavisinde gecikmelere, yetersizliklerin vehastalık şiddetinin artmasına, enfeksiyon hastalıklarının yayılmasına, yetersiz tedavi,ilaç direncinin artmasına, morbidite oranının artmasına neden olmaktadır (Weiss veark. 2006). Stigma nedeniyle hastalar tanısal girişimleri, tedavi ve diğer destekleyicihizmetleri kabul etmede ve sağlık bakım yardımı talep etmede isteksizlik, çekiniklikyaşayabilmektedir (Weiss ve ark. 2006, Weiss ve Ramakrishna 2006). Toplum tarafındanyapılan olumsuz değerlendirmeler, küçük düşürücü tarzdaki ayrımcılık zamanlahasta bireyin kendine güveninin azalmasına, iyileşme sürecinin olumsuz etkilenmesineneden olmaktadır (Meise ve ark. 2001). Stigma sonucu bireyler sosyal desteklerinikaybetmekte, toplumsal yaşamdan uzaklaşmakta, sosyal izolasyon yaşamaktadır.Stigmaya maruz kalan bireylerin evlilik ilişkileri, kişilerarası ilişkileri, iş olanakları,çalışma durumları olumsuz etkilenmekte, bireyler eğitim görme haklarını etkin olarakkullanamamakta, sosyal, dini ve boş zaman aktivitelerini yerine getirmekte zorlanmaktadır(Mak ve ark. 2006, Schulze ve Angermeyer 2003, Van Brakel 2006).Stigma ve ayrımcılıkla ilgili sahip olduğumuz bilgiler artmasına karşın stigma ilemücadelede alınan mesafeler yeterli değildir. Stigmayı önlemeye yönelik müdahalelerinetkinliği de tam olarak ortaya konulamamıştır. Stigmanın birey, aile ve toplum140


Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının Sosyokültürel Yansıması: Stigmaüzerindeki etkileri hatta farklı ülkelerde ve farklı sağlık problemlerinde yarattığı etkilerbenzer özellikler göstermektedir (Van Brakel 2006). Bu nedenle stigma ile mücadeledeortaya konulacak müdahaleler tüm gruplar ve durumlarda önemli benzerliklergösterecektir. Farklı kültür ve toplumlarda araştırmaların yapılması stigma ile mücadeledestigmanın daha iyi anlaşılmasını, etkilenen veya hizmet verilen gruptastigmanın boyutlarının ve yoğunluğunun değerlendirilmesini, zaman içinde stigmaile ilgili değişimlerin ortaya konulmasını sağlayacaktır (Weiss ve ark. 2006, Van Brakel2006). Sağlık profesyonellerinin rollerinden birisi de hasta savunuculuğudur. Bunedenle sağlık profesyonelleri bu rollerini yerine getirerek stigma karşıtı mücadeledeyerlerini almalıdır. Bunun için;• Bireylerin sağlığı geliştirme ve sürdürmede kişisel sorumluluk konusundafarkındalığının arttırılması,• En çok stigma uygulanan hastalıkların, stigma açısından riskli grupların belirlenmesi,• Toplumun medya yoluyla ve çeşitli eğitim materyalleri kullanılarak stigma vestigma ile mücadele konusunda bilgilendirilmesi,• Hastaların toplum içinde rehabilitasyonunu sağlayacak ve sağlıklı bireylerin busürece katkı vermesini kolaylaştıracak düzenlemelerin yapılması,• Hastaların stigma ile mücadeleye yönelik bilgilendirilmesi, onlara profesyoneldestek sağlanması,• Araştırmalarla fiziksel kronik hastalıklara yönelik yanlış tutum ve yargıların saptanmasıve elde edilen kanıtlar doğrultusunda önleyici müdahalelerin başlatılması,• Stigmadan etkilenen kişilerin desteklenmesi, toplumun bu kişilere yönelikdavranışlarına odaklanılması,• Stigmaya neden olan durumların kontrol altına alınması ya da ortadan kaldırılmasınaçalışmak sağlık profesyonellerinin stigma ile mücadeledeki temel yaklaşımlarıarasında yer almaktadır (Weiss ve ark. 2006, Kocabaşoğlu ve Aliustaoğlu 2003,Van Brakel 2006, Güney 2005, Halding ve ark. 2011).SONUÇKOAH bireyin günlük aktivitelerinde ve yaşam tarzında değişiklikler yapmayıgerektiren ve sosyal sonuçları olan fiziksel bir hastalıktır. KOAH bireyin sosyal etkileşimlerinive sosyal kabulünü önemli ölçüde olumsuz olarak etkilemektedir. KOAH’lıbireyler stigma yaşamakta ve stigma bireylerin yaşamını çok yönlü etkilemektedir.Bu nedenle KOAH’lı hasta ile çalışan sağlık profesyonellerinin stigma kavramını,stigmaya neden olan durumları, stigmanın bireyin yaşamı üzerindeki etkilerinibilmesi, stigmayı önlemeye ve azaltmaya yönelik girişimleri uygulaması önemlidir.Bununla birlikte birey, aile ve toplumu stigmayı önleme ve stigma ile mücadelekonusunda bilgilendirmek ve farkındalık kazandırmak ile stigmanın etkilerininazaltılması ve daha etkin ele alınması sağlanabilir. KOAH’lı hastalarda stigmayıazaltmaya yönelik girişimler hastaların bulundukları ortamda daha rahat, üretkenyaşamalarına ve sosyal etkileşimlerini sürdürmelerine yardım edecektir.141


Hatice TEL, Havva TELKAYNAKLARAlbrecht G, Walker V, Levy J (1982). Social distance from the stigmatized: a test of two theories. Soc SciMed, 1982: 16(14):1319-1327.Arslan H, Konuk ŞD. Stigma, spiritualite ve konfor kavramlarının Meleis’in kavram geliştirme sürecinegöre irdelenmesi. Maltepe <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> Bilim ve Sanatı <strong>Dergisi</strong>, 2009; 2(1):51-58.Barnett M. Chronic obstructive pulmonary disease: a phenomenological study of patients’ experiences. JClin Nurs, 2005: 14(7): 805-812.Berger BE, Kapella MC, Larson JL. The experience of stigma in chronic obstructive pulmonary disease.West J Nurs Res, 2011: 33(7):916-932.Earnest MA. Explaining adherence to supplemental oxygen therapy: the patient's perspective. J Gen InternMed, 2002: 17(10):749-755.Güney M. Ruhsal bozukluklarda stigmatizasyonu önlemek için neler yapılabilir? Kriz <strong>Dergisi</strong>, 2005; 12(1):67-71.Gysels M, Higginson IJ. Access to services for patients with chronic obstructive pulmonary disease: theinvisibility of breathlessness. J Pain Symptom Manage, 2008: 36(5):451-460.Halding AG, Heggdal K, Wahl A. Experiences of self-blame and stigmatisation for self-infliction amongindividuals living with COPD. Scand J Caring Sci, 2011; 25(1):100-107.Johnson JL, Campbell AC, Bowers M ve ark. Understanding the social consequences of chronic obstructivepulmonary disease the effects of stigma and gender. Proc Am Thorac Soc, 2007; 4:680-82.Jonsdottir H. Life patterns of people with chronic obstructive pulmonary disease: isolation and being closedin. Nurs Sci Q, 1998; 11:160-166.Kocabaşoğlu N, Aliustaoğlu S. Stigmatizasyon. Yeni Symposium, 2003; 41(4):190-192.Mak WWS, Mo PKH, Cheung RYM ve ark. Comparative stigma of HIV/AIDS, SARS and tuberculosis inHong Kong. Soc Sci Med, 2006: 63(7):1912-1922.Maurer J, Rebbapragada V, Burgos S ve ark. Anxiety and depression in COPD: current understanding,unanswered questions and research needs. Chest, 2008; 134 (suppl 4) 43-56.McCathie HCF, Spencw SH, Tate RL Adjustment to chronic obstructive pulmonary disease: theimportance of psychological factors. Eur Respir J, 2002: 19:47-53.Meise U, Sulzenbacher H, Hinterhuber H. Attempts to overcome the stigma of schizophrenia. FortschrNeurol Psychiatr, 2001; 69 (Suppl 2):75-80.O'Neill ES. Illness representations and coping of women with chronic obstructive pulmonary disease: a pilotstudy. Heart Lung, 2002; 31(4):295-302.Partridge MR, Dal Negro RW, Olivieri D. Understanding patients with asthma and COPD: insights from aEuropean study. Prim Care Respir J, 2011; 20(3):315-323.Robinson T. Living with severe hypoxic COPD:the patients’ experience. Nurs Times, 2005; 101(7):38-42.Scambler G. Sociology, social structure and health-related stigma. Psychol Health Med, 2006: 11(3):<strong>28</strong>8-95.Schulze B, Angermeyer MC. Subjective experiences of stigma. A focus group study of schizophrenicpatients, their relatives and mental health professionals. Soc Sci Med, 2003: 56:299-312.Sexton DL, Munro BH. Living with a chronic illness. West J Nurs Res, 1988; 10(1);26-44.Shibre T, Negash A, Kullgren G ve ark. Perception of stigma among family members of individuals withschizophrenia and major affective disorders in rural Ethiopia. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol, 2001;36(6):299-303.Tel H. KOAH’lı hastaların ilaç tedavisini sürdürme durumlarını etkileyen faktörlerin belirlenmesi. 4.Ulusalİç Hastalıkları Kongresi Bildiri Kitabı, Antalya: MİKİ Matbaacılık Sanayi ve Ticaret Ltd Şti, 2002: 187.<strong>Ü</strong>çok A. Şizofreni: damga, mitler ve gerçekler. Psikiyatri Dünyası, 1999; 3(3):67-71.Van Brakel WH. Measuring health related stigma a literatüre review. Psychol Health Med, 2006: 11(3):307-334.Weiss MG, Ramakrishna J, Somma D. Health-related stigma: rethinking concepts and interventions.Psychol Health Med, 2006: 11(3):277-87.Weiss MG, Ramakrishna J. Stigma interventions and research for international health. Lancet, 2006:367(9509):536-538.142


Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong> <strong>28</strong> (3) : 143-152, <strong>2012</strong>KİFOZLU HASTADA HEMŞİRELİK BAKIMI: OLGU SUNUMUNURSING CARE OF A PATIENT WITH KYPHOSIS: CASE REPORTUzm.Hmş. Burcu TOTUR* Doç.Dr. Meryem YAVUZ**Prof.Dr. Mehmet ZİLELİ****Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Tıp <strong>Fakültesi</strong> Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı**Ege <strong>Ü</strong>niversitesi <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı***Serbest HekimOlgu, 4. Nöroşirurji Hemşireliği Kongresi’nde (18-20 Nisan 2008, Antalya) sözel bildiri olarak sunulmuştur.ÖZETKifoz, spinal kırıklar sonrasında, doğumsal vertebra anomalilerinde, ankilozan spondilitte yada idiyopatik kifoskolyozlu hastalarda görülmektedir.Bu yazıda servikotorasik kifoz tanısı ile ameliyat edilen bir hastanın hemşirelik bakımı vehemşirelik süreci incelendi.Ankilozan spondilit tanısı alan 57 yaşındaki bayan hasta servikotorasik kifoz nedeniyle ikiaşamada ameliyat edildi. İlk aşamada torakal 4, 6, 8 ve 11 (T4, T6, T8, ve T11) posteriorosteotomi ve posterior enstrümantasyon yapıldı, ikinci aşamada ise servikal 6-7, servikal 7-torakal 1 ve torakal 2-3 (C6-7, C7-T1 ve T2-3) posterior osteotomi ve fiksasyon uygulandı.Olguya, ikinci ameliyat sonrasında halo traksiyon uygulaması yapıldı.Olgunun hemşirelik sürecinde hava yolları açıklığında yetersizlik, ağrı, beslenme yetersizliği,diyare, deri bütünlüğünde bozulma riski, deri bütünlüğünde bozulma, enfeksiyon riski,hareket kısıtlılığı, anksiyete, bakım ve tedavilere uyumsuzluk gibi hemşirelik tanıları yeralmaktadır.Anahtar sözcükler: Kifoz, ankilozan spondilit, hemşirelik bakımıABSTRACTKyphosis may be observed after spinal fractures, in patients with ankylosing spondylitis, as acongenital vertebral abnormality or idiopathic kyphoscoliosis. This report presents the nursing careand nursing process of a patient who underwent surgery for cervicothoracic kyphosis.A 57 years old female with ankylosing spondylitis who underwent surgery in two stages forcervicothoracic kyphosis: First stage thoracic 4, 6, 8 and 11 (T4, T6, T8, ve T11) posterior osteotomyand posterior instrumentation, second stage cervical 6-7, cervical 7-thoracic 1 and thoracic 2-3(C6-7, C7-T1 ve T2-3) posterior osteotomy and posterior fixation have been performed. After thesecond operation a halo traction is applied.In terms of nursing diagnosis, we have been dealed with nursing problems such as insufficiencyof air ways, pain, inability to eat, diarrhea, disruption of skin integration, risks of infection, limitedmobility, anxiety and noncompliance to care and treatments.Key Words: Kyphosis, ankylosing spondylitis, nursing care


Burcu TOTUR, Meryem YAVUZ, Mehmet ZİLELİGİRİŞAnkilozan spondilit (AS), dünya genelinde %0.1-1.1 oranında görülmektedir(Saougou ve ark. 2010). Kafkasyalılarda AS prevelası %0.1-1.4’tür. Japonya veYunanistan gibi ülkelerde AS prevelansı azalmakta ancak Haida ve Bella Hintlilerindeprevelans %6.1’e ulaşmaktadır (Ehrenfeld 2010).AS, HLA-B27 geni ile ilgili olan ve etiyolojisi kesin olarak bilinmeyen kronikinflamatuar bir hastalıktır (Payer 2006, Pham 2008). Hastalığın etiyolojisi kesin olarakbilinmemekle birlikte, bazı enfeksiyon ajanları, kalıtım, allerji, travma ve psişikfaktörler üzerinde durulmaktadır (Kirnap ve Güler 1992).AS’nin klinik belirtileri daha çok 15-40 yaşları arasında (Payer 2006) en fazla iliosakralbileşkede ve aksiyel iskelette aynı zamanda periferal eklemlerde de görülmektedir(Payer 2006, Mansour ve ark. 2007, Saougou ve ark. 2010) . En az üç ay süreyledevam eden sırt ağrısı ve egzersiz ile geçmeyen sabah katılığı ile karakterizedir(Dakhil-Jerew ve Derry 2008). Epidemiyolojik olarak erkeklerde görülme sıklığıkadınlardan 2-3 kat daha fazladır (Mansour ve ark. 2007).Kifoz, AS’de en sık görülen deformitedir (Royen ve ark. 1998, Atalar ve ark. 2007).Kifoz (kifotik deformite), omurganın arka tarafında dışbükey şekilde görülen açısaleğrilik olarak tanımlanmaktadır (Ball ve ark. 2009). Kifoz, AS’in yanı sıra torakolomberkırıklar sonrasında, doğumsal vertebra anomalilerinde ya da idiyopatik kifoskolyozluhastalarda görülmektedir (Piet ve ark. 2006).Kifoz açısı, yaş ile birlikte artmaktadır ve kifoz açısındaki en hızlı artış 50-60 yaşarasında görülmektedir (Ball ve ark. 2009). Kifoz, omurgayı etkilemekle birlikte,akciğer fonksiyonlarının bozulmasına, komşu omurgalarda kırık riskinin artışına,sindirim sistemi problemlerine, depresyona, fiziksel aktivitelerin kısıtlanmasına veölüm oranında artışa da neden olmaktadır (Islam ve Köse 2008).İlerlemiş AS olgularında belirgin kifoz geliştiğinde (Gülşen ve ark. 2008) ve ikincilnörolojik komplikasyonlar gözlenmeye başlandığında, spinal kolonun sagittal dengesinidüzeltmek amacıyla cerrahi tedavi planlanmaktadır (Payer 2006, Atalar ve ark.2007).Bu makaledeki olgunun belirgin servikotorasik kifozu vardı. Geniş bir alana cerrahimüdahale yapılması, çok seviyeli posterior enstrümantasyon uygulanması ve cerrahiriskleri yüksek bir ameliyat sonrasındaki kapsamlı hemşirelik bakımı gereksinimleribu olgunun önemini vurgulamaktadır. Bu makalede olguya, beyin ve sinir cerrahisikliniğindeki ameliyat öncesi ve sonrası uygulanan, tıbbi tedavi ve hemşirelik bakımıele alındı.Bu makalenin yazılabilmesi için olgudan bilgilendirilmiş onam alındı.OLGU SUNUMUOnbeş yıldır AS öyküsü olan, 57 yaşındaki bayan olgu, son 10 yıl boyunca giderekilerleyen servikotorasik kifoz şikayeti nedeniyle kliniğimize yatırıldı. Olgu, ayakta ikenkarşı tarafı görememekten ve karşıya düz bakışı sağlayabilmek için sandalyenin en uç144


Kifozlu Hastada <strong>Hemşirelik</strong> Bakımı: Olgu Sunumunoktasına oturarak, sırtı yarı yatar pozisyonda oturmaktan yakınıyordu. Ayrıca karınorganlarındaki basınç nedeniyle mide ve bağırsak sorunları, solunum sıkıntısı olduğunuifade ediyordu. Olgunun grafilerinde 140° civarında bir servikotorasik kifozugörülmektedir.Olgu, ameliyat öncesi dönemde 12 gün klinikte kaldı. Bu süre içerisinde rutintetkikleri ve görüntüleme işlemleri (direkt grafi ve MRI) tamamlandı. Olgunun kliniktekaldığı süre boyunca hemşirelik izlem ve bakımları, hastanenin hemşirelik hizmetleriyönetimince hazırlanan, ”Hasta Bakım Talimatları” uyarınca bağımlılık düzeyleridoğrul-tusunda yapıldı. Ameliyat öncesi dönemde olgu, alt-düzey bağımlı olarakizlendi, 12 saatte bir temel yaşam bulguları ve aldığı-çıkardığı sıvı takibi, 24 saatte birvücut bakımı yapılarak, 72 saatte bir periferik damar yolu ve setleri değiştirildi.İlk ameliyatta T4, T6, T8 ve T11 posterior osteotomi ve posterior enstrümantasyonuygulanan olgu ameliyat sonrası derlenme (ayılma) bölümüne alındı. Ameliyatsonrası hasta bakım prosedürüne uygun şekilde, temel yaşam bulguları, aldığıçıkardığısıvı ve kan değerleri takibi yapıldı. Ameliyat sonrasında iki saat derlenmebölümünde kalan ve bu süre sonunda yoğun bakıma alınan olgu yoğun bakımda üstdüzeybağımlı olarak izlendi. İki saatte bir temel yaşam bulguları ve aldığı-çıkardığısıvı takibi, altı saatte bir ağız bakımı, 12 saatte bir tüm vücut bakımı ve iki saatte birpozisyon değişikliği yapıldı. Ameliyat sonrası ikinci günde kliniğe alındı. Klinikte altdüzeybağımlı olarak izlenmiştir.İlk ameliyatından 14 gün sonra ikinci kez ameliyata alınan olguya bu kez C6-7, C7-T1 ve T2-3 posterior osteotomi ve fiksasyon ile ameliyat sonrası, halo traksiyonuygulaması yapıldı. Ameliyat sonrası derlenme bölümüne alınan olguya, ameliyatsonrası hasta bakım prosedürüne uygun hemşirelik girişimleri uygulandı. Ameliyatsonrası derlenme bölümünde iki saat kaldıktan sonra yoğun bakıma alınan olgu üstdüzeybağımlı olarak izlendi.Ameliyat sonrası ikinci günde kliniğe kabul edilen olgu, klinikte orta-düzeybağımlı olarak izlendi, altı saatte bir temel yaşam bulguları ve aldığı-çıkardığı sıvıtakibi, 24 saatte bir vücut bakımı, ve iki saatte bir pozisyon değişikliği yapılarak 72saatte bir periferik damaryolu ve setleri değiştirildi.İkinci ameliyatından 10 gün sonra, klinikte oral beslenme sırasında yiyecekleriaspire etmesi sonucu solunum ve dolaşım arresti gelişen olgu, beyin ve sinir cerrahisiyoğun bakım ünitesine alındı. Yoğun bakımda entübe edilip resüsite edildikten sonramekanik ventilatör gereksinimi nedeniyle anestezi yoğun bakım ünitesine nakledildi.Anestezi yoğun bakım ünitesinde 46 gün kaldıktan sonra mekanik ventilatör gereksinimikalmadığı için trakeostomi ile beyin ve sinir cerrahisi yoğun bakım ünitesinenakledildi. <strong>Ü</strong>ç gün beyin ve sinir cerrahisi yoğun bakımında kalan olgu, kardiyakarrest nedeniyle resüsite edilen diğer bir hastanın durumundan etkilenerek ikinci kezsolunum ve dolaşım arresti gelişen olgu, tekrar resüsite edilerek anestezi yoğunbakım ünitesine nakledildi.Beyin ve sinir cerrahisi kliniğinde kalış süresince olgunun gereksinimlerine yönelikbirçok hemşirelik tanısı belirlendi ve belirlenen hemşirelik tanılarına yönelik145


Burcu TOTUR, Meryem YAVUZ, Mehmet ZİLELİhemşirelik girişimleri uygulandı. Tablo 1’de olgunun hemşirelik sürecine yer verildi(Harsthorn ve Gauthier 2001, Birol 2002, Yavuz 2010).Olgu ameliyat sonrasında; beyin ve sinir cerrahisi yoğun bakım ünitesinde 9 gün,serviste 97 gün, anestezi yoğun bakım ünitesinde ise 113 gün olmak üzere toplam219 gün hastanede kaldı. Bu süre sonunda tedavisi tamamlanarak trakeostomikanülüyle ve yardımla yürür şekilde beyin ve sinir cerrahisi kliniğinden taburcu edildi.Taburcu edildikten sonra 23 gün evinde kalan olgu, daha sonra akciğer enfeksiyonuve solunum sıkıntısı gelişmesi nedeniyle tekrar kliniğe başvurarak ve beyin ve sinircerrahisi yoğun bakım ünitesine alındı. Aynı gün oksijen saturasyonunun düşmesi vesolunum sıkıntısının artması nedeniyle anestezi yoğun bakım ünitesine nakledildi.Burada 58 gün kaldıktan sonra trakeostomisi kapatılarak taburcu edildi. Taburcuedildikten sonra solunum sıkıntısı, solunum yolu enfeksiyonu gözlenmeyen olguyardımsız olarak yürüyebiliyordu.Tablo 1: Kifoz Olgusunun Ameliyat Sonrası <strong>Hemşirelik</strong> Süreci<strong>Hemşirelik</strong> Tanıları <strong>Hemşirelik</strong> Girişimleri SonuçAkciğer kapasitesininve solunumfonksiyonununazalmasına bağlıspontan ventilasyonusürdürmedeyetersizlikTrakeostomiye bağlıinfeksiyon riskiAcinetobacterBaumannii’ye bağlıhipertermi• Solunum yollarının açıklığı kontrol edildi.• Solunumun derinliği, ritmi ve hızı izlendi.• Oksijen saturasyonu takip edildi.• Oksijen verildi.• Endotrakeal aspire edildi.• Sekresyonların atılımını kolaylaştırmak içinyeterli hidrasyon sağlandı.• Solunum desteğisağlanması amacıyla olguanestezi yoğun bakımünitesine nakledildi.• Trakeostomi açıldı veolgunun solunum sıkıntısıgiderildi.• Trakeostominin açılmasından hemen sonra • Alınan tüm önlemlere rağmenderin trakeal aspiras-sık aralıklarla aspire edildi.• Aspirasyon işlemi sırasında aseptik ilkelere yon sıvısında Acinetobacterözen gösterildi.Baumannii üredi.• Trakeostomide krut oluştuğunda az miktardaserum fizyolojik ile ıslatılarak krut yumu-gözlendi.• Ateş yüksekliği (38-38.8°C)şatıldı ve aspire edildi.• İnfeksiyon hastalıkları• Solunan hava nemlendirildi.hekimi ile iletişime girilerek• Trakeostomi yarasının çevresi günde iki defa uygun antibiyoterapiye%10 povidone-iyodine ve gaz tampon ile başlandı.silinip gaz tampon ile çevrelendi.• Antibiyoterapi sonrası 14.• Yaşam bulguları takibi yapıldı.günde derin trakeal• Kızarıklık, akıntı ve ciltte hassasiyet gibi aspiratta üreme olmadı.enfeksiyon belirti ve bulguları gözlendi.• Kan ve idrar kültürü alındı.• Hipertermi süresince 15 dk. bir beden ısısıve diğer yaşam bulguları takibi yapıldı.• Soğuk uygulama yapıldı.• Hekim istemine uygun antipiretiklerverildi ve IV sıvı dozu artırıldı.• Aldığı ve çıkardığı sıvı takibi yapıldı.• Beden ısısı 37,8°C’nin altına inince soğukuygulamaya son verildi.• Hastanın hipertermi durumu infeksiyonhastalıkları hekimine iletildi.• Antibiyoterapiye devam edildi.• Terleme sonrası yatak takımlarıdeğiştirildi.• Ateş düşürüldü.• Kan ve idrar kültüründeüreme olmadı.146


Kifozlu Hastada <strong>Hemşirelik</strong> Bakımı: Olgu SunumuTrakeostomiye bağlısözel iletişimdebozulmaCerrahi insizyonabağlı ağrıCerrahi insizyonabağlı enfeksiyon riskiHalo traksiyonuygulamasına bağlıhareket kısıtlılığıCrohn hastalığınabağlı diyareİştahsızlığa bağlıbeslenme yetersizliği• İletişimi geliştirmek için daha sıkdokunmaya özen gösterildi.• İletişim için el hareketlerini kullanmasıönerildi.• Alternatif iletişim yöntemi olarak kağıt vekalem kullanıldı.• Konuşma için akciğer sekresyonlarınınazaldığı dönemde aralıklı olaraktrakeostomi kapatıldı.• Dinlemek için yeterli zaman ayrıldı.• Özellikle kağıt ve kalemkullanma ile iletişim sorunuçözüldü.• Vizüel Analog Skala (VAS) ile hastanın ağrısın • Olgu ağrısının azaldığınışiddeti tanımlandı (VAS:8).ifade etti (VAS:3).• Hastaya rahat bir pozisyon verildi.• Çevresel uyaranlar en aza indirilmeyeçalışıldı.• Yüksek sesli konuşmalar önlendi.• Monitör sesleri azaltıldı.• Sözel iletişime önem verildi.• Hekim istemine göre analjezikleriuygulandı.• İnsizyon yeri BOS sızıntısı, kanama ve enfeksiyonbulguları yönünden kontrol edildi.• Pansumanlar kirlendiğinde, pansumandeğişimi için hekime ulaşıldı.• El hijyenine ve eldiven kullanımına önemverildi.• Olguya halo traksiyon ile ilgili açıklamayapıldı.• Halo başlığı 5 kg. ağırlık ile traksiyona alındı.• Nörolojik değerlendirme (motor, duyusalve refleks fonksiyonları) yapıldı.• Hareketsizlik ile ilgili sorunlar (basınç yarası,staz pnömonisi, konstipasyon, iştahsızlık,üriner staz, idrar yolu enfeksiyonu ve venözstaz yönünden) değerlendirildi.• Olgunun döndürülme ve sedyeye alınmaişlemleri sırasında başı, boynu ve traksiyontutuldu, bu işlemler 5 kişi ile yapıldı.• Aldığı-çıkardığı sıvı takibi yapıldı.• Sıvı-elektrolit takibi yapıldı.• Gaitada gizli kan tetkiki için örnek gönderildi.• Perianal bölge temiz tutuldu ve nemlendiriciuygulandı.• Dengeli beslenme ve besin öğelerinin önemiaçıklandı.• Diyetisyen ile işbirliği yapılarak günlükalması gerekli kalori miktarı hesaplandı.• Diyetisyenin önerileri doğrultusunda yaraiyileşme sürecine katkıda bulunması içinyüksek kalorili ve proteinleri içeren gıdalarıalması sağlandı.• Vücut bakımının yemeklerden önceyapılmasına ve bakımdan sonra hastanındinlenmesine özen gösterildi.• Yemek yeme sürecinde yoğun bakımdaistenmeyen kokuların olmamasına dikkatedildi.• Ağız hijyeni sağlandı.• Düzenli olarak pansumanlarındeğişimi sağlandı.• Enfeksiyon riski devam etti.• Halo traksiyon ile ilgili birkomplikasyon gelişmedi.• Olgu, 2. ameliyattan 9 günsonra hekim istemi ileyatakta oturtuldu.• Günde 5-6 kez diyaresi oldu.• Gaitada gizli kan sonucunegatif çıktı.• Gaitada üreme olmadı.• Hekim istemiyle antidiareikilaç başlandı.• Yeterli miktarda oral alımsağlanamadı. Bu nedenletotal parenteralbeslenmeye (TPN) başlandı.147


Burcu TOTUR, Meryem YAVUZ, Mehmet ZİLELİTPN kateterine bağlıinfeksiyon riskiTPN bağlı sıvı volümdengesizliği riskiYatak istirahatinebağlı deribütünlüğündebozulma riskiYatak istirahatinebağlı deribütünlüğündebozulmaYatak istirahatinebağlı özbakımeksikliği• 24 saatte bir TPN setleri değiştirildi.• <strong>Ü</strong>çlü musluklar 3 günde bir değiştirildi.• Kateterin seviye numarası ve sutur sağlamlığıkontrol edildi.• Kateterin giriş yeri enfeksiyon (ağrı, hassasiyet,hiperemi) açısından değerlendirildi.• Kateter pansumanı yapılırken aseptik tekniğeuyuldu.• Rutin kateter pansumanı değişimi 24 saattebir %10 povidone-iyodine ve gaz tamponile yapıldı.• Kateter pansumanı ıslandığında ya da kirlendiğindehemen değiştirildi.• TPN kateterine bağlı enfeksiyonbelirtileri gözlenmedi.• Sıvı-elektrolit takibi yapıldı.• Sıvı-elektrolit değerleri normalidi.• Aldığı-çıkardığı sıvı takibi yapıldı.• Kan glikoz düzeyi takibi yapıldı.• Aldığı-çıkardığı sıvı takibinin• Dört saatte bir yaşam bulguları takibi yapıldı. +500ml/gün de olması sağlandı.• Santral venöz basınç (CVP) takibi yapıldı.• CVP değerleri 5-8 cmH2O idi.• Braden Skalası’na göre risk değerlendirmesiyapıldı.• Hemoglobin ve albumin düzeyi kontroledildi.• Pozitif nitrojen dengesinin sürdürülmesiiçin klinik diyetisyeni ile işbirliği kurularakyeterli protein ve karbonhidrat alımı içinoral nütrisyon destek ürünleri kullanıldı.• Vücut temizliği vücut şampuanı ile silinipdurulanarak ve kurulanarak yapıldı.• Vücut temizliğinden sonra tüm vücudanemlendirici uygulandı.• 2 saatte bir pozisyon değişimi yapıldı.• Her pozisyon değişiminde cilt yüzeyi eritemve beyazlık yönünden gözlendi.• Her pozisyon değişiminde doku esnekliğive cilt sıcaklığı kontrol edildi.• Yatak takımlarının temizliğine ve düzenineönem verildi.• Makaslama etkisinin azaltılması için cilt yüzeyininyatak takımlarına sürtünmesi engellendi.• Havalı yatak kullanıldı.• Sakrumda ikinci derece basınç yarası tanımlandı.• Rivanollü tampon ile basınç yarası pansumanıyapıldı.• Tamponların tespit edildiği hipofiks flasterlerinsadece tamponların üzerini örtüyorolmasına özen gösterildi.• Özbakım etkinliklerine katılımı (ağız bakımı,saç tarama gibi) sağlandı.• Yoğun bakımda günde iki kez, klinikte gündebir kez vücut bakımı yapıldı.• Diyare sonrası genital bölge hijyeni sağlandı.• Yemek yemesine yardımcı olundu.• Gereken sıklıkta ağız bakımı konusundadesteklendi.• Braden Skalası’na göre hasta12 puan ile yüksek riskgrubunda değerlendirildi.• Tüm uygulamaların düzenliolarak yapılmasına rağmenderi bütünlüğünde bozulmariski devam etti.• İkinci derece bası yarasıdevam etti.• Yara yeri izotonik solüsyonile yıkandıktan sonrarifocinle de yıkanıp kurutampon ile kapatılmayabaşlandı.• Günlük temel gereksinimlerikarşılandı.148


Kifozlu Hastada <strong>Hemşirelik</strong> Bakımı: Olgu SunumuBilgi eksikliğine bağlıanksiyeteAnksiyeteye bağlıbakım ve tedavilereuyumsuzlukAnksiyeteye bağlıuyku örüntüsünderahatsızlık• Güvenli bir iletişim ortamı hazırlandı.• Ameliyat sonrası dönem ile ilgili bilgi verildi.- Halo traksiyon- Trakeostominin çıkarılması- Ayağa kaldırılma• Trakeostomi nedeniyle konuşamadığındayazılı iletişim kuruldu.• Uygun ziyaret zamanlarında yakınları ilegörüştürüldü.• Anksiyetesi ile ilgili hekimine bilgi verildive psikiyatri hekimi konsültasyonu istendi.• Psikiyatri hekiminin önerdiği antipsikotikilaçlar uygulandı.• Olguda güven duygusu geliştirilmeye çalışıldı.• Sözel iletişime ve sözel iletişim kurallarınadikkat edildi.• Verilecek bakımın ve tedavinin amacı veönemi ile ilgili bilgi verildi.• Bakım zamanı hastanın isteğine görebelirlendi.• Tedavilerin zamanında uygulanmasınınönemi açıklandı.• Kendi bakımına katılması için desteklendi.• Mahremiyetine önem verildi.• Gürültü ve sesler azaltılmaya çalışıldı.• İşlemler, uyku döneminde iken en azsayıda rahatsızlık eden şekilde düzenlendi.• Alışageldiği uyku öncesi hijyenuygulamalarına uyuldu.• Psikiyatri hekiminin önerdiği antipsikotikilaçların uygulanmasına devam edildi.• Anksiyetesi devam etti.• Diğer hastaların bakım vetedavilerinin tamamlanmasındansonra aynı olguyageri dönüldüğünde bakımve tedavilerin uygulanmasındagüçlük yaratmadığıgözlendi.• Daha fazla uyuduğunu vedinlendiğini belirtti.TARTIŞMAOlgu, kliniğimize ankilozan spondilite bağlı kifoz ve günlük yaşam aktivitelerinigerçekleştirmede yaşadığı güçlükler nedeni ile başvurmuştur. Ankilozan spondilitliolgular, diğer spinal olgulara oranla daha fazla cerrahi risk taşımakta (Hadjicostas veark. 2010) ve hemşirelik uygulamaları da daha fazla özen ve zaman gerektirmektedir.Dunford ve ark. (2001) çalışmalarında, kifoskolyoz nedeniyle yaşadığı solunum sıkıntısısonrasında trakeostomi açılması ve kapatılması süreçlerinde hastaların yaşadıklarısorunlarla baş etmede hemşirelerin bilgi birikiminin, iletişim becerilerinin ve hastabakımında teknoloji kullanımının önemini vurgulamışlardır.Kifoz açısındaki artış, torakal hacmin küçülmesine, akciğer hacmi üzerine olumsuzetkiye yol açmakta, vital kapasitenin azalmasına ve çeşitli solunum problemlerininortaya çıkmasına neden olmaktadır (Karataş ve ark. 2002). Bu tür hastalarda günlükyaşam aktivitelerinde de güçlükler gözlenmektedir (Nishiwaki 2007, Gülşen ve ark.2008).Cerrahi sonrasında, kifoz nedeniyle azalan akciğer kapasitesi ve solunum fonksiyonuolgunun bakımında en fazla güçlük yaşanan problem olmuştur. Olgunun rahat149


Burcu TOTUR, Meryem YAVUZ, Mehmet ZİLELİsolunum yapamaması, anksiyetesinin artmasına dolayısıyla ortam ve tedavilerineuyumsuzluğunun artmasına neden olmuştur. Akciğer kapasitesinin ve solunumfonksiyonunun azalmasına bağlı spontan ventilasyonu sürdürmede yetersizlik hemşireliktanısına uygun hemşirelik girişimleri planlandı (Tablo 1). Uygulanan hemşirelikgirişimleri sonrasında solunum sıkıntısının giderilememesi ve entübasyon uygulamasınınmümkün olmaması nedeniyle trakeostomi açılması sonucu olgunun solunumsıkıntısı giderildi. Trakeostomi ile endotrakeal erişim kolaylaştı ve böylece sekresyonlarınaspirasyonu için harcanan süre nazotrakeal aspirasyon için harcanan süreyeoranla azaldı. Ancak olgunun trakeostomisinin olması günlük hasta bakımı içingerekli sürenin artmasına neden oldu. Trakeostomi ilk açıldığında hastanın trakeostomiyeuyumu zaman aldı ve iletişim problemleri yaşandı. Yazılı iletişim kurulduğundaya da trakeostomisi aralıklı olarak kapatılmaya başlandığında, iletişim problemlerindeazalma kaydedildi. İletişim kurabilme sayesinde olgunun anksiyetesindeise belirgin bir azalma gözlendi. Sonraki günlerde derin trakeal aspirasyon sıvısındaAcinetobacter Baumannii üredi. Bu süreçte olguya Acinetobacter Baumannii’yebağlı hipertermi, trakeostomiye bağlı enfeksiyon riski ve sözel iletişimde bozulmatanılarına uygun hemşirelik girişimleri uygulandı (Tablo 1).Ankilozan spondilite bağlı omurgada görülen ilerleyici fleksiyon deformitesisonucu gelişen kifozun tedavisinde sagittal denge ve karşıya düz bakışın sağlanabilmesiiçin torakolomber osteotomi uygulamaları, sorunu radikal olarak çözümleyebilmektedir(<strong>Ü</strong>zümcügil ve ark. 2009). Literatürde posterior fiksasyon sonrasında halotraksiyon uygulanması gerekliliği vurgulanmaktadır (Payer 2006). Posterior osteotomive fiksasyon uygulamasını içeren ikinci ameliyattan sonra halo traksiyon uygulananolguda, cerrahi insizyonun geniş olması ve halo traksiyon uygulaması, olgunun dahafazla ağrı hissetmesine neden olduğu gibi infeksiyon riskini de arttırmıştır. Ayrıca halotraksiyon uygulaması olgunun günlük bakım gereksinimlerinin karşılanması, pozisyondeğişikliğinin yapılması ve sedyeye alınması sırasında da güçlükler yaşandı.Uygun hemşirelik girişimleri ile ağrı, infeksiyon riski ve halo traksiyon uygulamasınayönelik sorunların üstesinden gelinmeye çalışıldı (Tablo 1). Ancak halo traksiyonuygulaması nedeniyle bakım işlemlerin gerçekleştirilebilmesi için yeterli sayıda kişininbir araya gelebilmesinin sağlanması, hemşirelerin en çok zorlandığı konulardanbiri oldu. Halo traksiyon uygulaması sonrasında hastanın yatakta oturamaması nedeniyleolgu oral beslenme sırasında yediklerini aspire etti. Bu sorun, olguya ameliyatöncesi dönemde, beslenme sırasında doğru nefes alma tekniği ve öksürme konularındaeğitim yapılması besinlerin aspire edilmelerini önlemek açısından önemlidir.Spinal ameliyatlar sonrasında üriner ve bağırsak eliminasyonu sorunları, (Özbayır2010) özellikle konstipasyon sık karşılaşılan bir sorundur. Ancak crohn hastalığıolması nedeniyle sık sık diyare gözlenen olguda soruna yönelik uygun hemşirelikgirişimleri planlandı (Tablo 1). Sık diyare ve uzun süreli yatak istirahati nedeniylealınan tüm önlemlere rağmen basınç yarası gözlenen olguda basınç yarasınınbakımına ilişkin uygun hemşirelik girişimleri uygulandı (Tablo 1).Tedavi ve bakım gereksinimi nedeniyle hastanede özellikle yoğun bakımda uzunsüre kalması, bilgi eksikliği ve yoğun bakımda kaldığı süreçte kötü bir deneyim150


Kifozlu Hastada <strong>Hemşirelik</strong> Bakımı: Olgu Sunumuyaşamış (diğer bir hastanın resusite edildiğini görmesi) olması, olgunun anksiyetesininartmasına, duygudurumunda ciddi dalgalanmalara ve değişimlere nedenoldu. Tedavi ve bakım girişimlerine uyum sağlayamadığı gözlenen olgunun, busüreçle baş edebilmesinde etkin iletişim yöntemleri ve ailesel destek sistemlerikullanıldı, uygun hemşirelik girişimleri planlandı (Tablo 1) ve psikiyatri hekimitarafından önerilen tıbbi tedavi uygulandı.Bu tür olgularda sürekli fiziksel ve psikolojik değerlendirme yapılması olgunundeğişen gereksinimlerinin belirlenmesi ve holistik yaklaşımın gerçekleştirilmesiaçısından önem taşımaktadır (Dunford ve ark. 2001).SONUÇOlgu, uzun zaman alan, güç ve iyi bir tedavi ve bakım süreci sonrasında sağlıklı birşekilde taburcu edildi ve normal günlük yaşantısına geri döndü. Ancak AS’li olgulardakifoz gelişmeden önce erken dönemde tanı konulup tedavinin yapılması ve egzersizprogramlarının desteklenmesi (Sözay 2004), daha nitelikli yaşamalarına katkı sağlamasıaçısından oldukça önemlidir.KAYNAKLARAtalar H, Kayaoglu E, Erakar A, Dincer D. Surgical Treatment of Spinal Deformity Due to AnkylosingSpondylitis: Surgical Technique. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2007;27(1):132-5.Ball JM, Cagle P, Johnson BE, Lucasey C, Lukert BP. Spinal Extension Exercises Prevent NaturalProgression of Kyphosis. Osteoporos Int 2009;20(3):481-9.Birol L. <strong>Hemşirelik</strong> Süreci; <strong>Hemşirelik</strong> Bakımında Sistematik Yaklaşım. 5.baskı. Izmir: Etki Matbacılık2002; 305-434.Dakhil-Jerew F, Derry F. Management of Cervical Spine Fracture in Patient with Advanced AnkylosingSpondylitis Using SOMI Brace. Injury Extra 2008;39(11):347-51.Dunford M, Donoghue J, Power G, Mitten-Lewis S. Managing Ventilatory Insufficiency and Failure in aPatient with Kyphoscoliosis: A Case Study. Aust Crit Care 2001;14(4):165-9.Ehrenfeld M. Geoepidemiology: The Environment and Spondyloarthropathies. Autoimmunity Reviews2010;9(5):325-9.Gülşen M, Özkan C, Altın M. Ankilozan Spondilite Bağlı Kifotik Deformite Tedavisinde LomberTranspediküler Kapalı Kama (Egg Shell) Osteomisi. J Turkish Spinal Surg 2008;19(4):397-406.Hadjicostas PT, Tsirogianni AK, Soucacos PN, Thielemann FW. Odontoid Fracture in Severe AnkylosingSpondylitic Patient. Injury Int J Care Injured 2010;41(2):231-4.Harsthorn JC, Gauthier DM. Nervous System Alterations. (içinde) Sole ML, Lamborn ML, Hartshorn JC(ed). Critical Care Nursing. 1st ed. Philadelphia: WB Saunders, 2001;<strong>28</strong>3-44.Islam NC, Köse Ö. The Results of Kyphosis in Osteoporotic Spine Fractures. Turkiye Klinikleri J Orthop &Traumatol-Special Topics 2008;1(4):72-4.Karataş GK, Gürsel G, Koca NT. Osteoporozu Olan Hastalarda Torakal Kifozun Pulmoner Fonksiyonlarlaİlişkisi. Romatizma 2002;17(1);17-23.Kırnap M, Güler M. Ankilozan Spondilitte Serum İmmunglobulinleri. Turkiye Klinikleri J Med Res,1992;10(5):272-5.Mansour M, Cheema GS, Naguwa SM, Greenspan A, Borchers AT, Keen CL ve ark. AnkylosingSpondylitis: A Contemporary Perspective on Diagnosis and Treatment. Semin Arthritis Rheum2007;36(4);210-23.151


Burcu TOTUR, Meryem YAVUZ, Mehmet ZİLELİNishiwaki Y, Kikuchi Y, Araya K, Okamoto M, Miyaguchi S, Yoshioka N ve ark. Association of ThoracicKyphosis with Subjective Poor Health, Functional Activity and Blood Pressure in the Community-Dwelling Elderly. Environmental Health and Preventive Medicine 2007;12(6):246-50.Özbayır T. Nörolojik Travmalar. (içinde) Karadakovan A ve Aslan FE (ed). Dahili ve Cerrahi HastalıklardaBakım. Adana: Nobel Kitabevi 2010;1245-73.Payer M. Surgical Management of Cervical Fractures in Ankylosing Spondylitis Using a CombinedPosterior-Anterior Approach. J Clinic Neuro 2006;13(1):73-7.Pham T. Pathophysiology of Ankylosing Spondylitis: What’s New? Joint Bone Spine 2008;75(6):656-60.Piet JM, Gijs, Corne JM, Job LC. A Pedicle Subtraction Osteotomy as an Adjunctive Tool in the SurgicalTreatment of a Rigid Thoracolumbar Hyperkyphosis; a Preliminary Report. The Spine J 2006;6(2);195-200.Royen BJ, Kleuver M, Slot GH. Polysegmental Lumbar Posterior Wedge Osteotomies for Correction ofKyphosis in Ankylosing Spondylitis. Eur Spine J 1998;7(2):104-10.Saougou I, Markatseli TE , Voulgari PV , Drosos AA. Maintained Clinical Response of InfliximabTreatment in Ankylosing Spondylitis: A 6-Year Long-Term Study. Joint Bone Spine 2010;77(4):325-9.Sözay S. Seronegatif Spondiloartropatili Hastalara Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Yaklaşımları. ImmunolojiRomatoloji 2004;4(1):72-6.<strong>Ü</strong>zümcügil O, Özlük AV, Mert M, Atıcı Y. Caniklioğlu M. Benli T. Kaya A. Long-Segment PosteriorInstrumentation Following Posterior Closing Wedge Osteotomy for the Treatment of Kyphotic Deformityin the Patients with Ankylosing Spondylitis. J Turkish Spinal Surgery 2009;20(3):49-58.Yavuz M. Kas İskelet Sistemi Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi. (içinde) Karadakovan A ve Aslan FE(ed). Dahili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım. Adana: Nobel Kitabevi 2010;1275-356.152


EGE <strong>Ü</strong>NİVERSİTESİ HEMŞİRELİK FAK<strong>Ü</strong>LTESİ DERGİSİSON KONTROL LİSTESİ1. Makalenin TürüAraştırmaDerlemeOlgu sunumuBaşlık Sayfası2. Makalenin Türkçe ve İngilizce başlığı büyük harf ile yazıldı.3. Yazarlar ve kurumları belirtildi.4. Tüm yazarların yazışma adresleri, iş tel, gsm, e-posta belirtildi.5. Makale bir kongrede sunulmuş ise, sunulduğu toplantı ve yılı belirtildi.Özet Sayfası6. Türkçe ve İngilizce yapılandırılmış özet yazıldı (250-300 sözcük).7. Türkçe ve İngilizce özet birbiriyle uyumlu.8. Türkçe ve İngilizce anahtar sözcükler yazıldı.9. Özetler sayfası metnin 1. sayfası olacak şekilde numaralandırıldı.Ana Metin10. Açık, güncel ve rahat anlaşılır Türkçe kullanıldı.11. Gramer ve yazım kurallarına uyuldu.12. Yeni, alışılmadık ve yabancı terimler kullanılmışsa yanlarına Türkçeeşanlamlılarına yer verildi.13. Kısaltmalar kullanılmışsa ilk kullanımda terimin yanında parantez içindekısaltması belirtildi.14. Araştırma makalelerinde alt bölüm başlıkları istenen şekilde yazıldı.15. Derleme makaleler giriş anlatımını izleyen alt başlıklarda toplanarak uygunbir sonuç anlatımıyla bağlantılı bir şekilde sunuldu.16. Bilimsel etik ilkelere uyulduğu belirtildi. Etik kurul izin yazısı eklendi.


Kaynaklar17. Kaynak gösterimi metin içinde belirtilen kurallara (yazar soyadı ve yayıntarihi) uygun olarak yapıldı.18. Kaynaklar alfabetik sıra ile dizildi ve kaynak gösterimi kurallara uygun olarakyapıldı.19. Doğrudan yararlanılmayan herhangi bir kaynak kullanılmadı (Elimdekaynakların tümü mevcut ve gerektiğinde dergi yayın kuruluna bunu ispatedebilirim.)Tablo ve Resimler20. Belirtilen kurallara uygun olarak hazırlandı.21. Başka kaynaklarda alınan şekil, resim, tablolarda kaynak gösterildi.Tüm Makale22. Makalenin sayfa kenar boşlukları kontrol edildi.23. Makalenin satır aralıkları uygun.24. Makalenin ilgili bölümlerinde uygun yazı karakteri kullanıldı.25. Makalenin ilgili bölümleri uygun puntoda yazıldı.26. Makale sayfa sınırlarını aşmayacak şekilde yazıldı.27. Makalede uygun şekilde sayfa numarası verildi.


EGE <strong>Ü</strong>NİVERSİTESİ HEMŞİRELİKFAK<strong>Ü</strong>LTESİ DERGİSİYazarlık/Yayın Hakkı Onay Formu………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………Başlıklı makalenin yazar / yazarları olarak yayın hakkını Ege <strong>Ü</strong>niversitesi<strong>Hemşirelik</strong> <strong>Fakültesi</strong> <strong>Dergisi</strong>’ne vermeyi kabul ediyorum/ ediyoruz. Yayınlanmasınıistediğimiz bu makalenin Türkçe ve yabancı dilde herhangi bir dergiye yayınlanmaküzere gönderilmediğini ve daha önce hiçbir dergide yayınlanmadığını bildirip,yazının içeriği ile ilgili etik ve bilimsel sorumluluğu üstlendiğimi/ üstlendiğimizi kabulederim/ederiz.Yazar/ Yazarlar İmza Tarih


DERGİ YAZIM KURALLARIYayının Kabulü: Basılması istenen yazılar, aşağıda belirtildiği şekilde, dergieditörlüğüne gönderilecektir. (E-mail: ozen.durakoglu@ege.edu.tr.) Makaleler üçbağımsız hakem tarafından incelenip, onayları alındıktan sonra yayınlanabilir.Hakemler, gerekli gördükleri yazılara değişiklik önerebilirler. Makalenin yayınlanmasındason karar, editör görüşü ile Dergi Yayın Kuruluna aittir. Dergideyayınlanan yazılar için, herhangi bir ücret ya da karşılık ödenmez. Gönderilen yazılarınkabul edilip edilemeyeceği yazarlara bildirilir. Makalenin kabulü halinde, başlıklarınaltına yazar ad(lar)ı kurum adresleri ve e-mail adresleri eklenip e-mail:ozen.durakoglu@ege.edu.tr. adresine gönderilecektir.Makalenin Hazırlanışı: Makale, Microsoft Word programında A4 kağıtboyutunda yazılmalıdır. Başlık 10 punto Times New Roman, Özet 9 punto Times NewRoman, ana metin 10 punto, tablo ve kaynaklar 8 punto olacak şekilde yazılmalıdır.Araştırma raporları 16 sayfa, derleme ve olgu sunumları 10 sayfayı (kaynaklar dahil)geçmemelidir.Makalenin Yazılışı şu sırayı izlemelidir.BAŞLIK SAYFASI• Türkçe Başlık (Büyük harf ile),• İngilizce Başlık (Büyük harf ile),• Yazarların adları ve soyadları (soyadı büyük harf ile)• Yazarların Yazışma adresleri, kurum adresleri, e-mail adresleri• Makale bir kongrede bildiri olarak sunulmuş ise, sunulduğu toplantı ve yılıbelirtilmelidir.ÖZET SAYFASIÖzetler Türkçe ve İngilizce Olmak üzere iki dilde olmalı, yazının Türkçe veİngilizce başlıklarını taşımalı, araştırmanın temel anlamını metne bakmayıgerektirmeyecek şekilde 250-300 sözcük ile yansıtmalıdır.Araştırma makalelerinin özetleri; “Amaç”, “Gereç ve Yöntem”, “Bulgular veSonuç” bölümleri ile anahtar sözcükleri içermelidir. Anahtar kelimelerin “Türkiye BilimTerimleri”nden seçilmesi gerekmektedir. Bilgi için adresten yararlanılmalıdır.(http://www.bilimterimleri.com).Araştırma makalelerinin İngilizce özetleri; “Objective”, “Methods”, “Results”,“Conclusion” ve “Key Words” bölümlerini içermelidir. İngilizce anahtar kelimeler“Medical subject Headings (MESH”e uygun olarak verilmelidir.(http://www.nlm.nih.gov/mesh/MBrowser.html)


Derleme Makalelerinin özetleri; Giriş, amaç, gelişme ve sonuç anlamı taşıyacakşekilde içeriği tam olarak yansıtmalıdır. Anahtar Sözcükler yer almalıdır. Derlememakalelerinin İngilizce özetleri; aynı şekilde olmalıdır.Olgu Sunumu özetleri olguyu kısaca tanımlamalı ve hemşirelik süreçleriniiçermelidir. İngilizce özetleri de aynı şekilde olmalıdır.Özetler sayfası metnin birinci sayfası olacak şekilde numaralandırılmalıdır.DERGİNİN YAYIN DİLİDerginin yayın dili Türkçe’ dir. Ancak Yurtdışından gelen çok önemli İngilizcemakalelere de yer verilebilir.METİN:Dil ve biçim (üslup) açısından aşağıdaki özellikleri taşımalıdır.• Açık, güncel ve rahat anlaşılır olmalıdır.• Gramer ve yazım kurallarına uyulmalıdır.• Yeni, alışılmadık ve yabancı terimler kullanılmışsa yanlarında Türkçeeşanlamlarına yer verilmelidir• Kısaltmalar kullanılmışsa ilk kullanımda terimin yanında parantez içindekısaltması belirtilmiş olmalıdır.• Bilimsel etik ilkelere uyulduğu belirtilmiş olmalı ve etik kurul izin yazısıeklenmelidir.• Makale bir kongrede bildiri olarak sunulmuş ise, sunulduğu toplantı ve yılıbelirtilmelidir.Araştırma Raporları: Giriş, Amaç, Gereç ve Yöntem, Bulgular ve Tartışma, Sonuçve Öneriler, Kaynaklar başlıklarını taşıyan bölümlerden oluşmalıdır. Araştırmayakatılmamış, ancak destek sağlamış olan kişi ve kuruluşlara teşekkür başlığı altındateşekkür edilebilir. Verilerin toplanmasında, örneklem gruplarının haklarının korunmasıaçısından etik kurallara uyulduğu açıkça belirtilmeli, kritik gruplarla yürütülençalışmalarda etik kurul veya kurum izin belgelerinin fotokopileri eklenmelidir.Tablo ve Şekiller: Grafik, fotoğraf ve çizimlere sıra numarası verilmelidir. Hertablonun üstünde ve şekillerin altında sıra numarası ve şekilleri kısaca açıklayan biranlatım bulunmalıdır. Araştırma raporları derleme ve olgu sunumları için en çok4 şekil kabul edilmektedir. Tablo, şekil ve grafikler, bilgisayarda çizilip metin içindeolması gereken yere yerleştirilmelidir. Net baskı elde edilebilmesi için, şekil,resim/fotoğraflar ayrı birer .jpg veya .gif dosyası olarak (pixel boyutu yaklaşık500x400, 8 cm eninde ve 300 çözünürlükte taranarak), dergiye ayrıca iletilmelidir.Resim/fotoğraflar renkli, ayrıntıları görülecek derecede kontrast ve netolmalıdır. Başka bir kaynaktan alınan tablo ve şekillerin altına, alındığı kaynak şuşekilde belirtilmelidir.


Güvenç B (1970) Kültür kuramında bütüncülük sorunu üzerine bir deneme.Ankara, s.51’den alındı.Fotoğrafların eni 11 cm. boyu 15 cm.’i aşmamalı, metin içinde fotoğrafınyerleştirileceği yer boş bırakılıp fotoğraf altına gerekli açıklama yapılmalıdır.Derlemeler: Konuyu yeterince irdeleyen kapsamlı literatür taramasınadayandırılmış olmalı; giriş anlatımını izleyen alt başlıklarda toplanarak gelişme vesonuç anlatımıyla sunulmuş olmalıdır. Kaynakça kullanım kurallarına uyulmalıdır.Olgu Sunumları: Giriş, Olgu Sunumu, Tartışma ve Kaynaklar verilerekyazılmalıdır. Olgu sunumu fotoğraf ve akış şemaları ile desteklenebilir. Fotoğraf veakış şemaları için gerekli izinler alınmalıdır.Son Kontrol Listesi: Son Kontrol listesi gözden geçirilip, imzalandıktan sonragönderilen yayına eklenerek gönderilmelidir. (ayrı bir sayfa olarak)Yazarlık/Yayın Hakkı Onay Formu: Tüm yazarlar tarafından imzalanmışolarak gönderilmelidir.KAYNAK KULLANIMIMetin içinde: Yazarın soyadı ve yazının yayın tarihi ile birlikte belirtilmeli,yazar ve tarih arasına virgül konmamalıdır. İki yazarlı kaynaklarda, yazarların herikisinin soyadı, ikiden fazla yazarlılarda ise, birinci yazarın soyadı ve “ve ark.” Şeklindebelirtilmelidir.Örnekler(Graydon 1988), depresyonun…(Sarna ve Mc Corkle 1996), araştırmalarında……(Lasry ve ark. 1987), yaptıkları çalışmada……………saptanmıştır (Graydon 1998).………ortaya çıkarılmışlardır (Bard ve Sutherland 1955).Ancak cümle başlangıcında kullanırken kullanım şekli aşağıdaki gibi;Sarma ve Mc Corkle araştırmalarında ……………………..(1996). olacaktır.Aynı yazarın, aynı yıldaki değişik yayınları (Bayık 1996 a, Bayık 1996 b) şeklindebelirtilmelidir.Birden çok yazar aynı anda gösterileceği zaman, aynı parantez içinde virgülleayrılarak gösterilmelidir. Kaynaklar tarih sırasına göre sıralanmalıdır.Örnek:(Argon 1992 , Karadakovan 1992).


Kaynakçada: Kaynaklar, alfabetik sıra ile dizilmelidir. Yazar ad (lar) ının başHarfleri arasına noktalama işaretleri konulmamalıdır. <strong>Ü</strong>ç Yazara kadar çoğul yazarlıkaynaklarda, yazar soyadı ve adının baş harfini izleyerek aralarına virgül konulmalıdır.<strong>Ü</strong>çten fazla yazarlı kaynaklar, ilk üç isimden sonra “ve ark.” Şeklinde belirtilmelidir.Kongre bildirileri, kişisel deneyimler kaynak olarak gösterilmemelidir.Dergi isimleri, Index Medicus’a uygun olarak kısaltılmalıdır. Dergi makalesi,kitap isimleri yazılırken, ilk kelimenin baş harfi büyük, diğerleri küçük harfleyazılmalıdır.Kaynakların Yazılışı İle İlgili ÖrneklerDergi MakalesiYazar(lar)ın soyadları ve isimlerinin baş harfleri, makale ismi, dergi ismi, yıl, cilt,sayı, sayfa no’su belirtilmeledir.• Stephane A. Management of congenital cholesteatoma with otoendoscopicsurgery: Case Report. Türkiye Klinikleri, JMed Sci 2010; 30(2): 803-7.• Lorig K, Gonzales VM, Ritter P & et al. Comparison of three methods of datacollection in an urban Spanish-speaking population. Nurse Res. 1997; 46(4):230-234.Dergi Eki (Supplement)• Kocaman N, Kutlu Y, Ozkan S. Predictors of psychosocial adjustment inpeople with physical disease. J Clin Nurs 2007; 16(3A Suppl.): 6-16.Kitap:Yazar(lar)ın soyad(lar)ı ve isim(ler) inin baş harfleri, bölüm başlığı, editör(lerin)ismi, kitap ismi, kaçıncı baskı olduğu, sehir, yayınevi, yıl ve sayfalar belirtilmelidir.• Karasar N. Araştırmalarda rapor hazırlama. 8.basım, Ankara: 3A AraştırmaEğitim danışmanlık Ltd., 1995; 101-112.• Terakye G. <strong>Hemşirelik</strong>te iletişim ve hasta hemşire ilişkileri. 2.baskı. Ankara:T.C.Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü; 1994.Yabancı Dilde Yayınlanan Kitaplar için:• Gorman LM, Raines ML, Sultan DF. Psychosocial nursing for general patientcare. 2nd ed. USA: F.A. Davis Company; 2002.• Solcia E, Capella C, Kloppel G. Tumors of the exocrine pancreas. Tumors ofthe Pancreas. 2 nd ed. Washington: Armed Forces Institute of Pathology;1997: 145-210.


Kitap Bölümü:• Kaufman CA, Wyatt RJ. Neuroleptic Malignant Syndrome. (içinde). MelszerHY (ed). Psychopharmacology. New York: Raven Pres; 1987.• Underwood LE, Van Wyk JJ. Normal and aberrant growth. In: Wilson JD,Foster DW, eds. Viliams’ Textbook of Endocrinology. 1 st ed. Philadelphia:WB Saunders; 1992: 1079-138.Kitap Çevirisi:• Wise MG, Rundell JR. (1994) Konsültasyon Psikiyatrisi. (Çevri: TT Tüzer, VTüzer). Ankara: Compos Mentis Yayınları; 1997.Metin içinde “(Wise ve Rundell 1994)” şeklinde gösterilir.• Hofling CK, Leininger MM. <strong>Hemşirelik</strong>te ana psikiyatrik kavramlar (Kumral A,Çeviri Editörü). İstanbul: Vehbi Koç Vakfı Yayınları; 1960. (orijinal çalışmabasım tarihi 1983).Yazar ve Editörün Aynı Olduğu Kitaplar• Uyer G. Yeni bir birimin planlanması ve organizasyonu. (içinde). <strong>Hemşirelik</strong>Hizmetleri Yönetimi El Kitabı. (Uyer G, editör). 1.basım. İstanbul: Birlik ofsetLtd. Sti; 1986: 56-61.• Eken A. Kozmesötikler: Kozmetiklerle İlaçlar Arası <strong>Ü</strong>rünler. Eken A, editör.Kozmesötik Etken Maddeler. 1.Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2006: 1-7.Yazar Adı Olmayan Yayınlar(Sık kullanılan Çeviri Kaynaklara Örnekler):American Psikiyatri birliği (1994) Mental Bozukluklarının Tanısal ve <strong>Sayı</strong>msal ElKitabı, dördüncü baskı (DSM-IV) ( Çev.ed.: E Köroğlu) Hekimler Yayın Birliği, Ankara,1995.Metin içinde “American Psikiyatri Birliği (1994)” şeklinde gösterilir.Dünya Sağlık Örgütü (1992) ICD-10 Ruhsal ve Davranışsal Bozukluklar Sınıflandırılması.(Çev. Ed.;MO Öztürk, B Uluğ, Çev.: F.Çuhadaroğlu, İ.Kaplan, G. Özgen, MOÖztürk, M rezaki, B Uluğ). Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği Yayını, Ankara: 1993.Metin içinde “Dünya Sağlık Örgütü (1992)” şeklinde gösterilir.Yayınlanmamış TezYavaş O. Bir üniversite hastanesinde çalışan hemşirelerin iş doyumu veörgütsel gereksinimlerine ilişkin bir inceleme. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.İzmir: Ege <strong>Ü</strong>niversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.1993: 53-55.


Basılmamış YayınlarGordes G, Cole JO, Haskell D.&. et al. The naturel history of tardive dyskinesia.J.Clin Psychophormacol. (Baskıda).İnternet üzerinden alınan belgeler kaynak Olarak Kullanılıyorsa:Yararlanılan yazının yazarı, yazarı yoksa kurum adı UNICEF gibi kurum adıyoksa kaynak gösterilmemelidir. Yayının internet kaynağı varsa Yayının başlığı,internet adresi ve son erişim tarihi belirtilerek gösterilebilir.• Lee DS, Austin PC, Rouleau JL, Liu PP, Naimark D, Tu JV. (November 19,2003). Predicting mortality among patients hospitalized for heart failure.The Journal of the American Medical Association, 290(19): 2581-2587.Retrieved November 23, 2003, from http://jama.ama-assn.rg/cgi/content/abstract/290/19/2581.Yayın resmi yayın olarak gösterilecekse;• American Nurses’ Association. Statement on psychiatric mental healthnursing practice and standards of psychiatric-mental health clinicalpractice. Washington: American Nurses’ Publishing; 1994.Kaynakların doğruluğundan yazarlar sorumludur. Doğrudan yararlanılmayanya da başka kaynaklardan aktarılmış kaynaklar belirtilmemeli, basılmamış eserler,kişisel haberleşmeler, Medline taramalarından ulaşılan makalelerin özetleri kaynakgösterilmemelidir.


YAZAR İNDEKSİYazar<strong>Sayı</strong>-SayfaAkın Korhan Esra 1:47-55Akkuş Yeliz 3:85-96Aktaş Eda 1:73-80; 2:63-78Argon Gülümser 3:13-24Bahar Zuhal 2:91-103Barış Nuray 2:63-78Bayık Temel Ayla 2:79-89Beytut Dilek 2:123-133Bilge Ayşegül 3:129-135Bilsin Elif 2:105-112Binbir Hatice 3:13-24Birgili Fatma 3:25-34Bolışık Bahire 1:37-45Bolsoy Nursen 1:13-25Çelik Neşe 3:117-1<strong>28</strong>Çetinkaya Aynur 3:35-49Çevik Kıvan 2:23-30Çıray Gündüzoğlu Nazmiye 1:91-103Çiçek Ayşe 3:13-24Demir Korkmaz Fatma 3:97-105Demiray Ayşe 1:27-36; 47-55Demirkıran Gülsen 1:1-12Dursun Engin Meltem 3:13-24Erkal İlhan Sibel 3:51-64Ersun Ayşe 1:37-45; 2:13-21Eşer İsmet 2:1-11Fadıloğlu Çiçek 1:91-103Güneysu Çakan Azize 3:1-12Hakverdioğlu Yönt Gülendam 1:47-55Hıdıroğlu Seyhan 2:63-78Kaçar Fadime 1:27-36Kalkım Aslı 3:65-84Karadağ Ezgi 2:31-40; 3:85-96Karatay Gülnaz 2:31-40; 3:85-96Karaveli Selda 3:51-64Karayağız Muslu Gonca 2:123-133Kavlak Oya 2:55-62; 3:107-116Khorshid Leyla 1:27-36,47-55;2:1-11; 23-30;3:25-34; 117-1<strong>28</strong>Yazar<strong>Sayı</strong>-SayfaKızılcı Sevgi 2:41-53Köşgeroğlu Nedime 3:51-64Muslu Leyla 3:65-84Ocakçı Ayşe Ferda 1:73-80Oksel Esra 1:91-103Orgun Fatma 2:1-11; 3:1-12Özakar Selen 2:113-122Özalp Gerçeker Gülçin 2:123-133Özkütük Nilay 2:1-11; 3:1-12Özmen Dilek 3:35-49Özsoy Süheyla 3:65-84Öztürk Ruşen 3:107-116Save Dilşad 2:63-78Seren İntepeler Şeyda 1:57-71Sevil <strong>Ü</strong>mran 1:13-25; 3:107-116Sezer Hale 3:1-12Sözen Emine 2:41-53Şen Selma 1:13-25Taşçı Duran Emel 1:13-25Teksöz Emel 1:73-80Tel Hatice 3:137-142Tel Havva 3:137-142Tezcan Sinem 2:55-62Totur Burcu 3:143-152Tuzcu Ayla 2:91-103Uzun Özge 1:1-12<strong>Ü</strong>nsal Atan Şenay 1:13-25Vardar İnkaya Bahar 2:31-40Vatan Fahriye 2:79-89; 3:13-24Yardımcı Figen 2:123-133Yavuz Karamanoğlu Ayla 3:97-105Yavuz Meryem 3:143-152Yıldırım Julide Gülizar 3:65-84Yıldırım Nilüfer 3:65-84Yıldırım Sarı Hatice 1:81-90Yılmaz Demir Nurşah 1:57-71Zaybak Ayten 2:13-21Zileli Mehmet 3:143-152


KONU İNDEKSİAilede Kadının Değişen Rolünün ÇocukSağlığına Etkisi ve Aile Merkezli Bakımın Önemi<strong>28</strong>(1); 73-80, <strong>2012</strong>Bir <strong>Hemşirelik</strong> <strong>Dergisi</strong>nin İncelenmesi<strong>28</strong>(1); 47-55, <strong>2012</strong>Bir İlköğretim Okulundaki Öğrencilerde İdrarYolu Enfeksiyonu ve İlişkili Faktörler<strong>28</strong>(3); 25-34, <strong>2012</strong>Bir Aile Sağlığı Merkezine BaşvuranHipertansiyon Hastalarının İlaç TedavisineUyum Öz Etkililik Düzeyleri<strong>28</strong>(3); 85-96, <strong>2012</strong>Çocuğun Kendi Hastalığına Yönelik TutumuÖlçeği Türkçe Formu Geçerlik ve Güvenirliği<strong>28</strong>(1); 37-45, <strong>2012</strong>Çocuklarda Uyku<strong>28</strong>(1); 81-90, <strong>2012</strong>-12-05Duygusal Özgürlük Teknikleri’nin Dismenore<strong>Ü</strong>zerine Etkisinin İncelenmesi<strong>28</strong>(2);13-21,<strong>2012</strong>Erkek Hemşirelerin Yaşadıkları Sorunlarınİncelenmesi<strong>28</strong>(1);27-36, <strong>2012</strong>Erken Çocukluk Döneminde MasturbasyonSorunu Olan Çocuğa <strong>Hemşirelik</strong> Yaklaşımı<strong>28</strong>(2); 113-122, <strong>2012</strong>Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin YaşadığıSorunlar<strong>28</strong>(3); 35-49, <strong>2012</strong>Gebelik Öncesi Sigara İçen Kadınların GebelikDöneminde Sigara İçme Durumlarına EtkiEden Faktörlerin İncelenmesi<strong>28</strong>(2); 55-62, <strong>2012</strong>Göçmen Kadınlarda Sağlık İnanç Modeli veSağlığı Geliştirme Modeli Kullanımının MemeKanseri Erken Tanı DavranışlarındakiDeğişime Etkisi<strong>28</strong>(2); 91-103, <strong>2012</strong>Hemşire Öğretim Elemanlarının ÖrgütselBilgi Kültürü Algılarının İncelenmesi<strong>28</strong>(2); 1-11, <strong>2012</strong><strong>Hemşirelik</strong> Öğrencilerinin ProfesyonelDavranışları Uygulayabilme DurumlarınınBelirlenmesi<strong>28</strong>(2); 23-30, <strong>2012</strong><strong>Hemşirelik</strong> Öğrencilerinin Yaşlı Ayrımcılığınaİlişkin Tutumları<strong>28</strong>(2); 31-40, <strong>2012</strong><strong>Hemşirelik</strong>te Kariyer Geliştirmede Yeni BirYaklaşım: Yönderlik<strong>28</strong>(2); 79-89, <strong>2012</strong>Hastanede Çalışan Hemşirelerin ÖrgütselVatandaşlık Düzeylerinin İncelenmesi<strong>28</strong>(3); 1-12, <strong>2012</strong>Hemşirelerin Yönetsel Kararlara Katılımlarınınİncelenmesi<strong>28</strong>(3);13-24, <strong>2012</strong>İmplante Port Takılacak Hastaların İşlemÖncesi Bilgilendirilmesinin AnksiyeteDüzeylerine Etkisinin İncelenmesi<strong>28</strong>(3); 51-64, <strong>2012</strong>Koroner Arter Bypass Greft Ameliyatı GeçirenHastaların Taburculuk Sonrası ÖğrenimGereksinimleri<strong>28</strong>(1); 1-12, <strong>2012</strong>Kanser Tedavisinde Güncel Yaklaşım:Biyoterapi ve <strong>Hemşirelik</strong> Yönetimi<strong>28</strong>(1); 91-103, <strong>2012</strong>Kemoterapi Alan Hastaların YakınlarınınDeneyimleri: Niteliksel Bir Çalışma<strong>28</strong>(2); 63-78, <strong>2012</strong>Kalp Damar Cerrahisinde Hibrid Girişimler:Ameliyathane Hemşireliği Yönü<strong>28</strong>(3); 97-105, <strong>2012</strong>Kas İçi Enjeksiyona Bağlı Ağrıyı Azaltma<strong>28</strong>(3); 117-1<strong>28</strong>, <strong>2012</strong>


Kronik Obstrüktif Akciğer HastalığınınSosyokültürel Yansıması: Stigma<strong>28</strong>(3); 137-142, <strong>2012</strong>Kifozlu Hastada <strong>Hemşirelik</strong> Bakımı: OlguSunumu<strong>28</strong>(3); 143-152, <strong>2012</strong>Morse Düşme Ölçeğinin Türkçe’yeUyarlanması ve Duyarlılık-Seçicilik DüzeyininBelirlenmesi<strong>28</strong>(1); 57-71, <strong>2012</strong>Orem’in Öz Bakım Teorisine Göre JuvenilDermatomiyozitli Hastanın Değerlendirilmesive <strong>Hemşirelik</strong> Bakım Planı<strong>28</strong>(2); 123-133, <strong>2012</strong>Tip 2 Diyabetlilerde Ayak BakımDavranışlarının İncelenmesi veKarşılaştırılması<strong>28</strong>(2); 41-53, <strong>2012</strong>Trafik Kazalarına Karşı Önlemler: Çocuk OtoKoruma Sistemleri<strong>28</strong>(2); 105-112, <strong>2012</strong>Türkiye’de <strong>Hemşirelik</strong>te İş Sağlığı LisansüstüTezlerinin Eleştirel Değerlendirilmesi<strong>28</strong>(3); 65-84, <strong>2012</strong><strong>Ü</strong>niversite Öğrencilerinin Cinsellik ve AilePlanlaması Yöntemleri Konusundaki Bilgi,Görüş ve Uygulamaları<strong>28</strong>(1); 13-25, <strong>2012</strong>Postpartum Depresyonda KültürelFaktörlerin Önemi<strong>28</strong>(3); 107-116, <strong>2012</strong>Yaşama Dair Olumlu Düşünce(<strong>28</strong>3); 129-135, <strong>2012</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!