üreteral double j kateter uygulamalarının alt üriner sistem ...
üreteral double j kateter uygulamalarının alt üriner sistem ...
üreteral double j kateter uygulamalarının alt üriner sistem ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
T.C.<br />
Sağlık Bakanlığı<br />
Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma<br />
Hastanesi<br />
1. Üroloji Kliniği<br />
Klinik Şefi: Doç. Dr. Uğur Kuyumcuoğlu<br />
ÜRETERAL DOUBLE J KATETER<br />
UYGULAMALARININ ALT ÜRİNER SİSTEM<br />
SEMPTOMLARI VE CİNSEL FONKSİYONLAR<br />
ÜZERİNE ETKİLERİ<br />
UZMANLIK TEZİ<br />
Dr. Murat TUNCER<br />
İSTANBUL - 2009<br />
1
ÖNSÖZ<br />
Uzmanlık eğitimim süresince değerli bilgi ve deneyimlerinden yararlanma olanağı<br />
bulduğum, bizlerden desteğini hiç esirgemeyen, teknik açılardan olduğu kadar mesleğimin<br />
etik değerleri konusunda da kazanımlar edindiğim, saygın duruşu ve hekimlik anlayışı ile<br />
bundan sonraki meslek hayatımda da örnek alacağım değerli hocam ve klinik şefim Doç. Dr.<br />
Uğur KUYUMCUOĞLU‘na tüm kazanımlarım ve gösterdiği sabır için teşekkürü bir borç<br />
bilirim.<br />
Yetişmemde emeği geçen, birikimlerini benimle paylaşan her türlü destek ve<br />
katkılarını esirgemeyen şef yardımcısı hocalarım Op.Dr. Aydın ÖZGÜL, Op.Dr. Fatih<br />
TARHAN‘a, değerli klinik başasistanım Op.Dr. Gökhan FAYDACI‘ya ve tezimin<br />
hazırlanmasının bütün aşamalarında hoşgörü ve özveri ile bana yardımcı olan Op.Dr. Bilal<br />
ERYILDIRIM‘a uzmanlık eğitimime olan büyük katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunarım.<br />
Yine ihtisas sürem boyunca beraber çalışmaktan büyük bir zevk duyduğum klinikteki<br />
tüm asistan arkadaşlarıma, güler yüzlerini ve yardımlarını esirgemeyen servis, ameliyathane,<br />
poliklinik hemşire ve personeline teşekkür ederim.<br />
Hayat boyu desteklerini hep yanımda hissettiğim sevgili aileme ve eşim Dr. Elif<br />
OFLUOĞLU TUNCER‘e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.<br />
2<br />
Dr. Murat TUNCER
İÇİNDEKİLER<br />
GİRİŞ…………………………………………………………………...4<br />
GENEL BİLGİLER…………………………………………………....6<br />
GEREÇ ve YÖNTEM .……………………....…….............................29<br />
BULGULAR…………………………………………………………..31<br />
TARTIŞMA…………………………………………………………...35<br />
SONUÇ……………………………………………………………….. 39<br />
ÖZET………………………………………………………………..... 40<br />
KAYNAKLAR……………………………………………………….. 42<br />
3
GİRİŞ<br />
Sistoskopik yolla intraluminal <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong> yerleştirilmesi ilk defa 1967 yılında<br />
Zimskind ve arkadaşları tarafından tarif edilmiştir (1). Günümüzde bu <strong>kateter</strong>lerin kullanımı<br />
üroloji pratiğinde rutin uygulamalardan biri haline gelmiştir. Üreteral <strong>kateter</strong>ler üreterde<br />
obstrüksiyona neden olan intrensek veya ekstrensek patolojilerde böbrekten mesaneye idrar<br />
akışını yeniden sağlar. Belirgin <strong>üreteral</strong> obstrüksiyon yapan tüm durumlarda <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong><br />
yerleştirilmesi distale doğru idrar akımını yeniden sağlayarak olası risklerden böbreği<br />
koruyacaktır. Bunun yanında çeşitli durumlarda idrar ekstravazasyonunun önlenmesinde de<br />
önemli yararlar sağlarlar.<br />
Günümüzde en sık kullanılan <strong>kateter</strong>lerden birisi iki ucu J şeklinde kıvrık olan<br />
“<strong>double</strong> j” <strong>kateter</strong>lerdir. Üreteral <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulamaları genellikle geçici bir süre<br />
kullanılacağı planlanılarak yapılır. Uygulama nedenine ve doktorun tecrübesine bağlı olarak<br />
<strong>kateter</strong>in kalış süresi farklı olabilir.<br />
Double j <strong>kateter</strong>ler genellikle güvenli olmalarına ve iyi tolere edilebilmelerine rağmen;<br />
ağrı, rahatsızlık hissi, <strong>üriner</strong> enfeksiyon, rekürren obstruksiyon, <strong>kateter</strong> enkrusitasyonu ve<br />
fragmantasyonu, perforasyon ve <strong>kateter</strong>in migrasyonu gibi komplikasyonları da vardır.<br />
Ayrıca, hayat kalitesi ve cinsel fonksiyon üzerine olumsuz etkileri de bazı araştırmacılar<br />
tarafından vurgulanmıştır (2,3). Üreteral <strong>kateter</strong>ler ile ilişkili semptomlar ve bu semptomların<br />
hastanın günlük yaşamı üzerine etkilerini değerlendirmek amacı ile sorgulama formlarının<br />
oluşturulması ve bunların validasyonu ile ilgili çalışmalar da devam etmektedir.<br />
Kateterlere bağlı semptomları az<strong>alt</strong>manın bir yolu da <strong>kateter</strong>lerin dizaynında veya<br />
üretildiği malzemelerde değişiklikler yapmak olabilir. Amaç ; enfeksiyon ve enkrustasyona<br />
dirençli, daha kaygan, vücutla daha uyumlu (“biocompatible”), luminal obstrüksiyonu<br />
giderecek kadar sert ancak kolay yerleştirilebilecek ve irritasyonu az<strong>alt</strong>acak kadar yumuşak<br />
<strong>kateter</strong>ler üretmektir. Bunun yanında günlük yaşamı ve hayat kalitesini olumsuz yönde<br />
4
etkileyen bu semptomların giderilmesinde çeşitli medikal tedavilerin etkinliği de<br />
araştırılmaktadır (2,4).<br />
Biz çalışmamızda <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulamasının olgularda <strong>alt</strong> <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong><br />
semptomlarının görülme sıklığını arttırıp arttırmadığını, hayat kalitesi ve cinsel fonksiyonlar<br />
üzerine etkisinin olup olmadığını araştırdık. Bunun yanında çeşitli medikal tedavi<br />
protokollerinin hastaların günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyen <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>ler ile<br />
ilişkili semptomların tedavisindeki yerini değerlendirdik. Bu amaçla <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong><br />
uygulanan olguları işlem öncesi ve işlemden 4 hafta sonra IPSS, OABq, IIEF ve FSFI<br />
formları ile değerlendirdik ve çeşitli medikal tedavi ajanlarının <strong>kateter</strong>e bağlı semptomların<br />
tedavisindeki etkinliğini karşılaştırdık.<br />
5
ÜRETERAL KATETERLER<br />
GENEL BİLGİLER<br />
Üreteral <strong>kateter</strong>ler ilk olarak Zimskind ve arkadaşları tarafından 1967’de tanımlanmıştır<br />
(1). Kateterler obstrüksiyona neden olan intrensek veya ekstrensek patolojilerde böbrekten<br />
mesaneye idrar akışını yeniden sağlar. Tablo 1’de <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong> yerleştirme endikasyonları<br />
verilmiştir (5,6). Üreteral <strong>double</strong> J <strong>kateter</strong> uygulamaları genellikle geçici bir süre kullanılacağı<br />
planlanılarak yapılır. Uygulama nedenine ve doktorun tecrübesine bağlı olarak <strong>kateter</strong>in kalış<br />
süresi belirlenir. Üreteral <strong>kateter</strong>ler materyal, model, boyut ve yüzey kaplama açısından<br />
değişiklik gösterir.<br />
Kateter Materyalleri<br />
Üreteral <strong>kateter</strong>lerin yapılışında poliüretan, silikon gibi bir çok değişik materyaller<br />
kullanılmaktadır. Wardis ve arkadaşları (1993) yaptıkları bir çalışmada <strong>kateter</strong>leri<br />
yapılarındaki biomateryallere göre karşılaştırmışlar ve çalışma sonucunda <strong>kateter</strong>in yapımı<br />
için kullanılacak biomateryalin şu özelliklerde olması gerektiğini bildirmişlerdir:<br />
1. Gerilme gücü yüksek olmalı<br />
2. Koil şeklini koruma gücü yüksek olmalı<br />
3. Çok iyi derecede biokompalibilitesi ve biodurabilitesi olmalı<br />
4. Çok iyi derecede radyoopak olmalı<br />
5. Yüzey sürtünmesi düşük olmalıdır (7).<br />
Yüksek gerilme gücü <strong>kateter</strong>in dış çapına oranla daha geniş bir iç çap ile üretilmesini<br />
sağlar. Ek olarak bu özellik <strong>kateter</strong>e, belirgin direnç azalmasına yol açmadan daha geniş yan<br />
drenaj delikleri açmayı mümkün kılar. Koil şeklini koruma gücünün yüksek olması <strong>kateter</strong>in<br />
stabilizasyonunun sağlam olmasını sağlar, böylece yerleştirildiği yerde sarmal şeklini<br />
koruyarak <strong>kateter</strong>in migrasyonuna izin vermez.<br />
6
Kalıcı <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>ler renal drenajı sağlayabilmek için haftalarca ya da aylarca yerinde<br />
bırakıldığından vücut tarafından iyi tolere edilebilmeli (biokompalibilite) ve yıkıma karşı<br />
dirençli olmalıdırlar (biodurabilite). Kateterler aynı zamanda radyografik olarak<br />
lokalizasyonunun belirlenebilmesi için radyoopak olmalıdırlar. Kateterler daha kolay yerleşim<br />
için değişen derecelerde sert, hasta konforu için ise değişen derecelerde yumuşak imal<br />
edilebilirler. Nispeten daha az sürtünme oranı olan <strong>kateter</strong>ler üretere daha kolay<br />
yerleştirilirler.<br />
Şekil 1. Piyasada bulunabilen bazı <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>ler A. 6F poliüretan <strong>kateter</strong>. Standart proksimal<br />
ve distal pigtail halkaları ve tüm gövdesi boyunca delikleri mevcut. B. 7F silikon <strong>kateter</strong>, sadece<br />
uçlarındaki halkalarda delikleri var. C. 10F flexima <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>. Hidrofilik kaplamalı ve sadece<br />
halkalarda delikleri var. D. 8F poliüretan-latex <strong>kateter</strong>. E. 6F C-flex tower multilength <strong>kateter</strong>. Her iki<br />
ucundaki birden fazla halka sayesinde boyu 22-32 cm arasında değişebiliyor.<br />
Kateter Dizaynı ve Boyut<br />
Kalıcı <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>lerin dizaynı iki amacı mutlaka karşılamalıdır:<br />
(1) Sürekli, obstrükte olmayan bir drenaj sağlamalıdır,<br />
(2) Kateter pozisyonunun stabil olmasını sağlamalıdır.<br />
7
Üst <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong>in optimal drenajını sağlamak için dış çapı 4.7 F 'den 18 F 'e kadar<br />
değişen boyutlarda <strong>kateter</strong>ler geliştirilmiştir. Maksimal idrar drenajını sağlamak için<br />
<strong>kateter</strong>lerin çoğuna drenaj delikleri konmuştur.<br />
Kateter pozisyonunun devamı için uygun <strong>kateter</strong> uzunluğunun seçimi kadar distal uçların<br />
dizaynı da önemlidir. Mevcut kalıcı pigtail <strong>kateter</strong>lerin uzunluğu 12 ile 30 cm arasında<br />
değişirken uç sarmalları tek taraflı veya iki taraflı olabilir. Ancak <strong>kateter</strong> seçimi her hastanın<br />
üreter uzunluğuna göre kişiye özgü olmalıdır.<br />
Kateter Kaplaması<br />
Üreteral <strong>kateter</strong>in ilerletilmesi sırasında oluşacak sürtünmeyi az<strong>alt</strong>mak için imalatçılar<br />
<strong>kateter</strong> kaplamasına ince bir tabaka olarak hidrofilik polimer eklemektedirler. Polimer,<br />
<strong>kateter</strong>in uzunluğu boyunca suyu absorbe ederek yüzey sürtünmesini az<strong>alt</strong>ır. Hidrofilik<br />
polimer kaplı <strong>kateter</strong>ler daha kolay yerleştirilir, pozisyon verilir ve çıkartılırlar.<br />
Tablo 1.Üreteral Kateter Yerleştirme Endikasyonları (5,6)<br />
Benign ya da malign obstrüksiyonun giderilmesi<br />
Taş tedavisine yardımcı olarak<br />
Obstrüksiyon için<br />
ESWL için<br />
İntraluminal lithotripsi için<br />
Üreteral enstrümantasyon için<br />
Taşın görüntülenmesi için<br />
Ameliyat sırasında yerleştirme<br />
Drenajın sağlanması için<br />
Luminal çapın sağlanması için<br />
Üreteral girişim sonrası<br />
Üreter(ler)in bulunmasında kolaylık sağlaması için<br />
İdrar ekstravazasyonunun tedavisi<br />
Travma ya da cerrahiden kaynaklanan kaçak<br />
Üreteral fistüle bağlı ekstravazasyon<br />
8
Üreteral Kateter Yerleştirilmesi<br />
Üreteral <strong>kateter</strong> işlem öncesi bir kılavuz tel kullanılarak veya kullanılmadan<br />
yerleştirilebilir. Özellikle <strong>kateter</strong> ilerletilirken bir dirençle karşılaşılıyor ise, ya da hastanın<br />
daha önceden geçirilmiş mesane ya da <strong>üreteral</strong> cerrahi öyküsü varsa işlem esnasında daha<br />
dikkatli olunmalıdır. Bu durumda <strong>üreteral</strong> perforasyonu önlemek için öncelikle fleksibl uçlu<br />
bir kılavuz tel yerleştirilmelidir. Kılavuz tel ilerletildikten sonra telin üzerinden açık uçlu<br />
<strong>kateter</strong> yerleştirilmesi ya direkt görüş <strong>alt</strong>ında bir sistoskoptan ya da bir radyoopak pozisyon<br />
verici cihaz (itici) kullanılarak floroskopik kontrol <strong>alt</strong>ında basitçe yapılabilir.<br />
Double j <strong>kateter</strong>ler genellikle güvenli olmalarına ve iyi tolere edilebilmelerine rağmen ;<br />
ağrı, rahatsızlık hissi, <strong>üriner</strong> enfeksiyon, rekürren obstruksiyon, <strong>kateter</strong> enkrusitasyon ve<br />
fragmantasyonu gibi sık görülen komplikasyonları dışında perforasyon ve <strong>kateter</strong> migrasyonu<br />
gibi nadir görülen komplikasyonlar da gösterirler.(8). Üreteral <strong>kateter</strong>lerin kullanım ömründen<br />
daha uzun süre vücutta bırakılması geç dönem istenmeyen yan etkilere yol açar (9).<br />
Kateter üreticileri <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>lerin genellikle 3-6 ayda bir değiştirilmesini<br />
önermektedirler. Çalışmalar <strong>üreteral</strong> <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong>lerin geç dönem istenmeyen yan<br />
etkilerinin <strong>kateter</strong>in kalış süresi ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Kateterin kalış süresinin<br />
artmasıyla birlikte istenmeyen yan etki oranları da artmaktadır (10). Ringel ve arkadaşları,<br />
ortaya çıkan komplikasyonlar nedeni ile hastaların ortalama % 32,7’sinde <strong>üreteral</strong> <strong>double</strong> j<br />
<strong>kateter</strong>lerin çıkarıldığını bildirmişlerdir. Bu istenmeyen yan etkiler % 10 hastada <strong>kateter</strong><br />
fragmantasyonu, % 8,2’sinde <strong>kateter</strong> migrasyonu, % 9,1’inde <strong>üriner</strong> enfeksiyon ve %<br />
5,4’ünde düzelmeyen hidronefroz şeklinde olmuştur (9). Başka bir çalışmada uzun süre<br />
<strong>kateter</strong>ize olan hastalardaki <strong>kateter</strong> fragmantasyonunun nedeninin enkrüstasyonlara bağlı<br />
esneklik kaybı olduğu ileri sürülmüştür (11).<br />
9
Şekil 2A. Unutulmuş sol <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong>li hastaya ait direkt <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> grafisi<br />
B. Endoskopik olarak çıkarılan <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> parçalarının görüntüsü<br />
Mango ve arkadaşları çalışmalarında <strong>üreteral</strong> <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> kalsifikasyonunun <strong>üriner</strong><br />
<strong>sistem</strong> enfeksiyonu ile ilişkili olduğunu belirtmişlerdir (12). Sert materyalden yapılmış<br />
<strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>ler yerleştirilme esnasında üreteri, böbrek toplayıcı <strong>sistem</strong>ini ve böbrek<br />
parankimini perfore edebilir veya yerleştirildikten sonra erozyona neden olarak <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong><br />
dışına migrate olabilirler. Yumuşak materyalden yapılmış <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>ler ise üreterin<br />
perist<strong>alt</strong>ik hareketleriyle mesaneye düşebilirler. Ayrıca, hidrofilik materyalle kaplanmış<br />
<strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>lerde bu istenmeyen yan etkilerin daha sık görüldüğünü düşünmek yanıltıcı<br />
olmaz.<br />
10
a b<br />
Şekil 3. Üriner <strong>sistem</strong>de çeşitli perforasyon durumları a. Kateter toplayıcı <strong>sistem</strong>i<br />
geçerek parankim içerisine girmiş b. Kateter renal parankimi geçerek subkapsüler alana<br />
geçmiş.<br />
ALT ÜRİNER SİSTEM SEMPTOMLARI<br />
Alt <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomları (idrarın depolanması, boş<strong>alt</strong>ılması ve işeme sonrası<br />
görülen semptomlar) önceleri prostatizm semptomları olarak tarif edilmiştir. Ancak son 10<br />
yılda bu semptomların yalnızca prostat büyümesine bağlı olmadığı, yaşlılık ile görülme<br />
sıklıkları artan <strong>sistem</strong>ik ya da nörolojik hastalıklara bağlı olabileceği de söylenmiştir. Hatta<br />
yalnız erkeklerde değil kadınlarda da benzer şiddette görülebildikleri anlaşıldıktan sonra,<br />
terminoloji değişikliği gerekli olmuştur (13). Uluslararası kontinans derneği (ICS) eğer bir<br />
11
erkek hasta baskın olarak işeme semptomlarından yakınıyor ise, çıkım obstrüksiyonuna neden<br />
olan olası patolojilerin dışında belirgin patoloji ve <strong>üriner</strong> enfeksiyon yokluğunda mesane<br />
çıkım darlığını düşündüren AÜSS teriminin kullanılmasını önermiştir (13). Alt <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong><br />
semptomları ya hasta tarafından doğrudan dile getirilir ya da hastanın sorgulanması ile<br />
öğrenilir. Bu semptomlar alışılagelmiş olarak obstrüktif ve irritatif olmak üzere iki gruba<br />
ayrılmış olup; obstrüktif semptomlar mesane çıkım tıkanıklığını, irritatif semptomlar ise<br />
depolama işlev bozukluğunu işaret etmektedirler. Ancak AÜSS’nı ürodinamik bulgularla<br />
korele eden çalışmalar bu ayırımın mesane çıkım tıkanıklığının diğer olası mesane işlev<br />
bozukluklarından ayrılmasında güvenilir bir yöntem olmadığını göstermektedir. Bunun<br />
nedenlerinden bir tanesi benign prostat hiperplazisinde zamanla depolama işlevinin de<br />
etkilenmesi ve böylece irritatif ve obtrüktif semptomların çoğunlukla birlikte görülmesidir.<br />
Diğer taraftan obstrüktif semptomların varlığı her zaman mesane çıkım tıkanıklığını<br />
göstermez. Detrüsör yetmezliğine yol açan diyabetik nöropatide ya da diğer nörojenik mesane<br />
durumlarında boş<strong>alt</strong>ım semptomlarının görüleceği açıktır. ICS son terminolojide AÜSS’larını<br />
üç gruba ayırmıştır (14).<br />
- İdrarın depolanması ile ilgili semptomlar<br />
- İdrarın boş<strong>alt</strong>ımı ile ilgili semptomlar<br />
- İşeme sonrası ile ilgili semptomlar<br />
Alt <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomları iki ana gruba ayrılır. Bunlar;<br />
1. Depolama semptomları (irritatif semptomlar); sık idrara gitme, gece idrara çıkma ,az<br />
az idrar yapma, acil işeme isteği, yetişememe tarzında idrar kaçırma (urge inkontinans).<br />
2. İşeme semptomları (obstruktif semptomlar); idrar yapmaya başlamadan önce<br />
bekleme, idrar yaparken zorlanma, son damlaların ayak ucuna düşmesi, miksiyon zamanında<br />
uzama, idrar retansiyonu ve taşma tarzında idrar kaçırma olarak sınıflandırılır.<br />
12
Obstruktif semptomların, özellikle mesanenin boş<strong>alt</strong>ma fonksiyonunun bozulması<br />
sonucunda oluştuğuna inanılmaktadır. İrritatif semptomların oluşumunda ise detrusor aşırı<br />
aktivitesi ve azalan mesane kompliyansının rol oynadığı düşünülmektedir (15,16). Bu<br />
semptomları objektif olarak değerlendirmek, derecelendirmek, zaman içerisinde takip<br />
edebilmek ve tedavi sonrası değişiklikleri saptayabilmek gerekmektedir. Bu amaçla anket<br />
formu şeklinde çeşitli semptom skorlama <strong>sistem</strong>leri geliştirilmiştir. Bunlar arasında en çok<br />
kullanılanı “International Prostate Symptom Score” (uluslararası prostat semptom skoru,<br />
IPSS) dir.<br />
Semptom skoru<br />
AÜSS’larını objektif olarak değerlendirmek, derecelendirmek, zaman içinde takip etmek<br />
için Boyarsky ve arkadaşları Boyarsky semptom skorunu, Madsen ve arkadaşları Madsen–<br />
İversen semptom skorunu geliştirmişlerdir. Her ikisi de hasta tarafından kullanımının kısıtlı<br />
olması, sadece doktor tarafından kullanılabilmesi nedeniyle bugün geçerliliğini yitirmişlerdir.<br />
Danish prostat semptom skoru: Geçerliliği olan skorlama şeklidir. 24 sorudan oluşur.<br />
Soruların fazla ve kapsamlı olması yaşlı hastalarda uyumu zorlaştırmaktadır. Bu nedenle<br />
sosyokültürel düzeyi farklı toplumlarda IPSS’e kıyasla daha az faydalıdır (17).<br />
Bolognese semptom skoru: Bu semptom skoru Boyarsky’nin adapte edilmiş şekli olup<br />
genel işeme yakınmasını ölçen sorulardan oluşur. AÜSS ’lu erkeklerde finasterid etkisini<br />
gözlemlemek için tanımlanmıştır. Günümüzde geçerliliği olan bir skorlamadır.<br />
ICS male Qestionnaire: 20 adet <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> sorusundan oluşur. Bunlar içinde bir tanesi<br />
rahatsızlık düzeyini ölçer. Kullanılan ve geçerliliği olan bir testtir.<br />
Uluslararası prostat semptom skoru (IPSS): Semptomların şiddet ve sıklığını belirleyen<br />
skorlama şeklidir. Skorlamanın güvenilirlik ve geçerliliği çalışmalarla doğrulanmış ve çeşitli<br />
dillere tercüme edilerek standart form şekline getirilmiştir. Form toplam 8 sorudan<br />
oluşmaktadır. İlk 7 soruyla semptomların verdiği rahatsızlık (0’dan 5’e kadar<br />
13
derecelendirilmiş sorular) ve 8. soru ile yaşam kalitesi değerlendirilmiştir. IPSS formu <strong>alt</strong><br />
<strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomları hakkında çalışmaların eksenini oluşturmaktadır (18). Semptom<br />
skorunun toplam puanı 0 dan 35’e kadar olabilir (Yaşam kalitesi hariç). Klinik kullanımda<br />
semptom düzeyi 0-7 puan hafif , 8-19 puan orta , 20- 35 puan şiddetli olacak şekilde üç gruba<br />
ayrılır.<br />
Bu anket formu tedavinin ve tüm epidemiyolojik çalışmaların önemli parçasını<br />
oluşturur. Çalışmalarda sosyoekonomik faktörlerin ankete verilen cevapları etkilemediği<br />
görülmüştür. Hasta anket formunu kendi kendine cevaplandırdığı zaman temel olarak hekim<br />
yardımı ile verdiği cevaplara benzer cevaplar elde edilmiştir (19). 64 hastayı içeren bir<br />
çalışmada hastalar IPSS formunu önce kendileri ,sonra hekim yardımı ile doldurmuş ve her<br />
ikisi arasında anlamlı farklılık gözlenmemiştir. Aynı çalışmada hastalara önce hekim yardımı<br />
sonra kendilerinin doldurmaları istenmiş ve yine anlamlı farklılık ortaya çıkmamıştır (20)<br />
Bir başka çalışmada IPSS anket formunun eğitimsiz kişilerin önce kendisi, sonra<br />
hekim yardımı ile cevaplayınca anlamlı farklılık ortaya çıktığı belirtilmiştir. Eğitim düzeyi<br />
düşük kişilerin IPSS formunu hekim ya da eğitilmiş sağlık personeli yardımı ile doldurması<br />
gerektiği belirtilmektedir (21). Yine bir çalışmada farklı iki ülkede eğitim düzeyi farklı ikişer<br />
grup oluşturup IPSS formunu cevaplandırmaları istenmiş, iki ülkede de eğitim düzeyi düşük<br />
olguların IPSS formunu eksik cevaplandırdığı gözlenmiştir (22). Ülkemizde Bozlu ve<br />
arkadaşlarının yaptığı çalışmada eğitim düzeyi farklı iki grup oluşturup, IPSS formunu<br />
doldurmaları istenmiştir. IPSS formundaki 2. 4. 5. soruları eğitimsiz kişilerin cevaplandırırken<br />
zorlandıkları gözlenmiştir. Buna bağlı olarak eğitim düzeyi düşük kişiler IPSS formundaki 2.<br />
4. 5. soruları cevaplar iken hekim tarafından yardım edilince, anlamlı farklılık olmadığı<br />
belirtilmiştir (23). Yapılan çalışmalarda IPSS’nun semptomları değerlendirmede geçerli ve<br />
güvenilir olduğu, eğitim düzeyi düşük kişilerde ise hekim yardımı ile başarının arttığı<br />
belirtilmektedir.<br />
14
Yaşam kalitesi<br />
Dünya sağlık örgütü; yaşam kalitesini , hastanın hem içinde yaşadığı kültürel yapı ve<br />
değerler, hem de kendi amaçları, beklentileri, standartları endişeleri açısından yaşamdaki<br />
durumu ile ilgili kişisel algısı olarak tanımlamıştır. 1991’ de Paris’de “Uluslararası Ortak<br />
Karar Konferansı” AÜSS yaşam kalitesinin IPSS içinde tek soru ile değerlendirilmesine karar<br />
vermiştir. Alt <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomlarına bağlı operasyon olasılığı ve cinsel fonksiyon<br />
bozukluğunun hastada oluşturduğu korku hasta ve eşinin yaşam kalitesini etkilemektedir (24).<br />
Yaşlı popülasyonun artmasına bağlı olarak AÜSS’nun görülme insidansı yükselmektedir.<br />
Bunun sonucunda hastaların büyük çoğunluğunun (% 88) yaşam kalitesi etkilenmektedir.<br />
IPSS’de 2, 4, 7 numaralı sorular depolama semptomlarını 1, 3, 5, 6 numaralı sorular<br />
ise işeme semptomlarını sorgulamaktadır. Tablo 2’de IPSS gösterilmiştir.<br />
Tablo 2. Uluslararası Prostat Semptom Skoru (IPSS)<br />
15
AŞIRI AKTİF MESANE<br />
Günümüzde aşırı aktif mesane (AAM) ve aşırı aktif detrüsor (AAD) terimleri ile ilgili bir<br />
karmaşa ve bu terimlerin sıkça yanlış anlamda kullanılmaları durumu söz konusudur. AAD<br />
terimi International Continence Society (ICS) tarafından mesanenin dolumu esnasında<br />
ürodinamik olarak istemsiz detrüsör kontraksiyonları gösteren hastaları tanımlamak için<br />
kullanılmıştır. Sıklıkla AAD yerine kullanılan AAM ise daha farklı bir anlam taşır ve<br />
ürodinamik bulgulara veya semptomlara göre tanımlanabilir. AAM tanımı Ürodinamik olarak<br />
ICS 'in tanımlamış olduğu AAD tanımına uyar.<br />
Sık idrara çıkma, acil işeme hissi, acil işeme hissi ile idrar kaçırma gibi AAD<br />
semptomları olan tüm hastaların ürodinamik olarak değerlendirilmesi şart değildir. Bu<br />
tanımlamanın sadece ürodinamik inceleme sonuçlarına göre yapılması da kimi zaman<br />
yanıltıcı olabilir. AAD semptomları olup konvansiyonel ürodinamik incelemelerle istemsiz<br />
kontraksiyon görülmeyen bir çok hastada tekrarlanan çalışmalarda artmış detrüsor aktivitesi<br />
görülebilmektedir. Semptomları karakteristik olarak AAD ' e uymayan birçok hastada ise<br />
% 38-69 oranlarında istemsiz detrüsor kontraksiyonları saptanmaktadır.<br />
AAM ; sık idrara çıkma, acil işeme isteği ve birlikte idrar kaçırma olan veya olmayan<br />
bir sorun olup, bu semptomlara neden olabilecek lokal patolojik veya metabolik faktörler<br />
yoktur. Tanı için idrar kaçırma şart değildir. Kabaca hastaların 2/3 ‘ ünde aslında idrar<br />
kaçırma görülmez. Ancak ; gerek sık idrara çıkma, gerekse acil işeme hissi hastanın yaşam<br />
kalitesini önemli ölçüde etkiler. Bu lokal ve metabolik faktörler arasında <strong>üriner</strong> infeksiyonlar,<br />
malign veya premalign mesane lezyonları, taş, interstisyel sistit, diabet, polidipsi, diüretik<br />
kullanımı ve gebelik sayılabilir. AAM’nin ürodinamik tanımı ise bu semptomlara neden olan<br />
istemsiz detrüsor kasılmalarının gösterilmesi ile yapılır. Bu yeni tanımlama ile AAM tanısı<br />
tümüyle semptomlara dayanarak konabilir. Bu semptomlarla birlikte bulunabilecek<br />
infeksiyon, malignansi vb. ekarte edildikten sonra ürodinamik tanıya gerek kalmadan ampirik<br />
16
tedavi başlanabilir. Ancak burada semptomlara göre hemen tedaviye başlanılmamasının<br />
önemi vurgulanmalıdır. Bazı olasılıklar çeşitli işlemlerle ekarte edilmelidir.Bu işlemlerin bir<br />
kısmı ürodinamiden daha invaziv ve pahalı olabilir (25).<br />
Epidemiyoloji<br />
Avrupa ve ABD de yapılan çalışmalarda AAM varlığını düşündüren semptomlar<br />
gösteren hasta oranı tüm popülasyonda % 16-17 olarak bulunmuştur.Bu patoloji erkek ve<br />
kadınlarda benzer oranlarda (% 16 - % 16. 9) görülürken, her iki sekste yaşla birlikte<br />
prevalansın arttığı görülmektedir. İdrar kaçırması olan (ıslak) ve olmayan (kuru) AAM<br />
oranları (% 9.3 - % 7.6) birbirine yakın değerler gösterirken , erkeklerde kuru AAM , ıslak<br />
AAM ye göre daha yüksek oranda görülmektedir (% 11.4 - % 2. 6).<br />
Yapılan tüm araştırmalarda ; acil işeme hissi ile idrar kaçırmanın , stres tipte idrar<br />
kaçırmaya göre yaşam kalitesini çok daha fazla bozduğu izlenmektedir. AAM‘ nin yaşam<br />
kalitesi üzerindeki etkileri belirgindir. Birlikte ortaya çıkan ya da birlikte görülen bir çok<br />
durum kişilerin yaşantılarını önemli oranda etkilemektedir.<br />
- Uyku kalitesinde belirgin bozulma görülür. Özellikle noktüri ve noktürnal enürezis<br />
yaşam kalitesini önemli oranda etkilemektedir.<br />
- Gece idrara çıkma sıklığı ile paralel olarak düşme ve kırık riski belirgin olarak<br />
artmıştır. Haftalık idrar kaçırma episodlarında % 26-34, günlük idrar kaçırma episodlarında %<br />
35-45 düşme ve kırık riski saptanmıştır.<br />
- AAM‘li hastaların yaklaşık % 27. 5’inde <strong>üriner</strong> infeksiyon izlenmektedir. Yine bu<br />
hastaların % 8‘ inde tedavi gerektiren cilt enfeksiyonları görülmektedir.<br />
- Depresyon ve idiopatik acil işeme hissi ile idrar kaçırma arasında yakın ilişki olduğu<br />
belirlenmiştir (25).<br />
AAM semptomları hem kişinin sosyal, cinsel ve ruhsal yaşamını etkileyerek yaşam<br />
kalitesini düşürmekte, ve hem de sağlık ekonomisine önemli yük getirmektedir (26).<br />
17
Günümüzde tıbbi araştırmaların gelişmesiyle beraber yaşam süresinin uzaması, AAM ile<br />
mücadeleyi önemli bir sağlık sorunu haline getirmiştir. AAM tanısında ürodinamik<br />
incelemelere mutlak gerek duyulmamakla birlikte gerekli olgularda ürodinamik incelemelerin<br />
doğru tanı ve tedavi için şart olduğu unutulmamalıdır (27). Aşırı aktif mesane<br />
değerlendirilmesinde “aşırı aktif mesane değerlendirme anket formu” (OAB-q )<br />
kullanılmaktadır (Tablo 3). Bu formda hastaların şikayetlere verdiği cevaplar; hiç (0), çok az<br />
(1), biraz (2), epeyce (3), çok (4), çok fazla (5) olarak değerlendirilir (28). Toplanan puanlar<br />
sonucunda 8 ve üzeri puanı olan hastaların aşırı aktif mesaneye sahip oldukları kabul edilir.<br />
Tablo 3. Aşırı aktif mesane değerlendirme (OAB-q ) anket formu (28)<br />
18
EREKTİL DİSFONKSİYON VE DEĞERLENDİRİLMESİ<br />
Erektil disfonksiyon (ED), bir erkeğin en az 6 ay süreyle seksüel ilişki için yeterli<br />
penis ereksiyonunu sağlama ve/veya sürdürmesinde yetersizlik olarak tanımlanmıştır (29).<br />
ABD'deki erektil disfonksiyon prevalansı verilerini ortaya koyan iki çalışmada, modern<br />
ihtimal örnekleme teknikleri kullanılmıştır. Bu çalışmalar: Ulusal Sağlık ve Sosyal Yaşam<br />
Düzeyi (NHSLS) ve Massachusetts Erkek Yaşlanma Çalışması (MMASl)’dır. NHSLS,<br />
ABD'de evlerinde yaşayan, 18-59 yaşları arasındaki erkek ve kadınların 1992'de yapılmış<br />
ulusal ihtimal çalışmasıdır (30,31). Bu çalışma, bu yaş grupları için ABD popülasyonunun<br />
yaklaşık % 97'sinden sorumludur ve yetişkin yaş gruplarındaki seksüel işlev ve inanışların<br />
geniş çaplı olarak araştırılmasına özel olarak yönlendirilmiştir. Bu nedenle, bu çalışmada<br />
seksüel fonksiyonun geniş olarak tanımlanmasına ilişkin sadece sınırlı bilgi sağlanmıştır.<br />
Araştırma 1410 erkeği kapsamaktadır ve erektil disfonksiyon prevalans oranları 18-29 yaş<br />
için % 7, 30-39 yaş için % 9, 40-49 yaş için % 11 ve 50-59 yaş için % 18 olarak bildirilmiştir.<br />
Cinsel fonksiyonların değerlendirilmesinde IIEF<br />
Pek çok seksüel fonksiyon profili ve ED sorgulama formu geliştirilmiştir (Fineman ve<br />
Rettinger, 1991; Geisserve ark, 1993; Speckens ve ark, 1993; Corty ve ark, 1996). Eskiden bu<br />
detaylı sorgulama formlarının amacı psikojenik kaynaklı ED'yi psikojenik olmayan ED'den<br />
ayırmak idi. Şimdilerde ise, erkek seksüel fonksiyon ve disfonksiyonunun düzeyini<br />
değerlendirmek amacı ile değişik şekillerde sorgulama formları (self-administered<br />
questionnaries [SAQs]) geliştirilmiştir. En sık kullanılanlar ise, Rosen ve arkadaşları<br />
tarafından hazırlanan International Index of Erectile Function (IIEF) (1997) ve O'Leary ve<br />
arkadaşları tarafından hazırlanan Brief Male Sexual Function Inventory (BMSFI) (1995)<br />
olarak belirtilmektedir.<br />
1997 yılında Raymond Rosen ve arkadaşları tarafından International Index of Erectile<br />
Function (IIEF) oluşturularak yayınlanmıştır. Geniş ölçekli, uluslararası, çok merkezli klinik<br />
19
çalışmalarda kullanım için geçerli olduğu gösterilmiştir (32). Bu form Türk Androloji Derneği<br />
tarafından “Ereksiyon İşlevi Uluslararası Değerlendirme Formu” (EIUD) adıyla<br />
Türkçeleştirilmiş ve geçerlilik çalışmaları yapılmıştır. 15 sorusu olan IIEF ,erkek cinsel<br />
işlevinin beş alanını değerlendirmektedir. Bunlar erektil fonksiyon (6 soru), orgazmik<br />
fonksiyon (2 soru), cinsel istek (2 soru), cinsel ilişki tatmini (3 soru) ve genel tatmindir (2<br />
soru) (Tablo 5). Hekimlerin ofiste kolaylıkla kullanabilmelerini sağlamak amacıyla IIEF-15'in<br />
5 sorudan oluşan özet formu geliştirilmiştir (Rosen ve ark, 1999). IIEF-5' in beş sorusundan<br />
dördü IIEF-15'in erektil fonksiyon başlığından alınmıştır. Sonuncu bölüm ise cinsel ilişki<br />
tatminini yansıtmaktadır. IIEF-15 ve lIEF-5 arasında belki de en önemli fark; IIEF-5'te<br />
hastaya erektil fonksiyon ve cinsel ilişki tatmini değerlendirmesi için son 6 aylık sürecin<br />
sorulmasıdır. Bu süre, klinik olarak IIEF-15 ’ de sorgulanan 4 haftaya göre çok daha isabetli<br />
bir süre dilimidir. IIEF-5'e göre ED; şiddetine göre 5 kategoriye ayrılmaktadır; şiddetli (6-10),<br />
orta (11-16), hafif-orta (17-21), hafif (22-25), ED olmaması (26-30). IIEF-15 sorularının<br />
cevap alanları ve toplam skorları ise tablo 4’de verilmiştir.<br />
Tablo 4. IIEF-15 Sorularının Cevap Alanları ve Toplam Skorları<br />
Erkek Cinsel Fonksiyonları IIEF Alanları<br />
Alan Sorular Toplam Skor<br />
Erektil Fonksiyon 1, 2, 3, 4, 5, 15 1-30<br />
Orgazmik Fonksiyon 9, 10 6-10<br />
Cinsel İstek 11, 12 2-10<br />
İlişki Tatmini 6, 7, 8 6-15<br />
Genel Tatmin 13, 14 2-10<br />
20
Tablo 5. Ereksiyon İşlevi Uluslararası Değerlendirme Formu (IIEF-15) (32)<br />
21
Yapılan çalışmalarda IIEF , ED'nu olan/olmayan erkekleri ayırmada ve verilen tedaviye<br />
yanıtın değerlendirilmesinde kullanıma elverişli bulunmuştur.IIEF’ in ED'nin ağırlığını hafif,<br />
hafif-orta, orta veya ağır dereceli olarak sınıflamada güvenilir bir ölçüt olduğu gösterilmiştir.<br />
Bu sorulara verilen yanıtlar toplanarak ED sınıflaması yapılabilir (Tablo 6).<br />
Tablo 6. IIEF Skorlarına Göre ED Sınıflaması<br />
Erektil Fonksiyon Alan Skoru Erektil Disfonksiyon Sınıflaması<br />
6-10 Ağır<br />
11-16 Orta<br />
17-21 Hafif-Orta<br />
22-25 Hafif<br />
26-30 Erektil Disfonksiyon Yok<br />
22
KADINLARDA CİNSEL DİSFONKSİYON VE DEĞERLENDİRİLMESİ<br />
Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu yaşa bağımlı, progresif ve kadınların % 30-50'sini<br />
ilgilendiren yaygın bir sorundur (33). Cinsel uyarıya karşı oluşan arzu, uyarılma, orgazm<br />
fazlarından biri veya birkaçının oluşmaması ve cinsel ilişki sırasında ağrı olması kadın cinsel<br />
fonksiyon bozukluğu olarak tanımlanır.<br />
Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu prevalansı ile ilgili en geniş seriye sahip<br />
çalışmalardan biri, Amerika Ulusal Sağlık ve Sosyal Yaşam Araştırması verilerinin derlendiği<br />
çalışmadır (34). Bu çalışmada, yaşları 18 ile 59 arasında değişen 1749 kadından elde edilen<br />
veriler toplanmış ve erkeklerde cinsel sorun görülme oranı % 31 iken, kadınlarda % 43 olarak<br />
saptanmıştır. Çalışmaya dahil edilen kadınlarda azalmış cinsel istek prevalansı % 22, orgazm<br />
sorunları prevalansı % 14 ve cinsel ilişki sırasında ağrı prevalansı ise % 7 olarak bulunmuştur.<br />
Türkiye’ de Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluğu Çalışmaları<br />
Çayan ve arkadaşlarının 179 kadın üzerinde yaptıkları çalışmada; sigara kullanımı,<br />
evlilik süresi, geçirilmiş pelvik operasyonlar ve kontrasepsiyon yöntemlerinin cinsel<br />
fonksiyon bozukluğu üzerine anlamlı etkisi saptanmaz iken; ileri yaş, düşük eğitim düzeyi,<br />
çalışmama, kronik hastalık öyküsü, çok sayıda doğum varlığı ve menopoz gibi faktörlerin<br />
kadınlarda cinsel fonksiyonu olumsuz etkilediğini bildirmişlerdir (35). Yeni ve arkadaşları<br />
ise, 134 evli hemşire grubunda yaptıkları araştırmada; problemlerin daha çok istek ve orgazm<br />
bozuklukları üzerinde yoğunlaştığını ve yaşla birlikte özellikle orgazm bozukluklarının ön<br />
plana geçtiğini vurgulamışlardır (36).<br />
Ülkemizde bunların dışında tip 2 diabet ve kronik böbrek yetmezliği gibi kronik<br />
hastalıklar ve gebelik gibi bazı spesifik konuların kadın cinsel fonksiyonları üzerine etkilerini<br />
araştıran çalışmalarda, hem diabet ve kronik böbrek yetmezliği, hem de gebelikte cinsel<br />
fonksiyonların azaldığı bulunmuştur (37, 38).<br />
23
Kadınlarda Cinsel İşlev Sorgulama Formları<br />
Objektif tanı metotlarının kadında kullanımının sınırlı oluşu ve cinselliğin subjektif<br />
yönünün belirlenememesi nedeni ile günümüzde bir çok sorgulama formu geliştirilmiştir (36).<br />
Bu formlar cinselliğin istek, uyarılma, orgazm, doyum fazları ve ağrıyı sorgulamaktadır.<br />
Bunlar arasında en sık kullanılanlar şunlardır:<br />
Brief Index of Sexual Function for Women (BISF-W) (39): Seksüel fonksiyonun yedi<br />
değişik yönünü inceleyen, 22 soruluk bir formdur. Cinsel düşünce/istek, uyarılma, ilişki<br />
sıklığı, ilişkiyi kabul/başlatma, doyum/orgazm, partnerle uyum ve cinsel problemler irdelenir.<br />
Index of Female Sexual Function (IFSF) (40): Kaplan ve arkadaşları tarafından 1999<br />
yılında geliştirilen 9 sorudan oluşan bu form ile ilişkinin istek, uyarılma, orgazm, doyum ve<br />
ağrı alanları araştırılmaktadır. Kolay uygulanabilmesine rağmen, detaylı olmaması ve<br />
partnerle ilişkiyi araştırmaması olumsuz yönleridir.<br />
Female Sexual Function Index (FSFI) (41): Rosen ve arkadaşları tarafından 2000<br />
yılında geliştirilmiş, 19 sorudan oluşan, cinsel istek, uyarılma, kayganlaşma, orgazm, cinsel<br />
doyum ve ağrıyı sorgulayan bir testtir (Tablo 7). Türk Androloji Derneği tarafından 2003<br />
yılında Türkçe validasyonu yapılan formun puanlamasında, sorular belli bir katsayı ile<br />
çarpılarak her bölüm 6 puan üzerinden değerlendirilmektedir. En az 2, en çok 36 puan alınan<br />
form, kolay uygulanımı ile Türkiye'de kadın cinsel fonksiyon bozukluğu değerlendirilmesinde<br />
standardizasyon için kullanıma sunulmuştur (Tablo 8).<br />
Sexual Function Questionnaire (SFQ) (42): Cinsel uyarılma bozukluğu olan kadınların<br />
tedavisinde sildenafilin etkisini araştıran klinik çalışmalar için geliştirilmiş, 31 sorudan oluşan<br />
bir formdur. Diğer formlara göre psikometrik yönden daha fazla bilgi edinilebilmesi bu<br />
formun özellikle klinik çalışmalar için uygun olduğunu düşündürmektedir.<br />
Female Sexual Distress Scale (FSDS) (43): On iki sorudan oluşan bu form cinsel<br />
fonksiyonla birlikte olan subjektif stres ve psikolojik etkilenmeyi değerlendiren, cinsel<br />
24
fonksiyon bozukluğu olan ve olmayan kadınları iyi ayırabilen, güvenirlik testleri yüksek olan<br />
bir test olarak sunulmuştur. Klinik çalışmalarda yararlı olabilecek bir testtir.<br />
Tablo 7. Kadın Cinsel Fonksiyonları FSFI Alanları<br />
Kadın Cinsel Fonksiyonları FSFI Alanları<br />
Alan Sorular<br />
Cinsel İstek 1, 2<br />
Uyarılma 3, 4, 5, 6<br />
Kayganlaşma 7, 8, 9, 10<br />
Orgazm 11, 12, 13<br />
Cinsel Doyum 14, 15, 16<br />
Ağrı 17, 18, 19<br />
Öksüz ve arkadaşları tarafından Türk kadınlarındaki seksüel disfonksiyon prevalans ve<br />
risk faktörlerinin araştırıldığı bir çalışmada FSFI skorunun 25’den düşük olması kadın<br />
seksüel disfonksiyonu olarak kabul edilmiş ve Türkiye’deki prevalansı % 48.3 olarak<br />
bildirilmiştir (44).<br />
25
Tablo 8. Female Sexual Function Index (FSFI) (41)<br />
Aşağıdaki sorularda size uygun cevapları işaretleyiniz<br />
(0.6)1-Son 1 ay içinde ne sıklıkta cinsel istek duydunuz?<br />
5-Her zaman<br />
4-Çoğu zaman<br />
3-Bazen<br />
2-Birkaç kez<br />
1-Hemen hemen hiç<br />
(0.6)2-Son 1 ay içindeki cinsel isteğinizin derecesi nedir?<br />
5-Çok yüksek<br />
4-Yüksek<br />
3-Orta<br />
2-Düşük<br />
1-Çok düşük veya hiç<br />
(0.3)3- Son 1 ay içinde cinsel ilişki esnasında ne sıklıkta tahrik oldunuz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Her zaman<br />
4-Çoğu zaman<br />
3-Bazen<br />
2-Birkaç kez<br />
1-Hemen hemen hiç veya hiç<br />
(0.3)4- Son 1 ay içinde cinsel ilişki esnasında ne derecede tahrik oldunuz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Çok yüksek<br />
4-Yüksek<br />
3-Orta<br />
2-Düşük<br />
1-Çok düşük veya hiç<br />
(0.3)5- Son 1 ay içinde cinsel ilişki esnasında tahrik olma konusunda kendinize olan<br />
güveninizi nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Çok yüksek<br />
4-Yüksek<br />
3-Orta<br />
2-Düşük<br />
1-Çok düşük veya hiç<br />
(0.3)6- Son 1 ay içinde cinsel ilişki esnasındaki tahrik olmanızdan ne sıklıkta memnun<br />
oldunuz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Her zaman<br />
4-Çoğu zaman<br />
3-Bazen<br />
2-Birkaç kez<br />
1-Hemen hemen hiç veya hiç<br />
(0.3)7- Son 1 ay içindeki cinsel ilişkileriniz esnasında ne sıklıkta ıslaklık hissettiniz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Her zaman<br />
4-Çoğu zaman<br />
3-Bazen<br />
2-Birkaç kez<br />
1-Hemen hemen hiç veya hiç<br />
26
(0.3)8- Son 1 ay içindeki cinsel ilişkileriniz esnasında ıslaklığın sağlanması konusunda<br />
ne kadar zorlanıyorsunuz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Hiç zorlanmıyorum<br />
4-Biraz zor<br />
3-Zor<br />
2-Çok zor<br />
1-Aşırı zor ya da imkansız<br />
(0.3) 9- Son 1 ay içindeki cinsel ilişkileriniz esnasında ilişkiniz tamamlanana kadar<br />
ıslaklığınızı ne sıklıkta devam ettirebildiniz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Her zaman<br />
4-Çoğu zaman<br />
3-Bazen<br />
2-Birkaç kez<br />
1 -Hemen hemen hiç veya hiç<br />
(0.3)10- Son 1 ay içindeki cinsel ilişkileriniz esnasında ilişkiniz tamamlanana kadar<br />
ıslaklığınızı devam ettirmede ne kadar zorlandınız?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Hiç zorlanmıyorum<br />
4-Biraz zor<br />
3-Zor<br />
2-Çok zor<br />
1 -Aşın zor ya da imkansız<br />
(0.4)11- Son 1 ay içindeki cinsel ilişkileriniz esnasında ne sıklıkta tatmin oldunuz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Her zaman<br />
4-Çoğu zaman<br />
3-Bazen<br />
2-Birkaç kez<br />
1-Hemen hemen hiç veya hiç<br />
(0.4)12- Son 1 ay içindeki cinsel ilişkileriniz esnasında tatmin olmakta ne kadar<br />
zorlandınız?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Hiç zorlanmıyorum<br />
4-Biraz zor<br />
3-Zor<br />
2-Çok zor<br />
1-Aşırı zor ya da imkânsız<br />
(0.4)13- Son 1 ay içindeki cinsel ilişkileriniz esnasındaki tatmin olma durumunuz ne kadar<br />
doyurucuydu?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Çok doyurucu<br />
4-Orta derecede doyurucu<br />
3- Biraz doyurucu<br />
2-Biraz memnuniyetsizim<br />
1-Çok memnuniyetsizim<br />
27
(0.4)14- Son 1 ay içindeki cinsel ilişkileriniz esnasındaki siz ve eşiniz arasındaki<br />
duygusal yoğunluktan ne kadar memnunsunuz?<br />
5-Çok memnunum<br />
4-Orta derecede memnunum<br />
3-Biraz memnunum<br />
2-Biraz memnuniyetsizim<br />
1-Çok memnuniyetsizim<br />
(0.4)15- Son 1 ay içinde eşinizle olan cinsel hayatınızdan ne kadar memnunsunuz?<br />
5-Çok memnunum<br />
4-Orta derecede memnunum<br />
3- Biraz memnunum<br />
2-Biraz memnuniyetsizim<br />
1-Çok memnuniyetsizim<br />
(0.4)16- Son 1 ay içinde tüm cinsel hayatınızdan ne kadar memnunsunuz?<br />
5-Çok memnunum<br />
4-Orta derecede memnunum<br />
3- Biraz memnunum<br />
2-Biraz memnuniyetsizim<br />
1-Çok memnuniyetsizim<br />
(0.4)17- Son 1 ay içinde eşinizin haznenize girişi esnasında ne sıklıkta ağn ya da<br />
rahatsızlık hissettiniz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Hemen hemen hiç veya hiç<br />
4-Birkaç kez<br />
3-Bazen<br />
2-Çoğu zaman<br />
1-Hemen hemen hiç veya hiç<br />
(0.4)18- Son 1 ay içinde eşinizin haznenize girişinden sonra ne sıklıkta ağn ya da<br />
rahatsızlık hissettiniz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5-Hemen hemen hiç veya hiç<br />
4-Birkaç kez<br />
3-Bazen<br />
2-Çoğu zaman<br />
1-Her zaman<br />
(0.4)19- Son 1 ay içinde eşinizin haznenize girişi esnasında ya da girişinden sonra ne<br />
düzeyde ağrı yada rahatsızlık hissettiniz?<br />
0-Cinsel ilişki olmadı<br />
5- Çok düşük veya hiç<br />
4- Düşük<br />
3-Orta<br />
2-Fazla<br />
1-Çok fazla<br />
28
GEREÇ VE YÖNTEM<br />
Çalışmaya üreter taşı tedavisi esnasında unilateral <strong>double</strong>-J <strong>kateter</strong> uygulanan toplam<br />
97 olgu (42 kadın, 55 erkek) alındı. Bu olguların 65 tanesi ESWL öncesi hidroüreteronefroz<br />
nedeni ile <strong>double</strong> j katater uygulanan olgular iken, 32 tanesine ise üreterorenoskop ile<br />
litotripsi işlemi sonrası <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanmıştı.<br />
Olguların tümü cinsel olarak aktifti. Akut <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> infeksiyonu, ürogenital <strong>sistem</strong><br />
tümörü, geçirilmiş ürogenital <strong>sistem</strong> cerrahisi öyküsü, nörojenik mesane, üretra darlığı,<br />
mesane taşı, aşırı aktif mesane, kronik prostatit ve benign prostat hiperplazisi bulunan olgular<br />
çalışmaya alınmadı.<br />
Çalışmaya alınan olgulardan ilk vizitte ayrıntılı öykü alındı ve fizik incelemeleri<br />
yapıldı. Tam idrar tetkiki (TİT) ve idrar kültürü için idrar örneği alındı. Direkt <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong><br />
grafisi ve <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> ultrasonografisi ile <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> değerlendirildi. Tüm olgulara <strong>double</strong><br />
j katater uygulanmadan önce “Uluslararası Prostat Semptom Skoru” (IPSS), “Aşırı Aktif<br />
Mesane Değerlendirme Formu (OABq), ayrıca erkekler için “Ereksiyon İşlevi Uluslararası<br />
Değerlendirme Formu” (IIEF) ile kadınlar için “Kadın Seksüel Fonksiyon İndeksi” (FSFI)<br />
değerlendirme formu dolduruldu ve skorları belirlendi.<br />
Double-J <strong>kateter</strong> ameliyathane şartlarında, lokal anestezi <strong>alt</strong>ında ve intravenöz<br />
sedasyon (Dormicum, 0.05 mg/kg) yapılarak uygulandı. Tüm olgulara 4.7 F çapında ve<br />
olgunun boyu göz önüne alınarak 26 veya 28 cm uzunluğunda poliüretan <strong>kateter</strong> uygulandı<br />
(Marflow AG, Zürich, Switzerland). İşlem sonrası <strong>kateter</strong>in uygun yerleştirildiğini<br />
doğrulamak amacı ile direkt <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> grafisi çekildi.<br />
İşlem sonrası olgular randomize olarak 5 gruba ayrıldı ve ilk 1 haftalık<br />
antibiyoterapiye ek olarak 4 hafta süre ile 1. gruba antienflamatuar, 2. gruba spazmolitik, 3.<br />
gruba antikolinerjik, 4. gruba α-blokör verildi. 5. gruba ise ek bir ilaç verilmedi. İşlemden 4<br />
29
hafta sonra IPSS, OABq ve IIEF veya FSFI formları yeniden uygulandı ve skorlar işlem<br />
öncesi sonuçlar ile karşılaştırıldı.<br />
Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için Graphpad<br />
prism 5.0 programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel<br />
metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında one-<br />
way ANOVA, Wilcoxon, unpaired t ve paired t testleri kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven<br />
aralığında, anlamlılık p
BULGULAR<br />
Çalışmaya alınan 97 olgunun yaş ortalaması 43.34±1.40 yıl olarak tespit edildi.<br />
Gruplar arasında yaş bakımından istatiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu. Tüm olgular<br />
değerlendirildiğinde <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanan olgularda işlem sonrası toplam IPSS (IPSSt)<br />
skoru işlem öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı bir artış gösterdi. Gruplar ayrı ayrı<br />
değerlendirildiğinde ise yine IPSSt’nin tüm gruplarda istatistiksel olarak anlamlı bir artış<br />
gösterdiği görüldü. Başka bir anlatımla kontrol grubundan da anlaşılacağı üzere <strong>double</strong> j<br />
<strong>kateter</strong> uygulanan olgularda toplam IPSS skorunda artış meydana geldi ve gruplara<br />
uyguladığımız hiçbir medikal tedavi protokolünün (spazmolitik, alfa-blokör, antikolinerjik,<br />
antienflamatuar) bu artışı engelleyemediği tespit edildi. Tablo 9’da tüm olguların ve grupların<br />
işlem önce ve sonrası IPSSt değerleri verilmiştir (Tablo 9).<br />
Tablo 9. Grupların <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanmadan önce ve sonra IPSSt değerleri<br />
n<br />
(E/K)<br />
Spazmolitik 20<br />
(11/9)<br />
Alfa-Blokör 19<br />
(15/4)<br />
Antikolinerjik 19<br />
(12/7)<br />
Antienflamatuar 21<br />
(10/11)<br />
Kontrol 18<br />
(7/11)<br />
Toplam 97<br />
(55/42)<br />
Yaş<br />
Aynı şekilde tüm olgular değerlendirildiğinde <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanan olgularda<br />
işlem sonrası aşırı aktif mesane değerlendirme formu (OABq) toplam skoru işlem öncesine<br />
göre istatistiksel olarak anlamlı bir artış gösterdi.<br />
Gruplar ayrı ayrı değerlendirildiğinde ise yine OABq’nin tüm gruplarda istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir artış gösterdiği görüldü. Yani olguların IPSS’de olduğu gibi OABq<br />
31<br />
IPSS t<br />
Önce Sonra p<br />
41.15±2.40 5.65±0.89 12.40±1.94 0.0021<br />
45,21±3,05 5,74±1,17 9,79±1,21 0,0345<br />
41,53±2,99 6,47±1,15 12,16±2,05 0,0031<br />
45,71±3,26 6,14±1,21 11,95±1,81 0,0155<br />
42,94±3,88 5,67±1,31 10,11±1,450 0,0276<br />
43.34±1.40 5.94±0.50 11.32±0.77 p
skorlarında da artış vardı ve bu artış, uygulanan medikal tedavi protokollerinin hiçbiri ile<br />
engellenemedi. Tablo 10’da tüm olguların ve grupların işlem önce ve sonrası OABq değerleri<br />
verilmiştir (Tablo 10).<br />
Tablo 10 . Grupların <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanmadan önce ve sonra OABq değerleri<br />
Double j <strong>kateter</strong> uygulanan erkek olguların işlem öncesi ve sonrasında toplam IIEF<br />
(IIEF-t) skorları değerlendirildiğinde çalışmaya alınan 55 olgunun 42 tanesinde azalma, 6<br />
tanesinde artma meydana geldi, 7 tanesinde ise skor değişmedi. Tüm olgular değerlendiril-<br />
diğinde IIEF-t skorunda istatistiksel olarak anlamlı bir azalma vardı. Tablo 11’de olguların<br />
işlem önce ve sonrası IIEF-t değerleri verilmiştir (Tablo 11).<br />
Tablo 11. Olguların <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanmadan önce ve sonra IIEF-t değerleri<br />
Erkek olgularda IIEF’nin <strong>alt</strong> alanları olan uyarılma (IIEF-SA), koitus memnuniyeti<br />
(IIEF-IS), orgazm (IIEF-SO), istek (IIEF-SD) ve genel memnuniyet (IIEF-SS) ayrı ayrı<br />
değerlendirildiğinde de hepsinde yine istatistiksel olarak anlamlı azalma olduğu görüldü<br />
(Tablo 12).<br />
n<br />
(E/K)<br />
Spazmolitik 20<br />
(11/9)<br />
Alfa-Blokör 19<br />
(15/4)<br />
Antikolinerjik 19<br />
(12/7)<br />
Antienflamatuar 21<br />
(10/11)<br />
Kontrol 18<br />
(7/11)<br />
Toplam 97<br />
(55/42)<br />
Yaş<br />
32<br />
OABq<br />
İşlem Öncesi İşlem Sonrası<br />
41.15±2.40 7,40±1,28 13,15±1,82 0,0059<br />
45,21±3,05 7,37±1,34 12,11±1,46 0,0404<br />
41,53±2,99 9,47±1,17 13,84±1,70 0,0062<br />
45,71±3,26 8,81±1,35 13,95±1,59 0,0112<br />
42,94±3,88 7,16±1,57 12,83±2,37 0,0065<br />
43.34±1.40 8.06±0.60 13.20±0.79 p
Tablo 12. Olgularda işlem öncesi ve sonrası IIEF <strong>alt</strong> alan değerlerlerindeki değişim<br />
İşlem Öncesi İşlem Sonrası p<br />
IIEF-SA 22,47±1,27 15,96±1,44 0,0002<br />
IIEF-IS 8,76±0,69 5,27±0,70 0.0001<br />
IIEF-SO 7,93±0,46 5,36±0,58 0,0001<br />
IIEF-SD 7,16±0,27 5,98±0,32 0,0003<br />
IIEF-SS 7,47±0,39 5,46±0,42 0,0001<br />
Double j <strong>kateter</strong> uygulanan kadın olgular cinsel fonksiyon yönünden değerlendiril-<br />
diğinde ise çalışmaya alınan 42 olgunun 27 tanesinde toplam FSFI (FSFI-t) skorunda azalma,<br />
6 tanesinde artma meydana geldi, 9 tanesinde ise skor değişmedi. Tüm olgular<br />
değerlendirildiğinde FSFI-t skorunda istatistiksel olarak anlamlı bir azalma mevcuttu. Tablo<br />
13’de olguların işlem önce ve sonrası FSFI-t değerleri verilmiştir (Tablo 13).<br />
Tablo 13. Olguların <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanmadan önce ve sonra FSFI-t değerleri<br />
Kadın olgularda FSFI’ın <strong>alt</strong> alanları olan cinsel istek (FSFI-SD), uyarılma (FSFI-SA),<br />
kayganlaşma (FSFI-SL), orgazm (FSFI-SO), genel memnuniyet (FSFI-SS) ve ağrı (FSFI-SP)<br />
ayrı ayrı değerlendirildiğinde de hepsinde yine istatistiksel olarak anlamlı azalma olduğu<br />
görüldü (Tablo 14).<br />
FSFI-t<br />
Yaş n İşlem Öncesi İşlem Sonrası p<br />
43,69±2,19 42 15,95±1,64 7,80±1,42 p
Tablo 14. Olgularda işlem öncesi ve sonrası FSFI <strong>alt</strong> alan değerlerlerindeki değişim<br />
İşlem Öncesi İşlem Sonrası p<br />
FSFI-SD 2,41±0,17 1,73±0,15 p
TARTIŞMA<br />
Son yıllarda <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong> kullanımı üroloji pratiğinde rutin bir işlem haline<br />
gelmiştir. Klinik olarak en sık kullanım alanı üreter taşlarının meydana getirdiği<br />
obstrüksiyonu gidermek olsa da , <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>izasyon <strong>üreteral</strong> obstrüksiyona yol açan<br />
benign veya malign pek çok hastalıkta ve travma veya cerrahi işlemler sonrası idrar<br />
ekstravazasyonunun önlenmesi amacı ile de sık olarak uygulanmaktadır (45). Ancak <strong>double</strong> j<br />
<strong>kateter</strong> kullanımı bazı istenmeyen yan etki ve komplikasyonları da beraberinde<br />
getirebilmektedir. Uzun süreli <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulamasına bağlı <strong>üriner</strong> enfeksiyon, irritatif<br />
<strong>üriner</strong> semptomlar ve suprapubik ağrı gibi pek çok yan etki hastada uykusuzluk, anksiyete,<br />
depresyon gibi psikolojik problemler de oluşturabilmektedir. Tüm bu nedenler hastanın<br />
çalışma performansı, cinsel hayatı ve genel olarak hayat kalitesi üzerine önemli ölçüde<br />
olumsuz etki yapabilmektedir.<br />
Bizim çalışmamızın amacı “<strong>double</strong> j <strong>kateter</strong>” uyguladığımız olgularda ortaya çıkan<br />
yan etkileri ve bunların cinsel fonksiyon ve hayat kalitesi üzerine etkilerini değerlendirmekti.<br />
Ayrıca <strong>kateter</strong>e bağlı ortaya çıkan <strong>alt</strong> <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomlarının giderilmesinde çeşitli<br />
medikal tedavi protokollerinin etkinliğini araştırdık. Çalışmaya dahil ettiğimiz <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong><br />
uygulanan olgular randomize olarak 5 gruba ayrıldı. 1. gruba antienflamatuar, 2. gruba<br />
spazmolitik, 3. gruba antikolinerjik, 4. gruba α-blokör verildi. 5. gruba ise ek bir ilaç<br />
verilmedi. Olgular işlem öncesi ve işlemden 4 hafta sonra IPSS, OABq, IIEF ve FSFI formları<br />
ile değerlendirildi ve işlem öncesi ve sonrası skorlar karşılaştırıldı.<br />
Üreteral <strong>kateter</strong> uygulamaları sonrası ortaya çıkan yan etkileri, komplikasyonları ve<br />
bunların cinsel fonksiyon ve hayat kalitesi üzerine etkilerini değerlendiren pek çok çalışma<br />
vardır. Leibovici ve arkadaşları <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanımının beraberinde pek çok yan etkiyi<br />
getirdiğini ve bunun da hayat kalitesi üzerinde olumsuz etki yarattığını belirtmişlerdir. Bu<br />
35
çalışmada en sık görülen semptomların sıkışma hissi, sık idrara çıkma ve dizüri (sırasıyla %<br />
55, % 50 ve % 40) olduğu belirlenmiştir (46).<br />
Damiano ve arkadaşları 146 olguluk serilerinde <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong> uygulanan olgularda<br />
<strong>kateter</strong>e bağlı rahatsızlık (% 37.6) ve irritatif <strong>üriner</strong> semptomların (% 18.8) en sık görülen<br />
komplikasyonlar olduğunu belirtmişlerdir. Bu çalışmada dikkat çekilen bir konu ise <strong>kateter</strong>in<br />
vücutta kalma süresinin artması ile komplikasyonların sıklık ve ciddiyetinde artış tespit<br />
edilmesidir (47).<br />
Joshi ve arkadaşları <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanan hastaların % 78’inde irritatif <strong>üriner</strong><br />
semptomlar, inkontinans ve hematüri görüldüğünü belirtmişlerdir. Bu hastaların % 80’inden<br />
fazlasında <strong>kateter</strong>e bağlı ağrı nedeni ile günlük aktiviteleri etkilenmekte, % 38’inde cinsel<br />
disfonksiyon ve % 58’inde çalışma performansında düşüş gözlenmiştir(48). Yine Joshi ve<br />
arkadaşları 2003 yılında <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>lerin neden olduğu semptomları ve bunların genel<br />
sağlık, çalışma performansı ve cinsel hayat üzerine etkilerini değerlendiren yeni bir sorgulama<br />
formu (Ureteral Stent Symptom Questionnaire) tanımlamışlardır (49).<br />
Üreteral <strong>kateter</strong>lere bağlı semptomların patofizyolojisi tam olarak bilinmemektedir.<br />
Ancak irritatif <strong>üriner</strong> semptomların özellikle nöral yönden zengin trigon mukozasının<br />
irritasyonuna, flank bölgesindeki ağrının ise reflüye bağlı olabileceği düşünülmektedir (4).<br />
Üreteral <strong>kateter</strong> uygulanan hastalarda ortaya çıkabilecek bu olumsuz etkileri az<strong>alt</strong>mak amacı<br />
ile <strong>kateter</strong>lerin dizaynında ve kullanılan materyallerde çeşitli değişiklikler yapılmıştır ve<br />
yapılmaktadır.<br />
Bunun yanında günlük yaşamı ve hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen bu<br />
semptomların giderilmesinde çeşitli medikal tedavi protokollerinin etkinliği de<br />
araştırılmaktadır. Üreteral <strong>kateter</strong>lere bağlı irritatif semptomlar ve ağrının giderilmesi için<br />
analjezikler, antikolinerjikler ve alfa-blokörler gibi pek çok medikal tedavi seçeneği<br />
denenmiştir. Deliveliotis ve arkadaşları bir alfa-blokör olan alfuzosin kullanımı ile <strong>double</strong> j<br />
36
<strong>kateter</strong> uygulanan olgularda <strong>kateter</strong>e bağlı ağrı, sık idrara çıkma ve sıkışma hissi gibi<br />
semptomlarda azalma meydana geldiğini ve bu semptomların giderilmesinde analjezik<br />
ihtiyacının azaldığını bildirmişlerdir. Ayrıca alfuzosin verilen bu olguların cinsel fonksiyon ve<br />
genel olarak hayat kalitelerinin de kontrol grubuna göre daha az olumsuz etkilendiğini tespit<br />
etmişlerdir (2). Beddingfield ve arkadaşları da yaptıkları prospektif, randomize ve plasebo<br />
kontrollü çalışmalarında alfuzosin kullanımının <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong> uygulanan hastalarda<br />
şikayetleri az<strong>alt</strong>tığını bildirmişlerdir. Ancak bu olgularda narkotik ilaç gereksiniminde kontrol<br />
grubuna göre anlamlı bir azalma tesbit edilmemiştir (50). Norris ve arkadaşları ise <strong>üreteral</strong><br />
<strong>kateter</strong>e bağlı gelişen şikayetlerin tedavisinde oksibutinin ve fenazopuridini karşılaştırmışlar<br />
ve her iki tedavi seçeneğinin semptomların giderilmesinde birbirlerine ve kontrol grubuna<br />
üstünlüğünü gösterememişlerdir (51). Bütün bu tedaviler semptomlara spesifik değildir, daha<br />
çok semptomlarda genel bir düzelme sağlarlar, aynı zamanda bazı yan etkileri de beraberinde<br />
getirebilirler (4).<br />
Biz çalışmamızda <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>e bağlı <strong>alt</strong> <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomlarını daha objektif<br />
bir şekilde değerlendirmek amacı ile IPSS ve OABq sorgulama formlarını kullandık. Double j<br />
<strong>kateter</strong> uygulanan olgularda işlem öncesi ve sonrası skorlar karşılaştırıldığında, toplam IPSS<br />
ve OABq skorlarında artış meydana geldi ve gruplara uyguladığımız hiçbir medikal tedavi<br />
protokolü (spazmolitik, alfa-blokör, antikolinerjik, antienflamatuar)’de semptomların<br />
düzeltilmesinde birbirlerine ve kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir üstünlük<br />
sağlamadı.<br />
Bizim çalışmamızda araştırdığımız bir diğer konu ise <strong>üreteral</strong> <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong><br />
uygulanan olgularda cinsel fonksiyonların bu uygulamadan nasıl etkilendiğini tespit etmekti.<br />
Bu konu ile ilgili yapılmış çalışmalarda çıkan sonuçlar cinsel fonksiyonun <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong><br />
uygulamalarından olumsuz olarak etkilendiği yönündedir. Sighinolfi ve arkadaşları <strong>üreteral</strong><br />
<strong>kateter</strong> uygulanan hastalarda işlem öncesi ve işlem sonrası 45. ve 60. günlerde cinsel<br />
37
fonksiyonları değerlendirmişlerdir. Bu çalışmada kadınlarda FSFI, erkeklerde IIEF<br />
skorlarında uygulama sonrası anlamlı düşüş tespit etmişlerdir. Bunun nedenleri arasında<br />
uygulanma sonrası ortaya çıkan <strong>alt</strong> <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomlarına bağlı stres ve <strong>kateter</strong> ile<br />
ilişkili psikolojik faktörlerinde etkili olabileceğini vurgulamışlardır.<br />
Biz çalışmamızda cinsel fonksiyonu <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulamadan önce ve<br />
uygulandıktan 4. hafta sonra erkeklerde IIEF ve kadınlarda FSFI sorgulama formlarını<br />
uygulayarak ve skorları karşılaştırarak değerlendirdik. Double j <strong>kateter</strong> uygulanan erkek<br />
olguların işlem öncesi ve sonrasında toplam IIEF skorları değerlendirildiğinde istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir azalma vardı. Ayrıca IIEF’nin <strong>alt</strong> alanlarında da yine istatistiksel olarak<br />
anlamlı azalma olduğu görüldü. Çalışmaya alınan kadın olgular cinsel fonksiyon yönünden<br />
değerlendirildiğinde ise hem toplam FSFI skorunda hem de FSFI’ın <strong>alt</strong> alanlarının hepsinde<br />
ayrı ayrı istatistiksel olarak anlamlı bir azalma vardı. Bir başka deyişle <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong><br />
uygulanan hem erkek hemde kadın olgularda cinsel fonksiyon olumsuz yönde etkilenmekte<br />
idi.<br />
38
SONUÇ<br />
Üreteral <strong>kateter</strong>ler değişik nedenlerle ortaya çıkan <strong>üreteral</strong> obstrüksiyonun ve <strong>üriner</strong><br />
ekstravazasyonunun giderilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak bu kullanım bazı<br />
komplikasyonları da beraberinde getirmektedir.<br />
Double j <strong>kateter</strong> uygulanan olgularda IPSS ve OABq skorlarında artış görülmekte<br />
yani <strong>alt</strong> <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomlarının görülme sıklığı artmaktadır. Katetere bağlı ortaya çıkan<br />
bu semptomlarının giderilmesinde hiçbir medikal tedavi seçeneğinin (antienflamatuar,<br />
spazmolitik, antikolinerjik, α-blokör) birbirlerine ve kontrol grubuna göre üstünlüğü yoktur.<br />
Yani <strong>kateter</strong> vücutta kaldığı sürece meydana getirdiği rahatsızlık devam etmektedir.<br />
Double j <strong>kateter</strong> uygulanan erkeklerde ve kadınlarda cinsel fonksiyon olumsuz yönde<br />
etkilenmektedir. Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, <strong>üreteral</strong> <strong>kateter</strong>e bağlı ortaya<br />
çıkan <strong>alt</strong> <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomlarının, stres ve psikolojik faktörlerin cinsel disfonksiyona<br />
neden olabileceğini düşünmekteyiz.<br />
39
ÖZET<br />
Amaç: Bu çalışmamızda <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> <strong>uygulamalarının</strong> olgularda <strong>alt</strong> <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong><br />
semptomlarının görülme sıklığını arttırıp arttırmadığı, hayat kalitesi ve cinsel fonksiyonlar<br />
üzerine etkisinin olup olmadığı araştırıldı.<br />
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya üreter taşı tedavisi esnasında unilateral <strong>double</strong>-J <strong>kateter</strong><br />
uygulanan toplam 97 olgu (42 kadın, 55 erkek) alındı. Olguların tümü cinsel olarak aktifti.<br />
Akut <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> infeksiyonu, ürogenital <strong>sistem</strong> tümörü, geçirilmiş ürogenital <strong>sistem</strong><br />
cerrahisi öyküsü, nörojenik mesane, üretra darlığı, mesane taşı, aşırı aktif mesane, kronik<br />
prostatit ve benign prostat hiperplazisi bulunan olgular çalışmaya alınmadı. Tüm olgulara<br />
<strong>double</strong> j katater uygulamadan önce IPSS, OABq, erkekler için IIEF ile kadınlar için FSFI<br />
değerlendirme formları dolduruldu ve skorları belirlendi. İşlem sonrası olgular randomize<br />
olarak 5 gruba ayrıldı ve ilk 1 haftalık antibiyoterapiye ek olarak 4 hafta süre ile 1. gruba<br />
antienflamatuar, 2. gruba spazmolitik, 3. gruba antikolinerjik, 4. gruba α-blokör verildi. 5.<br />
gruba ise ek bir ilaç verilmedi. İşlemden 4 hafta sonra IPSS, OABq ve IIEF veya FSFI<br />
formları yeniden dolduruldu ve skorlar işlem öncesi sonuçlar ile karşılaştırıldı.<br />
Bulgular: Çalışmaya alınan 97 olgunun yaş ortalaması 43.34±1.40 yıl olarak tespit<br />
edildi. Tüm olgular değerlendirildiğinde <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanan olgularda işlem sonrası<br />
toplam IPSS ve toplam OABq skorları işlem öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı bir artış<br />
gösterdiler. Gruplar ayrı ayrı değerlendirildiğinde de yine toplam IPSS ve toplam OABq<br />
skorunun tüm gruplarda istatistiksel olarak anlamlı bir artış gösterdiği görüldü. Tüm erkek<br />
olgular değerlendirildiğinde IIEF-t skorunda istatistiksel olarak anlamlı bir azalma vardı.<br />
IIEF’nin <strong>alt</strong> alanları olan uyarılma, koitus memnuniyeti, orgazm, istek ve genel memnuniyet<br />
ayrı ayrı değerlendirildiğinde de hepsinde yine istatistiksel olarak anlamlı bir azalma olduğu<br />
görüldü. Tüm kadın olgular değerlendirildiğinde FSFI-t skorunda istatistiksel olarak anlamlı<br />
bir azalma mevcuttu. FSFI’ın <strong>alt</strong> alanları olan cinsel istek, uyarılma, kayganlaşma, orgazm,<br />
40
genel memnuniyet ve ağrı ayrı ayrı değerlendirildiğinde de hepsinde yine istatistiksel olarak<br />
anlamlı bir azalma olduğu görüldü.<br />
Sonuç: Double j <strong>kateter</strong> uygulanan olgularda IPSS ve OABq skorlarında artış<br />
görülmekte yani <strong>alt</strong> <strong>üriner</strong> <strong>sistem</strong> semptomlarının görülme sıklığı artmaktadır. Katetere bağlı<br />
ortaya çıkan bu semptomlarının giderilmesinde hiçbir medikal tedavi seçeneğinin<br />
(antienflamatuar, spazmolitik, antikolinerjik, α-blokör) birbirlerine ve kontrol grubuna göre<br />
üstünlüğü yoktur. Ayrıca <strong>double</strong> j <strong>kateter</strong> uygulanan erkeklerde ve kadınlarda sırasıyla toplam<br />
IIEF ve FSFI skorlarında azalma yani cinsel fonksiyonlar olumsuz yönde etkilenmektedir.<br />
41
KAYNAKLAR<br />
1) Zimskind PD, Fetter TR, Wilkerson JL: Clinical use of long-term indwelling<br />
silicone rubber ureteral splints inserted cystoscopically. J Urol; 97: 840-844, 1967.<br />
2 ) Deliveliotis C, Chrisofos M,Gougousis E,Papatsoris A ,Dellis A and Varkarakis I.M<br />
:Is there a role for alpha-1 blockers in treating <strong>double</strong>-J stent-related symptoms ?. Urology 67<br />
: 35–39, 2006.<br />
3) M.C.Sighinolfi ,S. Micali ,S.De Stefani,A. Mofferdin ,A.Grande ,M.Giacometti ,<br />
N.Ferrari ,M. Riv<strong>alt</strong>a and G .Bianchi : Indwelling Ureteral Stents and Sexual He<strong>alt</strong>h : A<br />
Prospective ,Multivariate Analysis.J Urol Vol 178,229-231 ,July 2007.<br />
4) Mordechai Duvdevani , Ben H.Chew and John D. Denstedt :Minimizing symptoms in<br />
patients with ureteric stents .Current Opinion in Urology 16:77-82 2006<br />
5) Seymour H, Patel U. Ureteric stenting: current status. Semin Intervent Radiol 2000;<br />
17:351–365.<br />
6) Chen ASC, S<strong>alt</strong>zman B. Stent use with extracorporeal shock wave lithotripsy. J<br />
Endourol 1993; 7:155–162.<br />
7) Mardis HK, Kroeger RM, Morton JJ, Donovan JM: Comparative evaluation of<br />
materials used for internal ureteral stents. J Endourol; 7: 105, 1993.<br />
8) Slaton JW, Kropp KA: Proximal ureteral stent migration: an avoidable complication?<br />
J Urol 1996; 155:58<br />
9) Ringel A, Richter S, Shalev M, Nissenkorn I: Late complications of ureteral stents.<br />
Eur Urol. 38: 41-4, 2000.<br />
10) El-Faqih SR, Shamsuddin AB, Chakrabarti A, Atassi R, Kardar AH, Osman MK,<br />
Husain I: Polyurethane internal ureteral stents in treatment of stone patients: Morbidity related<br />
to indwelling times. J Urol. 146: 1487-91,1991.<br />
42
11) Kehinde EO, Al-Awadi KA, Tawheed A, et al: Factors affecting the fate of<br />
prolonged forgotten ‘J’ stents. Scand J Urol Nephrol. 35: 222, 2001.<br />
12) Monga M, Klein E, Castaneda-Zuniga W R, Thomas R: The forgotten indwelling<br />
ureteral stent: A urologic dilemma. J Urol. 153: 1817, 1995.<br />
13) Abrams P, Cordoza L, Fail M, et al; Standardizasyon of terminology of lower<br />
urinary tract function: Report from the standardizasyon sub-comitte of the international<br />
continens Society. Neurourol . 2002; 21:167 -78<br />
14) Doll HA, Black NA, et-al; Criterion validation of the Notingam he<strong>alt</strong> profile;<br />
Patients wiev of surgery for benign prostate hyperplasia Soc SCİ. Med,37:115-122<br />
1993.<br />
15) Walsh, P., Epidemiology, Etiology, Pathophsiology and Diagnosis of Benign<br />
Prostatic Hyperplasia, in Campbell’s Urology, R. Walsh, Vaughan, Wein: Editor. 1998. p.<br />
1429-1452.<br />
16) Akdaş A., H. Cam and H. Ozveri, Benign Prostat Hiperplazisi, in Temel Uroloji,<br />
Anafarta K. et al, Editors. 1998: p. 833-853.<br />
17) Hansen B, Flyger H, Broosso K, et al; Validation of the self - administered<br />
Danish Prostatic Semptom score system for use in benign prostatic hyperplasia. Br J Urol 76:<br />
451- 478. 1995<br />
18) Barry MJ, Fowler FJ, Oleary MP, et al; Correlation of the american<br />
UrologicalAssosiation semptom index self administered version of the Madsen<br />
İversen,Boyarsky and Maine Medical Assesment program semptom indexes.<br />
Measurementcommitte of the American Urological Association. J Urol 1992 b; 148:1558 –<br />
1563;discussion 1564.<br />
43
19) Barry MJ, Fowler BJ, Chang Y, et al: The American Urological Association<br />
symptom index: Does mode of administration affect its psychometric properties JUrol 1995a;<br />
154: 1056- 1059.<br />
20) Plante M, Corcos J, Broch G. et-al: The international prostate symptom score<br />
Physician versus self-administration in the Quantification of symptomatology.<br />
Urology.47; 326-328,1996<br />
21) Netto Junıor DE, Lima ML.et-al: The influence of patients education level on the<br />
IPSS. J.Urol.1995;154(1) 97-9.<br />
22) Netto NR, Lima ML, Andrade EF, et-al: Latin American study on patient acceptance<br />
of the international prostate semptom score (IPSS) in the evaluation of the semptomatic<br />
benign prostatic hyperlasia. Urology 1997 49 ; 46-54.<br />
23) Bozlu M, Doruk E, Akbay E:Effect of adminiristation made (patients .pysician) and<br />
patients education level on the Turkish version of the IPSS .int. J.Urol. 9(8);417- 21.2002<br />
24) Sels H,MacDonagh R: İnvestigation into partner morbity of patient with BPE. Eur<br />
Urol, 33.108,1998.<br />
49- 55.<br />
25) Anafarta K ,Bedük Y , Arıkan N. Temel Üroloji ; Aşırı aktif mesane 497-498,2007<br />
26) Tarcan T. Aşırı Aktif Mesane Sendromu. Türkiye Klinikleri J Surg Med Sci 2005; 1:<br />
27) Seçkiner İ,Mungan NA , Akduman B,Yeşilli Ç. Stres inkontinansı olan kadınlarda<br />
Ürodinamik incelemeler. Artemis, 2004; 5: 25- 30.<br />
28) Coyne K, Revicki D, Hunt T, Corey R, Stewart W, Bentkover J, Kurth H, Abrams P.<br />
Psychometric validation of an overactive bladder symptom and he<strong>alt</strong>h-related quality of life<br />
questionnaire: the OAB-q. Qual Life Res. 2002; 11: 563- 74.<br />
29) NIH consensus conference: Impotence. NIH consensus development panel on<br />
impotance. JAMA1993; 270: 83-90.<br />
44
30) Laumann EO, Gagnon JH, Michael RT:The Social Organization of Sexuality.<br />
Sexual Practices in the United States. University of Chicago Press,Chicago, 1994.<br />
31) Laumann EO, Paik A, Rosen R: Sexual dysfunction in the United States: prevalence<br />
and predictors.JAMA 1999; 21: 537-544.<br />
32) Rosenb RC, Riley A, Wagner G, The International İndex Of Erectile<br />
Dysfunction(IIEF): A Multidimensial Scala For Assement Of Erectile Dysfunction. Urology<br />
1997; 49:822-829<br />
33) Spector I, Carey M: Incidence and prevalence of the sexual dysfunction: a critical<br />
review of the mpirical literature. Arch Sex Behav 1990; 19: 389-408.<br />
34) Laumann EO, Paik A, Rosen RC: Sexual dysfunction in the United States:<br />
prevalence and predictors. JAMA 1999; 281: 537-544.<br />
35) ÇayanS, Akbay E, Canpolat B, Acar D, Bozlu M, Ulusoy E: Kadınlarda cinsel<br />
fonksiyon bozuklukları prevalansı ve risk faktörleri.4. Ulusal Androloji Kongresi Program ve<br />
Özet Kitabı 2001, s24.<br />
36) Rosen RC:Assessment of female sexual dysfunction: Review of validated methods.<br />
Fertil Steril 2002; 77 (SuppI4): s89-93.<br />
37) Alıcı B, Özkara H, Erden S, Akkuş E, Hattat H, Solok V: Tip II diabetik kadın<br />
hastalarda cinsel fonksiyon bozukluğu değerlendirilmesi. 4. Ulusal Androloji Kongresi<br />
Program ve Özet Kitabl 2001, s25.<br />
38) Erol B, Korkmaz D, Özbey İ, Şanlı Ö, Has R, Tellaloğlu S, Kadıoğlı A: Gebelikte<br />
seksüel davranış ve seksüel disfonksiyon. 4. Ulusal Androloji Kongresi Program ve Özet<br />
Kitabı 2001, s30<br />
39) TaylorJF,Rosen RC, Leiblum SR:Self-report assessment of female sexual function:<br />
psychometric evaluation of Brief Index of Sexual Function for Women (BISF-W).Arch Sex<br />
Behav 1994; 24: 627-43.<br />
45
40) Kaplan SA, Reis RB,Kohn U, Ikeguchi EF,Laor E, Te AE, Martins AC: Safety and<br />
efficacy of sildenafil in post menapousal women with sexual dysfunction. Urology 1999; 53:<br />
481-486.<br />
41) Rosen R, Brown C, Heiman J, Leiblum S, Meston C, Shabsigh R, Ferguson D,<br />
D'Agostino R Jr: The Female Sexual Function Index (FSFI):a multidimensional self-report<br />
instrument for the assessment of female sexual function. J Sex Mar Ther 2000; 26: 191-208<br />
42) Quirk FH, Heiman JR, Rosen RC; Laan E, Smith MD, Boolell M: Development of a<br />
sexual function questionnaire for clinical trials of female sexual dysfunction. J Womens<br />
He<strong>alt</strong>h Gend Based Med. 2002; 1: 277-89.<br />
43) Derogatis LR, Rosen R, Leiblum S, Burnett A, Heiman J: The Female Sexual<br />
Distress Scale (FSDS):initial validation of a standardized scale for assessment of sexually<br />
related personal distress in women. J Sex Marital Ther 2002; 28: 317-30.<br />
44) Ergun Oksuz ,Simten Malhan :Prevalence and Risk Factors for Female Sexual<br />
Dysfunction in Turkish Women .J Urol Vol. 175 ,654-658 ,2006<br />
45) Raymond B. Dyer, Michael Y. Chen, Ronald J. Zagoria, John D. Regan, Charles<br />
G. Hood, Peter V. Kavanagh, : Complications of Ureteral Stent Placement .RadioGraphics<br />
2002 ; 22;1005-1022<br />
46) Dan Leibovici , Amir Cooper , Arie Lindner , Regina Ostrowsky , Judy Kleinmann<br />
,Sergey Velikanov , Helio Cipele , Eliahu Goren and Yoram I. Siegel : Ureteral Stents ;<br />
Morbidity and Impact on Quality of Life . IMAJ 2005;7:491-494<br />
47 ) Damiano R, Oliva A, Esposito T, et al. Early and late complications of <strong>double</strong><br />
pigtail ureteral stent. Urol Int 2002;69:136–40.<br />
46
48) Joshi HB, Stainthorpe A, MacDonagh RP, Keeley FX Jr, Timoney AG : Indwelling<br />
ureteral stents: evaluation of symptoms, quality of life and utility .J Urol. 2003<br />
Mar;169(3):1065-9; discussion 1069<br />
49) Joshi HB, Newns N, Stainthorpe A, MacDonagh RP, Keeley FX Jr, Timoney AG:<br />
Ureteral stent symptom questionnaire: development and validation of a multidimensional<br />
quality of life measure.J Urol. 2003 Mar;169(3):1060-4.<br />
50) Beddingfield R, Pedro RN, Hinck B, Kreidberg C, Feia K, Monga M: Alfuzosin to<br />
relieve ureteral stent discomfort: a prospective, randomized, placebo controlled study. J Urol.<br />
2009 Jan;181(1):170-6. Epub 2008 Nov 14.<br />
51) Norris RD, Sur RL, Springhart WP, Marguet CG, Mathias BJ, Pietrow PK, Albala<br />
DM, Preminger GM: A prospective, randomized, <strong>double</strong>-blinded placebo-controlled<br />
comparison of extended release oxybutynin versus phenazopyridine for the management of<br />
postoperative ureteral stent discomfort. Urology. 2008 May;71(5):792-5. Epub 2008 Mar 12.<br />
.<br />
47