12.07.2015 Views

Türkiye BMİDÇS I. Ulusal Bildirimi - Enerji ve Tabii Kaynaklar ...

Türkiye BMİDÇS I. Ulusal Bildirimi - Enerji ve Tabii Kaynaklar ...

Türkiye BMİDÇS I. Ulusal Bildirimi - Enerji ve Tabii Kaynaklar ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

6. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, DUYARLILIK DEĞERLENDİRMESİ <strong>ve</strong> UYUM TEDBİRLERİKüresel iklim değişikliği ile birlikte, kurak dönemlerde Türkiye’deki göllerde gözlemlenen bu değişiklikler, AkdenizHavzasındaki muhtemel kuraklık <strong>ve</strong> sıcaklık artışı da göz önüne alınırsa, sığ göller ile sulak alanların ötrofikasyonu <strong>ve</strong>tuzlulaşması nedeniyle ekolojik çeşitlilik değerinin kaybına neden olabilir. (Coops vd. 2003, Beklioğlu vd., 2006b). Sözkonusu değişiklikler, yalnızca ekolojik bir sorun oluşturmamakta, aynı zamanda, zehirli alg çoğalmaları ya da tuzlanmış suiçme ya da sulama amaçlı olarak kullanılamadığından ekonomik bir yük haline de gelmektedir.Sulak Alanlar, Özel Koruma Alanları <strong>ve</strong> BiyoçeşitlilikTürkiye’de, Ramsar Sözleşmesi’nin kriterlerini karşılayan 200 sulak alan bulunmakta <strong>ve</strong> bunlardan dokuz tanesi halihazırda,Ramsar alanı, geri kalanı ise muhtemel Ramsar alanları olarak tanımlanmıştır. Temel olarak su kuşlarını barındıran <strong>ve</strong>biyolojik, ekolojik özelliklerin yanı sıra ekonomik değere de sahip olan sulak alanların korunması Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığıiçin bir öncelik olmuştur. 76 sulak alandan uluslararası öneme haiz dokuz tanesi Ramsar Sözleşmesi 11 çerçe<strong>ve</strong>sindesınıflandırılmıştır. Türkiye, Sulak Alanlar Hakkındaki Ramsar Sözleşmesi’ne 13 Kasım 1994’te taraf olmuştur. Çevre <strong>ve</strong>Orman Bakanlığı, Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Türkiye’de “Ramsar Sahası” olarak ilan edilen sulakalanların hazırlanması <strong>ve</strong> uygulanması ile ilgili hususları yürütmekte <strong>ve</strong> aynı zamanda 2001 yılında bitirilen Manyas GölüYönetim Planı’nda olduğu gibi bunların biyolojik <strong>ve</strong> ekolojik statülerine karar <strong>ve</strong>rmektedir.Ancak, özellikle Türkiye’nin sıcak bölgelerinde yer alan bataklıklardaki sıtma <strong>ve</strong>ktörünün insan hayatı için yarattığı cidditehdidi azaltmak için, 1960’lı yıllarda, ilgili bataklıklarda gerekli drenaj çalışmaları yürütülmüştür. Bunun sonucunda, birkaçhektarlık bataklıklar, sulak alanların ortadan kalkmasına neden olmuştur. 1970’li yıllardan sonra, bir taraftan sıtmanınkökünün kazınmasını sağlayan diğer taraftan çevreye ilgili bilinci arttıran kampanyalarla başarılı sonuçlar elde edilmiş <strong>ve</strong>bataklıkların kurutulması politikasının önüne geçilmiştir. Resmi kayıtlara göre, şekil 6.13’te gösterildiği gibi, 1955 ila 1970yılları arasında, 100,000 ha’dan fazla bataklık kurutulmuştur.140000Kurutulan alan / yıl12000010000080000600004000020000019401945195019551960196519701975198019851990Alan (ha)19951999YıllarŞekil 6.13 1955-1999 yılları arasında kurutulan bataklıklarBu bağlamda, özellikle son 10-15 yılda, ülkedeki sulak alanların korunmasına yönelik olarak önemli adımlar atılmıştır. RamsarSözleşmesi’nin uygulanması için bir çerçe<strong>ve</strong> oluşturmak amacıyla sulak alanların korunmasıyla ilgili yeni bir yönetmelikhazırlanmış <strong>ve</strong> yürürlüğe konmuştur.Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığı Doğa Koruma <strong>ve</strong> Milli Parklar Genel Müdürlüğü, yönetmelikler çerçe<strong>ve</strong>sinde koruma çalışmalarıyürütmeye devam etmektedir. Türkiye, Mayıs 2000 tarihinde, genetik yapısı değiştirilmiş organizmalarla (GMO) ilgiliCartagena Biyo-Gü<strong>ve</strong>nlik Protokolü’ne imza atmıştır. UNDP/GEF (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı / Küresel ÇevreFonu), genetik açıdan çeşitlilik gösteren alanların belirlenmesi <strong>ve</strong> bu alanların sürdürülebilir kullanımı için yönetim planlarıile yerinde korunması amacıyla hibe tahsis etmiştir. 1984 yılında onaylanan Bern Sözleşmesi çerçe<strong>ve</strong>sinde, Türkiye, özelalanların etkili bir biçimde korunabilmesi için işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla kurulan “Zümrüt Ağının” (EmeraldNetwork) üç pilot ülkesinden biridir.Türkiye’deki STK’lar, Batıdaki STK’lar gibi çevrenin korunmasında güçlü bir role sahip olmaya devam etmektedir. Türkiye’dedoğanın korunmasıyla ilgili faaliyet gösteren başlıca STK, Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) (WWF 12 ). Bu kuruluş,doğal çevrenin korunması için koruma stratejilerinin geliştirilmesinde büyük bir rol oynamakta olup uluslararası projeleroluşturmaktadır. On iki Ramsar alanından üç tanesi kıyıda yer alır: Gediz Deltası; Göksu Deltası (Akgöl <strong>ve</strong> Paradeniz Gölü)<strong>ve</strong> Kızılırmak Deltası.Özel koruma alanları söz konusu olduğunda (bkz. Tablo 6.5), sayıca nispeten az olan geniş koruma alanları toplam 3,000km 2 ’yi kaplar <strong>ve</strong> “Türkiye Milli Parklar Kanunu” uyarınca 33 milli park, 35 tabiatı koruma alanı, 16 doğa tabiat parkı, 118rezerv <strong>ve</strong> 54 tabiat anıtından oluşan <strong>ve</strong> koruma alanı olarak sınıflandırılan bir başka alan da 2000 km 2 yüzölçümüne sahiptir.Buna ek olarak, 750 doğal alan Kültür <strong>ve</strong> Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu <strong>ve</strong> 13 özel koruma alanı, Özel Çevre KorumaKurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’ye göre sınıflandırılmıştır (Burak Z., 2002).11 Türkiye, Sulak Alanlar Hakkındaki Ramsar Sözleşmesi’ni onaylayarak 13 Kasım 1994’te bu Sözleşme’ye taraf olmuştur.12 WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Türkiye’de DHKD tarafından temsil edilmektedir.180

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!