iki dine merbut iki türlü mantıkî tasnif olduğunu da yukarıdagöstermiştik. Bu ma'şerî mantıkların muhtelif şekillerini dediğer kavimlerde gördük.Bu mantıkların tekâmüliyle nasıl oluyor da '"Aristo'nunmantıkî tasnifi" çıkıyor? Buna safî bir cevab vermeğemakalemizin mevzuu ve hacmi müsaid olmadığı gibi ilminhal-i hazırında kâfi bir cevab i'tası mümkün de değildir.Maamafih birkaç sözle mümkün olduğu kadar izahaçalışacağım.İbtidaî cemiyetlerde eşyanın ilk nevileri ve cinsleriiçtimaî kadrolardan ibarettir. Semiyyeler nevilerin, kabilelercinslerin, aşîret cins-i âlinin kadrosu oluyor. Bu tasniflerdebir nev'e dâhil olan fertler, maddî müşabehet dolayısıylebiribirinin aynı bulunan fertler olmayub aynı semiyyeyemensub olmak alâkasıyle aynı kudsiyyete mâlik olanşeylerdir. Çünkü kudsiyyet duygusu esasen yâlnız içtimaîzümrelerden doğar ve her içtimaî zümpenin maşerîvicdanından doğan husûsi kudsiyyet duygusu o zümreyemensub bulunan bütün eşyaya intişâr ve sirayet eder; buma'nevî intişâr ve sirayete "Adevî" denilir ki,ibtidaî dinlerdedinî ve sihri kuvvetlerin en esaslı hasîsasıdır. "La adevîg"Hadis-i Şerifiyle vücudu inkâr olunan sirayet tababetdeki"Mikrobik sirayet" olmayıp bu mânevi sirâyetden ibarettir.İşte ilk tasniflerde "Cins-i âlinin, cinslerin, nevilerin"mutazammın oldukları fertlerin müşabeheti maddî birmüşabehet olmayıp, mensub addolundukları aşîret kabile vesemiyyelerin hâiz oldukları kudsiyyetlere müştereken mâlikbulunmaktan mütehassıl bir müşâbehetdir. İbtidaî kavimlerbir taraftan dinî hayatta bu içtimaî müşabehetlereehemmiyet verirken, diğer tarafdan iktisadî ve fennî"technique" hayatta maddî hasisaları ve bu hasisalardakimüşabehetler nazar-ı dikkate almağa mecbur oluyorlardı. Busuretle dinî tasnifin merâtibeli manzumesi yanında bir deintizamsız ve kaba taslak bir fennî tasnif teşekkül etmekteidi. Fakat beşerî zekâ tevhîde meyyal olduğu için bu fennîtasnifleri, teşekkül etdikçe, dinî tasnifin manzumesinesokmaâa çalışıyordu. Bahusus biri cihette din de daimî bir97
istihale ve tekâmül hâlinde olduğu ve içtimaî teşkilât dâimadeğiştiği için dinî tasnifte de gittikçe daha mütezâyid birelâstikiyyet husule geliyordu. Bunun neticesi olarak dinîtasnifin çerçeveleri bakî kalmakla beraber bu çerçeveleriniçindeki eşya maddî müşabehet alâkasına tabî' olarakzarflarını değişmeğe başladılar. Cemâdlar, hayvanlar,nebatlar ilaahirihi ayrı ayrı yekdiğeriyle birleşerek maddetenmüteşâbih zümreler husule getirmeğe başladılar. Buminval üzere zarf itibariyle dinî ve içtimaî, mazruflaritibariyle fenni ve şe'niyete muvafık bir tasnif husulegelmeğe başladı. İşte Aristo'nun meydana koyduğu ilmîmantık bu suretle husule geldi. Kurûn-u vüstâda küllîmefhumların yâni nevi'lerin ve cinslerin haricî bir şe'niyetemâlik olduğuna inananlar, yalnız mazrufların bir arayagelmesiyle mantıkî zarfların teşekkülünü mümkün görmedikleriiçin, bu zihâba düşmüşlerdi, içtimaiyyat ilmi,zarfların daha evvel teşekkül ederek kadim "Nominalizm" ve"Realizm" münazaasına nihayet verdi.Bu makaledeki mukayeselerin bir neticesi de "ŞimaliAmerika HindlîlerF'nden başlayarak Sibirya kavimleri,Türkler, Çinliler, Japonlar, Tibetliler, Siyamlılar, KamboçluiarFinövalar, İraniler gibi biribirine mekân ve irfan itibariylebu kadar uzak olan kavimlerde aynı müesseselerin ve aynıdinî tasniflerin mevcud olduğunun tezahür etmesidir. Buhusus daha ta'mik edilirse Türkler'in "Oğuz"iyle Acemlerin"Gâve"si, Hidliler'în "mukaddes inek"i, Benî İsrail'in "Icl-iSâmirî"si, Kur'ân-ı Kerim'deki "Bakara-i Safra", Mısır veYunan esâtirlerindeki "Boğa" efsaneleri arasında bir takımrabıtalar görülebilir. İhtimal ki,Veled Çelebi Hazretlerininbeyânları veçhile "Töre" kelimesiyle "Tevrat" kelimesiarasında da bir münâsebet vardır. Bu münâsebeti yılan,domuz, kuş, altın yağmur ve altın yaruk maddelerinde debulabiliriz. Bu irtibatlardan, gayet kadim bir zamandahududları Şimalî Amerika, Avrupa ve Afrika'ya kadar ittisaetmiş olan bir "Eski Asya Medeniyeti" olduğu ve Türkler'inde bunda gayet mühim bir rol oynadığı anlaşılıyor.Not:-Bu makale "Millî Tetebbular Mecmuâsı'nın" Temmuz-Ağustos 1331 tarihli üçüncü sayısında çıkmıştır. Shf.:385-456,:)8
- Page 3 and 4:
Doğumunun 100. yılında Ziya Gök
- Page 5 and 6:
"Millî kültürün her çığırda
- Page 7 and 8:
İÇİNDEKİLERI-BİR KAVMİM TEDKf
- Page 9 and 10:
Gökalp, hasta hayvanların tedavi
- Page 12 and 13:
BİR KAVMİN TEDKlKİNDE TAKİB OLU
- Page 14 and 15:
Mamafih tedkiklerin ilmî olması i
- Page 16 and 17:
Bu fikri başka suretde de ifade ed
- Page 18 and 19:
Aşiret, Sınıf, Laif caste, Hey'e
- Page 20 and 21:
semaviyye arasından ve cemâdât m
- Page 22 and 23:
hükümdar yahut millet teşriî hu
- Page 24 and 25:
aki kalır. Harsî milletin teşekk
- Page 26 and 27:
ESKİ TÜRKLER'DEİÇTİMÂİ TEŞK
- Page 28 and 29:
Mezkûr aşiretin teşkilâtı şu
- Page 30 and 31:
Şimalin unsuru Hava, mevsimi Kış
- Page 32 and 33:
O halde yalnız Avustralyahlarin ta
- Page 34 and 35:
un şahsında bir manzume-i tâmme
- Page 36 and 37:
Her cihet kendi hayvanım ismini al
- Page 38 and 39:
Yeşil Han, San Han, Kızıl Han, A
- Page 40 and 41:
muhtemeldir. Bu suretie Koyun ile a
- Page 42 and 43:
sürüp ülkeler fethettiler. Onlar
- Page 44 and 45:
sonra orada iptidaları beş il'e m
- Page 46 and 47:
Selçukîler henüz hükümete nail
- Page 48 and 49:
Bu hâle göre, Kun'lar ve Kuşan'J
- Page 50 and 51:
oylarının ismiyle tesmiye edildi
- Page 52 and 53:
atlamasiyle tebcîl edilmek istenil
- Page 54 and 55:
Mezkûr menkıbede Bögü Tigin Han
- Page 56 and 57: olunabilir. Günün Gültekin kitab
- Page 58 and 59: Evvelâ Kültigin Kitâbesi'nde "Ü
- Page 60 and 61: üzerine bu mukaddes ateş iniyor.
- Page 62 and 63: "Şölen" sofrasındaki vaziyetler
- Page 64 and 65: maddesinde beyan olunan "Millî av
- Page 66 and 67: Sekiz adedine gelince, yine mezkûr
- Page 68 and 69: 3.Yirmi dört cihetŞimdi yine Çin
- Page 70 and 71: mürekkebdir. İhtimal ki ileride b
- Page 72 and 73: Yirmi dört adedi de Türk teşkil
- Page 74 and 75: aslî cihetle tekabül ederler ve b
- Page 76 and 77: O halde o zamanki Türkler doğdukl
- Page 78 and 79: Bunlar içinde Kaplumbağa müstesn
- Page 80 and 81: "Kut" kelimesi mezkûr kitabda saad
- Page 82 and 83: erkeklerin ilâhı addolunurdu "Ç
- Page 84 and 85: Hammer bu üçlü tasnifi Herodot'd
- Page 86 and 87: O halde garbde oturan Türkeşler O
- Page 88 and 89: Merka (?) (Merkit ?) leri memleketl
- Page 90 and 91: 6. MütteferrikMes'eleler1. Cada Ta
- Page 92 and 93: göğü istilâ eder, suların peri
- Page 94 and 95: olduğunu irâe eder. "Buğu Tigin"
- Page 96 and 97: 6. ZingâvYukarıda Efrasyab'ın ö
- Page 98 and 99: ve bazan da sol'un mukaddes sayılm
- Page 100 and 101: "Koruk" oluyordu (kî "tabu" demekt
- Page 102 and 103: "Ana" muzafün ileyhini hâiz olmas
- Page 104 and 105: kışın avların çok olacağına
- Page 108 and 109: SÖZLÜKAcâibnümâ:Çok tuhaf gö
- Page 110 and 111: BBahsBâ-hususBakîBakiyeBaliğ....
- Page 112 and 113: FFağfur :Çin imparatorlarına ver
- Page 114 and 115: İdrâk..:Anlayış; akıl erdirme.
- Page 116 and 117: İzahİzahatİzâleİzdivaçİzhar:
- Page 118 and 119: Makbere:Mezarlık.Makam:Durulan, du
- Page 120 and 121: Muarız:Karşı gelen.Muaşaka:Sevi
- Page 122 and 123: Mülhem:İlham alınmış olan.Mül
- Page 124 and 125: MüvekkilMüzehhebMüzekker:Kendi y
- Page 126 and 127: SakinSâlikSâlisensanemSilsile-i m
- Page 128 and 129: Tavazzuh:Açıklama.Tavsif:Niteleme
- Page 130 and 131: Tevhîd : Birleştirme; birliğine
- Page 132 and 133: Zail : Yok olan; ortadan kalkan;sav