12.07.2015 Views

TÜPRAŞ bizim için bir kültür, bir yaşam biçimidir - Petrol-İş Sendikası

TÜPRAŞ bizim için bir kültür, bir yaşam biçimidir - Petrol-İş Sendikası

TÜPRAŞ bizim için bir kültür, bir yaşam biçimidir - Petrol-İş Sendikası

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Türkiye <strong>Petrol</strong> Kimya Lastik İşçileri Sendikasıİki aylık dergi EYLÜL 2005 SAYI: 16İkimiz de AmbalajdaÇalışıyordukÖzelleştirmeye KarşıOlmasaydım OynayamazdımKadın Sağlığı içinErkekleri de EğitmeliBizim Dünyamız:Okumuş AilesiBeşi<strong>bir</strong>yerdeli kız:Zehra ElmasVakti Olmayanlara PratikYemek TarifleriProf. Dr. AyşenBulut’la SöyleşiKısa süredehazırlananpratik tariflerTÜPRAŞ <strong>bizim</strong> için <strong>bir</strong> kültür,<strong>bir</strong> yaşam biçimidir


Satma, yenisini kuralımÖzelleştirmeye karşı her alanda mücadele eden sendikamız, TÜPRAŞ için “Satmayenisini kuralım” diyerek “sat-kurtul” zihniyetine karşı <strong>bir</strong> alternatif ileri sürüyor...Evet, Türkiye’de çalışan kesimin asıl ihtiyacı yeni istihdam alanlarıdır...Bazı hayırsız torunlar vardır... Ailenin uzun çabaları,emeği ve alınteriyle gerçekleştirmiş olduğu <strong>bir</strong>ikimi,büyükler ölünce satıp savar... Bir süre sonra da aç veaçıkta kalır... AKP hükümeti de aynı hayırsız torunlar gibi davranıyor...Büyükannelerimizin, büyükbabalarımızın alınteriyleoluşturdukları ve bizlere miras bıraktıkları, hepimizin ortak malıolan Telekom, Erdemir, TÜPRAŞ gibi kuruluşları özelleştirmeadı altında yok pahasına satıyor...Bu hayırsız torunun yanlış tutumunun zararlarını, ülke olarak,halk olarak hepimiz çekeceğiz...TÜPRAŞ’ın taliplerinden Polonya Şirketi PKN Orlen adınakonuşan Igor Chalupeck gazetelere verdiği demeçte: “TÜPRAŞ<strong>bir</strong> hazine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden <strong>bizim</strong> elimizegeçerse kıymetini bileceğiz” dedi... Bu alışverişte asıl hedeflerininhızla büyüyen Türkiye petrol ürünleri pazarını ele geçirmekolduğunu da söylemeden edemedi... Mesele büyük ve kapsamlı,değerlerimiz peyder pey elimizden gidiyor...TÜPRAŞ, 2004 yılında İstanbul Sanayi Odası’nın yaptığısıralamada 500 büyük sanayi kuruluşu arasında ilk sırada yeralıyor... Ford, Toyata ve Renault gibi büyük özel otomativ şirketlerionu geriden takip ediyor... Kârlılık da var, modern tekniklerde kullanılıyor...Toplumsal mirasYönetici ve temsilcilerimizin 18 Ağustos günü İzmit’teyaptıkları toplantıda Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, sendikamızınTÜPRAŞ’ın yerli, yabancı ya da yerli-yabancı ortaklığa,düşük ya da yüksek bedellerle “satılması” gibi <strong>bir</strong> konuylailgilenmediğinin altını çizerek şöyle konuştu: “Toplumsal yararyaklamışını önceleyen sendikamız, TÜPRAŞ’ın kamu elindençıkmasının Türkiye’nin petrol ürünü ve buna bağlı olarak petrokimyaürünü üretiminden çekilmesine yol açacağı ve ekonomikgücümüzün daha da zayıflayacağı görüşündedir... Ekonomikolarak güçsüzleşme, uluslararası arenada siyasal olarak dagüçsüz olmayı beraberinde getirir. Bu konudaki tavrımız ve sonsözümüz ‘Türkiye’nin hazinesi devredilemez’dir.AKP hükümetine rafineri-petrokimya entegrasyonunu sağlamasıiçin çağrı yapan Genel Başkanımız, Türkiye gibi hammaddeaçısından ithalata bağımlı <strong>bir</strong> ülkenin, rafineri ve petrokimyaalanında uzmanlaşmış TÜPRAŞ ve PETKİM gibi iki güçlü kuruluşasahip olmasının bu entegrasyonu gerçekleştirme için önemli<strong>bir</strong> olanak olduğunu da sözlerine ekleyerek: “Eğer hükümet veyerli-yabancı özel şirketler, doğrudan yatırım yapma konusundasamimi ve dürüst iseler; TÜPRAŞ’ın satılmasını değil, yeni rafinerikurarak istihdam yaratmayı tercih etmelidirler... TÜPRAŞözelleştirilmesi bu anlamda hem siyasi iktidarın hem de bu alanagirmek isteyen özel şirketlerin test edildiği <strong>bir</strong> dönüm noktasıolmaktadır. Siyasi iradeye güven duymamızı “Satma, YenisiniKuralım” talebimize verilecek yanıt belirleyecektir” dedi...Diğer yandan <strong>bir</strong>inci ihalesi iptalle sonuçlanan ve 29 Nisan2005 günü gazete ilanı ile ikinci kez ihaleye çıkarılan TÜP-RAŞ’ın son ihale gününde rafinerilerde çalışan <strong>Petrol</strong>-İş üyesiişçiler iş bırakma eylemi yaptılar. İşçiler üretimden kaynaklanangüçlerini kullandılar ve TÜPRAŞ’tan kara, deniz ve boru hattıyoluyla akaryakıt ve LPG satışı yapılmadı.İzmir Aliağa’da 500 işçi servislerinden inerek “dış kapıda”toplandılar. İşçilere PETKİM’de gece vardiyasında çalışan 400kişi de destek verdi.Burada eylemcilere hitaben <strong>bir</strong> konuşma yapan Genel BaşkanımızMustafa Öztaşkın “Türkiye eğer kalkınmak istiyorsa,işsizliği ve yoksulluğu azaltmak istiyorsa, TÜPRAŞ’ı, PET-KİM’i, ERDEMİR’i. TELEKOM’u satmayıp sahip çıkmalı veyenilerini kurmalıdır...” dedi.Sendikamızın özelleştirmelere karşı yaptığı ilginç eylemlerden<strong>bir</strong>i de “Memleket Nöbeti” çadırlarıydı. Tüpraş Rafinerilerininyer aldığı İzmir-Aliağa, Kırıkkale, Batman ve İzmit Rafinerisiile Yarımca Petro-Kimya Tesislerinin bulunduğu Kocaeli’dekurulan çadırlarda <strong>Petrol</strong>-İş Sendikası halkı, Tüpraş’a sahipçıkmaya ve bu çadırlarda nöbet tutmaya çağırdı.“Türkiye Uyuma, Çalınmak İstenen Geleceğindir, HaydiNöbete” şiarıyla ilki Kocaeli’de 7 Eylül’de kurulan memleketnöbeti çadırlarında 10 gün süre ile 24 saat nöbet tutulacak. 8 Eylül’deise Kırıkkale, Batman ve Aliağa’da “ Memleket Nöbeti”çadırları kuruldu.TÜPRAŞ kuşaktan kuşağa aktarılması gereken toplumsal <strong>bir</strong>mirastır... TÜPRAŞ aynı zamanda binlerce işçinin iş yeri, ekmekkapısı, çocukların geleceğidir... Onu sattırmayalım... Yenilerininkurulması için mücadele edelim, herkesi bu mücadeleye ortakedelim...4


“TÜPRAŞ <strong>bizim</strong> için <strong>bir</strong> kültür,<strong>bir</strong> yaşam biçimidir.”TÜPRAŞ özelleştirilmesine karşı mücadele sürerken biz de Kırıkkale Rafinerisi’ndeçalışan kadın arkadaşlarımızı ziyaret edelim dedik... Onlarla kadın olmayı,TÜPRAŞ’lı olmayı konuştuk... Bilinçli, mücadeleci ve duruşlarını belirlemiş kadınlardı.Umutla ayrıldık...Necla Akgökçe-Selgin ZırhlıTÜPRAŞ özelleştirilmesinekarşı imza kampanyası yürütülürkenAnkara’da açılanstandta Kırıkkale’den kadınarkadaşların başı çektiğiniduyurmuştuk... Bu sayıdaonlarla tanışıp sohbet etmekistedik... Kırıkkale Şube yönetimindenarkadaşlarımızhemen organize ettiler... Sağolsunlar Ankara’dan gelipaldılar... Yoğun gündemleriarasında bize zaman ayırdılar...Kadın arkadaşlarlaTÜPRAŞ tesislerinde havuzkenarında buluştuk... Genişolimpik havuz, yemyeşilağaçlar, envai çeşit çiçek,tam <strong>bir</strong> tatil köyüydü burası...Çay ve pastalar eşliğindekonuşmaya başladık...Sayımız fazlaydı bu kez...Ama bu <strong>bir</strong><strong>bir</strong>imizi anlamakonusunda engel oluşturmadı...Onları tanıma sırasışimdi de sizde...Sizi tanıyabilir miyiz, kaç yıldırçalışıyorsunuz, çalışmanın netür <strong>bir</strong> anlamı var sizin için?Sevim Biçer: Sekiz yıldırTÜPRAŞ Kırıkkale Rafinerisi’ndesekreter olarak çalışıyorum.Şu anda işletme müdürlüğündesekreterlik yapıyorum.Çalışmak her şeydenönce ekonomik özgürlüğünükazanmak demek... Özgürlükise benim için her şeydemek, kimseye bağlı olmadanyaşıyor, istedikleriniziyapabiliyorsunuz...Evliydim, boşandım... Çocuğumyok.Tek başınıza mı yaşıyorsunuz?Hayır ailemle <strong>bir</strong>likte yaşıyorum.Boşandım, aileminyanına döndüm.TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi hakkındane düşünüyorsunuz, eylemlerekatılıyor musunuz?Bir kadın olarak TÜPRAŞ’taçalışmayı ayrıcalık olarakdeğerlendiriyorum. Ülkeekonomisinin can damarıolan böyle kârlı <strong>bir</strong> kuruluşunözelleştirilmesi çokyazık... Eylemlere tabii kikatılıyorum.Serap Metin: Ben, 19 yıldırTÜPRAŞ’ta çalışıyorum.Evliyim, <strong>bir</strong>i ortaokula diğeriliseye giden iki çocuğumvar. TÜPRAŞ’ta çalışmaktanelbette memnunum.Göreviniz ne?Yardımcı Tesisler İşletmeMüdürlüğü’nde sekreter olarakçalışıyorum.Çalışmak zor mu?Zorlukları var ama çalışmakinsanın kendine olan güveniniartırıyor. Ekonomiközgürlüğünüzü kazanıyor,hayata daha farklı bakıyorsunuz.O anlamda tabii ki çokgüzel...Ev işleri kimin üzerinde?Dönem dönem bakıcımızoldu ama ev işleriyle ilgilibütün yük yine de kadında.Çalışan kadın olmak ve küçükçocuğu olmak çok zor<strong>bir</strong> durum... O dönemleri5


kötü geçirdiğimi söyleyebilirim.Kadınız ve her şey<strong>bizim</strong> omuzumuzda, <strong>bizim</strong>için yaşamak o kadar kolaydeğil. Türkiye’de kadın olmakzor...Handa n Aybar: Ben de BakımMüdürlüğü’nde sekreterolarak çalışıyorum.Serap MetinÇalışma ile aranız nasıl memnunmusunuz?Tabii ki çalışmaktan çokmemnunum. Ben bekârım...Bir eş, <strong>bir</strong> çocuk olmayıncaçalışmak nispeten daha kolayoluyor... Özgüven kazandırıyorkadına çalışma... Aileiçinde, toplum içinde sözsahibi oluyorsunuz.Tek mi yaşıyorsunuz ailenizlemi <strong>bir</strong>likte?Daha önce ailemle <strong>bir</strong>likteyaşıyordum. Şimdi Ankara’datek başıma yaşıyorum.TÜPRAŞ nasıl <strong>bir</strong> işyeri, özelleştirilmesihakkında ne düşünüyorsunuz,eylemlere katıldınızmı?TÜPRAŞ çok iyi <strong>bir</strong> işyeri...Burada çalışmaktan memnunum.TÜPRAŞ kâr eden<strong>bir</strong> kuruluş ve <strong>bizim</strong> işyerimiz...Böyle <strong>bir</strong> kuruluşunsatılması, hepimiz açısındançok kötü.TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesinekarşı yürütülen imzakampanyası sırasında Ankara’daaçtığımız standtagörev aldım. Stand ve imzakampanyası bence çok başarılıydı...Standa kimler geldi, tepkilernasıldı, izlenimlerinizi anlatabilirmisiniz?Kampanyada öğretmen,öğrenci ve mühendislerdençok fazla destek gördük.Öğrenciler, ‘okulu bitirdiktensonra çalışacağımızişyeri kalmayacak’ korkusuiçindeler. Ankara’daki imzakampanyası bence başarılıydı.Umarım burada da aynıtürden <strong>bir</strong> ilgi olur, bunubekliyorum.Hicran Bulut: Ben HicranBulut, evliyim, iki buçukyaşında <strong>bir</strong> çocuğum var.Mali İşler Müdürlüğü’ndebüro memuru olarak çalışıyorum.Fakat çalışmanınelbette kadın açısından bazızorlukları var. Çocuk yönündençok zorlanıyorum. BenAnkara’dan gidip geliyorum,bakıcı hep sorun oldu.Ev işlerini kim yapıyor?Eşim yardımcı oluyor... Yarıyayarıya yapıyoruz...Handan AybarÇalışmayı seviyorsunuz, kazandığınızırahatlıkla kullanabiliyormusunuz?Bizim evde maaşlar <strong>bir</strong>leştirilir...Gerekli giderlerçıktıktan sonra kalanı dapaylaşırız... Hatta ben <strong>bir</strong>azdaha fazla alıyorum... Ankara’dangelip gittiğim, çocuklailgilendiğim için... Biz,demokratik <strong>bir</strong> aileyiz.Sevim BiçerTÜPRAŞ’la ilgili ne söylemekisterdiniz?TÜPRAŞ <strong>bizim</strong> işyerimiz veben burada çalıştığım için çokmutluyum... TÜPRAŞ, ülkenin,çocuklarımızın geleceği;özelleştirilmesine karşıyız...Demet Yükselce: Beş yıldırTÜPRAŞ’ta Ticaret Müdürlüğü’nünsekreterliğini yapıyorum.Bekârım... Kırıkkale’deailemle <strong>bir</strong>likte yaşıyorum.Burada kadın arkadaşlarınhepsi sekreterlik mi yapıyor?Çoğunlukla sekreterlik yapıyor.Çalışan kadın olmak nasıl <strong>bir</strong>şey?Ben çalışmaktan, TÜP-RAŞ’ta çalışmaktan memnunum...Kadınlar çalışmalı...Çalışan kadın her şeydenönce parasal olarak kimseyebağımlı olmuyor. Çalışmayankadınlara göre kendimidaha şanslı görüyorum.Evde işleri anneniz mi yapıyor?Annem rahatsız olduğu içinişleri ben yapıyorum. Genelliklehafta sonu ilgileniyorumev işleriyle...Eylemlere katılıyor musunuz?Tabii Ankara’ya gittik arkadaşlarımızadestek verdik.Görevli değildim ama standbaşındaydık... Zaten <strong>Petrol</strong>-İş’in düzenlediği tüm eylemlerekatılıyoruz.Yani sendika ile aranız iyi?Evet, evet çok iyi.Ümmühan Altay: Evliyim<strong>bir</strong> çocuğum var... Beş yıldırçalışıyorum... Mali İşlerMüdürlüğü’nde sekreterlikyapıyorum. Çalıştığım içinçocuğuma <strong>bir</strong> anne olarakher türlü imkanı sağlıyorum.Bu beni çok mutlu ediyor.Çocuğa kim bakıyor?Şu anda annem bakıyor. Kreşede verdim ama...Eşiniz ev işlerini paylaşır mı?Eşim polis olduğu içinvardiyalı çalışıyor. Onunlaseyrek karşılaştığımızı söyleyebilirim.Benim işim onagöre daha rahat olduğu içinçocukla ben ilgileniyorum.Evin sorumluluğu da benimüstümde.Sorumluluk artınca rahatlık dakalmıyordur herhalde?Evet, o anlamda eşim bendendaha rahat.TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi hakkındane düşünüyorsunuz?TÜPRAŞ’ta çalışmaktan çokmemnunum... Sendikanındüzenlediği eylemlere yetişebildiğimcekatılıyorum...Kadınların eylemin içindeolması daha güzel <strong>bir</strong> görüntüveriyor...Daha renkli oluyor eylemler...Ayrıca kadınların imzatoplaması, stand başındadurması daha ilgi çekici olu-Hicran Bulut6


Demet Yükselceyor galiba...Ayla Özdence: 20 senedirTÜPRAŞ’ta çalışıyorum.Sosyal ve İdari İşlerde başmemurum. Evliyim, iki çocuğumvar... Çalışmaktan,kendi paramı kazanmaktançok memnunum... Kadınınekonomik özgürlüğünün olmasıiyi <strong>bir</strong> şey...TÜPRAŞ özelleştirmesi konusundane düşünüyorsunuz,eylemler nasıl gidiyor, katılıyormusunuz?Böyle güçlü ve kâr eden <strong>bir</strong>kuruluşun özelleştirilmesineelbette karşıyız. Buradaçalışan arkadaşlarla <strong>bir</strong>liktemücadele ediyoruz, inşallahmücadelemizde başarılıoluruz.Ankara’da stand açtık imzatopladık.Kimler imzaladı, kadınlar varmıydı aralarında?Öğretmen ve öğrencilerdendestek geldi. Çalışan bilinçlikadınlardan, özellikle kadınöğretmen arkadaşlardanönemli destek gördük.Bir dayanışma duygusu yaşadınızyani?Evet, güzeldi... Birilerinin sizinleaynı hisleri paylaştığınıgörmek güzel <strong>bir</strong> şey...TÜPRAŞ <strong>bizim</strong> işyerimiz,özelleştirildiğinde çoğumuzişinden olacak, ama kalanlarda rahat edemeyecekler...Alan adam kendi kârınıarttırmaktan başka şeyi düşünmeyecekçünkü... Onunkârı ülkenin kârı olmuyorbildiğimiz gibi... Kaç kişivergi ödüyor ki?Vildan Latif: 15 yıldır TÜP-RAŞ’ta görev yapıyorum. Şuanda TÜPRAŞ’ın KırkıkkaleSosyal Tesisleri’nde çalışıyorum.Eşimi trafik kazasında kaybettim.Eşimi kaybettiktensonra çalışmaya başladım.Ben TÜPRAŞ sayesindeayakta kaldım... En küçüğü22 yaşında üç çocuğum var.Büyüttüm onları artık...Ümmühan AltayVildan LatifTÜPRAŞ’ın özelleştirilmesine nediyorsunuz?Tabii ki karşıyız... Sonuç <strong>bizim</strong>açımızdan kötü olacak.Tüm özelleştirilmelerden enfazla çalışanlar zarar görüyorçünkü.Sefine Altaş: 18 yıldır TÜP-RAŞ’ta çalışıyorum, evliyim,<strong>bir</strong> kızım var, Ankara’da oturuyorum.Rafinerinin muhtelifyerlerinde sekreter olarakçalıştım. Şu anda Teknik ServislerMüdürlüğü’nde çalışıyorum.Pek çok kadın arkadaşımçalışmanın kadınlarınözgürleşmesindeki rolüne,TÜPRAŞ özelleştirilmesininmanasızlığına değindi. Benburada başka <strong>bir</strong> şeyden bahsetmekistiyorum.Liseden mezun oldum TÜP-RAŞ’ta işe başladım. Hepimizçok genç yaşlarda burayagirdik ve <strong>bir</strong><strong>bir</strong>imize çokbağlandık. Amirler, memurlar,hepimiz iyi günde kötügünde <strong>bir</strong><strong>bir</strong>imize çok destekolduk. Özelleştirme bu yapıyıkıracak, bizi dağıtacak... Benen çok bunu arayacağım. Şumasada oturan herkes enazından 10 yıllık arkadaştır.Bir<strong>bir</strong>imizin acısını, güzelgünlerini paylaştık, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>imizincenazesine düğününegittik... Özelleştirmenin ekonomikboyutundan ziyade buboyutu beni rahatsız ediyor...Burada biz <strong>bir</strong> yaşam kültürüoluşturduk... TÜPRAŞ <strong>bizim</strong>için <strong>bir</strong> yaşam alanı... O kaybolacak...Bu çok üzücü...İnsan ilişkileri de darbe miyiyecek diyorsunuz?Tabii, bu beni çok etkiliyor.Emekli olduktan sonraarkadaşlarınızı ziyaret içinburaya gelebiliyor, iletişimisürdürüp özlem giderebiliyordukşimdiye kadar, amaadam alır mı seni fabrikasına,özelleştirme ile hepimizdağılacağız... Bir<strong>bir</strong>imiziniyi ve kötü gününe yetişemezhale geleceğiz. Dayanışmaduygusunu da yok etmekistiyorlar.Ayla ÖzdenceSiz özelleştirmeye karşı eylemlerekatıldınız mı?Ankara’da stand açma eylemisırasında Cumartesi,Pazar da dahil olmak üzere7-8 gün çalıştım... Stand görevlisideğildim ama gittim,geldim. Orada görevli olmak<strong>bir</strong> sıfat değildi zaten...Hepimiz TÜPRAŞ’lıyız veamacımız orada olmak, kalabalıkyapmak, sesimizi <strong>bir</strong>yerlere duyurmaktı. Tepkilerçok güzeldi...Kadınların stand başında durmasıne tür etkiler yarattı?Kadınların durması karşıdangelen kadınların da standayönlenmesine neden oldu.Fadime GüneşNeler anlattınız?Bilmeyenlere TÜPRAŞ’ıanlattık önce. TÜPRAŞ’ıbilmeyen, burada tüp satıldığınısanan insanlar var. Bize“imza atarsak tüp verecekmisiniz?” diye soru soranlarbile oldu. Üniversiteye hazırlanançocuklar bile Türkiye’de4 rafineri olduğunubilmiyordu, onlara biz anlattık...Daha sonra özelleştirmeninonların hayatını daetkileyeceğini anlattık...Birsen Taşan: 14 yıldırTÜPRAŞ’ta çalışıyorum.7


Mutfakta, bulaşık yıkıyorum.Üç tane çocuğum var. En büyüğü27 yaşında, en küçüğü22 yaşında... Çalışmaktan,buradaki arkadaşlarımdanmemnunum, sendikamızı daseviyorum.Çalışmak size neler sağladı?Ben eşimden ayrıldım... Buradaçalışarak çocuklarımabaktım, onları büyüttüm.Özelleştirme konusunda nedüşünüyorsunuz?TÜPRAŞ’tan memnunum...Özelleştirmeyi hiç<strong>bir</strong> zamanSefine Altaşistemiyorum. Hepimiz evgeçindiriyoruz... Malımız,mülkümüz yok, <strong>bir</strong> yerdengelirimiz yok, burası <strong>bizim</strong>ekmek kapımız... Gözümüzüngördüğü, elimizintuttuğu hep TÜPRAŞ. Özelleştirmeyapılırsa, olan bizeolur... Satın alanın ilk yaptığıiş işten çıkarma oluyor...Türkiye’de hangi özelleştirmedenişçi faydalı çıktı ki,Aysel Örnekhep zarar gördü. Özelleştirmekorkutuyor bizi.Gülbeyaz Özcan: Ben, RafineriMüdür Yardımcısı’nınSekreteriyim 22 seneden beriçalışıyorum. Evliyim, <strong>bir</strong> oğlumvar...Kadınların ekonomik özgürlüklerininolması güzel <strong>bir</strong>şey... İhtiyacınız olan şeyikimseye danışmadan alıyorsunuz...Evde durumlar nasıl, eşiniz evişi yapar mı?Yapar, evi süpürür filan rahatsızolduğum zaman...Peki rahatsız olmadığınızda?Normalde biliyorsunuz İçAnadolu’nun erkekleri maçooluyor...Gülüşmeler...Birkaç kişi <strong>bir</strong>den: “Vallaher yerin erkekleri öyle...”Hiç<strong>bir</strong> kadın kalkıp da eşimher türlü işime yardım ediyordiyemez. Eşim yine de iyidir.Misafir geldiğinde salatayıhazırlar, kalkıp meyveyigetirir...TÜPRAŞ özelleştirilmesi hakkındaneler düşünüyorsunuz?Özelleştirmeye tabii ki karşıyız...Ben <strong>bir</strong> de Kırıkkaleesnafı ve sivil toplum örgütlerininözelleştirme karşısındakitutumuna değinmekistiyorum... Bize hiç destekçıkmadılar... Tam tersi çoğualenen yüzümüze ‘özelleşsin,siz zaten çok para alıyorsunuz’diyorlardı... Yanibiz Erdemir’deki gibi bütündeğiliz..Her şey para değil tabii...Ben burada asgari ücretle deçalıştım. Buralar <strong>bizim</strong> çocuklarımızınteminatı, onlarıdüşünerek özelleştirmeyekarşı çıkmak lazım.Niye desteklemiyorlar sizce?Bizim alışverişimizi Ankara’danyaptığımızı düşünüyorlar...Ben her şeyimiburadan alıyorum. Çok paraaldığımız için de kızıyorlar...“Benim çocuğum ODTÜ’yübitirdi, asgari ücretten çalışıyor...Siz burada lise mezunusunuz,fazla alıyorsunuz”diyorlar...Sizin almadığınız onlara verilmeyecek,herkes çok paraalsın... Sizin fazla para almanızortalama ücret düzeyiniyükseltir, bu, tüm çalışanlarınyararına <strong>bir</strong> şeydir... Esnafagelince sizin paranız olacak kionlardan mal alacaksınız...Saliha Çakıcı: 24 yıldırTÜPRAŞ’ta sekreter olarakçalışıyorum. Burada olmaktan,burada çalışmaktançok memunum. Evliyim, 20yaşında üniversitede okuyan<strong>bir</strong> kızım var. Eşim de buradaçalışıyor... O da sendika üyesi...Türkiye’de kadınlarınmutlaka çalışmaları gerekir.Eşiniz evde yardımcı mı?Yardımcı olduğu anlar oluyor...Ev işleri genelliklebenim üzerimde. Çalışıp çalışmamak,ekonomik özgürlüğesahip olmak bazı şeylerideğiştirmiyor. Ama şöyle iyi<strong>bir</strong> huyu da var... “Çalışıyorsun,şu iş ondan kaldı” diye<strong>bir</strong> şikayette bulunmuyor...Peki ya TÜPRAŞ özelleştirmesi...Özelleştirmeye tabii ki karşıyım...TÜPRAŞ sadece karlı<strong>bir</strong> kuruluş değil, stratejikaçıdan da önemli <strong>bir</strong> kuruluş...Her şeyden önemlisi<strong>bizim</strong> işyerimiz... Kırıkkale’deAnkara ‘da yapılan eylemlerinçoğuna katıldım...Katılmak da lazım.Aysel Örnek: 19 yıldırTÜPRAŞ’ta çalışıyorum...Rafinerinin çeşitli müdürlüklerindesekreterlik yaptım.Şu an Savunma Sekterliği’ndeyim...Bekârım...Kırıkkale’de ailemle <strong>bir</strong>likteoturuyorum...TÜPRAŞ’ın Türkiye’nin candamarı olduğunu düşünüyorumve özelleştirilmesinekarşıyım. Özelleştirilmesibüyük <strong>bir</strong> kayıp olacak...Belki biz emekli olur ayrılırız,ama bu yerler geleceknesillere ait, onlara <strong>bir</strong> şeylerbırakmalıyız.Tepkinizi nasıl dile getiriyorsunuz,eylemlere katılıyormusunuz?Gülbeyaz Özcan8


Devrim KavakTabii ki... Bu doğrudandoğruya <strong>bizim</strong> meselemiz,herkes katılıyor...Hilal Oya Kargın: Dört buçukyıldır rafineride çalışıyorum...Bekârım, Kırıkkale’deailemle yaşıyorum...Havva KayarGenç <strong>bir</strong> kadın olarak buradayaşamaktan memnun musunuz?TÜPRAŞ’ta çalışmaktanmemnunum... Çünkü burasıherkesin gıpta ettiği <strong>bir</strong>şirket. Kırıkkale’ye gelince:Buranın yerlisiyim, o nedenleçok zor hareket ediyorum...Yabancı olsam, daharahat olabilirim... Yabancı<strong>bir</strong>i hareketlerini kısıtlamayabilir...Ama benim dikkatetmem lazım...Nelere dikkat ediyorsunuz?İnsanlar genellikle dar düşünceleresahipler. Ne yaparsanızdedikodu konusuoluyor. Annem, babam pekbaskı yapmıyor ama çevrebaskısı önemli.TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi hakkındasöylemek istediğiniz <strong>bir</strong>şey var mı?Özelleştirmeye tabii ki karşıyım...Bu Türkiye açısındançok kötü olur... Çalışanlarınise hiç kazancı olmaz.Ersel Delibaş: Yirmi yıldanberi çalışıyorum... ÖncedenAnkara’da yaşıyordum. Evleninceburaya yerleştim, şuanda Satın Alma’da baş memurolarak çalışıyorum. Çalışmaktançok memnunum...Bir harcama yapaken, ya daaileme katkı yaparken kendiparam olduğu için daha rahatım...Ama <strong>bir</strong> ev kadınıbunu asla yapamaz... Biri 12yaşında, diğeri 17 aylık ikikızım var... Kızlarımın da <strong>bir</strong>mesleği olmasını istiyorum...Onlar da çalışmalılar...Çocuklar, iş, ev işleri... Zorlanıyormusunuz?Ben eskiden her işimi kendimyapardım. Ama bebekolunca kadın alıyorum herhafta yarım gün... O etrafıtopluyor, ben de başka işlerebakıyorum... Rahatım denebilir...TÜPRAŞ özelleştirmesi hakkındaneler düşünüyorsunuz?Satın Alma’da çalıştığım için<strong>bir</strong> contanın bile çok yüksekfiyatta olduğunu görüyorum.Ama TÜPRAŞ’ı üç kuruşasatıyorlar. Bedeli konumunagöre çok ucuz. Buna çok çoküzülüyorum. Satılmasını iseasla istemiyorum..Birsen TaşanEylemlere katılıyor musunuz?Yetişebildiğim kadarıylakatılıyorum... Mesela çokistememe rağmen Ankara’dakieyleme katılamadım.Çünkü çocuğum o sırada dişçıkarıyordu, yedi sekiz dişi<strong>bir</strong> anda çıkardı hastaneyeyatırmak zorunda kaldık.Zübeyde Batmaca: Yirmiyıldır rafineride çalışıyorum.Dispanserde sağlıkmemuruyum. Evliyim, <strong>bir</strong>iHilal Oya Kargın18 yaşında, diğeri 12 yaşındaiki kızım var. Çalışmak <strong>bir</strong>kadın için çok iyi <strong>bir</strong> şey...Kadınlara özgürlük ve güvenkazandırıyor... Kızlarımın daokuyup meslek sahibi olmasınıistiyorum...Özelleştirmeye nasıl bakıyorsunuz?Ben TÜPRAŞ’ı çocuklarımıngeleceği olarak görüyorumve özelleştirilmesini istemiyorum.TÜPRAŞ’tan maddi,manevi çok şey kazandım...Benim takip gerektiren <strong>bir</strong>hastalığım var... Hastalığımtakip ediliyor, herkes elindengeleni yapıyor. Türkiye’ningeleceği önemli ama bençocuklarımın geleceği içinde kaygı duyuyorum.Derya Taştan: İnsan Kaynakları’ndasekreterlik yapıyorum.Bekârım... Ankara’dangidip geliyorum... Tekbaşıma yaşıyorum..Nasıl <strong>bir</strong> şey bekâr ve yalnızyaşamak?Saliha ÇakıcıÇok iyi <strong>bir</strong> şey... Tabii kizorlukları var. Her şeyi sizyapmak zorundasınız amaözgüveniniz açısından çokiyi...Zorluklar neler?Türkiye’de kadın olarak yaailenizle yaşamak zorundasınızya da <strong>bir</strong> eşiniz olacak...Kadın olmak Türkiye’deçok zor... İster büyük şehir,ister küçük şehir olsun <strong>bir</strong>erkek gibi davranamazsınız,onlar gibi yaşayamazsınız...Köyde de şehirde de ölçülüdavranmak zorundasınız...Nasıl olmasını istersiniz peki?Ben insani açıdan yaklaşıyorumolaya. Kadın veya erkekne olursa olsun, <strong>bir</strong> insanıninsan gibi yaşaması lazım.Özgür olması lazım. Erkeğesunulan hakların kadına dasunulması lazım. Kadınsaksürekli ezilmek zorundadeğiliz... Geçenlerde eczacı<strong>bir</strong> kadın arkadaşım dayakErsel Delibaş9


Derya Taştanyüzünden eşinden ayrıldı.Demek ki üniversite bitirmenizdayak yemenizi engellemiyor...Ne yapmak lazım peki?“Erkek böyle yetişir, kız böyleyetişir” dememek gerekiyor.Her alanda kız ve erkekçocuklara eşit davranılmalı.Kızlar kısıtlanmamalı. Gerektiğindeerkek çocuğu daçamaşırını bulaşığını yıkayacak...Kadınlar bilinçli veakıllı olursa erkekler de geriçekilmek zorunda kalırlar.TÜPRAŞ hakkında siz ne düşünüyorsunuz?Ankara’daki standta görevaldım... Gençler bizi ziyaretettiler, imza verdiler... Çocuklargerçekten de TÜP-RAŞ’ın özelleştirilmesinekarşılar. Neden, çünkü kendigeleceklerini düşünüyorlar...Naile Hançer: Yirmi ikiyıldır TÜPRAŞ Ticret Müdürlüğü’ndesatış elemanıolarak çalışıyorum... Evliyim,<strong>bir</strong> oğlum var. Eşim desendika üyesi. Çalışmaktanmemnunum. Çalışmak kadınaekonomik özgürlüksağlıyor... Çalıştığım içinparamı istediğim şekilde harcıyorum...Çocuğuma istediğimşeyleri alıyorum. Amasadece ekonomik getirisi yokçalışmanın... Ayrıca iş sayesindesosyalleşiyorsunuz...Çevreniz genişliyor...TÜPRAŞ’ı çocuklarımızıngeleceği olarak düşünüyorumve özelleştirilmesinekarşıyım. İşsizlik zaten almışbaşını gidiyor. Başka örneklerdenbiliyoruz... Özelleştirilmeyapılır, yapılmaz işçisayısı azaltılıyor... Burada daözelleştirilme olursa pek çokinsan işsiz kalacak...Havva Kayar: Beş yıldır genelhizmetlerde çalışıyorum.Çalışmaktan memnunum...Evli, bekâr?Evli bekârım... Yani eşimdenayrıldım. Ben iki kez evlendim...İlk eşim öldü...İkincieşimden de ben ayrıldım...Bir kızım var.Naile HançerNiçin ayrıldınız?Eşim kumarcı çıktı... Ben deayrıldım... Kızım okuyor...Onun geleceği için çalışıyorum.Hem anne hem debabayım.Kırıkkale’de mi oturuyorsunuz?Evet, kızımla <strong>bir</strong>likte buradaoturuyorum... Çalışmayıseviyorum... Hem de mecburum...Peki TÜPRAŞ özelleştirmesi?TÜPRAŞ <strong>bizim</strong> işyerimiz,ekmeğimiz, özelleştirilmesinielbette istemiyorum.Fadime Güneş: 10 yıldırTÜPRAŞ’ta genel hizmetlerbölümünde çalışyorum.Temizlik yapıyorum. Dörtçocuğum var ve onlara benbakıyorum, eşim 25 seneönce vefat etti. İşimden, çalışmaktançok memnunum...Ama işimi kaybetmektenkorkuyorum. Burası özelleştirilmesindiye dua ediyorum.Çocuklarımın ekmeği,rızkı burada çünkü...Devrim Kavak: 14 senedirTÜPRAŞ’ta çalışıyorum.Memurum, evliyim, ikiçocuğum var... Çalışıyorolmaktan, TÜPRAŞ’ta çalışmaktanmemnumum...Özelleştirme nedeniyle ikiyıldır işimizi kaybetmekorkusu yaşıyoruz... Sendikamızınçabası ile süreçgeriletildi. Bunu yaşamakistemiyoruz artık.Peki eşiniz yardım ediyor mu?Yardımcı olmaya çalışıyor...Zorluklarımız elbetteoluyor... Bazı günlük işleriyetiştiremiyorum. Eşim budurumlarda sorun çıkarmaz.Çalışmak bana göre her zamanavantajlı olmak demek.Özelleştirme ile ne kaybedersiniz?TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesiTürkiye için büyük <strong>bir</strong>kayıp olur... Ama TÜPRAŞbenim işyerim... Onun özelleştirilmesiylekadın olarakekonomik özgürlüğümü dekaybederim...Zaten dünyada kadın olmakzor. Türkiye’de daha dazor. Kadınlar daha güç işbuluyorlar... Çalışmamak enbaşta maddi sıkıntı demek.Ailemde de yardım etmekistediğim insanlar var. Türkiye’deişsizlik büyük boyutlarda.Her ailede hiç yoksa üç, dörtkişi işsiz. Biz çalışanlar onlarada yardım ediyoruz.Siz yardım ediyor musunuz?Ediyorum tabii... Meselakardeşim yeni işe girdi. Okuması,her şeyi bana bakıyordu.Şu anda anneme de benbakıyorum...Sevilay Tavlı: 14 yıldır İnsanKaynakları’nda baş memurZübeyde Batmacaolarak çalışıyorum. Evliyim,<strong>bir</strong> oğlum var... İşimden,işyerimden memnunum.Para kazanmak ekonomiközgürlüğünün olması güzel<strong>bir</strong> şey. Eşim çok yardımcıbana, ev işi ve işte çalışmakgibi zorluklar yaşamıyorum.Evdeki işlerin yüzde 90’ınıeşim yapıyor. Çok demokrat<strong>bir</strong> aileyiz biz.Neler yapıyor mesela?Yemek yapar, bulaşık yıkar,her türlü işi yapar...İyi <strong>bir</strong> eş bulmuşsunuz...Evet, evet... Kopyalatacağımzaten...Özelleştirilmeler hakkında nelerdiyeceksiniz?TÜPRAŞ ve diğer özelleştirilmelerekarşıyız. Biz belkiüç beş sene sonra emekliolacağız ama burası çocuklarımızıngeleceği onu kaybetmekistemiyoruz. O nedenlesonuna kadar direnmek zorundayız.Sevilay Tavlı10


Dünya SendikalarındanEv kadınlarına sendikaVenezüella’da ev kadınlarının <strong>bir</strong> sendikası var artık... Ev kadınları burada kursagidiyor, meslek öğreniyor, eğitim alıyor, yani kendi ayakları üzerinde durmanınyollarını öğreniyor.Venezüella’yı petrol sanayiini ulusallaştırma projesi ile tanıyoruz...Hugo Chavez hükümeti yabancı petrol şirketlerinden alınanyüzde 1’lik vergi oranını, yüzde 16.6’ya çıkarmıştı. Telekomsektöründe de yabancı tekellere karşı mücadele edecek kamuyaait <strong>bir</strong> şirket kurmak üzere... Türkiye’de ne yapılıyorsa onuntersi yapılıyor orada yani... Şu anda ülkede herkes örgütleniyor...Örgütlenenlerden <strong>bir</strong>i de en fazla sömürülen kesim olan evkadınları... www.UpsideDownWorld.org sitesinin editörlerindenBen Dangl, Venezüella’ya gitmiş ve ev kadınlar sendikasını yazmış,www.zmag.de sitesi Almanca’ya çevirmiş bu ilginç haberi,biz de sizleri yoksun bırakmayalım istedik.Venezüella’da başkan Hugo Chavez liderliğindeki hükümet, ülkeninpetrolden gelen zenginliğini sağlık ve eğitim harcamaları,medya projeleri, kadın hakları ve toprak reformu gibi yoksulhalkın yararına uygulamalar için harcıyor.Bu uygulamalar çerçevesinde halk, her alanda örgütleniyor, kendisendikalarını, kooperatiflerini, <strong>bir</strong>liklerini kuruyor...Örgütlenen kesimlerden <strong>bir</strong>i de ev kadınları... Ev kadınları “UlusalEv Kadınları Sendikası” içinde örgütlenmeyi uygun görmüşler...Sendika köylerde yaşayan ekonomik durumu kötü olanbinlerce kadını örgüt çatısı altında <strong>bir</strong>leştirmiş. Üyelerin yüzde30’u dul veya tek başına çocuk yetiştiren kadınlar oluşturuyor.Ev kadınıysa ve yoksulsa parası da olmaz haliyle... Kadınlarsendikaya üye olmak için para da ödemiyorlar... Ev kadınlarısendikası, tekstil işçileri, dikiş işçileri, yemek pişiren ve gıdadağıtımı yapanların kooperatiflerinin <strong>bir</strong>leşmesinden oluşuyor.Üye olan kadınlara sendika kimliği ile <strong>bir</strong>likte Bolivarcı* Anayasa’nın<strong>bir</strong> fotokopisi ücretsiz olarak veriliyor. Sendikanıngenel merkezi de Merida kentinde, bu kent ülkenin dağlık ve azgelişmiş olan doğu bölgesinde bulunuyor... Ulusal Ev KadınlarıSendikası’nın Genel Koordinatörü Lizarde Prada, kendilerininAnayasa’nın kızları olduğunu söyleyerek şöyle konuşuyor:“Bu anayasa ile ev kadınlarının sağlıklı yaşam, eğitim ve barınmahakları garanti altına alınıyor... Dünyada ev kadınlarınınhaklarını tanımlayan ve sıralayan başka <strong>bir</strong> Anayasa yok.”Anayasa 1999’da Chavez’in önderliğinde hükümetin ve ülkedekiçeşitli grupların katılımı ile <strong>bir</strong> dizi referandumdan sonraoluşturulmuş. Ev kadınlarının tanınması ve onların haklarınınanayasal olarak garanti altına alınması, anayasanın pek çok ilericimaddesinden sadece <strong>bir</strong>i...Emeklilik hakkı için mücadeleEv kadınlarının çok çekingen olduğunu, ne tür işlerle uğraşabileceklerinibilemediklerini belirten Lizarde Prada “Amacımızkadınlara balık vermek değil balık tutmasını öğretmek... Buradaeğitim amaçlı pek çok programımız var... Eğitimlerden sonraonlara nasıl iş bulacaklarını, ne tür işler yaparak gelir elde edebileceklerinigösteriyoruz.” diyor.Sendika üyelerine hukuksal yardımda bulunduğu gibi onlarıparasız sağlık hizmetleri ve eğitim olanakları hakkında da bilgilendiriyor...Ucuz gıdaların nerede satıldığını göstermek de yinesendikanın görevi...Şu sıralarda ise 50 yaşın üzerinde ev kadınlarının emeklilik hakkıiçin uğraşıyor.Sendika üyeleri, ayda iki kez toplantı yapıyorlar. Kadınlar öğleyemeğini hazırladıktan sonra 13.30 civarında <strong>bir</strong> araya geliyorlarmış,toplantıya Merida’nın çok uzak köşelerinden pek çokkadın katılıyormuş...Sendika kadınları bölgelerinde bol bulunan hammaddeler üzerinden<strong>bir</strong> iş kurmaları konusunda yüreklendiriyor... Muzun bololduğu bölgede yaşıyorlarsa, tatlıcı dükkanı açmalarını öneriyorlarmış...Sendikanın Merida’da eğitim, atölye çalışmaları ve üyelerinürettiklerini satmaları için geniş <strong>bir</strong> binaya ihtiyaçları var...İstedikleri gibi <strong>bir</strong> binaya kavuştuktan sonra kadınlara ekmekpişirme, kuaförlük, tatlı yapımı konusunda kurslar verilecek...Eğitim çalışmalarına da büyük önem veriliyor.... Prada “Üyemizolan ev kadınlarının büyük bölümü, eğitimler sonucunda artıkgözlerini açtı. Dünyaya başka türlü bakıyorlar” diyor...Darısı dünyanın farklı bölgelerinde bulunan diğer ev kadınlarınınbaşına...(N.A.)* Simon Bolivar: 19 yüzyılda Venezüella’da İspanyollara karşıbaşlatılan bağımsızlık mücadelesinin ünlü önderi11


Başak Kadın Kooperatifi’ninselamları varEski adıyla “Bir Mayıs” yeni adıyla “Mustafa Kemal Mahallesi”nde <strong>bir</strong> grup kadınortak sorunlarını çözmek, <strong>bir</strong>likte üretmek ve bilinçlenmek için yan yana gelipKooperatif kurmuşlar, ismi: Başak Kadın Kooperatifi… Onları tanımak için çaldıkkapılarını... Geçmişlerini, yaptıklarını, yapacaklarını konuştuk…Biz <strong>Petrol</strong>-İş Kadın dergisi olarak kadınların <strong>bir</strong>araya gelmelerini, sorunlarına çözüm üretmelerini,<strong>bir</strong>likte çalışmanın zevkini tatmalarını, “biz varız”demelerini çok önemsiyoruz… Bu tür çabaları olankadınlar, kadın örgütleri sayfalarımıza hep konuk oldular…Başak Kadın Kooperatifi’de o örgütlerden <strong>bir</strong>i…Bir Ağustos sabahında çalıyoruz onların kapılarını… Geniş<strong>bir</strong> bina kiralamışlar kooperatifçi kadınlar. Alt katta toplantılarınyapıldığı büyük <strong>bir</strong> salonları var, üst katı çocuk odasıveya kreş olarak değerlendirmeyi düşünüyorlar… Alt kattakisalonda bulunan yuvarlak masa etrafına diziliyoruz, başlıyoruzsohbetimize...Nereden doğmuş kooperatif fikri? Bir kız <strong>bir</strong> erkek çocukannesi Nafiye İnce alıyor sözü: “Hem kendimiz için hem demahalle için <strong>bir</strong> şeyler yapılım dedik… Bu arayış ÜmraniyeToplum Merkezi’ne götürdü bizi…Çeşitli kurslara katıldık,önce Kadının İnsan Hakları Eğitimini aldık, sonra Kadın EmeğiniDeğerlendirme Vakfı’nın eğitimlerine katıldık…Altı aysürdü eğitimler, orada nasıl kooperatifleşeceğimizi öğrendik.”Bu eğitimleri alan 20 kadar kadın, Toplum Merkezi’ndenSaniye Can’ın yönlendirmesi üzerine mahallenin sorunlarıylailgilenmek üzere <strong>bir</strong> komite oluşturmuşlar… Komite dahasonra kooperatif olmaya doğru evrilmiş… İsviçre’den <strong>bir</strong> kadınkuruluşundan <strong>bir</strong> yıllık kira yardımı alıp şimdi oturduklarıbinayı kiralamışlar…Mahallede kadın olarak yaşadıkları temel sorunlara elatmışlar önce, okula giden çocuklarının karşıdan karşıyageçtikleri yolda ışık yokmuş, muhtarı çağırıp, konuşmuşlar,şu anda ışıkları var… Bir başka sorun da semt pazarındaki pazarcılarmış…Eksik tartıyorlar, kalitesiz mal satıyorlar ayrıcakadınlara sözlü tacizde bulunuyorlarmış. Pazarcılar DerneğiBaşkanı’na gitmişler, şikayetlerini dile getirmişler…O konudada önemli aşamalar kaydettik diyor Nafiye İnce…Birlikte iş yapmakKooperatifte ev kadınları da var, işçiler de, öğretmenler de,emekliler de…Fatma Başvural emekli öğretmen… O da altı yıldır ToplumMerkezi’nde gönüllü öğretmenlik yapıyormuş… “Hemöğretmiş hem öğrenmiş’ kendi deyimine göre… Kadının İnsanHakları Kursları’na, bilgisayar kurslarına katılmış, kooperatifişleri başlayınca hemen o sürecin de içine girmiş. “Çalışmala-12


ımız içinde pazarda kermes yapmak da vardı” diye anlatmayabaşlıyor.“Pazarda yemek yapıp sattık… Bu etkinliğimiz <strong>bir</strong> aysürdü. Buradan kooperatifimize küçük <strong>bir</strong> gelir sağladık. Kadınlarıntümü üzerlerine düşen sorumlulukları layıkıyla yerinegetirdiler.”Yemek yapıp satmak iyi fikir, bunu devamlı hale getirmekistiyorlar mı? Evet, istiyorlar… Salonun <strong>bir</strong> kenarında mutfakbölümü var, orada yemek yapıp çevredeki esnafa satmayı düşünüyorlar…Yemek satma işi çevreden de çok iyi tepki almış.Ne de olsa kadın eli değiyor yemeklere…Amaçlarından <strong>bir</strong>i de kadınların kendi işlerini kendilerikurarak üretici olmalarını sağlamak…Yasemin Şahin heyecanla söze giriyor, kucağında kızıİlayda var… Meraklı meraklı dinliyor annesini: “Evde işyapan kadınlar var mahallemizde. Tüccara kazak örenler, halıdokuyanlar, bakkallarda satılan şekerlere halka geçirenler…Onların yaptıklarını pazarlayabiliriz. Aracıyı ortadan kaldırarakdaha rahat çalışma koşulları sağlayabiliriz…”Topluluğun en genç üyesine yöneliyoruz bu kez, “siz niyeburadasınız?” diye soruyoruz.Yanıtlıyor Sema Kılıç: “Öğretmenim ve bu mahallede oturuyorum…Kadınların iş<strong>bir</strong>liğine giderek <strong>bir</strong> şeyler yapmasınıçok önemsiyorum. Mahallemizdeki kadınların kooperatifleştikleriniduyunca, ben de <strong>bir</strong> şeyler yapayım, diye geldim…”Sema Kılıç, kadınların kooperatifleşerek, yapmış olduklarıürünleri aracıları ortadan kaldırarak satmalarını, gelir eldeetmelerini önemli buluyor ama onun asıl önemsediği şey kadınların<strong>bir</strong>likte iş yapmaları ve ortak iş yaparken dayanışmaduygusunu hissetmeleri, <strong>bir</strong>likte olmanın getirdiği güveniyaşamaları…Mahallenin uyuşturucu kullanımı, çeteleşme gibi can alıcısorunları var. Kadınlar geceleri sokakta rahat yürüyemiyorlarSema öğretmene göre bütün bu konularda kadın rengi ile katkısunmayı da kooperatifin görevleri arasında sayıyor.Siz toplum merkezinde belli <strong>bir</strong> eğitim almışsınız, BaşakKadın Kooperatifine gelen kadınlar için de benzer <strong>bir</strong> eğitimdüşünüyor musunuz, diye sorduğumuzda, “Tabii burada kurslarverip, eğitim çalışmaları yapacağız” dedikten sonra şöyledevam ediyor… “Ayakta kalmak için maddi sorunlarımızıçözmek çok önemli... Birgün tacize, tecavüze uğrayan ve yapacağınıbilmeyen <strong>bir</strong> kadın kapımızı çalabilir... Gönüllü kadınavukatın, <strong>bir</strong> doktorun olması da gerekiyor burada... Mahalledekadınlara, ‘kooperatifteki kadınlar bize yardım edebilirler’,duygusunu yaşatmamız lazım. Bunu yaparsak kendimizi başarmışhissedeceğiz.”Git <strong>bir</strong>az açılırsınSağlık konusu açılınca Nazmiye Kesin giriyor konuşmaya”Ben emekli hemşireyim. 8 yıl çeşitli kadın derneklerindeçalıştım... Fatma abla kooperatiften bahsedince, geldim…Sağlıkçı olarak <strong>bir</strong> şeyler yapabileceğime inanıyorum. Çünkükadınlar sağlık konusunda çok zorlanıyorlar... Göreve ilkbaşladığımda gittiğim köyde kadınlarla görüşmek istemiştim...Kayınvalideler, büyükler genç kadınları benimle görüştürmekistemediler. Genç annelere <strong>bir</strong> şeyler anlatmak için giderdimkayınvalideler çıkardı karşıma, gelinleri göstermezlerdi, gençlerinuyanmasını istemiyorlar yani.”O zamana kadar konuşmaya katılmayan Rabia Yiğit iyişeyler yapmak istediklerini belirttikten sonra önemli <strong>bir</strong> sorunlarınınaltını çiziyor… Evet büyük <strong>bir</strong> mekanları var ama bubüyük mekanın ısıtılması gerekiyor. Kışın ne yapacaklar? Heyethalinde belediyeye gitmişler, ‘doğal gazı bağlayarak bizekatkı sunun’ demişler ama belediye pek oralı olmamış…Sonbaharda takı, yetişkinlere okuma, yazma, folklor, halkoyunları kursları verilmeye başlanacakmış. Üyeler zaten haftada<strong>bir</strong> toplanıyorlar… Toplantıların olduğu gün çocuk sesleriile cıvıl cıvıl <strong>bir</strong> ortam olduğu için mahalleden kadınlar başlarınıuzatıp bakıyorlarmış… Ne olup bittiğini anlamak için…Yaklaşımları gayet olumluymuş.Kooperatif geziler de düzenliyormuş… Bu gezilerde hemeğlenip, hem de eğitim alıyorlarmış…Otuz üç üyeleri ile <strong>bir</strong>likte Çanakkale’ye gitmişler, oradakikadın kooperatifini ziyaret edip fikir alış verişinde bulunmuşlar.İleride turlar da düzenleyecekler…Biz sohbeti ilerletmiş çay faslına geçmişken, İsmet Bağıdırgiriyor içeriye… O da kooperatif üyesi… Toplum merkezindebilgisayar kursu varmış, ona katılmış… İsmet Hanım SSKemeklisi… “Mahalle de fakir biz de fakiriz, <strong>bir</strong>likten kuvvetdoğar, dedik girdik bu işe” diyor. Hedeflerinin arasında <strong>bir</strong>tasarruf grubu oluşturmanın bulunduğunu İsmet Hanım’danöğreniyoruz… Beş altı kişi aralarında para toplayarak daralanarkadaşlara destek olacaklarmış… Çok düşük <strong>bir</strong> faiz alıptasarruflarını büyütmeyi, <strong>bir</strong> kadın bankası olmayı da planlıyorlar…Hayallerin sınırı yok… Onlar olmadan hiç<strong>bir</strong> şey yapılamaz…Peki erkekler ne diyor bu işe? Olumlu bakıyorlar… HattaaralarındaYasemin Hanım’ın eşi gibi “git kooperatife <strong>bir</strong>azsohbet eder açılırsın”, diyenler de var…Sohbet güzel fakat gitme zamanı geldi… <strong>Petrol</strong>-İş’li kadınlarasöylemek istedikleriniz var mı diye sorduğumuzda,Fatma öğretmen şöyle cevap veriyor “<strong>Petrol</strong>-İş Sendikası’nınözelleştirmeye karşı verdiği mücadeleyi çok önemsiyor vedestekliyoruz… Oradaki kadınlara selamlarımızı, desteklerimiziyolluyoruz..”13


Tarihten Kadın SesleriKadınların sokağaçıkma serüveniHazırlayan:Yard.Doç.Dr. Serpil Çakırİstanbul ÜnviversitesiSiyasal Bilgiler Fak.Türkiye’de kadınların sokağa çıkması, taşıt araçlarına binmesi, çarşıya gidip alışveriş yapmaları öyle kolay olmadı.. Önceleri haftanın <strong>bir</strong> günü ancak mesire yerlerinegitmesine izin verilen kadınlar, ulaşım teknolojilerinin ve kültürel yapınındeğişmesiyle sokaklara çıkabilir hale geldiler...“Bahar mevsimi geldi. Kadınların bazılarıgezme bahanesiyle Üsküdar’danKısıklı, Bulgurlu, Çamlıca, Merdivenköyve Beykoz çevresinde arabalarlagidip açık saçık dolaştıkları ve çeşitlirezaletlere yol açtıkları, sözlerine inanılırkimselerden haber alındı. Bundanböyle kadınların oralara arabalarlagitmeleri yasaktır. Giden kadınlar vekadınları götüren arabacılar şiddetlecezalandırılacaktır”Yukarıdaki ferman 1751 yılında çıkarılmıştı.Kadınların toplumsal yaşamına ilişkinbu türden yasaklamalar sadece yukarıdakifermanla örneklenemezdi. Kadınve erkek arasındaki sosyal ilişki kontrolaltında tutulmaya, böylelikle cinslerarasındaki her tür yakınlaşma önlenmeyeçalışılmıştı. Kadınların gideceği,gezeceği yerler devlet tarafından sınırlandırılmış,hangi araçlara binecekleri,araçların hangi bölümlerinde oturacakları,nerelerden alışveriş yapacakları,hangi camilerde ibadet edecekleri enince ayrıntısına kadar fermanlarla düzenlenerekbelirlenmişti. KadınlarınŞehzadebaşı, Beyazıt gibi şehrin işlekyerlerine gitmelerinin yasaklandığı daolmuştu. Bir dönem Kapalıçarşı’dadolaşmaktan da men edilmişlerdi. Eşyaalmak için çarşıda dükkan ve mağazalarıniçine girip alışveriş yapamayacaklardı,dükkan önünde alacağı şeyisöyleyecek, aldıktan sonra hemen evedöneceklerdi.İslam kadınları ancak Cuma günleri,kadınlara ayrılan, erkeklerin bulunmadığıseyir yerlerine gezmeye gidebilecekti.Maslak, Şişli, Levent, Pangaltıgibi yerlerde, ne suretle olursa olsun,İslam kadınlarının araba ile durması veoturması yasaktı. Bu konuda da fermanlarçıkarılmıştı.Kadınların erkekler gibi ata binmeleriyasaklandığından, öteden beri arabayabinerlerdi. Harem-i Hümayun, vezirlerinve devletin ileri gelenlerinin eşleribüyük dört tekerli, yüksekçe, etrafı tahtadanyapılmış ve üzeri eğri ta<strong>bir</strong> olunan<strong>bir</strong> çember ile çevrili, pencerelerikafesli, koçu denilen arabalara binerlerdi.Daha sonra yaylı arabalar, kupave lando gibi arabalar kullanılmayabaşlandı. Bu araçlara kadın ve erkeğin<strong>bir</strong>likte binmeleri yasaktı.Haftanın o güzel günüKadınların başlıca eğlencesi, komşularınıziyaret etmek, hamama ve mesireyerlerine gitmekti. Osmanlı sarayındanSeniha Sultan, 1909’da yazdığı <strong>bir</strong>mektubunda, mesire yerlerine gitmeninkadınlar için önemini şöyle vurguluyordu:“Benim için haftam <strong>bir</strong> tek gündenibaretti. Diğer altı gün ise o <strong>bir</strong> tek günübeklemekle geçti. Sokağa çıkmadım.Misafirim gelmedi. Ne okudum, neyazdım, ne de piyanoya dokundum.Hep pencereden havaya baktım, 15 CemaziyelevvelCuma günü hava bozar dabulutlanır mı diye. Çünkü bu benim ilkKağıthane günüm olacaktı.”1851 yılında Şirket-i Hayriye’nin kurulmasıyla<strong>bir</strong>likte İstanbul’da denizulaşımı düzenli olarak yapılmaya veBoğaziçi’ne vapur seferleri düzenlenmeyebaşlandı. Daha önceleri sandallar,her yere, her saatte gidebilen en önemliseyahat araçlarıydı. Akşam saatlerindeve geceleri Boğaziçi’nde sandalladolaşmak dönemin belli başlı eğlencelerindendi.Zenginler özel olarak süslüsandallar yaptırırlar, hanımlar akşamlarıBoğaz kıyılarında çimenler arasındanözenli kayıklarına binerek mavi sularınbeyaz köpükleri arasında sallanarak,neşelenerek gezintiye çıkarlardı.19. yüzyılda, Osmanlı toplumunungirdiği değişim ve gelişim çağı, eğlencekültürünü de değiştirmeye başladı,fayton, tramvay, demiryolu, atlı araba,vapur seferleri, gündelik yaşamın zamanve mekan temposunu hızlandırdı.Boğaziçi, Adalar, Yeşilköy gibi sahilyerleri gibi yeni yaşam alanları ve tarzlarıortaya çıkmaya başladı. Tüm bu değişimler,sosyal hareketliği hızlandırdı,kadın erkek arasındaki ilişkiye farklı veyeni <strong>bir</strong> biçim kazandırdı.14


Kadın sağlığı için erkekleride eğitmeliİstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde kadın ve çocuklara koruyucu sağlık hizmetleriveren <strong>bir</strong> <strong>bir</strong>im var: Kadın ve Çocuk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Birimi... MerkezMüdürü Prof. Dr. Ayşen Bulut’la kadın sağlığını ve hastalıklarını konuştuk...Necla Akgökçebiz bu aşamada değiliz… Bizşimdi “ölmesin de kurtulsunaşamasındayız”. Biraz dahagelişmemiz gerekiyor.Sizce sağlık nedir, sağlıklı olmakne anlama geliyor?Sağlık; sadece hastalık vesakatlığın yokluğu olmayıp,fiziksel, zihinsel ve sosyalyönden tam <strong>bir</strong> iyilik halidir…Ama sağlık dediğinizdeen kolay ölçülebilen sağlıkdurumu ölümdür... Çünkü,“Aman insanlar ölmesin”diye uğraşmakla başlamışsağlık uygulamaları. Fakatölene kadar, pek çok durumlakarşılaşıyoruz; sakatlıklar,hastalıklar, rahatsızlıklar var.Bir de tüm bunların dışındamutsuzluk ve tatminsizlikve memnuniyetsizlikler var.Mesela yaşadığınız bedendenmemnun değilsinizdir,yaşadığınız çevreden memnundeğilsinizdir. Yani memnuniyetsizlikde <strong>bir</strong> sağlıksızlıkhalidir. Ölümden memnuniyetsizliğekadar geniş<strong>bir</strong> alan var. Doktorlar ne yazıkki ölümle, hastalıklarladaha kolay uğraşıyorlar, çünkübunlar daha somut işler. Ö-bürleri çok daha <strong>bir</strong>eyselve çok daha ince işler. Örneğinkadının ayrımcılığauğraması, hastalık değil, <strong>bir</strong>memnuniyetsizlik halidir…Bazı durumlarda kadınlariki kat zorluk yaşıyorlar.İstenilmeyen <strong>bir</strong> gebeliklesağlık kurumuna başvurduğuzaman işlem sonlandırılırkenağrı hissedebilir, doktor veyahemşire “Gebe olurken banamı sordunuz?” diyebilir. Bumuamele karşısında sizinyaşadığınız memnuniyetsizliktir.Bu, hastalıkla ilgili değildir...Ama <strong>bir</strong> sağlık sorunudur.Çoğu kez doktor,hemşire ve diğer insanlarbunun <strong>bir</strong> sağlık sorunu olduğununfarkına varamazlar.İşlerini yapıyorlar ya, bu yeterlidir.Kadınlara doğum yaparkende aynı şekilde davranılır…Oysa sağlıkla uğraşanlarıngörevi, kadına yardımcıolmaktır, onu azarlamakdeğil… Doğum çoğukez mutlu <strong>bir</strong> olaydır, kadınındoğum yaparken mutluolması lazımdır… MaalesefKadınların sağlık sorunları niçinayrı olarak ele alınıyor?Kadın ve erkek olmak üzereiki ayrı cinsiyet var. Erkeklerdebulunmayan organlarve işlevlerle ilgili sağlıkkonularını biz, kadın sağlığıolarak isimlendiriyoruz.Cinsellik kadınlar ve erkekleriçin daha farklı, gebeolma, gebe olmayı istemekve istememek, doğurganlığıdüzenlemek, gebeliğinsağlıklı geçmesi, bebeğinsağlıklı olması, doğum sırasındayine doğuma bağlısorunlar nedeniyle mağdurolmamak, doğumdan mutluolmak, bunların hepsi kadınsağlığı alanına giriyor. Ayrıcakadınların hormonlarıylailgili düzen erkeklerden farklıolduğu için hormonlarlailgili sağlık sorunları da erkeklerdenfarklı. Kadınlarındoğurganlıkları nedeniylekemik sağlıkları erkeklerdendaha sorunlu. Yaşlandıklarızaman daha kötü durumdakalabiliyorlar. Bu nedenlekadın sağlığı diye ayrı <strong>bir</strong>alan var.Peki olmalı mı? Kadın sağlığıgenel olarak erkek sağlığındançok da ayrı <strong>bir</strong> şeydeğil... Bence genel üremesağlığı denilmesi daha doğru.15


Aslında erkekler de üremesağlığı bilgilerine muhtaç,ayrıca bazı kesimlerde erkeklerinkadının sağlığı üzerindekadının kendisindendaha fazla rolü ve söz hakkıvar. Her şeyi onun kararı ileyapıyor kadın. Mesela sağlıkkuruluşuna gidecek, kocasıizin vermezse gitmiyor.Kadının sağlığı üzerinde kocasınınkarar verdiğini söylediniz,aklınıza gelen örnek var mı ?Bizim gebelik sonlandırmakliniğimiz açıkken <strong>bir</strong>avukat hanım geldi. Gözümordu, biliyorsunuz gebeliksonlandırmak için evliyseniz,eşin imzası gerekir. Eşde <strong>bir</strong> avukat... Karı-kocakavga etmişler. Erkek kadınıdövmüş… Çünkü kadınbebeği istemiyormuş. Amageldi ve sorununu çözümledi.Bu noktada eşler arasındauyum olması lazım. Erkeğinkadının istemediği <strong>bir</strong> doğumuisteme hakkı neredendoğuyor? Bu önemli tabii.Diğer yandan da evet, gebelikkadın bedeninde oluyorfakat, bebeği anne ve baba<strong>bir</strong>likte yapıyorlar. O nedenleortak karar vermeleri gerekir.Sağlıklı <strong>bir</strong> erkek eşininistemediği <strong>bir</strong> gebeliği istememelidir.‘Gebelik yalnızcakadın bedeninde oluyor,erkek karışmasın’, demek deinsan ilişkileri açısından çoksert <strong>bir</strong> şey bana göre.Kadınların en fazla karşılaştıklarısağlık sorunları neler?Kadınlar neyin hastalık neyinsağlık olduğunun çokfazla farkında değiller. Adetgörmek için <strong>bir</strong> terim var,“hastalandım” diyor kadınlar;oysa adet görmek hastalıkdeğil. Ayrıca “Akıntımvar” şikayeti ile geliyorlar…Oysa bunların ikisi de fizyolojik<strong>bir</strong> olay, hastalık değil,organların sağlıklı işlediklerininbelirtisi. Normal <strong>bir</strong> durum...Adetin belli zamandaazalması, artması, rengindeolan değişiklikler, bunlar hep<strong>bizim</strong> fizyolojimizin, yapımızıngetirdiği değişiklikler.Kadınlar çok bilinçsiz olduklarıiçin bunların çoğunuhastalık sayıyorlar. Bence enönemli sorun, ne hastalıktır,ne normal durumdur, bununbilinmesi lazım. Adet kanamasıgebelik için hazırlananboşluğun yenilenmesidir, sonderece normal <strong>bir</strong> durumdur.Bu konuda kadınlar arasındafarklılıklar var… 21 gündeolanlar “sık adet görüyorum”35 günde olanlar ise“seyrek” görüyorum diyedoktora başvurabiliyorlar.Oysa adet kanaması 21- 35arasında herhangi <strong>bir</strong> gündeolabilir... Bu bilgi bile öylehayati ki... Bazı kadınlar heray aynı gün adet görmeyiistiyor. Olmadığı zamansorunmuş gibi algılıyorlardurumu…Cinsellikle de ilgili böyleönyargı ve bilgisizliklervar. Her kadın, her erkekcinselliği farklı yaşar. Cinselyaşamda duyum ve doyumdurumu herkeste farklıdır.Ama kadınlar kendi aralarındakonuşuyorlar… Yalanyanlış bilgilerle düğmeyebasılınca onlar da arkadaşlarındaolan aynı şey olamalıymışşeklinde <strong>bir</strong> beklentiyegirip kendilerini güçsüzhissediyorlar.Çocuklar söz konusu olduğundada benzer durumlaryaşıyorlar. Aynı ayda doğaniki çocuğun <strong>bir</strong>i iri, <strong>bir</strong>idaha küçük olabilir. Anneler“Benim çocuğum büyümüyor”diye doktora getiriyormesela... Oysa çocuk gayetnormal… Doğamızın getirdiğideğişikliklerin farkındaolmamak, en önemli sağlıksorunudur... Kadınların bukadar bilinçsiz olmalarınınnedeni de kadın sağlığı ileuğraşan sağlıkçıların çoğununerkek olması... Biz üç ayneler yapmaları gerektiğiniöğretiyoruz ve hangi güngebe kalacağını bilebiliyorkadın. Erkek doktorlar bunuhiç ciddiye almıyorlar, çünkükendilerinin böyle <strong>bir</strong>deneyimi yok… Kadınlaro kadar özenli oluyorlar, kibunu öğreniyorlar...Kadın doğumcuların çoğuerkek, kadınlar niye bu alanıseçmiyorlar?Çok ağır <strong>bir</strong> iş, hiç zamanıyok... Bir kadın ne zamangebe kalacak, ne zamandoğuracak, başına ne gelecekçok sürprizlerle dolu<strong>bir</strong> süreçtir. Eğer seve seveiçinize sine sine yapacaksanız,bütün hayatınızı bualana bağlamanız gerekir.Kadın doğumun çok fazlasürprizi ve çok fazla acilivardır. Bazen doğum süreciuzar, ne zaman olacağını bilemezsiniz,annenin başındabeklemeniz gerekir... Bu ağırçalışma koşulları nedeniylekadınlar, kadın doğumutercih etmiyorlar... Ben detercih etmedim. Hekimimama halk sağlığı uzmanıyım,kadınlar daha sağlıklıolsunlar diye uğraşıyorum...Onların tedavisi için nasılsa<strong>bir</strong> sürü insan uğraşıyor, diyedüşündüm...Kadınlar, jinekologlara pek gitmekistemezler, kötü muamelenedeniyle, siz ne diyorsunuz?Evet ,bu konuda yapılanaraştırmalar da var. İlk muayeneçok önemli... Hekimlerinçoğu erkek olduğu içinbunun ayırdına varamıyorlar.Ben öğrenciyken katıldığım<strong>bir</strong> muayenede, <strong>bir</strong> doktorağabeyim masaya çıkmayangenç kadına çok kızmış vebacaklarına vurmuştu. “Nevar utanılacak” diyordukadına… Sen utanmayabilirsinama işte o utanıyor.Kadınlarda da yetiştiriliştenkaynaklanan önyargılar vartabii. Bunları aşmamız gibi<strong>bir</strong> sorun var... Biz hekimeğitimlerinde hastalara nasıldavranılacağı bilgisini veriyoruz.Ama muayene olanında bilinçli olması gerekiyor.Kötü muamele görünce“niye böyle davranıyorsunuz”diye hekime sormasılazım hastanın.Sağlığa ulaşmada kadınlarerkeklerden daha fazla sorunlarlakarşılaşıyorlar galiba…Bu sorunlar nasıl ortadan kaldırılabilirsizce?Bunların <strong>bizim</strong> yaşadığımızçağda ortadan kalkması <strong>bir</strong>16


hayal. Öncelikle çocuklarınfarklı yetiştirilmelerigerekiyor. Onlar ebeveynolduklarında, onlar tarafındanyetiştirilen çocuklar çokfarklı olacak... Her işi bırakıpgüzel çocuk yetiştirmeye çalışırsak,belki en faydalı işiyapmış oluruz. Yaptığınızişler arasında en iyisi nedir,diye soracak olursanız bana,“Anne ve babalara verdiğimizeğitim programları”derim. Çünkü bu eğitimlersayesinde bebek daha doğmadananne-baba, kız mıerkek mi, diye merak etmekyerine o bebeğe nasıl dahaiyi destek olabilirim, <strong>bir</strong>liktenasıl daha iyi yaşarız, diyedüşünmeye başlıyor; bu çokgüzel <strong>bir</strong> şey. İki, üç yaşındakierkek çocuğun “senerkeksin” diye ayrımcılıkyapılmadan yetiştirilmesi deçok önemli. Bu şekilde yetiştirilençocuk okulda, toplumdakendini kızlarla eşit görecek,eşine farklı davranacakbaba olduğunda da çocuğunueşitlikçi yetiştirecek. Herkesdiğerini <strong>bir</strong> insan olarak görecek,kimse kimsenin malıolmayacak. Genel zihniyetyapısı değişikliğine ihtiyaçvar… Çözüm orada.Sendika olarak kadınlarınkendi bedenini tanıması, hastalıklarınıalgılaması için <strong>bir</strong>sağlık kampanyası yapmakistiyoruz…İyi olur, ama kadınlar içinyapılan sağlık kampanyalarınhedefi erkekler olmalı…Derdiniz kadın sağlığı ise erkekleriiçine almadan hiç<strong>bir</strong>şey yapamazsınız...Biz <strong>bir</strong> babalık araştırmasıyaptık, ülkemizde erkeklerçocuk bakımı konusunda okadar da kötü değiller. Yalnızçocuk bakımı vs gibi konulardakomşuları, anneleri, karıları,kaynanaları yüzündendışarıda bırakılıyorlar... Erkekleride bu sürece katmaklazım... İşin asıl zor tarafıkadın sağlığı için erkeklerle<strong>bir</strong>likte çalışmaktır... Ama bubaşarıldığında ancak önemliadımlar atılır.Kadın ve çocuklara ait <strong>bir</strong> merkezİstanbul Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Birimi 1994 yılından beri çocuk sahibi olanveya olmayan kadınlara ve çocuklara hizmet veriyor... Merkez binası depremde hasar gördü. Merkez 2005 yılıOcağı’ndan bu yana yine hizmete açık... Açıldığı tarihten 1 Aralık 2004 yılına kadar <strong>bir</strong>imde toplam 14.477 aileyehizmet verildi. 2003-2004 yılında <strong>bir</strong>ime yalnız 151 aile başvurdu... Yine aynı tarihler arasında 184 çocuk izlendi.Ergen Ruh Sağlığı poliklinik uygulamalarından da 254 ergen yararlandı. Merkezin hizmetleri sınırlı da olsa sürüyor....Merkezi <strong>bir</strong>az daha tanıyalım istedik. Prof. Dr. Ayşen Bulut’a sormaya devam ettik...İstanbul Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk SağlığıEğitim ve Araştırma Birimi ne zaman kuruldu?Merkez 1994 yılında kuruldu. 1992 yılındaİnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı ve İstanbulÜniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü ile<strong>bir</strong>likte ortak proje hazırladık. İstanbul TıpFakültesi içinde kullanılmayan <strong>bir</strong> alanı,kadın ve çocuklar için koruyucu sağlık hizmetivermek üzere destekle düzenledik.İki yılda bu düzenlemeyi yapınca, projeninikinci kısmını da onayladılar. Bu onayKadın ve Çocuk Sağlığı Birimi’nde sağlıkçalışanlarının eğitimiydi, hizmet içi eğitimdi...Biz, yüzlerce doktor, hemşire, eczacı,toplum gönüllüsünün eğitimlerini yaptık,katılımlı eğitim programlarını yürüttük.Bu proje 36 aylıktı. O sırada İstanbul Üniversitesi’nde<strong>bir</strong>kaç kişinin dışında herkesbu projenin elemanları olarak çalıştılar. Çokgüzel <strong>bir</strong> kaynaktı...Tıp fakültelerinde çocuk, kadın, dahiliyeçeşitli bölümler <strong>bir</strong><strong>bir</strong>inden ayrı olarakçalışırlar... Böyle çok disiplinli alanlar çokfazla yoktur. O nedenle araştırmalarımızbittiği zaman, biz çok fazla eleman desteğibulamıyoruz. Diğer yandan bu işlerle uğraşmak,akademik olarak değerli <strong>bir</strong> iş değil...O nedenle şu sırada <strong>bizim</strong> orada çalışan yetişmişhemşirelerimizden <strong>bir</strong>kaç tanesi başkayerlere gittiler. Başka yerlerde öğretimüyesi oldular, yani <strong>bir</strong> bölümün akademikuzantısı olamadık.Kadın doğumcu olunca ameliyat yapacaksınız...Kadınlar bilinçlensin, kendisağlıklarına sahip çıksın, noktasına henüzgelmedik...Kadın çalışmaları akademik dünyada pek rağbetgörmüyor galiba?Evet. Bütün etkinliklerimizi yöneten kadındoğum uzmanı arkadaşımıza, kadın doğumdoçentlik sınavı sırasında “sizin yaptığınızişler kadın doğumla ilgili değildir” denildive doçent yapılmadı. Çok değerli çok kıdemlibu arkadaşımız uzman kadrosundaçalışmak zorunda kaldı uzun yıllar. O daDünya Sağlık Örgütü’ne gitti. Şimdi oradaprogram yöneticisi olarak çalışıyor.Depremde bina <strong>bir</strong>az hasar gördü... İki buçukyıl binadaki hasar tamir edinmeye çalışıldı.Biz bu dönmede hizmet dışı kaldık.2005 Ocak ayında merkez yeniden açıldı.Ama tekrar aynı düzeyde hizmet verecekdurumda olamadık maalesef...Mesela Gebelik Sonlandırma Kliniğimizmimari olarak ortadan kalktı... Öncedenbaşka şekilde düzenlenmişti, daha sonrayeni yönetmelikler söz konusu olunca,oraların öyle bölümler olmasının doğruolmadığı söylendi... Başka alan da yok...Hiç<strong>bir</strong> tıp fakültesinde gebelik sonlandırmahizmeti verilmiyor.Merkezde hizmet veriliyor mu?Merkezde gebelikten korunma hizmetiveriliyor... Bu hizmeti sınırlı <strong>bir</strong> biçimdedaha çok burada çalışan elemanlarımızayönelik olarak veriyoruz. Ayrıca emzirmedanışmanlığı ve ergenler için ruh sağlığı danışmanlığıda yapıyoruz. Gebelik eğitimleriyapılıyor ama gebelik sonlandırılmıyor...Zaten biz en başından beri nicelik olarakfazla sayıda kadına bakmaktan ziyade, butür tedavi ve hizmetlerin iyi, güzel yapılabileceğinigöstermek için model olarakçalışıyorduk.17


Bizim Dünyamız‘İkimiz de ambalajdaçalışıyorduk’Sandoz İlaç’ta tanıştılar, <strong>bir</strong>likte eylemlere katıldılar, tiyatro yaptılar… Ve sonraevlendiler… İki çocukları oldu… Şu anda Mustafa, Dilek, Eylem, Başak Okumuşve <strong>bir</strong> de Hatice Teyze emeğin, sevginin, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerine özenin tarihini yazıyorlarAtakent’te hergün… Bizi <strong>bir</strong> süreliğine de olsa konuk ettiler yaşantılarına… İşte,<strong>Petrol</strong>-İş üyesi <strong>bir</strong> ailenin öyküsü…Necla Akgökçe<strong>Petrol</strong>-İş Sendikasıbüyük, geniş <strong>bir</strong>aile… Bu genişailenin daha küçük<strong>bir</strong>imlerine konuk olmayı veziyaretleri sayfalarımıza taşımayıuzun süredir düşünüyorduk,kısmet bu sayıyaymış…Bircumartesi öğledensonra Dilek-Mustafa Okumuş’unAtakent’teki evlerinevardığımızda tüm aile kapıdakarşılıyor bizi… Daha öncerandevulaşmıştık… Esasındabiz Dilek Hanım’la dahaönce tanışıyormuşuz… 18Mart’ta Kadıköy’de Irakişgalini protesto amacıylayapılan mitinge, sendikamızkitlesel olarak katılmıştı…Alanda dolaşıp, <strong>Petrol</strong>-İş’likadın fotoğrafları çekelimistedik… Başlarında sendikaşapkası, ellerinde bayrak,gözlerinin içi parlayan ikikadın dikkatimizi çekti…Meramımızı anlatıp bastıkdeklanşöre. İşte o kadınlardan<strong>bir</strong>i Dilek Hanım’mış…Mış diyorum, çünkü “hoşgeldiniz” diye elini uzattığındaanladık durumu; DilekHanım <strong>bir</strong> önceki sayımızınkapak konuğuydu…Evet, bazen tesadüflerininhayatımızda belirleyici rolüolabiliyor… Dilek ve MustafaOkumuş’un karşılaşmaları,<strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerini bulmaları darastlantı sonucu olmuş… Bugüzel rastlantının hikayesinianlamak, anlatmak için buradayız…Şu anda Atakent’te iki katlıbahçeli <strong>bir</strong> evde oturuyorlar…Eylem ve Başak adlıcin gibi iki kız çocuklarıvar… Dilek Hanım’ın annesiHatice Hanım’la bu mutluaile tablosu tamamlanıyor…İstanbul’un kavrulduğu <strong>bir</strong>Ağustos öğleden sonrasındapüfür püfür esen bahçede,masaya koyuyoruz teybimizive onların hikayesini, dinliyoruz…Dilek Hanım Beşiktaş doğumlu…Annesi Adanalı,babası Arnavut… Babamatbaacı. Dilek, çok küçükyaşlarda çalışmaya başlamış…Babaya yardım etmeklazım… Ne yapıyor?Cağaloğlu’na iş götürüyor,oradan iş alıyor, bazı günlerdede dükkan bekliyor…Buarada okula da gidiyor…Derslerle arası iyi ama matematiğeısınamamış <strong>bir</strong>türlü… Orta <strong>bir</strong>den ikiyematematikten borçlu olarakgeçiyor, iki de de matematik-18


le meselesini halledemeyince,bırakıyor okulu…” Kursfilan bilmiyorduk o zaman…Açıkçası ailenin de desteğiolmadı” diyor…Bir aile dostundan 4. Levent’tekiSandoz’a işçialdıklarını duyar… Birseçenek daha vardır amababa “Sandoz daha garantilisen oraya gir” diye yönlendirir…15 yaşında başlarfabrika işçiliğine… Ambalajbölümündedir. “O zamanlarkadın sayısı çok fazlaydı…Ben zevk alarak çalışıyordum…Babamda aldığımücrete hiç dokunmazdı…İstediğim gibi harcardım..İşe girdiğimde doğrudan<strong>Petrol</strong>-İş’e üye oldum…Taşeron filan yoktu ortalıkta.Sendikasız işçi de yoktu…”İlk zamanlara ait deneyimlerböyle…Masum bakışlı kızPeki Mustafa Bey ne zamangiriyor öykünün içine… Sandoz’dagüzel güzel çalışırkenyeni işçiler alınır fabrikaya,onlar içinde Mustafa Bey devardır…Fabrika’da pek çok kız vardırama masum bakışlı bu kızhemen dikkatini çeker MustafaOkumuş’un…İlk görüşteaşk diye adlandırabilirizdurumu, teklifini iletir…Cevap:“ben de buradayım sende burada, duralım hele,tanıyalım <strong>bir</strong><strong>bir</strong>imizi” olur…“Tam beş yıl koşturdu arkasındanbeni” diye gülerekkonuşmaya giriyor MustafaBey…Şimdi de onu tanıyalım<strong>bir</strong>az… Aslen Ordulu…Sandoz’a gelene kadar tam15 işyeri değiştirmiş… Haklarınınbilincinde ve peşinde<strong>bir</strong> işçi o… Öyle olunca dasorun eksik olmaz bilirsiniz…İş yaşamı PaşabahçeCam Fabrikası’nda başlamış.Sonra 15 işyeri, daha sonraaskerlik, askerden geldiktensonra girmiş Sandoz’a…Hala da devam ediyor… 19yıl dile kolay… Kısa süreönce işyeri baş temsilcisiolmuş…“Nedensiz de sevilir” diyenlervar ama biz yine de soralımDilek Hanım’ın hangiyönü etkilemiş onu? “Eşimdeçok farklı <strong>bir</strong> şey vardı…Çok saftı, hep öğrenmekistiyordu… Etkilendim…Onunla tanıştıktan üç ay sonraevlenme teklif ettim...”Cevap yukarıda yazdığımızgibi olur… Ve bekleme sürecibaşlar… Bu arada ikisi defarklı insanlarla <strong>bir</strong> nişanlılıkdeneyimi yaşarlar… Yürümez…Günün 8 saatini <strong>bir</strong>likte geçiriyorlar,anne babalarındandaha fazla <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerinin yüzlerinigörüyorlardır…1988-1989 yılları arasındasendika bünyesinde <strong>bir</strong> tiyatrogrubu kurarlar... MustafaBey işin içindedir. Evet,onunla konuşurken sendikanıngeçmişine ait önemli <strong>bir</strong>deneyim de yakalıyoruz…Nasıl <strong>bir</strong> şeymiş bu tiyatrogrubu?Bu arada Eylem’le Başakgeliyorlar babalarının yanına…Üstleri başları çiçekgibi…Kulağa fısıldamalarlayapılan pazarlık…Olay ciddi…Dondurma alacaklar…“Baba ne olur?” izin alınıyor…Kızlar koşarak uzaklaşıyorlar…Vebaba devamediyor konuşmaya kaldığıyerden: “Tiyatro sendikamızınkültürel alanda yaptığıen iyi etkinliklerden <strong>bir</strong>iydibana kalırsa… TiyatrocuLevent Yılmaz’dan <strong>bir</strong> buçuksene oyunculuk eğitimialdık. Oyuncu seçiminegeldiğimizde herkes talipoldu… Yüz elli kişi oynamakistiyordu, 14 kişi seçildi.Oyunun ismi ‘63 Grev, 63Mücadele’ydi. 80 öncesi ve80 sonrası bazı grevleri anlatıyordu…İçindeEczacıbaşıgrevi de vardı… <strong>Petrol</strong>-İş’inbahar eylemleri de…”İşçiler de tiyatro yaparMustafa Bey bu tiyatro deneyiminiçok önemsiyor. Çünkübu deneyim ile yalnızcaişin eğitimini alanların değil,işçilerin de çalışarak tiyatroyapabileceğini göstermişler.“Dosta düşmana inat” diyor…Tiyatro başka <strong>bir</strong> iş dahabaşarmış… Onları <strong>bir</strong><strong>bir</strong>leriyleyakınlaştırmış… Kaderağlarını örüyor derler ya, iştetam öyle <strong>bir</strong> şey… Tiyatrodaoynayan kadın arkadaşlardan<strong>bir</strong>i hastalanmış… Dilek Hanımoyuncu seçilmemiş amatiyatroya pek meraklı, oyunuen ön sıradan izlemiş, repliklerinhepsini biliyor hemenhemen… Hastalanan arkadaşınınyerine onu almışlar…Birlikte turnelere katılmış,Adana’ya, Mersin’e gitmişoyunu sergilemişler…Artık adım atmanın zamanıgelmiş gibi… Bir kez dahaaçıyor evlenme meselesiniMustafa Bey, “Deneyelimolmazsa seni <strong>bir</strong> daha rahatsızetmeyeceğim”, bu kezyanıt olumlu…Ve Sandoz’un ambalaj bölümününiki aktif işçisi dünyaevine girmişler. “İyi ki kabuletmişim… O gerçekten deçok iyi <strong>bir</strong> insan, iyi <strong>bir</strong> eş veiyi <strong>bir</strong> baba. Çok iyi anlaştıko beni eğitti bazı konularda,ben de onu” diyor…Biz oturalı beri, balkon, ev,bahçe arasında Hatice teyzevızır vızır dolaşıyor… Sugetiriyor, karpuz getiriyor,19


alkondan <strong>bir</strong> şeyler alıyoriçeri taşıyor… Dakika oturmuyor…Dilek Hanım çokseviyor annesini, onun eli,ayağı… Çocukları ona bırakarakgözü arkada kalmadanher yere gidebiliyor… Lafarasında Hatice teyzenin çokiyi yemek yaptığını öğreniyoruz…Mutfağa pek sokmuyormuşkızını… Hafızamızın<strong>bir</strong> kenarına yazıyoruzbu durumu… İleriki sayılariçin tarif alabiliriz mesela…Yanımıza gelip <strong>bir</strong> iki dakikasolukluyor “Kusura bakmayın…geciktim<strong>bir</strong>az” diyor.Hiç olur mu öyle şey HaticeTeyze, kusur <strong>bizim</strong> gibilereait…1997 yılının 12 Eylül gecesiEylem dünyaya geliyor…Sevimli mi, güzel mi, güzel<strong>bir</strong> kız, doğum günü Türkiyedemokrasi tarihi açısındanhayırlı <strong>bir</strong> gün değil yalnız…İsminin Eylem olması babave anneye göre kaçınılmazdırbu durumda, 12 Eylülcülereinat…1999 yılında ise <strong>bir</strong> başkaminik kız dünyaya gözleriniaçıyor… Deniz mavisi gözlerinedeniyle baba Denizkoyalım, diyor, annenin gönlüise “Başak” ismindedir…Doğumundan iki ay sonrabebek ismine kavuşur ancak.Deniz Başak olur miniğinadı…Eylem dünyaya geldiktensonra Dilek Hanım iştenayrılıyor… Temel neden çocuğundoğması değil… Ağırkaldırmaktan belinde <strong>bir</strong> sakatlıkoluşuyor… “Sağlıkla,para kazanmak arasında <strong>bir</strong>tercih yapmak gerekiyordu,sağlığımı seçtim… Ayrıcaçocuk da doğmuştu, onunlada ilgilenirim” dedim. Ogünden bu yana ev kadınlığıile meşgul…Biz konuşurken kızlar dadondurmalarını yediler vebabalarının oturduğu sandalyeninkenarına geldiler…Evde demokrasi var, çocuklarher türlü düşünceleriniifade edebiliyorlar…Anne, baba olarak nasıllarDilek Hanımla Mustafa Bey,çocuklara soralım diyoruz..“Ben Eylem, üçüncü sınıfageçtim” diye kendini tanıtanEylem <strong>bir</strong> abla olarak cevapveriyor… Çok iyiler… Nedeniyiler? “Çünkü her istediğimiziyapıyorlar.”Mantıklı <strong>bir</strong> değerlendirmekriteri…Başağın bu soruya cevabı ise<strong>bir</strong>az değişik: “Ben babamaiyi davrandığım için o dabana iyi davranıyor.” Zamaneçocukları...Kardeşler aralarında iyi anlaşıyorlarmı peki?Bazen iyi geçiniyorlar, bazenkavga ediyorlar… Uzlaşmaz<strong>bir</strong> çelişki yok aralarında.Ama Başak ablasını <strong>bir</strong>konuda fena eleştiriyor…Eylem “semizotu yemiyor”.Oysa semizotu yenmez mi,çok vitaminli <strong>bir</strong> şey…Eylem’in fasulyesiEylem semizotu yemiyorama bahçede <strong>bir</strong> fasulyesivar onun… Mustafa Bey“Burada ekolojik tarımyapıyoruz” diye <strong>bir</strong> köşegösteriyor bize… Domates,patlıcan, fasulye, biberekmişler… Doğal gübrekullanarak oluşturmuşlarbahçeyi… Herkesin emeğivar orada… Fasulyeleritoplamış yemek yapmışlariçine Eylem’in fasulyesini dekoymuşlar…’Emek verince,yemek olabiliyor’u göstermeninen kısa yolu bu DilekHanım’a göre…Kızlar evin gülleri, çok akıllıve terbiyeliler… Dilek Hanımonların okuyup mesleksahibi olmalarını ve en azından<strong>bir</strong> dili öğrenmeleriniistiyor… Babaları da aynıdüşüncede… Onların eğitimiiçin yapabileceklerinin eniyisini yapmaya çalışıyorlar…Dersleriyle genellikleDilek Hanım ilgileniyor…Çocuklarla ilgilenirken, iyiresim yaptığını keşfediyor…Kendi kendine <strong>bir</strong> şeylerçizmeye başlıyor. Gerçektende yetenekli… “Elime <strong>bir</strong>fotoğraf verin, baka bakaaynısını yaparım...” Bizimdergide çıkan ressam DilekDemirci ile yaptığımız söyleşiyiçok beğenmiş… Kursunadresine bakmış hemen amaoturdukları yere çok uzakolduğunu görmüş…Yakın<strong>bir</strong> yerde kurs bulursa gidecek…Kendini geliştirmeninsınırı yok ona göre…Dilek Hanım aynı zamandaçok iyi <strong>bir</strong> kitap okuru…Şuanda elinde Emre Kongar’ın“Kızlarıma Mektup” isimlikitabı var… Biyografilerive otobiyografileri de çokseviyormuş… Başucu kitabıise Mina Urgan’ın Bir Dinazor’unAnıları…Konuşma arasında MustafaBey’in tiyatro oyunculuğununyanı sıra saz çaldığınıda öğreniyoruz… Bir RuhiSu hayranı…Türkülere olantutkusu onu saz çalmayayönlendirmiş…Bir yıl kursa gitmiş, şimdidost arkadaş sohbetlerindeçalıyor… Kendine saz aldığızaman kızlar rahat bırakmamışlarbabalarını, bakmışolmuyor, onlara da iki küçüksaz almış…Baba saz çalmaya koyuluncaonlar da kendi küçük enstürmanlarıylaolaya katılıyorlar.“Çocuklar ancak bu biçimdegerçek sanatı öğrenirler, televizyonlarınyoz kültüründenancak bu şekilde uzaklaştırabilirizonları… Alternatifigörecekler ki sevsinler”diyor. Biz de, doğru söze nediyelim, diyoruz…Karanfil uzatıyor HaticeTeyzeİkisinin ortaklaşa yaptıkları<strong>bir</strong> de spor var… Ping-ponoynamak… Fabrikadan kalmaalışkanlık… MustafaBey, “Dilek öğretti bana bendendaha iyi, daha teknik oynuyor”diyor… Dilek ise eşinindaha antremanlı olduğugörüşünde…Sendikal eylemlere ailecekkatılıyorlar… Çünkü DilekHanım da <strong>Petrol</strong>-İş’li <strong>bir</strong> bakıma…Bazı eylemlere kızlarıda götürüyorlarmış. Eylemadı üstünde zaten, tümeylemlere onlarla <strong>bir</strong>likte gelmekistiyor… Anne de, babada kızların ben merkezciolmamaları, başkalarının veülkenin sorunlarına karşı duyarlıolarak yetişmelerini istiyor…Eylemler bu anlamda<strong>bir</strong> eğitim alanı…20


HaklarımızEvlenen kadınıntazminat hakkıEvlenmeye karar verdiniz, <strong>bir</strong> yıl <strong>bir</strong><strong>bir</strong>inizi yakından tanıma-yı, gezip eğlenmeyi düşünüyor, “ işten ayrılayım” diyorsunuz...Bu durumuda haklarınız neler? Serap Hanım pek çok kadınıilgilendiren bu sorunun cevabını veriyor...AV. SERAP ÖZDEMÝR<strong>Petrol</strong>-Ýþ SendikasýHukuk MüþaviriBilindiği gibi, 4857 Sayılıİş Yasası ile 1475 sayılı İşYasası’nın kıdem tazminatınıdüzenleyen 14.maddesi yürürlükten kaldırılmamıştır.Bu hükmegöre, kadının evlendiğitarihten itibaren <strong>bir</strong> yıliçerisinde kendi arzusuile iş sözleşmesini sonaerdirmesi halinde, işebaşladığı tarihten itibareniş akdinin devamı süresinceher geçen tam yıliçin işverence işçiye 30günlük ücreti tutarındakıdem tazminatı ödenir.Kadın işçi,* İşten ayrılmak istediğitarihte en az <strong>bir</strong> yıldanberi o işyerinde çalışıyorolmalıdır.* Evlenme tarihindenitibaren <strong>bir</strong> yıl içinde buhakkını kullanmalıdır.* Bu hakkını iyiniyetkurallarına uygun olarakkullanmalıdır.Aile <strong>bir</strong>liğini korumaamacıyla 1983 yılında yürürlüğegiren bu hüküm,çalışma hayatını evlilikle<strong>bir</strong>likte gereği gibi yürütemeyeceğidüşüncesindeolan kadına, yasa ile tanınan<strong>bir</strong> olanaktır.Her evlilik, yasal süresiiçerisinde kadına iş sözleşmesinisona erdirmehakkı verir. Kadın işçinin<strong>bir</strong>den fazla evlenmesiveya boşandığı eşiyleyeniden evlenmesi iş sözleşmesininfesih hakkınıengellemez.Boşandığınız eşle yenidenevlenmeAncak işten evlenmenedeniyle ayrılan işçi,kısa <strong>bir</strong> süre sonra başka<strong>bir</strong> işe girerse veya kısa<strong>bir</strong> süre sonra boşandığıeşiyle yeniden evlenirse,bu durum kıdem tazminatıbakımından hakkınkötüye kullanılmasıdır vekıdem tazminatı ödenmesinigerektirmez. Kıdemtazminatı ödenmiş ise, buhakkın kullanımında kötüniyetli davranan kadınişçi aleyhine işveren, butazminatın geri alımı içindava açılabilir.Kadın işçinin evlendiktensonra <strong>bir</strong> yıl içinde işsözleşmesini feshetmesihalinde, ihbar önelineuyma zorunluluğu da bulunmamaktadır.Bir başkaanlatımla kadın işçinin, işakdinin evlilik nedeniylefeshinden önce ihbarsüresi kadar çalışmasıgerekmemekte veya işvereneihbar tazminatı ödemesigerekmemektedir.Hamilesiniz ve doktora gitmeniz gerekiyor...İzin hakkınız var mı?Hamilelik süresince kadın işçinindüzenli hekim kontrolleriniyapması gerekir. Bu kontrollerinyapılması için gün içindeizin alabilir. İzinli olduğu günveya saatler için ücret kesintisiyapılamaz.AKLINIZDA BULUNSUNHamile kadın işçiye çalışma süresincesağlanan diğer kolaylıklarÇalışma süresince hamile kadınişçinin sık sık tuvalete gitme ihtiyacıdikkate alınarak kendisinekolaylık gösterilir.Enfeksiyon riskine karşı işyerindegerekli hijyen şartlarısağlanmalıdır.Çalışma hızı ve yoğunluk, hamilekadın işçinin koşullarına göreyeniden düzenlenebilmelidir.Hamile işçinin ani darbelere,sarsıntıya, uzun süreli titreşimemaruz kalacağı işlerde çalıştırılmasıyasaktır.Hamile işçinin kişisel koruyucukullansa bile 80 desibelden dahaaz gürültülü ortamlarda çalışmasısağlanmalı ve bu mümkündeğilse işi değiştirilmelidir.İşyerinde hamile kadın işçininsoğuk, sıcak ve yüksek basınçtandolayı sağlık riski yaratmayacakkoşullarda çalıştırılmasıgerekir.Hamile veya yeni doğum yapmışkadın işçinin yalnız çalıştırılmamasıesastır. Bu mümkündeğilse diğer işçilerle kolaylıklailetişim kurabileceği <strong>bir</strong> yerdeçalışması sağlanır.Doğum sonrasında kadın işçibebeğini emzirebilmek içingünde 1,5 saat süt izni kullanır.Bu saati hangi saatler arasındave kaça bölerek kullanacağınaişçi kendisi karar verir. Bu süreiçin ücret indirimi uygulanamaz.www.sendika.org21


“Beşi<strong>bir</strong>yerdeli kız diyor ki:Özelleştirmeye karşıolmasaydım oynayamazdımOnu sendikamızın TÜPRAŞ özelleştirmesine karşı yürüttüğü kampanyanın afişlerindegördük ilk kez; boynunda beşi<strong>bir</strong>yerde altınlar ve yüzünün yarısı kapalı.Daha sonra çekilen filmde açıldı yüzü... İsmi Derya... fikirleri ve idealleri deryalarkadar engin olan genç oyuncuyu tanıyalım, tanıtalım istedik...“Anlatın kendinizi, şimdiyekadar ne yaptınız, nerelerdeydiniz?Ben Derya Elmas, 1979 senesindeAlmanya’nın Kölnkentinde dünyaya geldim.Ailem ben dört yaşındaykenTürkiye’ye İstanbul’a kesindönüş yaptı. İlkokul, ortaokulve liseyi Bahçelievler’deokudum. Küçük yaşlardanberi oyuncu olmak istiyordum…Liseden sonra Akademiİstanbul’a gittim oradaoyunculuk eğitimi aldım...Sonra İngiltere’ye gittim...Necla AkgökçeÇocukluğunuzu anlatır mısınız<strong>bir</strong>az, nasıl <strong>bir</strong> çocuktunuz?Meraklı, konuşmayı veinsanlarla iç içe olmayıkomik şeyler anlatarak onlarıgüldürmeyi seven <strong>bir</strong>çocuktum... Biz üç kardeşiz,ablam, ağabeyim ve ben...Ablam kitaplarla uğraşırkenben, kendi kendime oyunlarkurardım. Sonra müzik dinlemeyide çok severdim...Teybi açar parçaları sanatçıile <strong>bir</strong>likte söylerdim... Müzikkulağım ve ezberim iyiydigaliba... Ama kapalı <strong>bir</strong>aileden geliyorum. Babamda annem de benim mühendisolmamı istiyorlardı.Çünkü <strong>bizim</strong> ailede herkesya öğretmen, ya mühendisya da doktor olmuştur… ‘Bukızda <strong>bir</strong> yetenek var. Onukonservetuara gönderebiliriz’fikri kimsede doğmadı.Zaten oyuncu olmamı istemezlerdi...Niçin istemiyorlardı, kız çocuğuolduğunuz için mi?Evet, ‘artist olma, ben seniorada, burada görmeyeyim’,diyorlardı... Oyunculukhakkında çok farklı <strong>bir</strong> imajvar insanların kafasında…Babam o konuda çok sertti.Bizim evde erkeğin sözügeçtiği için annem de pekses çıkarmıyordu. Gönlümdeoyunculuk vardı ama ailemle<strong>bir</strong> sorun çıksın istemiyordum.Lise yıllarında <strong>bir</strong>şey yapamadım... Lisedensonra oyuncu olma fikriiyice netleşmeye başladı kafamda…Çokmutsuzdum…Daha önceleri zayıf <strong>bir</strong> kızolmama rağmen, evde oturuyor,hiç<strong>bir</strong> şeyle ilgilenmiyordevamlı yemek yiyordum,çok şişmanladım. Odama kapatıyorkendimi, ağlıyordum.Annem içeriye giriyor. Ona“Ben üniversitede okumakistemiyorum.” diyorum. O,“kızım oyunculukta gelecekyok, bak ağabeyin de, karşıbaban karşı” diyor ama beni22


ikna edemiyordu.Hiç destek veren yok muydu?Ablam çok destekledi beni.Ağbim de istemiyordu…Genç olmasına rağmen o daoyunculuğun kötü <strong>bir</strong> şeyolduğunu düşünüyordu...Akademi İstanbul’a gitmeyenasıl karar verdiniz?Konservatuar okumak istiyordum...Ama ailemden deçekiniyordum... Ortaokuldançok yakın <strong>bir</strong> arkadaşım vardıbana: “Derya, sınava girersinannenlere söylemeyiz,kazandıktan sonra söyleriz...Herhalde seslerini çıkarmazlar”dedi... Bana da mantıklıgeldi. Önce Mimar Sinan’ınkonservatuar sınavına girdim10 kişi alıyorlardı, başarılıolamadım… Bu sınavlarahazırlanırken beni çok etkileyen<strong>bir</strong> olay oldu. Tiyatrocu<strong>bir</strong> karı-kocadan beni sınavahazırlasınlar diye ders alacaktım.Yanlarına gittim, durumuanlatıp “Bana ders verirmisiniz?” diye sordum...Kadın, “Emin misin?” diyeyüzüme tuhaf tuhaf baktı.“Evet, eminim.” diye cevapverdim... Bana “Sen oyuncuolamazsın, çok kilolu ve çirkinsin,seni bu konuda şanslıbulmuyorum” dedi. Mankengibi olmayıp da çok başarılıolan Perran Kutman, DemetAkbağ gibi oyuncuları örnekverdim. Ama ikna olmadı“Onlar istisna, sen kazanamazsın”dedi... Çok moralimbozulmuştu... Mimar Sinan’ıkazanamadım ama Akadamiİstanbul’a girdim ve kazandım…Çok mutlu olmuştumo gün…Sınavda hangi hocalar vardı,nasıl <strong>bir</strong> sınavdı?Işıl Kasapoğlu, Bülent EminYarar gibi hocalar vardı. Çokciddi <strong>bir</strong> sınavdı. Bir drama,<strong>bir</strong> komedi oynadık, dahasonra doğaçlama yaptırdılar...En son olarak şiir okudukve ben başardım. Yarımburslu okudum...Okulda başarılı <strong>bir</strong> öğrencimiydiniz?İlk yılım <strong>bir</strong>az kötü geçti.Çünkü cebimde <strong>bir</strong> şey yoktu...Okulun diğer öğrencileritiyatroya ilgi duyan, dahaönce <strong>bir</strong> yerlerde oyunculukyapmış olan insanlardı...Benim öyle şansım olmamıştıhiç... Ama çok çalıştım...İlk sene bol bol kitapve oyun okudum, tiyatroizledim. Sahnede çok başarılıolduğumu söyleyememçok heyecanlanıyor, elimikolumu nereye koyacağımıbilmiyordum. İkinci yıldaçok farklı oldu... Ben açığımıkapatmak için çok çalıştımve bunu başardım. Başarmakzorundaydım. Ailem gibi <strong>bir</strong>engel vardı... Onlara karşımahcup olmak istemiyordum...Niçin gittiniz İngiltere’ye?Dil öğrenecek, daha sonrada Royal ShakespeareCompany’de (İngiltere’nindünyaca ünlü tiyatro topluluklarından<strong>bir</strong>i) tiyatroeğitimi alacaktım, amacım,hayalim buydu... İlham kaynağımHaluk Bilginer’di,o da Royal Shakespeare’deokumuştu ve ben onun oyunculuğunahayrandım.İngiltere’ye gidince gerçeklerleyüz yüze geldim... RoyalShakespeare’de okumakiçin Londra’da olmak gerekiyordu,Londra’da yaşamakise çok masraflıydı benimolanaklarım kısıtlı olduğuiçin orada kalamazdım...Manchester, Cambridge’deve sonra küçük <strong>bir</strong> kasabadakaldım... Kasabada kaldığımsüre boyunca <strong>bir</strong> İngiliz tiyatrogrubu ile de calıştım.Onlar Shakespeare oynuyorlardı,ben de hizmetçi kızgibi basit rollere çıktım...Bir iki kelime söyleyip gidiyordum...Sahneye çıkmakbenim için çok önemliydi onedenle çok mutluydum.Orada kaldığım sürece hemkursa gidiyor hem çalışıyorhem de tiyatro grubu ile tiyatroyapıyordum...Zor olmuyor muydu?Oluyordu ama mutluydum<strong>bir</strong> amacım vardı... Dil öğrendiğimo zamanlar bulaşıkyıkıyordum. Akşam bulaşıkyıkarken o gün öğrendiklerimi<strong>bir</strong> yere yazar, duvaraasardım; <strong>bir</strong> yandan bulaşıkyıkar, diğer yandan öğrendiklerimitekrar ederdim.Zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım.Dil öğrendiktensonra garsonluk da yaptım...Bir de işletme okumuşsunuzgaliba?Dil okulunda işletme kurslarıda vardı... Ben <strong>bir</strong> şeyler dahaöğreneyim dedim ve işletmekurslarına da yazıldım...Ekonomi, İngiltere tarihipek çok şey öğrendim, çokyararlı oldu.... İngiltere benimiçin her açıdan <strong>bir</strong> okuloldu. Kendi paramı kendimkazanıyordum, ekonomiközgürlüğüm vardı, kazandığımparayla istediğimi rahatçaalıyordum... Ayrıca hiçyalnız yaşamamıştım, oradayalnız yaşamayı öğrendim...İnsan çalıştıkça kendini tanıyorve özgürleşiyor... Eylülayında geri dönmeyi düşünüyordum.TÜPRAŞ Kampanyasıçıktı ve kaldım...23


Çünkü o da biliyor... Benimburada yaptığım oyunculuğuaşan <strong>bir</strong> şey... İnsanlarınideallerini dışa vurması çokönemli... Rol yapmıyorum,burada <strong>bir</strong> fikri savunuyorum...Duygularımı geçirmeyeçalıştım, inandığım<strong>bir</strong> şeydi o nedenle sonuç iyioldu. Özelleştirme yanlısı<strong>bir</strong>isi olsaydım oynayamazdım...Hissetmediğim içinoynamazdım...<strong>Petrol</strong>-İş Sendikası’nın TÜP-RAŞ’ın özelleştirilmesinekarşı açtığı kampanyanınafişlerinde önce yüzünü yarımgördük, sonra kampanyafilminde oynadın, nasıl oldubu iş?Tesadüf oldu. Akademiİstanbul’dan <strong>bir</strong> arkadaşımvardı, Taksim’de SinemaTelevizyon Senaryo YazarlarıDerneği’nde (Sen- Der)çalışıyor. Birgün onu ziyaretegittim. Kampanyayönetmeni Haluk Bey’de(Ünal) oradaymış. Beni gördü,kampanyadan bahsetti,esmer, sade <strong>bir</strong>i olduğumiçin aradıkları modele uyuyormuşum.Oyuncu seçeceklermiş...Katılmamı söyledi...Seçmelere katıldım. On kızvardı, kazandım…Sınava girdin yani?Evet <strong>bir</strong> çeşit sınavdı. Öncefotoğraflar çekildi. Dahasonra oynadık… Senaryoyane kadar <strong>bir</strong> şey katabileceğimizsaptandı herhalde…Ne oynadınız, elinize verilenmetni mi okudunuz?Yok hayır, daha çok doğaçlamayaptık… Bir şeyinizikaybettiğinizde, <strong>bir</strong>ileri <strong>bir</strong>şeyinizi çaldığında nelerhissedersiniz? Ağlayın, öfkeleninne yaparsanız yapın, <strong>bir</strong>çeşit duygu durumunu gösterin...Bunu istediler bizden…İyi oynadım sanıyorum...Daha sonra neler oldu filmçekilirken, nasıl hissettinizkendinizi, bu sizin galiba ilktecrübeniz?Evet, ilk kez kamera karşısınaçıktım. Seçimlerdekameraya oynamamıştım,rahattım. Fotoğraflarda daçok sakindim… Ama filmlerçekilirken kamera karşısındaçok heyecanlandım… Bu heyecanduyguyu <strong>bir</strong>az alıyorsizden, onu aşmaya çalıştım.O noktada <strong>bir</strong>az debelendiğimisöyleyebilirim. Yoksainandığım <strong>bir</strong> şeyi, savunduğum<strong>bir</strong> fikri oynadım. Çokda mutlu oldum…Kampanya’da oynamanızkonusunda aileniz ne düşündü,oyuncu olmanızı istemiyorlardı,karşı çıktılar mı?Tam tersi, böyle kampanyadaoynayacağımı söylediğimzaman babam: Hemen kabulet dedi... Çünkü babamsolcudur, özelleştirmeyekarşıdır. Sendikaların özelleştirmeyekarşı verdiklerimücadeleyi çok önemsiyor...Bu süreçte onun büyükdesteğini gördüm. Fotoğrafçekimlerine gitmeden öncebenimle konuştu neler olupbittiğini anlattı. Büyük <strong>bir</strong>duygu yoğunluğu ile fotoğrafçekimlerine gittim... Doğruve faydalı <strong>bir</strong> iş yaptığımainanıyordum... TÜPRAŞ,Telekom gibi ülkenin candamarlarının kesilmesinebabam da ben de karşıyız.Bunlar stratejik kuruluşlar,bazıları dolu olan ceplerinidaha da doldursun, kârlarınakâr katsın diye ülkeninkaynakları satılamaz... Bunudoğru bulmuyorum. Benimgeleceğimi elimden almayaçalışıyorlar. Ben buna izinveremem...Artık sizi kimse tutamaz, babanızdanda izni aldınız?Evet, buraya söyleşiye geleceğimiduyunca “kızım, zihninaçık olsun” dedi bana...Kendiniz için nasıl <strong>bir</strong> gelecekdüşünüyorsunuz?Geleceğimi garanti altınaalmam lazım elbette. AmaTürkiye’de oyunculuktayetenekten daha başka şeylerebakılıyor, bu da benikorkutuyor... Çok şanslıolmanız lazım... Bu aradaİngilizcemi de unutmak istemiyorum...Çeviri yapmayıda düşünüyorum... Tiyatroçevirisi yaparım mesela...Oyunculuk kadınlar içindaha mı zor?Ben çok engelle karşılaşmadımama toplumda <strong>bir</strong> erkekhegomonyası var, bu heralana yansıyor... Kızları dahaçok obje olarak görüyorlar...Her gittiğiniz yerde sahnenizebakmadan sizi yukarıdanaşağıya şöyle <strong>bir</strong> süzüyorlar...Erkeklerde ama tiparanmıyor... Mesela Ata Demirelçok başarılı, önemli <strong>bir</strong>oyuncu... Fakat kadın olsaydıo kadar başarılı olamazdı,ikincil derecelerde rollerleyetinmek zorunda kalırdı...Bu elbette <strong>bir</strong> ayrımcılık.<strong>Petrol</strong>- İş’li ikadınlara söylemekistediğiniz <strong>bir</strong> şey varmı?Hiç <strong>bir</strong> zaman ideallerindenvazgeçmesinler... Hayal etsinlerve hayallerinin peşinibırakmasınlar. Çünkü hayalettiğimiz sürece varız...24


Saglık)Romatizma kadınları vuruyorBütün gün o işten öteki işe koşturmak zorunda olan ev kadınlarını, yaş <strong>bir</strong>az ilerleyinceromatizmal hastalıklar bekliyor... Ağrılarla hayatı zindan eden bu hastalıkların tedavisindeilacın yanı sıra sosyal destek gerekiyor...38 yaşındaydı... İlk gençlikdöneminde <strong>bir</strong> süre çalışmışoğlu doğduktan sonra işibırakmış daha sonra iki kızıolmuş iyice eve kapanıp kalmıştı...Bir süredir dizindeoluşan şişlik çok acı vermeyebaşlamıştı... Daha sonra elbileğinde de aynı türden şişlikve ağrı ortaya çıkmıştı...Erteleyebileceği kadarerteledi... Ağrılar peşinibırakmayınca gitti doktora“romatizmal atrit” teşhisikonuldu... Örneğimizin yaşı<strong>bir</strong>az genç ama günümüzdepek çok ev kadını aynı hastalıktanşikayetçi... Romatizmanınkadın hastalığı olduğudoğrultusunda <strong>bir</strong> fikir var...Araştırmalar da bunu doğruluyor...Geçtiğimiz günlerde AkdenizÜniversitesi (AÜ) TıpFakültesi Fiziksel Tıp veRehabilitasyon AnabilimDalı’nda yapılan araştırmada,50 yaş üzeri her 5 kadından<strong>bir</strong>inde diz kireçlenmesisaptandı, kadınların yüzde67’sinin yaşamları boyuncaen az <strong>bir</strong> kez bel ağrısı çektiklerive bel ağrısının en çokev kadınlarında görüldüğüortaya çıktı. Kadınların yüzde17.6’sının el eklemlerindekireçlenme olduğu belirlenirken,bu oran erkeklerdeyüzde 4 olarak saptandı.Aynı araştırmada iltihaplıromatizmal hastalıklardan“Romatoid artrit”e her binkişiden 4’ünde rastlandığı,hastalığın kadınlarda erkekleregöre çok daha sık görüldüğüde belirlendi.Bazı kadınlara hayatızindan eden romatizmanedir?Vücudumuzun hareketetmesini sağlayan kaslar,kemikler, eklemler ve buyapıları <strong>bir</strong>leştiren bağlardaön planda ağrı ve hareketkısıtlılığına bazen de şişlikve şekil bozukluğuna nedenolan hastalıklara genel olarakromatizma adı veriliyor.Romatizmal hastalıklar deyincene anlıyoruz?Romatizmal hastalıklarıdört ana gruba ayırmakmümkün. Bunlar, yumuşakdoku romatizmaları,eklem romatizmaları, içorgan romatizmaları ve karışıktipteki romatizmalardır.Bunlardan yumuşak doku romatizmaları,selülitleri omuzeklemindeki sorunları ve öğrencilerinsürekli dirseklerinisıraya sürtmelerinden oluşanbozukluklar türündeki rahatsızlıklarıiçeriyor. Akuteklem romatizması ise, üstsolunum yollarındaki enfeksiyonlardansonra başlayanve özellikle eklem ve kalpiltihabı yapan <strong>bir</strong> hastalık.Halk arasında “romatizma”denince ilk akla gelen hastalık,ilerleyici kronik romatoidir.Bu hastalık, özelliklekol-bacak eklemlerini tutaniltihabi, uzun süreli ve ilerleyici<strong>bir</strong> türdür. Hastalığınkesin nedeni bilinmiyor.Tıptaki adı “romatoid artrit”olan kronik romatizmanın,16 yaşına kadar ortaya çıkanına,çocukluk çağı romatoidartriti adı veriliyor. Hastalıkgenellikle sinsi <strong>bir</strong> şekildebaşlıyor ve ağır ilerliyor. Ensık görülen belirtiler arasındahafif ateş, iştahsızlık, halsizlikve zayıflama sayılabilir.Nasıl anlaşılır: Romatizmalhastalıklara özellikle erkendönemde teşhis konulmasıgüç olabilir ve hastanın <strong>bir</strong>süre konunun uzmanı tarafındantetkik edilmesi veizlenmesi gerekebilir. Bunedenle şikayeti olan kişininhemen <strong>bir</strong> hekime gözükmesigerekiyor.Şimdi isterseniz kadınlardasık rastlanan romatoid artritinbelirtileri ve tedavisine<strong>bir</strong> göz atalım.Sinsi <strong>bir</strong> hastalıkRomatoid artrit belirtileri,haftalar veya aylar içindeyavaş yavaş ortaya çıkar.Hastaların ilk fark ettikleri<strong>bir</strong> veya <strong>bir</strong>kaç eklemde katılaşmadır.Çoğu kez eklemdeduyarlılık ve hareket sırasındaağrı katılaşmaya eşlikeder. Etkilenen eklem sayısıdeğişkense de, beş veya dahafazla eklemi tutar.En az <strong>bir</strong> saat süren sabahkatılığı hastalığın tipiközelliğidir. Bazı durumlardayorgunluk, halsizlik vedepresyon da görülür. Ateşgenellikle 38 C dereceninaltındadır, yüksek olduğundailtihaplı artrit söz konusudur...Hem tedavi hem sosyaldestekRomatoid artrit, kesin tedavisiolmayan kronik <strong>bir</strong>hastalıktır. Bu nedenle hastalarailaç tedavisinin yanı sırasosyal ve psikolojik desteksağlanmalıdır. Gerek hastalar,gerekse hasta yakınlarıhastalığın özellikleri ve seyrikonusunda aydınlatılmalıdır.Tedavinin temel amacı, ağrıve diğer sıkıntıları ortadankaldırmak, deformiteleri veeklemin işlev kaybını engellemek,hastaya üretken veaktif <strong>bir</strong> yaşam düzeyi sağlamaktır.Tedavi seçenekleriarasında eklem üzerindekibaskının azaltılması, fizik25


tedavi, uğraşı tedavisi, ilaç tedavisi vecerrahi yöntemler bulunur.Eklemler üzerindeki baskının azaltılmasıŞişmanlık kas iskelet sistemi üzerindebaskı yaratacağı için engel olunmasıgereken <strong>bir</strong> durumdur. Eklemlerde bozulmanınbelirgin olduğu zamanlardaaşırı hareketlerden kaçınılması, travmatikhasarı önler. Ayrıca hastaların bellioranda hareket etmesi önem taşır. Akutenflamasyon bulunan eklemlerin atelledesteklenmesi, baston ve koltuk değneğikullanılması eklemler üzerindekibaskının azaltılmasına yardımcı olur.İlaç tedavisiRomatoid artrit tedavisinde başlıca üçilaç grubunun yeri vardır: ağrı kesiciilaçlar, kortizonlu ilaçlar ve anti- romatizmalilaçlar... Ağrı kesicilerin vekortizonlu ilaçların etkisi hemen başlarken,anti-romatizmal ilaçların etkiliolabilmesi için haftalar geçer.Çocuklarda romatizmaRomatizma çocuklarda <strong>bir</strong>-üç veya sekiz- on iki yaşları arasında başlar.Çocuk romatoid artriti iç organları tutan iltihabi <strong>bir</strong> hastalıktır. Hastalıkateş, zayıflama ve iç organ tutulmasının görüldüğü sistemik tipi olabileceğigibi, eklemlerin <strong>bir</strong>çoğunun veya daha azının tutulması ile de kendini gösterebiliyor.Çocuk romatoid artriti aniden başlayabileceği gibi sinsi sinsi degelişebiliyor. Çocuklarda erişkinlerden farklı olarak en çok diz eklemlerindetutulma vardır. Eklemlerdeki hastalık bazen tek <strong>bir</strong> bölgenin gelişmesineengel olarak uzuvların kısa kalmasına yol açabilir Bu belirtilerin dışında,ateş, terleme halsizlik, zayıflama ve deri döküntüsüne rastlanır. Romatizmaçocuklar da ayrıca dalak ve karaciğerde büyümeye yol açabilir. O nedenlezamanında tedavisi yapılmalıdır.ASO testi nedir ?ASO Beta hemolitik streptokokların vücuttaki miktarını gösteri. Kan testleriile anlaşılır. ASO’nin normal düzeyi 200’dür. 300’ün üzerine çıktığı andavücuttaki streptokok miktarının arttığı ve romatizma ile karşı karşıya bulunabileceğiakla gelir. Ancak ASO yüksekliği romatizma teşhisi için yeterlideğil. Bununla beraber, vücuttaki iltihabı gösteren tahlillerden <strong>bir</strong>i olanCPR’nin de yükselmesi halinde eklem romatizması bulgularına bakılmasıgerekir.SAĞLIK TURU... SAĞLIK TURU... SAĞLIK TURU... SAĞLIK TURU...Soya doğurganlığı kötü etkiliyorVejetaryenlere kötü haber... Soya fasulyesinin içindebulunan “genistein” adlı <strong>bir</strong> maddenin spermlerin yumurtayıdöllemesini engellediği belirtildi.İngiltere’de King’s College’de Üretim Biyolojisi alanındaçalışmalar yapan Prof. Dr. Lynn Fraser, çocuk sahibiolmak isteyen ve hamile kalmaya çalışan kadınlarısoya ve yan ürünleri konusunda uyardı.Soya fasulyesinin içinde bulunan “genistein” adlı <strong>bir</strong>maddenin spermlerin yumurtayı döllemesini engellediğinibelirten Prof. Dr. Fraser, deneyleri sırasında insanspermlerinin küçük dozda genistein maddesi içinde <strong>bir</strong>saat bekletildiklerinde, yumurtaya girmelerini sağlayanbaşlıklarını kaybettiklerini tespit ettiğini bildirdi.Prof. Dr. Lynn Fraser, özellikle de hamile kalma olasılığınınarttığı dönemlerde soya tüketmemeleri gerektiğiniönerdi.Hormon tedavisinde kanser tehlikesiBirleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Kanser AraştırmalarıMerkezi, kadınlara menopoz döneminde uygulananhormon tedavisinin kanserojen etkileri olduğunuaçıkladı.Bu tedavinin kadınlarda özellikle meme ve üreme organlarındagörülen kanser türlerine yakalanma riskiniartırdığı belirtildi. Merkezin geçmişte yayınladığı uyarılarda“hormon tedavisinin kanserojen olma olasılığıvar” ifadesi kullanılırken; son uyarıda “hormon tedavisikanserojendir” denildi.Bu tedavinin her kadında kansere neden olacağınısöylemenin mümkün olmadığını belirten uzmanlar,“kadınlar bu tedavinin eksi ve artılarını doktorlarıylagörüşmelidir, hemen tedaviyi kesmeleri gerekmiyor”uyarısında bulundu.26


Jinekologunuz diyor ki)Menopoz ve andropoz son değildir!Bir süredir adetten kesildiniz, ateş basmaları, durup dururken ağlamalar... Kendiniziçok kötü hissediyorsunuz... Bu arada eşiniz de huysuz mu huysuz... Esasındabenzer <strong>bir</strong> dönemi yaşıyorsunuz... Selma Hanım sıkıntılarınızdan kurtulma yollarınıanlatıyor sizlere...Sayın Doktor Selma Hanım,50 yaşında lise öğretmeniyim. Dört çocuk annesiyim. Üç yıl önce adetten kesildim.Öyle kitaplarda yazılan belirtiler ortaya çıkmadı. Zaman zaman ateşbasması şeklinde sıkıntılarım oluyor. Eşim 58 yaşında. Son zamanlarda eşimleortaya çıkan cinsel ilişkilerimizdeki sorunlar, sosyal ilişkilerimize de yansımayabaşladı. Kendisinde gördüğüm cinsel isteksizliği yansıtarak beni suçlar oldu.“Beni artık eskisi kadar sevmiyorsun. Yoksa başka <strong>bir</strong>ileri mi var” şeklindesuçlama ve kuşkulanmalar ile günün her saatini sorgulayan kıskançlık belirtilerigöstermeye başladı.Ben kendimde eskiye nazaran <strong>bir</strong> değişiklik görmediğim halde eşim her geçengün beni daha çok baskı altında tutuyor. Oysa eşimin yaşlandıkça ortaya çıkancinsel isteksizlik ve yetersizliğini görüyor ve hissediyorum. Ancak bu konudakendisine <strong>bir</strong> şey söylemedim. Söylesem üzülecek ve daha şiddetli tepki verecekdiye düşünüyorum. Bu durum her ikimizi de sıkıntıya sokuyor. Üstelik sıkıntılarımızgün geçtikçe daha da artıyor. Otuz yıllık evliliğimizde hiç olmadığı kadardargınlık ve kırgınlıklar yaşıyoruz. Önerilerinize ihtiyacımız var.A.B., İzmirSevgili A.Geçenlerde yaptığımız <strong>bir</strong> anket sonucunda,sendikamız yönetici ve temsilcilerininyaş ortalamasının 42 olduğu ortayaçıktı. Bu demektir ki aynı sorunları yaşayanve yakın zamanda yaşayacak olan pekçok üyemiz var.İnsanlar yaşlandıkça bedensel aktiviteve yeteneklerinde yaş ile orantılı olarak<strong>bir</strong> gerileme ve yetersizlik ortaya çıkar.Görmesinde, işitmesinde, hareketlerinde,bellek ve düşüncesinde, cinsel yaşamındave diğer yeteneklerinde görülür bu gerileme.İnsanlar (özellikle erkekler) cinsel aktivitedışında kalan gerilemeleri kabullenmekte<strong>bir</strong> sakınca görmezler. Ama cinselaktivitelerindeki gerilemeyi küçültücü <strong>bir</strong>durum sayarak kabullenmek istemezler.Çünkü erkek egemen toplumlarda erkeğinkas ve cinsel gücünün sosyal konumlarında<strong>bir</strong> avantaj sağladığı inancı yaygındır.Cinsel gücünü yitirmiş erkek, sosyalavantajlarını da yitirme tehlikesi altındadır.‘Karı gibi’ olmuştur, sözüne pek itibaredilmez. İstekleri yerine getirilmez.Bu korkularla erkekler kendi aralarındasohbet ederken cinsel güçlerinin abartılmışpropagandalarını sıklıkla yaparlar.Böylelikle sosyal statülerini koruyacaklarınainanırlar.Düzenli SporHalbuki cinsel yaşamdaki gerilemeve yetersizlik erkekte ve kadında yaşlanmaile ortaya çıkar. Ve belirtileri debenzerdir. Kadınlardaki adetten kesilmedönemine menopoz, erkekteki yetersizlikve isteksizlik dönemine ise andropoz adıverilmiştir.Bu ikisi arasındaki yegane fark,kadınlarda yumurtlama ve adetten kesilmenindaha ani gerçekleşmesidir. Erkekteise daha yavaştır ve zamana yayılmıştır.Erkekte ve kadında bu dönemler uyguntedavilerle geciktirilebilir.Böylesi durumları en az sıkıntı ile atlatabilmekiçin şunları önerebilirim:* Yaşlılık öncesi alkol ve sigara gibi zararlıalışkanlıklara son verilmelidir.* Düzenli spor ve yürüyüşler yapılmalıdır.* Beslenme alışkanlıklarından zararlıolanlardan kaçınılmalıdır.* Günlük yaşam planlı ve düzenli olmalıdır.* Yaşama bakış açısı sevgi, mutluluk veyararlılık temeline oturtulmalıdır.* Yaşlılık belirtileri ile tek tek mücadeleedilmelidir. Görme yetersizliklerigözlüklerle, tıbbi cerrahi müdahalelerle,işitme yetersizlikleri işitme cihazlarıyla,hareketsizlikler spor ve vitamin takviyeleriyle,aşılmalıdır.* Cinsel aktivitede psikolojik ön hazırlıklaryapılarak gerisi kendi haline bırakılmalıdır.Çünkü üreme amacı olmayancinsel aktiviteler haz alma amacıylayapılır ve buradaki yetersizlikleri ise kabullenmektenbaşka çıkar yol yoktur.* Yurt ve dünya olaylarını takip etmektengeri kalınmamalıdır. Bu konulardaki düşüncelerinisosyal çevreye ve ilgili kuruluşlaraaçıklamaktan çekinmemelidir.* Ayrıca ekonomik durumun elverdiğioranlarda tarihi, turistik ve coğrafi bölgelereyapılan seyahatler, yaz aylarını tatilyörelerinde geçirmek, yaşlılığın ortayaçıkardığı olumsuzlukları en aza indirecek,yaşam kalitesini yükseltecek ve dahauzun süre mutluluk sağlayacaktır.Sevgili AEşinizle olan anlaşmazlıkları gidermekiçin öncelikle yüz yüze, açık seçikkonuşmalısınız. Eşinizin suçlamalarınınyersiz ve yararsız olduğunu ona anlatmalıve onu ikna etmelisiniz. Son olarak eşinizleberaber <strong>bir</strong> ruh doktoruna görünmenizinfaydalı olacağını söylemeliyim.Sevgi ve mutluluk dileklerimle.Dr. Selma Dönmez27


Evet, mutfakta <strong>bir</strong>ileri var!Hazırlayan: Selgin ZırhlıVakti olmayanlara...Çalışan kadınların sıkça yaşadığı <strong>bir</strong> durumdur. İşten eve geldiniz, yorgun argınoturuyorsunuz, yemek yapacak haliniz de yok... Üstelik evde fazla malzeme de kalmamış.Çocuklar bayılsa da akşam yemeğini ekmek arası atıştırarak geçiştirmekde istemiyorsunuz... O halde pratik tariflerimizi denemenizi tavsiye ederiz...PATLICAN-BİBER TAVAPRATİK PATLICAN MUSAKKAMalzemeler: 6 adet patlıcan / 10 adet ortaboy sivribiber/ 1 su bardağı zeytinyağı / 3 adet domatesYapılışı: Patlıcanları soyarak ince dilimler halindedoğrayın. Tuzlu suda 10-15 dakika bekletin. Biberlerinçekirdeklerini ayıklayın. Patlıcanları sudan çıkarttıktansonra iyice kurulayın ve <strong>bir</strong> tavada kızartın.Patlıcanların kızartılması bitince aynı tavada biberleride zarları hafif sararıncaya kadar kızartın. Domateslerinkabuklarını soyarak ince ince doğrayın, ayrı<strong>bir</strong> tavada az yağ ile öldürün. Bir tabağa patlıcanları,biberleri dizerek üzerine domatesleri dökün, afiyetleyiyin...Malzemeler: 8 adet patlıcan / Yarım kilo kıyma / 4adet domates / 3 soğan / Tuz, karabiber, zeytinyağıYapılışı: Patlıcanları soyarak ince dilimler halindedoğrayın. Tuzlu suda 10-15 dakika bekletin. Soğanlarıince ince doğrayarak <strong>bir</strong> tavada pembeleştirin.Üzerine kıymayı ekleyin pişirin. Domateslerin kabuklarınısoyup çekirdeklerini çıkartın. Bir tencereyedoğradığınız patlıcanları ve domatesleri koyup yağdapişirmeye başlayın, patlıcanlar ölmeye başlayıncasoğanlı kıymayı da ekleyin ve kapağını kapatarakpişirmeye devam edin. Kısa süre sonra yemeğinizhazır. Afiyet olsun.PKASEDE KEKMalzemeler: 2 adet dilimlenmiş elma/ 100 gram margarin / 3 yumurta / 1paket vanilya / 1 paket kabartmatozu / 2 su bardağı un / 1 su bardağışeker / 1 kahve fi ncanı soda / 1 kahvefi ncanı süt / 1 portakal kabuğu rendesi/ 1 su bardağı kayısı marmelatı /6 adet alüminyum fırın kabıÇAY SAATİ SYapılışı: Cam kasede yumurta ile şekeriçırpın. İçine un, soda, portakal kabuğu,şeker, süt, vanilya, kabartma tozu, margarinikoyup iyice karıştırın. Fırın kaplarınakarışımı eşit olarak bölün. Üzerine elmadilimlerini dizin. Önceden ısıtılmış 170derecelik fırında 40 dk. pişirin. Fırındançıktıktan sonra, kaseler ılınınca, üzerinemarmelat sürün.28


Pratik Fırın TarifleriFırında Patlıcan EzmesiMalzemeler• 1 kg patlıcan• 2 büyük dilim ıslatılmış ekmek• 1 adet yumurta• 1 fincan ayçiçek yağı, Tuz-karabiber• 1 su bardağı rendelenmiş kaşarpeyniri• 50 gr beyaz peynirPatlıcanları ateşin üzerinde çevirerek közleyin. Kabuklarını temizleyip suya koyun; sıkarak çıkartıp çatalla ezin.Patlıcan püresine yumurta, ekmek içi, ezilmiş beyaz peynir, tuz, karabiber, kaşar peyniri rendesinin yarısını veyağı koyup karıştırın. Uygun <strong>bir</strong> fırın tepsisini önce yağlayın ve karışımı içine yerleştirip üzerine kalan kaşarpeyniri rendesini serpin. Fırında kızartın. Afiyetle yiyin...Romatizmanıziçin çayCemile Teyze’ninMUTFAĞINDANAcısıyla, tatlısıyla <strong>bir</strong> yazmevsimini daha geridebırakıyoruz…Ben bu senetatile çıkmadım… Kız <strong>bir</strong> yandanoğlan öte yandan ısrar ettiler fakatevde oturmak daha cazip geldi…Ama tatil nedeniyle <strong>bir</strong> “zorunlulukikamet” vakası vardı benimevde, o hala sürüyor… Açıklayayım…Benim ufak kıztorunun <strong>bir</strong> akvaryumu, üçde Japon balığı var… Tatilegiderken “Büyükanne bunlarsende dursun… Suyunu şumotorla temizleyeceksin, sabah,akşam <strong>bir</strong> cimdik de yemver…” dedi, çok basit <strong>bir</strong> şeygibi anlattı… Ama tabii kiöyle değilmiş; su kirlendi onudeğiştirdim… Hayvanlara<strong>bir</strong> gün fazla yem vermişimödüm koptu <strong>bir</strong> şeyler olacakdiye… Onlar yüzünden kardeşimiziyarete bile gidemedim… Zor işmiş.Çocuk bakımı gibi sorumlulukgerektiriyor…Neyse geldi torun tatilden… Ama10 gün oluyor döneli, Japon balıklarıhala bende… Geçen günyemlerini verdikten sonra onlarlagünlük konuşmamı yapıyordum…Dudaklarımı büzüp “cuk cuk”yaptığımda onlar da ağızlarını açıp,kapatıyorlar…Sevimli bıdıklar. Entombul ve irileriyle aram çok iyi…Gerçi diğerlerine yem bırakmamagibi <strong>bir</strong> kötü huyu var, ama iletişimide çok meraklı… Biraz dahakonuşacak hani… Torun da bizdeydi“Galiba seni çok sevmişlerbüyükanne, <strong>bir</strong>az daha kalsınlarmı?” dedi…Tövbe yarabbi…Havalar nemlenmeye başladı mıbenim romatizmalar da azıyor…Hareket diyorlar, esasında her günturluyorum mahalleyi ama…Ağrıbaşka <strong>bir</strong> şey… Kızım, eklem ağrılarıherkesi rahatsız ediyoranne genç yaşlı bakmıyor, diyor…Haklı belki de…Özelliklemevsim geçişlerindedikkatli olmak lazım… Ağrıkesiciler <strong>bir</strong> yana… Eklemlerde<strong>bir</strong>iken asitten sizleriarındıran bitkisel <strong>bir</strong> çay vereyim…Birer tatlı kaşığı ısırgan, huşağacı yaprağı, civanperçemi,mayıs papatyası, sarı kantaron,eğir kökü ile iki tatlı kaşığıhindibayı iyice karıştırın.Bu karışımdan <strong>bir</strong> tatlı kaşığı alarak<strong>bir</strong> su bardağı kaynar suya atın 6-8dakika bekletin, daha sonra için…Mevsim dönümlerinde her gün ikibardak içeceğiniz bu çayın, faydasınıgöreceksiniz…29


MucizeninWeiberWirtschaftadı:Berlin’de kadınların kurduğu <strong>bir</strong> kooperatif, WeiberWirtschaft. Bir kampüsü andıranalanda kurulu bu kooperatif, üretim ve satış alanları ve evleriyle kadınlarıneseri. Ya da kadınların mucizesi...Doğu Berlin’in sessiz sakinsokaklarından <strong>bir</strong>inde, 19.yüzyıldan kalma <strong>bir</strong> binakompleksi... Çok katlı binalarınçevrelendiği geniş <strong>bir</strong> avlununiçinde, kadınların işlettiği dükkanlar...Yanmış, yıkılmış, harabe haline gelmiş<strong>bir</strong> tuğla yığınıyken, azimli ve kendineinanan <strong>bir</strong> avuç kadının eli değince <strong>bir</strong>mucize yeşermiş taşların arasından: Birkadın kooperatifi. Adı, WeiberWirtschaft.WeiberWirtschaft, çokuluslu <strong>bir</strong>üretim vahası gibi de düşünülebilir, yalnızcakadınları <strong>bir</strong> araya getiren <strong>bir</strong> sosyalmerkez gibi de. Bu kooperatif öyledurduk yerde çıkmamış ortaya. 1985’teAlmanya’daki Özgür Üniversite’de yürütülentoplumsal cinsiyet çalışmalarısırasında, girişimci kadınlarla girişimcierkeklerin farkı ele alınmış. Kadınlarıngirişimcilik konusunda yüzde 30 oranındavarlık gösterdiği, ancak, uğraştıklarısorunların <strong>bir</strong> hayli fazla olduğu ortayaçıkmış. Kendi işlerini kurma girişimindebulunurken eşlerinden ya da ailedekidiğer erkeklerden izin alıp almadıkları,çocuklarını nereye bırakacakları, <strong>bir</strong> işkurmak için nasıl kredi alabileceklerigibi <strong>bir</strong>çok sorun gündeme getirilmiş.Kadınların devlet yardımı alamamasıve farklı hareket alanları (alışveriş, iş,çocuk bakımı, çocukların eğitimi, sağlıkihtiyaçları vs...) içinde bulunmalarıda sorunları besleyen etkenler olarakortaya konmuş. Berlin Senatosu o dönemdekadın girişimciliği üzerine <strong>bir</strong>çalışma başlatmayı düşünmüş ama bumümkün olmamış.Yerin altındaki saraylar1987 yılında yapılan Kadın Kongresi’ndeküçük <strong>bir</strong> grup oluşturan kadınlar,kadınların iş yaşamına atılmadakidezavantajlarını avantaja dönüştürmekamacıyla <strong>bir</strong> dernek kurmaya kararvermişler. 1990 yılına kadar bu fikirSelen Doğanolgunlaştırılmış, altyapısı hazırlanmış.1990’da örgüt çalışmasından çıkıpkooperatif kurma düşüncesi gelişmiş.Kuruluş aşaması iki yıl kadar sürmüş.Kooperatife <strong>bir</strong> isim ararken Weiber-Wirtschaft’ı bulmuşlar. Bu isim, eskiAlmancada “Karılar Ekonomisi” anlamınageliyor; erkeklerin kadınlarınişgücü piyasasıyla ilişkisini algılamabiçimine ironik <strong>bir</strong> yaklaşımın ürünü.Kooperatifin sloganı ise şu: “Bizimyüksek saraylarımız yerin altındadır.”Bu slogan da çok ironik aslında; kadınemeğinin değersiz görülmesi, yerinaltında kalmış da günyüzüne çıkamazmışgibi düşünülmesine <strong>bir</strong> itiraz sanki.Üstelik, ekonominin <strong>bir</strong> altyapı unsuruolduğu, üretimin sosyal yaşamın zemininibelirlediği düşünülürse bu sloganoldukça anlamlı.Berlin Duvarı’nın yıkılması veDoğu ile Batı’nın <strong>bir</strong>leşmesini izleyen1991’de kurulmuş WeiberWirtschaft,şu dört temel amaç doğrultusunda çalışıyor:1. Kadın girişimciler için <strong>bir</strong> merkezoluşturmak.2. Daha çok kadını işgücüne katmak.3. İşyerlerindeki / iş kollarındaki gelenekselrolleri ve yapıyı değiştirmek.4. Kadınların kültürel ve politik alandagüçlenmesini sağlamak.Kooperatif kurulmuş kurulmasınada, bu sefer de yer arayışı başlamış.Şu an kullanılan bina kompleksi, odönemde yıkık dökük <strong>bir</strong> halde deolsa en uygun seçenekmiş. Doğu-Batı<strong>bir</strong>leşmesinin ardından özelleştirmekapsamına alınan bu binaları kooperatifiçin kullanmak isteyen kurucu kadınlarbaşvurularını yapmışlar ama beklenensonuç alınamamış. Yılmamış, ısrarcıolmuşlar. Her gün resmi makamlarayüzlerce mektup göndermişler (Resmîmakamlar bu mektupları atamadıklarıve saklamak zorunda oldukları için ikibüyük dolap almak zorunda kalmışlar!).Sonunda, o günün parasıyla 20 milyonmark olan bina bedeli 12 milyona indirilmiş.Ekolojik binalarHarabe binaların elini yüzünü düzeltmekve burayı girişimci kadınlariçin <strong>bir</strong> üretim merkezine dönüştürmekiçin bugüne kadar toplam 18.4milyon evro yatırım yapılmış. Bununyüzde 3’ünü kooperatif kendisi karşılamış;yüzde 38’i Avrupa Birliği’nden(Özellikle Doğu Berlin’de kendi işinikuranlara sağlanan maddi destek kapsamında)alınmış; yüzde 3’ünü devlethibe etmiş (çevreye duyarlı, “ekolojik”binalar yapıldığı için) yüzde 26’sı dayine Doğu’daki imar çalışmalarına katkıdabulunulduğu için Berlin’in merkezî30


yönetiminden sağlanmış. Yüzde 30’lukaçık ise banka kredisiyle kapatılmayaçalışılmış. Burası önceden <strong>bir</strong> kozmetikfabrikasıymış.1920’lerde inşa edilen kooperatifbinalarının yapımında kullanılan zehirlimaddeler, bina eskidikçe yavaş yavaşyüzeye çıkmaya başlamış. Dolayısıyla,her yerin yeniden elden geçmesi gerekmiş.Tek yol, banka kredisi! Yani,yine maddi kriz! 1998 yılında iflasnoktasına gelmiş WeiberWirtschaft. Neki, zorluklar <strong>bir</strong> <strong>bir</strong> aşılmaya çalışılmış,kadın dayanışmasıyla, güç <strong>bir</strong>liğiyle,el ele. 2000 yılının yazında bitmiş işler,ama kooperatif halen borç ödüyor,halen sıkıntı içinde. Ama, kadınlarhayallerinden ve geleceklerini kurmaçabalarından vazgeçmeden <strong>bir</strong> aradalarve yarattıkları merkezi ayakta tutmayaçalışıyorlar.Zorla evlendirmek istiyorlardıKooperatifin kurucularından <strong>bir</strong>i,Türkiyeli <strong>bir</strong> kadın: Delal Atmaca. Yediçocuklu “feodal” <strong>bir</strong> Kürt aileden geliyorDelal. Evli. Bir üniversitede öğretimgörevlisi. I.S.I gibi kadın girişimciliğineyönelik çalışan sivil kuruluşlardada işletme ekonomisi dersleri veriyorkursiyer kadınlara. Aynı zamanda,Heinrich Böll Vakfı bünyesindeki FeministEnstitü’nün denetim kurulunda.Ailesi de şu an Almanya’da yaşıyor. Onaltı yaşındayken evden çıktığını anlatıyorDelal, <strong>bir</strong> anlamda kaçtığını: “Benizorla evlendirmek istiyorlardı. Evdenayrıldıktan sonra hem okudum hemçalıştım. Okuldan sonra gidip tuvalettemizliyordum. Ailem evden ayrıldığımıüç yıl boyunca çevreden sakladı.Okulda da sorunlar yaşadım. Bana ‘SenRosa Luxemburg’sun’ diyorlardı...”Delal, kooperatifin bulunduğuAnklamer Caddesi’ndeki Cafe Sanddorn’dakisohbetimizde hem kendi öyküsünüanlattı hem de kooperatifi.Şu an WeiberWirtschaft’ta 2’sierkek 160 kişi çalışıyor. Yönetimdebulunanlar ve koordinasyonu sağlayanlarınhepsi gönüllü. Kendi işini kurmakisteyen kadınlara mekan temin etmeninyanı sıra verilen eğitimleri ise <strong>bir</strong> uzman,sembolik <strong>bir</strong> ücret karşılığı veriyor.Bir<strong>bir</strong>inden farklı ürün ve hizmetsunan pek çok işyeri var; büyüklükleri14 metrekareden 220 metrekareyekadar değişiyor. Farklı işler yapan kadınlarınaynı mekanlarda çalışmasınaözen gösteriliyor. “Çünkü” diyor Delal,“bu <strong>bir</strong> sinerji yaratıyor.” Binaların çevrelediğiavludan içeri girer girmez yanyana sıralanmış dükkanlar görülüyor.İlk dükkanda erotik ürünler satılıyor.Hemen yanında <strong>bir</strong> işyeri daha; burasıda <strong>bir</strong> sürücü kursu. Yine kadınlarınişlettiği ve yine sadece kadınlara hizmetveren <strong>bir</strong> kurs. Az ötede <strong>bir</strong> cam atölyesi...Kadınlar bu atölyede dekoratif camürünler yapıyor ve satıyor. Onun dayanında <strong>bir</strong> lokanta var. Etiyopyalı <strong>bir</strong>kadının işlettiği bu lokanta, kooperatifüyelerinin öğle yemeği ihtiyaçlarınıkarşılıyor. Avlunun diğer ucunda, Türkiye’dekiçay bahçelerine benzeyen“<strong>bir</strong>a bahçesi” var. Kadınlar buradaöğle tatilini geçirebiliyor, <strong>bir</strong><strong>bir</strong>leriylesohbet ediyor ve iş görüşmelerini buradayapıyor.Kreşleri de varİş görüşmelerinin iş mekanı dışında<strong>bir</strong> yerde yapılmasının çok önemli olduğunusöylüyor Delal. Biraz daha ilerleyince,salıncaklar, kum havuzları veoyuncaklarla donatılmış <strong>bir</strong> bahçe çıkıyorkarşımıza. Kadınların iş saatlerindeçocuklarını bırakabilecekleri <strong>bir</strong> kreşinolması sevindirici. Zira, Türkiye’de dekadınları çalışma yaşamından uzak tutanen önemli etkenlerden <strong>bir</strong>i bu. Daha<strong>bir</strong>çok işyeri var burada. Tekstil, moda,sağlık, iletişim ve akla gelebilecek dahapek çok alanda faaliyet gösteriyor buişyerleri. Kooperatifin 8 kişilik <strong>bir</strong> denetimkurulu ve 5 kişilik <strong>bir</strong> yönetimkurulu var. İşyeri açmak isteyen kadınlarınbaşvurularını bu kurullar değerlendiriyorve karara bağlıyor. İki haftada<strong>bir</strong> yapılan “açık ofis” toplantılarında,işleyişe yönelik sıkıntılar konuşuluyor,genel değerlendirmeler yapılıyor.Tadilat çalışmalarının sürdüğü bukompleks içinde, kadınların barınmaihtiyacına yönelik evler de mevcut. Birtür sosyal konut olan bu evlerde toplam13 daire var. Düşük gelirli kadınlar buevlerde uygun <strong>bir</strong> kira karşılığı kalabiliyor.Nadir de olsa, eşleri ya da çocuklarıylakalan kadınlar da var. Evlerinen çarpıcı özelliği, mutfakların duvaryerine cam bölmelerle ayrılması. Delal,bunun nedeni de şöyle açıklıyor: “Kadınlarınemeği zaten görünmüyor. Mutfaktayaptığımız işler de, evdeki diğeruğraşlar da kayda değer bulunmuyor.Oysa <strong>bir</strong> salata yapmak bile emek istiyor.Mutfakların camla ayrılmış olmasınıözellikle istedik, çünkü bu, kadınemeğini görünür kılmak demek!”Evlerin <strong>bir</strong> özelliği de “ekolojik”olması. Binanın çatısındaki düzeneksayesinde toplanan yağmur suları, tuvalettekullanılıyor. Bina kendi elektriğinikendisi üretiyor. Berlin’de <strong>bir</strong>çok binadabu sistem mevcut. Bu, doğal kaynaklarınnasıl kullanılması gerektiğinin ve“çevre” duyarlığının nasıl arttırılabileceğinin<strong>bir</strong> göstergesi.WeiberWirtschaft, duvarın yıkılmasıylakendini yeniden yaratmaya çalışanve hâlâ bunun için uğraşan Berlin’de,kadınların yoktan var ettiği <strong>bir</strong> vaha!Birlikte üretmenin, dayanışmanın vefarklılıklarla <strong>bir</strong> arada olmanın en güzelörneklerinden <strong>bir</strong>i. Kadın girişimciliğikonusunda faaliyet gösteren ya da bukonuda özgün modeller arayan tüm sivilkuruluşların gidip görmesi gereken<strong>bir</strong> merkez.Yolunuz <strong>bir</strong> gün Berlin’e düşersediye, şu adresi mutlaka <strong>bir</strong> yerlere yazın:WeiberWirtschaft eGAnklamer Str. 38 10115 BerlinTel: 49 (0) 30 / 440 223-0Faks: 030 / 440 223-44info@weiberwirtschaft.dewww.weiberwirtschaft.de31


Okuma OdasıEv işlerini yüklenmiş <strong>bir</strong> erkekEv kadınlığı kadınların boynunun borcu değil… Öğrenilmiş, öğretilmiş <strong>bir</strong> şey… İştekendisi de <strong>bir</strong> süre “ev kadınlığı” yapan Ad Hudler’in “Ev Erkeği” isimli kitabı, eşiçalışan <strong>bir</strong> erkeğin ev işleriyle nasıl başa çıktığının hikayesini anlatıyor…Lincoln Menner’in hayatıeşinin çok iyi <strong>bir</strong> pozisyonlabaşka <strong>bir</strong> kentte işbulması ile değişir… Eşinin buişi kabul etmesini kendisi ister…İşinden ayrılır, küçük kızlarıVioleti de yanlarına alarakBatı New York’a taşınırlar… İşbulma girişimleri başarısızlıklasonuçlanınca kendini <strong>bir</strong>den evişleri ve çocuk bakımını üstlenmişolarak bulur… Kadın veerkeğin geleneksel rolleri değişmiştir.Can Yayınları’ndanpiyasaya sürülen Ad Hudler’in“Ev Erkeği” isimli kitabı iştebu rol değişiminin hikayesinianlatıyor… Ev erkeği LincolnMenner, küçük kızınabakarken, yemek ve alışverişyaparken, toz alırken ev kadınlarınınyaşadığı güçlüklerinfarkına varıyor… Bütün günev ve çevresinde geçen dışdünyaya kapalı olan bu hayat,Lincoln’ü erkek ortamlarındanda uzaklaştırıp, çevredeki evkadınlarının oluşturduğu <strong>bir</strong>yaşam alanına iter… Amaerkek olarak yetiştirilmeningetirdiği bazı özellikler evkadınlarıyla olan ilişkilerinizedeler… Sürükleyici ve mizahi<strong>bir</strong> dille yazılmış kitapta, everkeği Lincoln’ün mutfağından- <strong>bizim</strong> damak zevkimize pekuymasa da yemek tarifleri deyer alıyor… Keyifle okuyacağınız<strong>bir</strong> kitap…KaçakoluncayolcuGenç kadın hikayecilerimizdenJaklin Çelik’in kalemealdığı “Kaçak Yolcu” <strong>bir</strong> seyahatkitabı… Nancy Öztürk’e ait <strong>bir</strong> kitapçalışması çerçevesinde, Anadolu’dabulunan kiliselerin fotoğrafını çekip,tarihçesini yazmak amacıyla yolaçıkan Çelik, Artvin’den Bitlis’e, Kayseri’denOrdu’ya çeşitli coğrafyalardainsan hikayelerinin tanığı yapıyorbizi…Dört yılda 55 kenti tek başına dolaşıyor…Büyük aile içinde hiç<strong>bir</strong>hakkı olmayan gelinler, öğretmen olmakiçin yollara düşmüş genç kızlar,boşaltılmış köylerden Bitlis’e akıneden yılanlar, defi ne aramak uğrunayaşamlarını ve eski kiliseleri alt üsteden erkekler… Tavırlarına güldüğümüz,kızdığımız, kaderlerine hayıflandığımız pek çok insan, 2000’liyılların Anadolu fotoğrafının parçalarıolarak giriyor yaşantımıza. Kitaptagidilen yerlerden fotoğrafl ar davar… Ama kağıdın cinsi nedeniylefotoğraf kaliteleri çok kötü…Basanlarınbu konuda <strong>bir</strong>az daha dikkatliolmaları gerekirdi sanıyorum…TeoriSendikal ÖrgütlenmeBunalımı veTürkiye’deki Durum1980 sonrasında sendikalar, üye sayılarındameydana gelen kayıpları engelleyemediler,yeni üye kazanımındaciddi sorunlar yaşadılar… Geçtiğimizgünlerde sendikamızın yayın dizisinin 97.kitabı olarak basılan Yrd. Doç. Dr. BethülUrhan’ın Sendikal Örgütlenme Bunalımıve Türkiye’deki Durum, adlı çalışması, busorunu tespit ederek süreci tersine çevirmeninyollarını arıyor…Çalışmanın ilk bölümünde genel olaraksendikal örgütlenmenin ne anlama geldiği,değişen koşullarda değişen örgütlenmeanlayışlarına değiniliyor. Daha sonraTürkiye’nin sendikal örgüt deneyimlerinegiriliyor... Modeller ve son dönemde yaşananörgütlenme sorunları anlatılıyor…Çalışmanın en ilginç bölümlerinden <strong>bir</strong>iise özel imalat sanayinde çalışan işçilerleyapılan alan araştırması… İstanbul’dave Kocaeli’nde dokuma, gıda, lastik,kimya ve metal işkollarında çalışan 411işçiyle yüz yüze konuşulmuş… Alanaraştırmasının sonuçları kadınları sendikalmücadeleye katma konusunda da önemliipuçları veriyor… Araştırmanın verilerinegöre kadınlar genel olarak en düşük ücretdüzeyinde istihdam ediliyorlar…Araştırmayakatılan erkeklerin yüzde 45’i “sendikayainandığım için üye oldum” derken,kadınların üye olma nedenleri arasında“işyerinde sorunum olduğu zaman benidesteklediği için” maddesi ilk sırada yeralıyor… Çünkü, çalışma yaşamında kadınlarcinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığauğruyorlar… Bu haksızlıklardan kurtulmakiçin kadınlara sendika sığınak oluyor.Ama evde, işte ve sendikada yürütülenmesai nedeniyle sendikal örgütlenme içindedaha az yer alıyorlar ve kadın işçilerinyoğun olduğu işyerlerinde bile kadınlarıntemsilci seçilme olasılığı çok düşük…Betül Urhan’ın çalışması, emek hareketininson dönem örgütlenme sorunlarınıtartışmaya açtığı gibi emekçi kadınlarınçalışma yaşamındaki durumları hakkındada bilgi veriyor… İlgililerin dikkatine!32


Kültür-Sanatİstanbul’da bienalli günler16 Eylül – 30 Ekim tarihleri arasında yapılacak olan 9. Uluslararası İstanbul Bienali,İstanbul’u <strong>bir</strong> sanat platformuna dönüştürecek. Bienal’de bu yıl, kitapseverleriçin <strong>bir</strong> de sürpriz var.Avrupa’da Venedik Bienaliile beraber 2005 yılının enönemli sanat etkinliği olarakanılan 9. Uluslararasıİstanbul Bienal’inde bu yıl “İstanbul”başlığı altında 53 uluslararası sanatçı vesanatçı grubunun projeleri sergilenecek.İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafındandüzenlenen Bienal’i 30 Ekim tarihinekadar izleyebilirsiniz.17 Eylül Cumartesi günü sanatseverlerinziyaretine açılacak olan Bienal, İstanbul’dakikültürel hayatın merkezindeyer almak amacıyla Galata Bölgesi’neyerleşerek bu bölgedeki çeşitli mekânlarısergi alanı olarak kullanacak.Bu yıl Bienal’in hareketli mekanlarından<strong>bir</strong>i de Antrepo No: 5. Antrepo No:5, seminer ve konuşmalardan atölyeçalışmalarına, toplumsal projelerdensergilere çeşitli etkinliklerden oluşanMisafirperverlik Alanı’na ev sahipliğiyapacak. ‘Misafirperverlik Alanı’ndaHalil Altındere küratörlüğünde <strong>bir</strong> çağdaşsanat seçkisi ve Hafriyat grubununsergisi yer alacak.Teması ‘İstanbul’ olan Bienal’e yerelkatılımı güçlendirmek amacıyla Türkiye’denyaklaşık elli sanatçıyı <strong>bir</strong> arayagetirecek bu iki sergi, Antrepo’nun üstkatında yer alacak.Kitapseverlerin dikkatineBienal’de kitapseverler için de <strong>bir</strong>sürpriz var. “Misafirperverlik Alanı”ndaAvrupa’nın en önemli kültür sanatyayıncısı Revolver’in dünyanın dört<strong>bir</strong> yanından Türkiye’ye getireceği üçbini aşkın kitap ve Bienal yayınlarıyer alacak. “Misafirperverlik Alanı”içinde özel <strong>bir</strong> tasarıma sahip olacak bu‘Okuma Alanı’, aynı zamanda Bienal’inaçılış etkinleri sırasında ve Bienal süresinceyapılacak ‘9B Konuşmaları’na evsahipliği yapacak. 9B Konuşmaları’naBienal sanatçılarının yanı sıra dünyanındört <strong>bir</strong> yanından gelen sanatçılar, akademisyenlerve uzmanlar katılacak.Bienal’de sergilenen bazı eserler iseseçtikleri kadın öznelerle dikkatleriçekiyor.Michael Blum İstanbul Bienali içingerçekleştireceği “Safiye Behar’ın Evi”başlıklı projesinde yarattığı kurgusal<strong>bir</strong> karakter aracılığıyla izleyicilerinTürkiye tarihinin kuruluş dönemineyeni <strong>bir</strong> gözle bakmasını amaçlıyor.Blum’un Safiye Behar isimli kurgusalkarakteri ziyaretçileri ilginç <strong>bir</strong> yolculuğaçıkaracak. Michael Blum’unSafiye Behar’dan kalan tüm eşyalarlaberaber yarattığı müze, Deniz Palas’tayer alacak.Bir kadın şairİngiliz sanatçı Cerith Wyn Ewans iseİstanbul Bienali için Divan edebiyatınınkadın şairlerinden Mihri Hatun’danseçtiği <strong>bir</strong> şiiri mors alfabesinde kodlayarak,dev <strong>bir</strong> lazer ışığı aracılığıylagökyüzüne yansıtacak. Bu ilginç çalışmaBienal süresince geceleri Karaköybölgesinden izlenebilecek.Çağdaş Filistin sanatının önde gelenisimlerinden Ramallah’lı Khalil Rabahise Deniz Palas’ta “Filistin Doğal Tarihve İnsanlık Müzesi”ni kuruyor. 1905yılında kurulduğu iddia edilen müzede,kendi tarihçesine ait belgeler, zeytinağaçları, fosiller, kemikler, taş örneklerive el yapımı eşyaların yanı sıra müzeyeait afişler, kataloglar, poşetler gibi tanıtımmalzemeleri de bulunacak.Bienal’in küratörlüğünü Van AbbemuseumDirektörü Charles Esche vePlatform Garanti Güncel Sanat MerkeziYöneticisi Vasıf Kortun üstleniyor.Bienal’in bilet fiyatı 15 YTLAyrıntılı bilgi için:www.iksv.orgbienal adresine başvurabilirsiniz.33


GüzellikYüze özel egzersizlerİşleyen demir pas tutmazmış... Bu ilkenin güzelliği korumak için de akılda tutulmasıgerekiyor. Yüz bölgesi de, iyi durumda kalmak için egzersize ve kas kontrolüneihtiyaç duyar... Önereceğimiz yüz hareketlerini düzenli olarak yaptığınızdabazı kırışıklıkların yumuşadığını göreceksiniz. Hareketleri banyodayken ya damakyajdan önce aynanızın önünde yapın...Ağız ve yanaklarDudakları iyice büzerkenyanakları şişirin.İki elin üçer parmağınıyanaklara, ağzıniki kenarına dayayın.Parmakları şişirilmişkısımlara bastırın.Fakat ağızdan havayıkaçırmayın. Ona kadarsayın. Eski halinizialın. 10 kere tekrarlayın.Zamanla 30’akadar sayarak havayıtutmasını öğrenin.Ağız yanaklar ve gözçevresiAğzınızı haykıracakmışgibi ardına kadaraçın. Gözleriniz deiyice açılıp sabitbakmalı... Üçe kadarsayın. Hareketi 10 keztekrar edin. Sonra başınızısağa çevirerekhareketi tekrarlayın.Bunu iki tarafa da beşdefa yapın...Ağız ve çenelerAğzı iyice açın başıgeriye atın. Alt dişleriileri çıkararak ağzıaçıp kapayın. (10defa tekrar edin).AlınElin ayasını kullanarakbaş derisini saçhattından geriye itin.Alındaki kırışıklıklarıdüzeltin. Üçe kadarsayın (10 defa tekraredin).Tatil sonrası bakımTatil acısıyla tatlısıyla geride kaldı... Dinlenmek iyi di belki ama özellikle de denize girdiyseniz cildinizde,güneşin ve tuzlu deniz suyunun etkileri hala mevcut... Tatil sonrası <strong>bir</strong>kaç yerinde müdahaleile cildinize canlılık kazandırabilirsiniz.Cildinize eski nemi kazandırmakiçin salatalıkmaskesi uygulayın... Birsalatalığı püre haline getirip,saldığı suyu süzünbunu <strong>bir</strong> çorba kaşığı balile karıştırıp kalın <strong>bir</strong> tabakahalinde yüzünüze sürün.20 dakika beklettiktensonra ılık su ile yıkayın...Cildinizin parlak ve ışıltılıgörünmesini sağlayacaktır.Boyun bölgesindeki ciltçok incedir. Bundan dolayıgüneşin zararlı ışınlarınakarşı hassastır ve aşırıgüneşlenmenin etkisiyledaha çabuk kırışıklıkoluşur. Bir yumurta akınıköpük halini alana kadarçırpın ve bu bölgeye sürün.10 dakika beklettiktensonra nemli <strong>bir</strong> havlu iletemizleyin.Çok uzun süre güneştekalındığında cildinizde<strong>bir</strong> takım pigment lekelerioluşabilir. Bunun nedenivücudunuzda bulunan melaninin,cilt rengini artıkdengeleyememesidir. Budurumda <strong>bir</strong> cilt hekiminebaşvurmanız gerekiyor.Güneşlendikten sonra hassaslaşancildin en büyükdüşmanları kese ve serthavlular. Banyo yaparkenkesinlikle keselenmeyinve banyo yaptıktan sonrayumuşak <strong>bir</strong> havlu kullanın.Banyodan sonra nemlendirici<strong>bir</strong> kremle kremlenmeyiihmal etmeyin.Güzel <strong>bir</strong> uyku çekin34


Yesil Köse,,Şimdi Çin gülleri zamanıGüneşin yavaş yavaş çekilmeye başladığı sonbahar günlerinde, balkonlarınızın vesalonunuzdaki çiçek köşesinin renklenmesini istiyorsanız, Çin gülü bu iş için ideal....ÇinÇgülü iç mekan bitkileri arasında en önde gelenlerdendir.... AnavatanıÇin’dir... Yaz mevsiminde ve sonbaharda çiçek açan Çin gülü,güneşli ve havadar ortamları sever. Yazın dışarıda aydınlık <strong>bir</strong> orta-Çma konmalı, kışınsa daha serin <strong>bir</strong> yere alınmalıdır...Çin gülüne yazdan son-bahara kadar bol su verilmelidir... Kışın vereceğiniz suyu azaltmakta yararvar... Ancak kökü kurumayacak biçimde sulamalısınız onu. Diğer pek çokçiçek gibi Çin gülünün de saksı değiştirme mevsimi ilkbahardır... Kışı donalmayan serin <strong>bir</strong> yerde geçirmesine dikkat etmeniz lazım... Çin gülünü, uçdallarından keserek veya tohumla çoğaltmanız mümkün...İstanbul’da “Türkiye’ninkuşları” sergisiAsil ve narin sıklamenBeyaz, kırmızı, pembe, krem ve morrenkleri olan sıklamen <strong>bir</strong> Akdenizbitkisidir. Eylül- nisan arası çiçek açar.Aydınlık fakat direkt güneş almayanortamları sever. Kışın havadar <strong>bir</strong>ortamda 15 derece sıcaklıkta barındırmaktayarar var. Sıklamenin toprağınısürekli nemli tutmalısınız ama kökasla fazla ıslak olmamalıdır. Su çiçeğinköküne değil, toprağa dökülmelidir.Çiçeklenme dönemi boyunca her haftagübrelenmelidir.Sıklameninizin sonbaharda saksını değiştirilmeli,kök yumrusunun yarıdanaz kısmını toprak dışında bırakmalısınız.Tohumlarından her mevsim üretilebilir,fakat en ideal zaman şubattır.TRT Televizyonları için kuşbelgeselleri yapan Fatih Orbay’ın18 yıllık çalışmalarınınürünü fotoğraflarının yer aldığıTürkiye’nin Kuşları Fotoğraf Sergisi’ndeözellikle nesli tükenme tehlikesindeolan kuş türleri yer alıyor.Coğrafi, iklim ve yaşam koşullarıaçısından, ancak <strong>bir</strong> kıtanın sahipolabileceği biyolojik çeşitliliğesahip olan ülkemizde yerleşik vegöçmen kuşların tür sayısı 450’denfazla. Dünyanın en önemli kuş göçyolları üzerinde bulunan Türkiye’de,Kelaynak, Dikkuyruk Ördek, KüçükKarabatak, Kara Akbaba gibi neslitükenme tehlikesi altında olan dahapek çok kuş türü kuluçkaya yatıyorve türlerinin devamına olanak buluyor.Türkiye’nin doğal değerlerinin tanıtarakanlaşılmasına ve korunmasınakatkı sağlamayı amaçlayan “FatihORBAY’ın Türkiye’nin KuşlarıFotoğraf Sergisi” 2 – 17 Eylültarihleri arasında İstanbul ArkeolojiMüzesi’nde kapılarını bu güzellikleripaylaşmak isteyen doğa severlereaçıyor.Adresİstanbul Arkeoloji MüzesiAsos Salonu,Osman Hamdi Bey Yokuşu,Gülhane – İstanbul35


BARIŞ KOYUN ÇOCUKLARIN ADINI..........................Savaşa karşıdır bütün çocuklarkışın: kar altında her sabahtükenip erise de solgun nefesiyazın: göğsü sırmalı fabrikalardaçarkları döndürse de yoksul alevisavaşa karşıdır bütün çocuklarnice ölümlerden geçmişlerdirnice rüzgarlar içmişlerdirgelincik tarlası çocuklar..(Emek koyun çocukların adını)...........................Barışı sever bütün çocuklarbeştaş, saklambaç, elim sendebu yüzden anlamı aynıdır, değişmezbarış sözcüğünün halkların dilinde..(Barış koyun çocukların adını )Refik Durbaş1 Eylül Dünya Barış günüydü....

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!