12.07.2015 Views

DURMAZ v TURKEY - insan hakları daire başkanlığı - Adalet Bakanlığı

DURMAZ v TURKEY - insan hakları daire başkanlığı - Adalet Bakanlığı

DURMAZ v TURKEY - insan hakları daire başkanlığı - Adalet Bakanlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐĐKĐNCĐ DAĐREAhmet <strong>DURMAZ</strong> v.Türkiye Davası(Başvuru No. 47720/08)KARARSTRASBOURG15 ŞUBAT 2013


Ahmet <strong>DURMAZ</strong> v.Türkiye Davasında,BaşkanDragoljub Popovic,YargıçlarPaulo Pinto de Albuquerque,Hellen KellerDaire Yazı Đşleri Müdür Yardımcısı Françoise Elens-Passos’un katılımıyla oluşturulan AvrupaĐnsan Hakları Mahkemesi (Đkinci Daire), (“Mahkeme”) yukarıda belirtilen 3 Eylül 2008 tarihlibaşvuruyu dikkate alarak aşağıdaki kararı vermiştir:OLAY VE OLGULARBaşvuran, 1970 doğumlu, Mardin Cezaevi’nde cezasını doldurmakta olan, Türk vatandaşıAhmet Durmaz’dır.Davayla ilişkili olarak başvuran tarafından beyan edilen olay ve olgular aşağıdaki şekildeözetlenebilir.3 Aralık 2001’de başvuran yasadışı örgüt Hizbullah’a üye olduğu şüphesiyle polistarafından yakalanarak gözaltına alınmıştır. 7 Aralık 2001’de gözaltı süresi uzatılmıştır. 7 Ocak2002’de Cumhuriyet Savcısı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nden başvuran ve diğerbirkaç sanık aleyhine eski Ceza Kanunu’nun 146. maddesinin 1. fıkrası gereği yasadışı örgüteüye olmak suçundan iddianame düzenlemiştir.Yargılama sürerken, 30 Haziran 2004’te Resmi Gazetede yayımlanan 5190 sayı ve 16Haziran 2004 tarihli Kanunla Devlet Güvenlik Mahkemeleri kapatılmıştır. Bundan sonrabaşvuran aleyhine açılmış dava Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlamıştır.19 Aralık 2006 tarihinde Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi başvuranın Hizbullahörgütünün iki eski üyesinin öldürülmesi ve başka bir şahsa ait aracın yakılması emrini verdiğitespitinin yerinde olduğuna hükmetmiştir. Tanık ifadeleri, yer gösterme tutanağı ve davadosyasında yer alan diğer delillere dayanarak mahkeme başvuranı suçlu bulmuş ve ağırlaştırılmışmüebbet hapis cezasına çarptırmıştır.Karar, 5 Mayıs 2008 tarihinde Yargıtay’da onanmıştır.


ŞĐKÂYETLER1. Başvuran 3 Eylül 2008 tarihinde Sözleşmenin herhangi bir maddesine atıftabulunmaksızın genel bir ifadeyle kendisine karşı yürütülen ceza muamelelerinin adilolmadığından şikâyet etmiştir.2. Başvuran 16 Mart 1999’da bir başvuru formuyla poliste gözaltında tutulduğusırada kötü muameleye maruz kaldığını iddia etmiştir. Ayrıca, Sözleşmenin 6. maddesikapsamında yaptığı şikâyetinde hazırlık soruşturması sırasında avukat bulundurmasına izinverilmediğini iddia etmiştir. Son olarak da, Sözleşmenin 5. maddesine dayanarak dava öncesitutukluluk süresinin çok uzun tutulduğunu ileri sürmüştür.HUKUKĐ DEĞERLENDĐRME1. Başvuran 3 Eylül 2008 tarihli ilk dilekçesinde Sözleşmenin herhangi bir maddesine atıftabulunmaksızın kendisi hakkında adil bir yargılama yapılmadığını iddia etmiştir.AĐHM başvuranın şikâyetinin ilk derece mahkemesinin olayla ilgili olgu ve delillerindeğerlendirmesiyle ilgili olduğunu ve bu nedenle de Sözleşmenin 6. maddesinin 1. paragrafıkapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatindedir.AĐHM görevinin yerel mahkemelerce verilen kararlarda bir temyiz mahkemesi ya dabazen söylendiği gibi son başvuru mahkemesi gibi hareket etmek olmadığını hatırlatır.Mahkeme’nin içtihadına göre Mahkemenin asıl görevi tanıkların güvenilirliğini ve davayla ilgilidelillerin uygunluğunu değerlendirmektir (bkz. diğer yetkileri arasından Vidal v. Belçika, 22Nisan 1992, paragraf 32, Seri A no. 235-B; Edwards v. Birleşik Krallık, paragraf 34, 16 Aralık1992, Seri A. No 247-B).Mevcut davada ulusal mahkemelerin kararlarının iç hukuk kapsamında ve özellikle dedavanın kendine özel şartlarına göre verildiği görülmektedir. AĐHM yerel mahkemenin davanınolay ve olgularını tespit ederken keyfi ve gerekçesiz hareket ettiğini gösterir hiçbir unsurbulamamıştır.Yukarıda belirtilen gerekçelerin ışığında, AĐHM bu şikayeti Sözleşmenin 35. maddesinin3 ve 4. paragrafları kapsamında açıkça mesnetsiz bulduğundan reddedilmesi gerektiğine kanaatgetirmiştir.2. Başvuranın diğer şikâyetleriyle ilgili olarak, AĐHM başvuranın ulusal mahkemetarafından verilen nihai kararın yazılı kopyasıyla cezasını çekmeye başlaması halinde,


Sözleşme’nin 35. maddesinin 1. fıkrasının amaç ve kapsamının yazılı kararın kaleme alındığıtarihten sonraki altı aylık dönem sayılarak uygulanabileceğini hatırlatır. Mevcut davada olduğugibi, bu sürenin iç hukukta belirtilmediği durumlarda, yerel mahkeme tarafından verilen nihaikarar ilk derece mahkemesinin kayıtlarına girdiği gün başlangıç noktası olarak alınmalı, en geçnokta da başvurana nihai kararın içeriği hakkında kesin bilgi verildiği tarih olarak kabuledilmelidir (bkz. Đpek v. Türkiye (karar) no. 39706/98, 7 Kasım 2000 ve Yavuz ve diğerleri v.Türkiye (karar), no. 48064/99, 1 Şubat 2005).Mevcut davada, dava dosyasında Yargıtay’ın kararının ilk derece mahkemesinebildirildiği tarih hakkında herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Ancak, 3 Eylül 2008 tarihindebaşvuran Mahkemeye başvuruda bulunarak Yargıtay’ın ilk derece mahkemesinin kararınıonadığını belirtmiştir. Sonuçta, başvuranın Yargıtay’ın kararından 3 Eylül 2008’den öncehaberdar olduğunu söylemek geçerli bir varsayım olacaktır.AĐHM ayrıca Sözleşmenin 35. maddesinin 1. paragrafı gereği AĐHM bir davaya ancak“nihai kararın verildiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde” bakabilir. Altı ay süre sınırı genelkural olarak alındığında, bu süre başvuranın başvuruda bulunma niyetini belirttiği ve şikayetininiçeriği hakkında bazı açıklamalarda bulunduğu ilk dilekçesiyle kesintiye uğramıştır. Đlk başvurudilekçesinde yer almayan şikâyetlerle ilgili olarak, altı aylık süre sınırı şikayetin Sözleşmeorganına ilk iletildiği tarihe kadar kesintiye uğramamıştır (bkz, Allan v. Birleşik Krallık (karar),no 48539/99, 28 Ağustos 2001).AĐHM daha sonraki şikâyetlerle ilgili başvurunun 16 Mart 2009’da yapıldığını dikkatealmaktadır. Başvuranın Yargıtay kararından 3 Eylül 2008 tarihinde, yani AĐHM’e başvurudabulunduğu tarihte haberdar olduğu varsayılsa bile, diğer şikâyetlerle ilgili başvuru Sözleşmenin35. Maddesi gereğince altı aylık süre içerisinde yapılmamıştır.Sonuç olarak, AĐHM başvurunun bu kısmı Sözleşmenin 35. maddesinin 3 ve 4.paragrafları gereği geciktirilmiş olduğundan şikayetlerin kabul edilemez olduğunu kayıt eder.Bu gerekçelere dayanarak Mahkeme oybirliği ile,Başvurunun kabul edilemez olduğunu beyan eder.


Françoise Elens-PassosYazı Đşleri Müdür YardımcısıDragoljub PopovicBaşkan*<strong>Adalet</strong> Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış Đlişkiler Genel Müdürlüğü Đnsan HaklarıDaire Başkanlığı tarafından Türkçeye tercüme edilmiş olup, gayri resmi tercümedir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!